Abdulaziz Bayındır: Peygamber(sav) önüne bir şey diktiği zaman, ya sağ kaşının önüne ya sol kaşının önüne. Tam karşısına diktiğini görmedim.
Yahya Şenol: Ondan sonra hani diyordu ya; emin olunursa önünden kimse geçmeyeceğine..
Abdulaziz Bayındır: Ama onu da tespit mümkün değil ki. Şimdi adam Peygamber efendimizin sağından bakıyorsa, onun sol kaşı önde görür. Soldan bakıyorsa sağ kaşı önde görüyor. Tam tespit edecek: önüne geçecek, şöyle bir bakayım. Çok zor bir şey o.
Yahya Şenol: “Fi hi makami” diyor zaten.
Abdulaziz Bayındır: Mümkün değil.
Yahya Şenol: Ondam sonra İbni Abbas hadisi “ennen nebiyye salla fi fadalin leyse beyne yedeyhi şey’in”.
Abdulaziz Bayındır: Peygamber efendimiz açık alanda önünde hiç bir şey olmadan da namaz kıldı diye, kimden geliyor rivayet?
Yahya Şenol: İbni Abbas’tan geliyor. Ahmed ve Ebu Davud. Ondan sonra önünden geçilmemesiyle alakalı olan hadisler var. İbni Ömer’den geliyor. “İza kane ahadukum yusalli fela yeza ahaden yehuddu beyne yedeyhi”.
Abdulaziz Bayındır: Evet, İbni Ömer’den gelen rivayet. Sizden biriniz namaz kılarken kimseyi önünden geçirmesin.
Yahya Şenol: “Fe in eba fel yukatiluhu”.
Abdulaziz Bayındır: Allaaah! Adam illa da geçeceğim derse..
Yahya Şenol: “Fe inne mahul karin”
Abdulaziz Bayındır: İlla da geçeceğim derse adam onunla savaşsın diyor. Çünkü bununla beraber onun karini var. Şeytan onunla beraber diyor. Onu şeytan geçiriyordur oradan. İşte onun için mesela çocuğu önünden geçince adam kalkıp çocuğunu dövüyor.
Yahya Şenol: Bu işte “yukatiluhu”yu bayağa bir tartışmışlar acaba ne manaya diye. Gerçek manaya gelir diyen de var. Kavga edilmesi gerekir mi gerekmez mi diye tartışmışlar.
Abdulaziz Bayındır: Kim rivayet etmiş bunu?
Yahya Şenol: Bu Ahmed, Müslim ve İbni Mace.
Abdulaziz Bayındır: Öyle şey olur mu ya? Namaz kılıyorsun.
Yahya Şenol: Ama şu olur: buradaki şeyin mübalağa olduğunu, mücadele etsin ne kadar gücü yetiyorsa anlamında.
Abdulaziz Bayındır: Olmaz ki. Az önce hadislerde işaret etsin diye geçti, o kadar. En fazla da bir..
Yahya Şenol: “Ve ecmau ala ennehu la yezibu en yukatiluhu bi silahi bi muhalefeti zalike ittibai aleyhissalati iştigali biha”.
Abdulaziz Bayındır: Olmaz yani. Bu çok yanlış bir şey. Bu mümkün değil. Kabul edilmesi mümkün değil onun.
Yahya Şenol: “Ve ahleka cemaetun mineş şafiiyi enne lehu yukatilehu hafizu”.
Abdulaziz Bayındır: Aman Şafiler’in önünden geçmeyin. Demek tabancayı çeker vurur ha!
Yahya Şenol: “Ümmü arabi Ve kale el muradi bil mukatele el mudafa”.
Abdulaziz Bayındır: Mukateleden murat kendisini müdafa etmesi. Problem çıkarma ki müdafa etmene gerek kalmasın.
Yahya Şenol: Sonra bunun biraz daha açıklaması olan bir hadis var. “Semitul nebiyyu(sav) yekul iza salla ahadukum ila şeyin yesturuhu minen nasi”.
Abdulaziz Bayındır: Sizden birisi bir sütreye karşı namaz kılıyorsa.
Yahya Şenol: “Fe erade ehadul en yectaze beyne yedeyhi fel yeşfeahu”.
Abdulaziz Bayındır: Birisi o sütreyle kendi arasından geçmeye çalışıyorsa onu engellesin. O kadar. Zaten engellemenin de ya işaretle ya sözle olacağı..
Yahya Şenol: “Fe in eba fel yukatiluhu fe inne ma hu ve şeytan”.
Abdulaziz Bayındır: İlla da geçeceğim derse onunla savaşsın, o şeytandır. İşte adam, haberlerde yada gazetede görmüştüm bir süre önce: kendi çocuğuna bu şeytandır diye, yada bize telefonla mı sordular bir şey oldu galiba. Evet, şeytandır diye çocuğunu kalkıp dövüyor. Peygamberimiz omuzuna alıyor, onu koyuyor tekrar alıyor, bizimkiler? Ama işte bu tür hadisler bir çok kimseyi malesef yanıltıyor. Evet.
Muhammed: Bunlar sahih hadis. Bu iki hadis arasında, mesela..
Abdulaziz Bayındır: Bak bir kere bunlar asla kabul edilemez. Çünkü C.Hakk namazda huşuyu emrediyor. “Ellezine hum fi salatihim haşiun”(MUMİNUN 2). Bunların huşu ile hiç bir alakası yok. Kıtal olur mu. Kiminle mukatele yapılacağı gayet net bir şekilde bellidir. O hadisin sahih kitapta geçmiş olması, insanların sahih dediği kitapta olmuş olması sahih olduğunu göstermez.
Mehmet Hoca: O hadis ravileri bu hadis sahih derken neyi kastettiğini iyi anlamak gerekiyor. Bilmem Buhari’nin bu hadis sahihtir dediği, bu hadis benim koyduğum kriterlere göre isnadı sahihtir diyor.
Abdulaziz Bayındır: Sadece gelen raviler açısından sahihtir diyor.
Mehmet Hoca: Bir konuyla ilgili zıt iki hadisi bir arada zikrediyor. Bizim anladığımız sahih anlamında değil.
Abdulaziz Bayındır: Mana itibariyla sahih değil, senet itibariyle sahih.
Muhammed: Biz mesela öbür hadisi aldık; işaretle önünden geçerken engel olacak diye. Diğer bu hadisler doğruysa, anlam bakımından bu olabilir.
Abdulaziz Bayındır: O olamaz, asla. Niye olamaz? Çünkü ibadete muhalif bir olay.
Yahya Şenol: O şeylerin çoğu muttefakun aleyh ama bunlar hep Tirmizi falan hadisleri.
Mehmet Hoca: Mesela Ahmed B. Hambel’in rivayet ettiği hadis biraz önce, kendisi rivayet ediyor. Şey olarak sahihtir diyor ama diyor ki Zeynep B.Seleme’nin hadisini getirdi diyor “nebiyye(sav) lem yegibtil def’e” diyor.
Yahya Şenol: Hadislerin nasıl çelişki arzettiğini biraz sonra özellikle son olarak, hani kadının namazın önünden geçmesiyle namazın bozulmasıyla ilgili, Buhari ve Müslim’de geçen hadislere bakınca o da hadis, bu da hadis ama hangisini tercih edelim dediğini anlayacağız yani, o en sona kalsın. Bunlar bitsin de.
Mehmet Hoca: “Yukatilune” hadisinde ihtilaf ediyor yani.
Abdulaziz Bayındır: O kabul edilemez. O mümkün değil. Öyle şey mi olur? Namazda huşu, namaz dediğin bir ibadettir yani. Zikir yapıyorsun. “Fezkurullahe kema allemekum”(BAKARA 239) diyor C. Hakk. Tamam önünden geçene engel olma meselesi adamın huşuna mani olması açısından tamam, anlarız. Ama kalk, bilmem ne yap, öyle şey olur mu?
Mehmet Hoca: “Nefsi mukatile ala def’i”
Yahya Şenol: Ondan sonra “lev yalemu marun beyne yedey musalline haza aleyhi ve kane erbaine hayran lehum min ennehu ve beyne yedeyhi”.
Abdulaziz Bayındır: Tamam, o hadisi okumuştuk zaten. Bir kişi namaz kılanın önünden geçmenin ne kadar bebali olduğunu bilse kırk beklerdi. Kırk ertık ne? Gün mü? Ay mı? Yıl mı? Belli değil evet. Yada vakit mi?
Yahya Şenol: Ondan sonra şeye geleyim: önünden geçip de namazı bozan şeyler. Ebu Hureyre’den gelen bir hadis. Ahmed, İbni Mace ve Müslim rivayet ediyor. “Ennen nebiyye(sav) kale yekrau salate el merretu vel kelbe vel himar”
Abdulaziz Bayındır: Evet. Kadın, köpek ve eşek namazı bozar demiş Peygamberimiz(sav). Evet.
Yahya Şenol: Ondan sonra “Yakteu salate merretu vel kelbe himar” bu sadece Ahmed ve İbni Mace rivayeti var.
Fatma Hanım: Afedersin, asıl bozuyor?
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika bekle bekle, sabıtlı ol. Nasıl bozacağına bakacağız.
Yahya Şenol: Ebu Zer’den gelen bir hadis; “iza kavlu ahadekum yusalli innehu yesturuhu iza kane beyne yedeyhi mislu ahiretul rahli”.
Abdulaziz Bayındır: Evet. Bir kişi namaz kılarken önünde bir eğerin arka tarafı kadar varsa, evet.
Yahya Şenol: “Fe iza beynekum beyne yedeyhi mislu ahiruhu rahli fe ennehu yaktau salate bi merretu vel himaru vel kelbu esvedu”.
Abdulaziz Bayındır: Böyle bir şey yoksa kadın geçerse, eşek geçerse ve siyah köpek geçerse. Köpeğin rengi değişti.
Yahya Şenol: “Kuntu ya EbaZer ma baul kelbu esvedu minel kelbi ahmeri minel kelbi asvad”.
Abdulaziz Bayındır: Yani tamam, siyah köpeğin sarı veya kırmızı köpekten farkı ne diye sormuş.
Yahya Şenol: Bu rivayeti eleştiren biri de diyor ki; köpeği sormak aklına geliyor da kadını niye sormuyorsun nüye namazı bozar diye? “Kale yevme ahi seeltu resulallahi(sav) kema seelte min fe kal el kebburu esvedu şeytan”.
Abdulaziz Bayındır: Ben de sordum Peygamberimize de, Peygamberimiz siyah köpek şeytandır dedi. Ya kardeşim, sen namaz kıldığın zaman kaç tane şeytan geçiyor önünden,gerçek hakiki şeytan? Evet.
Yahya Şenol: Ondan sonra “yakteul salate el kelbul esvedu vel meretun hazirun”.
Abdulaziz Bayındır: Namazı siyah köpek ile adetli kadın bozar demiş. Evet.
Yahya Şenol: Ondan sonra başka bir hadisde şöyle bir ziyade var: “el hınzir yehudi vel mecusi”.
Abdulaziz Bayındır: İyi, burada kadın kurtardı. Domuz, yahudi ve mecusi geçerse bozulur. Adama kimliğini sorar, hemşerim bakayım hele sen nesin. Geç.
Abdurrahman: Din, artık yazmıyor yeni kimliklerde.
Abdulaziz Bayındır: Yazmıyor değil mi?
Yahya Şenol: “La yekteul salatel müslim şeyun ila himari kafir kelbi vel merre”.
Abdulaziz Bayındır: Bir başka hadiste müslümanın namazını sadece eşek, köpek, kafir ve kadın bozar.
Yahya Şenol: Bunlardan hani kuvvetli olarak en kuvvetli yer alan kitap Müslim. Buhari bunların hiç birini almıyor. Hz. Aişe’nin şu rivayetine yer veriyor, diyor ki; bu hadisi duyunca “eadel tumune bil kelbi vel himar”.
Abdulaziz Bayındır: Aişe validemiz diyor ki; “ya siz bizi köpekle ve eşekle bir mi tutuyorsunuz?” Bak işte gördün mü? Senin hakkını müdafa eden var. Onun için bekle dedim. Aişe validemiz.
Yahya Şenol: “ve kad raeytu muhreceaten alel serir fe yecibun nebiyyu(sav) fe yevessatu serire fe yusalli”.
Abdulaziz Bayındır: Ben şimdi diyor. Bir daha oku da, benim zihnim..
Yahya Şenol: “Ve kad raeytu muhraceaten ales serir”.
Abdulaziz Bayındır: Ben diyor şeyde uzanırdım, sedirde uzanırdım diyor.
Enes Hoca: “Serir”.
Abdulaziz Bayındır: “Yatakta uzanıyordum”
Yahya Şenol: “Fe yecibun nebiyyu(sav)”.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz gelirdi.
Yahya Şenol: “Fe yevessatu serire fe yusalli”.
Abdulaziz Bayındır: Tam ben uzanmışken bana doğru namaz kılardı. Ben de kadınım, bozuluyorsa..
Yahya Şenol: “Fe ekrahu en esnehahu”
Abdulaziz Bayındır: Ne demek?
Yahya Şenol: “El esnehahu fe ensellu en azhara lehu min uddami fe ensellu min tibidi riclei serir hatta ensellu bi hafine”
Mehmet Hoca: Şöyle çekiliyordum.
Abdulaziz Bayındır: Ben de kendim diyor, yani o namaz kılarken orada olmaktan şey yapardım, çekilirdim bu tarafa doğru. Peygamberimiz çekil demiyor yani ve namaz kılıyor. O saygı duyduğundan çekiliyor.
Yusuf: Sütrenin arkasına kim geçerse geçsin namazı bozulmaz dedik ama bizim şimdiki bu bahsettiğimiz sütrenin önünden geçenler. Burada temizlik şüphesi.. Ben şahsen öyle anladım yani. Temizlik şüphesinden dolayı dışından geçenlere bir şey yok, içinden geçenlerden korunma. İşte köpektir, eşektir, kadınların durumudur. Öyle anlamamız..
Abdulaziz Bayındır: Ama temizlik denir orada. Şey değil yani. Köpeğin geçmiş olması demek köpek oraya pislik bırakacak değil ki.
Abdurrahman: Rengine göre ayırması.
Abdulaziz Bayındır: Rengine göre ayırmanın, eşek geçtiği zaman eşek pislik bırakacak diye bir şey yok.
Muhammed: anlaşılmıyor
Abdulaziz Bayındır: Anlamadım.
Muhammed: Sedir diyelim ki namaz kılan insanın önünün dışındaysa.
Abdulaziz Bayındır: Aişe validemizin ki secde yerinde. Öyle anlaşılıyor.
Enes Hoca: O hadis bitsin de.
Yahya Şenol: 99.Bab’da o hadis geçiyor. Sonra 102’de bir daha tekrarlıyor onu. “En nesukin aişete ennehu zukira indeha ma yaktaul salate”.
Abdulaziz Bayındır: Evet, Meşruk diyor ki; Aişe validemizin yanında neyin namazı bozacağı konuşuldu.
Yahya Şenol: “Fe kalu yektahu el kelbu ve himari vel merretun”.
Abdulaziz Bayındır: Demişler ki; kadın, köpek ve eşek namazı bozar demişler.
Yahya Şenol: “Kalet ve cael tumune kilaben”.
Abdulaziz Bayındır: Siz bizi köpek yerine mi koydunuz demiş Aişe validemiz.
Yahya Şenol: “Kal raveytum nebiyye yusalli ve inni ve beynehu beynel kıbletin ve anil mucleatin ales serir”
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz namaz kılıyordu, ben yatağa uzanmış, onunla kıblesi arasındaydım. Tabi oralarda bizim gibi sıcak yerlerdir. Orada pek öyle yatakta yorgan da olmaz üzerlerinde.
Yahya Şenol: “Fe tekunu li el hacetu ekrehu en nastakfilehu fen sallu silalen”.
Abdulaziz Bayındır: Uzanıyordum da diyor, bir ihtiyacım olurdu. Ona doğru kalkmak istemezdim de o ihtiyacı sırasında böyle oradan sıyrılırmış. Yani kendisini böyle oradan çekermiş. Vücudunu çekermiş oradan.
Yahya Şenol: Uyuma şeklini anlatan bir hadis de 104. Bab’da “kunte e namu beyne yedey resulullahi ve riclaye fi kıbletihi”.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimizin önünde ben namaz kılardım, ayaklarım tam kıblesinde olurdu.
Enes Hoca: Uyurdum!
Abdulaziz Bayındır: Namaz kılardım mı dedim? “Uyurdum”, uyurdum! Tabi zihnimde uyurdum var ama. Peygamberimiz namaz kılıyor. Aişe validemiz de tam kıblesinde, ayakları önünde uyuyor.
Yahya Şenol: “Fe iza secede gamezeni ileyye”
Abdulaziz Bayındır: Namaz kılarken ayaklarıma dokunurdu, ben de ayaklarımı çekerdim.
Enes Hoca: Secde yaparken!
Abdulaziz Bayındır: Secde yaparken. E şimdi mesela Şafiler diyor ki; dokunduğun zaman abdest bozulur. Nereden çıkarıyorsun bunu ya? İşte Aişe validemiz, işte Peygamberimiz.
Yahya Şenol: “Fe iza kame ve sattuhuma”.
Abdulaziz Bayındır: Tekrar kalktığı zaman ayaklarımı tekrar uzatırdım.
Yahya Şenol: “Kale vel buyuti yevme izin leyse fiha mesabiha”.
Abdulaziz Bayındır: Tabi yani o zaman evlerde namaz kılacak mekanlar yoktu.
Enes Hoca: “Mesabih” diyor.
Abdulaziz Bayındır: Lamba yoktu o zaman evet. “Misbah” tamam.
Yahya Şenol: Ondan sonra 105. Bab’ın ismi de Buharinin “Bab-ı menkale la yektau salate şey’un”.
Abdulaziz Bayındır: Bab’ın ismi de namazı hiç bir şey bozmaz.
Yahya Şenol: Sonra yine aynı hadisi veriyor. Mesud’dan, Aişe’den geliyor. “Zukra endehu ma yaktaul salate el kelbu vel himaru vel merretu fe kalet şebbettumune himaru vel kilab”.
Abdulaziz Bayındır: Bu defa da demiş ki; siz bizi eşşek ve köpeğe mi benzettiniz demiş. Dolayısıyla yani bunların iler tutar tarafı yok. Ama geliyor malesef.
Yahya Şenol: Müslim, ilginçtir yani Buhari o köpek falan rivayetlerini vermiyor, Müslim hem onu hem bunu alıyor. İkisini birden koyuyor.
Abdulaziz Bayındır: İkisini birden aldığın zaman demek ki birisi yanlış. Aişe validemiz de bu işin bizzat tanığı olduğuna göre, doğru olan onun dediğidir.
Yahya Şenol: Onu da Bab’a ayırmış demiş ki; “babul ihtilaf beyne yedeyhi musalli”
Abdulaziz Bayındır: Namaz kılanın önüne uzanma babı demiş orada. Evet.
Yahya Şenol: Ve 1,2,3,4,5,6,7,8,9 tarikten aynı hadisi vermiş. Aişe validemizin.
Abdulaziz Bayındır: Tamam demek ki bu çok sahihtir.
Fatma Hanım: Hiç bir yer bulamadı da onun yattığı yerin önüne..
Abdulaziz Bayındır: Odalar küçük.
Fatma Hanım: Tercih edilecek çok istisnai bir durum. Tam onun uzandığı yerin önüne, kıble tarafına..
Abdulaziz Bayındır: Oradaki odalar bizim odalar gibi büyük odalar değil. Küçücük bir oda. Sadece yatmaya yetecek kadar.
Fatma Hanım: Zarureten olan, fevkalade.
Abdulaziz Bayındır: Hayır, namazı bozuyorsa eğer, o zaman bir tedbiri alınırdı onun. Asıl mesele o, namazı bozmama.
Yahya Şenol: Burada bir Buhari’de yer almayan bir şey de var. Hani orada demişti ya adetli kadın diye.
Abdulaziz Bayındır: Bir de bunlar çok önemli, bunlar işte bize kıyamete kadar olabilecek olayların bir örneğini Peygamberimiz ortaya koymuş oluyor. Bu tür ilaveleri de ortadan kaldırmış oluyor Aişe validemiz.
Yahya Şenol: Abdullah Bin Şeddat Bin Had diyor; “kale haddetwni Meymunetu haddesetni meymnetu zevcun nebiyyi(sav) kale, kane resulullahi yusalli en hizaıu haizun”.
Abdulaziz Bayındır: Meymune(ra) diyormuş, Peygamberimizin eşlerinden. Peygamber efendimiz namaz kılardı. Ben de önünde hayızlı olurdum, hiç de bir şey olmazdı mesela. Hayızlı kadın namazı bozar diye..
Yahya Şenol: “Sevvuhu iza secede”.
Abdulaziz Bayındır: Secdeye vardığı zaman da elbisesi bana dokunurdu diyor.
Yahya Şenol: “Semitu ala Aişete” başka bir hadis “kalet kane nebiyyu(sav)salli minel leyli ve ila cembihi ve ene haizun”
Abdulaziz Bayındır: Peygamber efendimiz gece namaz kılardı, ben yanında hayızlı olarak dururdum yani.
Yahta: “Ve aliyye mirtum eksiyetin nisaihim harire mintum” bu bir elbiseymiş, “ve aleyhi baduhu ila cembihi”.
Abdulaziz Bayındır: Bir örtü olurdu, bir kısmı Peygamberimizin üzerinde, bir kısmı Aişe validemizin üzerinde onunla yanyana namaz kılardı.
Fatma Hanım: İstisna eşi olduğu için Hocam. Yabancı erkek olsa..
Abdulaziz Bayındır: Tabiki eşi de. Namazı bozuyorsa eşi falan farketmez, namazı bozar.
Abdulaziz Bayındır: Kadın diyorsunuz. Eşi de kadındır, hepside kadındır. Mesela Şafi mezhebinin kadına dokunmak abdesti bozar dediği zaman, eşi bozar.
Yahya Şenol: Şimdi hangi hadisi alacağız Muhammed Abi? İkisi de Müslim’de geçiyor.
Enes Hoca: Hz.Aişe’nin “şebbettuhuma bil kilab” sözüne göre Peygamber(as)’ın demediği ortaya çıkıyor.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz öyle bir şey söylememiş.
Enes Hoca: O söyleyenlere diyor.
Abdulaziz Bayındır: “Siz bizi köpeğe mi benzettiniz” derken Peygamber benzettiğini söylemiyor Hz.Aişe.
Yahya Şenol: Siz dediniz diyor. Yoksa Peygamber bizi benzetmedi falan demiyor yani.
Abdulaziz Bayındır: Siz böyle yapıyorsunuz diyor. Öyle şey mi olur diyor.
Muhammed: “La yaktau salate şeyun” o namazı hiçbir şey bozmuyor diyen hadis zayıfmış.
Yahya Şenol: O ibareli hadis zayıf. Orada öyle bir ibare geçmedi bak benim okuduğumda. Yoksa o ibarenin geçtiği hadislet Tirmizi, İbni Mace’de falan var, ona zayıf diyorlar. Burada geçenlere demiyorlar. Tirmizi’deki şekline. Burada “babu men kale la yaktau salate şey’un” diyor, Hz.Aişe’nin sözü evet. O ibareli bir hadis yok. Hz.Aişe’nin uygulamasından bu tür şeylerin namazı kesinlikle bozmayacağı ortaya çıkıyor. Yoksa şeyde var, Neylül Evtar vermiş onu. Altı-yedi farklı değişik şekilde rivayet etmiş. Hepsine zayıf, mayıf, bilmem ne, falan birşeyler demiş. kendisi namazı bozduğunu kabul ettiği için. Burada diyor ki; bütün bunları biz doğru kabul etsek bile “fe in sahha kane salihen istiklali bihi halen veshi insahhate ehru tariki”.
Abdulaziz Bayındır: Yani o üç şey namazı bozar sözünü kabul etsek bile..
Yahya Şenol: Onlar bozmaz diyenlere. Mesela “la yaktau salete şey’un vedune salati” diye bir hadis şey yaptık ya.
Abdulaziz Bayındır: Bozar kanaatinde mi şey?
Yahya Şenol: Bu bozar diyor. Bozmayanlar var diyor, bunları ne yapacağız?
Abdulaziz Bayındır: O bozar kanaatinde, tamam.
Yusuf: Bozmazsa sütrenin manası ne anlama geliyor. Yani sütre koymanın anlamı ne?
Abdulaziz Bayındır: Sütre namazın bozulmasın diye değil ki.
Yahya Şenol: Huşuyu sağlamak için koyduğu.
Abdulaziz Bayındır: Huşuyu sağlaması için.
Yahya Şenol: İnsanın dikkati dağılmasın.
Abdulaziz Bayındır: Zihin dağılmasın diye. Yoksa namazın bozulmasıyla sütrenin ne alakası var? Sen namazını kılıyorsun. Mesela şimdi şöyle düşün bak.
Yahya Şenol: “Sütrati keflul basari emma veraeha fe men yumel yecid ittahazu kurbihi”.
Abdulaziz Bayındır: Evet yani tabi, önünden geçeni, yakınından geçeni engellemek, bir de gözü başka taraftan engellemek için. Huşu ile alakalı bir olay. Şimdi bak bir de şunu düşün Yusuf. Mesela bir adam müslüman, karısı kafir namaz kılmasını istemiyor. Bu doğru olsa adamı deli eder.
Yahya Şenol: Hocam bir de şey var, bunu internette bazı guruplar çok tartışıyorlar. “Raveytu raculen bi Tebuk mukade” yatalak. “Fe kale”.
Abdulaziz Bayındır: Tebük’te yatalak bir adam gördüm. Diyen kim?
Yahya Şenol: Yezid Bin İmran. Herhalde sebebini sormuş. Adam da niye yatalak kaldığını açıklıyor. “Fe kale merartu beyne yedey Resulillahi ven ala hımari yusalli”
Abdulaziz Bayındır: Peygamber efendimizin önünden o namaz kılarken eşeğin üzerindeydim, geçtim. Eşeğe binili olarak geçtim.
Yahya Şenol: “Fe kale Allahumaktae serahu fe kale şeyta aleyhi bait”.
Abdulaziz Bayındır: Peygamber efendimiz(sav) ya Rabbi sen bunun izini sil dedim, kaldır dedim. Ondan sonra da artık yürüyemez oldum. Yani yer yüzünde iz bırakmamış demek ki.
Yahya Şenol: “Kata ve fi rivayetin kataa salatene la kata allahu veterabbe”
Abdulaziz Bayındır: O bizim namazımızı kesti Allah’ta onun izini kessin demiş.
Yahya Şenol: Hiç böyle rivayetin senet tahlilini falan yapmadan demiş ki; bu hadis namaz kılanın önünden geçmenin nasıl ciddi bir hata olduğunu anlamanın canlı bir örneğidir.
Abdulaziz Bayındır: Kim söylüyor onu?
Yahya Şenol: İbrahim Canan. Öyle bir hadis başka bir kitapta geçiyor eleştirisiz. O yüzden eleştirmiyor.
Abdulaziz Bayındır: Said Nursi onu yazdığı için eleştiremiyor. Yoksa bu hadis sahih bir hadis değil.
Mehmet Hoca: Peygamber(sav) kendisine o kadar şey yapanlara bile beddua etmemişte.
Abdulaziz Bayındır: Öyle şey olurmu ya?
Yahya Şenol: Oradaki rivayete göre de çocuk bu adam. Buluğa falan ermemiş. Oynuyor, beddua ediyor Peygamberimiz, hayat boyu yatalak kalıyor.
Abdurrahman: Hayvan üzerindeyken.
Abdulaziz Bayındır: Gerçekten yani bu dini ne hale getirmişler ya Rabbi. Geçende Sarıyer müftüsü buraya geldi de aklıma geldi. O Avcılarda müftü idi. Orada beni bir konferansa davet etmişti. Orada “levlake levla” hadisini sormuşlardı, uydurmasını. Bu uydurma dediğim için, o gün bu gün sürekli buraya gelen birisi artık gelmemeye başladı. Sen niye bunu söylüyorsun. Niye? Çünkü Said Nursi kitabında buna çok yer veriyormuş ya. Peygamberimize, Allah’a yapılan bu büyük iftirayı ortaya koyduğumuz için. Onun için esas olan o değil.
Abdurrahman Hoca: Onu kim yaratmış.
Abdulaziz Bayındır: Sen olmasaydın kainatı yaratmayacaktım. Böyle saçmalık olur mu? O hadisten bahsettiğimiz için adam o günden beri bize düşman kesildi.
Fatma Hanım: Bu doğru değilmiş galiba değil mi Hocam?
Abdulaziz Bayındır: Doğru değilmiş değil, iftira iftira. İhtilaf yok. O iftira. İhtilaf yok iftira olduğundan. İftira, öyle saçmalık olur mu?
Yahya Şenol: “Levlake”ye bu mevzu değildir diyen bir tane aliyok şu an. Kitabına alanlar bile diyor ki; senet açısından mevzudur ama mana sahihtir. Bunu hepsi kabul ediyor. Bu rivayeti destekleyenler bile uydurmadır bu ama mana sahih falan diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Bir gün Eminönü müftülüğü bir toplantı düzenlemişti.
Abdurrahman: Biliyorum.
Abdulaziz Bayındır: Oradamıydın sende?
Abdurrahman: Duydum Hocam.
Abdulaziz Bayındır: Kadırga Kültür Merkezi’nde. Bu hadis gene gündeme geldi. Orada
Yahya Şenol: Kutlu doğum haftasıydı.
Abdulaziz Bayındır: Kutlu doğum haftasıydı evet. Hüseyin Hatemi orada, bir de Mustafa Algül’de şey yapıyor İstanbul vaizi. Bizim dışımızdaki herkes o hadise iyi bakıyor. Hüseyin Hatemi dedi ki; bu hadis dedi, evet senet bakımından uydurma olsa da, mana bakımından doğrudur dedi. Çünkü madem Allah “innallahe melaiketehu salune alen nebiy”(AHZAB 56) diyor, Allah ve melekleri o peygambere salat eder”, Allah ve melekleri salat ediyorsa, o peygamberin yüzü suyu hürmetine yaratmıştır kainatı dedi. Şimdi o benden alacağı cevabı çok iyi bildiği için bana sıra gelmeden benim işim var dedi, kalktı çıktı. Kalktı çıkmaya, ben de aldım mikrofonu dedim yavaş yavaş git ve beni dinle dedim. Salon büyük ya. Yavaş yavaş çık ve beni dinle dedim, öyle konuşup kaçmak yok. Dedim ki bak, aynı surede dedim C.Hakk bizim için de “huvellezi salli aleykum melaiketehu”(AHZAB 43) diyor. Yani peygamber için söylenen söz bizim için de söyleniyor. İşte o size ve melekleri size salat eder diyor. Şimdi söyle bakayım, Allah bu kainatı bizim yüzü suyu hürmetimize mi yarattı, peygamberin yüzü suyu hürmetine mi yarattı? Böyle saçmalık olur mu dedim? Neyse. Şimdi dışarıya çıkıyor, Eminönü müftüsüne demiş ki; ben size demedim mi bu adamın olduğu toplantıya beni götürmeyin?
Bayan Katılımcı: Bunun faydası ne afedersiniz yani.
Abdulaziz Bayındır: Faydası işte, peygamberi tanrı yapacaksınız.
Katılımcı: Bu insanlara faydası ne anlayamadım.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberi tanrılaştırmak. Başka bir şey değil.
Mehmet Hoca: Aksi takdirde ısrar etmenin bir anlamı yok.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberi tanrılaştırmak, başka hiç bir anlamı yok.
Enes Hoca: Hıristiyanlarda kainat İsa için yaratıldı diye bir şey var. İncilde de var.
Abdulaziz Bayındır: Yahya yazdı bizim sitede.
Yahya Şenol: Aynen geçiyor.
Abdulaziz Bayındır: Aynı ifade.
Abdurrahman Hoca: Müslümsnlar da demiş ki; sizden o kadar, alın bizden de bu kadar.
Abdulaziz Bayındır: Ya şimdi yarış bu yani bu. Batıl yarışı.
Yahya Şenol: Bütün kainat İsa’nın hürmetine yaratılmıştır.
Yusuf: Peygamber efendimize istinaden bir hadiste beni peygamberlerle beni yarıştırmayın tarzında bir hadis var herhalde.
Abdulaziz Bayındır: Canım bununla ilgili çok şey var. Böyle saçmalık olur mu? Yani Peygamber efendimiz için C.Hakk demiyor mu; “ma kane muhammedun eba ehadin min ricalikum ve lakin resulallahi ve hatemen nebiyyin”(AHZAB 40). Muhammed sizin erkeklerinizden birisinin babası değildir, ama Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. En son. Sonra “ma kuntu miner resul” yani peygamberliği ilk başlatan ben değilim diyor.
Fatma Hanım: O zaman alimler de dalalet içinde oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Yoldan çıkmak için alim olmaya luzum yok. Yoldan çıkmak isteyen adam her halukarda çıkar.
Fatma Hanım: Nasıl çıkacağız altından sonra.
Abdulaziz Bayındır: Yok yok çıkarsınız. Aklınızı kullandığınız zaman çıkarsınız.
Fatma Hanım: Meraklısı, islam bunlar iyi mesaj veriyorlar, öyle kabul ediliyor.
Abdulaziz Bayındır: Aklını kullanan hiç kimse bunları kabul etmez. İster cahil olsun ister alim olsun. Bende tıpkı sizin gibi bir insanım, evet. Dolayısıyla işte tanrılaştırılıyor.
Abdurrahman Hoca: Hadisde var; bana Allah’ın kulu ve resulu deyin.
Enes Hoca: Bu sahih hadis: “La tutruni kema etreti nasara ibni meryem le kulu abdullahi ve resulullah”.
Abdulaziz Bayındır: Evet yani, hıristiyanların Meryem oğlu İsa için,
Enes Hoca: “La tutruni”
Abdulaziz Bayındır: Onlar gibi beni aşırı derecede övmeyin, ben Allah’ın kulu ve elçisiyim diyor, o kadar.
Fatma Hanım: Kul Muhammed’i tercih etti değil mi oradan da belli.
Abdulaziz Bayındır: Tercih etme diye bir olay yok. Yani Peygamberimize tercih verilmemiş. O zaten kul. Tercih hakkı yok yani. Zaten kul o.
Fatma Hanım: Bunu teklif edip de kendisi..
Abdulaziz Bayındır: Yok yok yok, teklif falan yok. Olur mu öyle şey? Olur mu, o da gene biraz mübalağa olur. Teklif falan yok. Hayır zaten Allah’ın kuludur. Teklif falan yok. Zaten Allah’ın kuludur ama elçilik de bir görev olarak verilmiştir o kadar. Allah’ın kulu olma konusunda öyle tercih mercih yok, öyle şey olur mu? O da sanki bir alçak gönüllülük göstermiş olur ki tehlikeli bir şey. Bu çok tehlikeli bir şey. Çünkü kibirin alçak gönüllülük görüntüsünde olanı öbüründen çok daha çirkindir. Aşırı tevazu kibrin en çirkinidir. Kibrin en çirkinidir.
Muhammed: Huşu için önüne sütre koyması gerekiyor dedik. O zaman sadece huşu imam olan kişiye mi lazım. Arkadaki cemaat sütre koymadan namaz kılabilir, onun önünden geçebilir diye birşey söyleyebilirmiyiz.
Abdulaziz Bayındır: Tamam şimdi herkesin önüne bir sütre koymasını düşün.
Yahya Şenol: Herkesin önündeki kendisi için sütre olur.
Abdulaziz Bayındır: En ön safta bulunanlardan herkes önüne birer sütre koyacak diye düşün. Namaz kılma işi bir törene dönüşür. Olmaz yani, olacak şey değil. Ondan sonra acaba aynı hizaya geldi mi şuradan bir bakın, buradan bir bakın. Olur mu? Bu din kolaylık dinidir. Öndeki imam koydumu bitti işte o kadar. Bunun artık daha sağı solu yok. Şartta değil. Her birisi bir sıkıntı doğurur bunların.
Yahya Şenol: Yoldan geçme tehlikesi falan varsa öyle yapacak.
Muhammed: Şuanda namazda önünden geçen namazı bozmuyor dedik ama sutre niye koyduk diye sorduğunda sadece huşu için.
Abdulaziz Bayındır: Huşu da, öbürüde. Herkes önüne koyacak dersen, bu da ciddi bir harec meydana getirir. C.Hakk da harec koymamıştır.
Mehmet Hoca: İmam sütreye odaklanırken cemaat da imama odaklanacak.
Abdulaziz Bayındır: Tamam o kadar. Huşu sağlanmış olur.
Muhammed: İmamın arkasındaki olabilir ama imamınki..
Abdulaziz Bayındır: Ya şimdi bak Muhammed. Şimdi bir kere bu ifadelerin hiç birisi yani kuranı kerimin huşu kelimesi dışında her hangi bir şeyin kapsamına sokulacak şeyler değil. Kuran ile sünnet arasında irtibat kurmak zorundayız. Bunun başka yolu yok. Ben namaz kılıyorum, kıldığın zaman kıbleye dön, söndüm, bitti. Ben emri yerine getirdim. Ondan sonrası huşu “vellezine fi salatihim haşiun”(MUMİNUN 2) dediğine göre huşu çok önemli bir husustur. Adamda huşu olmadan da namaz kılsa namazını kılmış olur. İşte rivayetler arıyorsun, sütresiz de olur. Ama o sütre ne yapmış oluyor? Kişi namaz kıldığı bir mekanı sınırlamış oluyor ve orada namazı huzur içerisinde kılmış oluyor. Yoksa sen şurada da namaz kılarken yanından birisi geçtiği zaman, arkadan iki kişi konuştuğu zaman huşun bozulabilir. Ama senin huşun bozulacak diye bu insanlara susun konuşmayın diyecek halimiz yok ya. Herkes hayatını yaşayacak.
Muhammed: Sutrenin namazın huşulu olması amacı olması..
Abdulaziz Bayındır: O zaman araştır, haftaya getir konuş. Benim söyleyeceğim başka bir şey yok. O zaman haftaya bul getir konuşalım. Oldu mu? Bir hafta önümüzde vakit var.
Muhammed: Birde Hocam, Peygamberimizin önünde yatarken kıldığı namazlar sünnet namazlar.
Abdulaziz Bayındır: Ne farkeder? Namaz namazdır. Bunun nafilesi, şu su, bu su olmaz ki. Namaza başladığın andan itibaren namaz namazdır.
Muhammed: Öyle ama namazlar arasında fark var.
Abdulaziz Bayındır: Ya kardeşim, o teheccüd namazı Peygamberimize farz değil mi?
Muhammed: Peygamber başka
Abdulaziz Bayındır: Namazı kılan Peygamberimiz, önündeki de onun eşi. Sonra Muhammed, namaza başladığın andan, AllahuEkber dedin mi hiç farketmez. Orada nafilesi, farzı ayrımı olmaz.
Muhammed: Yani bir insan hayvan üstünde namaz kılabilir ama her zaman da hayvanın üstünde kılamaz.
Abdulaziz Bayındır: Niye kılamasın? Kim demiş kılamaz diye? Niye kılamayacakmış? Demiyor mu AllahTeala “fe in hıftum fe ricalen ev rukbanen” demiyor mu?
Muhammed: Burada bir havf olursa namazı kılabilir. Yani yolda giderken de namaz kılarak gidebilir.
Abdulaziz Bayındır: Orada da bir havf var. Niye biliyormusun? Orada da adam yere indiği zaman nafile kılamayacaktır. O havf da, kılamama korkusudur. O vaktini onunla değerlendiriyor. Orada da bir havf var. Yani sen dersen ki nafileleri kılacaksın, bu defa yol engellenecek. Kafileye engel olacaksın.
Muhammed: O namazı kılması zorunlu değil ysni. Eğer başka bir şey ile meşgul olarak gitsin ama böyle boş boş şeyle meşgul olayım diye düşünerek namaz kılabilir yani.
Abdulaziz Bayındır: İyi ya işte, yere inip kılma imkanı, o durumdayken yere inip namaz kılacağım dese, nafile namaz kılabilir mi? Kılamaz çünkü, kafile gidiyor.
Muhammed: Kendisininse araba.
Abdulaziz Bayındır: Tamam, insin kılsın, hiç bir manisi yok. O zaman gideceği yere geç kalır. Ya bu havf kelimesinin tarifini Allah yapmamış. Kişiye bırakmış. Evet insem tabiki kılarım, niye kılmayacağım. Sen de şu anda kalk, niye dersi dinledin ki? Şurada namaz kılsaydın. Kılabilirdin. Ama nedir? Namaz kıldın mı dersi kaçırma korkusu. O da bir korku. Bu korkunun tarifi yok tamam mı? Herkesin kendine göre yaptığı bir tercih meselesidir. Nedir yani. Yani sen illa da o şekilde yapmak için zorluyorsan zorla ama hadislerden, şuradan, buradan bunun anlaşılması o rivayetlerin kabul edilmesi mümkün değil. Aişe validemiz gereken cevabı vermiş. Allah ondan razı olsun. Evet başka var mı?
Abdurrahman: Zahirilerin sadece eşek, köpek şey yapıyor.
Abdulaziz Bayındır: Zahiriler zaten hiç düşünmezler. Yani onlarda hiç akıl diye bir şey yoktur.
Abdurrahman: Daha sonra o hadisin şeyinde yatar vaziyette olursa olmaz diye.
Yusuf: Burada da bir hadis var onunla ilgili. Uyuyanın gerisinde namaz kılmayın, konuşanın gerisinde de buyurdular diye. Ebu Davud’da.
Yahya Şenol: Hadisi söyleyip kaçmak olmaz.
Yusuf: Sahih değil değil mi?
Yahya Şenol: Değil tabi.
Abdulaziz Bayındır: Onun altını da oku, okuyacağın zaman.
Abdurrahman: Mushafa bakarak da namaz kılınamayacağını söylediler. İşte kişi eğer okumayı bilmiyorsa diyorlar, zaten ona farz değil. Hıfs etmediyse gücünün yettiğinden sorumlu.
Abdulaziz Bayındır: Okumanın delilleri ne? Bu konuda rivayet yok. “Ve ma kane rabbuke vesiyye” o dur değil mi delilleri.
Abdurrahman: Şey diyor Hocam işte, Allah gücünün yetmediğiyle sorumlu tutmuyor. İşte hıristiyanlara benzemesi vesaire. “İnne fis salat meşgula” hadisi delil getiriyorlar hocam. “Kale aleyhisselam inne fis salati meşgula”.
Abdulaziz Bayındır: “İnne fis salati”?
Abdurrahman: “Meşgula”.
Abdulaziz Bayındır: Namazda bir meşguliyet vardır zaten. Namazın kendisi meşguliyet yani. Namazın kendisi meşguliyet zaten. Namazda meşgulüm dersiniz o zaman.
Mehmet Hoca: Aynı şeyler var, ifade ediyor. “Summe hazil ahadis kulleha summe retvel himar hadis Ebu Hureyre ve Ebu Zer” hadisine muhalif geldiği için bunları kabul edemeyiz diyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani kadının, köpeğin ve..
Mehmet Hoca: Hambeli mezhebinde namaz bozulmaz.
Abdulaziz Bayındır: Hambeli mezhebinde bu hadis kabul edilmiyor yani. Kadın, köpek ve eşek diye meselesi kabul edilmiyor. Zaten Hanefilerde de kabul edilmiyor. Kabul eden mezhep var mı?
Yahya Şenol: Bozacağını mı?
Abdulaziz Bayındır: Şafiler’den gelen yok bu hafta.
Enes Hoca: Şia’yı okuyayım mı?
Enes Hoca: Şia mezhebine göre namazı bozan ve namazın içerisinde yapılması mekruh olan şeyler diye özetledim. Abdesti bozan her şey namazı da bozar.
Abdulaziz Bayındır: Tabi zaten, abdestsiz kalacağın için.
Enes Hoca: Abdesti bozacak her şey namazı bozar.
Abdulaziz Bayındır: Başka bir şey yok.
Yahya Şenol: Abdest alıp gelince bir daha sıfırdan başlayacak.
Enes Hoca: Sıfırdan başlayacak.
Abdulaziz Bayındır: Tamam. Anladım.
Enes Hoca: Ondan sonra unutarak olsada bozar.
Abdulaziz Bayındır: Tabi unutarak da olsa, abdestin bozuldumu bitti yani.
Enes Hoca: Şiilerin abdestini bozan şeyleri bizimkinden biraz farklı. Yani o ön ve arkadan çıkan şeylerin muakkat olması lazım diyor.
Abdulaziz Bayındır: Maliki mezhebinde de öyle.
Enes Hoca: Mezi bozmuyor abdesti. Ondan sonra kadınların akıntıları demiştik geçende.
Abdulaziz Bayındır: Zaten normal olan o. Kadınların adet dışı akıntıları abdesti bozmaz ki. Hadisler de zaten onu gösteriyor. Doğru olan o. Ondan sonra o kadınlardan gelen diğer adet dışı kanama dışındaki akıntılar da bozmaz. Ondan sonra erkeklerden gelen mezi bozmaz. Başka? Bir de mesela hastalıktan dolayı idrar kaçırıyorsa falan, o da bozmaz. Maliki mezhebinde de öyle
Enes Hoca: Abdesti bozan şeyler burada muakkat..
Abdulaziz Bayındır: Gaz kaçırma olayı da hastalık halindeyse bozmaz.
Enes Hoca: Normal halde adette, ön ve arkadan çıkan şeylerde, uyumak ve istihaze bozar diyor. Başka bir şey bozmaz.
Abdulaziz Bayındır: İstihaze niye oldu peki? Yoksa hayız mı demek istiyor.
Enes Hoca: Yok, istihaze diyor.
Abdulaziz Bayındır: İstihaze nasıl bozar. Az önce dedi ya bozmaz. Haa o zaman kadınların adet dışı kanamaları abdesti bozar ama o akıntıları bozmaz demiş oluyor. Ama Maliki mezhebinde adet dışı kanama da abdesti bozmaz diyor. Ondan sonra, işte idrar kaçırma, gaz kaçırma olayları da abdesti bozmaz.
Fatma Hanım: Az önce bozar diyordu gaz kaçırma.
Abdulaziz Bayındır: Mezheplerden bahsediyoruz. Hanefi’den değil.
Enes Hoca: Namazdayken arkaya bakmak namazı bozar.
Abdulaziz Bayındır: Önüne bakarsa?
Enes Hoca: Üçüncüsü: Konuşmak, en az iki harfle konuştuğu zaman.
Abdulaziz Bayındır: En az iki harf konuştuğu zaman namaz bozulur. Evet.
Mehmet Hoca: “A”, “O” diye geçtiydi geçen.
Enes Hoca: Kahkahayla gülmek. Ondan sonra, namaz ile ilgisi olmayan fiilleri çok yapmak bozar diyor. Bir de dünya işleri için ağlamak namazı bozar. Ahiret için ağladığı zaman bir şey olmaz. Sağ elini sol elinin üzerine koymak namazı bozar. Şiiler de şöyle duruyor. Şöyle durması namazı bozar diyor. Bu namazı bozan şeyler. Ondan sonra, namaz kılan bir kişi sadece çocukların düşmesinden yada düşmanın kaçmasından korktuğu zaman namazı kendisi bozabilir. Ona ruhsat var.
Abdulaziz Bayındır: Yani çocuğu korumak için namazı bozar.
Enes Hoca: Ondan sonra, düşmanın kaçmasını engellemek için.
Mehmet Hoca: Tekrar mı başlayacak, gene aynı yerden mi devam edecek?
Abdulaziz Bayındır: Tekrar başlayacak.
Mehmet Hoca: Eğer düşmesinden korksa?
Abdulaziz Bayındır: Devam ettirir. O zaman çocuğun düşmesinden korkarsa çocuğu alır, kurtarır, gelir kaldığı yerden devam eder.
Enes Hoca: Ondan sonra namazda yapılması mekruh olan şeyler: sağa sola bakmak.
Yahya Şenol: Mekruhlar ama haftaya geliyor.
Abdulaziz Bayındır: Mekruhlar haftaya. Peki şimdi o zaman buraya kadar olan kısımın bir özetlemesini yapalım.
Yahya Şenol: Hocam çok kısa kim namazı bozar demiş, burada yazdığı kadarıyla.
Abdulaziz Bayındır: Hangi mezhep öyle mi?
Yahya Şenol: Bütün bu hadisler “ehadukum cumle ala ennel kelbe vel merrete vel himaru tekrau salat vel muradu yukatı salat iptaluha ve kad zalike cemaatu mines sahabe Ebu Hureyre ve Enes, İbni Abbas
Abdulaziz Bayındır: Ebu Hureyre, Enes İbni Abbas demişler ki; kadın,eşek ve köpek geçerse namaz bozulur.
Yahya Şenol: “Ve hukiye Ebu Zerrin”.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Zer’de öyle demiş diye rivayet ediliyor. İbni Ömer’den de rivayet edilmiş.
Yahya Şenol: “Ve cae İbni Ömer ennehu kale bi fi kelb”.
Abdulaziz Bayındır: İbni Ömer sadece köpek konusunda söylemiş diye şey yapılıyor.
Yahya Şenol: “Ve mimmen kale minet tabiine bi katre selsetin mezkura Hasan Basri ve Ebul Ahbas”
Abdulaziz Bayındır: Tabiinden Hasan Basri, Ebul Ahbas. Başka?
Yahya Şenol: “Ve minel ümmeti Ahmet Bin Hambel fi ma anhu İbni Hazm ve Zahiri”
Abdulaziz Bayındır: İbni Hazm’ın rivayetine göre Ahmed Bin Hambel öyle söylemiştir ama burada Hambeli mezhebinde öyle bir olay yok değil mi? Zaten Ahmed B. Hambel kim ne demişse hepsine de evet demiştir. Kimseyi inciltmez o.
Yahya Şenol: “Ve hakit Tirmizi ve anhu ennehu yuhassasu bil kelbi esveti ve yetekadda fil himari vel naidi”
Abdulaziz Bayındır: Yani Tirmizi Ahmed B. Hambel’den siyah köpek bozar diye bir şey yapmış. Diğerleri bozmaz evet.
Yahya Şenol: Zahirilerin sadece kadın şey olursa diyor. “illa entekulu mudcaaten muvazaaten”.
Abdulaziz Bayındır: Kadın eğer yan üstü yatıp da ayağını uzatmışsa bozmaz da, başka şekilde bozar. Çünkü onlar hiç mantık kullanmazlar.
Abdurrahman: Hocam tam tersi.
Abdulaziz Bayındır: Bozar demedim, bozmaz dedim Abdurrahman. Bozar demedim.
Yahya Şenol: “İla nnehu yakraul salate el kelbu esveti vel merretu hayizu İbni Abbas ve Ata”.
Abdulaziz Bayındır: Yani siyah köpek ve hayızlı kadın namazı bozar görüşünde olanlar İbni Abbas ve Ata.
Yahya Şenol: Bozar diyenler bunlar.
Abdulaziz Bayındır: Bitti değil mi? Yani ama sonuç olarak anlaşılıyor ki bu dört mezhebin dördü de o şeylerin namazı bozmadığını söylemişler. Yani kadın, köpek ve eşek. Sia’da söylemiş bunu. Şia’da öyle söylemiş. Bir tek zahiriler. Zahirileri zaten hesaba katmamak lazım. Onlar hiç kafalarını kullanan insanlar değil.
Fatma Hanım: Söyleniyor da açıklama yok: niçin bozuyor? Öyle söyleniyor. Tatmin edici bir ifade değil yani.
Abdulaziz Bayındır: Onun niyesi, hadisin kendisidir zaten, başka şeye gerek yok.
Bayan: Ama yeterli değil Hocam.
Abdulaziz Bayındır: Yeterlidir.
Bayan: Orada bir cümle var sadece, manası var.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz’den eğer o hadis gelmişse o kabul edilir de. Çünkü onun zıddına olan hadisler kuvvetli olarak gelmiş. Dolayısıyla onun kabul edilme imkanı yok. Zıddına olanlar çoğunlukta ve daha sağlam olduğu için onu kabul etme imkanı yok.
Fatma Hanım: Bir literatür olarak siz uygun buluyormusunuz? İslami potansiyele tamam, sizin ölçünüze göre mantık..
Abdulaziz Bayındır: Hayır zaten meseleyi söyledik yani. Olmayacağı ortada.
Bayan: Bir şey söyledi, arkası yok. Ben yeterli bulmuyorum kendi açımdan. Açıklama istiyorum.
Abdulaziz Bayındır: Hayır, Peygamber efendimiz gerekçe göstermek zorunda değildir, biz gerekçe gösteririz. Peygamberimizin sözü bizim için gerekçedir. Asıl problem şudur: Peygamberimiz o sözü söylemiş mi söylememiş mi? Yoksa Peygamberimize iftira mı edilmiş, asıl mesele o. Biz şimdi burada Peygamberimizden gelen sağlam rivayerlerin, işte Aişe validemizin şeyi de çok önemli burada. Onu bozmadığı yolunda ve zaten hiç bir mezhep de onu almamış. Zahiri mezhebi hariç.
Enes Hoca: O zaman secde edeceği yerin önünden geçerse kadın erkek farketmez, namaza bir şey olmuyor, geçen günahkar oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Namaza bir şey olmaz, geçen günahkar olur o kadar. Yoksa namaz kılanın namazına hiç bir şey olmaz.
Enes Hoca: Onun içerisinden geçtiği zaman onu engellesin.
Abdulaziz Bayındır: Namaz kılanın namazına bir şey olmuyor. Sadece geçen kişi günahkar oluyor. O da kendi arasıyla şeyin arasında. Burada kadını, şunu, bunu ayırmanı bir anlamı yok. Ama böyle rivayetler var. Var, o zaman bunu da değerlendirmek lazım. Değerlendirmişler, gayet güzel bizim bir şey söylememize gerek olmayacak şekilde değerlendirmiş bu dört mezhebin dördü de. Bunların namaz bozmayla herhangi bir alakası yok. Zaten Aişe validemiz tüm bunların hepsini ortadan kaldıracak şeyler. Ayağıma dokunurdu diyor, çekeyim diye. Dokunuyorsa Şafi’ye göre abdestin bozulması lazım, bozulmuyor demek ki. Ayağını önüne uzatmışsa bu da bir kadındır. Bozulmuyor. Çok açık ve net. Daha başka bir şeye lüzum yok. Bizzat uygulama bu. Peygamberimizin yaptığı uygulama ve çok sağlam yollarla gelmiş. Tamam mı Fatma Hanım? Onun için şey yok, yani burada üzerinde durmamız gereken bir husus yok ki. O da bir takım yanlış kabul edilen rivayetler.