Gusül

1 Aralık 2012 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli İlmihal Dersleri

Elhamdulillahirrabbil alemin vel akibetülil müttakin vessalatu vesselamu ala resuline Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Bir süredir ilmihal konuları üzerinde duruyoruz biliyorsunuz, bundan önce abdest, mesih konuları incelendi, şimdi gusül abdesti konusunu incelemeye başlıyoruz. Bununla ilgili Kur’an’ı Kerim’de iki tane ayet var. Bir tanesi Nisa suresinin 43. ayeti, orada Allahu Teala şöyle söylüyor “Müminler ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın, cünüpken de namaza yaklaşmayın, yıkanmadıkça namaza yaklaşmayın ama yolcu halinde olursanız o başka” yani yolcu hali dışında yıkanmadan cünüpken de namaza yaklaşmayın. “Hasta, yolculuk halinde olursunuz ya da sizden birisi ihtiyacını karşılamış olarak tuvaletten gelirse ya da kadınlarla ilişkiye girmiş olursanız su da bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin.” Şimdi burada “ev lâmestumun nisâe” bu ayette cünüplüğün tek delili “kadınlarla ilişkiye girdiyseniz” cünüplüğün tek delili bu, ondan öncekiler hastalık cünüpte de olur, başkasında da olur yolculuk hali ikisinde de olur, tuvalete gitmiş olmak ikisinde de olur. Ama sadece cünüpte olan “ev lâmestumun nisâe” kısmıdır. “Su da bulamazsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin” Şimdi bu ayet öbür ayetten Maide 6. ayetten önce inmiştir. Burada su bulamazsanız dendiği için demek ki abdest alınıyordu su bulunulduğu zaman zaten başlangıçta da cünüpken yıkanmadıkça namaza yaklaşmayın, yolculuk hali başka dedi. Burada yolculuk haline hastalığı da katmış oldu. Cünüpsünüz su bulamadıysanız temiz toprakla yani toprağın üst kısmında bulunan temiz şeylerle teyemmüm edin. Saiden kelimesinden toprağın üstünün, saide yukarıya tırmanma manasına geliyor yani toprağı eşlemenize gerek yok yani üstte gördüğünüz kısım yeter size. “o toprakla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin, kollarınızı mesh edin, Allah gafur ve rahimdir” Şimdi burada “tagtesilû” diyor yani cünüp olan kişinin yıkanması gereği ortaya çıkıyor. Yolcuyken de su bulamadığı takdirde yani yolcu su bulursa yine yıkanacak ama su bulamazsa teyemmüm edecek. Peki, yolculuk dışında teyemmüm olur mu? O da yukarıda ki hastalık sebebiyle olabilir “in kuntum mardâ” diyor.

Şimdi bundan sonra inen Maide suresinin 6. ayetinde de Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Müminler namaza kalktığınız zaman” burada abdestle ilgili ayrıntı veriliyor daha önce verilmemişti. Şimdi bir husus var onu tabi sık sık dile getirmemizde fayda var. Unutulmuş bir görevdir, Kur’an’ı Kerim önceki kitapları tasdik eden bir kitaptır. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemde önceki kitapları tasdik eden bir nebidir. Biz de onun görevini devr almış olan yani Kur’an’ı Kerimi tebliğ manasında onun görevini devr almış bizlerde bütün çalışmalarımızda önceki kitaplara vurgu yapmak zorundayız. Neden vurgu yapmak zorundayız? Çünkü Ali İmran suresinin 81. ayetinde Allahu Teala şöyle buyuruyor :“Allah nebilerin kesin sözünü almıştı, size bir kitap ve hikmet veririmde sonra size bir resul gelirse, sizinle beraber olanı tasdik eden bir resul gelirse ona mutlaka inanacak ve ona yardımcı olacaksınız.” Şimdi burada nebilerden alınan misak dediğimiz zaman resulullah salllalahu aleyhi ve sellemin öncesi Musa aleyhisselam ve İsa aleyhisselamdır. Size bir resul gelirse ifadesinde tabiî ki Muhammed sallalahu aleyhi ve sellem, İsa leyhisselam ve Musa aleyhisselamla karşılaşmış değil, o zaman bundan maksat bu bir mecazi ifadedir, size inananlara yani nebilerden alınan söz aslında onlara inananlardan alınan sözdür.

Dolayısıyla Yahudiler, Hıristiyanlar ve bunu da çok genişletmek lazım Zerdüştler, Sabiiler biraz daha genişletebilirsiniz Brahmanlar, Budistler dünyanın tamamının üzerinde genişletmek gerekir. Yani burada Müslümanların çok ciddi bir dinler tarihi çalışmasını yapmaları icap ediyor ki, bulundukları toplumun dini arka planına hitap ederek hareket etsinler. Diyor ki Allahu Teala: “Onlardan kesin söz aldık sizinle beraber olanı tasdik eden bir resul gelirse ona inanacaksınız” O zaman onlar için inanmak görevinin doğması onların yanında olanı tasdik etmeyle bağlantılıdır. Öyleyse Yahudilerin ve Hıristiyanların yani ilk başlangıçta Muhammed aleyhsselama inanması için onlarda olanı tasdik etmesi lazım zaten Enam sursinin 90. ayetinde Allahu Teala, tüm nebilere atıfta bulunduktan sonra “Onlar Allah’ın doğru yolunda kabul ettiği kişilerdir, sen onların yoluna uy” diye emir veriyor. Şimdi “onların yoluna uy” ifadesi şunu gösteriyor. Demek ki resulullah sallallahu aleyhi ve sellem başlangıçta onlar gibi hareket ediyor. Namaz kılma emri aldığı zaman onlar nasıl namaz kılıyorsa aynı şekilde namaz kılıyor aynı şekilde namaz kılınca da, o insanlar, Ha işte demek ki bizim beklediğimiz resul gelmiş diyorlar kendi içlerinden yani onları tasdik eden birisi gelmiş oluyor. Bu sebeple ilk ayette yani Nisa suresinin 43. ayetinde abdest tarif edilmiyor sadece su bulamazsanız teyemmüm edin deniliyor. Bu demektir ki abdest o günkü ehli kitabın aldığı şekilde bir abdestti. Gusülde de yani yıkanıncaya kadar diyor, orada da bir tarif yok, su bulamazsanız demek ki onlarında cünüplük halinde yıkanmaları söz konusu. Böylece arka plana vurgu yapılıyor, bu resulullahın onları tasdik eden bir nebi olduğunu gösteriyor.

Peki, şimdi biz resulullahın mesajını insanlara ulaştıran kişileriz değil mi yani Kur’an’ı azümmuşanı ulaştıran kişileriz. Biz gittiğimiz yerlerde aynı davranışı göstermek zorundayız ki o insanların bizim götürdüğümüz meseja inanma mecburiyetleri doğmuş olsun. Yani onların arka planıyla sürekli ilişki içersinde olmamız lazım. Tekrar edeyim bu da ciddi bir dinler tarihi çalışmasını gerektiriyor. Burada o grubun arka planında bir ilahi kitap olabilir de olmayabilir de. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin elçi olarak geldiği bölgede Mekkeliler kendilerini İbrahim aleyhisselama inanan kişiler olarak takdim etmişlerdi ve İbrahim aleyhisselamın soyundan olduklarını biliyorlardı ve öyleydi gerçekten. İsmail aleyhisselam orada büyümüş ve onun soyundan gelmişlerdi ve İsmail aleyhisselam, İbrahim aleyhisselamın oğludur biliyorsunuz. İbrahim dinindeniz diyen bu insanlara Kur’an’ı Kerim sürekli kendi babalarını zikrederek tebliğde bulunuyor. Ne diyor: (Hac suresi 78. ayet) “Babanız İbrahim’in dinine uyun” diye söyleniyor. Yani Mekkelilerin her birirsinin babası yani büyük babası (Hac suresi 78. ayet) “Babanız İbrahim’in dinine uyun” ve onlar müşrik olduğu için sık sık (Nahl suresi 123. ayet)“o müşrik değildi” diyor Bak siz müşriksiniz o değildi diyor. Ve bu şeyde İbrahim aleyhisselamın dininden bize kalan birçok ibadetler var. Namaz da onlardan bir tanesi, zekâtta onlardan bir tanesi ama en çok bilinen hacdır. Mesela hac la ilgili olarak hiçbir ayrıntı verilmez Kur’an’ı Kerim’de hep eskiye atıfta bulunulur, bilinen, bilinen, bilinen, bilinen denilir. Burada ne olmuş oluyor? Mekkeli şunu söylemek zorunda kalıyor, bu şahıs bizim mensup olduğumuzu söylediğimiz dini önemsiyor ona vurgu yapıyor. O zaman da o insanlarda inanma algısı ortaya çıkıyor. Demiyorsunuz ki siz bırakın.

İşte burada ben şahsen yani kendi bilgilerime göre bunun geçen asırlar içersinde ciddi manada ihmal edildiğini düşünüyorum ki burada arkadaşlarımızda sohbetlerimizde o kanaatte olduklarını söylüyorlar. Öyle olunca da birçok şeyi de izah edemiyorsunuz. Niye Kur’an’ı Kerim’de namaz yok? Kur’an’ı Kerim’de namazın tarifine gerek yok ki madem önceki toplumları tasdik eden bir kitap denmiş gerek yok ki. Yani Medine’de Yahudilerin tıpkı bizim gibi namaz kıldıklarının izlerini Kur’an’ı Kerim’de biz buluyoruz. Öylesine bizim gibi kılıyorlar ki kıble çevrildiği zaman Kâbe’ye dönmek istemedikleri için ondan ciddi manada rahatsızlık duyuyorlar (Bakara suresi 142. yet)“Yani şimdi ne gerek vardı kardeşim bulundukları kıbleden çevrildiler.” Çünkü kıble ters tarafa dönmezse bir Yahudi gelir girer Müslümanlarla cemaate rahatlıkla namazını kılar çıkar ama kıblesi çevrildiği an sistem bozuluyor.

Şimdi işte bu geçmişle ilişki son derece önemli, abdestte de önemli, namazda da önemli, zekâtta da önemli, hacda da önemli, hepsinde de önemli. Bunlar kaybolmuş, bunlar kaybolunca da İslam’ı yayma işi de duruyor. O insanları siz başlangıçta kabul etmiyorsunuz. Sanki resulullah sallallhu aleyhi ve sellem gelmiş benden öncesi tufan. Biliyorsunuz Türkiye de eskiden olanları iyi hatırlıyorum, yeni bir iktidar gelir, birisi başbakan olur sanki o zamana kadar gelenler bu memleketi batırmışılar ilk defa kendisi ayağa kaldıracak, öncekileri ret. Sanki resulullah salllalahu aleyhi ve sellem onun için gelmiş, öyle değil ki onun gelmesi musaddiktir. Sanki (Ahkaf suresi 9. ayet) “mâ kuntu bid’an miner rusuli” sanki bid’an miner rusulmiş gibi hiç daha önce hiç peygamber yokmuş gibi, hiçbir resul yokmuş gibi davranılıyor.

İşte bu işi uzattım gibi ama çok önemli olduğundan dolayı ve terkedilmiş bir görev olduğundan dolayı buna da dikkat çekmiş olayım. İşte bu sebeple ilk ayette abdest tarif edilmiyor, peki ikinci ayette niye tarif ediliyor. Çünkü ikinci abdestte bir değişiklik getiriliyor, ayakların meshi olayı devreye giriyor, o zamana kadar bu yok. Ayakların meshi devreye girdiği an, abdesti yeniden tanımlama ihtiyacı doğuyor işte onun için Maide 6. ayet şöyle, diyor ki Allahu Teala “Müminler namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi yıkayın ve dirseklerinize kadar kollarınızı” ayrıntı veriyor artık burada, ilk inen ayette yok çünkü eskiden neyse o, ondan sonra “başlarınızı mesh edin ve aşık kemiklerine kadarda ayaklarınızı mesh edin” Ondan sonrada diyor ki, burada bir nesih var yani. Nedir? Bir iyileştirme var, bir rahatlatma var. “Hasta ya da yolcu halinde olur ya da biriniz tuvaletten gelirse” bakın bu ifade öbürünün aynısıdır, öbüründe da aynen bu ifade vardır. “Kadınlarla ilişkiye girmiş olurda su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin” “femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh” gene aynı oradaki var, oradakinin şeyi var. Şimdi bu ayette farklı bir durumun olduğunu ayetin devamı söylüyor. Diyor ki: “Allah size güçlük yüklemek istemiyor” Şimdi hepiniz bilirsiniz ki abdest alanlar için en zor şey ayaklarını yıkamaktır, burada bir farklı hükmün geldiğini buradan anlıyorsunuz “Allah sizin tertemiz olmanızı istiyor” Öyleyse ayaklarınız kirliyse yıkarsınız değilse yıkamaya gerek yok, mesh edersiniz. Ondan sonra “ve size olan nimetini tamamlamak istiyor” Tamamlama bir eksikten yani önce olmayan bir şeyden haber vermiş oluyor. Ben şunu şunu tamamlıyorum dediğiniz zaman önce o eksikti demektir. Dolayısıyla, bu ayette gelen yeni bir husus olması lazım, rahatlatıcı bir husus olması lazım, zaten şeyi de hatırlarsınız hemen aynı surede yan tarafta Maide 3. ayette “ve etmemtu aleykum ni’metî” diyor. “Size olan nimetimi tamamladım” Demek ki ümmeti Muhammed’e bir kısım nimetler var, özel ikramlar var ve onu tamamladım diyor ve li yutimme ve ile etmemtu aynı. İşte burada şu ortaya çıkıyor ki cünüplükten yıkanmada herhangi bir değişiklik olmamış, sadece abdestte bir değişiklik olmuş ondan dolayı ayrıntı veriyor.

Yine size hatırlatayım nitekim oruç farz kılındığı zaman Müslümanlara nasıl tutacakları anlatılmamıştır. (Bakara sursi 183. ayet) “Sizden öncekilere nasıl farz kılınmışsa size de oruç öyle farz kılınmıştır.” Dolayısıyla, siz o günün Medinesinde yaşıyorsanız nasıl tutacaksınız orucu? Yahudiler nasıl tutuyor ya da Mekke’de ki insanlar nasıl tutuyor çünkü Mekkeliler o bölgenin en dindar insanları aslında. Onun için kutsal kabul edilen kişiler. Ona bakacaksın bu iş Medine de emredildiğine göre Yahudiler nasıl tutuyor diye bakacaksınız.

Sonra Allahu Teala Müslümanlara kolaylıklar getirmeyi murat edince Bakara 187’ yi indiriyor. Diyor ki: “Oruçlu bulunduğunuz geceler eşlerinizle ilişkide bulunmak, sizin için helal kılındı” Sizin için diyince o zaman (Bakara suresi 183. ayet) kemâ kutibe alellezîne min kablikuma bir ilave olduğu ortaya çıkıyor. Demek ki, onlarda oruç tutarken oruçlu günlerin gecelerinde karı koca ilişkisi yasakmış. Sonra onun devamında da yine bizim için yeme içme, fecri sadığa kadar uzatılıyor. Bugün bakıyorsunuz onların işaretleri Yahudilerde görüyorsunuz. Mesela, yevmi kippurda oruç tuttukları zaman 25 saat tutuyorlar. Yani gerçi biraz, Kur’an’ı Kerim’e baktığınız zaman biraz aşırıya kaçmış oldukları gözüküyor. Bir de onların sürgünden sonra bir takım sıkıntılara girdiklerini biliyoruz. Ondan sonra çok değişik fırkalar ortaya çıkmış oluyor, o fırkaların hangisi doğru hangisi yanlış onu da Kur’an’ı Kerim’e bakarak ayıklama imkânı ortaya çıkıyor. Yani Kur’an’ın rehberliğiyle dinler tarihi çalışması yapmak lazım, bu biraz fazla uzatıldı ama zannedersem bu oldukça önemli bir konudur. Şimdi arkadaşlarımızı gusül abdesti ile ilgili yaptıkları çalışmaları sunacaklar ve onları dinleyeceğiz. Enes Alimoğlu mı? Önce Şiilerden mi başlıyoruz. Enes Alimoğlu dediğiniz zaman Şii uzmanı, Caferi uzmanı…

Yahya Şenol: Geçen hafta bir açıklama yaptı

Abdulaziz Bayındır: Ne dedi?

Yahya Şenol: Ben Şii anlatıyorum ama Şii falan zannetmeyin diye.

—Abdulaziz Bayındır: Canım kimse öyle zannetmez yani o mümkün değil ama bir Caferi uzman burada olabilseydi onu da memnuniyetle kabul ederdik.

Enes Alimoğlu: Bismillahirrahmanirrahim. Şia mezhebinde guslün farzları, sünnetleri ve alınması farz olan gusül abdestleri, alınması sünnet olan gusül abdestleri ve gusül abdesti almayanların yapamayacağı ibadetler konusunu ele alacağız. Şia mezhebinde altı türlü gusül abdesti almak farzdır. Birincisi cünüplerin gusül abdesti alması farzdır, ikincisi adetli kadın temizlendiğinde gusül abdesti alması farzdır.

Bir katılımcı: Duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Bu iç şeyimiz yok, hoparlör yok. O zaman kendi alıcılarınızı yükselteceksiniz.

Enes Alimoğlu: Şia mezhebinde farz olan gusül abdesti altıdır. Birincisi cünübün gusül abdesti alması, ikincisi adetli kadın adetten temizlendiğinde gusül abdesti alması farzdır. Üçüncüsü nifas doğum sonrası kanamadan temizlendiğinde gusül abdesti alması gerekiyor. Burada başka mezheplere benzemeyen bir değişiklik var onu da anlatayım. Nifasın çoğu en fazla olduğunda on gündür Şialarde.

Abdulaziz Bayındır: Ha bir kadın en fazla on gün nifas oluyor, öyle mi?

Enes Alimoğlu: Hayızın en azı üç gün en fazla on gün. Nifasın da fazlası hayızın fazlasından fazla olmaz, diyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani hayızla nifası aynı kabul ediyor.

Enes Alimoğlu: Aynı kabul ediyor.

Abdulaziz Bayındır: Peki, onlarda delil aramaya gerek yok, onların hocalarının sözü zaten Allah’ın sözü sayılıyor.

Enes Alimoğlu: Zaten on günden fazla olduğunda istihaze sayılır. Dördüncü gusül abdesti alması gerekenlerde istihaze olmuşsa yani üç günden az, on günden fazla hayızda kanama olmuşsa ve ya hayızdan kesilmiş olan kadınlar ümitsizlik yaşı diyor belli bir yaştan sonra adet görmüyor o yaştan sonra gelmişse ve ya hayız görme yaşına gelmeden önce olmuşsa bunlare istihaze denilir.

Abdulaziz Bayındır: İstihaze demek adet dışı kanamalar demek

Enes Alimoğlu: Onun için istihaze üç türlü oluyor, anlayamadım bu abdesti bozuyor, orta hal dediğimiz fazla akıntı olmuyor o orta halinde sabahın bir kere gusül abdesti alıyor bu gusül abdesti ondan sonra her namazın bir kere küçük abdest alıp namazını kılıyor. Eğer çoksa, akıyor, akacak halette ise o zaman sabah namazında bir gusül abdesti, öğlen ve ikindide bir gusül abdesti, akşam ve yatsıya bir gusül abdesti bir gün, beş vakit namaz için üç kere gusül abdesti alacaklar

Abdulaziz Bayındır: Ben geçen hafta bir toplantıdaydım biliyorsunuz, ben öğrenmek için sorayım da, Caferilerde önden arkadan gelen her şey abdesti bozuyor mu? Arapça okudu Önden arkadan gelen her şey bozuyor mu Caferilerde?

Enes Alimoğlu: Meziden başkası bozuyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani bu adet dışı kanamalar abdesti bozuyor, öyle mi?

Enes Alimoğlu: Bozuyor.

Abdulaziz Bayındır: Delilleri var mı bunun?

Enes Alimoğlu: Delilleri kendi imamlarından duyduklarını söylüyor delil olarak.

Abdulaziz Bayındır: Başka delil yok, evet.

Enes Alimoğlu: Beşincisi de…

Abdulaziz Bayındır: Yani Resulullahın hadislerine baktığımız zaman bozmuyor yani abdesti…

Enes Alimoğlu: Beşincisi de ölüm yani bir insan ölmüşse yıkanması farzdır.

Abdulaziz Bayındır: Abdesti bozulur?

Enes Alimoğlu: Abdesti de gider, gusül abdesti de gider, onu yıkayıp gömmek lazım. Altıncısı, ölüyü yıkayan kimsenin gusül abdesti alması gerekir, yıkayan değil de dokunan hatta yani ölmüş yıkanmadan önce dokunmuşsa gusül abdesti alması farz. Yıkandıktan sonra meyit o zaman dokunsa gusül abdesti gerekmez yani pis sayıldığı için.

Abdulaziz Bayındır: Ölüye dokunmak adamı kirletiyor.

Enes Alimoğlu: Kirletiyor evet bu altı türlü gusül abdesti farzdır. Şimdi gusülün kendi içersine girdiğimizde bunun farzları, beş farzı var. Birincisi, niyet etmek farz, ikinci farzı, niyeti ta guslün sonuna kadar idame etmek, devam etmek farz, arada unuttu, niyetsizleşmişse o zaman kesilmiş oluyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani gusül abdesti alırken Caferilerde sürekli zihninizde gusül abdesti aldığınızı düşünmeniz gerekiyor. O arada araya birisi girse, birisi bir şey sorsa, bir cevap versen kesinti olur tekrar başlamak gerekir.

Enes Alimoğlu: Tekrar başlamak lazım…

Rüstem Vasipov: O zaman hocam yemeği yerken de anlayamadım… sonuna kadar ki doymak için.

Abdulaziz Bayındır: Yo sen düşünmesen de midene gider o yemekler bir şey olmaz. Bir de bu Şafi mezhebinde de vardır bu niyetler.

Enes Alimoğlu: İkincisi, tüm bedeni yani deriyi diyor bunu yıkamak farz. Dördüncüsü, suyun kendisi gitme ihtimali olmayan yerlere eliyle su götürmek ve ovalamak farzdır.

Abdulaziz Bayındır: Mesela, küpe deliklerine suyu götürmek farz mı?

Enes Alimoğlu: Farz evet …

Abdulaziz Bayındır: Peki, tırnakların arasında ki kirler konusunda ne diyorlar?

Enes Alimoğlu: Bir şey yok orada.

Abdulaziz Bayındır: O zaman oraya da şey yapmıyor, su gitmiyor.

Enes Alimoğlu: Suyun kendisi giden yerlere elini götürmek, ovalamak, sıvazlamak sünnet, su gitmeme ihtimali olan yerlere eliyle su götürmek farz.

Abdulaziz Bayındır: Yani o tırnak kirlerinin altına suyun girmesi şart diyor mu?

Enes Alimoğlu: Onu demiyor. Beşincisi, tertip farz yani tertip dediğimiz ilk önce başını yıkayacak ondan sonra sağ tarafını ondan sonra sol tarafını yıkayacak, tertip farz. Suya girmekle, denize va ya nehre içersine girmekle tertip farziyeti kalkar diyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani demek ki bir suya girmekle gusül abdesti almış oluyorsun.

Enes Alimoğlu: Gusül almak niyetiyle suya girmişse gusül abdesti almış sayılır. Sünnetleri de on sünneti var gusül abdestinin, birincisi istibra diyor yani cinsel organını ve ya bedenin herhangi bir yerine pislik bulaşmışsa oraları önceden onu temizlemek sünnet. İkincisi, iki eliyle üstleri yıkamak, ağzını yıkamak, mazmaza ve istinşak dediğimiz burnuna su veripte suyu basınçlı bir şekilde çıkarmak, tüm bedeni sıvazlamak, ovalamak ve bir sa suyuyla gusül abdesti almak. Bir sa dediğimiz, dört mut deniyor, bir mutta o bir kiloyu dörde böleceksin o bir kilonun dörtte üçü bir mut oluyor. Dört mut olduğu zaman bir sa oluyor, bu da şu anda üç kilo yaklaşık, üç kilo suyla gusül abdesti almak sünnet.

Abdulaziz Bayındır: Bir sa üç kilo mu yoksa bir kilo mu?

Enes Alimoğlu: Bir sa Şia mezhebinde üç kilo

Abdulaziz Bayındır: Doğru doğru evet öyle 2.7 litre tamam, hatırladım evet.

Enes Alimoğlu: Şimdi cünüplerin yapamayacağı şey gusül abdesti farz olan tüm kişilerin yapamayacağı ibadet nedir? Azaim surelerini okuması haramdır, diyor. Azaim dediği bu ….secde sureleri

Abdulaziz Bayındır: İçinde secde bulunan sureleri okuması haramdır. Tabi bunların bir delili yok yine.

Enes Alimoğlu: İçinde secde geçen sureleri okuması, yok bu imamlardan duyduğunu söylüyor, nakli delilleri var.

Abdulaziz Bayındır: Evet şimdi daha öncede konuşmuştuk bu Şia da şu var, imam bir şey söylüyorsa o Allah’ın sözü gibi yani ayet gibidir. Dolayısıyla, imam bir şey söyledikten sonra bu yanlıştır, hatalıdır falan diye hiç herhangi bir tartışma söz konusu değildir.

Enes Alimoğlu: Mesela, bu altı türlü gusül abdesti farz olduğunu söylüyor. Delillere geçtiğinde mesela cünübün gusül abdesti almasının farz olduğunu Maide suresinin 6. ayeti, Nisa 43. ayetideki…. (Maide suresi 6. ayet) “in kuntum cunuben fattahherû” Ondan sonra (Nisa suresi 43. ayet)“ve lâ cunuben illâ âbirî sebîlin hattâ tagtesilû”  bu iki, Allahu Teala’nın bu iki sözünü delil alıyor. Hayızlının yani adetli kadının temizlendiğinde yani gusül abdestin farz olduğunun delili de bu “hattâ yatharne” bu Bakara 222’de ki “hattâ yathurne” bizim şu anki Kur’an’ı Kerim’de onu “hattâ yatharne” okuyor. O yatharne deki tetahhurda gusül abdesti almak diyor, öyle düşünüyor. Geri kalan dört gülsün farz olduğu da imamlardan duydukları, dediğiniz gibi ayetlerden şey …yok bunu söylüyor.

Abdulaziz Bayındır: Tabi imamın bir sözü Allah’ın sözü gibidir, öyle çünkü asla imam yanılmaz, asla hata etmez, bunu daha önce burada kendi inanç sistemleriyle ilgili şeyi okurken anlatmaya çalışmıştık, evet.

Enes Alimoğlu: Azaim surelerini yani içersinde secde ayeti geçen sureleri okuyamaz. Kur’an’ı Kerim’in bu sahifelerine dokunamaz bu haramdır. Kur’an’ın içersinde mushafa dokunmak mekruh, içersinde ki sahifelere dokunmak haram onu ayırt ediyor.

Abdulaziz Bayındır: Onlara bir delil veriyor mu?

Enes Alimoğlu: Yok ona imamların dediği..

Abdulaziz Bayındır: İmamların sözünü

Enes Alimoğlu: Mescide giremez ancak geçerken mescidin içersinden geçebilir. Mescidi haram ve mescidi nebeviyeden başka mescitler diyor. Mescidi Haram ve Mescidi Nebiye gusül abdesti almadan giremez onun ayrı bir kutsiyeti var, başka mescitlere geçmek için girebilir.

Abdulaziz Bayındır: Yani şöyle bir mescit iki tane sokağın ortasındadır bir sokaktan diğer sokağa geçmek için mescidin içersini kullanıyorlarsa oradan geçebilir ya da bir insan mescitte yatarken mescidin bir odasında yatarken cünüp olmuşsa yıkanmak için oradan dışarıya çıkabilir, geçmeden maksat o.

Enes Alimoğlu: Eğer mescitte uyumuş orada ihtilam olmuşsa mescitten çıkmak için bir teyemmüm alması gerekiyor.

Abdulaziz Bayındır: O zaman geçebilirimin bir anlamı kalmadı.

Enes Alimoğlu: Teyemmüm geçebilirin şeysi o.

Abdulaziz Bayındır: Ha şartı o, öyle mi?

Enes Alimoğlu: O kadar müsaade etmiştir.

Abdulaziz Bayındır: (Nisa suresi 43. ayet)“illâ âbirî sebîlin” de almamış mesela Şafiler, Şafi kimdi sendin değil mi? İmam Şafi illâ âbirî sebîlini delil alarak mescitten geçebilir diyor.

Enes Alimoğlu: Ondan sonra adetli kadın cünüp kişilerinde Kur’an’ı Kerim’in bu azaim içersinde secde ayeti geçen sureleri okuması haram. Ondan başkasını yedi ayete kadar okuması caizdir, yedi ayetten fazlasını da okuması mekruhtur haram değil, okuyabilir diyor.

Abdulaziz Bayındır: Onun da bir delili yok?

Enes Alimoğlu: Onun da bir delili yok. Ondan sonra bu altı türlü gusül abdestine farz dedik, bu cenabetin yani cünüplüğün guslü ile başka gusüllerin farkı var. Cünüp olan gusül abdesti aldığında namaz kılabilir başka beş türlü gusül alan yeniden bir abdest almazsa namaz kılamaz, onun bu farkı var.

Abdulaziz Bayındır: Bir daha söyler misin?

Enes Alimoğlu: Şimdi cünüp kişi burada söylendiği şekilde gusül abdesti aldığında namaz kılabilir, adetli kadın, nifaslı kadın ve ya ölü yıkayan bunlar gusül abdesti aldı mı o gusül abdesti ile namaz kılamaz, yeniden bir küçük abdest alması gerekiyor.

Abdulaziz Bayındır: E Şafilerde de bu vardır yani Şafi de bir insanın cünüp olması abdestini bozmaz ama ne yapar cünüplüğünü bozar, şey yapacak, böyle enteresan fetvalar vardır. Ama gusül etmeden namazı kılamaz, abdestini bozmamasının anlamı nedir, var mı bir anlamı?

Enes Alimoğlu: Yok

Abdulaziz Bayındır: Bir anlamı yok yani

Yahya Şenol: Duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Ama gusülden önce abdestte yüzünü yıka diyor. Birincisi o, tertip belli.

Yahya Şenol: Önce onu yapacak ondan sonra bütün …..

Abdulaziz Bayındır: Ama delili ne? Delil yok, bak şimdi ayetin sonu diyor ki: “Allah size zorluk çıkarmak istemiyor” diyor ama zorluktan da geçilmiyor evet devam et.

Enes Alimoğlu: Adetli kadının yapamayacağı şeyler mesela namaz kılamaz, oruç tutamaz, tavaf edemez, ilişkiye giremez, mescitlere giremez.

Abdulaziz Bayındır: Peki, tavaf yaparsa ne olur adetli kadın?

Enes Alimoğlu: Tavaf yaparsa günahkâr olur yani.

Abdulaziz Bayındır: Tavafı geçersiz midir?

Enes Alimoğlu: Geçersizdir, Arapça okudu diyor yani namaz kıldığı anda namaz nasıl geçersiz olsa ve ya oruçluyken adet geldiğinde oruç doğal olarak bozulmuş ise bu da o şekilde tavaf olmaz diyor, boşu boşuna dolaşmış oluyor Kâbe’nin çevresinde.

Abdulaziz Bayındır: Evet, bunun da delili yok tabi. Yani Ayşe validemize mal edilen rivayetin bu işe delil olması mümkün değil. Onlarda Ayşe validemizden gelen sözleri delil almadıklarına göre, var mı tavafla ilgili bir delilleri var mı?

Enes Alimoğlu: Yok yok… Ondan sonra temizlendiğinde orucun kazasını tutar, namazın kazası gerekmez, başka mezheplerdeki gibi, diyor. İstihaze konusunda önce söylediğim gibi orta hal istihaze ise üç kere gusül abdesti sabahleyin bir kere gusül abdesti almak var ondan sonra her namaz küçük abdestle namaz kılar eğer çok ise akacak, halette ise istihaze kanı o zaman üç kere gusül abdesti alır.

Abdulaziz Bayındır: Bu konuda bir hadise dayanıyorlar tabi.

Enes Alimoğlu: Buna benzeyen bir hadis var.

Abdulaziz Bayındır: Hadis var o konuda ama hadisin yorumlaması yanlış maalesef. Yani resulullah sallalahu aleyhi ve selllem çok adet gören bir hanım için “her namazda yıkan” diyor. Yani abdest al manasında değil o kanı yıka manasında söylüyor. Çünkü Ya resulullah çok geliyor diyor, sadece yıka diyor. Resulullahın eşlerinden Zeynep validemiz itikafa giriyor o kadar çok adet dışı kanama olurmuş ki namaz kılarken altına leğen koyarlarmış ama böyle gusül falan diye bir şey yok. Bunlar işte şey var bizim bütün mezheplerde temel hata o hikmetin kaybedilmesidir. Sanki resulullah bir şey söylediği zaman kendi kafasından söylemiş gibi algılanmasıdır o da çok ciddi sıkıntılar doğuruyor.

Enes Alimoğlu: Ondan sonra bu sünnet olan gusüller var. Bu bizim başka mezheplerdeki gibi hemen hemen benziyor, Cuma günü, arefe günü gibi. Benzemeyen birkaç tane husus var mesela bunlarda Recep ayının 27. günü Arapça okudu diyor peygamber efendimize ilk vahiy geldiği gün, bu günde gusül abdesti almak sünnet, diyor. Ondan sonra Yevmil ğadir diye bir gün var.

Abdulaziz Bayındır: Ğadiri hum

Enes Alimoğlu: Peygamberimiz veda haccından döndüğünde o Mekke’nin 180 küsür km uzağında bir yer var hum diye, onun yanında su toplaşmış bir yer var göl gibi. Orada üç gün kalmış Allahu Teala vahiy indirmiş (Maide suresi 67. ayet)“Yâ eyyuherresûlu bellıg mâ unzile ileyke min rabbik ve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh” bu ayeti indirmiş burada peygamber efendimiz şimdi zamanı…

Abdulaziz Bayındır: Anlamı “Ey resul sana ne indirilmişse onu tebliğ et bunu yapmazsan Allah’ın verdiği elçilik görevini yapmış olmazsın”

Enes Alimoğlu: Orada üç gün kaldığında ondan sonra o ayet indikten sonra bir hutbe okumuş. O hutbede de Ali’nin imam olması kendisinden sonra halife olacak kişinin Ali olduğunu ilan etmiş herkes orada biat etmiş bu da Şiilerde en büyük bayram Yevmil Ğadir diyor.

Abdurrahman Yazıcı: Ne dediğini net anlayamadım.

Enes Alimoğlu: Yevmil ğadirde bu zilhicce ayının 18. gününe denk geliyor. Bugün gusül abdesti almak şeydir.

Abdulaziz Bayındır: Zilhiccenin 18’i, öyle mi?

Enes Alimoğlu: Yani bize benzemeyen bir günde Yevmil Mubahale denilen bir gün var bu da Zilhiccenin 24. gününe denk geliyor. Bu Yevmil Mubahale bu peygamber aleyhisselama Necran Hıristiyan vekilleri gelmiş, İsa aleyhisselam konusunda soru sormuş, ondan sonra bunların arasında münazara cereyan etmiş, münazarada biraz yükselmiş mübahale olacakmış, mubahale konusunda bir ayet var.

Abdulaziz Bayındır: Yani mubahale karşılıklı lanetleşme oluyor.

Enes Alimoğlu: Mübahale olmuş, mübahalede ki asıl yapılan şey nedir? Hakikati ortaya çıkarmak ve ehli beytin yüksek olduğunu göstermek herkese, şimdi ayette (Ali İmran suresi 61.  ayet)“çocuklarınızı çağırın, eşlerinizi çağırın biz de çağıralım.” Ondan sonra “kim zalim ise onu lanetliyelim” diye bir ayet, bu ayet gereğince Şiiler diyor ki burada hakkı ortaya çıkarmak ve ehli beytin üstün olduğunu göstermek için mubahale olmuştur. Bugünde Şiilerin en faziletli günüdür, oruç tutmak sünnettir, gusül abdesti almak.

Abdulaziz Bayındır: Necran heyeti geliyor Medineyi Münevvereye resulullah salllalahu aleyhi ve sellem onları mescidin içersinde misafir ediyor, orada ibadet edip orada yatıp kalkıyorlar, Hıristiyan heyet. Resulullaha bir türlü inanmıyorlar, onların üzerine bu ayet geliyor. “Hadi siz oğullarınızı getirin, biz de oğullarımızı getirelim, biz de gelelim, kadınlarımızda gelsin karşılıklı olarak”

Enes Alimoğlu: “Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum”

Abdulaziz Bayındır: “Sana bu bilgi geldikten sonra hala sana karşı delil getirmeye kalkışanlar varsa” Mesela geçende ayeti açıkça okumamıza rağmen kabul etmiyordu televizyonda adamın birisi, şimdi o aklıma geldi benim. Şimdi “Oğullarımızı çağıralım siz de oğullarınızı çağırın, kadınlarımızı çağıralım siz de kadınlarınız çağırın ve kendimizde gelelim” Şimdi resulullah torunlarını almış, değil mi? Ve kızı Fatma’yı almış, işte bunlar onu aldığı için diyorlar ki, işte bu ehli beytin yüceliğinin bir delilidir. Yani hakikaten öyle enteresan şeylerden delil getiriyorlar ki tam aklın durduğu bir nokta ve siyasi maksatlarda bunlar prim de veriliyor. Dolayısıyla, onları uyarma imkânı ortadan kalkıyor.

Bir katılımcı: Hocam diyorlar ki sakın dininize uyanları, uyanlardan başkasına güvenmeyin, deki, uyulacak yol Allah’ın yoludur.

Abdulaziz Bayındır: Uyulacak yol Allah’ın yoludur tabi başka bir şey değil.

Enes Alimoğlu: Bu bizim başka Sünni mezheplere benzemeyen usullerdeki sünnet usülleri bunlar yani peygamber aleyhisselama vahiy gelen gün, Yevmil Ğadir dedikleri gün, Yevmi Mübahale dedikleri gün, bugünlerde gusül abdesti almak sünnet.

Abdurrahman Yazıcı: yoksa velihat tayin günü mü?

Enes Alimoğlu: Yok yok Yevmil Ğadir dedikleri velihat tayin günü..gün Yevmil anlayamadım…dedikleri vahiy gelen gün, Yevmil Mubahale de bu ehli beytin üstün olduğunu gösteren…

Abdulaziz Bayındır: Bu üç gün gusül abdesti almak sünnet oluyor.

Enes Alimoğlu: En sonunda da bir şey var, arkadaşlar görmüştür bu yeni doğan bebekleri yıkamak sünnettir, gusül abdesti aldırmak. Benim diyeceklerim bu kadar, bir de bu cünüp konusunda lügatlere bak demişti arkadaşlar, baktım. Lügatlerde ve ya başka cahiliyet şiirlerinde cünüp kelimesinin şu andaki terim anlamında kullanıldığı yok, ıstilahi anlamda yani ilişki sonundaki durum manasına gelen bir cünüp kelimesi yok. Kur’an’ı Kerim’de dört yerde geçiyor cünüp kelimesi, iki tanesi bait anlamında uzak anlamında, mesela (Kassas suresi 11. ayet) “fe besurat bihî an cunubin” ayeti var. Başka bir yerde (Nisa suresi 36. ayet) “vel câril cunubi “kelimesi var o da uzak anlamında ama bizim zihnimizdeki ilişkiden sonraki durum anlamında gelen iki tane var, bir tanesi Maide 6, bir tanesi Nisa 43, orada cünüp diyor. Müfessirler tahmin ediyor diyor ki, buradaki cünüp asıl kelime anlamı uzak olmaktır bu cünübün, cinsel ilişkiden sonra ki durumu da, temizlikten çok uzaklaşmış dolayısıyla, namazdan uzaklaşmış bunu anlattığı için bu kelime kullanılmış olabilir diyor tahmin ediyor.

Abdulaziz Bayındır: Bir de o cünüplüğe sebep olan ilişkinin insanların gözünden uzak olması sebebiyle olduğunu da ben hatırlıyorum, onu da yazıyor mu?

Enes Alimoğlu: Ben onu görmedim, şunu söylüyor yani cünüp Arapça okudu… Uzaklaşmak, namazdan uzaklaşıyor, cünüp müzekker manasında…

Abdulaziz Bayındır: Peki, cünüp Şia’da bir insan rüyada ihtilam olsa gerekiyor mu?

Enes Alimoğlu: Olur, olur yani cenabet, cünüp olmanın iki yolu var. Birincisi, ilişkiye girmek inzal olsun olmasın, ikincisi ilişkiye girsin girmesin, inzal olmak. Bu iki şeyin biri de cünüp oluyor, cunüp müzekker muhannes anlayamadım…aynı şekilde geliyor değişmiyor. (Maide suresi 6. ayet) “ve in kuntum cunuben” mesela,

Abdulaziz Bayındır: Kadın içinde aynı kelime kullanılıyor, erkek içinde, tekili çoğulu aynı.

Enes Alimoğlu: Aynı, aynı

Abdulaziz Bayındır: Peki, teşekkür, o zaman geriden başladığına göre Maliki mezhebi mi?

Fatih Orum: Hanefi’den ben biraz bahsedeyim, Hanefi mezhebinin erken dönem kitaplarında bu gusülle ilgili çok sathi bilgiler var yani sadece işte fetva türü şöyledir, böyledir gibi müdellel ve sistematik bir şekilde ele alınmıyor. Hatta Serahsi’nin Mebsud’u dahi Hanefi mezhebinin en detaylı kitaplarından Serahsi’nin Mebsud’un da dahi çok öz bir şekilde bir şekilde bu mesele ele alınıyor. En sistematik ve detaylı ele alındığı Kasani’nin Bedayiu’s Sanayi. Şöyle bir sistem geliştirmiş konuyu ele alırken. Önce guslün rüknü nedir diye başlıyor, bunu da su ile tüm bedeni yıkamaktır, olmazsa olmaz guslün olmazsa olmaz rüknün temeli vücudun su ile bütün bedenin yıkanmasıdır. Bunu da Maide suresinin 6. ayetine dayandırıyor. O biraz önce okunan ayeti delil getiriyor. Orada yani İşte burada kastedilen bütün vücudu, bütün bedeni, beden kelimesini kullanıyor, bütün bedeni yıkamaktır kastedilen ayette.

Dolayısıyla, buradan hareketle de bir adım daha atarak ağza ve buruna su vermekte guslün olmazsa olmazlarındandır çünkü daha önce abdestte bunun sünnet olduğunu söylemiştik. Abdestte yüzün yıkanması emrediliyordu, oysa yüz dediğimiz şeye, ağzın içi burnun içi girmez ama bütün bedeni yıkamanız gerekir dediğinizde ki gusülde bunu diyoruz. Bu defa ağzın içi, burnun içi de bedene girmekte. Dolayısıyla, gusülde abdestten farklı olarak ağza ve burna su vermekte gerekmektedir, diyor. Sonra buradan hareketle yine bir başka meseleye geçiyor Kasani, sakallı olan kişi sakalının diplerine suyu ulaştırmak zorundadır. Şayet kadının saçları örgülü ise, örülü ise bunda iki görüş var diyor mezhep içersinde, dikkate değer olan ve çoğunluğu yansıtan görüş kadının saçları örülü ise bunları çözmesine gerek yoktur, burada bir meşakkat vardır, peygamberimizden de bir olay naklediyor. Peygamberimize bir kadın geliyor, böyle bir durumda ne yapmam gerekir? Peygamberimizde çözme diyor, sadece işte saç diplerine suyun ulaşmasına uğraş onun dışında saçlarının örgüsünü çözme diyor. Diğer görüş ki bu görüş fazla mezhep içersinde şey değil. Orada da çözmeli ve saçın dibini, saçın kendisini, her yerini yıkamalıdır. Bununla ilgili de Arapça okudu işte “Her kıl kökünün dibinde…

Abdulaziz Bayındır: Sahih mi o rivayet, baktın mı?

Fatih Orum: Onunla ilgili bakmadım o şeye.

Abdulaziz Bayındır: Ben şey yapmıştım tamam yani neyse biz de çok okuduk bu hadisi çocukluğumuzda ama hiç bakmadık acaba bir şey var mı?

Fatih Orum: …zkrediyorlar ama mezhep içersinde genel kanaat böyle değil. Sonra sünnetleri nelerdir peki diyorlar. Gusül alan kişi bunları da yaparsa iyi olur denilen şeyler, peygamberimizin bir gusül alma şekli rivayet ediliyor bu bağlamda, peygamberimiz gusül abdesti alacağı zaman önce ellerini temizliyor kovaya elini sokmadan, dolayısıyla ellerin temizlenmesi gerekir, diyorlar. Ondan sonra sağdan başlayarak peygamberimiz önce bir namaz abdesti aldı diyorlar. Dolayısıyla, gusül alacak kişi ellerini güzelce yıkadıktan sonra bir de namaz abdesti almalıdır. Peygamberimizin yine gusül abdesti alma şeklinden hareketle kişi eğer bir leğenin, bir kabın içersinde gusül abdesti alıyorsa ayaklarını yıkamayı en sona bırakmalı, o kullanılmış pis olan sudan çıktıktan sonra en son ayaklarını yıkayarak böylelikle peygamberimizin sünnetine uygun şekilde gusül abdesti almış olurlar, diyorlar.

Bir de Kasani guslün müstehap olanı yani adaba uygun olan bir şeklinden bahsediyor burada da biraz önce Enes Alimoğlumızın da değindiği gibi su miktarı ile ilgili olarak bir adaptan bahsediyor. Diyorlar ki kişi bir sa miktarından fazla su harcamamalı çünkü bu israfa girer diyor o da biraz önce söylediğimiz gibi takriben üç litre, üç litreye yakın bir su miktarı.

Sonra guslün sıfatları olarak farz, vacip, sünnet ve müsteahap olmak üzere dört farklı gusül çeşidinden bahsediyor Kasani Hanefi mezhebinde. Vacip olan gusle, ölünün yıkanmasını söylüyor. Ölen kişinin gusl edilmesi vaciptir diyor mezhep içersinde. Sünnet olan gusle Cuma günü alınan, Cuma namazından önce alınan gusül, arefe günü ve kişi ihrama girerken gusül alırsa bu da sünnet olan gusüldür diyor. Peki, müstehap olan bir gusül var mı? Buna da Kasani şu örneği veriyor, bir kişi, bir kâfir Müslüman olursa İslam dinine girerse bunun gusül abdesti alması müstehaptır. Farz olan gusül nedir peki? Buna da üç şeyden dolayı gusül farzdır kişiye. Bir tanesi cünüplük, cenabetlik, ikincisi hayız, üçüncüsü de nifastan dolayıdır. Cünüplük için Maide 6 ve Nisa 43. dersin başında hocamızın okuduğu ayetleri delil getiriliyor.

Peki, kişi hangi hallerde cünüp kabul edilir meselesine giriyor sonrasında. Diyor ki, bir kesin üzerinde ittifak olan hiçbir şüphenin olmadığı cünüplük hali vardır, bir de üzerinde şüphe olan yani acaba bu adam gerçekten cünüp sayılacak mı, sayılmayacak mı şeklinde şüphelerin olduğu mezhep içersinde bir cünüplük halinden bahsediyor. Üzerinde icma olan kişinin cünüp olduğuna dair hiçbir şüphe bulunmayan hal olarakta şöyle bir şey söylüyor. Kişinin dokunma, bakma ya da rüyasında ihtilam olma gibi meninin şehvetle çıkması durumunda bu kişinin cinsel ilişkiye girmiş olma şartı aranmaz bu kişi kesinlikle cünüp kabul edilir diyor. Bununla ilgili de şey Arapça okudu şeklinde bir rivayet yani işte gusül sudan dolayı yani işte kişinin uyandığında üzerinde, elbisesinde veya yatağında bir ıslaklık varsa bu guslü gerektiren bir durumdur onun cinsel ilişkiye girmiş olması şart değildir, diyor bu rivayeti zikrediyorlar. İkinci olarak da yani kişinin kesinlikle cünüp olduğuna şüphe olmayan ikinci durumda normal kişi ilişkiye girmişse inzal olsun yani boşalma olsun olmasın bu kişi cünüptür deniliyor. Peki, ihtilaflı olan ne? İhtilaflı olanda birtakım belki istisnai durumlar kabul edilebilecek bir takım şeylerden bahsediyor Kasani. İşte kişi uyandı yatağında bir ıslaklık gördü ama ihtilam olup olmadığının farkında değil, gece rüyasında her hangi bir şey gördüğünü hatırlamıyor bu durumda ne yapacak? Ve yahut bir şey evet durumu oldu ama akıntı olmadı, bu gibi ihtilaflı durumlarda ne yapılacağına dair mezhep içersinde bir takım çeşitli çıkış yolları konuşulmakta. Tüm bunların dışında Kasani peki, cünüp olan kişi neler yapamaz konusuna değiniyor. Burada da tabiî ki namaz kılamaz, musafa dokunamaz,  mescide giremez ve tavaf yapamaz deniliyor. Belki diğer mezheplerden farklı olarak Hanefi mezhebinde bu tavafla ilgili bir ayrıntı var, o da evet tavaf yapması haramdır ama yaparsa da sevp geçerlidir deniliyor hatta Kasani bununla ilgili şöyle bir ifade kullanıyor…

Abdulaziz Bayındır: Diğerleri de geçerli sayıyor tavafı…

Fatih Orum: Geçerli sayıyorlar mı?

Abdulaziz Bayındır: Şafiler de geçerli sayıyor, Maliki de geçerli sayıyor.

Yahya Şenol: Herhalde hac konusunda ayrıca işleyecektik orada yapamaz

Abdulaziz Bayındır: Hanbelî de geçerli sayıyor. Yapamaz ama yaparsa ne gerekir?

Yahya Şenol: O hac bölümünde demek ki, gusülde bölümünde yapamaz diyor sadece. Tavaf, hac konusunda diyor onu işleyeceğiz.

Fatih Orum: Burada Hanefiler haramdır diyor ama yaparsa kerahatle geçerlidir tavafı diyor. Şimdi şöyle bir ifade kullanıyor hocam Kasani Arapça okudu.

Abdulaziz Bayındır: Zaten yanlış bir fetva verdikleri zaman yanlışlığı başka yerde aramaya lüzum yok.

Fatih Orum: Bir abdest alsın normal bir namaz abdesti sonra uyusun işini görsün gusül abdesti alıncaya kadar deniyor. Kişi eğer cünüpse eşiyle ilişkiye girmesinde herhangi bir sakınca görülmüyor. Şimdi Hanefilerde hayızla ilgili de hayızın gusül gerektiren bir durum olduğu kabul edilmekte ve delil olarak ta Bakara suresinin 222. ayeti yine biraz önce zikredildi o ayet, o ayete atıfta bulunulmakta ancak şöyle bir ifade kullanmakta Kasani nifasla ilgili olarak. Nifastan sonra guslün gerektiğine dair ne bir ayet ne bir rivayet vardır, diyor. Bu konuda nifasın guslü gerektirdiğine dair hükmün mesnedi ümmetin icmaıdır, bu icmaının mesnedi de kıyastır. Nifaslının durumunu hayızlıya kıyas yapıyoruz. Bu kıyas bu konuda oluşmuş icmanın senedidir, diyorlar. Dolayısıyla icmayı ümmetin icmaiyle nifaslıya da gusül gerekir, diyorlar. Cünüp ve hayızlıya guslün gerektirdiğine dair ayet var ama burada ayet ve rivayet yok icma var diyorlar. Genel itibari ile Kasani olayı bu şekilde ele alıyor.

Yahya Şenol: Bir şey var mı eklenecek?

Abdulaziz Bayındır: Yok burada ben Şafi mezhebine bakıyorum da, söylenecek çok şey varda ben en sonunda söylemeyi düşünüyorum yani unutursak hatırlatın da bu hanımların ojeli tırnakları gusüle manimidir değil midir onu şu Hanefilerin güvendiği şu kitaptan size okuyacağım, İbni Abidin’den evet.

Yahya Şenol: Şafi mezhebine geçelim o zaman.

Enes Alimoğlu: Şia mezhebinde adetli kadının yapamayacağı şeyler sırasında, talak edilemez diyor, o da var onu eksik bırakmışım da onu da söyleyeyim.

Abdulaziz Bayındır: Ha adetli kadın boşanamaz, erkek boşayamaz, ha tamam.

Yahya Şenol: Şafi mezhebinde gusül konusu nasıl işleniyor kısaca ona bakmaya çalışalım zaten büyük oranda biraz önce anlatılanla uyuşuyor, çok az fark var. Önce hangi durumların guslü gerektirdiğine dair ibareler var. Dört durum sayılıyor buna dair, birincisi tam manasıyla cinsel bir birleşme olursa gusül abdesti alınması gerekir hem kadına hem erkeğe. İkincisi, bunun dışında kişi ihtilam olduğu zaman yani boşalma gerçekleştiği zaman gusül abdesti alması gerekir. Üç ve dördüncüsü de kadınlara özel durumlar adet bitiminde ve loğusalık bitiminde kadınlarda mutlaka gusül abdesti almaları gerekir deniyor Şafiler.

Delillerini kısaca zikretmeye çalışayım. Bu cinsel birleşmeden sonra niçin diyor gusül abdesti gerekir? Maide suresinin 6 ve Nisa suresinin 43. ayetleri buna delil olabilir. Orada çünkü Cenabı Hak (Nisa suresi 43. ayet) “ve la cunuben” kelimesini kullanmış ve bu cünüplükte diyor Arap lügatinde cinsel birleşmeyi ifade eder. Dolayısıyla, tam manasıyla cinsel birleşme yaşandığı andan itibaren her iki tarafa da gusül gerekir. Bunun haricinde peygamber efendimizden nakledilen sahih hadisleri de kendilerine delil olarak alıyorlar. İkincisi, cinsel birleşme dışında cinsel birleşme dışında kişiden meni çıkması durumunda neden gusül gerekir? Onun delili de Arapça okudu “sudan dolayı su gerekir, yıkanmak gerekir” diye buradakini meniye hamlediyorlar yani meni çıktığı andan itibaren kişiden ister şehvetli olsun ister şehvetsiz olsun gusül abdesti alması gerekir. Mesela burada şöyle bir farklılık var diğer mezheplere, ben farklılığa dikkat çekeyim. Mesela, kişi diyor gusül abdesti alması gereken bir durum gerçekleşti, girdi gusül abdestini aldı, çıktıktan sonra tekrar meni gelirse, bu durumda gusül abdestini yenilemesi lazım, bozulur yeniden gusül abdesti alacak, diyor. Bu diğer mezheplerde herhalde İmam Malik’te ve Ahmet Bin Hanbelde onlarda gusül abdesti alınması gerekmiyor bu durumda ama Şafilere göre gerekiyor.

Hayızdan dolayı neden hani adet bitiminde kadınlar neden gusül abdesti almak zorundalar? Bunun nedeni de diyor Bakara suresinin 222. ayetinde ki, “hattâ yettharne” kelimesi bizim Mushaflarımızda yani elimizde bulunan Mushaflarda  “hattâ yathurne” diye şu an harekeli ama “hatta yettaharne” diye de bir kelime varmış buradaki ittahara fiili Maide suresinin 6. ayetindeki ve in kuntum cunuben fattahherû” ile aynı yani “tam manasıyla yıkanmak” ki bunda gusül abdesti kastediliyor, diyor. O yüzden adet bitiminde kadınlar mutlaka gusül abdesti almak zorundalar. Loğusalıktan dolayı, loğusalık kanı kesildiği andan itibaren gusül abdesti almalıdır kadın bunun sebebi de, çünkü bu da bir nevi hayızdır diyorlar, her hangi bir hadis ya da ayet delili yok, onu söyleyelim.

Peki, insan gusül abdesti alması gereken bir durumda neler yapamaz? Kendisine neler haramdır? Öyle bir başlık atıyorlar. Diyorlar ki, birincisi namaz kılamaz, farz, vacip, sünnet, namaz hiçbir şekilde kılamaz. İkincisi, Kâbe’yi tavaf edemez, haramdır. Üçüncüsü, Kur’an’a dokunamaz hiçbir şekilde. Dördüncüsü, Kur’an’dan bir şey okuyamaz, dokunamadığı gibi okuyamazda.

Abdulaziz Bayındır: Yalnız şimdi İmam Şafi’nin görüşü farklı burada mesela delil aldıkları bir hadis var. Arapça okudu diye bir hadisi delil alıyorlar.

Enes Alimoğlu:

Yahya Şenol: Yok yani Kur’an yazılı hiçbir şeye dokunamaz.

Abdulaziz Bayındır: “Hayızlı ve ya cünüp Kur’an’dan herhangi bir şey okuyamaz” diye. Şafi ulemasından Nevevi diyor ki, bu hadis zayıf bir hadistir, zayıflığı çok açıktır diyor. Dolayısıyla diyor İmam Şafi adetli kadının Kur’an okuyabileceğini söylemiştir, diyor. Yani burada şu var, bu mezheplerin esas büyük imamlarına gittiğimiz zaman daha doğru bilgiler bulmamız mümkün oluyor da sonralara gelince haram kardeşim, yasak kardeşim.

Yahya Şenol: Mezhebe hâkim olan görüş değişebiliyor.

Abdulaziz Bayındır: diğer şeyler çok artıyor daha sonraları.

Yahya Şenol: Onlar Kur’an okuyamaza biraz önce hocamın okuduğu birkaç hadisi delil getiriyorlar. Birincisi bu Hz. Ömer’den rivayet edilmiş bir rivayet ki hepsi yani delil getirilenlerin hepinse bizzaten kendileri zayıf olduğunu söylemişler ama yine de delil olarak almışlar. Şöyle demiş Hz. Ömer peygamberimize, Ya resulullah, bu şey de ilginç geliyor nereden biliyorlar onun o durumda olduğunu onu ben anlayamadım ama, işte “sen cünüpsün yemek yiyorsun ve bir şeyler içiyorsun nasıl oluyor bu durum?” diye. Peygamberimiz de diyor ki, “ben yerim, içerim, uyurum da cünüpken bunda herhangi bir şey yasak değil fakat Kur’an okumam diyor ben bu durumdayken.” Böyle bir hadis bu nerede geçiyor?

Abdulaziz Bayındır: Aslında o hadis zayıftan da zayıf

Yahya Şenol: Dare Kutni, Beyhaki de ve isnadı ….kendileri söylüyor.

Abdulaziz Bayındır: zayıftan da daha zayıf ama bu konuda sahih olan bir hadis vardır Ali radiyallahu anh’tan, onu okuyacak mısın?

Yahya Şenol: İkincisi mi? İkincisi hadis bu, “resulullahı Kur’an okumaktan hiçbir şey alıkoyamazdı cünüplük hariç”

Abdulaziz Bayındır: İyi ya işte bunu Ali radiyallahu anh’dan rivayet ediliyor.

Yahya Şenol: Ebu Davut ve Tirmizi’de geçiyor.

Abdulaziz Bayındır: Bu konuda kendisi Arapça okudu ya da Arapça okudu değişik rivayetler var. “Cünüplük dışında hiçbir şey resulullahı Kur’an okumaktan engellemezdi.” Şimdi bu cünüplük damadının bileceği bir şey değil, kızının da bilebileceği bir şey değil, eşleri bilir bir şeydir ancak. Bir de resulullah cünüp olduğu zaman tabiî ki o arada hemen yıkanacak, başkaları gibi boş bir insan değil ki, şöyle bir dolaşayım geleyim desin, bu çok tabi bir şeydir. Üçüncü olarak ta, peki tamam resulullah sallallahu aleyhi ve sellem soğanda yemezdi işte bir takım şeyler kendine mahsus bir takım işleri vardı. Cünüpken Kur’an okumayın demiş mi? Bir şey dediği yok, Kur’an’a dokunmayın demiş mi? O da yok, gerçi daha zayıf bunlardan çok daha zayıf bir rivayet var ve burada insanları ciddi manada Kur’an’dan uzaklaştırmışlardır.

Yahya Şenol: Üçüncü hadisleri de, biraz önce herhalde sizin kastettiğiniz hadis o da Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’tan geliyor, diyor ki, peygamber efendimiz şöyle dedi. Arapça okudu “Cünüp olanlar ve hayızlı kadınlar Kur’an’dan bir şey okumasınlar” Bu da Tirmizi, İbni Mace gibi kütibi sidde deki kitaplardan geçiyor ama bununda zayıf hadis olduğunu söylemiş hadisçiler.

Bir yasakta Şafi mezhebinde mescitte beklemek, mescitte bulunamaz diyor cünüp kişi. Sadece biraz önce söylendiği gibi geçip gidebilir yani bir tarafından girip çıkabilir bir şey için, bunun delili de diyor Nisa suresinin 43. ayeti. Orada Cenabı Hak şöyle buyurmuş: “Ne dediğinizi bilinceye kadar sarhoşken namaza yaklaşmayın, cünüpken de yaklaşmayın yıkanıncaya kadar” abiri sebilin işte bu kelime ne demek diyor? Bununla diyor, namaz kılınacak yer kastedilmiştir abiri sebilin de oradan geçip gitmektir diyor yani cünüpken sadece içinden geçmek kaydıyla diyor namaz kılınacak yere yaklaşabilirsiniz, haricinde içinde oturup beklemesi hiçbir şekilde caiz değil.

Abdulaziz Bayındır: Bunlar şimdi la takrebul salate derken orada ki salatı mescit manasında alıyorlar.

Yahya Şenol: …. Salate, namaz kılınan yer o şeyle de “lehuddimet savâmıu ve biyaun ve salavâtun” kelimesi var Hac suresinin 40 ayeti

Abdulaziz Bayındır: Onu delil getiriyorlar

Yahya Şenol: Burada diyor salavat kelimesi namaz kılınan yere atfedilmiş demek ki diyor buradaki namaz kılınan yere yaklaşılmaması gerektiğini gösteren bir ayettir. Bunun dışında…

Abdulaziz Bayındır: Yani kendilerine delil olunca nasıl arayıp buluyorlar.

Yahya Şenol: Evet evet

Bir katılımcı: …şöyle diyebilir hocam, peygamber efendimiz yeryüzü ümmetime mescittir diye hadisi var. O zaman duyamadım

Yahya Şenol: O kadar da hafız değil adamlar ya karıştırma yani.

Abdulaziz Bayındır: Yani kendisi konuyla alakalı olan ayetler bırakılıyor alakasız ayetler delil getiriliyor bu da gerçekten şaşırtıcı.

Yahya Şenol: Sonra gülsün farzlarına geçiyor hani guslü ne yapmazsanız guslünüz olmaz. Üç farzı vardır diyorlar, birincisi niyet, niyet etmezseniz hiçbir şekilde guslünüz olmaz. Bu niyeti gusle başlamadan getirmek zorundasınız, unuttu kişi, ortalarda falan hani yıkanırken aklına geldi, olmaz diyor baştan tekrar başlaması lazım.

Enes Alimoğlu: Niyeti ..ne iş yaptığının farkında değil mi adam?

Yahya Şenol: Yok, illaki diyor gusül abdesti aldığını bilerek alacak.

Abdulaziz Bayındır: Yani baştan sonra kadar aklında olacak.

Yahya Şenol: Evet, evet

Abdulaziz Bayındır: Yani o arada bir unutacak olsa gitti bir daha sıfırdan ve bu insanları psikolojik olarak ciddi manada hasta ediyor. Birçok kimse bakıyorsunuz ki giriyor banyoya yarım saate, bir saate çıkmıyor. Ya da abdestte de aynı şey var, yıkan, yıkan, yıkan. Hâlbuki burada namazı da öyle yapıyor Şafiler burada defalarca anlatmıştık. Bir Allahu ekber demek için neler çekiyor neler. Yani niye böyle yapıyorsunuz kardeşim yıkanın diyor, yıkandın mı bitti. Niyeti nereden çıkarıyorsunuz?

Yahya Şenol: Ve de adam niçin yıkanıyor zaten?

Abdulaziz Bayındır: Niye, niçin yıkanıyor belli zaten adam onun için gelmiş yıkanıyor.

Enes Alimoğlu: Duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Mesela yani şimdi sabahleyin kalktınız buraya gelmek için değil mi sizler. Evde niyet ettim Süleymaniye Vakfına gitmeye orada da dersi dinlemeye böyle bir şey diyor musunuz?

Enes Alimoğlu: Niyet etmediyse gelmemiş mi oluyor.

Abdulaziz Bayındır: Gerçi onlar ağızlarında söylemiyor zihinlerinde tutuyorlar, bunlar ciddi sıkıntılara sebebiyet veriyor.

Yahya Şenol: İkincisi, varsa bedenin her hangi bir yerinde necaset onu gidermekte guslün farzıdır diyor. Üçüncüsü de, vücudun dış görünüşteki bütün her tarafını yıkamak oraya suyu ulaştırmakta guslün farzıdır. Farklı olarak burada biraz önce Hanefi mezhebinden farklı olarak söyleyebileceğimiz şey ağız ve buruna su vermek Şafi mezhebinde farz değildir çünkü buralar vücudun içi kabul edilir ve gusülde vücudun dışının yıkanması emredilmiştir, içinin yıkanması emredilmemiştir. Dolayısıyla, ağız ve buruna su vermek sünnettir.

Abdulaziz Bayındır: Yani bunu da biraz daha açalım da iyice anlaşılsın. Ben şimdi şöyle duruyorum ağzımın, burnumun içini görebiliyor musunuz? O zaman göremediğinize göre orayı yıkamanıza gerek yok şimdi Şafiler böyle söylüyor. Hanefilerde buna karşılık diyor ki, bakın oruç tutarken vücudun içersine bir şey gittiği zaman orucu bozar Peki, buruna su çekince oruç bozuluyor mu? Yok. Ağzına alınca bozluyor mu? O zaman öyleyse vücudun dışıdır yıkanmazsa olmaz, mazmaza ve istinşak farzdır, diyorlar.

Yahya Şenol: Bunların delili

Abdulaziz Bayındır: Ama yine de yıkamak sünnettir diyorlar fakat farz değil.

Yahya Şenol: Sünnet sünnet fakat farz değil. Olmasa da olur ama olması sünnettir. Delil ne, buna dair? İşte birincisi bir hadis dile getiriyorlar. Peygamber efendimiz hanımlardan birine Ümmü Seleme’ye guslü tarif ederken diyor ki, “başından aşağı üç defa su dök ve bütün vücudunu da yıkadın mı diyor” Arapça okudu böyle yaptığın zaman temizlenmiş olursun zaten. Burada diyor yok ağzına su verecen, burnuna su verecen ben böyle ayrıntılardan bahsetmiyorum diyor peygamberimiz, demek ki diyor gerekli olsaydı illaki yani mutlaka yapılması gerekseydi peygamberimiz bunu söylerdi.

Abdulaziz Bayındır: Bu daha sağlam.

Yahya Şenol: Bir tane daha hadis getiriyorlar. Bir de kadınlarla ilgili bir ayrıntıya girmişler, diyorlar ki saçları örgülüyse kadının eğer diplerine su gideceğinden eminse bu örgülerini çözmesine gerek yok, örgülerini çözmeden de kadın gusül abdesti alabilir.

Abdulaziz Bayındır: Bunlarda kadınlar için çok önemli yani mesela bazıları saçlarını yaptırıyor yani örmek yaptırmakla şeydir, dibine su gidiyorsa onu şey yapmak şart değil yani saçı bozmak şart değil yani.

Yahya Şenol: Bunun haricinde işte gusle başlarken besmele çekmek, önce namaz abdesti gibi bir namaz abdesti almak, önce sağ tarafa sonra sol tarafa su dökmek, baştan aşağı su dökmek ve bunların hepsi gusül abdestinin sünnetlerinden. Bir tanesi de biraz önce söylendiği gibi kullanılacak su miktarı, bir sa dediği yaklaşık üç litrelik bir suyla diyor bunu yapsınlar daha fazlası israfa kaçabilir tabi bunun söylendiği ortam oldukça önemli, suyun nadir bulunduğu yerlerde herhalde özellikle buna dikkat çekmiş olmalılar, diye düşündüm. Burada abdestten bunların farklı olarak tertibe gerek yok, sıralama şart değil. Yani önce sağ tarafa döneceksin, sonra sol tarafa ve ya önce başa, böyle bir sıralama farz değil ama abdestte farz bunlara göre. Bu yüzden diyorlar, kişi bir havuz, denize büyükçe bir suyun bulunduğu yere girip çıkarsa gusül abdesti almıştır zaten. Baştan önce şurasını falan yıkaması gerekmez.

Abdulaziz Bayındır: Bir de gulletein meselesi var.

Yahya Şenol: Burada onu işlememişler, büyükçe bir şey varsa tamam o onu temizler. Söyleyeceklerimiz bu kadar Şafi mezhebinde.

Abdulaziz Bayındır: Peki, şimdi Hanbelî tabi Şafi’nin arkasından Hanbelî

Abdurrahman Yazıcı: Hanbelî mezhebi İbni Kudame’nin El- Muğni’sine baktım genel olarak ve diğer kitaplardan birkaç yerine baktım. Guslü gerektiren durumlar, birincisi inzal, ikincisi cinsel münasebet…

Abdulaziz Bayındır: İnzal meninin gelmesi şimdi bunu tam Türkçe söyleyin çünkü bunlar internete konuyor, hiçbir şey bilmeyen çocuk da dinliyor, onu öğrenmeleri lazım. Bugünkü şeyde orgazm olma diyeceksiniz ki daha iyi anlaşılsın

Abdurrahman Yazıcı: İkincisi cinsel münasebet, bunun her türlüsünü sayıyorlar, her türlü münasebet içine girer diye. Çünkü bildiğim kadarıyla Hanefilerde bazıları istisna ediliyor.

Fatih hoca: Duyamadım.

Abdulaziz Bayındır: Hangisi?

Abdurrahman Yazıcı: Üçüncüsü kâfir birisi Müslüman olursa bu durumda gusül abdesti alması gerekir. İrtidad etmiş ve tekrar Müslüman olursa yine gusül abdesti alması gerekir. Yine hayızlı ve nifaslı kadınında gusül abdesti alması gerekir.

Abdulaziz Bayındır: Temzilendiği zaman…

Abdurrahman Yazıcı:  Evet, nifası da hayıza kıyas ediyorlar, öyle bir delil olmadığı için doğrudan. Sonra temel olarak gusülü gerektiren durumlar…

Abdulaziz Bayındır: Aslında hayızda delil var,

Abdurrahman Yazıcı:  Nifasta hocam…

Abdulaziz Bayındır: Yok nifasta da delil var. Şimdi şeyde ki (Bakara suresi 222. ayet) “Ve yes’elûneke anil mahîd” ayeti kerimesi oradaki mahid kelimesi biz hayız diyoruz ama Araplar açısından nifas ve hayız kelimesi aynı manaya geliyor, kadınlarda ki kanamalar, ister doğum sonrası olsun, ister normal kanama olsun. Mesela, resulullah sallalllahu aleyhi ve sellem Ayşe validemize veda haccında enefis demişti. Sen nifas mı oldun yani bir Türkçeye tercüme edersek, Ayşe validemizin çocuk doğurmadığı, çocuğu olmadığı herkes tarafından biliniyor. O zaman nifas ve hayız kelimeleri Araplar açısından aynı anlamda kullanılıyor, temizleninceye kadar ifadesi. Herkes biliyor ki nifas olan bir kadın yedi günde on günde temizlenmez. Öyleyse Kur’an’ı Kerim’de bunun delili var, Kur’an’da delili var, evet.

Abdurrahman Yazıcı: Yine diyorlar aynı kandır o yüzden birbirine benzer.

Abdulaziz Bayındır: Ne anlayamadım?

Abdurrahman Yazıcı: Yani nifas kanıda hayız kanı gibidir.

Abdulaziz Bayındır: Yani nifas kanını hayız kanına benzetmeye gerek yok ki, bu ayet zaten açıkça bunu ifade ediyor.

Abdurrahman Yazıcı: Gusül içinde iki tane farzları var, niyet etmek ve tüm bedeni yıkamak şeklinde.

Abdulaziz Bayındır: Evet, Hanbelîlerde niyeti şart koşuyorlar.

Abdurrahman Yazıcı: Ama böyle işte tüm, devamlı aklında bulunacak yada işte illa sözlü olacak öyle bir şartları yok.

Abdulaziz Bayındır: Yok, zaten niyeti hiç birisi sözlü olma şartıyla şey yapmaz, sözlü olma şartı hiç birisinde yoktur niyette. Niyet içten verilen bir karardır, ağızla söylediğin bir söz değildir niyet. Hatta ağızla söylemeyi mekruhta görürler.

Abdurrahman Yazıcı: Yine bu abdeste de ağız ve burun vücuttan sayıldığı için, vücut tüm yıkanması gerektiği için ağız ve burnunda yıkanması lazım yani o şekilde

Abdulaziz Bayındır: Ağza buruna su vermek farz Hanbelîlerde, evet.

Abdurrahman Yazıcı: Ama onu ayrıca zikretmiyorlar bu zaten vücuttandır diyerek zikrediyorlar, onun dışında şeyin müstehapları var, guslü gerektiren durumlar daha doğrusu hangi durumlarda gusül abdesti almak müstehaptır. Cuma namazında, Cuma namazı için Cuma günü gusül abdesti almak yine bayram namazlarından önce, bayram günlerinde yine istiska namazı yani yağmur duasına çıkıldığı zaman.

Abdulaziz Bayındır: Yağmur duası

Abdurrahman Yazıcı: Yine küsuf güneş batması mı, güneş tutulmasında, yine ölü yıkama durumunda gusül abdesti alınması müstehap kabul ediliyor. Aynı şekilde delilik durumundan akıllı durumuna gelince kişinin ve yine bayılma halinden geçince gusül abdesti alması müstehap. Yine istihaze durumundaki kadının her namaz vakti için gusül abdesti alması da müstehap kabul ediliyor.

Abdulaziz Bayındır: Oradaki ğasle gusül manası vermişler demek ki,

Abdurrahman Yazıcı: Yine ihrama giren kişinin de gusül abdesti alması

Abdulaziz Bayındır: müstehap

Abdurrahman Yazıcı: Mekke’ye girerken aynı şekilde, tavaf etmeden önce, Arafat’ta vakfe yaparken işte taşlamadan önce, yine Müzdelife’de gecelemeden önce bunlarda gusül abdesti alması müstehap olarak kabul ediliyor. Ancak hacamattan dolayı gusül abdesti alması gerekmediği söylüyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Hacamatı biliyorsunuz, vakumlama yoluyla kılcal damarlardan kan çekmek, bu bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor, bugün hala kullanılıyor. O bölge temizleniyor, hafifçe kan atılıyor sonra kılcal damarlardan kan çekiliyor buna hacamat deniyor.

Abdurrahman Yazıcı: Cünüp kişinin yani gusül abdesti olmayan kişinin yapamayacağı şeyler arasında da namaz kılması, Kur’an okuması ancak diyorlar Kur’an’ı Kerim’den işte tam Kur’an’dan sayılmayacak bir zikir işte Elhamdulillah, Suphanallah, gibi şeyleri yapabilir onda sakınca görmüyorlar. Taşınması da normal şekilde ancak bir şeye bağlanarak taşınmasında sakınca görmüyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Kur’an’ın taşınması da caiz değildir ama

Abdurrahman Yazıcı: Kılıf içinde kab içinde böyle bağlı olarak taşımada da bir sakınca …

Abdulaziz Bayındır: Ama Şafilerde kab içinde de caiz değil, değil mi?

Yahya Şenol: Ayrı bir şey olursa olabilir ona bağlı yani şöyle kitap gibi ona bağlı…

Abdurrahman Yazıcı: Yani bu zaruri durumdur gerektiren durumlar olabilir şeklinde yine mescide de girmesi caiz değil ancak geçmesi (Nisa suresi 43. ayet) “illa abiri sebilin” biraz önce okunan ayeti kerimeden dolayı delil alarak geçebileceğini söylüyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Yani çok enteresandır şimdi Süleymaniye camii turistler çok rahat bir şekilde gelir camiye girer kimse hiçbir şey demez. Hatta girsinler görsünler fakat Müslüman bir hanım geldiği zaman bakarsın kılın dışarıda dolaşıyor. Ya niye dolaşıyorsun içeri girin, ne kadar dersen de. Orada donuyor içeriye girmiyor. Niye? Bu şekilde söylenmişte ondan dolayı hâlbuki bunların hiç birisinin delili yok.

Abdurrahman Yazıcı: Yine itikafa girmesi…

Abdulaziz Bayındır: Burada tek problem şeyi kirletme derdidir. Eskiden biliyorsunuz böyle şimdi bazı hanımların çok kanaması olur, o günün imkânlarına göre korunmak biraz daha zor sadece ondan dolayıdır başka herhangi bir sebebi yok.

Abdurrahman Yazıcı: İtikâfa girmesi aynı şekilde Kur’an yazması, Kur’an’dan bir şeyler yazması onlarda haram diyorlar. Temel olarak bunlar.

Abdulaziz Bayındır: Peki, teşekkür. Bu konularda en toleranslı mezhebe geldik şimdi Maliki mezhebi.

Abdurrahman Yazıcı: Birkaç şey daha söyleyeyim Şafi mezhebinden ayrı olarak örneğin cünüplükten dolayı gusül alan kişi meni gelirse bu durumda tekrar gusül alması gerekmiyor öyle bir farkı da var ve yine şüphe durumunda da gusül abdesti almak gerekmiyor diyorlar yani yakinen cünüp olduğunu bilecek ve ya görecek.

Abdulaziz Bayındır: Evet, meni kalıntıları guslü gerektirir evet. Hanefilerde de bu ihtilaflı bir konu Ebu Yusuf’a göre kalıntı guslü gerektirmez.

Mehmet hoca: Maliki mezhebi eğer başta söylersek çok şeyler söyleriz ama ben sonunda söylediğim için Arapça okudu şeklinde

Abdulaziz Bayındır: Farklarını söyleyeceksin.

Mehmet hoca:  Benden önce zikredilen görüşlerin aynısı olanları söylemeye gerek görmüyorum.

Abdulaziz Bayındır: Tabi…

Mehmet hoca: Gerekçeler hepsi aynıdır, eylemler aynıdır fakat hüküm olarak ayırt ediyorlar. Mesela bir insan Müslüman olmak istediği zaman gusül gerekir, Şii mezhebinde farzdır ama diğer mezheplerde müstehaptır. Maliki mezhebinde farz diyor, bir adam Müslüman olmak istiyorsa bu adam La ilahe illallah demeden önce gusül yapması gerekir çünkü önceden o cünüptü diyor. Bunun delili yok, delili duygusal bir şey olabilir, önceden cünüp olduğu için İslam gibi temiz bir şeye intikal ederken gusül yapması gerekir, temizlenmesi gerekir fakat Arapça okudu yani İslam önceki bütün günahları siler götürür manasındaki hadis olarak rivayet ediliyor. Buna göre bu adamın öyle bir şey yapması gerekmez. La ilahe illallah Muhammeden resulullah dedimi geçmişten hepsinden kurtulmuş olur. Fakat Maliki mezhebinde bunun gusül yapması gerektiğini söylüyor. Bir farklı doğum sonrası gusül gerektirir diyor fakat kan gelmezse gusül gerekmez, diyor. Çocuk doğurmuş ama kan gelmemiş.

Abdulaziz Bayındır: Böyle bir doğum oluyor mu acaba tabiplere sormak lazım. Kan gelmeden oluyor mu doğum? Olmuyor değil mi? Evliyaya her şey olur canım, gerçi hepiniz evliyasınız da ama evet.

Mehmet hoca: Meni çıkması genel olarak meni çıkması Arapça okudu yani hastalıktan dolayı bir anormal şartlar koşullar altında meni çıkması guslü gerektirmez, normal şartlarda guslü gerektirir. Ya da meni çıkmasını gerektiren eylem yani ilişkiye girmiş ama meni çıkmamış o da guslü gerektirir şeklinde açıklıyor. Diğer bir konuda istihaze gusül gerektiren bir şeydir. Maliki mezhebinde gusül gerekmez, gusül yapmaya gerek yok müstehaptır, gusül abdesti alırsa daha güzeldir.

Enes Alimoğlu: Bu abdesti bozuyor mu küçük abdesti?

Mehmet hoca: Küçük abdesti bozuyor, küçük abdest alması yeterlidir diyor.

Abdulaziz Bayındır: Mezi de?

Mehmet hoca: Yok istihaze Arapça okudu çünkü bir hastalıktır, hastalık böyle bir guslü gerektirmez diyor. Gusül sıfatlarından bahsediyor, olmazsa olmaz şeyler gusülde elini yıkamakla başlar, ondan sonra vücudunu başından tırnağa kadar yıkanması yeterlidir. Diğer Memduh olarak zikredilen eylemler diğer mezheplerle aynıdır. Gusül abdesti alması gereken şahıs mescide giremez namaz kılamaz, ayetler okuyabilir diyor, farklı yönü bu ayetler okuyabilir diyor. Kur’an okuyamaz ama ayetler okuyabilir. Fakat adetli kadın eğer unutması

Abdulaziz Bayındır: Kur’an okuyamaz değil, tutamaz, Kur’an okur da ama tutamaz, elle tutamaz.

Mehmet hoca: Tilaveti Kur’an diyor, burada kastedilen şu Arapça okudu diyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani şunu eline alarak okuyamaz.

Mehmet hoca: Eline alarak yani yüzüne bakarak okuyamaz, ezberden ayetler okuyabilir ancak diyor Kur’an’ı ezbere bilen adetli kadın unutmasından korkuyorsa Kur’an’a bakıp tekrarlayabilir onun bir sakıncası yoktur. Bir de zikredilmeyen başka bir husus…

Abdulaziz Bayındır: Peki, delil gösteriyorlar mı bunlara?

Mehmet hoca: Yok, delil yok.

Abdulaziz Bayındır: Delil yok, aslında çok büyük bir delil var, Kuran’ı Kerim’e bakmamaları lazım, bakarlarsa bu oyunu bozarlar ondan dolayı gerekiyor yani şeyde bir takım bir sürü yanlış hükümler var fıkıhta baktılar mı problem çıkaracaklar, en iyisi bakmamaları.

Mehmet hoca: Diğer bir husus Hanefi mezhebinde zikredildi biraz, adam uykusunda ihtilam olduğunu bilmemiş, kalkmış namaz kılmış, bir süre sonra birkaç namaz kıldıktan sonra elbisesinde meniyi gördüyse bu insan uyku ile o meniyi gördüğü arada kılmış olduğu namazı iade edecek, tekrardan kılacak.

Abdulaziz Bayındır: Hepsinde var.

Mehmet hoca: Diğer gusül gerektiren şeyler farklı olabileceğini düşündüğüm husus sünnettir gusül yapılması Cuma günü ve iki bayram namazı için gusül yapılması. Diğer hususlarda Memduh, müstehaptır fakat Yevmil Ğadir Şiilerde olan ya da Yevmil Mubahale ya da Yevmil bas peygamber sallallahu aleyhi ve selemin peygamber olarak gönderildiği ya da ya da Ali radiyallahu anhın imam olarak tayin edildiği ya da birbirini karşılıklı lanetleme olayından dolayı gusül abdesti alması gerekmez. Diğer olaylar…

Abdulaziz Bayındır: Zaten böyle bir olay yok.

Mehmet hoca: İhramda şey yapılması işte Arafat, Mina, Müzdelife gibi ya da Mescidi Harama girmesi gibi olaylarda gusül abdesti alınması müstehaptır. Özet olarak bukadar.

Abdulaziz Bayındır: Ha Zahiri mezhebi unuttuk , yavaş yavaş sana da, Batıniler bitti şimdi Zahiriler..

Rüstem Vasipov: Bismillahirrahmanirrahim. Zahiri mezhebi İbni Hazm’ın El- Mualla, guslün farlarından başlayacağız. Guslün farzları üçtür Şia mezhebine göre neredeyse aynıdır sadece üç tane benzeri vardır. Biri ellerini yıkamak üç kere, avret mahhalini yıkamak, tüm vücudu yıkamak.

Abdulaziz Bayındır: Ağız, burun yok dâhil değil.

Rüstem Vasipov: Yok,

Abdulaziz Bayındır: Tabi şimdi elleri yıkamada maksadı şey yapalım da, bu şurada bir su kabı var, elinizi o suya daldıracaksınız, daldırmadan önce elinizin temiz olması lazım. Çünkü böyle bir su kabıyla almıyorsunuz, elinizi daldırıyorsunuz. O konuda hadisi şerif var hani Arapça okudu diye, “Bir insan uykudan kalktığı zaman elini üç kere yıkamadan suya daldırmasın çünkü gece elinin nerede durduğunu bilmez o” Avret mahalli de dediğimiz zaman o bulaşık kısımları olabilir, pislik kalmış olabilir, onların temizlemesi manasında söylemiş.

Rüstem Vasipov: Ağzına ve burnuna su vermek bu sünnetlerinde geçer ve sağ taraftan üstten gusül alması bu da sünnetlerinden orada geçiyor.

Abdulaziz Bayındır: Yukarıdan aşağıya doğru yıkaması…

Rüstem Vasipov: Kısaca şöyle gusül alınır, biraz tarifini yapalım bir de içinde bir ilginç bir tarafı eğer bir su kabından gusül alıyorsa yani elle, duş değil. Birinci, avret mahallini yıkayacak ondan sonra ellerini temiz toprağa ve ya duvara değdirecek ondan sonra

Abdulaziz Bayındır: sürecek

Rüstem Vasipov: sürecek ondan sonra sanki temizlenmiş sayılıyor.

Abdulaziz Bayındır: O toprağı bir şey gibi, temizleyici olarak kullanıyor evet.

Rüstem Vasipov: Ondan sonra mazmaza ve istinşak yani ağzına, burnuna su alır, üç kere tabi bular. Sonra ellerini yıkar, saçlarını ayırmaya gerek yok diyor, örgü varsa onu da çözmeye gerek yok diyor. Bu şekilde

Abdulaziz Bayındır: Hanefilerde erkekler çözmelidir, kadının çözmesi gerekmez.

Rüstem Vasipov: Kadınlar için ve vücudun her tarafını suyun ulaşacağı yere emin olması lazım. Eğer emin olmazsa diyor o zaman gusül olmaz.

Abdulaziz Bayındır: Peki, cünüp bir kişi Kur’an okuyabilir mi? Yapamayacağı şeylerde…

Rüstem Vasipov: Onun sonunda isterseniz böyle yavaşça fazla şey değil de. Guslü gerektiren haller cünüplük hali yani ilişkiden sonra, uykudan uyuyan kişi uyandıktan sonra

Abdulaziz Bayındır: Yani ihtilam

Rüstem Vasipov: İhtilam olmuşsa meninin çıkması şarttır burada. Ölü yıkayan gusül alacak, zina yaparsa o da gusül alacak. Nifastan sonra bir diğer şey

Abdulaziz Bayındır: Hayız yok mu? Belki o nifası hem hayız hem nifas manasına kullanmış, bir kelimeyle ifade etmiştir, doğru.

Rüstem Vasipov: Eğer bir kişi gusle niyet etmişse ve denize, suya böyle derin bir yere suya girmişse o zaman gusül yapmış sayılır, almış sayılıyor Niyeti olmazsa o zaman gusül sayılmaz demiş.

Abdulaziz Bayındır: Niyet olması lazım, peki.

Rüstem Vasipov: Bir de vacip olan durumlar, erkek için Cuma günü gusül alması vaciptir. Eğer Cuma günü cünüp olursa ilginç tarafı Cuma gününe ayrı gusül alacak, cünüp olduğu için ayrı gusül alacak. Eğer Cuma günü bir ölüyü yıkamışsa o zaman üç ayrı gusül alması lazım.

Abdulaziz Bayındır: İşte Zahiri mezhebi böyle ne gördüysem o.

Enes Alimoğlu: Duyamadım

Rüstem Vasipov: Geliyoruz sonra bir kadın adetten kesilmişse adet için ayrı bir gusül alacak. Eğer adetten sonra yıkanmamışsa ve ilişkiye girmişse, ilişki içinde ayrı bir gusül alacak. Eğer o gün Cuma’ya rastlamışsa, Cuma’nın guslünü de alacak eğer ölüyü de yıkamışsa o arada neredeyse onun içinde alacak dört gusül alacak diyor. Burada niyet konusunu sordunuz eğer o kişi kaç niyet olursa olsun ellerini mi yıkayacak, başını mı yıkayacak, orada niyet ederken ellerini diyelim yıkıyor, bir gusül için niyet ederse, ikinci için, üç mü, dört mü onlar için bir gusül yetiyor yani hepsi bir arada.

Abdulaziz Bayındır: elleri için ayrıca gerekmiyor.

Rüstem Vasipov: Dördü bir arada sayılırmış ama hepsine ayrı

Abdulaziz Bayındır: El için yani

Rüstem Vasipov: Hepsine ayrı bir niyet getirmesi lazım, baliğ değilse Cuma günü gusül alması gerekmez diyor. Yani Cuma günü kadın, erkek baliğse hepsine vacipmiş. Gusül olmadan yapamadığı şeyler, abdestsiz olduğu zaman ne yapamıyorsa gusülsüz yapamaz.

Abdulaziz Bayındır: Abdestsiz olduğu halde ne yapamıyor?

Rüstem Vasipov: Namaz kılamaz, Kur’an’a dokunamaz, tavaf yapamaz.

Abdulaziz Bayındır: Öyle mi diyorlar? Zahiri mezhebi bir delile dayanmadan nasıl diyor ki Kur’an’a dokunamaz?

Rüstem Vasipov: Okuyabilir, geçende abdestsiz okuyabilir.

Abdulaziz Bayındır: Namazı neye dayandırıyorlar?

Rüstem Vasipov: Delil görmedik.

Abdulaziz Bayındır: Delilsiz konuşmaz Zahiriler. Peki, bitti mi? Şimdi vakit var, Kur’an’ı Kerim’e dokunma ve okuma konusunu anlatalım arkasından da şeyi anlatalım, oje konusunu anlatalım. Kur’an’ı Kerim’e dokunmayı yasaklayan bir hadis rivayet edilir. Muaz Bin Cebel Yemen’e gidiyor, resulullah sallallahu aleyhi ve sellem arkasından ona bir mektup yazıyor, mektupta zekatla ilgili ayrıntılı bilgi veriyor. O mektubun içersinde bir ifadenin olduğu söyleniyor. “La yemessul Kur’ân’e illâ tahirun”  “Kur’an’a temiz olandan başkası dokunmaz” diye. Şimdi o mektup sahih hadis kitaplarının hepsinde var çünkü çok meşhur bir mektup fakat bu ifade hiç birinde yok yani “Kur’an’a temiz olanlardan başkası dokunmaz” ifadesi sahih hadis kitaplarının hiç birisinde yok. “La yemessul Kur’ân’e illâ tahirun” Bu hadis sadece Ebu Davud’un mürsel hadisleri bir araya getirdiği Merasil, orada olduğu kitaplarda söyleniyor, ben o Merasil’i bulup görememiştim belki şu anda ben bunu okuduğum zaman Merasil şey yapılmamıştı Türkiye’de yani neşredilmemişti. Süleymaniye kütüphanesinde vardı ama orada da bakmamıştım. Ama kaynaklarda o yazılı

Enes Alimoğlu: Anlayamadım

Abdulaziz Bayındır: Tabi yani o zaman Kur’an diye bir şey yok. Yani o Kur’an henüz bir araya getirilmiş değil ama mecazen denebilir yani o kâğıtlara dokunamaz şeklinde. Şimdi burada işin ilginç tarafı şu, resulullah sallallhu aleyhi ve sellem Mekke’den beri kendisine Kur’an’ı Kerim inen bir zattır ve Kur’an’ı Kerim’e dokunmayışı Mekke’de de Medinede de her Müslümanın başına gelecek olan bir olaydır. Niye bunu Mekke’de, Medine’de söylemiyor da, Yemen’e yazılmış olan mektupta söylüyor. Sonra isterseniz bu mektubu sahih kabul edelim bütün hadis kitaplarında olduğunu farz edelim. Mekke ve Medine’de de olduğunu kabul edelim. “La yemessul Kur’ân’e illâ tahirun” ne demektir? La yemseshu değil dokunmasın değil, dokunmaz. Şimdi burada Tahir kim? Acaba akidesi temiz olan mı? Çünkü Kur’an’ı Kerim’de (Tevbe suresi 28. ayet)“innemâl muşrikûne necesun” buyruluyor. “Müşrikler pisliktir” diye tabi inançlarındaki pislik yoksa vücutlarıyla alakalı değil. Şimdi bir mümin mi kastediliyor? Yani şeyde böyle bir ifadeye dayanılarak abdestsiz Kur’an’a dokunulamaz şeklinde bir hüküm verilemez. Bizim Kur’an’ı Kerim’lerin başında, bakayım bunda var mı? Şu anda, son zamanlarda pek göremiyorum ama eskiden olurdu. “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” diye yazarlardı.

Enes Alimoğlu: O hadis doğruysa “La yemessul Kur’ân’e illâ tahirun” o gönderdiği elçilere anlayamadım ayet var, peygamber abdest alarak mı dokundursun demiş.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi gönderdikleri elçilere yazdıkları ayetler var, karşı taraftaki gayri Müslim tabiî ki Kur’an’ı Kerim’e dokunuyor, dolayısıyla, gayri Müslimlerin Kur’an’a dokunmasın diye bir yasak olamaz bir. Tevbe suresinin 6. ayetinde “O müşriklerden biri senin yanında bulunmak isterlerse ona müsaade et gelsin Allah’ın kelamını dinlesinler” Geldiği zaman ya Muhammet şuna bir de ben okuyayım dediği zaman, okuyamazsın denmez. Biliyorsunuz bir de kurgu film vardır bizde, Ömer’in Müslüman olması. Gidiyor kız kardeşinin evine işte onlar ellerinde Kur’an okuyorlar, ver de ben bakayım diyor, sen kâfirsin dokunamazsın falan bu tamamen kurgu, aslı astarı olmayan bir şeydir. Şeyde görselliği var, insanların hoşuna gidiyor o ayrı bir şey.

Şimdi bir de asıl konu şu Enes Alimoğlu, Kur’an’ı Kerim indiği zaman resulullah sallallahu aleyhi ve sellem vahiy kâtiplerini çağırıyor ve yazdırıyordu. Eğer böyle bir şey gerekseydi vahiy kâtibi dokunmadan yazamaz bu mümkün değil. Şimdi alıyor dizinin üstüne koyuyor, bugünkü gibi bir masada yok ki masanın üstünde yazsın, elinde kalemi alıp derinin üzerine yazıyor. Eğer öyle bir şey olsaydı ne diyecekti resulullah?

Enes Alimoğlu: ..abdestsiz ….duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Abdestleriniz alın gelin ayet yazdıracağım derdi değil mi? Dolayısıyla böyle herhangi bir ifade yok, yani Medine’de böyle bir şey yokken niye orada. Doğru olsa bile belki orada ellerlinde birkaç tane Kur’an nüshası vardır ona da kötülük yapılabileceği akla gelebilir yani doğru olsa bile aman dikkat edin elinizdeki şeyleri kaçırmayın denebilir bu da makul değil. Çoğaltsınlar ne manisi var, bugünkü teknikler imkânlar yok ama insanlar oturur yazar, yazmakla çoğaltabilirler. Dolayısıyla, Kur’an’ı Kerim’i yasaklayan herhangi bir hüküm yok. İkincisi de, Vakıa suresinin, 56. sure miydi Vakıa? Evet, burada, Vakıa suresinde 75. ayetten başlayalım daha iyi anlaşılır Allahu Tela burada diyor ki: (75)“Hayır, yıldızların bulunduğu yere yemin ederim” diyor. (76)“Bilseniz o büyük bir yemindir” yani çok önemli bir husustur yani yıldızların bulunduğu yerin önemi ne? Yıldızların bulunduğu yerin önemi mesela birçok ayette var ama Kur’an’ı Kerim’in 37. suresinde de var. (Saffat suresi 6. ayet) “En yakın göğü kevkep süsleriyle süslemişizdir” Bazıları buna galaksi diyor ama yıldızlardır ne dersen, yıldız kümesi, yıldız fark etmez. Birinci kat sema yıldızların bulunduğu semadır burada o. Şimdi burada diyor ki: (Vakıa suresi 76. ayet)“Bu önemli bir kasemdir” Önemini anlatan ayet (Saffat suresi 7. ayet)“Bu emirden çıkan her şeytandan da, inatçı şeytandan da korunmuştur birinci kat sema” Biliyorsunuz iblis oradan taşlanarak kovuldu. Şimdi şeytanlardan herhangi birisi oraya yaklaştığı bir göktaşının onları takip ettiği Cin suresinde belirtiliyor yani kovuluyor oradan. Onun için (Saffat suresi 8. ayet) “Onlar meleil a’la’ya kulak kabartamazlar” yani “o birinci kat semanın bulunduğu yere gidemezler” Demek ki meleil ala o birinci kat semadaki kulak kabartamazlar diyor. “her taraftan taşlanırlar” Onun için iblisin adı şeytanirracimdir, taşlanmış şeytan anlamına geliyor. Ondan sonra (Saffat suresi 9.ayet) “Onlar buradan kovulurlar, devamlı bir azap vardır”

Şimdi birinci kat semadan bahsediyor, birinci kat sema korunan bir semadır. Ondan sonra devam ediyoruz, diyor ki: (Vakıa suresi 77. ayet)“O kerim bir Kur’an’dır” yani ikram, bereketli bir Kur’an’dır. (Vakıa suresi 78. ayet) “Kınlı, kını olan kitaptadır” Türkçe de kın diyoruz ya ondan dolayı aynı kökten geliyor. Hani kılıcı kınının içersine sokun, kından kılıcın içine dokunamazsınız, değil mi? Onun için (Vakıa suresi 79. ayet) “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” “Tertemiz olanlardan başkası dokunamaz” Yani saklı bir kitaptır, bazı yerlerde levhi mahfuz deniyor. Şimdi bu meknun kelimesinin anlamı hemen bir sayfa gerisinde (Vakıa suresi 23. ayet) “Ke emsâlil lu’luil meknûn” diye cennetteki huriler tanımlanıyor. “Saklı inciler gibi” istiridyenin içersindeki inci, dokunulabilir mi ona? İmkânsız. İşte bu da şu an elimizdeki mushaf istiridyenin içindeki inci gibi mi? Yani dokunamaz mı insanlar? Herkes dokunabilir, dolayısıyla burada kastedilen o birinci kat semada yani meleil a’la da saklı bulunan levhi mahfuzda saklı bulunandır. (Vakıa suresi 79. ayet) “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” Oradaki mutahharlarda Cenabı Hak tarafından temiz kabul edilenlerdir, onun zıttı İblis ve şeytanlar. Onlar çünkü oraya giremezler ama öbürleri girer, dokunabilirler buna. Şimdi burada da dokunmasın demiyor, dokunamaz. Şimdi Kur’an’ı Kerim abdestlinin dokunamayacağı bir kitap mı? Dolayısıyla burada, buradan da her hangi bir delil çıkmaz.

Yani sonuç olarak Kur’an’ı Kerim’e dokunmayı yasaklayan her hangi bir şey yoktur. Kur’an’ı Kerim okuma sırasında da abdestli olmayı gerektiren hiçbir şey yoktur. Çünkü Allahu Teala orada abdestle ilgili verdiği emirde: (Maide suresi 6. ayet)“Namaza kalktığınız zaman abdest alın” diyor. Peki, Kur’an’ı Kerim okuyacağımız zaman ne yapacağız dendiği zaman, (Nahl suresi 98. ayet)“Sen Kur’an okuduğun zaman da euzu billahi mineş şeytanir racim de.” yani “Taşlanmış şeytanın şerrinden Allah’a sığın” diyor Allahu Teala. Dolayısıyla, emir bu başka emir yok.

Bir katılımcı: Giyimde de dikkat etmemiz gereken bir şey var mı yani başımızı hemen örtmemiz gerekir mi?

Abdulaziz Bayındır: Yok Kur’an okunurken hiçbir şeye gerek yok, yani Kur’an, Kur’an’ı Kerim, Kur’an’ı okumaya karşı baş örtmeye lüzum yok. Mesela, bir yerde bakıyorsunuz ki Kur’an okunurken kadınlar başörtüsünü alıyorlar, baş, erkeklere karşı örtülür, Kur’an’ı Kerim’e karşı değil, bir de namaz kılınacaksa örtülür.

Bir katılımcı: Namazda hani çok dikkatli olup hani sadece ellerin dışını kapatmak mı gerekiyor, biraz kısa olsa kolumuz ya da?

Abdulaziz Bayındır: Yani şimdi, şu kısımlar bilekler açık olabilirler, ayaklarda öyle ama şu anda konumuz o değil. Yani bu konular çok ayrıntılı olarak bizim sitelerimizde var oradan görebilirsiniz. Zaten de gelecek daha sonra şimdi şey konusu var, oje meselesi var onu da anlatalım size. Bende de soru var.

Şimdi bizim sitemizde şunu görmüşsünüzdür oje ne abdestte ne de gusle engeldir. Şimdi neden? Bazıları diyor ki işte siz, Allahu Teala yıkanın diyor. Örfte Türkiyede bir kadın yıkandıktan sonra elinde ojeyi görseniz ben de şimdi yıkandım dese, ya sen yıkanmamışsın denir mi ona? Herhangi bir ojeden dolayı yıkanmamış sayar mı bugün insanlar onu? Saymaz, e o zaman yıkanın emri yerine gelmiştir ya da ellerimi yıkadım diye, hadi şöyle ellerimizi yıkayalım da yemek yiyelim. Elimi yıkadım sofraya geldim a sen yıkamamışsın. Niye? Tırnakların ojeli. Öyle bir şey söylenir mi? Dolayısıyla, abdest almak için el yıkama emrine oje girmez ondan sonra gusül için girmez. Ama bu tabi ayeti kerimenin gereğidir fakat bazı insanlar bazı kimseler illah fıkıh kitaplarından bir şey arıyorlar.

Bir keresinde benim adımı duyduğu zaman abdesti kaçan büyük bir hoca vardır şu Fatih tarafında adını söylemeyim. Şimdi Mekke’de Ümmül Kura’da okumuş bir talebesi ben İstanbul Müftülüğünde görevliyken ojeye fetva verdiğimi duymuş bu kitabı almış, geldi. Sen dedi ojeye fetva veriyorsun. Evet, dedim. Aldı tam burayı okuyor bakın, şimdi okuyacağım. Şimdi size okuyorum, burası metin esas İbni Abidin’de olan kısma bakalım. Burada diyor ki metinde Arapça okudu Yani bir sineğin, sivri sineğin pisliklerinin altı elde bulunsa, altına su geçmezse bir manisi yok diyor, tabi bu fazla önemli değil. Kına da diyor şeye mani değildir, isterse cirmi olsun, kınada gusül abdestine mani değildir. Şimdi kına elinize kına yaktığınız zaman hele üst üste yakın orada ciddi manada bir kabuk oluşur ve onun altına da su geçmez. Ondan sonra Arapça okudu tırnak kiri ve şey aynı işte ikisi de birbirini açıklayan yani tırnağın yağlı yağsız nasıl olursa olsun kiri de şey olmaz, o da olmaz. Neden olmaz? Onu bunun en başında söylüyor diyor ki, çünkü Allah’u Teala bu ayetin sonunda (Maide suresi 6. ayet) “Allah size zorluk çıkarmak istemiyor, sizin temiz olmanızı istiyor” diyor. Bunlar zorluktur, sıkıntıdır, diyor. Şimdi aşağıda bunu nasıl açıklıyor? Arapça okudu Yani altına su ulaşmamış olsa bile şey yapar Arapça okudu tam bu ibareyi okumuştu o zat Münyetül Musalli, Ez-Zahira adlı kitaplarda Hanefilerin meşhur kitaplarıdır kına, çamur işte tırnaklardaki tırnak kirlerini zaruretten dolayı diye tanımlamıştır diyor. Şerhinde de şöyle diyor Arapça okudu, diyor ki su, bunlar sert olmadığı için su altına da girer diyor. Şimdi ama İbni Abidin kendi görüşü şu ki, gerçekten burada tam fakihçe bir görüş söylemiş. Arapça okudu Burası İbni Abidin’in görüşü, altına su ulaşır diyorlar yani tırnaktaki kir yani şöyle başınızı kaşırsanız başınızın yağı oraya gelirse ulaşmaz. Şimdi diyor ki, İbni Abidin burada, buna şu cevap verilir ki vacip olan yıkamaktır, altına suyun ulaşması ıslatmaktır yani guslü yani gasli suyun deri üzerinden akıp gitmesi olarak, meshi de suyun ıslanması olarak anlıyorlar. Yani o şeyde bazıları diyor ki, efendim kınanın altına su geçiyor. Altına su geçmek kınayı yıkamak değildir, kınanın kendinin yıkanmış olması demek oradan ayırt edilmiş olmasıdır, üstünün yıkamak değil yani. orada kına kalıyorsa altına su geçmesi altını yıkamak sayılmaz, o ıslatmak oluyor diyor burada. Anlatmış zaten Arapça okudu yıkamakta böyle damla damla o tırnağın kendi üzerinden suyun akmasıdır ya da tırnak kirlerinin altından suyun akmasıdır. Esas olan şu Arapça okudu Bunların hepsi yıkamaya manidir diyor. İster kına olsun, ister tırnak kiri olsun…

Bir katılımcı: Dövme….

Abdulaziz Bayındır: Yok dövme başka, dövme de problem yok, dövmede derinin altına girdiği için orda hiçbir şey yok. İster kına olsun, ister efendim tırnak kiri olsun, hangisi olursa olsun altına su geçmediği için yıkama olmaz diyor. Doğrusu budur, doğru söylemiş evet. Doğrusu zaruretle bunları iletlendirmektir. Şimdi onu onunla illetlendirdiği için burada şimdi şöyle söyleyeyim o zaman oje yok, o zamanın ojesi kınadır hele mesela hanımlar birkaç kere üst üste elinize kına yakın tam oje gibi bir kabuk oluşur. Onun altına suyun geçmiş olması hiçbir şey ifade etmiyor çünkü yıkanma olayı meydana gelmiyor işte İbni Abidin’in söylediği gibi. Dolayısıyla, altına suyun geçmesiyle geçmemesinin hiçbir farkı yok. O zaman oje abdeste manidir diyenlerin delili altına su geçmiyor. Kardeşim emredilen yıkamaktır yani onun altını yıkamayı kastediyorsanız tırnak kirinde de bu olmaz, kınada da olmaz ama bunların abdeste ve gusle de mani olduğunu söyleyen hiç kimse de yoktur. Bu sebeple ojenin abdeste mani olması mümkün değil.

Bir keresinde Konya’da bir toplantıdaydık Arap uleması işte meşhur Yusuf Kardavi, Abdul Settar Ebu Gudde, Abdulfettah Ebu Gudde böyle ikisi de büyük ulema var böyle çok güzel güzel konuşuyoruz. O hoca hemen devreye girdi şeyi bozmak için, bu varya bu bu ojeye fetva veren adamdır, dedi. Onların hepsi şey yaptı ya gerçekten mi öyle? Evet, dedim. Yusuf Kardavi, peki nasıl? Bakın ben size bir şey söyleyeyim dedim, ojeli tırnaklarla abdest ve gusül olmaz diye bir fetva olamaz dedim, böyle bir fetva asla verilemez. Anlat, dedi. Adam bırakmadı ki anlatayım, sonra da nasip olmadı, şimdi bunu da bir hikâye olarak şey yapalım.

Yani oje, ojenin abdestle gusülle hiçbir alakası yok, onun için hanımla rahat olsunlar. Şimdi sorulara geçebiliriz ha sonra o gelen hoca burayı okudu. Peki, anlat dedim. Anlayamamış çünkü bu Arapça fıkıh ibaresini anlamak kolay değil. Sonra anladı, epeyce anlattım belki yarım saat sürdü anlatmam kendisine. Anladıktan sonra kalktı dedi ki, böyle yazsa bile öyle fetva vermemek lazım, dedi ve çekti gitti. Hala ojeye fetva veriyor diye bak kendi gözleriyle görmelerine rağmen sağda solda dedikodu yapıyorlar.

Valla bizim niyesinin tek sebebi Allahu Teala’nın emretmiş olmasıdır. Eğer tıbbi tarafı varsa bizim uzmanlık alanımız değil tabipler bunu araştırmalı yani onlar ortaya koymalı.

Yahya Şenol: Cünüplük halinde tırnak kesilebilir mi, saç sakal traşı olabilir miyiz?

Abdulaziz Bayındır: Cünüplük halinde hepsi yapılabilir yani bir zararı yok.

Yahya Şenol: Gusül abdestinin sünnetlerinden olan başa, sağ ve sol omuza üçer defa su dökülmesinin acaba Hristiyanlardan onların teslis inancından duyamadım…

Abdulaziz Bayındır: Allahhhh, ne kadar zeki bir insanmış o soruya yani bu şekilde düşünen adama cevap vermeye gerek yok. Biraz çok süper zekâ bu, öyle şey olur mu yani Euzu çeksinde bir daha böyle bir şey aklına getirmesin.

Yahya Şenol: Antalya da özellikle turizm bölgesinden geliyor bu soru şu şekilde. Burada çalışan genç arkadaşlarla ortak sorumuz diyor. İş yerine uygunsuz kıyafetlerle gelen turistleri istemeden de olsa anlık görüyoruz diyor. Bu göz zinasına giripte gusül abdesti almayı gerektiriyor mu? O kadar büyütüyorlar ki bu sorunu akşama kadar diyor, namaz kılmıyorlar gusül abdesti almamız gereken bir durum duyamadım

Abdulaziz Bayındır:  Hayır, hayır, hayır sadece meni gelirse gusül abdesti almaları gerekir, mezi gelirse yani o şeffaf sıvı gusül abdesti almasını gerektirmez.

Yahya Şenol: Diğer dinlerde de gusül abdesti var mıdır? Mesela, Budistlerde onlarda duyamadım.

Abdulaziz Bayındır: Budistleri incelemedik tabi ama Budistlerinde çok yıkandığını biliyoruz neden dolayı benim şahsen o konuda bilgim yok.

Yahya Şenol: Tabi konu hayız ve istihaze meselelerini daha sonra işleyeceğiz ama ister istemez bir iki bir şey söylendi diye şöyle birisi bir hanım demiş ki bu erkeklerin başına gelse bu kadar kolay fetva verebilir ler miydi, söyledikleri hiç hayatla bağdaşmıyor, daha da zorlaştırmışlar diye.

Abdulaziz Bayındır:  Tabi neyi kastettiğini bilmiyoruz.

Yahya Şenol: Hani şey yapamaz, Kur’an okuyamaz, dokunamaz,

Abdulaziz Bayındır: Onları anlattık burada, evet onları anlattık yani Tamam, bitti mi? Burada bir soru daha var. Onu da cevaplandıralım madem vakit geçti. Bu nazar boncuğu bazı yerlerde şey yapılıyor. İnsanların o nazar boncuğuna bakışı o boncuk bizi nazarlardan koruyacak şeklinde öyle değil mi yani? Eğer böyle bir inanç varsa o zaman o inanç batıl bir inançtır, o nazar boncuğunu asla kullanmamak lazım. Tabi be hayatımda hiç kullanmadığım için benim yakın çevremde de olmadığı için onu çok fazla bilmiyorum ama yani o boncuk olduğu zaman nazar değmez diye bir inanış varsa o boncukları kullanmamak lazım ki, öyle bir inancın var olduğu şey yapılıyor. İnsanları koruyacak olan sadece Allahu Tealadır, biz elimizden gelen, gereken neyse o tedbirleri almamız lazım. Peki, çok teşekkür ederiz sağ olun Allah rahatlık versin.

Tüm Mukayeseli İlmihal Dersleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Oruç 13 Temmuz 2013
2 Ramazan ve Oruc Bakara Suresi 183-187 Ayetler 6 Temmuz 2013
3 Namazda Oturus 22 Haziran 2013
4 Namazda Secde ve Oturuş 15 Haziran 2013
5 Namazda Ruku, Secde ve Oturuş 8 Haziran 2013
6 İmamın Arkasında Kıraat, Ruku, Secde ve Ka’de 1 Haziran 2013
7 Namazda Kıraat – 2 18 Mayıs 2013
8 Namazda Kıraat(Zikr) 11 Mayıs 2013
9 Namazda El Bağlamak – Sorular ve Cevaplar 20 Nisan 2013
10 Namazda El Bağlamak 20 Nisan 2013
11 İftitah Tekbiri 13 Nisan 2013
12 Namaz’da Niyet 6 Nisan 2013
13 Kerahat Vakitleri 23 Mart 2013
14 Sabah Namazının Vakti 16 Mart 2013
15 Namaz Vakitleri – 2 9 Mart 2013
16 Namaz Vakitleri – 1 2 Mart 2013
17 Namazda İstikbal-i Kıble 23 Şubat 2013
18 Namaz Kılınabilen Kılanamayan Elbiseler, Başörtüsü 16 Şubat 2013
19 Ezan, Kamet ve Sala 9 Şubat 2013
20 Kur’an’da Salat Kavramı 5 Ocak 2013
21 Kadının Özel Halleri 29 Aralık 2012
22 Özürlünün Abdesti 15 Aralık 2012
23 Teyemmüm 8 Aralık 2012
24 Gusül 1 Aralık 2012
25 Abdesti Bozan Haller 24 Kasım 2012
26 Abdest Alırken Ayakların Meshi Meselesi 17 Kasım 2012
27 Abdest 10 Kasım 2012
28 Kur’an ve Sünnet’e Göre Necis Olan Şeyler 3 Kasım 2012
Kuran Dersi Canlı Yayın