Kur’an ve Sünnet’e Göre Necis Olan Şeyler

3 Kasım 2012 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli İlmihal Dersleri

Elhamdulillahirrabilalemin vel akibetülil muttakin vessalatu vesselamu ala resulina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain

Bugünkü konumuz, Kur’an ve sünnet ışığında necis sayılan yani pis sayılan şeyler ve onlardan temizlenme miktarı, ölçüsü, şimdi biz Kur’an’ı Kerim’den biliyoruz ki Allahu Teala ilk indirdiği surelerden Müddessir suresinde nebizimiz Muhammed salllallahu aleyhi ve selleme verdiği ilk emirlerden birisi temizlenmeyle alakalı.

Burada diyor ki: (1.ayet) “Ey içine kapanan elçi” vahiy aldığı ilk günlerde tabi iser istemez bir şaşkınlık dönemi geçiriyor. Ne yapacağını tam kestiremeyecek durumda, ilk gelen ayetler “Ey içine kapanan” dendiği gibi “Ey örtüsüne bürünmüş olan” da denebilir.

(2.ayet) “Kalk ve uyar” O zaman sana gelen emirle uyarıya başlayacaksın, göreve başla. Göreve başla emrinin arkasından gelenler çok önemli

(3.ayet) “Rabbini tekbir eyle” yani Rabbinin büyüklüğünü her zaman için hem aklında tut hem insanlara duyur.

(4.ayet) “Hemen elbiseni tertemiz yap.” Çünkü insanlar başkalarının yanına elbiseleriyle çıkar, hani kaliteli elbiseniz olmayabilir, yırtıkta olabilir, sökükte olabilir ama yani iğne bulamamışta olabilirsiniz yama bulamamış ta olabilirsiniz fakat temizlemek için elinizde sebepler var. Su bulamazsan bile toprakla temzileyebilirsin ya da bulduğun herhangi bir şeyle temizlersin onun için elbiseni tertemiz yap diyor. “Pisliklerden de uzak dur, kötü şeylerden de uzak dur” Onlardan biraz hicretin olmuş olsun yani onlardan kaçın.

Şimdi bunlar, ilk verilen emirler demek ki, elbisenin temiz olması, pisliklerden uzak tutulması çok önemli bir hususmuş. Yani bu hayatın hemen her safhasında olan şey ama bir de namaz kılınırken yapılması gereken hususlar var. Maide suresinin 6 ayetinde bakıyoruz ki Allahu Tela diyor ki: “Müminler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi yıkayın, dirseklerinize kadar kollarınızı yıkayın, ellerinizi yıkayın, başınızı mesh edin, ayaklarınızı da ayak bileğindeki o kemiklere kadar mesh edin, cünüpseniz iyice temizlenin, hasta ya da yolculuk halinde olursanız, sizden biriniz ğayd’dan gelirse” yani tuvaletten büyük ve ya küçük abdestini bozmuş olarak gelirse “ya da kadınlara dokunduysanız” yani eşlerinizle  birlikte olduysanız “su da bulamadıysanız temiz toprağa yönelin” su bulamazsan da yine temizlik yapacağın bir şey var o da toprak . “Onunla yüzünüzü ve kollarınızı, ellerinizi mesh edin” Peki, şimdi bütün bu anlatılanların gerekçesi olarak Cenabı Hak şöyle buyuruyor: “Bu emirle Allah size bir sıkıntı vermek istemiyor ama sizi tertemiz yapmak istiyor” tertemiz olmamızı istiyor “size olan nimetini de tamamlamak istiyor” “belki şükreder, teşekkür edersiniz” Yani bu ayette de namaza kalktığımız zaman tertemiz olmamızı istediğini ifade ediyor.

İşte bütün bunlardan dolayı, ulema hangi şeyi necis sayacağız, pislik sayacağız, hangi şeyden ne kadar kişinin vücuduna ya da elbisesine ve yahut namaz kılacağı yere bulaşırsa namazın olmayacağına karar vereceğiz. Yahutta olacaksa nasıl olacak bir de bunun miktarı ne olacak? Bununla ilgili herkes kendine gore bir takım çalışmalar yapmış biliyorsunuz en meşhur iki grup var bizim bulunduğumuz bölgede birisi Şia, hem Türkiye’de var, hem Azerbeycan’da var, hem İran’da var, hem Müslümanların yaşadığı geniş bölgelerde Şia var. Bir de ehli sünnet diye tanımlanan mezhepler var, bunlarda en meşhur olanları Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli mezhepleri. Bu mezheplerin mensupları olarak kendini tanımlayan insanlar var. Bu sebeple öncelikle bu zatların konuya yaklaşımlarını öğrenmeye ihtiyaç var. Arkadaşlarımızdan her biri bir mezhep üzerinde çalıştı. İşte Enes Alimoğlu Şia’yla ilgili çalışma yaptı diğer dört arkadaşımız, işte Fatih hoca Hanefi mezhebi ile ilgili, Abdurrahman Yazıcı Hanbeli mezhebi ile ilgili, Mehmet hoca Maliki mezhebi ile ilgili, Yahya hocada Şafi mezhebi ile ilgili çalışmalar yaptılar, Rüstem Vasipovda çağdaş kaynaklarda konuyla ilgili yapılan çalışmalardan çıkardığı hususları bize anlatacak. Şimdi sırayla başlayalım, önce Şia’dan başlayalım isterseniz? Enes Alim Uğurlu hocamız konuşuyor, Enes Alimoğlu bizim Uygurca sitenin yöneticisi, evet buyrun.

Enes Alimoğlu: Şia mezhebinde necasetler on şeyin necis olduğunu söylüyorlar, on türlüdür diyorlar. Birincisi bevl gayd yani idrar ve dışkı bunların necis olduğunu söylüyor. Dayanağı da herhangi bir ayet ya da hadis dayanağı yok, bunların Ebu Abdullah aleyhisselam dediği bir kişi var.

Abdulaziz Bayındır: Yani Caferi Sadık oluyor, değil mi?

Enes Alimoğlu: Bu kişinin adıda Caferi Muhammed Sadık, Hz. Hasan’ın torunlarından biri Şiilerdeki on iki imamın atıncısı sayılır.Bundan bir şey gelmişse zaten delil olarak sayıyorlar. Bu Caferi Sadık demiş ki, Arapça okudu “Eti yenilen ne varsa ondan çıkan herşey helaldir, temizdir” demiş. O zaman eti yenilmeyen hayvandan ve insanlardan çıkan idrar ve dışkı bunlar pisliktir demektir diye anlayamadım onu çıkarıyor. Ondan sonra elbiseleri bundan nasıl temzileyeciğiz diyor, elbiselere bulaşmışsa

Abdulaziz Bayındır: O şeyden birincisi şey, bevl dedin

Enes Alimoğlu: Evet, hepsini mi sayayım?

Abdulaziz Bayındır: Tabi tabi hepsini teker teker say da ondan sonra…

Enes Alimoğlu: Birincisi idrar, ikincisi dışkı, üçüncüsü meni, dördüncüsü meyte yani leş kendiliğinden ölen hayvan, beşincisi kan, altıncısı hamr, içki, yedincisi kafir

Abdulaziz Bayındır: Kafiri de necis sayıyor

Enes Alimoğlu: Sekizincisi köpek, dokuzuncusu domuz, onuncusu da hayvandan ve ya insandan kesilmiş olan parça onu sayıyor, bu idrardan temizlenme yolunu gösteriyor eğer bir dirhemlik miktarı ise o anlayamadım yıkamasa olur diyor.

Abdulaziz Bayındır: Bir dirhem miktarından maksat ne?

Enes Alimoğlu: Bir dirhem kadar demiyorda…

Abdulaziz Bayındır: Bir elin ayası kadar oluyor şöyle el ayası kadar.

Enes Alimoğlu: Bir dirhem kadar diyor. Ondana sonra elbiseye bulaşmışsa eğer bir leğen gibi bir şeyde yıkanırsa iki kere yıkamakla temzilenir eğer akan suda yıkanacaksa bir kere yıkamakla temizlenir diyor elbiseyi. Vücuda, bedene bulaşmışsa iki kere yıkanır, üzerien su dökülür sadece. Çünkü Arapça  okudu orada bulaşan şey su olduğu için üzerine su dökmekle temzilenir diyor, bedene.

Abdulaziz Bayındır: Bedene bulaşan bir şey çünkü ovmaya gerek yok.

Enes Alimoğlu: Evet, evet gerek yok. Şimdi çocuk varsa annesi de ona bakıyorsa ve ya başka bir kadın bakıyorsa çocukta sürekli idrarını yaparsa elbiseye sadece bir kere yıkamakla temzilenir her seferinde temzilemeye gerek yok diyor.

Abdulaziz Bayındır: Her idrarında temzilemeye gerek yok, en sonunda mı bir kere yoksa?

Enes Alimoğlu: En sonunda bir kere yıkaması

Abdulaziz Bayındır: En sonunda bir kere…

Enes Alimoğlu: Ondan sonra bu yatak döşek varsa aralarında pamuk var, üzerinde bir kumaş altında bir kumaş varsa onun üst kısmını yıkamakla teemzilenir diyor, idrar, bu şekilde. Ondan sonra eti yenilen…

Abdulaziz Bayındır: Bu sıvı olanlar böyle peki ya katı olanlar?

Enes Alimoğlu: Katı olanlar da öyle bir kere yıkanır.

Abdulaziz Bayındır: Bir kere yıkanır.

Enes Alimoğlu: Bu eti yenilen hayvanların pisliği, idrarı hepsi temiz diyor eti yenilen, ondan sonra eti yenmesi mekruh olan şeyleri temzlemekte müsteahptır diyor, mesela, eşek, katır gibi şeylerin idrarı varsa …

Abdulaziz Bayındır: Onlara mekruh diyor

Enes Alimoğlu: Onu temizlemek lazım, eğer o onun idrarı elbiseye bulaşmışsa namaz kılmak mekruh diyor. Tavuk, yarasa ve tüm kuşların pisliği temiz, yarasanın idrarı vermiş o da temizmiş, tavuğunda şeysi temiz diyor çünkü bu Ebu Abdullah dedikleri Cafer Sadık dedikleri imamı diyor ki bunların Arapça okudu diye bir sözü var.

Abdulaziz Bayındır: Bunlar bunları ayetten falan delil almıyorlar…

Enes Alimoğlu: Yok, yok delil yok.

Abdulaziz Bayındır: Ama isterseniz burada Şia’nın konuya bakışına kısaca bir değinelim. Şimdi Şia’da hani bir imamiye diye adlandırdığımız şey var. Onların inançlarını bize anlatan bir mezhepleri var. İmamiye demek, imamın etrafında birleşen kişilerin oluşturduğu mezhep demek, o imamda Hz. Fatma’nın soyundan gelen ve Hz. Hüseyin’in soyundan gelen kişiler olmalı, Hz. Hasan değil, Hz. Hüseyin şimdi Hüseyin’in soyundan gelen kişilerin masum olduğuna inanılır, bunlar hiç bir şekilde hata etmezler, kusur etmezler.

Hatta bu bizim şey varmıy dı burada? Din Ve Devlet İlişkileri kitabı vardı ya onu bir getirsene onu bir okuyalım, hatasızdır, kusursuzdur, bunların herhangi bir yerden eğitim görmesine gerek yoktur, her konuda bilgileri vardır. Daha derinleşmesine ihtiyaç duydukları her konuda, ilk defa duydukları bir konuda bile en ayrıntılı bilgileri en doğru bir şekilde verirler. Her hangi bir konuda düşünmeye, herhangi birine danışmaya ihtiyaçları yoktur. Yani böyle bir inançları var, böyle bir inançları olunca tabi ister istemez şey yapıyor yani Caferi Sadık söylediği zaman artık orada ayet aramaya lüzum yok, yanlış olma şansı yok o söz kesinlikle doğrudur. Buradan ben bir şey yapayım da bakın, kendi kaynaklarını da şeyyapmak suretiyle. Bak şöyle bir ifade var, bu kendi kaynaklarından Muhammed Rıza El Muzaffer Akidul İmamiye, Şia İnançları Abdulbaki Gölpınarlı çevirmiş. Abdulbaki Gölpınarlı da bu mezhebe mensup olan insanların değer verdiği bir zat idi, öldü.

Diyor ki, İmamlık sadece Allah’tan bir nas ile Allah’ın açık emir ile yahut o imamda önceki imamın onun imamlığını beyanı ile tahakkuk eder. İnsanların seçmesiyle, istemesiyle olmaz. Yani insanlar imamı seçemez ancak nas ile Allah tarafından tayin edilir. İnsanlar  dilediklerini imam olarak tayin yahut dilediklerini azil hakkına sahip değillerdir. İmamında peygamber gibi içte, dışta, görünürde, gizlilikte bütün kötü ve pis şeylerden doğumundan vefatına kadar korunuş olduğuna inanıyoruz, doğumundan vefatına kadar, imam imamlıktan önce soy, boy ve şeref bakımından en yüce ve temiz kişi olup her türlü kötülükten, suçtan, yanılmadan, yanlış iş görmeden ve her türlü aşağılık şeylerden korunmuştur. İmamın peygamber gibi yiğitlik, kerem, temizlik, gerçeklik adalet, tedbir, hikmet ve bütün üstünlükler ve iyi huylar bakımından en seçkin olması gerekir ve buna inanmaktayız. İmamın ilahi hükümlere, ilahi marifete ve bütün bilgilere sahip olması peygamber ve yahut kendisinden önceki imamlar vasıtasıyladır. O bilgiyi miras olarak alıyor.

Yepyeni bir şey hakkında işte diyelim işte bir cep telefonu icat edildi orada herhangi bir teknik konuda bilgiye ihtiyacınız var o imamda hayatında hiç cep telefonu görmemiş yepyeni bir şey hakkında imam Allahu Teala’nın ona ihsan ettiği kutsi kuvvetle, ilham yoluyla gereği gibi hükmeder. O şeyi künhü ile anlar, bilir. Bir şeye yönelirse, onu bilmek dilerse o şey hakkında ancak gerçeği bilir, yanılmaz, şüpheye düşmez, bu hususta akli delillere yahut belletenlerin belletmesine ihtiyaç yoktur. Kimseden sormasına lüzüm yoktur, düşünmesine gerek yok. Bilgisi iktisa edince daha da derinleşir daha da ziyadeleşir.

İmamlardan hiç biri bir muallime gitmemiş, bir mürebbiden bir şey öğrenmemiştir, hiç biri bir hocadan ders görmemiş, hiç biri bir mektebe medreseye  gitmemiş. Böyle olduğu halde kendilerine bir şey sorulduğunda kendilerine derhal en doğru cevabı vermektedirler. Dillerine bilmiyorum sözü gelmediği gibi cevap vermek için düşünmeleri yahut cevabı bit müddet sonraya ertelemeleri dahi vaki değildir. Ondan sonra onların buyrukları Allah’ın buyruklarıdır, yasakları onun yasaklarıdır. Onlara itaat Allah’a itaattir, onlara isyan Allah’a isyandır, onları seven Allah’ı sever, onlara düşman olan Allah’a da düşman olur. Onların emirlerini reddetmek caiz değildir. Şimdi böyle bir inanaca sahip oldukları için o imamlardan Caferi Sadık böyle demiş dendiği zaman hani biz alışkanlığımız gereği neye dayanmıştır diye soruyoruz, tamam Caferi Sadık demiştir dediğin zaman bitiyor daha yani bu sorgulanmaz, yanlış olduğu söylenemez falan, böyle bir inanç.

Bir katılımcı: Vahabilerle aynı…

Abdulaziz Bayındır: Yok Vahabilerde böyle bir inanç yok.

Bir katılımcı: Hayır Vahabilerde Bahaullahın böyle…

Abdulaziz Bayındır: Bahaailer, Vahabiler değil, Bahaailer başka. Şimdi bu bir Zerdüştlükten gelme hulul inancıdır. Şeyde de aynen vardır, Mevlanada da vardır, mesela Yunus Emre’nin bir sözü vardır, bana beni bende demem ben bende değilim, bir ben vardır bende benden içeru diyor ya bir ben vardır bende benden içeri yani Allah içerde duruyor demektir, bu senin dışarıda gördüğün bir kap. İçerde Allah var, varsa yanlış konuşmaz. Onun için bu Zerdüşlükten gelme bir inançtır bu. Neden Hasan değil de Hüseyin çünkü Hüseyin radiyallahu anh, İran Şahının kızıyla evlendirilmiştir Şehrubayla evlendirilmiştir. Aslinda kutsallık Fatma’dan değil Şehribanu’dan geçmektedir, oradan geçiyor. Orada ferri rezyan denilen bir yani Allah’a ait olan bir nur var, o nur şeyden Şehribanuya geçmiş, İran şahından öldürülen oradanda Şehribanu vasıtasıyla bu imamlara geçmiştir. Ama Müslümanlar olayın Fatıma ve Hüseyinle ilgili olduğunu zannediyorlar, değil ama o işin vitrin kısmıdır işin esası bu. Dolayısıyla, şeyin Mevlanada da mesela vardır yani bu o Zerdüştlük bize işte tarikat adı altında değişik yapı işte cemaat, bazı cemaatler, bazı yapılar altında bizim yani sünnilerin içersinde de oldukça yaygındır. Bu durumda olduğu için böyle kısa bir giriş yapmış olduk, böyle işte.

Enes Alimoğlu: Ondan sonra bu tüm köpek ve domuzdan başka tüm hayvanların terleri, ağzından ve burnundan çıkan ıslaklar hepsi temizdir, diyor köpek ve domuzdan başka.

Abdulaziz Bayındır: Ya ben bu arada şey yapayımda bu Caferi Sadık Ebu Hanife’ye hocalıkta yapmıştır yani bir ilim adamıdır. Şimdi burada bunlar böyle söylüyorlar ama ben Caferi Sadığın bu inançta olduğuna asla inamıyorum. O kendisi ve ya burada görüşü belirtilen çünkü biraz sonra konuştuğumuz zaman bunların her birisi diğer ulema tarafından da kabul edilmiş şeylerdir. Yani her birisinin delili vardır burada yani o burada her ne kadar böyle söylenmişse ben bunun sadece sorgulanmaması, delil alınmaması açısından okudum yoksa Caferi Sadık o görüşe varırken o ayetlere hadislere, dayanarak varmıştır.

Enes Alimoğlu: Şimdi biri diyor ben Caferi Sadık’tan sordum, kedi, koyun, inek, deve, eşek, at, katır ve tüm yabani hayvanlar ve yırtıcı hayvanların arttırdığı şey temiz midir diye sordum o da hiç behis yoktur dedi, temiz dedi. Ta ki ben kopek diyinceye kadar hepsine temiz dedi. Köpek dedim ondan sonra Arapça okudu dedi

Abdulaziz Bayındır: Tamam bunların hepsi hadislere dayanıyor, bu sözlerin tamamı hadislere dayanıyor.

Enes Alimoğlu: Ondan sonra üçücü necis olan şey menidir, meninin necis olaması diyor ki biz Caferi’den sorduk, o dedi ki elbiseye bulaşan meniyi yıka eğer bulaştığı yer sana gizli kalırsa elbisenin hepsini yıka, dedi. Demek ki o pislikmiş, necismiş diye böyle bir hüküm vermiş. Ondan sonra meyte yani kendiliğinden ölen hayvan mesela o konuda da bu şeyden mesela Bakır aleyhisselam diyor, Bakır alyehisselam kimse?

Abdulaziz Bayındır: Muhammet Bakır….

Enes Alimoğlu: O diyor ki, bir yağ içersine fare düşmüşse o da ölse eğer katıysa onu al, at geri kalan yağı kullan, eğer sıvıysa o yağın hepsini kullanma dök

Abdulaziz Bayındır: Katı olduğu zaman o pislik dağılmayacağı için öyle şey yapıyorlar.

Enes Alimoğlu: Öyle diyor, ondan sonra bunların bir görüşü var, bu şeyde meni pis derken mezi, vedi, sümük, balgam, tükürük herşeyin temiz olduğunu söylüyor Şai’da. Ben şimdi size kandır, kanın pis olduğunu da şey var bu yine Ebu Abdullah Caferi Sadık söylüyor, yani eti yenilen herşeyin arttırdığı şeyle abdest alabilirsin ancak onun gagasında kan gördüğün zaman öyle yapma diyor demek ki kan pisliktir oradan çıkarmışlar içtahatla.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi ayette (Enam suresi 145. ayet)“ev demen mesfûhan” varya bu Caferi Sadığın söylediği iherşey öyle kafadan atma falan değil hepsi bir ilmi çalışmanın sonucu yani hafife alınabilecek ifadeler değil. Onun için tabi ben çok eskiden şey yapmıştım, onun bazı yazılarını okumuştum hakikaten bakıyorsunuz çok büyük ölçüde Hanefi mezhebi ile uyuşuyor görüşleri.

Enes Alimoğlu: İçkinin de pis olduğunu söylüyor. Bu konuda da Caferi Sadık’tan bir şey gelmiş o pistir demiş, ona dayanıyor o da yani elbiseye bulaşsa, bedene bulaşsa yıkamak lazım…

Yedincisi, kafir bu başka mezheplerde belki olmayabilir, bunun delili de (Tevbe suresi 28. ayet) “Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemâl muşrikûne necesun” ayetini delil alıyor ondan sonra ilk seferde ehli kitabı çünkü orada teslis inancı var, onlar müşriktir müşrik olduğu için necistir onlar da başka kafirler anlayamadım necistir diyor o necisse. Onun için bu, ne yapmak lazım?  anlayamadım elini yıkaması lazım diyor namaz kılamaz diyor, bir yerine değmişse, dokunmuş ise, temas etmişse onu yıkamak lazım elbiseyi ve elini, tokalaştığı zaman onu yıkamak lazım diyor. Eğer zımmi kafirsse, zımmi kafiler görüşmüşse elini toprağa sürmekle ve ya duvara sürmekle temizlenir diyor.

Sekizincisi, köpek bununda o  bir hadis var sünni mezheplerde de kabul edilen bir hadis yani köpek bir şeyi yalamışsa onun yediklerini yıkayın diye bir hadis varya onu delil alıyorlar bunlarda, o hadis bu şeylerde devar. Domuz konusunda da Ebu Abdullah’tan gelen bir hadise dayanıyor onun da pis olduğunu söylüyor. İnsandan ve ya hayvandan kesilen, koparılan şey, canlıyken o da pis, meyte hükmünde o da necistir diyor. Şiilerin bu kadar.

Abdulaziz Bayındır: Tamam peki teşekkür ederiz. Peki şimdi Hanefi mezhebine geçelim bak şimdi mesela Fatih hoca Hanefi mezhebini anlatsın şeyde büyük ölçüde uyuşmayı göreceksiniz, Caferi Sadığın söyledikleri ile çok büyük bir uyuşma olduğunu göreceksiniz.

Fatih Orum: Çok farklı bir şey yok zaten. Şimdi Hanefi kaynaklarında necaseti namaz kılan kişinin bedeninden ya da elbisesinden temizlenmesinin vacip olduğu gerekliliği ile başlanır bu konuya yani bedende ya da namaz kılınacak yerde, elbise de bir pislik varsa bu temizlenmelidir bunun için de hocamın ilk dersin başında okuduğu ve (Müdessir suresi 4. ayet) “Ve siyâbeke fe tahhir” ayetini “elbiseni temiz tut, temizle” ayetini delil getirler. Ayrıca resulullahtan da bir takım rivayetleri delil getiriler. Yani temizlik gerekir namaz kılacaksan diye. Bu rivayetlerden bir tanesi sürekli akıntısı olan bir bayan için peygamberimizin işte onu şey yap, temiz oraya şey koy, bez koy, pamuk koy, temiz tut…

Abdulaziz Bayındır: Yanlız o akıntı kelimesini de şey yapalım ayıralım. Bir hanımlardan gelen sıvı bir akıntı vardır, bir de adet dışı kanamalar var, adet değil, adet dışı kanamalar onu kastediyor burada Fatih hocanın söylediği .

Fatih Orum: Yine elbisesinde meni, mezi ya da vedi gibi şeyler bulaşanlara dair peygamberimiz işte onları ovalayın, kuruduysa ovalayın, çitileyin eğer bunlar mümkün değilse yıkayın o eşkilde abdest alıp namaz kılın o şekilde elbiselerinizde bu tür pislikler varken namaz kılmayın türü söylediği rivayetleden hareketle necasetin kişin bedeninde ve ya elbisesinde bulunması durumnda bunların temizlenmesi gerektiğine dair bir fasılla başlarlar. Sonra tıpkı diğer mezheplerde olduğu gibi domuzun, kanın, insan idrarının küçük ya da büyük dışkısının, içkinin necis olduğunu, bunların elbiseyi ya da namaz kılıncak yerde bunların eseri olduğunda temizlenmesi gerektiği söylenir bunun delili bağlamında da, bunların ayette pis olduğunun zikredildiğini söylerler.

Abdulaziz Bayındır: Hangi ayette?

Fatih Orum: (Bakara suresi 173. ayet) “İnnemâ harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel hınzîri” şeklinde.

Abdulaziz Bayındır: Hayır o meyte, idrar ve dışkı ile ilgili?

Fatih Orum: Hah idrar ve dışkı ile şeyi söylüyorlar Hanefi eserlerinde Peygamberimizin işte “sizden birisi abdest aldığı, kullandığı suların içersine bevletmesin” şeklinde bir rivayet. Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Ağaç altlarına yapmayın gibi

Fatih Orum: Buradan hareketle bevlin insanın idrarının suyu necis kıldığı dolayısıyla bununda necis, necaset hükmünde olduğuna dair fıkıh kitaplarında bir takım rivayetler var.

Enes Alimoğlu: Ne dediğini anlayamadım

Fatih Orum: Bilmiyorum, görmedim vardır belki.

Yahya Şenol: Ondan zizyade Hanefilerde şey var, abdesti ve guslü ne gerektiriyorsa o şeylerin hepsi…duyamadım.

Abdulaziz Bayındır: Bu bir genel kural o, evet.

Yahya Şenol: Bu genel kuraldan hareketle onlar…

 

Fatih Orum: Zaten işte o tuvalete şeyi söylüyorlar evet rivayet Arapça okudu diye bir rivayet geçiyor. İşte insanın büyük ya da küçük abdesti şeklinde yapmış olduğu ve hatta daha doğrsu her iki taraftan çıkan…

Abdulaziz Bayındır: Ön ve arkadan çıkan her şey

Fatih Orum: her şeyin abdesti bozduğu dair rivayet zikredilmekte bu rivayetle ilgili de hadis ktaplarında sabah bakmıştık yani şey yapıyorlar, sahih mi diyorlar?

Enes Alimoğlu: Sahih değil.

Fatih Orum: Sahih diyenler var, illetli bulanlar var galiba.

Abdulaziz Bayındır: Bu Arapça okudu ifadesi biraz şüpheli bir hususta inşallah bu konuda en uygun görüş bu konuda bana gore Malikilerin görüşüdür kitap ve sünnete onu da Mehmet hocadan dinleyeceğz, evet.

Fatih Orum: Yine meninin işte biraz once söylemiştik necis olduğu, mezi ve vedinin necis olduğu.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi mezi erkeklerin işte cinsel istek duydukları zaman organlarından gelen kadınlarda da olur o bir sıvı, meni değil yani bir sıvı bu. Vedi dediğimizde erkekler tuvalete gittikleri sonra tuvalaetlerini yaptıktan sonra aynen meniye benzeyen bir sıvı ortaya çıkar, vedi de o, kadınlarda olmaz o, erkeklerde olur. İdrarlarını yaparlar idrarlarının arkasından tamamen meniye benzer bir sıvı çıkar, ona da vedi denir, o vediden dolayı gusül abdesti gerekmez onu da bu arada şey yapmış olalım.

Fatih Orum: Bu ikisi için mezi için işte gene bir rivayet, rivayete gore Hz. Ali bu durumdan muzdarip bir kişiymiş, meziden dolayı, resulullaha bunu sordurmuş, resulullahta ona işte şey yapsın, “temizlesin, tenasül aletini temizlesin ondan sonra abdest alsın o şekilde namaz kılsın” diye bir rivayet zikrediliyor.

Abdulaziz Bayındır: Değişik rivayetler var tabi bu mezinin,  bu Hanefiler o rivayeti alıyorlar.

Fatih Orum: Vedi de Hanefiler küçük abdest bozmaya ilkatır onun hükmünü alarak diyerek o kapsamda değerlendirdikleri için necistir derler. Köpekle ilgili yani köpeğin Hanefi mezhebinde genel itibariyle köpek necis değildir ancak köpeğin bir rivayetten dolayı onun işte artığının herhangi bir yere suyunun salyasının bulaşması durumunda bu suyla abdest alınmaması gerektiğini söylerler onu da işte yine bir rivayete dayandırırlar.

Abdulaziz Bayındır: Peygamberimizden gelen hadis var Şafilerde esas o hadisi şey yapsana, Malikiler, Hanelilerde ona şey yapıyor evet.

Fatih Orum: İşte köpek şeyyaptığı…

Abdurrahman Yazıcı: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: bir şeyi yaladığı zaman birisi toprakla olmak şartıyla

Abdurrahman Yazıcı: Sekiz diye de var hocam, yedi diyede

Abdulaziz Bayındır: Yedi kere onu bir toprakla ovuyorsunuz yedi kere yıkıyorsunuz şimdi Hanefiler burada diyor ki, ya bu pislikse yedi kereye gerek yok yani en fazla üç kere yıkamakla temizlenir. Bu yedi kere olmanın bir başka sebebi olabilir, mesela, bu daha çok işte Mustafa beylerin şeyini ilgilendirebilir orada belki tıbbi bir husus olabilir yani onun salyasında sağlık açısından bir problem olabilir.

Mustafa Bey: Temel bir fark yok ama araştırmamız lazım. duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Belki yani aklıma gelen o Hanefilerde üç kere yıkadın mı temzilenir diyor ama Şafiler hadisi alıyorlar birisi toprakla olmak üzere yedi kere temzilenmesi gerekir diyor yaniyedi kere yıkanacak birisi de toprakla olacak.

Fatih Orum: Yine ölmüş bir hayvanın derisinin nesic olduğunu ancak tabaklanması durumunda yani belli bir işleme tabi tutulması durumunda onun o necasetin giderileceği işte onu da bir rivayete dayandırırlar. İşte bütün Arapça okudu bütün deriler tabaklanması durumunda, domuz derisi ve insane derisini hariç tutuyorlar. Domuz derisinin çünkü bu ayni ile zaten necistir, insan derisi de ona hürmeten gibisinden kerameten onun bir saygınlığı var gibisinden şey yapıyorlar. Yine Hanefi mezhebinde Enes Alimoğlu da biraz önce bahsetti, sütle beslenen çocuklar sadece anne sütüyle beslenen çocukların idrarının necis olup olmadığı işte bu onu emziren bir kişinin elbisesine bulaştığında bununla namaz kılınır mı, kılınmaz mı meselesiyle ilgili, bunu da necis olarak Kabul ediyorlar. Yine idrarla ilgili yapmış oldukları rivatelerin yanısıra bir rivayet daha bahsediliyor Hanefi eserlerinde. Peygamberimizin biraz önce senin söylediğin işte “idrardan kaçının, kabir azabının büyük çoğunluğu bundan dolayıdır, idrardan dolayıdır, idrar sıçratmaktan dolayıdır” diyerek işte onun da necis olduğunu dolayısıyla çocuklarında o idrarının elbiseye bulaşması halinde namaza mani olacağını söylüyorlar. Genel itibari ile Hanefilerde bunlar.

Enes Alimoğlu. Kafir yok mu?

Fatih Orum: Yok biz de kafir yok.

Abdulaziz Bayındır: Kafirlerin necisliği akidededir yoksa kendisinde değil yani.

Fatih Orum: Kafirle tokalaştığı zaman namaz kılabilir yani

Abdulaziz Bayındır: Kafirle tokalaşmakta bir problem yok yani bir kimsenin eşi kafir olabilir ister kadın ister erkek osun. Gerçi mezhepler onu kabule pek yanaşmazlar ama.

Bir katılımcı: Hocam Hanefi mezhebinde vücudun bir yerinin kanaması o kanın necasetinden dolayı mı yanlış bir rivayetten dolayı mı abdest bozuluyor?

Abdulaziz Bayındır: Abdest bozulma meselesi, kanın abdesti bozma meselesinin necaseti ile bir alakası yok kanın. Hanefilerin genel bir görüşü var, abdest bozan her şey necistir derler. Sadece kan değil ağız dolusu istifrada abdesti bozar kabul edilir o da necis sayılır. Dolayısıyla, necis olmasıyla abdesti bozması arasında bir şey yok. Abdest bozduğu için necis, kan necis sayılmıyor. Kan, akan kan zaten ayeti kerimede necis sayılıyor ama kanın abdesti bozması konusundaki Hanefileri dayanağı Arapça okudu şeklindeki bir hadis rivayet ederler. Yani “Akan her kandan dolayı abdest almak gerekir  şeklinde bir hadis rivayet ederler ama bu hadis Hanefi kaynakları dışında herhangi bir yerde yoktur. Hanefi kaynakları da bir senette vermezler. Arapça okudu İşte Allah’ın elçisi şöyle dedi. “Akan her kandan dolayı abdest gerekir Şimdi akan kelimesi, bir kanın akabilmesi için de çıktığı yerin dışına taşabilecek güçte olması lazım. Dolayısıyla orada akacak güçte olan kandan dolayı abdest bozulur derler  ve küçücük bir kan çıksa parmağınızdan mesela traş olurken kılcal damarlarda hafif hafif akacak seviyede olmayacak kanlar oluyor, o bozmaz derler. Yanlız Haneiflerin bu görüşü sağlam bir delile dayanmıyor yani kan abdesti bozmaz doğrusu odur. Şafiye mi geçelim. Bir dakika ana mezhep Şafidir, Hanbeli mezhebini pek mezhep saymazlar biliyorsun eski ulema ve bence de haklılar. Niye haklılar? Ben şahsen okurken sende görüyorsundur Hanbeli mezhebinin bir görüşünü aldınmı orada mutlaka üç tane görüş vardır. Birisi Malikilere yar, birisi Hanefiler uyar, birisi de Şafilere uyar. Peki, siz nesiniz? Orada bazı tercihler yaparlar, Hanbeli mezhebi diye bir mezhep oluştururlar.

Yahya Şenol: Zaten çok büyük bir farklılığı yok

Abdulaziz Bayındır: Büyük ölçüde Şafi’nin arkasındadır çünkü İmam Şafi’nin talebesidir.

Yahya Şenol: Şafi mezhebinde pis, necis sayılan şeyler genelde on başlık altında değerlendiriliyor.

Abdulaziz Bayındır: Şia da ki gibi yani…

Yahya Şenol: Birincisi, diyorlar ki bunlar Maide suresinin 90. ayetinden yola çıkarak hamr yani sarhoşluk verici olan bütün sıvılar necistir ve buradan yola çıkarak günümüzde üretilen kolonyalarında bu kapsamdan  necis olduğunu ve bunların elbisede ve bedende bulunduğu bir şekilde namaz kılınamayacağını söylüyor Şafiler.

Abdulaziz Bayındır: O kolonyayı necis sayanlar herhalde yeni Şafilerdir yoksa kolonya içki değildir yani onu…

Yahya Şenol: İçindeki alkolden dolayı hamr gibi….

Abdulaziz Bayındır: Orada bir hata yapıyorlar şimdi alkol başka bir şey, bir şeyin harm olması, içki olması başka birşeydir. O kolonya üreticileri biliyorsunuz alkolün içersine bir madde katmak zorundalar o madde onun içilmesini engelliyor. Türkiye’de bu yasal bir zorunluluktur, etil alkol kendisi zaten, onun içersine bir madde katıyorlaar katmak zorundalar o madde onun içilecek vasfını ortadan kaldırıyor, dolayısıyla içki olmaktan çıkarıyor. Yani bu tabiki İmamŞafi’ye, eski Şafi ulemasına ait bir görüş değil, bu yeilerin görüşü bu kolonyayı tanımadıklarından kaynaklanan bir grüş bana gore.

Yahya Şenol: İkinci, köpeği bunlar necs sayıyorla biraz once bahsi geçen hadisten dolayı. Hadis şöyle, Arapça okudu “Sizden birsinin kabını eğer kopek yalarsa birincisi toprakla ovmak üzere tam yedi kez yıkasın” bu hadisten dolayı bunlar köpeğin necis olduğunu kabul ediyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Köperin tüyleri de necis değil mi?

Yahya Şenol: Tabi yani bizzati köpeğe ile dokunsa gerekli temizliği yapmadan namaz kılamaz bunlar. Üçüncüsü, Enam suresinin 145. ayetinden yola çıkarak domuz etinin haram olduğunu söylüyorlar fe-innehu ricsundiye

Abdulaziz Bayındır: Necis olduğunu

Yahya Şenol: Necis olduğunu pardon. Dördüncü olarak yine bu ayetlerde haram kılınan leş, meyteyi fakat burada üç şeyi istisna kabul ediyorlar. Birincisi insan, insan ölüsü hiç bir şekilde necis olmaz, bir de balıkla çekirge bunlarında kendiliğinden ölmüş olanları necis kabul edilmiyor Şafi mezhebine gore.

Abdulaziz Bayındır: Ama bir sinek ölüsü bir bit ölüsü necis sayılır değil mi? Öyle değil mi? Şafi mezhebi öyle…

Yahya Şenol: Yani bütün şeyler meyte olan her şey diyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani şimdi mesela, bir sinek ölmğş şurada duruyor ya da bir sivri sinek diyin şurada bir yerde duruyor yahutta bit, pire bir tarafta ölmüş o necis sayılıyor. İsterseniz ben buranın gerekçesini de bir söyleyeyim size de yani milletin zihninde kalmasın şimdi bir kere bu görüş asla kabul edilebilir bir görüş değil bizi tabi Şafi kardeşlerimiz de izliyor. Niye asla diye bu kadar kesin konuşuyoruz çünkü bunların bu görüşü dyandırdıkları ayet Maide suresinin 3. ayetidir. Şimdi o Maide 3. ayette ne diyor bakalım. 5. Sure. 3. ayet, diyor ki: “Meyte size haram kılındı” Meyte ölü hayvan, ondan sonra “kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilenler” ondan sonra diyor ki işte “boğulan, yukarıdan aşağıya düşen, başına bir şey vurulan, yukarıdan düşen, bir başka hayvanın boynuzu ile öldürülmüş olanlarda ve yırtıcı hayvanların yedikleri de haramdır” Yani yemiş ya da artığı, şu, bu neyse artık “tezkiye ettikleriniz hariç” yani “yetişipte kestikleriniz hariç”  şimdi bu tezkiye işlemi bitte, pire de, sinekte olur mu? Ya da bit, pire o ona boynuz vurmuş, o onu öldürmüş, bilmem yukarıdan aşağıya düşmüş falan bu tip şeyler olur mu? Yani burada hangi hayvan türlerinin kastedildiği belli, bunu tutupta sineğide bu işin içersine katmak ve necis yapmak bir de arkasından gelecek hüküm var esas sıkıntı olan o.  O da şeydir, çok az bir necaset yani azı çoğu yok Şafi mezhebinde onu söleyecek. Çok küçücük de olsa bir necaset bir kişinin elbisesinde olsa o kişinin namazı olmaz. Şimdi siz namaz kılıktan sonra baktınız ki a burada bir sivrisinek ölüsü var. Bir daha namaz kılacaksın yani ya da bir yerde bit ölmüş ya da pire eskiden bunlar köy yerlerinde çoktu şimdi olmuş olabilir yani her an olabilecek bir şeydir. Şimdi bunlar çok ciddi manada insanlara sıkıntı veren şeylerdir.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin mesela, sinekle ilgili bir hadisi rivayet diliyor. “Şuraya bir sinek düştüğü zaman tam daldırın ondan sonra sineği atın” diyor. Şimdi Şafiler diyor ki bu çok özel bir husustur biz bunu şey saymayız diyorlar, hatırlıyor musun böyle bir görüşleri var Şafilerin. Dolayısıyla yani bunlar çok ciddi manada insanlara sıkıntı veren şeylerdir.

Bakın o Maide suresinin 6. ayetinde Allahu Teala namaza kalkan kişinin temizlenmesinden bahsettikten sonra diyor ki: “Allah size sıkıntı vermek istemiyor” diyor “ama temiz olmanızı istiyor” diyor. Şimdi örfen bir insanın vücudunda bir hayvan ölüsünün bulunması ki bunları hiç kimse necaset saymaz yani örfen insanlar, hiç kimse necaset saymaz, pislik saymaz. Bir kişinin şu omuzuna sinek ölüsü düşmüş olsa bir başkası onu pislik sayar mı? “Allahu Teala size sıkıntı vermek istemiyor ama sizing temiz olmanızı istiyor” Bu temiz olma ile bir alakası yok bir de bu tekrar ediyorum burada sayılan hayvanlarda Allahu Teala tezkiye yani kesme şartını koşuyor. Bu hayvanlarda kesme yok. Mesela onun için şeyde de deniz hayvanları da, denizin de ölüsü var. Hele bir şeyde hamsiyi kesmeden yiyemezsiniz denseydi herhalde hiç kimse hamsi yiyemezdi ya da deniz hayvanlarının avlarında tezkiye şartı getirilseydi ,bismillahi, Allahuekber diye keseceksin, hiç bir deniz hayvanı yenmezdi yani hangi hayvanı şey yapacaksınız. Hakim olamazsınız ki kaçar, şey yapar kesemezsiniz yani bu hayvanlardan hiç bir tanesini.

Bir katılımcı: duyamadım misinayla.

Abdulaziz Bayındır: Hah o çok nadir artık çok istisnai o sebeple bu görüş delilsiz bir görüştür.

Yahya Şenol: Şafi mezhebinde beşinci necasette, kandır bu da Maide suresinin 3. ayetinde haram kılındığı için. Burada sadece şeyi tartışmışlar acaba bu balık kanıda necis midir, değil midir diye. O diğer mezhelerde zannedersem tamiz kabul ediliyor ama Şafi mezhebinde herhangi bir ayırım olmaksızın bütün kanlar haram kabul ediliyor.

Abdulaziz Bayındır: Hanefi mezhebinde temiz kabul edilir çünkü şey değildir.

Yahya Şenol: ama Şafi mezhebinde necis.

Abdulaziz Bayındır: Değil mi?

Fatih Orum: Çıkan herşey temizdir.

Abdulaziz Bayındır:  Balığın kanını necis saymıyor Hanefiler.

Yahya Şenol: Altıncısı, bu yaralardan çıkan su ve irinlerde bozulmuş kan sınıfından olduğu için necis kabul ediliyor.

Yedincisi, mideden gelen kusuntu ve balgamı da necis kabul ediyorlar. İnsan ve hayvan dışkısı necis kabul ediliyor.

Sekizincisi, idrar, mezi ve vediyi pis kabul ederken ilgiç olarak meniyi bunlar temiz olarak kabul ediyorlar. Buna dair dayandıkları bir hadisi şerif var, o da Müslim’de, Ebu Davut’ta, Tirmizi’de ve Nesai’de geçiyor. Ayşe validemizden şöyle rivayet edilmiş. Diyor ki, Arapça okudu Ben peygamberimiz namaz kılarken onun elbisesinden meniyi şöyle ovuşturuyodum, temizliyordum” diye. Bunlarda diyor ki, eğer onu peygamberimiz necis kabul etseydi namaza devam etmezdi, demek ki o şekilde namaz kılıyor.

Abdulaziz Bayındır: O namaz kılıyor, o da şey yapıyor.

Yahya Şenol: O temzilediğine göre demek ki bu temizdir, necis değildir diye. Diğer mezheplerden farklı belki Şiayla uuşuyor burada. Ve bir de eti yenmeyen hayvanlarında sütünü necis kabul ediyorlar.

Enes Alimoğlu: Şia’da meni değil, mezi.

Yahya Şenol: Mezi miydi? O zaman demek ki burada

Abdurrahman Yazıcı: Hanbelilerde temiz hocam, insanın aslı bunun guslü başka şey, temiz olması başka şey diye yani diğer şey gibi idrar gibi değil.

Yahya Şenol: İşte Hanbeliler yine bizden yararlanmışlar.

Abdulaziz Bayındır: Hatta enteresan mesela Şafi mezhebinde meni abdesti bozmaz, böyle de bir hüküm var yani bir insan eşiyle cinsel ilişkiye girecek olsa meni çıktığı zaman abdesti boulmaz. Ya? Guslü bozulur. Guslü bozulur, abdesti bozulmaz yani hem abdest hem guslü almasına gerek yok sadece gusül yeter şeklinde.

Yahya Şenol: Dediğimiz gibi insandan başka insan sütü….

Abdulaziz Bayındır: Neden biliyor musun meni necis olmadığı için abdesti bozucu bir şey değildir diyor, o mantıktan kaynaklanıyor, gusül ayetin diğer hükmünden ortaya çıkıyor.

Yahya Şenol: Eti yenmeyen hyvanların sütü de necis kabul ediliyor. Mesela, bugün işte çok gündemde olan eşek sütü olayı varya ona belki bir cevap olur Şafiler onu necis kabul ediyorlar. Bunun dışında ufak iki yaşından önce sadece anne sütüyle beslenen kız ve erkek çocuklarının idrarı konusunda işte bir hadis rivayet ediliyor. O hadisten dolayı bunlar necaseti muhafefe yani hafif necis kabul ediyorlar yani necistir diyorlar ama sadece sütle beslenen erkek çocuğunun idrarı hafif necaset diye kabul ediliyor ama yemek yemeye de başladıysa yani sadece anne sütüyle beslenmiyorsa kız ve ya erkek ayırımı olmaksızın bütün ufak çocukların, bebeklerin idrarları necis kabul ediliyor yani ufacık bir şey bile elbisede bulunsa öyle bir avuç içi gibi bir ölçü birimi olmadan çok ufacık bir damlacık bile olsa o namaza engel kabul ediliyor. Toprakla temizlenmesi gereken şeyler işte mesela demişti ya biraz önce bir köpek birinizin kabını yalarsa biri toprakla olmak üzere yedi kere yıkasın. Burada toprağı olmazsa olmaz şart kabul ediyorlar, bunun yerini su ve ya sabun ve ya herhangi temizlik maddesi tutmaz mutlaka toprakla yıkayacaklar.

Ölmüş hayvanların yani kesilmeden ölmüş yani meyte diye tanımlabilen hayvanların yününü ve kılını bunlar temiz kabul etmiyorlar ama derisi tabaklanırsa onu temiz kabul ediyor Şafiler. Bunun yanı sıra ilave edeceğimiz şey var…

Abdulaziz Bayındır: Peki, domuz derisi ile ilgili ne diyor Şafiler?

Yahya Şenol: Domuz ve ya köpek derisini hiç bir şekilde temiz kabul etmiyorlar, tabaklansa bile necis onlara göre, ayni necaset olduğu için.

Abdulaziz Bayındır: Domuz derisi son derece önemeli bir şey. Mesela bunlar, Şafiler ölü hayvanın derisi tabaklandığı zaman ne diyorlar?

Yahya Şenol: Ölü hayvanın derisi tabaklanırsa temiz olur.

Abdulaziz Bayındır: Bak şimdi buradaki mantık hatasını ben size anlatayım ben bugün domuz derisi büyük bir sanayi biliyorsunuz, Türkiye’de, Avrupa’da bir çok yerlerde var. Domuz derisine haram ve pis demenin hiç bir delili yok. Bunu açık bir şekilde ifade edelim, ayette ya da dört tane ayet var bu konuda. Ayetlerin tamamında meyte haramdır deniyor yani ölü hayvan. Ölü hayvan dediğiniz zaman bu ölü hayvanın her şeyi dahil, kılı, derisi, şusu busu herşeyi dahil. Peki, ölü hayvanın derisi temizlenir dedikleri zaman dayandıkları nedir? Bir gün peygamebrimiz salllalahu aleyhi ve sellem bakıyor ki, eşlerinden Sevde validemiz şey yapmış, ölmüş bir oğlakı çöplüğe atmış, Peki, diyor niye bunun drisini almadınız”  diyor. Ya resulullah ölü, haramdır”  Peygamebrimizin sözü yüzde yüz ayeti anlatıyor , yüzde yüz, kitap sünnet bütünlüğü diyoruz ya. Diyor ki, Arapça okudu sadece bunun yemesi haram kılındı” diyor sadece yemesi haram kılındı”  Neden yüzde yüz ayeti anlatıyor, dedim. Çünkü Enam suresi 145. ayet bu konuda temel alınan bu işin mukkemi olan ayettir. Orada diyor ki Allahu Teala “de ki: Bana yapılan vahiyde haram olan bir şey bulamıyorum. ”   Kime haram? “Yiyen kişinin yemesi haram”   Bak “Yiyen kişinin yemesi haram”  peygamberimiz ne dedi? bunun yemesi haram kılındı” dedi. Şimdi oradan o ayeti yüzde yüz anlatıyor mu peygamebrimiz sallallahu aleyhi ve sellem? Diyor ki, Sevde validemiz “Biz onun derisini aldık tabakladık, içine su koyduk, yıllarca su içtik oradan.” Su kırbası onlardan yapılıyor ya. Peki şimdi bu ayette hem Enam 145 hem de diğer ayetlerde diyor ki Allahu Tela “illâ en yekûne meyteten”  “meyte olursa” meyte olursa hayvanın tamamı anlaşılır “ev lâhme hinzîrin” “domuz eti” diyor, Domuz demiyor dikkat edin, domuz demiyor, domuz eti diyor. Lahmel meyte demedi meytenin kendisi dedi ama domuzun eti diyor.

Peki, Kur’an’ı Kerim’in tamamını haram kıldığı meyte nebizimiz sallalahu aleyhi ve sellemin o Kur’an’ın hükmünü anlatan sözüyle derisi tabaklandığı zaman temiz oluyorsa, domuzun derisi tabaklandığı zaman niye temiz olmasın, bunun delili ne? Hiç bir delili yok. Burada sadece şunu söylüyor domuzun derisi haramdır diyenler şöyle bir yorum yapıyorlar. O “ve fe innehu ricsun”  “o ricistir, pisliktir ifadesi var şimdi buradaki innehu daki hu yu domuza götürüyorlar, ona Arapça okudu diyorlar yani her şeyi pis diye. Halbuki herşeyi pisi ayet meyte olarak açıkça söyledi. Burada bakın Türkçede de böyle bir şey olmaz yani bu dilin kurallarına da yüzde yüz aykırı bir yorum. Allahu Teala bu kitabı Arapça olarak indirdi. Fe innehu derken o bakın şimdi siz kendi dilbilginizle “domuz eti ki o pisliktir”  O derken domuz mu, eti mi anlaşılır? Bütün dillerde böyle “domuz eti ki o pisliktir”  Şimdi “ev lâhme hinzîrin, muzafun ileyhdir hinzir, lahme muzaftır Arapça bakımından dolayısıyla hu zamiri muzafun ileyhe gitmez, muzafa gider. Yani ete gider şimdi siz bu Arapça kuralını çüğneyeceksiniz. Niye? Sadece verdiğiniz fetvaya delil uydurmak için arkasındanda verdiğine kendide inanmadığı için ihtiyaten diyor. Kardeşim böyle şey olur mu? Allahu Teala domuzu boşuna mı yarattı? Yaratysa bir sebebi var elbette. Yani yiyene yemesi haram diyor başka bir şey dediği yok Cenabı Hakkın. Yani bir insan domuz derisinden üretilmiş bir ceket giydiği zaman bunu yiyor mu zaten bunu yiyemez bu mümkün değil bunu istese de yapamazsın. Ya da domuz derisinden üretilmiş bir mest giyse bununla namaz kılacak olsa bunu yasaklayan hüküm ne?

Yahya Şenol:  Başlık var bunların kitabında, hani burada anlatılan bilgilerin insanı nasıl zamanla vesveseci yapacğının örneği olması açısından.

Abdulaziz Bayındır: Çok güzel çok güzel şimdi onu bir söyle.

Yahya Şenol: Şimdi şöyle bir başlık atmış şimdi bunu siz okduğunuz zaman siz Şafi mezhebine mensup biri olarak bundan sonr nasıl bir teyakkuzda olacağınızı bir düşünün. Şöyle demiş, normal bir gözle görülmeyecek kadar bir necaset affedilmiştir. Neyi kastadiyor bununla? Şunu, mesela bir sinek, siz sürekli gözetleyeceksiniz. Şimdi sinek yaş bir pisliğin üzerine konmuş oradan ayağına gözle görülmeyecek kadar az pislik bulaşmış, o sonra gelmiş sizin vücudunuza ve ya elbisenize konmuş ha orada bir şey göremiyorsanız işte o affedilmiş bir necasettir.

Abdulaziz Bayındır: Eğer beyaz bir tülbent varsa.

Yahya Şenol: İlginç yani bunu nasıl takip edebilir bir insan? Sürekli bakacak, sürekli gözüküyor mu, gözükmüyor mu? Sürekli böyle bir kontrol yapmış olacak. Allah’tan bu affedilmiştir demişler yani. Ha görmeyecek, görürsen o da gitti. Gözle görülmeyecek bir pislik olması lazım, gözle görülmeyecek bir pisliğide araştırmaka yükümlüsün yani bakacaksın.

Ondan sonra bu eski zamanlarda tabi peygamber efendimiz zamanında su ve ya bugünkü gibi tuvalet kağıtlarının yaygın olmadığı dönemde özellikle büyük abdestten sonra taşla istinca olayı var. Bunlar bu taşlayapılan istinca yerinin de affedilmiş olduğunu, tam temizlenmenin mümkün olmadığı için

Abdulaziz Bayındır: Üç taş zaten

Yahya Şenol: Evet, bundan dolayı diyorlar ki,

Abdulaziz Bayındır: Bir insan büyük abdestini yaptığı zaman üç taşla temizlendiği kabul edilir bu hadisi şerife dayanır böyle bir hadis var ama üç taş o çukuru afedersiniz temzilemez mutlaka bir bulaşlık kalır, bu da affedilmiştir diyor. Bu affedilmiştir diyor ama oturusanız oradan elbisenize bulaşan kısım afedilmiyor, ayakta dolaşacaksınız sürekli.

Yahya Şenol: Böyle devam ediyor, bir de ilave edeceğimiz bir bilgi var. Maddesi yani özü necis olupta değişebilen yani temize dönüşebilen üç şey bunlar sadece kabul ediyorlar bunlar. Diyorlar ki, birincisi üzümden yapılmış içki bu sirkeye ama içine hiç bir şey konulmamak şartıyla kendi kendine sirkeye dönüşürse temiz olur. Ama herhangi bir madde içine koyarak işte sirke mayası mı dersiniz, ne derseniz deyin, içine bir şey koyarak bunu sirkeleştiriseniz bu necislikten kurtulmaz.

Abdulaziz Bayındır: O zaman Şafilerin sirke yemesi mümkün değil.

Yahya Şenol: Çünkü kendi kendine bir şey bir şeye dönüşmez.

Abdulaziz Bayındır: Çünkü bir sirkenin etil alkolden dönüşmemesine imkan ok. Önce etil alkol olmak zorunda eğer sirke üretiyorsanız. Önce o şarap olması lazım ondan sonra o sirke mayası oradaki o etil alkolle beslenir çünkü sirke mayası onların her birisi alır yer, sirke üretir, alr yer sirke üretir, onları bitirdikten sonra olur sirke ama siz böyle bir şey yaparsanız o olmaz, diyorlar. O zaman hiç bir Şafi’nin sirke yememesi lazım halbuki peygamberimiz sirkeyi övmüştür. “Sirke ne güzel katıktır” demiş.

Yahya Şenol: Bir de demişler ki köpek, domuz, insan derisi hariç bunun dışında meyte yani kesilmeden ölmüş olan hayvanların derisi tabaklanmadığı sürece pistir ama abaklanırsa bunlarda temiz olur böyle bir değişimi kabul ediyorlar. Ve üçüncüsü de diyorlar ki, kan pıhtısı, et parçası ve yumurtadan kanlı canlı bir mahluka dönüşürse temiz olur. Onun dışında herhangi bir aslı necis olupta daha sonra temiz olan herhangi bir şeyi kabul etmiyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Yani kimyasal dönüşümü kabul etmiyorlar.

Yahya Şenol: Yok, istihale

Abdulaziz Bayındır:  Bir dakika istihaleye girenler ne dedi? Bir kan dedi

Yahya Şenol: İçki kendi kendine dönerse dedi bir, ikincisi deri tabaklanan deriler normalde meytenin derisi pis tabaklanırsa temiz olur, kan pıhtısı, et parçası ve yumurta kanı canı, canlıya dönüşürse o da temiz hale geliyor.

Abdulaziz Bayındır: Kan nasıl canlıya dönüşür?

Yahya Şenol: Pis ya, kan normalde pis, bu canlı bir şeye dönüşürse ondan yani  insan olursa ve ya hayvan olursa…

Abdulaziz Bayındır: Hayvancıklar mı oluşuyor içersinde.

Yahya Şenol: Canlı bir mahluka dönüşmekle tahir olur.

Abdulaziz Bayındır: O ana rahmindeki kanın insana dönüşmesi ha tamam.

Yahya Şenol: O da temiz oluyor. Başka bir şey aslen necisken hiç bir şekilde tahire dönüşmez, temize dönüşmez.

Abdulaziz Bayındır: Yani onlar kimyasal değişimi kabul etmiyorlar deri dışında. Yanlız şey…

Bir katılımcı: Hocam bir de şey duyamadım pek yaygındır hani bir erkeğin kadına elini değmesi abdesti bozar diyor ya.

Yahya Şenol: O abdest konusunu işlemiyoruz şu an. Necis mi, değil miyi işliyoruz şu an.

Abdulaziz Bayındır: Abdest bozma konusu başka yanlız burada şu necisle alakalı Şafilerde şöyle bir husus var. Şafi mezhebinde mesela diyelimki sizin bir kat elbiseniz var yani vücudunuzu örtecek başka bir elbise yok. Onlarda çok küçük necasetler var ve temizleme imkanınızda yok, olabilir ya, o zaman yapacağınız şey namazı çıplak kılmaktır, çıplak kılacaksın namazı. Peki, daha sonra o namazı iade edeceksiniz. Hehangi bir delili yok bunların. Şimdi Cenabı Hak ne diyor? “Size sıkıntı vermek istemiyorum” diyor bu bir şey. İçinizde Şafi mezhebine mensup olanlar varsa bilirler Şafilerde çok ciddi psikolojik sıkıntılar vardır yani mesala bir Şafi’nin bir namaza başlaması büyük bir olaydır.

Bir katılımcı: Yani karı koca bile olsalar yanlışlıkla ellerini değmesi…

Abdulaziz Bayındır: Yo ellerinin değimesi değil, namaza başlaması başlı başına bir problemdir çünkü siz Allahu ekber derken niyeti o anda da getiriyor olmanız lazım, Allahuekberle niyet aynı anda gelmezse namaz olmaz oun için bakarsınız ki, imam birinci rekatı kılar, Şafi hala Allahuekber demeye çalışır. Böyle yapar olmadı gitti, bir daha, bir Allahu ekber dedimi bütün dünyalar onun olur böyle yapar o…Yani bunlar gerçekten hoş şeyler değil neyse Şafi kardeşlerimiz bizi kınamasın ama doğruları söylemek zorundayız.

Bir katılımcı: duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Çünkü küçücük bir necaset bir yere dokunduğu zaman ki bir sinek bir yerden gelecekte buraya şey yapacakta falan, insanları gerçekten psikolojik olarak hastalanıyorlar. Bir de o hastalıkta ilerliyor ondan sonra bakıyorsunuz ki, bunalıma kadar gidiyor.

Bir katılımcı: Hocam bir de şey var Şafi mezhebinde bu necaset olayı benim oturduğum yerdeki insanların çoğu doğulu mesela köpeğin necastliğini bırakın artık Şafi mezhebinden ne kadar tanıdığım arkadaş varsa …. haramdır diyorlar. Yani hiç …Şafi insanın çocuğu asla köpeğe dokunmamıştır, asla köpekle irtibatı olmamıştır yani.

Abdulaziz Bayındır: Yani sizden birisi namaz kılarken köpek gelse de sürünüp geçse namazı bozulur ya da elini köpeğe sürdükten sonra namaza başlasa o namaz olmaz. İşte ondan dolayı evet. Peki, tamam mı? Peki, sen farklı olarak söyleyeceklerini söyle Hanbelilerde.

Abdurrahman Yazıcı: Farklı olarak bir kaç şeyi söyleyeceğim. Yine aynı şekilde benzerleri tekrar söylemek istemiyorum o zaman. Şey var mesela, meytenin yünü ve kılları temiz farklı olarak belki. Bir de balığın

Abdulaziz Bayındır: Bak meytenin yünü ve kılları temiz der Hanbeliler ama domuz kılına temiz demezler. Yani ölü hayvanın

Yahya Şenol: Derisine de bunlar temiz demiyorlar.

Abdurrahman Yazıcı: Domuzu bilmiyoum ama …

Abdulaziz Bayındır: Temiz demezler, temiz demezler.

Yahya Şenol: Normal meyte derisini tabaklamayı kabul etmiyor Hanbeliler.

Abdurrahman Yazıcı: Şeyi bir hadise dayanıyorlar hocam. Araça okudu temiz olur eğer onun şeyi yıkanırsa kılları vesair. Yine balığın kanı ile pire ve sivrisinek gibi akıcı kanı olmayan böceklerden çıkan Hanefiler gibi bunlarda da temiz. Yine meninin de temiz olduğunu söylemiştik.

Abdulaziz Bayındır: Hanefiler, kann için sail vasfını, kendisinin sail kanı yoksa yani akıcı vasfa haiz olmayan hayvanların kanı pis sayılmıyor Hanefilerde bunlarda Hanefileri kabul etmişler, o görüşü.

Abdurrahman Yazıcı: Yine bu Hanbeli mezhebinde sakınmanın zor olduğu durumlarda kan ve kanla ilişiği olan irin gibi akıntılar dahil eğer bunlar çok olmayacak gibi olursa vücut ve elbisede bulunması namaza engel değil yani çok miktarda olması.

Abdulaziz Bayındır: Çok miktardan maksat ne?

Abdurrahman Yazıcı: Yani öyle bir tam ayrıntı göremedim ama.

Abdulaziz Bayındır: Bir sınırı yok yani.

Abdurrahman Yazıcı: Ama normalde temizlik konusunda Şafiler gibiler yani şeylerde tam yapılması gerektiğini…

Abdulaziz Bayındır: Şimdi burada belki Fatih hoca söyleyecektide o arada kaynadı. Hanefiler necis konusunda şey yaparlar, el ayası genişliğinde bir yere necaset bulaşmışsa o kadarcığı affedilmiş derler, o kadarcığı olabilir derler, ondan fazlası olursa namaz olmaz derler. Onunda bir dayanağı var, onu da az önce anlattık büyük abdest yapıpta taşla temizlenen insanların, üç taşla temizlendiği zaman temizlendi sayılıyor halbuki o çukur üç taşla temizlenmez, orada mutlaka bulaşık kalır ve diyorlar ki herkesin işte büyük abdesini yaptğı yerin genişliği kendi el ayası kadadır diyorlar. Dolayısıyla, işte el ayası genişliği kadar yer affedilmiştir ona da dirhem kelimesini kullanırlar. O zamanda o dirhem gümüş paradır, demek ki o zaman o büyğklükte gümüş paralar varmış ki onu örnek olarak göstermişler. Yani şu anda ben o büyüklükte gümüş para görmedim yani müzelerde de görmedim ama belki o bölgede o dönemde kullanılıyor olabilirdi. Bazıları onun ağırlığı falanda diyorlar. Onun içinde üç grama cüvarında mı, dört 4 grama yakın yani tam biliyordum ama şu anda aklıma gelmedi şey olarak Onların bir yediye bir oranı vardır matematiksel hesabı yapmak lazım vakit alır burada. Şimdi böyle bir görüşleri var Hanefilerin.

Bir de necaseti ikiye ayırıyorlar Hanefiler, diyorlar ki bir necaseti ğaliza yani kaba pislik bir de necaseti hafife, hafif pislik. Hafif pislikte o kaba pisliklerin karıştığı sıvılar. Mesela, br idrar karışmışsa bir sıvıya ya da büyük abdest karşmışsa falan ya da kan karışmışsa bu da elbisenin dörtte birini kirlettiği zaman namaz olmaz diyorlar. Şimdi Malikileri dinleyelim.

Abdurrahman Yazıcı: Bir şey daha var hocam balgam Şafi mezhebinde temiz değilken Hanbelilerde temiz, …gelse temiz kabul ediyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Balgam, kişinin kendi balgamı necis.

Mehmet hoca: Maliki mezhebinin en önemli kaynaklarından biri Müdevvene soru cevap şeklinde.

Abdulaziz Bayındır: Bu konuda benim en çok faavori mezhebim Malikiler o için…

Mehmet hoca: Soru cevap şeklinde zikrediyor bayağıda uzun bunu özetleyerek şey yapmak istiyorum. Necaset ayrı bir şey değil abdesti bozan, abdest almayı gerektiren şeyler şeklinde şeklinde ifade edebiliriz. Sonuç olarakta abdest alınmada kullanılan suyla ilgili. Burada farklı…

Abdulaziz Bayındır: Yani abdesti bozan şeylerin necisliği var bir de kullanılan suyun necisliği var.

Mehmet hoca: kullanılan suların necisliği…

Abdulaziz Bayındır: Peki, elbisenin ve ya namaz kılınan yerin temizliği diye bir kavram var mı orada?

Mehmet hoca: Evet, orada işte diğer mezheplerde aynı işte Maliki mezhepte abdest gerektiren şeyler elbiseye bulaşırsa bazıları namazı bozar bazıları da yıkanması temzilenmesi gerekir. Diğer mezheplerde olan necasetler idrardır, dışkıdır ya da yellenmede abdest gerektirdiği için necaset olarak kabul ediliyor. İrin, yaradan çıkmış olan irinler, meni, mezi bunların hepsi abdest gerektiren şeyler.

Abdulaziz Bayındır: Mezi gerektiriyor mu Maliki mezhebinde?

Mehmet hoca: Gerektiriyor şeyde tehzipte diyor meni, mezi, vedi o şey leş yiyen hayvanın dışkısı ve salıverilmiş tavukların şeysi bunların hepsi aynı namazı bozar ve abdest alınması gerekir.

Abdulaziz Bayındır: Peki, kadınların normal akıntıları, onunla ilgili bir şey var mı?

Mehmet hoca: Onu şey yapmadım.

Abdulaziz Bayındır: Burada şey var bu mesela Hanefiler önden arkadan gelen şeyler dedikleri zaman işte kadınların, bu normal yani insanın ağzı nasıl tükrük salarsa kadınlarda da böyle bir salgı vardır. İşte bu abdesti bozar görüşü Hanefilerde var onun için pamuk tıkar bazı hanımlar bu da herhalde tıbbende zararlı olabilir Mustafa bey öyle bir şey

Mustafa bey: Çok fazla değildir hocam aslında yani çok fazla bir akıntı oluşmaz kapalı ortamda apseleşir.

Abdulaziz Bayındır: Yok yani hanımdan hanıma değişebilir yani ama bir sıkıntı olduğu kesin.

Mustafa bey: Değişebilir, müzmin bir hastalık var, bu akıntının duyamadım olması bir hastalık göstergesidir.

Abdulaziz Bayındır: Yok, normal bir şeyde yani salgı söz konusu, bunu abdest bozucu olarak Hanefiler kabul ediyor. Bu abdest bozucu değil yani ağızdaki salgı neyse o da odur yani. O ne idrardır, ne şudur, ne budur biraz sonra onun gerekçesini inşallah konuşuruz.

Mehmet hoca: Burada o salgının abdesti bozacağını alaşılan ibareler vardır yani iki yoldan çıkan derken idrar ve dışkı kastediliyor diyor kann çıkarsa diyor, adet, hayız kanıysa bozulur diyor, istihaze kanıysa bozulmaz diyor. Başka bir yerde de kurt çıkmış diyor abdesti bozmaz dyor. Bir de sularla ilgili yani bu tür şeylerle abdest gerekirmiş ya da abdest…

Abdulaziz Bayındır: Yanlız şimdi bunu istersen geçmeden şey yapalım. Arapça okudu diye bir ifade var yani normal durumda önden ve arkadan çıkan şeyler abdesti bozar yoksa hastalık varsa abdesti bozmaz. Yani hastalık dediğimiz zamanda bir kişide idrar kaçırma durumu varsa bu abdesti bozmaz. Ya da birisinde sürekli gaz çıkarma rahatsızlığı varsa abdesti bozmaz. Ondan sonra hatta ishal bile abdesti bozmaz tuvalete kadar gidemeyeceği ishal abdesti bozmaz ama necaset konusu ayrı Maliki mezhebinde böyle yani.

Mehmet hoca: İstisnalar var tabi mesela aşırı soğukta mezi çıkmış o da bozmuyor mesela ama normal durumda mezi, meni abdesti bozuyor. Bu su konusunda eti yenen evcil hayvanların hepsinden artakalan suda abdest alabilirsin.

Abdulaziz Bayındır: Yani su artıklarında abdest alınır.

Mehmet hoca: Su artıklarında şey yapılır, insanda öyle fakat diğer mezhepte benzemeyen yer köpekten arta kalan suyla abdest alınır.

Abdulaziz Bayındır: Köpeğin artığı temizdir.

Mehmet hoca: temizdir diyor evcil hayvandan sayıyor. Hadisle ilgili soruyor diyor İmam Malik Arapça okudu Bu hadis rivayet edilmiştir fakat ben hakikatini bilmiyorum.

Abdulaziz Bayındır: Yani o köpeğin yaladığı ben bunu bir türlü mantığıma oturtamıyorum diyor İmam Malik. Hanefilerde oturtamıyor aslında şey olarak.

Mehmet hoca: Arapça okudu “Köpeğin yalamış olduğu tabağın yedi kere yıkanması ile ilgili hadisi, bu hadis rivyet edilmiştir ama ben bu hadisle ilgili gerçeği bilmiyorum” diyor. Bununla ilgili kendisi başka bir hadisi delil alıyor. Sahabeler sormuş peygamer efendimize “ya resulullah! Şu göl dediğimiz suyun toplandığı yer, işte türlü türlü hayvanlar içer, köpek içer” diyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki, Arapça okudu yani “hayvanların karınların taşımış oldukları onlara aittir, kalanı bize aittir.”

Abdulaziz Bayındır: Yani hayvan içtiğini içer gerisi biz içeriz, demiş oluyor.

Mehmet hoca: Hayvan içtiğini içer gerisini biz içeriz manasındaki hadisi delil alarak köpeğinden arta kalan suyu

Abdulaziz Bayındır: Köpeğin artığının içilebileceğini hatta bu konuda bir de ayet var onu da sayıyorlar mı delil olarak?

Mehmet hoca: Evet, Arapça okudu bu ayeti bulamadım

Abdulaziz Bayındır: Yo yo köpeğin ayeti ile alakalı bir ayet var.

Mehmet hoca: (Maide suresi 4. ayet)“mukellibîne tuallimûnehunne mimmâ allemekumullâhu”  

Abdulaziz Bayındır: Veriyorlar mı delil olarak?

Mehmet hoca: Bir yerde gördüm ama şu anda bulamadım.

Abdulaziz Bayındır: Bakın şeyi açın isterseniz Maide suresinin 4. ayetini yani Kur’an sünnet bütünlüğü ile gittiğiniz zaman problemler ne kadar güzel çözülüyor onu da burada görmüş olalım. Burada diyor ki Allahu Teala: “Sana neyin helal kılındığını soruyorlar, deki, temiz olanlar helal kılınmıştır”   temiz olan şey ondan sonra bir de köpekgilerden diyelim Trükçe karşılığı, burada bakalım nasıl tercüme etmiş? Avcı hale getirilmiş ama burada köpek kelimesi geömemiş ama köpekgiller demek lazım yani şu  evet avcı haline getirdiğiniz demiş ama burada köpek kelimesi geçmemiş ama köpekgiller demek lazım yani şu avcı hayvanlar varya tazı, şu, bu falan beki şey devreye girsin diye böyle bir mana vermiştir yani atmacalar şeyler, kuşlar. tuallimûnehunne mimmâ allemekumullâhu fe kulû mimmâ emsekne aleykum”Şimdi köpeğinde avcı hayvan olduğu konusunda hiç bir ihtilaf yok. Köpekte gider yakalar, getirir. Getirirken ister istemez dişleri o hayvanın etine kadar işleyecek yani getirebilmesi için taşıması için. Ne burada ne de başka bir hadisi şerifte hayvanın dişlerinin dokunduğu yeri temizleyin diye bir ifade var. Zaten İmam Malik’in esas gerekçesi bu ayet yani diyor peygamberimiz bu hadisi söylemiş ama ayete bakıyorum ben bir türlü anlayamıyorum, anlıyamıyorum yani niye böyle demiş, diyor. Şimdi burada bakın köpeğin ağzı dokundu diye eğer haram kılınsaydı bu ayette onları yıkayın ondan sonra yiyin demesi gerekirdi.

Bir katılımcı: Yani burada benim kendi babamda dahil mesela av için yetiştirilen köpeğin …. ama normal evcil köpeğin…. yenmiyor yani.

Abdulaziz Bayındır: Tabi öyle bir görüş var işte bu gelenekten kaynaklanıyor, evet.

Abdullah hoca: Bir de şu olabilir, tabağı yalayan köpek direk yeniliyor o tabaktan ama av için yakalanan hayvan sonuçta derisi falan, tüyleri yolunuyor alt taraf tekrar temzileniyor.

Mehmet hoca: Salyasının farklı olduğunu söyleyenler

Abdulaziz Bayındır: İki ayrı şey söylüyorlar o salya konusunda tamam iyi söylediniz. Diyor ki o eğitilmiş olan köpekler bir hayvanı yakalarken ki saldığı salya bir şeyi yerken saldığı salyadan farklıdır. İki ayrı salya şey yapıyor, orada tutarken hayvan çok tabi olarak hayvanın ağzından bulunuan salya şey yapıyor ama bir şey yerken salgıladığı salya farklıdır diyorlar. O iki farkı ayırarak şey yapıyorlar ayrı hüküm veriyorlar.

Mehmet hoca: Farklı olarak Hıristiyan birinden arta kalan suyla abdest alınmaz diyor. Şii mezhebi gibi necis olduğunu mu söylüyorlar yoksa başka gerekçesi mi var bilmiyorum. Yani Arapça okudu diyor.

Abdulaziz Bayındır: Hıristiyana?

Mehmet hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Elini bir yere soktuğu zamanda şey yapılmaz. O zaman Avrupa’da yaşayanların işi zor.

Mehmet hoca: Hırsitiyan olan biri, bir kapta su var, elini batırmış abdest alınmaz diyor. Abdest alınmayan su da içilmez necistir diyor, mezhep anlayamadım bilmiyorum.

Abdulaziz Bayındır: E peki köpeği anlayamadım diyor da bunu nasıl anlamış yani nereden anlamış bunu?

Mehmet hoca: O şey olabilir (Tevbe suresi 28. ayet) innemâl muşrikûne necesun”

Abdulaziz Bayındır: (Tevbe suresi 28. ayet) innemâl muşrikûne necesun” de inançlarıyla alakalı olarak bir necestir başka bir şey değil.

Mehmet hoca: Onu yazmamış zaten burada onu

Abdulaziz Bayındır: Peki içkilerle ilgili hiç biriniz bir şey, içki, içki

Mehmet hoca: Şimdi sarhoşluk diyor uykuya benzer diyor ama içkinin burada dediğim gibi soru cevapla ayani şunu yaparken abdest alınırmı alınmaz mı şeklinde cevap olduğu için sarhoşluk diyor uykuya benzer diyor, sarhoş ayıldığı zaman abdest alması gerekir.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi Maliki mezhebinin görüşünü Haraşi’den almak lazım burada her şey yok, haraşide var her şey.

Mehmet hoca: Çünkü burada asıl amaç şey değil neyin haram ya da helal oduğunu açıklamak değil, neyin abdesti gerektirdiği ya da neyin abdesti bozduğuyla ilişkin olduğu için içki üzerinde durmamış ama içki içmiş sarhoş olmuş, uykuya benzer diyor, ayıldıktan sonra abdest alması gerekir.

Abdulaziz Bayındır: Evet, şimdi bu içkinin necis olduğunu söyleyenlerin dayandığı şu yani Made suresinin 91. ayetini açalım. Yok 90. ayet, diyor ki: “Müminler hamr hamrı peygamberimiz aklı örten yani kişiyi sarhoş eden şey diye tanımladığı için hamrın sıvı maddeolması gerekmiyor yani bu uyuşturucu maddelerde hamra giriyor haplar, şunlar, onlar da hamra giriyor. Çünkü Arapça okudu demiş peygamberimiz “Sarhoşluk veren her şey hamrdır. Sarhoşluk verir dediğiniz zamanda hepsi giriyor. Zaten biliyorsunuz içkiye de uyuşturucu maddeler diye isim verilir. Şimdi burada diyor ki, burada ki ricsun kelimesinden hareketle içkiyi necis saymışlardır. Rics ama rics kelimesi ricsun diye bitmiyor ki “min ameliş şeytani diyor yani “şeytan işi pisliktirdiyor. Şeytan işi pisik başka, kendisinin pis olması aşka bir şeydir. Ondan sonra “istediğinize kavuşmak için ondan uzak durun  diyor. Ondan sonra da anlatıyor “şeytanın bütün isteği içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmaktır, sizi Allahı anmaktan ve namazdan uzaklaştırmaktır.Peki, namazdan uzaklaştırması rics olması dolayısyla değil (Nisa suresi 43. ayet) “sarhoş olduğun zaman namaza yaklaşmayın  diyor ayeti kerime, sarhoşluk burada esas şey yapan bir de burada şuna dikkat edin mesela burada (Maide suresi 90. ayet) ensab, dikili taş Kabe’nin etrafında taşlar dikmişler kurbanları oranın yanında kesiyorlar, şimdi o taşın orada sembol olmasıdır rics olan yoksa taşın kendisinde bir şey yok. O taşın üstüne çıkın namazınızı kılın, o taşın üstüne çıkıp namazını kılan kişiye senin namazın olmadı demez bizim ulemanın hiç birisi.

Mehmet hoca: Duyamadım

Abdulaziz Bayındır:… Duyamadım.Ondan sonra esnab, fal okları bizim şey gibi nedir şey bizim tavla zarı gibi çekiyorlar ya da o tombaladaki numaralar gibi. E peki birisi oradaki fal oklarını cebine koysa da namaz kılsa, fal oklarında necis diyen var mı? Yok. E peki meysir dedi yani kumar, kumar oynayıpta bir adam namaz kılmaya kalksa, tamam o da rics, o da rics. Şimdi bir de burada şeyleri fetva verirken çok dikkatli olmak lazım, dugusal davranmamak lazım. E şimdi içki içmek haram, güzel o ayrı bir konu yaklaşmayın diyor. Ama içki içmiş bir kişi Nisa suresi 43. ayet) “ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayındiyor. Adam ne söleyeceğini bilecek duruma geldi, namaz kılmak istiyorum dedi ama yakalarına içki dökülmüş kardeşim kılamazsın dediğin zaman adam kılamaz bitti o artık kılamaz o orada.

Bir gün Fatih camisinden çıkıyorum, birisi geliyor, sarhoş olduğu belli millet içeri sokmak istemiyor, kardeşim beni niye Allah’ınmescidinden engelliyorsunuz diyor, ben namaz kılacağım. E bu halinle nasıl gelirsin diyor. Ben de dedim ya ne karışıyorsunuz adam ne söylediğini biliyor, Allah’ta bu haldeki kişinin namaz kılabileceğini söylüyor adamda gelip camide namaz kılacak, o anda tevbe etmiş olabilir, değil mi bu? Yani tevbenin bir şeyi yok ki, o anda o adam tevbe etmiş olabilir, neyse adam girdi içeri namaz kıldı. Şimdi bu adama ilaveten yani bu adama deseniz, kardeşim, bir yerine mutlaka damlamıştır yani damlamaması mümkün değil, dökülmüştür bir tarafına bu ikisini birbirine karıştırmak bunlar yanlış şeyler yani. Bilmiyorum mesela Tıp’ta siz alkolü kullanıyorsunuz temileyici madde olarak, değil mi? Yani şimdi onları birbirine karıştırmayacaksınız sonra burada hamr kelimesine gelenekte içki diye anlam verildiği için bu defa diğer uyuşturucular hükümsüz kalıyor. Ama peygamberimiz öyle demiyor ki. Ne diyor? Arapça okudu “sarhoşluk veren herşey sarhoşluk veren dediği an hepsi giriyor. Hamrda da zaten Alahu Teala bir ayırum yapmıyor ki. Evet, bütün buralarda bu meslelerin düzenlenmesi gerekiyor.

Enes Alimoğlu: duyamadım Arapça okudu diyor

Abdulaziz Bayındır: Yani rics diyor pisliktir kazurat diye Türkçe’ye çevirebililir….

Enes Alimoğlu: Arapça okudu tiksinilen şey…

Abdulaziz Bayındır: Tiksinilen şey, evet

Enes Alimoğlu: Arapça okudu.

Abdulaziz Bayındır: Dört gruba ayrılır diyor rics.

Enes Alimoğlu: Arapça okudu tiksiniyor

Abdulaziz Bayındır: Tabiat olarak yani insanlar fıtrat olarak tiksinir ve gerçekten yani şurada bir insan pisliği falan gördüğünüz zaman herkes bu ne böyle falan diye içeri girmek istemez. Fıtrat olarak yani Arapça okudu

Enes Alimoğlu: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Aklen tiksinir işte içki insanı gerçekten yani kötü duruma getirdiği için yani

Enes Alimoğlu: Arapça okudu var.

Abdulaziz Bayındır: Ya da şeriat açısından tiksindirilir mesela birisi çıkar der ki ya domuzun nesi va kardeşim hatta domuzun neyine konferansta verebilir ama madem dinimiz yasaklamış o da şeriat açısından tiksindirilir.

Enes Alimoğlu: Arapça okudu diyor bu da meyteyi misal veriyor.

Abdulaziz Bayındır: Bunların hepsi birlikte olabilir.

Enes Alimoğlu: meyteyi misal veriyor

Abdulaziz Bayındır: Evet, ölü hayvanda olduğu gibi…

Enes Alimoğlu: Bunun manevi pislik olduğunu da (Tevbe suresi 125. ayet)“Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fe zâdethum ricsen ilâ ricsihim

Abdulaziz Bayındır: Bir de manevi pislik olarakta “kalplerinde pislik olanlara Allah pisliklerine pislik katar ifadesi bunlar manevi pisliktir.

Enes Alimoğlu: Evet, bitti.

Abdulaziz Bayındır: Evet yani bu şeylerde tekrar edeyim yani sen bir şey konuşacakmısın? Evet Rüstem Vasipov Rusça bölümünün hocalarından.

Rüstem Vasipov: Biz bu konuda temizlik ve necaset konusunda son yazılan makaleler ve tezlere baktık. İçinde tabi bir çok makale vardı bu konuda 2000’den sonrakilerini kendimiz için ayırdım. Hepsi neredeyse aynı konularda yani temzilik necasetle bağlantısını yapsak aynı yani. Hanefi mezhebi…

Abdulaziz Bayındır: Yani yeni bir şey yok.

Rüstem Vasipov: Yeni bir şey yok. İsimlerini çalışmalarını okursak, ibadetlerde temizlik şartı sonra dinlerde temizlik anlayışı Hanefi ve Şafilere göre temzilik bu gusülle ilgili ayrıntılar olabilir. Her yönüyle temizlik işte orada da bazı konuları almış, Bazi derken genel konular…

Abdulaziz Bayındır: Bu çalışmaları nereden aldın?

Rüstem Vasipov: Bu çalışmalar İSAM’dan

Abdulaziz Bayındır: İSAM’dan çünkü orada İslami Araştırmalar Merkezi, Diyanet İşleri Başkanlığının bütün tezler, makaleler, çalışmalar bir yerde birleştirilmiş vaziyette, oradan evet. Yani yeni bir şey yok.

Rüstem Vasipov: Yo fazla bir şey yok, mezhepler üzerine bu kadar….

Abdulaziz Bayındır: Bizim şeyler işte dün Suudi Arabistan’dan bir karı koca geldi burada işte hanım, oranın en büyük ünivesitesinin hocalarından ve bir bölümün başkanı. Burada biraz konuştuk, biz bazı şeyler konuşunca kadın şöyle güzel bir tesbiti vardı. Diyor ki, ya diyor tefsir yazanlar, kendisi Arap dili uzmanı Arap dilinde mütehasıs, ben hep şunu gördüm diyor, bir şey yazanlar hiç Allah ne demiş diye bakmıyorlar, tefsir bile yazsa, öncekiler ne demiş diye dolduruyorlar. Ya bir de Allah’ın ne dediğine baksana. Bizim şeylerde böyle biz de yazılan tezler, makaleler, şunlar, bunlar eskiler ne demiş?

Medine de onların Zirve dedikleri bir hoca ile müzkaremiz olmuştu. Ben Kur’an’ı Kur’an’la açıklıyorum. Ne yapıyorsun dedim? İşte bir örnek verdi bütün usül kitaplarında geçen bir örnek bunu yapıyorum. Onu dedim zaten herkes yapıyor, sen ne yağıyorsun dedim. Bak dedi Abdulaziz bey bn sana tavsiyede bulunyım dedi öyle kimsenin demediği şeyi söyleyipte niye düşmanını üzerine celbedeceksin ben herkesin söylediğini söylerim hiç kimse bana laf söylemez. Şimdi bana çok laf söylendiğini onlarda biliyorlar ya. Niye böyle yapıyorsunda milletin düşmanlığını celbediyorsun. O zaman dedim niye yazıyorsun kardeşim bunlar zaten kitaplarda var bir de millet senin kitaplarını okumakla mı meşgul olsun, onlar kitaplar da zaten var.

Hakikaten yani insanlar bu şeyi niçin söylemişler, söyledikleri doğru mu, değil mi diye onun üzerinde bir çalışma yok. Şimdi şuraya bir bakın tekrar başa dönelim Maide suresinin 6. ayetini hatta ilk önce okuduğumuz Müdessir suresinin 3. ayetiydi galiba, 4. ayeti mi? Müdessir suresinin 4. ayeti Muhammed sallallahu aleyhi ve sllmin ilk aldığı emirler “elbiseni tertemiz tut diye. Şimdi “Elbiseni tertemiz tut diyor ki bizim içinde bir emirdir aynı zamanda. Bunu bir de namaza kalktığınız zaman şunları şunları yapın emrini alın ve ondan sonra şunu söylüyor Allahu Teala yani namaza kalkan kişinin cünüpse gusül abdesti almasını eğer tuvaletten gelmişse o zamanda normal abdest almasını söylüyor. Normal abdest alırken iki organını yıkamasını, iki organını mesh etmesini bildiriyor burada sonra bunu söylüyor. Diyor ki: (Maide suresinin 6. ayeti) “Allah size zorluk istemiyor yani namaz kılalım ama abdesti kim alacak yani bu bayağı sıkıntı. Temiz olanızı istediği içinde su bulamazsanız toprakla da gene bir temizlik yapın demiş oluyor teyemmümde “Allah sizin temiz olmanızı istiyor Nerede? Namaz kılarken, e temiz olmamızı istiyorsa e tabiki “elbiseni temizle emri ister istemez akla gelecektir.

Şimdi temiz, ne zaman bizi temiz saymıyor Allah bu ayetlere baktığımız zaman? Bir tuvaletten geldiğimiz zaman temiz saymıyor. Peki, tuvaletten gelme insan niye tuvalete gider? Bir ihtiyacı olduğu zaman gider değil mi? Yani büyük abdesti ya da küçük abdesti geldiği zaman tuvalete gider. Peki, bir kişi mezi için tuvalete giden bir insan var mı? O zaman bundan dolayı niye abdestin bozulacağını söylüyorsunuz ki? Yani kadın olsun, erkek olsun cinsel istek duyduğu zaman o organda meydana gelen yaşlık. Bundan dolayı tuvalete giden kimse yok. Bununla ilgili rivayetler var, bazı rivayetlerde abdestin bozulmadığı, bazı rivayetlerde bozulduğu. Bazen insan düşünür o düşünmekten dolayı mezi gelir hatta namaz kılarken de olabilir, mümkündür. Peki, bundan dolayı niye abdest bozulur diyor sunuz ki, deliliniz ne? Ondan sonra diyorsunuz ki kadınların normal durumdaki adetle alakası olmayan akıntıları abdesti bozar diyorsunuz, pamuk tıka, niye pamuk kullandırıyorsunuz ki, tuvaletle ne alakası var. Hangi kadın, o akıntıdan dolayı tuvalete gider? Siz pamuk kullanın dediğiniz için kimse görmesin diye oraya gider yoksa tuvalet ihtiyacı olduğu için değil. Bundan dolayı niye bu insanları sıkıntıya sokuyorsunuz?

Ha bir de cünüplükten dolayı yıkanın dediğine göre ve bunu da temizlikle irtibatlandırdığına göre o zaman cünüplüğe sebep olan bir meni olayı var. Sadece meni olsa meninin çıktığı yeri yıkamak gerekir. Öle demiyor tüm vücudunuzu yıkayın diyor, fe ittahherû  tümüyle yıkayın. Niye tümüyle yıkayın diyorsunuz? Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin çok güzel bir ifadesi var. Evet, Mustafa bey bu sizi ilgilendiriyor daha çok. Mustafa bey bizim tabipler kurulu başkanımız, Allah razı olsun. Peygamberimiz şöyle diyor, diyor ki, Arapça okudu “Her kıl kökünde bir pislik vardır diyor. Demek ki, insanlar cünüp oldukları zaman vücut hücre ağızlarından dışarıya bir şey neşrediyor. Ondan sonra Arapça okudu “O kılları ıslatın deriyi temizleyin  diyor. Yani sadece şeyin çıktığı, meninin çıktığı yer değil ama demekki o kıl köklerinde ki necaset elbiseye bulaşan türden değil onun için elbiseyi temizleyin demiyor. Buradan da anlıyoruz yani bir temizlikle alakalı öyleyse o zaman burada asıl kirlenmenin sebebi menidir, öyleyse onun da necis olması gereiyor. E şimdi bir de kadınların adet kanamaları var. Allahu Teala kanı pis sayıyor “ev demen mesfuhan  diye şeyde geçti  Enam 145’te geçti “akan kan  diye. Adet kanamalarında da bir kan akıntısı söz konusu. Orada da Bakara suresinin 222. ayetini açarsak

Rüstem Vasipov: Hocam bu gusül meselesini doktordan sordum şimdi biz dini konuda biliyoruz yani yıkanmak lazım tüm vucudu dedim doktor bey neden böyledir. Dedi ki ben din konusunda bilmiyorum ama diyor tıbben diyor bir insan diyor haz aldığı zaman vüut bir sıvı salgılıyormuş, o zararlıymış yani o sıvıyla dolaştığı zaman rahatsız ediciymiş öyle hissetmez ama rahatsız ediciymiş, öyle ifade etti bana.

Abdulaziz Bayındır: İşte peygamberimizin açıklaması onu çok ayrıntılı bir şekilde ifade etmiş oluyor. Her kıl kökü diyor, değil mi?

Bir katılımcı: Ne dediğini duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Onu Mustafa beyin söylemesi lazım.

Mustafa bey: aktivite de siz terlersiniz normalde kıl köklerinde salgısı vardır çok az miktarda sonuçta …bir şehvetle oluşan güçlü bir aktivite sonrası temizlenmeyi kasttetiği …

Abdulaziz Bayındır: Şehvetle oluşanla öbürü arasında bir fark olmalı.

Mustafa bey: Elbetteki şu an tesbit ettiğimiz farklı bir şey yok yani bunu ölçme imkanımız yok ama elbetteki terleyen bir insanda olduğu gibi bunun arka planında bir şehvet var sonuçta kontrol edilmesi gereken nefsimizin …gereken bir durumu onu …

Abdulaziz Bayındır: Mesela bakın spor yaptığınız zaman ki ter sizi rahatlatır ama cinsel ilişkiden sonraki şey insanın üzerinde büyük bir ağırlık meydana getirir ve şeyde

Mustafa bey: Bu bizim bakışımız bunun batı toplumunda çok daha farklı lazım yani…

Abdulaziz Bayındır: Batı toplumu yani insanlar bir alıştılar mı unutuyorlar ondan sonra başka sebeplerden arıyorlar onu.

Mustafa bey: ….manevi bir kirden ziyade zahiri bir kirin…

Abdulaziz Bayındır: Peki, birde şu ayeti okuyayım, Bakara 222 “Sana kadınların kanamalarından soruyorlar ister adet kanaması ister loğusalık kanaması olsun hepside burada giriyor. “De ki: o bir sıkıntıdır, eziyettir.  Bunlarda “kanama dönemlerinde kadınlardan uzak durun kadınları rahat bırakın yani “temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın Yani ilişkiye girmeyin. Şimdi burada temizleninceye kadar, temizlenen o kanın temizlenmesidir şimdi demek ki o kan geldiği sürece Allah onu temiz saymıyor. Şimdi bazıları diyor ki, efendim bu tabi bir şey niye namaz kılmasıınlar ki, bu kadının elinde olan bir husu değil. Tamam o tabi de tuvalete gitmek gayri tabi bir şey mi? Yani insanın büyük abdesti, küçük abdesti geldiği zaman tuvalete gitmesi tabii değil mi? O da tabii, o da nasıl işte az önceki ayette okduğumuz gibi nasıl temizlik sayılmıyor, kirlilik sayılıyorsa o da aynı…Ondan sonra bir insanın eşiyle ilişkiye girmesi tabi değil mi? O da son derece tabi bir şey…Yani bu tabi diye karşı çıkmanın bir anlamı yok.

Yani bir çok kimse, son zamanlarda tabi Kur’an’ı Kerim’e yöneliş var, herşeyin bir istismarı oluyor, bu defa da Kur’an’ı keyiflerine uyduranlar başladı ortaya çıkmaya. Allah sanki o elçisini boşuna göndermiş, sanki o elçi bize hiç bir konuda örnek değil, elçiyi devre dışı bırakıyorlar. Şimdi bir grupu var, Kur’an’ın hakikatleri diyerek 500-600 ayeti kendi kafalarına göre almışlar onu, Allah’ın kitabı odur diyorlar artık bu kitabı tarihe gömmüşler, Kur’an’ın hakikatleri diyerek, işte bir takım risaleleri Allah’ın kitabı yerine koyup şey yapan bir grup var bugün demek Kur’an ikiye ayrılıyor, hakikati olan olmayan, hakikat olmayanları ayırmışlar, başka bir anlamı yok. Ondan sonra ve kesinlikle Kur’an’ı şeye almıyorlar varda yokda risaleler, başka bir şey yok, bir grup böyle. Kur’an tarihe gömülmüş vaziyette.

Bir grupta var tutuyor Alllah’ın elçisini örnek olmaktan çıkarıyor ondan sonra, efendim işte adetli kadın namazda kılar, yaw kardeşim oruç tutar doğru çünkü orucun temizlikle ilgisi yok, yeme, içme, cinsel ilişkidir yasak olan oruçta. Oruçlu kişinin abdesti de bozulur abdest alır, rüyada cünüpte olsa orucu kaçmaz cinsel ilişkiye girmedikten sonra çünkü orada temizlik şartı yok. Ama namazda temizlik şartı var, işte ayet ve peygamberimizin emirleri ve Ayşe validemiz ne diyor, “adet olurduk  diyor, “oruç tutmamız emredilirdi ama namaz kılmamız emredilmezdi diyor, bu da temizlik şartı var.

Dolayısıyla şimdi insanlar kendi kafalarına göre din uyduruyorlar çünkü dinsiz olunmuyor. Hiç kimse dinsiz olamaz, en ateisti de dinsiz olamaz, en dindarı da dinsiz olamaz. Çünkü mutlaka yani Allah’ın var ve bir olduğunu iliklerine kadar hissetmeyen bir tek insan yoktur yeryüzünde. Ona karşı görevlerinin olduğunu da biliyor, Allah’ın emrettiği gibi yapmıyorsa canının istediği gibi yapması lazım, canının istediği gibi yaptığında Allah kabul etmediği için o da kafirlik oluyor, bunlara çok dikkat etmek lazım.

Evet şimdi sorulara geçelim.

Rüstem Vasipov: Benim ilgimi çeken bir çalışma vardı o da Bakü Devlet Üniversitesinde İlmi bir dergi şeyinde tamamlanmış çalışma var. Şöyle başlığı Kutsal Dinlere mahsus bir temizlik şekli gusül abdesti, bütün dinleri ele almış, hangi dinlerde nasıl bir temizlik şeyi varmış.

Abdulaziz Bayındır: Gusül abdesti hepsinde de gerekiyor, değil mi?

Rüstem Vasipov: 2006’da basılmış.

Yahya Şenol: Evet, bu üç taşla temizliğin yeterli görülmesi peygamberimiz döneminde madem bu temizlik yeterli görülüyor bugün için demiş, sadece tuvalet kağıdıyla temizlik yeterli olur mu? Yani su kullanmadan.

Abdulaziz Bayındır: Evet tabi sadece tuvalet kağıdıyla temizlik yeterli olur. Su varsa su kullanmayı da ihmal etmemeli ama orada yeterli görüldüğüne göre bugün olmaz diyemeyiz, tuvalet kağıdı da olabilir.

Yahya Şenol: Deterjan gibi kimyasal maddeler karışmış olan sular necismidir?

Abdulaziz Bayındır: Deterjan necis değil ki, deterjan necis olsa onunla yıkanan elbiselerle namaz kılnmaması gerekir onlarda necaset söz konusu değil ama insan sağlığına zararlılığı ayrı bir konu.

Yahya Şenol: Bu camilere abdest alıp ıslak ayaklarla girmekle ilgili bir soru var.

Abdulaziz Bayındır: Abdest alır, ayaklarınızı güneşe serersiniz kurur ondan sonra girersiniz.

Yahya Şenol: Yani diğerleri onların bastığı yere secde ediyor diyor.

Abdulaziz Bayındır: Tabi ki camiye giren insanlar dikkat etmeliler ama kurutacağı bir yer varsa kurutsun herkesin elinde bir mendili bir şeyi olmaz ki, ayağını kurutsunda girsin diyelim.

Yahya Şenol: Peki, hangi miktarda necaset namaza engel olur? El ayasını geçmeyecek şekilde…

Abdulaziz Bayındır: İşte bu Şafi mezhebinde bir sınır yok, Malikide de yok değil mi?

Enes Alimoğlu: Hanefilerde necis hafif olsa duyamadım

Abdulaziz Bayındır: duyamadım var mı Malikilerde? Hanefileri biliyoruz canım ben Malikileri sordum. Şimdi Şafilerde azı çoğu yok gözünüzle farkedebildiğiniz bir necaset namaz kılmaya manidir. Dolayısıyla onu temizlemek lazım. Temizleme de de üç kere yıkamak gerekiyor, eğer tabi köpeğin dışında, Hanefilerde de öyle üç kere yıkamak ya da toprakla ovacaksanız izinin kalmaması gerekir fakat kansa izini gidermek zorsa o zaman oradaki işte yine üç kere yıkamak yeterli. Ya da işte ovabildiğiniz kadar ovmak yeterli şimdi Hanefilerde el ayası kadar varsa el ayası kadarı namazı bozmaz ondan biraz daha fazlası bozar hükmü var ki bu gerçekten insanları oldukça rahatlatan bir şey. Şimdi biz şehirde yaşayan insanlar olarak bize bu biraz fantazi gibi gelebilir gereksiz gelebilir ama bu hüküm dünyanın her yerinde her şartta yaşayan insanlarla ilgilidir. Şimdi öyle yerler var ki sen şimdi her gün elbise değiştiriyorum diyorsun ama öbürü aylarca değiştiremiyor. Elinde fırsat olsa belki günde iki kere değiştirecek ama aylarca değiştiremiyor elbisesini yani şartları ona uygun. O adamda namazını kılacak dolayısıyla verilen hüküm herkesi ilgilendirecek şekilde verilmeli. Ondan sonra Hanefilerde bu pislikler bir sıvıya karışırsa temiz bir sıvıya ona haifif necaset deniyor o da elbisenin dörtte birine kadar şey yapıyor, dörtte birine ulaşmadıkça onunla namaz kılınabiliyor, öyle bir görüş var Hanefilerde.

Yahya Şenol: Necis bulaşan eşyaları kırklamak diye bir şey var mı?

Abdulaziz Bayındır: Şimdi bir şeye mesela bu bardak gibi necaseti emmeyen şeyler madenler, camlar, porselenler falan onu sildiğiniz zaman orada herhangi bir izi kalmadığı zaman temiz sayılır bir şey olmaz. Ya da yıkadınız izi kalmadı temiz sayılır. Orada kaç kere olması önemli değil ama bir de elbise gibi sıvıyı emen şeyler var, o sıvıyı emdiği zaman o şeyden kabası gittikten sonra üç kere yıkanır, her defasında sıkılır, üçüncüsünde artık temiz sayılır. Evet başka neydi? Soruya cevap verdim mi başka bir şey kaldı mı?

Yahya Şenol: Kırklamak…

Abdulaziz Bayındır: Kırklamak diye bir şey yok ama şu var mesela tahta gibi bir yere pislik girmiş artık onu kazıtarak, güneşte kurutarakta temzileme imkanı vardır. Mesela toprağa bir pislik karışmışsa toprağın güneşte kuruması ile bir de o pisliğin kalıntılarını giderdiğiniz zaman o temiz olur.

Bir katılımcı: Kadınlar özel hallerinden tamamen temizleninceye kadar genelde onun üzerinden gusülü gerekli görülürde böyle bir anlam çıkıyor mu?

Abdulaziz Bayındır: Şimdi bu orada bir yorum o, ayetten net bir şekilde anlaşılmıyor gusül, o yorumu gerektiriyor, tam bir temizlenme olduğu zaman, eşiyle ilişkiye girmesi açısından o şey yapılıyor, ilişkiye girebilir diyor, Hanefiler diyor ki bir namaz vakti geçmeli ya da yıkanmalı ama şey olarak adetten temzilendiği zaman ben şu an aklıma gelmedi adetten temizlenmiş olan kadının da yıkanmasına dair hadis var mı?

Yahya Şenol: Hadis var, zaten ayette ben yani Hanefilerin o görüşünün doğru olmadığı kanaatindeyim. Çünkü ayette iki farklı kelime kullanılıyor (Bakara suresi 222. ayet)“ve lâ takrabûhunne hattâ yathurne yathurne kelimesi kadının doğal temizliği kendi elinde olmadan yani adet ve loğusa halinin bitmesi sonra fe izâ tetahherne yani bu kadının bu ikinci bir temmizlik kendi başarabileceği bir şey, gusül abdesti alması.

Abdulaziz Bayındır: Kendi isteyerek yapacağı temizlik geliyor

Yahya Şenol: Gusül abdestini aldıktan…

Bir katılımcı: …bittikten sonra temiz

Yahya Şenol: Tabi adet ve loğusalık hali bitecek kesilecek, tamamen doğal yolla ondan sonra kadın gusül abdestini aldıktan sonra ancak eşiyle birlikte olabilir.

Abdulaziz Bayındır: Doğru, doğru Yahya’nın dediği doğru.

Bir katılımcı: Namaza da yaklaşamıyor?

Yahya Şenol: Tabi,

Abdulaziz Bayındır: Yani iyice temzilenecek adetten fe izâ tetahherne ile şey hattâ yathurne

Yahya Şenol: anlayamadım uyuşuyor şu adetli kadın ve loğusalık olan kadın neden namaz kılamaz diye çok soru soruluyor ya ben hani dün akşam SUSEM’de bu dersi anlatmıştım, orada da şunu söylemeye çalıştım. Şimdi ayette fe izâ tetahherne gusül abdesti ya, kadın bu gusül abdesti alma durumuna ancak ne zaman gelebiliyor? hattâ yathurne yani doğal yoldan temiz olunca ancak gusül abdesti alabiliyor, doğal yoldan temiz olması da adetin tamamen kesilmesi, loğusalık halininde tamamen bitmesi. Dolayısıyla, kadın bu doğal yoldan temiz hale gelmeden gusül abdesti alamıyor.

Abdulaziz Bayındır: Alsa da o temizlik sayılmaz.

Yahya Şenol: Olmuyor gusül abdesti alamıyor bu yüzden kadın namaz kılamıyor yoksa başka bir sebepten dolayı değil. Şimdi deniyor ki, erkekler gusül abdesti alması gereken bir durumda hemen alıyor, namazını kılıyor, kadın niye alamıyor? Kadında bundan dolayı alamıyor.

Abdulaziz Bayındır: Kadında alıyor, kadında şey cünüp olduğu zaman alıyor, kalkıp kılıyor farkı yok ki ama bu ayrı bir şey.

Yahya Şenol: İkisi farklı gruba

Abdulaziz Bayındır: Bu ayrı bir temzilik durumu

Yahya Şenol: Yani doğal yoldan kesilme olmadan adet ve loğusalıktan kadın gusül abdesti alamıyor bu yüzden eşiyle birlikte olamaz ve bu yüzden namaz kılamaz.

Bir katılımcı: Ama beyefendi sanki şey dedi tam okumadım ama sadece duyabildiğim kadar adetle cenabeti ayıran hocalara gibi anlayamadım…hani böyle bir ayırım var mı diye?

Yahya Şenol: Ayırım var tabi kendi ayrılmış.

Abdulaziz Bayındır: Adetle cünüplük arasında ayırım var tabi, cünüplük bir an için olur arkasından yıkanırsınız ama adet ya da loğusalık kadının elinde değildir yani o belli bir süre, o bitmeden yıkanmaya sıra gelmiş olmaz. O arada yıkanıyorsa kendisi için başka maksatlarla yıkanıyor demektir, gusül sayılmaz.

Bir katılımcı: Bittiğinde vakti giren namazı gusül etmeden kılabilir mi?

Abdulaziz Bayındır: Yok kılamaz

Yahya Şenol: Gusül abdesti alacak illaki.

Abdulaziz Bayındır: fe izâ tetahherne dediği için temizlenmesi lazım. Bitti mi? Peki, hepinize teşekkürler.

Tüm Mukayeseli İlmihal Dersleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Oruç 13 Temmuz 2013
2 Ramazan ve Oruc Bakara Suresi 183-187 Ayetler 6 Temmuz 2013
3 Namazda Oturus 22 Haziran 2013
4 Namazda Secde ve Oturuş 15 Haziran 2013
5 Namazda Ruku, Secde ve Oturuş 8 Haziran 2013
6 İmamın Arkasında Kıraat, Ruku, Secde ve Ka’de 1 Haziran 2013
7 Namazda Kıraat – 2 18 Mayıs 2013
8 Namazda Kıraat(Zikr) 11 Mayıs 2013
9 Namazda El Bağlamak – Sorular ve Cevaplar 20 Nisan 2013
10 Namazda El Bağlamak 20 Nisan 2013
11 İftitah Tekbiri 13 Nisan 2013
12 Namaz’da Niyet 6 Nisan 2013
13 Kerahat Vakitleri 23 Mart 2013
14 Sabah Namazının Vakti 16 Mart 2013
15 Namaz Vakitleri – 2 9 Mart 2013
16 Namaz Vakitleri – 1 2 Mart 2013
17 Namazda İstikbal-i Kıble 23 Şubat 2013
18 Namaz Kılınabilen Kılanamayan Elbiseler, Başörtüsü 16 Şubat 2013
19 Ezan, Kamet ve Sala 9 Şubat 2013
20 Kur’an’da Salat Kavramı 5 Ocak 2013
21 Kadının Özel Halleri 29 Aralık 2012
22 Özürlünün Abdesti 15 Aralık 2012
23 Teyemmüm 8 Aralık 2012
24 Gusül 1 Aralık 2012
25 Abdesti Bozan Haller 24 Kasım 2012
26 Abdest Alırken Ayakların Meshi Meselesi 17 Kasım 2012
27 Abdest 10 Kasım 2012
28 Kur’an ve Sünnet’e Göre Necis Olan Şeyler 3 Kasım 2012
Kuran Dersi Canlı Yayın