Elhamdülillahi rabbil alemin vessalatü vessalamü ala rasulina muhammedin ve ala alihi vessahbihi ecmain.
Evet yayındaki problemden dolayı on beş dakika geç başlıyoruz. İzleyenlerden özür dileriz. İlan ettiğimiz üzere bu günkü dersimizin konusu sehiv secdesi. Sehiv kelimesi, nasıl ifade etmişti orada?
Yahya Şenol: Hataun an gafletin.
Yani bir hata ama gafletten dolayı bir hata. Yani farkına varamadan yapılmış olan bir hata. Dolayısıyla işte onunla sehiv arasındaki farkı nasıl anlatıyordu burada?
Katılımcı: Sehivle arasındaki fark nesyenin, yani unutma dediğimiz.
Ha nisyanla, ha tamam.
Katılımcı: Hatırlatıldığında yapan kişi hatırlıyor, o yaptığı şeyi.
Yani insan unutarak da yapmamış olabilir. Sehiv olarak da yapmamış olabilir. Unutarak yapmadığı şeyi hatırlattığın zaman, haa öyledir dersin. Ama sehiv olduğu zaman, hatırlattığın zaman, hayır ben öyle bir şey yapmadım der, hatırlamıyorum der. Fakat şu var, işte Allahu Teala biliyorsunuz Bakara Suresinin son ayetinde bize şöyle bir dua yaptırıyor:
“Esteuzubillah, rabbena la tüahızna in nesına ev ahta’na, yarabbi unutur ya da hata yaparsak bizi sorumlu tutma.” Şimdi şeyde de, namazlardaki sehiv, yani hadisi şeriflere falan baktığımız zaman o sehiv kelimesi buradaki her iki kelimenin birleştiği bir anlam ifade ediyor. Yani unutma da sehvin içerisine giriyor, hata da sehvin içerisine giriyor. Şimdi sehivle bir şeyi eksik yaptığınız zaman o eksiklik yine devam eder. Sadece siz sorumlu tutulmazsınız. Dolayısıyla o eksiği kapatmak gerekir. Yani sehven mesela birisine para verecekken, öbürüne verseniz, bu kişiye ödemeyi yapmış sayılmazsınız. O ödemeyi tekrar yapmanız gerekir. Ama öbüründen de geri alırsınız. Şimdi burada namazdaki sehivlerde bakıyoruz ki bu ayeti kerimenin yani Allahu Teala bize dua yaptırıyor. “Yarabbi unutur ya da hata yaparsak bizi sorumlu tutma” duasını yaptırınca, bu O’nun kabul ettiği bir dua tabii, O yaptırdığı için. Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerini biraz sonra göreceğiz. Onları detaylı olarak okuyacağız.
Mesela birisinde Peygamberimiz diyor ki, iki rekatta selam veriyor. Ya rasulallah, namaz kısaltıldı mı yoksa unuttun mu diye soruluyor. Unutmadım da, kısaltılmadı da diyor. İşte tam sehvin lügat karşılığı. Sonra hayır, ya rasulallah iki rekat kılındı deyince kalkıyor, iki daha kılıyor. Şimdi burada ayetle bağlantısını kuracak olursak, yarabbi bizi sorumlu tutma, eğer sorumlu tutacak olsaydı bu unutmadan ya da hatadan dolayı, sıfırdan başlaması gerekirdi Peygamber Efendimiz’in. Yani o iki rekatı da hiç kılmamış gibi kabul edip dört rekat kılması lazımdı. Ama Allahu Teala sorumlu tutmadığı için kalan iki rekatı kılarak şey yapmış oldu. Mesela o arada yürümüş, caminin önündeki yani mescidin önündeki oduna elini koymuş, insanlarla konuşmuş, işte bizim fıkıh kitaplarında…
Katılımcı: Bazı rivayetlerde de eve gitmiş, hücresine gitmiş.
Evine gitmiş olabilir, doğru! O rivayeti ben okumuştum. Şimdi bizim fıkıh kitaplarında yazılanlara baktığınız zaman, işte göğsünü kıbleden çevirmesi, arada başka insanlarla konuşması, hatta bir meseleyi tartışması, ya rasulallah şöyle mi oldu, hayır olmadı. Bütün bunlar önceki namazı iptal eder ve yeniden namaz kılmayı gerektirir şeklinde görüşler var. Ama o görüşler bu ayeti kerimeye uymuyor. Yani çünkü o zaman Allah bize, bizi unuttuğumuzda ya da hatayla yaptığımız şeyden dolayı sorumlu tutmuş olur. Yani yeniden öde demek olmuş olur. İşte Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaptığı her davranış gerçekten bire bir Kur’an’ı Kerim’e uyuyor. Zaten ondan da daha tabii bir şey olmaz.
Ne yapıyor? Tamam eksik, o zaman iki rekat daha kılıyor, selam veriyor. Sonra da iki secde yapıyor. O iki secde şeydir yani nedir? “Ramenüşşeytan” diyor. Yani şeytanın burnunun yerde sürütülmesi. Neden bunu söylüyor? Onu da yine biz ayeti kerimelerden buluyoruz. Yani şeytanın bu tip işleri yaptırdığını. İnsanları yanıltma, unutturma, başka şey, başka şeyler göstererek, işte vesvese vererek, zihnini meşgul ederek namazdan alıkoymak. Hatta mesela bir hadisinde de yine, Peygamberimiz namazda bazı şeyleri eksik bırakıyor. Sonra ya rasulallah siz unuttunuz mu? Hayır diyor. Sonra, sonra da diyor ki ben de sizin gibi bir beşerim diyor.
Katılımcı: Evet İbni Mesud hadisinde o şekilde geçiyor.
Evet, İbni Mesud hadisinde, ben de sizin gibi, ben de unuturum diyor. İşte unutursanız şöyle şöyle yapın diye, iki tane secde edin diye geçiyor. Zaten bunların gerekçelerini de hadislerde okuyacağız. Yani o iki secde ile eğer namazda bir eksik varsa, o eksikler tamamlanması, yoksa şeytanın burnunun yere sürtülmesi diye söylüyor. Tabii bu eksik varsa yoksa meselesi, herkes öyle Peygamberimiz (s.a.v.) gibi imam olarak insanların önüne geçmez. Herkes sen şurada yanıldın, hata ettin demez. Şimdi tek başımıza namaz kıldığımızı düşünün yani o zaman zihnimize, acaba ben şunu yaptım mı yapmadım mı diye geldiği zaman yapılacak davranış. Ama aklımıza gelmezse yine bu ayeti kerime gereği her hangi bir sorumluluğumuz olmaz. Aklımıza geldiği zaman o. O zaman da Peygamber Efendimiz yine çok güzel bir şey söylüyor. Diyor ki: Sizde oluşan kanaate göre hareket edin. Üç mü kıldım, dört mü kıldım?
Katılımcı: Birisini görüyor hocam, hiç farkına varmadan namazını tamamladı, sorumlu değil.
Sorumlu yok. İşte bu ayetten dolayı. İşte şeyler, dikkat ediyorsanız hani esas ben burada onun üzerinde durmak istiyorum. Biliyorsunuz yani biz işte her çalışmamızda kitap sünnet bütünlüğünü ortaya koymaya çalışıyoruz. Bundan tabii bir şey olmaz demin dediğim gibi. Bu net olarak gösteriyor. Sizin aklınıza gelen başka bir ayet var mı bu konuyla alakalı?
Katılımcı: “Vezkür rabbeke iza nesite.”
Hah, “vezkur rabeike iza nesite.” Mesela “vezkur rabbeke iza nesite.” O vezkur’un içerisine, yani unuttuğun zaman rabbini hatırla. Kehf Suresi kaçıncı ayet?
Yahya Şenol: Buradaki şeye baktın mı Haşim? Maun Suresindeki? “Fe veylün lil müsallin ellezine hüm an salatihim sahun.”
Katılımcı: Yok aslında daha çok.
Yahya Şenol: Ne diye açıklıyorlar onu? “Fi salatihim sahun” değil de?
Kehf Suresi 24, değil mi? Yani 18. sure, 24. ayet. Bak burada mesela, “Esteuzubillah. Ve la tekulenne li şey’in innı faılün zalike ğadan illa ey yeşaellah, yarın şunu yaparım sakın deme, ancak Allah o iş için gerekli şartları oluşturursa yaparım.” Yani Allah fırsat verirse Türkçe’de mesela onun o şekilde bir tercümesi var.
Yahya Şenol: Allah izin verirse.
“Allah fırsat verirse yaparım.” Ondan sonra, “vezkür rabbeke iza nesıte, unuttuğun zaman da rabbini hatırla.” Yani yaparım demiş olursun. O zaman Cenabı Hak’kı hatırlar, şey yaparsın, yarabbi işte beni affeyle, bana yardım eyle gibi dua edersiniz. Tabii, “vezkür” kelimesi, bu olayla bağlantısız olarak düşünürseniz, çok daha genel bir şekilde düşünürseniz. Mesela, “akımissalata le zikri” ayeti kerimesiyle, Taha Suresindeki, beraber düşünülürse o zaman, “vezkür rabbeke”nin karşılığı olarak, o iki secde ki namazı temsil ediyor aslında Peygamberimiz’in hadisi de. Namazın arkasından yapılmış olan o iki secde “vezkür rabbeke”ye çok uygun düşüyor. Başka var mı aklınıza gelen bir şey.
Katılımcı: Yok.
Yani mutlaka var da, yani biliyorsunuz biz yani bir konuyla ilgili ayetleri bulabilmek için bazen bir iki yıl çalışmak zorunda kalıyoruz. Bu o kadar kolay değil, Cenabı Hak da bir ekip çalışmasını şart koşuyor. İşte, “Esteuzubillah, kitabün fussılet ayatühu kur’anen arabiyyel li kavmiy ya’lemun. Ayetleri bilen bir topluluk için Arapça kuran olarak açıklanmış.” (Fussilet 41/3). Arapça kuran dediğimiz yani bir ilgili ayetler kümesinden oluşması manasına geliyor, Arapça olarak. Bir de bilenler topluluğu. İşte mesela insanlar diyor ki işte kitapla sünnet arasında ilişki yani çok kolay diyor. Şu hadis hangi ayetle ilgilidir diye birisine sorduğun zaman hemen cevabını verecek. Bu öyle o kadar kolay mı? Bir hadisi şerifin ilgili olduğu ayeti kerimeyi bulabilmek çok ciddi çalışmayı gerektirir. Son zamanlarda işte, geçen de Yahya’nın çok haklı bir serzenişi vardı. İkide bir soruyorlarmış.
Yahya Şenol: Bu hadis hangi ayetle alakalı?
Bu hadis hangi ayetle alakalı. Oh. ne küpü derler? Boyacı küpü, öyle batırıp çıkaracaksın. Öyle kolay mı hangi hadisin hangi ayetle ilgili olduğunu söylemek? Bu neye benziyor, biliyor musunuz? Yav şu mause hangi maddeden yapılmıştır diye birisi soru soruyor. Kardeşim bunun hangi maddeden yapıldığı ancak bu işte uzman olan kişilerin şeyidir. Ben şimdi burada şu kağıt hangi maddeden yapıldığının cevabını verdiysem, bulmuşsam, bunu da hemen bulmam gerekmez ki. Şuradaki plastiğidir, şudur, budur. Ya da şunun ekranıdır. Aynen onun gibi bir şeydir. Yani şimdi nasıl tabiat, yani şu eşyaların tamamı tabiattan çıkarılmıştır, doğru. Tabiat olmasaydı bu eşyaların hiç birisi olmazdı. Aynı şekilde hadisi şeriflerin tamamı da Kur’an’ı Kerim’den Peygamberimniz tarafından çıkarılmış hükümlerdir. Kur’an olmasaydı o hadislerin hiç birisi olmazdı.
Aynen onun gibi, pekiyi bu eşyalar tabiattan çıkarıldı dediği zaman bir insan, e pekiyi söyle bakayım şu ampül hangi maddeden yapılmıştır diye sorarsa, adama derler ki sen kafayı mı yedin kardeşim. Bu o kadar basit bir iş mi? Her bir şeyin bir uzmanı var. Onun için hadisi şerifler de öyle yani. Peygamberimiz’in konumu çok özel. Çünkü Allah ona hikmeti indirmiş ve Cebrail (a.s) da ona öğretmiş Kur’an’ı Kerim’i. Ama bizim durumumuz tabii ki çok farklı.
Yahya Şenol: O şey, Maun Suresindeki “ansalatuhum sahun”a bakalım mı? Ne kasdediliyor yani?
Mehmet bizim şeyi getir, çok çalışmıştık, 30. cüz meali var ya! O konu üzerinde epeyce çalışmıştık biliyorsunuz.
Yahya Şenol: Yani bu sehiv kelimesiyle bağlantısı işte!
Tamam. Getir bakalım, nasıl mana vermişiz? Şimdi bu konudaki toplam kaç hadis var diyordun?
Katılımcı: Hocam beş var, bunu altıya da çıkartabiliriz. Altıncı hadis de aşağı yukarı…
Ebu Davut hadisi mi diyorsun, altıncısı o?
Katılımcı: Yani Peygamberimiz’in nerede sehiv yaptığı ile ilgili hadisler vardır. Bir de sehiv yapıldığında nelerin yapılması gerektiğini anlatan hadisler. Öyle söyleyebiliriz, anlatabiliriz.
Yani ikiye ayırabiliriz hadisleri.
Katılımcı: Evet.
Evet, bu Maun Suresine verdiğimiz meal: “Hesap verme işini yalan sayanı gördün mü? Yetimi itip kakan odur. Çaresizi doyurmak için teşvikte bile bulunmaz. İbadet de eden bu gibi kimselerin çekecekleri var. Bunlar ibadetlerini önemsemezler.” Bu “seha an” kelimesi biraz buna mana veriyor. “Seha fi” var, bir de “seha an” var. An tabii şeyden uzaklaşıyor, bu da o zaman mecazi olmuş oluyor. Şimdi hem uzaklaşıyorsunuz, hem sehvediyorsunuz. O zaman yanılmış gibi gösteriyor kendisini. Ha öyle mi, namaz mı kılacaktık?
Katılımcı: Dikkate almamak.
Ha, işte onun için önemsememek manası verilmiş. Şimdi, ve doğru bir mana verilmiş burada. Bunlar ibadetlerini önemsemezler. “Seha an” başka, “seha fi” başka. Biz burada “seha fi”den bahsediyoruz. Bu şuurlu bir eylem değil ” seha fi.” Ama “seha an” şuurlu bir eylem. Adam yapmıyor, niye yapmadın? Haa, öyle miydi yav falan, dalga geçer gibi şey yapıyor, sana cevap veriyor.
Evet. “Bunlar ibadetlerini önemsemezler. Onlar gösteriş yaparlar. Küçük yardımlara bile engel olurlar.” Yalnız bunların toplamını şey yaparsak, bak meali bir daha okuyayım da toplamından “seha an”ın ne kadar farklı olduğu ortaya çıksın. “Hesap verme işini yalan sayanı gördün mü? Yetimi itip kakan odur. Çaresizi doyurmak için teşvikte bile bulunmaz. İbadet de eden bu gibi kimselerin çekecekleri var. Bunlar ibadetlerini önemsemezler.” İşte öylesine. “Onlar gösteriş yaparlar, küçük yardımlara bile engel olurlar.” Bu farklı bir şey.
Katılımcı: Ayetin başlarında zaten mü’min olmadığı anlaşılıyor.
Ama işte ibadet de yapıyor aslında, kendini dindar sayıyor.
Katılımcı: “Ellezıne dalle sa’yühüm fil hayatid dünya.”
“Ellezıne dalle sa’yühüm fil hayatid dünya, dünyada yaptıkları işler boşa çıkmış olan insanlar.”
Katılımcı: “Ellezıne dalle sa’yühüm fil hayatid dünya ve hüm yahsebune ennehüm yuhsinune sun’a.”
Evet, doğru devamı daha güzel evet. “Ellezıne dalle sa’yühüm fil hayatid dünya ve hüm yahsebune ennehüm yuhsinune sun’a.” (Kehf 18/104). O da Kehf Suresinde galiba değil mi? Evet yüzden sonraki ayetlerde evet. Bu dünya hayatında yaptıkları iş boşa giden ama güzel bir iş yaptıklarını hesap eden kimseler.
Katılımcı: 104.
Katılımcı: Hocam, hadisleri eğer tasnif edecek olursak biraz önce dediğimiz gibi…
Hadisleri ikiye ayırıyoruz.
Katılımcı: Hadisi en başta ikiye ayırıyoruz. Bir, yani sehiv secdesi, sehiv yapıldığında namazda nelerin yapılması gerektiği ile ilgili.
Yani Peygamberimiz hangi namazlarda sehiv yapmış?
Katılımcı: Bir o var, hangi namazlarda, nasıl sehiv yapmış?
Nasıl sehiv yapmış? Çünkü bizim örneğimiz o.
Katılımcı: Evet. İkincisi,
Bu konularda ne demiş?
Katılımcı: Bu konularla ilgili ne demiştir? Genel olarak da o iki konuyu da ikiye ayırabiliriz. Bir selamdan önce sehiv secdesi yapmıştır. Gelen rivayetler arasında iki bölümde de. Bir de selamdan sonra sehiv secdesi.
Burada üçe ayırmamız gerekiyor.
Katılımcı: Öyle mi?
Şeyle ilgili olarak. İsterseniz şöyle bir genel özeti tekrarlayayım. Bir, Peygamber Efendimiz nasıl sehiv yaptı, sehvetti? İki, sehiv yaptıktan sonra bu hatasını nasıl telafi etti? Hatasını telafisiyle ilgili üç çeşit rivayet var. Rivayetlerden birincisi, Peygamberimiz namaz kılıyor, son oturuşta bulunuyor, tahiyyatı, saali barik ve diğer duaları okuduktan sonra selam vermeden iki secde yapıyor, kalkıyor selam veriyor. Bu rivayetlerin birincisi. Tekrar şey yapalım, oturuyor.
Katılımcı: Hocam onları sırayla hani…
Bak, oturuyor, şeylerin anlayabilmesi için, hatta şöyle ben oturuyor gibi şey yapayım. Nasıl olsa kameradan oturuyor gibi gözüküyorum, değil mi? Namazda oturmuşum gibi. Şimdi mesela oturuyorum, ettehiyyatünü okuyorum, ettehiyyatünü okudum, allahümme salli barik okudum, diğer duaları yaptım, hiç selam vermeden, allahuekber, tekrar allahuekber, allahuekber. Tamam iki secdeden sonra, esselamu aleykum ve rahmetullah, esselamu aleykum ve rahmetullah. Yani tek bir selam, son rekatta dört secde yapmış oluyorum. O ilk iki secdeyi dördüncü rekatı tamamlamak için yapıyorum. İkinci secdeyi de son oturuştan sonra yapıyorum ve selam veriyorum. Birisi bu.
İkinci rivayet de şu şekilde: Şimdi yine tahiyyatı okudum, allahümme salli allahümme barik, neyse o duaları bitirdikten sonra, esselamu aleykum ve rahmetullah, esselamu aleykum ve rahmetullah dedikten sonra, Allahuekber, bir secde yapıyorum, kalkıyorum, tekrar allahuekber bir secde daha yapıyorum, kalkıyorum ve selam veriyorum. Dört tane selam verdim, iki selam verdim diyelim, şimdi iki tane verilen selama bir selam diyoruz. Bu da ikinci rivayet.
Üçüncü ve zayıf olan rivayet, çünkü o da merfu olmadığı üzerinde aşağı yukarı ittifak var. Tabii, merfu ne demek? Peygamberimiz’in söylediğine dair, yaptığına dair, yani o arada bir kopukluk var. Peygamberimiz’in yaptığı şeklinde bir iddia yok.
Katılımcı: Peygamberimiz’e kadar ulaşmıyor bu.
Hah, ulaşmıyor, ben hani bir ilmi kelimeler kullanmak istemediğim için.
Yahya Şenol: Merfu mu ulaşmıyor?
Merfu değil yani.
Katılımcı: Merfu ulaşmayan.
Merfu olmayan.
Yahya Şenol: ha, merfu olmayan şimdi merfunun tanımı yapılıyor burada da o yüzden.
Katılımcı: Yanlış mı söyledim?
Merfu, Peygamberimiz’e ulaşan da bu merfu değil yani. Bu rivayet. Yani Peygamberimiz’e kadar çıkmıyor bu rivayet, onun altında kalıyor. O rivayetde de şu var, ki Ebu Davud’da var o rivayet. Başka Ahmet Bin Hanbel’de de var. Beyhaki’de var.
Katılımcı: Beyhaki, onunla ilgili sözleri var. Hani onu değerlendiriyor, doğru olmadığını söylüyor.
Çok zayıftır diyor. Şimdi o da şu. Pekiyi Hanefiler’in yaptıkları şeydir bu: Ettehiyyatüye oturdum, okudum, salli barik duaları yaptıktan sonra esselamu aleykum ve rahmetullah diye bir tarafa ya da iki tarafa selam veriyorum, ondan sonra iki kere secde yapıyorum. Kalkıyorum, tekrar bir ettehiyyatüyü okuyorum, hatta birincisinde…
Yahya Şenol: Salli barik yok yani.
Tabii, tabii. Birincisinde sadece ettehiyyatüyü okuyoruz, ikincisinde bütün duaları yapıyorum. Yani o araya iki secde, iki tahiyyat arasına konuyor. Birinci tahiyyattan sonra bir daha tahiyyat okunuyor ve dualar okunuyor ve selam veriliyor. Bu Hanefiler’in yaptığı uygulama. Bu uygulama çok zayıf. Ama burada şunu, ibarelerini inşaallah okuyacağız. Hanefiler bunun zayıf olduğunu biliyorlar. Kendileri bir takım yorumlarla, o yorumları da eğer vakit olursa şeyden okuruz, Bedaüs Senayi o konuda meseleyi anlatmış. Bir takım yorumlarla bu ikinci tahiyyatın uygun olduğunu söylüyorlar.
Katılımcı: Bir de altıncı rekata tamamlama olayı var hocam. Çok da bir şeye dayanmıyor.
Ha o, o başka bir olay yani o işte beş yaptıysa altı yapması meselesi. Şimdi önce şu sehiv secdesi meselesini tamamlayalım da karışmasın birbirine. Şimdi Hanefiler’in de burada güzel bir görüşleri var. Her ne kadar ilmihal kitaplarına yansımamış olsa da, eski kitaplarda kalmış olsa da. Diyorlar ki: Bu konudaki rivayetler sahihtir, isterseniz hiç selam vermeden iki secde yaparsınız, isterseniz selam verdikten sonra iki secde yaoarsınız, isterseniz bizim dediğimiz gibi yaparsınız. Üçü de caizdir diyorlar. Evet, pekiyi böylece meseleyi özetlemiş olduk. Şimdi gelelim hadislere, evet detaylara.
Katılımcı: Şimdi birinci rivayet, Ebu Hureyre rivayetidir. O tüm kaynaklarda aşağı yukarı geçmektedir.
Altı hadis kitabında da var.
Katılımcı: Evet. Bazı rivayetlerin de ufak değişiklikler, yani detaylar vardır. Mesela selamdan önce miydi, secde sonra mıydı? O bazı kaynaklarda farklı geçiyor. Genel olarak diyor ki: Biriniz namaz kıldığında, Arapça’sını mı söyleyeyim yoksa mealini mi vereyim?
Sen Arapça’sını söyle!
Katılımcı: Ebu Hureyre rivayeti şu şekildedir: “İnne ehadakum iza kame yusalli ceahuşşeytanu.”
Hah, dur, orada kal! Yani “bir insan namaz kılmak için kalktığı zaman şeytan ona gelir.” Devam et!
Katılımcı: “Feleyse aleyhi hatta la yedrikem sallam. Ve iza vecede zalike ehadukum fel yescud secdeteyni ve huve carisun.”
“Feleyse aleyhi hatta la yedrikem sallam.” “Feleyse” değil, “felebise.”
Katılımcı: “Felebise.” Yanlış mı okudum? “Felebise.”
“felebese.” Yani feleyseyle mana verme imkanı yok. “felebese aleyhi.” Yani “şeytan gelir, onunla durmadan ilgilenir. Ta ki adam kaç rekat namaz kıldığını unutuncaya kadar.” Unutturmaya çalışır, kaç rekat namaz kıldığını. “Sizden birinize böyle bir durum olursa oturduğu zaman iki secde yapsın.” İşte az önce yani son teşehhüdde, ettehiyyatüyü okuyorsunuz, salli bariki okuyorsunuz, iki secde yapıyor sonra selam veriyorsunuz.
Yahya Şenol: “Lebese” karıştırmak mı oluyor?
Katılımcı: Karıştırmak. “Lebese aleyhul emri” yani karıştırdı.
“Lebese aleyhi” karıştırdıdan çok, ona yapışır adama böyle. Onu bırakmaz daha uygun “lebese aleyhi”ye.
Katılımcı: Doğrudur. Şeytan “lebese aleyhi.”
Şeytan ona yapışıyor. Şeytan ona şey yapana kadar onunla meşgul olmayı bırakmaz. Şimdi bu tür şeylerde her zaman o manayı rubainin yani ilk mana verilmez. Ona ilgili manalar da verilir. Lazım manalar da verilir. Onun için sözlükte bir kelimenin bir biriyle yakın çok sayıda anlamı olur. Mesela şeyde de “malebise,” O sa ile, beklemedi manasına evet.
Katılımcı: Şimdi hocam bu hadiste secdeden bahsediliyor ama secdenin nasıl yapılacağıyla, daha doğrusu yeriyle ilgili, selamdan önce mi sonra mı orası çok da anlatılmıyor.
Tamam, açık değil. Başka hadislere bakmak gerekiyor.
Katılımcı: İbni Mace, aynı hadisi zikrediyor, diyor ki: “Felyescut secdeteyni ve huve carisül kable tesniyni.” Yani Ebu Hureyre rivayeti aynı şekilde.
O “ve huve carisül kable tesniyni.” Ebu Davut rivayeti o.
Katılımcı: İbni Mace’de geçiyor. Yani aynı kelimelerle değil de doğrudur. İbni Mace hadisi “felyescut secdeteyni kıble enyusellime summe yusellimu.”
Tamam, diyor ki, burada biraz daha açıyor olayı. Diyor ki, az önce benim söylediğim gibi “selamdan önce iki secde yapsın sonra selam versin.” Ebu Davud’da da aynı onun bir başka ifadesi var. O da “selamdan önce iki secde yapsın” diyor. Selamdan önce iki secde yapsın. Bu ikinci hadisimiz evet.
Katılımcı: İkinci hadisimiz…
Bu birinci hadis evet. O zaman birinci hadisi özetleyelim. Yani bir insan namaza başladığı zaman şeytan ona yapışıyor. Namazı unutturuncaya kadar aklını karıştırır, şey yapar böyle. Biliyorsunuz hani namazdan önce aklımıza hayalimize gelmeyen şeyler namazda gelir. Niye geliyor? İşte bazıları der ki, canım böyle mi namaz olur? Ben namazı şey yapmıyacağım. E kardeşim, namaz öyle olur. Çünkü şeytan ne zaman insana musallat olur?
Yahya Şenol: Doğru bir iş yaptığı zaman.
Doğru bir iş yaptığı zaman. Çünkü doğru yolun üstünde oturacağım diye Cenabı Hak’tan izin aldı. Allah’ın verdiği yetkiyi sen mi engelleyeceksin? Sen namaz kıldığın zaman doğru bir iş yapmış oluyorsun.
Yahya Şenol: O, Buhari’de meşhur bir hadis rivayeti var. Ezan okunduğu zaman diyor, işte şeytan yellene yellene kaçar. Ezan bittikten sonra tekrar gelir. Kamet getirilince bir daha kaçar, namaza durunca tekrar gelir. İşte insanın içinde yani şeylerinde dolaşır gibi, kanın damarda dolaştığı gibi dolaşır. Adam diyor, biz namaza başladığımız zaman Kur’an okuyoruz. Bu şeytan diyor, ezandan ve kametten kaçan şeytan Kur’an’dan niye kaçmıyor diyor, diğerlerini duyamayacağı yere kaçıyor da Kur’an okuyunca insanın içine kadar giriyor?
Adam güzel söylemiş. Eğer şeytan Kur’an’dan kaçsaydı, Allah bize emreder miydi, “Fe iza kara’tel kur’ane festeız billahi mineş şeytanir racım” der miydi? (Nahl 16/98).
Yahya Şenol: Şimdi öyle deyince kaçıyor demek ki?
Hah. Yani “Euzubillahimineşşeytanirracim” deyince oluyor. Kur’an okuduğun için değil. Kur’an’a başlamadan önce “euzubillahimineşşeytanirracim” diyeceksin. Çünkü bu işin esası. Şeytan Kur’an’ı Kerim’e bir şey katarsa, en büyük başarı orada. Yani çeşmeyi başından bulandırırsa en büyük başarıyı orada göstermiş olur. Onun için şeyde, birinci kat semaya şeytan yaklaştırılmıyor. Yani şeyin, Lehvi Mahfuz’un bulunduğu meleyi Ala’ya yaklaştırılmıyor. Kur’an’ı Kerim’in olduğu yer. Bir de Peygamberler’e Kur’an indiği zaman yani Allah’ın ayetleri indiği zaman melekler ne yapıyor? Çevresinde büyük bir koruma duvarı oluşturuyorlar ki içeri girmesin. Yani şeytan, esas çeşmeyi başından şey yapmak için. Dolayısıyla Kur’an’ı Kerim okunduğu zaman şeytan kaçmıyor. Ondan dolayı Kur’an’a başlamadan önce “euzubillahimineşşeytanirracim” dememiz emrediliyor. Evet.
Katılımcı: İkinci hadisimiz Abdurrahman Bin Avf hadisidir. O da Peygamberimiz’den şu sözü işittiğini söylüyor.
Ben az önce şunu, Yahya’nın dediğini de tamamlayalım. Çünkü vatandaşlar arasında bu konuda çok ciddi sıkıntılar oluyor. Bazıları diyor ki, yav böyle namaz olmaz diyor. Namaza başladım mı her türlü şeytanlık aklıma geliyor diye. E tabii şeytan vazifeye başlıyor. Sen onunla ilgilenmeyeceksin. Yani afedersiniz, it ürür kervan yürür demeniz gerekir. Yani şeytanı susturmak mümkün değil. Ne zaman şey yaparsınız? İlgilenmezseniz azalır. İlgilenirseniz, sürekli sizi meşgul etmeye çalışır.
Yahya Şenol: Buhari’de onunla ilgili özel bir bab vardı. Namazda akla bazı düşüncelerin gelmesi diye. İşte ilk şeyle başlamış, Hz. Ömer’in bir sözüyle. O demiş, ohoo ben namazdayken ne ordular düzenliyorum, ne ordular dağıtıyorum. Yani namazda hep böyle şeyler aklıma geliyor.
İyi de Peygamberimiz de unutuyor.
Yahya Şenol: Hemen altında da hadis olarak, Peygamberimiz’in hani o namazdayken aklına evde bazı altınların bulunduğu falan geliyor. Namazdan sonra gidiyor, hemen dağıtıyor, falan. Yani bunlar normal şeyler.
Normal, olur bu tip şeyler. Yani bunu büyütmemek lazım.
Katılımcı: Bundan kurtulmanın yolu, o zaman Kur’an ayetlerini düşüne düşüne okumak biraz daha kurtuluş sayılır.
Yani şeytandan kurtulamayacağını bileceksin ama kurtulmanın yolu hiç ilgilenmemektir. Ama o da öyle şeyler aklına getirir ki ilgilenmemen mümkün değil. Evet, pekiyi devam et.
Katılımcı: Abdurrahman Bin Avf hadisidir. O da diyor ki: “İza seha ehadikum fi salatihi felem yecri vahideten sallahun teyni felyem ye ala vahideten.”
Peygamberimiz (s.a.v.)’in şu sözünü Abdurrahman İbni Avf rivayet ediyor: “Sizden biriniz namazında sehvederse.” Bir rekat mı kıldım, iki rekat mı kıldım bilmiyorum? Hani unutsa aklına gelir bir rekat kıldım diye. Ama sehiv, çünkü daha farklı bir şey oluyor. Bir rekat mı, iki rekat mı kıldım, onu bilemiyor. Hangisi olduğuna dair bir kanaat hasıl olmuyor. O zaman diyor, “bir rekat kabul etsin, bir rekat daha kılsın.”
Katılımcı: daha sonra hadisin devamında, işte iki ile üç arasında ya da üç ile dört arasında eğer şüpheye düşerse onu da yine az olana bina etmesi gerektiğini söyledikten sonra en sonunda diyor ki: “Veli yescüt secdeteyni kable enyusellime.”
Tamam. Demek ki bir insan bir rekat mı kıldım, iki rekat mı kıldım diye karar veremiyor. O zaman bir rekat kesin olduğuna göre bir rekat daha kılarsın. İki mi kıldım, üç mü kıldım, karar veremiyorsan iki kesin olduğu için iki daha kılarsın. Üç mü kıldım, dört mü kıldım diye karar veremiyorsan, üç kesin olduğu için bir daha kılarsın. Bunların hepsinin sonunda ne yaparsın? İki tane secde yaparsın. Selamdan önce, ettehiyyatüyü okur, selam vermeden sadece iki secde yaparsın. Dolayısıyla dikkat ederseniz bizim Hanefi mezhebinde yapılan şeyde, iki kere tahiyyat, iki kere selam var. Ama bu hadislerde ifade edilen, yani sahih hadislerde ifade edilenlerde, sadece bir kere tahiyyat var, bir kere selam var, selamdan önce iki tane secde. İki secde yapıyorsunuz ve namazı bitiriyorsunuz.
Katılımcı: İbni Mace’de geçiyor, Ahmet Bin Hanbel’in Müsned’inde geçiyor.
Abdurrahman İbni Avf hadisi mi?
Evet.
Tabii, çok sahih bir hadis yani.
Katılımcı: Ondan sonra Ebu Said El Hudri hadisi vardır. Yine aynı şekilde Abdurrahman İbni Avf hadisine benziyor. Orada da diyor ki: “İza salla ehadukum felem yedri kem salla fel yescüt secdeteyni ve huve carisun.”
“Bir insan namaz kıl da kaç rekat kıldığını bilmiyorsa oturduğu yerde iki secde yapsın.” Bu biraz eksik tabii, öbürü daha.
Katılımcı: Bu söz de Peygamberimiz’e sorulan şu soru üzerine Peygamberimiz’in söylediği rivayet ediliyor. Ya işte ey Eba Said birimiz namazda her hangi bir sehiv yaparsa ne yapması gerekiyor diye soru sorduğunda o da Peygamberimiz’in bu sözünü aktarıyor.
Bu biraz zayıf. Yani o Abdurrahman İbni Avf hadisi daha şey. Yani manası eksik bu hadisin. Abdurrahman İbni Avf hadisi şey yapıyor, bu konuyu tam anlatıyor. Ondan sonra diğer üçüncü hadis?
Katılımcı: Üçüncü hadis ise İbni Mesud hadisidir. O da şu şekilde: “Enne nebiyye sallallahi aleyhi vessellem, salla zühre hamsa, felemma salla magile lehu ezide fissalatihi gale vemazaka galu salleyte hamsa, fecide secdeteyni.”
Evet, Peygamberimiz (s.a.v.) Abdullah İbni Mesud hadisinde diyor ki, namaz kılmış beşinci, beş rekat öğlen namazında. Öğlen mi?
Katılımcı: Öğlen. Rivayetlerde öğle olduğu geçiyor.
Burada ha, doğru zuhur kelimesi geçiyor. Öğlen namazını beş rekat olarak kılmış, selam verildiği zaman demişler ki, namazın sayısı mı arttı? Peygamberimiz de demiş ki ne oluyor yani? Beş rekat kıldın demişler. Haa öyle mi? Hemen iki secde yapmış.
Yahya Şenol: Normalde mezhep görüşüne göre ne yapması lazım yani?
Hanefi mezhebine göre yapılacak olan şu: Beş rekat kıldıysa, bakar, dördüncü rekatta tahiyyatına oturmuşsa bir rekat daha kılar. Altıya tamamlar ve namazını bitirir.
Yahya Şenol: Ne olmuş oluyor namaz o zaman? Dört artı iki, farz artı nafile mi?
Farz artı nafile olmuş oluyor. Şimdi ama dördüncü rekatta oturmamışsa, namazı beşinci rekatın secdesine kadar aklına gelirse oturuşa döner, oturur. Aklına gelmez de beşinci rekatın secdesini yaparsa namaz batıl olur. İşte burada namaz batıl olur şeyi, fetvası, bak bu hadise de uymuyor, dersin en başında okuduğumuz “rabbena la tüahızna in nesına ev ahta’na” ayetine de uymuyor. Çünkü o zaman o ayet ne diyor yani, hata eder unutursak, ikisini ifade eden kelime sehiv kelimesi. Allah bizi sorumlu tutarsa en fazla ne yapardı? Tekrar kıl namazını derdi, değil mi? Öyle demesi gerekirdi, başka yapılacak bir şey yok. Ama sorumlu tutmadığı için Cenabı Hak bizi, Peygamber Efendimiz tekrar kılmamış, hemen iki secde yapmış. Beşinci rekat, altıncı rekat da kılmamış.
Yahya Şenol: Yani şeye de, Haşim özellikle bakmıştı hani bu hadisin rivayetlerinde Peygamber Efendimiz’in oturduğuna veya oturmadığına dair hiç bir ayrıntı yok.
Katılımcı: Aslında evet.
Yahya Şenol: Beş kıldı diyor, yani nasıl beş kılabilir? Ya oturmuştur, ya oturmamıştır yani.
Katılımcı: Diyor ki, Hanefiler’in esas aldıkları bu hadisle çelişiyorlar kendileri. Hani altıya tamamlamakla dedikleri bu söz onların esas aldıkları hadisle çelişiyor. Çünkü hadiste dediğin gibi zuhur geçiyor sadece. Yani oturmuş mu, oturmamış mı, nasıl olmuş?
Hayır bu hadise bakarsanız, oturmamış. Oturmuş mu, oturmamış mı diye sormaya gerek yok. Oturmamış. Oturmuş olsaydı derdi ki, dörtde oturdu, beş rekatta kalktı derdi.
Katılımcı: O da doğru. Çünkü mesela bu Abdullah İbni Mesud hadisinde, ikinci rekatta oturmuyor. Orada açık açık söyleniyor yani ikinci rekata sadece…
Yahya Şenol: Ama işte namaza bir ilave mi geldi, sorması bana oturdu gibiyi çağrıştırıyor. Oturmasa kesin hata yaptığını anlayacaklar. Üç rekat üst üste oturmamış olacak.
Şimdi o senin aklına gelir de, şimdi beşinci rekattan sonra tahiyyatı okumuş mu?
Yahya Şenol: Oturmuş.
Mecburen oturmuş, selam vermiş. Dolayısıyle zam mı geldi meselesi, iki artı üç mü oldu?
Katılımcı: Akşam namazında iki artı bir olduğu gibi.
Yahya Şenol: Yok işte, üç rekatta oturulmayan hiç bir namaz yok ama başka.
Ama Peygamberimiz’den ilk defa öğreniyor müslümanlar. Daha önce bilgileri yok ki, herşeyi Peygamberimiz’den öğreniyorlar. Dolayısıyle ona sorulacak soru bizden her hangi birimize sorulacak sorudan farklı olur.
Katılımcı: Sonra Hanefiler hocam o itirazla ilgili şöyle bir tevile başvuruyorlar, diyorlar ki, hadiste salla zuhri ifadesi geçiyor. Zuhre baktığımızda nedir? Bu dört rekattır, bir namaz olmalı. O da yani kaidesiyle, teşehhüdüyle beraber bir namaz olmalı. Böyle bir yoruma kaçıyorlar.
Ama o yorum mümkün değil. Bak, o “salla zuhre erbaınen” şeyidir o. Öğle namazını dört rekat kıldı, “sümme atayta ileyha rekaten hamiseten” demesi gerekiyordu. Tamam mı? Yani öğlen namazı dört rekat kıldı sonra beşinci rekatı ilave etti demesi lazımdı. Ama burada öyle demiyor ki. Öğlen namazını beş rekat kıldı diyor. Öğlen namazını beş rekat kıldı deniyorsa, iki artı üçtür. Zahir budur. Öbürünü düşünürsen, aceba falan diye bir takım sorular sorarsın yani az önce senin dediğin gibi. Beş rekat kıldı diyor öğlen namazını. Onun için, oraya bir altıncı rekat da ilave etmediğine göre, sadece iki secde ile şey yaptığına göre Peygamberimiz’in bu tavrı dediğimiz gibi ayeti kerimenin bire bir hükmüne de uygun olan bir tavırdır. Hanefilerin o verdikleri fetvanın bir dayanağı yoktur. Evet yani o fetva beşinci rekatta secdeye varırsa ilk dört rekat gider, secdeye varmadan hatırlarsa oturur.
Yahya Şenol: Kalk.
Yok, tekrar kalkmaz.
Yahya Şenol: Hani gitmediyse secdeye.
Beş rekat kılmış olmadığı için. Ama dördüncü rekatta eğer oturdu da beşinci rekatın secdesine vardıysa bir rekat daha kılar derler. Bunlar onların tamamen kendi görüşlerine göre söyledikleri şeydir. Bir de şunu da söylerler, ibadet konuları Peygamberimiz’den nasıl duyulmuşsa öyle yapılır derler. Yani o kendi prensiplerine de aykırı.
Yahya Şenol: Şey yok, yani oturdu diye bir ibareyi bunlar bir yerlerden rivayet ediyor olmaları lazım. Sırf kendi kitaplarında da geçse.
Yok, öyle bir rivayet yok.
Katılımcı: Mebsut’a çok inceden inceye baktım, dedim belki öyle bir şey vardır? Öyle bir şey yok.
Öyle bir rivayet yok, evet yok. Yapmamışlar onu.
Katılımcı: İlginçtir bu İbni Mesud hadisi, Hanefilerin esas aldıkları hadis üç versiyonda rivayet edilmiştir. Birinci rivayet, “ve secde ve secdeteyni.” Mutlak bir şekilde rivayet edilmiştir. Beşinci rekatı kıldıktan sonra. İkinci yine Burari’de, Müslim’de geçen rivayettir. “Ve senari cüleyhi vestakbelel kıblete festecide secdeteyni sümme veselleme” diye geçiyor.
Evet zaten en enteresan rivayet de o. Peygamberimiz selam veriyor, kalkıyor ve şimdi biz az önce bir şeyi eksik bıraktık. Hanefilere göre bu hadiste olan olay namazın iptaline sebep.
Yahya Şenol: Konuşuyor çünkü yani.
Çünkü konuşuyor. Yani bu hadiste olan az önce söylediklerim aslında şeydi, bu hadise göre değildi o, hanefilerin kendi şeyine göreydi. Peygamberimiz namazını kılmış, ondan sonra beş rekat olarak kılmış, selam vermiş, kalkmış. Ayağa kalkmış da olabilir, olmamış da olabilir ama selam, namazı bitirmiş. Sonra Peygamber Efendimiz’e soru soruyorlar, namaz uzadı mı? O da diyor ki, ne oldu ki diyor. Beş rekat kıldın ya rasulallah diyor. Hayır sadece kendisi için değil soru soran için de aynı şey söz konusu, o da çünkü namazda. Hemen iki secde yapmış. Şimdi başka rivayetlerde de işte iki ayağını yan yana getirdi, secdeye vardı. İki ayağını yan yana getirdi ne oluyor? Demek ki rahat oturuyormuş.
Katılımcı: Büyük ihtimalle sırtı da kıbleye gelmiştir.
Yahya Şenol: Konuştuklarına göre.
Katılımcı: Yani insanlar toplaşmışlar bir yerde. Sadece yani bir temsilci falan göndermemişler, sen git bizim yerimize konuş, biz namazımızda bekleyelim, belki bir yanlışlık olmuştur.
Herkes bir biriyle konuşuyor yani, tabii. O zaman iki ayağını bir araya getirerek secdeye vardı, yani kıbleye doğru döndü, işte secde vaziyeti aldı ve secdeye vardı. Yani işte hanefilere göre burada namaz olmaz. Pekiyi namaz olmaz kanaatine nereden varıyorsunuz? Ve delil olarak da bu hadisi alıyorsunuz?
Yahya Şenol: Şey diyorlar mı acaba, daha sonra bu İslamın ilk dönemlerine aitti. Genellikle bu tip şeylerle tevil edilir bu.
Katılımcı: Yok, onunla ilgili şey diyorlar, bu namazı ilgilendiren, namazla ilgili sözler olduğundan, hani namazı tartışıyorlar, dünyevi bir durum değildir bu. Namazı tartışıyorlar, eksik mi oldu, tamam mı oldu, namazda bir fazlalık mı var?
Onu söylüyor mu hanefiler?
Katılımcı: Öyle yorumluyor yani alimler öyle yorumluyor.
Bu hanefilerin dışındakiler söylüyor onu. Ama hanefilerin öyle bir sözü var mı, bir bakar mısın?
Yahya Şenol: Hanefilerde konuşmanın ayrılmaması lazım.
Hanefilerde değil, hanefilerin dışındakiler onu söylüyor. Diyorlar ki, bu hadislerden şu anlaşılır. O aradaki konuşma namazla ilgiliyse demek ki namaz bozulmaz.
Yahya Şenol: Hanefilerin dışındakiler?
Hanefilerin dışındakiler bunu söylüyor. Ama ben hanefilerin böyle bir sözünü hatırlamıyorum. Yani bilmiyorum en azından yani şu anda.
Yahya Şenol: En akla geleni.
Söylememeleri gerektiğini biliyorum ama şu anda hatırlamıyorum. Şimdi baksın oraya.
Yahya Şenol: Bir de şey var bu arada, onu da bir söyleyeyim de.
Katılımcı: Bu rivayet, yani Peygamberimiz’in ayrıldığı kesin mi geçiyor?
Kesin, kesin, onda problem yok. Selam vermiş.
Katılımcı: Selam vermiş tamam, konuşmuş da orada kalkıp gittiği…
Kalkıp gittiği rivayeti var. Ama bu rivayette kalkıp gitme yok. O bulunduğu yerde, secde konumunda değil yani. Cemaate dönmüş, belli.
Yahya Şenol: “Vestakbelel kıble” diyor zaten. Sonra tekrar kıbleye dönüyor.
Sonra kıbleye dönüyor. Kıbleye dönüyor, yani göğsünü kıbleden çevirmiş.
Katılımcı: Yani selam verdiği belli. Selam verdikten sonra…
Zaten orada belli.
Katılımcı: Yani fiili olarak, insanların normal bir şeyde şey mi oldu hocam, bir rekat ziyede mi yapıldı bir rekat, noksanlaştırıldı mı namaz? Selam verdikten sonra normal sorulabilen şeyler. Yani dağılıp gitmeyi beklenecek bir şey değil.
Dağılıp gitme olayı da var. Daha ona gelmedik. Daha ona gelmedik. Şimdi bu olayda, millet bir birine şey yapıyor, Allah Allah, üç kıldık, iki kıldık, o ona, o ona. Peygamber Efendimiz’e soruyorlar.
Yahya Şenol: İşte konuştukları an bitiyor namaz.
Konuşuluyor. İşte göğsün kıbleden çevrilmesi, çeviriyor Peygamberimiz göğsünü kıbleden. Ve konuşuluyorlar, şöyle mi oldu, böyle mi oldu? Hanefilere göre bu durumda namaz bozulur. Pekiyi namazın bozulur olduğuna fetva verdiğiniz hadisten nasıl delil alarak o noktalara varıyorsunuz?
Katılımcı: Valla şunu delil alıyorlar, hocam.
Kimin bu?
Katılımcı: Bu, Subülüs Selam.
Subülüs Selam değil. Subülüs Selam’da onun yazdığını biliyorum. Onu değil, sen Mebsud’da böyle bir şey var mı? Asıl mesele o. Subülüs Selam diyor zaten onu. Diyor ki, şey olursa…
Katılımcı: Yok şey hanefilerin delil aldıkları şeyi de söylüyor. Neden namazın bozulduğunu söylüyor.
Ha, Sübülüs Selam’da mı, hanefiler adına mı söylüyor?
Katılımcı: Evet.
Bak bakalın ne diyor?
Katılımcı: Diyor ki, işte hanefiler namazda yanlışlıkla ya da cehaletle biri konuşursa namazı bozulur. Delil aldıkları şey işe, İbni Mesud ve Zeyd İbni Erkam’ın hadisidir. Orada Peygamberimiz diyor ki, namazda konuşmayın.
Ha tamam, analdım. Tamam işte bizim dediğimiz şey yapıyor. Yani hanefiler bu hadisi delil alırken de hadise uymamış oluyorlar. Onu söylemek istiyorum. Yani hanefiler, bakın bu hadiste yazan, şimdi o zaman ben hatırlamıyorum dediğim doğru çıktı. Çünkü o sözü hanefiler söyleyemez. Yapılan konuşma namazı düzeltmek içinse onu söyleyemezler. Hanefiler göğüs kıbleden çevirdiyse, konuştuysa namazı bozulur. Bu konuda şeyleri var. Pekiyi burada, hem bu Abdullah İbni Mesud hadisini delil alacaksınız. İşte beş rekat kılarsa bir rekat daha ilave eder diyeceksiniz. Hani burada öyle bir şey? Dördüncü rekatta efendim, tahiyyata oturmamışsa namazı bozulur diyeceksiniz. Hani bu hadisde o? Ondan sonra konuşursa namaz bozulur. Hani bu hadisde o? O zaman siz bu hadisi delil aldım demeyin, başka bir şey söyleyin.
Katılımcı: Bir de hocam, nesih iddia edenler de var. Diyorlar ki, bu İbni Mesud’un diğer hadisi de Zeyd İbni Erkam’ın hadisi bu konu bahsettiğimiz, okuduğumuz hadisi neshettiğini söyleyenler de var. Onun da temelsiz bir şey olduğu…
Orada çok temelsiz. Zaten bizdeki nesih konusu maalesef baştan aşağıya temelsizdir. Kur’an’ı Kerim’de anlatılan şekilde bir nesih yok. Sünnetin ayetle ilişkisi zaten kimsenin aklına bile gelmiyor. Az önce dersin başından beri söylediğimiz, “ya rabbi unutur hata yaparsak sorumlu tutma” meselesi hiç birisinin aklına bile geldiği yok. Öyle olunca da Peygamber Efendimiz’in hadisleri layıkıyla anlaşılamıyor. Evet.
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
Ama orada, orada sehiv olayı değil. Bu çok özel bir durum o. Namazda abdesti bozulur, gider abdestini alır, gelir. Ama o arada birisiyle konuşursa?
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
Sırf orası için, kıbleden göğsünü çevirebileceğini sırf o olay için diyor.
Yahya Şenol: “Malem yetekellem” diyor.
“Malem yetekellem, konuşmadığı sürece” diyor. Hatta mekanı terk etmediği sürece diye bir ifade vardı.
Yahya Şenol: İşte şey diyor hocam. “İza salla…”
Mesela caminin içerisinde abdest alırsa.
Yahya Şenol: Pekiyi, “İza salla ehadikum, fekae evrafe fi salatihi fel yeda yedeu ala femihi fel yukaddim melyem yusbit bişeyin min salatihi velyensalif velyetevadda vel yebni ala salatihi malem yetekellem.”
“Malem yetekellem.” Bu şey?
Yahya Şenol: konuşmadığı sürece, bu şey, Bedaide bu.
Hadis mi yoksa Bedai’nin ifadesi mi?
Yahya Şenol: Yani, anin nebiyyi diye vermiş. Yani hadis olarak vermiş Bedai bunu. Ennehu gale diye.
Yani Peygamberimiz’in söylediği. Konumuz o olmadığı için o tür hadislerin hepsini çıkarmak lazım konuyla alakalı. Orada diyor ki işte biriniz, istifra edecek durumda olursa ya da burnu kanarsa, dönsün gitsin abdest alsın gelsin diyor. Şimdi istifranın abdesti bozduğuna dair sahih bir rivayet olmadığını biz daha önce burada okumuştuk yani. Kanın da abdesti bozduğuna dair, ters söyledim. Yani afedersiniz kuşmanın abdesti bozduğuna dair, kanın abdesti bozduğuna dair hiç bir sahih rivayet yok. Sadece hanefi kitaplarında geçen ve ravisi de çoğu zaman belli olmayan, hadis diye geçen şeylerdir. Bu hakkında sahih bir hadis olmayan konuda diyor ki, işte birisi istifra eder ya da burnu kanarsa elini işte ağzına koysun, geçsin abdest alsın. Ne demektir? Bu abdesti bozulmuştur, gelsin. Yani bunun zaten hiç tutulacak tarafı yok yani bu rivayetin. Ama böyle bir görüş de var senin dediğin gibi. Yani abdesti bozulduğu kanaatine varsa gider abdest alır gelir ama o arada birisiyle konuşmazsa diyor.
Şimdi bu hadis onların, az önce Abdullah İbni Mesud hadisi, hanefilerin namazda sehiv ile ilgili söylediklerinin tamamına aykırı. Ama yine de biz bu hadisi delil aldık diyorlar.
Katılımcı: Hocam, o ayrımı nasıl yapıyorlar? Yani biraz dersimizin dışına çıkıyoruz da. Hani, yürümek namazı bozmuyor ama konuşmak bozuyor. Halbuki ikisi de namazda yasaklanmış şeylerdir.
İşte oradaki onu bozmaz meselesinde şu var. Demiş oluyorlar ki, bu ibadettir, burada kıyas olmaz. Peygamberimiz’in bu hadisi olduğu için böyle fetva vermiş oluyoruz, demiş oluyorlar. Ama ben de bu durumlarda bu ulemanın hepsine şunu söylüyorum: Kardeşim öyleyse biraz ilkeli olmanız gerekir. Bu ibadettir diyorsanız, Abdullah İbni Mesud hadisi de aynı şey. Orada da aynı şeyi söyleyin. Değil mi? Kaldı ki Abdullah İbni Mesud hadisi sahih, sizin o öbürü, hadis dediğiniz hadis kitaplarında olmayan bir şey. Evet.
Katılımcı: Dördüncü hadis hocam, bu Zülyedeyn hadisidir. Peygamberimiz’in işte namazı…
En ilginç olan da bu.
Katılımcı: Önemli yerini okuyacağım. Evet yine Ebu Hureyre rivayeti. “Salla nebiyyi vesellem el zuhre evle asra.” Bu rivayette, ikindi ya da öğle oldu, yani tereddüt ediyor rivayet eden kişi. “Fe gale lehu dünyezi essala ya rasulallah enakaset vekaren vesellem eshabihi ehakkun ma yegulu galu neam vesalli rekateyni uhreteyn sümme secdete secdeteyn.”
Tamam. Şimdi bu Zülyedeyn olayında Peygamberimiz (s.a.v.) öğlen ya da ikindi. Ki öğle olduğu daha başka rivayetlerde ifade ediliyor. Namazı iki rekat kılmış, selam vermiş. O burada yok ama diğer rivayetlerde işte geçmiş caminin ön tarafında elini ağaca, orada bir ağaca koymuş.
Katılımcı: Bir kütük, herhalde?
Bir kütüğe koymuş. Caminin içerisinden böyle, aceleci insanlar vardır. Onlar hızla dışarıya çıkmışlar. Namaz kısaldı, namaz kısaldı diye bağırmışlar birbirlerine. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer korkmuşlar Peygamber (s.a.v.)’e bir şey söylemekten. Aceba ne oldu diye yani bir şeye canı mı sıkıldı, falan. O Peygamberimiz’in kendisine Zülyedeyn lakabını taktığı kişi geliyor. Diyor ki: Ya rasulallah, unuttunuz mu, yoksa namaz mı kısaldı? Peygamberimiz diyor ki, hayır, unutmadım da, namaz da kısalmadı. Hayır diyor, iki rekat kıldınız. Etrafa soruyor. Evet iki rekat kıldınız deyince iki rekat daha kılıyor. İki rekat daha kıldığı zaman dışarıya çıkanlar da elbette ki içeri gelmiş Peygamberimiz’le iki rekat daha kılmışlar. Hatta onu da çağırmış olmaları lazım o insanları. Oradakilerin hepsi de kılıyor. Ve selamdan önce iki secde. Burada selamdan sonra iki secde olduğuna dair de rivayetler var bu konuda, iki şekilde.
Katılımcı: “Vesalli rekateyni uhreteyn sümme secdete secdeteyni.” Evet.
Burada selamdan sonra bir rivayet yok mu bu hadisle alakalı? Ben öyle hatırlıyorum.
Katılımcı: Var, doğru. Burada genel anlatılmıştır. “Sümme secdete secdeteyni.” Başka rivayetlerde ise selam verdi…
Bak, mesela burada ne diyor? “Fe salla.” Ha, o rekat, o beş.
Katılımcı: O Emra İbni Hasan hadisidir. Aslında bu Emra İbni Hasan hadisi ile Zülyedeyn hadisinin bir olduğunu söyleyenler de var. çok tartışmalı bir meseledir. Etrafında bayağı tartışmalar yapılmış. İkisinde de ortak noktaları şeydir yani o yapılan eksik namazı tamamlayıp daha sonra, selamdan sonra iki sehiv secdesi yaptığıdır.
Selamdan sonra iki sehiv secdesi yaptığı da var. Burada selamdan önce yaptığı da var değil mi? Burada yani selamdan sonra rivayet burada var.
Katılımcı: Evet.
Yani Peygamberimiz iki rekat namaz kılmış, Ettehiyyatüyü okuduktan sonra iki secde yapmış sonra selam vermiş. Ya da selam vermiş sonra iki secde yapmış. İki ayrı rivayet var. Burada dolayısıyla şimdi malikilerin, burada bir görüşleri farklılaşıyor. Malikilerin görüşlerini bir söyle burada.
Katılımcı: Malikiler şey diyorlar. Diyorlar ki eğer namazda eksiklikten dolayı yapılmışsa ayrı, fazlalıktan dolayı yapılmışsa ayrıdır.
Yani bir eksiklikten dolayı olmuşsa selam verdikten sonra da secde yapılır. Ama fazlalıktan dolayı olmuşsa…
Katılımcı: Zülyedeyn olayında olduğu gibi diyorlar ki burada tamam namazda bir eksiklik olmuştur. Onun için selamdan sonra sehiv secdesi yapılır.
Selamdan sonra sehiv secdesi olur diyorlar. Evet.
Mesela Abdullah İbni Muhiyn hadisi, o da tahiyyatı okumuyor.
Ona geleceğiz. Şimdi sen o cümleyi söyle karışmasın. Çünkü hepsini bir araya getirdiğimiz zaman dinleyicinin zihninde karışıklık oluyor. Şimdi diyor ki, namazda meydana gelen eksiklik sonradan ilave edilirse, malikiler. Önce selam verilir, sonra iki secde yapılır.
Katılımcı: Evet. Eğer eksiklikten dolayı yapılmışsa selamdan önce sehiv secdesi yapılır. Eğer fazlalıktan dolayı sehiv secdesi…
O ibareyi bir oku bakalım.
Katılımcı: “İnkane sucudu li noksani kane havlesselami.”
Yani secde namazdaki eksiklikten dolayı ise selamdan önce. O zaman ben az önce söylediğinin tam tersi oldu.
Katılımcı: Evet, mesela Abdullah İbni Muhiyn hadisini onun için söyledim. Orada tahiyyatı okumamıştır. Teşehhüdü okumadığı için, kaidei ulaya oturmadığı için burada bir eksiklik söz konusudur. Onun için selamdan önce sehiv secdesi yapar malikiler.
Ha o zaman benim dediğim doğru. Tamam zihnimde yanlış kalmamış.
Katılımcı: Eğer namazda fazlalık meydana gelmişse sehiv sonucu, o zaman selamdan sonra sehiv secdesi yapılır. O da işte Abdullah İbni Mesud hadisi. Peygamberimiz beş rekat kılmıştır. Bu durumda Zülyedeyn hadisi de malikilerin görüşlerine terstir. Ters düşüyor. Onun için ben bir ara tereddüt ettim. Hani o hadisi anlatırken, malikiler ne diyorlar dediğinizde. Çünkü orada da bir eksiklik mi var, fazlalık mı var tam net değildir. Şey, Zülyedeyn olayında. Bir de Emran İbni Hasan hadisinde de tam bir şeylik yoktur, bir netlik yoktur. Orada bir eksiklik mi sözkonusu, bir fazlalık mı söz konusu?
İşte o Zülyedeyn hadisinde her iki şekilde de rivayet var. Yani selamdan önce bir secde yaptığına dair bir rivayet var, selamdan sonra secde yaptığına dair de rivayet var.
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
Beş rekat kılsığına dair rivayet? Evet?
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
İki ayrı olay olmuş. Yani, bir defasında iki rekat kılıp selam vermiş, Peygamberimiz (s.a.v.). Demiş ki: Ya rasulallah, namaz mı kısaldı? İki rekat daha gelmiş kılmış ve namazın sonunda tahiyyatı okuduktan sonra iki secde yapıp selam vermiş. En güçlü rivayet bu. E bir de iki rekat daha kılmış, ettehiyyatüden sonra selam vermiş, sonra iki secde yapmış tekrar selam vermiş. Ondan sonra bu böyle. Bir de bu da başka bir olay, senin beş rekat. Beş rekattan sonra selam veriyor. Namaz uzadı mı diyorlar bu defa. Orada da yine selam verdi, iki secde yaptı değil mi?
Katılımcı: Evet. Zaten selam vermiş, o beş rekat kıldığında.
Ha tabii, zaten selam vermiş, sadece iki secde yapıyor orada. Başka bir şey yapmıyor. Sadece iki secde yapıyor o beş rekatta. Evet.
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
O zaten namazı bitirmiş. Sadece iki secde yapıyor, başka bir şey yapmıyor. Orada selam verme de yok. Sadece iki secde yapıyor.
Katılımcı: Bu beşinci hadis de hocam, şafilerin esas aldıkları İbni Muhayne hadisidir. Peygamberimiz (a.s.) adeyi ulaya oturmadan doğrudan kalkıyor ayağa ve geriye kalan iki rekatı tamamlıyor. Daha sonra insanlar onun selam vermesini beklerken, Peygamberimiz (a.s.) iki secde yapıp, selamdan önce, daha sonra selam veriyor.
Bu hadisin tamamı var mı burada?
Katılımcı: Yok hocam. Onu…
Sen özetini almışsın.
Katılımcı: Özetini aldım.
Yani, Peygamberimiz, şöyle yapıyor. Yine dört rekatlı bir namaz. Bu da öğlen namazı mıydı?
Katılımcı: Evet.
Şimdi, iki rekat kılıyor. İki rekattan sonra tahiyyata oturması lazım. Oturmamış, kalkmış. Cemaat da onunla beraber kalkmış. Kimsenin bir itirazı yok, ya yanlış yaptıysak diye. Bie şeyi yok. Sonra üçüncü ve dördüncü rekatları da kılmış. Sonra tahiyyatı okumuş, duaları okumuş. Herkes Peygamberimiz’in selam vermesini bekliyor, namazı bitirecek. Ama selam vermiyor, iki secde yapıyor, sonra selam veriyor. Şafiler hep böyle yapıyorlar. Yani şafilerin bu uygulaması, yani sehiv durumunda, ettehiyyat, allahümme salli barik okuduktan sonra iki secde yapıp selam verme uygulaması, bu hadislerin tamamındaki ortak nokta. Yani şafilerin uygulaması çok, en doğru uygulama o gözüküyor, hadislere baktığımız zaman. Tamamıyla uyuşuyor, hadislerin. Ettehiyyatüyü okuyorsunuz, allahümme salli bariği okuyorsunuz, sonra iki secde yapıyor, selam veriyorsunuz. Başka yaptığınız bir şey yok.
Hanefilerin uyguladığı bir şey var, uygulama var. İki kere tahiyyat okuma. Onların arasında selam verme ve iki secde yapma. Onunla ilgili rivayet vardı, Ebu Davud’da, Beyhaki’de, Ahmet Bin Hanbel’in Müsnedinde. Şimdi ona geldi herhalde sıra?
Katılımcı: Selman hadisi mi hocam?
Şimdi sıra ona geldi herhalde?
Katılımcı: Hocam siz bunu anlatırken, aklıma o geldi. Şimdi mesela, şafii, hanefi kaynakları dışındaki kaynaklara baktığımızda, bu hanefilerin görüşlerini anlatırken daha çok bu İbni Mesud hadisinden söz ediyorlar. Demek ki, çünkü orada çelişkiler var, onların mezhebiyle, esas aldıklarıyla, ilkeleriyle çelişiyor. Onun için hanefiler daha çok mesela hangi kaynağa bakarsanız bakın, sürekli çünkü Peygamberimiz secdede bağdis selami diyor. Ya da Selman hadisini sürekli delil alıyorlar. Selman hadisi de yani yine onların kaynaklarından bakacak olursak, çok zayıf bir hadis olduğu, mesela Nisburrai’de…
Zaten merfu olmadığı ifade ediliyor.
Katılımcı: Nisburrai, onun tam sayfasını da almışım. Nisburrai kitabında, sucudu selam bölümünde, cilt iki, sayfa 167. 129 numaralı hadis başlığı altında diyor ki, bu rivayet İsmail Bin Ayyaş kanalıyla rivayet edilmiştir. Ondan sonra Beyhaki, El Marife adlı kitabında yine aynı bilgileri veriyor ve bu insanın güçlü olmadığını, yani “tekarradi bihi veliyyil kavi” ifadesi geçiyor.
Zaten bu İsmail Bin Ayyaş üzerinde çok kunuşulmuş olan ravilerdendir. Onun ehli hicazdan yaptığı rivayetlerle ilgili galiba değil mi?
Katılımcı: Doğru.
Problem var. Şimdi problemli konulardaki rivayetlerin bir çoğunda bunun ismi geçer yani bu zatın ismi geçer. Evet o hadisin şeyine bir bakalım.
Katılımcı: Hangisi hocam?
Yani o hadisin metnine bir bakalım.
Katılımcı: Hadisi Selman mı? “Li kulli sehvin secdetani bağdes selami” diyor.
“Bağdes selam.” Bak, “teşehade, sümme selleme, sümme teşhede sümme selleme.”
Katılımcı: Ha, o mu? O teşehhüdle ilgili mi? Tamam hocam. Diyor ki: “Ennen nebiyye sallallahu aleyhi vesellem.”
Yine Selman hadisi değil mi?
Katılımcı: Yok, bu Selman hadisinde o detaylar yok.
Yahya Şenol: “Sehva li killi sehvin.”
Katılımcı: “Li kulli sehvin secdetani”dir Selman hadisi.
Pekiyi o hadis kimindi?
Katılımcı: Hocam, şu dosyayı açacak olursanız, teşhhüd dosyasını. Orada hemen girişde var. “Ennen nebiyye sallallahu aleyhi vesellem. Sahaf ve secde secdeteyni sümme teşhede sümme selleme.” Evet, Ebu Davud’da, Tirmizi’de geçiyor.
Tamam işte ben onu dedim. Tirmizi’de var, Ahmed Bin Hanbel’de var, Beyhaki’de var, bir çoklarında var. Ama merfu olmadığı, şeyde de var o hadis. Ben onu oradan okuyacaksın zannettim. Nasburrai’de de var. Burada hangi dosya demiştin?
Katılımcı: Hocam, teşehhüd. Teşehhüdün üçüncü.
Haaa, oldu.
Katılımcı: Bak, “Ennen nebiyye sallallahu aleyhi vesellem. Sahaf ve secde secdeteyni sümme teşhede sümme selleme.”
Tamam. Yani Peygamberimiz (s.a.v.) yanıldı, iki secde yaptı. Sonra teşehhüdde bulundu sonra da selam verdi. Ebu Davut, Tirmizi var. Bu “sümme teşehhede”nin şaz bir ziyade olduğu ifade ediliyor.
Katılımcı: Bir çok alim bu hadisi zayıf olarak görmüştür. Mesela, İbni Hacer.
Yok, bunu zaten kuvvetli gören kimse yok, benim bildiğim kadarıyla yani bunu hiç kimse güçlü görmüyor. Hanefiler bu hadisi güçlü olmadığı için bu hadisi mantıki bir takım şeylerle güçlendirmeye çalışıyorlar hanefiler. Mesela şeyde Bedaüs Senai’de o ibaredeler var, onu ben söyleyince sen bulmuştun onu, o ibareleri, ondan okuyalım, Bedaüs Senai’den.
Katılımcı: Hangi bölümden, tam olarak?
Yani bu neden teşehhüdden sonra, teşehhüdde bulunuyor, selam veriyor, tekrar teşehhüdde bulunuyor?
Katılımcı: Bu hadise dayandırıyorlar.
Ya, orada bir mantıklı yorum vardı. Ben sana onu bir bul da şey yapalım demiştim. Orada bir mantıklı yorum yapıyorlar. Diyorlar ki, evet şimdi orada hata yaparım diye diyorlar ki kısmını şey yapmayalım. Sen kitabı getireceksin diye şey yapmadım. Mebsud değil, Mebsud değil. Sen o bölümü aç bakayım, ben bulurum inşallah. Kaçıncı sayfa? Bedaüs Senai, Mebsud değil.
Katılımcı: Bedaüs Senai, doğru, yüz yetmiş iki.
Tamam bu konuyla alakalı bir şeyler var. Bir yorumları var. Hanefilerin görüşlerini oradan okursan mesele bitmiş olur.
Neyse ondan hiç bahsetmeyelim o zaman. Burada esas şey olan husus şu, sonuçta hanefiler diyor ki, yani bu şeyde, yani onu sen hatırlarsın. Baştan da söylemiştik, burada var. Şu anda ben sen işaret ettin diye işaretlemedim. Fazla zaman almasın diye buradan şey yapayım.
Şeyler hanefiler diyorlar ki: Yani sehivde bulunanlar, namaz kılarken sehivde bulunanlar hadislerde rivayet edilenlerin hepsini yapabilirler diyor. Yani illa bizim yaptığımız gibi yapmaları gerekmez.
Katılımcı: Şöyle diyorlar: “Vel hilafı fil uvveliyyeti.”
Hah, hangisi tercih edilir, mesele orada. Biz şeyi tercih ediyoruz demiş oluyorlar. Eğer bir insan yanılmışsa namazında ettehiyyatüyü okuduktan sonra iki selam verir, sonra tekrar ettehiyyatüyü okur, diğer duaları okur, tekrar selam verir. Yani bir yanlış, yanlış söyledim. Eksik söyledim, yanlış değil de eksik söyledim. Mesela namazda yanıldık, ettehiyyatüyü okuduktan sonra bir tarafa ya da iki tarafa selam verilir, iki secde yapılır, kalkılır, tekrara ettehiyyatü okunur, sali barik ve namaz bitirilir selamla. Biz bunu tercih ediyoruz diyorlar. Onun da sebeplerini, bir takım mantıki sebeplerini söylüyorlar ama şimdi bunu, ben işaretlemiştim şeyde de, bilgisayarda var da bu kitapta işaretlemediğim için bulması zaman alabilir. Şimdi ben anlatırım, bakarsın ki küçük bir cümleyi yanlış da söylesen olmaz. Şimdi ondan sonra biz bunu tercih ediyoruz diyor hanefiler. Ama birisi tutar da, namazda yanıldı, ettehiyyatüyü okudu, allahümme salli barik okudu, iki kere secde yaptı ve selam verdi. Sadece iki secde yaptı selam verdi. Olur diyor, bunun olmaz sebebi yok. Ya da selam verdi, sonra iki secde yaptı, tekrar selam verdi. Bu da olur diyor. Bu da olur diyor. Yani o hadislerde geçenlerin hepsi de olur diyor.
Katılımcı: Aslında genel yaklaşım şudur, yani. Tüm hadis kaynaklarında o vardır yani. Bu şerh, hadis kitapları üzerine yapılmış şerhlerde: Her hangi bir tercih yapmaya gerek yoktur, yani nesih edildi ya da nesih oldu iddiasında bulunmak da doğru değildir. İki şekilde de yapılmıştır. Hangisini yaparsanız, olur.
Evet.
Katılımcı: Bu Fethul Kadir’de geçiyor. Ondan sonra Mebsud’da da geçiyor, Mutakal Enu’da da geçiyor.
Evet, böylece meseleyi bitirdik. İlavede bulunmak isteyenler var mı?
Yahya Şenol: Şey, rivayeti var mı? Bu Peygamber Efendimiz cemaate namaz kıldırıyor, sonra onlar diyor ki, kalktı iki secde yaptı, hatadan dolayı. Niye, beraber yapmıyorlar mı?
Katılımcı: Anlatıyorlar, yok. Beraber yapıyorlar. Mesela İbnu Muhayne hadisinde çok net bir şekilde.
Yahya Şenol: Sadece Peygamberimiz mi yapıyor sehiv secdesini?
Katılımcı: Yok, beraber.
Yahya Şenol: O yaptı diyorlar biz yaptık demiyorlar ama?
Sen sorunu tekrarla?
Yahya Şenol: Sehiv secdesini, yani yanlışlığı Peygamber Efendimiz imamken yapıyor.
Tamam.
Yahya Şenol: Bunlar ama, Peygamberimiz kalktı, ister selam verince, ister selamdan önce iki secde yaptı geçti diye anlatıyorlar. Yaptık, ettik diye?
Yok, yaptık, ettik demesine gerek yok şimdi. Onlar Peygamber Efendimiz’e uydukları için.
Yahya Şenol: Yani var mı öyle bir rivayet? Belki yapmamışlardır.
Katılımcı: Var. Abdullah İbni Muhayne hadisinde, o teşehhüde oturmadı, birinci kaideye oturmadı hadisinde açık açık cemaatle birlikte secde ettik ya da secde ettiler diye geçiyor. Bir de hocam şuna da önce değinecek olursak daha açık belli olur. Hanefiler o selamdan önce secde, sehiv secdesi yapıldığı rivayetlerini inkar etmiyorlar. Doğruluğunu da kabul ediyorlar. Diyorlar ki, bu konuyla ilgili gelen rivayetler bir biriyle çeliştiğinden biz Peygamberimiz’in amelini esas almıyoruz, belki sözünü esas alıyoruz. O sözü dediği de Selman hadisidir.
A bak biz o söz üzerinde durmadık ya. Onu atladık, o eksik kaldı. Sen o hadisi şerifi bir okusana.
Katılımcı: “Li kulli sehvin secdatani bağdes selami.” Bu hanefilerin temel hadisidir.
Yani, “her yanılgı için selamdan sonra iki secde vardır.”
Katılımcı: İki secde vardır. Bu hadisi esas alıp diğer bu Peygamberimiz’in yani efaliyle ilgili rivayetlerin bir biriyle çeliştiğinden biz onları ne tercih edebiliyoruz, ne de ihmal edebiliyoruz. En iyisi biz onları tartışmanın dışında bırakalım.
Yahya Şenol: Ama hanefilikte her yanılgı için gerekmiyor ki sehiv secdesi. Nasıl delil alabiliriz?
Katılımcı: Aslında onu öyle anlamıyorlar. Tam son bölümünü anlıyorlar. “Bağdes selami” onlar için önemli oluyor.
Yahya Şenol: Yoksa “külli sehvin” değil yani. Sünneti terk ederse sehiv secdesi gerekmiyor.
Ya zaten namazın şurası sünnettir, şurası vaciptir, bu ayrımın da çok sağlam bir şeyi yok.
Yahya Şenol: Yani işte o rüku veya sücuttaki tesbihleri adam okumasa, unutsa veya yerlerini değiştirse.
Katılımcı: Aslında o var Mebsud’da. Diyor ki, kıyasen Peygamberimiz’in yaptığı tüm sehivler hep efalle ilgilidir. Yani sözlerle ilgili değildir. E pekiyi nasıl oluyor da diyelim, tahiyyatın yerinde fatihayı okudu yanlışlıkla. Buna sehiv gerekir mi? Kıyasen gerekmez diyor ama istihsanen gerekir.
Halbuki bunlar hepsi de der ki, şeyde kıyas geçerli değildir derler. İbadetlerde istihsan hiç geçerli olmaması lazım. Yaparlar tabii onlar.
Yahya Şenol: Yani kaç durumda şimdi sehiv secdesi gerekiyor namazda? Madde halinde söylersek.
Katılımcı: Şöyle sıralayabiliriz. Bir, yani Peygamberimiz’in uygulamalarında. Mesela zahiriler diyorlar ki, Peygamberimiz’in yaptığı sehivler dışında hiç bir şekilde sehiv gerekmez.
Yahya Şenol: Yani?
Katılımcı: Çünkü bir, tahiyyatı okumamış. Abdullah İbni Muhayne hadisi.
Yahya Şenol: Tahiyyatı okumamış değil, ikinci rekatta oturmamış.
Katılımcı: Tabii.
Tahiyyatı okumamış dediğin zaman zaten o akla gelir. Yani ikinci rekatta oturmamış.
Katılımcı: Oturmamıştır.
Üçüncü rekata kalkmış.
Katılımcı: Evet üçüncü rekata kalmıştır, ondan sonra…
İkincisi dördüncü rekata oturmamış, beşinci rekata kalkmış.
Katılımcı: O oturmayı eklemesek. Bilmiyoruz orayı hani? Beş rekat.
Bu o demektir zaten, açıktır yani. Beş rekat kılmış, evet?
Yahya Şenol: Yani bir eksik kılmış, bir fazla kılmış, bir oturmamış ilk teşehhüdde, üç.
Bir de iki rekatta selam vermiş.
Katılımcı: Eksik kılmıştır, fazla kılmıştır. Ondan sonra şura hadisi vardır.
Yahya Şenol: İlk teşehhüde oturmamış.
Katılımcı: O eksiktir, işte. O eksiktir.
Yahya Şenol: Yok, yok, rekatında eksik kılmış. Yani dördü iki kılmış bir.
Katılımcı: Doğru.
Yahya Şenol: Dördü beş kılmış, iki. İlk teşehhüdde oturmamış, üç.
Katılımcı: Ondan sonra biriniz eğer sehvederse.
Yahya Şenol: Namzı karıştırırsanız diye bir hadis var.
Katılımcı: Evet, odur.
Yahya Şenol: Üç mü kıldım, dört mü kıldım, az mı kıldım, çok mu kıldım?
Katılımcı: Bir eksiklikten dolayı, bir mesela teşehhüde oturmaması, tahiyyata, kaideye oturmaması. İki, namazı üç kılıp ya da iki kılıp daha sonra tamamlaması. Üç ise namazı beş rekat kılmış olması. Üç tane örneğimiz var.
Böylesine zahiriler diyor ki, bunların dışında sehiv secdesi olmaz. O zaman o sizden biriniz yanılırsa hadisini kabul etmiyorlar, öyle mi?
Katılımcı: Yanılmak sadec bu gruptur. Dışında olmaz gibi bir şey.
Onu hatırlamıyorsun. Neyse bakarsın, bize söylersin. Pekiyi, tamam mı bu mesele?
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
Yahya Şenol: İşte karıştırma hali de var yani.
Katılımcı: Bir de şu var mesela.
İyi de karıştırma ile ilgili hadisi de zayıf görmeleri lazım. Şeylerin ki.
Katılımcı: Bu durumda ancak.
Zahirilerin yani, zahiriler açısından yapıyoruz.
Katılımcı: Bir de hocam, şöyle bir problem var hani ben namazda şüpheye düştüm ve ondan sonra kesin kanaat getirdim ki ben üç rekat kılmışım. Bu durumda hani neden gereklidir bu sehiv?
Ha evet, bak o eksik kaldı, doğru.
Katılımcı: Ben namazda bir ara şüphelendim yani ben üç rekat mı kıldım, dört rekat mı kıldım? Sonra dedim ki, he ya ben şöyle şöyle oldu, üç rekat kılmışımdır diye kesin bir kanaata sahip.
Hemen bir rekat daha kalktım, kıldım.
Katılımcı: Kıldım yani bu durumda o şüphe normal. Evet gerekir. Şüpheye düştünüz mü şöyle yapın diyor.
Peygamberimiz diyor ya orada eğer eksikse o tamamlanmış olur, yoksa şeytana bir, şeytanın burnu sürtülmüş olur.
Katılımcı: Galiba orada uzun bir zaman meşguliyet var.
Tabii, tabii orada hanefiler diyor ki, işte bir rükun eda edecek kadar düşünürse.
Katılımcı: Evet.
Yahya şenol: Pekiyi hani şeyin, geciktirmelerden dolayı?
Katılımcı: Hangi?
Yahya Şenol: Hani mesela hanefiler diyor ki, birinci teşehhüdde otururken tahiyyattan sonra yanılarak salli bariği okuyup sonra kalkarsa yine şey gerekir farzı geciktirdiği için diyor.
Kıyamı geciktirdiği için.
Yahya Şenol: Üçüncü kıyamı geciktirdiği için şey gerekir, sehiv secdesi gerekir diye.
Katılımcı: İşte bu tür söler zahirileri buna sevketmiştir. Bunun dışında hiç bir şey…
Seha fiiline her halde onu katıyorlar. Onu kıyasla ya da hadisi şerifin delaletiyle o Sevban hadisinin şeyi.
Katılımcı: Bir de hanefiler şununla övünürler, tüm kaynaklarında vardır bunlar. İşte İmam Malik’le tartışmış yanılmıyorsam İmam Muhammed ya da Ebu Yusuf, ikisinden biri halifenin yanında. İmam Malik işte diyor ki eksiklikten dolayı olursa selamdan önce, fazlalıkdan dolayı olursa selamdan sonradır. Diyor ki işte pekiyi bir adam namazda hem fazlalık hem de eksiklik yaparsa yani iki durumda da sehve düşerse ne yapması gerekiyor? Öyle kendilerini haklı çıkartmak için.
Yahya Şenol: Bir de o “li külli sehvin secdeteyn” hadisinden yola çıkarak her bir hata için ayrı iki sevde diyen var mıydı?
Katılımcı: Yok, hiç öyle anlamıyorlar. “Li külli sehvin secdeteyn.” Yani namazda ne kadar hata yaparsan yap selamdan sonra iki secde yaparsın.
Katılımcı: Bazıları şey diyor hocam, Mebsud’da “fe inseha ankura etteşehhüdü fil kadetil ula ve tektiratileydi ev kunutu bitli ve fil kıyasila yescüdül li sehvi.”
Katılımcı: Tamam, çünkü akvaldır, ekval değildir.
Kıyasda böyle ama istihsanı?
Katılımcı: İstihsan gereği, çünkü namazda bir bozukluk ortaya çıkıyor.
Katılımcı: Bunlar sünnettir diyor çünkü hocam.
Hangisi sünnet?
Katılımcı: İlginçtir, orada sünnet diyor. Ben…
Yahya Şenol: Eskar sünnettir diyor, eskar.
Katılımcı: “El haze kane mebnessalati alel efali dunel eskari.”
Yahya Şenol: “Ve sucudus sehefi ve ule fie rasullullah sallalahu aleyhi vessellem, on ali zalike anhum illa fil efal.”
Bir dakika! Birinci rekatta ettehiyyatüyü okumak sünnet mi diyor orada?
Katılımcı: Öyle diyor, sünnet diyor.
Yahya Şenol: “Fein seha an kıraatit teşehhüdü fil kadetil ula.” “Fein seha an kıraatit teşehhüdü fil kadetil ula” ne demek oluyor?
Orada oturdu, başka bir şey okudu o zaman yerine.
Yahya şenol: “Fein seha an kıraatiti.”
“Ve kara mekanehu…”
Yahya Şenol: “Ve tekbiratil ayet el kunutu vitri ve fil kıyasi la yescüdü fil sehve.”
Tamam.
Yahya şenol: “Ve enne hazihil ezkar sünnetun fe bi terki ela mekkenu kesiru noksanun fis salati.”
Tamam.
Yahya şenol: “Kema iza terakes sena vetteavuz ve ala kane mebnessalate alel efali minel ezkar.”
Devam et. Burada mutlaka başka bir şey söylüyor.
Yahya Şenol: Sonra “vechul istihsan enne hazihis sunne tudafu ila cemiah salati.”
Gördün mü? Hah.
Yahya Şenol: “Ve Kalu tekbiratil iydi ve kunutil vitri ve teşehhüdüs salati fe bi terkiha yetemekkenu noksanu ve tagayyirus salati.”
İşte istihsana burada şey yapar diyor.
Yahya Şenol: Gerekir diyor.
Gerekir diyor. Orada bırakmaz onu, bıraksa! Evet pekiyi, mesele bitti galiba. Ben şimdi gelen soruların cevabını vermeye çalışayım.
Mehmet Türkmen sormuş. Diyor ki, grip hastası gibi bulaşıcı bir hastanın cuma namazına gitmesi doğru mudur? Evet, Mehmet bey grip olmuştu geçende, telefon açtığında. Allah şifalar versin.
Yani namaza gitmemesi uygun olur. Çünkü bir Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadisi var. Hani, sizden biriniz soğan ya da sarımsak yerse gelmesin diye, başkalarını rahatsız edecek. Gribin yapacağı rahatsızlık soğan, sarımsak yemekten daha fazla.
Katılımcı: Ve onlara bulaştırma imkanı var.
Bulaştırma ihtimali yüksektir. Ondan sonra, ha bu üçüncü. Bir de cuma namazının yerine geçecek bir namaz var, öğle namazını kılar.
Hakan Çerçi sormuş. Ha burada şunu da ifade edelim. Aişe validemizden gelen, Buhari hadisi değil mi o şey, tarlalarda…
Yahya Şenol: Nöbetleşe gelirler mi diye var herhalde?
Öyle hatırlıyorum yani. Cuma namazına, Medine’nin hemen yakınında taralalar ki yani bundan bir kaç sene öncesine kadar vardı. Şimdi oralar işte hep ev oldu, otel oldu. O tarlalarda çalışanlar, nöbetleşe geliyorlar yani birisi geliyor, bir birisi geliyor. Çünkü tarlayı da bırakamıyorlar, camiyi de bırakamıyorlar. Dolayısıyla yani cuma namazı beş vakit namaz gibi değil. Beş vakit namaz mutlaka kılınması gereken bir namazdır. Ama cuma namazını herkesin kılması gerekmez. Yani o “esteuzubillah, iza nu diyelissalate min yevmil cum’ati fesav.” (Cuma 62/9). Cuma günü namaz için çağrı olacak, koşacaksınız ve alışverişi bırakacaksınız. Bu ne demektir? Ortam da farklı olacak, çağrı yapılacak ve gidip namaz kılınacak. Ondan sonra “vezerul bey’ zalikum hayrul lekum.” Bu sizin için hayırlıdır ifadesi var. Şimdi bütün bunlar diğer namazlar gibi değil. Ama diğer namazlarda diyor ki Allah, “akımissalati li dulukiş şemsi iza ğasakilleyl.” (İsra 17/78). Onu mutlaka kıl diyor, öyle hayırlıdır, mayırlıdır diye bir ifade yok. Kılacaksın. Ama cuma namazının özel bir durumu var. Bu özel durumumdan dolayı cuma namazına öteden beri giden var. Mesela kadınların hizmetçilerin gitmediğine dair rivayetler vardır. Ama bunların öğle namazını kılmamaları söz konusu olamaz.
Yahya Şenol: Bir de şey diyorlar hocam bununla alakalı. Cuma günü erkekler camiden çıkıncaya kadar kadınlar öğle namazını kılamaz diye. Çok yaygın.
Şimdi onu şundan dolayı diyorlar yani ama bu hanefiler için bir kere tutarsız bir fetva da. Orada ifade şudur. Onu kitaplarda demz, mutlaka halk arasında söylüyorlardır. Kitaplarda öyle bir şey yok. Kitaplarda olan şu: Cuma günü hasta olan, hapiste olan, işte bir engeli, manisi olan bir kişi camide cemaat namazı bitirinceye kadar öğle namazını kılarsa mekruh olur. Şundan dolayı: Çünkü her an kişinin cumaya gitme fırsatı, yani mazereti kalkıp cumaya gitme imkanı doğabilir.
Yahya Şenol: Ama kadın için öyle bir durum yok. Onlar için zaten farz değil diyor.
Tabii, kadın için farz değildir diyor. Hasta için, hastanın iyileşme durumu olur da, mesela kötürüm için, kör için.
Katılımcı: Ama kadın için de sonra kılın demelerinde aslında cuma farzı…
Yok yine o kitaplarda söylemiyor, onu halk söylüyor. Halk söylüyormuş onu. Evet.
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
Ya onu, evet onu karıştırmış olabilirler.
Katılımcı: Anlaşılmıyor.
Şimdi bu soruda ben sana şunu sorayım. Adam soğan, sarımsak yedi.
Yahya Şenol: Gitmedi camiye, ne oldu?
Hangi camiye gidecek? Soğan, sarımsak yiyenlerin mi camisine gidecek? Ya gitmeyecek yani.
Evet, Hakan Çerçi sormuş, İstanbul’dan. “Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip insanların Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce rabbini överek tesbih et, ondan bağışlama dile. Çünkü o tevbeleri daima kabul edendir.” Nasr Suresinde geçen “Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce” sözü ne anlama gelmektedir?
Şimdi bu sure, şeyden, Hudeybiye Antlaşmasından dönerken inmişti galiba. Ynalış mı hatırlıyorum?
Yahya Şenol: Son inen surelerden olduğunu da söylüyorlar. Mekke’nin fethinden sonra.
Ha, Mekke’nin fethinden sonra evet, Hudeybiye’den değil. Mekke’nin fethinden sonra iniyor. Bu sureyi duyunca Ebubekir (r.a.) ağlıyor. Ve başkaları da seviniyor. Sevinenler iyi herkes müslüman olacak diye seviniyor, Hz. Ebubekir de artık Peygamberimiz’in işi bitti demek ki.
Yahya Şenol: Görevi bitti.
Görevi bittiyse vefat edecek diyor yani. Dolayısıyla burada Allah’ın yardımı gelir, fetih de müesser olursa, fetih kelimesini kullandığımız zaman biz hemen şeyi aklımıza getiriyoruz. Bir ülkeyi zaptetmek. Zaptetmek değil aslında. Fetih bir yeri İslam’a açmaktır. Çünkü kendilerini İslam’a kapatmış oluyorlar ya. Mesela Mekke’nin İslam’a açıldığını, inancın önündeki engellerin kalktığını düşünün. Fetih bu. İnancın önündeki engellerin kalkması, insanların müslüman olması değil. Ya da bir ülkenin zaptedilmesi, müslümanların hakimiyetine geçmesi değil. İslam’a açılması. Bu olduğu zaman, bir de insanların akın akın İslam’a girdiğini gördüğün zaman. O zaman Cenabı Hak’kı tesbih et ve Allah’tan af dile. Yani şımarma demiş oluyor Peygamberimiz (s.a.v.)’e. Ey ya, başardık, işte bu değil yani. Yarabbi beni affeyle de, yine kulluğuna devam et demiş oluyor. Ama buradaki mealde sanki farklılık mı var ya?
Katılımcı: Zafer günü mü?
“Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip, nasrullahi vel feth.” Ha fethe zafer günü demiş demek ki. “İnsanların dinine akın akın girdiğini görünce rabbiniş överek tesbih et, ondan bağışlanma dile.” Allah’ın dinine akın akın girdiklerini görünce meselesi yani bundan sonra şımarma. Bu işi ben başardım falan deme. Sen yine kul olduğunu unutma diyor. Rabbine ibadetini yap ve hatalarından dolayı Allah’tan af dile. Evet, bakalım biz nasıl meal vermişiz bir de onu okuyayım da. “Allah’ın yardımı gelip önün açıldığında, insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, her şeyi güzel yaptığından dolayı yine rabbine yönel ve bağışlanma dile. Çünkü o kendine yönelenleri kabul eder.” Evet.
Katılımcı: Bir soru var.
Yeni mi, yeni bir soru haa. Yav bu Alay Atiye çok ciddi bir takipçi yani Allah yardımcısı olsun. Gerçekten insanın hoşuna gidiyor. Cenabı Hak kardeşimizin aşkını, şevkini artırsın, ne güzel yani.
Katılımcı: Veli abinin hemşerisi.
Ha, şeyli azeri değil mi? Ha tamam, zaten isim öyle gözüküyor. Hocam namazda bir sureyi yanlış okuyunca, yani bazı ayetler unutularak küfre yol verecek sekilde okursa sehiv secdesi gerekiyor mu?
Şimdi az önce orada şey yaptılar. Kıraatten dolayı değil. Küfre niye yol versin yani. Bir ayeti unutmak küfre nasıl yol verir?
Katılımcı: Hani bu vecehtü duasında var ya “vema ene minel müşrikin.” Orada yani “ve ene minel müşrikin.”
Yani şimdi Allahu Teala yanılmadan dolayı insanları sorumlu tutmayacağı için yani buradan bir kısım da o namazda olacak kadar birazcık kıraatta bulunmuşsa yeter. Başka bir şeye gerek yok.
Ders bitti herhalde değil mi?
Katılımcı: Bir de hocam yani bu, bununla ilgili şunu ekleyebilir miyiz? Bu yapılan sehivler, dışarıdan bakıldığında bu namazda bir eksiklik oldu, bir değişiklik oldu, o tür hatalardan dolayı yapılan. Tüm sehivler o tür hatalardan dolayı yani Peygamberimiz’in yaptığı sehivler budur yani. İçerde ne okumuş…?
Namazı kılarken zaten ayeti yanlış okuduğunu anlıyorsan baştan tekrar doğrult. Doğruysa hiç problem olmaz. Zaten sonradan olan da şeytanın vesvesesi de olabilir yani. Sen şöyle okudun, böyle okudun şeklinde.
Pekiyi herkese teşekkür ederiz. Cenabı Hak, yanılmamızdan, unutmamızdan dolayı bizi sorumlu tutmuyor. İnşallah gayret edelim de bilerek yanlış yapıp günah işlemeyelim.