ABDULAZİZ BAYINDIR: Değerli izleyicilerimiz bugünkü dersimizi ‘Müslümanlığımızı gözden geçirme ihtiyacı’ diye başlıklandırdık. Gerçekten islam aleminde son derece üzüzcü hadiseler meydana geliyor. Şu anda biliyorsunuz Suriye’de olan olayları. Hergün her müslümanı ciddi manada üzen gelişmeler var. Fakat mesela El Bab’da olan bizim askerimiz “bunlar anarşisttir” diye bunlarla savaşıyor. Onlar da bizim askerimize savaşırken “bunlar kafirdir” diyerek savaşıyorlar. Ve “hilafet devletine karşı çıkıyorlar” diyorlar. Kendi adlarına hilafet devleti ilan etmişler. Bizde Deaş diye ifade ediyorlar ama bu Deaş neyin küçültmesi ben bir türlü anlayamadım. Ya İşid dersiniz yada Daiş dersiniz. Daiş; deule islamiye irakiyye şamiyye; Irak-Şam İslam Devleti diye. Yada bizimkilerin İşid diye gene Irak-Şam İslam Devleti diye tercüme edilen İşid. I denmesinin sebebi Irak’tan kaynaklanıyor. Diğer guruplar da aynı. Bakıyorsunuz ki Şia islam aleminin her tarafına hakim olmaya çalışıyor. Öbür taraftan İhvanı Müslimin gayret gösteriyor falan. Yani tamamen müslümanlar birbirleri ile savaşıyor birbirlerini öldürüyorlar. Öbür tarafta da İsrail kaynakları diyor ki; “işte Allah bize çok büyük yardım yapıyor. C. Hakkın çok büyük bir ikramı bize”. Bunu açıkça söylüyorlar. “İşte bakın düşmanlarımız birbirlerini öldürüyor” diye. Tabi çok büyük bir proje var. Ve bugünlerde Türkiye’nin Rusya ile yaklaşmasını bazıları hoş karşılamıyor. Çünkü Rusya’nın eski Rusya olduğunu düşünüyor insanlar. Yani Sovyetler dönemimdeki kominizmin hakim olduğu Rusya olduğunu düşünüyorlar. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması bizim kamouyumuzda pek hoş karşılanmaz iken batılılar tarafından ve diğer guruplar tarafından fena halde rahatsızlık konusu oluyor. Rusya ile çok yakın ilişkileri vardır. Oranın en değerli dergilerinde yer alan yazılarımız vardır. En tepe dergilerinde. Süleymaniye Vakfı’nın görüşlerinin yayınlanması için çıkardıkları dergi vardır. Süleymaniye Vakfı ile Rusya’nın 3 numaralı üniversitesinin yapmış olduğu protokol vardır 2010 yılında. O protokol son derece önemli bir protokoldur. 2007 yılında protokolün ön maddeleri üzerinde şey yapılmıştı. Maddelerin tamamını ruslar hazırlamıştır biz değil. Bizim herhangi bir teklifimiz olmamıştır. Ve 2010 yılında Rusya’nın en önemli ilim ve fikir adamlarından en tepe adamlarından Yefimov vakfımızı ziyaret etmiş 3 gün kadar kalmış ve bugün olan olayların tamamını özetleyen bir yazı o zaman bize getirmiştir. Bugün o bakımdan her birisini harmanlayarak bir noktaya gelmek istiyoruz. Şu anda Ortadoğu’da olan olaylar çok uzun yılların planlanması ile hazırlanmış olaylardır. Avrupa’da yaşayanlar gayet iyi bilir bugün İşid’e temel teşkil eden Selefiler’in Avrupa’da nasıl destrklendiklerini gayet iyi bilirsiniz. Siz çok görmüşsünüzdür orada. Ben de gördüm. Bunu dünyanın bir çok yerinde ciddi anlamda desteklendiğini biliyoruz. Tek hedef islamı ortadan kaldırmak. İslamı değil, aslında Kur’an’ı ortadan kaldırmak. Çünkü yahudiler çok iyi biliyor ki Kur’an a inanmak zorundalar. Müslüman olmak zorundalar. Dünyaya hakim olmanın yolu Kur’an’a uymaktan geçiyor ama Kur’an a uymak hesaplarına gelmiyor. Bunu gayet iyi bildikleri halde. Hıristiyanlar da bunu gayet iyi biliyor. Size burada defalarca anlatmıştık. Herbirisinin en tepe adamları ile görüşmelerimiz olmuştur. Allah’a çok şükürler olsun bizim bu vakfımızın yurt dışı ilişkilerini anlatmaya kalksak herhalde çok sayıda ders yapmamız gerekir. Kesin olarak islam aleminde herhangi bir ilmi kuruluşta asla olmayan şeyler bizde var çok şükürler olsun. Burada son olaylara temas ederek başlayalım. Türkiye’de herkesi üzen bir olay var. 2 askerimizi esir aldılar. Me yapmışlardı esir aldıklarını? Yakarak öldürmüşlerdi değil mi?
VEDAT YILMAZ: Yakarak öldürdüler ve orada bir açıklama da yaptılar. Türkiye’nin artık cihad alanı ilan edildiği ve Türkiye’deki muvahhidlere Türkiye’de bulabildikleri her yolla eylemler yapmalarına dair çağrıda bulundular. Hani elinize bir bıçak geçiyorsa bile onunla bile eylem yapın şeklinde buradaki muntasiplerine cihad çağrısında bulundular ve bütün Türkiye’yi ve Türkiye halkını açıkça mürted ilan ettiler. Yakılma olayında Türkiye’nin kafir olan devletlerle ittifakına vurguda bulunup, kafirlerle ittifak ediyorlar, tağutluk yapıyorlar dolayısıyla burada muvahhidlere karşı, müslümanlara karşı, hilafete karşı, islam devletine karşı savaş açıyorlar, islam devletinin mensuplarını öldürüyorlar vs. diyerek Türkiye’nin artık net bir şekilde islam devletiyle savaş halinde olduğu, Türkiye topraklarında cihad alanı ilan edildiğini söyledikten sonra da orada bizim askerlerimizi önce tanıtıp kim olduklarını orada yakma eylemi yaptılar.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Yaktılar öldürdüler. Bunu nasıl savundular?
VEDAT YILMAZ: Bunun savunması için belli delilleri var. Örneğin İbnul Hacer’in Feth-ul Bâri’de şöyle ifadeler geçiyor: bir kişinin yakarak öldürülmesinin sahabenin uygulamasıyla delilli olduğu yani sabit olduğu, Resulullah’ın da Uranyin kabilesinden bazı insanların da gözlerini kızgın demir ile yakarak öldürdüğü, Hz.Ebu Bekir’in isyancıların bir kısmını sahabelerin önünde yakarak öldürttüğü, Halid Bin Velid’in mürtedlerden bazılarını yaktırmış olduğu, Medineli alimlerin çoğunun düşman kimselerin evlerini içindekilerle yakmalarını caiz gördüğü şeklinde bir takım deliller olduğunu söylüyorlar. Bunlar Feth-ul Bâri’de geçiyor. Yine İmam Nevevi’nin Sahih-i Müslim şerhinden bazı şeyler var. İmam Nevevi diyor ki; “bizim şeriatımızda canlı birini yakmak caiz değildir. Ancak kim bir insanı yakarak öldürürse o kişinin cezası aynı şekilde yakılarak öldürülmektir” diyor İmam Nevevi. Yine Muasır yani Selefi alimlerden Şeyh Usymin şu ayetş delil getiriyor yakarak öldürmeye. Bakara suresi 194.ayette “.. fe menı’teda aleyküm fa’tedu aleyhi bi misli ma’teda aleyküm” size karşı bir saldırıda buluna kişiye aynı şekilde siz de karşılık verin ayetini delil göstererek. İşid de zaten öyle söylüyor. “Bunlar uçaklarıyla, tanklarıyla bize bomba atıyorlar. Bizim buradaki askerlerimiz yanarak ölüyorlar. Demek ki aynı şekilde bizim de onları cezalandırmamız gerekiyor”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu ayetten başlayalım. Ali İmran suresinin 78.ayeti ehli kitapla ilgili olarak geçiyor. Biz bu ayetleri sanki yahudiler-hıristiyanları ayıplamak için C.Hakk bize bildirmiş gibi düşünüyoruz. Öyle değil yani. Aynı şey müslümanlarda var. Burada diyor ki Allah;ALİ İMRAN, 78.. Ayet: Ve inne minhüm le ferıtkay yelvune elsinetehüm bil kitabi: onlardan bir gurup vardır ki dillerine kitabı dolarlar”. Bir ayet okurlar işte az önce olduğu gibi. “li tahsebuhü minel kitabi: onjn getirdiği hükmün kitaptan olduğunu zannedesiniz diye”. Zannedersiniz ki bu, kitabın emridir. “ve ma hüve minel kitab: ama aslında kitabın emri değildir”, “ve yekulune hüve min ındillahi ve ma hüve min ındillah: Allah böyle diyor derler ama Allah öyle dememiştir”. Allah katındandır derler ama değil. “ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun: bile bile Allah’a karşı yalan söylerler”. Bahsettiği kitapların en eskilerinden bir tanesi şudur; Ahkamul Kur’an Bil Cassas. Bu zat 370’de vefat etmiş hicri. Yani 10 asıra yakın bir zaman önce esirlere karşı yapılması gereken işlemleri Allah Kur’an da açıkça ifade ediyor. Muhammed suresinin 4.ayetinde. Bu konuda bizim sitede kölelik ve cariyelik başlığı altında bir makale var. Oradan ayrıntılı bilgi görmek isteyenler bakabilirler. Diyeneti’in mealinden okuyalım. Burada Muhammed suresinin 4.ayeti. Sizler de yanınızda bulunan mealleri açıp okuyabilirsiniz.Mealden okuyorum. “Kendine göre mana veriyor” gerçi bunu şimdiye kadar kimse diyemiyor da diyenler çıkabilir diye. “Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarıno vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın esir alın. Artık bundan sonra esirleri ya karşılıksız yada fidye karşılığı salıverin”. Esirlere karşı yapılması gereken neymiş? Karşılıklı yani ya fidye alacaksınız yada karşılıksız hiç bir şey almadan salıvereceksiniz. Resulullah’ın bütün esirlere yaptığı odur. Büyük çoğunluğunu karşılıksız serbest bırakmıştır. Bedir esirlerinin bazılarından fidye almıştır o kadar. Başka yok. Ama çok büyük bir çoğunluğunu karşılıksız serbest bırakmıştır. Peki şimdi arkadaşlar bakın şu kitap Ahkamul Kur’an Ne demek? Manası ne? Kur’an Hükümleri demektir. Yani Kur’an. Başkası değil. Bunun 3.cildi Muhammed suresi. Az önce okuduğum surenin 4.ayetinin tefsirini yapıyor. Belki izleyicilerimiz arasında stüdyomuzda bulunan değerli misafirlerimiz arasında arapça bilenler vardır diye arapçasını okuyacağım. “Fe imma badu mennen fe imma fidaen” kısmını alıyor ayetten. Yani bundan sonra esirlere yapılacak iki şey vardır: ya karşılıklı serbest bırakırsınız fidye alarak yada fidye almadan serbest bırakırsınız. Zaten birinci seçenek olarak “men” diyor Allah; karşılıksız. İkincisi fidye alarak serbest bırakırsınız. Ama mutlaka serbest bırakacaksınız. Bunu okuyan kişi: ben şimdi öğrencilik yıllarımı hatırlıyorum. Öğrenci iken en çok okuduğum kitaplardan birisi bu idi. Niye bunu çok okuyordum? Çünkü ayetler vardı. Ayetlere göre şey yapıyor ve bunun yanlış yapacağını hiç düşünemiyordum. Ahkam ayetleri ile ilgili de bir tez yapmıştım talabelikte. O tez doktora öğrencilerine bir kaç yıl okuttum fakat tabi Kur’an ın metodunu görünce kenara bıraktım. Şimdi burada ayeti nasıl açıklamış. Diyor ki “dillerine ayeti dolarlar”(ALİ İMRAN 78). “Fe imma badu mennen fe imma fidaen”(MUHAMMED 4) ayetini almış mı? Arkasından ne yapıyorlar? Dinleyen, Kur’an dan söylediğini zannediyor benim talebelikte düşündüğüm gibi yani. Bir de önceden şartlandırılıyorsunuz başka bir şey aklınıza gelmiyor. Diyor ki burada: “fe ceallahu nebiyye vel mu’minine fil usara bil hiyar: Allah bu nebiyi MuhammedSav’i, müminleri esirler konusunda serbest bıraktı. Buraya kadar bir şey yok değil mi? Kaç seçenek var? 2. Bak ne diyor burada şimdi; “inşau kateluhum; isterlerse öldürürler”. Bu kimin sözü buna göre? Allah serbest bıraktı dediğine göre öldürürler sözü kime ait olmalı? Allah’a ait olmalı değil mi? Var mı? Görüyor musunuz Allah’a yapılan iftirayı? “Ve inşau istabetihum: isterlerse onları köle ve cariye yaparlar”. İkinci seçenek bak görüyor musunuz? İkinci seçenek köle ve cariye yapmak. Var mı? Ondan sonra “ve inşau faiduhum; isterlerse onlardan fidye alırlar”. Hani karşılıksız serbest bırakma? Şimdi görüyor musunuz bakın Allah’a mâl ettiler değil mi bunu? Şimdi şu ayeti okuyalım tekrar. Bu sadece ehki kitapla mı ilgilimiymiş? ALİ İMRAN, 78.. Ayet: Ve inne minhüm le ferıtkay: onlardan bir gurıp vardır”, “yelvune elsinetehüm bil kitabi: kitaptan bir ayeti dillerine dolarlar”, “li tahsebuhü minel kitabi: söylediğini Allah’ın kitabından hesab edesiniz diye”, “ve ma hüve minel kitab: ama kitaptan değilidir”, “ve yekulune hüve min ındillahi; o, Allah’tandır derler”. Bak dedi mi burada Allah’tan olduğunu? Bak diyor ki; “fe ceallahu nebiyye: Allah kıldı”. Özne Allah. “En nebiyye: bu nebi”, “ve mumimine; ve müslümanları”, “fil usara bil hıyar; esirler konusunda mujayyer kıldı”. “İnşae kateluhum: isterlerse öldürürler”. Öldürebilirsiniz diyen kim oluyor? Allah oluyor değil mi? Bak ne diyor burada; “ve yekulune alellahu keziba: Allah adına yalan söylerler”. Söylediler mi? Nasıl? “ya’lemum: bile bile”. Bu adamın bunu bilmemesi mümkün mü? Bunu yazan kişinin? Münkün mü? İsterseniz bir de çağdaş örnek verelim. Ömer Nasuhi Bilmen’den örnek vereceğim bir de.
VEDAT YILMAZ: İşid kendi yayım organlarında bir delil daha getiriyor. O da “hatta yuzhine fil ard” ifadesini gösteriyorlar ve diyorlar ki; “hilafet henüz yeryüzüne hakim olmadığı için bizim esir barındorma gibi bir şeyimiz yok, esirleri öldürürüz” diyorlar. Oradaki “el ard”a yeryüzü ifadesi veriyorlar.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Kelimenin anlamını değiştirerek. Halbuki bulunduğunuz savaş meydanıdır.
VEDAT YILMAZ: Burada Hocam Diyanet İşleri Başkanlığı..
ABDULAZİZ BAYINDIR: Evet Diyanet meali de aynısını veriyor.
VEDAT YILMAZ: Okuyayım Hocam isterseniz. Enfal 67 ayet; “yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe hiç bir peygambere esir almak yakışmaz”.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Tüm yeryüzüne hakim olup da düşmanı sindiren bir tek nebi var mı? Ya bunların gerçekten arapçayı bilmemeleri mümkün değil. “Fil ard” o yerdedir. Bu ikinci ayeti de koyduğun zaman savaşın yapıldığı yerdir. Şimdi bakın Allah’ın ayetidir diye söylüyor. Bu sabah baktım, esirlerin cinselliğinden yararlanılması ile alakalı bir ayetin anlamını ciddi manada saptırarak onların cinselliğinden yararlanılacağına fetva veriyorlar. O da Müminun suresinin “vellezinehum furucuhum hafizun ala ezvacihim” ayeti bağlamından tamamen koparılarak. Biz burda onunla ilgili ders yapmıştık ve yine bizim Süleymaniye Vakfı sitesinde oradaki cariyelerle ilgili yazıyı okuyanlar görür. O konuya girmek istemiyorum.
Ömer Nasuhi Bilmen’in meali, bu da Ömer Nasuhi Bilmen’in Hukuki İslamiyye Ve Islahat-ı Fıkhiyye Kamusu ki bu, İslam aleminde bu sahada bir numaradır. Çünkü Osmanlı’da büyük bir ekibin yıllarca çalışmasının ürünüdür. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunu olmak üzere hazırlanmıştır ve okuduğunuz zaman madde maddedir. Ama ne zaman ki şeyi kabul etmek zorunda kalmıştır Türkiye 1926’da İsviçre medeni kanununu. Millet zannediyor ki herkes oyunla eğlence ile şey yaptı. O zaman adalet bakanı Mahmud Esad Bozkurt’un Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu konuşmada bu heyer lağv edilmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen bu kitabı yayınladı. Burada yok, ilk baskısı bizim fakültede var. İlk baskısını İstanbul Üniversitesi yayınlamıştır. Hüsnü Mevdetoğlu’nun takim yazısı vardır. Çok önemli çok ciddi bir çalışmadır. Gerçekten bu kalitede çalışmayı arapçada bulamazsınız. Çünkü çok büyük bir ekibin yıllarca yaptığı bir çalışma. Evet oku bakalım ne diyor.
VEDAT YILMAZ: Muhammed suresi 4.ayet: “İmdi! Kafire olanlar ile muharebede karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz. Nihayet onların kanlarını ziyadesi ile döktüğünüz vakit artık bulağıyı sıkıca bağlayın. Sonra da onları ya meccanen azad edersiniz veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak burada diyor ki; “esirler hakkında yapılacak muameleler”. 3.cildin 491.paragrafı. Madde madde dedik ya bunlar. Birer kanun maddesi gibi hazırlanmışlar. 491: “harb neticesinde kahren elde edilen esirler hakkında veliyyul evvel muhayyerdir”.Alına esirler hakkında yetkili makam muhayyerdir. Bu da öyle dedi değil mi? Serbesttir yani. Seçim hakkı vardır. Ne yaparmış? “Müslümanların menfaatlerini gözeterek dilerse esirlerin mukatil takımını katledip maddeyi fesadı bil külliye ortadan kaldırır”. Esirlerin savaşan bölümünü öldürür ve fesadı ortadan kaldırır. Var mı kendi yaptığı mealde? Yok. Ondan sonra “dilerse bunların şerlerini def için istirkakları ile yani köle ve cariyeleriyle iftirka eder”. Var mı? Ondan sonra diyor ki; “isterse zimmi olarak müslümanların ahd ve emanında kalmak üzerine hepsine hürrüyet verir”. Zımmi çünkü sürekli baş vergisi ödeyecek. Cizye. Cizyenin de olmadığına dair burada ders yapmıştık. O da insanların münafıklaşmasına yani gayrı müslimlerin münafıklaşmasına sebep oluyor. Ve burada diyor ki; “arap müşriklerin erkekleri bundan müstesnadır. Onların istirkakı ile zimmete kabulu caiz değildir”. Arap müşrikleri ne hürriyete kavuşturulabilir ne de köle cariye yapılır. Peki. “Onlar islamiyeti kabul etmekle katl arasında muhayyer bırakılırlar”. Çünkü Resulullah’ın aldığı esirlerin tamamı arap değilmiydi? Onlardan herhangi birisini köle ve cariye yapmadıklarını bildikleri için o caiz değildir. Diğerlerine fetva veriyorlar. Onlar ya müslüman olacak yada öldürülecek. Peki Resulullah’ın böyle öldürdüğü bir kişi var mı? Yaparlar: Beni Kureyza yahudileri için yahudi iftirasını sanki Resulullah yapmış olduğu fiil olarak göstererek kitaplara koymuşlardır bunu. Böyle bir şey olması Kur’an açısından imkansızdır, bu konuda ders yapmıştık. İsteyenler Kur’an dersi.com ya da Kur’an dersi Youtube sitesinden onları izleyebilirler. Bakın yine Ömer Nasuhi Bilmen burada dedi; “karşılıklı yada karşılıksız serbest bırakılır” dedi. Bu kitapta da Allah’ın emrettiğinin bir tanesi söylendi: fidye alınabilir. O da üçüncü sırada. Diğeri söylenmedi. Bakın şimdi burada ne diyor Ömer Nasuhi Nilmen; “esirler hakkında men” ayette “men” kelimesi “karşılıksız” yani “meccanen salıverilmeleri konusunda caiz midir değil midir ihtilaf edilmiştir”. Allah emrediyor bunlar ihtilaf ediyor görüyor musunuz? “Hanefi mezhebine göre men caiz değildir”. Buyur. Allah’ın emrettiği caiz değildir. Emretmediği birinci sırada yapılır. Öldürülür. Emretmediği köle cariye yapılır. Peki ondan sonra ikincsi ne? Ayetin ikinci bölümü fidye almak. Diyor ki; “esirleri para mukabili azad etmek konusunda” para mukabiki demedi az önce zimmete kabul edeceksin sürekli ondan vergi alacaksın. “Para mukabilinde azad etmek hususunda Hanefi fukahasının muhtelif görüşleri vardır. Meşhur olana nazaran bu caiz değildir”. Buyur. Allah’ın emrettiği iki şey de ne oldu? Caiz olmadı. Peki hangi din bu? Kimin dini bu? Şimdi bu İşid’e karşı çıkmak güzel! Efendim adam orada hilafet devleti kurdu. Doğru. Ezidi esirlerini aldı köle cariye yaptı sattı. Doğru. Peki kardeşim bu onun görüşü mü sadece? Bu görüşte olmayan kendine islam diyen bir tane alim çıkarın gösterin bana bakalım. Bir tane gösterin Allah rızası için. İkincisini sormuyorum ben size. Öyle son zamanlarda çıkıp da politik fetva veren hocaları kastetmiyorum. Ne oluyor, bu ne biçim islam? İşte bunu farkeden, müslümanlarım bu durumda olduğunu farkeden yahudi ve hıristiyanlar bil hassa yahudiler: şu anki organizasyon yahudi organizasyonudur. İşte arkadan İsrailliler kıs kıs gülüyor “Allah bize çok büyük yardım ediyor” diye beyanatlar veriyorlar. İşte 2010 yılında Yefimov buraya geldiği zaman ki o zaman şeyin rektörüydü; Ziraat Ve Okonomi Üniversitesi’nde Senpetersburg’da. O zaman burada konuşmalar yaptık. Bu şahıs Rusya’da sıradan bir şahıs değil. Son derece önemli bir düşünürdür. Ve bunu orada yaşayanlar bilir. Bize getirdiği şeyin özetini hem Rüstem Bey’den ki o zaman bunun tercümesini Rüstem Bey yapmıştı. Eksik kalan yerleri de Aydın’dan dinleyeceğiz.
AYDIN MÜLAYİM: Esir konusunda bir şey aklıma geldi. Tevratı okurken orada bazı ayetlerde şöyle geçiyor faiz bağlamında: “siz kendi kardeşlerinize (yani yahudi olanlara) faizsiz borç verin ancak yahudi olmayanlara faizli borç verin. Ve onlar size köle olacak ve size çalışacak”. Şimdi bu durumda bakıyorsunuz ki her halde bizim islam uleması bu kölelik şeyini yahudilerden alarak kullanmış. Yani şöyle: araplar köle yapılamaz savaşta demiştiniz ya şimdi. Araplar köle yapılamaz ancak arap olmayanlar yaptırılır. Yahudi köle yapılamaz yahudi olmayanlar köle yapılır.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Az önce bir şey eksik kaldı. Sen onu hatırlattın. Şurada ve diğer bütün kitaplara baktım arkadaşlar. Bütün mezheplere baktım. Esirlerin cinselliğinden nikahsız yararlanmayı haram kılan Nur suresinin 33.ayetini hiç birisi almamış.32-33 birlikte değerlendirilmesi lazım, parçalamışlar. 33.ayete zaten öyle bir anlam vermişler ki bunu yeryüzünde hiç bir insanın kabul etmesi mümkün değil. Yani tamamen işin yolundan çıkmış öyle yapmışlar. Şurada da 32’yi alıyor, kendi arzusuna göre anlamlandırıyor, 33.ayetin de kendi hesabına gelmeyen kısmını almıyor yani cariyelerle nikahsız ilişkiyi asla kabul etmeyen ve nikahta bir esir kadınla nikah ile hür kadın şartları arasında hiç bir değişiklik yok. Aynı. Aynı şartlarda. O esir kadın istemezse nikah diye bir şey yok. Gerçi kendine islam diyrn mezhepler kadın konusunda Allah’ın kadın konusunda vermiş olduğu hakların tamamını çiğnemişler. Ona da dün özellikle baktım: kadını dövme ile ilgili yazıyı bitiriyoruz. İnşallah bu ayki Kitap Ve Hikmet dergisinde yayınlanacak. Bu vesile ile baktım ki C.Hakk kadına çok özel bir yer vermiş. Bunlar da onu tamamen elinden almış, yapabilecekleri her şeyi yapmış onların aleyhine. Tabi bakayım bir tane mezhep var mı bunu doğru şey yapan. Şii, sünni, zeydi, ibâdi. Bizim burada pek bilimez, en eski mezheptir İbadiler haricileri temsilen. Belki onlarda vardır, hiç bir tanesinde yok. Yanlışta ittifak: bu imkansız! Ben şimdi size sorsam; iki kere iki kaç eder? Hepiniz ne dersiniz; 4. İttifak edilir. Bunu herkes bilir. Peki kaç etmez dersem hepiniz aynı şeyi söyler misiniz? Yanlışta ittifak olmaz. Ancak birisi size derse ki; Abdulaziz Hoca iki kere iki kaç etmez dediği zaman 5 deyin” diye sizi şartlandırırsa dersiniz değil mi? Bakıyorsunuz ki bu mezheplerin hepsi yanlışta ittifak etmişler. O zaman belli bir nokta tarafından yazdırılmış. Bu ne zaman nerede olmuş? Hıristiyanların konsillerine benzer bir şey olmuş ama nerde? İnşallah C. Hakk onu da öğrenmeyi nasib eder. Dolayısıyla Yefimov’un tesbitlerimi bi şey yapalım.
AYDIN MÜLAYİM: Hocam ben ilk önce Yefimov’un asıl makalesinin ismini okuyayım ve rusça sitesinde bunun yayınlanmış. Türkçe sitesini bilmiyorum. Bu şahsın yazdığı makale tercüme edilmiş ve onun özetini kosaca sizlere takdim edeyim. Kur’an’i yani vahyi İslam’ın kaldırılmasının projesi babaları taradından oluşturulan uzun zamanlı strateji.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Yahudi babaları tarafından Kur’an İslam’ını kaldırma stratejisi.
AYDIN MÜLAYİM; Bu strateji neye bağlıdır ve niçin? İlk önce bunun birinci maksadı Kur’an ı yok etmek. Neden? Şöyle bir durum vardı: yahudi peygamberleri ve yahudi kitaplar, yahudi toplumu, hristiyan toplumu diye yoktur. İsaAs da yahudi bir peygamberdir ve incil de yahudilere gelmiş bir kitaptır. Hıristiyanlık diye bir din yoktur. Onun için eğer bugünkü duruma bakarsak hıristiyanlar daha çok müslümanlara yaklaşmayı istiyor. Neden? Çünkü bir dayanağı yok. O kitap da yahudilerindir aslında.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kitabı mukaddes diye incil ile tevratı birleştirirler biliyorsunuz.
AYDIN MÜLAYİM; Bu açıdan Yahudiler bu tarafta Müslümanlar öbür tarafta, Hristiyan dünyası da ortada kalmış vaziyette. Bu proje şuna bağlı: Kur’an ı kaldırma. Kur’an a göre doğru İslam’ı kaldırmak. Bu birinci aşamadır ki yahudiler bunu kaldırırsa bütün hakimiyeti onların olur dünya yüzünde. O hakimiyet ikiye bölünüyor. Birincisi Kur’an da geçen üstünlük kavramını onlar tabi ki kendileri açısından çok daha değişik versiyonlarda geliştirmiştir ve dünya üzerine üstün bir halk olarak kendilerini yaymaları. Ancak biz biliyoruz ki Kur’an bu üstünlüğü reddediyor. Hangi ayetle? Hucurat suresinin 13.ayetiyle.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Onu da Yefimov söylüyor Hucurat 13.ayet diye.
AYDIN MÜLAYİM: Daha sonra Yahudiler faizcilik sistemi ile dünya üzerine hakimiyet kurarak bütün insanları köleleştirerek ve onlarda olan zenginlikleri kendilerine çekmeleri. Allah bu faizciliği Bakara suresinin 275.ayeti ile bir şeytanlık muamelesi olarak algılıyor.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Sen şimdi Yefimov’un görüşlerini söyle.
AYDIN MÜLAYİM: Bu ilk görüş. Batı babaların islam probleminin çözülmesi için hazırladıkları senaryo şudur iki aşmada: hilafet sistemini kurdurmak müslümanlara.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Hilafet sistemini kurdurmak. İşid ne yaptı? Hilafet devleti değil mi?
AYDIN MÜLAYİM: İkinci: hilafet rejimini batının inançsızlıklarına karşı kullanarak savaş ilan ettirmek.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Daiş dedik ya; devle islamiyye ırakiyye şamiye. Başındaki de halife. Irak-Şam İslam Devleti. Ve batı inançsızlarıyla, onların inançsız kabul ettiği kişilerle savaştıracak.
AYDIN MÜLAYİM: Sonraki aşama tabi bir savaş olduktan sonra bu savaşın sonuçlarına bakılacak. Eğer zaferi batı kazanırsa o zaman Kur’an ı Hitlerin Mayn ganf diye talihi bekliyor. Yani Kur’an ın yok edilmesi bekleniyor. Ve bütün islami ülkelee islamsızlaştırılarak müslümanlığa son verilecek. O çalışma başlatılmıştır.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kur’an’sızlaştırılacak. Mesela bizim Süleymaniye Vakfı’na karşı hem Türkiye’de çok ciddi bir savaş veriliyor biliyorsunuz. Burayı zenginler terkediyor, siyasiler asla destek vermiyor, cemmatler, tarikatlar, mezhepler.. Niye? Çünkü burada bir Kur’an İslamlığı var. Bizim hangi kitaba bakarsanız kölelik ve cariyelik vardır. Bunun olmadığını bir tek biz söyledik Allah’a şükür. Ve yüzlerce konuda bunu yaptık her hafta yapıyoruz. Onun için islam düşmanlarının en çok rahatsız oldukları yer burasıdır.
AYDIN MÜLAYİM: Evet sonra eğer zaferi hilafet sistemi kazanırsa yani müslümanlar. O zaman ne olacak? O zaman dünyayı islami kurallar saracak ve Arapça bilmeyen Kur’an ı yorumlayamayacak ve iş mollalara ve imamlara kalacak. Ki bunu da şöyle düzenleyecekler: Yefimov diyor; mollalarda ihtisaslaşmış bir guruptur. Bu gurup böyle olduğu için sahne arkasından yönlendirerek Kur’an ı güncel açıklamalara çıkarlara yorumlayacaklar.
ABDULAZİZ BAYINDIR; İşte burada sahne arkasından desteklenerek kendi arzularına göre Kur’an ı yorumlanması. İşte burada gördünüz. Emeviler döneminde bu çok ciddi manada yapılmıştır. Sasani ve Roma Yunan şeyi ile. Şimdi mesela bakın evlenme ve boşanma hükümlerine bakın hiç bir mezhepte Kur’an a uymaz. Kadının boşama hakkı elinden alınmıştır. Tamamen Yunan ve Roma hukuku, birkaç tane ayet kırıntısı atılarak islam diye takdim edilmiştir. Bugün hala uygulanıyor ve beni en çok üzen nedir biliyor musunuz? Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerine tarihini tam hatırlamıyorum Ankara Kızılcahamam’da toplantıda bu boşanma sisteminin Kur’an a aykırı olduğunu anlattım bir tane itiraz eden olmadı. Ama hala o fetva veriliyor tüm Diyanet’te. Kur’an da Talak diye bir sure var buna hiç bakan yok. Kur’an da boşama ile alakalı çok sayıda ayet var, hiç birisine bakılmamıştır. Mezheplerin hiç bir tanesinde yok. Ya kardeşim bakın yıllardır bu çalışmaları yapıyoruz. Yaz siz bizim tanımadığımız insan değilsiniz ki. Siz daha asistan bile değilken biz İstanbul’da fetva kurulu başkanıydık. Diyanet bize güveniyordu. Söylediğimiz yanlışsa gelip oturun konuşalım. Karşınızda çocuk yok. Görüyor musunuz bakın İslam adına Kur’an için çalışanlara yapılan düşmanlığı. 2001 yılına kadar 21 sene Süleymaniye Camisi’nde vaaz edeceksiniz, bugün Diyanet’e ait hiç bir camide hiç bir müftü bize vaaz ettirmeye cesaret edemez. Suçu ne buranın? Kur’an ı esas alıyor. İşte Yefimov ne dedi ilk maddede? Kur’an ı yok etmek. Asıl mesele o. Bilerek mi yapıyorlar bilmeyerek mi yapıyor? Ben bilmeyerek yaptıkları kanaatindeyim. Bilerek değil. Namaz vakitlerinde ne yaptıklarını görüyorsunuz. Onu getirmedim buraya. 50 sayfalıkmıydı sayfa numarası şimdi aklımda değil Amerika’da bizim çalışmalarımızı kutup bölgesinde çalışmaları esas alarak bir tane patent alınmış, iki tane de sırada bekleyen patent var. Bizde de burada herkea dalga geçiyor internette. Geçende bir kadın sanki biliyormuş gibi ne hakaretler yapmış daha iki üç gün önce. Biraz bilse de yapsa!
AYDIN MÜLAYİM: Son olarak da aşaması şudur: fundamantalist müslümanları, radikal müslümanları oluşturarak bunları yaşadıkları ülkelerinde geleneksel islam rejimine karşı kullanmak. Birincisi El-Kaide, daha sonra İşid vs. küçük gurupları biliyorsunuz. Sonra diyor Afganistan’da uyuşturucu trafiğini oluşturmak. Pakistan’da geleneksel rejimin istikrarsızlığını yaratmak, İran’da nükleer füze ve silahların yapılması, Suudi Arabistan’dan ve körfez krallıklarının hilafeti kurmak için müslüman kardeşleri finanse etmek ve Irak’ta batıya karşı nefretin radikal hale getirilmesi.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Tüm bunlar yapıldı mı? Yapılıyor değil mi? Yanlız burda bir şey atladı. Faiz konusunda bir sözü vardı Yefimov’un. En başta faizle ilgili.
AYDIN MÜLAYİM: Faiz şu: Yahudilerin faizcilik sistemine dayanarak dünyadaki insanları ve eşyaları ele geçirmek. Köleleştirmek.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada Yefimov’un bizden istediği şuydu: gelin Kur’an a uygun hareket edelim de bu sistemi ortadan kaldıralım. İnsanlar zannediyor ki: Ruslar eski rus zannediliyor. Değil.
AYDIN MÜLAYİM: Tabi Kur’an ı çözüm aracı olarak görenler Yefimov gibi bizimle gelip de fikirlerini paylaşıyorlar, çözüm yolu arıyorlar. Şimdi burada en önemli tespitlerinden birisi de şu Yefimov’un: 2010 yılında yazdığı bir makaledir. Kur’an ve İslam 20.yy’ın ortasından bu yana ciddi bir iftiralar ve itibarsızlaştırmaya yönelik bir obje haline gelmiştir. Günümüzün insanları ise hiç düşünmüyor, onların daha önemli işleri bulunmaktadır! Dipnot olarak da şunu düşmüş demiş ki; “günlük sloganlarla kendilerini avutanlar”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Müslümanlar için diyor günlük sloganlarla müslümanlar kendini avutuyor diyor. Hiç de düşünmüyorlar diyor.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Hiç Kur’an’ı almaz, ona indirileni okumaz. Halbuki Kur’an onun adına bizzat indirilmiştir. Kur’an’ın yaşamla uyumlu olduğunu, iftira ve Müslümanların Kur’an emirlerinden de ne kadar uzak olduğunu görmek için bu işleri yapmışlardır. Şimdi islam kültürü alanı dışında bulunanlara hedef gösterilecek bir düşman sureti oluşturularak bu role yani fundamantalist radikal islam yani El-Kaide adında küresel terörizm kullanılmakta ve batı da güya onunla savaşmaktadır.
ABDULAZİZ BAYINDIR; El Kaide’nin ismi değişti İşid oldu.
AYDIN MÜLAYİM: İkisinin de adını kullanıyorlar istedikleri yerde. Ama bu savaş öyle yöntemlerle gerçekleştiriliyor ki onlar islam dünyasında batı saldırısı olarak değerlendiriliyor. Buna karşılık islam dünyasında fundamantalist radikal yanlış islamcı kişiler tarafından bir kitlenin oluşmasına da böylece neden oluyor. Bu senaryo, aşağı yukarı tüm geleneksel müslüman devletleri kapsamaktadır. Geleneksel islamın din adamları Kur’an la ve dini şekillenme ile yani ayin ve törenle kendilerini insanların ve toplumun problemlerinden ayırmışlarıdır. Bu nedenle onlar bu senaryoyu görmüyorlar. Diğer dini idareci yöneticiler de ve din adamları da onlar gibidirler diyor. Onlar da sadece dinde şekilcilikle uğraşırlar. Bunlar da islamda olduğu gibi yani müslüman geleneksel dinde olduğu gibi bir alternatif senaryo da oluşturamıyorlar Kur’an ı çözüm aracı olarak almadıkları için. Son olarak bir cümle daha söyleyeyim. Buna rağmen-Yefimov’un tespitidir-Allah’ın yeryüzünde Onun sözü üzerine adil toplum oluşumu tezi/ideası/iddaası tek bir alternatif olarak kalıyor. Yani Kur’an tek alternatif olarak kalıyor çözüm aracı olarak. Bu tez çeşitli kültürlerde yer alarak söz konusu senaryo ile bırakabikir ve insanları birbirine karşı koymadan karşılıklı saldırıdan kurtarabilir. Bir de bu Kur’an ı tarihte bırakma çabalarına gerçek bir engel olabilir.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir hilafet devleti olacak bir de faiz konusu diyor. Faize karşı olan şeyler. İslam aleminde biliyorsunuz faizsiz finans kurumları oluşturuldu. Allah rahmet eylesin Ahmed En Neccar vardı Mısırlı. Buraya geldi onunla toplantılar yaptık. Çok samimi bir insandı gerçekten böyle Allah rızası için çalışan bir insandı. Hatta Kıbrıs’ta da bir islam iktisadi enstütüsü kurma teşebbüsleri falan oldu. Sonra başarılamadı olmadı. Bazı şeyler devreye girdi. Şimdi bunaları görünce nelerin devreye girdiğini artık anlıyorum. Ahmed En Neccar’ın çok başarılı olan uygulaması İslam Bankası diye anıldı, islam aleminde yaygınlaştırılmaya başladı. Ben de Türkiye’de ilk defa 12 Eylül iktidarı tarafından kurulan faizsiz finans kurumlarında ilk danışmanlarındanım. 2005 yılına kadar bu danışmanlığımız devam etti. Yani 20 seneden fazla. Dolayısıyla 1984’de başlamıştı. Dolayısıyla bu çalışmaların içerisinde hep bulundum yurt içinde yurt dışında. Ben Yefimov’un faizin yaygınlaştırılmasına yahudiler çok gayret gösteriyor tespitini görünce uyanmaya başladım. Bir örnek vereceğim size. Bugün istişhat eylemlerine fetva veren İslam Alimler Birliği Başkanı Yusuf El Karadavi var. Biz onunla beraber çok sayıda toplantıda bulunduk. Fetvayı verdiğinin ilk haftası Mekke’de bir toplantıda bunun hesabını soracaktım benden kaçtı. Sonra geldik-bizim sitemizde vardır-bunun şeriata aykırı olduğu yazımızı yayınladık. Bu hafta bir fetva yayınlamış. Arkadaşlarımızın ifadesine göre, ben görmedim de bizim arapça bölümü başkanımız Cemal Hoca söylüyordu sabah. Efendim iştr ben o fetvayı sadece Filistin için verdim. Filistin’de artık füzeler oluşturulmaya başladı, o fetva Filistin için artık geçerli değil. Fetva geçerli de Filistin için geçerli değil. Lafa bak! Şimdi bu fetva ile yahudiler öyle bir ustaca başarılar elde ettiler ki Filistinliler ile kendi arasına duvar yaparak Gazze’yi tam bir hapishaneye çevirdiler. Şu anda Onun yardımcısı olan ve Türkiye’ye de sık sık gelen şey vardır. Şimdi ismi aklıma gelmedi. Neyse. Sık sık gelir Türkiye’ye. Çocukluktan beri isimler benim aklımda fazla kalmaz. Ali Muhiddin Karadavi. Biz onunla beraber de Avrupa’da iktisadi bir kuruluşun bir iki sene danışmanlığını da yapmıştık yani adını hatırlamamak gerçekten hoş bir şey değil. Ali Muhiddin, Mekke’de yaptığımız bir toplantıda Yusuf El Karadavi’ye sordu. O zaman beraber değillerdi. Ali Muhiddin, Katar Üniversitesi’nde öğretim üysesiydi. Şu anda devam ediyor mu bilmiyorum. Çünkü bir kaç yıldır hiç görüşemiyoruz. Yusuf El Karadavi tam Ali Muhiddin’in önünde oturuyor, Ali Muhiddin dedi ki; “ben Katar islam bankasına gittim, siz oranın yönetim kurulu üyesi ve danışm kurulu başkanısınız. Onlara sordum; bu insanlara nasıl borç veriyorsunuz? Onlar da dedi ki; teverruk yapıyoruz”. Teverruk ne? Şöyle: dün bizim Türkiye’deki adına faizsiz denen finans kurumlarından birisi bir sanayiciye aynı kelimeyi kullanmış. Dün bana telefonla söyledi. “Teverruk yapıyoruz”. Ne yapıyorsunuz? “Demir var depoda. Adam geliyor diyor ki bana 1 milyon dolar lazım. Tamam diyoruz. Ne zaman ödeyeceksin? Bir sene sonra. Ne kadar fark? %10 diyelim mesela. 1 milyon 100 bin dolar verirsin. Haşa 1 milyon dolara 1 milyon 100 bin faiz olur haram olur haşa! Ee ne yaoacaksın? Talimat veriyor demirin bulunduğu depoya. Diyelim ki Rüstem Bey. Talimat gidiyor. Oradan Rüstem Bey’e 1 yıl vadeli demir satın fiyatı 1 milyon 100 bin dolar. Satıyorlar kayıtlara geçiyor. Satılmış, adına geçiyor. Oradan haber geliyor: sattık. Rüstem Bey sen o demiri bize peşin 1 milyon dolara sat. Tamam sattım diyor. Al 1 milyonu git. Cebinde 1 milyon dolar var. Borcun ne kadar? 1 milyın 100 bin dolar. Haşa faiz değil. Alış veriş yaptılar ne faizi ya! Sonra dedi ki; “gittim depoya. Burada demir var mı? Baktım gerçekten var. Peki bu demiri ne yapıyorsunuz? Her gün satıyoruz. Kaç kişiye? Çook. Hiç müşterilerin yüzünü gördünüz mü? Yook. Buradan demir çıktı mı? Yook”. Orada dedi ki; “ya Hocam lütfen bu fetvayı bana izah eder misin? Bu faizden başka nedir” dedi. Yusuf Karadavi hiç duymadı. Bir daha sordu yine duymadı. Bir daha sordu yine duymadı. Aralarında hiç bir şey yok. Bunlar bir müddet sonra beni de dışladılar. Çünkü faize asla geçit vermediğim için. En son Medine’de yaptığımız toplantıda ben konuşmaya başladım kimse kalmadı herkes dağıldı. Ondan sonra bir daha da gitmedik. 2005 yılında da Türkiye’deki yeni bir kanun çıkarıldı, tüm faizsiz finans kurumlarının resmen faizcilik yapmasına imkan verildi. İşte dünkü iş adamı diyor ki; “benden 500 bin dolar fazla almışlar. Gittim bu ne? Teverruk”. Yusuf Karadavi’nin fetvası. Buyurun bakın Türkiye gırtlağına kadar faize girdi. Gece gündüz mücadele ediyoruz yapmayın diye. Sadece bu Rusya’da değil Avrupa’da da ciddi anlamda bu yanlışları sezen bu işi islamla çözebileceğine inanan ciddi bir akıllılar gurubu var. Onlarla da bizim çalışmalarımız var. Ama bugün onlardan bahsetmeyeceğim. Niye? Onlar bizi arayıp buluyor. Ruslar bizi arayıp duruyor da Türkiye’de bu insanlara ne oluyor ki burayı devre dışı bırakmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Ya yapmayın etmeyin kardeşim Allah rızası için şu memketi faizden kurtaralım diyoruz, “yok faizin miktarını azaltacağız” diyorlar.
AYDIN MÜLAYİM: Oradan geldiğimde tabi 2001-2005 yıllarında banka olayı çok azdı. Merkez bankası ve birkaç banka daha vardı. Geçende gittiğimde Hocam 15’e yakın banka oluştu orada. Şimdi ne anlama geldiğini herkes anladı.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kırgızca sitenin yöneticiliğimi de yapıyor Rüstem Bey. Bakın islam alemi dediğimiz alem ciddi anlamda faizin içerisinde. Onlar haşa faiz yemiyorlar! Fayda diyorlar. Faiz feyz ve bereket manasındadır. Çok afedersiniz zinaya aşk dediler de helal mı oldu? Fezyz ve bereket anlamında olan faiz dediler de riba demediler de faiz dediler helal mı oldu? Fayda dediler de helal mı oluyor? Bakın faiz konusunda başarularını görüyorsunuz. Halife devletini de kurmuşlar mı? Yefimov’un tespitleri yanlış mı? Peki bu arada 2008 yılında bütün maddelerini rusların hazırladığı ve imzaladığımız bir protokol var. Bunu 2007 yılında hazırlamışlardı bizim Rusya’ya ziyaretimizde. Ama maddeler üzerinde biz de düşünelim dedik baktık falan gözden geçirdik. Hiç bir maddesine müdahale etmedik. Onun kısa bir özetini yapabilir misin?
VEDAT YILMAZ: Süleymaniye Vakfı ile Tatar Beşeri İlimler Ve Pedagoji Devlet Üniversitesi arasınd işbirliği sözleşmesi.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Devlet üniversitesi ve bu Rusya’nın 3 numaralı üniversitesidir.
VEDAT YILMAZ; Uluslararası işbirliği gelişmesi aracı milletler ve medeniyetler arası ilişkinin ön koşulu barış ve istikrarın temel unsurudur. Bu sebeple müslüman halkların kültürel ve manevi birliğini koruma geliştirme yolundaki ortak amaçların gerçekleşmesi, toplumlar ve medeniyetler arasında diyalog ve iş birliği temellerini oluşturma zorunluluğu islam tarihi, islam kültürü ve islam ekonomisi alanında kaliteli uzmanlar yetiştirmenin çağdaş teknolpjileri kullanmakla mümkün olacağı gerçeğinden hareketle..
ABDULAZİZ BAYINDIR: Görüyor musunuz İslam bakın. Orası Rusya. Bir daha oku orayı. Bu, imzaladığımız protokoldür. Onun metni de burada. İsterseniz bakın. Protokolün imzaları var. Benim imzam ve oradaki rektörün imzası. Gerçi Rusça, bunu kimse anlamaz da her sayfasında ve en sonunda da. İşte son sayfası bakın. Türkiye’de şu üniversite değil, Süleymaniye Vakfı. Bizim kitaplarımızı yayınladı onlar. En değerli dergilerinde yazılarımızı şey yaptılar. Avrasya Dergisi bir de Navkaraligya Dergisi. Şu anda da yeni bir dergi çıkarıyorlar yazılarımız hazırlanıyor. Orada Yuri Mihailov var. Moskova Üniversitesi’nde çok güzel toplantılar yaptık. Bütün belgeleri bizde. Bizim çok fazla yoğunluğumuz olduğu için bu konuda yayınlar yapamıyoruz. Yapılan çalışmaları anlatamıyoruz. Ve islam üniversitesi kurmuşlar adamlar. Türkiye’de yok. Moskova Üniversitesi’nde bana bir ders verdirdiler. Tarihinde ilk defa yabancı bir hoca bana özel olarak verdirmişler. Ve o derste bana dediler ki; “arapça konuşabilirsin”. Ben ihtimal vermedim türkçe konuştum rusçaya çevrildi. Güvenemedim doğrusu. Ders bittikten sonra talebeler Arapça soru sorunca “Haa oluyormuş” dedim. Sonra Rusya İslam Üniversitesi’nde gittim ve talebelere arapça konuştum. Sordukları sorudan bütün söylediklerimi anladıklarını gördüm bizzat. Türkiye’de arapça konuşabilecek henüz bir üniversite, bir fakülte var mı? 6 günlük şeyde son derece yoğun. Bu Yuri Mihailov bir kitap hazırlamış. O kitap bir kaç nüsha verdi ama burdan kayboldu. Malesef kayboluyor bir takım şeyler nasıl oluyorsa. Anlayamıyorum. Allah’tan ki bu protokol kaybolmamış. Duyanlar onu da kaybetmenin yolunu bulurlar da. Adam bir kitap yazmış Yuri Mihailov. Son derce önemli bir noktada olan bir kişi. Kur’an’ı Anlama Zamanı kitabın adı. Adamla oturduk konuştuk. Dedi ki; “iki türlü müslümanlık var. Birisi Kur’an’daki Müslümanlık”. Nasıl konuştuk? Kazan’da otelde bize 11’de ancak ona vakit ayırabildim. O kadar dolu ve çok önemli yerlerde konuşmalar yapıyoruz. İki türlü müslümanlık var dedi. Birisi Kur’an’daki Müslümanlık. Rusya’nın problemlerinin çözümünün tek kaynağı o. Yefimov ne diyor aynı demiyor mu? Yefimov buraya geldi adam şunu söyledi; “ben içki içmiyorum. Benim rektör olduğum üniversitede bir tek talebe içki içmez, sigara kullanmaz” dedi. Sebebinin ne olduğunu söyledi? Kötü olduğu için değil dedi, sevmediğim için değil Allah yasakladığı için, Kur’an yasakladığı için içmiyorum dedi. Burada söyledi. Millet zannediyor ki Rusya islamdan uzak. Kur’an’daki İslamı istiyorlar başkasını değil. Bu üniversiteye giderken ben bu üniversitede törenle karşılandım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey oldu ikincisi olmadı yani. Orada gittim baktım törenle karşılandım. Giderken islam üniversitesinin rektörü ile beraber gittik yolda yemek yedik. O günlerde Fetullah Gülen’in Rusya’daki bütün okulları kapatılıyordu. Dedi ki, “bak burada sana gösterilen önemi görüyorsun. Bak o okulların hepsi kapatılıyor. Sana gösterilen önemin tek sebebi var. Bak ne kadar çok değer verildiğini görüyorsun. Sen Kur’an ı önemsiyorsun, Kur’an ı birinci sıraya alıyorsun”. İşte gittik oraya baktık ki hiç haberimiz yoktu protokolden. Böyle bir sözleşmeden hiç haberimiz yoktu.
Şimdi tekrar özetleyebilirsin.
VEDAT YILMAZ: İslam tarihi, İslam kültürü ve İslam ekonomisi alanında kaliteli uzmanlar yetiştirmenin, çağdaş teknolojileri kullanmakla mümkün olacağı gerçeğinden hareketle Süleymaniye Vakfı ve Tatar Beşeri İlimler Ve Pedegoji Devlet Üniversitesi-Rusya Federasyonu Kazan aşağıdaki maddeleri içeren bu sözleşmeyi imzalamışlardır”. Yaklaşık 9 tane madde var. Her biri eğitim alanında. Örneğin ders kitaplarının ve eğitim ve öğretim metodolojisi ile ilgili programların hazırlanması. Tarafların yayımladıkları kitap, makale ve benzeri materyallerin yardımcı kaynak olarak kullanılması. Eğitimde ortak çalışmalarda bulunulması. Rusya ve Türkiye’deki eğitim kurumlarının işbirliği ile alanında yetkin uzmanların yetiştirilmesi sürecinde islam tarihi ve kültürünün temel kaynaklara inilerek öğretilmesi.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak “temel kaynaklara”. Yefimov’un ifadesi ile aynı bak görüyor musunuz?
VEDAT YILMAZ: Eğitimde ortak çıkarlara yönelik diğer faaliyetlerin yapılması. Yine bilimsel araştırmalarla ilgili bir madde var: ortak araştırmalarda bulunmak üzere üçüncü şahıs ve kurumları teşfik etmek, araştırmaları Türkiye ve Rusya ve dünya çapında koordinesi. İkili ve çok taraflı konferanslar, bilgi şölenleri ve diğer bilimsel ilişkilerin düzenlenmesi, program ve sonuç bildirgelerinin yayınlanması. Çağdaş islam kurum ve kuruluşların eğitim, bilim, kültür,ekonomi ve benzeri alanlardaki deneyimlerinin tespiti. Bilimsel alanlarda diğer etkinliklerin hayata geçirilmesi ve faaliyetlerde bulunmak gibi. Diğer maddeler: 3.madde: eğitim ve kültür alanında faaliyetler. Yayım alanında faaliyetler.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Rusya’da İslam dini öğreten hocaları Süleymaniye Vakfı yetiştirsin. Yani Kur’an anlatılsın istiyorlardı. Bu, resmi protokol. Gizlisi saklısı yok ki.
VEDAT YILMAZ: Burada zaten uzmanların yetiştirilmesi sürecinde bu söyleniyor. Eğitim ve kültürel faaliyetler çerçevesinde bir madde var. O da 6 maddeden oluşuyor. Yayım faaliyetleri. Mesela dini eğitim programları ile ilgili olarak obje, ders materyali ve metodolojisi alanındaki kaynakların kontrolünün yapılması. Haberleşme alanında bir madde var. Tv ve radyo yayınları alanında işbirliği yapma, dünya kamoyunda islam dini hakkında objektif bilgileri oluşturmak amacıyla medya kurumlarıyla sıkı temaslar kurma. Ve daha sonra da işte dayanak, sözleşmede değişiklik ve finansman gibi değişik maddeler de var. Yani tam anlamıyla kapsamlı bir sözleşme.
ABDULAZİZ BAYINDIR: O sözleşmeyi yaptık Türkiye’ye geldik. İşte görüyorsunuz Süleymaniye Vakfı’nı. Şurada bizim bastırdığımız dergiyi koyacak yerimiz yok. Bir depo yok. Kitabımızı koyacak yerimiz yok. İşte küçücük yer yani. Millet çok büyük bir yer zannediyor. Mesela Vedat geçende anlattı. Neydi ilk initibaan?
VEDAT YILMAZ: Süleymaniye Vakfı’nı eskiden beri takip ediyordum ama 2010 yılında galiba ilk defa gelmiştim. Tabi dışarıdan takip ederken ben çok büyük bir bina bekliyordum. Yani en azından Bilim Ve Sanat Vakfı gibi bir yer bekliyordum. Fakat burayı görünce şaşırdım. Dedim heralde burdan ibaret değildir. Burası yömetim birimidir, ya başka bir bina vs.vardır demiştim ama hakikaten çok şaşırdım.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kaç kişi çalışıyor düşünüyordun?
VEDAT YILMAZ: 100-150 kişi vardır diye düşünüyordum. İnternet üzerinden takip edince…
ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki bu protokolü yaptığımız kişiler burayı kim bilir nasıl düşünüyorlardır değil mi? Çok büyük bir üniversite, çok büyük bir araştırma merkezi. Bilmiyorlardı ki biz oraya giderken 5 kuruş paramız olmadığı için borç alarak gittik. Bütün millet gidiş-geliş uçak biletleri, otel masrafları. Allah’a çok şükür C. Hakk hamdolsun şimdiye kadar kimseye muhtac etmedi. Şahsen hiç kimseden, karşı tarafa boyun eğmem yani. Maddi durumu da siz karşılayın kesinlikle söylemem. Hatta bunu imâ eden bir takım cümleler geçmişti aramızda, ben hiç taraftar olmamıştım. Asla. Türkiye’ye geldik, protokol yapmışız, bu Türkiye için çok büyük bir şey. İlgililere ulaşmaya çalıştık. Abdullah Gül cumhurbaşkanı, Onun özel kalem müdürümüydü eskiden tanıdığım bir arkadaşım telefon açtım, e-mail olarak gönderdim, o zaman başbakan olan şu anda cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ulaşmak istedim ki Onunla da çok eskiden tanışırız yeni bir şey yok yani. İkisine de ulaşamadım. Gelen cevap şu. Cevap onlardan değil başkalarından yani. Kendilerimden değil. Ne demek, Rusya Türkiye ile kültürel bağlarını kopardığı bir sırada Süleymaniye Vakfı ile nasıl protokol yapabilir? O zaman hiç düşünmemiştim sonradan düşündüm: Fetö’nün şeylerini atıyorlardı oradan biz oradayken Fetullah’ın okullarını kapatıyorlardı. Hatta üniversitenin yönetim kurulundayken birisi bana geldi. Bana çok değer verildiğini görüyorlar ya orada. Geldi dedi ki; “ya Hocam lütfen bir söylesen de üsttekilere bu okulları kapatmasalar”. Dedim siz beni galiba tanımıyorsunuz, tanısaydınız hiç bu aklınıza bile gelmezdi. Sonra dün düşündüm: ya bizim kadar Fetullah ile mücadele eden ikinci bir kuruluş var mı acaba? O zaman da dışlanıyorduk bugün de dışlanıyoruz. Niye? İşte bak uluslar arası politika gereği. Görüyor musunuz Yefimov nasıl anlatmış meseleyi. Ama burada şunu da söyleyeyim: hem Türkiye’de sizler varsınız. Bakım bu kadar dışlanmalara rağmen, bu kadar baskılara rağmen Allah’a hamdu senalar olsun buranın etkisi her defasında böyle geometrik olarak katlanıyor. Ve burda yapılan çalışmalar Allah’a hamdolsun dünyanın hiç bir yerinde yok. Bu, C. Hakkın yardımı. Ne diyor Allah: “ve men yetevekkel alâllâhi fe huve hasbuhu: kim Allah’a güvenir dayanırsa O ona yeter”(TALAK 3). Ben burada size şunu söyleyeyim; Efendim İşid orada şey yapıyor! Ben İşid’de savaşan çocukşara acıyorum. Niye acıyorsunuz derseniz şundan dolayı: çünkü Avrupa’da oraya gönderilen gençlerle görüştüm. Almanya’da görüştüm. Çocuklar zannediyorlar ki o Allah’ın emri. Tıpkı şu kitaplarda yazıldığı gibi. Onlara doğruları anlatınca “yok ya Hocam gerçekten mi? Aaa!” falan. Şu anda Türkiye’nin arapça televizyonu var, Türkiye’nin ingilizce yayınları var. Allah rızası için inşallah bunu yetkililer duyar. Ben buradan teklif ediyorum. Oralarda bu anlatılan dinin Allah’ın dini olmadığını öğretelim. Ben şahsen bu işte başı Türkiye’nin çekmesini istiyorum. Eğer öyle olmasaydı biz şimdi çoktan bizimle birlikte çalışmak isteyen başka bir ülkeyle olurduk. O kadar çok var ki bir tane iki tane değil. Ama insan diyor ki şu, “yiğit düştüğü yerden kalkar” islam burda düştü burdan kalksın diye çok arzu ediyoruz. Ama böyle devam ederse bir zamanlar nasıl Allah araplardan alıp türklere verdi ise bunu şimdi de araplardan türklerden alıp bir başka guruba verebilir bu şeyi. Onun için çok gayret göstermemiz lazım. Trt Arapça var. Orada bizim arkadaşlarımız çok rahatlıkla program yapıp Şia’ya; “beyler, bu, Allah’ın dini değildir”, Sünniler; “bu,Allah’ın dini değildir”, Zeydilere; “bu, Allah’ın dini değildir”, Selefilere; “bu, Allah’ın dini değildir” diye anlatırlar. Bu çok kolay. Çünkü şu kitabı dedin mi herkes inanıyor. Bir de hocaların dışında, hocaları çıkın dışarıya, hocaların dışındaki vatandaş bütün hükümlerin buradan çıkarıldığını zannediyor. Burdan çıkarılmadığını görünce kendilerine gelecektir. İşte İşid’e katılan gençler katılmadan önce görüştüm. Büyük bir ihtimalle benim görüştüklerim gitmemişlerdir. Çünkü meseleyi kısa sürede anladılar. İnandıkları kitaptan ayetleri okuyorsunuz; “Aaa” bir değişiyorlar bir değişiyorlar. Onun için bizim görevimiz bunu anlatmaktır. Ve Resulullah’ın yaptığı gibi nebevi siyasetle Allah’ın dinini hem müslümanlara hem müslüman olmayan kesime. İşte Avrupa’da da çok ciddi sorgulama var. Amerika’da da var. Biz bunu biliyoruz. Yani Amerika’da Pazar ayininde eğer Boston’dan bir kilise Pazar ayininde buraya bağlanıyor da 3 saat bizimle sohbet yapıyorsa, her birinin elinde de Kur’an ı görüyorsak oradaki cemaatlerinin, bu da çok büyük hareket var demektir. Bu niğmeti iyi kullanmak lazım. Ve müslümanlığımızı gerçekten gözden geçirmek zorundayız. Yeniden müslüman olmamız lazım. Allah’a şükür Allah’ın kitabı elimizde ve burda yahudilerin öteden beri yaptıkları algı yönetimine asla müsade etmemek lazım. Burada Yefimov’un çok güzel tespitleri var. Siz okudunuz. Bir şey mi söyleyeceksiniz?
AYDIN MÜLAYİM: Kur’an la çözümün sadece Türkiye olacağı düşüncesi ile belki de bunu Avrupa’da hissetmiştir. Bu yüzden şu anda olan bu radikal islamcı gurupların tek düşmanı vardır o da Türkiye’dir ve ben onların içinde çok nazireler yaptığım için onları çok iyi tanıdım. Benim onlarla ilgili bir maceram da var. Bu insanlar ne İran ne diğer ülkeler değil. En büyük düşmanı Türkiye’dir. En büyük düşman olarak Türkiye’yi görüyorlar. Başındaki idarecileri görüyorlar. Onlar biliyorlar ki enpoze edenler biliyor ki Türkiye tek Kur’an ı çözüm aracı olarak yani bu işleri müslümanlar arasında olan bu tefrikayı söndürebilecek yok edebilecek tek ülkedir. Bu yüzden Türkiye’ye bir şey olabilir Allah korusun akım. Bu radikal guruplar Türkiye’ye yönlendirilebilir. Maide 105..
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu çok kolay. Maide 105 okuyalım da yanlız şu şey var ya: sen şimdi söylüyorsun Allah’a çok şükür bizim burası şu anda 12 dilde yayın yapıyoruz. Böyle bir başka kuruluş ben şahsen bilmiyorum yani. Ve sürekli hergün dünyanın her yerine ulaşıyor her taraftan şey yapıyor. İşte Vedat, İstanbul’da yaşadığı halde bizi çok büyük bir şey sanıyor. Allah’a çok şükür gerçekten çok büyük bir hareket bu. Yani ilerideki asırlarda çok daha iyi anlaşılacak Allah’ın izni ile de ama Allah bu niğmeti vermişken şu memleketi yeniden bir ihya edelim ve dünyaya bir örnek haline getirelim. Rusya bu iş için son derece hazır vaziyettedir. Rusya’yı asla eski Rusya olarak kabul etmeyin. Mesela ben gazetelerde müslüman bazı yazarların bundan biraz rahatsızlık falan duyduğunu hissediyorum. Onlar iyi tanımadıkları için öyle yapıyorlar. Ki ben burada konuşmak istemediğim bir çok şeyler de var, belki bazı insanlar konuşulmasını istemeyebilir diye. Dolayısıyla bizim bu vakfın gidişatını engelleyebilmek için parababalarının oynadığı oyunları bir bilseniz asla inanmazsınız. Ama Allah’a çok şükür dik durduğumuz için. Bize vakıf lazım değil, burayı da elimizden alabilirler hiç önemli değil. Biz gideriz bir otobüs durağında da otururuz. Oradan da atsalar gider kendi evimize. Önemli değil. Önemli olan şeydir. Zaten Kur’an’da okuyoruz. En fazla ne yapabilirler? Resulullah’ı Mekke’den kovdukları gibi yaparlar. İşte gitti Medine’ye hakim oldu. Bizim kimseden herhangi bir şey beklediğimiz yok. Ama şunu herkes bilsin ki Allah’tan başka hiç kimseye de asla boyun eğmez hiç kimsenin de emrini dinlemeyiz. Bunu çok iyi bilmeleri lazım.
104’den itibaren başlayalım son olmuş olsun. Tekrarlıyorum gerçekten TrtWorld var TrtArapça var. Bu ikisinde de bizim arkadaşlarımızın sohbetler yapması ve islamın ne olduğunu bütün dünyaya anlatması lazım. Avrupalılar ile yaptığımız sözleşmeleri de gösteririz. Orada da maddeler son derece enteresandır. Bundan daha farklı talepleri var.
Burada diyor ki Allah Maide suresi 104.ayette insanları Allah’ın kitabına çağırıyor diyor ki MAİDE, 104.. Ayet: Ve iza kıyle lehüm tealev ila ma enzelellahü: onlara Allah’ın indirdiğine gelin dendiği zaman”. Şu anda Türkiye’de bize karşı gösterilen tepki. “ve iler rasuli: resule” Allah’ın kitabına gelin, Allah’ın nebisine gelin dendiği zaman “kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena: babalarımızda bulduğumuz bize yeter”. “Bizim ulemamız bilmiyor muydu? Onlar bu Kur’an ı okumadılar mı?”. Hep öyle demiyorlar mı? İşte bizim mezheplerimiz var, tarikatlarımız var. Hep böyle söylüyorlar. “e ve lev kane abaühüm la ya’lemune şey’ev ve la yehtedun: peki babaları bir şey bilmiyor doğruyu da tutturamamışlarsa onların arkasından mı gidecekler?”. İşte gördük. Söyledim ya: şu anda mevcut ne kadar kitap varsa hepsine bakıyorum yanlışlarda tam bir ittifak var ama Allah’ın emirlerine uyma konusunda da tam bir muhalefet var. Ve bunun adı islam oluyor.
MAİDE, 105.. Ayet: Ya eyyühellezine amenu” ama C. Hakk bize diyor mesela. Az önce benim sözümün yanlışlığını bana anlatıyor. Ne diyor? Diyor ki; “aleyküm enfüseküm”: sen kendine bak diyor. Sen kendinden sorumlusun diyor. Hepimiz için geçerli. Siz kendinizden sorumlusunuz. “la yedurruküm men dalle izehtedeytüm”; siz doğru yola girdikten sonra yoldan çıkanın size hiç bir zararı olmaz korkmayın çıkan çıksın. Elhamdulillah biz bunu da görüyoruz. C. Hakkın her saniye her dakika ne kadar yardım ve destekte bulunduğunu görüyoruz. Allah razı olsun sizlerden canı gönülden bu işe destek verenlerden. “ilellahi mirciuküm cemıan: hep birlikte dönüşünüz Allah’adır”, “fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta’melun: sizlere yapmakta olduğunuz şeyi haber verecektir”. Bu arada bir şey daha son olarak söyleyeyim. Türkiye ile Rusya’nın arası bozulduğu zaman Rusya’dan çok önemli bir misafir gelmişti buraya. Bize karşı ciddi soğuk davranışlar olduğu için gerçekten insan piskolojik olarak etkileniyor şeylerden. O zaman bana bir proje getirdi. Az önce baktım da göremedim belki o da çalınanların arasında olabilir. Moskova’nın içinde Volga nehrinde bir adacık var. Oraya gidenler görürler. Çok güzel bir yer. Orası İslam Merkezi olarak yapılıyor biliyor musunuz? Öyle bir şekilde yapıyorlar ki maddi olarak hiç kimseye muhtaç olmasın, kendi sıkıntısını kendi karşılasın. Bana karşı bu para babalarının tavırlarını görünce meseleyi çok iyi anlıyorum Yefimov’u da çok iyi anladım. Allah muhafaza buyursun biz birazcık dünyaya hevesimiz olsaydı çok kesin söylüyorum; Türkiye’nin üniversitelerinin tamamının maddi imkanı asla bizimle kıyaslanamazdı. Tamamının bakın. Hava alanımız da olurdu uçaklarımız da olurdu helikopterlerimiz de olurdu. Tamamını toplasanız bizim Süleymaniye Vakfı’nın maddi imkanı ile kıyas kabul etmezdi. Ama biz Allah’tan başkasına boyun eğmeyiz ve kovdum! Kovdum. Resmen kovdum. Karşınızda köle yok. Bir tane iki tane değil yani. Bak burada Yefimov ne güzel tespit etmiş. Nasıl olsa bu iş müslümanlar galip gelse de mollalara kalacak. Mollanın cebine para koydun mu istediğin fetvayı alırsın. Bak burada gördünüz. O zaman da biz paramızla, millet müslümanlığa uyduğunu zanneder Emeviler’den sonra olduğu gibi. Zanneder ki biz islama uyuyoruz ama şey yok. Ben de öyle zannediyordum. Ya şimdi hakikaten kendime bakıyorum da şaşırıp kalıyorum. Ya biz fakülteden mezun olduk geldik İstanbul Müftülüğü’nde bilen bir kişi olarak karşılandık. Bakıyorum şimdi o bilgilerimin beş paralık değeri yokmuş ama ben bir şey bildiğimi zannediyordum o zaman. Birden bire 25 yaşında İst. Müftülüğü’nde fetva kurulu başkanı olacaksınız! Millet gelip fetva soruyor, “Abdulaziz Hoca ile görüşecektik”, buyrun diyorum “ne zaman gelir” diyor. Buyrun diyorum “kendisi ile görüşecektim”. Mecbur kaldım sakal bırakmaya. Bakıyorum ben onları hep islam zannediyordum. Yıllarcs ona göre fetva vedik. Bugün islam alemimden Allah’a şükür her tarafa gittik görüştük. Onun için yeniden müslüman olmaya ihtiyacımız var. Bizim işimiz gerçekten çok kolay. Çok çok kolay bizim işimiz çünkü elimizde Kur’an var. Ve C. Hakka çok şükür bu protokolda metod diyorlar. Çünkü yurt dışındaki kuruluşlar gayet iyi biliyorlar ki Süleymaniye Vakfı’nın metodolojisi hem din hem bilimde geçerli bir metodoloji. Gayet iyi biliyorlar. Amerika’dan Avrupa’dan Rusya’dan. Çünkü o metodolojinin tamamı Kur’an dan çıkarılmıştır. Gayet iyi biliyorlar. Millet bizimle dalga geçiyor az önce dediğim gibi geçmeye devam etsinler. Şimdi çok şükürler olsun bu ortaya çıktı. İnsanlara meseleyi anlatmak gayet kolay. Avrupa’da yaptığımız sohbetlere bir bakın, Rusya’da yaptığımız sohbetlere bakın. Biz her şeyi internetten yayınlıyoruz. Bakın ki bize en küçük bir itiraz görecek misiniz? Çünkü Kur’an dan anlattığınız zaman hiç kimsenim itiraz etmeye hakkı olmuyor. Allah yardımcımız olsun. Tekrar ediyorum: yeniden islamlaşmamız lazım. Bu iş öyle kendi kafamıza göre olmaz. Allah’ın emrine kayıtsız şartsız uymakla olur. Ona uyduğumuz zaman Kur’an ı esas alarak eğer insanlara doğru dini anlatırsak yahudiler nasıl Medine’de 4 sene bile barınamadılar, şimdi de bulundukları yerde asla barınamayacaklardır. Kısa sürede çekip gitmek zorunda kalacakalar yada müslüman olmak zorunda kalacaklardır. Bu iş savaşla olmaz. Bu iş, insanların zihnindeki yanlış fikirlerin öldürülmesi ile olur. Ve yeniden islamlaşma yeniden islamlaşma!