Ramazan ve Oruc Bakara Suresi 183-187 Ayetler

6 Temmuz 2013 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli İlmihal Dersleri

Elhamdulillahir rabbil alemin vel akibetülil müttakin vessalatu vesselamu ala resuline Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Allah nasip ederse önümüzde ki Salı gününden itibaren Ramazanı Şerif başlayacak. Şimdi bu cümleyi söylediğim zaman ister istemez insanların aklına şu gelecek, şimdiden Ramazan’ın Salı günü olduğunu nereden biliyorsunuz diyecekler. Gerçi bu konu bizim dergimizde var, dergiyi getirsene, bu konuyu dergiye yazdık ama sık sık tekrarlamak gerekiyor. Site de var 2013’ü ekleyelim tamam şimdiden ekleyelim insanlar görsün.

Şimdi biliyorsunuz İslam âleminde yaygın olan görüş hilalin görülmesiyle birlikte oruca başlanmasıdır. Şimdi hilalin gözle görülmesi dediğiniz zaman bir takım sıkıntılar oluyor. O ne oluyor? İşte Suudi Arabistan diyor ki, ben gördüm, görmedim diyor. Suudi Arabistan’a tabi olan bir takım ülkeler var, kendilerini psikolojik olarak ona tabi sayanlar var, ona tabi olarak oruca başlayan var, başlamayan var. Şimdi bu görmek ne demek? Eğer herkesin kendi görmesi esassa Suudi Arabistan’da görüldü diye Katar’da, Azerbaycan’da ya da başka bir yerde insanlar oruç tutamazlar yani. Madem hadisi şerifte resulullah sallallahu aleyhi ve sellem demiş ki, “Hilali gördüğünüz zaman oruca başlayın, hilali gördüğünüz zaman orucu bırakın hava bulutluysa otuza tamamlayın” hadisi şerifi var. Eğer bu böyleyse o zaman hepimizin o şekilde hareket etmesi lazım.

Yani şimdi mesela, (Bakara suresi 187. ayet) “Tanyeri ağarıncaya kadar yiyin için” deniyor, “fecir vaktinden itibaren oruca başlayın” Güzel, fecir vaktinden itibaren oruca başlayın diyince nerenin fecrini alıyoruz? Herkes kendi bulunduğu yerin fecrini alıyor eğer olay buysa yani buysa o zaman yok efendim Suudi Arabistan da görülmüştü görülmemişti demenin bir anlamı yok. Niye esas alınıyor ki yani? Hatta Mekke’de Mekke’nin batısında görüldüyse, doğuda ki, Mekke’nin doğusu hadi diyebilir ki o madem orda görüldü burada da gözükmüş olur ama Mekke’nin doğusunda görüldüyse batısında ki oruca başlamaması lazım. O zaman bütün dünyanın her tarafında herkes çıkacak hilali gözetleyecek ve orucun aynı anda olması söz konusu olamaz.

Şimdi peki acaba resulullah böyle diyor da Allahu Teala ne diyor? Çünkü asıl sistemi kuran Allahu Tealadır. Şimdi bakın mesela, Yunus suresinin 5. ayetini bir açarsanız “Güneşi ziya” yani bir ışık kaynağından gelen ışık “ayı da nur” yani bir aydınlık demek. Işık başka aydınlık başka, şimdi mesela şurada elektrik var oradan çıkana ziya denirse şurada olana nur denir. Buraya geldiği zaman nur, aydınlık o ama oradan çıkan ışık, bir ışık kaynağından çıkan ışık ziyadır. Şimdi biz yani bu ışık ne kadar güçlü olursa kaynağını kapatır gözünüzü alır ve göremezsiniz. Biz güneşi göremediğimiz için bizim açımızdan güneş ziyadır yani güneşin kendisi değildir, oradan gelen ışıklardır. Peki, kamer, “kameri de nur yaptık, kameri de bir aydınlık yaptık” O zaman kamer dediğimiz ay dediğimizde ayın kendisi değil yani biz burada ayı görme şansına sahip değiliz. Peki, aydan gördüğümüz kısım nedir? Onun nurudur. Ondan yansıyan nurdur yani ondan yansıyan ışıktır bizim gördüğümüz, başka bir şey değil. Peki, bu ışık bak burada ondan sonra diyor ki, yani ayın kendisini biz göremeyiz. Ondan sonra diyor ki: “O ziyaya menazil şeklinde ölçülendirmiştir ziyayı” yani iniş yerleri şeklinde ölçülendirmiştir Allahu Teala. Bu güneşten gelen ışığın bir kısmı ayın üzerine iner, bir kısmı dünyaya üzerine iner. Bunu niye böyle yapmış? “Yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye” Şimdi yılların sayısı ve hesap, hesap dediğiniz zaman şimdi az önce rüyet dedik, rüyet dediğimiz zaman Suudi Arabistan’ın mesela Mekke’nin doğusunda başkadır, batısında başkadır, değil mi? İstanbul da Çamlıca tepesine çıkarsın görürsün ama Tuzla da adam göremez. Eğer bu iş ona göreyse mesela Çamlıca da ki kişinin orucu bozması ile Tuzla da ki aynı mı? Eğer iş rüyetse birbirinden farklı olur. Peki, hesapsa yani hesap dediğimiz zaman bir 24 saatlik hesap vardır. Biz bunu biliyoruz ki günün başlangıcı ve bitişi her yerde farklı bir de aylık hesap vardır. Mesela biz şuanda Temmuz ayındayız değil mi? Temmuz ayı Suudi Arabistan’a göre farklı tarihte, İstanbul’a göre farklı tarihte başlıyor mu? Başlamıyorsa o zaman bu bir hesaptır ama gözleme dayanacak olsa o zaman farklı tarihlerde başlayabilir. Şimdi Allahu Teala “hesabı bilesiniz diye” diyor bak gözlemleyesiniz diye değil. “Hesabı bilesiniz diye ziyaya menazil oluşturmuştur”

Şimdi ayda da Cenabı Hak bir takım menazil oluşturmuştur yani ay ışıklarının da ay üzerinde iniş yerleri vardır. Onun için (Yasin suresi 39. ayet) “vel kamere kadderehu menâzile” diyor değil mi? “hattâ âdekel urcûnil kadîm” diyor. Yani “ayı da menazil şeklinde ölçülendirdik” diyor. Yani güneş ışınlarının oraya inişleri şeklinde ölçülendirdik diyor. Öyle bir hale gelir ki, şuradan bir şey yapabiliyor muyuz buraya bir ama yok bunun şeyi olması lazım değil mi? Çantanın içersinden getir şeyi de onu göstereyim. Şimdi ayın üzerine de diyor güneş ışınlarının iniş yerlerinin ölçüsünü koymuşuzdur. Şimdi ayın başında bakarsınız ki bir hilal şeklinde görürsünüz sonra o hilal büyür büyür büyür yarım ay olur sonra biraz daha büyür tam ay olur. İşte onun ay ışıklarının iniş yerleridir. Sonra küçülür, küçülür tekrar hilal olur. Sonra görmez hale gelirsiniz. Niye? Çünkü güneş ışıklarının aya inen yerini göremiyorsunuz, size ayın, ay gene aynı ay yani sizin hilal gördüğünüz de aynı ay, yarım ay gördüğünüz de aynı aydır, şey gördüğünüzde aynı aydır, dolunay şeklinde gördüğünüz de aynı aydır. Şimdi bakın diyor ki ayet şurayı şey yaparsanız, bunu biraz f5 niye bunu tam, neyse gözüküyor değil mi? Bak diyor ki sağ tarafta hilalin ilk hali var, ayet diyor ki: (Yasin suresi 39. ayet) “hattâ âdekel urcûnil kadîm” o urcun hurmayı görüyorsunuz solda “kuru hurma sapına döner” diyor. Şimdi oradaki hurma sapıyla ay arasında ki benzerliği görüyor musunuz? Yani aynı şey değil mi? Cenabı Hak yani herkesin bildiği kelimelerle hitap ederek şey yapıyor. “O şekle döner” yani biz o şekilde ancak görebiliyoruz demektir. İşte bütün bunlar ölçülerini koymuş ki Allahu Teala biz bunun hesabını bilelim hesabını bilmemiz için ölçülerini koymuş.

Şimdi yine ayeti kerimede (Rahman suresi 5. ayet)“Eş şemsu vel kameru bi husbân” diyor değil mi? Yani “Ay ve güneş bir hesaba göredir” diyor, hesaba göredir. Ondan sonra işte bütün bu ayetler olduğu halde yani Kur’an’ı Kerim ayın hesaba göre belirlenmesini esas aldığı halde neden resulullah diyor ki “hilali gördüğünüz zaman oruca başlayın, hilali gördüğünüz zaman bitirin” Şimdi bunların hesabını yapmak kolay mı? Yani gökyüzünde ki hilalin hareketlerinin hesabını yapmak kolay mı? Bu apayrı bir ilim dalı, astronomi bilgisi gerektirir bu konuda uzmanların olmasını gerektirir. Bak resulullah diyor ki Müslim de ki bir hadiste 1080’e 15 numaralı “Biz ümmi bir toplumuz, yazı yazamaz, hesap yapamayız” Şimdi bak Allah dedi ki: (Rahman suresi 5. ayet) “Güneş ve ay hesaba göredir” dedi. (Yunus suresi 5. ayet)“Hesabı, ayların yılların sayısını bilesiniz diye ben bunun ölçülerini koydum” dedi. Ama bu hesabı bilmek ciddi bir ilim gerektiriyor. Resulullah ne diyor? “Biz ümmi bir toplumuz” Ne demek? Bizim bu konuda en alt seviyede de bilgimiz yok yani anamızdan doğduğumuz gün ne biliyorsam bugün de öyle, ümmi o demektir yani. Yani ayın gökyüzündeki hareketleriyle ilgili bir bilim gelişmiş değil. O zamanda anamız bak bak işte bu hilal, bak bu şey diye gösteriyordu şimdide o kadar biliyoruz daha fazla bilmiyoruz. “Yazı yazmaz, hesap yapamayız” Yani bu konuda bizim yazdığımız bir kitap yok, bildiğimiz bir hesap yok. E peki ne yapacaksınız o zaman? Başka çare yok. Arapça okudu yani “Hilali görürseniz oruca başlayın, görürseniz bırakın” yani şimdi bizde de şu anda elimizde takvimler var. Bu takvimler ve takvim çalışmaları olmadığını düşünün ne yapabiliriz? Mecburen, değil mi, gördüğümüze göre hareket edeceğiz. Şimdi Allah’ın resulü gerekçesini söylemiş değil mi? Bizde bir astronom yok demiş, biz hesap yapmasını bilmiyoruz bu konuda, yazılmış bir kitapta yok, o zaman yapacağınız bu. Peki, şu anda öyle mi? Şu anda astronomi gelişmiş ayın, güneşin hareketleri en ince ayrıntısına kadar tespit ediliyor ve hatta diyorlar ki şu saatte güneş tutulacak diyorlar ve tutuluyor. Öyle ise ne olur? Hilalin görülme kriterine göre oruca başlamak gerekir.

Peki, ne olacak bu oruca ne zaman başlayacağız, gün ne zaman? Şimdi şeyde şu anda burada saat kaç? Saat 11.20 peki Çin de kaç Enes hoca? 5 saat önce. Peki, Avustralya’da ne kadar acaba? 7–8 saatte o olabilir. 8 saat olarak düşünürseniz mesela şimdi burada 11.00 ise gece 3 gibi bakın orada gece burada gündüz.

—Yahya Şenol ve diğer: Ne dedikleri tam net değil.

—Abdulaziz Bayındır: Ha oraya göre biz ilerideyiz ben onu demiyorum. Biz de şu anda saat 11 ise…

—Yahya Şenol: 8 saat daha geç.

—Abdulaziz Bayındır: Kardeşim, o zaman 8 daha ilave edeceğiz akşam yedisi değil mi? Tamam Akşam 7.00. Hadi saat akşam diyelim kaçta batıyor güneş orada? 9’ da battığını düşünün. İki saat sonra 12.30 orada şimdi hilal gözüktü. Biz ne zaman başlayacağız? Merkez neresi olmalı? Yani tek bir nokta olmalı ki, efendim Avustralya’da görüldü başlayacağız, efendim falan yerde ama hangi saatte görüldü? O saat bizim için uygun mu değil mi? Esas olan akşam namazından sonra görülmesidir, öyle ise biz bunu nasıl esas alacağız burada da hesapta bir merkez oluşması gerekiyor. Bu bakımdan da Müslümanlar için şu olmalı bu benim şahsi görüşüm bu tabi. Cenabı Hakk, Ümmül Kura diye bir yer belirlemiş değil mi? Neresi o? Mekke’i Mükerremedir. Bir de hüdel lin nas diye bir yer var. Orası neresiydi? Kâbe-i Şerif. Yani Mekke’de de bir nokta oluşmuş oluyor. O zaman oruca ne zaman başlıyoruz? Fecirden itibaren, değil mi? O zaman öyleyse, Kâbe’de oruca başlama vakti fecirse, o fecirden önce Kâbe’de ki fecrin doğuşundan önce dünyanın neresinde hilal gözükürse fecirin doğuşundan sonrasını Ramazan kabul etmek gerekir. Fecrin doğuşundan önce, anlatabildim mi? Madem Cenabı Hak oraya hüdel lin nas dedi, insanlar için doğruyu gösteren bir işaret olduğunu söyledi, madem Mekke’ye Ümmül Kura dedi, linnas diyince limüslim değil, linnas tüm insanlar. Peki, hesapta sadece Müslümanları ilgilendirmez ki yani siz hesap yaptığınız zaman oruç tutan içinde ayın biridir bugün, oruca karşı mücadele eden için de ayın biridir. O zaman bütün insanlar için hüda olduğunu söylediği Mekke’ye göre yapmak lazım. Oruca şeyden itibaren başlanıyorsa fecirden itibaren, o zaman Kâbe’de fecrin başlamasından önce dünyanın herhangi bir yerinde hilal gözüktüğü zaman o fecirden sonrasını Ramazan’ın biri sayarsınız. O fecirden sonrası Çin için daha henüz gündüzse, Çin onu takip eden gün için oruca başlayacaktır. Bu taraflar için geceyse zaten onda problem yok. O zaman bu iş hesaba göreyse, hesap orada takip etmene gerek yok yani fecirden önce çıkıp ta bakacak halin yok Kâbe’de. Hesap yapanlar bir merkez almalılar ki ona göre ayın biri desinler, demesinler. O merkez Kâbe olmalı. Kâbe-i Şerifte fecirden önce dünyanın neresinde hilal gözüküyorsa o zaman ayın biri olarak ilan edilmeli o bir sene önceden de ilan edilir on sene önceden de ilan edilir o önemli değil ama bir ölçü o şekilde olmalı. Ve o ölçü bizim için o hesabın kriteri olmuş olur.

Şimdi burada sonuç olarak biz şimdiden diyoruz ki Salı günü oruçtur. İşte Diyanet İşleri Başkanlığı da onu söyledi. 06.25 akşam 18.25 bize göre demek ki yedi saat fark var. Avustralya yedi saat fark var. Dolayısıyla, böyle bir merkez oluşturulduğu zaman herkes orucuna o şekilde başlayacak ve o şekilde bitirecek ve o zaman ihtilaf olur mu? Bak dikkat ediyor musunuz ihtilaf resulullahtan kaynaklanmıyor. İhtilaf Kur’an’ı Kerim’den kaynaklanmıyor, ihtilaf Müslümanların her zaman şikâyet ettiğimiz yanlış davranışlarından kaynaklanıyor. Neydi o? Kitap sünnet bütünlüğüne dikkat etmemekti. Sanki resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ayrı bir şaridir zaten öyle kabul ederler, değil mi? Ya şirke karşı mücadele eden bir dinin uleması Allah bir şari, resulullah ikinci şari nasıl diyebilir? Nasıl Kur’an’la sünnet arasında zıtlık görürde sünnet mi Kur’an’ı nesh eder, Kur’an mı sünneti nesh eder, diye bir kelimeyi kullanabilir. Bu akıl alır gibi bir şey değil. Allahu Teala resulüne Maide 49 “Onların arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet” diyor. “Arzularına uyma” diyor “Allah’ın sana indirdiklerinden herhangi birinden seni senin başını ağrıtarak uzaklaştırabilirler.” Şimdi çünkü baskı yaparak uzaklaştırabilirler. Şimdi burada resulullah Kur’an’ı Kerim’e aykırı bir şey mi yapmış? Allahu Teala diyor ki: (Bakara 286. ayet)“Allah kimseyi gücünün üstünde bir şeyle sorumlu tutmaz” diyor. Peki, resulullah ne diyor? “Biz ümmi bir toplumuz” diyor “hesap yapamıyoruz, yazı yazamıyoruz” diyor. Yani bu manada başka konular…

—Yahya Şenol: Onu gündeme getirmiyor yani rivayetin o bölümü hiç yok.

—Abdulaziz Bayındır: Maalesef yani resulullah bunun gerekçesini söylüyor.

—Yahya Şenol: Gerekçe yok yani.

—Abdulaziz Bayındır: Yani şimdi hakikaten Müslümanların bu tavırlarına inanmak mümkün değil. Şimdi “biz hesap yapamıyoruz, yazı yazamıyoruz” yani bu konuda bizim yazılı bir kaynağımız yok, bir uzmanımın yok diyor. Peki, ne yapacak? (Bakara 286. ayet)“Allah kişiyi gücünün üstünde bir şeyle sorumlu tutmaz” diyorsa, o zaman resululllah ne diyecek? Ne yapabilirse onu söyleyecek, başka bir şey yapamaz ki. Bu da Allah’ın emri değil mi? Peki, resulullah biz bunu yapamıyoruz diye gerekçe gösterdikten sonra “Görürseniz oruç tutun, görürseniz bırakın, bulutluysa” bulutluysa da gene Allah seni gücünün yetmediğinden sorumlu tutmaz o zaman eksik yapamazsın tamamla, otuza tamamla, diyor. Başka ne diyebilir bir insan, ne diyebilir? Resulullah burada yüzde yüz Kur’an’ı uygulamış olmuyor mu? Peki, şimdi öyle bir topluma gelmeyi Allah nasip etti ki, bu konuda hesap yapabiliyor, yazı yazabiliyor. Hatta ayrıntılı şeyler, o zaman Allah’ın ayetlerinde ki hükümleri uygulamamız lazım. Hesaba göre davranmak mecburiyetindeyiz, davranabiliriz değil, davranmaya mecburuz.

Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığı 1977’de bir çalışma yapmıştı ben o zaman İstanbul Müftülüğünde, müftü yardımcısıydım, çalışmalara ev sahibi sıfatı ile katılmıştık yani gelenlere yardımcı olmak işte toplantılara falan. O zaman hesap esas alınmıştı ama şu size anlattığım gerekçe, bugün hala Diyanetin sitelerinde yok. Yani yaptıkları doğru ama yaptıklarının bilimsel alt yapısını oluşturmamışlardı. O tamamen şey var, Müslümanlarda bir aşağılık kompleksi var son birkaç senedir. İşte biz de bilimle falan işte şeyiz gibi yani bilimsel davranalım hareketi, bir de bütünlüğü meydana getirelim, bir de bazı ulemanın Arapça okudu yoktur sözü. Yani şimdi bu söze dayandırıyorsunuz ihtilafi matali dediğimiz şu yani falan yerde farklı doğar, falan yerde farklı doğar o önemli değil bir yerde doğduysa her tarafta doğmuş sayarız, sözüne dayanarak o karar alınmıştır. Bir âlimin sözüne dayanarak alınmışsa vatandaş derki, kardeşim ben o âlime karşı sorumlu değilim ki, değil mi? Hâlbuki az önce söylediğim gibi resulullahın sözü Kur’an’ı Kerimle yüzde yüz uyumlu olarak ortaya konsaydı bu gerekçe anlatılsaydı herhalde şu anda artık bu problem çözülmüş olurdu.

Umarım ki Diyanet bu anlattıklarımızı sitesine bundan sonra koyar ve şunu da tavsiye ediyorum bu ilmi konularda kıskançlık olmaz bir, kimseyle polemiğe girilmez iki, bunu da Diyanet yetkililerine hatırlatmak istiyorum buradan. Öyle tartışmaya girmenin bir âlemi yok, tartışmaya giriyorlarsa bilimsel olarak girsinler, duygusal olarak değil. Öyle çıkıp ta basın mensuplarının karşısında, Ramazan geldi gene zihinleri karıştıracaklar gibi bir ilim adamına yakışmayacak cümlelerde kullanmasınlar lütfen. Evet, bunun hedefinin ne olduğunu bilenler bilir. Evet, şimdi demek ki, Ramazanı şerifin birinci günü inşallah 9 Temmuz Salı günüdür, biz de bu konuda hesapları yaptırdık, Adnan Ökten bey şey yaptı, istersen orayı bir oku Kitap ve Hikmet dergimizden.

—Fatih Orum: Astronom Prof. Dr. Adnan Ökten beyin yaptığı tespitlere göre ayın insan gözüyle görülebilmesi için belirlenen güneşten 8 derece açılma ve ufuktan da 5 derece yükseklikte olma şartı 8 Temmuz 2013 Pazar günü Güney Amerika’nın batı sahillerinde oluşacağından 9 Temmuz 2013 Salı günü Ramazan’ın ilk günüdür. Bayram hilali 7 Ağustos Çarşamba günü Afrika’nın güneyinde görülecektir. Madagaskar da yaşayanlar akşam güneşin batmasından sonra batan hilali görebileceklerinden 8 Ağustos Perşembe günü Ramazan bayramıdır.

—Abdulaziz Bayındır: Tamam, şimdi bakın o dediğimiz yerler az önce Mekke için koyduğumuz kritere hepsi de uygun…

—Yahya Şenol: İlk görüldüğü yerde Mekke’de takriben saat kaç olmuş oluyor?

—Abdulaziz Bayındır: Yani orada en fazla akşam namazından…

—Yahya Şenol: Feciri görmüş olacak…

—Abdulaziz Bayındır: Fecirden çok önce, çok çok önce yani gece saat 10- 11 falan olabilir.

—Yahya Şenol: Peki, Suudi Arabistan da birilerinin bir gün önce ve ya bir gün sonra biz hilali gördük deme ihtimali var mı?

—Abdulaziz Bayındır: Diyebilirler, diyorlar da yani.

—Yahya Şenol: Her sene bunu yaşıyoruz. Onlar gördük diyor….

—Abdulaziz Bayındır: Diyorlar da burada ben birkaç kere anlatmıştım tekrarında fayda var çünkü her defasında yeni izleyiciler devreye giriyor, gençler büyüyor.

—Yahya Şenol: Burada da mesela, bir grup var hani ben Kur’an kursu geçmişim olduğu için bunu rahat konuşabiliyorum. Hani bize bilgi geldi, kapalı bir şey vardı, şifreli konuşurlardı.

—Abdulaziz Bayındır: Telefon geldi, görmüşler

—Yahya Şenol: Görmüşler, güvenilir kişiler falan ama onlar hiç belli değildir hiç kimse bilmez falan ama haber hep bir yerden gelir. O yüzden biz oruçluyken birileri yemek yerde ve ya tam tersi falan, bir de millete de söylemezlerdi fitne olmasın diye ama kendileri herkesin tuttuğu zaman tutmaz işte herkesin bozduğu zaman da bozmazlardı. Öyle şeyler garip şeyler vardı. Birilerinden haber geldi, görülmüş ve ya görülmemiş.

—Abdulaziz Bayındır: Onlar dindar oluyorlar

—Yahya Şenol: Nedir yani bunun şeyi?

—Abdulaziz Bayındır: Tamam, şimdi ben bu konuda iki tane hatta üç tane hatıramı sizinle paylaşayım. Önce Diyanet İşleri Başkanlığında çalışırken buradan şeye gittik ta Hatay’a, Hatay kalesinden görmüşler. Yani Diyanetin şeyi olarak, ekibi olarak, Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri var, uzamanlar var falan. Nerede görülmüş? Hatay kalesinde. Kim görmüş? Falanca görmüş, görmüşler. Göreni bir türlü bulamıyoruz, bulamadık yani, gören yok, görmüşler çünkü görene diyeceksin ki nasıl gördün? Hiç kimse ben gördüm demiyor, görmüşler. Ben katılmadım da benim kayınpederim Ali Küçük hoca ki o da Erzurum’un en önde gelen hatta Türkiye’nin bugün en önde gelen ulemasındandır. Türkiye’nin çok sayıda hocasının hocasıdır. O da aynı olay olmuş, orada isim var, şimdi ismi söylemeyeyim de falanca adam görmüş diye haber geliyor. Diyor ki buradan müftülükten bir heyet işte beni de çağırdılar, ben de gittim diyor. Gittik oraya, o hocayı çağırdık hani sen nerede gördün hangi saatte ya işte görmüşler. Kim görmüş? Göreni bulamadık, diyor. Hâlbuki o hoca ben gördüm diye ilan etmiş, göreni bulamadık, diyor.

Şimdi ikinci olarak bir gün bir toplantı yapılmıştı burada, Ramazan başlangıcı, Ramazan belki bir gün belki Ramazan’ın birinci günümüydü yoksa bir gün öncesi miydi, şu anda tarihi tam hatırlamıyorum da, orada toplantıya katılanlardan işte bugün dünya da meşhur olan Yusuf El Karadavi var Arap dünyasında meşhur olan Abdus Settar Ebu Gudde var yine Arap dünyasında meşhur olan şey var, Abdullah El-Menia var. Şimdi Abdullah El-Menia o günlerde Suudi Arabistan da hilali ilan eden temyiz mahkemesinin başkanı, o anda temyiz mahkemesinin başkanı hilali ilan eden kişi. Şimdi dördümüz yemek yiyoruz Beşiktaş’ta bir lokanta da, Yusuf El Karadavi, Abdullah El-Menia’ya dedi ki ya sen Ramazan hilalini ilan ediyorsun, bayram hilalini ilan ediyorsun, ben Katar’da ikinci gün bile o hilali göremiyorum, sen birinci günü nereden görüyorsun, dedi ya. Yani bu Katar’la Suudi Arabistan arasında o kadar bir fark yok dedi. Nasıl oluyor da siz görüyorsunuz da biz ikinci günü bile göremiyoruz. Abdullah El- Menia dedi ki, ne bileyim ya iki kişi geliyor gördüm diyor ben de ilan ediyorum dedi. Ondan sonra şey dedi ki Abdus Settar Ebu Gudde dedi ki, Ya şeyh dedi, orada şeyh yani alimler için öyle söylenir, şimdi Türkçe de ki anlamı değil yani. Türkçede üstad diyelim yani. Üstad sen bliyorsun ki, Arapça söyledi yani gerçeklere aykırı şahitlik geçerli değildir. Bu adamlar gerçeklere aykırı şahitlik yapıyorlar sen de bunu geçerli sayıyorsun. Ne bileyim işte öyle diye geçiştirdi. Sonra ertesi akşam şeye gittik bu Hidiv kasrına, Hidiv kasrı üzerinde bir gözetleme yeri var hep beraber oraya çıktık. Şimdi karşımıza hilal çıktı tabi onların hesaplarını üçüncü günü hilal onlar daha, farklı söylemişlerdi yani şu an tabi aradan çok zaman geçmiş 20 seneden fazla. Yusuf El Karadavi dedi ki, Abdullah El- Menia’ya bak senin ki bakıyor dedi Abdullah El- Menia şöyle yüzünü çevirdi görmemek için.

Sonra nasip oldu aynı senenin, o Ramazan’ın son üç günü ben Umre’ye gittim Türkiye’den çok kalburüstü bir grupla beraber. Şimdi orada bana sordular, bayram yakın, yarın Suud’lar bayram yapacak biz ne yapalım dediler hocam. Ben dedim bayram yapmayacağım yarın oruç olduğunu ben kesin olarak biliyorum, siz de ne yaparsanız yapın dedim, ben yarın orucumu tutacağım dedim. Şimdi otelde iftar ettik, ben şöyle odama çıktım hani mescide gitmek için hazırlık falan yapacağız, o sıra televizyonu açtım yani gayri ihtiyari açtım aklıma bir şey gelmiş değil. Bir de baktım alt yazı geçiyor televizyonda daha yeni iftar olmuş. Hilal gözükmediği için yarın oruç tutulacaktır diye, kardeşim zaten o saatte insanlar hilali gözetlemeğe çıkarlar gözükmediği için denir mi? Ha dedim Abdullah El- Menia elini çabuk tuttu galiba şahitler gelmeden ilanı yaptı. Bir de baktım telefonu yanımda yok olsaydı, telefon edecektim falan, neyse.

Ertesi sene Ramazan’ın başlangıcı düzgün ilan edildi, Ramazan’ın başında Mekke’de yine ilmi bir toplantıya çağrılmıştım o Hilton otelinde salondayız, tam zamanında ilan edildi ya şimdi Abdullah El- Menia içeri girdi sarıldı hoş geldiniz falan. Ne var ne yok, dedim. Ya ben emekli oldum dedi. Ha belli oluyor dedim, belli oluyor dedim. Birkaç sene problem olmadı ama sonra tekrar başladı tamamen siyasi.

Son olarak ta bir gün İstanbul Müftülüğündeyiz öldü Allah günahlarını affeylesin bir hoca, Ramazan Bayram namazını kıldırmış bir gün önceden. Şimdi Yahya’nın söylediği gibi hocayı çağırmış, hocada bayağı havalı bir hoca falan…..odaya çağırdı. Gittim, yanında da bir şahitle gelmiş, hilali gördük diyor, namaz kıldırmış ya. Onun camisi de benim evimin bitişiği ama ben hiç farkında değilim yani o zaman Fatih’te oturuyorum. Girdik adam anlatıyor, gördük diyor, biz gördük resulullaha tabiyiz falan şeye tabi değiliz böyle yüksek sesle. Selahattin Kaya Allah uzun ömürler versin, hayırlı, sağlıklı, dedi ki bak bu böyle diyor. Ben sordum dedim ki hocam dedim nerede gördünüz, dedim. Dedi ki, şeyde Fatih camisinin bahçesinde gördük. Hangi tarafında gördünüz, ön tarafında mı, arka tarafında mı? Arka tarafında, dedi. Peki, neredeydi dedim Hilal. Minarenin üstündeydi dedi. Ondan sonra şey o yanındaki adama dedim ki, sen de gördün mü? Valla hoca gördüm, dedi. Hoca gördüğünü söyledi, dedi, getirmiş. Dedim ki, bak hocam, o senin dediğin yerde hilalin gözükmesi için altı, yedi gün geçmesi lazım. Fatih camisi bahçesinden görebilirsin de, nerede görürsün? Ta… Bakırköy sahillerinde güneşin batmasının hemen arkasından batan hilali görürsün. Öyle Fatih camisinin minaresinde hemen caminin arka tarafında gelen … tarafında göreceksin bunun için en az altı, yedi gün… Zaten siz öylesiniz dedi, kalktı gitti adam. Bak şeyde değil saygı da yok. İstanbul Müftüsünün yanında öyle saygısızca kalkıp gidiyor, Selahattin beyin efendiliğini istismar ederek yaptı. Biz bunları çok gördük ve her zamanda yapılıyor yani işte Suudi Arabistan’da anlatmış oldum, Türkiye’yi de anlatmış oldum. Peki…

—Fatih Orum: Bu şeyle ilgili arzu ederseniz onu da okuyayım bilmiyorum bir bilgi olur mu? Bu yıl Arabistan’da Ramazan ne zaman başlayacak diye bir şey.

—Abdulaziz Bayındır: Şunu biraz yaklaştır, duyamıyorlarmış uzaktan. Yahya’nın dışında hepimizden şikâyet var.

—Fatih Orum: Gazetelerin geçtiğimiz haftaki haberleri mesela şu an okuduğum yer Yeni Şafaktan alınmış 30 Haziran 2013 tarihli haber. Suudi Arabistan’da Ramazan’ın ilk günün 10 Temmuza, Çarşamba denk gelmesinin beklendiği bildirildi. Riyad’da bulunan Kral Fat Petrol ve Minareler Üniversitesinde görevli astrofizik proföserü Dr. Ali El Şükri, 8 Temmuz’da gün batımının ardından ayın kaybolacağını ve o gün Mekke’de tekrar ay görmenin neredeyse imkânsız olduğunu söyledi. Şaban’ın bu yıl 30 gün süreceği tahmin edilmektedir. Astronomik hesaplara göre de Ramazan 10 Temmuz’da başlayacak.

—Abdulaziz Bayındır: Bu şahıs astronom ve verdiği bilgi de

—Yahya Şenol: anlayamadım….

—Abdulaziz Bayındır: Astrofizik fark etmez yani tabi ki astrofizik konunun şeyidir yani gerçi astrofizik değil de tabi astrofizik konunun asıl şeyi astrofiziktir ve verdiği bilgide doğru, yanlış değil, yanlış değil o bilgi. Peki, neden 10 Temmuz diyor? Çünkü bunlar ilim adamları kendilerine hangi ölçüleri verirsen ona göre konuşurlar. Birisi demiş ki buna hilal Mekke’de batacak demiş ve gerçekten de Mekke’de ancak o şekilde olabilir başka şekilde olmaz. Ama başlangıçta yaptığımız konuşmaları temel alırsanız o zaman da Adnan beyin o da aynı şeyde küresel astronomi uzmanı, onun verdiği bilgiler doğru. Yani bu zatlar kendilerine neyi sorarsanız ona göre cevap verirler. Uzmandırlar yani deseniz ki kriter bu, soru bu cevabı ne olacak? Ona göre cevap verir. O zata soruyu şöyle sormuşlar, Mekke’de batması lazım. E… o zaman da Mekke’de batmasına göre düşünüyorsanız şey ne olacak, Çin ne olacak? Neye göre Mekke’de batması lazım, hangi kritere göre? Onun için burada bu uzmanların suçu yok. Bak bu insanlar şimdiden ilan etmiş, aslında hesap ama hesabın ölçülerini ulemanın Kur’an ve sünnet bütünlüğü içersinde koyması lazım.

—Yahya Şenol: Burada kitaplarda, mesela benim önümdeki şu an kitapta hani Ramazan ne zaman başlamış sayılır, onunla ilgili bir ölçü var, bazı insanlar derler ki diyor hesaplada bilinebilir Ramazan’ın başlangıcı Arapça okudu bu kesinlikle doğru bir şey değil. Niye?

—Abdulaziz Bayındır: Hangi mezhep bu?

—Yahya Şenol: Şafilerde, çünkü peygamber efendimiz hani Arapça okudu “Hilali görünce oruç tutun” veya “hilali görünce orucu bırakın bayram yapın” diye bu hadislerden dolayı hesapla olmaz. Şimdi kaynak olarak bunu alırsanız tabi bu ihtilaf hiçbir zaman bitmeyecek. Hesapla rü’yet her zaman çatışacak. Ayetle hadis her zaman çatışacak bunlara göre ve hadis her zaman ön planda olacak.

—Abdulaziz Bayındır: Zaten biliyorsunuz İmam Şafi prensip olarak şeyi, hadisi Kur’an’la denk kabul eder. Dolayısıyla, Kur’an sünneti, sünnet Kur’an’ı nesh edemez der ama o uygulama böyle değildir. Uygulama hiç bu söylediğine uymaz bakarsınız ki Kur’an’ı bırakmış sünneti almış yani sünnet Kur’an’ı nesh etmiş. Bazen sünneti bırakmış Kur’an’ı almış. Bazen ikisini de almamış, biraz ters gelebilir ama bunun bildiğim o kadar çok örneği var ki. Ne Kur’an’ı almış ne sünneti almış. Mesela, bunun bir örneği çocukların evlendirilmesidir. Bir başka örneği, bakire kız çocuklarının babaları tarafından zorla evlendirilmesidir, Kur’an’a da sünnete de asla uymayan bir fetvadır. Bir başka örneği de, Talak konusudur, çok sayıda örneği var. Bir başka örneği faiz konusudur. Neyse, saymakla bitmez yani. Şimdi Müslümanlar kendilerine bu kitapları kaynak olarak kabul ettikleri sürece akıllarını başlarına gelme şansları yoktur, mümkün değil. Evet, diğer mezheplerde nasıl?

—Yahya Şenol: Sadece bu konu için söyledim ben yoksa…

—Abdulaziz Bayındır: Bu konuyla alakalı, hepsinde aynı mantık aynı biliyorum yani mantık aynı mantık değişen bir şey yok.

—Yahya Şenol: Hayır hadisi madem hani delil kullanıyorsun gerekçeli olan hadisi de yaz bari buraya.

—Abdulaziz Bayındır: Gerekçeli hadis yazmaz.

—Yahya Şenol: “Biz hesabı bilmeyiz” yani o yok, sadece iki tane hadis var.

—Abdulaziz Bayındır: O da yok, evet. Yani işte…

—Yahya Şenol: Yani hadisin niye söylendiği de belli değil.

—Abdulaziz Bayındır: Belli değil evet. Kur’an sünnet bütünlüğü diye bir kavram zaten bizim ulemada hiç yok.

—Yahya Şenol: Otomatikman insan çelişiyor. Şimdi ne olacak insanlar da ister istemez birbirlerini de kolaylıkla itham edebiliyorlar. Siz ayetle amel ettiğinizi söylediğiniz zaman size bu hadisleri delil getirerek sen hadisleri kabul etmiyorsun, sen sünneti devre dışı bırakıyorsunla suçlayacaklar, öbür tarafta sen ayetleri bırakıp hadislerle amel ediyorsun.

—Abdulaziz Bayındır: Diyor ki, Sünnet ayeti döver.

—Yahya Şenol: Şimdi ikisi birbirini dövecekler yani olan yine Müslümanlara olacak. Biri diğerini sünnetsiz, biri diğerini Kur’an’sız olarak nitelendirecek her zaman böyle sürüp gidecek anlaşılan yani.

—Abdulaziz Bayındır: Ama böyle olursa gider fakat sünnet Kur’an ışığında olursa hiçbir problem kalmaz. Dolayısıyla, uydurma olanlarda hemen kendiliğinden ortaya çıkar. Bunu böyle söyleyince de bazı insanlar hemen kendi kafalarından diyorlar ki yani kendilerini âlim kabul ediyorlar ya şu hadis olmaz diyorlar. Ya sana ne, sen bu işin uzmanı mısın? Her şey uzmanına, Allahu Teala bu konuda uzmanlar heyetini şart koşuyor, ferdi olarak ta değil. Her babayiğdin de başaracağı bir iş değil onu da baştan söylemiş olalım.

—Fatih Orum: anlayamadım….Yahya hocanın biraz önce verdiği hadisi zikrettikten sonra rü’yetin görülmesinin vacip olduğunu…

—Abdulaziz Bayındır: Hesapla olmaz yani

— Fatih Orum: Evet, bizzat gözükmesi lazım

—Abdulaziz Bayındır: Yani şu işe bakın Allah hesap diyor çok açık bir şekilde mesela bak diyor ki, tekrar o ayeti okuyalım, lütfen şey yapında diğer mezhepler de aynı farklı olan yok yani bütün mezhepler aynı. Şimdi burada diyor ki:

—Yahya Şenol: Bazı insanlar diye isim de vermeden geçmiş, bazı insanlar hesaplanabileceğini söylüyor…

—Abdulaziz Bayındır: Bazı insanlar diyor, hâlbuki Allahu Teala söylüyor bunu kardeşim, bazı insanlar söylemiyor. Bak şimdi diyor ki: (Yunus suresi 5. ayet) “Güneşi bir ışık kaynağı” yani o kaynaktan gelen ışık yani siz güneşi o ışık olarak görürsünüz güneşin kendisini görme şansınız yok. “Ayı da aydınlık olarak görürsünüz” yani aydınlık olduğu kadarını görürsünüz, “O ışığa iniş ölçüleri belirlemiştir Allahu Teala” Niye? O ışık dünyaya iner, onunla vakitleri belirlersiniz, ayın üzerine iner vakti belirlersiniz. “Yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye” hesabı bilesiniz diye bak Allah hesaba dikkat çekiyor. Ondan sonra “Allah bunları boşuna yaratmamış, gerçek varlıklar olarak ve hepsini ölçüsüyle yaratmıştır” Bak “yufassılul âyâti” “bu ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyor” Kimin için açıklıyor? Her insan için değil, bilenler topluluğu için. Resulullah ne dedi? “Bizim âlimimiz yok” dedi. Yani ay ve güneş hareketlerini bilen âlimimiz yok dedi, işte bu. Yoksa yapacağın başka bir şey yok.

Ondan sonra İsra suresinin 12. ayetini açalım arkadaşlar, orada diyor ki Allahu Teala: “Gece ile gündüzü iki gösterge yaptık, gecenin göstergesini kaldırdık” Gecenin göstergesi olmadığı için gece aydınlık olabiliyor, bu günlerde işte kutup bölgesinde geceler yaşanıyor ve aydınlık. Onun için o bölgede yaşayan insanlar beyaz gece adını veriyorlar çünkü fıtrat bunun gece olduğunu tespit ediyor. Niye böyle yaptık? “Rabbinizin size yaptığı ikramın peşine düşüp arayasınız” başka? “yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye” “her şeyi ayrıntılı olarak açıklamışızdır” Bizim bu takvimle ilgili çalışmalarımız zaten o bütün ayrıntıları görmemizi sağlamış oldu Allaha çok şükür. Şimdi(Rahman suresi 5. ayet) “Eş şemsu vel kameru bi husbân” diyor Allahu Teala “Ay ve yıldız (güneş) hesaba göredir” diyor. Ondan sonra bizim İslam uleması olarak tanımladığımız bu kişiler diyorlar ki hesapla olmaz, bazı insanlar hesap diyor. Ya bu hesabı bazı insanlar mı diyor yoksa Allahu Teala mı diyor?

Ya bunlar çok yanlış onun için her zaman tekrar ediyorum bir kere şu Abbasilerin oluşturduğu ilme İslami ilim demeyi bırakalım. Onlar içlerinde bazı doğrular vardır elbette ki onu alacağız ama genel yapı doğru değildir bunu her dersimizde tekrarlıyoruz. Şimdi ben bunu söylediğim zaman diyorlar niye Emevi demiyorsun da Abbasi diyorsun? Kardeşim Emevilerden bize gelen bir sayfalık yazı gösterin Emevi diyeyim. Emevi dediğiniz kişileri de Abbasiler anlatıyor ya yanlış anlatıyorlarsa. Ben onların yalanlarının destekçisi mi olacağım? O da yanlış yapmışsa Cenabı Hakka hesabını verecektir ama benim yanlış yapmamam lazım. Evet, peki

—Yahya Şenol: Bir de şöyle bir algı var hocam hani diyorlar ki, namaz vakitleri konusunda siz Diyanetin yanlış olduğunu savunuyorsunuz burada da tam tersine bütün İslam âleminin zıttına bile olsa Diyanet’in doğru olduğunu savunuyorsunuz hani bu kriteriniz neye göre? Hani Diyanet namaz vakitlerinde yanlış ama hilal konusunda doğru…

—Abdulaziz Bayındır: Bir kere Müslümanlar Diyanet diye bir kuruluşun görüşüne uymayı kesinlikle bırakmak zorundadırlar. İslam’da dini kurum olamaz, dinün kaynağı Diyanet değildir, kitap ve sünnettir. Diyanet nedir? Diyanet bir kurumdur, kurumların dini olur mu? Yani bu Diyanet cennete, cehenneme gider mi, ya da hangi okuldan mezun olmuş Diyanet dediğiniz şey. Bir bilgisi olur mu kurumun? O zaman bizi Diyanet bağlar diyen bu insanlar bu işi bıraksınlar yoksa Cenabı Hakka bunun hesabını veremezler bunu çok iyi bilsinler. Biz kitaptan ve sünnetten sorumluyuz ha bir ilim adamı Diyanet İşleri Başkanlığına mensup olur da olmaz? O önemli değil, kitap ve sünnete uygun bir şekilde görüşünü ortaya koyar o görüşü diyanet benimsemişte olabilir, benimsememişte olabilir. Peki, biz o ilim adamına mı uyacağız? Yo, Allahu Teala sana emrediyor işte namaz vakitleri konusunda ama bak bu şey konusunda dikkat ediyor musunuz, güneş ve ayın hareketleri konusunda Allahu Teala “li kavmin ya’lemûn” dedi “Alimler topluluğu”

—Yahya Şenol: Bireyselleştirmiyor yani.

—Abdulaziz Bayındır: Bu bireysel değil herkesin konuşacağı bir alan değil o, ay hareketi. Diyanet İşleri Başkanlığı 1977’de dünya çapında bir toplantı düzenledi, oraya astronomları çağırdı, ilim adamlarını çağırdı ve bir sonuca vardılar. Aslında o sonuçta çok sayıda İslam ülkesinin altında imzası olan bir sonuçta diğerleri uymadı Diyanet hala uymaya devam ediyor. Size de baştan da söyledim bunu gerekçelendiremediler çünkü onların kaynakları bu kitaplar. İşte bu, o Fatih’in okuduğu, Yahya’nın okuduğu kitaplar kaynakları. Bu kitaplara dayanarak o sonuça varamazsınız, onlarında kafasında kitap sünnet bütünlüğü diye bir şey yoktu. Gerekçesini koyamadılar ama sonuç doğruydu. Peki, doğru olan bir şeye doğru diyeceğiz, doğruya doğru, kim söylerse söylesin. Yanlışa da yanlış diyeceğiz bak dikkat edin resulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Biz ümmi bir toplumuz yazı hesap bilmeyiz” sözünü hilalle ilgili söylüyor ama namaz vakitleri ile ilgili söylüyor mu? Ve namaz vakitlerinde şuna da dikkat edin diyor ki Allahu Teala (İsra suresi 78. ayet)“Ekımis salate” “Sen namazı kıl” diyor, sen tek tek, her birimize. Ne zaman kıl? “li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli” “Güneşin batıya kaymasından havanın kararmasına kadar” diyor.

—Yahya Şenol: Bak, gör, kıl…

—Abdulaziz Bayındır: Bak, gör, kıl “ve kur’ânel fecr” “ve fecir ışıklarının bütünleştiği sırada kıl” Kalk bak kardeşim, e ben görmem, ya Allah sana bırakıyor bunu. Abdülaziz hocanın baktığına göre demiyor, Süleymaniye Vakfı’na före ya da Diyanet’e göre demiyor. Kalk, bak, gör. Ondan sonra oruçla ilgili emir, tabi hep çoğul ifadeleriyle başlıyor. (Bakara suresi 187. ayet)“Yiyin için” “size göre” diyor bakın ulemaya göre demiyor. Bilenler için diye ayet var hilalle alakalı ama burada “size göre” o fecrin yani o kızıllığın bulunduğu tarafta fecir kızıl ışık anlamına geliyor. “O kızıllığın bulunduğu tarafta beyaz ışıkla siyah ışık iyice ayrıştığı zaman” çünkü niye, sabahın erkeninden kızıl ışık, beyaz ışık, karanlık birbirine karışık vaziyette olur, ona fecri kazip derler, seher vakti denir. Seher vakti sahur yemeğinin yendiği vakittir. İşte Diyanetin takviminde de, Ümmül Kura takviminde de, dünyanın birçok yerindeki takvimde de imsak dedikleri vakit insanların sahur yemeğine kalkmaları gereken vakittir. Yani seher vaktidir, yani sahur vaktidir yani erken kahvaltıdır.

O Hakan bey’di SUSEM’de soyadı neydi, İzmir, Dr. Hakan Ertok, bizim bu şeyde ki yapmış olduğumuz takvimlerin bir de tıbbi açıdan değerlendirmesini yapmaya çalışmış şöyle olmuş. Diyor ki geçen sene sizin takviminize göre yemek yedim akşama kadar o kadar rahat oldum ki hiçbir sıkıntım olmadı. Bunun bir bilimsel alt yapısı olmalıdır falan dedim diyor. Şimdi Zeki beyi de ilgilendirir bu. Ben diyor birçok araştırmalara baktım, baktım ki diyor o saatte, o tan yerinin ağarması tabi çünkü insan tabiatla bütünleşiyor, vücutta da bir takım değişiklikler oluyor, vücut insülin salgılıyor şeye, insülin hazmı mı kolaylaştırıyor Zeki bey? Dengeleme yapıyor neyse. Şimdi diyor demek ki diyor yani orada bir takım şeyler anlattı tabi ben uzman olmadığım için aklımda kalan bir şey değil. Yani Allahu Teala öyle bir ayarlamış ki, seher vakti aydınlığın ilk başladığı vakit zaten Araplarda seher karanlıkla aydınlığın karıştığı vakit demektir. Ufukta aydınlık olur seher vaktinde ama ışıklar karışıktır yani kızılı, beyazı, siyahı hepsi birbirine karışıktır ve ufukta büyük bir şey, kubbe oluşturur. Onun için resulullah diyor ki, “böyle yukarıya doğru çıkan aydınlığa bakmayın siz yemeye içmeye devam edin, enlemesine” ne oluyor ayrışma oluyor bakın. Ayet ne diyor? (Bakara suresi 187. ayet) “yetebeyyene lekumul” “sizin için netleşince, size göre netleşecek” Ney? “el haytul ebyadu” hayt çizgi yani bir hat, “beyaz bir hat” oluşur ayrışma oluyor artık o ışıklar üstte bir beyaz o kızıllıkta altta o fecir denen şey oluyor, onun altında da karanın siyahlığı oluyor. “Bu net bir şekilde ortaya çıkıncaya kadar yiyin için” diyor. Ve o sırada da aydınlık ta… sizin yanınıza kadar geliyor. Öyle ki resulullah zamanında “namaz kılarken biz yanımızdakini neredeyse tanıyamayacak gibi olduk” diyorlar. Nerede? Kapalı bir alanda. Neredeyse tanıyamayacak gibiydik demek, o şey karanlık olan mescidin içine kadar aydınlığın girdiğini gösteriyor.

O zaman herkes çıksın baksın kaynaklar son derece açık, ben Diyanete uyarım başımız ona bağlı diyenler kesinlikle günah işliyorlar bundan haberleri olsun. Hiçbir Müslüman ne Diyanet’e bağlıdır, ne Süleymaniye Vakfına, ne şuraya, ne buraya. Her Müslüman Allah’ın emirlerine bağlıdır, resulullah uygulamalarıyla bu emirleri göstermiştir. Onun için efendim ben yapamam edemem diyenler kusura bakmasın hem kendilerine zulmediyorlar, hem Allaha karşı günahkarlardır, çıksın baksınlar. Biz buradan kalktıkta, ne şeyimiz vardı, dört kere kutup bölgesine şey yaptık, dördüncüsünü ben tek başıma yaptım, onun için dört diyorum Hollanda da çünkü o da 45 derecenin üstünde bir bölgedir, dördüncü gözlemi orada yaptım, arkadaşlarımızla beraber, oradaki arkadaşlarla beraber. Yani bizim ne şeyimiz vardı ki güneşin hiç doğmadığı Tromso’dan 13 Ocak’ta uçakla kalktık, güneşin hiç doğmadığı Tromso’dan tam iki saat kutup noktasına uçakla seyahat ettik ve Svalbard’a gittik orada ayıların, bilirsiniz kutup ayılarını son derece bol olduğu bir yer ve adamlar bizi o şeyden indirmiyorlardı arabalardan ve biz ayı tehlikesini göze alarak indik ve rasat yaptık. E peki, niye bu bizim sorumluluğumuzdan kaynaklanıyor. O bölgede Cenabı Hakk’ın emirlerini insanlara anlatmamız lazım.

E peki, bu insanlar kalkıp ta ben şimdi soruyorum lütfen, şey yapmıyorum Diyanet İşleri Başkanı açıklama yapmış demiş ki, gene demiş şeyler olur o açıklama sen de var mı onu bulda ben yanlış bir şey söylemiş olmayayım ve bize de şey yapıyor alttan alttan göndermeler yapıyor. O yazıyı da getirir misin bizim davet yazısını, biz kutup bölgesine giderken Diyanet’e de gelin beraber gidelim, ben bizzat yüz yüze konuştum, tamam dedi başkan yardımcısı, başkanla konuşmamıştım, sonra yazılı davet gönderdik. Ben iki tane gönderdiğimizi hatırlıyorum ama bir tanesini şey yapayım ama bakın gelen cevaba bakın

Zeki Sayar başkan adına Din İşleri Yüksek Kurulu Vekili, 2011 yılında gelen cevap Süleymaniye Vakfı Başkanlığına diye, evet Diyanet İşleri Başkanlığı 35 numaralı şey 10.01.2011 İlgi yazıda 2011 Ocak ayının ikinci haftasında Vakfınız tarafından Norveç Tramso’da imsak ve namaz vakitleriyle ilgili oluşturulan heyete başkanlığımızdan da bir temsilcinin görevlendirilmesi taleb edilmektedir. Alınan tarihte kurumumuzun önceden belirlenmiş faliyetleri nedeniyle heyetinize temsilci gönderilememiştir. E..sizin o bölgede şeyiniz var, ateşeniz var, görevlendiremez mi siniz. Kaldı ki ben şimdi isim vermeden söyleyeyim o görüştüğümüz yetkiliye dedim… Ya o tarihte o soğuk bölgeye gidilmez ya. E tabi eğer şey yaparsan gidilmez. Siz gelseydiniz yevmiye alacaktınız ve bizim yattığımız otelleri de beğenmeyip beş yıldızlı otellerde yatacaktınız ama biz gittik, bırakın yevmiyeyi buradan borç para ile gittik arkadaşlarımız gayet iyi biliyor, parada bulamadığımız için kredi kartlarımızla çekerek, şey yaparak şeyleri aldık, biletleri ve geri döndük. Yani bütün bunları yapan insanlara masa altından tekme atacaksınız, öyle mi? Yarın Cenabı Hak huzurunda buluşuruz ve ne bir ayet okuyacaksınız, siz hadis uzmanı olacaksınız, hadisleri göz ardı edeceksiniz. Ne bir ayet, ne bir hadis okuyacaksınız ondan sonra biz Diyanetiz işte böyle şey  ….Bunun Kur’an’ı Kerim’de ki tanımlamasının ne kadar ağır olduğunu bu insanlar eminim ki iyi biliyorlardır. Allahu Tealaya hesap vermeye hazırlarsa problem yok, o onların işi ama vatandaşlarımıza şunu söylüyorum, lütfen Allah’ın size verdiği görevi yerine getirin lütfen bir gün çıkın bakın. Ve ben şuradan merak ediyorum, Diyanet işleri Başkanlığı diyor ki, Biz diyor rasat yaptırıyoruz, o toplantıya katılan ya bir toplantı yaptılar Afyon’da, toplantıya beni çağırmadılar, tama sanki kişisel bir sürtüşme varmış gibi ilmi konular kişiselleştirilir mi? Beni çağırmadılar, tamam. Ali Rıza Demircan hoca gitti ki dün akşam Habertürk’te konuştu. Ondan sonra Servet Bayındır gitti ve Adnan Ökten gitti. Dün Adnan Ökten’e Diyanet İşleri Başkanının açıklamasını okudum ve şaşırdı. Dedi, onlara bir sorun bakalım dedi şu fecrin bir tanımını yapsınlar bize, fecir ne demek? Madem o kadar rasat yapmışlar bir tane de fotoğraf göstersinler bize. Bak bizim sitelerimizde bunların hepsinin fotoğrafı var. E şimdi siz bu kadar bir gayret göstereceksiniz, Allah rızası için ortaya çıkaracaksınız, birileri hiçbir bilimsel veri ortaya koymadan sadece devletin bir makamını işgal ettiği için size şey yapacak işte gene Ramazan geldi ortalığı karıştıracaklar diye laf dokunduracak. Televizyonlara uyarı tabi bakın bu hafta iki tane televizyona çağrıldık, onlarda çağrıldı gelmediler. Ve televizyon programları iptal edildi. Onun için o programlar iptal edildi. Onun için bizim siteden de kaldırın o Pazar günkü program yok, iptal edildi. Onun yerine bu akşam Diyanet İşleri Başkanı çıkacak, geçen sene de öyle oldu. Bize hangi televizyonda onlarla beraber çağırdılarsa bizi iptal ettirdi kendileri çıktılar. Ama bize hakaret etmeyi de ihmal etmedi geçen sene çıkanlar. Devletin TRT’sinden bize hakaret etmeyi de ihmal etmediler ama biz bunu dava konusu yapmadık. Şimdi elbette ki bunların hesabını Cenabı Hakk’a verecekler. Sonrada ortalığı karıştıran adamları televizyona çıkarmayın diye talimat gönderiliyor, hadi bakalım ahirette görürüz kim karıştırıyormuş, kim karıştırmıyormuş. Evet, ne yazılı orada?

—Fatih Orum: Evet bu Diyanet’in resmi sitesi Diyanet İşleri Başkanlığının resmi sitesi, 04.07.2013 tarihli Diyanet İşleri Başkanı Görmez’den Ramazan’a ilişkin önemli açıklamalar başlıklı yazının son paragrafını okuyorum. Başkanlığımız Ramazan’ın manevi ikliminin herkesi bir…

—Abdulaziz Bayındır: Bir dakika şey yapma, bak 04 dediği tarih Perşembe günü, Perşembe günü onlar benimle beraber Habertürk’e davet edildiler. Başkan değil de yani o Türkiye alimler Birliği oluşturdular biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığının önderliğinde Türkiye Alimler Birliği’ne gelsinler tartışalım meseleyi konuşalım dedim. Aynı gün basın toplantısı yapılıyor şimdi okuyun. Yani bu alt yapıyı bilin ki oradaki sözün muhatabının kim olduğunu göresiniz.

—Fatih Orum: Başkanlığımız Ramazan’ın manevi ikliminin herkesi bir bahar serinliği gibi kuşattığı bir zamanda mümin gönüllerin ibadet hayatlarıyla ilgili bir takım gereksiz tartışmalarla meşgul edilmesini doğru bulmamaktadır.

—Abdulaziz Bayındır: Gereksiz tartışma değil mi, yapılan ilmi çalışmalar gereksiz tartışma oluyor. E o zaman çıkın şu anda söylüyorum, tekrar söylüyorum hepsine söylüyorum gereksiz olduğunu çıkın beraber bir konuşalım bu insanlara ispatlayın bakalım neresi gereksizmiş.

—Fatih Orum: Ancak ne yazık ki özellikle imsak ve yatsı vakitleriyle ilgili olarak artık her yıl karşılaşmaya alıştığımız…

—Abdulaziz Bayındır: Bakın aba altından sopa gösteriyor görüyor musunuz karşılaşmaya alıştığımız her yıl, geçen senede o kelimeleri kullanıyorlardı. Bizim davet edildiğimiz televizyonlarda bizi iptal ettirip kendileri tek başlarına çıkarak…

—Fatih Orum: Bir takım tartışmalar televizyon ekranlarında yine boy göstermeye başlamıştır.

—Abdulaziz Bayındır: Çünkü davet aldılar o gün ve gelmediler ve toplantı iptal edildi.

—Fatih Orum: Bu hususta kısaca bazı bilgileri paylaşmak istiyoruz. Başkanlığımız ibadet vakitlerine ilişkin olarak dile getirilen her türlü görüş ve düşünceyi ciddiyetle takip etmenin bir gereği olarak imsak ve yatsı vakitlerinin bilimsel gözlem yöntemleriyle belirlenmesi için Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ile ortak bir gözlem projesi yürütmektedir.

—Abdulaziz Bayındır: Ve o projenin başkanlığını yapan Sacit bey Adnan Ökten beyin, Servet Bayındır ve Ali Rıza Demircan’ın ifadelerine göre toplantının ilk oturumunda arkadaşlarımız şu fecri bir tarif eder misin, bir resim gösterir misin dedikleri için ilk oturumu bırakıp Ankara’ya giden kişidir, ekibin başı.

—Fatih Orum: Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan gözlemler neticesinde insan gözüne endeksli aletsel rasatlarla yapılan gözlem sonuçlarının Başkanlık takviminde verilen imsak vaktiyle örtüştüğü görülmektedir.

—Abdulaziz Bayındır: Peki, lütfen bir tane fotoğraf istiyoruz bunlardan bir tane fotoğraf istiyoruz, öbür, bir diyor ki, araştırmalar yapılıyor, bir diyor ki tespit edildi. Aletsel, aletsel ne demek? Gözle görülmesi lazım, aletle görmek ne demek? Bir fecri kazibi bir tarif etsinler de biz de tanıyalım. Dikkat ederseniz takvimlerde seher vakti diye bir vakit yoktur çünkü bunlar seher vaktini, sabah namazı vaktine dâhil etmişlerdir. Şey de 1983’te tabi bu işi bilenler gayet iyi yakından bilirler, bilmeyenler benim bu söylediklerimi pek afakî değerlendirebilirler. 1983’te, 1976’dan itibaren yaptığım çalışmalar sonucu hatalar görmüştüm, Selahattin Kaya hocaya söylemiştim o zaman herhangi bir akademik unvanımız yok, o da Tayyar Altıkulaç beyefendiye söylemişti. Tayyar bey bu konuya ciddiyetle eğildi o zaman şeyleri kaldırdılar, temkini kaldırdılar 1983’te yani temkin bu rakamlara 20 dakika daha ekliyorlardı ki onu şu anda Türkiye gazetesi takvimi yapıyor.

Sonra tabi Türkiye gazetesi takvimi Diyanet’i çok sıkıştırdı. O zaman artık biz doktor olmuşuz, doçent olmuşuz, İslami İlimler Araştırma Vakfında bunları, bu konuları ilmi tartışmalara açmıştık. O zaman beni Ankara’ya çağırdılar Din İşleri Yüksek Kurulu’nun eski yeni üyeleri bir araya geldi. O tarihli kararda bizim dosyamızda vardır. Şu namaz bir..onu şey yapsana benimde imzam vardır altında, o dosyada, çıkar getir, tarihini, gününü tam olarak ve kimlerin imzası olduğunu da göstereyim ben. Şimdi orada gittik mesela orada Arif Çöklü Bey vardı bu konuda harita albay konunun uzmanı sayılıyor. Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri falan vardı. Tabi ortada bir Türkiye gazetesinin iddiası var, bir bizim iddiamız var, bir de Diyanet İşleri Başkanlığının takvimi var. Orada ben yapılan çalışmaların yanlış olduğunu o yirmi dakikanın yetmediğini ve aynen şu cümleyi söyledim bak o Din İşleri Yüksek Kurulu toplantısında ki, toplantıda Halil Günenç hocada vardı, Mehmet Savaş’ta hatırlıyorum ama şimdi imzalar gelir tam net olarak görürüz. Orada aynen şunu söyledim. Dedim ki, siz 1983’te bu takvimi değiştirdiniz, ne yaptığınızı bilmeden 20 dakika öne aldınız dedim, aynen bu cümleyi aynen orada kullandım ben o zaman Diyanet’in İstanbul Müftülüğünün bir elamanı olarak ama ben onlara şu şartı koştum beni davet ettikleri zaman. Beni Diyanetin bir elamanı olarak çağırmayın İslami İlimler Araştırma Vakfı’nın Genel Sekreteri olarak çağırın dedim o sıfatla gittim oraya. Onun için o günkü imzada da o şekilde imza attım çünkü ben Diyanet’in bir memuru olarak çağrılırsam farklı bir tavır olur diye kendi kendime endişe etmiştim. O şekilde gittim çünkü taraf olarak gittim yani Diyanet’in bir personeli olarak değil. Orada işte tekrar edeyim dedim ki, onu yaptınız ama bilerek yapmadınız, hayra vesile oldu iyi ki yaptınız, hiç olmazsa millet yirmi dakika daha kazandı. Fakat dedim, siz fecri kaziple fecri sadığı karıştırıyorsunuz, gitmeden önce de Boğaziçi rasathanesine gitmiştim çünkü yasal olarak takvimlerde orası yetkilidir. Oranın bir müdür vardı Muammer Bey rahmetli oldu, bilenler bilirler, hatırlarlar. Muammer beyle görüşmüştüm, diğer uzmanlarla görüşmüştüm, bana şu fecri kazibi tarif edin bakalım demiştim. Baktım fecri kazibin ne olduğunu bilmiyorlar. Sonra o Din İşleri Yüksek Kurulu’nun önünde Arif Çöklü’ye dedim ki, anlatıyor işte ben harita albayıyım 30 yılım arazilerde geçti falan. Tamam dedim şu fecri kazibi bana bir anlat, dedim. Şimdi Zodyak ışınları gibi anlattı şimdi Zodyak ışınları dediğiniz dünyanın her yerinde görülmez çıplak gözle de görülmez çok kısa bir an görülür ve kaybolur.

Ama bütün mezheplerin ittifakı ile her gün üç doğuş ve üç batış olur. Bir fecri kazibin doğuşu, bir doğuş olacak yani doğu tarafından bunun doğduğunu göreceksiniz fecri kazip, bütün mezheplerin ittifakı vardır, fecri sadığın doğuşu ve güneşin doğuşu. Üç batış vardır, güneşin batışı, birinci şafağın batısı, ikinci şafağın batışı. İkinci şafağın batışı, yatsının son vaktidir bunda da mezhebin büyük uleması ittifak etmiştir, bütün mezheplerin ama sonradan gelen uleması hiçbir delile dayanmadan yatsı namazını sabaha kadar uzatmışlardır.

Evet ve orada Zodyak diye şey yaptı ben de bir İngilizce kaynaktan belge gösterdi. İşte Allah yardım etti mi ediyor, ben de gitmeden önce Süleymaniye kütüphanesine gitmiştim aynı kaynağın aynı sayfasını fotokopisini dosyama koymuştum. Hemen adamın önüne koydum dedim bak bu dediğinizin, sizin dediğinizin uzaktan yakından alakası yok, dedim. Öyle olunca ve Mustafa Sait Yazıcıoğlu o da Diyanet İşleri Başkanı idi o da o toplantıda vardı. Peki, senin talebin ne dediler. Ben şunu talep ediyorum sizden, gözlem yapalım, dedim. Gözlem yapalım ve sabah namazı vaktini çıplak gözle gözlemleyelim ve o zaman karar alındı üç yıl kadar gözlem yaptık. O gözlemlerin tamamında şey vardı, Türkiye gazetesinin takviminin, takvim komisyonundan Suphi Bİrpınar bey vardı, şeyden o zaman Yeni Asya’da takvim çıkarıyordu, Yeni Asya’dan Ümit Şimşek vardı, Mehmet Paksu vardı. Ve o gözlemlerin tamamında Diyanet takviminin yanlışlığını imza altına aldık.     Bunu Türkiye gazetesinin şeyi de gördü Türkiye gazetesi hiçbir şekilde takvimine dokunmadı, Diyanet İşleri Başkanlığı’da dokunmadı, Mehmet Nuri Yılmaz’a söyledim ya Mehmet bey bak bunu şey yapın, bizim böyle böyle çalışmalarımız var, E bakayım edeyim dedi, o bir şey yapmadı. Hatta bir keresinde yanlış hatırlamıyorsam ya ben baktım hakikaten çok karanlıkta başlıyormuşuz falan gibi hatırlıyorum, yanlış hatırlıyor olabilirim yani şu anda çok emin değilim. Şimdi Ali Bardakoğlu’da benim kırk yıllık arkadaşım o Diyanet İşleri Başkanı olduğu zaman ona da söyledim, gene bir sonuç çıkmadı ama onlar bunlar gibi işi kişiselleştirmediler ama inşallah bunların kişiselleştirmesi hayra vesile olur diye bekliyorum. Bulamadınız mı daha belgeyi?

-…..: Çok fazla Diyanet’le ilgili yazı var burada.

—Abdulaziz Bayındır: O çok fazla olanlar şeydir bakın bunlar hep yaptığımız gözlem tutanaklarıdır bunların hepsi altında imzalar var. Bak Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun yazısı işte burada benim görevlendirildiğime dair. Tarih ne zamanmış? 16 Nisan 1988. Bu da yine İrfan Yücel Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı, Arif Çöklü, Cevdet Ergin Diyanet İşleri Vakit Hesaplama Şubesi, Abdulaziz Bayındır bakın, ne yazıyor Abdulaziz Bayındır’ın altında sen oku

—Yahya Şenol: İslami İlimler Araştırma Vakfı Genel Sekreteri

—Abdulaziz Bayındır: Hah Diyanetin bir görevlisi olarak değil çünkü ben onu şart koşmuştum ben Diyanet’in görevlisi olarak katılmam demiştim. Yo asıl şeyi bulamamışsınız ya, neyse gene araştırın asıl şeyi bulamamışsınız. Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleriyle yaptığımız toplantının tutanağı olacaktı.

-…..: 83’mü dediniz hocam?

—Abdulaziz Bayındır: 88…

-…..: Gözlem yerinin devam etmesi ile ilgili.

—Abdulaziz Bayındır: Hah işte bu tamam işte bu. Bakın o 12. ayın 20’sinde 1988’de ha o zaman o yazı benim bu toplantıya davetimle ilgili yazı, tamam. Ben bu yazıyı şey yapayım, bir dakika sen oku nasıl olsa senin sesin daha mikrofonikmiş, millet senden şikâyet etmiyor, sen oku. Tarih ve numarayı da verde Diyanet İşleri Başkanlığında bu yazı kesin olarak vardır, kendileri de baksın. Bunların hepsi de var Diyanet’te tutanakların tamamı da var, bunlar bu kadar değil daha fazladır çünkü üç yıllık gözlem yaptık evet oku şimdi.

—Yahya Şenol:  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 20. 12. 1988 gün ve D3/254/67 Sayılı onayı, Başkanlığımızca halen uygulanmakta olan takvimdeki namaz vakitlerine esas olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu 21 Ocak 1982 gün ve 6 No’lu kararın yeniden gözden geçirilmesinin ve bu vakitlerle ilgili bazı söylentilerin tahkiki için ilgili onay uyarınca Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun başkanlığında 17 Ocak 1989 Salı günü saat 10.00’da Din İşleri Yüksek Kurulu salonunda toplanılmıştır.

—Abdulaziz Bayındır: Ha 89’daymış evet, 10 Ocak tabi, 17 Ocak

—Yahya Şenol: 17 Ocak 89 Yapılan müzakereler sonunda;

1- Şafak ve fecir olaylarının gerçek zamanlarının tahkiki maksadıyla daha önce başlatılmış bulunan gözlemlerin bu konuda tatminkâr sonuç alınıncaya kadar sürdürülmesine,

2- Bu gözlemlerin Diyanet İşleri Başkanlığı organizesinde İslami İlimler Araştırma Vakfı ile

—Abdulaziz Bayındır: Bak birinci olarak Araştırma Vakfı çünkü orada asıl muhatap bendim yani bunu da Diyanet görevlileri bilsin ve şunu da bilsinler arkadaşlarımız, arkadaşlar siz birkaç senedir Diyanet’te idari görevdesiniz, ben 21 sene Fetva Kurulu Başkanlığı yaptım orada yani bunu niye bu kadar basite alıyorsunuz.

—Yahya Şenol: 2- Bu gözlemlerin Diyanet İşleri Başkanlığı organizesinde İslami İlimler Araştırma Vakfı ile teknik ve dini sahada uzman kişilerden müteşekkil bir heyetçe uygun görülecek zaman ve yerlerde yapılmasına,

3- İstedikleri takdirde yapılacak gözlemlere temsilci gönderme hususunun takvim hazırlayan belli başlı kuruluşlara duyurulmasına,

4- Yapılacak gözlemlerden kesin sonuç alınıncaya kadar Başkanlığımız takvimleri ve namaz vakitlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamasına, keyfiyetin Başkanlık makamına arzına karar verildi. 17.01.1989

—Abdulaziz Bayındır: İmzaları oku.

—Yahya Şenol: İrfan Yücel Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili, Doç. Dr. İsmet Ersöz o katılmamış. Hamdi Mert Başkan Yardımcısı, S Yazıcı Başkan Yardımcısı…

—Abdulaziz Bayındır: S, Seyfettin Yazıcı evet.

—Yahya Şenol: Rıdvan Çakır Başkan yardımcısı, Recep Akakuş Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi, Doç. Dr. Hayri Kırbaşoğlu Başkanlık Müşaviri, Yakup İskender Din İşleri Yüksek Kurulu Emekli üyesi, Hasan Ege o katılmamış, Abdurrahman Kahyaoğlu Din Hizmetleri Daire Başkanı, Şükrü Öztürk Dini Yayınlar Daire Başkan Vekili, Sami Uslu Baş Müfettiş, İbrahim Atay Din İşleri Yüksek Kurulu Emekli üyesi, H. Şakir Sancaktar Ankara Müftüsü, Selahattin Kaya İstanbul Müftüsü, Doç. Dr. Abdulaziz Bayındır İSAV Genel Sekreteri, Mehmet Savaş Haseki Eğitim Merkezi öğretim üyesi, Arif Çöklü Vakit Hesaplama Uzmanı, Cevdet Ergün Vakit Hesaplama Şubesi Müdürü. Uygundur diye imzalayanda Prof. Dr Mustafa Sait Yazıcıoğlu Diyanet İşleri Başkanı

—Abdulaziz Bayındır: O zaman ben demek ki Mehmet Savaş yanlış hatırlamışım.
—Yahya Şenol: Mehmet Savaş var, şey yok Halil Günenç hoca yok.

—Abdulaziz Bayındır: Halil Günenç hoca yok, Mehmet Savaş var evet, tamam. Ve işte uygundur dedikten sonra biz bu görevlere başladık ondan sonra işte 1989 yok, şimdiye kadar yapılan, daha önce yapılan gözlemler diyor, daha önce dediği 1988’de, bu 89’da alınan karar. 88’de yapılmış gözlemlere kim katılmış orayı da oku. 88’de daha önce yapılan gözlemlerde de yine biz varız.

—Yahya Şenol: Şu imzası olanlar mı? İrfan Yücel Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili, Arif Çöklü Vakit Hesaplama Şubesi Müdür vekili, Cevdet Ergün Vakit Hesaplama Uzmanı, Doç. Dr. Abdulaziz Bayındır İslami İlimler Araştırma Vakfı Genel Sekreteri, Prof. Dr Mehmet Yazıcı Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi öğretim üyesi o da İslami İlimler Araştırma Vakfı adına ve bir de Ümit Şimşek Yeni Asya Yayınları Takvim Komisyonu, Mehmet Paksu Yeni Asya Yayınları Takvim Komisyonu.

—Abdulaziz Bayındır: Suphi Birpınar yok mu orada?

—Yahya Şenol: Orada yok.

—Abdulaziz Bayındır: Tamam, öbürlerinde var mı? Peki, neyse yani nasıl olsa mesele anlaşıldı değil mi? Ha bak burada var. Bu kaç tarihinde olmuş 89 yani çünkü o zaman Suphi Birpınar Türkiye gazetesini temsilen önce yaptığımız yani bu karardan önce yaptığımız toplantılara katılmamıştı sonradan buradan oku. Suphi Birpınarı da oku oradan.

—Yahya Şenol: Burada da İrfan Yücel

—Abdulaziz Bayındır: Tarihini söyle, yani bu karar yani Diyanet’in bu kararından sonra bu karar 17. 01,1989

—Yahya Şenol: Evet, bu da 01.04. 1989

—Abdulaziz Bayındır: 4. ayın birinde, evet.

—Yahya Şenol: İrfan Yücel, Arif Çöklü, Abdulaziz Bayındır, Mehmet Paksu ve Suphi Birpınar Türkiye gazetesi takvim komisyonu başkanı

—Abdulaziz Bayındır: Yani Cenabı Hakk’a çok şükürler olsun biz bunu İstanbul Müftülüğünde fetva işlerine başladığımız günden itibaren problem yaptık, hamdolsun bu problemi Diyanet’e taşıdık, bütün çalışmaların olmasını Cenabı Hak lütfetti, sağladık. Bu problemi işte kutuplara kadar götürdük. Sonsuz şükürler olsun ki bu sene bu işin matematiğini yapmak nasip oldu. Çünkü gözlemler falan yaparsınız onu matematiğe çevirmek kolay bir iş değil çok şükürler olsun. Ama henüz matematiğini daha yazmadım yazıyorum inşallah yakında biter. Artık bundan sonra ben bu konularda şey yapmayacağım isteyen uysun, isteyen uymasın, biz elimizden gelen her şeyi yaptık gerisi insanlara kalmış ama sorumlu olacaklarını da bilsinler Cenabı Hakka karşı.

—Yahya Şenol: Bize bunu soruyorlar çünkü geçen telefonla birisi aradı hani diyor sizin takviminizle işte Diyanet’in takvimi arasında bayağı bir fark var hani biz hangisinden sorumluyuz yani Diyanet’imi uygulayalım sizi mi uygulayalım?

—Abdulaziz Bayındır: İkisinden de sorumlu değiller.

—Yahya Şenol: Ben dedim hani ikisi de sizi bağlamaz çıkıp Cenabı Hakk’ın dediği gibi çıkıp o gözlemi bizzat kendiniz yapın ona göre sonra karşılaştırın hangisi doğruysa ondan sonra ona uyarsınız.

—Abdulaziz Bayındır: Bakın kardeşim, bakın bu sabah saat 03. 30’da kalkmıştım, saat 03. 35 baktım köpekler havlamaya başladı, kuşlar ötmeye başladı böyle koro halinde, hemen bizim şeyi açtım, takvimi baktım 03. 35 seher vakti diyor. Düşünebiliyorsunuz müthiş bir Cenabı Hakk’ın hikmetidir. Diyanet’te acaba bir bakar mısınız 03.35…ne zaman şey başlıyor imsak ne zaman? 03. 35 seher vakti diyor, şimdi düşünebiliyorsunuz bak hesabı tutturduğumuzu gösteriyor değil mi bu? Dakikası dakikasına Allaha şükür ve bu hesap tarihte ilk defa kutup noktasına kadar, kutup noktasına kadar yaz ve kış. Böyle bir şey olmadı tarihte…

—Fatih Orum: 03.32

—Abdulaziz Bayındır: 03.32 bakın, Diyanet’e göre bugün 03.32’de millet sabah namazı kılabilecek ve oruca başlayacaklar. 03. 35’te bu insanlar sahur yemeği yemek için kalkacaklar, hazırlıklarını yapacaklar çok rahat bir şekilde yiyecekler, içecekler. Peki, bizim takvime göre bu gün güneş şey sabah namazı kaçta oluyor? Bizim takvime göre 03.35’te, bunlar 03.32’de oruca başlıyor. 03.35’te insanlar kalkacak sahur yemeği hazırlayacaklar, çay yiyecekler içecekler, rahat bir şekilde.

—Fatih Orum: 04.55

—Abdulaziz Bayındır: 03.35, 04.55 ne yapar? 1 saat 20 dakika bakın 1 saat 20 dakika, orada 3 dakika erken 03. 32 diyor çünkü 1 saat 23 dakika önce bu kısa günlerde insanları oruca başlatacaklar. Peki, ondan önce de bu insanlar kalkacak değil mi yemek yemek için kalkacaklar. Peki, yatsı namazını kaçta kılacaklar bir bakar mısın?

—Yahya Şenol: 10.45 falan herhalde o da.

—Abdulaziz Bayındır: 10.45’te yatsı namazını kılacaklar arkasından bir de bu insanlara teravih namazı kıldırıyorlar.

—Yahya Şenol: Bizim Cüneyt yandı mesela bizim saat 11.30, 12.00’de ….

—Abdulaziz Bayındır: Ya ben şunu da ben dün bir televizyonda ama mesela bak ben Diyanet’e buradan teşekkür ediyorum arkadaşlar. Diyanet’e buradan teşekkür ediyorum dün Süleymaniye camiinde dinlediğim hutbe güzel bir hutbe değildi ama o hutbenin güzel tarafı şuydu teravihten hiç bahsetmedi. Şimdiye kadar ilk defa Ramazan öncesi böyle bir hutbe duydum.

—Yahya Şenol: İlahiyatçı biri hazırlamadı çünkü hazırlayanı biliyor musunuz kim olduğunu? İskender Pala edebiyatçı.

—Abdulaziz Bayındır: Edebiyatçı hazırlamış.

—Yahya Şenol: o yüzden ama üslup harikaydı tabi de, içerik işte o yüzden.

—Abdulaziz Bayındır: İçerik ama olmaz yani bir hutbe üslubu değil o, edebi yazı şair üslubu ayrı.

—Yahya Şenol: İskender Pala yazdığı için…

—Abdulaziz Bayındır: Şimdi ilk defa orada teravihten bahsedilmemişti çünkü Ramazan öncesi hutbelerde hep şunu çocukluğumuzdan beri dinleriz, gündüz Saim gece kaim olursa bir insan geçmiş günahları affedilir. Gündüz oruç tutuyorsunuz, gece kaim olmakta teravih namazı kılmaktır derler, teravih namazını kıldınmı bütün günahların affedilecek. Şimdi insanlar bakıyor şimdi ben zaten geçen seneden bu seneye dünya kadar günah işledim akşama kadar herhangi bir namaz kılmıyor ama teraviye koşuyor çünkü teraviyi kıldım yırttım diyor bu işten. Ve onun için dikkat ederseniz teraviler dolup taşar bu insanların namaz kılma diye bir niyetleri yok teraviyi kılmış olsunlar yeter. Dolayısıyla, araştırırlar nerede daha kısa kılınıyor.

—Yahya Şenol: Jet hoca…

—Abdulaziz Bayındır: Adam arabaya biner yarım saat gider oraya kadar. Niye? İki dakika daha erken bitirecekmiş çünkü namaz kılma niyeti yok adamdın. Adam teravih kılmış sayılacak ki geçmiş günahlarını sildirsin. Ya bunun ne kadar büyük bir din istismarı olduğunu düşünebiliyor musunuz? Onun için ben buradan teşekkür ediyorum İstanbul Müftülğü’ne inşallah Diyanet’in diğer bölgelerde de benzeri şeyler olmuştur, hutbeler okunuştur, okunmasa zaten şimdi mesajlar gelir. Yani ilk defa teravihten bahsedilmeyen bir hutbe dinledim. Şimdi orada Harun hoca orada gülüyor. Harun hoca teravih konusunda şeyi bizde var değil mi? Bizim Kitap ve Hikmet dergisinde yani resulullah kılmamış, sahabe kılmamış, Ömer radiyallahu anh insanlara madem kılıyorsunuz size bir imam tayin edeyim demiş ama kendisi kılmamış ve ona bidat demiş. Şimdi bizimkiler sünneti müekkede diyorlar. Ya olmaz kardeşim ha insanlar kendi evlerinde istedikleri namaz, ya ne oluyor bu kısa günlerde şimdi Almanya’ya gidin, insanlar duyuyorlar, affedilecekmiş. Eee şimdi saat 10.45’te yatsı ezanı okunuyor. Peki, bizim takvimimizde kaçta yatsı bitiyor? 10.46’da yatsı bitiyor, yatsının son vakti bakın bizim takvimimizde ne zaman yatsıyı kılabiliyorlar?

—Yahya Şenol: Bizimkin de 21.34 ve 22.44 arası

—Abdulaziz Bayındır: Yani 09.30 – 10’a (11’e) çeyrek kala arası kılacaksınız ve çok rahat bir şekilde ..bakın akşam…

—Yahya Şenol: Sabahta imsakta 04.52

—Abdulaziz Bayındır: 04.52 imsak, yatsının sonu ne?

—Yahya Şenol: 22.44

—Abdulaziz Bayındır: 22.44 Peki, 22.44, 22.45 de. Bir saat on beş dakika oradan, dört saat şeyde elli beş dakika yani epeyce bir uyuma vakti var insanlar için. Ama Diyanet’te 10.44’te bu insanlar, 10.45’te değil mi? Yatsı ezanı okunacak zaten birkaç dakika namaza kadar vakit olacak bu insanlar gidecek yatsıyı kılacak camide. Teraviyi kılacaklar saat 12’de camiden çıkıp gelecekler. Bir kısmı da hatimle kılınacakmış zaten daha dindar olmak için kaç camide demişler di?

—Fatih Orum: 160 mıydı?

—Abdulaziz Bayındır: 160 camide ama gene iyi bir uygulama duyduk Fatih’ten ne diyordun? Birkaç camide…

—Fatih Orum: 5-6 camide de meal mukabelesi…

—Abdulaziz Bayındır:  Meal mukavelesi başlatıyor bir kere bunu tebrik ederim Diyanet’i yani iyiye iyi, kötüye kötü. Meal mukabelsi başlatmış olmaları çok güzel yani meal okunacak cemaate bu çok güzel bir şey. Şimdi bu insanlar teravihi kılacaklar gece saat 12.00’de evlerine gidecekler. Saat üçte…

—Yahya Şenol: Saat üçte kalkacaklar.

—Abdulaziz Bayındır: Üçte kalkarlarsa olmaz, mümkün değil, iki de kalkmaları lazım.

—Fatih Orum: Davulcular 01.30’da çıkar bu sene.

—Abdulaziz Bayındır: Ben şimdi ben buradan bütün belediyelerden ilan ediyorum lütfen Allah rızası için şu davulcuları görevlendirmeyin lütfen Allah rızası için. Eğer suç duyurusu mümkün olsa ben suç duyurusunda bulunacağım. Bu çok kötü bir şey ya ben bütün vatandaşlara da ilan ediyorum Allah rızası için şu davulculara karşı mücadele edin. Hakikaten paralarını Ramazan’ın birinden verinde sonuna kadar görünmesinler yaw. Böyle şey olur mu? Artık saat var, alarm var, şunlar var, bunlar var, gelip adamın beynini şey yapıyorlar. Çoluğu var, çocuğu var.

—Yahya Şenol: Gelenek diye gidiyor işte.

—Abdulaziz Bayındır: Yani Allah rızası için şu davulcularla mücadele edelim bu davulcular artık bitsin ya böyle şey olmaz. Böyle şey olmaz ya sonra bazı belediyelerde top atacakmış ne gerek var yaw? Eskiden gerek vardı ama şimdi gerek yok efendim sahur oldu, bilmem ne oldu, çoluk var çocuk var, çocuklar hop diye zıplayacak o zaman başlayacaklar ağlamaya. Evet, peki

—Mehmet hoca:……duyamadım…..

—Abdulaziz Bayındır: Gel gel tabi tabi gel farklı varsa okuyalım.

—Yahya Şenol: O duyamadım oruç tutulan ülkelerde 8 rekât teravih kılınacak diye haber var onun linkini göndermişler bize.

—Abdulaziz Bayındır: Ya sanki sekiz rekâtta olsa ya kardeşim resulullah hayatında bir kere olsun kılmamış bunu.

—Yahya Şenol: Haber şu ama Stockholm, Oslo, Kopenhag ve Helsinki’de 21 saat oruç tutulacak bu yüzden teravihi kısıyorlarmış.

—Abdulaziz Bayındır: Peki, oralarda bizim takvime göre zannedersem 13 saatten fazla tutulmayacak. Ve bizim takvimimizde tespit ettiğimizde tamı tamına Kur’an’ı Kerim’in koyduğu kriterlere göredir. Evet, söyle bakalım.

—Mehmet hoca: Özetle söyleyeyim ibaresiyle birlikte kitabın adı…

—Abdulaziz Bayındır: Maliki mezhebindeki durumu anlatıyor Mehmet Ruzi hoca.

— Mehmet hoca:  mevail bil celil mutasarrıf Halil Maliki mezhebinin önemli kaynaklarından biridir. Arapça okudu

—Abdulaziz Bayındır: Namaz vakitleri hesapla da olur, gözlemle de olur, her şeyle de olur, demiş.

— Mehmet hoca: Arapça okudu dedikten sonra yani Ramazan hilalini görme konusunda hesapla yapılması caiz değil dedikten sonra

—Abdulaziz Bayındır: Ben Maliki mezhebinden başka bir şey bekliyordum beni şaşırttın ya.

—Mehmet hoca: İki görüş var, diyor. Şafi görüşü diyor kesinlikle caiz değil muteber olanda budur diyor.

—Abdulaziz Bayındır: Evet, yani hesapla olmaz demişler. Bakın namaz vakitleri hesapla olur, diyorlar Kur’an oradan hesaptan bahsetmiyor.

— Mehmet hoca: Onu söylüyor zaten birazdan

—Abdulaziz Bayındır: Kur’an hilalin hesapla olduğunu söylüyor bu da hesapla olmaz diyor şimdi bunla İslam hukuku oluyor.

— Mehmet hoca: Bunu nakleden diyor ki yani bunu eleştiriyor. Muallif naklini yaptıktan sonra diyor ki işte imam hilali görmesini hesaba göre yaptıysa itaat edilmez dedikten sonra

—Abdulaziz Bayındır: Ha imam dediği devlet, devlet başkanı, hesaba göre yapmışsa itaat edilemez dediği devlet başkanı

— Mehmet hoca: Ancak diyor hilal, güneş tutulması, ay tutulması kesin olan olaylardır, hesaba göre yapılması uygundur, diyor. Allahu Teala bunların hesaba göre yapılması gerektiğini emretmiştir, diyor.

—Abdulaziz Bayındır: Bunu kim söylüyor?

—Mehmet hoca: Neva..halife,…duyamadım

—Abdulaziz Bayındır: Ha çok güzel, ne güzel işte bu olması lazım.

—Mehmet hoca: Kati olmasına rağmen diyor bizim fakihler böyle demiştir, diyor. Hilalin görülmesi diyor dört mevsim gibi tekrarlanan olaylardır diyor. Tekrarlanan olaylar kati bilgi sayılır, bunu nakletmek istedim sadece.

—Abdulaziz Bayındır: Tamam, çok güzel demek ki bu bizim söylediklerimiz söyleyenler eskiden kesinlikle olmak zorunda bir onlara ulaşamıyoruz. Bu zatın adı ne?

—Mehmet hoca: Şemsiddin et  Tarablusi el mağrubi

—Abdulaziz Bayındır: et  Tarablusi el mağrubi tamam…

—Mehmet hoca: Bir de hilalin Arapça okudu yani 29. gün yani yarın Ramazan mı, değil mi dediğimiz günün 29. akşamı bunun sadece hilalin hesaba,  takdire göre olduğu fakat bizim tereddüt ettiğimiz şey o ayın 29 mu, 30 mu çekeceğini bilmediğimiz için, hava bulutlu olduğu günde 30’a tamamlamak için şey yaparız ama bir gün sonra hilale bakarız diyor eğer bir menzil indiyse o günün ayıdır eğer iki menzil indiyse diyor bir önceki günün ayıdır. Birinci gün orucunun kazasının kılınması gerekir diyor.

—Abdulaziz Bayındır: Bu zat mı söylüyor onu?

—Mehmet hoca: Evet

—Abdulaziz Bayındır: Ben de o görüşüne katılmıyorum onun.

—Mehmet hoca: Ama sistem olarak şey …duyamadım

—Abdulaziz Bayındır: Ama şey sistem güzel evet çok güzel evet eski ulema, ne zaman öldüğü belli mi bu zatın?

—Mehmet hoca: Belli

—Abdulaziz Bayındır: Bakalım yani önemli çok güzel yani neyse bu arada sorular varsa…

—Yahya Şenol: Şey var hocam bir hatırlatalım herkes şeyi soruyor şimdi takvim çıkardınız mı, imsakiye çıkardınız mı, nasıl ulaşacağız diye hani bilmeyenler var, onu söyleyelim.

—Abdulaziz Bayındır: Şimdi biz Kur’an’ı Kerim’e göre bir takvim çıkardık aslında ilk vakit öğlen vakti çünkü ilk namaz öğlen namazıdır Kur’an’ı Kerim’de. Gündüz namazları öğle ile ikindi akşam namazları akşam, yatsı, sabah. Bunu böylece sisteme koyduk ama sisteme bir türlü oturtamıyoruz çünkü sistem sabah namazıyla başlıyor. Arkadaşlar bir aydır uğraşıyorlar ben şimdi bugün bakıyorum birçok yerden haber geliyor sizin dediğiniz saatten bir saat sonra güneş doğuyor, önce doğuyor.

—Yahya Şenol:  Saatler kaymış

—Abdulaziz Bayındır: Saatler kayma falan yok, yaz saatini bu sistem kabul etmiyor. Arkadaşlar bir kabul ettiriyorlar bakıyorsunuz hemen atmış. Bu sabah arkadaşlara dedim ki ya o zaman eski sisteme dönelim, sabah namazından başlatalım, ne yapalım, madem çünkü kurulan hesaplar bunu kabul etmiyor. Dolayısıyla hesapta bir yanlışlık yok mesela bir arkadaşımız göndermiş işte ben falanca yerin hesaplarını aldım güneş bu saatte doğuyor siz ondan bir saat önce. Hayır, bir saat önce değil aynı saatte, yaz saati konamıyor, koyuyorsunuz iki gün çalışıyor, üçüncü gün bakıyorsunuz ki değişti. Sürekli değişiyor, sürekli değişiyor ve Allah razı olsun Murat Mirasyedi arkadaşımız o kadar uğraşıyor ki, tatile çıktı tatilini de bu iş için harcadı ama tabi elbette sevabını almıştır, bugünde İstanbul’a dönmüş olması lazım. Çok uğraştı hatta birçok siteden parayla hizmet almaya da çalışılıyor ama sistem baştan böyle kurulmuş artık ben bu sabah onlara şey yaptım bunu bırakalım bari ne yapalım. Biz dedik ki hani Kur’an’ı Kerim’in gösterdiği şekilde yapalım, olmuyor yani sistemi biz kurmadığımız için maalesef o tutmuyor.

—Yahya Şenol: İmsakiye

—Abdulaziz Bayındır: İmsakiye, siteye girin altında bir yazı vardı ne, oraya tıkladığınız zaman üç aylık kaşınıza çıkıyor.

—Yahya Şenol: Süleymaniyevakfıorg’a girsinler.

—Abdulaziz Bayındır: www.suleymaniyevakfi.org  girdiğiniz zaman orada namaz vakitleri takvimi var, oradan da harita var, haritada kendi bulunduğunuz yeri işaretleyin hemen oranın, oranın kaç metre yükseklikte olduğu belli, dağın tepesindeyseniz dağın tepesine göre, vadinin dibindeyseniz oraya göre yani şu anda Süleymaniye Vakfı’nın bulunduğu yerdeki namaz vakitleri ile Eminönü’ndeki aynı değil. Ve Süleymaniye tepesinin Eminönü’nden kaç metre yüksekte olduğunu öğrenmek istiyorsanız oraya tıklayın görürsünüz. Dolayısıyla orada üç aylık namaz vakitleri takvimi şey yapıyor ama şehir için imsakiye yapmak isteyenler varsa şehrin en batı bölgesine göre yapsınlar. Fatih Orum İstanbul için Anadolu yakası için nereyi almıştın?

—Fatih Orum: duyamadım

—Abdulaziz Bayındır: Yani her ikisini de aldın.

—Yahya Şenol: Şu an şeyde o facebook sayfalarında hem İstanbul yakası hem Avrupa yakası ayrı ayrı var. Hatta bizim o resmi sayfalara da koyacağız bugün onu yayabilirler. Onun haricinde hani herkes hazırlayabiliyor mu kendi ilini?

—Abdulaziz Bayındır: Tabi tabi çok rahat hazırlanıyor.

—Yahya Şenol: Onu da herkes yapabilir o zaman.

—Abdulaziz Bayındır: İl olarak hazırlıyorlarsa takvimde ilin en batı noktasını işaretlesinler oranın takvimini alsınlar ki çünkü noktasal hesap yapıldığı için burada güneş batmadığı halde, batmış gözükebilir.

—Yahya Şenol: İstanbul bizim tarafımızdan hazırlandı yani Anadolu, Avrupa yakası ayrı ayrı sitede var. Biraz sonra facebook sayfalarına da koyacağız.

—Abdulaziz Bayındır: O şahsın ismini bir daha söyle.

—Mehmet hoca: Şemseddin Bin Abdullah, Muhammed Bin Abdurrahman, Et, Tarablisi, El- Mağribi

—Abdulaziz Bayındır: Şemseddin Bin Abdullah, Muhammed Bin Abdurrahman, Et, Tarablisi, El- Mağribi 954 Hicri tarihinde vefat etmiş. Şu anda 1434 müydü 5 miy di?

—Yahya Şenol: anlayamadım diye biliniyor bu adam meşhur ismi o. 954- 1547

—Abdulaziz Bayındır: 1547’den bu güne kadar kaç sene ediyor?

—Yahya Şenol: 2013 teyiz işte

—Abdulaziz Bayındır: 2013’teyiz. 500 seneyi aşkın o zamanda bunları söylemiş Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin adama.

—Yahya Şenol: Mesela, Kadir Köken bey demiş şu an Avustralya’dan Süleymaniye Vakfı imsakiyesini isteyen çoğaldı bize bir Melbourne-Sidney imsakiyesi gönderseniz de matbaaya versek, şu an hali hazırda 24 kişi takip ediyormuş

—Abdulaziz Bayındır: Ben, Kadir beyin bizden bir talebi vardı. Biz geçen sene ikindi namazı ile ilgili hesapları yapmamıştık, bu sene ikindi namazı hesaplarını yaptık bu Avustralya ekvatorun güneyinde kalıyor. Ekvatorun güneyindeki ikindi hesaplarıyla ilgili bir hata vardı Allah razı olsun Kadir Bey onu fark etmiş dün bana bildirdi. İlgili arkadaşa bizim Enis Doko’ya söyledim o da baktı hakikaten hata yapmışız dedi, hatayı tespit etti daha düzetti mi düzeltmedi mi bilmiyorum yani uğraşıyordu, şu an son durum nedir?

—Yahya Şenol: İmsakiye gönderirseniz, Sait hazırlayabiliyor mu? Burada mı Sait?

—Abdulaziz Bayındır: Buradan hemen hazırlayıp şeye gönderelim, Sait hazırlasın e-maille gönderelim evet.

—Yahya Şenol: Ve bu Android uygulamanızdaki namaz vakitleri sitenizle uyuşmuyor bunun sebebi nedir?

—Abdulaziz Bayındır: Uyuşmuyor diye bir şey yok. Androide yaz saati bozulmuyor.

—Yahya Şenol: Doğru olan o mu?

—Abdulaziz Bayındır: Doğru olan o, evet ama sitede bozuluyor hemen bozuluyor arkadaşlarımız bir türlü tutturamadılar. Orada da sistemi inşallah bugün değiştirirsek inanıyorum ki o da tutacak. Çünkü geçen sene böyle bir problem yaşamadık. Sabahtan başlatmıştık geçen sene, bu sene Kur’an’ın sistemine uyalım dedik ama şey uygun olmadığı için yapılar, şey yapmadık.

—Yahya Şenol: 2013 yılı itibari ile gerçek imsak vakti ve Diyanet’in imsak vakti arasında kaç dakikalık sabit bir fark var.

—Abdulaziz Bayındır: Sabit fark olmaz arkadaşlar 40 dakika bu mevsimlere göre, bölgelere göre değişir.

—Yahya Şenol: Bugün için mesela İstanbul’a göre.

—Abdulaziz Bayındır: Bugün değil Ramazan’ın birinci günü için kaç dakika hesap ettik. 1 saat 20 dakika hesap ettik ama bu bugün o kadarsa yarın aynı olmaz.

—Yahya Şenol: O yüzden bizim sitede bazı eski soru cevaplar var 40 dakika fark var  falan diye ama tarih

—Abdulaziz Bayındır: Tarihe bağlı tarih, tarih ve yerine başlı o şey değil, genel geçer şey değildir o çünkü niye o güneşin seyri ile alakalı o çok sayıda girdisi var ben şimdi onları anlatmayayım çünkü şey yapmaya gerek yok. Dolayısıyla, bugünün farkı yarının farkıyla aynı olmaz, değişir o. Dolayısıyla her günkü hesaba bakmak lazım. Başka soru var mı?

—Yahya Şenol: Mustafa Dambasan mesaj göndermiş hocam ben beş sene önce kaymaklığa davulcu davul çalmasın diye sahura kalkamayan bütün vatandaşlara çalar saat alıp ben hediye edeyim diye dilekçe verdim demiş.

—Abdulaziz Bayındır: Allah razı olsun iyi yapmış.

—Yahya Şenol: 8 ay sonra dilekçeme 21 sayfa cevap geldi. Müftülük, Belediye, Zabıta, Çevre Müdürlüğü ve de Polis hepsi bizimle alakalı değil bilmiyoruz dediler. En son Polis davulcuyu arıyor diye şey gelmiş bulunursa işlem yapılacakmış ama beş senedir aynı davulcu her zaman gelip saat ikide kapıda çalıyor ama polis bulamıyor, demiş.

—Abdulaziz Bayındır: Hakikaten Mustafa Dambasan’ın yazısını internete koyalım. Sağolsun, teşekkür ederiz.

—Yahya Şenol: Bir de demiş siz en büyük özgürlük ortamını yakaladık diyorsunuz ama sizi televizyona çıkarmıyorlar bu nasıl özgürlük.

—Abdulaziz Bayındır: Ya televizyona çıkma işi normaldir ya insanlar arasında bu da özgürlükten kaynaklanıyor. Biz kıskançlık olmayan ortam demedik, özgürlük olan ortam dedik. Özgürlük olmasaydı ben burada bu konuşmaları yapamazdım. Karşınızda bir devlet kurumu olacak siz onu hedef alarak konuşacaksınız işte bu bir özgürlük ortamıdır. Öbürü de kıskançlık ortamıdır bu her zaman her yerde olu bundan kurtuluş olmaz o olamasa zaten yarış olmaz, insanlık olmaz. Ha Zeki Bey sen bir şey söyleyecekmişsin. Fatih Orum demişti neydi, bu şeyle alakalı kısa ama…

—Yahya Şenol: Haftaya da kalabilir aslında.

—Abdulaziz Bayındır: Yok yok bugün olsun, bugün olsun.

—Yahya Şenol: Zor …zor işte çalışanlar.. Şimdi soru şuydu hocam hani sürekli bize aynı sorular geliyor.

—Abdulaziz Bayındır: Zeki Bayraktar’ı artık tanıyorsunuz.

—Yahya Şenol: Kur’an sünnet ama hangi sünnet…

—Abdulaziz Bayındır: o kitabın yazarı

—Zeki Bayraktar: Buradan hekim olduğumuzu söyleyelim de…

—Abdulaziz Bayındır: Bevliye neydi yeni ismi?

—Zeki Bayraktar: Üroloji

—Abdulaziz Bayındır: Üroloji uzmanı olarak

—Yahya Şenol: Sizin meslekten de tabi aynı sorular geliyor doktorlar Ramazan günü Beyin cerrahları 8–9 saat ameliyata girebiliyorlar. Hani zor geçiyor ameliyat şartları, doktorlar haricinde itfaiyeciler yine Ramazan’da yoğun mesai yapıyorlar ve ya madenciler yerin kaç kat altında veya sporcular gene aynı şekilde günde üç dört saat açık havada idman yapıyorlar falan. Yemez içmezlerse bunlar mesleklerini verimli bir şekilde yerine getiremezler. Pilotlar işte uçağın düşme tehlikesi olabilir bunlar aç diye, susuz diye doktorlar ameliyatta hata yapabilirler. İşte bunlar oruç tutsa bir dert, tutmasa bir dert mi? Tutmamaları için biyolojik olarak ve ya işte tıbbi olarak sizin görüşlerinizi biz merak ediyoruz. Aç kalmaları gerçekten doktorların hata yapmalarını mı şey yapıyor, etki ediyor?

—Zeki Bayraktar: Şimdi bizim için önemli olan 24 saatlik periyotta alınan gıda ve sıvı özellikle yani bizim için derken tıbbi açıdan biz öneriyoruz zaten. Şimdi oruç tutulduğu zaman oruç esnasında herhangi bir gıda alınmıyor ama iftardan sahura kadar serbest bir şekilde alınabiliyor ve alınması da gerekiyor zaten o ayet belki onu da vurguluyor. Şey saatine kadar yiyin, için. Onu şöyle de anlayabiliriz, hani iftardan ta son ana kadar size bütün gün boyunca yetebilecek gıdayı alın, almanızı tavsiye ederiz şeklinde anlayabilir miyiz bilmiyorum.

—Abdulaziz Bayındır: Tabi tabi hiçbir mani yok.

—Zeki Bayraktar: Tıbbi olarak bir insanın günlük sıvı ihtiyacı aldığı sıvının toplamını kastediyorum yani sadece su olarak değil, çay, çorba diğer bütün sıvılar. Günde iki, iki buçuk litre civarında bunun ihtiyaç olan kısmını vücut kullanır arta kalanı atar. Şimdi üç saat ve ya beş saat ve ya on saat işte oruç süresinin tamamı süresinde herhangi bir sıvı ve ya gıda alınmadığı zaman, herhangi bir hastalık yoksa bu doktor içinde, pilot içinde diğer söylediğiniz şeyler içinde geçerlidir herhangi bir aksaklık olmaz. Zaten en azından şunu söyleyeyim biz ameliyat yaparken zaten hiçbir şey içemeyiz çünkü bilirsiniz ağzımız bağlı olur, oruçlu olmasak ta zaten herhangi bir şey yiyemeyiz, herhangi bir şey içemeyiz.

—Yahya Şenol: Öncesinde belki…

—Zeki Bayraktar: Tabi ameliyata girerken bir şeyler alınabilir ama ben cerrahım aynı zamanda, birçok ameliyata sabahleyin hiçbir şey yemeden içmeden gireriz aslında ona da alışığız çoğu zaman. Ha bu bağlamda oruç bağlamında işte sadece ameliyat değil diğer söylediğiniz pilotlar için vesaire falan onu ben bilemem şu anlamda bilemem benim bildiğim Kur’an’da sadece hastalık ve seferi hali için…

—Abdulaziz Bayındır: Pilotlar seferi zaten, sefer halindeler

—Yahya Şenol: Sadece mesleklerini yapmalarına engel mi o an aç olmaları? Şeyimiz düşer, işimizden oluruz falan o yüzden tutmuyoruz falan…

—Zeki Bayraktar: Tabi onu ameliyat yapan hekim olarak o şeyi bizzat gözlemlediğim için de söylüyorum, biliyorum ama yani pilot için bir şey bilemem ama sanmıyorum bunun o kadar şey olduğunu, o kadar konsantrasyonunu düşürdüğünü burada eğer şöyle bir ön kabulümüz olursa ancak şey yapabiliriz. Birkaç saat ve ya birkaç gün yenilip içilmezse konsantrasyon bozulur ve hatalı işler yaparız. Bu doğru mudur acaba?

—Abdulaziz Bayındır: Psikolojik olarak kendini etkilemiş oluyor.

—Zeki Bayraktar: Yani tabi netice itibariyle belli şeylerimiz olabilir falan ama bilimsel olarak ta bunun doğru olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla, meslek ne olursa olsun o ayette belirtilen hastalık ve seferi hali dışında tıbbende bence bir engel yok tıbbi olarak

—Yahya Şenol: Yeter ki o serbest zamanda yeterli sıvı alınsın yani.

—Zeki Bayraktar: Ama insan vücudunun sağlıklı olması halinde tabi biz bunu söylüyoruz, sağlıklı olmadığı zaman hasta olmuş oluyor. Burada önemli olan özellikle zannedersem sorular hele de bu sıcak zamanlarda sıvı alımı daha önemli. Yani oruç tutan herkesin genç yaşlı kim olursa olsun bir gün boyunca alması gereken sıvıyı akşam sahura kadar muhtelif şekillerde almasını sağlamak gerekir yani bunu tavsiye ediyoruz, etmemiz lazım. Bu su şeklinde olabilir, çorba şeklinde olabilir, muhtelif diğer sıvılar şeklinde olabilir ama hele de sıcak zamanlarda iki ile üç litre civarında toplam sıvı alınmış olması gerekir.

—Abdulaziz Bayındır: Bir de şu var yani efendim çok uzun günler falan deniyor. Biliyorsunuz Bakara suresinin 183. ayetinde Allahu Teala: “Size oruç farz kılındı, tıpkı sizden öncekilere farz kılındığı gibi” diyor. Sonra Bakara 187’de de “Oruçlu bulunduğunuz günlerin gecelerinde eşlerinizle ilişkide bulunmak sizin için helal kılındı” Bundan anlıyoruz ki önceki ümmetlerde karı koca ilişkisi helal değildi. Ondan sonra da fecre kadar yiyin için diye bir ruhsat veriliyor sadece bu ümmete mahsus olmak üzere. İşte Müslümanlar başlangıçta Yahudiler gibi Hıristiyanlar gibi diğer enbiyanın ümmeti gibi oruç tutuyorlardı Buhari de geçen bir ifade şu var, Bera Bin Azıp’ın rivayeti olması lazım. Diyor ki, ayeti kerimeyi tamamen uygulamayı bize naklediyor diyor ki, “Oruçlu olan bir kişiye iftar olduğu zaman hava kararıncaya kadar” yani yatsı namazının son vaktine kadar “eşiyle ilişkiye giremez” yani “Ramazan boyunca eşiyle ilişkiye giremez ve yatsının son vaktine kadar” “gasakıl leyle kadar” yani bizim takvimde ilan edilen vakte kadar “ancak yiyip içebilirdi” diyor. Şimdi bunu da düşünürseniz en fazla iki saat eder yukarıda yani mesela sizin bu şey tasdik ediyor bu ayeti kerime. Yani gasakıl leyle kadar güneş battı olsun üç saat yani, olsun üç saat, 24 saatten üç saati çıkarırsanız geriye 21 saat oruç tutmak gerekiyor ki şunu gösteriyor o şeye kadar Bakara 187 ininceye kadar zaten insanlar o kadar uzun süre oruç tutuyorlardı. Âdem aleyhisselamdan beri bu tecrübe devam ediyor. Bu ümmete mahsus olmak üzere bir kolaylaştırma getirmiş oruçlu olan günlerin gecelerinde karı koca ilişkisine müsaade etmiş ve bir de tan yeri ağarana kadar yemeye içmeye müsaade etmiş. Evet, bu sebeple herhangi bir kişinin şöyle oluyor, böyle oluyor demesinin bir anlamı yok. Zeki beyinde dediği gibi akşamları yersiniz içersiniz ve o psikolojik olarak kendinizi hazırlamanıza bağlı. Ben mesela geçen sene Ramazan başladı, bitti ben hiç yani oruçlu olduğumu hatırlamıyorum. Çünkü psikolojik olarak kendinizi hazırladınız mı vücut en küçük bir olumsuz tepki vermiyor.

—Zeki Bayraktar: Burada herhalde şunu tekrar belirtmekte fayda olabilir. Bu ayeti de öyle anlayabileceğimizi söylediğimize göre yani gıda alımını özellikle sıvı alımını hem yeterince yapabilmek için, hem de vücudun zorlanmaması için belli bir periyoda yaymak belki akşam iftardan ta… sahura kadar muhtelif aralıklarla az az yemek ta… o saate kadar yiyin içinden de belki böyle anlaşılabilir.

—Abdulaziz Bayındır: Büyük bir kolaylık veriliyor…evet

—Zeki Bayraktar: Bunu yani bilimsel olarak ta bunu tavsiye ediyoruz etmemizde gerekiyor. Belki de işte sahur yapmanın gerekli olduğunu ve ya ayetin o saate kadar duyamadım…söylemiş oluyor bu şeyde.

—Abdulaziz Bayındır: Resulullah sahur yapın diyor orada bereket vardır diyor.

—Zeki Bayraktar: …aksi takdirde çok birden yüklenerek iftarda fazla yemek ve ondan sonra fazla yememek ve ya gerekli şeyi almamak hem sağlık açısından uygun değil, hem de yeterli gıda alımını ve sıvı alımını yapamayız o şekilde. Özellikle 24 saatlik periyot için gerekli olan şeyi. Bir de şu var zaten biliniyor ki bir insan birkaç gün hiç yemek yemese, su içmezse hatta ölmediğini biliyoruz yani bunun bir gün hiçbir şey alınmazsa, iki gün, üç gün neyse çok uzun süreler dayanabiliyor ama tabi ki burada bu kadar ciddi bir risk oluşturacak bir şey olmadığı ortada da ha oruçta bu şekilde olunca hiç bir zorlanma olmayacak mı? O da olacak ki bu da imtihan, ibadet şeyi olsun herhalde.

—Abdulaziz Bayındır: İbadet olsun.

—Yahya Şenol: Bir de size şöyle bir soru var sizi de bulmuşken tıbbi sorular gelecek. Astım ilaçlarının ciğere çekildiği için o tribülansla mideye gitmediğini söyleyenler var toz ve gaz halindeki bu astım ilaçları hani ağızdan alınıyor diye orucu bozar mı yoksa mideye gitmiyor diye bozmaz mı?

—Zeki Bayraktar: Şimdi onun bozup bozmadığını siz söyleyin ben mekanizmasını söyleyeyim. İnhalasyon ilaçları yani astım ilaçları ağızdan ve burundan verilen mideye gitmez, ciğere de gitmez o kana karışır.

—Yahya Şenol: Boğazdan direk kana mı?

—Zeki Bayraktar: Tabi tabi yani bu kılcal damarlar vasıtasıyla sistemik dolaşıma gider yani ne mideye girer ne de ciğerlere gider o yanlış bir algı.

—Abdulaziz Bayındır: Nasıl kana karışır?

—Zeki Bayraktar: Sprey olarak burun ve ağız içersindeki mukozadaki kılcal damarlar onu abzorbe ediyor.

—Abdulaziz Bayındır: Boğazdan aşağıya gitmiyor mu?

—Zeki Bayraktar: Hayır

—Abdulaziz Bayındır: Bak işte ben bunu ilk defa öğreniyorum yani. Mesela, Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda orucu bozmaz diye fetva vermiş biz de boğaza gider diye evet Diyanet’in fetvası yanlıştır demedik şimdiye kadar ama bizim kanaatimize göre boğazdan aşağıya gidiyor ilaç alınıyor demek gitmiyormuş.

—Zeki Bayraktar: İnhalasyon ilaçları

—Abdulaziz Bayındır: Ben bunu birkaç tane tabibe sormuştum bu şekilde izah eden çıkmamıştı.

—Zeki Bayraktar: İnhalasyon ilaçları, inhaler ki bunlar o gruptadır. Yani fıs fıs diyor ya halk, ağza ve ya buruna verildiği zaman, o ağız ve burun mukozası içersindeki kılcal damarlar onu abzorbe eder yani emer.

—Abdulaziz Bayındır: Bunu bu şekilde hiç anlatmamışlardı ben birkaç kişiye sormuştum.

—Zeki Bayraktar: Mesela tansiyon için bu kullanılan dilaltı ilaçları var, bilirsiniz…

—Abdulaziz Bayındır:  Onu biliyorum

—Zeki Bayraktar: Aynı mekanizma dilin altına konulduğu zaman o dilin altındaki kılcal damarlar onu emiyor, o ilacın

—Abdulaziz Bayındır: Boğaza bir şey gitmiyor.

—Zeki Bayraktar: çok yüksek tansiyon yapıldığı zaman dilaltı verilmesinin nedeni bu erken karışsın kana ve etkisini bir an önce göstersin diye dilaltından veriliyor. Aynı mekanizma bu inhaler ilaçlar içinde geçerlidir. Dolayısıyla, o ilaçlar ne mideye gider ne de ciğerlere gitmez yani.

—Abdulaziz Bayındır: O zaman sen bu konuda bize birkaç satır yaz da oraya senin görüşün olarak koyalım altına da fetvasını koyalım.

—Fatih Orum: Günahı sizin boynunuza olsun.

—Zeki Bayraktar: İşte öyle olmasın diye ben sadece mekanizmasını söylerim fetvası…

—Abdulaziz Bayındır: Tamam siz o mekanizmasını yazın biz ona dayanarak fetvasını yazalım.

—Yahya Şenol: Son bir şey yazmış bize Çorum’dan gazeteci Eylem Boruç hanım, demiş ki, sizi kanallara çıkarmaları sorun değil. Çorum Elçi gazetesi olarak emrinizdeyiz, neyi nasıl yayınlamamızı istiyorsanız gazetem emrinizdedir, ayrıntıları görüşebiliriz.

—Abdulaziz Bayındır: Allah razı olsun.

—Yahya Şenol: Şey diyelim, Telefon numarası vereyim 0212 513 00 93’ten Fatih Orum hocayı ararlarsa gerekli ayrıntıları görüşebiliriz.

—Abdulaziz Bayındır: Tamam mı?

—Yahya Şenol: Daha yani birçok soru varda vakit yetişmiyor. Haftaya kalır inşallah

—Abdulaziz Bayındır: evet, işte o sorular yetişmeyince vatandaş diyor ki işte ben sordum cevap alamadım diyor. Ama tabi bu işinde bir kapasitesi var ne yapalım. Hepinize çok teşekkür ediyoruz Allah razı olsun. Ramazan-ı Şerif’iniz şimdiden bereketli olsun. Cenabı Hak rızasına uygun bir oruç geçirmeyi nasip etsin.

Tüm Mukayeseli İlmihal Dersleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Oruç 13 Temmuz 2013
2 Ramazan ve Oruc Bakara Suresi 183-187 Ayetler 6 Temmuz 2013
3 Namazda Oturus 22 Haziran 2013
4 Namazda Secde ve Oturuş 15 Haziran 2013
5 Namazda Ruku, Secde ve Oturuş 8 Haziran 2013
6 İmamın Arkasında Kıraat, Ruku, Secde ve Ka’de 1 Haziran 2013
7 Namazda Kıraat – 2 18 Mayıs 2013
8 Namazda Kıraat(Zikr) 11 Mayıs 2013
9 Namazda El Bağlamak – Sorular ve Cevaplar 20 Nisan 2013
10 Namazda El Bağlamak 20 Nisan 2013
11 İftitah Tekbiri 13 Nisan 2013
12 Namaz’da Niyet 6 Nisan 2013
13 Kerahat Vakitleri 23 Mart 2013
14 Sabah Namazının Vakti 16 Mart 2013
15 Namaz Vakitleri – 2 9 Mart 2013
16 Namaz Vakitleri – 1 2 Mart 2013
17 Namazda İstikbal-i Kıble 23 Şubat 2013
18 Namaz Kılınabilen Kılanamayan Elbiseler, Başörtüsü 16 Şubat 2013
19 Ezan, Kamet ve Sala 9 Şubat 2013
20 Kur’an’da Salat Kavramı 5 Ocak 2013
21 Kadının Özel Halleri 29 Aralık 2012
22 Özürlünün Abdesti 15 Aralık 2012
23 Teyemmüm 8 Aralık 2012
24 Gusül 1 Aralık 2012
25 Abdesti Bozan Haller 24 Kasım 2012
26 Abdest Alırken Ayakların Meshi Meselesi 17 Kasım 2012
27 Abdest 10 Kasım 2012
28 Kur’an ve Sünnet’e Göre Necis Olan Şeyler 3 Kasım 2012
Kuran Dersi Canlı Yayın