Abdestle ilgili Cumartesi dersleri yapıyoruz, bugün de kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bugün abdesti bozan haller, abdesti neler bozar onları konuşacağız sonrasında da abdestsiz yapılmayacak şeyler bu konunun bir uzantısı olarak. Önce daha once yaptığımız gibi çeşitli mezheplerden referenslarla konuyu ele alacağız, sonrada konuyu üzerinde ihtilaf edilen meseleleri Kur’an Sünnet bütünlğü içersinde sonuca bağlamaya çalışacağız sorularla birlikte.
Malumunuz bu konuya başlarken bizim dikkate aldığımız ayetlerden bir tanesi Maide suresi 6. ayetiydi, bu ayet abdestin gerekliliği, abdesti bozan şeyler konusunu ele alıyordu. Rabbimiz burada şöyle burada şöyle buyurmakta: Bismillahirrahmanirrahim Daha önceki haftalarda bu konuyla ilgili geniş burada konuşmalar yapıldı, namaz kılacak kişinin abdest alması gerektiği bu abdestin de “yüzü yıkamak, elleri dirseklere kadar yahut dirseklerle beraber” o meseleyi konuşmştuk “yıkamak başı mesh etmek ve ayakları da” kimilerine gore yıkamak, kimilerine gore de mesh etmek gerektiğine dair genişçe konuşmuştuk. “Şayet cünüpseniz iyice temizlenin” yani bizim bidiğimiz anlamda “gusül abdesti alın” meselesi vardı yahut bud a ileriki derlerimizde genişçe yine ele alınacak, gusül meselesi yani. Sonrasında “ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh” diyerek ayet, abdesti bozan durumların neler olabileceğini, neler olduğuna dair burada bir takım bilgiler vermekte. Abdestin bozulduğunda bunun bildiğimiz suyla alınması, su yoksa teyemmümle alınması ile ilgili yine bize bilgiler vermekte. İşte biz ayetin bu kısmı üzerine yoğunlaşacağız yani abdesti neler bozuyor Kur’an’ı Kerim’de burada ki ifadeye gore. İşte tuvalet ihtiyacını gidermek ya da “ev lâmestumun nisâe” diyerek cinsel ilişkiye girmek bunun abdeste ve gusle abdeste etkisi nadir, onları burada hep birlikte değerlendireceğiz. Öncelikle Enes Alimoğlumızdan çalıştığı mezhep üzerinden Şia mezhebinde bu konunun ne şekilde ele alındığını dinleyeceğiz.
Enes Alimoğlu: Bismillahirrahmanirrahim. Şia mezhebinde abdesti bozan şeyler, birincisi, Arapça okudu şeylerin bir kısmı, hepsi değil yani ön ve arka yollardan çıkan şeylerin bir kısmı abdesti bozuyor, bir kısmı bozmuyor. Mesela, abdeti bozanların bir kısmı bevl, idrar ikincisi ğayt, dışkı, büyük tuvalet, üçüncüsü de yellenmek. Bu üç türlü şey abdesti bozuyor, tuvalette olan şeylerdir yani ön ve arkadan çıkan şeylerdir Arapça okudu. Ama ön ve arkadan çıkıpta abdesti bozmayan şeyler, birincisi kurt madde dediğimiz böyle şeyler çıkarsa ya da mezi çıkarsa ve ya vedi dediğimiz meziden biraz sıvı olan normal idrardan biraz daha yoğun olan şey var idrardan sonra gelen o vedi çıkarsa dubrumuzdan kurt çıkarsa bu temiz bir şekilde abdest bozulmaz ama pislikle bulaşmış bir şekilde çıkarsa o da bozar diyor bunlar,bu iki yoldan çıkan şeylerin abdesti bozan ve bozmayanları bunlar. Ya da bu iki yoldan çıkmayıpta abdesti bozmayan şeylerden başka biri şeydir, uykudur, uyku da abdesti bozar. Beşincisi de, aklın gitmesi yani delilik, sarhoşluk, ondan sonra bayılma gibi şeylerle de abdest bozuluyor.
Abdurrahman Yazıcı: Uykuyu ayırmıyorlar mı, ayakta uyumak, oturarak uyumak gibi.
Enes Alimoğlu. Yani bu şeyler kendinizden geçmiş vaziyette bir şey hissetmezseniz o şekilde uyanırsanız bozulur, diyor yani uykulamak değilde uyumak bozuyor. Ondan sonra 6’sı da istihaze yani adet dışı kanama bozuyor kadınlarda. İstihazeninde çok azı yani buda kadına gore değişiyor, nisbi dediğimiz şeyler, çok olursa ve ya orta hal olursa o gusül abdesti gerektiriyor ama çok az olursa normal küçük abdesti bozuyor bunlar, istihaze anlayamadım diyor, bu şeyler abdesti bozuyor.
Ondan sonra bu abdest bozan şeylerden sonra abdest hangi ibadete gerekir? Şialarde birincisi namaz için abdest şarttır, ikincisi tavaf için abdest şarttır. Üçüncüsü bu Kur’an’ı Kerim mushaf ve ya Kur’an’ı Kerim herhangi bir ayeti yazılan bir kağıt parçası olsa bile onlara dokunmak için de abdest almak gerekiyor, farzdır. Bu üç iş için abdest farz. Dördüncü bir işte, Allah’ın ismi sıfatları yazılan bir kağıtları varsa ona da abdestsiz dokunamazsınız ona da abdest almanız gerekiyor, farz diyor. Peygamberlerin, imamların ve Fatma radiyallahu anhın ismi yazılan kağıtlara dokunmak için abdest almak müstehaptır, farz değil ama müstehaptır diyor. Ama Kur’an okumak için abdest gerekmez, dokunmak için gerekir de okumak için gerekmez, abdestiniz olmazsa bile Kur’an okuyabilirsiniz.
Bir katılımcı: Ezbere okumak?
Enes Alimoğlu: Ezbere okumak, ezbere okumak. Bunlar başka abdesti bozmayan şeyleri anlatayım mı? Mesela başka mezheplerde abdest bozupta Şiilere göre bozmayan şeyler var, onları da anlatayım, şey var, kusmak mesela, Hanefilerde abdest bozuyor, ağız dolusu kusmak ama Şiilerde bozmaz hiç bir şekilde. Geğirmek, gülmek, kahkaha atmak o da abdest bozmaz. Mesela Hanefilerde namaz içersinde kahkaha ile gülmek abdesti de bozar, namazı da bozar ama Şiilerde bozmaz. Karın içersinde bir hareketlenme oldu, bir şey çıkmadıkça abdest bozmaz. Ondan sonra öpüşmek, kucaklaşmak, avrete dokunmak bunlarda abdest bozmaz Şiilerde yani karı koca birbirine bedeni bedenine değdiği zamanda abdest bozmaz, ellemek, dokunmak bunlar bozmaz. Şafilerde değdimi farklı cinsler kadının erkeğe, erkeğin kadına değdimi abdest bozulur ama bunlarda bozulmaz.
Ondan başka şey var bu necasetler babında anlatmıştık, köpek ve kafir pistir elleri dokunduğu zaman elleri yıkamak gerekir ama abdest almak gerekmez. Ondan sonra mesela abdesti bozmayan şeyler kan abdesti bozmaz, burnu kanamış ve ya herhangi bir yeri zedelenmişse kann çıkmışsa abdest bozulmaz. Mezi bozmaz, vedi abdest bozmaz, şehvetlenmek, balgam atmak, tükürmek gibi bu şeylerin hiç birisi abdesti bozmaz benim anlatacaklarım bu kadar.
Fatih Orum: Ben de kısaca Hanefilerde durum nasıl onu anlatmaya çalışacağım. Hanefilerde abdesti bozan durumlar tıpkı biraz önce Enes Alimoğlumınzın bahsettiği gibi Hanefilerde de ön ve arka iki yoldan çıkan her şey abdesti bozar deniliyor. Bunu da Hanefiler ikiye ayırıyor mutat olan ve mutat olmayan şeyler. Yani mutat olandan şunu kastediyorlar yani olan, ön insanın önünden ve arkasından ççıktığı zaman olan kabul edilern şey nedir işte bevldir yani küçük abdest yahut ğayt büyük abdest, meni, mezi, vedi ve bayanların hayız kanı, nifas kanı evet ön ve arkadan mutat olan şeyler abdesti bozar. Bir de mutat olmayan şeylerde bozabilir diyorlar, o da istihaze kanı yani kadınların hastalık dolayısıyla akıntılarının da mutat olmasa da sonuç itibariyle ön ve arkadan çıkan necis şeydir, dolayısıyla abdest gerektirir, diyorlar. Bu konuda işte bir rivayet zikrediliyor Arapça okudu şeklinde işte peygamberimize nisbet edilen “iki yoldan çıkan her şey abdesti gerektirir” diye.
Hanefilerin meşhur fıkıh eseri olan El- Hidaye de geçen bu tür rivayetleri ele alan bunları değelendiren meşhur bir kitap vardır Zeylai’ye ait Nasburraye, Nasburraye bu konuyla ilgili rivayetleri yani önden ve arkadan çıkanşeylerin abdesti gerektiğine dair resulullaha nisbet edilen bu rivayetin tüm çeşitlerini ele alıyor ve bunlar hakkında genel bir kanaat olarak diyor ki rivayetler gariptir. Cüneyt hocam tam olarak ne kastediyor garip ifadesiyle? Yani tek yoldan geliyor, garip ifadesini kullanıyor bu rivayetleri tahlil ettikten sonra.
Hanefilere göre ikinci abdesti bozan şey, kan yani bu iki yerin dışında vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan bu konuda mezhep içerisinde iki farklı düşünc var. Genel kanaat bu vücudun herhangi bir yerinden çıkan kanın akıcı olması şartı genel kanaat bu. Züfer ise Hanefi imamlarının önde gelen imamlarından İmamı Züfer akıcı olmasa da kan çıktığında abdest bozulur diyor. Diğer genel kanaat akıcı olması, akıcı olmasıyla kastedilen de şu mezhepte, vücudun herhangi bir yerinde mesela yara var, yaralandı, kabuk var orayı kaldırdınız ve kan çıktı ve sadece orada kaldıysa, çıktığı yerin dışına taşmadıysa bu akıcı olmayan bir kandır, mezhebin genel görüşü bunun abdesti bozmayacağıdır. Ancak taştığı, aktı başka yere dağıldıysa artık vücudun yıkanması gereken her hangi bir yere necis bir şeyin geldiiği anlamına geliyor ve bunun ncaset sayıldığı ve abdesti gerektirdiği söyleniyor.
Yine bu kan ve kana benzer şeylerden mesela kayh ve sadid türü ifadeler kullanılıyor. Bunlarlardan da kastediln irin bnzeri yani safi kan değil cerehatle birlikte akan içerisinde işte lekeler beyazımsı, koyu farklı lekeler olan vücuttan çıkan cerehatinde aynen kan gibi abdesti bozduğu söylenilmekte. Her türlü akıcı kandan dolayı abdest bozulur şeklinde bir rivayet var Hanefi kaynaklarında , her türlü akıcı kan abdesti bozar şeklinde yine biraz önce bahsettiğimiz Nasburraye’nin sahibi Zeylai bu rivayetleri ele alıyor ve diyor ki, bunların tamamı zayıftır diyor. Her türlü akıcı kanın abdesti bozduğuna dair Hanefi eserlerinde zikredilen bu rivayet hakkında.
Yine bir başka hadis zikrediliyor şu bağlamda o da şöyle ben Türkçesini okuyayım, işte “Her kim namazda iken kusar ve ya burnundan kann akarsa namazdan çıksın, gidip abdestini alsın konuşmadığı müddetçede namazına kaldığı yerden devam etsin” şeklinde bir rivayet. Bu rivayete bu defa sefer Nasburraye’nin sahibi Zeylai sahih diyor. Şafi ise bu defa bu rivayete, resululahtan böyle bir rivayet sabit olmamıştır şeklinde Hanefilere cevap veriyor.
Hanefilere bir başka abdesti bozan durum kusmak ancak burada da iki farklı temayül var. Birincisi mezhebin geneline hakim olan temayül o da bu kusmanın ağız dolusu olması yani ağız dolusunu da şöyle tanımlıyorlar, yani kişi artık ağzında tutamayacak kadar fazla ise bu kusmanın miktarı bu abdesti bozar, değilse abdesti bozmaz diyorlar. Züfer’e göre ise biraz önce söyleiğimiz kan meselesinde akıcı olup olmamasıyla ilgili Züfer burada da diyor ki bunun azı çoğu yok, az da olsa insan kustuğunda midesinden her hangi bir sıvı geldiğinde bu abdesti bozar diyor. İmam Züfer şöyle bir mantık yürütüyor burada. Diyor ki, bu ağzın içi necis olan bir şeyin değmemesi gereken yerdir yani aslında yıkanması gereken yerlerdendir, orası vücudun dışı sayılır. Vücudun dışı sayılıdığına dairde bir delil getiriyor ağzın içinin. Mesela, diyor oruçlu bir kişi ağzına su alsa, mazmaza yapsa, ağzını çalkalasa bu orucu bozmuyor çünkü bu vücudun içi sayılmıyor, vücudun dışı yani abdestin yıkanması gereken yerlerdendir. Dolayısıyla, oraya değen bir necis şey abdesti gerektirir. Mideden gelen bu suyunda ağza gelmesini necis olarak sayıyor. Dolayısıyla bunun abdesti bozduğunu söylüyor az dahi olsa.
Biraz önce söylediğimiz rivayeti Hanefiler söylüyor yani “kim kusar burnu kanarsa abdestini alsın namazını kaldığı yereden devam etsin, konuşmadı ise” şeklindeki rivayeti Hanefiler delil getiriyorlar. Hanefilerin burada bu konuyla ilgili birde Arapça okudu dedikleri özür sahiplerine dair bir fasıl açıyorlar bu konuyla ilgili. Yani onlar diyorlar ki, peki bu tür kanamalar ve yahut işte bu tür sürekli akıntıla bir kişide artık rahatsızlık derecesinde artık hastalık derecesinde olduysa bu kişiler ne yapacak? Siz diyorsunuz ki işte bir kanama olduysa vücutta ve akıyorsa o necistir abdesti bozar ama bu bir hastalıksa ve yahut siz bevl etmek, küçük abdesti gidermek abdesti bozar diyorsunuz. Bu sürekli bir insanda bu akıntı oluyorsa yarası var bu yarayı sarmasına rağmen, bu yarada sürekli bir sızıntı, kan oluyorsa bunlar ne olacak şeklinde. Bunlara özür sahipleri deniliyor ve diyorlar ki bu kişiler her namaz vakti için abdest alırlar, her namaz vakti için yani öğle namazı abdestini alıyor, öğle namazından ikindiye kadar bu kişi abdestli sayılıyor ama tabiki bu özür durumu bir namaz vaktini geçecek kadar devam ediyorsa. Bu özür durumu öğlenleyin mesela saat iki de başladı saat üçte bitti, ikindiye kadar henüz diyelimki uzamadı. Bu özür sahibi değildir o özür durumuna girmez ama bir namaz vakti devam ettiyse, aştıysa bu sıkıntı bu özür sahibidir. Dolayısıyla, bu kişi her namaz vakti için bir abdest alır ve bu iki namaz vakti arasında bu kişinin kanaması da olsa ve ya işte sürekli yellenme rahatsızlığı ve yahut bevl etme rahatsızlığı dahi olsa bu kişi abdestli sayılır. Bununla ilgili olarakta bir rivayet naklediliyor. Peygamberimiz özür sahibi için özellikle bir bayanın sürekli akıntısı olan bir bayana söylediği “Her namaz vakti için abdest al, o abdestle bir diğer namaz vakti gelinceye kadar her türlü ibadetini yap” şeklinde bir rivayet zikrediyorlar ancak mezhepler arasında bu rivayet konusunda ciddi tartışmalar var. Bu rivayetin lafız farklılıkları var, Hanefiler bu lafız farklılıklarından sadece bir tanesini dikkate alıyorlar gibi bir takım sıkıntılar var.
Hanefilerle ilgili, Hanefilerin abdestle ilgili bir başka yaklaşımı da bizim mübaşere-i fahişe dediğimiz bir durum bunu da şöyle tanımlıyorlar, kişinin, adamın eşiyle şehvetli olarak ve arada da herhangi bir elbise olmadan yakınlık sağlaması ama akıntını olmaması durumu. Yani herhangi mezi, vedi, meni bir şey yok ama eşiyle arada herhangi bir engel olmadan tenlerinin birbirine değmesi, abdesti bozar mı, bozmaz mı meselesi, buna mübaşere-i fahişe yani ileri derecede yakınlaşma olarak tanımlıyorlar. Bu Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre böyle bir yakınlaşma esasen, esasen dedikleri kıyasen yani abdesti gerektiren bir olay değil. Niçin bunu söylüyorlar? Kıyasen yani olayın zahirine baktığımızda, genel kurala göre baktığımızda çünkü genel kural bu adamlara göre ne? İşte vücuttan çıkan herhangi bir şey abdest gerekmesi yani erkeğe abdest gerekmesi için böyle bir yakınlaşmada bir akıntı olması geekiyor. Oysa burada öyle bir akıntı yok ama yakınlaşma var. Kıyasen abdest gerekmez diyoruz, diyor Ebu Hanife ve Ebu Yusuf ama istishanen gerekir diyolar. İstishanenin kaydını şöyle vechini de, gerekçesini de, sebebini de şöyle tanımlıyorlar. Diyorlar ki, bu öyle birhalki kişi kendisinden akıntı gelip gelmediğini anlayamaya bilir, bunu kaçırabilir, bunu farkedemeyebilir, ıslaklık olmuştur, bu kurumuştur, şu olmuştur, bu olmuştur. Dolayısyla, biz burada istishanen hareket ediyoruz yani belki bu ihtiyat denebilir, daha sağlamcı bir tavırla hareket ediyoruz ve böylesi bir yakınlaşma olduysa bunun da abdesti bozduğuna hükmediyoruz ve abdest almalıdır diyorlar.
Şimdi ayrıca bu ihtiyatin yanısıra bir de rivayet zikrediyor Hanefiler diyorlar ki, adamın biri peygamberimize gelip şöyle bir şey söylemiş “Ya resulullah ben eşimle ilişki hariç her türlü yakınlaşmayı yaptım” demiş. Peygamber efendimizde ona “Abdest al ve iki rekat namaz kıl” şöylemiş, bu şekilde demiş. İstishanın vechi olarak yai bu abdest gerekir hükmünün gerekçesi olarak Hanefiler bu rivayeti de zikrediyorlar.
Bunun dışında bir de Hanefilerde erkek sadece eşine dounsa vücudunun herhangi bir yerine dokunsa abdest geekir mi meselesini açıyorlar. Burada da diyorlar ki gerekmez, abdest gerekmez bu mutlak bir dokunmadır. Buna mübaşere-i fahişe ileri derecede şehvetle ileri derecede bir yakınlaşma denemez diyor ve burada mesela Kasani diyor ki ancak bazıları özellikle Şafilere söylüyorlar. Şafiler Maide suresinin 6. ayetini delil getirerek burada da abdestin gerekeceğini söylüyorlar, normal bir dokunma ile “ev lâmestumun nisâe” ifadesinden hareketle. Onlar burada diyorlar ki bu ayet normal bir dokunmayı kastetmemektedir mecaz ifadesini kullanıyor Kasani. Burada mecazen cima, ilişki anlamındadır kadına dokunmak diyorlar. Ayrıca bir de rivayet zikrediyorlar. Rivayet şöyle Ayşe validemizden gelen bir rivayt Ayşe validemiz diyor ki, “Resulullah eşlerinden bazılarını öper ondan sonrada namaza gider namazını kılardı.” şeklinde yani abdest almadan kaydı var, abdest almadan namazını kılardı. Dolayısıyla, bir kişinin eşine dokunması, onu öpmesi mutlak anlamda bir abdesti gerektiren hareket değildir, diyorlar.
Hanefilerde abdesti bozan durumlardan bir taneside uyku hali, yanlız bu uyku halini de kayıtlıyorlar. Bu uyku öyle bir hal olmalı ki insanın bilincinin kaybolupta mesela işte yellenme durumu var ise eğer veyahut bunu şey diyorlar, işte bir yere yaslandığında, yaslandığı şeyi çektiğinizde bu kadar artık bilinç gitmiş ve o esnada belki abdestini bozan bir durum olduysa ve bunun farkında olmayacak derecede bir uyku hali ise bu uyku durumunda da abdest bozulur,diyorlar. Ancak bu namaz esnasında secdede, rükuda veyahut işte uyuyakalırsa bu uykunun abdesti bozmadığını söylüyorlar.
Bayılma, delirme ve sarhoşluk durumunu gündeme getiriyorlar. Bunların kişinin bayılmasının, aklının gitmesinin, cinnet geçirmesinin ve sarhoş olmasının bilinç kaybı olduğunun ve bilinç kaybı içersinde adamın ne yaptığını, üzerine herhangi bir neccasetin gelip gelmediği veyahut önden arkadan bir şeyin çıkıp çıkmayacağından emin olmayyacağından dolayı bu hallerinde Hanefiler abdestin bozulduğuna delil getiriyorlar.
Enes Alimoğlu biraz önce atıfta bulunmuştu, Hanefiler diper mezheplerden farklı olarak abdestle alakalı bir meselede namaz esnasında kahkaha ile gülmek, bunu da rüku ve secdesi olan namazlar için kaydını koyuyorlar. Yani işte kişi cenaze namazını kılarken veyahut tilavet secdesi yaparken kahkahayla gülerken abdest şeyi namazı ve badesti zarar görmez, abdesti bozulmaz ama rüku ve secdesi olan normal bir namaz kılıyorsa hem namazı bozulur hem de abdesti bozulur, diyorlar.
Abdurrahman Yazıcı: Namaz dışıyla ilgili bir şey var mı?
Bir katılımcı: Bunun delili var mı?
Abdurrahman Yazıcı: Namaz dışında gülmek, kahkahayla o ayırımı neye göre?
Fatih Orum: Hah işte şimdi onu söyleyeceğim zaten niçin namazda kahkahayla gülmenin abdesti gerektirdiğine dair. Bununla ilgili iki rivayet var, rivayetlerden bir tanesi bir vakıa, bir olay anlatılıyor o da resulullah ve sahabe namaz kılıyorlar, peygamberimiz onlara namaz kıldırıyor. O esnada karşıdan bir adam geliyor, o adamın da gözleri görmeyen bir ama olduğunu söylüyor rivayetler. Bu adam karşıdan geliyor, cemaatte peygamberimizin arkasında namaz klıyor ama bir gözüylede şey yapıyorlar adam çünkü ama. Bu esnada tam adamın geliş yolunda adamda her halde cemaate katılacak, tam geliş yolunda bir çukur var, bu çukurun üzerine de şey yapmışlar, bu hurma dallarıyla, yapraklarıyla kapatmışlar çukurun üzerini altına da hurma koymuşlar belki ama bir çukur var üzeri yapraklarla kaplı. Millet peygamberimizin arkasında hem namaz kılıyor hem o adama bakıyor o adam birden kayboluyor, çukurun içine düşüyor, bütün şey gülüyor, peygamberimizin arkasındaki cemaat gülmeye başlıyor kahkahayla. Ondan sonra tabi büyük bir ihtimalle huşu bozulması oluyor namazda. Peygamberimiz namazdan sonra diyor ki gülenlere “Haydi bakalım şimdi gidin abdestlerinizi alın, namazınızı kılın.” şeklinde bir ifade kullanıyor. Ha işte buradan hareketle diyorlar ki bakın bu namazda olan bir şey, insanlar o adama güldüler kahkahayla ve bunu namazda yaptılar. Peygamberimizde namazdan sonra bu adamlara “abdestinizi alın namazınızı kılın” dedi. Niçin böyle söylemiştir? Bu defa şeye başlıyorlar, bunun sebebi ne olabilir? Hikmeti ne olabilir? Diyorlar ki, bu namazda olmaması gereken, namaz kılan bir kişi için kabul edilemeyecek bir durum, bir kişinin gülmesi namazla bağdaştırılamayacak bir durum hele kahkahayla gülmesi. Bu namaza bir saygısızlıktır diyorlar, bu ifadeyi kullanıyorlar, bu namaza bir saygısızlıktır. İkincisi, bunu yapan kişiye bir cezadır, evet normalde bu adamın abdestinin bozulmaması gerekiyor ama bu namazda güldüğü için buna bir ceza olarak abdestinin tekrar abdest alması ve namazı öyle kılması gerekir diyorlar. İkinci delilde bu vakanın dışında ikinci bir delilde peygamberimizden rivayet edilen “Kim kahkahayla namazda gülerse abdestini ve namazını iade etsin” şeklinde ancak bu hadisle ilgili çok eleştiriler var yani doğrudan bu lafızla ilgili peygamberimiz böyle bir şeyi söylememiştir diyenler var. Bunun Hanefilerin kaynaklarına daha sonra kurgulanmış bir rivayet olduğuna dair bir takım…
Abdurrahman Yazıcı: İbni Kudam’de Hanefileri eleştiriyor bu konuda. Diyor ki, Hanefiler kendi usullerine aykrı olarak işte zayıf delilleri alarak işte kahkaha namaz bozucu bir şey olarak gördüler hatta namaz dışında görmediler sadece içinde gördüler diye bir eleştirisi var. Mürsel bir rivayet…
Fatih hoca: O şeyle ilgili bunu kahkahayla abdestin, namazda kahkahanın namazı bozabileceğini, abdestini bozmayacağını düşünenler Hanefilerin bu görüşüne, ilk rivayete peygamberimizin hakikaten öyle bir olay yaşandıysa peygamberimiz onunla hani bu adamlar işte güldüler namazın şeyini bozdular ve hala namazdan sonra bunun espirisini yapıyorlar, gülüyorlar, şu oluyor, bu oluyor. Bakıyor ki peygamberimiz bu adamlar bu işi uzatıyorlar onlara hadi gidin bir abdest alında kendinize gelin, elinizi yüzünüzü yıkayın yani buradan bu ortamdan ayrılın, hem bedenen hem zihnen buradan ayrılın başka bir şeyle meşgul olun, abdest alın en azından. Hani bizde de derler ya elini yüzünü yıka bir, bir olay yaşandığında o olaydan koparmak için… belki böyle bir şey kasttetti. Normalde çünkü aklen gülmek, kahkaha atmak abdesti bozmaz, peygamberimizinde gidin abdestinizi alın ifadesi onları öyle bir ortamdan uzaklaştırmak artık o konuyla ilgilenmelerinden men etmek için yapmıştır gibi bir takım yorumlar var.
Hanefilerde bir de şöyle bir ifadeye rastlanıyor şeylerinde abdest ile ilgili. Yani bir kadın doğum yapsa ama bu doğum esnasında herhangi bir kanama olmasa ne olur diye bir şey kullanıyorlar. İmameyn’e göre yani Ebu Yusuf ve Ebu Muhammet’e göre böylesi bir durunda abdest gerekir, Ebu Hanife’ye göre sadece abdest gerekmez gusül halide, gusülde gerekir şeklinde bir, böyle bir rivayet var Hanefi eserlerinde.
Konunun ikinci bölümüne gelince yani Hanefi mezhebinde abdestsiz yapılamayacak şeyler nelerdir meselesine gelince bu konuda, namaz ve benzeri şeylerin eda edilemeyeceği söyleniyor yani bir kişi abdestsiz namaz kılamaz ayrıca tilavet secdesi yapamaz, cenaze namazı kılamaz, Kabe’yi tavaf edemez gibi hükümler var ancak bu Kabe’yi tavafla ilgili Hanefi mezhebinde şöyle de bir ayrıntı göze çarpmakta. Hanefiler diyorlar ki, esasında eğer tavaf ederse bu tavaf mekruh kerahatle birlikte caizdir ama yapmalıdır, abdest almalıdır, abdestsiz yaptı bunu yine de caizdir şeklinde bir görüş var. Bunu da işte tavaf namaz gibidir rivayetin lafzında geçen işte gibi ifadesinin tam değildir ona benzer. Dolayısıyla bu hükümde yüzde yüz birbiriyle aynıdır anlamına gelmez, abdest almalıdır ama almadan yaptıysa yine de tavafı geçerlidir şeklinde bir şey de var.
Bir başka şey mushafa Kur’an’a el dokunma meselesi Hanefilerde, Hanefilerde diğer mezhepler gibi ufak tefek farklarla birlikte genel itibariyle Kur’an’a, ayetin yazılı olduğu bir kağıda bir kişinin abdestsiz olarak dokunamayacağını hatta bir görüş var sadece sayfalarına değil eğer cildi şu dışarıda ki kabı da bir şekilde bu yekpare hale geldiyse bu kabına da dokunamaz çünkü o da artık onun hükmündedir diyorlar. Okuma meselesine gelince evet işte ezberden veyahut uzaktan, dokunmadan okuyabilir ama onun dışında yani burada Hanefi mezhebinin mushafla ilgili şeylere bakıldığında aşırı derecede bir kutsamacı tavır olduğu görülüyor. Hatta şeyi bile konu ediniyor kitaplarında yani bir adamın evinde mushaf olsa ve o oda da eşiyle ilişkiye girbilir mi, giremez mi meselesini dahi ele alıyorlar. Ve diyorlar ki, mushafın üzerini bir şeyle örtsün diyorlar ve ya mushafın üzeine herhangi bir şey konur mu, bir kitap konabilir mi, bir kalem konabilir mi? Tefsir kitapları, fıkıh kitapları, kelam kitaplarına dokunmak bu bağlamda içinde ayet varsa doğru mudur, değil midir işi oraya kadar götürüyorlar. Peki, bunun şeyinde delil temellendirmesi bağlamında ne diyorlar? Buna da bir tane ayet ve bir tane de rivayet gözüküyor. Ayet, bildiğimiz o Vakıa suresinde ki bir ayet (Vakıa suresi 79. ayet) “Ona ancak temzilenmiş olanlar dokunabilir.” şeklindeki o ayeti alıyorlar. Oysa o ayetle ilgili müfessirlerin genel kanati oradaki kastedilen mutahharların, temiz olanların insanlar eğil, melekler olduğuna dairdir. Yani ayetin öncesiyle Enes Alimoğlu isterseniz bir kaç bir şey söyleyiniz bu konuda. Ayet şey Vakıa suresinin, Vakıa suresi yani 56. sure 79. ayet.
Enes Alimoğlu: Şimdi 77. ayetinde “İnnehu le kur’ânun kerîm” (Vakıa suresi 78. ayet) “Fî kitâbin meknûn” (Vakıa suresi 79. ayet) “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” şimdi Arapçada zamir başına gidiyorda en yakına, en yakın olanına gidiyor, uzağa gitmesi için karine lazım, karine olmazsa, karine demek yani ek delil demek. O olmadığı taktirde an yakınına gidiyor şimdi ordaki Lâ yemessuhû zamirde 77. ayette ki Kur’an’ı Keim’e değil, 78. ayette ki kitâbin meknûn yani levhi mahfuz anlamına gelen kitâbin meknûn gitmesi daha Arapça açısından daha uygundur. Onu Fahreddin Razi’de söylüyor, Fahreddin Razi’de diyor ki burada sahih görüşe göre buradaki zamir kitâbin meknûna gider ancak bizim Şafi İmamımız, İmam Şafi anlayamadım Kur’an’ı Kerime abdestsiz dokunamaz demiş bu delili nereden almış diyor, bir soru geliyor. Fahri Razi cevap verip diyor ki, bunu galiba bunu sünnetten almıştır, ayetten almamıştır, yoksa bu ayetten o hüküm çıkmaz diyor Fahri Razi böyle söylüyor.
Fatih Orum: Gerçi Rüstem hocam değinir belki ona, İbni Hazm’da diğerlerinden farklı olan sadece o galiba. İbni Hazm El- Muhalla isimli eserinde, El- Muhalla 1. cilt 83. sayfasında orada kastedilenin melekler olduğunu, dolayısıyla, mushafa abdestsiz dokunulabileceğini söylüyor. Yine Hanefi eserlerinde peki bu mushafa Müslüman olmayan birisi dokunabilir mi şeklinde tartışmalar yapıyorlar. Genel kanaat Müslüman olmayanların mushafa dokunamayacağı hatta bu o kadar bu mushaf denilen şeyi, cildini, mürekkebini, sayfalarını o kadar kutsuyorlar ki, bu okunamayacak kadar eskidiğinde ne yapılmalı diyorlar ve Hanefi kitaplarında bunun normal bir insan gömülür gibi bir kuyu kazılmalı ve toprağa gömülmeli diyorlar. Bir düşman baskını şusu busu olması durumunda yolda, bu mushafın o kafirlerin eline geçme tehlikesi varsa yolculuğa çıkarken kişinin yanında mushaf bulundurmaması gerektiği söyleniyor, iyi olacağı söyleniyor. Yabancı memleketine bu mushafın götürülmemesi başkalarının eline geçer, saygısızlık edilir gerekçesiyle şey yapıyorlar. Dolayısıyla bir gayri müsliminde dokunmamasını söylüyorlar. Yani işi aşırı derecede bu şekil babında büyütüyorlar Hanefiler. Bu Enes Alimoğlumızın bahsettiği ayetin dışında Hanefiler bir de rivayet zikrediyorlar bu konuyla ilgili olarak. Peygamberimiz rivayete göre “Abdesti olmayan mushafa dokunmasın” demiş. Tabi peygamberimiz döneminde gerçekten insanların her an dokunabileceği bir mushaf varmıydı bizim anladğımız anlamda ve yahut peygamberimiz bunu işte insanların kendi kişisel yazmış oldukalrı ayetler o nüshaları mı kastedildi onu bilemiyoruz. Ancak bu rivayetle ilgili aynen biraz önce o kahkahayla ilgili söylediğimiz gibi aslının olmadığını yine Hanefi kaynaklarında bu rivayetin kurgulandığına dair bizzat Hanefi mezhebine ait muhaddislerin bir takım tesbitleri bulunmaktadır. Evet, benim Hanefi mezhebiyle ilgili söyleyeceklerim şimdilik bu kadar, Yahya hoccamız Şafi mezhebiyle ilgili
Yahya Şenol: Evet, şafi mezhebinde göre abdesti bozan durumlar dört ana başlıkta ele alınıyor. Birincisi, diğer iki mezhepte de gerçi Hanefi mezhebinde özellikle işaret edildiği gibi ön ve arkadan bölgelerden çıkan her şey abdesti bozar diyor Şafiler. Bunları da kendi içersinde ikiye ayırıyorlar. Diyorlar ki, bir mutad olarak yani normal olarak çıkan şeyler ve birde nadir olarak görülen şeyler, her ikisi de abdesti bozar. Nedir bunlar mutad olan şeyler? Küçük abdest, büyük abdest dediğimiz, onun haricinde yellenme, mezi, vediş bunların diyor hepsi abdesti bozar.
Burada ilginç bir ayrıntı var Şafi kitaplarında, diğer kitaplarda benim göremediğim. Bu ayırımında ne gibi bir faydası var, onu da anlayabilmiş değilim. Mezi ve vedi abdesti bozar ama meni abdesti bozmaz diyorlar çünkü o guslü gerektirir. Zaten gusülsüz namaz kılamayacağına göre gusül abdesti aldığında zaten otomatikmen abdest almış oluyorsun, dolayısıyla böyle bir ayırımın niye yapıldığını ben şahsen anlayabilmiş değilim. Ama her halukarda zaten gusül abdesti almadan namaza duramayacağı için bir şekilde bir yıkanacak bu. Yellenme neden abdesti bozar? Bunu kendi aralarında zaten bunlarda tartışmışlar buna iki tane hadis delil getirmişler. Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadis Arapça okudu “Bir ses ve koku duyulursa o kişinin abdesti olmaz” demiş yellenmeyi tarif ederek. Bunun haricinde ashabı kiramında kendi aralarında bunu çok iyi bir şekilde bildikleri herhangi böyle bir durumda karşılaşılması halinde mutlaka abdest aldıkları rivayet ediliyor. Bu delillerden yola çıkarak deniyor ki yellenme de abdesti bozar.
İkinci başlıkları bunların nadir olarak görülen şeyler nelerdir diyor, hani normal olmayan durumlar. İşte insanın ön ve arka bölgesinden herhangi bir taş çıkması hali ve ya kurt, normal olmayan durumlarda bir idrar akıntısı elinde olmadan çıkarsa ve bir de kadınların adet dışı kanamlarının abdesti bozduğunu söylüyor bunlar.
İkinci ana başlıkları ise uyku, baygınlık, delirmek ve sarhoşluk gibi insanın aklını giderici bir halin meydana gelmesini de bunlar abdest bozucu bir şey olarak algılıyorlar. İnsanın aklının kendinden gittiği anda herhalde bunun da diyorlar büyük bir ihtimalle abdest bozucu bir eylem bunda meydana gelmiştir, bu ihtimalin yüksekliği nedeniyle bunların abdest bozduğu söyleniyor yoksa bunlara dair net bir ayet yok. O Maide suresinin 6. ayetinde abdest bozucu şeylerde uyku, bayılmak, delirmek zikredilmiyor ama şöyle bir hadis var, peygamber efendimizden nakledilen meşhur olarak Arapça okudu Biz onu herhaşde şu şekilde tercüme edebilirizi. “İnsanın gözleri uyuduğu zaman kontrol kendisinden gider.” Dolayısıyla, çok derin bir uykuya daldığınızda ve ya bayıldığınız zaman vücudunuzda neler olduğunu bilemediğiniz için kalktığınızda mutlaka abdest alın deniliyor burada da.
Uyku konusunda yanlız ihtilaflı biir mesele var söylememiz gereken. Diyorlar ki, namaz haricinde bulunduğunuz yerde şu şekilde kafa eğilmiş, o bulunduğunuz yerden sağa sola düşmeden sadece kafa ile şöyle uyuyorsanız bu abdesti bozmaz. Çünkü dediğimiz gibi mutlak manada uyku abdesti bozmuyor. Uykunun yol açacağı şey abdesti bozuyor, deniyor ki burada kontrol sende olduğu için abdest bozulmaz ama düşecek kadar yan tarafa gittiysen ve yatarak uyumuşsan zaten kontrol senden çıkmış bu abdesti bozar. Ama burada bir ayırım yapıyorlar diyorlar ki namaz esnasında uyuya kalmışsa kişi buna da bir delil, neye dayandıklarını tesbit edemedim onu da ifade edeyim. Namaz esnasında, secde de ve ya becerebildiyse ayakta uyuduysa imamı Şafi’nin yeni görüşüne göre abdest bozulur diyor. Ama namaz dışında düşmeden uyuyabildiyse bozulmaz, namaz içindeyse bozulur böyle bir ayırım var Şafilerde.
Üçüncü olarak, diğer iki mezhepte olmayan bir şey var, bizden sonra Hanbeli mezhebinde de görülecek, kadına dokunmak abdesti bozar Şafi mezhebinde. Buna dair dayanakları da Maide suresinin 6. ayeti gerçi bu Nisa suresinin 43. ayetinde de var. Orada ki, “ev lâmestumun nisâe” ifadesini kendilerine delil alıyorlar ve diyorlar ki buradaki dokunmak fiili şöyle elle dokunmayı ifade eder, daha ilerisine hiç gitmenize gerek yok. Bir erkek bir kadına eliyle şöyle dokunduğu zaman arada hiç bir engel olmaksızın yani bir elbise olmaksızın çıplak olarak derisi derisine değdiği anda bu ayetteki mülamese en alt seviyede gerçekleşmiş demektir, dolayısıyla bu abdesti bozar.
Tartıştıkları konu şu, dokunulanın kimsenin abdesti bozulur mu? Yani kadında erkeğe dokunursa abdesti bozulur dokunanın ama dokunulanın abdesti bozulur mu bunu mezhep içersinde tartışmışlar. Bir hadisten dolayı ikiye ayrılmış, bir grup demiş, dokunulanın da abdesti bozlulur bir gurpta demiş ki hayır sadece dokunanın abdesti bozulur. Delil ne? Delil de şu, Ayşe validemizden geliyor bu rivayet, diyor ki ayşe validemiz, isterseniz ben size okuyayım. “Yatağımda uyandım baktım ki peygamberimiz yanımda yok” Ayşe validemizinde kıskançlığı da çok sık a bir şekilde anlatılır bu hadis kitaplarında. “Ödüm patladı diğer kadınların yanına gitti diye,” hani nasıl olur, benim yanımdan kaçmış diğerlerinin yanına gitmiş falan diye. “Hemen onu aramaya kalktım, bir baktım ki elim bir anda ayağına değdi. Namaz kılıyormuş meğersem, hani yanımdan kalkmışta bir yere gitmek için değil ayakta odanın içersinde namaz kılıyor, ayağına değdim.” Ondan sonra bu rivayetin sonunda peygamber efendimiz kalkıp demişki namazı bitirdiği zaman “Ne oldu, şeytanın mı geldi hani şey anlamında mecaz bir ifade “fesatlandın mı, ödün mü koptu diğerlerine gittim.” diye işte “gördüğün gibi namaz kılıyordum.”
Şimdi bu rivayetten neyi alıyorlar? Şimdi diyorlar ki, Ayşe validemiz peygamberimizin ayağına dokundu ama peygamberimiz namazını kesmedi, demek ki dokunulan kimsenin abdesti bozulmaz. Ama diğerleri diyorlar ki burada biz yorum yaparız. Nasıl yorum yaparız? Şimdi biz “ev lâmestumun nisâe” ifadesinden kadınlara mücerret olarak dokunma abdesti bozar dedik mi, dedik. O zaman bu rivayeti şöyle tevil edebiliriz. Ayşe validemiz ayağına dokundum diyor? Niye diyor çıplak ayağa olarak algılıyorsunuz ki. Ayağın da giyilidir, çorap vardır belki, belki üzerinde elbisesi vardı, elbisesinin üzerinden ayağına dokundu olabilir, öyle bir yorum yapıyorlar.
İlginçtir bu benim çalıştığım El- Beyan kitabında da, hadisçiliği ile meşhur İmam Nevevi’nin El-Mecmu kitabında da kadına dokunmanın abdesti bozacağına dair zayıf bile olsa bir tek peygamberimize isnat edilen bir hadis yok, çok ilginç. Ayetten delil getiriyorlar, hani bunu bir hadisle destekleselerdi, aksine çünkü bunun zıttını gösteren hadisler var. Bir tanesine biraz önce işaret ettik, peygamber efendimiz eşlerinden kimini öper hiç bir şekilde abdest almadan gider namazını kılardı. Bu rivayette Ayşe validemiz ayağına dokundum diyor, tamam sen giyili olarak diyorsunda buna dair de delilin yok. Çıplak olarak dokunduğuna dair bir şey söylersek buna ne engel var? Yok.
Başka bir seferde de peygamber efendimiz yine namaz kılarken, tabi onlar şu an bizim yaşadığımız gibi büyük, geniş evlerde yaşamıyorlar, ufacık bir oda, peygamber efendimiz oda da namaz kılarken Ayşe validemizin ayakları uzanmış. Şimdi yani siz, üstünüz ve ya ne diyeyim ayaklarınız her türlü Arabistan ortamında örtülü bir şekilde mi yatarsınız? Hani yorum yapacak olsak ayağın çıplak olması daha gerçeğe yakın bir ihtimal. Diyor ki, Ayşe validemiz, ayaklarım uzanmış, peygamber efeendimiz secde edeceği zaman ayaklarına dokunuyor Ayşe avildemiz ben çekiyorum o da secde ediyor. O kadar dar bir ortamda namaz kılıyorlar, odaları o kadar dar. E şimdi peygamber efendimiz kendisi dokunuyor Ayşe validemize o ayaklarını çekiyor abdesti falanda bozulmuyor. Bunca rivayetleri hep bunlar şu şekilde tehvil ediyorlar aynı biraz önce yaptıkları gibi, evet peygamber efendimiz diyor eşlerini öpmüş olabilir ama bir engel bir şey vardır arada yani bir elbise gibi, baş örtülüdür oradan öpmüş. Yani zorlamak olacaksa tabiki istediğiniz kadar götürebilirsiniz, öpmüş diyorsa niye baş örtüsünün üzerinden yüzü kapalıyken falan öpsün. Bizim buradan direk olarak anlayacağımız yanağından öpmüştür işte değmiş, demek ki abdesti falan bozmuyor.
Buna dair onların rivayet olarak delil getirebildikleri tek bir şey var o da Hz. Ömer’in oğlu Abdullah yani Abdullah Bin Ömer’e dayandırdıkları bir rivayet var sadece ayet haricinde. O rivayette şu, demiş ki Abdullah Bin Ömer, “Bir insanın eşini öpmesi ve ya ona dokunması bu ayetteki mülamese kapsamına girer. Dolayısıyla her kim eşini öper veya ona dokunursa gitsin abdest alsın” Tek rivayetleri bu, onun dışında peygamber efendimizden sahih yollarla gelen rivayetlerin hepsini kendilerince tevil ediyorlar. Diyorlar ki, çıplak olarak dokunmamıştır, çıplak olarak öpmemiştir mutlaka arada bir engel vardır gibi öyle bir yorum yapıyorlar.
Onun haricinde diğer iki mezhepte olmayan bir şey var Şafilerde ilginç olarak. Kişinin kadın olsun, erkek olsun kendi cinsel organına kendi avucunun içiyle dokunması abdesti bozar diyorlar. Hani herhangi bir şekilde parmak uçlarıyla falan dokunursa değilde avuç içiyle veya avucunun dışıyla bile dokunsa olmaz sadece avuç içiyle tutarsa onun abdesti bozulur diyorlar. Ona ne delil getiriyorlar? Ona birkaç hadis delil getiriyorlar, ayetten delilleri yok. Şöyle bir hadis varmış, Ebu Davut’ta, Tirmizi’de, Nesai’de ve İbni Mace’de geçen, Peygamber efendimiz diyorlar şöyle buyurmuştur, Arapça okudu “Sizden biriniz cinsel organına dokunursa abdest alsın” Bunun dışında Ayşe validemizden gelen bir rivayet var, o da sormuş demiş ki, sadece erkekler için mi geçerli bu, hayır kadınlarda böyle bir durumla karşılaşırlarsa kalksın abdest alsınlar, demiş. Bu diğer mezheplerde herhalde şimdiye kadar yoktu, şimdiye kadar anlattıklarımızda yok. Burada kasıtlıymış değilmiş, şehvetlenmiş, değilmiş hiç öyle bir şey yok. Mutlak manada avuç içiyle oralara dokunursa bunların abdest alması gerektiği anlatılıyor. Diğer mezheplerde öyle bir ayırım var.
Burada ekleyeceğimiz başka şey var. Neler bozma diyor bunlar abdesti? Birincisi, kan abdesti bozmaz Biraz sonra göreceksiniz Hanefiler dışında diğer mezheplerde kan abdesi bozmaz o sadece Hanefilerde bozar. İşte burun kanaması ne derseniz diyin artık buna, mutlak manada kan abdesti bozmuyor sadece onlar adet dışı kanamada ki kanın abdesti bozduğunu söylüyorlar geliş yerine göre ama vücudun diğer bölgelerinden, organlarından gelen kan abdesti bozmaz diyorlar. Çünkü peygamber efendimizin hacamat yaptırdıktan sonra biliyorsunuz hacamat başta baş olmak üzere değişik organlarından kan alınması. Hacamat yaptı abdest almadan namazını kıldı diyor peygamberimiz demek ki kan abdesti bozsaydı, peygamber efendimizin abdest alması gerekirdi. Bir de o briaz önceki hadis vardır. “Kim namazdayken burnu kanarsa gitsin abdest alsın gelsin kaldığı yerden devam etsin” eğer diyorlar bu abdesti falan bozan bir olaysa namazı da bozması lazım. Kaldığı yerden peygamber efendimiz diyor ki, “Konuşmadığı müddetçe üçüncü rekâtta bozuldu” kalkıp bir daha baştan başlasın demiyor hadiste, “üçten sonra devam etsin.” Bunu diyorlar şu şekilde anlayabiliriz, namaz esnasındasınız burnunuz kanamış, biz biliyoruz ki diyor, kan necis, insan olarakta zaten hoşlanılmaz. Ağzın burnun kanadığı zaman tek yapacağın şey o an namazı kesip gidip onu temizlemek. Üzerinizde de bulunması necaset olacağı için, gitsin onu temizlesin, gelsin kaldığı yerden devam etsin bundan dolayı diyor söylenmiştir. Yoksa diyor, gelsin namazı baştan kılsın demesi lazım. O yüzden diyor ister namazda, ister namaz dışında olsun, vücudun adet dışı kanama haricinde herhangi bir bölgesinden çıkan kan abdesti bozmaz diyorlar.
Enes Alimoğlu: …kelimesi temizlensin anlamına gelir.
Yahya hoca: O anlamada geliyormuş evet. Kusmakta diyorlar abdesti bozmaz, burada diyorlar biz Şafiler olarak Hanefileri eleştiririz. Niye? Çünkü Hanefiler demişler ki ağız dolusu olursa bozar, ağız dolusu olmazsa bozmaz. Peki, kardeşim böyle bir ayırım hiçbir şekilde olmaz, bir şey ya abdesti bozar, ya bozmaz, bunun azı çoğu sizin yorumunuz. Bir şey abdesti bozuyor diyorsunuz, mesela diyelim ki idrar azı çoğu bozar, bozmaz ayırımı yapıyor musunuz? Yok, bunun diyor azı çoğu diye bir şey yok, abdesti bozarsa bir şey, damlası da bozar bozmazsa ne kadar gelirse hiçbir şekilde bozmaz.
Bir diğer şey bunu biraz sonra diğer mezheplerde göreceğiz, ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest alınması gerekmez, diyor. Biraz sonra göreceksiniz, gerekir diyen mezhepler var. Başta deve eti olmak üzere onu Hanbelilerde inşallah göreceğiz, onlar diyorlar ki ateşte pişen bir yemeği özellikle de deve etini yediyseniz abdest almanız gerekir. Buna dair da hadis delil getirecekler. Bunlar hem onu hem de genel manada ateşte pişen şeylerin nesh edildiğini söylüyorlar. Evet, zamanında olmuş olabilir ama peygamber efendimizin daha sonra bunu terk ettiği yani ateşte pişen herhangi bir şey yedikten sonra abdest almadığı malum bu sabit. Dolayısıyla diyorlar önceden olmuş olan uygulamayı biz delil alamayız, son peygamber efendimizin bunları yedikten sonra abdest almadığıdır. İkincisi diyorlar velevki o rivayetleri kabul edelim, bu biraz önceki kelimeden dolayı aynı namaz esnasında bir yeri kanayan kişinin ki gitsin ellerini yıkasın yani yağlanmıştır, eline ağzına bir şeyler bulaşmıştır, elini ağzını düzgün bir şekilde yıkasın öyle namaz dursun, öyle yağlı bir şekilde namaz durmasın olabilir diyorlar burada bu kastedilmiş olabilir, diyorlar. Biraz önce ben Cüneyt hocayla konuşurken şöyle bir bilgi aktardı bana yanılırsam kendisi düzeltsin. Şu şekilde bir bilgide varmış. Darbımesel olarakta zaten söyleniyor bilmiyorum Arap yağı bol bulunca saçına başına sürermiş diye. Bunlar yağlı yemek falan yedikten sonra gerçekten böyle şeylerini üzerlerine falan sürdükleri vakiiymiş. O yüzden peygamber efendimiz bunların temizlenmesini bu ve alışkanlığı kazanmaları için bunlara bu şeyleri yedikten sonra gidin abdest alın adam gibi temizleninde gelin öyle namaz kılın şeklinde bir terbiye gibi olmuş.
Fatih hoca: Veylül akabiye de biraz benziyor.
Yahya Şenol: Olabilir ben onu biraz önce dinledim, değil mi aktarabileceğimiz başka bir şey var mı? E tabi yani bunun yıkanması neden istenmiş olabilir? O devirde biliyorsunuz hani bugünkü gibi evlerde falan farz namazı tek başına kılmak olayı yok. Peygamber efendimiz cemaatle namaza aşırı derecede önem vermiş. Demek ki, cemaatle namazda yan taraftaki hani namaz kıldığınız kişilere bir rahatsızlık verme durumu da söz konusu olabilir benim tahminim. Biliyorsunuz yani yemesi helal olan sarımsak ve soğanı bile peygamber efendimiz ne diyor? “Bunları yiyen mescide gelmesin.” Niye? Haram bir şey yediği için falan değil, yan taraftakini rahatsız etmemek için. Şimdi desem mi acaba sigara içenler düşünsünler mi diye, bilmiyorum, kızar mısınız? Hadi ben dedim, bu kadarla yetinin. Yani yan tarafataki rahatsız olmasın diye, mantık bu, helallik haramlık meselesi değil.
Bir diğer ley kahkaha diyorlar, namazı bozar, abdesti falan bozmaz. Bu namazı bozan herşey abdesti bozmuyor. Oradaki olayı farklı bir şekilde bunlar açıklıyorlar. Diyorlar ki, gülmek namazda konuşmak gibidir, namazda konuşursanız namazınız bozulur ama abdest almanız gerekmez. Dolayısıyla, sadece namaza baştan başlamanız bunun için yeterlidir ve bir de ilginç bir şey var çünkü bunu söyleyenlerde var kim olduğunu bakayım bulabilecek miyim? Abdullah İbni Mesud’a izafe edilen bir görüş var. Bunun doğru olmayacağını söylüyorlar. Kötü söz söyleyince diyorlar abdest bozulmaz, birine sövdü bir adam küfür etti bir şey yaptı abdest bozulmaz. Günaha girmiş olur ama adam bu abdesti bozmaz. Çünkü bunun bozacağını söyleyenler varda buna cevaben bunu söylemişler.
Ve bir de şeyi tartışmışlar. Bir adam abdest aldı o esnada namazını da kıldı. Sonra dinden döndü, mürted oldu, sonra tekrar tevbe etti, mürted olduğu için abdest bozulur mu, bozulmaz mı? Veya daha sonra önemli değil adam abdestli bir şekilde veya abdestsiz, mürted olduktan sonra, daha sonra dine tekrar döndü, müslüman oldu yeni bir abdest alması gerekecek mi, abdesti bozulmadıysa yani önceden kalan yani Müslümanlıktan kalan abdesti ile tekrar devam edebilir mi namaza bunu tartışmışlar. Biraz sonra Hanbelîlerde var mı? Bu konu tartışılıyor. Şöyle bir ayet var, bu bizzat peygamber efendimize yönelik olarak ve bütün peygamberlerin de ortak vahiylerinde varmış, Zümer suresinin 65. ayeti miydi? “Hele bir şirke düş bütün yaptıkların gider, boşa gider.” Şimdi diyorlar ki, bu adam mürted olmakla müşrik oldu abdestte bir ameldi dolayısıyla, abdesti de boşa gider, bir görüş. Diyorlar ki, daha önceden isterse istediği kadar abdesti falan olsun tevbe edip tekrar İslam’a girdiyse abdest alması gerekir ama bir görüşte diyor ki, alakası yok, abdesti bozulmadıysa o şekilde abdest alıp namazını kılabilir.
Üçüncü bir görüş var diyor ki, niye böyle bir ayırım yapmışlar onu yine anlamış değilim. Abdesti bozulmaz da teyemmümü varsa teyemmümü bozulur. Çünkü diyırlar teyemmüm hakiki manada bir abdest sayılmaz o su olmayınca onun yerine geçti. O yüzden diyorlar teyemmüm varsa teyemmüm bozulur, daha sonra ancak suyla abdest alacak. Veya belki de evet yeni baştan teyemmüm alacak.
Abdestsiz ne yapılmaz? Kısaca onları da söyleyeyim herhalde orada ortak olacağız bütün mezheplerle. Namaz kılınmaz, bunda herkes ittifak halinde, tavafda yapılmaz bu şahsen benim kanaatimde bu yöndedir, çünkü Cenabı Hak önce hadisi vereyim, peygamber efendimiz, Arapça okudu, buyuruyor. “Kâbe’yi tavaf etmek namazdır” Buradaki kesalattin falan demiyor, namaz gibidir demiyor, başka bir rivayette olabilir.
Fatih Orum: Salât kelimesi başka anlamlarada geliyor ya.
Yahya Şenol: Salât kelimesi başka anlamalara geliyor mu Kur’an’ı Kerim’de? Geliyor ama Enfal suresinde ayet numarası söyleyeyim ben size. “Müşriklerin” diyor ki “Onların Kâbe etrafındaki salâtları” Enfal 35. ayet “Onların Kâbe’nin yanıdaki salâtları şundan şundan ibarettir” diyor. Kâbe’nin yanında yapılacak kaç tane ibadet var? Kâbe olmazsa yapılmayacak olan tek ibadet tavaftır yoksa siz namaz, dua, her ne yaparsanız yapın Kâbe olmadan da yapabilirsiniz. Biz bugün Kâbe’nin önünde falan değiliz herhalde.
Fatih Orum: İbrahim aleyhisselam diyor ki, indel beyti, namaz kılsınlar…
Yahya Şenol: Tamam doğru, doğru da bunların yaptığı ıslık yaparak şey yaparak yaptıkları namaz değil tavaf.
Fatih Orum: İndel beyti illa oradaki tavafa geçmez çünkü normal kılınan namaz ve zekât içinde indel beyti ….deniliyor.
Yahya Şenol: Yok onlar namazı hiçbir şekilde rivayetlerde anlayamadım yaptıkları belirtilmiyor. Çıplak olarak bunların yaptıkları ıslık çalarak yaptıkları tavaf. Dolayısıyla, o rivayetlerle bunu biz kıyasladığımız zaman salât kelimesinin tavafı da kapsadığını ben şahsen anlıyorum. Ve peygamber efendimizin de bu hadisleri ile birlikte düşündüğümüzde tavafında abdestsiz yapılamayacağı kanaatindeyim ben şahsen diğer mezheplere uygun olarak.
Ondan sonra diyorlar ki Kur’an’ı Kerim’e dokunamaz hiçbir şekilde isterseniz ben size onunla ilgili güncel bir bilgi okuyayım. Halil Gönenç hoca şu an hayattadır kendisi. Onun Büyük Şafi ilmihalinde onunla ilgili şöyle şey demiş. Demiş ki, Abdestsiz olarak Kur’an’ı Kerim’e hiçbir şekilde dokunulmaz, abdesti olmayan mümeyyiz bir çocuk, bu yedi yaşından yukarı bir çocuk olarak bunu düşünelim. Kur’an’ı Kerim’i öğrenmek için hem taşıyabilir hem de ona dokunabilir. Fakat Kur’an’ı Kerim’i öğrenmek için olmazsa ve ya çocuk mümeyyiz değilse, dört beş yaşında bir çocuk ise dokunması ve ya taşınması caiz değildir. Beş yaşındaki çocuk bile Kur’an’a dokunamaz diyor. Şimdi diyor günümüzde birçok kişi abdestli olmadığı için Kur’an’ı Kerim’i bir yere koymak gayesiyle bir çocuğu çağırıp kendisine aldırtıyor. Hani yavrum al şunu koyda benim abdestim yok falan, hâlbuki çocuk Kur’an’ı Kerim’i öğrenmek amacıyla taşıbilir başka bir şey için taşıyamaz. Böyle bir acayiplik var sanki çocuğunda bir şeyi varmış gibi.
Hayır, çocuk zaten ibadetle hiçbir şeyle mükellef değil ona bile yaptıramazsın yani.
Rüstem hoca: Ne dediğini duyamadım.
Yahya Şenol: Hayır, hayır taşıması caiz değil, öğretmek amacıyla tutabilir çocuk ama öğrenmeyecekse sadece bir yerden bir yere taşıyacaksa tutamaz diyorlar. Bunlarda da abdestsiz yapılmayacak şeyler kısaca böyle.
Abdurrahman Yazıcı: Hanbelî mezhebini İbni Kudame’nin el- Muğnisinden, Şafi mezhebine biraz yakın farklı olduğu noktalarda var, diğer mezheplerle ortak noktalarda var. Genel olarak diğer mezheplerdeki gibi bevl, büyük abdest, küçük abdest, meni, mezi, vedi, yellenme bunlar abdesti bozuyor, bu konuda icma olduğunu da söylüyor İbni Kudame. Yine aynı şekilde arka ve önden olan kan akıntısı, kurt, taş, kıl gibi şeylerinde abdesti bozduğu. Ama tabi kanın başka yerlerden olup olmaması ayrı bir konu, sadece bu bölgeden olursa abdesti bozar. Yine bunun mesela yellenmenin yakin bir şekilde olması lazım yani herhangi bir şüphenin olmamamsı lazım öyle bir şart getiriyorlar. Yani şekle abdest bozulmaz. Yine aynı şekilde aklın gitmesiylede abdest bozulur. Bunlar uyku ve diğerleri şeklinde ayırıyorlar, diğerleri işte şey olursa delilik, bayılmak, sarhoşluk ve ya çeşitli ilaçlarla, aklı şey yapan ilaçlarla benzeri şeylerle aklın gitmesi olursa bunların çoğu da azı da abdesti bozar, sarhoşluğun azı da çoğu da olursa. Ancak uykuyu ayırıyorlar tabi eğer oturarak ve ya ayakta kişi az bir şekilde uyursa bunlar bozmaz.
Yine aynı şöyle bir şartta getiriyorlar, o uyku aklında galabe gelirse yani bu durumda bozulur. Yine irtidat etmekte abdesti bozan durumlardan sayılıyor çünkü biraz önce Yahya hocanın okuduğu Zümer suresiydi galiba (65. ayet)“Eğer sen şirk koşarsan o amelin boşa gider” ifadesiyle o temizliğinde abdestin bir amel olduğu, bir amel olması sebebiyle de kişinin irtidat etmesi ile dinden çıkmasıyla da abdestinin bozulacağı delil olarak alınıyor. Ancak diğer şeyler gıybet, kötü söz,küfür gibi şeylerle iftira gibi şeylerin abdesti bozmayacağı bunların ayrı konu olduğu yani abdesti bozan durumlardan olmadığı kabul ediliyor.
Yine cinsel organlara kasti olarak dokunmanın abdesti bozan durumlardan saylıyor. Aynı şekilde kusmanın çok olursa yine başka bölgelerden kan çok akarsa, yine başka bölgelerden kurt olursa yaralardan vesair abdesti bozar. Aşırı olmasını tartışıyorlar tabi ne kadar aşırısıdır değildir bu konuda mezhep içinde ihtilaflar var ama genelde çok olması fahiş bir şekilde olması gerektiği kabul ediliyor. Yine bu konuda delil alınan rivayetler var, peygamber efendimizin kustuğu ve abdest aldığı. Yine geğirmenin de çok olması buna dâhil ediliyor.
Yahya Şenol: Abdesti boza mı diyorlar ona?
Abdurrahman Yazıcı: Çok aşırı bir şekilde olursa. Yine diğer mezheplerde olmayan bir durum var, deve etinin yenmesi meselesi, bu pişmiş pişmemiş farketmiyor.
Yahya Şenol: Sadece deve eti değil mi bu deve dışında bir şeyler?
Abdurrahman Yazıcı: Deve eti, yok hatta bu konuda peygamber efendimizden rivayet var. Arapça okudu Yani “O devenin etinden abdest alınız, o koyunun etinden ise abdest almayınız” şeklinde bir rivayet getiriliyor ama bu rivayetin de sahih olduğunu sahih kaynaklarda geçtiğini İbni Mace’de, Ahmet Bin Hanbel’in Müsnedinde, Müslim’in Sahih’in de geçiyor. Diğer mezheplerin bu konuda maalesef bu şeyi kabul etmediğini ancak örneğin Hanefilerin kahkahayla abdest bozmayı zayıf rivayetlerle kabul etmesinde karşın bunu kabul etmediklerini, yine kadına dokunmayı Şafilerin kabul etmesine rağmen bir şekilde eleştirerek, cinsel organa dokunmayı zayıf şeylerle kabul etmelerine rağmen Şafilerin ve Malikilerin bunu kabul etmemelerini de bir acayip bir durum olarak nitelendiriyor İbni Kudame.
Yine aynı şekilde deve sütü içmenin de abdesti bozan durumlardan olarak sayılıyor. Bu konuda delil olarak peygamberimizden nakledilen bir rivayeti alıyorlar. Örneğin bu da Ahmet Bin Hanbelî’nin Müsnedinden nakledilen bir rivayet var. Arapça okudu şeklşinde bir rivayet yani “devenin etinden ve sütünden abdest alınız” şeklindeki rivayet, çeşitli kaynaklarda da benzer rivayetler geçiyor, benzeri rivayetler. Bundan yola çıkarak bunun abdesti gerektirdiğini, sanırım diğer mezhepler bu konuda bunun nesh edildiğini söylüyorlar öyle bir farklılık var.
Yine ölü yıkayan kişinin abdest alıp almayacağı ile ilgili iki görüş var, alır diyen almaz diyen diye şeklinde. Yine kadına dokunma ile ilgili abdesti bozup bozmayacağı ile ilgili şeyler var. Bunlar Şafilerden ayrılarak şehvetli bir şekilde dokunma olursa ancak abdest gerekir şeklinde görüşleri var. Yine diğer mezheplerdeki gibi Kur’an’ı Kerim’in abdestsiz okunmayacağı kabul ediliyor ancak bu fıkıh, hadis kitaplarının taşınmasında vesair öyle bir şart yok yani okunabilir ve taşınabilir şeklinde.
Enes Alimoğlu: Ne dediğini duyamadım
Abdurrahman Yazıcı: Yok dokunamaz. Yine şeyle ilgili biraz önceki kahkahayla ilgili Hanefi mezhebinin görüşünü eleştiriyor. Yine bu konunun zayıf bir rivayete dayanadıklarını onların hatta mürsel bir rivayete dayandıklarını bununla ilgili olarakta İbni Sirin’in o mürselleri nakleden kişiden şöyle dediğini Arapça okudu bu Ebu’l Aliye kişiden geliyor bu mürsel rivayet herhalde yani İbni Sirin’in, Hasanın ve Ebu’l Aliye’nin mürsellerini almayınız, dediğini ve dolayısıyla bunlarla amel edilemeyeceğini
Fatih Orum: Kendi Hanefi mezhebi içinde de zaten aynı böyle eleştirileri var.
Abdurrahman Yazıcı: Yani buradan yola çıkarak böyle şeyleri var. Temel olarak Hanebli mezhebi ile ilgili genel şeyler bu kadar.
Mehmet Hoca: Bismillahirrahmanirrahim. Maliki mezhebinde hadesten dolayı bozulur, sebepten dolayı, bazı sebepler var o sebepten dolayı abdest bozulur. Bir de dinden dönme ya da abdestinin olup olmadığı ile ilgili bir şüpheye düşerse orada abdest bozulur. Hades dediğimiz mutad şeylerin, mutad yoldan çıkmasıdır. Yani abdest, büyük ve küçük abdest, meni, mezi, vedi dediğimiz parlayan o idarardan sonra gelen sıvılardır. Diğer mezheplerden bazılarında bozmaz iken Maliki mezhebinde abdesti bozar.
Bayanlarda özellikle diyor hamile kadınlarda doğum öncesi akıntı oluyor diyor o da bozuyor, diyor. Mutad kelimesiyle diyor, mutad olmayan şeyler çıkar abdesti bozmaz diyor. Kusmak abdesti bozmaz diyor, mutad yerden çıkmamıştır diyor. Kan abdesti bozmaz diyor, mutad olmayan şeyler, mutad yerden çıkmadıysa, bir de sağlık koşulu getiriyor, sağlık koşuluyla diyor yani sağlıksız yani hastalık nedeniyle ya da soğuk nedeniyle, idrar kaçırmaa gibi ya da sürekli yellenme hastalığı olan bu insanlarda abdest bozulmaz diyor yani mutad dediğimin manası.
Sebepten dolayı dediği üç sebep zikrediyor, birincisi, aklın gitmesi, genel olarak aklın gitmesi dedikten sıonra açıklıyor, insan delirmiş ya da sarhoş olmuş ya da uyumuş (Nisa suresi 43. ayet) “lâ takrabûs salâte ve entum sukârâ hattâ ta’lemû mâ tekûlûne”ayetinden dolayı, orada “Siz sarhoşken ne dediğinizin farkına varıncaya kadar namaza yaklaşmayın” diyor. Uyuyan insanda ne dediğinin farkında olamıyor, delirmiş bir insan ne dediğinin farkında olamıyor sarhoş gibi o yüzden insanın aklı gittiyse, bilincini kaybettiyse abdest bozulur diyor.
Bunlardan hariç riddet dediğimiz yani insanın İslam’dan dönmesi abdesti bozuyor. Gerekçesi de abdesti riddet yani dinden dönme abdesti bozar diyenlerin gerekçesiyle aynıdır. Yani (Zümer suresi 65. ayet) “Sen dinden çıkarsan ve ya Allah’a ortak koşarsan senin amellerin boşa gitmiştir” ayetiyle insan dininden çıkmış. Bu olaylar oluyormuş yani abdestini alıyor insan şüpheye düşüyor, dinden çıkmış, abdesti bozulana kadar tekrar tevbe ettiyse bu insanın abdesti gitmiştir abdestim var diye namaz kılamaz şeklinde.
Son olarakta bir insan abdestinin olup olmadığında şüphe ediyor. Abdest aldım namaz kılacam abdestim var mı, yok mu şüpheye düştü, bu durumda bu insanın abdest alması gerekiyor, abdesti yok sayılıyor çünkü ibadet ederken insan kesinlik üzere kılması gerekiyor. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de “Siz Allah’a dua edin siz icabet edeceğine kesin olarak, kesin bir inançla Allah’a dua edin” diyor. Namazda duadur, dua da ibadettir, ibadetler de kesinlik üzere kılınması gerektiği için böyle bir şüphe ile bu insanın abdesti gitmiş olur. Delillendirmeler, eleştiriler var burada zannedersem bunları zikretmenin yararı yok.
Abdest niçin alınır? Namaz, abdest asıl namaz kılmak için alınır diyor. Tavafı da namazdan saydıkları için tavaf içinde abdest gerekiyor. Kur’an’ı Kerim’e dokunamaz, bu da talim amaçlı olursa dokunabilir. Normalde okuma amaçlı ve ya herhangi bir sebeple Kur’an’ı Kerim’e dokunamaz. Bahsi geçen ayeti de şöyle diyor, (Vakıa suresi 75.ayet)“Fe lâ uksimu bi mevâkiin nucûm” (Vakıa suresi 76.ayet)“Ve innehu le kasemun lev ta’lemûne azîm“ (Vakıa suresi 77.ayet)“İnnehu le kur’ânun kerîm” (Vakıa suresi 78. ayet) “Fî kitâbin meknûn” (Vakıa suresi 79. ayet) “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” Burada söz konusu olan diyor, Kur’an’ı Kerim’dir diyor yani Arapçada anlayamadım deriz yani kelamda esas olan Kur’an’ı Kerim’dir. Burada bahsedilen Kur’an’ı Kerim’dir. Bu yüzden (Vakıa suresi 79. ayet) “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” kelamda önde olan esas olan Kur’an’ı Kerim’e racidir ve dolayısıyla Kur’an’ı Kerim’e abdestsiz bir insan elleyemez diyor ama delilleri ne kadar anlayamadım ne kadar doğru olduğunu diğer mezheplerde eleştiriyor. Bu kadar…
Enes Alimoğlu: Sırf buradaki zorlama zamirin Kur’an’a gönderilmesi değil şimdi (Vakıa suresi 79. ayet) “Lâ yemessuhû illel mutahherûn” da ki hu zamiri İmam Malik demiş ki, Maliki mezhebi uleması, Kur’an’ı Kerim öndedir, kelamda anlatılmak istenen asıl şeydir dolayısıyla zamir ona gider, demiş. Ama uzağa göndermiş bu bir zorlama orada asıl yakına gitmesi gerekiyor ama başka iki tane zorlama var burada biri Lâ yemessuhû fiilin nefidir buna fiilin nehyi anlamı variyor.
Yahya Şenol: Türkçe ifade edersek
Enes Alimoğlu: Filin nefhi cümle ihbariye denilir yani bir şeyin olmadığından haber veriyor. Cümle nehyide bunu yapma, engelleme, yasaklama
Yahya Şenol: Biri yapamaz, biri yapma
Enes Alimoğlu: Yapma bu şekilde oluyor ve ya yapamaz ve ya yapmaz diye haber fiilini burada yapma diye yasaklama fiiline dönüştürüyor bu bir zorlama. Üçüncü zorlama da, mutahherûn ismi meful cemi olan bir kelime. Bunu mutahhahirun veya mutahirun yani abdest alan Kur’an’ı Kerim’de başka yerlerde bu abdestle ilgili temizlenme ilgili tattahur veya ittahherû mastarından türetilen fiiller geliyor yani isimler, sıfatlar ama buradaki mutahirun ismi mefuldür yani burada ki üç tane zorlama ile bu manayı veriyor. Yani Şafilerde, Hanbelilerde, Malikilerde hepsi Kur’an’ı Kerim’e dokunamaz hükmünün tek delili bu ayet ama bu ayette dediğim üç tane zorlama var. Zorlamayla bu hükme varıyor.
Mehmet hoca: Zaten Maliki mezhebinde olanların hepsi böyle bir gerekçe zikretmiyor ama böyle bir delil anlamışlar ki bunu delil göstermişler. Bir de Arapça okudu şeklinde bir hadisi de delil getiriyorlar. Ama Enes Alimoğlunın dediği de biz de katılıyoruz yani mutahhirun sizin Kur’an’ı ellemeniz için başka biri tarafından size abdest aldırılması gerekir yani onların şeysine göre anlarsak ayeti illel mutahherûn yani Kur’an’ı Kerim’e dokunmak için başka biri tarafından abdest aldırıması gerekir.
Fatih Orum: O da kim olur?
Mehmet hoca: O da kim olur yani anlaşılmayacak bir şekilde…
Yahya Şenol: Şimdi soruyla biraz açalım bu olayı yani pek fazla uzamasın ama denmiş ki, bu Lâ yemessuhû daki hu nasıl kitabı meknuna gider, levhi mahfuza gider, oraya herhangi bir insan dokunabilir mi ki mutahhar insan dokunabilir olsun?
Enes Alimoğlu: O zaman o melekler oluyor işte.
Yahya Şenol: Hah onu söyleyin yani oradaki muttahardan kastedilen abdest almş kişi değil Allah tarafından temizlenmiş yani melekler dokunabilir tabiki insanlar değil.
Mehmet hoca: Temizlenmiş, arındırılmış ya da başkaları tarafından temizletilmiş olduğu için melekler dokunabilir.
Enes Alimoğlu: Şimdi Mehmet hocanın dediğini biraz açayım mutahhar ismi mefuldür, mutahhir veya mutahhahir ismi faildir. Mutahhir abdest temizliği kendisi yapar, muttahhar temziliği başkası tarafından yaptırılan.
Fatih Orum: Temiz kılınan yani
Enes Alimoğlu: Temiz kılınan, şimdi muttahhar ismi meful kelimesine abdestli dediğimiz zaman o nasıl bir abdestli oluyor? Şimdi benim Kur’an’a dokunabilmem için Mehmet hoca ve Abdurrahman Yazıcının bana abdest aldırması gerekiyor ki ben mutahhir olayım. Abdesti kendim alsamda olmaz yani Kur’an’a dokunmam için abdestli olmam lazım o abdestin de başka birisininde bana aldırması gerekiyor bu anlam çıkıyor yani direk kaleimeye mana verdiğimizde.
Başka bir demek istediğimde “ev lâmestumun nisâe” Maide 6’da da var, Nisa 43’te de var yani Siz hasta olursunuz ve ya yolculuk üzerinde olursunuz su bulamazsınız onun yanında da kadınlarla mülamese bulunursunuz diyor. Buradaki mülamese lemestum diye kıraat var. Lemse olsun ya da lamese mülamese olsun hiç fark etmez bu cinsel ilişki demektir. Buna dokunmak anlamı verildiği taktirde başka bir problem çıkıyor. Nasıl bir problem çıkıyor? Allahu Teala bu Maide suresi (6.ayet)“ve in kuntum cunuben fattahherû” “Cünüp iseniz iyice temizlenin” yani iyice temizlenmek sadece küçük abdestle alınması gerekenleri yapmak değil, tüm azayı yıkamakla oluyor, bedeni. Nisa 43’te “hattâ tagtesilû” diyor “gusül abdesti alıncaya kadar“ diye bunu açıklıyor. Cünüp olanların, cünüplükle abdesti bozulanların gusül abdesti almasının gerektiği bu ayetlerde var. Tuvalete gedip abdesti bozulanların küçük abdest alması gerektiği bu ayette var. Ama ondan sonra ev lâmestumun nisâeyi eğer kadına dokunmak delilse cünüp edenlerin teyemmüm etmesi caiz olmaması lazım. Çünkü tuvaletten gelirseniz veya yolcu iseniz, kadınlara dokunduysanız böyle su bulamazsanız teyemmüm edin diyor ya cünübün teyemmüm almasının ayeti nerede? Böyle bir problem çıkıyor.
Yahya Şenol: O zaman teyemmüm sadece abdestin yerine geçmiş olur.
Enes Alimoğlu: Teyemmüm sadece abdestin yerine geçmiş oluyor bu takdir de ama halbuki hadislerde tevatür şeklinde bize gelen amelde cünüplük yerine teyemmüm geçiyor su bulamadığımız takdirde normal küçük abdest yerine teyemmüm bunu ayeti de “ev lâmestumun nisâe”dir.
Yahya Şenol: Bir de o şey söyleniyordu ya onu biz bir defa daha eklemiş olalım buradan. Şimdi bu ayette namaza kalkıp kılındığı zaman abdest alınması gerektiği anlatılıyor, ayetin devamında abdesti bozan şeyler anlatılıyor “tuvaletten geldiğinizde” şimdi tuvaletten gelmek abdesti bozuyor peki orada cünüplüğü gerektiren bir şeyinde açıklanması gerekiyor bu manada.
Enes Alimoğlu: Evet evet onu gerektirir evet evet
Yahya Şenol: “ev lâmestumun nisâe”Karı koca ilişkisine orada atıfta bulunmuş yani bu şekil detay vermiş oluyor.
Enes Alimoğlu: Çok güzel ya Kur’an’ı Kerim’de cinsel ilişkiyi direk ifade eden Arapça kelime yok. Mecaz kullanıyor mesela mest diyor, temas diyor. Burada mulamese diyor birde teğaşa, teğaşşi kelimesi geliyor iftidah kelimesi geliyor. Yaklaşık on civarında kelime var hepsi kinaye kelimeler. Yani bunun lügat anlamında eski kelimelere dönüpte bu böyle demektir dokunmaktır falan birşey gerekemez yani.
Rüstem hoca: Bismillahirrahmanirrahim. Bugünkü konuya biz Zahiri mezhebinden İbni Hazm’ın El-Mualla kitabından çalıştık. Abdesti bozan durumlar, buna tabi bazıları tabi sizin anlattığınız gibi, bazıları da farklı olanlarda vardır. Ama isterdim hepsini anlatmak, farklı olanlardan başlasak, ölüyü taşıyanın abdesti bozulur diyor ama yıkayanın gusül alması lazım, o da abdest alacak yani. Taşırsa sadece abdesti bozulur ama yıkayan bir insanda gusül alması lazım diyor.
Yahya Şenol: O taşıyan derken hani dokunarak taşımakmı yoksa tabutla taşımada girer mi onun içine? Yoksa bizzati dokunduğu için mi alacak?
Rüstem hoca: Belki oradan böyle bir aktarmada bir el değmiş dokunmuş, cesede dokunmuş, taşımak öyle geçiyor. Başka bir mesele kadına dokunmak her halde abdesti bozar.
Fatih Orum: Cesede dokunma
Mehmet hoca: İster tabutlu ister tabutsuz taşımak ….
Yahya Şenol: Tabutta var mı? Millet artık tabutta taşımaz galiba.
Rüstem hoca: Başka bir mesele kadına dokunmak herhalde abdesti bozar.
Enes Alimoğlu: anlayamadım
Rüstem hoca: Evet, başka bir ilginç tarafı da benim anlamadığım neden deve etinden abdest bozulur, burada da var o konu. Ondan sonra bir erkek organına dokunursa abdesti bozulur, kadın dokunursa kendi organına bozulmazmış burada bir farklılık budur, diğer kısımlar aynıdır neredeyse, onları söylemeyeceğiz. Sonra abdesti bozmayan durumlarda farklılıklar şunlar ve ilginç tarafı vücudun herhangi bir yerinden kan çıkarsa abdesti bozamaz diyorlar.
Yahya Şenol: Hanefilerden başka bozmuyor, değil mi?
Rüstem hoca: Ondan sonra kusma nasıl olursa olsun bozulmaz abdest, dinden çıkma olursa o halde de bozulmaz diyor.
Bir katılımcı: …….
Rüstem hoca: Yok o durum anlaşılmıyor burada. Benim zikretmediğim konular var, kadın adetten sonraki istihaze olsun kanı orada, şimdi bunlar söylendiği için ben bunları açıklamadım. O kan gelirse abdest bozulmaz. Diğer bir yer vücuttan gelen herhangi bir kan abdest bozulmazmış. Taş dökme böbrekten, karaciğerden ve ya kurt çıkarsa o durumlarda da bozulmazmış diyor. Sonra abdestsiz ne yapılmaz? Namaz kılınmaz, tavaf yapılmaz genel olarak, ama en güzel tarafı bence Kur’an’a abdestsiz dokunabilir diyor.
Yahya Şenol:….
Rüstem hoca: Allaha şükür, Kadınlar adetli halinde Kur’an okuyabilirler, diyor. Evet o özel durumlarda kadınlar Kur’an’a el dokunabilir, okuyabilirler.
Enes Alimoğlu: Zahiriler bu kelimelerine çok yapışan, sarılan insanlar ama öyle olmasına rağmen Kur’an’a dokunabilir demiş. Yani ev lâmestumun buradan çıkmıyor.
Rüstem hoca: Bu konuda söyleyeceğimiz bu kadar teşekkürederim.
Yahya Şenol: İsterseniz bir, iki internetten gelen soru var ben onları ileteyim. Şimdi şunu izah etmemiz isteniyor, deniyor ki Maide suresi 6. ayetinde ki abdesti bozucu şeyler olarak tuvaletten gelme bahsediliyor. Neden yellenme abdesti bozar diyorsunuz soruyorlar. Ne dersiniz buna?
Enes Alimoğlu: Yellenme tuvalette olması gereken bir şey onun için dışarıda olduğu zaman utanıyor insan. Niye? O zamanı olmayan, mekanı olmayan yerde yapıldığı için. Onun için dışarıda yellenmek iyi bir şey değil, asıl tuvalette olması gereken şeyde onun için abdesti bozuyor.
Mehmet hoca: Mutattır, mutad yerden çıkmıştır. Yellenmek normal bir şeydir, normal yerden çıkmıştır. O yüzden geğirmek abdesti bozmaz.
Yahya Şenol: Bir de şu var benim ekleyebileceğim, şimdi ayette bakın tuvaletten gelme abdesti bozar diyor. Bu gerçek manada tuvaletten gelme mi? Değil. Yani adam tuvalete gidipte abdestini bozmasa varsayalım ki elbisesini düzeltmek için tuvalete girdi ve çıktı, abdesti bozulur mu?
Enes Alimoğlu: Yok, bozulmaz.
Yahya Şenol: Değil, tuvaletten gelme ile Cenabı Hakk’ın kasttetiği başka birşey burada. Yani tuvalet ihtiyacınız için oraya gittiğinizde yaptığınız şeylerdir abdesti bozan yoksa bizzati tuvalete gitme eyleminin kendisi değil. Tuvalette neler olursa bunu tek tek saymıyalım ayıp olmasın, ne varsa hepsi abdesti bozar. Niye bunlardan bir tanesi başka yerde yapılıyor diye abdesti bozmayacak. Peki, adam afederseniz tuvalete gitmeden bu işi yapsa, hadi şurada adam, afedersiniz sur dibine gidiyor, pisliyor. Ne yapacaksınız şimdi? Tuvalete gitmedi diye abdesti bozulmayacak mı şimdi? Yani tuvalette olması gerekmiyor bunun tuvalette yapılan eylemin olması gerekiyor. O da nerede olursa olsun abdesti bozucu, yanılıyor muyum?
Enes Alimoğlu: Doğru çok doğru.
Abdurrahman Yazıcı: o zaman diğerlerinin eyi de şu, doğal bir ihtiyaçtır bu eğer kişi tutarsa bunu kendini ….sağlığa zararlı…
Yahya Şenol: Öbürü anormal bir ihtiyaç mı, tuvalette yapılan şeyler? Onlarda normal bir ihtiyaç yani.
Bir katılımcı: Tuvaletten gelmek tuvalet yolunda yürüme değil.
Yahya Şenol: Değil oraya gidip orada bri eylem yapmaktır esas kastedilen.
Bir katılımcı: Ğayt kelimesi tam anlamıyla tuvalet mi yoksa çukur mu? İnsanın çukura gitmesini gerektirecek bir iş yapması, tuvalet değil.
Fatih Orum: Cumhur bey şimdi bu söylediğiniz şey Hanefi kaynaklarında geçiyor hatta en eski kaynaklarda bile var ama bu, mezhep içersiznde çok şaz bir görüş. Şey şeklinde söyleniyor İmamı Azam’dan rivayet edildiğine göre o bu konuda böyle demiş. Hatta işte gece Serahsi’de de geçiyor o ibare işte sırf kendine gelmek için gece namazı kılmak için bir iki kadeh atsa caizdir gibi. Ve yahut işte Kur’an’ı Kerim’de geçen hamrın dışında sarhoş olmayacak miktarda şey yapsa ama bu mezhep içersinde bir efsane türü bir şey, temeline baktığınız zaman zaten sisteme de oturmuyor, kabulde görmüyor. Ama bunu İmamı Azam söylemiş mi böyle bir şey ve ya bunu söylerken neyi kasttetmiştir, kastettiği içki türü nasıl bir şeydir bunu şey yapmak lazım. Dolayısıyla bunu sadece bunu Hanefilerde var, Hanefilerde de efsane gibi şaz, görüş gibi zikrediliyor.
Yahya Şenol: Bir soru bana yönelik var hani ben biraz önce Şafilerin görüşüne katılıyorum derken tavaf abdestsiz olmaz demiştim. Bana demişler ki, tavafta abdest şartı varsa peki Maide 6’da niye Allah namaza kalktığınız vakit ve ya tavaf alacağınız zaman abdest alnızı demiyor diye. Şuna şu şekilde cevap verebilirim, olay salat kelimesinde düğümleniyor. Eğer o Enfal suresinin 35. ayetindeki salatın siz namaz değilde tavaf olduğunu söylerseniz “Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum iles salâti” derken hem namaz hem tavaf o işin içine girer zaten otomatikman yani o salat denilen şeyi yapmaya kalktığınızda abdesti alın. Ben de diyorum ki, tavaf kelimesini salatın içine kattığınız zaman Maide suresinin 6. ayetinde de bunu otomatikmen görmüş oluyorsunuz zaten diyorum, bu görüşte olan biri olarak ama arkadaşlarımdan bana katılmayanlar var galiba onların ayrıca söyleyeceği varsa bilmiyorum ama bütün mezheplerde tavafın şart olduğunu gördük sadece Hanefilerde farz değil vacip o kadar öyle bir ayırım var o da hadisle bir ziyade geldiği için tamamen usül meselesi o, onlaarın usüllerine aykırı bir şey olduğu için.
Şöyle bir soru var Fatih abi onu siz cevaplayabilirsiniz, Peygamberimiz Ayşe validemizin ayaklarını yana çekmek suretiyle secde edebiliyorsa eğer demek ki Ayşe validemiz onun önünü kapatıyordu namazda mantık olarak. Bu durumda peygamberimizin namaz kılan kişilerin önünden geçen kişilerle ilgili söylediği ki kadın, eşek ve köpek bir kişinin önünden geçerse namazı bozulur diye hadis var. Camilerde cemaat dağılırken dikkat etmeye çalıştığımız bu konuyu nasıl açıklayabiliriz acaba?
Fatih Orum: Bu da aynen bizim bu mushafa abdestsiz dokunulur mu, dokunulmaz mı meselesi gibi bir şeyin ona verilen saygınlığın aşırı derece de abartılarak endazesinden çıkartılması gibi evet tabiki Allah’ın ayetlerinin yazılı olduğu bir metin hepimizin saygı duyacağı bir şey ama bu saygı eğer bunun önünde engel okumaya, anlamaya asıl şeyine bir engel teşkil ediyorsa bu saygı artık zararlı bir saygı olmaya başlıyor. Orada da aynen öyle tabiki insan namaz kılan birisi varsa başka bir yerden de geçme imkanı varsa, bırak namaz kılmayı bir yere çekilip dua eden kişinin dahi o esnada motivasyonun bozmamak ona saygı için başka yerden geçilir ama yani başkada bir ihtimal yoksa ne geçmek haramdır, ne adamı günaha sokar, ne şunu yapar, ne bunu yapar. Bu bir saygı meselesidir, saygı meselesinin bir adım sonrası bu defa bunu zararlı hale getiriyor. Camilerde de insanlar hakikaten öyle oluyor, insanlar özellikle yaşlı amcalar biliyorum kızıyorlar ama öyle aşırı tavırla gösteriyorlar ki gençler şok oluyor, ya ben ne yaptım bu kadar acaba bunu kızdıracak. Geçecek başka yer yoksa tabiki geçecek adam bu ne onun için günahtır ne de namaz kılan kişinin namazına bir zarar getirir. Dolayısıyla o rivayetlerin hepsi kabul edilemeyecek rivayetler yani.
Yahya Şenol: Çok kısa bir şekilde belki şeyi de akleyebiliriz.
Bir katılımcı: ibadet ettiği yerin on santimetre ilersinden geçemez mi?
Fatih Orum: Tabi onun ibadetine engel olmayacak her türlü hareketi orada yapabilirsin.
Yahya Şenol: Bir de kadının özellikle secde yerinde olması vurgulanabilir çünkü hani dediğim gibi biraz önce saydığım üç şeyin namazı bozacağı söyleniyor. Bir kadın veya eşek veya köpek başka bir rivayete göre domuz, insan önünden geçerse namaz bozulur diye. Hemen şimdi bu rivayeti duyunca Cüneyt hoca bakıyor söyleyecek mi diyr? Hz Ayşe diyor, yazıklar olsun size, yazıklar olsun bizi eşeklerle köpeklerle bir tuttunuz. Resulullah asla böyle bir şey söylemedi diye itirazını belirtiyor. Zaten ki böyle bir şey yok, görüyoruz işte peygamberimiz kendi eşi önünde dokunuyor namaz kılıyor, bozulsa herhalde onun namazı bozulurdu, güzel bir hatırlatma oldu.
Enes Alimoğlu: Ayette (İsra suresi 15. ayet) “Bir günahkar başka bir günahkarın günah yükünü taşımaz” diye ayet var, o geçen günah işlemişse bunun namazı niye bozulsun ki.
Yahya Şenol: Niye bozulsun ne kabahati var. Şöyle yiine aynı olayla bağlantılı olarak bir soru var. Ayşe validemiz diyor, Allah resulünün ayağına dokunmak suretiyle ancak onun oda da olduğunu ve namaz kıldığını farkediyorsa diyor, demek ki peygamberimiz zifiri karanlık bir oda da namaz kılıyordu değil mi diye. O anlaşılıyor zaten. Nafile namaz Ayşe validemiz ancak değerek onun orada olduğunu anlıyorsa doğru karanlık bir ortammda namaz kılıyor, anlaşılıyor. İçerden varsa bir soru alalım.
Bir katılımcı: İlk başlangıçta yürüme konusuyla alakalı namaz ve ya abdest bozulma meselesi söylendi belki ceza verme ile açıklanıyor. Şimdi iyi şeyle ceza verildiğini ilk defa duyuyorum ve psikolojikmen bence biraz sakıncalı yani şimdi para cezası verirsiniz, hapis cezası verirsiniz anlaşılır ama iyi bir şeyle abdest namazla niye ceza vereyim ki, sanki abdestten namazdan biraz daha uzaklaştırır gibi.
Yahya Şenol: O zaten Hanefi mezhebinin bir yorumuydu zaten değil mi?
Fatih Orum: Yorum, yorum tabi…
Yahya Şenol: Doğru olduğunu savunma amacıyla söylenmedi de Hanefiler bu şekilde açıklıyor olabilirler diye. Zaten Hanefiler dışında bunu savunan yok.
Fatih Orum: Bu şey gibi, bu şeyde de Ramazan orucunu kasten bozanın ya da eşiyle ilişkiye girene de kefaret 60 gün şeyi de yani bu adama niçin bunu yapıyorlar, rivayetin dışındaki temellendirme de şunu söylüyorlar. Diyorlar ki bu adam Ramazan’a saygısızlık etti. Dolayısyla, cezalandırılmalı, nasıl cezalandırılacak? Oruç tutarak…
Yahya Şenol: Aynı cinsten 60 gün tutarak, değil mi?
Bir katılımcı: Ben temizlenme manasına gelen duyamadım kelimesi abdest başka türlü ifade edilmiş mi? Şimdi orada duyamadım abdest meselesini temizlenmeyi abdeste yüklemişler peki abdest sadece o kelimeyle mi anlatılıyor bize Kur’an’ı Kerim’de?
Yahya Şenol: Kur’an’ı Kerim’de teknik manada abdest kelimesi geçmiyor. Şimdi bizim Arapça’da abdest vudu kelimesi ile ifade ediliyor. Fiil olarakta tavatta denir abdest almak.
Enes Alimoğlu: Kur’an’ı Kerim’de o yok.
Yahya Şenol: Kur’an’ı Kerim’de geçmez. Kur’an’ı Kerim’de işte Maide suresinin 6. ayetinde o abdestin tarifi yapılır, kavramı verilmez „Namaza kalktığınız zaman “izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum” yüzünü yıkayın, kollarınızı yıkayın, başınızı mesh edin oralarda temizlenmenin şekli anlatılıyor, isimlendirme daha sonra yani bu lügatta Arap dili lügatında hadislerde falan geçiyor sadece.
Bir katılımcı: Şimdi o hadislerde geçen duyamadım kelimesi temzilenme manasına geliyorsa…
Yahya Şenol: Sözlük manasında sadece Kur’an’ı Kerim’de yok ama onu bir belirtelim.
Bir katılımcı: Abdesti de tarfi etse ğasale kelimesi var orada
Yahya Şenol: Yok fagsilû vucûhekum diyor. Yüzünüzü yıkayın yani abdestin bütün organları yıkanmıyor ki ğasil densin. Ğusül kelimesi bütün vücudun yıkanması kelimesi “hattâ tagtesilû” şeklinde Nisa suresinin 43. ayetinde anlatılıyor. Başka bir ifadeyle fattahherû diye Maide suresinin 6. ayetinde anlatılıyor. Bütün vücudun çok iyi bir şekilde tepeden tırnağa temizlenmesi. Bu ğusül olarak gelmiş ama abdest, zaten onu da söyleyeyim yeri gelmişken, abdest Türkçe bir kelime değil biliyorsunuz, Farsça bir kelime, ab ve dest kelimelerinden oluşmuş ab su bulmacalarda çok sık çıkar dest te el demek, abdest el suyu anlamına gelen bir kelime. Arapça da vudu, Kur’an’ı Kerim’de ne abdest ne de vudu kelimeleri geçer. Ha vudu kelimesi sözlük anlamında temizlenmeyi de içerir, terim anlamında fıkıhta bizim bildiğimiz abdestte de kastedilir.
Abdurrahman Yazıcı: Deve eti yemeyle peygamberimiz işte temizlenin, eliniz yıkayın…
Yahya Şenol: İşte neyi kastettiği ayrı mesele o tartışılır, araştırma yapmak gerekir o ayrı mesele.
Enes Alimoğlu: Şimdi bir kelimenin lügat anlamı var bir de istilahi anlamı var terim anlamı. Lügat anlamı mesela güzellik ve temizlik demek, istilahi anlamı da mahsus azaları yıkamak ve mahsus azaları mesh etmek o anlama geliyor. Onun için peygamber efendimizin hadisinde, geldiğinde çoğunlukla normal bizim aldığımız küçük abdest kastedilir ama bence Kur’an’ı Kerim’de ayetlere duyamadım bir şekilde şunu yediğiniz zaman tevaddu edin, burnunuz kanadığı zaman tevaddu edin dendiği zaman o temizlik edin anlamına geliyor istisnai olarak.
Yahya Şenol: Son bir soru var. Şöyle bir durumla karşılaşan kişi nasıl hareket etmeli. Adam tuvaletten çıkmış, istibrasını da yapmış, abdest alıyor namazını kılıyor, namaz esnasında bir sızıntı hissederse idrar veya başka bir şekilde namazı ve ya abdesti tekrarlaması gerekir mi?
Fatih Orum: Herhalde ilk defa olunca veya alışkanlık haline ….
Yahya Şenol: Özür durumuna dönüşmediyse diyebiliriz buna yoksa böyle bir şey halinde abdest bozulur.
Fatih Orum: İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorsa evet ama artık bu alışkanlık haline geldiği zaman bu adama her defasında abdest al dediğin zaman bu defa bu takıntıya da şey yapacak, zorluk olacak, onu ayırmak lazım.
Bir katılımcı: Diyelim ki, gaz kaçırdı küçük bir miktarda istemeden namazı iade etmesi gerekir mi?
Fatih Orum: Abdestini alması lazım tekrar.
Bir katılımcı: Abdestini alacak, namazını kılacak?
Fatih Orum: Kaldığı yerden bina yapabiliyor değil mi o durumda konuşmadığı müddetçe kaldığı yerden.
Yahya Şenol: Namaz esnasında abdest bozulursa konuşmadığı müddetçe gelip kaldığı yerden devam edebilir.
Fatih Orum: Üçüncü rekâtta olduysa
Bir katılımcı: Abdest bozulması selam vermeye kadar değil mi? Selam verdikten sonra bu iş olursa o zaman abdesti bozulmuş olur namazı iade etmesi gerekmez herhalde?
Fatih Orum: Abdesti bozulmuş olur sadece.
Yahya Şenol: Şöyle bir şey yapılmış elki onunla bitirelim artık hani bize bir tavsiyede bulunmuşlar, demişlerki artık bizden bu duydukları yüzünde, bu yanlış uyarmak için söylüyorum, bu mezhepler bizim güvenimizi sarstı, onların görüşlerini değilde sizin ekip olarak Kur’an’a başlı görüşlerinizi bekliyoruz.
Şimdi bir defa biz bu dersleri bu işin Kur’an’i boyutunu görmek için yapıyoruz zaten bizim başta dört hatta beş Zahiriyi de katarsan beş ehli sünnet mezhebini ve Şiayı daburaya katıp bu meseleyi anlamaya çalışmamız onların görüşlerinden de faydalanmak içindir. Yoksa mutlak doğru diye onları anlatmadık biz size burada. Ayettir, peygamber efendimizin sahih uygulamalarıdır peki fıkıh nedir? Fıkıhta bunları anlama çabalarıdır zaten. Adamlar oturup tartışmışlar şimdi Maide suresinin 6. ayetini ben size okusam inanıyorum ki, 30- 40 kişi olsak 30-40 farklı görüş çıkar buradan anlama noktasında. Biriniz dersiniz ki ayağa mesh edilir, biriniz dersiniz ki ayak yıkanılır, biriniz dersiniz ki başın tamamına mesh etmek gerekir, biriniz dersiniz ki hayır bir bölümüne dokunmakla mesih yeterli olur. Biriniz dersiniz ki Allah bunları rastgele sıralamamış, tertip burada şarttır, dolayısıyla önce ellerini sonra yüzünü yıkayamazsın diyebilirsiniz. Bunların hepsi nedir? Allah’ın ayetini insanların farklı şekilde algılayabilemelerinin mümkün olmasıdır ki, fıkıh budur zaten, yanlış olan nedir? Fıkhı Kur’an’dan ibaretmiş gibi görmektir. Bizim burada yaptığımız gerçek bu kitapta olandır değil, farklılıkları bir görelim istifade edeceğimiz şeyler varsa alalım, eleştiriceğimiz yerler varsa ki alalım ki biraz önce okudum, Kur’an’ı Kerim’e dokunmakla alakalı ne kadr eleştiri vardı, bunları da eleştirebilelim. Bunlar din değil, bunlar Kütabul Mecmu diyorsa İmam Nevevi’nin şahsi görüşleridir bunlar. Kasani diyorsa, Bedayiu’s Sanayi diyorsa Kasani’nin kendi görüşleridir. Muatta, Müdevvene diyorsa İmam Malik’in kendi görüşleridir. Bunlar İslam’dan ibaret değildir, biz bunun bilinciyle bunları anlatıyoruz ki bu ilmi bir çalışma.
Farklı görüşleri görmezden gelerek tek mutlak doğru kendimizmiş gibi anlatırsak doğru olan bu mu olacak peki? Hayır yani akrşılaştırma yapmak zorundayız ne için gerektiğinde eleştirebilmek, gerektiğinde de istifade edebilmek için. Çünkü bizim doğru anladığımızın garantisi ne? Var mı? Yok, biz de yanılabiliriz. O yüzden ne diyoruz biz eksik kalmasın Şia mezhebine de bakalım, bu çalışmaya başka hangi platformda karşılaşacaksınız ki? Eksik kalmasın diyoruz, Zahirilere de bakalım diyoruz. Niye? Ayırmayalım. Keşke daha büyük bir ekibimiz olsa da birimiz Zeyidilere baksak birimiz tamamen sırf hadislere baksak, kıyıda köşede kalmış mezhebinin hüç bir anlayamadım bulunmamış adamların görüşlerini de tartışsak keşke. Bunlar fena mı? İlim budur zaten.
Dolayısıyla bu mezhepler bizim görüşlerimizi sarstı. Hayır, sarsabilir biz ne diyoruz bunun görüşü, yanlıştır, elinin tersiyle reddedebilirsin. Ben ne diyorum? Benim şahsi kanaatime göre diyorum, ben bu konuda Şafilere katılıyorum. Şahsi kanaatim olduktan sonra biriniz buna katılmayabilirsiniz zaten. Ama Allah’ın ayeti budur desem ben size ha o zaman hayır Allah’ın ayeti ise tak diye delil göstermen lazım bak apaçık bir şekilde ama dediğim gibi ayet bile olsa farklı şekilde anlaşılmaya müsait olduğu için o yüzden fıkıh külliyatı böyle oluşmuş. Bakın Hanefi fıkıhlarından sadece bir bölüm kaç cilt, Şafi, Maliki, Hanbeli yani ne kadar farklı insan varsa o kadar farklı anlayış vardır bundan daha doğal bir şey de olamz. Önemli olan nedir? Bunları dinleştirmemektir. Biz zaten Süleymaniye Vakfı olarak yıllardır bunu yapıyoruz, diyoruz ki, din onlardan ibaret değil ama onları tamamen yokta sayamıyoruz. Ne diyoruz? Varsa doğruları alalım başımız gözümüz üstüne, yanlışları da varsa onları beyan edelim en azından kayıtlara geçsin. Değil mi?
Bir katılımcı: Zaten o soruyu soran kişi bence cevabı kendi içinde vermiş.
Yahya Şenol: Yok, kötü niyetli sormuş anlamında da demiyorum. Sadece bir bilgilenme olsun belki başkalarınında akıllarına gelmiştir. Fıkıh budur.
Bir katılımcı: duyamadım…diyor ya görüşlerimiz sarsıldı
Yahya Şenol: Ben namaz konusuna tavafı ekledim orada, dedim ki salat kelimesi dua manasına da geliyor ama Enfal suresinin 35. ayetinde o talatın indel beyti ile kayıtlı olması çok önemli benim için. Kabe’nin yanında yapılan salat ve ıslık çalarak, el çırparak yapılan salat tavaftan ibaret, dua değil. Onlar zaten duayı yapıyorlardı ama bizim hem tarihi rivayetlerden hem bu ayetlerden anladığımız el çırparak, ıslık çalarak yerine getirilen salat müşriklerin Kabe’yi tavaflarıdır. Onlar hem uryan bir şekilde, çıplak bir şekilde, hem ıslık çalarak hem el çırparak tavaf ediyorlardı. (Enfal suresi 35. ayet)“Ve mâ kâne salâtuhum indel beyti illâ mukâen ve tasdiyeh” diyorsa Allah onlar çıplak, el çırparak, şey yaparak bizim bildiğimiz namazı kılıyorlardı manası çıkmaz, başka bir mana…
Fatih Orum: duyamadım ….Beyyine suresi 5. ayet “yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte” Burada namaz zekâtla zikredildiyse ve
Yahya Şenol: İkametus salate olduğu zmaan biz zaten namazdan başka mana gelmeyeceiğini söylüyoruz ama orada İkametus salate kelimesi yok. Salat mutlak manada zikrediliyor.
Fatih Orum: Beytin yanında geçiyor olması o kelimenin doğrudan tavaf anlamına gelmeyebilir. Nitekim burada da beytin yanında diyor ama yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte
Yahya Şenol: Hayır, beytin yanında namaz kılındığı zaten belli hani namaz kılınıyor zaten onda problem yok ama namaz dışında başka el çırparak, ıslık çalınarak ne yapılabiliyor?
Fatih Orum: Rivayet o…
Yahya Şenol: Hah onların yaptığı tavaf ben bunu demek istiyorum yoksa namazın olduğunu zaten biz biliyoruz onda problem yok.