Bugün ki dersimizin konusu, son derece bize göre önemli bir konu. Biliyoruz ki kutup bölgesinde altı ay gündüz altı ay gece olur. Dolayısıyla oralarda namaz vakitleri oluşmaz. Pe ki oralarda yaşayan Müslümanlar ne yapacaklar? Onun için üç tane çözüm önerilmiş. Herkes bunu peşinen kabul etmiş. Oralarda namaz vakitleri konusunda tam bir ittifak var. O zaman ne yapmak lazım? O bölgede yaşayanlar namaz vakitleri olmuyorsa namazlarını kılmazlar. Hangi namazın vakti oluşuyorsa o namazı kılarlar diye bir görüş var. Bugün Almanya da ve daha kuzey bölgelerde yaşayan Süleymancı cemaati var, onlar bunu uyguluyorlar. Yatsı namazı vakti olmuyor, yatsıyı kılmayız diyorlar Almanya da bazı bölgelerde, ya da Norveç’te veya Finlandiya’da. Aynı şey Rusya ve kuzeyi için de söz konusu. Bazıları diyor ki en yakın bölgeye göre namaz vakitlerini tespit etmek lazım. Birde Bürüksel Konferansı diye 1970’ler de yapılmış bir konferans var. O konferansta 45 derece enlemin kuzeyinde bulunan ülkeler, namaz vakitleri oluşmadığı zaman namazlarını Mekke’ye göre kılarlar diye bir karar çıkmıştı. Şimdi biraz sonra 70 derece enlemde bulunan Norveç’in kuzeyinde ki Tromso’da yapmış olduğumuz gözlemleri sizlere göstereceğiz inşallah. Hepiniz göreceksiniz ki Tromso’da beş vakit namazın beşi de, Türkiye’de hangi şartlara göre oluşuyorsa aynı şartlara göre oluşuyor. Yüzde yüz Kuran-ı Kerim’e göre uygun bir şekilde oluşuyor en küçük sapma söz konusu değil ve bu çözüm diye önerilen şeylerin tamamı yanlış. Bir kere günde beş vakit namazı Allah-ü Teala farz kılmış. Cenabı Hakk Kuran-ı Kerim’in iki ayetinde Müslümanların tüm dünyaya hakim olacaklarını vadediyor. Tüm dünyaya hakim olacak olan Müslümanlar, tabi ki tüm dünyada namazlarını da kılacaklardır. Öyleyse Allah-ü Teala’nın bazı bölgeler için beş vakit namazı emretmemesi gerekir. İşte o ayetlerden biri şöyle:
‘’Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih ’’ (Fetih 28)
‘’Rasülünü hidayet kaynağı ile yani kitapla gönderen O’ dur. Hakk’ın dini ile gerçek dinle gönderen O’dur. İnsanların din dediği şeylerin tamamının üzerinde hakimiyetini kursun diye ‘’.
Dolayısıyla dünyanın her yerinde insanlar kendilerine göre bir dinin takipçisidir. Bütün dinler üzerinde hakimiyet kuracağına göre İslamiyet, tüm dünyaya yayılacak demektir. Zaten ondan dolayı peygamberimiz İstanbul’un fethedileceğini kesin bir dille ifade etmiştir. Yani şimdi sizde dünyanın her hangi bir bölgesi için aynı şeyi söyleseniz yalan söylemiş olmazsınız. Şimdi burada şöyle bir şey ortaya çıkıyor ki internet sitelerinde haklı olarak tartışılıyor. Diyor ki insanlar haklı olarak diyorlar ki; ‘’ Siz İslamın Allah’ın dini olduğunu söylüyorsunuz. İslam Allah’ın diniyse, güneşin doğmadığı ya da batmadığı bölgeleri Allah biliyordu. Nasıl oluyor da orada geçerli olmuyor bu?’’ dolayısıyla bunda son derece haklı oluyorlar. Söylenecek bir söz yok. Sadece hiç kimseye cevap veremeyen insanların sinirlenip te karşı tarafa işte ‘’ sen kafirsin, senden başka ne beklenir ki’’ gibi bir takım duygusal ifadeler dışında herhangi bir şey söz konusu değil.
Şimdi bu yapılan rasatla biz Kuran-ı Kerim deki birçok şeyi keşfetme fırsatı bulduk. Tromso insanların yaşadığı en kuzey bölgelerden bir tanesi. Oradan daha yukarısı iki derecelik falan bir fark var. Tabi arkadaşlarımız birkaç ay yer seçimi için uğraştılar. En uygun yer olarak Tromso’yu buldular yani Norveç’in kuzeyi. Onun için oraya gittik 70 derece enleme gittik. Güneşin doğmadığı bir yerdi. Biz orada güneş falan görmedik. Güneş ufkun altındaydı ama az öncede söylediğim gibi beş vakit namazın beşinin de çok rahat bir şekilde oluştuğunu gördük güneşin doğmadığı dönemlerde. Ama güneşin batmadığı dönemlerde nasıl olacak onu da inşallah gidip göreceğiz. Gitmeden bir şey söylemek zor. Bizim bilgimize göre, oradaki Müslümanların da ifadelerine göre şimdiye kadar oralarda yapılmış olan ilk gözlem. Orada sekiz yüz kadar Müslüman yaşıyor. Namazlarınızı nasıl kılıyorsunuz diye sorduk. Dediler ki :’’ Namaz vakitleri oluşmadığı zamanlarda Mekke’ye göre, oluştuğu zamanda buraya göre kılıyoruz’’. Öyle olunca tabi ki namaz vakitleri arasında müthiş bir uyumsuzluk söz konusu oluyor. Şimdi bakın mesela 16 Ocak günü sabah namazı 05:35 te oluyor güneş 07:19 da doğuyor. 17 Ocak günü sabah namazı 06:10 yani bir günde 35dk fark ediyor sabah namazı. Güneşin doğuşu 11:06. Bir gün önce 07:19 da doğan güneş 11:06 da doğuyor. Yaklaşık 4 saat fark var. 16 Ocakta öğlen namazı 11:54, 17 Ocak’ta 11:55. Bir dakika fark ediyor, fakat ikindi namazı ayın 16 sın da 14:09 da oluyor, ayın 17’ sinde 11:58 de oluyor. İki saatten fazla yaklaşık iki saat 11 dakika fark ediyor iki gün arasında. Akşam namazı birinci gün 04:30 da oluyor ayın 17 sinde 12:43 te oluyor. Arada yaklaşık 4 saat fark var. Yatsı namazına fazla bir fark koymamışlar. Yani koydukları yaklaşık yarım saat bir fark var. Birinci gün 06:07 de oluyor, ertesi gün 05:27 ye düşüyor. Şimdi bu tabi kabul edilebilir bir hesap değil, burada çok büyük bir yanlışlık var. Bu yanlışlık oraya göre namaz vakitlerinin belirlenmemesinden ve prensiplerin konmamasından kaynaklanıyor. Siz orada yaşayan Müslüman olsanız ne yapacaksınız? Devamlı takvime bağımlı olacaksınız. Hiçbir zaman ufka bakıp ta namaz vakitlerini tespit etme imkanınız olmayacak. Şimdi orası bir şehir yeri. Hemen arkasında Sami dedikleri insanlar yaşıyor. Onlar geyik yetiştiriyorlar, siz televizyonlarda köpeklerin çektiği arabaları görmüşsünüzdür onların yaşadığı bölge işte orası. Her taraf uzunca bir süre karla kaplı. Böyle bir bölge. Tek gelir kaynakları da balık. Soğuk denizlerde çok iyi balıkları Cenabı Hakk onlara lütfetmiş. Balıkla kazanç sağlıyorlar, geçiniyorlar. Son zamanlarda 1980’den sonra petrolde çıkmış ve dolayısı ile zenginleşmişler. Petrol zamanına kadar öyle bir şey söz konusu değil. Şimdi orada yaşayan bir insanın elinde telefonu, interneti, takvimi, saati olmak zorunda mı? Yani benim takvimim yoksa orada yaşayan sıradan bir Müslümansam ve o bölgede benden başkada Müslüman yoksa ben şimdi nasıl Mekke’yle irtibat kuracağım. Nasıl yakın bölgenin namaz vakitlerini bulacağım? Öyle şey olur mu? Namaz vakti dediğiniz, ben şimdi çıkarım bakarım sabah namazı olmuş gözlemlerim, öğlen olmuş, ikindi olmuş, akşam olmuş, yatsı olmuş tamam ve kılarım. Namaz vakitleri böyledir. Namaz vakitleri kişisel gözlemlerle tespit edilebilecek şekilde ayarlanmıştır Kuran’ı Kerim de. İşte biz oraya gidince yaptığımız gözlemlerle ayetleri tekrar anlama imkanımız ortaya çıktı. Mesela ben kendi açımdan daha önce ayetleri bu şekilde anlamamıştım. Orada şunu net olarak gördük ki (mesela bu da Kuran’ı Kerim’in gerçekten Allah’ın kitabı olduğunu bir kez daha gösterdi) Allahu Teala namaz vakitlerini güneşin doğuşu ve batışı kavramlarına hiç bağlamamış. Namaz vakitleri ile ilgili ayetlerde güneşin ne doğuşundan bahsediyor ne batışından bahsediyor. İkisi de yok. Güneşin sadece meridyen geçişinden bahsediliyor ki, yani öğlen vaktinden bahsediliyor, o meridyen geçişini Türkiye’de rahatlıkla tespit edemezsiniz çünkü o saatte güneşe bakamazsınız çok güçlüdür ışık. Ancak gölgelere bakmak suretiyle görebilirsiniz. Orada güneşin bulunduğu yere bakarak çok net bir şekilde meridyen geçişini görüyorsunuz. Bir tek ondan bahsetmiş ve o çok net görünüyor. Her hangi bir şüpheye yer yok. Onun dışındaki bütün namaz vakitlerinin anlatımı tamamen ışıklarla alakalı. Güneşten yansıyan ışıklarla alakalı. Şimdi bu başlangıç olsun diye 17. Surenin 12. Ayetini açalım.
‘’Ve cealnel leyle ven nehâre âyeteyni’’ (İsra 12)
‘’Geceyi ve gündüzü onlar için iki tane ayet yaptık ‘’
Ayet belge demektir. Çok sağlam doğruluğu tartışmasız bilgi demektir. Ayet o.
‘’fe mehavnâ âyetel leyli’’ (İsra 12)
Bir de gecenin ayeti var. Gece kendisi ayet, bir de gecenin ayeti var. Yani gecenin bir belgesi var. Gecenin belgesi ay.
‘’O’nu mahvettik, yani onun ışığını söndürdük’’
Demek ki ay da baştan ışık yayan bir yapıdaymış. Cenabı Hakk onun ışığını söndürmüş. Artık o ışık yaymıyor. Işığı yansıtıyor. Yansıttığını zaten başka ayetlerde ifade ediyor.
‘’ve cealnâ âyeten nehâri mubsıraten ’’ (İsra 12)
‘’Gündüzünde bir ayeti var yani gündüzün olduğunun bir işareti var onu da gösteren (mubsireten) yaptık‘’.
Yani gündüzün ayeti ışıktır. Güneş demiyor ayet dikkat edin. Gösteren yaptık diyor. Peki niye böyle gösteriyor?
‘’li tebtegû fadlen min rabbikum’’ (İsra 12)
‘’Çalışabilesiniz diye Allah’ın ikramını arayasınız’’.
‘’ve li ta’lemû adedes sinîne vel hisâb’’ (İsra 12)
‘’Yılların sayısını bilesiniz’’
Yılların sayısı gökteki kamere göre bilinir. Güneşe göre bilemezsiniz. Şu anda bir düşünün, takvimler olmasa, elinizde takvim yok. Bugün ocak ayının son günü olduğunun elde bir işaretini bilen var mı? Ama kamer ayın kaçıncı gün olduğunu çıkar, gökyüzüne bakar, günü gününe bilmeseniz bile bir iki gün hatayla bilirsiniz. Dolayısı ile herkesin çok rahat bir şekilde, gözlemleriyle takvim olmadığı zaman gözlemleyeceği ay ve yıl hesabı kamere göredir, yirmi dört saatlik hesapta güneşe göredir. Güneşten gelen ışınlara göredir. Alışkanlığımızdan dolayı güneşe göre diye söylüyoruz ama güneşten gelen ışınlara göredir.
‘’ ve kulle şey’in fassalnâhu tafsîlâ’’ (İsra 12)
‘’ Biz her şeyi ayrıntılı bir şekilde açıkladık’’
İşte bu ayrıntıyı görebilmek için demek ki oraya gitmek lazımmış. Mesela gündüzün güneşe değil de ışığa bağlı olduğunu görmek için. Şimdi buna benzer bir ayet. Ayetler biliyorsunuz müteşabihtir. Yani birbirine benzer demektir. Benzer ayetleri birlikte okursanız olay çok daha aydınlanmaya başlar. Şimdi 36. Surenin 37.ayetini açalım.
‘’Ve âyetun lehumul leyl’’ (yasin 37)
‘’Gece onlar için bir ayettir’’.
Bakın öbür surede de gecenin ayet olduğunu söylemişti. Burada da ayet olduğunu söylüyor. Gece onlar için bir ayettir.
‘’neslehu minhun’’ (yasin 37)
‘’ Geceden soyup çıkarırız ‘’. Neyi?
‘’nehâre’’ (yasin 37)
‘’Gündüzü’’ (gündüzü geceden soyup çıkarırız ).
(Hoca eline iki kağıt alıp üst üste koyuyor ) Şimdi elimdeki iki kağıdın altındaki gece sayın, üstündekini gündüz. Şöyle adeta bir koyundan deriyi soyar gibi gündüzü geceden soyduğunuz zaman altta gece kalıyor. Bunun manası şudur; Kainatta gecenin olması esastır. Karanlık esas. Aydınlık onun üzerine bir sergi gibi yayılıyor. O sergi toparlandığı zaman alttan gece çıkıyor. Peki karanlığın sergi gibi yayılmasının da başka şeyleri var bizim için. Sergi yayılıyor ve toplanıyor. Toplamaya başladığı zaman o en son noktadan itibaren toparlanıyor. Yani uçtan başlanıyor toparlanmaya. Akşam güneş batıyor. Doğuda güneş battığı an, güneşin tam hizasında olan batı noktasında ne olur? Karanlık başlar. O noktadan dürülmeye başlar o gündüzün aydınlığı. Artık güneş tam karşıya aydınlığını vermez. Biraz yukarıya verir. Giderek yukarılara doğru uzar aydınlığı ve toparlandıkça batı kararır doğuya doğru aydınlık toparlanır, o toparlanma ile vakitleri hesap ederiz biz. Siz bir vadide yaşıyorsanız, güneşte dağın arkasından batıyorsa, güneşin battığını güneşi görerek anlayamazsınız. Çünkü güneş ikindide kaybolur. Daha ikindi olmadan mesela benim yaşadığım köyde, köyün girişi vardır çok yüksek karanlıkların arasındadır, orada bizim bahçeler vardır oraya gideriz saat bir sıralarında güneşi göremezsiniz. Güneş kaybolur çünkü dağın arkasına geçer. Karanlık olmaz. Şimdi göstereceğim Tromso’da karanlık değil. Karanlık değil aydınlıklar. Ama şimdi güneş dağın arkasına geçti diye güneşe battı mı diyeceğiz? Yok. Güneşe ne zaman battı deriz? Ne zaman ki güneş nereden batıyor? Batıdan batıyor karanlık nerden başlar o zaman? Tam tersi olan doğudan başlar. Güneşi zaten göremediğim için, güneşin battığını ben doğuda karanlığın başlamasıyla anlarım. Başka şekilde anlayamam. Zaten öteden beri uygulanan budur. Derin vadilerde ya da batı ufkunda eğer dağ varsa, güneşin battığını doğu ufkundaki karanlığın başlamasıyla ancak anlayabilirsiniz. Bunun başka kriteri zaten yoktur. İşte o güneşin gözükmediği yerler aynen dağlık bölgeler gibi. Yoksa aydınlık var. Gündüz var gece var. Her şey var. Hatta işte biz güneş doğdu diye karar verdiğimiz saat te, ki yani güneşin doğuşu ne olur o zaman? Batı ufku aydınlanmaya başladığı zaman şimdi güneş doğuda doğuyorsa aydınlığını ilk önce batıya verecektir. Batı ufkunda aydınlığı gördüğünüz an ne diyeceksiniz güneş doğmuş diyeceksiniz. Doğuda mesela siz öyle bir yerde yaşıyorsunuz ki, güneş dağın arkasından doğuyor. Sabah namazını ne zamana kadar kılacaksınız? Batıda güneş ışıklarını görünceye kadar. O zaman ancak güneş doğdu dersiniz. İşte burada da bakıyorsunuz ki ne zaman güneş doğdu diyeceksiniz? Batıda aydınlığı gördüğünüz an güneş doğmuş diyeceksiniz. Biz şimdi güneş doğdu dediğimiz saatte baktık ki, Tromso’da sokak lambaları söndü. Her taraf aydınlandı gerek yok ki artık lambaya. Evet güneşi hiç görmüyorlar ama geceyi gündüzü sürekli yaşıyorlar. Şimdi bu ayeti tamamlayalım.
‘’Ve âyetun lehumul leyl’’ (yasin 37)
‘’Gece onlar için bir ayettir’’.
‘’neslehu minhun nehâre’’ (yasin37)
‘’Gündüzü ondan soyup çıkarırız ‘’. Yani tıpkı bir deriyi hayvanın üzerinden soymak gibidir. Gündüzün geceden ayrılması.
‘’ fe izâ hum muzlimûn’’ (yasin37)
‘’Bir de bakarsınız ki karanlık içerisinde kalmışlar’’.
‘’Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ’’ (yasin 38)
‘’ Güneşe gelince, güneş kendisi için belirlenmiş yörüngede akar gider’’.
Şimdi bu ayeti bugün astronom okumuş olanlar kendi bilgilerine göre değerlendirirler ve doğru olur. Güneşin akıp gittiği bir yörüngesi var. Ama hiç astronomi bilmeyenler için de bu ayetin bir anlamı var. Yani şimdi siz güneşe bakarak geceyi gündüzü belirlemeyin. Güneş kendi yörüngesinde akar gider. Onu belirleyeceğiniz aydınlığa göredir demiş oluyor Allahü Teala. Yani güneş doğdu ona bakmayın diyor.
‘’Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ’’ (yasin 38) diyor ya, güneş için belirlenmiş bir şey vardır çünkü biz dünyanın gittiğini değil güneşin gittiğini görürüz dünyada yaşayan insanlar olarak. Astronomi alimleri kendi bilgilerine göre yorumlarlar oda doğrudur. Tabi çünkü Allah’ın kelamı öyle bir söz ki, Allah’ın sözü olduğu için, hangi bilim dalı incelerse incelesin, hepsi de doğru sonuçlara varır. İnsanlar incelediği zamanda doğru sonuçlara varır.
‘’zâlike takdîrul azîzil alîm’’ (yasin 38)
‘’Aziz olan, güçlü olan ve her şeyi bilen Allah’ın koyduğu ölçüdür bu’’ diyor.
O zaman bu ölücüyü esas alacaksınız. Siz o güneşe bakmayacaksınız. Güneş kendi yörüngesinde akıp gidiyor. Geceyi gündüzü aydınlığa göre belirleyeceksiniz diyor. Şimdi bunu anladıktan sonra, İsra suresinin yani 17. sure 78. Ayetini açalım. (Hoca Tromso’da çektiği bir görüntüyü açıyor ve anlatıyor). Bakın arkadaşlar şu görüntüye, şu görüntü saat 06:15 i gösteriyor. Son derece önemli bir görüntüdür. Biz burada, özellikle halkın yaşadığı bir bölgede, dikkat edin şehrin ortası burası, karşı tarafta küçük bir körfez var ışıkları çok net bir şekilde görüyorsunuz. Bizim arkamızda da ışık var yani şu anda görünmüyor bir fabrikanın bahçesi burası, denizin kenarı, biz burayı özellikle seçtik dağın tepesine çıkıp ta gözlemleyebilirdik ama orada yaşayan insanın namaz kılması gerekiyor adam sabah namazı için gidip te dağın tepesine çıkamaz ki onun gözlemlemesi lazım. Şimdi saat 06:15 bakın ufukta hiçbir ışık yok. Ufuk şu Servet’in baktığı taraf (videoda servet hocayı gösteriyor), hiçbir ışık yok saat 06:15. Şimdi ayın 13 ü 06:15 2011 için belirlenen namaz vakitleri nelermiş bir bakalım. Bunlar, bundan 40 dakika önce sabah namazı diye ilan etmişler Mekke’de. Herhangi bir ışık yok. Biraz sonra ışık ortaya çıktığı zaman göreceksiniz. Mekke’den gönderilen saate göre 40 dakika önce namaz kılınmalı diyor. 05:36 yazıyor burada. (İmsak vakti olabilir mi diye soruyor bir hoca). Hayır imsak vakti olması mümkün değil güneş ufkun 18 derece altında. Yani astronominin zifiri karanlık dediği bir an bu. Zaten zifiri karanlık olduğunu siz görüyorsunuz. İmsak 05:36 diye ilan edilmiş. Halbuki şu anda 06:15 hiçbir şey yok. Peki diyanet takviminde kaç diye ilan edilmiş ona bakalım. Diyanet takvimi 6:00 diye ilan etmiş. İmsak vakti 6:00 diye ilan etmiş. Yani diyanet vakfının imsak vakti diye ilan ettiği zamanın 15 dakika sonrasında bile hala zifiri karanlık. Mesela Türkiye’de de bu saatte sabah namazı ilan ediliyor ve ufuk aynen böyledir zifiri karanlıktır. Suudi Arabistan bundan biraz öncesini ilan ettiği için o vakti vermiş. Suudi Arabistan da Mekke’de Medine’de namazı bitirdikten sonra zifiri karanlıkta sabah namazını kılmış olursunuz. Orada namazı kılıp mescitten çıktıktan sonra 15 dakika sonra tan yeri ağarmaya başlar. Onun için ben Mekke’de ve Medine’de namaz kılındığı zaman sabah namazına giderim ama sabah namazına niyet etmem teheccüd diye niyet ederim. Ondan 15 dakika sonra sabah namazına niyet ederim ve kılarım. Orada otururum biraz Kuran okurum 15 dakika sonra sabah namazını kılarım. İşte görüyorsunuz hesapları.
(Hoca videoya tekrar bakarken anlatıyor) Şimdi biraz sonra tan yeri ağaracak. Herkesin donmamak için özel hareketler yaptığı saatlerde gözlemler yaptık. İşte bakın aydınlığı görüyor musunuz? Saat 07:45. Az önce belgedeki dağı görmüyordunuz değil mi? Aynı bölge işte aydınlanmaya başladı ve saat 07:45. Allahu Teala’nın büyük bir lütfu. Burada senenin hiçbir günü hava açık olmazmış Cenabı Hakk yardım etti işte ufku görüyorsunuz pırıl pırıl. Elhamdülillah. İşte bakın hayat başlamış orada görüyor musunuz? İşte bakın tan yerinin ağardığını görüyorsunuz. Dikkat ederseniz hissedersiniz. Şimdi ayeti kerimeyi okuyayım bakın. (resmi net bir şekilde açarak). Şimdi İsra suresinin 78. Ayetine bakalım. Burada Allahu Teala diyor ki Estaüzibillah.
‘’Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).’’ (isra78)
‘’Ekımis salâte’’ ‘’ namazı kıl ‘’ diyor. Tek kişi için verilen emir. Çünkü ben tek başıma da olsam kılacağım. Cami yok, cemaat yok, takvim yok. Hiçbir bahane yapamazsın. Çünkü öyle bir kriter veriyor ki sen Tromso da dağlarda yaşayan bir Samisin, tek başına Müslüman olmuşsun, herkes sana düşman ve namazını kılacaksın, öyle bahane falan yok kardeşim. Ne zaman kılacaksın?
‘’li dulûkiş şemsi’’ ‘’ güneşin batıya kaydığı vakitte’’ onu birazdan göreceğiz. Yani o meridyen geçişinde.
‘’ilâ gasakıl leyli’’ ‘’ havanın kararmasına kadar’’ hava karardı namaz vakti bitti. Bizim Türkiye de hava karardığı zaman ezan okunur. Türkiye’de yatsı ezanı okunduğu vakit yatsının bittiğinin ilan edildiği vakittir başladığı vakit değildir. Suudi Arabistan’da öyledir diğer İslam ülkeleri de öyledir. Eğer adına İslam ülkesi demek caizse tabi. Mecazen diyoruz. Ondan sonra ne diyor Allahu Teala:
‘’ve kur’ânel fecr’’ elinizdeki mealler ne demiş ’ve kur’ânel fecr’’ ‘e? Sabah namazı demiş. Başka? Sabah okuması. Sabah Kuran’ı derler bazıları da. Dolayı ile hiç anlaşılmayacak bir şey. Şimdi Kuran kelimesinin bir anlamı var. ‘’ qarâ’â ’’ topladı manasına gelir Arapçada. Yani okuma manasında kullanılır tabi ama kök anlamı toplamaktır. Mesela biz Türkçe de çocuklar okumaya çıktığı zaman iki kelimeyi üç kelimeyi birleştirebiliyorsa okuyor diyoruz değil mi? Tek tek kelimeleri okuyana okuyor diyor muyuz? İki kelimeyi birleştirdiği zaman okumayı söktü diyoruz. İşte Arapçada da o var. Kelimeleri birlikte telaffuz etmektir okumak. Yani birleştirmektir. İnsanların toplaştığı yerlere ‘’karye’’ diyoruz aynı kökten. Çünkü insanlar bir araya gelir. Allah’ın ayetlerinin bir arada olduğu bu kitaba Kuran denir. Bir arada olmasından dolayı denir. Ama bu Kuranın içinde de Kuranlar vardır. Nasıl karye Arapçada mesela Mekke ümmü’l kura diye ifade edilir. Mekke bir karyedir. Ama Mekke’nin karyeleri vardır. Yüzlerce karyesi vardır. İşte aynı şekilde bu Kuranı Kerim’in kendisi Kuran, Kuran’ın içinde de yüzlerce Kuran vardır. Yani kümeleştirilmesi gereken ayetler vardır. Şimdi fecrin Kuranı da tan yeri ışıklarının yoğunlaştığı zaman, toplaştığı zamandır. Bakın burada ışıkların toplaştığı zaman şurası değil mi( resmi gösteriyor hoca) toplaşma var mı? Ve siz burada çıplak gözle gördüğünüz zaman çok daha net. Burada çok değişik ışıklar var. Beyaz ışık var, sarı ışık var, kırmızı ışık var. Bir arada olduğu için bunlar toplaşmış oluyor. Sadece beyaz ışık değil. Hadislerde bunlar çok daha net ifade edilir. Siz Türkiye’de aynı fecri görüyor musunuz? İşte Tromso ile Türkiye fark ediyor. Aynı fecr orada da var. Ve bu saat 07:45. Bunların ilan ettiği saatte 07:45 te ne var mesela. Bunlar 07:20 de güneşi doğuyor diye ilan etmişler. Hadi buyurun. 07:45 teki durumu gözlerinizle görüyorsunuz. Bunlar bundan 20 dakika önce güneşin doğduğunu ilan etmişlerdir. Diyanet güneşi 09:11 de doğuyor olarak ilan etmiş. Şimdi öğlen namazını da bir göstereyim. 11:55 öğlen namazı. Güneşin kendi yok tabi ki. Ayette belirtiliyor ya ayet, gündüzü güneşle irtibatlandırmıyor. Yani 6 ay gece dediğimiz yer burası. 6 ay sürmüyor burada. 6 ay dediğimiz yer tam kutup noktası orada insan yaşaması mümkün değil. Ama inşallah Allah nasip ederse ben oraya gitmeyi de düşünüyorum. Çünkü orada da petrol çıkaran insanlar oluyor, onlarda Müslüman olur namaz kılmaları gerekir. Oraları da incelediğim zaman, birçok resmi inceledim, orada da gece ve gündüzün olduğunu gördüm ama tabi uzaktan resimlerle karar vermek yanlış olur bizzat görmek lazım. Şimdi resme bakın siz. Şimdi aydınlığı görüyorsunuz. Mesela Türkiye’de ki bulutlu bir hava gibi o kadar. Tabi güneş orada. Burada güneşin meridyen geçişini görüyoruz. Şimdi burası bizim buralara göre bulutlu hava. Güneşi biz hiç görmedik. En fazla aydınlık bu işte. Ama burada gündüz. Birinci gün biraz garipsiyorsunuz ikinci gün son derece tabiileşiyor. Türkiye’den fark etmez hale geliyorsunuz. Oda normaldir yani her yer için söz konusudur. Siz ekvator bölgesine gitseniz orada da aydınlığın fazlalığı dikkati çeker, bir müddet sonra da normalleşir. İnsan bulunduğu yere hemen adapte oluyor. Şimdi ufka bakın resimde ki güneşin yuvarlağını görebiliyorsunuz. Dağa çıksan da göremezsin başka bir dağ görürsün. En fazla bu kadar yani güneşi göremezsin. Güneşin halesini görüyorsunuz yani güneşi çevreleyen ışıkları yuvarlak bir şekilde görüyorsunuz ve onun kaymasını da net bir şekilde görüyorsunuz. Şu bölge baktığınız bölgenin orta noktası. Şuradan batıya doğru kayıyor güneş. İkindi yaklaşıyor şimdi. Ben epeyce ileri aldığım için. (Başka bir hoca konuşuyor : ‘’ O zaman öğlen namazının vaktini biz nasıl biliyorduk ’li dulûkiş şemsi’’ ten güneşin tam tepeden batıya kayamaya başlamasıdır. Orada güneş yok ki nasıl tepe diye yorumluyoruz?’’ diye soruyor). Tepe dediğimiz nokta zaten güneş senin de tepende olmaz. Güneş ne zaman tepede olur biliyor musunuz? Mesela bizim bulunduğumuz yerde senede iki kere tepeye çıkar. O 23 derece 22 dakikalık bir kayış var ya senede iki kere tepede olur. Ekvatorda tepede olur. Onun dışında (eliyle havada yarım daire çizerek) tepeden aşağıya doğru kayar, bu tarafa doğru kayar. Onun için doğular sürekli değişir batılar sürekli değişir. Ondan dolayı Allahü Teala Kuranı Kerim de ‘’ iki doğunun ve iki batının Rab’bi’’ demiştir. Çünkü her bölgenin iki tane doğusu iki tane batısı olur. Yani en uç noktalar olur. Her gün doğuş ve batış değişir. Onun için ‘’ doğuların ve batıların Rab’bi ‘’ demiştir ayeti kerimede. Güneşin tepeden herkesin bulunduğu bölgeye göre aşağıda olması ile tepede olması değişir. Burada da tepe noktası (başka bir hoca tekrar soruyor: ‘’ onu nasıl tespit ettiniz batıya doğru kaymaya başladı dediğiniz noktayı?’’) işte ufuktan bak şurası var ya bak görüyor musun güneşin kaydığını anlamıyor musun burada? Bak şurada yoğun ışık var şurada zayıflıyor ışık. Işığın yoğunlaştığı yerden orada tepe noktasından batıya kaydığını zaten görüyorsunuz. Bakın şurada şöyle bir hale var. Şurası orta noktası, şu halenin orta noktası da şurası batıya doğru kaymış. Siz bulunduğunuz yerde sağa sola baktığınız zaman doğu ile batı, tam direk gördüğünüz yer orta nokta oluyor onun birazcık sağında ışık yoğunluğu varsa batıya kaydığı anlaşılıyor. (Başka bir hoca soru soruyor: ‘’Şimdi hocam ekrandaki resimde Servet hoca duruyor ya burada 25 dakika daha dursa güneş batacak, karanlık basacak gibi duruyor ‘’ diye soruyor) zannediyorsun batmıyor. Güneş batmıyor. Şimdi bakın ikindiyi göreceksiniz biraz sonra. Bak batıya doğru kaymayı görüyor musunuz bak ışık batıya doğru kayıyor. Mesela bakın buralarda aydınlık kar var her tarafta. Şimdi bu aydınlığı görüyoruz birazdan buranın karardığını göreceğiz o zaman akşam namazı olmuş olacak. Güneşin olduğu yer net bir şekilde anlaşılıyor. Şimdi şu anda ikindi. Şimdi beş dakika sonra hava kararacak. Ve akşam namazı olacak. Akşam namazı dediğimiz saatte burada ne diyor. 14:35 akşam namazı olacak, ikindi namazı 14:08 oluyor. Bak şimdi burası batı tarafı, şimdi doğuya doğru bakınca da karanlığın başladığını göreceksiniz. Akşam namazının olduğunu anlamak için. Şimdi Türkiye’de güneş batmış hali gibi görünüyor. Zaten karşı taraftaki dağlar karardı. Gündüz dürülmeye başladı. Buradan doğuya doğru geliyor. Doğudaki karartının başladığını net bir şekilde göreceksiniz. Şimdi bakın arkadaşlar burada karartı var, bu tarafa doğru geldiğiniz zaman aydınlık var görüyor musunuz? Solda karartı sağ tarafta aydınlık var. Videonun sol tarafı doğu sağ tarafı batı. Doğuda karanlık batıda aydınlık var işte o akşam namazının başladığını gösteriyor. Saat 15:10. Peki burada akşam namazı saat kaçtaymış. Mesela diyanet işleri başkanlığına göre akşam namazı ayın 13 ünde 14:36 da, ki az önce bir yanlışlığı vardı 14:35 te ikindi oluyordu. Orada bir yazı hatası vardı. Burada bu vakti akşam namazı diye ilan etmiş diyanet işleri başkanlığı, peki öbür taraf 16:27 yi akşam namazı diye ilan etmiş. Şimdi videoda yatsı namazının sonuna doğru yaklaşılıyor. Videonun sesini açayım da oradaki bilgileri dinleyelim. Videodaki görünen adam orada yaşayan bir arkadaşımız. Bingöl ’lü kendisi de eşi de çok misafirperver. Şimdi dinleyelim.( Hoca videonun sesini açıyor adam konuşuyor)
KATILIMCI: Ara sıra orucumuzu saat birde açtığımız olmuş, ara sıra ikide şimdi zaman çok değişti yani. On birlere kadar tuttuğumuz olmuş. Orucu değil sadece namazı da ne zaman kılacağımızı bilmiyoruz. Allah kabul etsin.
HOCA: Şimdi akşam namazı burada kaçta okunuyor?
KATILIMCI: 17:30
HOCA: Şimdi yatsı girdi girecek ama akşam namazı bitmek üzere. Çünkü büyük yıldızlar ortaya çıkıyor.
Evet büyük yıldızlar ortaya çıkınca akşam namazının vakti biter.
HOCA: Bunu burada da uyguluyorsunuz, Mekke’de de uyguluyorsunuz, dünyanın her yerinde uyguluyorsunuz. Dolayısı ile siz yatsının bitmesinden çok sonra akşam namazı kılıyorsunuz. Orucu da ona göre tutuyorsunuz gereksiz yere uzun yani. Her Müslümanın beş vakit namaz kılması lazım ama her Müslümanın saati olur mu? O zaman Mekke’de ne zaman olduğunu, yakın bölgelerinde ne zaman vakit olduğunu bilebilir mi? Gözüyle görerek şimdi ikindi oldu, şimdi akşam oldu, şimdi yatsı oldu deyip namaz kılması lazım. Bu dünyanın her yerinde böyle. Aksi taktirde haşa Cenabı Hakk yarattığı yeri bilmiyor, ayeti kerimeler buralar için geçerli değil demek istenir, o zaman da o Allah’ın dini olmaz başka bir din olur.
KATILIMCI: Hocam gerçekten bence çok güzel bir çalışma oldu. Nasıl karanlık olur, nasıl olmaz gökyüzünde görünüyor. Bu o sorulara cevap olmuş oldu çok güzel oldu.
Bir gün sonra mesela az önce söyledim sabah namazını 06:47 ye almışlardı ayın 17 sinde. Ayın 16 sın da 05:35 iken ayın 17 sinde 06:47 ye almışlar. Esas onların uyguladıkları takvim güneş 11:01 de doğuyor diye ilan etmişler, oradaki camide uygulanan takvim yani bu. Bundan 55 dakika sonra öğlen namazını kılıyorlar, ki burada birde keraat vakti falan söz konusu. İkindi namazını 11:59 da kılıyorlar yani dört dakika sonra ikindi kılınıyor. Öğlen namazında selam verirken ikindi girmiş oluyor. Çok dikkatli olacaksın dakik. Orada bir imam biraz konuşmuş olsa öğlen namazı geçecek. Şimdi öğlenle ikindi arasında dört dakika, peki bir gün önce ne kadar iki saat on beş dakika var. İkinci gün öğlen ile ikindi arasında dört dakika var. Neymiş efendim güneş doğuyormuş. Oda şu, güneş ufukta gözüküp kayboluyor ya. Kardeşim dedim bakın bütün bunlar oluyor siz bunu dağlık bir bölgede iki dağın arasında güneşin gözüküp kaybolması gibi kabul edeceksiniz. Namaz vakitleriyle bir alakası yok. Ayete baktığınız zaman ne kadar güzel oluyor. Allah gündüz ile güneşin yorgan ilişkisini kaldırıyor, güneş ışınlarıyla ilişkisini kuruyor. Güneş ışınlarıyla ilişkisini kurduğunuz zaman sistem tamamen ne yapıyor. Altüst oluyor değişiyor her şey. O zaman siz tutuyorsunuz şimdi yani mesela dağın tepesinden güneşi gördüğünüz zaman güneşe doğdu diyorsan, Türkiye’de de doğdu demen lazım. Falan vadide de demen lazım. Ya da dağın tepesinde güneş battığı zaman güneş battı diyorsan, Türkiye’de de diyeceksin. Şimdi burada diyor ki 12:55 te akşam namazı olur diyor. 11:01 de güneş doğuyor. 12:55 te akşam namazı oluyor. Yani 1 saat 54 dakikalık bir gün. Oruç çok rahat olur yani. Mesela bakın 06:47 de fecir sabah namazı ile güneş arasındaki vakte bakın yaklaşık 4 saat 15 dakika. Yatsıyı da 19:31 de kılıyorlar. 12:55 akşam namazı 19:31 yatsı namazı. Orada güneşin doğuşu ile batısı arasındaki vakit altı saatten fazla sürüyor. İsra suresinin 78.ayetini okuyalım.
‘’Ekımis salâte li dulûkiş şemsi’’ ‘’ güneşin batıya kayması vaktinde namazı kıl’’ ki o güneşin meridyen geçişidir. İşte bu Tromso’da da dünyanın her yerinde en kolay tespit edilecek şey odur. Çünkü meridyen geçişi ufka baktığınız zaman, çünkü orada günün ışığının en yoğunlaştığı zamandır ve ışığın batıya doğru kaydığı çok net bir şekilde anlaşılıyor.
‘’ilâ gasakıl leyli’’ ‘’ havanın kararmasına kadar’’ havanın kararması da, (videoya dönerek) şu anda burada gördüğünüz vakitte mesela şurada bir yıldız var. Daha başka yıldızlarda var şu da ay. Bütün yıldızların çıktığı vakte kadardır o havanın kararması. Yıldızların orta çıkması da dünyanın her yerinde zaten net bir şekilde görünüyor. Sadece güneş değil batı tarafında ışığın tamamen kaybolup, yıldızların ortaya çıkması ki onu astronomi çok net olarak belirlemiş, güneş ufkun 18 derece altına indiği zaman hava kararır. Havanın kararmasına kadar namazınızı kılın diyor ki o yatsı namazının son vaktidir. Artık ondan sonra gece başlar. Bide diyor ki : ‘’ve kur’ânel fecr’’ ‘’ ve fecrin ışıklarının yoğunlaştığı zaman’’ onuda burada size gösterdik tan yerinin ağardığı vakit. ), ‘’inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).’’ ‘’ fecrin Kuranı yani tan yeri ışıkları gözle görülür’’. Burada bakın dikkat ederseniz dört namazın başlangıç vakti olarak güneşin batıya kayması diyor, havanın kararması diyor. Güneşin batıya kayması sırasında başlayan namaz hangisi oluyor, öğlen namazı oluyor değil mi. Havanın kararmasında biten namaz yatsı namazı. Yatsı namazının son vakti kesin mi orada. Öğlen namazının da ilk vakti kesin mi. Peki bu arada ikindi, akşam hangi vakitte kılınacak. O yok. Bir de diyor ki, fecirdeki ışık gözle görülür. Birde sabah namazını ışığın yoğunlaşması vakti olarak söylüyor ki o iki dakikalık iş değil. Tan yeri ağardığı zaman yoğunlaşıyor, yoğunlaşıyor adeta bir patlama oluyor gibi güneş doğar. O patlamayı Tromso’da da net bir şekilde görüyorsunuz. Sabah namazının başı ve sonu çok net bir şekilde belli burada. Tamam sabah namazı onun için hiçbir namazla birleştirilmez. Peygamberimiz hiç böyle bir şey yapmamıştır. Çünkü başı sonu çok net belli. Onun dışında gündüz de, güneş ışınlarıyla olduğu için, güneşin batmasıyla yada doğu ufkunda kararmanın başlamasıyla Tromso gibi yerlerde gündüz biter. Peki şimdi Hud suresi 11. Surenin 114. Ayetini açalım. Burada da diyor ki yine aynı şekilde başlayarak:
‘’Ve ekımis salâte’’ ‘’namazı kıl’’ ne zaman kılacaksın?
‘’tarafeyin nehâri’’ ‘’ gündüzün iki bölümünde kıl’’ diyor. Şimdi birinci bölümünün başlangıcını öbür ayetten öğrendik mi? Öğlen namazı. Peki güneşin batıya kayması öğlen namazının başlangıcı, o ikinci bölümde ne zaman biter? Güneşin batmasıyla biter. O zaman ikinci bölümün sonu belli mi? Güneşin batması. Gündüz iki namaz kılacaksın. Birisi öğlen namazı diğeri ikindi namazı. Öğlen namazının başı belli ufukta batıya kaydığı an. İkindi namazının sonu bellimi burada. Başlangıçta okuduğum ayette gecenin dürülmeye başladığı gündüzün soyulmaya başladığı an. Gündüz ne zaman soyulmaya başlıyor geceden? Güneş battığı sırada değil mi? O zaman gündüzün bitimi güneşin batması olduğuna göre gündüzün kılınacak ikinci namazın bitimi ne zaman olur? Güneşin batışı olur. O zaman ikindinin vaktinin sonunu Kurandan net anlıyor muyuz? Öğlenin vaktinin başını da anlıyor muyuz? Peki ikisinin ortası ne zaman? Öğlenin sonu ne zaman ikindinin başı ne zaman? Var mı ayetlerde? Diğer ayetlerde de yok. Başı sonu olmadığı için peygamberimiz zaman zaman bu öğle namazı ile ikindi namazını birleştirmiştir. Peygamberimiz Kuran’a uyarak yapmıştır bunu. Kendi kafasından haşa hiçbir şey yapmaz. O birleştirmediği zamanlarda ikindiyi ne zaman kılmış? Onun için tabi bir bölümü var onun. Bir müddet sonra zaten hadislerde de var. Güneşin ışığının soğumaya başladığı bir vakit vardır. Mesela işte İngilizcede de noon, afternoon diyorlar değil mi? Türkiye’de, bütün milletlerde de ikindi kavramı vardır. Namazla alakalı olmayarak vardır yani o. Nedir ışıkların zayıfladığı bir zamandır. Bu tabi bir bölünmedir. Dolayısı ile normal durumlarda vakti bu iki vakitte yaparsınız. Ama ayet bunu kesin bir şekilde ayırmadığı için, peygamberimiz zaman zaman birleştirmiştir nitekim Cebrail (asm) peygamberimize birinci gün öğlen namazını ikindi namazını kıldırdığı vakitte, ikinci gün öğlen namazını kıldırmıştır. Yani vakitler arasındaki geçişi de orada gösteriyor. Aynı şekilde bakın öbür ayette hava kararıncaya kadar namazı bitirmemizi gerektiği ifade ediliyor. Havanın kararması yatsının son vakti. ‘’akşama girdiğiniz zaman Allah’a ibadet edin’’ var. Akşama ne zaman girmiş oluyoruz? Güneşin batmasıyla değil mi? O zaman akşam namazının başı belli mi? Yatsının sonu belli mi? İkisinin arası belli mi? Yok. İkisinin arası ayetlerde olmadığı için, peygamberimiz bunları zamanla birleştirmiş. Ama ikisinin arası tabi olarak var zaten. Nedir o? Güneş battığı zaman batı ufkunda bir kırmızılık olur. O kırmızı şafak kaybolduğu zaman akşam namazının vakti biter, beyaz bir aydınlık kalır, oda yatısının vaktidir. Beyaz aydınlık kaybolduğu zaman yatsının vakti biter. Dolayısı ile peygamberimiz çoğunlukla buna uymuş, ama Kuranı Kerim o arayı kesin olarak ayırmadığı için de zaman zaman birleştirmiş bunları. Ama mesela güneşin batmasıyla ikindinin bittiği kesin. Akşam namazının başladığı da kesin. Peki bunları hiç birleştirdiğine dair bir rivayet var mı? Yok. Çünkü vakitleri kesin bunlar birleştirilemez ki. Yani öğleni geciktirdiyseniz güneş batıncaya kadar ikindiyle birlikte kılma hakkınız var. Yani o niyetle olmasa bile. Güneş batmadan öğlen ve ikindi kılınabilir. İşte bu kolaylığı sadece Tromso’da ki Müslümanlar değil, Türkiye’de ki Müslümanlarında, Ekvator’da ki Müslümanların da ihtiyacı olur. Bir gün trafiğe takılırsınız, arabadan inemezsiniz, her şey olabilir. Şu ya da bu şekilde insanların sıkıntıları olur. Dolayısı ile Müslümanların bunları bilmeleri lazım. Ama biz de maalesef kitapla sünnet arasında büyük bir ayrım, uçurum vardır. O uçurum ne? Yani kitap ayrı bir kaynaktır. Onun için mesela şeri deliller kaç tanedir diye sorulur 4 tanedir derler. Say bakalım kitap, sünnet, icma, kıyas. 4 ayrı kaynak vardır. Kardeşim Allahu Teala Kuranı Kerim’de diyor ki: ‘’ Size dininizi tamamladım’’ diyor. Tamamlamasında sonra bir icma ve kıyas ilave ediyorsunuz. Nasıl o zaman burada bir yanlışlık var. Ya bu din tam değil, ya da başka bir şey var. Ondan sonra Kuran’ın yanına peygamber efendimizi ikinci bir kaynak koyuyorsunuz. Burada ikinci bir kaynak olmasın diye sünnette peygamberimize yapılan vahiydir deniyor. Sünnet vahiyse peygamberimiz namazları birleştiriyor diye neden birleştirmiyorsunuz? Orada başka kayıtlar devreye giriyor. Halbuki şunu bilmek mecburiyetindeyiz. Muhammet (sav) iki tane özelliği vardır. Biri Rasüldür, elçidir yani. Elçi demek birisinin sözünü diğerine aktaran kişi demektir. Elçi olarak yapması gereken Kuran’ı insanlara tebliğ etmektir. Ondan dolayı Allahu Teala peygamberimize ne demiş : ‘’ Ey elçi Rab’binden sana indirilen neyse onu tebliğ et, bunu yapmazsan Allah’ın sana verdiği elçilik görevini yapmış olmazsın.’’ İlave ve noksanlık yapmadan. Bir ilave ve noksanlık yapacak olursa, bir hata yapacak olursa Rasüllükte ne olur, metin belli yapacağı iş belli. Bir de bir takım sözler ilave etseydi ya da çıkarsaydı. Ne diyor Allahü Teala: ‘’ O’nu sıkı bir şekilde yakalar, sonra onun şah damarını koparırdık’’. Sen misin bunu yapan? Peygamberimiz bir de nebidir. Rasül ve Nebi farklıdır birbirinden. Hem Nebidir hem Rasüldür. Nebi Allah’tan kitabı alandır. Kendisine kitap indirilendir. Nebi haber verendir, yücelerden haber veren kişiye ya da değeri yükseltilmiş kişiye Nebi denir. Nebi olması sebebiyle Allah’tan kitabı almıştır. Mesela siz bir görece tayin edildiğiniz zaman, siz o görevin ünvanını 24 saat taşırsınız. Yani siz bir öğretim üyesisiniz, size 24 saat öğretim üyesi denir. Ama 24 saat ders vermezsiniz. Ders vermek başka bir olaydır, öğretim üyesi olmak başka bir olaydır. Yani işçi olursunuz size 24 saat işçi denir, memur olursunuz size 24 saat memur denir ama 24 saat bu işi yapmazsınız. İşte bu Nebilik 24 saat devam eden bir görevdir. Rasüllük inen ayetleri tebliğ etmektir. Dolayısı ile peygamber efendimiz Nebi olarak Allah’tan aldığı kitabı alır Rasül olarak tebliğ eder bir de Nebi olarak o kitabı uygular. O kitabı uygulama sırasında hatalar yapabilir. Mesela Rasül olarak kendi sözünü söylemediği için Rasül olarak, ondan dolayı derki Allahü Teala: ‘’ O Rasül bunlara temiz şeyleri helal kılar, pis şeyleri haram kılar’’ der. Yani çünkü o Rasül kendi sözünü söylemediği için helal kılan o değildir. Helal kılan onu gönderendir. Ama Nebi sıfatıyla Peygambere Cenabı Hakk der ki: ‘’ Ey Nebi Allah’ın sana helal kıldığını nasıl haram kılıyorsun’’. Bak Rasül sıfatıyla haram kılar ama Nebi sıfatıyla kılamaz. Çünkü Nebi sıfatıyla sen öğretim üyesi olarak bir yorum yapıyorsun. O sana ait olan bir yorumdur. Ama mesela bir kitaptan aktarım yapıyorsan, onun üzerine ilave yapabilir misin, öğretim üyesi olarak? Yani o kitaptan aktarım yaparken onun içine bir şey katabilir misin? Bir kitaptan nakil yapıyorsun. Katarsan ne olur? Suçlu sayarlar değil mi? Suçlu olursun. O yüzden Allah şöyle demiştir dediğin zaman ne ilave, ne de noksanlık yaparsın o Rasüllük görevidir. Ama ayetlerden anladığın şeyler yorumdur. İşte Peygamber(sav)’ in sözleri Kuranı Azimüşşan’ın ayetlerinin arasındaki ilişkilere bakarak yaptığı çıkarımlardır. Bu çıkarımlar bazen doğru olmuştur. Çoğu zaman doğru olmuştur onda problem yok. Bazen yanlış olmuştur, yanlış olduğu zaman Cenabı Hakk derhal müdahale etmiştir. ‘’Allah’ın Helal kıldığını niye haram kılıyorsun’’ diyor. Mesela ‘’ savaştan izin isteyenlere niye izin verdin ‘’ diyor. Ya da ‘’ hiçbir nebinin esir almaya hakkı yoktur düşmanı tamamen yere sermeden’’ diyor. Nebinin diyor çünkü Rasül tebliğ edendir. Dolayısı ile Peygamber(sav) ‘in söylemiş olduğu sözlerin tamamı Kuran’dan yaptığı çıkarımlardır. Bu sözleri doğru anlayabilmek için Kuran’la sünnet arasında herhangi bir uyumsuzluğun olması söz konusu değildir. Çünkü peygamberimiz bizim gibi değildir. Bir yanlış yapmışsa o derhal düzeltilmiştir. Bize yanlış intikal etmez doğru intikal etmiştir. O zaman Kuran ile sünnet arasında hiçbir ayrım yok, sünnet Kuranı Kerim’in uygulanmasıdır. Dolayısı ile namazların birleştirilmesi eğer Kuran’da olmasa peygamberimizin bunu yapması söz konusu olamazdı.
Salih İlgün Bey, Norveç Oslo’dan bir mesaj göndermiş. Diyor ki: ‘’ Oslo gün doğuşu bugün 08:45 batışı 16:23 ’’ demiş. Alay Fiyer’de İsveç’ten sormuş diyor ki:’’ Hocam bulunduğum şehir Götheborg. Takvime baktığımızda sabah namazı bugün 06:03 te başlıyor fakat saat 07:00 da fecir görünüyor. Yatsı namazı 18:41 de görünüyor fakat saat 18:30 da hava tam karanlık oluyor. Yani havanın tam karanlık olmasından 15 dakika sonra yatsı giriyor’’ diyor. Evet şimdi Alay bey bizi uzun süredir takip eden bir arkadaşımız. Yani bu namaz vakitlerindeki sıkıntılar bütün dünyada yaygın bir şekilde devam ediyor. Dolayısı ile bu konuda bütün çalışmalarımız biter, burada görüyorsunuz burada da yaptığımız bugünkü çalışmalar yeterli değil, montajları yeniden yapmamız lazım, Allah nasip ederse haziran ayında tekrar gidip güneşin batmadığı zamanlarda tespit ettikten sonra bütün dünya için geçerli vakitleri ortaya çıkaracağız. Bizim Türkiye’de belirlediğimiz prensipler, Tromso’da aynen ortaya çıktı yani Allahü Teala’nın kanunlarında değişme olmaz. Ama biz henüz güneşin batmadığı yerler için ne söyleyeceğiz, henüz gidip bakmadan söylemek olmaz. Yani bütün çalışmalar bittikten sonra bir takvim yaparız Allah nasip ederse. Bu arkadaşlarımızda ondan istifade ederler.
İftihar Hamidov sormuş. Nereden sorduğunu yazmamışlar. Diyor ki ‘’ Hoca diyor ki Mekke’de sabahı kıldıktan 15 dakika sonra ben sabah namazını kılıyorum hacca gittiğimiz zaman nasıl olacak az bir organizasyon herkes sabahı aynı zamanda kılıp çıkmak zorundadır diye tahmin ediyorum, nasıl olacak hacca gittiğimizde 15 dakika bekleyip sonramı kılmak lazım’’.
Hacca gidenler asker gibi değil. Hacca gidenlerin hep birlikte yaptıkları şey Arafat, Müzdelife ve şeytan taşlama ki şeytan taşlamayı da hep birlikte yapmaları gerekmiyor o kadar. Arafat ve Müzdelifedir. Öyle bir şey söz konusu değil. Mekke ve Medine’de namaz vakitlerinin yanlış olduğunu ben oranın yetkilerine defalarca söyledim. Bunu herkes bilmiyor belki ama o konuştuğumuz kişiler gayet iyi biliyorlar. Yanlış olduğunu gayet iyi biliyorlar. Türkiye’de de yanlış. Zaten Türkiye’de ki yanlışlık oralara yansıyor. Bu yanlışın başı Osmanlılardır. Ahmet Muhtar Paşa’nın astronomiyi esas almasından kaynaklanıyor. Astronomi gök cisimleriyle uğraşır yerle uğraşmaz. Dolayısı ile çok büyük hatalar var ama 30 senedir bunu bir türlü düzeltemedik. Yani bunu konuşmadığımız, anlatmadığımız yer yok. Diyanette bak burada Mehmet hocayla oda katıldı birçok rasatlara beraber gittik, rasatlar yaptık, imzalar attık ama sonucunu alamadık hala. Bizim ekipten Mustafa Evli yani beraber Tromso’ya gittiğimiz organizasyonu yapan arkadaşımız not göndermiş. Diyor ki: ‘’ Yeni tanımlamaya göre gündüz ve geceyi güneşin doğuş ve batışına değil aydınlığın oluşumuna bağladığımızda şu sorunlarla karşılaşmaz mıyız? Bizim bu çevrede kullandığımız kriterle akşam namazının başlangıcı güneşin ufukta kaybolmasıyla başlaması ile yeni kritere göre aydınlığın kayboluşunun başlaması arasında zaman farkı ne olacak?’’.
Herhangi bir zaman farkı yok Mustafa Bey. Ben bunu defalarca kere gözlemledim. Yani güneş batıda battığı an, doğuda karanlık başlar. Dünyanın her tarafında bu böyledir. Böyle bir zaman farkı söz konusu değil. Yani saniye farkı bile yok. Keraat vakti de ayrı bir konu.
Haluk Yüklüer İzmir’den sormuş: ‘’ Geçen hafta şu yatsı namazı ile ilgili soruyu sormuştum tam olarak öğrenmek istediğim, yatsı namazının diyanetin belirttiği vakitte kılarsak o günü yatsı namazını vaktinde eda etmemiş mi oluruz yoksa genel de peygamber efendimizin beş vakit olarak kıldığı namazların zorunluluk durumlarında birleştirilmesinde olduğu gibi bazen erken vaktinde bazen geç vaktinde kılsak yatsı namazını eda etmiş olur muyuz yoksa namaz kaçırılmış mı olur?’’
Evet vaktini geçirmiş olursunuz. Yatsının son vakti havanın kararmaya başladığı vakittir. Hadislerde de bu böyledir. Şimdi gece üçe bölünür Kuranı Kerim’e göre. Gecenin birinci bölümü şimdi Hud suresinin 114. Ayetini okuyalım da tam olarak. Diyor ki Allahü Teala:
’’Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri’’ ‘’ namazı gündüzün iki bölümünde kılın’’ o zaman gündüzün iki tane namaz kılacağız değil mi? İki tane namaz. ‘’ekımis salâte’’ ‘’ namaz kıl ’’ emir farz bu. Farz olarak iki tane namaz kılacağız. Yani Kuranı Kerim de nafile namazlarında gece ve gündüz en az sekiz tane nafile namaz kılınmasıyla ilgili dört tane gece dört tane gündüz ayetler var. Kıldığımız nafile namazlarında (rakamda hata etmiş olabilirim) ayetlerle zamanları belli. O başka ama bu farz namazlarla alakalı. Diyor ki:’’ gündüzün iki tane namaz kılacaksınız’’ öğlen ve ikindi. Peki gece ‘’ve zulefen minel leyl’’ ‘’ gecenin gündüze yakın zamanlarında da namaz kılacaksınız’’ diyor. Şimdi gecenin gündüze yakın zamanı ne demek? (Videoyu göstererek) Mesela şimdi kapkaranlık gündüze yakın diye bir ışık görüyor musunuz bu ufukta? Görünmüyor. Şimdi gündüze yakınlığı anlamak için ne yapmak lazım? Gündüze yakınlığı aydınlığın başlamasıyla anlarız. Şimdi sabah güneşin doğmasının yaklaştığını güneş ışığıyla anlarız, akşam güneşin daha yeni battığını batı ufkunda aydınlığın kalması ile anlarız. Dolayısı ile Allahü Teala gecenin gündüze yakın vakitleri dediği için birisi sabah zaten onun başı sonu belli onda İsra 78’e göre belli. Geriye iki vakit kalıyor onlarda akşam güneşin batmasından sonraki kırmızı ışık, arkasındaki beyaz ışık. Beyaz ışık kaybolduğu zaman gecenin gündüze yakın bir tarafı kalır mı? İşte o zaman yatsının vakti biter. Her iki ayette aynı şey üzerinde ittifak ediyor. Peygamber efendimizin bütün hadisleri öyledir. Yani gecenin ortasına kadar, gecenin ortası dediğimiz, gecenin birinci vakti güneşin batmasından havanın kararmasına kadar olan vakittir. İkindi vakti ki gecenin ortası da denir. Havanın kararmasından tan yerinin ağarmasına kadar olan vakittir, üçüncü vakitte tan yerinin ağarmasından güneşin doğmasına kadar olan vakittir. Dolayısı ile bu olay böyle yani daha önce sorduğu zamanda Haluk Bey’e aynı şeyi söylemiştik. Sonra bir soru daha sormuş ‘’ kız çocuklarının örtünme sorumluluğu buluğ çağına girmeleriyle başlar mı?’’
Tabi ki buluğ çağına girdiği an bütün sorumluluklar başlar. Akşam güneş batar batmaz kılınır. Türkiye’de 7 dakikalık bir temkin koymuşlardır. Ona ihtiyaç oluyor. Şundan dolayı oluyor. Dağın tepesindeki adamda kendisini o bölgede kabul ediyor, alttaki de kabul ediyor onun için takvim yapanların sıkıntısı bu. Takvimler nokta nokta olmadığı için yanio bir sıkıntı ondan kurtuluş yok. İşte bakın(videoya) ‘’kur’ânel fecri’’ başlamış gördünüz mü? Bu ayetlerle de hadislerle de bu konuda tam bir ittifak var. Orada büyük bir heyecanla şunu da tespit etme fırsatını buldum. Kuranı Kerim’de orucun başlangıç zamanı tan yerinin ağarmasıdır. Tan yerinin ağarması yerine güneşin doğması deseydi Allahü Teala bu bölgelerde hiç kimse oruç tutamazdı. Ama tan yerinin ağarması burada da her yerde de net. Akşamda güneş batıncaya kadar demiyor orucu. Geceye kadar tamamlayın diyor. Gecenin başlangıcı da net olarak ortaya çıkıyor. Şimdi ayetlerle gittiğiniz zaman, problemi ne kadar güzel çözüyorsunuz. Onu da orada büyük bir heyecanla tespit etmiş olduk. Artık Haziran’da gittiğimiz zaman ayetlerde göremediğimiz neleri göreceğiz onu da bekliyoruz bakalım. Hepinize çok teşekkür ediyorum.