Bugün kefaretle ilgili, oruç kefaretiyle ilgili ders yapacağımızı önceden ilan etmiştik. Biliyorsunuz bu konuda epeyce hadis var hadis kitaplarında. Buhari’de geçen hadisler var. Buhari’de şöyle diyor. “Bir adam Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme geldi, dedi ki ben helak oldum. Peygamberimiz de seni helak eden ne diyor. Diyor ki ramazanda eşimle ilişkiye girdim.” Tabi ramazanda eşimle ilişkiye girdim denilince ramazanda gündüzün girdim şeklinde anlaşılabilir. Diyor ki bir köle bulabilir misin? Hayır diyor. Peki, iki ay arka arkaya oruç tutabilir misin? Hayır diyor. O zaman 60 tane fakiri doyurabilir misin diyor. Hayır. Sonra ensardan bir adam bir sepet hurma getiriyor. Arak diye hurma ölçmek için kullanılan bir kapmış. Bazıları işte 15 sa gelir, bazıları 30 sa diyor. Peygamberimiz diyor ki tamam bunu götür ve sadaka olarak dağıt. O da diyor ki benden daha ihtiyaçlısına mı ya Resulallah? Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki bu şehrin iki labesi arasında benden daha ihtiyaçlı kimse yoktur.
Labe, harra anlamına kullanılıyormuş. Harra, hararetten geliyor. Medine’ye gitmiş olanlar bilirler. Medine’de yanardağ patlamasından kalan taşlaşmış lavlar vardır. Onlar buna harra ifadesini kullanıyorlarmış. Gerçekten bu kelime o yanardağ patlamasının halk arasında yaşayan bir kalıntısı olmuş oluyor. Yani harra diyor, o yanardağdan kalan taşlaşan lavlara. Medine’de dışarıda bir dolaşırsanız görürsünüz. Kömür gibi ama daha büyük taşlar. Çok küçük taşlar değil yani. Kömür renginde değil yalnız, kahverengi. Mekke’de de var. Bilhassa o Muğammes var ya Ashab-ı Fil’in yok olduğu yer. Oranın da resimlerine baktığınız zaman tam bir yanardağ patlamasının olduğu yer olduğunu gösteriyor. Hatta o taşlar hala orada duruyor. Yukarıdan aşağıya yağan taşlar hala orada duruyor. Net olarak görüyoruz.
Şimdi burada yani o kelime gerçekten önemli olduğu için dikkatinizi çektim. Diyor ki benden daha ihtiyaçlı kimse yok diyor Medine’nin bu iki yanardağ kalıntılarının arasında. Benden daha ihtiyaçlı birisi yok diyor. Peygamberimiz diyor ki git diyor onu ailene yedir.
Şimdi bu hadisi şerifi ramazanda orucunu kasten bozan bir kimsenin cezası olarak değerlendiriyorlar. Mezheplerin hepsinde böyle. Ramazanda kasten orucu bozma. Bu adam eşiyle ilişkiye girmiş. Orucu sadece bu mu bozmuş? Eğer o olay oruç bozma ise her ikisi de bozmuştur. Burada Peygamber efendimizin adamın eşiyle ilgili söylediği herhangi bir söz yok. İkinci olarak Peygamberimiz bu adama tutamadığın günün orucunu tut demiyor. Bizde ne derler? 61 gün derler değil mi? Ya da 2 ay 1 gün derler. Hadi o 2 ayı buradaki şehreine yani peş peşe 2 ay oruç tutabilir misin kısmına o 2 ayı monte ettiniz, o 1 günü nereden çıkardınız?
(Kazası)
Tamam ama o kaza nereden çıkıyor, delili ne? Orada öyle bir şey yok.
(Kadınla ilgili bir şey söylememesi, kadının … anlaşılmıyor)
İkrah olur mu? Adamın kendi eşi. O zaman ikrah olduğuna dair bir delil olması lazım.
(Öyle bir şey olsaydı bile kadın kabul etmemiş olabilir… anlaşılmıyor)
İşte bazıları bunu söylüyorlar ama onu söyleyenler de diyor ki kadına kefaret gerekmez. Eğer zorlama varsa diyorlar, kadına kefaret gerekmez ama orucu bozulur kaza eder. En azından onu söylemesi lazım. Yani kadın zorlanmış olsa bile orucu bozulur. Bir insana zorla yedirilirse orucu bozulur. Sorumlu olmaz ama kazası gerekir yani kitaplarda yazılan bu. Şimdi fukuhanın büyük bölümü bunu böyle söylüyor. İmam Şafii bunların içinde hadise en uygun fetva veren. Şafii Mezhebinde deniyor ki orucu kasten yeme içmeyle bozan kişiye kefaret gerekmez diyor. Cinsel ilişkiyle bozan olursa sadece erkeğe gerekir, kadına gerekmez diyor.
(İmam Malik de kefaret yoktur diyor. Muvatta’da okudum da.)
Yok, var diyor. Maliki Mezhebinde var.
(Normal görüş yapıyor, bu hadisin arkasından bizim için de en uygun görüş budur diyor. Yani birebir sadece kaza etmesi, kefaret olmaması.)
Muvatta’da? Ona bir bakalım. Yalnız şu var ben bir çok konuda İmam Malik’in görüşüşle Maliki Mezhebinin görüşünün farklı olduğunu tespit ettim yani. Eğer öyle bir şey varsa bizim için önemli. Muvatta, İmam Malik’in görüşlerini bildirir daha çok. Ama o diğer mesela Zürkani’nin Muvatta şerhi varsa orada farklı şeyler de söylenebiliyor. Ondan sonraki Maliki Mezhebinin görüşlerini bildirenler bu farkı ortaya koyuyorlar. Maliki Mezhebinin görüşü, Hanefi Mezhebinin görüşü gibi bu konuda. Ama İmam Malik’in kendi görüşü farklı olabilir. Ondan benim haberim yok. Yani bir hadisçi orada şey yapmaması gerekir. İmam Malik hadisçidir. Burada geleneksel manada kefareti caiz görmemesi gerekir.
Şimdi bakın oruç bir ibadettir değil mi? Namaz ibadettir. Hac ibadettir. Zekat ibadettir. Bunları yapmayanlara yani orucu bir kenara bırakın. Namazını kılmayan insan, bir adam bir vakit namaz kılmazsa kaç vakit namazla kaza eder onu gelenekte?
(Aynısıyla)
Peki, Kuran ve sünnette? Hiç kaza etmez. Tövbe edecek, bir daha yapmayacak. Ha, mesela zekatın belli bir zamanı olmadığı için zekatını vermediyse ne zaman olsa verir. Ama iki katıyla vermez.
Şimdi bu bir ibadet. Burada Allahü Teâlâ sadece hastaya ve yolcuya orucunu bozma ruhsatı veriyor. E diğerleri için hadiste nasıl geçiyordu? Bir gün orucunu bozan kişiye ramazan orucunu tutarken gerekmez. Yani ramazan orucunu tutma sırasında ister eşiyle ilişkiye girmiş olsun ister başka bir şey yapmış olsun hiçbir şey lazım gelmez. İmam Malik diyor ki ehli ilimden şöyle dediklerini işittim Muvatta’da. Ramazan orucu tutması esnasında bir gün orucunu yiyen bir kişiye gerekmez. İsabet ehli derken cinsel ilişki manasında almıyor mu? Yani ailesini ister ramazanda gündüzün ilişkide bulunmasıyla orucunu…
(Kazai ramazan derken ramazanın kazasını kastediyor. … anlaşılmıyor. Çünkü ramazan dışında, ramazan orucunun kazasını tutarken bozsa bilerek ona sadece şey gerekir.)
Ha, oradaki o kazayı fukahanın kazası olarak anlıyor. Fi kadayı ramadane başka bir şey o zaman. Tamam o şeyde farklı bir görüş yok yani. Şimdi bizi şartlandırdı onun için o kada kelimesine eda manasını verdik, tutmadı.
Şimdi, İmam Malik diyor ki ramazan orucunu kaza ederken adam eşiyle ilişkiye girse, başka şekilde orucunu bozsa kefaret gerekmez. Kefaret, sadece ramazan günü eşiyle ilişkiye girmiş olan kişi için gerekir. Bir de kaza da gerekir. Ehli ilimden gelen ve bana en uygun olan görüş budur. En uygun olan görüş budur dediğine göre demek ki farklı görüşler de var.
Burada bir şey hadisi var. Diyor ki bir Arabi geldi Peygamberimize s.a.s., çölde yaşayan birisi. Göğsüne yumruğuyla vuruyor iki defa, saçını çekiştiriyor. Alçak diyor yok ol. Ne oldu diyor Peygamberimiz. Ben ramazanda oruçluyken eşimle ilişkiye girdim. Peygamberimiz diyor ki köle azat edebilir misin? Hayır dedi. Bir bedeneyi hediye edebilir misin? Bir deve kesebilir misin dedi. Hayır diye karşılık verdi. Otur bakalım dedi. Ha bak burada oruç yok. Otur dedi ve bir sepet hurma getirildi. Al bunu git sadaka olarak dağıt dedi. Benden daha ihtiyaçlı kimse yok dedi. O zaman Peygamberimiz sen ye dedi. İlişkine karşılık da bir gün oruç tut dedi. Bu da yepyeni bir şeymiş. Mürsel ha, Peygamberimize kadar ulaşmış bir hadis. Ha, bazı yönleriyle anlam itibarıyla muttasıldır diyor. Bedene kesmen lazım yani deve kesmen lazım.
Neyse ama şu var yani o hadis, o gayrı mahfuz da yerine bir gün demesi mahfuz mu? O da yok diğer rivayetlerde. Ama o hesaplarına geldiği için onu söylemiyorlar. Sait …’in kendi ifadesi gibi anlaşılıyor ama Peygamberimize mal ediyorlar, o da yanlış bir ifade.
Neyse şimdi, bu hadislerin hiçbir tanesinde Peygamber efendimiz o şahsa bir gün oruç tut demiyor. Bir de Peygamberimizden gelen hadiste mesela bir insan kasten orucunu bozarsa ne diyor? Bütün yılı oruçlu geçirecek olsa onun yerine geçmez diyor.
(Şimdi hocam şurada bir ifade var da)
Tamam onu öyle söylüyorlar da Peygamberimizden bir rivayet yok orada. O onların kendi görüşü.
(Şimdi İmam Malik’in o görüşlerinin içinde benim anladığım ramazanda bir gün sadece kazası vardır. Bir tek kazası vardır o bozmadan dolayı.)
Hayır öyle bir ibare yok. Şu hadisleri okuyayım ben size. Buhari’de, Tirmizi’de, İbn Mace’de, Darimi’de, Ahmet bin Hanbel’de geçen bir hadis. Resulallah s.a.s. şöyle dedi. Yolcu ve hasta olmaksızın bir gün oruç tutmasa bütün zamanını oruçlu geçirse, tutabilecek olsa bu, o bir günü karşılamaz. Yine bir başka Ebu Davut’ta geçen bir hadis. Allah’ın ona verdiği ruhsatın dışında -yani hastalık ve yolculuk gibi- kim ramazanda orucunu bozarsa tüm zamanları oruçlu geçirmek onun bu eksiğini kapatmaz. Şimdi bu da sahih hadis olduğu ortada. Şimdi sen o şeyi oku bir daha.
Baştan okuyayım. Ehli ilmin şöyle dediğini işittim. Ramazan orucunu kaza ederken herhangi bir gün kasten orucunu açan kişiye gerekmez yani kaza sırasında eşiyle ilişkiye girmiş olsa ya da başka şekilde yeme içme yapmış olsa kefaret gerekmez. Yani böyle bir kişiye kefaret gerekmez. Peygamberimizden nakledilen o kefaret gerekmez. Peygamberimden gelen rivayet ramazanda gündüzün eşiyle ilişkide bulunana gerektiği ifade edilen kefaret, ramazan orucunun kazasında gerekmez. Sadece o günü daha sonra tutar.
(Aslında burada kefaret biraz kafayı karıştırıyor. Yani kefaret denince akla hemen hurma buğday geliyor.)
Yok, Peygamberimizden rivayet edilen kefaret diyor. O hadisi kastediyor. Neyse şimdi, yani bakın bu Peygamberimizden gelen bir hadis. Ve bu kefaretle ilgili hadisler var. Ebu Davut’tan gelen bir rivayeti size okuyayım. Bu konuda en kapsamlı rivayet Ebu Davut’tan geliyor. Yani aynı konuyu anlatıyor ama diğerlerinde eksikler var. Nasıl eksik var bak şimdi. Diyor ki git ailene bunu ikram et. Ailesine ikram etmekle olmaz ki. Yani bu adam karlı çıktı. Git işte köle azat eder misin? Edemem. 2 ay oruç tutabilir misin? Tutamam. 60 tane fakiri doyurabilir misin? O zaman bunu götür dağıt. E ben daha ihtiyaçlıyım. O zaman sen götür. Ne yaptı bu adam? Hangi kefareti? Kefaret bir ibadettir. Emirdir. Emiri yerine getirmeden olmaz ki.
Açalım lütfen Mücadele Suresini. Diyor ki “Eşi konusunda seninle tartışan kadını Allah elbette işitti. Allah’a da şikayette bulunuyor. Aranızdaki konuşmayı Allah da işitiyordu. Allah işitir ve görür. Sizden eşlerine zıharda bulunanlar…” Ne diyor, sen bana anamın sırtı gibisin. Araplarda böyle bir adet varmış. Anamın sırtı gibisin dediği zaman eşine karşı en büyük yemini yapmış oluyor, onunla ilişkide bulunmuyor artık. İladan farkı var, o başka bu başka. “Bu kadınlar, onların anneleri değildir.” Sen bana anamın sırtı gibisin diyor. Anası değil ki öyle diyorsun. “Bunların anneleri kendilerini doğuran kadından başkası değildir.” Kendilerini hangi kadın doğurmuşsa anneleri odur. Şimdi mesela kiralık anne falan var. Diyordu ki işte falan kadın doğuracak buna verecek, o kiralık anneymiş, asıl anne buymuş. Asıl anne hangisi doğurduysa odur. “Bunlar çirkin bir söz söylüyorlar, yalan söylüyorlar.” Karılarına sen bana anamın sırtı gibisin demekle. “Ama şu da bir gerçek ki Allah elbette ki affeder ve üstünü de örter.” Bağışlar yani. Peki, nasıl affedecek? “Eşlerine karşı zıharda bulunanlar, eşine sen benim anamın sırtı gibisin der sonra söyledikleri sözden döner, eşleriyle birlikte olmak isterlerse…” ya da o sözlerini tekrarlarlarsa, o da olabilir. “…bunlara gereken eşleriyle tekrar ilişkiye girmeden önce yapacakları bir köle azadıdır. Size öğütlenen budur. Yaptıklarınızdan Allah haberdardır.” Bak Peygamberimizin sorularına tam tamına uyuyor. “Köleyi bulamazsa peş peşe 2 ay oruç tutması gerekir. Yine orucu eşiyle ilişkiye girmeden önce yapacak.”
Şimdi bunu da söylemiş olabilir Peygamberimiz ona. Onun için ben tutamam demiştir adam. Orucu tutuyor, ramazan orucunu. Niye 2 ay oruç tutamasın ki? Pekala tutar. Ama o ramazan orucunda zıhar yapmasının sebebi eşine dayanamadığı için işte rahat bir oruç tutayım diye. Şimdi 2 ay içinde ilişkiye girmeden mümkün değil duramam diyor adam. Öyle ifade etmiş oluyor.
“Buna da gücü yetmiyorsa…” Bak burada tek başına oruç tutma değil, o iki ay içinde temas da yasak. “Buna da gücü yetmezse 60 tane miskini yani çaresizi doyurur. Bu, Allah ve resulüne inanasınız ve güvenesiniz diyedir. Bu, Allah’ın koyduğu sınırlardır.” Bak sınırını da belirlemiş, bu sınırları Allah koyuyor değil mi? “Kafirler için, bunları görmezlikten gelenler için de acıklı bir azap vardır.” Bu sınırları görmezlikten gelenler için.
Şimdi bak burada gördünüz mü? Buradaki olay onunla birebir uyuşan bir olay. İşte Kuran-ı Kerim’de var. Ebu Davut’un rivayetinde diyor ki yani benim kadınlardan başım dertte başkasıyla olmayacak şekilde diyor. Ramazan ayı geldi diyor, korktum. Yani karımla ilişkiye girerim yani bir şey yaparım, bununla ben cezalandırılırım diye korktum diyor. Sabaha kadar birtakım şeyler yaparım diye korktum. Ramazan ayı bitene kadar onunla zıharda bulundum. Belli bir süreyle de demek zıhar oluyormuş. Ramazan ayı boyunca sen bana anamın sırtı gibisin dedim diyor.
(Zıhar-ı muvakkat yapmış.)
Bir gece bana hizmet ediyordu. Birden onun bir yeri bana açıldı. Bir yerini gördüm diyor. Hiç beklemeden diyor ilişkiye girdim. Sabah olunca kavmime çıktım. Onlara bu durumu anlattım. Başıma böyle böyle bir olay geldi diye. Benimle gelin hep beraber Peygamberimize gidelim. Hayır, gelemeyiz dediler. Sen bizi bu işe karıştırma. Ben geldim Peygamber efendimize. Durumu ona haber verdim. Sen böyle mi yaptın Seleme dedi Peygamberimiz. Tahkik ediyor. Evet ben buyum, yaptım işte. Ya Resulallah iki kere bunu söyledim diyor. Ben Allah’ın emrine sabrederim. Yani boynum kıldan ince. Kesiyorsan kes diyor yani. Allah ne emretmişse başımın üstüne, sabrederim. Allah’ın sana gösterdiği şekilde kararını ver.
Dedi ki bir köle azat et. Zaten öyle demesi gerekir, yeter mi demesine gerek yok. Çünkü ayette ne diyor? Yeter mi diye sormasına ne lüzum var. Bir de adam orada havalara girecek. İlk emir bu. O zaman bir köle azat edeceksin. Diyor ki valla bir boyunu serbest bırak diyor ya, valla diyor ensesini göstererek bundan başka boynum yok, bir tane boynum var işte. Yani kölem yok diyor. Enseye de vuruyor. Yok dedim diyor. Tam ayete uygun bak. Yok dediği zaman o zaman tutabilir misin diye sorar mı? İlişkiye girmeden ifadesi mutlaka vardır burada. 2 ay oruç tut. Bu adam oruç tutmaya gücü yetmeyen bir insan değil. Oruçtan aciz değil. Acizliği, eşiyle ilişkiye girme meselesinde var. Diyor ki bak bu cevap da öyle diyor. Yani 2 ay oruç tut. Başıma gelen oruçtan başkasından mı geldi ki ya Resulallah? Yani zaten o ilişkiye girmeyeyim diye ben ramazanda böyle yaptım. Bu oruçtan dolayı ben bu yemini etmiştim demiş oluyor. E şimdi sen 2 ay oruç diyorsun. Ben ona nasıl dayanayım. Bak burada dayanamam demiyor bak, gerekçeyi söylüyor görüyor musunuz? Tam ayete tamı tamına uyuyor. Oruca dayanamam demiyor.
Bir vesk hurmayı 60 miskine dağıt. Bir vesk 60 okkalık. Şimdi bunu 60 tane fakire dağıt. 60 tane miskin bak miskin kelimesi. Gerçi öbürlerinde de geçiyor miskin. Ayette geçenin tam aynısı yani. 60 miskin doyuracak. 60 sa bak tam tutuyor. Öbürlerinde sa hesabı yok. O araka 15 sa’lık falan deniyor. 15 sa, 60 kişiye dağıtılmaz ki. Çünkü bunun her birine 1 sa vereceksin. Sadakayı fıtır da o. Bu tam tuttu, görüyor musunuz? 60 sa. Peki, çünkü her birine 1 sa verirsin, o zaten sadakayı fıtırın bir ölçüsüdür.
Valla biz sabahladık, bizim yiyeceğimiz falan yok yani. Şaşkın bir vaziyette, ne yapacağım yani gece, sahur yemeği yemedik sen gelmiş 60 kişiye sadaka dağıt diyorsun. Beni Zureky’ten o sadakayla görevli kişiye git diyor Peygamberimiz. O 60 sa’yı sana versin. Git dağıt. 60 miskine bir veski dağıt diyor. O zaman 60 sa’dan biraz fazla bir şey galiba. Artanı da sen ve ailen ye.
Şimdi bak burada ayetin hükmü tam yerine geliyor. Git de yiyin olur mu öyle şey? O zaman hüküm değişiyor. Nasıl kefaret bu? Kefaret ibadettir. Kaldırılamaz ki bir insanın üzerinden. Hadi gidin de siz yiyin, aileniz yesin. Öyle şey olur mu? Artanı siz yiyin diyor.
Sonra kavmime döndüm. Dedi ki ya siz dünyayı başıma dar ettiniz. Ben size geldim yardımcı olun diye sizde darlık buldum. Yardım etmediler ya. Kötü görüşler şey yaptınız. Peygamberimiz s.a.s. yanında da bir genişlik, bir rahatlık buldum ve de güzel bir görüş. Bana size sadaka vermeyi de emretti. Bak siz de karlı çıktınız.
Şimdi görüyor musunuz bak birebir oturdu. Ama öbür hadislerin hiçbirisi oturmuyor. Konuya hiçbir şekilde uymuyor. Git sen ye. Ne oldu peki ceza? Kefaret hani ne oldu? Bir de gününe gün tut diyorsun. Neye dayanarak diyorsun? Öyle bir şeyden bahsetmiyor ki, 1 gün oruç tut demiyor ki peygamberimiz. Sonra Allahü Teâlâ sadece hasta ve yolcuya ruhsat vermiş. Ona da başka zaman tutar demiş. Bunda orucunu bozmamış tabi. Hayır bu rivayetlerin hiçbirisinde 1 tanesinde neharen ifadesi var. 1 tanesinde var oruç bozmayla alakalı. Onu bulayım da…
(O şekilde sabahladık diyor değil mi adam? Gece oldu, o şekilde sabahladık.)
Tabi canım oruç tutmuş adam. Oruçtan şey yaptığı yok.
Bak diyor ki o da şu. Bu da çok mantıksız bir ifade. Şevkani’de geçiyormuş. Diyor ki ben diyor öyle bir adamım ki kadınlara karşı arzum başkasında olmayacak kadar kuvvetli diyor. Ramazan bitene kadar eşimle zıharda bulundum. Yani gece eşimle ilişkiye girerim de gündüz olur farkına varamam diye böyle yaptım. Yani orucum fesada gider. Ayrılmaya gücüm yetmez diyor. Bu nehar kelimesi burada geçiyor, başka yerde geçmiyor. Ondan da o çıkmaz. Dolayısıyla bu hadisler içinde kamil olanı bu. Bütün efradını cami ayarını mani bu. Ayeti kerimeye de birebir uyuyor. Yine sık sık hatırlatıyoruz, oruçla ilgili ayeti kerimede Allahü Teâlâ bütün hükümleri belirttikten sonra ne diyor? Tilke hududullah diyor. Bakın burada da tilke hudullah dedi. Bu da Allah’ın koyduğu sınır, o da Allah’ın koyduğu sınır. Bir sınır diğer sınıra karışır mı? Öyle olsa sınır demesinin anlamı ne? Allah orada bütün sınırları çizmiş. Sen oraya nasıl sokuşturuyorsun onu kardeşim. Kefaret, 60 gün falan.
(Demek ki ramazanda bu olay meydana geldiğinden dolayı bu ona karıştırılmış.)
Bu adamın bir şeyi karıştırdığı yok.
(Hayır o değil.)
Ulemanın karıştırması için ellerinde hiçbir gerekçe yok. Hiçbir delilleri yok. Bir kere ramazanın gündüzün bu olay oldu diye bir ibare yok. Sonra bu adam karısıyla yapmış bu ilişkiyi. Burada zıhar kadına karşı yapılır. Bak ayette dikkat ediyorsanız kadına verilecek bir cezadan bahsetmiyor zıharda değil mi? Erkeğe veriliyor. Hadisi şerif de aynı. Kadından hiç bahsetmedi. Her şeyiyle birebir zıhar olayı bu. ve şimdi zıhar olayını yarım yarım anlatmış olan birtakım rivayetleri alacaksınız, kendi zihninizden birtakım şeyler ona ilave edeceksiniz, ondan sonra ramazanda kefaret orucunu ortaya koyacaksınız. Farz olmuş oluyor.
Onun arkasından da gel sıkıntılar gel. Yok işte adetli olursa çünkü ondan sonra bir de diyorlar ki adetli olursa devam edemez. Şimdi adetli bir kadın kefaret orucunu nasıl tutacak? Çünkü kadına da bir kefaret gerekiyor, erkeğe de gerekiyor. Hadisi şerife uyuyorsanız hiç olmazsa yani kısmen hadise İmam Şafii uymuş. Kısmen dememin sebebi şu. Hadiste kaza yok. İmam Şafii kaza şartı da getiriyor. Orucunu kaza edeceksin. Halbuki sahih hadiste ne okuduk? Bir insan ramazan orucunu kasten bozarsa bütün yılı, bütün ömrünü oruçlu geçirse oradaki eksiği kapatamaz. O zaman kefaret örtüyor onu, eksiğini kapatıyor. O zaman tam bir zıddiyet oluyor. Yani bakın o hadiste bir problem yok. O gayet güzel, efradını cami ayarını mani. Ama burada bu rivayetlerin hepsi problemli.
Şimdi ben size bir tane daha İbn Mace’de geçen bir hadis okuyayım. Aynı ibareler burada da geçiyor. Tekrar okumaya gerek yok. Buhari’de geçen yani siz eğer diyorsanız ki o hadisi şerife uyduk o zaman şunu da yazın. Adamın gücü yetmiyorsa hiçbir şeyden sorumlu değil diye yazın oraya. Niye bu ibareyi yazmıyorsunuz madem deliliniz o hadisler?
Usulü fıkıhta hep şunu söylerler. İbadet konularında kıyas olmaz. Ben de diyorum ki keşke kıyas yapsanız. Hiç olmazsa benzeteceğiniz bir şey bulur. Öyle hükümler veriyorsunuz ki hiçbir şeye benzemiyor. Hem de ibadet konularında. Kıyas olmaz görüşü gayet doğru. Ama kardeşim bu yaptığınız ne sizin? Yeni din icat ediyorsunuz kendi kafanızdan. Sonra bir de her defasında tekrarladığımız şey, Kuran’la sünnetin irtibatını tamamen kesmişler. Sanki haşa Peygamberimiz ayrı telden çalıyor. Kuran-ı Kerim ayrı bir şey söylüyor. Peygamberimiz bir başka şari, Kuran bir başka şari. Tam bir şirk mantığı. İki ayrı şeriat koyan var.
“Allah size ramazan günü oruç tutmayı farz kıldı. Ben de ramazan geceleri namaz kılmayı size sünnet kıldım.” Peki, Peygamberimizin sözünde senentü’nün manası ne? Fukuhanın dediği manada mı senentü? Sünnet, kanun demektir. Sünnet, farzdan çok daha kuvvetli bir ifadedir. Değişmesi mümkün değildir yani. “Ben de size sünnet koydum.” Orada sünnet zaten çok çirkin bir yakıştırma Peygamber efendimize. Ben size sünnet koydum ifadesinin sonradan fukuha dilinde aldığı yeni terim anlamını bir kenara bırakın sözlük anlamı ben size şu kanunu koydum demektir. Değişmesi mümkün değil, onu mutlaka yerine getireceksiniz.
(Hocam, şöyle bir ayeti kerime okudum. Peygamber ne verdiyse alın, neden men ettiyse ondan da kaçının.)
Tabi, tabi şimdi onu herhangi bir kimsenin söylediği sözün başını sonunu kırpın. Aradaki cümlesiyle adamı idam edersiniz. Ayeti kerimenin bağlamı tamamen koparıldıktan sonra orada öyle bir şey yapıyor. Resul ne getirir, verir? Resul ne demek? Elçi demek. Elçi, Allah’ın elçisi mi? E bize ne getirdiyse onu alırız. Neyi getirir elçi?
(Mesajı getirir.)
Nedir o mesaj?
(Kuran.)
Bitti, biz de ondan bahsediyoruz. Bir de hikmet vardır, kitabın yanında hikmet. O kitaptan çıkarılan hükümlerdir. O hikmet, o kitapta bulunmalıdır. Bak şimdi işte bu hadiste geçen hükümlerin tamamı Kuran-ı Kerim’de var. İlgilendirildiği konu da var, onu yüzde yüz anlatan sahih hadisler de var. Öbürlerinin hepsinin problemli olduğu çok açık ve net.
(Müslümanlarda erkek çocuklarının sünnet edilmesine de Peygamberimiz diyor ya o İbrahim peygamberin, babamızın sünnetidir diye. Orada kesin bir hüküm olarak mı geçiyor yani.)
Şimdi sünnet dediğiniz zaman farz manasına gelir. Kuran-ı Kerim’de geçen sünnet, Peygamberimizin hadisinde geçen sünnet, bunlar farz demektir. Ama maalesef şu var yani daha sonra insanlarda bu sünnet kelimesi farklı anlam, farklı bir terim halini almış ya fukuha dilinde. E hadisler de mana olarak naklediliyor, lafız olarak değil. O kişi kendi zihnindeki değişik sünnet kavramını Peygamberin sözüne raptetmiş olabilir. Buna da çok uyanık olmak lazım.
(Hocam, şimdi bunların hiçbirine gücü yetmedi ne yapacak? Beytülmal da yok, beytülmala gitsin.)
Gücü yetmezse borçlanır. Bak bu sorun güzel bir şey. Bu ayeti kerimede şu var. Eşiyle ilişkiye girmeden bir köle azadı var. Mücadele Suresindeki zıharla ilgili ayette. Yine eşiyle ilişkiye girmeden 2 ay oruç tutmak var. Orucun parası olup olmamakla bir alakası yok değil mi? Zaten kölesi varsa anında azat eder. Hiç zaman geçmesini beklemez. Ama üçüncü kısımda eşiyle ilişkiye girmeden ifadesi yok dikkat et. O takside bağlanabilir. O zaman ne yapacak adam gücü yetmiyor diye eşinden uzak mı kalacak? Gücü yetmeyebilir. Eşiyle ilişkisine devam eder, o 60 tane fakire, miskine olan doyurma borcu devam eder, ara ara verir. Çalışır verir.
(Beytülmala gider.)
Beytümala gider değil, beytülmala göndermiş Peygamberimiz.
(Şu anda da öyle bir şey olsa gidebilir mi?)
Sen mi? Ya millet gidiyor, oradan buradan istiyorlar, olmaz olur mu tabi ki gider. Her zaman gider. Niye gitmesin? Borç borçtur.
(Zekat verilecek sınıflardan biridir ya borçlu.)
Tabi bu da borçlu işte. Zekat verilecek sınıflar var. Sistem onu kendi içinde bunu oluşturmuş.
(Peygamberimiz o hurmaları o adama vermiş diye o adam o hurmaları geri ödeyecek mi?)
Kardeşim sadaka fonundan almış. Alınan sadaka iade edilmez.
(Fakfukfona gitmiş almış oradan, işini görmüş.)
Bugün de oluyor, yarın da olacak. Her zaman bu olur, gayet normal bir şeydir.
Peki, burada zihninize takılan bir şey var mı? Diğer hadisleri okumaya gerek var mı? Örnek olsun diye bir iki tane hadis okuyalım isterseniz.
(Nehar kelimesi geçmiyor. Böyle bir şey olursa ne olacak, değişen bir şey olur mu?)
Yok, olursa demenin bir anlamı yok. geçmemiş. Bak orada Sait bin Müseyeb’e mal etti kaza meselesini, nehar meselesini. Hadislerde yok bu.
(Hocam, Buhari’de geçen şu şekilde. Aleymati veanesaim dediğine göre gündüz olmalı.)
Oradan o anlaşılır, dediğin doğru enasaim’den anlaşılır da.
(İki olay da olabilir, bu olay gündüz olmuş, diğeri de zıhardan gece de oluyor zaten.)
İki olay olmamasının sebebi şudur bak. İki olay olabilir elbette akla gelir. Bazıları onu söylüyorlar. İki ayrı olay olmuştur. Birisi zıhardır. Birisi de budur. Fakat olayda rivayet edilen aslında aynı şahıs. İkinci bir şahıs yok bu bir. Gerçi birinde racul diyor, birisine isim veriyor falan. İkincisi de belki en önemlisi burada da tilke hududullah diyor. Allah sınırlarını koyuyor. Yani şuradaki cezaların kime verileceği, nasıl olacağı bütün detaylarıyla verilmiş. Oruçta da Allahü Teâlâ bütün şeylerini anlattıktan sonra tikle hududullah diyerek sınırlarını da çiziyor. Sınırları çizdikten sonra onun içine başka bir şey koyamazsın, onun dışında da bir şey çıkaramazsın.
(Aklıma şu geldi. O hududullahın lafzının geçmediği yerlere bir sızma olabiliyor mu yani genişletilebiliyor mu etrafı?)
Mesela, bir tane örnek ver. Yalnız şimdi şu var. Yani nerede bir hududullah varsa hep çiğnenmiş gerçekten. Yani o tilke hududullah dediği her yerde mesela bir mirasta var hududullah. Öyle bir çiğnenmiş ki işte kız çocuklarına, onların çocuklarına büyük haksızlıklar yapılacak, fıkıh kitaplarına yerleşmiş tabi. Ondan sonra talakta var. Talakta zaten bütün sınırlar aşılmış. Kadının boşama hakkı var işte orada iftida kelimesinde. O da zaten tümüyle tarumar edilmiş. Hiç ortada yok. Zıharda var öyle.
(Hocam, zıhar konusunun bizim toplumumuzda karşılığı var mı? Bazı sorular geliyor bu konuda da.)
Bizim toplumumuzda zıhar yok ama biraz okumuş olanlar bazen böyle bir bilmişlik ediyorlar. Çok nadir rastlanıyor.
(Zıhar tam olarak ne oluyor?)
Sen bana anamın sırtı gibisin diyor ya, nasıl anasından cinsel olarak yararlanamıyor ya.
(Boşanma gerçekleşiyor diye yazıyor. Öyle dediği zaman diyor bir daha ebediyen terk etmiş sayılır diyor. O yüzden…)
Boşanma olmuyor.
(Oluyor.)
Boşanma değil de ilişkiye giremiyor. Boşanma gibi olmuş oluyor, bir daha dönemiyor evet. Boşanma gibi oluyor yani.
(O zaman adam onu boşanma kastıyla söylüyor.)
Bu bir boşama değil yalnız. Mesela Araplarda talak vardır.
(Bu hadise de sanki ramazan ayında yaklaşmamak için bir dönem…)
Hadiste öyle de başka bir şey soruyor Yahya. Benim okuduğum, hatırladığım şeylerde… Ben sana buradan bulayım.
(Burada diyor ki Araplar arasında zıhar denilen bir adet vardır. Şöyle ki bir adam karısına sen bana anamın sırtı gibisin deyince kadın erkeğe haram sayılır ve ebediyen kocası tarafından terk edilmiş olur.)
Terk edilmiş olur, tamam o doğru. Ama boşama değil o. Tamam o zaman benim bakmama gerek yok. Benim bakacağım yerde de öyle yazılı.
(Ashaptan Evs bin Sabit de karısı hamile. Hz. Peygambere gidip genç yaşında kocasına hizmet ettiğini, çocukları olduğunu, şimdi bu ihtiyarlık zamanında kocasının o sözü söyleyerek kendisini perişan duruma düşürdüğünü anlattı. Hz. Peygamberden tekrar kocasına dönmesi için izin istedi. Hz. Peygamber de sen ona haramsın dedi. Kadın küçük çocukların üzüldüğünü söylüyor, lehinde bir hüküm vermesini istiyordu. Nihayet Allah resulünde vahiy hali belirdi ve bu ayetler indi.)
Tamam işte boşama değil o. Orada doğru yazmış. Boşama değil ama karısıyla bir daha ilişkiye girmiyor. Boşama gibi oluyor. Kel muallak evet. Evli de değil, bekar da değil.
(O zaman eğer bunlar o zıharı yaparken ne dediklerinin farkındalar.)
Farkındalar tabi. Öyle olsun diye yapıyor elbette.
(O zaman benim aklıma şey geliyor.)
Ama bu adam süreli yapıyor, süreli.
(Biz kabul etmiyoruz ya işte 3’ten 9’a boş ol. 3 kere boş ol gibi söylemler bu kapsama girmeyecek mi şimdi?)
Yok, burada olay farklı. Burada kadın bu kişinin nikahında. Ama sadece ilişkide bulunulmuyor. O 3’ten 9’a söyleminde nikahından çıkarıyor kadını. Talak niyetiyle söylüyor.
Tamam niyet o olsa da biz kabul etmiyoruz böyle bir şeyi.
Tabi kabul etmiyoruz çünkü Kuran-ı Kerim’e aykırı. Sen bana anamın sırtı gibisin sözü çirkin bir söz. Karısını annesine benzetmesi. Ona hem yalandır diyor değil mi? Ama burada böyle bir olay yok.
(Gerçi ona benzer şeyler var hani şöyle yaparsan diyor anam bacım gibi ol falan.)
Ha, o şeylerde kinaye sözler.
(Uyuyor o zaman buna.)
(Anam avradım olsun diye.)
Neyse sen biraz çalış bakalım bu konuda bize bir sağlam bir şey getir. Üzerinde tartışırız.