“Ve la yusallil mufteridu halfel muteneffeli” değil mi, oradaydık? Şimdi bu Hanefi mezhebinin görüşünü anlatan El Hidaye adlı kitap. Burada diyor ki; farz namaz kılan nafile namaz kılanın arkasında kılmaz. Yani birisi nafile namaz kılıyorsa, farz namaz kılan gidip ona uymaz. Şimdi burada farz namaz kılan. Neyse cümleyi okuyalım da ondan sonra konuşalım. “Le ennel iktidae binaun: çünkü bir kimseye uymak kendi ibadetini onun ibadeti üzerine koymaktır”,”ve vasful farzıyyeti madumun fi hakkil imami: imamın kıldığı namazda farzlık sıfatı, nitelemesi yoktur”. “Fe layet hakkakul bina ve alel madum: o zaman madum üzerine bina olmaz”, yani onun kıldığı namaz farz değil ki farzı farz üzerine bina edsiniz diyor. Şimdi burada dikkat ederseniz mesela, bir ayet söylemedi, hadis söylemedi. Herhangi bir şeye kıyaslamadı. Tamamen kendine göre bir değerlendirme yaptı. İmam iktida ediyor, birisine uyuyor. İşte onun kıldığı namaz farzdır. Peki birisi de de ki; o da namaz bu da namaz, onun için bu insan ona uydu. Farzlık yada nafilelik o insanın içerisinde olan niyettir. Ben adama niyetin nedir diye nereden soracağım? İşte kılıyor. İkinci olarak da: geçen hafta okumuştuk, imam cemaatte kadın varsa kadına da niyet etmelidir demişlerdi değil mi? Onun da bir delili yok. Tamamen kendilerine göre yapmış oldukları bir değerlendirme. Şimdi burada farz kılan nafile namaz kılana şey yapmaz, çünkü iktidadır diyor. Farz kılan kadın da olabilir değil mi? Peki imam olan kişinin imamlığa niyet etmesini şart koşuyorlarmıydı bunlar?
Haşim: Şart değil.
Abdulaziz Bayındır: Koşuyorlardı, koşuyorlardı. Geçen hafta okumuştuk. Şen şuradan bir bak. Şafi’de şart değil, sen Şafi mezhebini söylüyorsun.
“Enes Hoca: “Ve inne ma niyetul imameti”
Abdulaziz Bayındır: Farketmiyor, yani imamlığa niyeti şart koşuyorlar bir kere. Siz imamlığa niyeti şart koşuyorsanız nafile kılan kişinin zaten imamlığa niyeti yoktur. Bunu söylemene ne gerek var.
Sizden gelmesi demek derslerin zamanı yaklaştı demek, o manaya. Tatil bitti.
“Vela men yusalli farzan halfe men yusalli fardan ahera: bir farzı kılan bir başka farzı kılana da iktida edemez”. “Ke ennel iktidae şeriketun” az önce “binaun” dedi, şimdi de “şeriketun” diyor. Yani birisine uymak onunla ortak olmak manasına gelir, “ve muhafakatun: ve uyuşma demektir”. “Fe la buddel minel ittihadi: ortaklık ve uyuşma için de bir birlik şarttır” yani farklı şeyler birbiriyle ortak olamaz, uyuşamaz. “Ve inde Şafi rahimehullahu yassufehu cemia zalike: İmam Şafi’ye göre bütün bunlarda sahih olur”,”le ennel iktidae inde ma eddahu ala sebilin muvafakat: onu yerine getirdiği zaman “muvafakat sebil” bu adam şununla birlikte namaz kılmayı kabul etmiş olarak yeter”. “Ve indena ve aletteda tazammun muraan: bize görev tazammun anlamı dikkate alınır” yani “el imamu daminun” demişlerdi ya. Yani imam cemaatin namazını garanti eder şeklinde bir ifade. Yani bir hadis rivayet ettiler, o hadis de sahih değil. Şimdi buradan ne anladık? Hanefilerin burada ortaya koydukları görüşün ne kurandan, ne sünnetten herhangi bir delili yok. Zaten bir şeye kıyas da etmiyorlar. Tamamen kendilerine göre bir mantık ortaya koyarak diyorlar ki; işte farz kılan, nafile namaz kılana uyamaz diyorlar. Ondan sonra da, peki farz kılan farz kılana uyar mı? Eğer aynı farzları kılıyorlarsa uyar, farklı farzları kılıyorlarsa uyamaz. Bir kere farklı farz mantığı doğru mu?
Haşim: Zaten mezheplerde bir tek durumda olabilir. O da cuma namazıyla öğle namazı.
Abdulaziz Bayındır: O kadar. Başka olmaz.
Fatih Orum: O zaten kaza anlayışını gündeme getiriyor.
Abdulaziz Bayındır: Kaza anlamını gündeme getiriyor. Bir vaktin bir tek farzı vardır. İkinci bir farzı yoktur.
Haşim: Sefer olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Farketmez ki, aynı namazı kılıyor. Seferi de olsa ne farkeder?
Muhammed: Biri seferi, biri muki.
Abdulaziz Bayındır: Farketmez aynı farzı kılıyorlar.
Yahya Şenol: Seferi daha akşamı kılmamış, birleştirecek. Geliyor yatsı namazına, uyabilir mi o imama yani? Yatsı kılan biri akşama.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Hanefiler açısından düşüneceksin onu. Hanefiler seferilerin birleştirmesine cevaz vermiyorlar. Tamam. Cevaz vermedikleri için, o da olmaz. Burada tek şey, bunlar namazların kazaya kalabileceğini kabul ediyorlar. Onun için birisi kaza namazı kılıyor birisi vakit namazını kılıyor. Kaza kılan vakit namazı kılana uyamaz demiş oluyorlar.
Mehme Hoca: Kaza kılınması, öğle namazının kazasını kılıyor. Mesela ben ikindi, akşam kılıyor yani bu ikisi ayrı ayrı farz olduğu için, Hambeli’de buna benzer bir şey.
Abdulaziz Bayındır: Hambeli ne diyor?
Mehmet Hoca: İki rivayet vardır Hocam.
Abdulaziz Bayındır: Hayır, delil var mı, asıl mesele o.
Mehmet Hoca: “İnnemel cuinel imami” hadisini delil getiriyor. Muttefakun aleyh olan hadis. Delil getiriyor, diyor işte bir görüşü dile getiriyor..
Abdulaziz Bayındır: İmam uyulması için imam olmuştur diyor.
Mehmet Hoca: İmam başka namaz kılıyorsa, siz başka namaz kılıyorsanız, işte uyum sağlamadığı için caiz değil diyor ama ikinci görüşte caizdir. Cuma namazı: mesela bir adam diyor öğle namazını kılıyor diyor, arkasında cumaya niyet edemezsiniz diyor. Veya cuma namazını kılıyorken arkasında öğle namazına edilemez diyor.
Abdulaziz Bayındır: Onda “innemel imamu cuile lutemme”ye mi?
Mehmet Hoca: Evet. “innemel cuile imamu lutemme bihi vela taktelifu aleli” onu söylüyor.
Abdulaziz Bayındır: Ondan ayrı yapamaz. O da bir yorum aslında, şey değil. O imam hangi imam? Namaz imamı mı yoksa?
Katılımcı: “Fe iza kebbera fe kebbir”.
Abdulaziz Bayındır: O zaman tamam, öyleyse detayını söylemiş. “Fe iza kebbera fe kebbir”. Ne demek? Şekil şartlarına uyacaksınız.
Abdurrahman: Zahire öyle diyor hocam.
Abdulaziz Bayındır: Zahire göre hareket edeceksiniz, yoksa iç kısmını nereden bileceksin yani adam hangi namaz. Adama soracaksın, hemşerim bak eğer başka farza niyet ettiysen elinle işaret et. Öyle mi yapacaksın yani? O hadisin tamamı var mı sende?
Katılmcı: “Fe iza kebbere fe kebbir fe iza havle fe sallu kuuden ecmaine”
Abdulaziz Bayındır: Gerçi o da ihtilaflı. Neyse yani şimdi imama şekil yönünden uyma şartı var. Zahiriler öyle mi diyor?
Abdurrahman: “Emera Aleyhisselam bi itimami fi hilafin niyeti ila sebili marifeti” hadisin açıklaması olduğunu söylüyor.
Abdulaziz Bayındır: O kadar. Yani sen adamın niyetini nereden bileceksin? Niyet sorgulaması diye bir şey olmaz ki. Bakacaksın, nerede uyarsın? İmam Allahu ekber derse sende Allahuekber dersin. İmam rukuya varırsa sen de rukuya varırsın. Zaten burada, daha önce konuşmuştu ya, işin esası o. Cemaat kendi namazını kılıyor, imam kendi namazını kılıyor. Herkes kendi namazını kılıyor. Cemaatin imamın arkasında namaz kılması herkesin kendi mamazını birlikte kılması içindir. Ve birlikteliğin oluşması için de imamla birlikte hareket edeceksiniz, bu kadar. Başka bir şey değil.
Haşim: Çok güzel özetlemiş burada.
Abdulaziz Bayındır: Hangisi?
Haşim: Şafi, El Müezzeb. “Vel ennel iktidae le kavle zahire ve zalike yunkinun nafiletin minkum”
Abdulaziz Bayındır: Aynı az önce benim söylediği söylemiş, evet.
Haşim: Bir de Hz.Muazzem bir olayını aktarıyor. Peygamberimiz ile beraber yatsı namazını kılıyormuş. Daha sonra gidip kabilesinde onlara da imamlık yapıyormuş.
Abdulaziz Bayındır: Evet, öyle bir rivayet de var doğru
Haşim: İkinci kıldığı namaz..
Abdulaziz Bayındır: Nafile olduğu kesin tabi, farz değil.
(12:53-12:55) Bir şey söyleniyor fakat hiç ses yok.
Abdulaziz Bayındır: Tamam yani, niyet sorgulaması yapamazsınız. Peygamber efendimizin arkasında kılarken nafileye niye niyet etsin? Bu da namaz vakitleri açısından çok önemli, incelenmesi gereken bir husus. Hangi vakitte kılıyordu acaba?
Haşim: Daha sonra gidiyor, onlara kıldırıyor.
Abdulaziz Bayındır: Evet. Namaz vakitleri açısından çok önemli bir husus. Evet şimdi, bu konuda bir delil var mı?
Yahya Şenol: O konuda hadis var Hocam. Farz kılanın nafile namaz kıldırmasıyla ilgili en meşhur hadis Muaz’ın hadisi.
Abdulaziz Bayındır: Nerede geçiyor o hadis?
Yahya Şenol: Ahmet B. Hambel’de geçiyor,
Enes Hoca: Müslim’de de geçiyormuş.
Haşim: Buhari’de de geçiyor.
Yahya Şenol: Orada diyor ki; “enne muazel kane yusalli ma an nebiyyi(sav) aişai ahira”.
Abdulaziz Bayındır: Muaz Peygamber(sav) ile birlikte yatsı namazını kılardı
Yahya Şenol: “Summe yerciu ila kavmihi”
Abdulaziz Bayındır: Sonra kavmine döner
Yahya Şenol: “Yusalli bihi tilke salati”
Abdulaziz Bayındır: Aynı namazı kendi kavmine kıldırırdı. Muttefakun aleyh, Buhari ve Müslim’de olan rivayet. Demek ki Muza B. Cebel Peygamber efendimizle mescidde yatsı namazını kılıyor, oradan kendi mahallesine gidiyor. Kendi aile halkına kendi çevresine tekrar yatsıyı kıldırıyor. Burada yatsıyı kıldığına göre orada kıldığı ne olur? Nafile namaz olur. Halbuki o arkasında namaz kılanlar farz kılıyorlar. Bu da muttefakun aleyh olan bir hadistir.
Yahya Şenol: Şafi’nin yaptığı rivayet var. Bunlar şöyle bir ziyade getiriyorlar: “hiye lehu tetavvun velehum mektuvvetun Şafiin”
Abdulaziz Bayındır: Zaten öyledir yani. Muaz B. Cebel nafile kılmış oluyor, onlar da farz kılmış oluyorlar.
Yahya Şenol: Farklı bir rivayeti de: Muaz B. Cebel’i şikayet etmeye geliyorlar Peygamber Efendimize.
Abdulaziz Bayındır: Demin benim az önce o aklıma geldi zaten, evet.
Yahya Şenol: Bu Ahmet B. Hambel rivayeti. “Ya Resulallah inne Muaze Cebelin yettina kale ma nenami”.
Abdulaziz Bayındır: Ya Resulallah Muaz B. Cebel biz uykuya daldıktan sonra geliyor.
Yahya Şenol: “Ve le kum fi amalina fi nemani: gündüz zaten akşama kadar çalışıyoruz
Yahya Şenol: “Fe yunadi bi silatihi”
Abdulaziz Bayındır: Sonra ezan okuyor, hadi gelin namaza diyor.
Yahya Şenol: “Fe nahrucu ileyhi
Abdulaziz Bayındır: Onun yanına çıkıyoruz
Yahya Şenol:”Tetavvu aleyna”
Abdulaziz Bayındır: Sonra da namazı uzatıyor. Zaten uykuluyuz.
Yahya Şenol: ” Fe kale resulullah(sav)
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz diyor ki
Yahya Şenol: “Ya muaz la tekul fettami”
Abdulaziz Bayındır: Ya Muaz sıkıntıya sebep olma diyor. Yani milleti sıkıntıya sokma
Yahya Şenol: “İmma tusalliye ve imma tuhaffifa ala kavmi”
Abdulaziz Bayındır: Sadece namazı benimle kıl, onları serbest bırak, onlar ne yaparsa yapsınlar. Yada madem ikisini birden yapıyorsun, o zaman onlara namazı kısa kıldır.
Yahya Şenol: Bu ayrıntıya şey yapmamış ama burada demiş ki; bu Tahavi bunu şöyle açıklıyor:
Abdulaziz Bayındır: Tahavi Hanefi sayıldığı içi, evet.
Yahya Şenol: Demiş ki o; Bu şu manaya gelir: “enne manahu imma en tusalliye nai vela tusalli ma kavmike”
Abdulaziz Bayındır: Benimle kıl, kavminle kılma.
Yahya Şenol: Bu, bu anlama gelir. O yüzden kabul etmiyorlar.
Abdulaziz Bayındır: O anlama gelecek bir tarafı var mı?
Yahya Şenol: Yok. Kıldığı yatsı, belli.
Abdulaziz Bayındır: Çok açık ve net. İlla da mezhepten taviz vermeyelim de din giderse gitsin, hiç önemli değil. Ama mezhep dursun, lazım olur çünkü.
Enes Hoca: Burada o hadisi şey yapmış. Cevap vermiş kendi şeyinde. Peygamber(sav) nafile kılmış, sonra farzı kılmış olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Hani bunlar diyorlardı ki hadis sahih olursa bizim mezhebimizdir. Ne oldu?
Enes Hoca: Peygamber(sav)’in hadisi var. “İza ukimet salate fela salati innel mektubeti” diye hadisi var bunu duymamış mı diye cevap vermiş. Ondan sonra demiş ki o zaman mensuh olabilir demiş.
Abdulaziz Bayındır: Yani ezan oknduğu zaman, ikamet alındığı zaman ezan diye de tercüme ediliyor. Ondan sonra kılınacak namaz yada ikamet alındıktan sonra kılınacak namaz sadece farz namazdır. Bu da ikametten sonra kılındığına göre Muaz B. Cebel. Ne diyorsunuz? Öyleyse mensuhtur.
Enes Hoca: Peygamber(sav) nafile etmesi, kendisinden sonra kametle farza imamlık yapması ihtimali var demiş, bu hadisle cevap vermiş. Ondan sonra o zaman mensuh desek mi acaba diye şey yapmış.
Abdulaziz Bayındır: Mensuh dediği zaman nesh olunmuştur bu hadis. Çünkü mezhebe bir şey olmasın. Mezhebe aykırıysa ayet de olsa, hadis de olsa hiç kusura bakmasınlar. Çünkü esas olan mezheptir, malesef öyle yani. İnsan çok üzülüyor ama malesef öyle.
Katılımcı: Aynı hadis burada da geçmiş de, Şafi de kullanmış delil olarak. “İza fela salati mektube” diye.
Muhammed: Hocam birini yaptığına denmez mi? “imma en tusalliye mana imma en tuhaffif”.
Abdulaziz Bayındır: Bak, “imma en tusalliye mana”nın cevabı “fe la tusalliye maahum”dur. Tamam mı? Ama o ikinci “imma”sı da “imma entusalliye mana”,”ve in eradde en tusalliye mana fe haffif salate maahum” demektir.
Mehmet Hoca: “İmma en tusalliye mana” fakat “vele tusalli lehum ve lakin iza salleyte mana ve salleyte maahum lehum ve aleykum tuhaffif”.
Enes Hoca: Açılımı bu.
Abdulaziz Bayındır: Ya bizimle namaz kılar, onları serbest bırakır. Zaten az önce öyle açıklamaya çalıştık. Yada bizimle beraber kılacaksan gidersin onlara uzatmadan kılarsın.
Yahya Şenol: Ondan sonra o nafile kılanın nafile kılana uymasıyla ilgili herhalde bir problem yok. Oradaki hadis meşhur.
Abdulaziz Bayındır: Yok, Hanefiler o konuda bir şey demiyorlar. Orada Hanefiler’de de bir problem yok.
Yahya Şenol: Diğer mezheplerle de herhalde yok. Ramazanda Peygamber efendimizin arkasında Enes B. Malik kılıyor ya “kane resulullah salli fi ramadan fe cittu fe kuntu halfehu”
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Peygamber(sav) ramazanın dışında nafile namazlarda zaten mescidde hiç kılmıyordu, hep evinde kılıyordu. Dolayısıyla ona her hangi bir kimsenin uyması söz konusu değildir. Tek başına kılıyordu.
Katılımcı: Evinde kılarkende burada uyduğuyla ilgili hadis var.
Abdulaziz Bayındır: Uymuşsa aile halkından birisi uymuştur. Kim?
Haşim: Camide kıldığına dair rivayetler var. O uzun sureleri okuduğu.
Abdulaziz Bayındır: Camide kılıyor, tabi canım elbette. O hadisi bulursan. Bulduğun zaman okursun. Şimdi evinde belki eşlerinden birisi ona uymuş olarak nafile kılmış olabilir ama ben şahsen o konuda bir rivayet bilmiyorum. O normal. Bir de aileye giren çocukların, Enes B. Malik olabilir mesela küçükken. O rivayetlerden birisinde Enes B. Malik vardı. O evde de olabilir. Evde de kılmış olabilir.
Yahya Şenol: Evde değil bu. Çünkü başka tanımadıkları bir adam da gelip yanlarına kılıyor.
Abdulaziz Bayındır: O zaman evde değil, mescidde.
Yahya Şenol: “Fe yecittu kuntu halfehu” gittim arkasında durdum diyor. “Fe kame reculun fe kame ilel cembi”
Abdulaziz Bayındır: Bir adam kalktı.
Yahya Şenol: “Summe cae ahsel kakunte ahda”
Abdulaziz Bayındır: Başkaları da geldi ve bir gurup haline geldik.
Yahya Şenol: İşte bu ramazanla alakalı. Ondan sonra Zeyd b. Sabit’ten buna benzer bir rivayet var. “Enne Resulullah(sav) itte haza hucrate”
Abdulaziz Bayındır: Peygamberimiz mescidin içerisinde bir hücre yaptı. Tabi hasırlardan
Yahya Şenol: “Hasibte min kalbu hasiru”
Abdulaziz Bayındır: Hasırdan, evet.
Yahya Şenol: “Fi ramadan fe salle fiha leyle”
Abdulaziz Bayındır: Geceleri orada namaz kıldı. Yani nafile kıldığı namazları orada kıldı.
Yahya Şenol: “Fe salla bi salatihi nasu min ashabihi”
Abdulaziz Bayındır: Ashabından bir kısmı da Peygamberimize uydu. Çünkü Peygamberimiz o hücrenin içinde de kılsa, gece kıldığı namazlarda sesli okuyordu.
Abdurrahman: İtikafteyken değil mi?
Abdulaziz Bayındır: Tabi, ramazanın son on günü.
Yahya Şenol: “Fe lemma ayne bihim ceale yefudu fe harace ileyhim”
Abdulaziz Bayındır: Baktı ki arkada millet ona uydu, o zaman oturdu, namaz kılmadı. Yani milletin uymasını istememiş demek ki.
Yahya Şenol: “Fe harace bihi”
Abdulaziz Bayındır: Ve yanlarına çıktı ve şöyle dedi
Yahya Şenol: “”Kad araftu raeyte min samirekum”
Abdulaziz Bayındır: Ben sizin şu yaptıklarınızı anladım.
Yahya Şenol: “Fe sallu eyyuhannsu fi buyutikum”
Abdulaziz Bayındır: İnsanlar, evlerinizde kılın namazlarınızı. Yani bu nafile namazları camide değil evlerinizde kılın.
Yahya Şenol: “Ve innr eftale salati salatu beytihi illel mektuba”
Abdulaziz Bayındır: Farz namazın dışındaki en faziletli namaz kişinin evinde kıldığı namazdır. Buhari rivayeti evet. Oku o hadisi de.
Katılımcı: “Enne Abbase kavli fe kale beyti meymunete fe kame nebiyyu salli minel leyli fe kuntu an yesarihi fe ahede fi rahsi fe akame min yeminihi”
Abdulaziz Bayındır: Onu geçen hafta okumuştuk.
Yahya Şenol: Saf tertibinde dile getirilen.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi İbni Abbas’ın annesiyle Peygamber efendimizin eşi kardeş. Neydi onun adı? Meymune validemiz. Onlar kardeş. İbni Abbas’ın tabi teyzesi olduğu için Meymune, teyzesinin yanına girmiş. Ve o evde bir nafile namaz kılarken Peygamber efendimize uymuş.
Katılımcı: Bir de Peygamber efendimizin misafir gittiği bir evde kıldırdığı iki rekatlık bir nafile var. Orada yine arkasına alıyor onları.
Abdulaziz Bayındır: Kıldırdığı iki rekatlık nafile mi yoksa farz mı?
Aynı Katılımcı: “Enne ceddethum ulakete deat resulullah detaamen sanaathu fe akale minel summe kalkumu fil yusalliye lekum kale easfakum fi la hasirin le askette min tuli maluvise fe vahtuhu bima in fe kame ale resulullah fe kumtu ene vel yetimu verahu vel ecizmu verayne fe salle vereketane summe an sarafe”
Abdulaziz Bayındır: Ama orada nafile dediğine dair bir ibare yok.
Aynı Katılımcı: Yok da iki rekat kılıyor sadece.
Abdulaziz Bayındır: Olsun, seferde diyor.
Yahya Şenol: Dedi.
Aynı Katılımcı: Yemeğe davet ediyor. Hayır.
Haşim: Hangi sefer olacak ki?
Aynı Katılımcı: Evlerinde misafirliğe yemeğe gidiyor. Ve iki rekat kılıyor. Sabah namazından başka da iki rekat yok zaten.
Yahya Şenol: Kadın davet ediyor Peygamber efendimizi evin bir yerinde gel namaz kıl da ben senin kıldığın yerde kılayım diye. Peygamber efendimiz onun ricasını kırmayıp orada namaz kılıyor. Kadın onun kıldığı yerde kılmaya özen gösteriyor ondan sonra.
Abdulaziz Bayındır: Olay o.
Yahya Şenol: Bir de tek başına namaz kılmak durumunda olan birine cemaat olma durumu var.
Abdulaziz Bayındır: Tamam, onu az sonra okuyalım.
Yahya Şenol: Burada konu değişti de.
Abdulaziz Bayındır: Tamam yok yok. Bir kaç kelime burada ilave edeyim. Az önce okuduk. Yani Peygamber(sav) ramazanın dışında, ramazanın son on günü dışında mescidde nafile namaz kılmıyor. Namazı kılıp gidiyor. E şimdi arkasından Peygamber efendimiz namaz kılarken küçücük bir hücre oluşturuyor. Az önce olduğu gibi. Yüksek sesle okuyor, adeti öyle. Bir de yaz-kış 11 rekattan fazla da kılmıyor, 11rekat kılıyor. Yani gece yatsı namazının farzı ile sabah namazının farzı arasında. Sabah namazının ilk iki rekatı da dahil yada hariç. Bazıları dahil ediyor, bazıları hariç ediyor. Yani dahil olma ihtimali daha yüksek. 11 rekat namaz kılıyor. İşte o son bir rekat da vitir oluyor. Şimdi biz vitri kılıyoruz her akşam. O vitir gece namazıdır aslında. Yatsı namazıyla alakası olan bir namaz değil. Şimdi Peygamber efendimiz işte bu olayda olduğu gibi o namaz kılarken hücresinde, insanlar arkasında namaz kılıyor. Namaz kıldıklarını farkedince oturuyor ve çıkıp diyor ki; gidin evlerinizde kılın. Bize teravih diye nakledilen bu, başka bir şey yok. Peygamberimiz hayatında teravih falan kıldığı yok. 11 rekattan fazla namaz kıldığı yok. Böyle bir şey yok. Peygamberimiz 8 rekat kıldırdı falan. Zaten işte o 11 rekatın 8’ini.