NOT: ARAPÇA METİNLERİ OKUYAN MEHMET HOCA MİKROFONDAN UZAK OLDUĞU, SESİ YANKILI VE BOĞUK OLDUĞU İÇİN SÖYLEDİKLERİ TAM ANLAŞILMIYOR.
Ebu Yusuf’un ve İmam Muhammed’in delili şuymuş: İbni Mesud’dan rivayet ettiğimiz hadis. Çünkü bunlar birinci namazdan çıkmadan ikinci bir namazı kılamazlar. Şey var ya. Burada da onu almış. “İza kulte haza fekadtemme salatuke” şu işi yaparsan, şu duaları okursan namazın tamam olur şeklindeki hadisler. Yani orada selamdan bahsetmiyor. Öyleydi değil mi? Selamdan bahsetmiyor onu esas almışlar Ebu Yusuf ile Muhammed. Evet.
Mehmet Hoca: “Velehu la yukine ala salatil uhra illa bil huruc ”
Abdulaziz Bayındır: Ebu Hanife de diyor ki; birinci namazdan çıkmadan ikinci bir namaz olmaz. Öyleyse çıkması şarttır. “Huruc bi sunihi” ondan dolayı şarttır diyor. Bu da mantıki bir delil ortaya koyuyor. Evet.
Mehmet Hoca: (1:13-1:15 Anlaşılmadı)
Abdulaziz Bayındır: Yani bir şeyi yapmadan başka bir şey yapılamıyorsa, o şeyi yapmak farz olmuş olur.
Mehmet Hoca: “Ve mana kavluhu temmed”.
Abdulaziz Bayındır: “Kavluhuma” dese daha iyi değilmiydi? “Temmed” diyen Ebu Hanife değil mi?
Enes Hoca: Peygamber(sav) söylemiş.
Abdullah Bayındır: İbni Mesud’un rivayet ettiği.
Abdulaziz Bayındır: Haa! “Kaddemme salatuk”, o zaman Ebu Hanife’nin görüşü bu. Yani tamam onlara yaklaştı demektir diyor.
Mehmet Hoca: Tevil yapıyor.
Abdulaziz Bayındır: Hı hı.
Mehmet Hoca: “Vel ıstıhlaful leyse bi mufsidin kadde”
Abdulaziz Bayındır: Yani bir kimseyi kendi yerine geçirmek namazı bozmaz. Adam kuran okuyabilecek durumda olmasına rağmen de geçirebilir demiş.
Mehmet Hoca: “Ve innemel fesau baruneke şeriun ve huve adel salahiyetil imameti”
Abdulaziz Bayındır: Namazı bozan, imamlığa yetkili olmamaktır. Yani adam kuran okumasını bilmiyor, yetkisiz olduğu halde imamlığa geçiyor, namazı o bozar diyor.
Enes Hoca: Ümminin imam olması caiz değil ya. Kaide.
Abdulaziz Bayındır: Öyle dediler evet. Halbuki, geçen hafta okumuştuk yani. Bunların bir delili yok. Herkesin namazı kendine. Herkes kendi namazını kılıyor ama toplu halde kılıyorlar. İmam da o toplu kılma işini organize eden kişidir. Yoksa herkesin kıraati kendine, herkesin rükusu, secdesi kendine.
Mehmet Hoca: “Ve ma ikteda bi imamin bade ma salla rekaten fe abdesel imame fe kaddemehu ecza müşareketi tahrimeti”.
Abdulaziz Bayındır: Bir rekat kıldıktan sonra, imam bir rekat kıldıktan sonra, kendisi değil. Bende şaşırdım nasıl oluyor bu diye. İmam bir rekat kılmış. Bir kişi de imama uymuş. İmama uyunca imamın abdesti bozulmuş, bu ikinci rekatta kendine uyanı kendi yerine geçirmişse yeter diyor.
Mehmet Hoca: “Bi vucubi muşarekete”
Abdulaziz Bayındır: Çünkü tahrimede müşareket var. Yani o da Allahuekber demiştir.
Mehmet Hoca:”Vel evla imam en yukaddime mudrikel li ennehu kadder ala imamu salati”
Abdulaziz Bayındır: Yani uygun olan imamın ilk baştan namaza başlayan kişiyi öne geçirmesidir. Çünkü o namazı tamamlamaya daha çok kadirdir.
Mehmet Hoca: “Ve yemdeli li hazel mesluki el la yetekaddemel aczi teslim”.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi diyor ki ikinci rekatta namaza girmiş kişi için; bu öne geçmemeli. Çünkü vaktinde selam veremeyecek. Yani herkes namazını bitirdiği sırada o selam veremeyecek, kalkacak. O zaman geçmemesi evladır diyor.
Mehmet Hoca: “Fe lev tekaddeme yenkebiu min haysu intehel ileyhima”.
Abdulaziz Bayındır: “Min haysu”. “Felev tekaddeme” geçerse yani ikinci rekatta, üçüncü rekatta gelmiş bir kişi öne. İmamlığa geçerse imamın vardığı rekattan itibaren. Evet
Mehmet Hoca: “Kıyamihi mekanehu”
Abdulaziz Bayındır: Onun yerine geçtiği için oradan devam ettirir. Yani nereden başladıysa oradan devam ettirir.
Mehmet Hoca: “Ve iza imtahaile selami yukaddimu mudriken”
Abdulaziz Bayındır: Şimdi son rekata geldi. Tabi şimdi onda problem yok, adam üçüncü rekatta imama uyduysa. Fakat nereden bilsin kaçıncı rekatta imama uyduğunu? Öğlen namazını kıldırıyor imam, kırast de sessiz. Geldin işte kalkmış. Uydun imama. Birinci rekat mı, ikinci rekat mı, üçüncü rekat mı, hemen seni yerine geçirdi. Nasıl kıldıracağım ben bunu? Ciddi bir sıkıntı tabi. Nereden bilecek hangi rekatta olduğunu?
Haşim: Şöyle bir şey. Yani Süleymaniye camisini düşünmyrum, normal bir evde adamın yanında, arkasında biri namaz kılıyor, bir rekat beraber kıldılar sonra başka biri geldi o da soluna geçti. Sonra ya imam öne onlar arkaya. Namazdan çıktı ve soldakini oraya aldı.
Abdulaziz Bayındır: Yani o da bilemez ki. Yani ister Süleymaiye gibi olsun, ister
Enes Hoca: Geldiği yerden başlar diyor. İmamı geldiği yer neresi?
Abdulaziz Bayındır: İmam kaçıncı rekatta nereden bilecek.
Haşim: Geliyor, sürekli burada oluyor bakıyor bir rekat geç kaldım. Tamam bir rekat geç kalmışım.
Abdulaziz Bayındır: Tamam. Allah bildirse bilmez mi diyenler gibi. Yani bilirse demektir bu. Zaten öyle yapacak. Yani o imamın namazını devam ettirecek. O, imama uymuştur. Ama selama sıra geldiği zaman yerine birini çekecek. Sen selam ver benim işim var diyecek. Bir gel selam ver.
Fatih Orum: Şimdi Hocam bir de orada cemaatin namazı da kendi namazı, imamın namazı kendi namazı olarak kabul edilip de, orada diyelim ki dört rekatı tamamlayacak imam. Cemaat de kendi yerinde kalıp, seferi de olduğu gibi kendileri selam verip çıkıp namaza devam edecek o şekilde.
Abdulaziz Bayındır: Yok şimdi Ebu Hanife öyle demiyor. Bunlar öyle demiyor. Diyor ki; birisini yerine geçirecek, o selam verecek. Bakalım ne diyecek?
Mehmet Hoca: ” Fe la ennehu hine efdal salatel imame kahkaha ev tekelleme ev harece minel mescid fesedet salatuhu vesellem kavle salatıl kav”
Abdulaziz Bayındır: “Fe le ennel hinete ma selatel imami kahkaha ve vahdeten müteammiden ev tekelleme ev harace minel mescidi fesedet salatuhu ve salatil kavmi teammetu”. “Fe le ennel hinete ma sallatel imami” imamın namazını tamamlamış. Kendi eksiği var. Kendi eksiklerini kılmaya kalkmış. Bir rekat, iki rekat ne ise. Kendi kılarken gülüyor. Yani namaz bozucu bir iş yapıyor. Yada kasten abdestini bozuyor. Yada konuşuyor yada mescidden çıkıyor. O namaz tamamlandığı için artık ondan sonraki sorumluluklar tamamen kendi namazıyla alakalıdır. “Salatıl kavmi taammetün” diyor. Cemaatin namazında problem yok. Çünkü imamın namazını bitirdi. “Ve ennel müfside fi hakki ucide fi hilafis salati”.
Mehmet Hoca: (09:42-09:45 anlaşılmadı)
Abdulaziz Bayındır: Çünkü kendi hakkında namaz bozucu şey, namaz esnasında meydana gelmiş. Öbürleri hakkında namaz bittikten sonra meydana gelmiş.
Mehmet Hoca: “Fe in lem hayruc vel imamul evvelu in kane farada la tefsidu salatuhu”
Abdulaziz Bayındır: “Vel imamul evvelu in kane farada la tefsudu salatu”, olay şu: imam da gelmiş, imam buna uymuş.
Fatih Orum: Ve bitirmiş oluyor namazı.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi şu var. İmam hemen alel acele abdestini almıştır. Hiç rekat kaybı olmadan gelmiş. İkinci imama uymuştur. O da namazını bitirmişse bir şey yok. Ama imam namazını bitirmeden ikinci imama uyuyor ya. Diyelim ki tekrar gelinceye kadar bu adam bir rekat kıldı, yetişemedi birinci imam. O arada ikinci imamın arkasında namaz kılarken ikinci imamın namazı bozulursa onunki de bozulur diyor.
Mehmet Hoca: “Ev lem yahnuz imamul evvel ve kale kadretıl summe kahkaha”
Abdulaziz Bayındır: Burada sürekli tekrarlıyoruz ya. Birinci imamın abdesti bozuldu, bu ikinci kişi yerine geçti. Diğer imamın abdesti bozulduğu zaman cemaatin namazı batıl oluyorsa o zamandan batıl olmalıydı.
Katılmcı: İstihkafın gerekliliği yok zaten.
Abdulaziz Bayındır: İstihkafın gerekliliği yok yani. Şimdi burada gerçekten, yani imamın abdsti bozulduysa bozuldu. Banane yani. Benim namazım başka onun namazı başka. Buralarda delil falan yok.
Mehmet Hoca: “Ev abdese taammüden fesedet salatul ezıl lem yuzıl evvele salatıhı Ebu Hanife fe kurba kale”
Abdulaziz Bayındır: İlk imamın abdesti bozulmazsa yada ettahıyyatu okuyacak kadar oturursa. Ondan sonra o ikinci imam yüksek sesle gülerse değil mi? Yada kasten abdestini bozarsa birinci rekata yetişememiş olan o imamın namazı bozulur Ebu Hanife’ye göre. Fe kurbakale” o da bozulmaz demiş. Yani o “huruc bi suni” var. Çünkü ettehıyyatü bitirmiş ondan sonra gülmüş. Güldüyse namazı bozuldu. Kendi isteğiyle namazdan çıkmadı.
Mehmet Hoca: “Ve in tekel ma harace minel mescid”..
Abdulaziz Bayındır: Ya şuraya bak. Bir namazda bu kadar detay olur mu ya? Vallahi yani o kadar çok şey yazmışlar ki Peygamber(sav)’e bakın, ya Resullallah nasıl namaz kılalım? Ben nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın, o kadar. O kadar yani. İşte sen zaten ibadet ediyorsun, bak işte nasıl kılıyorsan kıl. Yok efendim şunu şöyle yaparsa, bunu böyle yaparsa. Bu kadar ince yani adamın anası ağlayacak yani. Şimdi ben şahsen bunların namaz ile ilgili söylediklerinin çoğusunu bilmiyorum. Hatta bir zamanlar müftülükte fetva verirken bunları bilmem gerektiğini düşünüyordum. Oku oku bitmiyor. Bitmiyor yani. Baktım, ya bir adamın ömrü bunların sırf namazla ilgili fetvaları yetmez. Namazı her gün kılmamız lazım. Ne olacak? Bu kadar detaya hiç gerek yok.
Mehmet Hoca: “Lehuma enne salatel muktedi binaen ala salatıl imami cevazen ve fesaden fe len tefsudu salatıl imami fesedet salatuhu ve selamu vel kelam”
Abdulaziz Bayındır: Şimdi ben o yeri kaybettim de inşallah bulurum. Bir daha okurmusun.
Mehmet Hoca: “Lehuma enne salatel muktedi”
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika, bulayım da “lehuma”. Buldum buldum “lehuma” tamam. “Enne salatel muktedi binaen ala salatil imami cevazen ve fesaden”, o muktedinin namazı imamın namazı üzerine oturmuştur, fesat ve cevaz bakımından. Yani imamın namazı caizse uyanın namazı da caizdir. İmamın namazı fasidse uyanın namazı da fasiddir. “Ve len tefsud salatul imami” imamın namazı fasid olmadığına göre”
Mehmet Hoca: “fesedet salatuhu”
Abdulaziz Bayındır: Cemaatin namazı da fasid olmamıştır.
Mehmet Hoca: “Selamu vel kelam”
Abdulaziz Bayındır: Selam vermek ve kasten konuşmak gibi. Gene baştan beri yani EbuHanife tahıyyat okunmuş bitmiş, o zaman namaz tamamlanmış. İsterse gülsün, gülsede gülmek selam vermek gibidir namaza bir şey olmaz demiş imameyn. Ebu Hanife demiş ki; kendi isteğiyle çıkması gerekir.
Mehmet Hoca: “Velehu ennel” iki kişi
Abdulaziz Bayındır: Onlar “lehuma” idi. Bunlar Ebu Hanife’nin iki talebesi Ebu Yusuf ve İmam Muhammed idi. Ebu Hanife’nin delili şu;
Mehmet Hoca: “Mufsidetun bil cuzillezi yulafihi min salatil imam fe yufsidu mislehu min salatil muhtedi ennel imam yehtaci ilel binai vel ileyhi”
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Ebu Hanife’nin delili şu: diyor ki; kahkaha namazın hangi cüzü ile birlikteyse onu bozar.
Mehmet Hoca: Yani imamla birlikte okuduğu cüz, o bölüm sadece.
Abdulaziz Bayındır: İmamın namazından, onunla birlikte kıldığı kısmı bozar. Aynı kısım muhtedinin namazından da bozulur. Şukadarcık bir kısım ondan da bozuldu. Ama imam bu namazı devam ettirmek zorunda değil. Fakat arkadan gelen devam ettirmek zorunda. Çünkü imam namazının sonuna gelmiş gülüyor, gülerek namazından çıkıyor. Fakat o kısım imam açısından namazı bozmuyor, cemaat açısından bozuyor. Cemaatın namazı bozuldu, çünkü cemaatin namazı bitmemiş. Cemaatin namazı gitti, imamın namazı kaldı.
Mehmet Hoca: “Vel minel alel fasidu selam ve ennehu min hum vel kelam fi manau”
Abdulaziz Bayındır: Evet, şimdi diyor ki şey ayrı; selam böyle değildir. Çünkü selam namazın bir parçasıdır. Konuşmaya başlarsa o da selam gibidir. Gene bozulmaz diyor. Yani neticeyi kelam: böyle bu kadar önemsemeyin. Talebelerinize yarın-bunların hepsi öğretmen olacak- taleblerinize anlatırken de öyle o kadar bizim burada anlattığımız gibi anlatmayın. Peygamber efendimizin yaptığı gibi. Nasıl namaz kılalım ya Resulallah? Benden nasıl görüyorsanız öyle kılın.
Abdullah Bayındır: Talebeler bizden görmüyor ama.
Abdulaziz Bayındır: Oğlum gösterirsin.
Abdullah Bayındır: Biraz zor.
Abdulaziz Bayındır: Okullarda uygulama yok mu?
Abdullah Bayındır: Masa üstüne çıkarıp kıldırıyoruz.
Abdulaziz Bayındır: Yönetmeliklerde mescid açılması da vardı bir zamanlar ama uygulanmıyor galiba.
Abdullah Bayındır: Kılan öğretmen de gizli kılıyor.
Mehmet Hoca: “Ven en tekulu imami min duni kahkaha bi hurmeti salati”
Abdulaziz Bayındır: Namazın içindeyken diyor, namazın haremindeyken yani. Ama aslında verdiği mana olarak doğru. Her ne kadar kelime doğru olmasa bile.
Mehmet Hoca: “Ve men abdese”..
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika! Sen anladın ben anlatayım. Anlatmadan caiz değil. Kahkaha varsa, adam sesli güldüyse imamın abdesi bozulur diyor Hanefiler. Tabi bunun da bir delili yok ama onların görüşleri bu.
Abdurrahman Hoca: Hem namazı bozuluyor hem abdesti bozuluyor.
Abdulaziz Bayındır: Namazın içerisindeyken. Tabi abdesti bozuldu mu namazı da gidiyor zaten.
Enes Hoca: Abdest niye bozuluyor?
Abdullah Bayındır: Eski kitaplarda abdesti bozanlar arasında geçiyor da yeni müfredatta geçmiyor. Sesli gülmek bozar, ayrıntıya fazla girmemiş.
Abdulaziz Bayındır: Hiç de girmemek lazım. Evet çaktırmadan gülersen? Hiç bir şey bozulmaz değil mi?
Abdullah Bayındır: Kan akması abdesti bozar bile geçmiyor, değişti. Hanefi mezhebinin şeyinde.
Mehmet Hoca: “Ve men ahfese fi rukui ev sucuduhi tevedda vela”
Abdulaziz Bayındır: Yani ruku ve secde yaparken abdesti bozulursa abdest alır ve namazını devam ettirir.
Mehmet Hoca:”Li enne ruku bil intikale ve ma hades”
Abdulaziz Bayındır: Yani o abdesti bozulduğu rüknü dikkate almaz. Rükudayken abdesti bozulduysa tekrar ruku yapar, oradan devam eder. Kıyamdayken bozulduysa tekrar kıyam. Abdestin bozulduğu kısımdan başlayarak
Mehmet Hoca: Tamamlamış sayılır. “Ve lev kane imamen fe kaddeme”..
Abdulaziz Bayındır: Valla bunu yapmak biraz zor. Namaz kılıyorsun, üçüncü rekattasın. Gerçi bazılarının işine de gelir ya. Hazır üç rekat kılmışım, dördüncü rekatta abdestim bozulmuş. Abdest alıp geliyorum, bir rekat kılıyorum, işi bitiriyorum. Bu olabilir yani mümkün tabi.
Mehmet Hoca: “Vel ev kane imamen fe kaddeme gayrahu dame mukaddemu alel rukui li enne mümkinu itmam istidadi”.
Abdulaziz Bayındır: Benim sayfa mı değişti ya? Buldum buldum. “Ve lev kane imamu ve kaddeme gayrahu dame”. Şimdi imam başkasını yerine geçiriyor. Öne geçirilen kişi rükuya devam eder. Ruku esnasında öne geçirdiyse rükuya devam eder. Ona devam ederken rüku tamamlaması mümkün olur. Rukudayken geçirirse o da rükuya varacak.
Mehmet Hoca: “Ve lev tezekkere ve huve rakia ve sacid enne aleyhi secdeten en hatta min rukui”
Abdulaziz Bayındır: Hadi şimdi rüku sırasında hatırına geliyor ki bir secde eksiğim var.
Mehmet Hoca: “Fel hatemi rukuihi ev refea”
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika, secdede “selaveh” mi demek?
Mehmet Hoca: “Velev tezekkere ve huve rakia ev sacid” rukudayken ve ya secdedeyken, “enne aleyhi”..
Abdulaziz Bayındır: Bak “sulbiyeten ev li tilaveti”. Yani bir önceki rekatta tek secde yapmış, aklına geliyor rükuda.
Mehmet Hoca: “Ven hatta rukuihi an rafea savmi sucudihi fesecedeha yuidu rukua ve sucuda”
Abdulaziz Bayındır: Hemen diyor secdeye varır. Hatırlıyor ki bir önceki rekatta tek secde yapmışlar ve secdeye varır. Kalkar tekrar ruku ve secdede bulunur diyor.
Mehmet Hoca: “Ve haza beyanul evla”
Abdulaziz Bayındır: Yani en iyisi budur. Sıra bozulmasın diye. Önceki rekatın secdeleri tamamlansın, diğer rekatın secdeleri arkasından gelsin. “Evla”,”evla”.
Mehmet Hoca: “Ve haza beyanul evla”
Abdulaziz Bayındır: Öncelik yani.
Mehmet Hoca: İlk defa duyuyorum da.
A.Bayındır: Kardeşim bu türk arapçası. Sizin bölgenin arapçası.
Mehmet Hoca: “Li tekea farzi salati efal tebekel bil kaderi mumkin ve in lem yuit eczau ve men intikale şartu ve kavel yucit”
Abdulaziz Bayındır: Tamam. Bu diyor evlayı, daha iyisini ifade etmektir ki namazlar müekked mümkün olduğu kadar. Yani birinci rekatın secdesi eksik kalmışsa, o zaman ikinci rekatın rüku ve secdesinden önce yapılmalı. Aklına gelir gelmez secdeye varırsın, kalkarsın diğerlerini yaparsın diyor. Mümkün olduğu kadar tertibi bozmamış olursun diyor. Ama bunu iade etmesede olur. Yani arkasından bu şekilde yapmayabilir de demiş oluyor.
Mehmet Hoca: “Ve enne bi Yusuf rahimehullahu ennehu iadeti ruku bi ennel kametu fardu indehu”.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Yusuf’a göre tekrar ruku yapması şarttır. Çünkü Ebu Yusuf’a göre, rukudan secdeye vardı ya bu adam tekrar rukuya geri dönmeli diyor. Ebu Yusuf’a göre rükudan tekrar ayağa kalkmak farzdır. Yani bu tadil, rüknler arasındaki tadil Ebu Yusuf’a göre farzdır. Rukuda bulundu, kalkacak tekrar ruku yapacak. Rukudan kalkmadan secdeye gittiği için o rüknü yapmamış sayılır. Tekrar dönmesi lazım.
Mehmet Hoca: “Kale ve men emme reculen vahid”.
Abdulaziz Bayındır: Yeter artık, tamam geliyormuşuz. Benim pil bitiyor. Biraz sonra o şey gibi birden bire kesilir, bak karışmam.
Mehmet Hoca: “Ve ahdese ve harece minel mescid fel memuni imamu”
Abdulaziz Bayındır: Bir adam bir tek kişiye namaz kıldırıyor. Tek kişilik cemaat en iyi cemaat. Abdesti bozuluyor. Mescidden çıkıyor. Şimdi tek kişi olduğuna göre adam
Mehmet Hoca: “İmamun vela evlem “.
Abdulaziz Bayındır: Tevbe estağfurullah. Bir de bunu çıkardılar.
Yahya: İmamlıkta niyet şart ya.
Abdulaziz Bayındır: Niyet etsin etmesin bu adam imamdır. İmamlığa niyet etmeyi nereden çıkardınız Allah’tan korkun ya.
Mehmet Hoca: “Ve yitimul evvel salatuhu muhtediyen bi sai kema ize istahtefelu”.
Abdulaziz Bayındır: Evet, diyor ki; niyet etsin etmesin bir tek kişiye namaz kıldırıyorsa bir adam. Bir dakika dur. Sen anlıyorsun, zannediyorsun ki biz de anlıyoruz. Bir tek cemaate namaz kıldırıyor, bir tek erkeğe diyor, kadına da demiyor tabi. Abdesti bozuldu. Peki cemaat kadınsa ne olacak? “Ve ilem ma raculen” dedi ya. Abdesti bozuldu. Ve mescidden çıktı. O erkek imamdır artık, niyet etsin etmesin farketmez. Çünkü böylece namazı korumuş olacak. “Ve tayinel evvelil katlil müzahemeti vela müzahamete hune” yani şimdi bir kişiyi imamlığa tayin herkes imam olmak için hücum etmesin diyedir. Yani birden fazla cemaat varsa birisini imamlık için çekiyor. Hepsi birden ben imam olacağım derse problem çıkar tabi.
Mehmet Hoca: Çekmeye gerek yok yani.
Abdulaziz Bayındır: Burada çekmeye lüzum yok. Nasıl olsa onun rakibi de yok. Tamam mı?
Mehmet Hoca: “Ve lev lem yekul”
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika dur dur. “Ve yetimmul evvelu salatehu muktediyen bi sani” o imam arkadan gelir bunun arkasına, cemaat olarak namazını tamamlar. Sanki onu yerine çekmiş gibi olur. Evet.
Mehmet Hoca: “Ve lev halfehu illa sebilil evlatun fi nisai salatehum”.
Abdulaziz Bayındır: Arkasında çocuk yada kadın varsa.
Abdurrahman Hoca: Yanlız Hocam burada “ve yetimmu evvelu” abdest aldı geldi ya, yerine çektiği adama uydu. O evvelki imam tamamlar namazını. Yeni baştan başlama değil.
Abdulaziz Bayındır: Yok yok devam ediyor, onda problem yok. Arkasında çocuk var. Demin “recul” demişti, şimdi çocuklar ve kadın var. Şimdi bu adamın namazı fasid olur diyorlar. Bu imamın namazı bitti. Çünkü gelip de çocuğun arkasında, kadının arkasında namazını tamamlayacak hali yok ya.
Enes Hoca: Orada imamlık yapamayacak olanı imam yaptığı için değil mi?
Yahya. Abdesti bozulduğu için.
Abdulaziz Bayındır: Yok. İmam olamayacak bir kişiyi arkasında bıraktığı için. Şimdi yani bu tek cemaat kadın, tek cemaat çocuk. Bu adam gelip ona uyarak namazını tamamlayamaz. İmamın namazı gider de cemaate problem yok yani. Öyle denmiş.
Mehmet Hoca: “28:34-28:38” anlaşılmadı.
Abdulaziz Bayındır: Çünkü bu namaz fasid olmaz, gel sen benim yerime imamlık yap dememiş. Ama şimdi burada otomatikman imam oluyor. Adam çıktığı zaman.
Mehmet Hoca: O zaman her kes kendi başına, kendi kendine imam olur.
Abdulaziz Bayındır: Tabi bu adam gelir arkadan kendi namazını tamamlar. Neyse, az önce de söylediğimiz gibi bu kadar fazla detaya lüzum yok. Bu dini yaşanmaz hale getirmeye hiç birimizin hakkı yok.
Abdullah Bayındır: Bunlarda fazla karşılaşılacak meseleler değil aslında.
Abdulaziz Bayındır: Oğlum bak öyle diyorsun da bizim zamanımızdayken bunları çok önemsiyorduk. Şimdi..
Abdullah Bayındır: İşte onları bilenler alim sayıldığı için.
Abdulaziz Bayındır: Öyle değilmiydi Enes Hoca? Zamanında biz bunları çok önemsiyorduk.