O da at koşarken, normal durumda değil. Atın üzerinde hızlı bir şekilde koşarken bir an için görmüş. Bu nasıl delil olarak alınır?
Mehmet Hoca: Gerektiği zaman!
Hoca: Ama bak O bir insan ve atla koşuyorsunuz. Pantolon da yok ayağında. Bu son derece. Hz.Osman ile ilgili rivayetlerin her birisinde bir takım farklılıklar var. Mesela Sevde validemizden gelen rivayette evinde otururken bacağı açık oturuyordu diyor. Osman girecek denince kapattı diyor. Ali, Ebu Bekir falan yok. Yani bu da değişik rivayetleri birleştirdiğiniz zaman fark orada da ortaya çıkıyor.
Şimdi, bu Maliki mezhebinde de aynen senin o haklı olarak kafayı taktığın köle ve cariyelerle ilgili olarak diyor ki; bunlar diyor cariye,köle neyse, bunlar tıpkı erkekler gibi diz kapağıbile göbeğinin arasındaki yerin dışındakilerini kapatmazlar diyor. Delili ne? Delil de Ahzab suresinin 59.ayeti. İşte o senin anlattığın. İşte bunlar hür kadınlara benziyorlar, tarihen sabitmiş. Hür kadınlar tuvalete giderken kötü ayaklar arkalarından gidip, zaten bu günkü gibi tuvalet yokmuş çukur yerlerdeymiş. Onları takip edip rahatsız ediyorlarmış falan. İşte bu ayeti kerimenin sebebi nüzulu olarak anlatılan olayı öne alarak ayete öyle bir hüküm veriyorlar. Şimdi hep beraber ayeti okuyalım. Bakalım ki bu şahısların söyledikleri manaya, hakikaten alma imkanımız var mı? Ahzab 59. Yani dayandıkları tek ayet bu. Burada diyor ki;
“Ya eyyuhen nebiyyu kul li ezvacike ve nisail mu’minin” dediği zaman “ve ma meleket eymanuk” demedi diyor. Malikiler öyle diyor. “Ey Peygamber. Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle”. Ellerinin altındaki cariyelere söyle demedi diyor. Söyle “yudnine aleyhinne min celabibihinne” cilbablarından ,baş örtülerinden bir kısmını üstlerine iyice sıkı sıkı yapıştırsınlar. İşte bu “vel yadribne bi humuruhinne ala cuyubihinne”(NUR 31) nin bir değişik şekli. Baş örtüsünün bir kısmını yakasının üzerine vursun. “Zalike edna en yu’refne”. “Edna en yu’refne”(AHZAB 59) de bunların hür olduklarının bilinmesine daha uygun diye akla gelir, başka. Ama burada hür yada köle ayırımını ortaya koyacak bir delil var mı? Kölelikten bahis var mı burada yada yukarıda.
Katılımcı: Nisail mu’minin var hocam. Şimdi cariyeler normalde evlilik olmadan da birlikte olabildiğinden yada onlar bildiğinden burada “nisail mu’minin”
Hoca: Evlilik olmadan cariyelerle birlikte olunamıyor. Sen şimdi buradan uzak kaldın yeni çalışmalardan haberi yok.
Yahya: Biliyor biliyor. Onların kabulünden hareketle.
Hoca: Onların ön kabulü diyorsun. Haa tamam
Aynı katılımcı: Yani mesele o. Oradan başlıyor.
Hoca: Onu bir kere ortaya koymuşlarya diyorsun, tamam doğru. Odalık falan diyorlar. Kendi karıları saymıyorlar. Tabi bir çok ön kabul. Zaten bu konudaki ilgili ayetlerin tamamında anlam kayması yaparak bu noktaya gelebilmişlerdir.
Yahya: Bir de Türkiye’de bir hocanın dediği var ya Hocam. Buradan diyor, üniversite okuyan gençlerin bekar kızların başını açabileceği çıkıyor bu ayetten. Niye? Şimdi “ezvac” peygamberimizin eşleri. “Benat” kendi kızları. “Nisail mu’minin” de müslümanların hanımları evli kadınlardır, bekar kızlar bu şeyin kapsamına girmez. O yüzden üniversite okurken veya çalışırken başlarını açabilirler
Katılımcı: Müslümanların kızları ifadesi yoktur diyor.
Yahya: Yok
Aynı katılımcı: Müslümanların eşleri var kızları yok. Peygamberin kızları var.
Yahya: Aynen öyle. Onlar da farklı diyor, ehli beyt kapsamına girdikleri için farkı var onların.
Hoca: Enteresan tabi. Yani o zaman bu ayeti onun mantığıyla, gerçi ben onun cevabını vermiştim biliyorsun televizyonda da. Bu ayeti onun mantığıyla bir okuyalım. Bunu Salih Akdemir söylüyor Ankara’dan. Onun meali burada, nasıl mana vermiş? Sendemiydi? Kim okuyor, sen mi okuyordun?
“Ya eyyuhen nebiyyu kul lil ezvacike ve benatik: Ey peygamber hanımlarına ve kızlarına söyle”.
“Ve nisail mu’minin”. “Benatik” derken tabi orada Fatma var Zeynep var Rukiye var değil mi? Bir de sen aç Yahya onu. Aç da bir oku. Onun sistemi farklıdır.
Yahya: “Eşlerine, kızlarına ve inanaların eşlerine”.
Hoca. İnananların eşlerine diyor.
Yahya: Evli olduklarını vurgulamış yine.
Hoca. Bak şimdi. Burada AllabTeala şöyle deseydi “Ya eyyuhen nebiyyu kul lil ezvacike ve benatike ve ezvacil mu’minin” deseydi, tamam. Değil mi? “Ezvacike: senin eşlerin”, “benatike: senin kızların”, “ve nisail mu’minun: ve müminlerin kadınları.” Ezvacil mu’minin denmesi lazım
Yahya: İkisine de eş manası vermiş yani ezvac’a da eş nisa’ya da eş
Hoca: İşte bu olmuyor. İşte tahrif bu. Bu tahrif işte. Evet devamını oku, bakalım ne demiş?
Yahya: “Dışarı çıktıklarında dış örtülerini örtmelerini söyle. Çünkü bu onların tanınmaları ve böylelikle incitilmemeleri için en iyi yoldur.
Hoca: Mesela şimdi, “tanınmaları ve incitilmemeleri için en iyi yoldur”. O zaman müslüman kızlar incitilebilirler demek istiyor öyle mi?
Katılımcı: Genç olduğu için.
Hoca: Peşine takılacak erkekeler
Serkan: Nuzul sebebini baz almış.
Yahya: Nisa kelimesinden çıkmış yola.
Hoca: Nuzul sebebinde o yok. Yani evli bekar ayrımı yok.
Katılımcı: Eziyet görmemeleri
Hoca: O ayrı bir konu. Bak burada kızları ayırıyor. Diyor ki evli olmayanlar başlarını açabilirler diyor. Tabi bunun üzerinde durulacak tarafı yok. Bu son derece delilsiz bir, gerçi öbürleride delilsiz ya.
Bu ayeti kerimeyi cariyelerin giyim kuşamları farklı olur şeklinde bir delil alma imkanı var mı? Böyle bir ihtimal görüyormusunuz burada.
Katılımcı: Kat’i değil de zanni delil
Hoca: Zanni bir şey var mı? Zanni olsun farketmez. Zanni de olsa bir delildir.
Katılmcı: Vallahi ben zannetmem
Haşim:Bir de şunu delil gösteriyorlar. Peygamberimiz(sav) Hz.Zeynep ile evlendiğinde daha sonra sahabeler diyorlar yani evlenmişmidir yoksa cariyesimidir
Hoca: Zeynep? Zeynep nasıl cariyesi olur? Mariye mi demek istiyorsun?
Haşim: Yoo Zeynep demek istiyorum. Yok Safiye
Yahya: Safiye
Mehmet Hoca: Safiye de değil
Yahya: Safiye Safiye, Hayber’den alınıyor ya. Hayber’den esir olarak geliyor
Haşim: Adı Zeynep Safiye, Saf’tan aldığı için adı Safiye olmuş. Zeynep Binti Caşh değil. Bazı rivayetlerde adı Zeynep geçiyor. Tamam Hayberden alınan diyelim. Eğer örtülü olarak çıkarsa demek ki eşidir. Eğer örtülmemiş bir şekilde çıkarsa demek ki cariyesidir. Bundan yola çıkaram
Hoca: Peki o rivayet sahih mi?
Haşim: Evet.
Hoca: Nerede geçiyor?
Haşim: Buhari’de geçiyor, Müslim’de geçiyor.
Hoca: Şimdi bir kere o Buhari ve Müslim’e o rivayetleri koyanlar kuranı kerimi hiç okumamışlar demektir. O sonradan oluşturulmuş rivayetlerdir yani olamaz. Sahabe öyle bir görüş belirtmesi mümkün değil.
Haşim: Cariye’nin müslüman olma gibi bir zorunluluğu yok. Evlenmişse
Hoca: Cariyelik yok! Kız çocukları için nisa ifadesi kullanılıyor. Yani yeni doğmuş da olabilir hatta doğmamış da olabilir. Annesi hamile de olabilir. Ama doğduktan sonra tabi belli oluyor. Çünkü o nisa kelimesi hepsini de kapsıyor.
Yahya: Bir de o “nisail mu’minin” müslüman olup olmadıkları belli değil. Yani müminlere eş olmuşlarsa müslüman olmasalar dahi başını kapatacaklar denebilir mi bu ayetin kapsamına göre?
Hoca: O min olursa müminlerden kadın olanlar diye. Yani “nisail minel mu’minine” şeklinde olur. İzafet mana min olur ya. Müminlerden izafet mana lam olur diye anlamak zorunda değilsin yani. “Nisail lil mu’minin” şeklinde anlamak zorunda değilsin. Çünkü onu Nur suresinin 31. Ayetiyle birlikte değerlendirmek lazım. Bak ne diyor; “Kul lil mu’minati” diyor. O zaman “nisail mu’minine”:”nisail minel mu’minine” olması daha uygun oluyor. “Mümin kadınlara söyle”. Şimdi mümin kadınlar derken, bu mümin kadınlar cariyeler olamaz mı? Yani bir cariye imana geldiği zaman mümin kadın olmaz mı? İster istemez olur. Zaten Nisa suresinin 25.ayetinde de öyle. Diyor ki; “ve men lem yesteti’minkum tavlen en yenkıhal muhsanatil mu’minat”. Yani sizden kim hür namuslu bir kadınla evlenecek kadar maddi güce sahip değilse elinizin altındaki cariyelerden mümin olan cariyelerle evlenin diyor. Şimdi o da müminat olmuş oluyor değil mi? O zaman “kul lil mu’minati” derken o da müminat. Nisa suresini 25. de olan da müminat, diğeri de müminat. Farkı yok. Münin kadınlara söyle; “yagdudne min ebsarihim: gözlerini zinadan engellesinler”. Peki oradaki Nisa 25.ayette bir müslüman bir cariyeyle evlense. “Fenkihuhunne bi izni ehlihinne” diyor ya “ailesini izniyle nikahlayın”. “Ve atuhunne ucurehunne turunne hucurehunne bil ma’ruf”(NİSA 25), mihirlerini de verin diyor onlara. Peki evlendi verdi. Az önce Yahya’nın söylediği anlamda o da “nisail lil mu’minin”gurubuna girmiyor mu? Müminlerin kadını! Yani köle ve cariye ne olursa olsun müminse, köleyi bırakalım cariye müminse, diğer kadın ve erkek müminlerden farkı yok. Sadece ev içerisinde evin bir ferdi sayılıyor. O da Nur suresinde anlatılıyor detaylı olarak. Başka tarafa bir şey yok. Detaylı olarak anlatılıyor Nur suresinde. O da onun açılmasıyla ilgili değil giriş çıkışıyla ilgili olarak anlatılıyor. Ama işte malesef o ilgili bütün ayetler bizim “İlahi Kitaplarda Tahrif” sohbetinde bu konu anlatılıyor. Konuyla ilgili bütün ayetlerin anlamı kaydırıldığı için ortaya bir cariyelik sistemi, bir odalık sistemi oluşturulmuş. Ve adamlar din adına her türlü keyif ve eğlenceyi yapmışlar. Ve bunun en kötüsü de mezheplerede yerleştirmişler. İşte tefsirlere yerleştirilmiş, meallere yerleştirilmiş. Mesela ben o sohbeti, İlahi Kitapları Tahrif sohbetini özellikle bu diyanet vakfının bastırdığı meali esas alarak yaptım. Çünkü o meal Suudi Arabistan’da basıldı, Türkiye’de basıldı, Diyenet bastırıyor. Yani ve Suudi Arabistan’da da biliyorum, o meal yapılırken bana da teklifte bulunmuşlardı heyette olmak için. Ben kabul etmemiştim. Sonra, o meal yapıldıktan sonra Medine’de de bir heyet kuruldu. Orada üzerinde çalışıldı. Hatalar var mı yok mu falan diye. Sadettin Gümüş de gitmişti orada çalışmak için. Dolayısıyla yani aşağı yukarı sanki test edilmiş onaylanmış bir meal. Bu mealden tefsirden değil. O mealdeki ifadelerin tamamının çarpıtılmış olduğunu biz o derste anlatmaya çalışmıştık. Açsın herkes elindeki meali okusun. Özel olarak değil böyle meal seçiyorsunuz. Yani iş öyle bir noktaya getirilmiş ki fıkıh değişmiş, tefsirler değişmiş, mealler değişmiş ama yepyeni bir sistem oluşturulmuş.
Şimdi mesela, belki izleyenler şimdi sadece bir tek örnek olsun diye, ben sadece sizebir tane şeyi şey yapayım.
Nisa suresinin 3.ayetini açın. Sadece bir örnek olsun, diğer kısımlara girmeyelim. Şimdi bak burada diyor ki;
“Ve in fıhtum ella tuksitu fil yetama” .Mallarını kendilerine vereceğiniz seviyeye gelen yani rüşde ermiş olan yetim kızlarla evlendiğiniz takdirde. Sizin emriniz altında büyüdüğü için, onlara gereken saygıyı gösteremeyebilirsiniz. Yani el danası öküz olmaz derler. Böyle bir endişeniz varsa onlarla evlendiğiniz takdirde.
“Fenkihu ma tabe lekum: hoşunuza giden kadınlardan nikahınıza alın. “Minen nisai”. Bak “ma tabe lekum minen nisai” bunlar evli değil bu kadınlar. Görüyormusun. Evli olsa denir mi?
Haşim: Buna da bir kılıf uydurur boşanmış olan der.
Hoca: Farketmez evli değil ya.
“Mesna ve sulase ve rubaa: ikişer, üçer, dörder nikahınıza alın”.
“Fe in hıftum ella ta’dilu: eğer dengeli davranamayacağınızdan korkarsanız eşleriniz arasında”. “Fe vahideten”. Fe vahideten’in fiili nedir? Hangi fiil bunun üzerinde amildir.
Katılımcılar: “Fenkihu”
Hoca: “Fenkihu vahide: Bir tane kadını nikahlayın”.
“Ev ma meleket eymanukum”: “Fenkihu ev ma leleket eymanukum: yada elinizin altındaki cariyeleri nikahlayın”. Öyle değil mi? Yani bu fenkihu’dan başka bir amil olabilir mi arapça bakımından? Matuf matufun aleyh hükmüne dahil değilmidir arapçada? Bu hiç tartışmasız bir hüküm değil mi? Hiç kimsenin bu konuda ayrı bir görüşü yok. Var mı Serkan, duydun mu sen böyle bir şey? Öyle bir şey yok. Şimdi “fenkihu vahideten” ya bir kadını nikahınıza alın yada bir cariyeyi nikahınıza alın diyor AllahTeala. Peki şimdi bak şurada mealler var. Ben şu meallerden okuyayım. Diyanet vakfının meali, son kısmını okuyalım. “Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın”. Bir tane nikahlayını alın diye. “Yada sahip olduğunuz cariye ile yetinin”. Bak yetinin diye bir fiil araya sokuşturulmuş.
Katılımcı: Zaten nikaha gerek yok.
Hoca: Nikaha gerek yok. Yetinin diye bir fiil sokuşturmuşlar buraya görüyormusunuz? Arapça bakımından bunun olma ihtimali var mı?
Haşim: Bu tahriften daha fazla bir şey yani.
Hoca: Tahriften daha öte bir şey değil mi?
Katılımcı: Bir ilavedir, Allah’ın kelamına ilavedir.
Hoca: Evet. C.Hakkın asla affetmediği bir günah değil mi bu?
Katılımcı: İlave yapmış.
Katılımcı: Yetinme diye bir fiil koymuş
Hoca: Yetinme diye bir fiil koymuş. Şimdi bak Elmalılı’yı göstereyim size. Elmalılı, orjinal. Dersiniz ki bunlar yeni ulema canım boşver işte falan. O ne demiş bak: “Adalet yapamayacağınızdan korkarsanız. O zaman bir tane veya mülkiniz cariye alın. Mülkiniz cariye alın ne demek?
Katılımcı: Mülkiyetinde olan
Haşim: O alın sözü ikisine de gitmiş. Yani evlilik de anlaşılabilir. Aynı yahudilerin tahrifi gibi iki anlama da gelir.
Hoca: Yani bu meseleyi anlamış ama fazla karıştırmak istememiş. Şimdi bir çok müfessir öyle.
Katılımcı: Bu Asena’ya benziyor.
Katılımcı: Kendini kurtarmış oluyor. İki türlü de cevap verebilir yani.
Hoca: Meseleyi anlamış ama tam açıkça ortaya koyamamış. Mesela ben bunu Malikiler’de çok görüyorum. Bu Malikiler’de İbni Arabi; bu şahıs meseleyi anlamış yani. Öyle yerlere hiç dokunmuyor. Hiç dokunmuyor oraya. Ne yapsın, çünkü arkasından zındık diye öldürüyorlar. Karısını cariye alıyorlar. Oğlunu kızını köle alıyorlar. Bütün malına da el koyuyorlar. Kolay bir şey değil yani bu. Burada lafı kolay ama adam hiç dokunmamış.
Ömer Nasuhi Bilmen ne demiş? “Eğer adalet yapamayacağınızdan korkarsanız, artık bir zevce ile”. Zevce olunca senin eşin olmuş oluyor değil mi? “Bir zevce ile veya malik olduğunuz cariye ile iktifa ediniz”.
Katılımcı: O zaman evlenmeye gerek yok. Zaten elinde olan bir zevcesi var. O fenkihu’ya mana vermemiş.
Hoca: Ama bu da iyice bir meseleyi bozmak oluyor. Bu da belli ki sıkıntı çekmiş buraya mana verirken.
Katılımcı: Nikahtan önce zaten bir durum var onun söylediğine göre.
Hoca: Zaten bir karısı var.
Aynı katılımcı: Zaten cariye var.
Katılımcı: Eşi de varmış.
Hoca: Suat Yıldırım ne demiş? “Aralarında adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz bir kadınla veya elinizin altında olan cariyelerle yetinin”.
Katılımcı: Evlenme konusu bile yok.
Hoca: Burada da yok.
Şimdi, yani durum bu. Peki bu arada bir soru geldi. Bunu daha sonra da cevaplandırabilirim ama bu örtünme meselesiyle ilgili konuşacağımız bir şey var mı? Sonuç olarak şunu şey yapalım; “huzu zinetekum kulli mescidin” ayeti bana göre namaz kılarken örtünme konusunda çok açık ve net. Ama Şafiler’in “ve siyabeke fe tahhir”(MÜDDESSİR 4) , bunu sadece Şafii değil diğerleri de şey yapmıştır. İşte namaz kılarken elbiseni temizle. Sözü asla namazla ilgili değil. Çünkü o ayete dayanarak bir sürü hükümler ortaya koyuyorlar. Ama “huzu zinetekum” ifadesine, pis elbiseye zinet denir mi Suat Hoca?
Suat Hoca: Denmez.
Hoca: Ondan temiz olması zaten anlaşılır. Bir de bir hayat yaşıyorsunuz kardeşim. Yani adam tuvalete gidiyor afedersiniz, temizleniyor. Üç tane taşla temizleniyordu Peygamberimiz. Şimdi su ile temizliyorsanuz da herkes düzgün temizlenebiliyor mu? İyice afedersiniz sağa sola bulaştıranlar da var yani. E şimdi bu adamlara AllahTeala diyor ki: ve ma caele aleykum fid dini min harac: Allah bu dinde size bir güçlük çıkarmamıştır”(HAC 78). Siz gayet iyi bilirsiniz ki üç raşla yapılacak temizlik öyle yüzde yüz bir temizlik olmaz. Adam oturduğu zaman o pisliğin kalıntısı elbisesine bulaşacaktır. Bununla namaz kılamazsın dersen ne olur? O zaman o toplumda herkes de bu tip şeyler olabileceği için insanlar onu görmezler. Zinet kavramına ters düşmez. Elbisenin temizliği bu ayetten çıkar. Ama Şafi diyor ki en küçük bir, işte demin nasıl saçın bir teli ortaya çıkarsa namaz olmaz dediği gibi en küçük bir pislik olmaz olursa namaz olmaz diyor. E peki ne yapacağım? Başka elbise yok. Çıplak kılacaksın diyor. Tamam kılayım. Sonra tekrar iade edeceksin bu namazı diyor. Delilin ne? Delilin ne ya. Neye dayanarak bunu söylüyorsun? Yine aynı Şafi diyor ki; insanlar üçtaşla temizlendiği zaman afedersiniz o çukur temiz olmaz diyor ama mafurdur diyor.
Katılımcı: Çamurlu su kaplarıdan eğer şey olduğunu biliyorsan bile geçiyorsan, sıçradığını bilsen de bir şey olmaz diyor.
Hoca: Sıçradığını bilsen de bir şey olmaz. Onlar daha sonra verilmiş fetvalardır. Ama Şafi mezhebine göre olmaz. Bütün herşeyde görüyoruz ki hiç delilsiz fetvalarla bir din oluşturulmuş. İşte bir gün şey yaptım bunu tekrar anlatayım. Ali Özek hoca bana illa bir çay içelim dedi vakıfta. Peki dedim gittik baktık ki orada Halil Gönenç Hoca var, Sen de varmıydın Suat Hoca? Epey kimse vardı ama orada. Epeyce böyle Halil Hocalar ders okumaya gelmişler. Cumartesi günüydü. İsav’da. Şimdi orada Ali Özek beni Halil Göneç’e şikayet etti. Bu Abdulaziz varya dedi, usul-u fıkhı beğenmiyor dedi. Yanlış şeyler olmuş falan. Neyse Halil Hoca biraz savunmaya başladı. Sonra dedim ki Hocam o işi bırak. Usul-u fıkıh tartışmasını bir kenara bırakalım dedim. Bak sen de,buradasın sizin ikiniz islam aleminde tanınmış iki alimsiniz. Bir sürü tanıdığınız ulema var her tarafta. Ben şimdi size şunu söylüyorum; şu mezheplerden kurana ve sünnete açıkça aykırı hükümleri çıkarsak, tartışmasız olarak aykırı. Geriye mezhep kalır mı? Halil Hoca; ya işte aslında şöyledir böyledir, falan bir savunmaya,kalktı. Dedim Hocam bakın ben burada hazırım. Siz de getirin isterseniz şafi mezhebinden başlayalım dedim. Kendisi Şafi tabii. Şafi mezhebinden başlayalım. Yoktur kardeşim, işte onlar bir ayetten çıkarmışlardır. Peki örnek olarak sana bir şey söyleyeyim dedim. Şafiler kirli bir elbiseyle namaz kılabilirler mi? Kılamazlar dedi, yani necaset bulaşmış bir elbiseyle. İsterse iğne ucu kadar olsun. Peki başka elbisesi yoksa? Çıplak kılacak. Kıldı peki? Daha sonra iade edecek. Hocam dedim bunun, bu fetvanın kitaptan, sünnetten, mantıktan yani insanların delil dediği herhangi bir şeyden en küçük bir delilini bulabilirmisin dedim? Bak arkadan adama diyorsun ki namazın bozuldu bir de çıplak namaz kıl diyordun ona. Daha sonra da iade et diyorsun, bu çok büyük bir sıkıntı. Halbuki AllahTeala “ve ma ceale aleykum fid dinş min harac” diyor: “Allah size bu dinde bir güçlük çıkarmamıştır”(HAC 78). Şimdi düşündü düşündü bir delil bulmak için. En son “ve siyabeke fe tahhir”(MÜDDESSİR 4)geldi. Hocam bu Müddessir suresi. Bir kere bu ulema der ki; Müddessir suresi indiği zaman namaz diye bir görev yoktu der. Ulema öyle söylüyor. Yani yanlış bu görüş ama, bu fikirleri bina edenler böyle diyorlar. O surede namazdan da bahsedilmiyor. Her ne kadar “lem neku minel musallin”(MÜDDESSİR 43) dese de o manası farklı. Ve namazla alakalı olmadığı gayet açık. Benim işim var kardeşim dedi kalktı gitti.
Katılımcı: Olsa bile iadeyi nereden çıkarıyorsun.
Hoca: Hee olsa bile iadeyi nereden çıkarıyorsun, miktarını nereden çıkarıyorsun yapmayın Allahınızı seversen. “Fe tahhir” dediği zaman yüzde yüz temiz olacak nerede var bu ya?
Sekan: Bazı şeyler var mesela İmam Şafi’nin bir eserinde şöyle bir şey var, mesela adam çöle çıksa, çölde yağmur yağsa, toprak ne olur? Çamur olur. O zaman teyemmüm şeyi de kalkıyor. Adam ihtilam olursa. O zaman o adam kalktı, namaz vakti geldi su yok. Adam diyor vaktin ihtilamı için namazı kılar, sonra iade eder.