A. Bayındır: Tamam bak şimdi. Bunu bir şey yapalım. Dediklerini doğru kabul edelim ona göre bu ayete bakalım ki nesh olur mu?
Katılımcı: Hocam zaten sonradan kendisi diyor zayıftır diyor.
Yahya: Söyleyenler öyle. Bu katılıyor katılmıyor ayrı mesele. Bu diyor ki böyle bir şey olmaz diyor mesela İbni Arabi. Nesih olmaz. Ama bu sefer diyor ki burada tahsis diyor.
A. Bayındır: Aynı şey ne farkeder neticede?
Yahya: Yani hükmü farklı.
Katılmcı: Burada İbni Kesir buradaki nikah diyor “haza bin nikah inne ma huve cima” demiş.
A. Bayındır: Bu adamlar var ya inanki alim değil, şuraya alıp satırla doğrayacaksın. Bunlara ilim de denmez bunlar terbiyesizlik yapıyorlar. Bu düpedüz terbiyesizliktir. Kuranı kerime iftiradır bunların yaptıkları. Ben şimdi açıklayayım göreceksiniz. Oku o ibareyi. Bu ibareleri bu kitaplara yazmak bu kitaplara en büyük hakarettir ya. Terbiyesiz herifler. Alim diye geçiniyorlar, oku o ibareyi oku ne diyor.
Katılımcı: “Kale leyse hazel bi nikah ezzani yenkihu illa zaniyeten ev müşriketen kale leyse hazel bi nikah inne ma huvel cima la yezni biha illa zanin ev müşrikin”
Katılımcı: Ama İbni Abbas’a döndürüyor kale’yi.
A. Bayındır: Zaten her türlü iftirayı İbni Abbas’a yaparlar. Kardeşim adam kendi pisliğini İbni Abbas’a malediyor. İbni Abbas onu söyler mi?
Yahya: “Takdirul ayeti zina la yetau illa zani ev müşrikin”.
Enes Hoca: Bu müşrik reddettiği zaman zani olmuyor mu? Müşrikin vasfı mı daha önemli zaninin fasfı mı daha önemli olan
A. Bayındır: Bu varya buna delilik denir. Ama madem yazmışlar mecburen şey yapacağız. Buna ilim milim falan filan denmez, bu çok terbiyesizce bir ifade. Bunu sokaktaki adam bile söylemez ya. Çok ayıp bir şey ya. Bak şimdi ne dediklerine göre, C.Hakk haşa bundan mustağnidir ama okuyalım da pisliklerini görme manasında okuyalım. Bak şimdi. “Ezzani: zina eden kişi”, “yenkihu: cinsel ilişkide bulunmaz”,”illa zaniyeten: sadece zina edenle cinsel ilişkide bulunur”. Zina edenin peki normal helal bir karısı varsa onunla ilişkiyi bırakmış mı olacak?
Katılımcı: Burada belki şöyle düşünüştür bozacının şahidi şıracı, yani zina eden kadın aynı zamanda
A. Bayındır: Bir dakika, devam edelim. Devam edeceğim hiç savunulacak tarafları yok. Bak devam edeyim bak. Yada müşrikle ilişkide bulunur başkasıyla bulunmaz. Bu tahsis bu. Bu ne demek, böyle şey mi olur ya. Ondan sonra devam edelim. Zina eden kadın sadece zina eden erkekle ve müşrikle ilişkide bulunur, bak aşağıda ayette karısı zina eden bir adamdan bahsediyor AllahTeala. Bu kocasının yatağından ayrı mı kalıyor bu? Ha kocadının haberi olana kadar onunla ilişkide bulunmuyor mu? Ondan sonra en çirkini şu; “ve hurrime zalike alel mu’minin: müminlerin zina eden kadın ve erkekle cinsel ilişkileri haram kılınmıştır”. Bu ne demek? Ne demek cinsel ilişki haram kılınmıştır? Nikah olmadı mı zaten, nikahsız ilişki külliyen haram. Şimdi neden sinirlendiğimi anladınız mı?
Katılımcı: Buradaki şeye göre mana veriyor.
A. Bayındır: Oğlum bak bir insan bir yerde yanlış bir hüküm verdi mi, bunlar bir kere bu ayeti kerimeyi ayete mensuh diyorlar ya.
Katılmcı: Sanki burada böyle bir evlilik cima olur. Sonucu öyledir diye.
A. Bayındır: Sonuç olur mu? Bak zina eden, sadece zina edenle cinsel ilişkide bulunur yada müşrikle. C.Hakkın böyle bir şeyi olur mu? Zina eden kadınla sadece işte onunla ilişkide bulunur. Bu sadece tahsis, başkası yok demektir bu. Ondan sonra zina eden kadın ve erkekle müşriki katamazsın. Zina eden kadın ve erkek ile cinsel ilişki müminlere haram kılınmıştır.
AynıKatılımcı: Diyor ki bence
A. Bayındır: Zaten nikahsız ilişki
AynıKatılımcı: Böyle bir evliliğe yol açar diyor yani.
A. Bayındır: Nasıl, nerede yol açar diyor.
AynıKatılımcı: Ben öyle anlıyorum
A. Bayındır: Nasıl anlıyorsun bir anlat bakalım.
AynıKatılımcı: Bunun dediği öyle
A. Bayındır: Tamam anlat o zaman ben de anlayayım.
AynıKatılımcı: Böyle bir evlilik yani
A. Bayındır: Hangi evlilik demiyor “yenkihuye vatı” diyor. Evlilik demiyor ki, evlilik manası vermiyor. Evlilik dese tamam başka bir şekilde anlarsın ama evlilik demiyor “vatı” dır diyor. Cinsel ilişkidir diyor.
Katılmcı: “Vatı” anlamı verildiği zaman “hurrime zalike alel mu’minin çok anlamsız bir ifade oluyor.
A. Bayındır: Tamamı anlamsızlaşıyor.
AynıKatılımcı: Garip bir anlam çıkıyor ortaya.
A. Bayındır: Ya işte size ben sürekli söylüyorum ya. Bir kere bir yanlış yaptılar mı artık hiç bunların yanlışını başka kimseden aramaya lüzum yok. Kendilerinden öğrenirsin. Çünkü nir kere yalan söyledin mi tutmaz, tutmaz. Bir kaç yerde örnek verdim, şimdi Mustafa Evli burada. Roma’da hava alanına doğru gidiyoruz şöföre bir şey sordu. Şöför dedi ki niye sordun ki. Dedi ki bende taksi şöförlüğü yapıyorum da dedi. Kardeşim bu defa bir yalan söylemiş oldu ya orada, taksi şöförünün sorduğu sorulara bu defa cevap veremedi. Çünkü taksi şöförü meslekle ilgili sorular sordu. Mustafa Bey’in cevap vermesi mümkün değil. Dedim ki Ona senmisin dedim böyle şey yapan. Ya bir takılayım dedim. Bu otomobil şöförü taksi şöförü değil. Şimdi her yerde böyle. Bir kere bir yalan söyledin mi bunlar Allah’ın kelamıyla ilgili yalan söylüyorlar ki bu ayet mensuh. Bu ayet mensuh olduğu zaman o diğer bütün ayetlerdeki namuslu olma şartlarıda mensuh olmak zorunda değil mi?
Fatih: Hocam bir şey söyleyeceğim. Şimdi türkçeyle kıyaslama açısından. Şimdi diyor ki mesela bir ifsde olarak: bozacının şahidi şıracıdır, aman ha siz bunu yapmayın. Bu ifadeden ya bozacı ancak şıracıya şahitlik edebilir, diğerleri de diğerlerine şahitlik etsin anlamı çıkmaz. Buradan ne çıkar? Yani o bozacıyla şıracı eğer olumsuz işler yapar anlamında şey yaparsak bu olumsuz işlere siz bulaşmayın demektir. Şimdi bende buradaki bu ayeti direk okuduğum zaman
A. Bayındır: Bir kere orada nasıl bulaşma onu bir anlat bakayım. Bozacının şahidi şıracıdır
Yahya: Şıracı da aynı zamanda bozacının şahidi.
Fatih: İkisi de birbirinin şeyi
A. Bayındır: Güzel kardeşim tamam da yani şıracı sana şahitlik yapar sen şıracıya şahitlik yapamazmısın? Yani şıracının bir davası oldu.
Fatih: Eğer olumsuz bir şeyse
A. Bayındır: Yada bozacının bir davası oldu. Sen de şahitsin. Sen gidiyorsun diyorsun ki ben bozacıya şahitlik yapmam. Niye? Ben şıracı değilim. Öyle şey olur mu?
Fatih: Hocam bozacıyla şıracı ikisi de olumsuz bir fiil yaptıysa, mesela birisi hırsız diğeri de sarhoş
A. Bayındır: Niye başka şeyleri söylemek zorunda kalıyorsun? Çünkü bozacılık şıracılık bu işe örnek olmaz.
Fatih: Ama türkçe açısından örnek.
A. Bayındır: Tamam türkçe açısından diyorum. Burada zani başka bir olay.
Fatih: Yani zina eden erkek
A. Bayındır: Bozayı şu adam şu adam içer başkası içmez dersen ayrı bir şey.
Katılmcı: Boza ekşidiği için şıracı ekşime meselesi varya.
Fatih: Ama ikisi de olumsuz bir şeyde birbirine şahitlik etmesi demek değilmidir?
A. Bayındır: Ya bozacının şahidi şıracıdır dediğin zaman bozacının bir davası olsa ve seni şahit getirse arkasından da müminler bunlara şahitlik edemez diye bir hüküm gelmesi lazım buradaki gibi.
Katılmcı: Oysa edebilir.
A. Bayındır: Edebilir tabi.
Fatih: Ama bakn, yani şimdi orada bozacıyla şıracı bşrbirinin şahididir derken bu türkçedeki ifade şey değildir ki. Hani bildiğimiz bozacı bana şahitlik değil ki. Burada iki tane olumsuz fiili yapan insan birbirinin şahididir anlamında. Yani iki tane olumsuz fiili yapan insanlar birbirlerini desteklerler anlamındadır bu.
A. Bayındır: Ya kardeşim onun manası başka bu başka. Orada bir hüküm söz konusu değil. O bir sosyal olaydan bahsediliyor yani hiç birisi demez ki bozacı benim bozam sarhoş eder demez çünkü boza iki şekldedir. Bir yeni boza, tatlılardan yapılmış olan ve uzun süre kalmamış olan boza içilebilir. Ama biraz kaldığı zaman, ekşidiği zaman artık o sarhoş eder içilmez. Şıra da aynı şekilde. Şırayı da belli bir kıvamda içersiniz, biraz fazla kaldığı zaman şaraba dönüşür içilmez. Şimdi ikiside bozulmuş olan haram olan malını satmak istiyor. O zaman birbirlerine şahitlik ederler başka bir konuda etmezler.
Fatih: Çok güzel, orada biz mesela dışarıdan bir insan olarak, bozulmamış bir insan olarak yani bozulmuş bir mal satma derdinde olmayan bir insan olarak öbürlerine şahitlik edermiyiz? Etmeyiz. Burada da zina
A. Bayındır: Ama hangi konuda şahitlik etmiyorsun? Yani bu adamın şırası ekşimemiştir, bu adamın bozası ekşimemiştir olayıyla alakalı. Bununla hiç bir alakası yok.
Fatih: Tamam ayrı bir boyutu hocam da kıyadlıyor sadece. Burada da zina eden bir erkek zina eden bir kadınla evlenir ancak. Sakın ha müminler bu size haramdır çıkmıyor mu bu ayetten.
A. Bayındır: Tama ne haramdır?
Fatih: Zina eden bir kadınla evlenmek.
A. Bayındır: Tamam zaten öyle. Başka biz ne diyoruz. Bak müşrik katamadığının sen de farkındasın. Bir müminin müşrike haramlığı bu ayetten çıkmasına en küçük ihtimal yok.
Fatih: Zina eden kadına çıkması nasıl çıkıyor Hocam o zaman? Mümin birisinin zina eden bir kadınla evlenmemesi nasıl çıkacak? Eğer benim şeyime göre diyorum ki ben mümin bir insan
A. Bayındır: Bu konuda konuşmayayım Fatih. Çünkü gereken herşeyi konuştuğum kanaatindeyim. Ayetlerde bu baştan beri heryerde evlenmenin olmazsa olmaz şartının namuslu olup gizli yada açık zina yapmama diye anlatıyor. Olay sadece bu ayet değil. Sadece bu ayet bile olsa, tekrar ediyorum; senin dediğinin anlaşılmasına milyarda bir ihtimal yok. Dil yapısı buna engel. Tamam mı?
Katılmcı: Hocam bir şey sormak istiyorum. Müşrik kelimesini görmesek bile “ezzani la yenkihu illa zaniye” ayette “hurrime zalike alel mu’minin”(NUR 3) denildiğine göre yani buradaki mu’minin ifadesi ve oradaki yukarıdaki zaninin mümin olmadığı anlamı çıkar mı?
A. Bayındır: Onu hissettirir elbette. Ama hissettirmemesi onun olmamasının bir başka engeli var. O nedir? O “el mu’minin” ifadesi yukarıdan itibaren “muhsanatil muminat”(NİSA 25) varya, yani o yukarıdaki müminleri hep namuslulukla vasıflandırdıya kadın ve erkeği. Buradaki “el mu’minin” i ister istemez oraya götürmek zorunda kalıyorsunuz. Buradaki zina kelimesi zina edenin müşrik olmadığını “el müşrike” den anlıyoruz. Tamam mı?
Yahya: Zaten müşrikse bir daha müşrik demeye gerek yok.
A. Bayındır: Zaten müşrikse bir daha müşrik demeye gerek yok. “Ve hurrime zalike alel mu’minin” dediğin zaman “el muhsinune minel mu’minin” demektir. “Minel muhsinin” demektir. Tamam mı? Burada bu böyle. Sadece bu ayet olsa, bu ayet olsa bile o “ev müşriketen” dediği için müşrikle obürünü birbirinden ayırıyor. Gene de zina edenin müşrik olmadığını anlarsınız. Fakat burada gene üstü kapalı olarak zina edene bir giydirme var. Yani sen böyle iyi bir mümin değilsin.
Katılmcı: Hadisi şerifle tam oturuyor.
A. Bayındır: Zina ettiği zaman başında ucunda durur falan diye bir hadisi şerif var.
Katulımcı: “Ezzaniye” o elif lamlı olan. Cilde vurulmuş olan zaninin anlamı.
A. Bayındır: Ezzani bak zinanın bütün çeşitlerini yapan demektir tamam mı?
Yahya: “Ez zaniyetu vez zani fecidu kulle vahidun”(NUR 2) celde vurulmamış olana da zani denir. Gerek yok yani. İkinci ayete bak.
A. Bayındır: Onu mu demek istedin sen.
Yahya: Celde vurulmuş olan kişi. Birde öyle var tefsirlerde.
A. Bayındır: O olmaz.
Yahya: Olmuyor çünkü celde vurmadan önceki hali de onun zani, zaniye.
A. Bayındır: Şimdi bu zaten bizim
Katılımcı: Bu tamamen kişinin vicdanına kalmış bir şey olur diye
A. Bayındır: O açıdan bizim tefsirleri açın. Elmalılı tefsirini getirsene. Bu muhsin kelimesini açıkladığı yervar. Nisa suresi 25’de. Şimdi bak bütün bu ilşkiler bozulduğu için dikkat edin, ben öyle biliyorum yanlış bilgim varsa yani Hanefi mezhebi kesin de diğer mezhepler de öyle biliyorum. Aksi bilgisi olan varsa söylesin. Hiç bir mezhep de evlenenler arasında namuslu olma şartı yoktur evlenmede. Bir tek keffarette işliyorlar.
Katılımcı: Keffarette işliyorlar, bir de zina etme konusunda.
A. Bayındır: Ama bak keffaretin olayı farklı. Keffarette sadece itiraz hakkı veriliyor. O evlilik prensip olarak geçerli evliliğin şartı değil.
Yahya: Şu, bu ayete göre de haram ama geçerli denebilir mi? Zina eden biri gitti mümin biriyle evlendi.
A. Bayındır: Geçerli değil. “Hurrime” dediği için olmaz. O evliliği geçersiz saymak zorundayız. Haram olan şey geçerli olur mu? O zaman haram kılmanın anlamı ne? O zaman öyleyse bak “hurrimet aleykum ummehatikum”(NİSA 23) adam annesiyle evlendiği zaman geçerli mi sayacaksın.
Sekan: Mesela başka bir insan. Mesela adam abdest için su çaldı.
A. Bayındır: Kardeşim su çalmak başka suyla abdest almak başka. Su ile abdest almak haram değil.
Sekan: Abdesti geçerli mi değil mi?
A. Bayındır: Ya kardeşim birbirinden farklı iki şeydir onu bununla kıyaslayamazsın. O çaldığı su. Onu çalması haramdır. Yoksa o su ile abdest almak haram değildir.
Fatih: Hocam orada önemli nokta dediniz, müminin zina eden birisiyle evlenmesi haramdır ve dolayısıyla evkiliği de geçersizdir.
A. Bayındır: Geçersiz elbette.
Fatih: Aynen bu ifade yani oradaki ayetteki ifadeyle aynı şekilde müşrikle de evlenmesi haramdır ve geçersizdiri çıkaramazmıyız. Yani “ev” kelimesi. “Zaniyeten ev müşriketen”. Zanin ve müşrikin.
A. Bayındır: Fatih bugün seninle konuşmayalım. Gerçekten bugün konuşmayalım haftaya konuşalım çünkü kafayı öyle taktın ki çıkarmak mümkün değil.
Katılmcı: Hocam Fatih Hoca’nın söylediğinin tam tersi çıkıyor.
A. Bayındır: Bugün konşmayalım senin kafa oraya bir takıldı.
Fatih: Tamam öbür ayetlere bakalım.
A. Bayındır: Olmaz yani Fatih. Boşuna bununla uğraşıyorsun bu olmaz. Haftaya konuşalım. Çünkü bende de oluyor. Olmaz yani olacak şey değil. Bazen hepimizde oluyor bir yere bir kafayı takıyorsun kurtaramıyorsun. Ama bir müddet sonra kurtarıyorsun.
Şimdi buldunmu buradan? Nerede? Muhsinin, ihsan. Hani nerede bu muhsinin ya. 24.ayette olur o zaman.
Katılımcı: Hocam bu konuyla alakalı olarak zina açısından bir ayırım yapabiliriz yani. Gizli olduğunda nikah geçerlidir. Günah işleyip kendisine kalmıştır onu gizlediği için. Açık olduğunda herkes tarafından biliniyor olduğunda o nikah geçersizdir. Yani dünyalık olarak böyle düşünebilirmiyiz.
A. Bayındır: Bak sen biliyorsan ona veremezsin. Tamam mı? Ama bilmiyorsun, adam evlenmiş kaeın da bilmiyor erkek de bilmiyor bu defa o adama günah o adama haram olur.
Yahya: Haram, o kadınla ömür boyu zina mı yapmış sayılır peki?
A. Bayındır: Tevbekar olursa başka ama haramdır.
Yahya: Haram ama zina yapmış oluyor mu? Nikah geçerli oluyor mu?
A. Bayındır: Nikah geçerli olmuyor kardeşim. O zaman hurrimet aleykum ummuhatukum ve benatukum” ne oluyor. Hurrimet dediğine göre aynı şey.
Yahya: Zina mı yapıyorlar o zaman?
A. Bayındır: Zina etmiş olur. O adam zina etmiş olur kadının suçu yok
Katılımcı: Ayrılmaları mı gerekir demek istiyor.
A. Bayındır: Ayrılmasına gerek yok, tevbekar olur yeni bir nikah kıyar. Ya haram işte harama ne diyeceksin. Şimdi bakın “gayra musafih” kelimesi var ya. “Muhsanatin gayra musafihatin ve la muttehızati ahdan”(NİSA 25). Şimdi bunlar şeyden dolayı, bu şartlar ortadan kalktığı için bakın neler olmuş, şuraya bakın.” Musafehe, “gayra musafihin” var ya “muhsinin” i açıklayan kelime. Musafehe seften mufale babındandır. “Sef” esasen kan ve su türü sıvıları döküp akıtmak demek olduğundan musafehe veya sifah sırf suyunu boşaltmak yani her iki tarafın üreme maksadında bulunmayıp salt su akıtarak şehvetini gidermek kavramını ifade eder. Bunun için zinaya sifah denmiştir, boşuna akıtıldığı için. Demek ki yukarıda olduğu gibi kadınların helal kılınmasından asıl maksat yani nikahın ve yatağa almanın meşruluğunun hikmeti nefsi sağlama almak ve üremektir. Şehveti gidermek bunun daha sonraki sonucudur. Yoksa saf şehveti gidermek maksadıyla nikah etmek veya sahip olmak caiz değildir. Bu maksatla ya gizli veya açık olur. Gizli olur yani yanlız kalpte kalırsa nikah kıymak görünüşte doğru sahih olsa da din bakımından helal olmaz”. İşte bak bu saçmalıkları sokuşturmuş oluyorlar dinin içerisine. Bak gördünmü bir yanlış binlerce yanlışa sebep oluyor. Yani bir adam evlenecek çocuk sahibi olmak niyetiyle evlenmiyorsa haram olur diyor evlenmek. Nereden çıkarıyorsun onu?
Enes Hoca: Akimler ne olacak?
A. Bayındır: Hee akimler ne olacak? Ya bu ne biçim birşeydir. Bak şimdi görüyormusun “ve la muttehızati ahdan” da efendim gizli dost, gizli zina. Allah’a şükür onu söylüyorlar ama onu da demiyorlar. Yani gizli gizli birisiyle görüşüyor. Bak şimdi ondan sonra bakın. “Fakat zahirde belirsiz olursa, mesela nikah kıymanın salt faydalanma kastıyla olduğu açıklanır veya geçici bir süreyle vaıitlenirse bu surette nikah hem din bakımından hem kazaen fasid olur”. Yani adam evlenirken ya ben çocuk sahibi olmak niyetinde değilim diyorsa mahkeme de bu nikahı geçersiz sayarmış. Böyle saçmalık olur mu kardeşim? Saçmalığın bini bir para.
Katılımcı: Böyle olsaydı başbakanın üç tane çocuk yapın demesine gerek kalmazdı.
A. Bayındır: Yani bakın ne demek istediğimi söyleyeyim tekrar. Şimdi bütün ayetlerde evlenmede muhsin olma şartı var değil mi? Muhsin olma şartı var bütün ayetlerde. Muhsin olacaksın gayra musafihin olacaksın. Yani kendini koruyacaksın. Gayra musafih, sifah yani açıkça zina yapmayacaksın, gizlice zina yapmayacaksın diye açıklamış oluyor.
Katılmcı: Namusluluğun tek şartı bu mu? Gizli ve açık. Ama bazı bölgeler var ki ehli kitap adeta hıristiyan adetini mesela Güney Amerika’da bölgeler hıristiyan adetine göre onlarda evlilikleri şey yapıyor ama yaşantıları olsun şeyleri olsun çok aşırı açık saçık Brezilya bölgesi olsun, Arjantin bölgesi olsun. Adamlar yani sadece zina
A. Bayındır: Açıklık saçıklık başka bir olay, o namuslulukla ifade edilen birşey değil. O başka bir şey
AynıKatılımcı: Onlarla evlenmek normal mi oluyor yani.
A. Bayındır: Namusluysa evlenilebiliyor.
AynıKatılımcı: Şimdi o namuslu şeyine girebiliyor mu?
A. Bayındır: Giriyor işte. Ondan sonraki emirler, o başka bir emir. Bir tek kelimenin içine her şeyi sokamazsın yani Allah bunda açıkça belirtmiş. Diyor ki; namuslu olacaksınız, musafih olmayacaksınız. Safahe karşılıklı değil mi? Yani sen biliyorsun ki bu adam falanla, yada bu kadın falanla zina ediyor. Bu açık zina. Ondan sonra bir de gizli dost edinme. Zina ediyor ama kimsenin haberi yok. O zaman akla geliyor. Bütün bunlar ortadan kalktığı için ezzani’ye ceza almışsa manası vermişler. Olmuyor kardeşim ezzani. Tüm ayetler arası ilişkilerin tamamını bozmuşlar. Ve o bozukluk içerisinde bu doğruları ortaya koyup da söylemek kolay bir şey olmuyor tabi.
Katılımcı: Muhsana verilen anlam olarak bir kere baştan bozuyor
A. Bayındır: Herşey bozuluyor herşey. Bütün sistem bozuluyor. Yani şuraya bak Allahını seversen
Enes Hoca: Ev ma meleket eymanukum yani sırf müminleri ele geçirme, mümin köle mümin cariye yapma diye bir şey olmadığı için
A. Bayındır: Mümin bidayeten köle cariye yapılamaz ki.
Enes Hoca: “Ev ma meleket eymanukum”den karinesiyle muhsanat tüm kadınlar yani kocası olan müslüman olsun, kafir olsun, müşrik olsun tüm kadınlar oluyor. O zaman buradaki istisna da tüm kadınlardan oluyor değil mi?
A. Bayındır: Tüm kadınlardan istisna. Müslüman kafir ayrımı yok burada. Din şartı yok.
Katılımcı: Muhsanat olup kale gibi sağlam yapmak ve kocanın karısının nikahı düşen kimseler manalarını müteakip ırzını koruyup iffetli olmak veya evlenmek manalarına gelir. Kuranda evlenme veya hürriyet veya iffet olmak üzere dört mana ile ilgili olup, yerine göre kendisine uygun düşen manaya yorumlanır. Bundan dolayı burada muhsanat evli yani kocası olan ve istisna illa ma meleket istisnası hür olan kadınlar olduğu açıktır. Ev ma meleket eymanukum..
A. Bayındır: Bak şimdi zatan burada illa ma meleket eymanukum de yapılmış olan büyük bir tahrif var.
Enes Hoca. Tüm kocalı kadınlar yani ev ma meleket eymanukum karinesiyle müslüman kafir ayırımı yok orada. Haramsa buradaki kocasız olanlar da haram demektir o “uhille lekum” da.
A. Bayındır: Müslüman kafir ayrımı yok bu helallik haramlıkta. Böyle bir olay yok.
Şimdi Yahya’nın sorusuna geldi mi sıra. Başka bir şey yoksa çünkü o ayrı bir noktaya götürecek. O zaman sor Yahya tekrar sorunu.
Yahya: Maide 5.ayette ehli kitapla evlenmek için “iza ateytumuhunne ucurehunne” bir. Mihirlerini vermeniz şartıyla. İki “muhsinine gayra musafihin ve la muttehızı ahdan” gizli veya açık hiçbir şekilde zina etmemeniz şartıyla. Şimdi zina etmiş müslüman “ezzani” kapsamına giriyor. Dolayısıyla ehli kitapla evlenemez. Ehli kitap da müşrikse orada zina edenin müşrikle evleneceği belirtiliyor burada evlenemeyecek diyor orada evlenecek diyor. O zaman müşrik ehli kitap ayrımı var mı?
A. Bayındır: Şimdi soru tam anlaşıldı mı? Bu soru önemli bir soru. Şimdi tekrar bu ayeti okuyalım ayetin içerisinde mesele iyice uzuva kavuşsun. “Vel muhsanatu minel mu’minati vel muhsanatu min ellezine utul kitabe min kablikum”. Yani namuslu mümin kadınlar ve sizden önce kitap verilmiş olanların namuslu kadınları. “İza ateytumuhunne” derken yukarıdaki müminlere de ehli kitaba da gidiyor değil mi? “Ateytumuhunne ucurehunne muhsınine gayra musafihine ve la muttehızi ahdan” “muttehızi” muzaf muzafunleyh olduğu için. Manuslu olacaksınız, gizli yada açık zina etmiş olmayacaksınız kiminle evlenmenin şartı? Nsmuslu mümin kadınlarla namuslu ehli kitapla evlenmenin şartı. Şimdi burada Yahya diyor ki, burada namuslu ehli kitapla evlenmenin şartı namuslu olmaksa az önce okuduğumuz Nur suresinde de müşrikle namussuz olan evlenebilir deniyorsa öyleyse o müşrik ehli kitap kitap kapsamına giren müşrik değildir. Öyle gözüküyor diyorsun değil mi? Yani soru bu. Öyle gözüküyor diyorsun. Soru bu. Tamam. Şimdi gerçekten bir bakalım. Birinci soru o Nur suresinde iki kategoriye ayrılıyor insanlar hatta üçe ayrılıyor. Bir zina edenler. İki müşrikler. Üç müminler. O müminler de el muminun az önceki okuduğumuz şekliyle namuslu müminler. O zaman ehli kitap namuslu müminler sayılır mı? Sayılmaz. Öyleyse bak şimdi buradaki hükümlerde “vel muhsanatu minel mu’minat vel muhsanatu min ellezine utul kitab”(MAİDE 5) ikisinin ortaklaşa sıfatı erkeğin de namuslu olması. O zaman namuslu müminler için haram kılınmıştır dendiği zaman burada ehli kitap buradan istisna edilmiş olur mu? Ehli kitap namuslu müminler gurubuna girmediğine göre. Nur suresiyle buradan istisna edilmiş olmaz mı?
Yahya: Anlamadım.
A. Bayındır: Bir daha söyleyeyim. Şimdi bak. Önce Nur suresini bir açalım tekrar görmek gibi olmaz hiç bir şey tamam mı. Ben şimdi zihnimde onu toparlamışım senin de toparlaman olmaz, sen de onu toparlamamış olabilirsin. Şimdi burada diyor ya Nur suresinin 3.ayetinde: zina eden bir erkek zina eden bir kadınla yada müşrikle evlenir. Zina eden kadını da zina eden bir erkek yada müşrik nikahına alır. Bu müminlere haram kılınmıştır diyor ya “el muminin”. Buradaki el muminin’in namuslu müminler olduğunu biliyormuyuz? Çünkü o zaniyeten kapsamına giren zina eden mümindir o aslında el müşriketen karinesiyle. Şimdi burada o zaman din açısından iki tane ayrım var. Bir namuslu mümin olan bir de müşrik olan. Namussuz olan demiyor orada. Namuslu namussuz ayrımı yok. Ama burada o müşrikin namuslu olduğu anlaşılıyor. O namuslu müşrik var o namuslu mümin var. Bunlar namuslu müminlere haram kılınmıştır diyorsa o zaman bu ayeti kerime ehli kitabı istisna etmiyor mu zinakarlarla evleneceklerine dair. Ehli kitaba namuslu mümin diyebilirmiyiz? Zina eden namuslu müminlere haram kılınmıştır dediği zaman namuslu ehli kitaba haram kılınmıştır anlaşılır mı? O zaman bu ayet onu istisna etmiş oluyor. Tamam mı? Mecburen istisna etmiş oluyor çünkü ehli kitaba namuslu mümin diyemediğimiz kesin. Öyleyse ve ayetlerde de ehli kitabın da müşrik olduğu kesin. O zaman bu şey yapmış olur.
Enes Hoca: O zaman sonuç olarak ne manası çıkıyor.
A. Bayındır: Ben şimdi Yahya anlamadım diyor bir daha şey yapayım da. Bu ince bir husus. İnce bir husus olduğu için. Yahya bak asıl söylediğim şu, oradan başlayayım. Yani ayetle irtibat kurmadan. “Ve hurrime zalike alel mu’minin” dediğine göre ve el muminin’in açıklaması ne? Namuslu müminlere haram kıldı. Zina eden kadınla zina eden erkekle evlenmek.
Yahya: Zina eden müminle.
A. Bayındır: Tabiki onlarda mümin.
Yahya: Yani namuslu müminlere zina eden müminler haram. Özeti bunun bu.
A. Bayındır: Aslında senin bu soruna, karıştırmayalım fazla. Bu böyle. Şimdi burada namuslu ehli kitap namuslu mümin sayılır mı Yahya?
Yahya: Girmez yani
A. Bayındır: Girmez. Girmiyorsa ve buradaki bu müşrik zina eden müşrik olmadığına göre namuslu müşrik demek değil mi? İşte o zaman ehli kitabın namuslusu namuslu mümin kavrsmının dışında kalıyor mu? Dışında kalıyor. Dışında kalıyorsa o zaman demek ki burada bir istisna yapıyor Maide suresinin 5. ayetinden istisna yapmış oluyor burada.
Yahya: Burada evlenebilir, burada evlenemez öyle mi?
A. Bayındır: İstisna yapmış oluyor.
Yahya: İstisna olmuyor ki hocam o. Evlenebilir evlenemez. Biri yanlış o zaman. Hükümlerin biri yanlış. İçlerinden şunlar derse istisna olur. Ama bir yerde evlenebilir, bir yerde evlenemez diyorsa önceki yada sonraki birinden biri kaldırılmış demektir.
A. Bayındır: O zaman sen anlat bakayım
Yahya: Sizden anladığımı anlatayım
A. Bayındır: Tamam işte anladığını anlat, ben onu söylüyorum
Yahya: Şimdi Maide 5’e göre namuslu ehli kitap namuslu müminle evlenebilir. Şüphesiz, bak şimdi yada şöyle şey yapalım, namuslu ehli kitap ve namuslu müminlerle evlenmenin, namuslu mümin kadınlar ve namuslu ehli kitap kadınlarıyla evlenmenin şartı bizim de namuslu olmamız, gizli yada açık zina etmemiş olmamızdır. Şimdi o şart hem namuslu müminleri hem namuslu ehli kitabı birlikte içine alan şart değil mi? İşte burada ben sana diyorum ki; bak namuslu mümin kapsamına bu ayetin de delaletiyle ehli kitap giriyor mu? Girmediğine göre bu ayet Nur suresinin bu ayeti namuslu ehli kitabı o hükmün kapsamından çıkararak zina eden kişilerin namuslu ehli kitapla evlenebileceklerini gösteriyor diyorum.
Yahya: Ben de o zaman diyorum ki bir tarafta evlenebilir bir tarafta evlenemez istisna olarak mı açıklanır yani?
A. Bayındır: Canım sen de nesih de. Ben de istisna diyorum
Yahya: O zaman bu ayetin hiç mi hükmü kalmamış oluyor? Maide 5’in?
A. Bayındır: Hükmü kalmamış olmuyor değil. Maide 5’de insanları her halükarda evlenecek kişileri namuslu olmaya zorluyor bu ayetlerin hepsi. Ama orada bir istisna yapmış. Bir başkası da nesih desin, farketmez yani. O hüküm orada istisna edilmiş oluyor.
Yahya: Hatta ben o şeyde de hala ısrarcıyım. Son inen ayetler olduğuna şüphe yok. Diğer ayetler için tamam, onu konuşamayabiliriz tarihi belli olmadı diye ama hem son inen ayet olması bakımından namus şartı var bence kaldırmıyor yani Nur suresini. Tam tersi namus şartını getiriyor.
A. Bayındır: O zaman ıspatla.
Yahya: Ispatı bu yani bunun. Aksi ıspatlanmalı.
A. Bayındır: Bak şimdi ayet var ya “ve la tacel bil kuranı min kablu ey yukda ileyke vahyuhu” diyorsa işte onu biz burada şey yaparız. Yani bu ayet sonra inmiş önce inmiş hepsini birleştirip bir küme haline getirdikten sonra neticeye varacaksın. Tamam mı kardeşim.
Hocam ikisinde de zaten namus kavramı yok mu?
A. Bayındır: Var da şimdi o başka bir. Var da işte Nur suresinde sadece müminleri istisna ediyor. Yani demek ki zina eden insan, Nur suresine göre zina eden insan namuslu bir müşrikle evlenebilir. Ama namuslu müminle evlenemez. Sadece namuslu müminlere haram kılınmış oluyor.
Yahya: Hani cizye olayındaki gibi anlasak? Farklı olduğunu düşünerek yani o varsayımdan gidersek ehli kitabın muhsan kadınlarıyla mümin muhsanlar evlenebilir ama zina eden müminler müşriklerle evlenebilir.
A. Bayındır: Ehli kitapla evlenemez demek istiyorsun.
Yahya: Yok evlenebilir. Zina eden evlenemez.
A. Bayındır. Zina eden müminler ehli kitabın namuslularıyla evlenebilir mi evlenemez mi?
Yahya: Evlenemez.
A. Bayındır: Neye dayanıyoruz? Bak burada “hurrime alel mu’minin” diyor sadece.
Fatih: Maide suresinin o ayeti Nur suresini tahsis ediyorsa? Yani benim söylediğim gibi yani müminlere, zina eden erkek ve kadınlarla birlikte müşrik, oradaki müşrik ifadesini tüm iman etmeyenler olarak alıp da ondan sonra, fakat siz mümin erkeklere şu ayeti tahsis ederek ehli kitabın namusluları helaldir diye tahsis olursa. Bakara suresinde ze 221.ayete baktığımız zaman ki o müşrikleri de tümüyle alabiliriz mesela. O müşrikat ifadesini.
A. Bayındır: Tamam en son onu okuyacağız zaten. Şimdi sen şu söylediğini bir daha söyle de.
Fatih: Şimdi buradaki ayette benim düşündüğüme göre daha doğrusu böyle düşünenler de çok da. Mümin erkeklere zina eden kadınlar ve erkeklerle birlikte tüm inanmayanlar haramdır. “Hurrime zalike” diye düşünürsek.
A. Bayındır: Bak burada erkek kadın ayrımı yok dikkat ediyormusun?
Fatih: Müminlere
A. Bayındır: Bak zina eden erkek zina eden kadın. Fark yok. Müminler derken mümin erkek ve kadınlara. Bizim genel zihnimizin arka planında ehli kitaptan kız alır kız vermeyiz var. O yok. Tamam mı? İster mümin kadın olsun, zina eden kadın da olsa müşrikle evlenir, mümindir. Zina eden erkek de olsa müşrikle evlenir, mümindir. Bizim gelenekte bu var mı?
Katılımcı: Gelenekte yok.
A. Bayındır: Ayette var işte.
Fatih: Müminlere haram kılma?
A. Bayındır: O müminler, namuslu müminlere zina edenler haram kılınmıştır. İşte burada sadece soru şudur, Yahya’nın sorduğu sorudur. Bilhassa sorulacak soru. Şimdi madem o Maide 5.ayette ihsan şartı getirilmiştir öyleyse buradaki bu müşrik ehli kitabın dışındaki müşrik olmalıdır. Tamam mı? Şimdi ben de diyorum ki; o zaman ehli kitabın dışındaki müşrikler mümin kapsamına giriyorsa tamam. Çünkü burada üçlü bir ayrım yok. Burada ikili bir ayrım var. Müşrik ve mümin. Ehli kitabın müşrik olduğunu ayetlerden öğrendik. Eğer ehli kitabı namuslu müminler sayabiliyorsak
Yahya: Buradaki müşrik ister zina etmiş olsun ister olmasın ortak mı?
A. Bayındır: Yoo burada zina etmediği anlaşılıyor, “ev” dediğine göre.
Yahya: yok ama “ezzaniye ve zaniyetu” biz mümin zina eden olarak anladığımız için müşriki ister zina etsin ister etmesin olarak
A. Bayındır: Az önce benim aklıma geldi konuyu uzatmamak için senin aklına geldiği kısım
Yahya: Eğer öyle olursa anlaşılıyor
A. Bayındır: Oraya girersek uzar gider o. Ona girmiyoruz.
Yahya: Öyle olursa problem çözülüyor o zaman. Yani zina etmiş olan bir erkek mümin bir erkek veya zina etmiş olan mümin bir kadın ister zina etmiş olsun ister etmesin müşrikle evlenebilir. Ama ikisi de muhsan ise ancak ihsan şartıyla ortak oldukları sürece evlenebilir. Biri zina etmişse yine evlenemezler. Zina etmişse demek ki müşrikle evlenebilir ama ehli kitapla evlenemez. Çünkü o muhsandır.
A. Bayındır: Ehli kitapla evlenemez diyemezsin orada.
Yahya: Maide 5’e göre ihsan şartı var.
A. Bayındır: Diyemezsin, niye diyemezsin? Bu ayer onu tahsis etmiş oluyor. Şimdi burada bir tek soru kalıyor o da gene senin az önce sorduğun soru. Dedin ya bu ayetlerin en son indiği kesin. Şimdi bizim gelenekte bir anlayış var. O anlayış nedir: sonra inen ayet önceki inen ayeti nesh eder der değil mi? Ama işin esası o değil. Önce inen ayet sonraki inen ayeti nesh edebilir. Nesih derken tahsis manasına. Nesih demeyelim, nesih değil tahsis manasına. İstisna yapabilir önceki ayet sonraki ayeti. Burada bir istisnadan bahsediyoruz. Bazıları o istisnaya
Yahya: İstisna, hani olmuyor ki hocam. Evlenebilir karşıtı evlenemez, buna istisna denmiyor ki. Bir öncekinin kaldırılması bu. Evlenebilir, sadece şunlar evlenemez dese tamam. Bazıları istisna edilmiş olur onunla veya tahsis işte Enam suresinde “dem” “mesfuh” olarak tahsis ediliyor, daha sonra Maide’de “aam” olarak geliyor yine. O ona tahsisli olarak anlaşılabilir. Kaldırmıyor çünkü hükmü. Ama evlenemez-evlenebilir, burada bir istisna söz konudu değil yani. Çünkü şunlar şunlar diye bir ayrım yapmıyor.
A. Bayındır: Bak şimdi şeyde Maide 5’de evlenemez ifadesi yok.
Yahya: Muhsin değilse evlenemez.
A. Bayındır: Ya kardeşim Maide 5’de evlenemez ifadesi yok. Maide 5’i bir daha şey yapalım bu mantıkla
Yahya: Bunlar helaldir demiyor mu? Muhsinsen sana helal, değilsen değil.
A. Bayındır: Değerli kardeşim bak. Maide 5’de evlenir evlenmez demiyor. Haramdır ifadesi geçmiyor. Diyor ki
Yahya: Bize kim helal;”Vel muhsanatu min ellezzine utul kitabe min kablikum”.
A. Bayındır: Mümin olan muhsanalar sizden önce kitap verilmiş olan kadınların muhsanaları.
Yahya: Müminlerden gayra muhsan olanlar helal mi?
A. Bayındır: Bir dakika. Bir dakika şimdi bak. Onu işte öbür ayetten net olarak anlıyoruz öbür ayetten tamam mı. Yani şimdi burada siz de namuslu olacaksınız. Şimdi bu ahlaki şart mı hukuki şart mı diye sorabilirsin sen. İki tür; bir ahlaki şart bir de hukuki şart var. Hukuki şart olduğu zaman evlenemezsin kardeşim sana haramdır dersin. Ama ahlaki şart olursa o başka bir şeydir. Şimdi bunun hukuki şart olduğunu biz öbür ayetten anlıyoruz. “Hurrimet zalike alel mu’minin” den anlıyoruz tamam mı. Dolayısıyla orada sadece müminlerle olan kısım hukuki şart olmuş oluyor. Ehli kitapla ilgili olan kısım hukuki şart olmuyor ahlaki şart oluyor
Yahya: O zaman ehli kitap zina etmiş olsada müslüman onunla evlenemiyor. Yine ters bir sonuç çıkıyor.
A. Bayındır: Kardeşim zina edenle zaten hurrimet alel mu’minin dedikten sonra bunun şeysi yok ki.
Yahya: O zaman kalkmamış oluyor işte hüküm.
A. Bayındır: Ya benim türkçem bozuk mu, bilmiyorum. Gerçekten siz öylemi anlıyorsunuz arkadaşlar. Sizde bunun gibi mi anlıyorsunuz? Sen de mi öyle anlıyorsun?
Katılımcı: Erkeğin muhsinliği kalkmış oluyor. Hurime alel mu’minin
A. Bayındır: Sen müminin müzekker olmasından mı hareket ediyorsun
AynıKatılımcı: Hocam burada muhsin
A. Bayındır: Kardeşim “hurrime zalike alel mu’minin” de mümin erkekler zina eden kadınla evlenemez ama mümin kadınlar zina eden erkeklerle evlenebilir mi diyeceksin?
AynıKatılımcı: Hayır, zina eden erkekler muminler ehli kitaptan muhsinatla evlenbilirler diye.
A. Bayındır: Zina eden müminler, haa tamam tamam işte ben onu söylüyorum. Ama şimdi Yahya öyle anlamıyor. Peki sen nasıl anladın Abdullah, sen de Yahya gibi mi anladın? Suat Hoca? Eğer öyle anlıyorsanız ben dili bilmiyorum diyeceğim, türkçeyi bilmiyorum diyeceğim. Türkçe bilmiyorum diyeceğim gerçekten.
Yahya: Dilde mi anlaşamıyoruz şu an? Dilde bir problem yok ki, ayeti nasıl anlayacağız mühim olan. Bu hafta olmaz, haftaya bir daha devam ederiz.
A. Bayındır: Tamam haftaya devam edelim etmeyelim demiyorum
Yahya: Ben anlaşılmıyorum demenize gerek yok. Biz anlıyoruz dediğinizi de uygun bulmuyoruz.
A. Bayındır:Kafamdakini anlatamıyorum mu diyorum.
Yahya: Anladığımı anlattım size doğru dediniz ben de ona katılmadığımı belirtiyorum sadece. Anlamışım ben doğru ama uygun görmedim ayete yani. Bir tarafta Allah olur diyecek bir tarafta olmaz diyecek, buna istisna denmiyor diyorum yani. Önceki hüküm o zaman kaldırılmış oluyor yani.
A. Bayındır: Şimdi zaten istisna o dur ya. Bir tarafta olur diyeceksin bir tarafta olmaz diyeceksin ki o istisna olmuş olsun. Başka neye istisna diyorsun ki?
Yahya: Çelişki olur yani o zaman.
Katılmcı: İstisna şeydir, daraltma
A. Bayındır: Tamam daraltıyorsun. Bak şimdi zaten daraltma kardeşim. Bak burada namuslu mümin kadınlar ve namuslu ehli kitap kadınlarından bahsetti mi? Ondan sonra onlarla evlenenlerin namuslu olmasını şart koştu mu? İster ehli kitapla olsun ister namuslu şeylerle. Şartı bu mu? Ondan sonra dedi ki bak “hurrime zalike” derken sadece namuslu müminlerle zina edenlerin evlenmesi haram kılınmıştır diye bir tahsis yapıyor. Öbüründe yine ahlaki şart olarak devam ediyor ama hukuki şart olarak tahsisi, burada iki tane husus var. İki taneden birini haram kıldı birisini müsade etti. İşte istisna o olur. İki hükümden birisini serbest eski hükmü ibga etti birisini yeni bir hüküm getirdi. İstisna odur zaten.
Katılımcı: O ahlaki şeydir derken burada tevil yaptı yaptınız, yorum yani.
A. Bayındır: Peki başka hangi kelimeyi kullanacaksın? Hangi kelimeyi kullanabilirsin ki? O ayeti kerimenin orada durmasının da bir anlamı var elbette. Ona bir anlam vermen lazım.
Katılımcı: Ayetin devamı bir şey anlam ifade eder mi? “Ve men yekfur bil imani fe kad habita”(MAİDE 5) aynı ayet içerisinde ahirete muteallık.
A. Bayındır: Tamam yani kim imanını örterse yani kafir olursa, zaten kafir imanı örtmek demektir. Bütün yaptıkları yok olur gider.
AynıKatılmcı: Bu ayet içerisindeki, 5.ayet içerisindeki konumu itibariyle son cümlenin imana yönelik
A. Bayındır: Şu olabilir ehli kitapla AllahTeala burada evlenmeyi helal kılmış ama mesla öbür tarafta hiç bir şekilde müşriklerle evlenmeyi uygun görmüyor. “Ulaike yed’une ilen nari, vallahu yed’u ilel cenneti vel magfireti bi iznih”(BAKARA 221) diyor. Dolayısıyla bu ehli kitapla evlenmenin tehlikesine burada işaret etmiş olabilir.
Şimdi bir de haftaya kadar düşünülmesi açısından şey yapayım. O zaman bu hafta bunu tamamlayamamış olacağız. Çünkü öbür ayete gelemedik. Siz gene çalışın. Neredeydi bu “Ve la tacel bil kur’ani”? Taha 114’mü? “Ve kezalike enzelnahu kur’anen arabiyyen: biz onu indirdik arapça bir kuran olarak”. “Ve sarrafna fihi minel vaidi leallehum yettekune ev yujdisu lehum zikra”(TAHA 113). Şimdi arapça bir kuran olarak indirdik. “Hu” nereye geliyor? Kitaba gidiyor değil mi? Mezkur olmasa bile zihindeki kitaba. O kitabı biz arapça kuran olarak indirdik. Arapça kuran. Kuran kelimesinin burada ilave bir katkısı var mı? Biz onu arapça olarak indirdik deseydi ne eksiğimiz olurdu?
Katılmcı: Okunuş olarak
A. Bayındır: Okuyuş neyi ifade ediyor? Arapça olarak dedi mi zaten arapça okunur. Arapça okunana arapça okunuş denir.
AynıKatılmcı: Özel isim olarak demek istedim
A. Bayındır: Özel isim demiyor ki “kuranen” diyor. Kuranen, elif-lam değil ki.
Yahya: Arapça olduktan sonra yazılışı da arapça okunuşu da arapça.
A. Bayındır: Okunşu da arapça. Ne ifadesi var, ne anlamı var? Bir bunu düşünün. Yani haftaya kadar düşünesiniz diye söylüyorum.
Katılmcı: (51:41-51:43 anlaşılmadı)
A. Bayındır: Neyse o başka bir şey. Ondan sonra diyor ki “ve sarrafna fihi minel vaidi leallehum yettekun”. Burada böyle döne döne bir takım uyarılar böyle korkutucu şeyler söyledik, belki çekinirler. “Ev yuhdisu lehum zikra: Yada Allah onlar için bir bilgi ortaya çıkarır böylece”(TAHA 113). “Fe tealallahu melikul hak ve la ta’cel bil kur’ani min kabli en yukda ileyke vahyuhu: sana vahyi tamamlanıncaya kadar bu kuranda acele etme”(TAHA 114) ne demek?
Yahya: Burada klasik şeyleri yazmış. Vahye muhatap olmanın heyecanı içinde daha vahiy bitmeden oradaki kısımları okumaya telaffuz etmeye çalışan peygamberimiz ikaz edilmekte, acele etmesine gerek olmadığı ifade edilmekte.
A. Bayındır: Tamamen öyle bir hayal. O bir hayal.
Serkan: Sizin söylediğiniz gibi ayetleri ayrı ayrı düşünmek. Sanki sırayla o önce inmiş, o önce inmiş öyle düşünmek.
A. Bayındır: Şimdi bak “ve la ta’cel bil kurani min kabli en yukde ileyhe vahyuhu”. Bizim elif-lam’lı kuran değil mi? Yukarıdaki kuran geçti elif-lamsiz. Buradaki kuran yukarıdaki kuran olmuş oluyor. “Bir kuran olarak indirdik”, o kuran olarak indirilende acele etme. Yukarıyla, ilk önce akla gelen yukatıyı kastediyor olması değil midir?
EnesHoca: Evet.
A. Bayındır: Hah. Peki bizim geleneksel manaya göre burada mana versek, kuranın vahyi bitmeden; yani peygamberimiz bekleyecek en son vahiy gelecek
EnesHoca: 20 sene sonra amel etmeye başlayacak
A. Bayındır: Ondan sonra kuranla amel etmeye başlayacak öyle mi? işte o zaman kuran kelimesinin anlamı çok önemli. Bak “karae” “cemea” manasınadır. “karye” insanları bir araya getirdiği için köy deniyor. İşte mesela “kuranel fecr”(İSRA 78) diyor. Fecir ışığının yoğunlaşmasını ifade ediyor. Şimdi kuran ayetlerin bir bütünlüğünü ifade ediyor, bütünlük. Yani şimdi okullarda kümeler falan deniyorya, küme. Anlam kümeleri. Anlam kümelerinin her birine AllahTeala burada kuran demiş oluyor. Kuranı kerimin tamamı da zaten bir anlam kümesi olduğu için tamamına da kuran demir. Mesela Türkiye’nin tamamına arapçada karye denir mi? Ehlül karye. Peki ama “ehlekna min karyetin” derken mesela Türkiye, mesela AllahTeala Nuh tufanında koskoca dünyayı helak etti de bir karyenin helakı gibi ifade edilmiyor mu?
Katılmcı: Bitişik olması
A. Bayındır: Bitişik olması var mı?
AynıKatılımcı: O zaman böyle, Nuh(as) zamanında böyle
A. Bayındır: Neyse bunuda haftaya kadar düşünün, haftaya kadar düşünün. Benim aklıma gelenler. Şimdi benim zihnimd yanlış olabilir ama benim zihnimde olan şu: Türkiye karye’ye denir. Çünkü insanların oturduğu bir kara parçasıdır. İstanbul’da karyedir. Eminönü’de karyedir, Süleymaniye’de karyedir, Süleymaniye Vakfı’da karyedir. Çünkü insanların toplaştığı yerlerdir. İşte kuran da o karae kelimesi aynı kökten gelen bir şeydir. O zaman bu müteşabih, mesani falan kelimeleri var ya bütün bunların birleştirdiği anlam kümelerine demek ki Allah kuran diyor.
Katılımcı: Burada “el kuran” olarak geçiyor “bil kuran”.
A. Bayındır: Yukarıda “kuranen” diyor ya. Bir önceki ayette kuranen diyor ya. Bu “el kuran onu gösteriyor tamam mı? Orada nekireli ya. Şimdi buradan dolayısıyla bak bu ayete bakın. Diyor ki; “Ve la tacel bil kuran” yani bununla hüküm vermekte acele etme, “min kabli en yukda ileyke vahyu: vahiy tamamlanıncaya kadar”.
Katılmcı: Bu konu hakkında
A. Bayındır: O zaman o konuyla ilgili ayetler insin sonra hüküm ver. O zaman ne demek? O zaman öyleyse bu önce sonra ayrımı olur mu burada.
AynıKatılmcı: Bazı konularda hüküm nasıl beklenecek?
A. Bayındır: Bekliyor Peygamberimiz bir çok konuda. bir çok konuda bekliyor.
Katılımcı: O Bedirdeki savaşta yanlış kararlar mevcut kurana göre
A. Bayındır: Yok o da vardı, o başka bir olay. Orada bir yanlış hüküm vermişti. O ayet inmişti orada.
AynıKatılımcı: Yani o konuyla ilgili hüküm inmişti o zaman.
A. Bayındır: İnmişti. O ayet inmişti. “Ve kul rabbi zidni ilma: ya Rabbim bilgimi arttır”(TAHA 114). Çünkü eksiklik var. Dua et C.Hakka o eksik bilgiler de gelsin hepsi birleşsin ondan sonra sen hükümünü ver.
Katılımcı: İçki ayetinin tedrici olarak inmesinin sebebi olabilir mi? İçki ayeti. İlk önce yasaklama sınırlı şekildeydi.
A. Bayındır: İşte bu ben bazılarını duydum nesihe içki ayetini delil gösteriyorlarmış, bu asla kabul edilebilecek bir şey değildir. İçki ayetlerinde nesih söz konusu değildir. Bu ayetin tamamı da geçerlidir. Şu an bugün için o ayetlerdeki hükümlerin tamamı geçerlidir. Mesela diyor ki; işte “meysir kul fihima ismun kebirun ve menafiu lin nasi: ikisinde de büyük günah ve insanlara menfaat vardır”(BAKARA 219). Şimdi içkide kumarda insanlara menfaat yok mu? Bugün içki büyük bir ekonomik faaliyet edğil mi? Bir çok insan ondan geçinmiyor mu? Ondan sonra kumar da öyle. Büyük bir ekonomik faaliyet değil mi? Bir çok insan ondan geçinmiyor mu? Ama ne diyor AllahTeala; “ve ismihuma ekberu min nef’ihima: ikisinin de günahı faydasından”(BAKARA 219) bunu da bütün insanlık biliyor.
Katılımcı: Namaza yaklaşmayın diyor, içki haram içmiş diyelim orada duracaksın
A. Bayındır: “La takrabus salate ve entum sukera”(NiSA 43) bugün geçerli değil mi? Ondan sonra diyor ki mesela
AynıKatılmcı: Sadece namaza yaklaşmam ben içerim diyemez
A. Bayındır: O başka, o ayrı. Ondan sonra mesela diyor ki “samaratin nahili vel a’nabi tettehızune rızkan hasena”(NAHL 67). İşte hurma ve üzüm ürünlerinden hem güzel rızık hem içki üretirsiniz. Bugün de yapılmıyor mu? Burada nesih falan yok. Bu nesih değil.
Enes Hoca: Toplumdaki olan vakıayı anlatıyor.
A. Bayındır: Durumu anlatıyor. Bugün de aynen geçerli. Bugün de aynen geçerli olan bir şeydir. Ondan sonra bir de bir çok anlam açısından son derece mühim ayetler bunlar. Ha ondan sonra ne diyor “innemel hamru vel meysiru vel ensabu vel ezlamu min ameliş şeytani fectenibuhu”(MAİDE 90) siz ondan uzak kalın diyor, yaklaşmayın, elinizi sürmeyin, dokunmayın.
Katılımcı: Ama ondan önce içilir, bu ayet inmeden önce
A. Bayındır: Fectenibuhu gelinceye kadar içiliyordu da, ama önceki ayetlerde içebilirsiniz diye bir ifade zaten yok.
AynıKatılımcı: Ama zararını anlatıyordu.
A. Bayındır: O ayetle ilgili hükümler bugün de yürürlükte, onu demek istiyorum. Ama mesela zina konusunda diyor ki; “vel lati ye’tinel fahişete min nisaukum festeşhidu aleyhinne erbaaten min kum: kadınlarınızdan zina yapıp gelenler. Onlara karşı dört şahit getirin” diyor. “Fe in şehidu fe emsikuhunne fil buyuti: şahitlik ederlerse evlerde tutun”, “Hatta yeteveffanunnel mevt: ölünceye kadar”(NİSA 15). Böyle bir hüküm var mı bugün? İşte mensuh bu. O ayet bugün geçerli değil. O ayetin o hükmü. Ama dört şahit hükmü gene geçerli. Fakat evlerde tutun geçerli değil zaten onu ayetten anlıyorsun. “Ev yec’alallahu lehunne sebila”(NİSA 15) diyor. Çünkü Allah o sebili kurmuş. Artık o kısım geçersiz, mensuh o. Ama öbüründe haram kılınmış da tedrici olarak zihnen hazırlanması, o doğru. Tamam. Ama bu nesih değil.
Katılmcı: Hocam bazen ayet nesh edilmişse neden Allah olayı tekrar anlatıyor ayette. Zaten yok böyle bir hüküm.
Yahya: Mensuh ayetler niye var?
A. Bayındır: Kuranı kerimde herşeyin örneğini verdik demiyor mu AllahTeala?
AynıKatılımcı: Örneklerden günümüze bir ibret var
A. Bayındır: Tabi, sen bu ayetler olmazsa kurandan nesihi nasıl anlayacaksın? İşte bak kuranı kerimde bunu Allah neshin örneğini böyle koyarak bir sürü gereksiz yere şu ayet mensuhtur bu ayet mensuhtur diyenlerin de önünü kapatmış oluyor kendi kafalarına göre. Nesih budur diyerek tamam mı? Ve nesihde AllahTeala iki tane şey koyuyor. Bir ayeti bir ayetle nesh edersek ya mislini ya hayırlısını getiririz. Misliyle nesih kuranı kerimdeki hükümler önceki kitaplarda da var. Dolayısıyla kuranı kerim bütün kitapları nesh etmiştir, misliyle nesh etmiştir. Bir de “hayrun min ha”sıyla. İşte bu nesh ettiği ayetteki müebbet hapis mi yoksa 100 değnek mi? Hangisi daha hayırlı?
Katılmcı: 100 değnek.