Ali Rıza DEMİRCAN:
Elhamdülillahi Rabbilâlemin esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmain
Konumuz özel şartlar içinde İslam Dünyasının her hangi bir noktasında Mekke-i Mükerreme de kılınan Cemaat Namazlarına uymanın caiz olup olmadığı konusudur.
Öncelikle şunu ifade edeyim. Bu konu İçtihada açık bir konudur. Çünkü böyle bir konu Müslümanların gündemine Teknolojik gelişmelerden sonra gelmiştir. Ve Biz bu konu üzerinde kendiliğimizden duruyor değiliz, Suallere muhatap olduk. Konu üzerinde tefekkür ettik ve bir sonuca vardık. Anlamakta güçlük çektiğim nokta şudur; Biz her hangi bir meseleyi İlmi yönden ele aldığımız da Dört Büyük Fıkıh Mezhebinin yanı sıra Zahiri Mezhebindekileri ve Şia Mezhebinin görüşlerini de ilave ederek inceliyoruz. Benim inceleyebildiğim konularda gördüğüm o dur ki; Her yüz meselenin doksanında Mezahip (Mezhep) arasında itilaf vardır. Sadece Mezahip arasında itilaf yok, Mezheplerin iç bünyesinde ki Müştehidler arasında da pek çok ihtilaflar var.
Bir görüş ileri sürülür, Gerekçeleri arz edilir. Fakat bazı Bilim Adamları bu görüşe katılmayabilir, Katılmak mecburiyeti yoktur. Her hangi bir meselede ki ihtilafları tabii gören ümmet, Yeni ortaya çıkan meseleler de ki farklı görüşleri, Farklı yaklaşımları değerlendirme konumundadır.
Bu mesele nasıl gündeme geldi? Siz isterseniz böyle bir konu yok deyin. Bundan 15 yıl, Belki 20 yıl önce Tunus’ ta Türk Hava Yolları Bürosunda oturuyordum. Ali COŞKUN, Büyük Elçi ile yanıma geldi. Biliyorsunuz Ali COŞKUN; TOBB Başkanlığı yapmıştır, Son dönemlerinde Sanayi Bakanı olarak ta görev yapmıştır. Bizim Ali COŞKUN ile önceden bir hukukumuz ve birlikteliğimiz olduğu için kucaklaştık ve bana dedi ki; “Hocam, Ben Mekke de yayın yapan “Nidai İslam” Radyosunu dinliyorum. Ve Akşam Namazı bu Radyo yayınında verilirken Bende o İmama uyuyorum. Bu uyuş Caiz mi? Değil mi?”
Diye Bana sordu. 20 yıldır Bir Seyahat şirketim olduğu için sürekli Mekke-i Mükerreme’ye gidiyor ve geliyorum. Çok uzun yıllardan beridir Mekke de kılınmakta olan namazlar Öğle ve İkindiyi bilemiyorum ama çoğunlukla Cuma Namazları yayınlanıyor, Akşam Namazları yayınlanıyor, Yatsı yayınlanıyor ve Sabah Namazları da yayınlanıyor. Şu anda Teravih Namazları da yayınlanıyor. Türkiye de bu yayınlar takipte ediliyor. Siz ister kabul edin, İster kabul etmeyin. İster içinize sindirin, İster içinize sindirmeyin. Bir kısım Müslümanlar kendiliğinden bu namazlara da katılıyorlar, İtibar ediyorlar. Ve bu problem her an devam eden bir problemdir. Mesele sadece bu şekilde olsa iyi, Bunun Bizim nazarımız da bir takım ana gerekçeleri var. Neden Biz böyle bir konu üzerinde durma ihtiyacı hissettik bunun ana gerekçeleri var. Konuya yaptığım bu girişten sonra 10 yıl kadar önce yazdığımız makalenin sırasını, Usulünü takip ile yavaş yavaş konuya girelim.
Renkleri, Dilleri, Doğup yaşadıkları Coğrafyaları farklı da olsa bütün Müslümanlar kardeştirler. Bu kardeşliği belirleyen Yüce Allah’tır. Fertler, Toplumlar ve Devletler olarak Müslümanların İslami İlkeler çerçevesinde birleşmeleri, Kaynaşmaları, Aralarında ki ihtilafları gidermeleri, Kültürel, Ekonomik birliktelikler tesis etmeleri görevleridir. Özellikle Asrımız da Dünya ölçeğinde İktisadi ve Siyasi birliktelikler önem ve yaygınlık kazanmaktadır. Giderek Emperyalizm Müslümanlar aleyhine bir galebe oluşturmaktadır. İslam Dünyasının Aydınları da artık harekete geçmeli bu Beynelmilel Emperyalizme de karşı bir şahlanış içerisine girmeleri ve de Müslümanları bilinçlendirme zamanları gelmiştir ve geçmektedir. Şimdi, Bu Mesele tabi ki İslam Ülkelerini ve Devletlerini alakalandıran bir konudur. Ama Sivil Organizasyonların da işe bir yerden başlaması gerekiyor. Yani bir taraftan Telül ve Tercüme eserler, Belgeseller ve Medya yolu ile İslam Kültürünün yayılması, Hac ve Umre ibadetinin İslam Dünyası fertleri arasında tanışma ve kaynaşma aracı kılınması, Yaygın Turizm faaliyetleri Sivil inisiyatiflerin oluşturacağı, Oluşturabileceği çalışmalar zümresindendir. Teknolojinin gelişmesiyle doğan bir kültürel imkan da radyolar ve televizyonlar aracılığıyla Mescid-i Haram’dan canlı olarak yayınlanan namazlara dünyamızın bulunduğumuz noktalarından özel şartları içinde iktida edilebilir olmasıdır. Bu iktidanın Dünya ölçeğinde amacı fertler bazında Müslümanları bir merkeze doğru yönlendirmektir. Ki zaten o merkeze yöneliyorlar. Her gün günde Beş defa Müslümanlar, Dünyanın neresinde olursa olsun görmeden Kabe-i Muazzama’ya teveccüd ediyorlar. Aslında evrensel olan bu din de Namaz ibadetinin bir noktaya “Kıble” olarak yönlendirilmesi son derece manidardır ve evrensel niteliği olan mucize bire vasıftır. Neden dünyanın değişik ülkelerinden Müslüman Namaz a durduğu zaman kalkıyor Kabe-i Muazzama’ya, Bir noktaya teveccüd ediyor. Niye? Neden bir zaruret var? Çünkü Zaruret var, Çünkü Siz tüm insanlığın diniyseniz, Bütün insanlığa evrensel bir mesajsanız, Sizin ittihat noktalarınızın olması gerekiyor. Aslında Kabe-i Muazzama’ nın varlığını sadece İbadet noktasında bir merkez olarak görmek, Bu bir ………… konusudur, Meseleye ……. .. olarak bakmak yaklaşımı fevkalade yanlıştır. Neden yanlıştır? Çünkü hayat sadece Namazdan ibaret değildir. Hayat İbadettir, Hayat Ekonomidir, Hayat Siyasettir, Hayat Kültürdür, Hayat Sivil insiyatiflerdir. Müslümanların bir kitaba sahip oldukları gibi bir Merkeze, Bir Kültür Merkezine, Bir İstihbarat toplama Merkezine, Bir “Emir” alma ve yönlenme, yönlendirme Merkezine sahip olmaları gerekir. Üstad Cemal’in ifade ettiği gibi; “Bu ayrı bir meseledir”, Hayır! Ayrı mesele değil, Mesele; Bütün Müslümanların ibadet duygusu içerisinde o Merkeze yönelebilmesi olayıdır. Tekrar ediyorum; Şimdi bizi Canlı izleyen kardeşlerimizin Hop oturup, Hop kalkmalarına gerek yok, Bu bizim görüşümüzdür. Biz Kur’an’i, Nebevi, Fıkhi ve …… görmüyoruz Eğer bu tahakkuk ettirilebilirse özel şartlar içerisinde bir mucize yansıması olarak görüyoruz.
Müslümanların olmazsa olmaz görevlerinden bir tanesi Namaz’dır. Kur’an’ın “İkame-i Salat” emrinden ve Aziz Peygamberimizin hayatı boyunca namazları, Cemaat Namazları olarak kıldırmasından da anlıyoruz ki; Namaz, Cemaat Namazı Kıyamet gününe kadar devam edecek. İslam Dünyasının en ücra köşelerinde de devam edecek. Bizim burada söylediklerimiz bunun alternatifi değildir ve öyle bakacak olursak fevkalade yanlış olur. Zaten tevasu edecek.
Şimdi burada tekraren bir noktaya dikkatinizi çekiyorum; Peygamberimizin açıklamalarına göre bütün yeryüzü bize Namazgah kılındı. Kur’an’ımızın Emri ile Mekke de ki Mescid-i Haram’ı Kıble edinmekle emrolunduk. Ve bu Kabe, güç yetirebilen Dünyanın Kuzey Kutbundan Güney Kutbuna, Güneyinden Kuzeyine, Batısından Doğusuna, Amerika’nın bilmem neresinden neresine, Yaradan; Amerika Kıtasının Mekke-i Mükerreme’ye Uçak ile 10 saat uzaklıkta olduğunu bilmiyor muydu? Yaradan; Türkistan ile Kabe-i Muazzama arasında ki mesafenin tabii şartlarda neredeyse imkansız gibi bir durumda olduğunu bilmiyor muydu? Ama “Hac” güç yetirebilen bütün Müslümanlara hayatında bir defa Farz kılındı. Sevgili Kardeşlerim Ben bunun heyecanını duyunca titriyorum. Amerika da ki Adam Hacca geliyor, Çin de ki Adam Hacca gelecek, Türkiye de ki Adam Hacca gelecek. Hem de şimdiki gibi Uçak ile değil, Tabi şartlar içerisinde, Bin bir türlü problem var. Bırakın Bin küsür senesini daha yakın geçmişimizde Osmanlı döneminde bile Sürü Alayları ile Mekke ile Medine ahalisi yanı sıra yol güzergahında ki Kabilelere verilen haracın sebebi neydi? Aynı Bizim Kasımpaşa da Kabadayıların haraç alışı gibi aynen öyle haraç alıyorlardı, Neden veriliyordu? Arap kabileleri tarafından, Hacı Adayları Tecavüze uğramasın, Malları gasp edilmesin diye veriliyordu. Bunlar Osmanlı Döneminde yaşanan olaylar. Siz bunu 1400 yıla vurun gerisini hesap edin artık. Dünyanın neresinde olursanız olun Kıbleye yönelmek durumundasınız. Dünyanın neresinde olursanız olun Kıbleye yönelmek zorundasınız. …………………… gereği olarak. Dünyanın neresinde olursanız olun gelip Kabe-i ziyaret etmek zorundasınız. Peygamberimiz (s.a.v) Kabe-i Muazzama da kılınan Namazın 100 bin derece daha sevaplı olduğunu ifade ediyor Ben bütün ruhumla böyle de olduğuna zaten inanıyorum. Şu da var; 2 Saat içerisinde para gücü ile gidildiğinde az önce bahsettiğim gibi ecir sağlanır mı bunu bilemem. Ama 800 sene evvel siz kalkıp Türkistan’dan Umreye gittiğinizde o ecri alırsınız. Daha önemlisi şu Ayetleri anlayamadım; Birincisi Maide Suresinin 97.Ayetini tam olarak anlayamadım. Lütfen bizi dinleyen kardeşlerimiz de bu Ayet ile ilgilensinler. “Allah Kabe-i Muazzama’yı insanlığı ayağa kaldıracak bir sebep kıldı” Niye böyle oldu? “Siz Allah’ın yerlerde ve Göklerde her şeyi bildiğini bilesiniz diye” buyuruyor. Yani, Allah’ın Göklerde ve Yerde her şeyi bildiğinin bir gerek olarak gösterip, Kabe-i Muazzama’nın insanlığın Kıyamı olması ne anlama geliyor? Ben bunun üzerinde düşündüm ama bu Ayeti henüz anlamış değilim. Ama bir hakikat var Kabe-i Muazzama “kıyamel lin nas” tır( Maide Suresi 97.Ayet). İkinci olarak dikkatlerinizi çekeceğim bir nokta var; “Yeryüzünde ilk tesis edilen mabed Mekke de ki Kabe’dir ve o Mübarektir”(Al-i İmran Suresi 96.Ayet). Tamam “Mübarek” deyince anladım. Sebat, Devamlılık ve manen gelişme. Bu Ayette “hüdel lil alemın” diyor, “Alemlere Hüda” diyor, Ne yani? “Alemler” ne? Kabe neden Hidayet kaynağı olsun? Niye Rehber olsun? Neye Rehberdir Kabe? Müfessirlere bakıyorum onlarda benim anlamadığım, Mazur görün, Bunu iddia olarak ta değerlendirmeyin, Kur’an da nerede takıldım hemen Kaynak tefsirlere bakıyorum sadece laf üretiyorlar. Kimse bu Ayeti itiraf edemiyor sadece laf yapılıyor. Anlayamadık. Gerçekten böyle, Bakıyorsunuz laf ediyor ama o kadarını Bende ediyorum fakat zihnime oturmuyor. Yani Şu Kabe Bu vasıfların Sahibi bir Mabettir. Şimdi tekrar ifade edelim; Akla şu geliyor; “Ya Cemaat Namazı mı kaldı?”, Ya Kardeşim bu görüş alternatif değil, Özel şartları içerisinde açıklanacak. Kıyamete kadar mahalle mescitleri devam edecek. Siz isteseniz de istemeseniz de. Bu Din 14 Asırdan bu güne geldi. 14 Asır boyunca böyle “Canlı Yayın” imkanı var mıydı? Bu Canlı yayından söz ediyoruz ama şimdi bir cani çıkıp bu teknoloji kaynaklarını bombalasa siz ne elektrik kullanabilirsiniz, Ne de akla gelecek diğer imkanları kullanabilirsiniz. Bu şu an için var olan bir imkanın Müslümanların daha bir güçlenmesi, Daha bir güçlü istihbarata sahip olması için Kafaların ve Kalplerin Mekke’ye yönlendirilmesidir. Elbette ki bunun için müesseseler oluşacak öncelikle. Ümmet bilincini pekiştirecek, milyonların iştirak etmesi sebebiyle büyük sevaplara erdirecek, kutsal topraklara gidemeyecekler için özlem giderecek, yaşadıkları mahallin camilerine gidemeyecek kadınlara, hastalara, yaşlılara ve engellilere cemaat namazına katılma imkanlarını sağlayacak ve bütün bunların sonucu olarak da İslâm birliğine kültürel katkı sağlayacak uygulamadır. Yani Mescid-i Haram’ dan radyo ve televizyonla canlı olarak yayınlanan namazlara ülkemiz dahil dünyamızın her noktasından katılmaktır. Bir diğer ifadeyle Mescid-i Haram’ ın imamına iktida ederek (uyarak) namaz kılmaktır. Vaktin aynı olması koşuluyla, Yani Mescd-i Haram da kılınan Namaz Öğlen ise Türkiye de uyulacak ise onun vaktinin de Öğle Vakti olması gerekiyor.
1.Vakit birlikteliği şartıyla Mescid-i Haram’da kılınan beş vakit namaz’ dan her hangi biri için Namaz Vakti girmiş ise imama uyulabilir.
2) Vakit birliğinin sağlanması halinde Farz ve Vacip ibadetlerimiz olan Cuma ve Bayram namazları için de imama uyulabilir. Ancak bu tür uyuşların yaygınlaşması Cuma ve Bayram namazlarının meşrû kılınmasındaki hikmetlerle çatışabileceği için biz bu uygulamayı özellikle üzerlerinden farziyet ve vücûbiyet düşmüş olan kadınlara, mahkûmlara, yaşlılara ve engelliler tavsiye edeceğiz.
3) Beş vakit namazını münferiden veya cemaatle edâ etmiş kişi, kendisi için nafile ibadet olması niyetiyle Mescid-i Haram’da kılınan her hangi bir namaz için imama uyabilir.
4) Vakit birliği halinde kişi yatsı ve teravih namazları için de uyabilir. Muhitinin camiinde 8 veya 12 rekat teravih kılan kişi, Kâbe imamına uyarak 20 rekatı tamamlayabilir. Terâvih namazını kılmış kişi, aynı gece Kâbe imamına uyarak 4, 8, 12, 16 rekat veya tam bir teravih namazı daha kılabilir. Uygulama ile ilgili olarak verdiğimiz örneklerden sonra irdelememiz gereken asıl konuya girelim. Bu Özel şartlar içerisin de Dünyanın her hangi bir noktasında Kabe- i Muazzama da kılınacak şu arz ettiğim şera içerisinde uyuşan, Mani olan nedir? Kur’an’ i bir engel var mı? Nebevi bir Engel var mı? Fıkhi bir engel var mı? Burada konu nedir; Bazıları şimdi söylediğim zaman ürperiyor. Sanıyor ki Namazı değiştiriyoruz. Namaz falan değiştiği yok. Namaz; Niyeti ile, Tekbiri ile, Kıyamı ile, Rükûu ile, Kaidesi ile Namaz aynı namaz. Burada Süleymaniye Camisinde Mihrapta İmamın kıldığı namazı, Süleymaniye Camisinin Bahçesinde biz neye dayanarak kılıyoruz? İmamım sesini Mikrofon aracılığı ile Hoparlör vasıtası ile bize intikal ediyor. İmam Mihrapta “Allah’ u Ekber” diyor, Bizde bahçede “Allah’ u Ekber” diyerek kılıyoruz. Değişen bir şey yok. Bizim söylediğimiz uygulama var ya Kabe de devam ediyor, Devam ediyor. İşin özü itibarıyla, Fıkhın özü itibarıyla devam ediyor.
Bu aralar Kürtaj meselesi gündemde. Korunma, Kürtaj meselesine bir aydan fazla zaman verdim. Yeni öğrendim; Çocukta gözden önce kulaklar oluşuyor. Kulak fevkalade önemli bir hadisedir. Bundan 30 yıl evvel de Kur’an da arama imkanımız vardı Allah’a şükür ki. Yani Cuma Hutbelerini yazarken hep önce Kur’an’dan meseleyi anlamaya çalışırdık. Ama şu son 10 yılda Kur’an’a bakışım değişti. Fatih Hocamızın güzel bir örneği var. Bir yerden mi aldı yoksa Allah’ın bir ilhamı’ mıdır bilemiyorum ama diyor ki; “ Böyle olduğuna bütün ruhumla inanıyorum. Elimizde ki Cep telefonun da 10 tane rakam var. Fakat bu 10 tane rakamı belli şartlar ile kullandığınız vakit 7 Milyar insan ile görüşebiliyorsunuz” demişti. Küçücük bir alette 10 tane rakam ile Dünya da cep Numarası olan ne kadar insan varsa verin görüşelim. İşte Kur’an-ı Kerim de öyle bir şeydir. Ben buna bütün Ruhum ile inanıyorum. 6660 Ayet var ama Adam gibi Ayetler arası formulasyonu yakala. Bütün ruhumla inanıyorum. Sörn’ de büyük paralar harcayarak “Büyük Patlama” sonucunda evrene yayılan enerji nasıl maddeye dönüştürüldü?” sorusuna cevap arıyorlar. Eğer, Sörn’ de 10 bin ilim Adamı çalıştırılıyor, Milyarlar harcanıyor, Bütün Ruhumla inanıyorum ki eğer bu Fizikçiler, O Astronomi Bilginleri Kur’an bilginleri ile otursalar “Yaratılış” ile alakalı Ayetleri inceleseler iddaa ediyorum Sörn’ den daha büyük keşifler ortaya çıkacaktır. Bu Öyle bir Kitap ki; Ta Hz Süleyman döneminden ………… Kitap bilgisi olan adam diyor ki; “Göz açıp kapayıncaya kadar Ben 600 km ötede ki Belkıs’ın tahtını alıp getiririm” diyor. Veyahut getiriyor. Bu Kur’an bize Enerjinin maddeye, Maddenin Enerjiye dönüştürülmesinden söz ediyor, Bu böyle bir kitaptır. Şimdi Kur’an-i bir mani var mı? Benim, Allah’ u Zülcelal bana Namazı emreden Allah Zülcelal, Bana Kabe-i Zülcelali Kıble olarak tayin eden Allah’ u Zülcelal, Bana Kabe-i Muazzama’ yı Haccın temel Ruknü kılan Allah’ u Zülcelal. Kabe’yi Kıyamil lin nas” kılan Allah’ u Zülcelal. Mübarek ve “hüdel lil alemın” ( Al-i İmran Suresi 96.Ayet) kılan Allah’ u Zülcelali. Kitabında benim uyuşuma bir engel var mı? Bu aradaGenç araştırmacılara söyleyeyim, Dün akşam kafama takıldı düşünüyordum ………….. Yani, Musa Allah’ı görmedi, Görmesi de mümkün değil, Biz Allah’ı cennette de görecek değiliz. Bir güzellik tecellisi olacak. “Cennette Allah’ı göreceğiz” dediğiniz zaman; Ya Cennette bizim gözümüz büyüyecek, Ya da Allah zaman ve Mekana sığacak kadar küçülecek. Bir Hoca bu dediğime itiraz etmişti ona şunu söyledim; Peygamberimiz diyor ki; “Gökyüzünde Güneşi görür gibi engelsiz bir hava da” diyor. Ben şimdi dışarı çıksam, Güneşe baksam “Vallahi ben güneşi gördüm” desem, Yeminimden Kefaret gerekir mi? Ama Benim gördüğüm ne? Gördüğüm Güneş ama Benim aslında gördüğüm Bir top kadar bir varlık. Oysa ki o Güneş Yeryüzünden Bir milyon kat daha büyük. Bir milyon santigrat derece sıcaklıktadır. Evet Allah’ u Zülcelali’nin bütün güzelliklerin sahibi olan Rabbimize bir Nazar edeceğiz. Zaten Kur’an Yaratılanın görülemeyeceğini söylemektedir. ….. ……………………. “Asla Beni Göremezsin ve göremeyeceksin” diyor. Kur’an da Kıyame Suresinin 23.Ayetinde “Allah görür” demiyor “nazar” ifadesini kullanıyor; “Rablerine bakacaklar”. Kur’an “Nazara”, “Rea” ve “Ebzara” fiillerini ayrı ayrı manalarda kullanır. Enfal Suresinde …………………………… kullanılır. Daha çok örnekler vardır. Yani “Ses”, “Sese kulak verme”, “Sesten alınan emre göre hareket etme”. Bir ölçüde veriyor Kur’an, Buna delil olur mu olmaz mı ayrı bir mesele ama; Görmeden soyut bir sesi alma ve algılama sonrasında sesin içerdiği emrin gereğini yerine getirme şeklinde bir Kur’an’ın münasebet kurulur kurulmaz bir örneği var. Ama ben Cemaatle İmam arasında Kur’an’ın getirdiği “Olmazsa olmaz” bir şar bulamıyorum. Peki, Kıyamet gününe kadar gelecek bütün müminlerin peygamberi olan aziz Peygamberimizin “İmam” ile “Cemaat” arasında bulunması gerekli mekan birliğini gerektiren bir beyanı var mı? Yani Peygamberimiz; “İmam şurada olacak, Cemaat şurada” diye beyanı var mı? Uygulaması zaten öyle, Başka türlü olamaz da Peygamberimizden bize intikal eden bir emir var mı? Ben aradım bulamadım. Bu meselede ki gördüğüm en temel Hadis Buhari’nin bir çok Babında rivayet ettiği “İmam kendisine uyulması içindir” Dikkatinizi çekiyorum “İmam tekbir aldığı zaman sizde tekbir alınız. İmam Rukuya gittiği zaman sizde rukuya gidiniz. Secde ettiği zaman sizde secde yapınız. İmam ayakta kılarsa sizde ayakta kılınız.” Benim bulabildiğim İmam ile Cemaat arasında gerekli olan şartlar bunlar. Peki, Fıkhi bir engel var mı? Bizim Hadis kitaplarımız da, Fıkıh kitaplarımız da görüyoruz; İmam ile Cemaat arasında bir engel olmayacak. Aradan bir yol geçmeyecek, Aradan bir nehir geçmeyecek gibi. Bunlar bir Kur’an ölçüsüne ve şey ölçüsüne dayanıyor. Alimlerimizin Allah Cümlesinden Razı Olsun koydukları bu ölçüler bana göre de doğru. İçtihadı olarak doğru, Neden? Buradaki amaç, Maksat Namaz kılmak ve bir araya gelmek için Müslümanların arasında ittihat’ ı engelleyecek, Hatta Peygamberimiz biliyorsunuz; Omuzların temasına büyük bir önem veriyor. Cemaat namazlarına katılan Sahabenin elbiseleri omuzlarından aşınırdı. Buradan hareketle bu içtihat’ ı ölçüler konulmuştur. Bu gayet tabiidir. Ama bunlar bir Kur’an emri değildir. Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak, Kalplerin ayrılığına neden olmaması gibi durumlarla alakalıdır. Bizim amacımız bu değil. Biz diyoruz ki; Bak Kongo’ da bir Müslüman var, Mazlum, Güney Kutbunda yaşayan bir Müslüman var, İslam Dünyasından uzak ve habersiz var, Türkistan da var, Amerika da var. Biz diyoruz ki; Kültür Adamları, Devlet Adamları, Siyaset Adamları, Entelektüeller Hayır! Siz sadece bu üst düzeyle yaptığınız işlerle insanlığa mal olan atılımlar yapamazsınız. Adam çıkıp bir icat yapıyor ama 2 milyar insanın elinde bu gün şu Cep telefonları. Biz diyoruz ki; Müslümanların hayatına birliktelikler oluşturulmalı. Kongo’ da ki basit bir Adam bile bilinçlensin; “Ben bir Ümmetin parçasıyım. Ümmetim ile alakalı her hangi bir bilgi edinmem gerekiyorsa benim teveccüd edeceğim Kabe’den alacağım istihbarat beni yönlendirsin. Rabbimin emri ile oraya yöneliyorum, Görmeden oraya yöneliyorum. Benim günlük hayatımda orayla irtibatımın olması gerekiyor ” desin. Peki, Fıkhi bir engel var mı? Yok. Çünkü Bizim dediğimiz Fıkıh bununla alakalı değil ki. Biz diyoruz ki; Dünyanın değişik bölgelerinde ki Müslümanlar arasında bütünlük olsun. Şimdi düşünebiliyor musunuz Sevgili Kardeşlerim; Bir an için Yatsı Namazında yer yer, Göbek-göbek, Dünyanın her noktasından Müslümanlar aynı anda bir Namaza durmuşlar ve o Namazın ardından da Mekke-i Mükerreme de ki yönetici Kon silin İslam Dünyasından aldığı istihbaratı, Yapacağı yönlendirmeyi hemen Akşam Namazının ardından sunuyor. Anında Kongo da, Anın da Türkistan da, Anında Avusturalya da, Anında Güney Kutbun da vesaire yapıyor. Bu bir merkeze yönelme eğitiminin getireceği faydalardır. Zaten Biz muzdarip müminler olmasaydık, Sömürülen müminler olmasaydık bu konu da gündemimize gelmezdi.
Sevgili Kardeşlerim; Bir noktaya daha dikkatinizi çekeceğim; Haberleşmenin ve hukuki akitlerin cep telefonları, fakslar ve internet bağlantıları ile yapıldığı, kongrelerin, sportif yarışmaların, eğlence programlarının ve açık oturumların canlı yayınlarla hayatımıza girdiği bir dönemde yaşıyoruz. Üstelik İslâm ülkeleri halkları olarak batı emperyalizminin kültürel, iktisadî, askerî ve siyasî sömürüsü altındayız. İslâm ülkeleriyle ilgili sorunların anında öğrenilerek örneğin oluşturulacak İslâm bilginleri birliğinin kararları çizgisinde tavır belirlenmesi gibi hayatî bir zarûretin içindeyiz. Bu sebeple dünya Müslümanları olarak bir merkezden bilgi ve talimat almak gibi bir eğitime muhtacız.Bütün bu zarûretlerin kültürel alt yapısının oluşturulmasına büyük katkı sağlayacak bir girişim olarak Kur’an, Sünnet ve Fıkhın onayladığı bir imkânı değerlendirmek için dünyanın her hangi bir noktasından Mescid-i Haram’ın imamına uyulabileceğini ifade ediyoruz. Mescid-i Haram diyoruz çünkü “Âlemlere hidayet kılınan O dur. Dua ve namaz kıblesi kılınması onun hidayeti olduğu gibi, yaşadığımız dönemde dünyamızın herhangi bir yerinden imamına uyulabilir olması da onun hidayetindendir. Sonuç olarak deriz ki hayata öncelikle Kur’an ve Sünnet zaviyesinden bakmalıyız. Kur’an ve Sünnet ölçülerine dayalı hükümler elbette değiştirilemez. Ancak zamanın değişmesiyle ictihâda dayalı hükümlerin değişebileceği gerçeğini kavrayarak yukarıda değinilen mekân birliği gibi dönemleri için önem arz etmiş tarihi ictihâdları aşabilmeliyiz. Bu atılım fıkha karşı çıkmak değil, fıkha hayatiyet kazandırmaktır. Bu arada şunu da söyleyeyim Fukahamızın tahir dönemlerinde mekan birliğine, İmam ve Cemaat arasında mekan birliğine önem veriyorlar. Fakat Malikiler bu mekan birliği konusunda diğer mezheplerden daha farklı, Daha geniş düşünüyor. Diğer Fukaha’nın “Ön Şart” kabul ettiği gibi Mekan ittihat ‘ını onlar görmüyorlar. Zaten olay bir içtihat konusudur.
Şimdi bir noktaya daha dikkatinizi çekeceğim. Bize karşı çıkanlar diyor ki; “Efendim Fıkhımızda böyle”, Yahu Fıkha alternatif getirmiyorum ki Ben. “Fıkıh” zaten Kur’an ve Sünnete dayanmıyor, İçtihat. Diyor ki; “İmam ile Cemaat arasında yol olmayacak, Bir kitle olmayacak, Geçen nehir olmayacak” demiyor mu? Şimdi gelelim Kabe de ki uygulamaya; ………………………………….
Mikrofonun bir an için Kabe’ de kesildiğini düşünün ne olur? Yollarda ki vatandaş Namaz kılabilir mi? Kılamaz. Kabe’nin avlusundakiler kılabilir mi? Kılamaz. Peki Naıl caiz oluyor bu? Size soruyorum; Şu köşede Kabe var, Bizde Mahkumuz veya engelliyiz veya Kadın olarak Teravih Namazına gidemiyoruz. Peki Evinden Tv aracılığı ile Kabe İmamına uyan bu Kadının konumu ile Mekke sokaklarında Namaz kılan vatandaşın arasında hüküm olarak ne fark var? Kesildiği zaman Bu da kesiliyor, O da kesiliyor. Eğer Fıkıhsa, Kur’an dili algılanacaksa arada yol var, Arada 10-15 tane dükkan var, Ne Mescid-i Haram görülebiliyor, Dahası’nı söyleyeyim; Mescid-i bir tarafın da Hilton Otel’i var ve Otelin ikinci katında bende namaz kıldım. Yazın gittiğiniz zaman Öğlen namazından sıcak basıyor, Vatandaş yukarıdan iniyor, İkinci katta avlu bomboş, Cemaat sağda solda bölük-pörçük, Bir tek bağlantı var; Hoparlör. Hoparlör kesildi, Bitti.
Fıkhımızda burada uyan kişi Yatsı Namazında Rabi’ de imama uyuyoruz. Peki, Bizim cemaatin Namazın a imama uymada bir engelimiz var mı? Yok. Zaten “İmamına” diye uyuyoruz. Peki, İmamın sesini tabii olarak anın da alıyor muyuz? Bunda Şüphe var mı? Açıyorsun telefonunu çevirdiğin zaman Kabe de ki Adamla anında konuşuyorsun. Bunu denedim; Ne zaman zil çalıyor, Çalar çalmaz Ben ekranımda olayı görüyorum, Açıyorum ve anında görüşmeye başlıyorum. Yani ses anında geliyor. Ben anında Ruku’ya gidildiğini, Anında secdeye gidildiğini, Anında İmamla uyumu sergileyebiliyorum. Ha! Elektrik kesilirse ne olur? Diyorlar. Bende onlara aynı soruyu soruyorum; Kabe-i Muazzama da namaz kılarlarken orada ne olacak?
Ya da Bizim burada ki Süleymaniye Camisinin İmamın abdesti bozuldu yellendi ne olacak? Fıkıh tarif yapmıyor mu? Gelir geri de olan biri öne geçer kıldırır. Geçecek kimse yoksa önceden belirlenen birisi kıldırır. Önceden belirlenen birisi yoksa bir kişi çıkar öne o kıldırır oda yoksa herkes tek başına kılar. Fıkıhta bunun ayrıntıları var. Yani Elektriğin kesilmesi, İmamın yellenmesi anlamına gelir. Bu bütün anlattıklarımız yine özel, Mekan birliği koşuluyla şu anda Cuma Namazlarının Farz kılınış hikmetleri ile çelişebileceği için …………………………olan engellilere ………………… Çünkü Benim anlayışıma göre Kadından Cuma Namazı düşmüyor, Onu düşürdük biz, Hadi öyle kabul edelim; Kadınlar, Mahkumlar, Köylüler Vesaire -Vesaire, Vesaire. Gerçekten öyle; Rize’nin Dağında Açıyorsunuz Cuma Namazını, Ki Mevsimlere göre ittihat ediyor, Kadın zaten gidemiyor, Yada engelli vatandaş gidemiyor, Yada Yaşlı vatandaş gidemiyor, Açıyor Kabe-i Muazzama’ dan Hutbeyi dinliyor. Ben kendim çok Kabe İmamına uyuyorum. Uyuyorum da yarım saat arada fark var, Denk gelirsem nafile olsun diye Cuma Hutbesini dinledikten sonra iki rekat kılıyorum daha sonra Camiye Cuma Namazına gidiyorum, Cuma Namazını kılıyorum. Bazen evde Yatsıyı denk düşüremiyorum. Yatsıyı kılıyorum kendim, 8 Rekatı İmamla Tv’ den kılıyorum. Bazen de Teravih Namazını kılıyorum, Eve geliyorum Tv’ de devam ediyorsa 4 rekatta Kabe-i Muazzama İmamı ile kılıyorum. Bunu kabul etmeyebilirsiniz, Kabul etmek zorunda değilsiniz, Bu Benim anlayışımdır. Evrensel İslam’ın buna onay verdiğini, Biz her zaman Kabe-i Muazzamayı görmeden Kabe’ye durmuyor muyuz? Kabe bize Kıyamil lin nas” değil mi?. Kabe “hüdel lil alemın” değil midir? Ben Kabe’ye buradan imamın görüntüsünü alırken, İmamın sesi olduğuna dair on binlerce, Milyonlarca Şahit varken, Ve o Canlı sese bağlanarak Rukuya, Secdeye gittiğime göre Namazı …… ettiğime göre Ben bir……………. göremiyorum. Büyük faydalar mülahaza ediyorum. ……….Müslüman fertlere yaygınlaşması halinde İslam ümmetinin bir parçası olduğu bilincini her gün verecek ve pekiştirecek bir vurgulama olacağı inancındayım. Benim söyleyeceklerim bunlar sizden gelecek görüşler ile geliştirebiliriz. Bir kısmınız kabul etmeye bilir. Dört Mezhep esir alınan kişileri köle ediyor ve aldığı köleyi getiriyor pazara satıyor. Vatandaş gidiyor basıyor 10 bin lirayı Dilber Kadını kendisine alıyor. Fukaha da diyor ki; “Bin tane dahi alır” diyor. Ulan Dört Mezhep Kur’an’ın açıkça ret ettiğini onaylıyor. İddia ediyorum! 300 sayfalık Kitap yazdım; Allah’ın Kitabı Kur’an da; “Meşru Savaşın sonun da esir alınır” diye bir tek Ayet göstersinler; “Esir Köle olur” diye, “Pazarda Satılır” diye. İslam’ın ilk dönemlerin de ki cahiliye uygulamalarını İslam’ın uygulamaları olarak aktarıyorlar. İstanbul da Hilafet Merkezinde, Fatih’te Kadın pazarı var. Onlar savaş esiri de değil. Topluyorlar Güney Afrika’dan Siyah Dilberleri getiriyorlar buraya, Şeyhülislam burada, Fiyatı 20 lira, Git al, Bir tane değil, Paran varsa 5 tane al, Paran varsa 50 tane al. 4 tanesi nikahlı isterse 1000 tane daha alabilir Mehmed Zihni Efendi diyor ki; “Bir Adamın 4 karısı olur. Ya Ayıptır bu şeriatta bin tane şey mi olur. Dinden çıkar” diyor. Ben de diyorum ki; Bunu söyleyen dinden çıkar. Ben bunu kabul ediyor muyum?
Dört Mezhep bunu anlatıyor; “Köle de olur, Alınır da” diyor. Bir Doçent arkadaşımız var, Onun Kur’an Tercümesi var; “Hocam…………………….. ne manaya geliyor” diyor. Yazdım kardeşim Sana kitabı da verdim. ……………………….. Bizim hukuken tasarrufumuz altında olan ………………….. insanlara da …………………. Sana Kim dedi? Haydi Bütün Türkiye ve İslam dünyasına ilan ediyorum; Kur’an da bir tane sır “Köle” manasına gelen kelime yoktur. Sırf “Köleleştirme” manasına kullanılan olumlu mana da Fiil de yoktur. “Kadınları Odalı Kılma” manasına Kur’an’da bir tek kelime yoktur. Bir tek onay da yoktur. Bunları Bila İtiraz Kabul ediyor musunuz? “Hac” ile ilgili özel çalışmam var. Hacda her kafadan bir ses çıkar. Fukahımızın hepsine saygılıyım. Allah cümlesinden Razı olsun, Makamları Cennet olsun. Fakat Hz Peygamberin bir tane Haccı var. O da Veda Haccıdır. Ya Kardeşim her mesele de “Şafii böyle dedi, Maliki böyle dedi, Hanbeli böyle dedi, Hanefi böyle dedi” ne bu ya? Birisine göre “Sa’y” Farz, Birisine göre Vacip, Birisine göre Sünnet. “Şeytan sembollerini Taşlama” Şafii’ye göre Farz, Hanefilere göre Vacip, Birilerine göre Sünnet. Aynı görev, Görev aynı ya, Ya birde bunları bir Kur’an Nas’ı gibi alıyorlar. Ben bunları hatalıdır falan da demiyorum. Bana göre Şafii de mantıklı geliyor, Madem ki beş günlük hac da üç gün devam eden en uzun süreli görev. Peygamberimiz, Efendimiz (s.a.v) Kabe günlerinde her gün Mekke’ye inme Mekke’den dönme imkanları yoktu ki. Kendisi yapsa bile o kitle onu takip ediyor. Nasıl takip edeceksin? Yani şunu anlatmaya çalışıyorum; Bizim geleneğimizde mübarek bir uygulama var. Birileri söylüyor kabul eden ediyor, Etmeyen etmiyor. Yani, Kur’an ve Sahih Sünnetin, Ya da Kur’an ve Sünnet bütünlüğü içinde apaçık ortaya çıkmış olan meseleler de zaten içtihat olmaz. İçtihat’ a açık olan konularda ise farklı görüşlerin olması gayet tabiidir. Diyor ve sözü noktalıyorum
———————————————–konu sonu—————————————————–