Üç haftadır bir türlü okuyamadığımız kıraat bölümnü bugün okumaya çalışalım inşallah.
“Ve men karaatil işai fil uleyeyni es surete velem yekral Fatihatil kitabi lem yu’id fil ukriyey” diyor ki; kim yatsı namazında ilk iki rekatta bir sure okusa, ama kitabın Fatihasını okumasa..
Enes Hoca:İşai değil mi?
Abdulaziz Bayındır: İşa
Enes Hoca: Siz ne namazı dediniz?
Abdulaziz Bayındır: Yatsı demedim mi? Dememiş de olabilirim. Bugün çünkü gribin etkisi hala devam ediyor. Başka bir şey de diyebilirim.
Yahya Şenol: Beyaz iyi gelmedi mi Hocam?
Abdulaziz Bayındır: Beyaz iyi gelmeseydi ben yatardım yani. Şimdi beyaz derken zencefil, zencefil.
Katılımcı: Ben de aynı durumdaydım da, sıkıyorum limonu iyi geliyor.
Abdulaziz Bayındır: Sadece limon değil. O zencefille birlikte limon çok müthiş faydası var. Çok müthiş faydası var ve onunla ayaktayım yoksa yatardım yani.
“Ve men karaatil işai fil uleyeyni es sure velem yakral Fatihatil kitap lem işail ukreyeyni: kim yatsı namazında ilk iki rekatta bir sure okur ama Fatihayı okumaz. Böyle yaparsa son iki rekatta sureyi tekrarlamaz.
Enes Hoca: Fatiha’yı tekrarlamaz.
Abdulaziz Bayındır: Fatiha’yı mı tekrarlamaz diyor? Neyse bir bakalım.
“Ve in karaael Fatihate velem yezit aleyha karaatul uhtiyeyyni Fatihate ves surete ve cehara” Fatiha’yı okusa da ilk iki rekatta sure ilavesinde bulunmazsa son iki rekatta Fatihayı da bir sureyi de okur ve yüksek sesle okur diyor. Bunlar tamamı bir içtihat. Delile dayalı şeyler değil. Onu için “ve haza ind Ebi Hanifete” diyor; Ebu Hanife’ye göre Muhammedin(rh)” ve talebesi Muhammed’e göredir. “Ve kale Ebu Yusufe
Yahya Şenol: Hiç okumamadan mı bahsediyor Hocam, sesli sesiz okuma mı?
Abdulaziz Bayındır: Hiç okumama diye bir şey yok. Şimei diyor ki; yatsı namazının ilk iki rekatında diyelim ki “elemtera” suresini okudunuz birincisinde. İkinci rekatta “lilafi”yi okudunuz ama Fatiha okumadınız. Üçüncü ve dördüncü rekatlarda kıraati tekrarlamaz diyor.Orada öyle açıklama yapıyor. Fatiha’yı tekrarlamaz demiş. Fatiha’yı tekrarlamaz.
Yahya Şenol: Hiç bir şey okumayacak mı?
Abdulaziz Bayındır: Son iki rekatta Fatiha vacip değil ya. Ondan dolayı öyle söylüyor.
Yahya Şenol: Sureleri okuyacak mı?
Abdulaziz Bayındır: Değil. Şimdi hatırlarsanız Hanefi mezhebinde, burada da yazılıdır değil mi? Senin ki Zeydiye mezhebi. Kıraatin ilk iki rekatta olması vacip. Yani kıraat farz, ilk iki rekatta olması vacip, Fatiha suresi de vacip.
Şöyle yakın bir yere gel Adem, uzak kalma. Tamam neyse, orada daha rahat oturursun.
Şeyde fariha suresini okumak vacip, Fatihanın da ilk iki rekatta okunması vacip. Son rekatlard Fatiha okumak sünnet. Fatiha yerine zikir de yapılabilir, hiç bir şey yapılmadan bir sürde de bir zikir miktarı kadar da durulabilir Hanefilere göre. Onu okudu ik ya. Şimdi ondan dolayı, bu onun üzerine bina ediliyor.
Katılmcı: Velem yu’id
Abdulaziz Bayındır: Fatiha’yı tekrarlamaz diye, açıklaması öyleymiş El Bidaye’de öyle söylemiş. Belki burada bakalım. Bu Ebu Hanife ve Muhammed’e göredir. Allah ikisine de rahmet eylesin. Ebu Yusuf demiş ki; bunlardan hiç birisini kaza etmez. Yani ilk iki rekatta Fatiha suresini okumuşsa son iki rekatta ne Fatiha’yı okur ne zammı süreyi okur. “Ve ennel vacibe iza Fatihan vaktihi la yukda illa bi delil” çünkü vacip bir şey, bir görev. Vaktinde yapılmazsa daha sonra yapılması için bir delile ihtiyaç olur. O zaman az önce de dedik ya, bunlar onların içtihatları. Bir delile dayalı şeyler değil.
Enes Hoca: Bu şekilde kılınmaz ki. Hayatta hiç olmayacak bir şey yani tahmin etmiş sonra şöyle olur, şöyle olur.
Abdulaziz Bayındır: Bir daha tekrar edermisin, tam anlayamadım.
Enes Hoca: Birinci rekatta Fatih’yı okur diyor, ikinci rekatta şey yapmıyor. Bu şekilde namaz kılıcan derken niye okumuyor ki Fatihayı. Secdeyi görmüş “Allahu ekber” demiş, Fatih’yı okumazsa şöyle yapar. Hayatta hiç mümkün olmayacak bir şeyi tahmin ediyor, ondan sonra bu konuyu kapıyor.
Abdulaziz Bayındır: Bazı fıkıh çalışmaları öyledir. Yani şöyle olursa şöyle olur diye.
Mehmet Hoca: Eğer olursa insanlar zora girmesin, zorluk olmasın diye açıklıyor. Peygamber(as) zamanında olmuş ya. Kuran bilmiyor, ayet bilmiyor, Allahu ekber, dualar okuyor..
Enes Hoca: Namaz oluyor ama?
Mehmet Hoca: Namaz oluyor tabi.
Katılımcı: Bu da rahmet gibi bir şeydir. Adam dalgınlıkla Fatihayı okumadı, zammı sure okudu Fatiha okudum zannetti, olabilir yani.
Abdulaziz Bayındır: Neyse. “Velehuma”, şimdi Ebu Hanife ve İmam Muhammed’in delilleri şu: hani Onlar diyor ya ilk iki rekatta adam Fatihayı okumuş zammı sure okumamışsa son iki rekatta Fatihayı zammı sureyle birlikte tekrarlar, eğer imamsa yüksek sesle cehri olarak okur. Ebu Hanife’nin delili şuymuş: “huvel harfu beynel vecheyni: iki durum arasındaki farktan kaynaklanıyor”. Çünkü birincisinde dedi ki; birinci rekatta sadece sureyi okur Fatihayı okumazsa sonuncu rekatta tekrarlamaz dedi. Ama tam tersi Fatihayı okur sure okumazsa tekrarlar dedi. İkisi arasında bir fark olması lazım demiş oluyor.
“İnne kıraatel Fatihati şureat ala vechin yeterettebul aleyha es sura”. Çünkü Fatihanın okunması öyle bir şekilde meşru kılınmştır ki arkasından bir başka sure okunsun. Fatiha tek başına okunmasın bir sureyle okunsun diye meşru kılınmştır. “Fe lev kadaha fil uhreyeyni teterettebul Fatihatu ales sura” yani ilk iki rekatta bu şahıs sureyi okudu da Fatihayı okumadıysa ikinci rekatta Fatihayı okudumu arkasından bir sure de okuması gerekir.
Mehmet Hoca: En iyisi okumamak daha iyi.
Abdulaziz Bayındır: “Ve haza hilafin mevdu”
Enes Hoca: Fatiha sureden sonra okunmuş oluyor.
Yahya Şenol: Fatiha sureden sonra okunuyor, halbuki sure Fatihadan sonra okunması lazım.
Abdulaziz Bayındır: “Haza teterettebul ales sure” Fatih a surenin üzerine gelmiş oluyor.
Yahya Şenol: Bir geride dedi ya “teterettebul aleyha sura”
Abdulaziz Bayndır: Doğru doğru. “Ve haza hılafun mevdu” önce sureyi okumuş oluyorsun sonra Fatihayı okumuş oluyorsun. Bu çok uzak bir ihtimal. Bu önce Fatiha sonra sure aynı rekatta olma şartı var bu farklı rekatta.
“Hilafun ma terake surete: sureyi okumayı terk ederse öyle değildir”
“Ve enne emkene kadauha: bunun kazası mümkündür çünkü”
“Alel vechil meşru: meşru bir şekilde”. Yani arkasından sureyi okumamışsa arkasından tekrar Fatiha, peşinden sure okuyabilir demiş.
Enes Hoca: O zaman o rekatın kılınması gerekni ne zaman yapıyor bu adam. Bu rekat içerisinde önceki rekatların eksik olan kazası diyor ya, bu rekatı ne yapıyorlar?
Abdulaziz Bayındır: Üçüncü ve dördüncü rekatlarda zaten sure okuma mecburiyeti yok ya Hanefilere göre.
Muhammed Bey: Fatiha mesela normal dört rekatlık namazda ilk iki rekatta Fatiha okuyoruz ya. O Fatiha okursa önceki rekatın Fatiha mı sayılır,ben böyle anladım.
Yahya Şenol: Fatihanın kazası mı oluyor?
Muhammed Bey: Fatihanın iki defa okunması mesela bir defa önceki, ikinci defa şey..
Enes Hoca: Yok Hanefilerde üçüncü ve dördüncü rekatlarda Fatiha okunması sünnettir. Onun için üçüncü rekatta yapılacak şey terketmek. Vacip olduğu, önceki rekatın kazasını bu rekatta yapıyor.
Mehmet Hoca: Üçüncü rekatta okumuş olduğun Fatiha birinci rekatta unutmuş olduğun Fatihanın kazası oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bunlar derler ki; ibadet konusunda kıyas olmaz hemde herşeyini yaparlar. Kıyas da yapmazlar kendi zihinlerinden bir takım sistem kurarlar.
Mehmet Hoca: Şimdi yemekten sonra çay içilir, insan yemekten önce çay içerse yemek yedikten sonra tekrar çay içmesi gerekir gibi. Yada çaydan sonra yemek yemesi tekrar çay içmesi gerekir. Buna benzer bir şey yani.
Muhammed Bey: Net anlaşılmıyor. “fe lev kadaha fil uhreyeyni Burada ikinci rekatta okumadı sonraki iki rekatta niçin Fatiha okumayacak?
Abdulaziz Bayındır: Yok yok. Burada aslında “kadaha uhreyeyni” her ne kadar orada Fatihayı iade etmez demişse de suredir. Orada yanlış değerlendirilmiş. Değerlendirmeyi yanlış yapmış orada. Şimdi burada birinci rekatta sureyi okumuşsa diyor, normalde sure Fatihadan sonra okunur. Üçüncü ve dördüncü rekatlarda, derseniz ki o Fatihaları tekrarlayacak: tabi doğru oluyor aslında. Üçüncü ve dördüncü rekatlarda Fatihaları tekrarlayacak derseniz normalde sure Fatihadan sonra okunduğu halde, bu defa Fatiha sureden sonra okunmuş olur diyor.
Muhammed Bey: Kendisi de okunyacak Fatiha, üçüncü dördüncü..
Abdulaziz Bayındır: Tamamen Fatihasız bitiriyor namazı.
Mehmet Hoca: Dedim ya: en iyisi okumaması gerekir.
Abdulaziz Bayındır: Fatiha yok.
Muhammed Bey: Sünnet diyelim üçüncü ve dördüncü rekat okunacak..
Abdulaziz Bayındır: Fatiha okumak vacip değil ya, burada vacipten bahsediyor. Yani gerekmez diyor. Halbuki şimdi burada şöyle deseydi daha iyi olmazmıydı. Kendine göre içtihat yapacağına, madem Peygambeimiz demiş ki; Fatihasız namaz olmaz, o hadise dayanarak üç ve dördüncü rekatlarda Fatiha okusun desin. Öyle değil mi? Yani bu ibadetse Peygamber’in söylediğine göre hareket etmek lazım. Ama öyle değil kendine göre diyor ki: işte namazda önce Fatiha okunur. Peki senin dediğini doğru kabul edelim ama bu bir rekat içerisinde böyle yapılır. Üç ve dördüncü rekatta bir ve ikinci rekat ayrı şeylerdir. Yine de tutmuyor yani.
Fatih Orum: Herhalde o mantık üzerine rukuya bir insan yetişti mi o rekata yetişmiş oluyor. Bir rekat bir namaz olmuş oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Bir rekat bir namaz gibi.
Enes Hoca: “Fe lev kadaha fil uhreyeyni feterettebul Fatihatu ales sura” diyor. Madem bu kaza yaptığı zaman tam yerine geliyor, gidip kendi yerine yerleşiyor mu?
Abdulaziz Bayındır: Yani onu okuduğu zaman herkes. Ama o kaza kelimesini sen fukaha ıstılahına göre söylüyorsun değil mi?
Enes Hoca: Evet.
Abdulaziz Bayındır: Tamam olur. Yani Fatiha..
Enes Hoca: Kaza yaptığı zaman eda oluyor diyor
Abdulaziz Bayındır: Eda oluyor dediği zaman. O zaman öyleyse o gider kendi yerine yerleşir, orada bulunmaz. Evet yani, bu böyle bir mantık işte. Doğru prensip koymuşlar, ibadetlerde kıyas olmaz diye ama o prensibe uymamışlar. Uymadıkları için de böyle açık veriyorlar.
“Sümme zekere hahuna yudille vucubi: burada vucuba delalet eden bir şey zikretti”.
“Ve hiye ve fil asli”. Haa “ma yudille alel vucub” burada bir ifade kullandı diyor. İbareti kastediyor. Yukarıdaki ibareyi. Vucuba delalet eden bir ifade kullandı. “Ve fil asli: El Asl kitabında”, “bi lafsatil istihbabi: mustehap sözü şey yaptı”. Bak burada dedi ki, hani: eğer birinci rekatta sureyi okumamışsa ikinci rekatta tekrarlar dedi ya. Bu vucub ifade ediyor. Vacip, tekrarlaması şarttır, böyle bir ifade kullandı. Halbuki El Asl kitabında İmam Muhammed bunu yapmak mustehaptır demiş. Yani mustehap ifadesini kullanmış.
“Li enneha inkanet muahharaten fe gayru mavsuretin bil Fatihati”. Aynı şey. Çünkü daha sonra olursa kıraat, Fatihaya bağlı olarak meydana gelmiş olmaz. Yani Fatihayla bağını koparmış olur.
Muhammed Bey: Bu surenin olduğu anlaşılıyor gibi.
Abdulaziz Bayındır: Kıraat derken surenin kıraati tabi. Kırastul Fatiha değil. Fatihanın kıraati değil ama bunları açık söylemek lazım tabi. Yani bu surenin kıraatini daha sonraki rekatlarda tekrarladıysa eğer o zaman Fatihayla bağlantılı olmuş olmayacaktır diyor.
“Ve lem mumkun kıraatin mevduiha min kulli vechi: o zaman bunun yerini her yönüyle düşünme imkanı yoktur”. Yani şimdi yukarıda ne dedi? Fatihayı okudu zammı sureyi okumadı. Zammı sureyi okumadıysa üçüncü dördüncü rekatlarda Fatihayı tekrarlamıyor. Sadece kıraati tekrarlıyor. Bu her yönüyle aynı olan bir şey değil. Çünkü aynı rekat içinde Fatiha ve arkasından zammı sure gerekiyor, bir sure ilavesi gerekiyor. Onu şey yapıyor, onu yapma diyor üçüncü dördüncü rekatlarda. Dolayısıyla her yönüyle aynı değildir demiş oluyor. Az önce bizim söylediğimizi burada tasdik etmiş oluyor. Onun için müstehaptır üçüncü ve dördüncü rekatlarda kıraatı tekrarlamak. El Asl’da öyle geçiyormuş. Neyse, her halükarda bizim için önemli olan şu: bunlardan hiç birisinin kitaptan ve sünnetten bir delili yok. Sadece kendilerine göre öyle bir yorum yapmışlar.
“Ve yecheru bihima” zaten “vecehra” dedi, tekrar “yecheru bihima” ne demek? Bak dedi ki bak: “ve inne kıraatel ve in karael Fatihate ve lem yezid aleyha: Fatihayı okur da bir sure ilave etmezse”,”karaetul uhreyeyni: son iki rekatta okur”. Neyi? “el Fatihate ves surete”. ” Ve cehera” dedi. “Ve yecheru bihima” ne oluyor?
Katılımcı: Üç ve dördüncü rekatta sesli okur.
Abdulaziz Bayındır: Hayır, orada zaten yukarıda “cehera” dedi. Metinden metine geçersek. Yani şerhlerde değil. Zaten “cehera” dedi. “Ve yecheru bihima” herhalde bu gereksiz bir tekrar oldu.
Enes Hoca: Ebu Hanife ile Ebu Yusuf demiş ki: “yecheru bi suretu vel Fatiha” demiş. İade ettiği zamanda da. O da diyor ki her ikiside..
Abdulaziz Bayındır: Hayır burada metin olarak geçiyor burada.
Yahya Şenol: Parantez içinde ya.
Abdulaziz Bayındır: parantez içerisinde.
Yahya Şenol: Parantez içindeki ifadeler en sonu “ve cehera” zaten.
Abdulaziz Bayındır: Siz şerhi söylüyorsunuz. Şerh değil, metin. Yani metinler arasında şey yapsanız yukarıda zaten “ve cehera” dedi. “Ve yecheru bihima” ne olmuş oluyor? Belki orada “cehera” belki orada yanlış düşmüştür. Bir matbaa hatası olabilir.
“Huve sahihu” son iki rekatta Fatihayı da zammı sureyi de yüksek sesle okur, sahih olan budur. “Le ennel cemea”..
Enes Hoca: Cehera sadece sureye bağlı okumuş olur. “Kıraatul uhreyeyni el Fatihatu ves surete ve cehera”.
Mehmet Hoca: Baştaki “cehera” birinci ikinci rekatta sureyi cehri okumak, sonundaki “cehera bihima” ikinci, üçüncü ve dördüncü rekatta cehri okuma.
Abdulaziz Bayındır: Senin önünde olmadığı için bu metin öyle hayal ediyorsun. Öyle değil burada. Burada öyle değil. Bak burada ifade şöyle. Diyor ki: “el karael Fatihate velem yezit aleyha karaatil uhreyeyni el Fatihate ves surete ve cehera”.
Mehmet Hoca: Yani birinci, ikinci rekatta sureyi okumazsa üçüncü dördüncü rekatta sureyi okudu ve ikisini de cehri okudu diyor.
Abdulaziz Bayındır: Sureyi ve Fatihayı okudu ve cehera diyor. Arkasından da “ve yecheru bihima” geliyor hemen.
Enes Hoca: Bu “yecheru bihima” Ebu Hanife ile Ebu Yusuf’un metni yokmuş ama o rivayete karşı diyor. Diyor ki:
Abdulaziz Bayındır: Yani bu “yecheru bihima” metinden değil mi?
Enes Hoca: Metinden değil.
Abdulaziz Bayındır: Haaa! O zaman bir hata var işte burada. Ebu Hanife ile Ebu Yusuf demiş ki; “enbehu cehera bi sureti” demiş, bir rivayet var, ikinci bir rivayet bu metindeki birinci değil.
Abdulaziz Bayındır: O zaman öyle olursa problem yok yani. Çünkü aksi takdirde bir hata var burada. Çünkü böyle olmaması lazım. Metne koymuşlar o şeyi.
“Ve cehera bihima” tamam, ikisini de yüksek sesle okur “Ves sahihu: doğru olan budur”.
“Le ennel cemea beynel cehri vel mehafeteti ri rekatin vahidetin şeniun: çünkü bir rekatta, aynı rekatta cehri ve muhafeteti birleştirmek şenidir”. Yani şimdi Fatihyı sessiz oku sureyi sesli oku: bu olmaz. Okuyacaksan ikisini de oku. “Ve tagirun nefli” Tagirun nefil de olur. “Vel Fatihatu”. “Ve tagirun nefli vel Fatihatu evla: nefli tagir evladır”. Şimdi Fatihayı üç ve dördüncü rekatta okumak nafile değil mi? Ve sessiz okumak. Onu sesliye çevirmek bir namazın içerisinde birini sesli birini sessiz okumaktan evladır diyor. Önceliği vardır. Matematik hesap gibi. Anlaşıldı mı? Yani dört rekatlı farz namazları birinci ve ikinci rekatlarında Fatiha ve zammı sure okumak. Birinci ve ikinci rekatlarında kıraat farz, bu kıraatın Fatiha ve artı zammı sure şeklinde olması vacip. Üç ve dördüncü rekatlarda kıraat vacip değil. Farz da değil sünnet. Yani nafile demiş oluyor “nefl”. Peki Fatihayı okumak, üçüncü rekatta Fatihayı okuyorsan nafile olarak okuyorsun. Arkasından sureyi tekrarlıyorsun vacip olarak tekrarlıyorsun. O tekrar okuduğun sureyi ilk rekatta okusaydın yüksek sesle okuyacaktın. Fatihayı üçüncü rekatta okurken sessiz okuyorsun. E şimdi birini sessiz oku: Fatihayı. Birini sesli oku hoş olmaz diyor, yani çirkin bir durum olur. O zaman en iyisi okunması nafile olan Fatihayı cehri hale getirmek. Okunması vacip olan sureyle birlikte okumak. Şimdi bak “haza dine yusrun” diyor ya, bu din kolaydır. Bak ne kadar kolay hale getirmişler görüyormusunuz. Anlaşılması..
Fatih Orum: Hocam bilmiyorum, fazla bugün konsantre olamadım. Bu Hanefilerin üçüncü ve dördünü rekatta Fatihanın sünnet olduğunu nereden çıkarıyorlar. Neye dayanarak söylüyorlar? Bir Hanefi yani, Hanefi mezhebini taklid eden bir insan, mezhebi taklid ettiklerinden Fatihayı okumuyorlar. Bazı hanefilerin arkasında namaz kıldığımda Fatihayı yetiştiremiyrlar. Bakıyorum rukuya..
Abdulaziz Bayındır: Yok, yetiştiremediklerinden değil. Onlar çok alışkın oldukları için çabucak bitiriyorlar. Fatihayı onlar okuyorlar, sen bakma. Ben bir kere bir rekat namaz kılana kadar yanımdaki bir adam dört rekat kıldı. Adama dedim ki; sen kıraatta bulundun mu namazda? Elbette dedi. Fatihayı okudum, sureler okudum. Maşallah dedim. Onun için böyle çok usta okuyucular var.
Fatih Orum: Hanefiyi taklit etmeyi sürdürsünle aynı zamanda Fatihayı da okusunlar yani, bir çelişki yok.
Katılımcı: Manisa’da bir imam vardı teravih kıldırıyordu. “El” diyordu o kadar, başka bir şey yok, bir bakıyorsunuz ki selam veriyorsunuz.
Abdulaziz Bayındır: Ayağa sıra gelmeden bitiyordu.
Fatih Orum: Zeydilerde de öyle bir görüş var.
Abdulaziz Bayındır: Zeydi mezhebi zaten Hanefi mezhebinin kör taklididir yani.
Fatih Orum: Tesbih getirmek üçüncü ve dördüncü rekatlarda Fatihadan daha evladır. İşte kitabın yazarı da şey diyor..
Abdulaziz Bayındır: İşte bak Hanefilerin kör taklitçisi dememin sebebi o yani. Hanefiler hiç olmazsa evladır demiyorlar.
Fatih Orum: Ama şey de diyor. Diyor bu tesbih yani Fatiha farz değildir diyenler yada vacip değildir diyenler, hiç bir dayanağı yoktur. Tek dayanakları o Fatihayı okuyabilen insan için. Okuyabiliyorsa neden okumasın ki?
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bak burada seni tasdik eden ayet var tamam mı? Yani o cümleyi söyleyenleri. Salat kelimesi bir rekata da sadık oluyor değil mi? Çünkü şeyde “salatul havf”da yani düşman karşısıda bir rekat kılıyor, şeyde “fe iza secedu fel yekunu veraihim.. taifetun… musallu” diyor. Yani “secdeye vardıkları zaman bunlar cepheye geçsinler, namaz kılmamış diğer taife gelsin”. Dolayısıyla bunlar ne olmuş oluyor? Namazı kılmış oluyorlar. O zaman bir rekata salat diyorsa kuranı kerim ve ondan sonra “fe iza kadaytumus salate: o namazı kılarken” o bir rekatı kılarken şöyle şöyle yapın diyor 103. ayette Nisa suresinin. Ve o zaman Peygamber (sav)’de “la salati illa Fatihatil kitap” demesini de alırsanız her rekatta Fatihanın okunmasının vucubu anlaşılır. Yanlış mı söylüyorum?
Mehmet Hocam: Hocam yanlış değil, tek rekat kıldığınız zaman, mesela o Nisa suresindeki tamam bir rekat, fakat dört rekatlık namaz bir selamla okuduğunuz zaman dört rekatlık namaza bir namaz deriz. O yüzden o bir rekat bir namaz olduğu için dört rekatlık namazda bir tane Fatiha okusak yeterli olmalı.
Abdulaziz Bayındır: “İhtilafel ulema”.
Fatih Orum: İkinci rekatı nereden çıkarıyorlar. O zaman birinci rekatta Fatiha okuyorum başka bir şey demiyorum.
Mehmet Hoca: Dördüncüsünde oku.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi yanıt veriyorum. Tamam bu bir mantık. Yanlız şurada bu ayette, yani Nisa suresi 102.ayeti bir açın. Söyleyeceğim söz bakalım havada kalacak mı kalmayacak mı görelim. Ben de şuradan açayım. Ben bırada bir hususa, bir kelimeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi burada senin çok dikkat etmen lazım ki cevabı sen vereceksin tamam mı? Şimdi 102.ayet Nisa 102. Şimdi 101’de yolcu iken karşısına düşman çıkıyor, iki rekat namazı bir rekata düşürebileceklerini C.Hakk söylüyor değil mi? O tamam. 102’de diyor ki; “ve iza kunte fihim fe ekamte lehumus salate: onların içlerinde bulunur namazı ikame edersen”. “Fel tekum taifetun minhum maek: onlardan bir gurup seninle kaim olsunlar”. “Vel ye’huzu eslihatehum fe iza secedu fel yekunu min veraikum”, şimdi burada dikkatinizi çekmek istediğim kelime şu: birisinde “ekame” var birisinde “kame” var. Yani “ekamte lehumus salate” diyor Peygamber efendimiz için, “sen o namazı ikame edersen” yani tam kılarsan. Çünkü iki rekat kılıyor. O kame ile olan da bir rekat kılan. “Fel tekum taifetun minhum” diyor. Şimdi yani burada “ekame” namazı bütün rekatlarıyla kılmak oluyor, “kame” bir rekatla kılmak oluyor. Şimdi ben bunu tasdik etmesi için 103.ayete de bakmanızı ve ondan sonra cevap vermenizi bekliyorum. Sayın Muhammed Ruz Baki değil mi?
Mehmet Hoca: Ruuzi Baki
Abdulaziz Bayındır: Ruuzi Baki. Tamam. Şimdi burada diyor ki 103.ayette: “fe iza kadaytumus salate” yukarıdaki namazı kıldığınız zaman. “Fezkurullahe kıyamen ve kuuden ve ala cunubikum”, şimdi o “kadaytumus salate” tamam. Ayakta, oturduğunuz yerde, rukuda, secdede Allah’ı zikredin. Buraya kadar kıyamın nasıl olacağı belirtiliyor. Ama “fe izatma’nentum: güvene kavuştuğunuz zaman”,”fe ekımus salate: o namazı ikamet edin”. Şimdi bu birinci ile tek rekatın nasıl kılınacağını anlatıyor ayet. Ondan sonra tehlike geçtiği zaman ikame yapın diyor. Artık yani kısaltabilirsiniz diye bir olay yok. Şimdi bu ayetler bana göre her bir rekata bir salat diyor. Şimdi siz ne diyorsunuz? O zaman her bir rekata bir salat deyince, salat ayrı ikametus salat ayrı. Her bir rekata salat diyor. Peygamber efendimiz de “la salati illa Fatihatil kitap” dediğine göre her rekatta bunun olması gerekir. Şimdi söz savunmanın.
Mehmet Hoca: Siz dediniz ya Peygamber(as) iki rekat kılıyor o yüzden “ekamte” ifadesi kullanılıyor. Bu iki rekattır diyor. Sonunda “fe iza kadaytumus salate”, “es salat”. “Fe izatma’nentum fe ekimus salate” deki “es salat” bu Peygamber(as)’ın ikame etmiş olduğu salat olduğu için burada salat iki rekattır.
Abdulaziz Bayındır: Dediniz! Şimdi tekrar aldım ben. Sazı ben aldım şimdi çalıyorum. Şeylerde var ya o atışmalar. Şimdi burada, tekrar söyleyeyim “fe iza kadaytumus salate derken Peygamberimiz kastedilmiyor burada, halk kastediliyor. Yani namazı bir rekat kılanlar kestediliyor. Çünkü Peygamberimiz zaten ikamede bulundu. “Fe ekamte ekımus salat” dediği için değil mi? Peygamberimiz zaten ikametus salat yapıyor, kıyamus salat yapmadı. O zaman onun için diyor ki “fe izatma’nentum akimus salat” mutmain olana kadar bunların kıldıkları namaz bir rekat namazdır. Mutmain olunca iki rekat olmuş oluyor. İşte o zaman ikame kelimesini kullanıyor. Öbüründe kıyam kelimesi kullanıyor. Dolayısıyla ikame kelimesi: biliyorsunuz arapçada bir kelimeye bir harf bile ilave edilse bir anlam ilavesi söz konusudur orada. Şimdi buyur, söz savunmanın.
Katılmcı: Akımus salate derken orada cem’i geliyor.
Mehmet Hoca: Doğru yani. “Fe iza kadaytumus salate fezkurullahe kıyame”, “kadaytum” yani “o namazı kıldığın zaman” diyor. Hepsidir. Cemaat ikiye bölünmüş, yarısı bir kılmış diğer yarısı bir rekat kılmış. Fakat sonunda “fe izatma’nentum akimus salat” derken buradaki “akimus salate”ninki tam salat. İki rekat namaz olduğu kesindir. O zaman hangisi asıldır? “Fe izatma’nentum fe akımus salate”deki “es salat” asıl olan bu salat olduğu için yine de iki rekat. Cemaatle birer rekat kılması asıl değildir. Arızıdır.
Abdulaziz Bayındır: Asıl kelimesiyle ifaden çok doğru da ben burada söylemek istediğim şu: AllahTeala o bir rekatı da salat diyor. Ama bir rekat olduğu zaman “kıyamus salat” oluyor, iki rekat olduğu zaman yada üç-dört rekat olduğu zaman “ikametus salat” oluyor. Ama her halukarda onlar salat. Her halukarda “salat” ise; yani şurada bir bina yapıyoruz, bir tane direk oluyor bazen, üç direk, dört direkli de oluyor. Bir çadır yaptığımızı düşünün, küçük çadır yapacaksak tek direkli yapıyoruz. Büyük çadır, böyle otağı şeklinde yapacaksak dört tane direk üzerine koyuyor. Ama her bir direğin o bir tek direk özelliğinde olması gerekiyor. Okey mi? Zaten şimdi bak, bu muhalefetler o kadar güzel bir şey ki benim hatam varsa benim anlamama sebep oluyor. Önemli olan sen ben değil Allah’ın dediğini doğru anlamamız. Başka bir şey değil yani.
Katılmcı: Hocam oradaki şeyde iki rekat olarak ifade etmesi zaten asıl. Bu bir rekat ise o arızı bir şey.
Abdulaziz Bayındır: Onda problem yok. Mehmet Hoca ile mutabıkız o konuda.
Aynı Katılmcı: Salat derken o bir rekata da salat diyor. O zaruretten dolayı. İki rekat zaten asıl.
Abdulaziz Bayındır: Yani burada sonuçta bizim Hanefiler ve bu Zeydi mezhebine falan geldiğimiz zaman: kardeşim kuranı kerim bunların her birine salat dediğine göre. Salatı da öyle bir anlatıyor ki. Kıyamı, rukusu, secdesi, kuudu olan. Bak dikkat edin biz her namazda kuud yapıyoruz. Yani her salatta kuud yapıyoruz. Yani secdeden kalktığımız zaman oturmuyormuyuz? O kuud da farzdır.
Mehmet Hoca: Hatta bu konuda Peygamber(as)’ın yapmış olduğuna uygun olarak yapılsa daha belirgin oluyor her rekatta oturup yaptığımız. Çünkü Ayşe validemizden gelen rivayette diyor ki; Peygamber(as) rukudan kalktığında otururdu diyor, unuttuğunu zannederdim diyor.
Abdulaziz Bayındır: Secdeden kalktığında!
Mehmet Hoca: Secdeden kalktığında. İki secde arasında bayağı uzun bir süre oturuyordu.
Abdulaziz Bayındır: Bak bu çok güzel bir rivayet oldu. Ben şimdi onu hatırlamaya başladım. Onu ben düşünüyordum zihnimde, şimdi yerine yerleşiyor, yani zihnimde. Şu ana kadar yerleşmemişti. Bunu ben bir ifade edeyim de hep birlikte düşünmüş olalım. Şimdi bu ayette dedi ya o namazı kıldığınız zaman ayakta, rukuda, secdede ve oturduğunuz yerde Allah’ı anın dedi. Bir rekatı kılanlara dedi ki; “fe iza secedu fel yekunu min veraikum”: secdeye vardıkları zaman sizin veranıza- ön de olur arka da olur farketmez- yani cepheye geçsinler. Şimdi secedu dedi burada, secde yaptıktan sonra geçecekler. Peki bunlar kuud yapmadılar? O akla geliyor değil mi? Halbuki AllahTeala burada dedi ki; kuud da yapsınlar dedi değil mi? Kuudda da Allah’ı zikretsinler dedi. Peki bunların kuudları sadece iki secde arasında olur. İşte bak o kuud olması iki secdeyi de buradan çıkaramazmıyız Enes Hoca? Yani “iza secedu fel yekunu veraikum” dediği zaman bitiyor. Kuud nerede olacak? O zaman o iki secde arasında olacak ki çünkü iki tane o arada bir kuud yapmış olacaklar ki kuudu yapmış olsunlar. Bir de o kuudda da zikir yapmaları lazım. Ya Subhanallah, ya Elhamdulillah. Öyle bir rivayet de var değil mi? Bir dakika şunu şey yapalım sen onu savun. Şu meseleyi bir tamamlayalım. O zihninde olanı ondan sonra söyle. Bu iki secde arasında zikir
Mehmet Hoca: “Hayren tayyiben mübareketen” diyor, Peygamber(as) kim söyledi bunu diyor. Ben de korktum, yanlış bir şey mi söyledim diye zannettim diyor.
Muhammed Bey: Rukudan kalktığı zaman
Mehmet Hoca: Rukudan kalktığı zaman o.
Abdulaziz Bayındır: İki secde arasında zikir var.
Muhammed Bey: “Allahumme mağfirli verhamni”.
Abdulaziz Bayındır: Heh. Olmalı. Yani oturduğun zamanda zikir yapın dediğine göre o olmalı. Secde niye iki tane: O buradan çıkar diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Mehmet Hoca: O zaman bir rekatta tam bir namaz var.
Abdulaziz Bayındır: Bir rekat tam bir namaz oluyor. Kıyamıyla, rukusuyla, secdesiyle ve kuuduyla.
Muhammed: Hocam eğer her bir rekat bir namaz sayılırsa her bir rekat zammı sure vacip olmaz mı?
Abdulaziz Bayındır: Heh, güzel bir soru tabi. Zammı sure vacip olmayabilir. Bak dikkat ederseniz daha önceki okuduklarımıza kıraat de vacip değil. Yani kuranı kerim bize kıraat okumamızı emretmiyor. Kuranı kerim bize zikir yapmamızı emrediyor. Zikir yaptığımız zaman çünkü bak öyle bir kelime söylüyor ki kuranı kerim, siz o iki secde arasında bir Allahumme mağfirli deseniz zikir değil mi? O da yetiyor. Kuranı kerim zikir değil mi? Zikrin en güzeli. Hepsi yani..
Yahya Şenol: Şey vardı ya hani, ruku ve secdede kuran okumaktan nehyolunduk diye. Zikirse, kuranı kerimin okunuyor olması lazım. Yasaklandı diye hadis var.
Abdulaziz Bayındır: O hadis ile ilgili şeyimizi bitirememiştik. Yani onu tam kavrayamamıştık ama şimdi bu işer böyle zaman zaman açılıyor. Bunu biz zihnimizde sürekli tutarsak mesela bunları sürekli tekrarlarsanız her hangi bir ayette, mesela benim zihnimde yıllardır o vardır, hafif hafif aydınlanmaya başladı. Neden iki secde?
Yahya Şenol: Biraz önce ben dedim hani, iki secde olması şart mı? Şimdi adam rukudan sonra iner bir secde yapar kalkar oturur. Ondan sonra kalkar ikinci rekata.
Abdulaziz Bayındır: Bu güzel. Bu itiraz gayet güzel. Yani şimdi ayette “ve ala cunbikum”u secde olarak şey yapıyoruz ya. “Ve iza secedu” ifadesi de “ala cunubikum”un bir tanesinin secde olduğunu gösteriyor. Ama şimdi “fe iza secedu fel yekun”du değil mi? “Fa” gelmiyor mu? Secdeyi takiben arkaya gitsinler deneiğine göre, o zaman kuud o secdeden önce olmalı.
Yahya Şenol: Tamam, o zaman rukudan kalktıktan sonra önce oturup sonra secdeye gider.
Abdulaziz Bayındır: İşte bak “vezkurullahu kıyamen ve kuuden ve ala cunubikum”
Yahya Şenol: Kalkar oturur, sonra secdeye gider.
Katılımcı: Tam oldu yani.
Abdulaziz Bayındır. Fakat şimdi bak ne oluyor: “ala cunubikum”un birisi ruku birisi secde. Şimdi o zaman hemen oturacak, kalkacak ruku yapacak..olmaz, o şeye uymuyor. Sistemi bozuyor yani, olmuyor. “Ala cunubikum”un birisi ruku birisi secde.
Mehmet Hoca: Orada tertip ifade etmiyor o zaman.
Abdulaziz Bayındır: Tertip ifade etmiyor, evet.
Mehmet Hoca: Çünkü rukudan önce oturması gerekir aksi takdirde.
Abdulaziz Bayındır: Tabi
Fatih Orum: “Fe iza kadaytumus salat” var, Yukarıda zikredilen namaz değil mi?
Abdulaziz Bayındır: Tabi. O namazı kıldığınız zaman. O namazı nasıl kılacağımızı anlatıyor burada Allah. Halbuki işte bu ayet “kada” kelimesinin bizim anladığımız manada “kaza” anlamının olmayacağının delili.
Muhammed Bey: Namazda tüm eda ettikten sonra..
Abdulaziz Bayındır: Öyle bir mana ver Muhammed. Namaz bittikten sonra manasını ver bakalım. Gelenekte öyle mana veriyorlar. Ver, o manayı ver bakalım tutuyor mu “fe iza kadaytumus salat”a.
Muhammed Bey: Mesela eda ettiğin zaman..
Abdulaziz Bayındır: O namazı bitirdiniz
Muhammed Bey: Bitirdiniz.