“Lem yahruc” “emyakhum” yani. Mesela “ve min haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil haram”(BAKARA 149)nereden çıkarsan yüzünü mescidi harama çevir “harace” dersen evden çıktığın zaman da evin kapısı kuzeye doğru da olsa geri geri yüzünü mescidi haram tarafına çevirerek geri geri gideceksin demektir.
Katılmcı: Yan yan da gidebilir.
Abdulaziz Bayındır: Yan yan da gidebilirsin. Önümüz mescidi haram hadi gittik. Ama ben bu tarafa dönmem lazım, o zaman böyle yan yan gideceksin.
Katılımcı: Namaz kılmaya kalkasan.
Abdulaziz Bayındır: Tabi namaza kalkarsan. “Haraca” yani bir şeyin çıkması gibi. Bir bitkinin topraktan çıkması gibi kalkıyorsun. “Ya kumte” demektir. Yani “lem yahruc” da o işte. Evet.
“Ve kane aleyhisselatu vesselam” atladım mı? “Ve li Ebi Hanifete rahinehullahu enne aleyhisselatu vesselam kane yusalli ve ala işai erbaan erbaan: Ebu Hanife’nin delili şu: Peygamberimiz yatsıdan sonra dört dört kılardı”. Olabilir bu. Böyle bir rivayet mantıken mümkün. “Revatva Aişetu(ra)” evinde kıldığı için Aişe validemiz rivayet etmiş oluyor. “Ve kane aleyhisselatu vesselam yuvaru erbaa duha” Peygamberimiz kuşlukda da dört rekatı sürekli kılardı deniyor ama duha namazı ile ilgili çok farklı rivayetler var. Amq duha namazı olmalı. Az önce şey yaptık ya Taha 130’muydu? Taha 130’da ne diyor AllahTeala: “fasbir ala ma yakulun: onların sözlerine katlan, dayan” ne derlerse desinler. “Ve sebbih hamdi rabbike: rabbinin hamdine karşılık ona ibadet et” yani Allah her şeyi güzel yapması sebebiyle Ona kulluk et. Ne zaman? “Kabletu tuluış şemsi: güneş doğmadan önce”,”ve kable gurubiha: batmadan önce”. Şimdi bu öyle bir şey ki bütün farzları, nafileleri hepsini birleştiren bir ayet. “Ve min anail leyli: gecenin anlarında”. Şimdi “anail leyl” dediği zaman gecenin en az üç anı olmalı ki, o zülef de işte akşam, yatsı, sabah namazı olur. O en az öyle olur. Ama diğerleri de girer.
Enes Hoca: “fe tehecced bihi”(İSRA 79) diyor ya.
Abdulaziz Bayındır: Evet, o da girer. En az üç olur ama ilavesi de olabilir “sebbih” olduğu için. “Etrafen nehar” dedi. Bir de burada bak şimdi “kable tuluış şems” dediği zaman zaten sabah namazı vakti geliyor, o bir. Onun dışında “anail leyl” dediğiniz zaman akşam namazı vakti, yatsı vakti ve teheccüt vakti. Üç ayrı anı oluyor. O zaman gecde dört an oluyor, dört an. Yani bir sabah vakti, akşam vakti, yatsı vakti ve teheccüt vakti gecede dört an. “Kable tuluış şems” dediği için, güneşin doğmasından önce. Şimdi gündüze gelince “etrafen nehar” aynen şey gibi, gündüzün üç vakti. Bir de “kable gurubiha” etti dört. Dört gündüzde dört gecede sekiz ediyor toplam. O zaman gangi vakitler olabilir? “Kable gurubiha”ya ikindiyi dersen o zaman ikiye şeyi de ayıracaksın, yani bir öğlen vakti var “dulukış şems” bu bir. O zaman ondan önce de enaz iki tane daha olması lazım öğle ile birlikte o üç olsun, ikindi de dört olsun. O zaman işte Şafilerin şey yaptığı işrak namazı devreye giriyor. Bir de duha namazı devreye giriyor. Bak işte bizimkiler diyor ki beş vakit namaz kuranı kerimde yok. Hem beş vakit var hem de nafilelerin de vaktini bildiriyor AllahTeala burada.
Mehmet Hoca: Gündüzün farzları şey yaparken “tarafeyn”e mukabil “gasakul leyl” nafileleri zikrederken “etraf” buna mukabil “anail leyl” gelir.
Abdulaziz Bayındır: Bak bu da çok güzel bir tespit gerçekten. Ben bunu doğru anladım mı diye sana tasdik ettireyim, sen tasdik edersen herkes şey yapmış olur. Şimdi “tarafeyn nehar” dediğiniz zaman istisna edilen güneşin doğmasından öğlene kadar olan vakit. Tarafeyn nehar ifadesine orası girmiyor. Bu ne demektir güneşin doğmasından öğlen vaktine kadar farz namaz yok demektir. Bunun geceden mukabil de “gasakıl leyl” dediğimiz hadisedir. “Gasakıl leyl” olduğu andan sabah namazına kadar farz namaz yok demektir. En uzun bölüm evet. Onun için “ve minel leyli feteheccet bihi” “leylen tavila” neredeydi? İnsan 76. “ve sebbihhu leylen tavila”(İNSAN 26) bu da “sebbih” ya işte. İşte orada Peygamber efendimiz o “gasakul leyl” denen dönemde 11 rekat namaz kılıyor. Gerçekten uzun bir vakit. Ve onun da şeyi diyor işte Müzzemmil suresinde ne diyor; “kumil leyli illa kalila, nısfehu evinkus minhu kalila, eyzid aleyhi”.(MÜZZEMMİL 1-2-3)
EnesHoca: “Dülukış şems” o ayetin devamında “ve minel leyli fe tehecced bihi nafileten lek”(İSRA 79)
Abdulaziz Bayındır: “Nafileten lek” Peygamberimize emir.
Enes Hoca: “Ve minel leyl” de gecenin bazı kısımları da burada “leylen tabila” oluyor.
Abdulaziz Bayındır:”Leylen tabila” oluyor, evet. O gecenin Peygamberimizin nafilesi için ayrılan şey “leylen tabila” oluyor. Demek ki “leyl”in bir kısa zamanı var, zülef kısadır. Çünkü güneş battıktan sonra, kısa bir süre sonra yatsı vakti giriyor, yatsıdan kısa bir süre sonra gasakul leyl giriyor. Yatsının fazlaca bir vakti yok. Doğmadan önce de üçüncü zülfe var sabqh namazı, bir de leylen tabila olan o gasakul leyl denen dönem de teheccüt vakti. “Ve minel leyli fe tehecced bihi”(İSRA 79)
Abdurrahman: “inne leke fin nehari sebhan tavila”
Abdulaziz Bayındır: “Sebhan tavila” ayrı bir konu. Yani AllahTeala gece kuran okumayla alakalı bütün vakitleri kapsayan bir emir verdikten sonra bu emri hafiflettiğini ifade ediyor. Bağlamı biraz farklı onun. Yani şimdi kuranı kerimde kuşluk namazı mecburen giriyor bakın. “Etraf” en az üç olması gerekmiyor mu? Gündüzün üç, bu üçe “ve kable gurubeha” diyerek güneşin batışınıda ilave ettiniz mi? En az dört olması lazım gündüzün namaz kılınan vakitlerin en az dört olması lazım. Taraf dediğimiz bölüm dediğimiz kısımın en az dört olması lazım. O zaman bu bir: işrak, duha, öğle, ikindi en az dört olması lazım. Fazlası olabilir ama daha aşağısı olmaz. Bir de “kable tuluış şems” dedi orada Taha 130’da, güneşin doğmasından önce de gecedir zaten. “Ve min anail leyl” dedi o da en az gecenin üç anı olması lazım. Onu da kattığınız zaman yani nasıl öğlen gündüze katılıyorsa “kable tuluı” de geceye katılmak zorunda. O zaman gecede en az dört bölümünde ibadet yapılması “sebbih” ifadesiyle. Farz da girer nafile de girer. Sadece nafileleri koyarız derseniz gene olur. İşte bu “akımis salate” kısmını tamamen çıkaralım “sebbih”e sadece nafileleri koyalım, o zaman demek ki ikindiden önce nafile kılınmasını da biz buradan anlarız. Öğlen vaktinde nafile kılınmasını anlarız, kuşlukta kılınmasını anlarız, işrak da kılınmasını anlarız. Nafileler için dört vakit enaz. Gece? Nafileler için yine en az dört vakit olması lazım. Akşam namazı ki o zülfelikten dolayı akşam namazının farzından sonra kılınan, yatsı namazı ki yine zülfelikten sonra, yatsının farzından sonra kılınan namaz, sabah namazı ki farzdan önce kılınan namaz. Yine zulfe kelimesi sebebiyle. Ondan sonra bir de “leylen tavila” olan “gasakıl leyl” denen kısım, orada da etti dört. Yani sekiz vakit nafileler için “sebbih” emriyle. Beş vakit de farzlar için. Bunlar çok kesin ifadeler değil mi? İçtihada müsait olan şeyler değil.
Katılımcı: Gecede dört, gündüz de en az dediğin nafileler..
Abdulaziz Bayındır: Nafileler için evet.
AynıKatılımcı: Tamam. Ancak burada demek ki farzlardan önce akşam namazı hariç, farzlardan önce sünnet namazı hadislerde de belki de vardır. Zaten geçiyor da ikindi namazı..
Abdulaziz Bayındır: Akşam ve yatsı namazı hariç olmalı yani. İşte kuranı kerimde bu olduğu zaman Peygamberimiz zaten hangi hadisi söylemişse onu mutlaka kurandan çıkarmıştır. Kendiliğinden değil. İşte bu mantığı kuran ile sünnet arasındaki bu bütünlüğü meydana getiremeyince hemen diyorlar ki; peygambere iki vahiy gelmiştir birisi metluv birisi gayri metluv, işin içinden çıkamıyorsun yani. Bir girdinmi tıkanıp kalıyorsun.
Fatih Orum: Ve de en büyük argüman bu namaz vakitleri ve namaz rekatları.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi çok net değil mi yani? Çok net değil mi? Sen ne söylüyorsun?
Enes Hoca: 130.ayetin sonundaki “lealleke terda” ifadesi de..
Abdulaziz Bayındır: Bu işte çok güzel. Sen bunu daha önce de bulmuştun şimdi hiç aklıma gelmedi. Bu “lealleke terda” bir muhayyerlik ifade ediyor. Demek ki bu sekiz vakit farz vakti değil. O zaman daha kesinleşti. Sekiz vakit nafileler için gece ve gündüz. Dört vakit gündüz dört vakit gece ki zaten hadislerde de bunlar var. Olmalı zaten yani. Hadis yeni bir şey getirmez ki kuranı kerime, kuran da olanı ortaya koyar.
Katılımcı: Zaten kuranı kerim Peygamberimize parça parça indirilmesini kuranı kerim yine nasıl açıklıyor;”
Abdulaziz Bayındır: “Yusebbihi fuadek” bu da doğru.
AynıKatılmcı: İncelemek lazım bu namaz ayetleri indikten sonra belki de hani peşinden uzun süre başka şeyler gelmemiştir Peygamber Efendimiz bunları kavraması açısından.
Abdulaziz Bayındır: Doğru.
Katılımcı: Şimdi o şeyde Hocam yatsı namazından önce sünnet olmalı çünkü onunla ancak dört yapıyor.
Abdulaziz Bayındır: Hayıır. Yatsının arkasından sünnet var, önce olmaz. Bak şimdi akşam namazı vaktinde sünnet var mı? Onun için “anail leyl” diyor, orada zülfe kelimesini kullanmıyor. Gecenin belli anları diyor. Şimdi orada bir! yatsıdan sonra sünnet var mı? İki! Ondan sonra “gasakıl leyl” dediğimiz zamanlarda var mı? Teheccüt dediğimiz namaz var mı? Üç! Sabah namazından önce var mı? Dört! Dört tane gece nafileler için “lealleke terda” iyi gördün, bunun artık nafile için olduğu kesinleşmiş oldu. Ondan sonra gündüzün işrak namazı rivayetlerde var. Duha var. Zaten bütün şeylerde de var, güneşe göre vakit taksimi yaparsanız ki vakitlerin de güneşe göre olduğunu da kuranı kerim bizlere bildiriyor. “Ve cealnel leyle ven nehara ayeteyni fe mehavna ayetel leyli ve cealna ayeten nehari mubsıraten li tebtegu fadlen min rabbikum ve li ta’lemu adeses sinine vel hisab”(İSRA 12) kamerle ay hesabını, güneşle gün hesabını buluyoruz. Çünkü kamer günün bölümlerini bize gösterme konusunda müsait değil. Bak bütün bunlar hep güneş ışınlarına göre belirlemiş oluyoruz. İşte güneşin ilk doğduğu zaman birinci vakit işrak vakti, biraz yükseldiği zaman duha vakti, çünkü ışığını yayıyor ya onun için duha, “dahve”si oluyor.
Katılımcı: Doğumu tamamlandıktan sonra.
Abdulaziz Bayındır: Tabi “dahve”, artık ışığını yaymaya başlıyor. Ondan sonra güneş tepeden batıya kaydığı zaman üçüncü vakit. İşte bütün bu vakitler de nafileler var. Bir de batmaya yaklaştığı zaman ikindi vakti. Güneşin o sıcaklığı kaybolmaya başladığı, soğumaya başladığı zaman. Dört vakit gündüzün nafileler var, dört vakit de gece nafileler var sekiz. Bir şey söyleyecektin.
Abdullah: Biz o gündüz dört vakitte ikindinin ilkini saydık, ama biraz önce ikinden önce namaz kılındığına dair..
Abdulaziz Bayındır: Rivayet var. Ben orada sahiheyn de var mı diye sordum. Yani ikindinin öncesinde olmalı zaten ayetten de çıkıyor. Ama ben sahiheyn de böyle bir rivayet olduğunu bilmiyorum dedim dikkat ederseniz.
Enes Hoca: Öğle namazınını iki tarafında da sünnet var ya, o zaman yine dört oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Öğlen namazı iki !tarafındaki sünnetle gene dört oluyor tabi. Zaten bak bu da çok güzel bir tespit oldu öğlen namazının arkasından dört rekat sünnet aslında ikindinin öncesinden dört rekat sünnettir. Ayrıca olmasına gerek yok ki. Gerek yok. Bir de Peygamber(sav)’in öğle ile ikindiyi birleştirmiş olması da kuranı kerime dayanan bir uygulamadır. Akşam ile yatsıyı birleştirmiş olması da öyle.
Mehmet Hoca: Bir de Hocam “ve sebbihu levlen tavila”(İNSAN 26) ile ilgili Bir de Enes Hoca “lealleke terda” bunu birleştirdiğimiz zaman sabahtan öğlene kadar uzun bir süreçte AllahTeala bir namaz farz kılmaması: insanlar sabahtan öğlene kadar hayatı için iyi çalışsın, namaz kılacağım diye ibadetle meşgul olmasın, vaktini almasın.
Abdulaziz Bayındır: Ama kılarsa da kılsın “lealleke terda”.
Mehmet Hıca: Bunu yaparak Allah’a şükredersin, razı olursun. Allaha,şükür, işte bana ağırlık..
Abdulaziz Bayındır: Çünkü herkesin meşguliyeti aynı ölçüde olmaz ki.
Mehmet Hoca: Bir de gece “gasakul leyl”den başlayıp sabaha kadar insan uyusun
Enes Hoca: Subat vakti
Abdulaziz Bayındır: Subat vakti
Mehmet Hoca: Böyle uzun bir süreçte AllahTeala bize nimet olarak vermiş yine kalkıp ibadet kıl, yine de istersen..
Abdulaziz Bayındır: Deseydi ki, zaten Müzzemmil’de demiş sonra kaldırmış onu
Mehmet Hoca: “Lealleke terda”nın tahlili o olabilir mi.
EnesvHoca: Eziyet olmasın diye
Mehmet Hoca: Öbürlerini kılmak zorundayız ama.
Abdulaziz Bayındır: Sorumlu olduğumuz zaman “lealleke terda” olmaz ki. Sen yapacaksın. Bu işin sağı solu yok.
Enes Hoca: “Lealleke terda” olması merhamet.
Abdulaziz Bayındır: Merhamet oluyor. Şimdi yani bunu sen yaparsan iyi olur ama yapmazsan yapmayabilirsin demiş oluyor. Herkes de yapmayabilir. Zaten o “akımis salat” ile ilgili ayetlere de bir bakalım lütfen arkadaşlar. Oku onu.
Fatih Orum: “Akımis salate li dulukış şemsi ila gasakıl leyli ve kuranel fecr inne kuranel fecri kane meşhuda”(İSRA 78)
Abdulaziz Bayındır: Bak orada hiç muhayyerlik ifade eden bir ibare yok. Bunu yapacaksın diyoe, hiç sağı solu yok bunun. “Akımis salat: namazı kıl” diyor. Bu bir emir. Terda merda yok, öyle bir şey yok. Ne zaman kıl? “Dulukış şemsi ila gasakıl leyli ve kur’anel fecr”. Yani güneşin batıya kaymasından havanın kararmasına kadar ve sabah aydınlığının yoğunlaştığı bir zamanda kıl. Gerçekten sabah aydınlığı yoğunlaşmaya başlar, yoğunlaşır, yoğunlaşır, en sonunda güneş doğar. Tamam bildirmiş vakitlerini, dört vakit öğlenden gece hava kararıncaya kadar bir de sabah. Bitti, bunun sağı solu yok. Kıl diyor. Öbür ayete bakalım. Bunu biraz daha açıyor. Bu ayette kalsaydı biz öğlen vaktinden hava kararıncaya kadar bir namaz kıl da anlayabilirdik. Ama o ayetle kalmıyor “akımis salat” Hud 114.
Enes Hoca: “Tarafeyn nehar”da her namazın ayrı vakti olduğunu “ve dulukiş şems” de birleştirerek kılınabileceğini değil mi?
Abdulaziz Bayındır: Evet. Şimdi o mesela “hinetun summe tuzhirun” da var “aşiyen” de var ama bu öğle ile ikindi arasındaki, öğlenin başlangıcı çok net bir şekild belli. İkindinin sonu net bir şekilde belli ama öğle ile ikindinin arasında bir netlik yok şeylerde. Akşam vakti “hinetun” diye çok net belli, “gasakul leyl” diye çok net belli ama akşamla yatsı arasındaki şeyi kesen bir nokta olmadığı için Peygamberimiz bazen birleştirmiş öğle ile ikindiyi, akşamla yatsıyı.
Mehmet Hoca: Birinci ayetten zaten net olarak üç vakit çıkıyor “dulukış şemsi ila gasakıl leyli kur’anen fecr ” ama ikinci ayette beş vakit olduğu çıkıyor.
Abdulaziz Bayındır: İkinci ayet olmasa zaten bu birinci ayetle biz şey yapmazdık yani.
Enes Hoca: İkinci ayette normalde beş vakit namazın beş vakit olduğunu, beş vakitte kılınması gerektiği..
Abdulaziz Bayındır: İkinci ayetten net olarak anlaşılıyor
Mehmet Hoca: Beş vakite çıkarılabilir ama üç vakitmiş gibi.
Katılmcı: Yani ikinci ayette dediğiniz Hud 114. ayeti.
Abdulaziz Bayındır: Böylece mesele şey yapıyor, yani böyle kuran üzerinde düşünmeden deniyor ki ve en çok da ağızlarına sakız ettikleri söz Peygamber Efendimize bu konularda vahiy gelmiş gibi, tamam vahiy gelmiş doğru işte, vahiy kuranı kerim. Doğru gerçekten vahiy. Ama kuranın dışında da bir vahiy, birisine metluv birisine gayrı metluv diyerek ve buna da en güçlü delil olarak namazı gösteriyorlar. Her yerde öyle değil mi?
Fatih Orum:Şu ifade var: kuranı kerime göre namaz kılmak mümkün değil.
Abdulaziz Bayındır: O zaman bu din bitmiş demektir kardeşim.
Mehmet Hoca: “Essalati imadü’d din” derken yani, dinin direği olan ibadet dinin kitabında yok.
Abdulaziz Bayındır: Kuranda yok. Ne kadar kötü bir şey. Halbuki kuranda namazın tüm incelikleri var ki biz bu derslerde yeri geldikçe onları ortaya koyuyoruz.
Katılımcı: Bu namaz “innes salate”,”akımis salate”
Abdulaziz Bayındır: Bilinen namaz.
Enes Hoca: Fatih Hoca bir şey keşfetti. O beyan etme konusu var ya kuranı kerimde. Tebyin olan. O tebyin “letubyyinehu vela tektunehu” diyor. Onun hilafı da kethetmek. Keth olan beyan da kuranı en az okumaktır,kuranı ortaya koymaktır.
Abdulaziz Bayındır: Şimde “letubeyyininnehu” “beyyene”nin mudarisi değil mi? “Beyyene”nin mastarı ne? “Tebyin”. O zaman “le tubeyyininnehu ve la tektumunehu”. Saklamayacak, Allah’ın ayetlerini insanlara bildireceksiniz.
Enes Hoca: Bu da tebyin oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Saklarsak ne olur? C. Hakk saklayanlara da ne diyor? “İnnellezine yektumune ma enzelallahu minel huda mullah” Allah onlara lanet eder, Allah’ın peygamberi haşa, öyle bir şey olur mu yani. Bazıları diyor ki Peygamberimiz sır verdi şuna buna. Öyle saçmalık olur mu? O zaman Peygamberimiz haşa lanete uğramış olması gerekir. Öyle saçmalık olur mu?
Mehmet Hoca: Fazla şeye gerek yok o zaman yani ayetten çok net anlaşılıyor yani. Okumadınmı gizlemiş olursun yani fazla bir şeye gerek yok. Okumadın gizledin.
Abdulaziz Bayındır: Öyle yapıyorlar zaten. Diyor ki her doğruyu söyleme diyor. Bak dün ben öğlen yemeğine çıktığımda El Cezire’yi açtım. Papa 16.Benedit Ürdün’e gitmiş. Ürdün kralı orada konuşuyor, konuşurken diyor ki “tealev ila kelimetin sevain beynena ve beynekum”(ALİ İMRAN 64) dedi hemen başka bir şeye atladı. O yok, o kısım yok Allah’tan başkasına, aramızdaki ortak kelimeye gelelim, hepimiz Allah diyoruz diye bir ifade kullandı. “Kulluna yakulallah” gibi, şimdi tam olarak aklımda değil ifade şey yapmayayımda. Ama ayetin o kısmı aklımda. Diyor ki işte
Katılımcı: Eliyle okuyup bir yeri kapatıyor gibi.
Abdulaziz Bayındır: Orada diyor ki; “tealev ila kelimetin sevain beynena ve beynakum” bitti orası. Kardeşim bu ayetin devamı var? O kelime ne?
Mehmet Hoca: Orada kastedilen “kelimetin sev’a beynekum …(24:16bir kelime anlaşılmadı) ” kasteddiği “el Kudsü lena” değil “el Kudsü cem’ina” bunu kastediyor yani, tartışmayalım yani Kudüs hepimizindir.
Abdulaziz Bayındır: Karşısında Papa var. Sizde seyrettiniz değil mi? Papa da bir şeyler söyledi orada ama o sırada ben Papa’nın konuşmasını tam dinleyemedim. Tercüme yapıyorlar ya, o arada sesler birbirine karışıyor. Bir ingilizce tercüme ediyor, birisi de arapçaya tercüme ediyor. O arada da ben de başka birşeyle meşgul oldum net dinleyemedim Papa’nın konuşmasını.
Mehmet Hoca: Hıristiyanlar diyor Filistin konusunda her zaman tarafsız oldu diyor.
Abdulaziz Bayındır: O kısımlarını dinledim, öze dokunan kısımları dinleyemedim. Esas Abdullah gibi. Neyse şimdi
Fatih Orum: Genelde bizim usul kitaplarında farz-nafile ayrımı yapılırken nafile peygamberimizin yaptığı hareketler oluyor. İşte yapılmadının iyi olduğu..
Abdulaziz Bayındır: Onunla Peygamberi razı ediyorlar öbürüyle Allah’ı haşa.
Fatih Orum: Buna göre farz ve nafile ayrımı kuranı kerimde de var.
Abdulaziz Bayındır: Hayır, “kuranı kerimde var”,”De de” dersen yanlış olur. “De de” olmaz. Haşa bizdeki din anlayışı peygamberi C.Hakkın yanında ikinci şari
Abdurrahman: Allah farz koyuyor, Peygamber sünnet koyuyor.
Abdulaziz Bayındır: Haşa, yani tam bir şirk mantığı bu.
Katulımcı: İlk öğrendiğimizde biraz öyle öğrenmiştik. Sünnetleri kıl Peygamberi memnun et
Abdurrahman: Farzı kıl cennete git yada sünnetleri kıl şefaate nail ol.
Katulımcı: Sünnetleri kulmazsak ne olur Hocam?
Abdulaziz Bayındır: Sünnetleri kılarsan daha iyi olur, nasıl olsa Peygamber kurtaracağına göre, haşa. Haşa, haşa.
Katılımcı: Şefaatten mahrum olursun.
Enes Hoca: Şefaati değil şu anda (26:16-26:18 anlaşılmadı)derecesinde diyor.
Abdulaziz Bayındır: Ceza veriyor Peygamberimiz, töhmet altında bırakıyor, niye yapmadın? Yani burada yeri gelmişken bunu da şey yapmış olduk. Yani şu çok netleşti özet olarak: sekiz vakit en az sekiz vakit tabi. Dört vakiti gündüz dört vakidi gece olmak üzere nafile namazların kılnacağı, gerektiği dersek farz gibi anlaşılır. Kılınabileceği. Kılınırsa C.Hakk’ın işte “lealleke terda” diye Allah’ın insanı razı edeceği. Bak razı edeceğini de Peygamber efendimiz işte köşk falan ifadeleriyle. O da mutlaka ayetler arası bir irtibar şey yapsan “radıallahu anhum ve raduan” var ya, cennetle irtibatı var.
Katılımcı: Cehennemle de arana set çeker diye.
Abdulaziz Bayındır: “Vele sevfe yerda” var.
AynıKatılımcı: Set olur cehennemle arana.
Abdulaziz Bayındır: Evet.
Abdullah: Eski alimlerin görüşüne göre değil şu andaki görüşe göre sünnetleri terketsek ne olur?
Abdulaziz Bayındır: Sünnet derken sen nafileyi mi kastediyorsun
Abdullah: Yani namazdan sonra nafileler.
Abdulaziz Bayındır: Kılmazsan bir şey olmaz ki. Bak o kesin emir değil o “lealleke terda” ile geliyor. Yani C.Hakk seni razı edeceğim diyor, yani ikramlarda bulunacağım demeye getiriyor AllahTeala orada. Ama öbürü kesin emir kılmazsan olmaz.
Katılımcı: Bedevi hadisine de aslında uyuyor.
Abdullah: Ama “Fesebbih” diye bir emir geliyor.
Abdulaziz Bayındır: İyi ya bak “lealleke terda” ile birleştirirsen onun bir farz olmadığı ortaya çıkıyor.
Katılımcı: Bedevi hadisinde de Peygamberimiz diyor ya.
Abdulaziz Bayındır: Ama öbürü “akımis salat” o.
Mehmet Hoca: Şöyle diyebilir Hocam: cennete girer saraya sahip olur ama o köşk olmaz.
Abdulaziz Bayındır: Evet olur, o eksiklik olur.
Mehmet Hoca: Peygamber hadiste diyor ya işte ..
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika ne dediniz? Sen bitirdin mi,
Mehmet Hoca: Eskilerin tarifine cennete giremez. Yenilerin tarifine göre diyelim
Abdulaziz Bayındır: Kurana göre
Mehmet Hoca: Kurana göre cennete girer ama o Allah tarafından..
Abdulaziz Bayındır: O ilave ikramlar, ama orada da şu var, adam o ilaveleri yapmak için vakit bulamamışsa daha hayırlı şeylerle meşgul olmuşsa o arada C.Hakk daha fazlasını verecektir.
Katılımcı: Sünneti reddeden başka, sünneti yapmayan başka.
Mehmet Hoca: Cennete girdikten sonra bir zorum yok ki, o yeter artık.
Abdulaziz Bayındır: Sen bir şey söylüyordun.
Katılımcı: Hadisi şerifte cehennemden en son çıkanı anlatırken Resulullah, ya Rabbi şunu da al bu da benden, C.Hakk da buyurur. İkramlar var.
Katılımcı: En az verilene iki dünya büyüklüğü verileceği
Enes Hoca: Bu nafile konusunda hadiste “illa en tetevva” diye bir ibare var ya. “Tetevva hayrun” diye geçiyor.
Abdulaziz Bayındır: Kendiliğinden kılarsa başka.
Enes Hoca: “Aleyya gayruha” diyor,Farz ibadetleri soruyor, Peygamber(sav) ona kızyor “aleyya hayra” diyor,Peygamber “illa en tetevva” diyor. O zaman farz olmayanların hepsi nafile oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Hepsi “tatavvu” oluyor yani. Yani kişinin isteyerek gönülden gelerek Allah için yaptığı ibadetler olmuş oluyor.
Serkan: Hocam bu cem olayı kurana dayanıyor dediniz.
Abdulaziz Bayındır: Neyse ben burada şimdi tekrar başlayamam. Biz bunu defalarca anlattık, sen onu bizim internetteki sitelerden birisinden şey yapalım. Az önce ben onu söyledim ama sitede bunun yazılısı da var, açar okursun tamam mı? Yani Süleymaniyevakfında namazların cemi ile ilgili bir yazı var, orada ayete nasıl dayandığı anlatılıyor. Tekrar başlarsak saat 12:30 olmuş zaten.
Abdullah: Hocam “tarafeyn nehar” gündüzün iki tarafı. Bu “nehar” kelimesi neden öğleden sonraki kısmı nehar diye kullanılmış.
Abdulaziz Bayındır: Bu güzel soru bu soruyu cevaplandırmamız gerekir. Şimdi o “tarafeyn nehar” gündüzün iki tarafında yani gündüzün iki bölümünde namaz kılacaksın değil mi? Neden sabah kısmı değil? O işte ikinci şey “ve akımis salate li dulukiş şems”(İSRA 78) dediği için. İlk başlangıcı dulukiş şems”, o zaman “dulukış şems”e kadar güneşin batıya kaydığı zamana kadarki kısım “tarafeye” girmediği anlaşılıyor öbür ayetten tamam mı? Öbür ayetle anlıyoruz. Zaten AllahTeala demiyor mu açıklamayı ben yaparım diye? O zaman demek ki tek bir ayetten hareket etmememiz gerekiyor. Sadece “tarafeyn nehar” olsa da “dulukış şems” olmasaydı namazın birisini sabahtan öğlene kadar birisini de öğlenden akşama kadar kılardık. Çünkü gündüzün en keskin tarafları bunlardır. Sabah akşam deriz mesela değil mi? Ama “li dulukış şems” ayeti sebebiyle günün ilk farz namazının öğlen namazı olduğu belli olduğuna göre ikincisi de ondan sonra olması gerekiyor.
Mehmet Hoca: Bir de “etrafen nehar” gündüzün iki tarafı olduğu sadece çıkıyor.
Abdulaziz Bayındır: İki tarafı olduğu çıkmıyor, “etrafen nehar”da gündüzün çok tarafı olduğu ortaya çıkıyor.
Abdullah: Sabahtan akşama kadar gündüzü alıyoruz, ama burada sadece öğleden sonra alıyoruz,nehar kelimesinden burada öğleden sonra, etrafan nahar da sabahtan akşama kadar yani. “Duluk”tan sonra batana kadar bu ara..
Abdulaziz Bayındır: İyi ya, bak tekrar söyleyeyim sana. Ayetlerden birisi “akımis salat” ile başlıyor farz namaz ifadesiyle, “akımis salat” ile başlayan ayetlerde gündüz kılınacak namaz iki vakit, fazla yok. Bir de bunu da ilkinde “li dulukış şems” ise “akımis salat” ile başlayan ayettir o. Gündüzün ilk kılnacak namazı öğlen namazı. Öğlene kadar namaz yok farz olarak tamam mı? Bu “akımis salat” ile başlayan, ama “sebbih” ile başlayan emirlerde, işte Taha 130’da da olduğu gibi en az dört vakit gündüzün, en az dört vakit de gece. Orada emir sebbih. Ve o emirin arkasından “lealleke terda” var, bunun bir zorunluluk olmadığını gösteriyor. Ama “ekım” işe başlayan namazlarda lealle mealle yok, bunu kılacaksın kardeşim. Sende tercih hakkı falan yok, sen bunu kıl diyor AllahTeala. Tamam mı. Tercih hakkı olmayan namazlar gündüzün iki gece üç. Gündüzün bu iki, kesin. Gece en az üç diyoruz, çünkü zülfe kelimesinden hareketle. Diğer ayetler de zaten ona şey yapıyor. Beş vakit. “Salatı vusta” da bunun böyle olması gerektiğini gösteriyor tamam mı? Hepsini birleştirdiğin zaman “hafızu ales salavati vusta”, bu çok netleşiyor farz namazların beş olduğu. Ama nafilelere gelince yani tatavvu namazı, kişinin gönlünden koparak kıldığı namazlara gelince “lealleke terda” ile kayıtlanan. Gündüz dört vakit gece dört vakit. En az dört vakit olman zorunda. İşte Az önceki ayetlerden anladığımız üzere. Toplam sekiz vakit yani gece-gündüz. Peki böylece bu dersi de burada
Mehmet Hoca: Bu Hambelilerin biraz farklı Hocam.
Abdulaziz Bayındır: Bitti mi bu bölüm. Allahu alem’e kadar geldik mi? Oraya kadar gelelim. Tamam. “Ve kane aleyhisselati vesselam yubazibu alel erbai duha: kuşlukta dört vakit namazı sürekli kılardı”. Mesela Hanefiler’de işrak namazı yok. Bu ayetlerden anlıyoruz ki Şafi’nin bakışı daha sağlıklı hadiseye.
Katılımcı: Her zamanki gibi.
Abdulaziz Bayındır: Her zamanki gibi mi? Her zaman öyle değil malesef keşke olsa, keşke öyle olsa. “Vele ennehu edva mutahrineten fe yekunu eksere meşakkaten”. Tahrimesi en uzun süren, yani Allahu ekber diyorsun uzuyor dört rekata kadar bitmiyor o ilk tahrime. Yani tahrime ne demek oluyor? Bir harama girme, yasağa girme demektir tahrime. Tekbiru tahrime demesi Allahu ekber dediğinden itibaren yemek yiyemezsin, su içemezsin, konuşamazsın falan. Dört rekat oldu mu en uzun süreli tahrime olmuş oluyor kendini harama soktuğun süre. Onun için diyor daha faziletlidir. “Fe yekune eksere meşakkaten: meşakkatı en çok olan olmuş olur”. “Ve erzele fazileten: o zaman fazileti en fazla olan olur”. “Le haza lev nezera ev yusalliye erbain bş teslimetin: eğer bir selamla dört rekat namaz kılacağım diye nezirde bulunsa”,”la nahrucu anhu bi teslimeteyni: iki selam vermekle bu görevi yerine getirmiş olmaz” diyor. “Ve alel kalbi: tersine olsa”,”yahrucu: çıkmış olması gerekir”. Çıkar yani iki selamda dört rekat kılacağım der de bir selamda dört rekat kılarsa nezri yerine gelmiş olur diyor. “Vet teravihu: teravih namazı”,”tueddavi cemeatin: cemaat ile eda edilir”,”fe yu’rafihecttu tesiri: cemaatle riayet edildiğine göre orada kolaylık tarafı gözetilir” yani iki iki kılınır demiş oluyor. “Ve mana ma ramahu şef’an ka vitran: şef’an şeklindeki rivayetin anlamı şudur: vitren olmayacaktır.” Yani hep iki iki kılınacak, üç kılınmayacak. Onun anlamı yani iki-ikidir. Yani vitr olmayacak, ikişerli olacak ama vitr olmayacak. Yani tek rekatlı olmayacak demektir. Zaten vitir namazını ayrıca anlatmış oldu. Ve böylece bunu bitirdik. Şimdi siz buyrun.
Mehmet Hoca: Hocam Hambeliler’de on rekat
Abdulaziz Bayındır: Öyle rivayet de var tabi. Ne zamanlarda?
Mehmet Hoca: Sabah namazından önce
Abdulaziz Bayındır: İki rekat sabah
Mehmet Hoca: Öğleden önce iki rekat. Akşam namazı
Abdulaziz Bayındır: Öğleden sonra iki rekat yok mu?
Mehmet Hoca: Önce, sonra.
Abdulaziz Bayındır: Altı rekat etti.
Mehmet Hoca: Akşam namazından sonra iki rekat,
Abdulaziz Bayındır: 8
Mehmet Hoca: Yatsıdan sonra iki
Abdulaziz Bayındır: 10.
Mehmet Hoca: Asr’dan önce dört rekat var denmiş ama onu kabul etmiyor.
Abdulaziz Bayındır: Hambeliler asr’dan önce dört rekatı kabul etmiyorlar.
Mehmet Hoca: Nafile namazlar iki rekat, ikişerden kılınır. Bu kadar.
Abdulaziz Bayındır: Aslında o öğlenden sonraki ile ikindiden öncekinin o araya gelmiş olması da problem yapmıyor zaten.
Enes Hoca: Şiilerde öğle namazından önce sekiz rekat, ikindiden önce sekiz rekat, akşamdan önce dört rekat, yatsıdan sonra iki rekat. Gece vitir ile birlikte 11 rekat, sabahtan önce iki rekat toplam vitirle birlikte 35 rekat nafile namaz var.
Abdulaziz Bayındır: 35 rekat nafile namaz var Şiiler’de. Gündüz-gece. Başka ilave var mı?
Abdurrahman: Hocam Zahiriler’de genel olarak namazları farz ve tatavvu olarak ikiye ayırıyorlar.
Abdulaziz Bayındır: O kelime, seçtikleri kelime gayet güzel, taravvu demek.
Abdurrahman: Vitiri burada sünnet yani nafile..
Abdulaziz Bayındır: Tatavvu sayıyorlar.
Abdurrahman: Evet tatavvu sayıyorlar. Ve müekkede ve gayrı muekkede ayrımını da böyle bir ayrılığın isyana vesile olmadığını, nafileleri kılmayan kişinin Allah’a isyan etmiş olmayacağını
Abdulaziz Bayındır: Tatavvu olmadığı için, tabi.
Abdurrahman: İşte, kusuf namazı, duha namazı onları da şey sayıyorlar hocam.
Abdulaziz Bayındır: İşrak var mı?
Abdurrahman: İşrak onu tam olarak bilmiyorum istisna olarak kusuf, bayram namazı, vitr..
Abdulaziz Bayındır: Aslında bayram namazı duha namazıdır yani.
Abdurrahman: 12 rekat, gene o hadisi alıyorlar. Ve bunu da nafile kılmayınca şey olmayacağına delil olarak da bedevinin gelip Peygamber Efendimize farzları sadece kılarsam bu vacibi kılmazsam olur mu diye Peygamberimiz “illa en tetevva”..
Abdulaziz Bayındır: İşte az önce Enes Hoca’nın söylediği “la ezidu”
Abdurrahman: “La ezidu vela hamze vela erbusu min” dediği.
Sekan: Şafilerinkini sayabilirmiyim. Vitir haricinde aslında diyor kılına sünnetler 10 rekattır.
Abdulaziz Bayındır: Hambeliler gibi. Öğle namazından önce iki rekat oluyor tabi.
Serkan: Öğleden önce iki, öğleden sonra iki, iki akşamdan sonra var, iki de yatsıdan sonra var, bir de sabah namazından önce iki var.
Abdulaziz Bayındır: Yatsıdan önce ile ikindiden önce yok.
Abdurrahman: Belli bir sayı yok hocam. Çünkü çok rivayet olduğu için 13 şekilde kılınabiliyor.
Abdulaziz Bayındır: Şafilerde dört kılınmasıyla ilgili bizi de inandıracaksın tamam mı? Adem de o ikindiden önceki rivayetle alakalı.
Enes Hoca: İki tane Adem var hangisi.
Abdulaziz Bayındır: Adem Hz. Ademin torunu olan Adem, öbürü de Hz.Havva’nın torunu. O da Hz.Adem’in torunu ya. Evet, öbür Adem, yanındaki Adem yani. Öğrenmek istedin madem.
Serkan: Burada diyor ki sünnet her iki rekatta bir selam vermek, öyle bir şey yok. Çünkü Hz.Ali’den öyle bir rivayet varmış
Abdulaziz Bayındır: Gördün mü bak şimdi, iş değişiyor.Neyse işte sen onu bize haftaya tam olarak getireceksin, biz de öğreneceğiz.
Katılımcı: Nafile namazların arkasından gelen o “lealleke terda” aynı şekilde başka şeylerde görmek mümkün, zekat ile alakalı “innema fukaratun zekat” ayetin sonunda “faradaten minallah” geçiyor, diğer infakla alakalı da
Abdulaziz Bayındır: Tatavvu o
Aynı Katılımcı: “ellezine yunfikune emvalehum fisebillahi summe la yutbiune ma enfuku mennen ve la ezen lehum ecruhum inde rabbihim havfun aleyhim ve la hum yahzenun”(BAKARA 262)
Abdulaziz Bayındır: Orada “la havfun” başka, çok büyük bir mükafat o, büyük bir mükafat. “Ve la havfun aleyhim vela yahzenun” çok büyük bir mükafat o. Cehennemden kurtuluyorsun ve üzüntü de görmüyorsun. Çok büyük bir mükafat.
Enes Hoca: (42:23-42:27 anlaşılmıyor)
Abdulaziz Bayındır: Yok “lealleke terda” değil o, “lealleke” başka “le sevfe” başka. Kesinlik var onda. Kesin bir rıza var orada. “Le alleke terda” başka o başka, fark var.