Bir kaç derstir namaz konusunu işliyoruz. İnşallah Kitap ve Hikmet dergimizin bu sayısı da namazla ilgili olacak. Biliyorsunuz Allah kuranda herşeyin ayrıntılı olarak açıklandığını bildirmesine rağmen geleneksel yapı bunun tam tersine oluşmuştur. Yani şu anda müslümanları dizayn etmeye çalışan güçler, aynı şeyi Emeviler döneminde başarmışlardı. Emeviler döneminde hazırlıklarını yapmışlar, Abbasiler ile tam bir başarıya ulaşmışlardı. Halife olarak Resulullah’ın amcaoğullarını getirmişlerdi başa. Halbuki hareket Resulullah’ın torunlarını getirmek için yapılmıştı. Onun için başlamıştı ama Abbasiler ile sonuçlandı. Abbasiler Akabe limanı yakınlarında bir köyde oturuyorlar. Kimseyle bir alakaları yok. Onun için olup bitenden habersiz, herhangi bir devlet tecrübeleri yok. Ama Resulullah’ın torunlarının devlet tecrübesi yok, bütün olayların içerisine girmişler, Resulullah’ın hanesinde yetişmişler. Dolayısıyla bu müslümanları dizayn eden guruplar Hasan ve Hüseyin’in değil de, işte Resulullah’ın ehli beytindendir diyerek Abbasileri getirdiler. Abbasileri üst tarafa bir şey gibi vitrine koydular. İşte halife dediler. Onun altına da İran kökenli şeyleri yerleştirdiler. Veziri azamlık denen bir sistem kurdular. Veziri azam bütün işleri çekip çeviriyor. Bürokrasi de tamamen Sasani ve Rum bürokrasisi. Çünkü biliyorsunuz müslümanların bürokratı yoktu. Üst tarafta vitrinde devletin idaresinden haberi olmayan Abbasiler var. Aşağıda işi asıl yöneten veziri azam konumunda İran kökenli Bermekiler, daha sonra Üveyhiler. Ama asıl bürokraside olanlar da Sasaniler ve Romalılar. Müslümanların bürokratı yoktu, tekrar edeyim. Dolayısıyla bu yapı içerisinde öyle ustaca oyunlar oynadılar ki. Belki ilerki zamanlarda bunlarla ilgili daha geniş dersler yapabiliriz ilmi olarak. Mesela bir “şae” fiilinin anlamının değiştirilmesi yaklaşık 200 senelik bir çalışma sonucu olmuş. Demek ki çok ciddi bir proje yürütmüşler. Dolayısıyla kurandan tamamen uzak bir islam ortaya çıkmış. Bugün işte Abbasiler, hani sık sık söylüyorum Abbasilerin başlangıcı bana göre islamın bitişi demektir. Öu anda elimizdeki kitapların, tefsir olsun, fıkıh olsun, kelam olsun, bunların tamamı o dönemin bilgilerini bize naklediyor. Son zamanlarda islam aleminde tekrar uyanma başladı. İslam alemi kend bürokratlarını yetiştirecek noktaya geldi. Şimdi de yeni bir organizasyonla sulandırılmış bir islam kampanyası yürütülüyor. İşte sizde farkındasınız yani kuran merkezli bir çalışma yapan Süleymaniye Vakfı’nın yanlızlaştırılması için yıllardır çok ustaca şeyler yapılıyor. Ya entegre olacaksın ya yanlızlaşacaksın. Allah’a şükür biz yanlızlaşmayı tercih ettik. Çok şükürler olsun. Kimsenin ne makam teklifini ne para teklifine hamdu senalar olsun hiç bir şekilde dönüp bakmadık. Dolayısıyla bizim şimdi bu oyunu ilmi olarak bozma mecburiyetimiz var. Yani siyasiler kendi işlerini yaparlar ama asıl bu işin yapılacağı yer ilimdir. İşte bunlardan bir tanesi de namaz konusu. Yani öyle bir hale gelmiştir ki islam alemi dediğimiz bu alem, C. Hakkın asla kabul etmediği bir yola girmiştir. Mesela bugün tefsirlerde gördüğüm beni şaşırtan konu, inşallah ileriki zamanlarda söylerim şimdi söylersem dikkatlerinizi çeker gerek yok. Çünkü konu dağılır. Her okuduğum zaman hayretim biraz daha artıyor. Yani başlangıçta dedik ki; hadi şurada bir takım hatalar var. Mesela dünkü müzakerelerde enteresan şeyler ortaya çıkardı. Diyorsunuz ki; hadi şurada bir kaç tane hurafe birikmiş bunu temizleyelim. Temizlerken elimiz bir şeye takılıyor. Ondan bir parça kalkıyor, bakıyorsunuz ki altı daha berbat. Haa bunu altı da çürümüş. Şurayı da bir temizleyelim diyoruz. Temizledik diyorsunuz bir başka şeye ayağınız takılıyor. Öff be! Şimdiye kadar bu kadar pisini de görmemiştim diyorsunuz. İndikçe daha berbat, indikçe daha berbat. Bu ne acayip bir operasyonmuş, ne kadar dikkatle yürütülmüş bir operasyonmuş. Çok şükürler olsun ki burada C. Hakk bayağa büyük bir başarı ihsan etti.
İşte namaz onlardan bir tanesi. Yani C. Hakk kuranda diyor ki, her zaman okuyoruz. Sık sık aynı ayeti tekrarlayacağız ki zihninizde kalsın. Hud suresinin ilk ayetlerinde :”Elif, lam, ra. Kitabun uhkimet ayatuhu summe fusdilet min ledun hakimin habir: bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış, sonra hakim ve habir tarafından ayrıntılı olarak açıklanmıştır”. Peki açıklamayı Allah niye yapmış? Ayrıntılı açıklamayı Allah niye yapmış? “Ella ta’budu illallah: Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye”. Peki açıklamayı Resulullah mı yapmış? Hayır. “İnneni lekum minhu nezirun ve beşir: ben de sizin için o kitapta olanla sizi uyaran ve müjdeleyen bir kişiyim”(HUD 1-2). O kadar, başka bir şey değil. Ama şu feceate bakın ki bu ayetler bile anlaşılmaz hale getirilmiştir. Yani kuranı bizzat Allah açıklamıştır. Açıklamayı Allah’ın yapmış olması sizin Allah’tan başkasına kul olmamanız içindir. Bu ayetleri size bu şekilde anlattığım gibi tefsir eden tefsir, işte mesela şeyi hatırlıyorum, Kadı Beydavi’yi. Epeyce okuduğunuz zaman araya sıkıştırılmış cümlede bir kaç tane görüyorsunuz. Ama belki başkaları da olabilir şu anda aklıma gelmiyor. Ama büyük çoğunluk ayete öyle anlam veriyor ki hiç bir şekilde ayetten o anlamı çıkaramıyorsunuz. Ve uygulama da öyle. Efendim iki türlü tefsir vardır. Birisi dirayet, birisi rivayet tefsiridir derler. Dieayet yani müfessir kendi bilgisiyle işte arap dilinden almış olduğu, arap diline hakimiyeti ölçüsünde kuranı açıklar. Ya kuranı sen açıklayamazsın kardeşim, kuranı Allah açıklar. Öbürü de işte rivayetlerle kuranın açıklanması. Kuranın kuran ile açıklanması sadece söz olarak bulunur. Ama örnek derseniz? Belki bir tane, bilemedin iki tane. Onlar da son derece zayıf örneklerdir. İşte böyle bir yapı içerisinde kuranı kerim herşeyi açıklar dediğiniz zaman hemen karşınıza çıkıyorlar; Peki kuranda namazın rekat sayısı var mı? Namazın nasıl kılındığı var mı? Yani hakikaten şey aklıma geliyor. Bir gün İstanbul müftülüğündeyiz. Selahattin Kaya İstanbul müftüsü. Son derece halim selim bir adamdır. Allah hayırlı uzun ömürler versin. Benim odaya geldi. Çok sinirlenmiş. Dedi ki; ya dedi, benim müftülüğün yanına dayak odası mı kursak dedi. Benim odamın yanına küçük bir oda ayırsak da. Hayırdır Hocam, seni hiç böyle görmemiştim? Bir emekli albay gelmiş. Kızını müftü efendiye şikayet ediyor. O zamanlar, 28 şubat dönemi, o sıralar. Demiş ki; ya müftü bey, bir tane kızım var. Onu yetiştirdik. İşte, en iyi okullarda okuttuk. Doktor oldu, çıktı. Bir gün eve geldi başını kapatmış. Dünyamız yıkıldı. Millete rezil olduk. Ben bir tarafta ağlıyorum, hanım bir tarafta ağlıyor, kız laf dinlemiyor. Bütün mahalleye rezil olduk diyor, hadi evi bırak. Sen bana bir fetva ver de bu kız başını açsın. Selahattin Bey de diyor ki; ya laftan anlamıyorlar diyor, yoksa bir dayak odası mı yapalım diyor. Git sen şu odada biraz bekle, az sonra gelirim diyor. Çoğu zaman benim aklıma o geliyor. Ya bir dayak odası mı yapalım. Kuranı kerimde namaz vakitleri yoktur diyenleri hakikaten, içeriye geçin de beş dakika bekleyin. Enes Hoca geliyor deriz. Enes Hoca’yı gönderirmiyiz oraya, neme lazım. Başkasını gönderelim.
Fatih Orum: Tetikçi.
Abdulaziz Bayındır: Ya Allah’tan korkun ya. Allah’tan korkun. Allah hem herşeyi ayrıntılı olarak açıkladım diyecek, hemde siz diyeceksiniz ki yoktur. İşte şimdi aslında kuranda olmaması son derece normal bir şeydir. Niye normaldir? Çünkü kuran önceki kitapları tasdik eden bir kitaptır. Yani onlarda ne ise, aynen devam ediyor namaz. Ama Allah kullarının durumunu çok iyi bildiği için, ayetlerin içerisine o kendi koyduğu metodla koymuş yerleştirmiş. Ama siz o metodu baştan reddetmişsiniz. Yani muhkem: hüküm ifade eden ayet, müteşabih: ona benzeyen ve onu açıklayan ayettir. Siz muhkeme öyle bir anlam vermişsiniz ki hiç alakası yok. Yani muhkem, açıklamaya ihtiyacı olmayan ayet diyorlar. Halbuki kuran açıklamaya ihtiyacı olan ayet diyor. Evet, açın net ama açıklamaya ihtiyacı var. Müteşabih, ona benzeyen ve onu açıklayan ayet. Böyle ikinci iki ayet, iki, iki, iki gidiyor. Bunların tamamına kuran diyor Allah. O kuran ile kuranı kerim içerisinde sayısız kuranlar olduğunu ifade ediyor. Onlara vardığınız zaman bütün açıklamalara ulaşıyorsunuz. Sen şimdi muhkeme açıklamaya ihtiyacı olmayan ayet diyorsun, müteşabihe de anlaşılmayan ayet diyorsun sistemi bitirdin. Bitti! Kuran devre dışı. Açın şu İslam Ansiklopedisi’ni, kitap maddesini okuyun. Ne diyordu Enes Hoca anlat bakalım. Ben söylemeyeyim. O kitap maddesinde ne diyorlardı? Yazarın adını söyleme. Yani kurana birinci delil diyoruz ama. Mikrofonu aç.
Enes Hoca: Şeriatın delili 4’tür. Kitap, sünnet, icma, kıyas diye tertiple söylüyoruz ama kitabın başta söylenmesi teberrükendir. Yoksa hüküm alındığı için değil. Aslında sonda gelmesi lazım.
Abdulaziz Bayındır: Aslında sonunda da gelmesine gerek yok. Yani sadece saygı olsun diye.
Enes Hoca: Saygıdan başa aldık diyor İslam Ansiklopedisinde var kitap maddesinde.
Abdulaziz Bayındır: Kitap maddesini açın okuyun, görürsünüz. Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi bu. Yani teberrük, bir bereket olsun diye söylüyoruz. Diyororuz birinci delil kitaptır. Yoksa delil değildir. Zaten “sunnetu kadıyetun alel kitap” da diyorlar. Sünnet kitap üzerinde tam hakimiyetini kurmuştur diyor. Yani sünnet kadı, kitap da mahkemeye gelen birisi. Sanık gibi bir şey. Sanık doğru. Hükmü sünnet veriyor. İşte halbuki sünnet Resulullah’ın kurandan çıkardığı hükümlerdir. Siz kuranı bilmediğiniz zaman sünneti bilme şansınız da yoktur. Böylece kısırlaştı. Ve bunlar ilim diye okutuluyor, en iğrenç tarafı da o. Usul deniyor. Fıkhın usulü, tefsirin usulü. Ve bunlar usul diye okutuluyor. Ben son zamanlarda şu kanaate vardım: bu mektepler, bu medreseler zihinleri köleleştirmekten başka hiç bir işe yaramıyorlar. O zeki çocuklar seçiliyor, zihinleri dumura uğratılıyor. Ondan sonra kendilerine vatandaşın bilmediği bazı şeyler de öğretildiği için kendilerine siz alimsiniz deniyor. Hadi gidin bakalım, aslanım benim. Ondan sonra hiç bir işe yaramayan, zihinleri dumura uğramış kişiler alim diye piyasaya çıkarılıyor. Dolayısıyla sistemi hiç bir şekilde kimse bozamıyor. Doğruları söyleyen birisi çıktığı zaman da bu alim kılıklı insanlar onu boğmaya çalışıyorlar.
Neyse şimdi sonuca gelelim. Neticede bugün sünnet namazlardan bahsedeceğiz. Geçen hafta da kısaca anlatmıştım, gene uzatmak istemiyorum. Yani namazların sünnetleriyle ilgili ayet var mı? Var tabi. Olmaz olur mu? Biraz sonra arkadaşlar hadisleri şey yaptıkları zaman daha net bir şekilde göreceğiz. Bir de mezheplerin yaklaşımına bakacağız. Taha suresinin 130.ayetinde Allah şöyle diyor; “fasbir ala ma yekulun: onların söyledikleri şeye karşı sabret”,ne söylerse söylesinler sabret. “Ve sebbih bi hamdi rabbik: Rabbinin hamdine karşılık tesbihte bulun”, ki buradaki tesbih nafile namaz manasına gelir. Gerçi farz namaz da bunun içine girer, nafile de girer. Ne zaman tesbihte bulunacaksın? Bak zamanla sınırlı bir tesbih. Çünkü bizim bildiğimiz manada subhanallah, elhamdulillah dersen bunun zamanı yok. 24 saat yapabilirsin. “Kable tuluış şemsi kable gurubiha: güneşin doğmasından önce ve batmasından önce”. Şimdi bunu merkeze yerleştirirsiniz, diğer ilgili ayetlerin hepsini, işte buna muhkem dersiniz diğer bütün ayetleri buna göre anlarsanız çiçekler gibi açar. Farz namazların, nafile namazların hepsinin vakitlerini ortaya koyar. İşte, güneş doğmadan önce kılınan akşam, yatsı, sabah namazlarıdır. Güneş batmadan önce öğle ve ikindi namazlarıdır. “Ve min anail leyli: gecenin anlarında” ki en az üç anda olur. Ondan sonra, tesbih dendiği için nafile namazlar da bu işin içerisine girer. Ve etrafen nehari: günün bölümlerinde”. Farz namaz için “tarafeyn nehar”(İSRA 78) geçti. Günün iki bölümünde, yani öğle ile ikindi. Etraf dedi, ikiden fazla. Ondan sonra, peki bütün bunları söyledikten sonra “lealleke terda: belki razı olursun”. İşte Resulullah(sav)’in on yada oniki rekat, değişik rivayetler var. Her kim farzların dışında bu namazları kılarsa, Allah ona cennette bir ev yapar diyor. İşte “lealleke terda”nın karşılığı. Umarım ki razı olursun.
Şimdi bu girişten sonra, yani bunun ayrıntısını bir kaç kere anlatmıştım da tekrar anlatmaya lüzum yok. Bizim sitelerimizde de var. Ama son cümle olarak da şunu söyleyeyim: bizim o namaz vakitleri ile ilgili çalışmaları yaptık. İşte önemli bir kişi telefon açtı bana.
– Hocam seni bir dinleyeceğiz falan dedi.
-Olur, dedim.
-Falan, falan hocalarda dinlemek istiyor.
– Tamam. Dedim ki; eğer kuranı kerimle gitmeseydik kutup bölgesine eli boş dönerdik.
– Hocam bende senin bu dediğini kabul edemiyorum, kuranda bir şey yoktur ya.
Tabi bu mantık budur. Ve bu adamlar bugün Türkiye’nin dini hayatında etkili olan kişiler. Yani zihinsel köleler. Mankafa mı diyorlar? Mankur mu diyorlar? Bir şey vardı ya. Mankurt! Mankurt! Kurşun askerler gibi, emret abi!
Evet şimdi ilk konuşmayı Cemal’e veriyoruz herhalde. İlgili hadisleri dinleyeceğiz.
Cemal Necim: El hadisu evvelu an İbni Ömer. Fe sahiheyn ve Kutubu sunen ennennebiyyu(sav) kane yusalli kablel zuhri rekateyn ve badeha rekateyn ve badel magrib rekatetn fi beytihi ve badel işai rekateyn ve kane le yusalli badel cumuati hatta en sarif yusalli rekateyni fi beyti.
Abdulaziz Bayındır: Kable salatil fecr.
Cemal Necim: Neam. Rekateyn.
Abdulaziz Bayındır: Sahiheyn’de. Buhari- Müslim ve diğer hadis kitaplarında şu var diyor. Resululkah(sav) öğlenin farzından önce iki rekat, farzından sonra iki rekat. Bunları evinde kılıyor tabi. Akşam namazından sonra iki rekat, yatsı namazından sonra iki rekat. Kaç etti? İki, dört. İkindiden önce yok yanlız. İki, dört, altı, sekiz. Bir de sabah namazından önce iki rekat=on rekat. Cuma namazının farzını kıldıktan sonra evine gider, orada da iki rekat kılardı diyor. Yani mescidde kılmazdı. Cuma namazında da biliyorsunuz ayette şöyledir: “fe iza kudiyetis salatu: namaz tamamlandımı”,”fen teşiru fil ard: hemen dağılın yeryüzüne”(CUMA 10). Hemen dağılın emri veriliyor. Dolayısıyla o cuma namazının farzından sonra kılınan namazı camide değil dışarıda kılmak faziletidir. Hatta şöyle bir şey var. Buhari’de olması lazım. Bir gün Şam’da Ümeyye camisinde cuma namazı kılınıyor. Namazdan sonra birisi kalkıp hemen, yani farzdan sonra kalkıp nafile kılmaya çalışıyor. O sıra Muaviye diyor ki; ne yapıyorsun. Nafile namaz. Yok diyor. Bak ya çıkıp dolaşacaksın yada biraz konuşacaksın ki ondan sonra kılasın. Biz Resulullah’tan böyle öğrendik diyor. Yani araya bir takım şeyler girsin. Çünkü “fenteşiru: hemen dağılın yeryüzüne”. Cumanın farzını kıldınızmı dağılın. Dolayısıyla araya bir takım şeyler girsin, ondan sonra kıl diyor.
Cemal Necim: An Aişe(ra) ennennebiyyi(sav) kane la yed’u erbaan kable zuhr ve rekateyni kablel fecri ala kulleha.
Abdulaziz Bayındır: Aişe validemiz demiş ki; Resulullah(sav) öğlen namazından önce dört rekat ve sabah namazından önce de iki rekatı hiç terketmiş değildir. Şimdi burada ikiden dörde çıktı. Tabş dört rekat 2+2dir. Hanefi mezhebine göre de öyledir. Diğerlerine göre de öyledir. Ama Hanefiler işte öğlen namazının farzına benzeterek 4 rekatı birden kılmaya cevaz vermişlerdir. Hanefilere göre de öğlen namazının o 4 rekatı 2+2’dir.
Cemal Necim: An Ummu Habibe merfuan ma min abdin muslimin yusalli lillahi kulle yevm isna aşere rekaten taravvuan ayr faridatin illa menallahu beyten fil cenneh.
Abdulaziz Bayındır: Ümmü Habibe(ra), Resulullah(sav)’den nakletmiş. Bir mümin farzların dışında 12 rekat her gün kılarsa Allah ona cennette bir ev yapar. İşte hani “lealleke terda: belki razı olursun” ayeti kerimesinin karşılığı. 12 rekat dediğimiz zaman eğer öğlenden önce 4 rekat dersek 4, öğlenden sonrs 2, eder 6. Akşam namazından sonra 2=8. Yatsıdan sonra 2= 10. Sabah namazından önce 2= 12. Dikkat ediyorsanız ikindiden önceki namaz da, yatsıdan önceki namaz ile ilgili bir rivayet yok. Yatsı namazından önce zaten herhangi bir nafile namaz söz konusu değildir.
Abdurrahman Yazıcı: Rivayet var Hocam ikindiden öncedi ile ilgili.
Abdulaziz Bayındır: İkindiden öncesi ile ilgili var. Onu demiyorum. Yatsıdan öncesi. Bu Cemal’in okuduğu. Ama o zayıf bir rivayettir ikindiden önceki.
Cemal Necim: An Aişe kalet lem yekun Resulullahi(sav) ala şeyin minen nevafil eşeddu le huden min rekateyn fecr.
Abdulaziz Bayındır: Aişe validemiz demiş ki; Resulullah(sav)’in nafile namazlarda sabah namazının iki rekatından daha üzerine dikkat gösterdiği bir nafile namaz yoktur. Tabi bu arada unutmamak lazım, o gece namazı Resulullah için farzdı. Nafile kelimesini ona göre anlamamız lazım.
Cemal Necim: Ve an Ebu Hureyrete ennennebiyyu(sav) ve kal men lem yusalli rekateyl fecr fel yusallihima badel metatluva şems.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Hureyre’den gelen bir rivayette, kim sabah namazının iki rekat nafilesini-biz sünnet diyoruz- kılmazsa, güneş doğduktan sonra kılsın demiş.
Fatih Orum: Mevzudur.
Abdulaziz Bayındır: Pek doğru bir hadise benzemiyor. Men ravia?
Cemal Necim: Ebu Hureyre.
Abdulaziz Bayındır: Mastar
Cemal Necim: Sahih et Tirmizi.
Abdulaziz Bayındır: Tirmizi’de imiş.
Cemal Necim: Ve an Aişe izen fi sünen Tirmizi , İbni mace. Ennennebiyyu(sav) ve kal men fezera ale isna aşere rekaten mines sunneti venallahu beyte cenneh erbaan kablel zuhr ve rekateyni badeha ve rekateyn badel magrib ve rekateyn badel işai ve rekateyn kablel fecr.
Abdulaziz Bayındır: Sadece sünnet kelimesi sonradan yazılmıştır mutlaka. Öbürü tabi diğer rivayetlere uyuyor. Şimdi Aişe validemizden Tirmizi ve İbni Mace’de geçen rivayet Aişe Validemizden gelen. Demiş ki; “kim ki günde oniki rekat sünnet olarak kılarsa”, sünnet kelimesine itiraz ettik. Çünkü sünnet kelimesi kanun, farz anlamınadır. Resulullah’ın dilinde de öyledir, kuranı kerimde de öyledir. Sonradan anlam değiştirmiştir. Dolayısıyla Aişe validemizin dilinde bu kelime böyle olmaz. Yani o kelime daha sonra ravilerin zihnindeki bir kelime ile değişmiştir onun aslı. Bu da 12 rekatı 4 rekat öğlen namazından önce diyor. İki rekat öğlen namazından sonra. Bak burada öğlen namazı diyor. Namaz dediğimiz zaman aklınıza sadece farzlar gelmelidir. Öğlen namazı kaç rekattır diye birisine sorsanız on rekat der. Hayır! 4 rekattır. İkindi de dört rekattır. Akşam üç rekattır. Yatsı dört rekattır. Sabah namazı iki rekattır. Onun için burada ifadeler hep öyle. Sahabe bu şekilde algılıyor ve yapıyordu. Öğlen namazından önce dört rekat, sonra iki rekat. Gene ikindiden önce yok. Akşam namazından sonra iki rekat, etti sekiz. Yatsı namazından sonra iki rekat, etti on. Sabah namazından önce iki rekat, etti oniki. Tamam.
Yahya Şenol: Tirmizi’de geçen hadis bu. Salat hölümünün 306. babında. Tirmizi kendisi bu rivayetten sonra diyor ki; (Hz.Aişe’dn bizim bu yer verdiğimiz hadis) bu yönüyle garib bir hadistir. Ve senedinde geçen Muğire B. Ziyad hakkında da bir çok ehli ilim bu adamın hafızası yönünden bunu tenkide tabi tutmuşlar.
Abdulaziz Bayındır: Yakalamışlar yani.
Yahya Şenol: “Sünneti” ibaresi büyük ihtimalle.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bu bakın bu kadar ulema bunlatı yakalıyor da sonrakiler hiç görmüyor bunları.
Yahya Şenol: Hadis Tirmizi’de geçiyor diye alıp kesiyorlar. Bir satır aşağıya bir bak, Tirmizi ne diyerek almış bu hadisi.
Cemal Necim: Reva ashabı sunen el erbaan Ummu Habibe men hafaza erbaa rekeatın men hafaza ala erbaa rekeatin kablel zuhr ve erbaen badeha harume alen nar.
Abdulaziz Bayındır: İşte bu uydurmadır yani. Dört sünen kitabında geçiyor diyor. Yani Buhari ve Müslim’in dışındaki Kütübü Sitte’nin diğer kitsplarında. Kim öğlen namazından önce dört rekat, öğlen namazından sonra dört rekata devam ederse cehenneme haram olur. Yani bu cehenneme haram olur sözü bir kere onun uydurma olduğunu kabul etmek için yeter. Ne demek cehenneme haram olmak yani. Gerçi farzları zaten kılıyor demektir ama cehenneme haram olma işi öyle sadece onunla olmaz yani. Çünkü arkasından söylenen mükafat, hadi cennette bir köşk yapar meselesi tamam, ayeti kerimeye uyuyor ama cennete haram olur dediniz mi, sınırı aşmış oluyorsunuz.
Cemal Necim: Ve sahiheyn an Abdullah İbni Muaffel merfuan beyne kulli ezaneyni salatun li meşa. Yani yaksidil ezanil ikame.
Abdulaziz Bayındır: El ezan vel ekame. Salatun illel?
Cemal Necim: Beyne kulli ezaneyni salatun kale ha selase. Ha keza revatul hadis.
Abdulaziz Bayındır: Ha keza
Cemal Necim: Neam. Li men şae. Eşşerrahe sunne yekulun yani beynel ezani vel ikame ve netli uhra feşrah ve tekul yeksal beynel ezani vel ikame.
Abdulaziz Bayındır: Diyor ki; Buhari ve Müslim’de iki ezan arasında bir namaz vardır diye bir hadis geçiyor. İki ezan arasında dediğiniz zaman yani iki ezan hem namaza çağırma ezanı hem de ikame yani kamet getiriyoruz ya farzdan önce. Hepsinin arasında namaz vardır. Dolayısıyla mesela akşam namazı için ezan okundu, kamet getirilinceye kadar namaz kılınır demiş oluyor. Yatsı için ezan okundu, yatsı namazı kılınıncaya kadar namaz kılınır. Sabah namazı için ezan okundu, sabah namazının ikamesine kadar namaz kılınır demiş oluyor. Tabi ikindi de aynı şekilde devreye girmiş oluyor. Şimdi burada bunun doğru olmadığının, bu hadisin uygun olmadığının delili kolay. Şimdi AllahTeala “ve zulefen minel leyl” diyor. Yani gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kılın diyor. Ki bu farzla ilgili. Eğer akşam namazından önce nafile namaz kılarsanız o vakitte akşam namazının farzını kılmamış olursunuz, biraz uzatmış olursunuz arayı. Onun için yani akşam namazından önce bir nafile namaz kılınmaz. Ama bu hadisten dolayı olmalı ki Malikiler kılarlar. Bazı Şafiler de değil mi? Zahirilerde de var. Bu hadisten dolayı değil mi? Akşam namazında. Şafilerde? Şafilerde de kılınır. Ama Hanefilerde kılınmaz ki burada doğru görüş Hanefilerin görüşüdür.
Cemal Necim: Süneni Ahmed B. Hambel, Ebu Davud an sallu kablel magrib rekateyn sallu kablel magribi rekateyn li men şae.
Abdulaziz Bayındır: Ahmed B. Hambel’den geliyormuş bu rivayet. Ebu Davud ve Ahmed B. Hambel’in süneninde geçiyor. Akşam namazının farzından önce iki rekat kılın diye bir emir. Şimdi işler karıştı yani.
Abdurrahman Yazıcı: Ama sünnet olarak kabul etmiyorlar Hambeliler.
Abdulaziz Bayındır: Ne diyorlar? Kılınabilir diyorlar.
Cemal Necim: Hadis an İbni Ömer fi ende Ebu Davud en Tirmizi. Ennennebiyyu(sav) kal rahimallahu raculen salla kablel asri erbaan rekeateyni kablel magrib rekeateyn kablel işai.
Abdulaziz Bayındır: Ooo! Çok enteresan yani. An İbni Ömer fi?
Cemal Necim: An İbni Ömer fi ende Ebu Davud en Tirmizi. Nefil hadiseyni dayıf.
Abdulaziz Bayındır: Her iki hadisin de zayıf olma durumu söz konusu diyor. İbni Ömer demiş ki; ikindi namazından önce an erbaan?
Cemal Necim: Kablel asri erbaan ve kablel magrib rekeateyn ve kablel işai rekeateyn.
Abdulaziz Bayındır: İkindi namazından önce dört rekat. Akşam namazından önce iki rekat. Yatsı namazından önce iki rekat kılın diye. Sallu?
Cemal Necim: Neam. Rahimallahu raculen salla.
Abdulaziz Bayındır: AllahTeala diyor, burada namaz kılan kişiye merhamet etsin. Yani ikindiden önce dört rekat, akşamdan önce iki rekat, yatsıdan önce iki rekat. Ebu Davud’da ve Tirmizi’de geçiyor evet.
Cemal Necim: Ve rave Abdurrezzak
Abdulaziz Bayındır: Ama bu hadisin zayıf olduğu şey yapılır zaten.
Cemal Necim: Abdurrezzak Musannef Ebu Davud vel Beyhaki an Mansur İbni İbrahim kal ma salla Ebu Bekr vel Ömer vel Osman rekeateyn kablel magrib.
Abdulaziz Bayındır: Orada saydığı kaynaklarda, işte Beyhaki, bir kaç tane kaynak saydı. Ebu Bekir, Ömer ve Osman akşam namazından önce namaz kılmadılar, yani nafile namaz kılmadılar. Öbürü neydi?
Cemal Necim: Ma salla rekeateyn kablel magrib.
Abdulaziz Bayındır: Akşam namazından önce iki rekat namaz kılmış değillerdir Ebu Bekir, Ömer ve Osman şeklinde rivayet.
Yahya Şenol: Rivayet Tirmizi’de yok. Bakıyorum, çünkü yatsı ile ilgili hadis kitaplarında hiç bir ibare olmaması lazım. O şöyle bitiyor: “rahimallahu imraan salla kablel asri erbaan” nokta! Devamı yok yani.
Abdulaziz Bayındır: Evet yani, yatsı namazından önce bende şaşırdım yani nereden çıktı diye.
Yahya Şenol: Oraya ilave olmuş olabilir. Kaynak orayı gösteriyor ama tutmuyor Tirmizi’de.
Abdulaziz Bayındır: Evet. Bende hiç görmemiştim, onun için bu tür rivayetlere şaşırdım. Nasıl oluyor böyle bir şey.
Yahya Şenol: Biraz sonra Fatih Hoca okuyacak, orada Sahihi Buhari Muttasar’ında bir ibare var. Hadis kitaplarında olmadığı gibi diyor, fıkıh kitaplarında da bu konuda rivayet yok. Sırası gelince okuyabiliriz ama Tirmizi’de yok.
Abdulaziz Bayındır: Yeri gelmişken şey yapalım. Yani orada bir..
Fatih Orum: Sahihi Buhari Tecrizi Sahih tercümesinden okuyorum. Yatsı namazının farzından evvelki dört rekat sünnet hakkında da Buhari’nin rivayeti yoktur. Mamafih Buhari ile beraber sıhah ve sünen ashabının da Resulü ekremin bu dört rekatı kıldıkları hakkında sarih bir rivayetleri yoktur.
Abdulaziz Bayındır: Nasbur Raye’de de yoktur diyor.
Yahya Şenol: Yani olmaması lazım.
Fatih Orum: Fıkıh kitaplarında da bu hususta bir hadis zikredilmemiştir.
Yahya Şenol: Bu ibare önemli işte. Fıkıh kitaplarında bile yok. Bırak hadis kitaplarını.
Abdulaziz Bayındır; Zaten Hanefi fakihleri diyorlar ki; yatsıdan önce evet nafile namaz olduğuna dair bir rivayet yok. Onlar da kabul ediyorlar olmadığını. Olmaması mustehap olduğunu gösterir diyorlar. O zaman siz 24 saat namaz kılın mustehap olarak. Öyle şey olur mu yani.
Fatih Orum: Bir tane şey var şurada. Hz. Aişe(ra)’dan Resulullah yatsı namazının farzından evvel dört, farzından sonra da dört rekat nafile kılardı. Sonra yan tarafına yaslanırdı suretinde bir haber fıkıh eserlerinde rivayet edilmekteyse de bunun muharrici bildirilmediğinden itimat edilemeyeceği tabiidir. Lakin Buhari’nin dahil bulunduğu bir cemaati muhaddisin tarafından rivayet edilen Abdullah İbni Müzeni(ra)’ın şu hadisi ile pekihala istiblal olunabilir deniliyor. O da şöyle demiş; Resulu Ekrem(sav) her iki ezan arasında bir namaz vardır dedi. Sonra üçüncüsünde dileyen kılmak için sözünü “li men şae”.
Yahya Şenol: Hz. Aişe’ye isnad edilen rivayet de Hanefi fıkıh kitaplarında Merakul Felah’da geçiyor sadece. Başka bir fıkıh kitabında da yok. Tek bir kaynak gösteriliyor sadece. O yüzden hadis kitaplarında böyle bir ibarenin hiç olmaması lazım.
Abdulaziz Bayındır: Mesla Nasbur Raye’de şöyle bir şey var. Babun Nevafil diyor. Nasbur Raye dediğimiz Hanefi Mezhebinden El Hidaye’nin hadisleri üzerine delil getirmiş oldukları hadisler üzerine değerlendirmeler yapan bir kitaptır. Burada diyor ki; “kale resulullah(sav) men severa ala insi aşerete rekeatel fim yevmil vel yevme venallahu lehu beyten fil cenneh” Allah gece ve gündüz 12 rekat üzerinde bir kişi sürekli bunu kılarsa Allah ona cennette bir ev yapar. Musannif dediği Hidaye’yi yazan şahıs Mervinani bunu şöyle açıkladı. Dedi ki; sabah namazından önce iki rekat dedi. Öğleden önce 4 rekat, etti 6. Öğleden sonra 2 rekat, etti 8. İkindiden önce 4 rekat, etti 12. İsterse diyor 2 rekat akşam namazından sonra kılar, etti 16. Yatsıdan öncede 4 rekat sonra. Yatsıdan sonra 4 rekat, sayı bayağa kabardı yani. İsterse yatsıdan sonra 2 rekat kılar. Ama diyor Resulullah(sav) hadisde diyor ikindiden önce 4 rekat söylememiştir. Onun için İmam Muhammed El Asıl adlı kitabında buna hasen demiştir. Ondan sonra. Gelen rivayetlerin muhtelif olması sebebiyle bunu tercih etmiştir. “Ve lem yezkurul erbaa kablel işai”. Ama İmam Muhammed yatsıdan önce 4 rekattan bahsetmemiştir diyor. İmam Muhammed de bahsetmemiş. Peki İmam Muhammed de bahsetmedikten sonra ne oluyormuş? “Ve li haza kane mustahabben” diyor. İmam Muhammed de bahstmediği için müstehap olmuştur. Ya İmam Muhammed mezhebi nakleden kişi. O zaman Hanefiyim demeyin. Başka bir şey söyleyin yani. Mezhebi nakleden kişi o. Yani böyle şey olur mu?
Fatih Orum: Aynen öyle. Hocamın dediği gibi Asıl’da yatsıdan önce ile alakalı hiç bir şey zikredilmiyor. Ancak fıkıh kitaplarına girince şöyle bir şey ile karşılaşıyoruz. Şimdi elimdeki ilk kitap Mavsıli’nin El İhtiyar isimli Hanefi mezhebinin temel kaynaklarından birisi. Babun nevafil başlığıyla konuya giriyor. Konu başlığı o. Ve biraz önce burada okunan hadis ile başlıyor. İşte kim gece ve gündüz 12 rekat daha kılarsa Allah ona cennette bir ev inşa eder şeklinde. Ondan sonra bu rivayeti zikrettikten sonra “rekateyni kablel fecri: sabahtan önce iki rekat”. “Ve erbaan kablel zuhri: öğleden önce dört”. “Ve rekateyni badeha: öğleden sonra iki”. “Ve rekateyni badel magribi: akşam namazından sonra iki”. “Ve rekateyni badel işai: ve yatsı namazından sonra iki” diyerek 12’ye tamamlıyor o şekilde. Ancak bu Mavsıli ile çağdaş Mervinani’nin El Hisayesinde doğrudan metin şöyle başlıyor: “Babun Nevafil: es sunnetu rekateyni kablel fecri: sabah namazından önce iki”,”badeha kablel zuhri ve badeha rekateyni: öğleden önce dört ve sonrasında iki”,”ve erbaa kablel asri: ikindiden önce dört”, onu ekliyor. Doğrudan metne ekliyor. “Ve işae rekateyni: isterse iki kılar” diyor. Sonra da “rekateyni badel magribi: akşamdan sonra iki”, “ve erbaa kablel işai: yatsıdan önce dört”. “Ve erbaa badeha: ve isterse dört rekat da sonrasında”, bu 12 birden metinde 20’ye çıkıyor. Sonra Kasani’nin, yine aşağı yukarı aynı dönemin fıkıhçılarından Hanefi mezhebinde. Bunların delillerine dair bir takım rivayetler zikrediliyor ki o rivayetleri arkadaşımız zaten okudu. Ben kısaca geçeyim. Önce şunu söylüyor. Bu sünnet namazların vakitleri, farz namazlara tabidir. Yani vakti ne zamandır denilirse, bu namazların öncesi ve sonrasıdır bunların vakitleri deniliyor. Ondan donra biraz önce okuduğumuz 12 rekat olduğuna dair rivayeti zikrediyor. Sabah namazı ile ilgili sabah namazının farzından önce kılınan iki rekatlık namaz ile ilgili yine Resulullah’tan bir rivayet: dünyada hiç bir şey sabah namaz namazından önce kılınan iki rekattan daha değerli değildir, diye bir şey. Sonra burada benim üç kaynağa baktım, üç kaynak da bu konuyla ilgili gördüğüm iki ayet var Hocam. Bir tanesi şu ayetin: “ve idbaren nucum” Tur suresinin 49. ayeti. Bunu sabah namazının sünnetinin delili olarak zikrediyor kasani.
Abdulaziz Bayındır: Doğru yapmış. Çünkü “idbar” yıldızlar, artık geri çekiliyorlar. Niye? Çünkü sabah güneşin ışınları geldikçe gördüğümüz yıldız sayısı azalır, azalır, sonra hiç yıldız kalmaz. Onun için sabah namazının ilk sünnetine olması çok uygun.
Fatih Orum: İkinci ayet de akşam namazının sünneti ile ilgili olarak İsra suresinin 25.ayeti “innehu kane lil evvabine gafura” ayetini akşam namazının sünneti için delil getiriyor. Akşam namazının farzından sonraki sünneti
Abdulaziz Bayındır: Ama “evvabin” namazıyla alakalı, hadislerde ben bir şey olduğunu hatırlamıyorum. Hadislerde öyle bir şey yok.
Fatih Orum: Ve yine sabah namazı ile ilgili, işte binek üzerinde de olsa o namazın farzını mutlaka kılın şeklinde bir başka rivayet zikrediliyor. Öğle namazı ile ilgili olarak Resulullah’ın zevalden sonra her gün dört rekat namaz kıldığına dair rivayet. “İnnehu kane yusalli bade zevali fi kulli yevmil erbaan rekeat” diyor. İkindi namazının sünneti ile ilgili rivayet “men salla erbaan rekeatin kablel asri kanet lehu cunnetun minen nar” ifadesi. İkindi namazından önce her kim dört rekat namaz kılarsa Allab cehennem ile onun arasında kalkan oluşturur şeklinde. Ancak bu elimdeki..
Abdulaziz Bayındır: Zaten yanlış olduğu zaman muhakkak çok büyük mükafatlar veriyorlar yani. Hiç kimse yapmaz korkusuyla. Erzurum’da çocuklar şey yapardı: vallahi billahi iki gözüm önüme aksın.
Fatih Orum: Akşam namazıyla ilgili, onu söyledim. Yatsı namazı ile ilgili Kasani’deki rivayet “men salla badel işai erbaa rekeaten kunne lehu mislihinne leyletil kadri” ifadesi geçiyor.
Abdulaziz Bayındır: “Kim yatsıdan sonra dört rekat kılarsa kadir gecesinde kılmış gibi olur”. Güzel de, kadir gecesinde namazın faziletini ifade eden bir şey var mı? Onu sadece siz söylüyorsunuz. Kadir gecesinin fazileti başka, orada yapılan ibadetin fazileti başka. İbadet: diğer ibadetler ne ise odur yani. Kadir gecesi şeylerde var, bin yıldan daha hayırlıdır. Bu gece birisine bir lira ver işte şu kadar.. Ne güzel yani ohh!
Fatih Orum: Şimdi Hanefi mezhebinde bu sünnet namazlarla ilgili bir takım şeyler de var. Yani kendi arasındaki bir öncelik sıralaması. En güçlü namazın sabah namazının öncesinde kılınan iki rekatlık namaz olduğuna dair neredeyse hiç bir ihtilaf yok. Hepsi bunu söylüyorlar. Ve hatta bundan dolayı da biraz sonra söyleyeceğiz, bu diğer sünnet namazların kazası olmaz ama bunun kazası olur.
Abdulaziz Bayındır: İşte burayı bir rivayette okuduk.
Fatih Orum: Evet evet. Onu şey yapıyorlar. Ondan sonra, sabah namazının iki rekatlık sünnetinden sonra o sayılan diğer sünnet namazlar içerisinde en kuvvetli sünnet namaz hangisidir şeklinde soru sorulduğunda, mezhep içerisinde iki farklı görüş var. Bir tanesi öğle namazından önceki dört rekatlık sünnetinin en kuvvetli namaz olduğunu. Hatta şayet bu farzdan önce kılınamazsa, farzdan sonra bile kılınabilir şeklinde bir görüş belirtiliyor. Resulullah’tan da bu konuda bir uygulama örneği veriliyor. Öğle namazı için. Bir ikinci görüş de akşam namazının farzından sonra kılınan iki rekatlık sünnetin en kuvvetli namaz olabileceği söyleniyor. Yani ikisi arasında bir ihtilaf var. Ayrıca ikindi namazının farzından önce kılınan 4 rekatlık namaz ike yatsı namazının farzından önce kılınan 4 rekatlık sünnet namazların gayrı müekked sünnet olduğu ifadesi var. Yani onların dışındakiler müekked, Resulullah bunları hiç terketmedi istisnalar hariç. Ama ikindi namazının öncesinde ve yatsı namazının öncesinde söylenen 4 rekatlık namazın gayrı müekked sünnet olduğu söyleniyor. Bu namazlarda kıraat..
Abdulaziz Bayındır: Yani bak iş nereye varıyor. Önce müstehap diyor, sonra sünnet diyor. Yani Resulullah’a kıldırıyorlar o namazı. Ondan sonra da gayrı muekked hale getiriyorlar.
Fatih Orum: Geçen hafta söylemiştik. Bu konuyu şey yaparken aynı ibareye rastladım. Teravih namazı yine bu konunun içerisinde de müekked sünnetlerden diyor. Çünkü Resulullah hiç terketmedi.
Abdulaziz Bayındır: Hiç kılmadığı demiyorlar da hiç terketmedi diyorlar. Yani inanılır gibi değil gerçekten. İnşallah el birliğiyle hepberaber, herkese vazife düşüyor bu konuda. Bir Süleymaniye Vakfı ile üç beş kişiyle olacak iş değil. Çok büyük bir çalışma. Geçmişten gelen bu yanlışların tamamını inşallah düzeltiriz hepberaber. Herkes kendine ne düşüyorsa, herkes elini taşın altına koymak zorunda. Başka şekilde bu işin içinden çıkamayız.
Fatih Orum: Evet, bu sünnet namazlardaki kıraat ile ilgili Hanefi mezhebinde genel kanaat, bu namazların tamamında kıraatın farz olduğudur. Yani ister iki ister dört kılınsın, tamamında kıraat yapılmalıdır, gerekir diyorlar.
Yahya Şenol: Olmazsa ne oluyor? Namaz mı bozuluyor?
Abdulaziz Bayındır: “Ekımis salate li zikri”(TAHA 14) diyor ya. Tabi yani o da bir başka konu da. Yanlız şöyle bir şey var. Hidaye’de şöyle bir yapılandırma var: iki artı ikidir öğlen namazının ilk sünneti. Diyorlar ki; iki rekat kıldıktan sonra orada tayıyyatı okur Allahuekber diye üçüncü rekata kalkarken o söylediği Allahuekber, öbür iki rekatın iftitah tekbiri olur diyorlar. Kendilerine göre böyle bir yorum yapıyorlar. Aynı şeyi ikindi ve tatsının dört rekat kılnması ile ilgili yapıyorlar. Ondan sonra da peki ikindi ve yatsıda diyorsunuz ki salli ve barik dualarını da okusun tahıyyattan sonra okutmuyorsunuz? Ona da diyorlar ki; öğlen namazının farzına bitişik olmasından dolayı. Peki ikindideki, yatsıdaki sünnetler niye bitişik?
Fatih Orum: Onu kuvvet açısından diğerlerine göre daha kuvvetli bir sünnet olarak görüyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Öyle ifade ediyorlar.
Fatih Orum: Bu sünnet namazlarla ilgili yapılmaması gereken bir takım şeylerden de bahsediliyor. Mesela imamın camide bu sünnet namazları kıldırmaması gerektiği. Bu namazların cemaat ile kılınmaması gerektiğine dair. Hatta işte bir takım sahabeden bazı rivayetler zikrediliyor. Bunu mescidde kılmanın bile sakıncalı olabileceğine dair. Resulullah’ın bu tür uygulamaları olduğunu söylüyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Tabi o namazın mescidde kılınması sakıncalı. Onu söyleyenler bir de şunu söylüyorlar: insanlar farz ile nafileyi ayıramaz hale gelirler. İkisini de birleştirirler ki bugün o noktadadır. Demin de söyledim, Türkiye’deki yaşayan hangi müslmana sorsanız öğlen namazı kaç rekat, ne der? On rekat der. Olmaz işte. Yatsı namazı kaç rekat? Onüç rekat. Şimdi yatsıya 13 rekat dediğiniz zaman, bir de zaten geç vakitlerde kılınıyor. Hadi kalk namaz kıl dedin mi. Yaa sonra kalkar kılarım falan. Benim birader baldızı ile ilgili bir şey anlatmıştı da.
– Hadi yatsıyı kılalım.
– Ya işte falan.
– Dört rekat kılsan yeter.
– Olur mu öyle şey demiş.
– Ya kıl, kıl.
– Ne var ki, hemen kılarım demiş.
Yani AllahTeala’nın bizden istediği bu. Öbürünü de yaparsa tabi çok güzel olur. Sevabını alır. Biz insanlara namazı öğretirken öğlen namazı 4 rekat, sabah namazı 2 rekat, ikindi 4, akşam 3, yatsı 4 diye öğretmek zorundayız. Resulullah niye mescidde kılmadı bu namazı? İşte bak gece namazını kılarken bir kere, iki kere yada üç kere, neyse. Onun hissedip arkasından ona benzer namaz kıldıkları için bugün işte teravih namazı diye bir namaz ihdas edildi biliyorsunuz. Bir de tesbihat çıktı. O konuda bir de şey yapmak lazım. Servet söyledi geçende. Diyor ki; bu Süleymaniye camisinin vakfiyesi eline geçmiş. Orada diyor, işte tesbih çekecekler, bilmem o kadar çok adam görevlendirmişler ki diyor, padişah efendimizin kılmadığı namazları kılmak için salah sahibi şu kadar adam günde 20 rekat namaz kılacakmış.
Enes Hoca: Boğazından haram lokma geçmemiş.
Abdulaziz Bayındır: Herhald onu elektronik cihazlardan geçiriyorlar. Oradan anlarlar boğazından haram lokma geçip geçmediğini. Haram dedektöründen anlıyorlardır. Şimdi, diyor ki; yaa diyor yok birisi tesbih çekecek, birisi bilmem ne yapacak. Zaten diyor işi bitirmişler orada diyor yani. Onun için bir gün şeye koyarsak, unutmayalım da. Burada birgün inceleyelim onu.
Fatih Orum: Şimdi bu son olarak da Hanefi mezhebinde sünnet namazların kazasıyla alakalı olarak. Şimdi deniliyor ki; sabah namazının iki rekat sünneti hariç bu namazların kaza edilemeyeceğine dair mezhep içerisinde tam bir ittifak vardır deniliyor. Hatta burada Şafilere gönderme yaparak ancak Şafiler’de böyle değildir gibisinden bir şey söylüyor ama onu artık..
Abdulaziz Bayındır: Sen de oraya gönder
Yahya Şenol: Kılmıyorsanız kılmayın.
Fatih Orum: Ancak şöyle bir şeyden bahsediyor bu elimdeki Kasani’nin Bedaus Senai’sinde: “illa Resulullah”, yani Resulullah hariçti. Resulullah kılamadığı sünnetlerin kazasını yapardı. Hatta işte Aişe validemizden bir rivayet. Bir gün Resulullah hücreme geldi ve iki rekat namaz kıldı. Ben de Ona bu kıldığın namaz ikindinin sünnetimidir dedim. O da hayır, öğle namazından sonra mescide bir heyet geldi, onlarla görüştük. Onlar beni meşgul etti. Bu öğle namazından sonra kıldığım ama bugün kılamadığım namazın sünnetidir dedi. Bu rivayeti veriyor. Ancak diyor ki bu hasaisun nebiy, ona ait. Bizim için geçerli değil, ona has bir şey.
Abdulaziz Bayındır: Öyle bir rivayet geçmedi şu ana kadar değil mi?
Fatih Orum: Evet, burada almış öyle bir rivayet?
Abdulaziz Bayındır: Bedai’de mi?
Fatih Orum: Evet. Bedais senai’de.
Abdulaziz Bayındır: Bunlar çok kolay yapıyorlar bu tür şeyleri yani. Burada görmüştük ya, yatsı namazının son vakti ile ilgili olarak. Mebsud bir takım yalan yanlış yorumlar yapıyor. Bedai de o yorumları daha sonra hadis diye naklediyor.
Fatih Orum: Sabah namazının sünnetinin kazası olur. Ancak bunun da bir şartı var, o da kazaya farz ile birlikte kalırsa olur deniliyor.
Abdulaziz Bayındır: Uyuyakalıp da şey yapanlar için.
Fatih Orum: Dolayısıyla onun dışında şayet bir kişi mescide girdiğinde cemaat sabah namazını kılıyorsa ve bu da namazı kaçırmadan sabah namazının sünnetini kılabilecek bir vakit olduğu kanaatine varırsa, önce sünneti kılar ondan sonra cemaate dahil olur diyor. Ama böyle bir korku varsa kaçıracağım cemaati diye, bu defa doğrudan dahil olur, kılmaz diyor. Biraz önce Hocam’ın söylediği gibi uyuyup kalırsa hem farzını hem sünnetini kaza eder. Bununla ilgili de o meşhur rivayeti “eyletul taris” denilen, Resulullah ve sahabenin uyuyup kaldığını ve ondan sonra hem sünneti hem farzı kaza ettiklerine dair rivayet delil getiriliyor.
Abdulaziz Bayındır: Evet, hoşçakalın arkadaşlar! Bitti mi?
Yahya Şenol: Şafi mezhebine geçelim o zaman. Şafi mezhebinde bu farz namazların öncelerinde ve sonralarında düzenli olarak kılınan nafile namazlara revatib sünnetler deniyor. Ki bunu zaten çoğunuz biliyorsunuzdur. Bu revatip, düzenli olarak kılınmalarından dolayı isimlendirilmiş. Bunların sayısıyla alakalı mezhepte 4 farklı görüş var. Yani kaç tane revatip sünnet vardır diye. Birinci görüş ki bu pek fazla kabul bulmamış. Bunlar demişler ki; sekizdir revatib sünnetler. Bunlar da: sabah namazından önce 2. Öğleden önce 2, sonra 2. Akşamdan sonra 2. Bu kadar. Yatsıda önce, sonra falan, ikindide yok. Fakat ikinci görüş ki bu on rekat olduğu söyleniyor ve işte mezhepte “ednel kemal” diye bir ifade kullanılıyor. Yani işte mükemmelliğe en yanın şey diyelim buna. En alt seviyesi. Burada biraz önceki görüşe ilaveten yatsının farzından sonra 2 kılınması gerektiği söyleniyor. Bu en çok rabet bulan görüş. Üçüncüsü: on iki rekat deniyor. Burada da ilave öğleden önce 4. Diğerinde 2-2 idi ya. Öğleden önce 4, sonra 2 olunca sayı 12’ye çıkıyor. Son görüş de 18 rekat olduğuna dair. Onlar da şöyle: 2 rekat sabah namazından önce. 2 akşam namazından sonra. 2 yatsıdan sonra. Kaç yaptı. 3 tane 2=6. 4 öğleden önce 4 sonra 16 yaptı. 4 de ikindiden önce 18. Yani bizim şu an yaygın olarak yaptığımızdan farklı olarak, öğleden sonrakine de 4 diyorlar bu görüşe göre. Ve bunların hepsine dair de delil getiriyorlar. Mesela bir kaç tanesini hemen söyleyeyim. Hepsini okumak tabi zaman alır. Bu Resulullah’tan nakledilen işte kim günde 12 rekat, bir gün ve gecede 12 rekat nafile namaz klarsa, Allah da ona cennette bir köşk inşa eder. Dört rekat öğleden önce, iki rekat öğleden sonrs, iki rekat akşamdan sonra, iki rekat yatsıdan sonra, iki rekat da sabahtan önce. Bu meşhur bir hadisti zaten. O biraz önce işaret edilen hadiste Şafiler’in bir delili. Kim öğleden önce 4 rekat namaz kılmaya devam ederse, öğleden sonra da aynı şekilde 4 kılmaya devam ederse cehenneme yani ateşe haram kılınır o kişi diye bir rivayet var. İkindiden önceki namaz ile alakalı olarak da her kim ikindiden önce 4 rekat namaz kılarsa, Allah ona ikram eder diye bir hadis de var. Onun haricinde akşam namazıyla alakalı mezhepte şöyle bir görüş var. Deniyor ki normalde akşam namazından önce sünnet namaz yok. Ama hadis kitaplarında buna dair rivayetler var. Bunlar da akşam namazından önce sünnet namaz kılmanın caiz olduğunu gösteriyor. Bir görüşe göre de müstehab olduğunu gösteriyor diyorlar. Ama revatib sünnet olarak adlandırmıyorlar. Buna dair de hadislar var. Okundu aslında, Cemal Hoca okumuştu az önce. Akşamdan önce iki rekat namaz kılınız. Ama isteyen böyle yapsın şeklinde hadis vardı. Onun haricinde Enes B. Malik’ten rivayet edilen şöyle bir hadis var. Diyor ki; ben Resulullah zamanında akşamdan önce de iki rekat namaz kılmıştım. Dediler ki Enes’e; seni Resulullah gördü mü bu durumunu? Evet diyor, gördü. E sonra? Ne evet kılmaya devam et dedi, ne de hayır yapma, böyle yapılması gerekmez dedi. İkisini de demedi diyor. Gördü, ses çıkarmadı. Dolayısıyla deniyor ki; işte bundan dolayı biz bunun caiz olduğunu söylüyoruz. İsteyen bu namazı kılabilir. Ama yatsı ile alakalı hiç bir rivayet yok Şafi mezhebi kitaplarında. Hani Resulullah kıldı, kılınmasını tavsiye etti veya kılanları gördü ses çıkarmadı falan diye hiç bir rivayete yer verilmiyor. Ama biraz önce işaret edilen her iki ezan arasında ki bu ezan ile kamet kastediliyor burada. Her ezan okununca, kamet getirilinceye kadar namaz kılınabilir. Bu hadisten yola çıkarak diyorlar ki; isteyen akşam namazında da bunu yapabilir, isteyen yatsı namazında da bunu yapabilir. Ama bunu revatib sünnet olarak bilmeyin diyor Şafiler. Bunun haricinde, diyorlar ki; eğer gündüz namazlarında. Mesela öğleden önce veya sonra, ikindiden önce veya sonra 4 rekat kılacaksanız bu namazı arada selam verin. Çünkü nafile namazlar 2-2 kılınır. Tek kılınması pek tavsiye edilmiyor Şafi mezhebinde. Bunun haricinde bu namazlar kazaya kalırsa, bunlar kılınabilir. Yani Hanefi mezhebinden biraz önce bir orta gelmişti. Golünü yapalım burada. Diyorlar ki; çünkü Resulullah’tan bu konuda mutlak bir hadis gelmiştir. Ne o hadis? “Men nağmen salatin ev nesiha: kim bir namazı uyayakalır da kaçırırsa veya kılmayı unutursa”,”fel yusalliha iza zekereha: onu hatırladığı zaman namaz kılsın”. İşte burada diyor, namaz dediği için de Resulullah ayırmamış, nafile namazdır, şey namazdır diye. Mutlak olarak biz bu hadisi alıyoruz ve diyoruz ki; nafile namazlarda kaçtıysa eğer, bunları da vaktinden sonra kılabilirsiniz.
Abdulaziz Bayındır: Nafile namazlar için kaçtı kelimesi kullanılır mı?
Yahya Şenol: İşte bunlar kullanmışlar. Ondan sonra bir şey var, onu söyleyeyim. Belki ilginizi çeker. Bu da Nevevi’nin El Mecmu adlı kitabında şöyle söylemiş, demiş ki; bu revatib sünnetleri kılmamayı alışkanlık haline getirenler. Kılmayı değil, kılmamayı alışkanlık haline getirenler. Onlar için ne olurmuş? Dini alaya aldıkları için şehadetleri kabul edilmezmiş hiç bir şekilde. Ama diyor bunu şehadetler kitabında daha detaylı olarak açıklayscağız.
Abdulaziz Bayındır: Şahitlikleri kabul edilmez.
Yahya Şenol: Evet. Yani bu, öbürünü de söyleyeyim; “men mazera la terki revatibeti ev tesbihati rukui ve sucud” yani secde ve rukularda söylediğimiz o tesbihlerde var ya. Subhane rabbi el azim, ala falan. Onları da kim terketmeyi alışkanlık haline getirirse, dini hafife aldığından dolayı şahitliği reddedilir. O adamın şahitliği kabul edilmez.
Abdulaziz Bayındır: Siz yolda simit yiyerek gitseniz de şahitliğiniz kabul edilmez, ona göre. Çünkü halka..
Bayan: 01:08:39 duyulmuyor.
Abdulaziz Bayındır: Rastlarsan sorarsın. Peki tamam. Şimdi Hambeliler’e geldik. Bugün Maliki mezhebi yok herhalde?
Abdurrahman Yazıcı: Hambeli mezhebinde farz namazlara übağlı sünnet namazlar, nafile namazlar 10 rekat. Diğerlerinden en düşüğü galiba. Sekiz de var evet. 10 rekat olarak burada. Aldıkları en önemli delil Abdullah B. Ömer’den nakledilen bir rivayet bu konuda. Bu rivayetten hareketle Abdullah B. Ömer’den nakledilen diğer rivayetleri de çok kabul etmiyorlar delil alacak şekilde.
Abdulaziz Bayındır. Rüşt saymıyorlar ha?
Abdurrahman Yazıcı: Evet. Bunlar neler? Öğle namazıyla başlıyorlar tabi. Öğle namazından önce iki rekat. Öğle namazından sonra iki rekat.
Abdulaziz Bayındır: Bak dikkatinizi çekeyim. Hepsi öğlen namazıyla başlatıyor işi. Günün ilk namazı öğle namazıdır çünkü. Onu unutma. Onu saymıyoruz tabi, Hanefileri.
Abdurrahman Yazıcı: Ve akşamdan sonra iki rekat. Ve yatsıdan sonra iki rekat. Sabah namazından önce de iki rekat şeklinde. Toplam 10 rekat olarak kabul ediyorlar bunlar. Yine ikindiden önce 4 rekat şeklinde Allah Ona rahmet etsin, 4 rekat diye Peygamber efendimizden nakleden rivayeti alıyorlar. Ancak revatip sünnet olarak kabul etmiyorlar bunu. Bunu teşvik içindir diyorlar sadece. Abdullah B. Ömer’den nakledilen temel rivayet şöyle.
Abdulaziz Bayındır: Yani sürekli olanlardan değildir demil oluyorlar.
Abdurrahman Yazıcı: Evet. Abdullah B. Ömer’den nakledilen rivayet şöyle “hafiztu Resulullah(sav) aşere rekeatin rekateyni kable zuhri ve rekateyni badeha ve rekateyni badel mağribi fi beytihi ve fekateyni badel işai fi beytihi ve rekateyni kable subhi”. Biraz önce saydığımız gibi. Sabah namazından başkayarak yatsıya kadar toplam 10 rekat namazı..
Abdulaziz Bayındır: Sabah namazından başlamıyor, öğlen namazından başlıyor.
Abdurrahman Yazıcı: Öğlen namazından başlıyorlar. Yine sabah namazının sünneti konusunda bir teşvik olduğunu söylüyorlar. Yani Peygamber efendimizin bu konuda büyük önem verdiğini söylüyorlar. Ve bu konuda Hz. Aişe’den nakledilen ve çeşitli diğer rivayetlere de yer veriyorlar. Yine nafile namazları evde kılmanın müstehab olduğunu söylüyorlar. Peygamber efendimizin de evde kıldığını söylüyorlar. Örneğin A. Bin Hambel’in de ondan nakleden birisi onunla ilgili olarak daha doğrusu. Ahmed İbni Hambel’in sabah nsmazının sünnetini camide kıldığını görmedim şeklinde söylüyorlar. Yine bu nafile namazları oturarak kılmak da mümkün. İsteyen oturarak da kılabilir. Bir de diğer bir şey de, gece namazlarının ikişerli rekatlar halinde olduğu. Ama gündüz namazlarının da dörder şeklinde kılınabileceği şeklinde bir görüş de var. Temel olarak bunlar. Bir şey daha söyleyeyim. Akşam namazından önceki iki rekat ile ilgili Ahmed İbni Hambel’in bu konuda rivayette bulunduğunu. Ancak kendisinin sadece bir defa kıldığını. Kitaplarda geçiyor böyle bir durum. Yani revatib sünnet olarak değil.
Abdulaziz Bayındır: Tamam. Evet hangi mezheb? Zahiri mi?
Enes Hoca: Zahiri mezhebinin nafile namazlar konusundaki görüşünü aktaracağım. Geçen hafta söylediğimiz gibi beş vakit namazın farzından başka tüm namazlara nafile namazlar diye bakarlar. Nafile namaz derken o üç türlü olur. Birincisi evkedi müekkede.
Abdulaziz Bayındır: En güçlü sünnet.
Enes Hoca: Evet. İkincisi müekkede, üçüncüsü de gayrı müekkede.
Abdulaziz Bayındır: Müekkede, gayrı müekkede. En güçlüsü evkedi müekked olanı evet.
Enes Hoca: Sünneti müekkedenin başında sabah namazından önce, fecri saniden sonra. Vaktini çok vurguluyor. Fecri saniden sonra, sabah namazının farzından önce iki rekat kılınması..
Abdulaziz Bayındır: Fecri sani dediği ikinci fecr. Yani bir fecri kazib oluyor biliyorsunuz. Ufka baktığınız zaman ufukta bir aydınlık görüyorsunuz. Kubbe gibi olan aydınlık birinci fecrdir. O yalancı fecrdir. Baktığınız zaman sabah namazı oldu zannedersiniz. Kubbemsi gibi bir aydınlıkta. O yalancı fecrdir. İkinci fecr o kubbemsi aydınlık ile yeryüzünün arasına giren kızıllık. Ve onun üzerinde oluşan beyaz çizgi şeklindeki aydınlıktır. İşte o ikinci fecr olur. Ondan sonra. Farzı kılmadan önce kılınır.
Enes Hoca: Bu beş vakit farz namazdan sonra nafilelerden önce gelen en müekked olan sünnettir.
Abdulaziz Bayındır: En müekked.
Enes Hoca: Evkedi müekked.
Abdulaziz Bayındır: Evet, en güçlü sünnet olan odur diyor. Zaten diğer hadislerde de hep onu gördük.
Enes Hoca: Ondan sonra iki bayram namazı gelir. Bu da evkedi muekkede sayılan nafiledir. Ondan sonra ıstıkah namazı gelir üçüncü sırada. Dördüncü sırada teravih gelir.
Abdulaziz Bayındır: Teravih onlarda da var.
Enes Hoca: Kıyamı ramadan diyor. Bu dört namaz nafile namaz sayılır ama evkedi muekkede sayılan namazlardandır.
Abdulaziz Bayındır: O da mı evkedi müekkede? Teravih de?
Enes Hoca: Evkedi müekkede.
Abdulaziz Bayındır: Allaah! Enteresan yani.
Enes Hoca: Ondan sonra muekkede olanlara geldik. Öğlen namazından önce 4 rekat güneş zail olduktan sonra diyor.
Abdulaziz Bayındır: Güneşin zail olması, yani bulunduğumuz yerin meridyenini geçmişken. Tepe noktasından batıya kaydığı vakitte.
Eness Hoca: Ondan sonra 4 rekat. Ondan sonra farzı kılınıyor, ondan sonra ine 4 rekat kılınır. Bu da muekkede olan sünnetler. Ondan sonra, ikindi namazından önce 4 rekat. Bu da muekkede.
Abdulaziz Bayındır: Muekkede.
Enes Hoca: Müekkede olanlar. Bu dört rekatlık namazlar var. Yani öğlen namazından önce, sonra. İkindiden önce kılınqn 4 rekat namaz isterse en sonunda selan verir, kade olarak oturur. İsters iki rtı iki şeklinde kılar. Ondan sonra, ikindi namazından sonra iki rekat vardır diyor.
Abdulaziz Bayındır: Ben hep onu bekliyordum. Çünkü onunla ilgili bir hadis var. Ama hiç bir mezhep ondan bahsetmedi.
Enes Hoca:Malikiler ile Hanefiler mekruh diyor ama bu konuda çok sağlam hadisler var diyor burada.
Abdulaziz Bayındır: Sağlam hadisler var, evet. İkindiden sonrası ili alakalı. Onun için geçen hafta Yahya itiraz etti ya. “Kable gurubiha”ya.
Enes Hoca: Hatta şu andaki Selefiler’den Şeyh Elbani denilen bir zat var. Onun bir makalesi var bu konuda. Diyor ki; “ihyau sünnetin umiddet” diyor.
Abdulaziz Bayındır: Öldürülmüş bir sünneti diriltme.
Enes Hoca: İkindi namazından sonra iki rekat nafile var, bu da muekkede sünnetlerden.
Abdulaziz Bayındır: Enteresan. Bir tek o mezhep. Bekliyordum, bakayım kim söyleyecek diye. Söyledi, tamam.
Enes Hoca: Ondan sonra güneş battıktan sonra akşam namazının farzından önce iki rekat var.
Yahya Şenol: Muekked mi o da?
Enes Hoca: Muekked, muekked.
Abdulaziz Bayındır: Her şeyi karıştırdı birbirine.
Enes Hoca: Cemal Hoca’nın okuduğu hadis va : “beyne kulli ezaneyni salatun” diye. Bunu delil alıyor. Güneş battıkta sonra akşam namazının farzından önce iki rekat.
Abdulaziz Bayındır: O zaman yatsıdan önceyi de alacak.
Enes Hoca: Akşam namazından sonra da iki rekat var. Ondan sonra, yatsıdan önce de iki rekat var.
Abdulaziz Bayındır: Olacak, mecburen artık. Öyle dedikten sonra.
Enes Hoca: Yatsıdan sonra bir şey yok.
Abdulaziz Bayındır: Zaten Zahirilere hiç aklım ermez yani, hiç hiç. Vallahi yani. Talebeliğim sırasında ne kadar önem veriyordum El Mualla’ya. Hayran kalıyordum. Çünkü çok hadisler sayıyor ya peş peşe.
Enes Hoca: Ondan sonra, seferden gelindiğinde direk mescide gidip iki rekat namaz kılmak da sünneti muekkededir. Sefeden döndüğünde.
Abdulaziz Bayındır: O tamam, Resulullah(sav) onu yapıyordu.
Enes Hoca: Ondan sonra, en sonunda gelen şeydir: abdest aldığında iki rekat kılar. Ondan sonra istediği vakit, istediği şekilde kılsa bu gayeı muekkede sünnettendir.
Yahya Şenol: Anlattıklarının hepsini muekked kabul ediyorlar.
Enes Hoca: Ama yatsıdan sonra olmayışı şey yapıyor. Bunların hepsinin hadisten delili var, bu..
Abdulaziz Bayındır: Sadece yatsıdan sonrası hariç.
Enes Hoca: Akşam namazından önce yatsıdan önce kılınan iki rekatta “beynel kulli ezaneyni salat” hadisini delil alıyor. Başlalarının hepsinin hadisi var, delil alıyor. Hadisleri Cemal Hoca okudu zaten, okumaya gerek yok. Bu şekilde.
Yahya Şenol: O ikindiden sonrasına takılıyor kafam sürekli.
Abdulaziz Bayındır: Benim de hep sürekli takılır kafama o ikindiden sonrası meselesi.
Yahya Şenol: Hadis de Buhari ve Müslim’de var. Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai’de. Aile validemizden nakledilmiş. Diyor ki; Resulullah(sav)’in ikindiden sonra iki rekat namaz kılmadığı bir günü geçmemiştir diyor. Ben diyor, böyle bir şeye rastlamadım. Ama şu da var şimdi: yine Buhari, Müslim ve Nesai hadisi: sabah namazını kıldıktan sonra güneş yükselinceye kadar artık bir namaz yoktur. İkindiyi kıldıktan sonra da güneş batıncaya kadar namaz yoktur. Bu da var.
Abdulaziz Bayındır: O da hadis işte. Demek ki artı eksi birbirini götürüyor, ortada bir şey kalmıyor.
Enes Hoca: Burada Tirmizi de mi gördük, bir yerde görmüştük ya. İkindi namazını biraz erken kılmışsa, sonra güneş sararmamışsa iki rekat kılar. Ama gecikmişse, ondan sonra kılmaz.
Yahya Şenol: Resulullah güneş parlak ve yüksekte olmadıkça ikindiden sonra namaz kılmayı yasakladı.
Abdulaziz Bayındır: Tabi biz burada şey yapmıştık hani. O, güneşe tapanlarla ilgili ayetleri de okumuştuk. Dolayısıyla onlara benzememe önemli bir şeydir.
Yahya Şenol: Ama demek ki daha batmaya bayağa varsa. Diyelim bir saat falan varsa, kılınması tavsiye ediliyor demek ki. Öyle anlaşılıyor.
Abdulaziz Bayındır: Evet. Peki tamam bitti mi? Başka var mı? Yok. Evet peki böylece..
Yahya Şenol: Şey sorulmuş, bir toparlarmısınız? Kaç kılalım şimdi. İşin doğrusu nedir? Kafa karman çorman oldu. İki mi dört mü altı mı? Selam mı vereceğiz?
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bu rivayetler içerisinde 10 rekat yada 12 rekat şeklindeki rivayetler hepsinden sağlamı. Dolayısıyla sabah namazından önce 2, öğlen namazından önce 2, sonra 2 etti 6. Akşam namazından sonra 2, etti 8. Yatsıdan sonra 2, 10. Bu böyle. Bir de 12 rekat diye düşündüğünüz zaman da öğleden önce 4 olmuş oluyor. Evet. İkindiden önce ile yatsıdan önce bir kere yok. O konuda ittifak var Zahiri mezhebi hariç. Akşam namazından önce de olmaması gerekiyor. Ki zaten iki ezan arası ifadesinde ki bir yorumdur. İki ezan arasında mutlaka namaz vardır. Birisi de der ki iki ezan arasında tabiki namaz olacak, çünkü namazın vaktinin geldiğini ifade edecek yani. Bir yorum olarak geçiyor hadis kitaplarında. Yani onu nafile namaz diye yorumlamış oluyorlar. Öyleyse yani netice itibariyle bizim 10 yada 12 rekat hergün ortalama nafile namaz kılmamız halinde, Resulullah(sav)’in bildirdiği o kim sürekli yaparsa Allah cennette bir ev bina eder şeklindeki müjdesi. “Le alleke terda” ayetinde de belirtiliyor Taha 130. ayetinde belki razı olursun diye. Ama burada şunu da unutmayalım: bazen insanlar nafile namazlarını kılacağım derken farzlardan da oluyorlar. Dolayısıyla bizim için esas olan namazların farzlarıdır. Mesela bir hanıma misafir gelecek. İşte elim ayağım bir birine dolaşıyor. Hadi şunu yapatım, bunu yapayım, işte öğlen namazı kılarım derken zihninde 10 rekat vardır. Bakarsınız ki 10 rekatın 10’u da vaktinden dışarıya çıkmış olabilir. Erkekler için de aynı şey söz konusu. Bugün günlük hayat zaten biliyorsunuz eskisi gibi değil artık. Bu ulaşım vasıtalarının çoğalması hem ulaşımı kolaylaştırıyor ama işi de anormal derecede arttırıyor yani. Mesela bu ulaşım vasıtaları olmasaydı çoğunuz bu derse gelemezdiniz. Dolayısıyla bu insandaki zamanı da ciddi manada tüketiyor. Nafile namazları kılacağız diye farzlardan da olmayalım. Farz namaz olmazsa olmazdır ama nafile namaz olur namazdır.
Yahya Şenol: Bir de iş yerlerinde yaşanan sıkıntılar var Hocam. Namaz için zaten az bir süre veriliyor. İnsanlar bunu nafilelerle ve tesbihatla uzatıp, belki kendilerinden sonrakilerin de hakkına tecavüz etmiş olabiliyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Onu herhalde sizin söylemiş olmanız lazım, sizden beklenirdi bu. İş yerleri için işyerlerinin izin vermek zorunda oldukları sadece farzlardır. Yani iş veren siz de olsanız, başkası da olsa o insanların nafile namaz kılmaları için onlara vakit tanımanız gerekmez. Yani o insanlar da sadece farzı kılarlar. İşveren tamam, nafileleri de kılabilirsiniz derse nafileleri de kılarlar. Dolayısıyla o zorunlu olan kısım sadece namazların işte öğlen namazının 4, ikindinin 4, o da uzatmadan normal bir şekilde o namazları kılmaktır. 3 rekat akşam, 4 rekat yatsı, 2 rekat da sabah namazı. Ondan sonra bir de tesbihat falan bunlar zaten sonradan ortaya çıkmış şeylerdir. Namazınızı kılacaksınız, selamınızı verdinizmi işinize dönersiniz. O kadar. Yani iş yerlerinin farzdan başka insanlara izin verme zorunlulukları yoktur. Cuma namazı için de aynı şey. Cumanın farzını kıldımı çıkar işine gelir. Ezan okunurken camiye gider, kıldımı gelir. Ezan okunurken meselesi de dikkat edilmesi gereken şeydir. Mesela bugün ezan okunurken dediğimiz zaman, Türkiye’de okunan birinci ezandır, ikinci ezan değil. Yani ezan okunduğu zaman imam mimberde olmalı, ezan bittimi hutbeye başlamalı. Ama şimdi öyle değil. Esas vaktinde bir ezan okunuyor, insanlar gidiyor. Ondan sonra da bekle ki vaiz vaazını bitirsin. Ciddi manada zaman kaybı oluyor. Bunlar da doğru şeyler değil. Cumadan önce eğer bir vaaz varsa kesinlikle ezanda bu bitirilmiş olmalıdır. Ezan okunduğu sırada da imam hutbede olmalıdır. Yani mimberde olmalı. Ezan biter bitmez hutbesine başlamalı.
Enes Hoca: ” fes’av ila zikrullah”(CUMA 9) diyor ya, gelenlerin o zikrullaha gelmesi lazım.
Abdulaziz Bayındır: “Fes’av ila zikrullah” da o. Aslında bu namazların önünde sonunda tesbihat ile ilgili bir ders yapsak çok iyi olur. Cumadan önce kılınan namaz tahıyyatı mescid namazıdır.
Yahya Şenol: Cuma bahsinde onu işleyeceğiz zaten.
Abdulaziz Bayındır: Mesela bu arkadaşlarımızın hiç birisi cumadan önce kılınan namazdan bahsetmediler değil mi?
Yahya Şenol: Belki cuma bahsinde özel işleyecekleri için olabilir. Bir de bu bizim internet sitemizde şeyden bir alıntı var: İbni Abidin’in Haşiyeti Reddul Muhtar adlı kitabı. Hanefilerin temel fıkıh kitaplarından biridir. Orada da iş yerinde nafilerle uğraşılmaz diye bir bab başlığı var. Sizin eski şeylerinizden almıştık. Başlık da şöyle: matleb leyse lil eciril hasi en yusalli en nafilete diye. Bu daha önceki kitaplarda da var.
Abdulaziz Bayındır: Zaten bu anlattıklarım mezheplerin görüşü olarak anlattım.
Yahya Şenol: İşyerlerinde diyor, nafile namazlarla uğraşılmaz. Niye? Çünkü size az bir süre tanınmıştır, insanşarın hakkını falan da yemeyin.
Abdulaziz Bayındır: Yok yani iş yeri sahibinin diğerleri için izin vermesi gerekmiyor. Yani siz de iş yeri sahibi olabilirsiniz. İlla da il verenin inancıyla alakalı bir olay değil bu. İş veren belki nafileleri de kılıyordur. Tamam, iş kendisinin. Ama sana ücret veriyor. Dolayısıyla senin için izin vermesi gereken sadece farzlardır.
Yahya Şenol: Bu Taha suresi 130. ayetteki “etraf” kelimesi sorulmuş. Bu niye tesniye olarak gelmemiş “tarafeyn” gibi. İşte bu da duha namazına bir işaretmidir “etraf” olması.
Abdulaziz Bayındır: Tabii ki duha namazına da işaret eder o. “Etraf” kelimesi taraf kelimesinin çoğuludur. Mesela şimdi türkçeye de geçmiş aynı arapçadaki gibi. Bunun bir tarafından sen tut, bir tarafından ben tutayım derseniz bir şey için, iki taraf dediğiniz zaman iki uç anlaşılır. Uçtan tutma, orta tarafından tut dersen, orta taraf da anlaşılır. Yani bir doğrunun sonsuz derecedeki noktalarının her birine taraf denir. Onun için gündüzün iki tarafı meselesini ayetlerle birleştirdiğimiz zaman farz namazlarda birinci tarafının güneşin tepe noktasından batıya kaydığı zamanki olduğu öğreniyoruz. Birinci vakti İsra suresinin 78. ayeti bildirmiş oluyor. İkinci vakti de güneş batmadan önce. Onu da Taha 130’dan öğrenmiş oluyoruz. Bunların her birisinin birleşmesinden oluşan bir kuran, bir küme ile birlikte anlaşılması gerekiyor. O iki taraf dediğimiz bu. Peki taraflar denirse ne olur? Taraflar. Türkçede olmayan bir yapı var: İki ve çoğul vardır. Yani tekil, ikil, çoğul. Türkçede tekil ve çoğul vardır. İkil diye bir şey yoktur yani. Mesela ben fransızcadan ve ingilizceden de böyle bir şey hatırlamıyorum. Böyle bir şey yok. Belki rusçada olabilir. Arapçaya en çok rusçanın benzediği. Var mı rusçada tesniye? Tesniye yok rusçada da. Tamam. Arapçaya mahsus bir şey yani. İkiyi ifade eden ayrı bir kelime var. İşte bu da “tarafey” kelimesi o. Etraf kelimesi dediğimiz zaman ikiden fazla olması gerekiyor. İkiden fazla derseniz, işte arkadaşlarımız ilgili hadisleri okudular. Öğlenden önce iki rekat ki o tesbih ile geçiyor o. Öğlenden sonrası iki rekat, iki. Ondan sonra kuşlukta kılınan 2 rekat yada 4 rekat yada 8 rekat, değişik rivayetler var. O da üçüncü taraf olarak olabilir. En az üç, daha da fazlası da olabilir. Ve ona öğle-ikindiyi de katabilirsiniz. Çünkü etraf kelimesi çoğul olduğu için. Bu sebeple soru soran kişi kuşluk girer mi diyor? Girer.
Yahya Şenol: Rum suresinin 18.ayeti. Bu ikindi namazından sonra kılınan nafileye delil olur mu demiş Mehmet Türkmen. Rum 18. 30.sure.
Abdulaziz Bayındır: “Ve lehul hamdu fis semavati vel ardı ve aşiyyen ve hine tuzhirun”. İkindiden sonra mı diyor? Açıkça bir tesbih yada salat kelimesi geçmiyor yani. Göklerde ve yerde hamd Allah’a mahsustur. Aşiyyen, akşam üzeri.
Yahya Şenol: Bir önce “Fe subhanallahi hine tumsune hine tusbıhun” var ya.
Abdulaziz Bayındır: “Fe subhanallahi hine tumsune: akşama girdiğiniz zaman C. Hakka tesbih edin”. “Ve hine tusbihun: sabaha girdiğiniz zaman”,”ve lehul hamdu fis semavati vel ard: göklerde ve yerde hamd Allah’a mahsustur”,”ve aşiyyen ve hıne tuzhirun: akşam üzeri ve öğlebe girdiğiniz vakit”. Burada “aşiyyen” kelimesi “tumsun”dan dolayı öğleden sonrası için kullanılır. Yani öğlen vaktinden itibaren taa yatsının sonuna kadar aşiyyen kelimesi kullanılır. Ama burada “hine tumsune” dediği için Mehmet Bey’in haklı tarafı var, yani ikindi ile ilgili olabilir burası. Evet, bunun üzeründe durmak lazım.
Yahya Şenol: Hocam 10 rekat nafile hesabı yaparken öğle vakti için 2+2 diye hesapladı. Bu durumda demiş, ikindi vaktinde mi nafile kılınmıyor? Herhalde kaçırmış burayı.
Abdulaziz Bayındır: Tabi 10 rekat hesabında ikindiden önce nafile yok.
Yahya Şenol: 2+2 öğlende var.
Mesela bir insan uyudu. Uyandığında veya unuttu, hatırladığında güneşin doğuşuna veya batışına denk gelirse uygun vaktin girmesini mi bekleyecek, yoksa onun için vakit odur hadisine göre mi davranacak?
Abdulaziz Bayındır: Yoo! Uyandığı zaman hemen kılmayacak. Resulullah(sav) uyuyakaldığı zaman güneş vurduğu zaman uyandı ve kılmadı. Belli bir süre yürüdü. Kerahat vakti dediğimiz vakit geçti, ondan sonra namazını kıldı.
Yahya Şenol: Bu sabah için öyle. İkindi için öyle bir şey yok. Batarken diyor ya. Bir güneşin doğuşunu sormuş, bir de batışını sormuş.
Abdulaziz Bayındır: Uyuyakalan bir kimse için tabi tabi. Orada çünkü ikindiden sonrası güneş battığı zaman vakti geçmiş oluyor. Vaktini geçirmediği için hemen kılacak. Sabahleyin uyuyakalan kişi güneş doğmadan önce uyandı ise, abdest alıp hiç olmazsa bir Allahekber dedimi namazı kurtarır.
Katılımcı: Sünneti kılmaya gerek yok o zaman.
Abdulaziz Bayındır: Tabi tabi sadece farz. Allahuekber dediniz mi işi bitirmiş olursunuz. Biran önce bitirelim. Ben şimdi derse gireceğim. Bizim üniversitenin dersine gireceğim yani.
Yahya Şenol: Tamam o zaman son soru da şu: kişi normal bir nafile namaz kılmak istiyor. İkindinin sünne gibi mi kılacak? Yani ilk oturuşta tahiytatın arkasından salli barik, üçte de subhaneke ile mi başlayacak.
Abdulaziz Bayındır: Esas olan ikişer rekatta selam vermektir nafile namazlarda. Tabiki normal iki rekattır. İki rekatlı namazın ikinci oturuşunda son oturuşunda ne yapıyorsa onu yapacak. İşte Hanefiler bunu birleştirmeye cevaz vermişler.
Yahya Şenol: Bir de bu şahitliği kabul edilmez ne demek? Mahkemeye çağırılınca mı şahitliği kabul edilmez diye sorulmuş içeriden.
Abdulaziz Bayındır: Şahitliğin kabul edilmemesi meselesi şudur: fıkıhta şahitlik çok önemli bir husustur. Ve bundan dolayı da senin şahitliğin kabul edilmez dendiği zaman bir islam toplumunda, bu çok ciddi bir ayıplanma sebebidir. Ondan dolayı şahitliği kabul edilmeyecek kişilerle ilgili fıkıh kitaplarında bir çok bilgiler vardır. İşte az önce söylediğim gibi insanlara karşı saygısız olan kişinin de şahitliğini kabul etmezler. Yani yolda giderken elinde bir şey yiyorsa, diğer insanlara saygısızlık ediyordur derler ve demek ki bu adamın insanlara saygısı yok, onun şahitliği kabul edilmez derler. Böyle bir şey vardır yani fıkıh kitaplarında. Karşı tarafın güvenilirliğini zedeleyen şeylerle suçlanıyorsa, mahkemede şahitlik yapsa ve birisi bunu ıspatlasa bu adam böyle bir adandır diye, hakim onun şahitliğini kabul etmez.