Abdulaziz Bayındır: Şimdi arkadan başka fetvalar da geliyor. Cami bu defa fesat yuvası haline gelmiş olarak da söylüyorlar.
Haşim Bey: O dönemde toplanabilecekleri tek yer cami.
Abdulaziz Bayındır: Şurayı da bir okuyayım da arkadaşlar, ondan sonra. “Ve la yusallu tahiru halfe men fi manel mustehazati: temiz olan bir kişi müztehaza gibi olanın arkasında namaz kılmaz”. Müstehaze, yani adet dışı bir kanama olan kadın. Onun gibi olan demek, “sahibi özür” dediğimiz kişidir. Onun arkasında namaz kılmaz. Diyelim ki adamdan sürekli idrar geliyor. “Ve let tahiratu halfel mustehazati” temiz olmuş bir kadın da adet görmüş bir kadının arkasında namaz kılmaz demiş. “Le ennel sahiha akva hazel minel mazurin” çünkü sahihin durumu özürlünün durumundan daha sağlamdır diyor. Kendine göre bir değerlendirme yapıyor. Bu konuda yine Peygamberimiz’den gelen bir şey yok. “Veş şey’u la tadammenu ma huve fevkahu” bir şey kendisinden yukarda olanı tazannum etmez. “El imamu daminun” diye bir şey etmişti. İmam cemaatin namazını garanti altına alır gibi ki onun da sahih bir rivayet olmadığını öğrenmiştik değil mi? “El imamu daminun” sahih değildi. Buraya da yazmış. “Vel imamu daminun bi mana ennehu tadmanu salatuhu salatel muhtedin”, “imamun daminun”un anlamı: onun namazı, ona uyan kişinin namazını garanti altına alır demktir. İmamın namazı sahih ise cemaatin namazı sahih olur demeye getiriyor. “Ve la yusallil kariu halfel ummiyyi: kuran okuyabilen bir kişi kuran okuyamayan kişinin arkasında namaz kılmaz”. “Ve lel muktesi halfel ari: elbisesi olan kişi çıplak kişinin arkasında namaz kılmaz”, “kuvveti halihima: bunların ikisinin durumu daha kuvvetli olduğu için”,” bin nassi: nas sebebiyle”. Bu nas da “bi ma ruviye” Peygamberimiz’den yapılan şu rivayettir. “Ennen nebiyye(as) salla ahire salatiha kaiden vel kavmu halfuhu kıyam”.
Yahya Şenol: Bizde yok o ibare. Şerhini mi okuyorsunuz?
Abdulaziz Bayındır: Yook!
Fatih Orum: “Bi kuvvete halihima”dan sonra yok bizde.
Abdulaziz Bayındır: “Ve yecuzu en yeumme”, tamam ben atlamışım doğru. Haklısın. Ben atlamışım.
“Ve yecuzu en yeummel teyemmimu el mutevattiine: teyemmüm ile namaz kılan kişi abdest alanlara imamlık yapabilir”. “Ve haza inde Ebi Hanifete Ebi Yusuf(rh): Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre böyledir. “Ve kale Muhammed Ruzi(rh): İmam Muhammed Ruzi demiş ki”,”la yecuzu: caiz olmaz”,”la ennehu taharetun zaruriyetun: çünkü teyemmüm zaruret halindeki bir temizliktir”,”vet taharetu bil mai asliyetun: ama su ile temizlenmek de”,”li enne vet taharete” olur, “vet taharetu bi mai asliyetun: su ile temizlenmek esastır” demiş. Birisi zaruret halinde olan bir şeydir. Onun için durumu daha uygun. “Velehuma” Ebu Hanife ile Ebu Yusuf’un delili şuymuş. “Ennehu taharetun teyemmum: teyemmüm temizliktir”,”mutlakatun: mutlak bir temizliktir” bağlantısız. “Ve li haza la yetekadderu bi kadri haceh: ihtiyaç ile sınırlı değildir”. Yani o kişinin o özrü devam ettiği sürece teyemmüm ona yeter demiş oluyor. “Ve yeummul mesihu el gasiline: mesh eden kişi ayaklarını yıkayan kişilere imamlık yapabilir”,”le ennel huffi maniun: çünkü mest engel olur”,”sirayetel hadese el kalemi: abdestin ayağa ulaşmasına engeldir” demiş. Bu tamamen kendi değerlendirmeleri, bunların da bir delili falan yok. “Ve ma halle bil huffi el meshu”. Bak eğer görebilirsen iyi olur. Peki o hadisi buldun mu Abdurrahman Yazıcı?
Abdurrahman Yazıcı: İbni Mace’de Hocam. İbni Mace’de geçiyor.
Abdulaziz Bayındır: Nasıl geçiyor?
Abdurrahman Yazıcı: “tabuallahu aleyhi enlate ummane imraatun raculun ve la ummi arabiyun muhaciren ve la yevme faciren mu’minen illa en yakharahu bil sultanin bi hafu seyfehu ve savtehu”.
Abdulaziz Bayındır: O zaman bu imamlık şeyi değil ki. Bu namaz imamlığı değil. Bu devlet imamlığı bu.
Abdullah Bayındır: Arabiler hani o zaman iman etmediler. Teslim olun dediğine göre bilmiyor bu adamlar falan.
Abdulaziz Bayındır: O başka. Onlar belli bir arabi. Sen şimdi bir daha oku Abdurrahman Yazıcı.
Abdurrahman Yazıcı: Hadis uzun Hocam, sonunu mu okuyayım?
Abdulaziz Bayındır: İşte ilgili kısmını. Hadisin ana konusu ne? Ona bir bakalım.
Abdurrahman Yazıcı: Fardıl Cumua.
Abdulaziz Bayındır: Cumanın farziyeti.
Abdurrahman Yazıcı: “Tabuallahu aleyhi en late ummanne imraatun raculen”.
Abdulaziz Bayındır: Bir kadın bir erkeğe imamlık yapmasın. “İmrastun er ricale” dememişler. Ama neyse, “raculen” hadi onu şey yaparsınız.
Abdurrahman Yazıcı: “Ve la ummi arabiyun ve muhaciren ve la yevme faciren mu’minen”.
Abdulaziz Bayındır: Arabi muhacire. Muhaciren dedi değil mi? Arabi olan bilen birine imamlık yapmasın demiyor. Yani çölde yaşayan arap, bir muhacire imamlık yapmasın. Ensar ne olacak?
Abdurrahman Yazıcı: “İlla en yakharahu bil sultanin”
Abdulaziz Bayındır: Baskı altında tutmuş da zorla imamlık yapıyorsa başka. O zaman bu bir uydurma kokuyor. Çünkü Ebu Bekir(ra)’ın imamlığı meselesi var ya. O muhacirdir.
Abdullah Bayındır: Hadisin başları da biraz nutuk vari bir şeyi var.
Abdulaziz Bayındır: Kim, Peygamberimiz mi söylemiş?
Abdurrahman Yazıcı: Evet. Cabir İbni Abdullah Bayındır kale hatibe Resulullah(sav) fe kale ya eyyuhennas tubi illallahi kablel temutu fe kadirun amali salihun en kablu tuşkalu nasibu nezibi beynekum ve beyne rabbikum bi kesriti zikrikum lehu ve kesriti sadakati sirru ve ala niyyeti turu zehu ve tunseru ve tucberu ve ala innallahu kad if farada aleykum cumua fi makami haza fi yevmin haza fi şehri haza min ami haza ila yevmil kıyameti ve men terekeha fi haya fi bati ve lehu imamun adilun ve cairun istikfal biha cuhuden leha”
Abdulaziz Bayındır: Bu hadisin sıhhati konusunda çok ciddi problemler vardır. Hanefiler’in bu konudaki..
Abdurrahman Yazıcı: İsnadı zayıf yazıyor Hocam. Haza isnadi hadisun dayıf.
Abdulaziz Bayındır: Çok ciddi problemler vardır bu hadis ile ilgili olarak. Bak “ve lehu imamun adilun ev cairun” ne demek?
Abdullah Bayındır: Dedim ya nutun kokuyor diye.
Muhammed Ruzi: O bölümü zikrettikten sonra diyor ki fazladır ama kabul etmek vaciptir.
Abdulaziz Bayındır: Fazladır ama kabul etmek gerekir. Hadise sonradan ilave edilmiş bir ifade yani.
Muhammed Ruzi: Öyle demek istiyor ysni ravisi.
Abdullah Bayındır: Bunu daha sonraki bir liderin özel kalem müdürü yazmış.
Abdulaziz Bayındır: Evet, tamam peki.
Haşim Bey: Bunu bence göz önünde bulundurmakta fayda vardır. Hadisin belirli bir bölümleri yani aşikardır.
Abdulaziz Bayındır: Sahih olduğu belli ysni bir kısmı.
Haşim Bey: Bir kısmı da belli sahih olmadığı.
Abdulaziz Bayındır: Bir kısmı da belli sahih olmadığı evet. Hani böyle bir müdreç bir şey onların bir şeyler ilave etmiş.
Haşim Bey: Diyor mesela “imametun racilun efdalu bi imameti imraaten ennehu arabi bi salati”, yani kadınların o günkü durumlarını iyi bilmemiz gerekiyor. Çok mu cahildiler, bilmiyormuydular, aynı şekilde arabi.
Abdulaziz Bayındır: O zaman ilahiyat fakültesinden mezun kaç tane kadın vardı sormak lazım. Yüksek lisansını yapan kaçtaneydi. Doktora yapan. İşi bilgisizliğe şey yapıyor. Yani erkeğin imamlığı daha önemlidir kadınlara. Çünkü kadın bilmez falan deniyor. Şimdi erkekleri çok rahatlıkla susturacak kadın alimeler var.
Haşim Bey: Susturmak farklıdır.
Abdulaziz Bayındır: Yok, sus diyecek şekilde değil. Yani ilmi manada delil getirerek ıspatlayacak kadınlar var. Şey değil artık.
Haşim Bey: Ben demedim günümüzde böyle bir şey vardır yada olsun.
Abdulaziz Bayındır: Dedin demiyoruz canım. Demediğin belli. Sana cevap değil zaten bu. Oradaki ifade onu gösteriyor. O ifadeyi de, sen dedin ya sosyolojik tespit, demek ki o günün şartlarında kadınlar okumadığı için. Kadın kendini methetmek için türkü söylüyor. Turan Ağabey, okuram yazı bilmem diyor. Okumak gene iyi ama yazmak kötü. Niye yazmak? Birisine mektup yazar, yazma öğrenmesin diyor. Demek ki daha iyiymiş, buradan o anlaşılıyor.
Muhammed Ruzi: Aslında bugünkü tam tersi olması gerek. Yani İslami açıdan baktığın zaman. Genel kültür açısından, sosyal bilgiler açısından bugün kadınlar daha bilinçli olabilir ama dini açıdan o zaman en azından kadınlar camiye gittiği için, Peygamber(as) ile namaz kıldıkları için dini açıdan daha bilinçli olmalılar o zaman. Ama şimdi camiye gelemiyor, kızlar evde otutuyor.
Abdulaziz Bayındır: Hayır, Peygamberimiz zamanı değil, sonraki zamanlar. Peygamberimiz(sav)’in haftada bir günü kadınlara sohbete ayırdığı rivayet ediliyor. Daha sonra kadınların camiye gitmesi yasaklanmış.
Muhammed Ruzi: O zamankinden bugün daha iyi, en azından kadınlar evde oturup Yaşar Nuri’nin programını seyrederler.
Abdulaziz Bayındır: Evet, peki başka? Diğe mezhepler?
Abdurrahman Yazıcı: Zahirilerde sistem olarak aynı Hocam saf düzeni aynı şekilde. Namaz bozulur diye bir şey yok.
Abdulaziz Bayındır. O zaman Fatih sanada Maliki mezhebini verelim. Sen de mezhepsiz kalma. Çünkü Maliki mezhebini alan arkadaş Avusturalya’ya gitti ya. O sahipsiz kaldı. Evet, başka bir şey var mı? Hadislerde bir şey yok değil mi?
Yahya Şenol: Hadislerde bu var sadece Hocam. Bir, en meşhur olan hadis var. “Hayru sufufi ricale evveluha ve şere ahiruha ve hayru sufufi nisai ahiruha ve şerruha evveluha” diye. Bu faziletini belirten şey.
Abdulaziz Bayındır: Erkeklerin en hayırlı safı önde olanı, en şerlisi arkada olanı. Tek saf ise? Ondan sonra, kadınların en hayırlıdı arkada olan
Yahya Şenol: “Sufufi” saflar.
Abdulaziz Bayındır: Ben de zaten safı kastederek söyledim. Yani kadınların en hayırlı safı en arkada olanıdır. Bu da tabi o günkü durumdan kaynaklanan bir şey. Erkeklerin hani elbiseleri yokmuş. Rukuda ve secdede ber şeyleri gözüküyormuş. Onun için Peygamberimiz kadınlara diyor ki; erkekler kalktıktan sonra başınızı kaldırın diyor secdeden. Onun için şerlisi arkada olan..
Yahya Şenol: Ama mecburen birileri de arkada kalacak yani.
Abdulaziz Bayındır: Neyse işte. Burada asıl mesaj, dikkatli olun mesajıdır. Evet başka?
Yahya Şenol: Bir de konu olarak farklı bir konu var. Burada dikkat ettiğim kadarıyla yok. Safın arkasında tek başına namaz kılmak.
Abdulaziz Bayındır: Hah! Bu çok mühim.
Yahya Şenol: Bunu hiç almamış.
Abdulaziz Bayındır: Aslında bu olması lazım.
Yahya Şenol: Bilmiyorum. Gelecekse oraya bırakıyorum. Yada başka bir namazı bozan yerde mi gelecek?
Abdulaziz Bayındır: Sen şimdi onu bir oku, hadisi. Yahya Şenol sen o hadisi bir oku. Mesela bizim Türkiye’de bu konuda bizim de çok ciddi hatalarımız var. Cemaati uyarmıyoruz.
Yahya Şenol: Mesela o şey özellikle, hani müezzinlik kısımları arkada ya camide. Altı, yedi kişilük oluyor müezzinlik bölümü. Müezzinden başka bir de cemaat duruyor beş kişi orada. Hatta sonradan mesela kamet getirildikten sonra camiye girdiğimiz zaman orada bir kişilik boş yer oluyor, adam gitme gitme oraya gel burada namaz kıl diyor. Loca gibi kullanıyorlar orayı. Müezzinden başkasının ne işi var orada.
Katılımcı: Müezzin tek başına kalmasın diye.
Abdulaziz Bayındır: Bir oku bakalım orada ne diyor hadiste. Şimdi ben bu müezzin meselesine biraz kendi kendime karşı çıkmıştım. Arkada, cemaatin arasında olur mu diye. Erzurum’da bir ara uygulamışlar, hırsızlar bayram etmiş. Sonra mecburen tekrar müezzinler arkaya geçmek zorunda kalmışlar.
Arkada olması hırsıza bir caydırıcılık oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Tabi tabi, caydırıcılık oluyor.
Yahya Şenol: Ali Bin Şeyban’dan geliyor. “Enne Resulullahi(sav) rea raculen yusalli halfe saffi”.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz saffın arkasında namaz kılan bir adamı gördü.
Yahya Şenol: “Vakafe hatta saffe racul”
Abdulaziz Bayındır: Allah Allah! Çok acayip bir hadis. Peygamberimiz bekledi, adam namazını bitirene kadar.
Yahya Şenol:”Fe kale lehu istafli salateke fela salate munferidin halfe saffe”
Abdulaziz Bayındır: Dedi ki; tekrar namazını kıl, safın arkasında tek kişinin namazı olmaz.
Yahya Şenol: Ahmed ve İbni Mace’de geçiyor bu hadis.
Abdulaziz Bayındır: Tamam da şimdi, Peygamberimiz orada imam değilmiymiş?
Enes Alimoğlu: O tek başına safın arkasında olduğu için mesbuk olabilir.
Muhammed Ruzi: Sonradan gelmiş.
Abdulaziz Bayındır: Tek başına namaz kılan kişinin namazı olmaz.
Yahya Şenol: İmam selam veriyor, cemaat kalkıyor, kendisi namaza devam ediyor. Bakmıştır arkada bir kişi. Öyle olabilir.
Sonra Vabısa Bin Mabed’den benzer bir hadis geliyor. “Enne Resulullah arece yusalli halfe saffe vahdehu fe emerahu en yuilu salatehu ravae hamse innel Nesai”.
Abdulaziz Bayındır: Tek başına namaz kılan bir kişiyi gördü safların arkasında. Peygamber efendimiz ona namazını iade etmesini emretti. O da iade etti, değil mi?
Yahya Şenol: Ahmed B. Hambel’de Peygamberimiz tek kişi namaz kılana namazını iade et dediği söyleniyor. Ama şey var bir de, Ahmed ve Buhari’de geçen bir hadiste de “Ebu Bekra ennehu inteha nebiyye(sav) rakiun fe rekea kablen yasla iles saffin”.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Bekir Peygamberimiz rukuda iken gelip hemen arkada rukuya varmış. Sonra safa katılmış yani “kablen yasla” dediğine göre. Rekatı kaçırmamak için arkada tek başına rukuya varmış, sonra yürüyerek safın içine girmiş.
Yahya Şenol: “Fe zekera zalike nebiyyi(sav).
Abdulaziz Bayındır: Bunu Peygamberimiz’e anlattı.
Yahya Şenol: “Zadekallahu fırsan ve la ta’ud”
Abdulaziz Bayındır: Allah senin gayretini arttırsın diyelim türkçe itibariyle. Böyle bir şeyi bir daha yapma.
Katılımcı: Özet olarak şimdi camiye girdin, namaz kılıyorlar. Baktın Allahu Ekber dediler rukuya vardılar. Sen de olduğun yerde rukuya mı varacaksın?
Abdulaziz Bayındır: Bir daha yapma demiş ya. “Ve la ta’ud” mu “tu’id” mi?
Yahya Şenol: “Ta’ud” hocam.
Muhammed Ruzi: “Ve lem tu’id” olsaydı, namazını iade et olurdu. Ama “ta’ud” olduğu için, bir daha yapma.
Abdulaziz Bayındır: Evet, bir daha yapma demiş. Safın arasına gir, kıl namazı. Rekatı kaçırırsan da kaçır. Ama Hanefiler bunu caiz görürler.
Muhammed Ruzi: Eğer bir rekat tam olarak cemaatten ayrı safta arkada kılarsa iade eder. Eğer bir rekat tamam değilse yarısını kıldıysa yani tamamlayana kadar safa yetişmişse iade etmez demiş, son okunan hadisi delil getirmiş.
Abdulaziz Bayındır: Yani bir rekatta az ise. O rukuya şey yapmış.
Muhammed Ruzi: “Ve men salla halfe saffa vahdehu ev kame bi cenbihi imamen yesarihi ve ades salat” demiş.
Abdulaziz Bayındır: Bir daha okurmusun?
Muhammed Ruzi: “Ve men salla halfes saffa vahdehu”
Abdulaziz Bayındır: Yani safın arkasında tek başına namaz kılan.
Muhammed Ruzi: “Ev kame bi cembihi an yesarihi ve ades salat
Abdulaziz Bayındır: Yada imamın solunda durursa. Bu sağda durması gerekiyor diyorlar değil mi? Daha sonra namazını yeniden kılar. Tek başına rabi sonra kılar.
Yahya Şenol: Bir de biraz önce Enes Alimoğlu söylediği bir yer vardı. Bu cemaatin rekata yetişebilmesi için imamın namazı uzatıp uzatamayacağk meselesi var. Mesela diyor rukuda iken bekler mi imam diğerleri rekata yetişsinler diye? Burada iki tane hadis getirmiş. Peygamber efendimiz diyor, birinci rekatı çok uzatırdı ki herkes kalkıp rekata yetişsin. Bir hadiste diyor, artık ayak seslerinin kesilmesini beklerdi. Ne zaman ki ayak sesleri kesiliyor, rukuya giderdi Peyfamberimiz. Biz de biliyorduk ki diyor, biz cemaate yetişelim, rekatı kaçırmayalım diye yapıyordu. Hanefiler bunu mekruh görüyor. Şafilerden bunu mekruhun da üstünde bir şey sayıyorlar. Bazıları da “ehafu en yekunu şirken”
Abdulaziz Bayındır: Şirk sayıyorlar evet. Namazı başkası için kılıyor diye. Ne alakası var.
Yahya Şenol: Mesela biri de şey demişti, Peygamberimiz hani diyor ki; ben namazı aslında uzatmaya uzatırım, ama arkada çocukların ağlamasını falan duyuyorum diyor. Annesinin çabuk şey yapması için kesiyorum namazı diyor. Kısaltması caiz ise, uzatması niye caiz olmasın?
Abdulaziz Bayındır: Peki rukuda uzattığına dair rivayet var mı?
Yahya Şenol: Rukuda varmıydı?
Haşim Bey: Sağ aşağıda. Şafiler’in görüşünü okuduğun yerde.
Yahya Şenol: O şey, fıkhi hükümleri tartışırken.
Abdulaziz Bayındır: Başka bir şey var mı söylenecek?
Fatih: Hocam bu konuda farzların tehirinde, vaciplerin tehirinde vermil olduğumuz o genel şey var ya. Farzların tehiri diye kastedilen şey ne olacak?
Abdulaziz Bayındır: Sehiv secdesi.
Yahya Şenol: O hadis değil Haşim. Diyor ki; imamu rakiun iza aheste bi gafilin salati maun kane lehu salati en lem tuzyirahu rakiun”. “Rekatul ula” diyor işte. Ruku değil, kıyamı uzatıyor yani.
Abdullah Bayındır: Mantıken düşündüğümüzde birisi imamlık yapsa. Arkadan birisinin koşar adımlarla geldiğini görünce bira daha ağırdan alabilir. Ama bu özellikle herkesi bekliyor yetişsin diye.
Yahya Şenol: “Ehafu en yekunu şirken” ne demek yani. Onun şirkle ne alakası var.
Abdulaziz Bayındır: Hiç alakası yok.
Katılımcı: Bizi okuturken şöyle demişlerdi: eğer tanıyorsanız, mesela sen geliyorsun, senin hatırın için ben idare ediyorum. Beklerim seni. Tanımadığın biri geliyorsa. Fatih geliyor tanımıyorum, beklemem. Böyle öğretmişlerdi bize.
Haşim Bey: Şafiler’in dedikleri şirk olmasından korkarım herhalde bu olmalı.
Abdulaziz Bayındır: Şirk olmasından korkarım, yani namazı hem Allah’ın emriyle hem onun emriyle kılmış oluyorum.
Abdullah Bayındır: Adam abdest alıyor diyelim. Ben şimdi gelecem, beş- on dakika işim var. Sen namazda şöyle uzun bir sure oku. Ondan sonra o da okudu, okudu, okudu, normalde okumayacaktı belki. İnna ateyna okuyacaktı. O biraz şey olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Yoo. O da Allah rızası için yapılan bir şey, şirk olur mu?
Abdullah Bayındır: Şirk değil de yani, sakıncalı olabilir.
Yahya Şenol: Peygamberimiz yapıyor ama.
Abdulaziz Bayındır. Bir şey olmaz, hiç bir şey olmaz.
Fatih Orum: Bu konuda bir rivayet daha var ya, büyük ihtimal zayıftır yada uydurmadır diye düşünüyorum ama. Hz.Ali bir gün sabah namazına giderken atılır böyle mescide giderken bir adam varmış yaşlıca birisi. Onu geçmemek için saygısından dolayı biraz yavaşlamış falan. Peygamberimiz’e bu bildirilmiş. Hz. Ali gelinceye kadar rukuda Peygamberimiz durmuş. Sonra Hz.Ali Ona yetişmiş falan diye böyle uzunca bir rivayet.
Abdulaziz Bayındır: Vaazlarda çok işe yarar.
Fatih Orum: Uzunca bir rivayet böyle aksedilir.
Abdulaziz Bayındır: Bazılarının da çok işine yarar. Millet başlar ağlamaya. Evet şimdi devam ediyoruz.
“Ve yukrahu lehunne hudurul cemaati: kadınların cemaate gelmeleri mekruh olur”. Ama Peygamberimiz tam bunun tersini söylüyor. “La temnau imaallahi mesacidallah”, öylemiydi? Allah’ın kızlarını, Allah’ın mescidlerinden engellemeyin diyor. Ama burada “ve yukrahu lehunne hudurul cemaati: cemaate gelmeleri onlara mekruh olur”, yani “eş şevabbe min hunne” onlardan gençleri kastediyor, “bima halfil fitne: fitne korkusu olduğundan dolayı”. “Ve be’seril acuze en tahruce fil fecri vel mağrib vel işai”, hayır şimdi eskisini düşün. Sokak lambaları yok, sokaklar da böyle bu günkü gibi düzgün değil.
Abdullah Bayındır: Fitne de, geçmişte fitne kavramı da tam bu günkü laiklik gibi.
Abdulaziz Bayındır: İrtica, laikliğe değil.
Abdullah Bayındır: Laikliğe de isteyen istediğini sokuyor ya. Şu laikliğe aykırı falan diyor.
Haşim Bey: Doğrusu şuna daha fazla giriyor: devletin bekası. Bire bir.
Abdulaziz Bayındır: “Ve la be’selil acuzi en tahruce fil fecri vel mağribi vel işai: ihtiyar kadının sabah namazı, akşam namazı ve yatsı namazı için çıkmasında bir sakınca yoktur. “Ve haza inde Ebi Hanifete(rh): ve Ebu Hanife’ye göredir”. “Ve kala” İmam Muhammed Ruzi ve Ebu Yusuf demişler ki”,”yahrucne fis salavati kulleha: yaşlı olan hanımlar bütün namazlara çıkarlar”.”Le ennehu la fitnete yıkılleti rabeti ileyha: bu şekildeki kadınlara erkeklerin arzusunun az olması sevebiyle”.
Haşim Bey: Şundan da olabilir mi: zaten yaşlı kadın camiye gidemiyor. Yaşlılar gidebilir, ama gidemiyorlar zaten.
Abdulaziz Bayındır: Gidemeyeceklerine göre serbest. Evet.
“Fe la yukrahu kema fil’id: bayram namazlarında olduğu gibi mekruh olmaz”. “Ve lehu: Ebu Hanife’nin delili şu”. Şimdi bakın. Burada dikkat ediyormusunuz, hiç bir delil ortaya koymadılar. Bakalım Ebu Hanife ne diyor? “Enne fartaş şebaki hamilun fetekahul fitnetu: şehvetin fazlalığı”, hamilun ne demek? “Şehvetin fazlalığıdır fitneye sebep olan. O zaman fitne hasıl olur”. Yani şehvet. Evet, kadında bir şey olmayabilir ama erkekte şehvet olabilir falan demiş oluyor. Bu da fitneye sebep oluyor. “Gayra ennel fussaka” yani kadına karşı şehvet fazladır, ondan dolayı olmaz. Ama fasıklar, “intişarun fiz zuhri vel asri vel cumuati: bu üç vakittedir onlar”. Yani öğle, ikindi namazlarında ve cumada dışarıya çıkarlar. “Emma fil fecri vel işai humnai munne: onlar, sabah ve yatsı namazlarında uyuyorlardır”,”ve fil mağribi bi taamin meşgulun: akşam namazında da yemek yeme ile meşguldürler. Dolayısıyla sokaklardan çekilmiş olur bu fasıklar. Yaşlılar gidebilir. Hayır şimdi sokaklardan fasıklar çekildiyse, niye yaşlı kadınlar? Hepsi gitsin.
Fatih Orum: Gece hayatı diye bir şey var, nasıl gece çıkımıyor fasıklar dışarı?
Abdulaziz Bayındır: O şimdi kendi dönemleriyle alakalı konuşuyor.
Muhammed Ruzi: Gerçekten taassup var. Gündüz vakti dışarı çıkması doğrudur.
Abdulaziz Bayındır: “Vel cebbanetu muttesiatun fe in kul tezalu anil ricali fe la yukrahu”. Cebbane dedikleri şey mi: giydikleri. Cebbane ne?
Muhammed Ruzi: Durulacak yer.
Abdulaziz Bayındır: Kadınlar bölümü, öyle mi?
Fatih Orum: Namazgah gibi bir şey, öyle mi? Namazgah.
Enes Alimoğlu: “El mekanu”. Namazgah, evet.
Abdulaziz Bayındır: Namazgah geniştir. Kadınlar orada erkeklerden ayrı da durabililer.
Abdurrahman Yazıcı: Bayram namazını kastediyor burada.
Enes Alimoğlu: El cebbanetu: mestena minel ardı fi irtifai minel şecere fihi es sahra diyor.
Abdulaziz Bayındır: Açık saha.
Enes Alimoğlu: Bayram namazı dışarda kılınıyor ya.
Abdulaziz Bayındır: Bayram namazının kılındığı yer. Orası geniş olur. Musalla dediğimiz yer. Ve kadınlar orada erkeklerden ayrı olarak dururlar ve o zaman mekruh olmaz diyor. Bayram namazına gidebilirler demil oluyor.
Enes Alimoğlu: Sokaklarda da fitne olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Namaza giderlerse olur da gitmezlerse olmaz.
Yahya Şenol: O hadislere bakalım mı Hocam.
Abdulaziz Bayındır: İlgili hadisler. Burada işte namaza gitmeleri yasak da çarşıya gitmeleri yasak değil.
Yahya Şenol: İbni Ömer’den gelen hadis. “Ennen nebiyyu(sav) kal izesteste’tenekum nisaikum leyli illel mescid lehunne.
Abdulaziz Bayındır: Bak. Kadınlarınız gece mescide gitmek için sizden izin isterlerse izin verin.
Yahya Şenol: Ondan sonra, “la temneu nisae en yahrucnel ilel mesacidi”
Abdulaziz Bayındır: “La temneu nisae” Kadınları engellemeyin
Yahya Şenol: “En yahrucnel ilel mesacidi”
Abdulaziz Bayındır: Mescidlere gitmelerine engel olmayın.
Yahya Şenol: Burası muttefakun aleyh, “buyutuhunne hayrun lehunne”. Ahmed ve Ebu Davud hadisi.
Abdulaziz Bayındır: Yani muttefakun aleyh Müslim ve Buhari’nin ortaklaşa rivayet ettiği “la temnau nisae en yahrucne ilel mesacidi: kadınlarınızın mescide gitmelerine engel olmayın” bu sahih olanı. “Onların içinden en hayırlı olan kendi evleri”, peki namaz ifadesi var mı?
Yahya Şenol: “İlel mesacidi” diyor.
Abdulaziz Bayındır: “Buyutuhunne” kısmında?
Yahya Şenol: Yok. Bundakinde yok. “Buyutuhunne hayeun lehum” var.
Abdulaziz Bayındır: Evleri onlar için hayırlıdır ifadesi namaz açısından bir ibare yok orada. Öyle yorumlamışlar.
Abdurrahman Yazıcı: Hadiste şöyle. Kadın diyor, benim diyor senin gibi namaz kılmak daha hoşuma gidiyor.
Yahya Şenol: Sonra Ebu Hureyre hadisi var.
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimize mi diyor?
Abdurrahman Yazıcı: Evet Hocam. Hadisin başında.
Yahya Şenol. “Enbennebiyye(sav) la tevneu imaallahi mesacidallah”.
Abdulaziz Bayındır: Bu nerede geçiyor?
Yahya Şenol: Ahmed ve Ebu Davud.
Abdulaziz Bayındır: Yani, Allah’ın kızlarını Allah’ın mescidlerinden engellemeyin diyor Peygamberimiz.
Yahya Şenol: “Lem yahrucne tefilati”.
Abdulaziz Bayındır: Onlar çıkarken koku sürünerek çıkmasınlar demiş oluyor. Normal durumlarıyla çıksınlar.
Yahya Şenol: Yine Ebu Hureyre hadisi. Bu Müslim, Ebu Davud ve Nesai’de geçiyor. “Kale Resulullahi(sav) eyyumemraatin esabet bahuran fe la teşheden manel işai ahira”.
Abdulaziz Bayındır: Üzerine koku sürmüş olan bir kadın yatsı namazında bizimle beraber namaz kılmasın. Sadece yatsı namazı için söylemiş demek ki orada.
Yahya Şenol. Sonra o Ahmed rivayeti var yine. “Hayrun mesacidi nisai ka’rul buyutuhunne”.
Abdulaziz Bayındır: Kadınların en hayırlı mescidleri evlerinin içerisidir.
Fatih Orum: Dibidir.
Abdulaziz Bayındır: İçerisi diyecek, dibi olur mu?
Enes Alimoğlu: “Ka’rul”.
Abdulaziz Bayındır: Tamam da yani, evin dibi neresi?
Enes Alimoğlu: Kapıdan girerken hemen karşınıza çıkacak yer diyor. Daha da içerisi.
Abdulaziz Bayındır: Evlerin iç bölümü. Evdeki özel odaları belki.
Yahya Şenol. Ondan sonra iş değişiyor yavaş yavaş. Yahya Şenol Bin Said an Amreti Aişete kalet lev enne Resulullahi(sav) raa minel nisai ma raeyna”
Abdulaziz Bayındır: Aişe validemiz demiş ki; şu anda gördüklerimizi Peygamberimiz görseydi, kadınların yaptıklarını.
Yahya Şenol:”Len manihu minel mescidi”
Abdulaziz Bayındır: Elbetteki onları mescidden engellerdi. Neyse, geçmişin güzelleri akılda kalır da yanlışları kalmaz. Hep o insanlar hep şunu söyler: ah eski zamanlar der. Ah eski ramazanlar derler ya.
Abdullah Bayındır: Haklı olabileceği nokta şu: İslam yayılınca merkezi şehirler büyük şehirler problem haline gelir. Yine İslam’ın yaşandığı küçük bir yere Hz.Aişe baksaydı, problemin az olduğunu görürdü.
Abdulaziz Bayındır: Olur mu? Mekke’de kabeye girip neler yapıyorlardı.
Yahya Şenol: “Le manihu minel mescidi”.
Abdulaziz Bayındır: Onları mescide gitmekten engellerdi.
Yahya Şenol. “Kema menau israile ve isaha”.
Abdulaziz Bayındır: İsrailoğulları nasıl kadınlark engellediyse, Peygamberimiz de engellerdi.
Yahya Şenol: “Kuntu li Amre maniu İsrail nisaeha”
Abdulaziz Bayındır: Amre’ye dedim ki. Amre ravi o değil mi? İsrail oğulları kadınlarını engellediler mi?
Yahya Şenol:”Kale neam”.
Abdulaziz Bayındır: Evet, dedi. Zaten bildiğim kadarıyla kadınların sinagoga girmesi yasak değil mi?
Abdullah Bayındır: Yok, yasak değil de arka bölümde duruyorlar hocam.
Abdulaziz Bayındır: Belki yeni uygulamadır o. Yasak olduğunu biliyorum.
Muhammed Ruzi: Yeni uygulama. Yasak erkeklerke oturması.
Yahya Şenol: Ondan sonra biraz önce Abdurrahman Yazıcı’ın söylediği hadis. Ahmed ve Taberani’de geçiyormuş. Ummu Humeyd, Es Saidi’ye diyor. “Enneha kalet ila Rasulullahi(sav)e fe kalet ya Resulallah inni uhibbu salate maek”
Abdulaziz Bayındır: Ummu Humeyd Es Saidi’ye demiş. Ya Resulullah, seninle birlikte namaz kılmayı çok seviyorum.
Yahya Şenol: “Kale Resulullah(sav) kad alimtum”.
Abdulaziz Bayındır: Ben de biliyorum senin böyle şey yaptığını Peygamberimiz.
Yahya Şenol: “Ve salatuke fi beytike hayrun leke min salatike fi hucretik”.
Abdulaziz Bayındır: Evinde kılacağın namaz. Hucretik mi?
Yahya Şenol: Biraz daha okuyayım, belki anlaşılacak. “Ve salatuke fi hucretike hayrun leke min salatike min darike”.
Fatih Orum: Evinde kılman buradan daha iyi.
Abdulaziz Bayındır: Hayır şimdi “beyt” var, “dar” var, “hucre” var. Hucre odadır. Beyt onun tamamına verilen addır.
Muhammed Ruzi: Burada “beyt” yatacağı yatak odası.
Abdulaziz Bayındır: Herhalde yatak odası. Gece kalacağı oda. En hayırlı namazın yatak odasında kıldığın namazdır. Neden? Evinde kıldığın namazdan, yatak odasında kıldığın daha hayırlıdır. “Dar” dediği zaman da bahçesi de giriyor. Çevresinde.
Yahya Şenol” Salatuke fi darike hayrun leke min salatike fi mescidi kavmi”.
Abdulaziz Bayındır: Darında kılacağın namaz, yani isterse senin evin bahçesinde olsun, kavmin mescidinde kılacağın namazdan daha hayırlıdır.
Yahya Şenol: “Ve salatuke fi mescide kavmike hayrun leke min salatike fi mescidil cemaa”
Abdulaziz Bayındır: Senin mahalle mescidinde kulacağın namaz da büyük mescidde kılacağın namazdan hayırlıdır.
Abdulaziz Bayındır: Rivayet eden kim?
Yahya Şenol: Taberani ve Ahmet. Sonra Ebu Davud’da geçen bir rivayet var.
Abdulaziz Bayındır: Hanefiler bunu delil alıyorlar, buna göre söylüyorlar.
Katılımcı: Hücre ne anlama geliyor Hocam?
Abdulaziz Bayındır: Hücreye ev dedik, beyte de onun içerisinde yattığı bölüm dedik.
Muhammed Ruzi: Namaz kılması için hazırlanmış oda.
Yahya Şenol: O da olabilir mescidde öyle bir yerleri vardı ya.
Abdulaziz Bayındır: Yok yok, hadiste dedi ki; beytinde namaz kılman, hücrende namaz kılmandan evladır dedi. Onun için mecburen o hücreye farklı mana vermek zorunda kaldık. Beyte de gece yattığı yer, yatak odası gibi.
Yahya Şenol: Sonra Ebu Davud’da geçen bir rivayet var. İbni Mesud rivayet ediyor. “Kale Resulullah(sav) salatul mer’eti fi beytiha”.
Abdulaziz Bayındır: Kadının evinde kılacağı namaz
Yahya Şenol: “Efdal min salatiha fi hucretiha”.
Abdulaziz Bayındır: “Yatak odasında kulacağı namaz, evinde kılacağı namazdan. Her halde öyle diyeceğiz, başka çare yok. Evet. Her ne kadar kelime manası uymasada.
Yahya Şenol: Ev olduktan sonra odalar ne farkeder?
Aburahman: Ücrası olacak, onu demek istiyor.
Yahya Şenol: Kime, kimden ücra?
Abdulaziz Bayındır: Evet devam et.
Yahya Şenol: “Salatuha fi mahtaina efdal min salatiha fil beytiha”.
Abdulaziz Bayındır: “Mahta” ne demek?
Muhammed Ruzi: Kadın için ayrı bölünen odanın içindeki köşelik denilen, sineklik örtülen yataklar var ya, ona mahda deler.
Abdulaziz Bayındır: Bu “mahda”ğında kılacağı namaz, kendisi için ayrılan bölümde kılacağı namaz evde kılacağı namazdan hayırlıdır.
Muhammed Ruzi: O zamanki ev mimarisi ile ilgili.
Abdulaziz Bayındır: Evet orasıyla alakalı bir şey. Evet.
Yahya Şenol: Bütün bu şeylerden sonra Şevkani diyor ki; “ve kad hasen ahadisil fi hazel ba’d ennel isme min nisai minel ricali ilel mesacidi iza lem yekun fi hurucuhinne ma yedu ila fitneti”.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Hanife’nin görüşünü şey yapmış.
Yahya Şenol: Hepsinin bu herhalde, bütün mezheplerin.
Abdulaziz Bayındır: Bütün bunlardan sonra ortaya çıkacak olan şu: eğer bir fitne olmayacaksa, erkekler kadınlara namaza gitme izni verirler.
Yahya Şenol: Bu da nedir diyor: min tıbin ev huriyin ev zinetin vacibun alel rical”.
Abdulaziz Bayındır: Yani fitne yoksa, koku sürünmemişse, böyle süsler içerisinde değilse izin vermeleri vaciptir.
Yahya Şenol: “Ennehu la vacibu ma yed’u zalike ve la caizu”.
Abdulaziz Bayındır: Eğer fitneye sebep olacak bir durum söz konusuysa izin vermeleri vacip de değildir, caiz de değildir demiş.
Yahya Şenol: “Ve haramun aleyhinne furuc”.
Abdulaziz Bayındır: Onların çıkmaları haram olur.
Yahya Şenol: “Salatuhunne ala kulli hali buyutuhinne min salatihinne fil mesacid”.
Abdulaziz Bayındır: Aynen Hanefiler gibi. Her halukarda evlerinde kılacakları namaz, mescidlerde kılacakları namazlardan hayırlıdır. Mescide gitmesinler, bir şeyler öğrenirler. Evet başka bir şey var mı?
Madem bu kadar kategoriler var, Peygamberimiz o gelenleri pekala geri çevirebilirdi.
Haşim Bey: Sen dün gelmiştin
Abdulaziz Bayındır: Dün aldığın sevap sana yeter.
Katılımcı: Hocam bir şey söyleyeyim. Ne zaman ki mescidin fonksyonu medreseydi. Zamanla mescid, medrese fonksyonunu yitirince, kadının camiye gitmesine ne gerek kalıyor. Yani erkek ne öğreniyor ki camide kadın gitsin.
41:37. DAKÜKADAN SONRA DERS EN BAŞA DÖNÜYOR.
Abdulaziz Bayındır: Arkadan başka fetvalar da geliyor. Camiyi bu defa fesat yuvası haline gelmiş olarak da söylüyorlar.
Haşim Bey: O dönemde toplanabilecekleri tek yer cami.
Abdulaziz Bayındır: Şurayı da bir okuyayım da arkadaşlar, ondan sonra.
“Ve la yusallu tahiru halfe men fi manel mustehazati”: temiz olan bir kişi müstehaza gibi olanın arkasında namaz kılmaz. Mustehaza, yani adet dışı kanama olan bir kadın. Onun gibi olan demek, sahib-i özür dediğimiz kişidir. Onun arkasında namaz kılmaz. Diyelim ki adamdan sürekli idrar geliyor. “Ve lettehiratu halfel mustehazati”: temiz olmuş olan bir kadın da adet dışı olan bir kadının arkasında namaz kılmaz demiş. “Le ennel sahiha akva haza minel mazurin”: çünkü sahihin durumu, özürlünün durumundan daha sağlamdır diyor. Bu kendine göre değerlendirme yapıyor yani. Bu konuda, gene Peygamberimizden gelen bir şey yok. “Veş şey’u ila yetedemmenu ma huve fevkahu”: bir şey kendisinden yukarda olana tazammum etmez. “El imamu daminun” diye bir şey etmişti. İmam cemaatin namazını garanti altına alır gibi ki onun da sahih bir rivayet olmadığını öğrenmiştik değil mi? “El imamu daminun” sahih değildi. Zaten gelmiş, burayada yazmış. “Vel imamu daminun bi mana ennehu tadmenu salatuhu salatel muhtedin”:”El imamu daminun”un anlamı şu: onun namazı, ona uyan kişinin namazını garanti altına alır demektir. Eğer imamın namazı sahih ise cemaatin namazı sahih olur demeye getiriyor. “Ve yusallil kariu halfel ummiyyi”: kuran okuyabilen bir kişi, kuran okuyamayan kişinin arkasında namaz kılmaz. “Ve lel muhtesi halfel ari”: elbisesi olan kişi, çıplak bir kişinin arkasında namaz kılmaz. “Li kuvveti alihima”: bunların ikisinin durumu daha kuvvetli olduğu için. “Bi nassi”: nas sebebiyle. Bu nas da Peygamberimiz’den yapılan şu rivayettir. “Enne aleyhis salati ves selam salla ahide salatiha kaide vel kavmu halfehu kıyam”
Yahya Şenol: Biz de yok o ibare. Şerhini mi okudunuz?
Abdulaziz Bayındır: Yook.
Fatih Orum: “Li kuvveti alihima” kısmı yok bizde.
Abdulaziz Bayındır: “Ve yecuzu umme” ben atlamışım, haklısın. “Ve yecuzu en yeummel muteyemmimu el mutevettiine”: teyemmüm ile namaz kılan kişi abdest alanlara imamlık yapabilir. “Ve haza inde Ebi Hanifete ve Ebi Yusuf(rh)”: Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre böyledir. “Ve kale Muhammed Ruzi(rh) demiş ki, “la yecuzu: caiz olmaz”. “Taharatun zaruriyetun: çünkü teyemmüm zaruret halindeki bir temizliktir. “Vet taharetu bil mai asliyetun: ama su ile temizlenmek de”, “li enne” olsa “ve taharetu” olur. “Vet taharetu bil mai asliyetun: su ile temizlenmek esastır” demiş. Öbürüsü zaruret halinde olan bir şeydir. Onun için durumu daha uygun. “Velehuma: Ebu Hanife ile Ebu Yusuf’un delili şuymuş”;”ennehu taharetun: teyemmum temizliktir”,”mutlakatun: mutlak bir temizliktir, bağlantısız” ,”ve li haza la yetekadderu kadri hace: ihtiyaç da sınırlı değildir”. Yani kişinin o özrü devam ettiği sürece teyemmüm ona yeter demiş oluyor. “Ve yeummum nasihu el gasiline: mesh eden kişi ayağına, ayaklarını yıkayan kişiye imamlık yapabilir”,”le ennel huffe maniun: çünkü mest engel olur”,”sirayetel hadisi mani: abdestin ayağına ulaşmasına engeldir” demiş. Bu tamamen kendi değerlendirmeleri. Bunların da bir delili falan yok. “Ve ma halle bil huffi yuziduhu el meshu”.
46:20 BURADA KONU TEKRAR DEĞİŞİYOR
“Ve la yusallil muftelidu halfel muteneffili”. Burada kalmakta dayda var. Çünkü burada konu değişiyor.
Katılımcı: Safın önüne geçmek: bunu..
Abdulaziz Bayındır: Akıllıların önünden geçilir de.
Abdullah Bayındır: Peygamberimiz son namazını oturarak kıldırmıştı. Daha sonra Hz.Ebu Bekir’i görevlendiriyor.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi şu var. Burada daha geçmedi de imam ile namaz kılınırken imamın önünden geçmektir yasak olan, cemaatin önünden değil. İleriki safta yer varsa, oraya geçilir. Mesela burada bazen namaz kılarken arkadaşlar arkada cemaat olmasına rağmen oraya seccade yayıp namaza duruyorlar. Orada hiç bir sakınca yok. Orada yasak olan, imamın önünden geçmektir, cemaatin değil. “Listivaihima fil hal: her ikisi de aynı durumda olduğu için. “İlla en yumi el mutemmu kaiden vel imamu izdica”: ancak şu var: cemaat oturarak imada bulunuyor, imamlık yapan da yan üstü yatarak, kalkacak hali yok mesela. O durumda uyamaz demiş oluyor. “Le ennel kuuden muteberun fe tesbitu bihil kuvvetu: yani oturmak namazda dikkate alınan bir husustur. Yani kuud vardır ama izdica yoktur namazda. Dolayısıyla oturan daha güçlü. Onun namazı daha, öbüründen üstün olmuş olur. “Ve la yusallillezi yerkeu ve yescudu halfel mumiu”: ruku ve secde yapan bir kişi imamın arkasında namaz kılamaz. “Li enne halel muhtedi akva”: çünkü cemaate uyan kişinin durumu daha güçlüdür. “Fi hilafi Züfer(rh)”: bu konuda İmam Züfer’in, Allah rahmet eylesin muhalefeti vardır diyor. “Ve la yu sallil mufteridu halfel muteneffili”, burada kalmakta fayda var. Çünkü burada konu değişiyor.
Katılımcı: Safın önüne geçmek, bunu..
Abdulaziz Bayındır: Akıllıların önünden geçilir de.
Abdullah Bayındır: Peygamberimiz son namazını oturarak kıldırmıştı. Daha sonra Hz.Ebu Bekir’i görevlendiriyor.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi şu var. Burada daha geçmedi de, imamla namaz kılınırken imamın önünden geçmektir yasak olan, cemaatin önünden değil. İleriki safta yer varsa oraya geçilir. Mesela bazen biz burada namaz kılarken arkadaşlar arkada cemaat olmasına rağmen oraya seccade yayıp namaza duruyorlar. Onda hiç bir sakınca yok. Orada yasak olan imamın önünden geçmektir, cemaatin değil. Tamam. İmamın önünden geçersen sarı kart görürsün.
Muhammed Ruzi: Hambeliler’in görüşü imamet konusunda sizin son söylediğinize ilişkin.
Abdulaziz Bayındır: Ne diyor?
Muhammed Ruzi: “İza salla imamul hayye calise salla men varae culuse”.
Abdulaziz Bayındır: Yani imam oturuyorsa, arkadakiler de oturur.
Muhammed Ruzi: Ben bunu hayal ederken çok komik bir durum. Yatarak işaretle namaz kılan bir insana uyduğunuz zaman..
Abdulaziz Bayındır: Siz de yatacaksınız. O ara uyuklasan.
Muhammed Ruzi: Hambeliler.
Abdullah Bayındır: Ben onun tartışmasını bizzat şahit oldum, içinde oldum da ondan biliyorum.
Muhammed Ruzi: Hadis delil getiriyor. Peygamber(as) şöyle demiş; “kale resulullahi(sav) inne ma cuilel imami yu’temmem bihi ala taktelifu aleyhi ve iza salla calise fe sallu culuse”.
Abdulaziz Bayındır: Aaa! İmam oturarak kılarsa, siz de oturarak kılın demiş. Ama uygulama öyle değil ki.
Fatih Orum: Buradaki kasıt cami imamı mı?
Abdulaziz Bayındır: Cami imamı canım. “Fe sallu” diyor ya. Mahallenin imamı. Bu hadis uydurma kokuyor yani, çok.
Abdullah Bayındır: Bizim caminin imamı çok yaşlıydı. İlk başta düzgün kıldırıyordu. Sonradan hesapta tamşey etti, oturmaya başladı. Bir de hep şaşırıyordu. Ama yine de değiştirmiyorlardı çok yaşlı diye. Bir gün bir kaç kere şaşırdı. Bir şaşırdı, bir daha kıldık baştan. Bir daha şaşırdı bu sefer arkadan Hambeli olan birisi bağırmaya başladı; “sallu kema raeytu musalli” hepiniz oturacaksınız, onun gibi kılacaksınız falan. Başladı caminin ortasında tartışmaya. Biri oradan bağırıyor, biri buradan. Ama bizim imam iki kere şaşırmasına rağmen koltuğunu kimseye devretmedi hiç. Beni indiremezsiniz buradan gibi.
Katılımcı: Siyasetçiler gibi.
Abdullah Bayındır: Hakikaten öyle. Çok şaşırmıştım. Bu kadar bilen adam var burada, adam ön taraftan bir türlü çıkmıyor. Burada namaz kılsın herkes.
Abdulaziz Bayındır: Başka bir şey var mı?
Abdurrahman Yazıcı: Hocam, kadınların içeri girmeleriyle çok kötü eleştiriyor İbni Hazm.
Abdulaziz Bayındır: Ne?
Abdurrahman Yazıcı: İbni Hazm çok kötü eleştiriyor Hocam.
Abdulaziz Bayındır: Neyi?
Abdurrahman Yazıcı: “İnne salatuke beytike efdalun” bu diyor ravisi meşhur bir uydurma hadistir. İşte bu 26 kat yada 27 kat derece sevap alma şeyi geneldir diyor.
Abdulaziz Bayındır: Doğru demiş. İbni Hazm’ın sözü doğru yani.
Abdurrahman Yazıcı: Kuranda da hadiste de hiç bir şey yok.
Abdulaziz Bayındır: Kadın erkek ayrımı yok bu konularda. Neye dayanarak?
Abdullah Bayındır: Peygamberimiz zamanında da kadınlar için camiye gelmek normalde bir meşakkattir.
Abdulaziz Bayındır: İşte bir sosyal faaliyet yapmış oluyorlar camiye gelmekle. En önemli sosyal faaliyet yapmış oluyorlar.
Abdurrahman Yazıcı: Hz.Aişe ilgili şeyi de farklı bir şekilde değerlendiriyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani sahih demiyor mu ona?
Abdurrahman Yazıcı: Onu kastetmedi diyor Hocam.
Abdulaziz Bayındır: Maksadı o değildi, sadece kadınları tenkid etmen maksadı. Doğrudur.
Abdullah Bayındır: Bunu söyleyen Hz.Aişe devesinin üstüne binip savaşa gidiyor.
Abdulaziz Bayındır: Savaşa gidiyor. Tabi, camiye gitmeyi bırak, savaşa gidiyor.
Abdurrahman Yazıcı: Bir de şey diyor Hocam; herkesin günahı kendine.