Ferc farklı bir şekilde anlaşılırsa sadece belli bir şeyle serbest bırakılırsa cariye ilişkiye gireceği anlaşılmış olur.
Hoca: Cariye ile ilişkiye giriyorsa niye üç vakitte sınırlıyor ki.
Katılımcı: Bu ayetler sadece erkekler için mi indi. Erkekleri kapsayan ayetler bunlar?
Hoca: Öyle mi? Kadınlar yok mu?
Aynı katılımcı: Yok yok yani göbek deliği ile diz kapağı arası diyoruz sadece bu erkeklerle alakalı konuşuyoruz.
Hoca: Diğer ayetleri de okuyacağız.
Katılımcı: Erkek istediği zaman girebilir ama cariye istediği zaman giremiyor, şu şu vakitlerde izin alması gerekiyor diye sorulmuyor mu?
Hoca: Kendi cariyesi, başkasının cariyesi. Evet tabi bir yanlışa girdin mi gidiyor artık ondan sonrası. Şimdi, burada anlaşılmayan yer var mı? İzin konusu yani. İsterseniz bir kere daha tekrarlayalım. Ferclerini korurlar eşleri ve sahip oldukları köle ve cariyeler hariç diyor. Bak “ma meleket eymanukum” de bu erkek yada kadın olma ayrımı yok burada tamam mı? Köle de olabilir cariye de olabilir. Fark yok yani. Bak onun için orada “illa ala ezvacihim: Eş”. “Ev ma meleket eymanuhum: yada sahip oldukları köle veya cariye”. Fark etmez. Tamam. Şimdi şu Nur suresi 58. Ayete göre; bu ayet eşlerden bahsetmedi. O zaman “vellezi min furucuhim ala ezvacihim” de o ayete göre eşler birbirlerine karşı ferclerini hiç bir şekilde muhafaza etmelerine gerek yok.
Katılımcı: İzin de yok
Hoca: İzin de yok. Ama “ma meleket eymanuhum” u sınırladı burada. Tamam mı?
Katılımcı: Buradaki hüküm, bu ayette yani cariyenin yataklık edilmesinin caiz olmadığı açık.
Hoca: Buradan da anlaşılıyor cariye ile yatılamayacağı . Çok net.
Katılımcı: “ev ma meleket eymanuhum”,” vellezine lem yeblugul” “ve” ile atıf yapılıyor ama evladı konusunda “ev” ile atıf yapılıyor.
Hoca: Tabi yani, malesef tabi bu cariyelerin odalık olarak alınmasının hiç bir delili yok. Mutlaka nikahsız ilişkiye asla izin yok kuranı kerimde ama gelenekte bu oluşmuş malesef.
İşte şimdi buradan cariye ile köle demek ki diğer aile fertlerinin göremediği yerleri görebilir. Buluğa ermemiş çocuklar da. Ama buluğa ermemiş çocukların ve cariye ve kölelerin göremeyeceği, sadece eşlerin göreceği yerler de var. Değil mi? O zaman
1- Vücutta sadece eşlerin görebileceği yerler var.
Katılmcı: Eşlerinde yanlız olduğu zaman
Hoca: Bir başkası açısından değerlendiriyorum. Kendi kendine değil de.
1- Sadece eşlerin görebileceği yerler var.
2-Küçük çocukların ve köle ve cariyelerin görebileceği yerler var.
Katılımcı: Eşleri o köle ve cariyelerin görebildiği yerleri görebilir.
Hoca: Şüphesiz canım, o zaten öyle. O belli zaten.
Katılımcı: Dar kapsamdan geniş kapsama doğru
Hoca: Aşağıdan yukarıya doğru gidiyor. İnsanın vücudunda;
1-Sadece eşlerin görebileceği yerler var
2-Küçük çocukların, köle ve cariyelerin görebileceği yerler vardır.
3- Diğer aile fertlerinin görebileceği yerler vardır.
Diğer aile fertlerinin göreceği yerler ile küçük çocukların, köle ve cariyelerin görebileceği yerler farklı olduğu için bunların üç vakit dışında izin alma şartı yok ama diğerlerinin her vakitte içeri girmeleri için izin alma şartı var.
Katılımcı: Büyük çocuklarda olduğu gibi hocam.
Hoca: Buluğa erdin mi izinsiz giremeyeceksin.
Katılımcı: Evlerde hizmetli çalışanlar?
Hoca: Evlerde hizmetli çalışanlar diğerleri gibi olmuş oluyor,onun örneği de Enes Bin Malik. Enes Bin Malik Peygamber(sav)’in hizmetine verilmiş olan bir gençtir.
Fatih Orum: “Tavvafune aleykum” kapsamına alınabilir”
Hoca: Olmaz “tavvafune aleykum” kapsamına. Şundan dolayı ; Enes Bin Malik olayı var ya. Enes Bin Malik Peygamberimizin hizmetine verilmiş olmasına rağmen sadece diz kapağından yukarısını Hayber’de atını hızla sürdüğü bir sırada görmüş.
Fatih Orum: Hizmetliler “tavvafune aleykum” değil mi?
Hoca: Girebilir ama, şimdi hadisten, Peygamber efendimizin uygulaması da bizim için çok önemli. Bu olayın farkedemediğimiz bir tarafı vardır. Yani, çünkü kuranı kerimi en iyi Onun anladığını biliyoruz, kesin. Bazen bir hadisi şerifi anlayamıyoruz ama yıllar sonra anlayabiliyoruz, ayetle irtibat kurduğumuz zaman.
Katılımcı: Hocam bu “tavvafune” üç vaktin dışında izin almaması gerektiğinin açıklaması değilmidir?
Hoca: Üç vaktin dışındadır “tavvafune”, evet. O da onu söylüyor zaten.
Üçincüsü de aile fertlerinin görüp diğerlerinin göremiyeceği
Dördüncüsü de başkalarının göremeyeceği yerlerdir. Değil mi? Şimdi buradan Nur suresinin 30 ve 31. ayetlerine intikal edelim .
Enes Hoca: Bu ayet daha iyi açıklar.
Hoca: Ama o alt yapıyı oluşturduktan sonra açıklıyor. O zaman direk buraya gelsen anlaman zor olur. Şimdi burada ne diyor;
“Kul lil mu’minine yaguddu min ebsarihim yahfezu furucehum: mümin erkeklere söyle gözlerini sakınsınlar ve ferclerini korusunlar”(NUR 30).
Onlar için emir diz kapağı ile göbeğinin arasını kapatmak. Bu artık dışarıya karşı. Tamam mı? Onun için hadisi şerif nasıl: “avretun reculi ma beyne suhretihi ve rukveteyhi” (Bu hadis duyulduğu gibi yazıldı, latin harfler ile arapça yazılışını bulamadım) diye şey yapıyorlar ya.
“Zalike ezka lehum”(NUR 30) bak işte Serkan buradaki “ezka” ismi tafdil değil. Sıfatı müşebbehedir.
Serkan: Onlara yakışan budur.
Hoca: Temiz olan budur. Öbürü ne ? Pis. Bu daha temizdir dersen tüm sistem bozulur. Orada o ayetlerin anlattıklarının hiç bir manası kalmaz.
Serkan: Zaten hiç bir kullanılmış şekli de yok ki.
Hoca: Ama bakın şimdi meallerde öyle diyor mu?
Serkan: “Ezka” kelimesinin hiç bir ismi tafdil kullanılmış şekli yok ki.
Hoca: Meallere bir bakarmısınız?
Fatih Orum: Daha temiz diyor.
Hoca: Daha temiz dediğin zaman ismi tafdil manası vermiş oluyor.
Serkan:Onlar öyle yapabilirler ama ben sadece şunu söylüyorum burada o kullanış şeklinde hiç bir tanesinde yok. Kendince uyarlamış olabilirler.
Hoca: Tamam işte, senin dediğin doğru,doğru da bu hataları bilmemiz lazım. Bak mealler böyle. Şimdi mesela Diyanet İşleri Başkanlığı’nın meali var hemen önümde; “bu onların arınmasını daha iyi sağlar” ismi tafdil manası vermiş.
Katılımcı: Daha temiz bir davranıştır diyor burada.
Hoca: Elmalı’ya bakalım; daha temizdir diyor. Ömer Nasuhi Bilmene bakın “çok temizdir” diyor. Çok temiz ile daha temiz arasında fazla bir şey yok ki. Öbürü az temizdir, bura çok temizdir. Bak bepsi ismi tafdil manası vermiş. Bunlar aslında kendileri vermiyor bu manayı, bu manayı verirken diğer tefsirlerden çıkarıyorlar. Aç öbür tefsirleri hepsi tafdil manası vermiş.
Katılımcı: Furucun manasını karşılaştırdığında asıl çelişki orada çıkıyor.
Hoca: Ciddi manada çelişki var.
Katılımcı: Avret diyor; örtülmesi kesin, sonra daha iyi.
Hoca: Hayır bak ayet diyor ki: “vellezinehum li furucihim hafızun illa ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum”(MUMİNUN 5-6). Öyle kesinleştirdikten sonra sen bu “ezka’ya” nasıl ismi tafdil manası verirsin.
Katılımcı:Hocam onları geçtim “Ezka” kelimesini ismi tafdil olarak kullanılabilmesi için (10:00-10:03 anlaşılmadı).
Hoca: Ya tamam kardeşim tamam dediklerin doğru, ben buna dikkatini çekmek istiyorum. Yani “li babihi li gayri babihi” meselesi çok önemlidir dedik ya işte onun burada meal verirken gözükmesi lazım. Mesela şeye diyor ki; haulai benati hunne etharu lekum: kızlarım sizin için daha temizdir bu”(HUD 78)diye mana veriyorlar. Bu daha temizse yaptıkları fiil de temizdir.
Katılımcı: Yapmayın diyor, yapmayın dedikten sonra, bu daha temiz.
Hoca: “Ma sebekakum biha min ehadin minel alemin”(ARAF 80) dediği o çok çirkin bir davranış o homoseksüelliği, hiç kimsenin yapmadığı çirkin davranış olduğunu söyleyecek, ondan sonra bu daha temizdir diyecek.
Katılımcı: Bir şey söyleyeceğim;efalu tafdil” lam” ile mesela “eftalu ezka lekum” lam ile kullanıp da gösterebilirmiyiz
Hoca: Ya kardeşim işte bunların hepsi arap ve bu adamların hepsi arapça uzmanı. Tamam mı? Tefsirler böyle. Onun için vatandaşın zihni allak bullak oluyor. Vatandaşa meal oku diyoruz, adam okuyor. Bakıyor,Allah Allah. Tamam.
Katılımcı: Şimdi burada “yahfezu furucekum” dan oradaki biraz önce zikrettiğiniz dört mertebe hepsi kastediliyor olabilirmi? Mesela “yahfezu furucekum” bütün insanlara karşı bütün vücudunu korusun.
Hoca: O buradan anlaşılmıyor. Yani bütün insanlara karşı koruyacağı diz kapağı ile göbeğinin arası olduğu belli. Yani şu ana kadar şu çok ortaya çıktı ki “ferc” dediğimiz ön ve arkadan ibaret değil. Netleşti bu yani. Değil yani, öbür ayetten kesin olarak çıkıyor. Ve Peygamberimiz öyle kendiliğinden söylemiş değil. Ayetleri en iyi anlayan kişi olduğu için. İşte hikmet bu. Ayetlerden çıkarılan hüküm. Bütün bunları güzel bir şekilde düşündümüz zaman bu ortaya çıkıyor ve biz ekip halinde düşünüyoruz. Peygamberimizin bizden farkı onun ekip kurmaya ihtiyacı yok, çünkü Allah “yuallimuhul kitabe ve hikme” demiş. Ama bizim ekip kurma mecburiyetimiz var. Çünkü fussilet ayatuhu kur’anen arabiyyen li kavmin ya’lemun”(FUSSİLET 3)bilen bir kavim oluşturacağız ki anlayalım.
Katılımcı: Hocam, bir şey sorabilirmiyim. Daha önce dörde ayırdık, diğer aile fertleriyle başkaları aynı şekilde değerlendirilemez mi? Zaten çocukları ayırdık.
Hoca: Şimdi ona geleceğiz. Cevap vermediğimiz kısım o. Şimdi ona geliyoruz.
“Kul lil mu’minati: mümin kadınlara söyle”
“Yagdudne min ebsarihinne ve yahfezne furucehunne”(NUR 31),
“vellezinehum li furucuhim hafizun”(MEARİC 29).
“Mümin kadınlara söyle gözlerini önlerine eğsinler” ve “ferclerini korusunlar”.
O zaman demek ki kadınlara mahsus pilaj da diz kapağıyla göbek arasını açamazlar kadınlar. Yaz tatilinde şurada burada. Yok
Katılmcı: Burada özel hüküm zikretti. İşte biraz önce Sekan’da sordu.
Hoca: Şimdi devam ediyoruz. Bak “ve la yubdine zinetehunne”. Şuna da dikkatinizi çekeyim; zinet kelimesi sadece kadın ile ilgili geçti, erkek ile ilgili geçmedi. Eksik kalan dedim ya işte şimdi oradayız. “Ve la yubdine zinetehunne: Zinetlerini açmasınlar”(NUR 31). O zaman burada şu ortaya çıkıyor; diz kapağı ile göbeğin dışındaki yerleri kapatan elbiseye zinet denmiş oluyor. Tamam.
Katılımcı: O elbiseyi nasıl gösteririz hocam?
Hoca: Yada şöyle de anlayabilirsiniz; diz kapağı ile göbeğin arasını zaten açamayacak, diğer yerlerini de açmasın. Beden olur o zaman zinet, daha net olur. Çünkü o elbise “yuvari sev’atikum” un kısmından o “riş” olmayabilir. Güzel elbise olmayabilir. Çirkin de olabilir elbisesi. O zaman diz kapağı ile göbek bir kere.
Katılmcı: Kadın erkek ortak, hiç bir şekilde açamıyor.
Hoca: Hiç bir şekilde açamıyor. Sadece o küçük çocuklar, zaten geçti az önce. Kadın erkek orada eşit. O zaman vücudunun zinet kısmı diğer kısım. Orayı zaten açamayacak. “Ve la yubdine zinetehunne illa ma zehara min ha” “Ma zehara min ha’sı” hariç. Olması gerekiyor. Göz ile görmesi lazım. Burunla koklaması, nefes alması lazım, ağızla konuşması lazım. Yüzüyle kimliğinin ortaya konması lazım. Mesela onun için Peygamberimiz hac sıradında özellikle yüzlerin açılmasını emretmiştir. Hacca gidince bu emrin ne kadar yerinde olduğunu görüyorsunuz. Çünkü binlerce insan içerisinde yüzünü görmezsen tanıma şansın yok. Kaybediyor insanlar birbirlerini. Allah’ın bu yasağı olsaydı yüz ile ilgili Peygamberimiz o emri verirmiydi. Veremezdi, mümkün değil. Elleriyle tutacak, abdest alacak, iş yapacak, ayaklarıyla yürüyrcek, çorap kolay bir şey mi? Bak biz mesela İstanbul gibi bir yerde bu kadar imkanlar içerisinde yaşadığımız halde yırtık olmayan çorap bulmak, sürekli çorap almayı gerektirmiyor mu? Sonra o çorap heryerde giyilmez ki? Sen Suudi Arabistan’da çorap giyebilirmisin? Burada bile giyemiyorsun yazın. Ayakkabı da bulamayabilir. Yürüyecek, ayakları açık olur.
Katılımcı: Şurası işte “ma zehara min ha” bir de Ahzab suresi 59
Hoca: Burayı bitirelim oraya geliriz.
Katılımcı: Eğer ayette çıkmadığı halde Peygamber(sav) hac mevsiminde kadınların yüzlerini açmalarını söylerse
Hoca: Tabi, eğer kuranda olmayan bir şeyi söyleyecek olursa Peygamberimiz, ne diyor; “ve lev tekavvele aleyna ba’del ekavil”(HAKKA 44) yani küçücük bir şey bile olsa, “ba’d”.
Katılımcı: Bu “yahuddu min ebsarihim” sözü “inne ma zehara” ya şeydir. Yani bu örtünmesi zor olan yerlere karşı gözünüzü yumun yada bakmayın.
Hoca: Yok değil. Göz göze geldiği zaman.
Katılımcı: O da öyle demek istiyor zannedersem
Hoca: Öyle demek istemiyor
Katılmcı: Yani yüzüne bakmayın kendinizi yada onun yüzünü koruyun.
Hoca: Tamam anladım senin maksadını. Yani o gözüken yerlere de bakmayın demiş oluyor.
Katılımcı: Göz göze gelmeyin.
Hoca: Kısın Yani. İlk önce bakacaksın tabi. İlk bakış tamam. Peygamberimizin hadisi zaten ordan anlaşılıyor. İlk önce görmezsen nasıl kısacaksın? Karşında ne olacağını göreceksin ona göre kısasın. Gözünü dikip de bakma demiş oluyor AllahTeala
Katılımcı: Peygamberimiz zamanında herhalde yolların üzerinde mi oturuyorlarmış, ne yapıyorlardıysa Peygamber efendimiz demiş
Hoca: Farketmez o şey değil, yolların üzerine otururlarsa otursunlar. Karşılaştığınız zama da yani.
“Ve la yubdıne zınetehunne illa ma zehara minha”. Gözüken. Tamam, ihtiyaç gereği şey yapmış oluyor. Şimdi, “illa ma zehara minha” da hem dersiniz ki şurada açılmalı. Çünkü buradan bir hava girecek, rahatlayacak dersiniz mesela kadınla ilgili olarak. Tamam mı? O akla gelir yani. Sonra başı açılabilir dersiniz. “İlla ma zehara minha” ya girebilir de. İnsanın aklına gelir bu. Ama hemen, AllahTeala bir açık bırakmıyor diyor ki; “Vel yadribne bi humuruhinne ala cuyubihinne”
Katılımcı: Orasını da kapatsın.
Hoca: “Bi humuruhinne” “min humuruhinne” olabilir yani. Baş örtülerinin bir kısmnı yakalarının üzerine vursunlar. “Darabe ala” çadır kurmak gibi birşey. Yani bir şeyi bir şeyin üzerine, çatma diyoruz ya. Şunu şunun üzerine çattı. Onun üzerine vurdu. Şeyi şuraya bir vur derler yani. Vurma kelimesi bizde de kullanılır. Şunu şunun üzerine vurmak manasına. O zaman baş örtülerinin bir kısmını da yakalarının üzerine örtsünler. O zaman öyleyse yakaları “inna ma zehara minha” ya girmiyor. Ondan sonra
Katılmcı: Sanki giriyor da sonradan onu kapatıyor.
Hoca: Tabi tabi. Siz bu ayet olmazsa yakaların açık olması gerektiği şeklinde baş açık olabilir diyebilirsiniz. Yakalar açık olabilir diyebilirsiniz.
Katılmcı: Çünkü “ve la yubdine zinetehunne” dediği zaman
Hoca: “İnna ma zehara minha” akla gelir. Yani baş açık olsun, çünkü bir çok kimse burada direniyor bugün. İşte boyun açık olabilir falan diye değil mi? O akla gelebildiği için hemen C.Hakk burada onu kapatmış.
“Ve la yubdine zinetehunne: zinetlerini açmasınlar”. Bir kere diz kapağı göbek arasının dışı bu. “İlla li buuletihinne: kocaları”. Zaten öbür ayet olmazsa karı-koca da birbirinin bir şeyini göremez.
Katılımcı: Zaten anlaşılıyor. Çünkü
Hoca: Tamam yani, bazı böyle kocalarına kan kusturan kadınlar var.
Katılmcı: Saçlarını açmıyorlar,göstermiyorlarmış.
Hoca: Bitti yani bitti. Bana telefonla kaç tane kadın sormuştur; gece yatarken saçlarımı bağlayabilirmiyim diye.
Katılmcı: Meleklerden utanıyormuş
Hoca: Diyor ki; başımı yarım bağlayabilirmiyim? Kocasının yanında yatacak başımı yarım bağlayabilirmiyim diye bana soruyor. Kardeşim ister yarım bağla ister bağlama, sen bilirsin. Yok melekler girmezmiş! Sana ne?
Katılmcı: Kocasına sorsaydı
Hoca: Hayır bir müddet sonra karısından ayrılan çok kimse var biliyormusunuz. O tür bazı tarikatlarda falan yetişen kızlar
Katılımcı: O baş kapamayı kitapta görmüştüm; edep,adap kitabımıydı neydi görmüştüm.
Hoca: Yatarken? Ya kardeşim sen meleklere karşı sorumlu değilsin ki. İşte bak ayetler ne kadar güzel açıklıyor herşeyi değil mi? Hayatımızda ayet yok yani. Adap kitabı, evet olur.
“Ev abaihinne: babaları”, ev abnai buuletihinne: kocalarının babaları”,”ev ebnaihinne”. Bak bunlar da aile içerisinde birbirleriyle sürekli beraber olan insanlar.
Katılımcı: Üçüncüsüne giriyor. Aile fertleri
Hoca: Aile fertleri evet.
Katılımcı: Ama orada “ferc” ile alakalı, burada “zinetten” bahsediyoruz.
Hoca: Tabi. Bir kere o “ferc” hiç kimse göremez.
Aynı katılımcı: Üçüncü dediye hoca. O ferc üçüncüsü dedi ama zineti açıyor.
Hoca: Sadece zinet açılıyor.
“Ve ihvanihinne ev beni ihvanihinne”. Şimdi, kadınla erkek arasında zinet kelimesi geçiyor. Bu ferc’in dışındaki kısım. Erkek de zinet kelimesi geçmiyor. Aradaki fark bu, tamam mı?
“Ev beni ahavatihinne ev nisaihinne”. İşte kadınları. Mümin kadınlar. “ev nisaihinne” derken; burada nisaün mu’minat dememesi de çok önemli. Buradaki kadın, mümin olmayabilir de. Kadın kadına yani. İşte çok güzel benim hoşuma gidiyor huyunu suyunu bildikleri kadınlar diye, bu güzel. Yoksa mümin kadın şartı yok. Yanlız burada şuna da dikkat etmek lazım; “kul lil mu’minat”. “mu’minat” derken mümin cariyeler bunun içine girer mi?
Katılımcı: Girer.
Hoca: Girer tabi. “Kul le ezvacik” biraz sonra okuyacağız, sen şey yaptın ya. “Kul le ezvacike ve benatike ve nisail muminine”
Katılımcı: Cariyeyi hadisi şeriften de değil, sadece Hz.Ömer’in uygulamasını rivayet ediyorlar. Oradan kapsam dışına bırakıyorlar.
Hoca: Ve o rivayet de hiç bir sahih kaynakta yok. Hz.Ömer’e maal ettikleri rivayet. Yani bu kölelik ve cariyelikle ilgili kurdukları kurgu islama tamamen iftira. Ama kuran da bunu ona göre de gerekeni yaparak, ayetleri de ona göre anlamını kaydırarak işi halletmişler.
“Evit tabiine gayri ulil irbeti miner ricali”.Erkeklerden artık kafınlara karşı bir arzusu kalmamış, bakıma muhtaç hale gelmiş, çocuklaşmış olan. Bunlarda aynı şekilde diğerleri gibi olmuş oluyor. Bak “Evit tıflillezine lem yazharu ala avratin nisa”. “Tıfıl”.
Katılmcı: Aile fertleri olması şart değil.
Hoca: Aile fertlerinden olan tıfılın hükmü başka bu başka.
Katılımcı: Bu üçüncü gurup Hocam.
Hoca: Bu üçüncü guruba giriyor. Ondan sonra da demiş ki; “ve la yadribne bi erculihinne”. Ben bu konuyuda şöyle anlıyorum bak; “ayaklarıyla vurması” meselesi kadınların belli bir yürüyüş şekli vardır. Vücudun güzelliğini gösteren şekilde. Yoksa o “hal hal” falan değil yani. Bir yerde kullanılıp da bir başka yerde, sen hiç şuana kadar ayağında hal hal olan kadın gördün mü?
Katılımcı: Hintliler, araplar da var.
Katılımcı: Nadir
Hoca: O nadire göre hüküm verilir mi?
Katılımcı: Ama o moda meselesi
Hoca: Mesela şimdi o mankenlerin yürüyüşüne bakın. Mutlaka ayaklarını özel bir şekilde birini şuraya vurur birini buraya vurur. Vücudundaki güzelliği gösterebilmek için. İşte “ve la yadribe bi erculihinne li yu’leme zinetihinn”, bu maksatla yapmasınlar yani: Gizledikleri zinet bilinsin diye. “Li yurine” değil. Göstermek için değil. Göstermek başka bilinmesi başka.
Ondan sonra “Ve tubu ilallahi cemian eyyuhel mu’minune”. Şimdi insanların bu konularda hataları, kusurları,eksikleri olabileceği için C.Hakk diyor ki; Allah’a hep birlikte tevbe edin, belki umduğunuza kavuşursunuz.
Şimdi Ahzab 59’a geçelim mi? İlgili hadislere galiba zaman kalmayscak, öyle anlaşılıyor. Ama gene ben beş tane daha hadis okurum. Nasıl olsa konu anlaşıldı.
Katılımcı: Kadınlarla ilgili “yubdine zinetehunne” biraz önce 58. Ayetteydi yanılmıyorsam. Erkeklere ilişkin diz kapağıyla göbek arası kadın ile erkek aynı şekilde. Orası hiç bir şekilde açılmayacak.
Hoca: Ama onun dışındakiler açılabiliyor.
Aynı katılımcı: Ya göbeğin üstü
Hoca: Şimdi mesela bu tip şeyler genellikle örfle alakalıdır. Çocuğunu emziren kadınlar bir çok yerde çok tabii şekilde aile içerisinde emzirir yani. Bunlar şey oluyor, yani biraz da örf artık burada devreye girer. Ama demek ki bir kere burada sayılanların dışındakilerin yanında çocuğunu emzirmeyecek. O açık. Mesela eskiden ben çocukken giderdim hastahaneye. Erzurum’un bir takım kazalarından gelen kadınlar hiç çekinmeden çocukları emziriyorlardı.
Katılımcı: Bir çok toplumda öyle.
Hoca: Şimdi bunun olmayacağını onlara anlatmak lazım. Emziriyorsan tedbirini al öyle emzir kardeşim.
Bak ne diyor burada AllahTeala;
“Ya eyyuhen nebi: ey peygamber”
“Kul li ezvacike ve benatike ve nisail mu’minin: eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle”. Müminler cariyrlerle de evlenebilirler değil mi? O zaman “nisaul mu’minin” değil mi?
Katılımcı: Hür varken evlenemez.
Hoca: Farketmez, evlendiği zaman o “nisaul mu’minin” olmuyor mu?
Katılımcı: Önemli olan evlenebilmesi.
Hoca: Evlenebiliyorsa “nisaul mu’minindir” o da farketmez.
Katılımcı: Evlendirin diyor Hocam cariyelerinizi
Hoca: Peygamberimiz kendi nikahlı eşi varken esirle evlenmedi mi?
Katılımcı: Evlendi ama azad etti.
Hoca: Azad etti tamam, farketmez. Satın aldı Cüveyriye’yi. Hür yapar. İmkanı varsa zaten cariyeyle evlenemez ki. “Ve men lem yesteti’minkum tavlen en yenkıhal muhsanatil mu’minat”(NİSA 25) gücü yeten eğer cariyeyi seviyorsa onu alır hürtiyetine kavuşturur, o bedel onun mihri olur evlenir. Evet.
Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle.
“Yudnine aleyhinne min celabibihinn”. Evet, “cilbablarından bir kısmını üzerlerinden aşağıya doğru sarkıtsınlar”. Yada kendilerine yaklaştırsınlar, sıkı örtsünler manasında da olur.
“ibna” yaklaştırmak ya. Yani üstlerinden sıkı bir şekilde örtünsünler.
Katılımcı: O “yadrib” ile yani sağlamlaştırma. Yaklaştırma, oradaki “ıdrib” yani sağlam yerleştirme.
Hoca: Aslında bu baş örtüsüdür. İğne kullanıyorlar, batırıyorlar rüzgar atmasın falan diye.
Katılımcı: O “darb” kelimesinin kullanılması
Katılımcı: “yudribune” dediğiniz zaman mesela orada zinet görülüyor anlaşılıyor. Buradaki maksat herhalde başlarını örttükleri zaman biraz sıkı bağlasınlar anlamında kullanılabilir.
Hoca: Bugün işte iğnelerle, şunlarla bunlarla tutturuyorlar rüzgar açmasın diye bağlıyorlar, nir şeyler ediyorlar. İşte o bu. Aslında buradaki cilbab büyük bir başörtü demektir.
Katılımcı: İşte orada çok şey var. Bazıları mesela şuandaki bu çarşaf 31:10-31:19 arası anlaşılmadı).
Hoca: Bak şimdi, çarşaf ne demektir? Çar ne demek? Çar ne demek Serkan
Serkan: 4
Hoca: 4 demek değil mi? Şef ne demek?
Katılımcı: Şef kumaş demek
Hoca: Kenar. Dört kenarlı bez parçası demektir çarşaf. Bu İranlıların giydiği o dur. Yani büyük bir baş örtüsüdür. Büyük bir baş örtüsüdür. Yani Türkiye’deki çarşaf aslında çarşaf değil. Ama biz ona çarşaf adını vermişiz. Yatak çarşafı; işte çarşaf o dur.
Katılımcı: Yok ben o değil, bildiğimiz çarşaftan bahsettim.
Hoca: Ama hayır, O çarşaf Türkiye’ye girdiği zaman Malta’dan gelmiştir. O zaman ki yazıları bir oku, ben bir zamanlar okumuştum. İstsnbul’da büyük bir şey başlıyor. Bu kadınlar milleti yoldan çıkaracak diye. Evet. Hayır çarşaf görünümünü çok güzel hale getiriyor. Yani yürüyen selvi gibi işte. Bir de ince bir kumaş. Sonradan iş tersine çevrilmiş. Bir takım siyasi sebeplerle. Göreceksin 19. asırdaki bir takım gazeteleri, dergileri oku. Ben eskiden okumuştum ama şuanda nerede olduğu aklımda değil, şu dediğşm bilgi en az 20 senelik bilgidir. Şuanda kaynağı nerede diye desen şey yapamam.
Katılmcı: Biraz baktım cilbab nedir falan çarşaf olduğu gördüm bir anlamının
Hoca: O şeyde de vardır, Ömer Nasuhi Bilmen. Tamam bak bir dakika. Abdurahman Hoca yok mu? Ömer Nasuhi Bilmen’in tefsiri var Abdurahman. Abdurahman Hoca’nın oturuşuna göre sağ köşede. Ö. N. Bilmen çok müceddid bir alimdir gerçekten. Mevcut tarihi çok güzel bir şekilde aktarmıştır.
Neyse “Zalike edna en yu’refne”. Bak ne diyor burada; böyle yapsınlar derken aslında öbür kesinlikle söylemiyor bunu. Haram kılmıyor, yasaklamıyor. Bu bir tavsiye olduğu belli. Niye: “Edna en yurefne” tanınmalarına daha yakındır. Nasıl tanınacaklar? “Fe la yu’zeyn” oradan belli. Eziyet edilmemeleri. Namuslu bir kadın bu. Kardeşim budan sana bir şey yok. “Ve kanallahu gafuren rahima” da gelerek, burada öyle de sık boğaz edilmediğini ortaya koyuyor.
Katılımcı: Yani kadın bunları yapınca ben sizin böyle laf yapacağınız kadın değilim.
Hoca: Ben öyle senin bildiğin kadınlardan değilim demiş oluyor.
Katılımcı: Yani kendini işaretlemiş oluyor.
Hoca: Yani saygın bir yeri olduğunu göstermiş olacak o kadar.
Katılımcı: Bu ayet üzerinden eski dönemlerde cariyeleri taciz ediyordular. Müslüman kadınlar da bundan rahatsız olmasınlar diye böyle bir emir geldi. Günümüzde cariyeler olmadığından
Katılmcı: Bu ayetin hükmü kalmadı mı?
Hoca: Öyle söylüyorlar evet.
Katılımcı: Başka şey de var. Eski zamanda köle diye bir şey olmadığından dolayı boş sahralara gidildiğini söylüyorlar. Erkeklerin bu kadınları rahatsız ettiği bundan dolayı da nazil olduğu söyleniyor.
Hoca: Tabi çeşitli şeyler söylenir ama ayet açık.
Ben şimdi birkaç tane hadisi şerif okuyayım size. Buhari’den bir rivayet var. Ebu Musa diyor.(35:57) “Ene Radulullah(sav) kane kaide fi mekanin fihi mae: Peygamberimiz(sav) içinde su olan bir yerde oturuyordu. Demek ki ayaklarını suyun içine sokmuş belli ki. “tekecede rukbeteyhi(34:12): iki dizini açtı”. Dizden yukarısı değil ama. “Ev rukbetihi(36:19): yada bir dizini”. “Fe lem ma dekale Osmanu kadda(Bu hadis fuyulduğu gibi yazıldı.Yazılu metnimi bulamadım 36:24): Osman girince kapattı”. Şimdi bunu bu Ebu Musa’dandır, muallak bir hadis bu. Peygamberimizden rivayet edenin kim olduğu belli değil. Şimdi ama başka yerlerde ben, şu anda şey yapamayacağım ama Şevkani’nin Neylu’l Evtar’ında. Bu Sevde validemizden kaynaklanan bir rivayet olduğu söyleniyor. Sevde vaidemiz eşidir. Dizini de açar, yukarısını da açar. Ama Osman girerken örtmüş.
Katılımcı: Bu olay ile ilgili Buhari’de geçen bir hadisi hatırlıyorum. Hz.Ebu Bekşir giriyor, sırasıyla
Hoca: Öyle bir şeyler söyleniyor. Şimdi bak ikinci hadise.
“Revahul Hamseti İllel Nesaiu”. dedikleri Nesai’nin dışındaki diğer bütün kitapların rivayet ettikleri hadis. Aişe validemizden rivayet ediliyor. Peygamber(sav) demiş ki; “La yakberullahu salate illa bi hımar.(Bu hadis duyulduğu gibi yazıldı 37:25)”. Öbür ayete geleceğiz daha gelmedik. Peki o namazda örtünmeyi bir başka derste yapacağız, bugün yapamayız. O zaman ben bunu geçeyim. Ahzab 59’a bakacaksın, tamam mı? Namaz ile ilgili olan kısım hadislerini geçiyorum.
Katılımcı: Bu İbni Abbas cilbab için diyor; kadınların hür olduklarının bilinmesi için yüzleri hariç başlarını örterler
Hoca: İşte hür olduklarını ifadesi yok. Tamam bak, ayeti kerimenin metnini görüyormusun. Ayeti kerimenin metni diyor ki; zalike edna en yu’refne”. Bunu yapsınlar diyor. Burada bir haram koymuyor AllahTeala. Bu daha güzel olur diyor. Tamam. Ayetin metnine bir bak. Öbür tarafta AllahTeala ne diyor? Diyor ki bak “intectenibu kebair ma tunhevne: yasaklandığınız günahların büyüklerinden kaçınırsanız” diyor. “nukefftir ankum seyyiatikum”(NİSA 31). Burada bir yasak masak yok yani. Emir va, emir de “edna en yu’refna” ile şey yapılmış. Tanınmanıza daha uygundurla takdir edilmiş.
Katılımcı: mu’minat’a cariyelerde dahil olduğu için
Hoca: Cariyeler dahil olduğu için
Aynı katılımcı: Hür olduğu tanınsın değil. Sonra ayette genel ifade edilmek istenen kadınların durumu olduğu için mu’min olduğu bilinmesi için, mu’min olarak bilinmesi daha ayete uygun.
Hoca: Bak Peygamber efendimizin hadisi şerifi.
Katılımcı: “zalike yurefne edna”
Hoca: Tamam geliriz, şu hadisleri görelim de. Hadisleri açtım önüme. Ebu Davud ve İbni Mace’nin rivayet ettiği bir hadiste Ali(ra) Peygamberimizden şunu rivayet ediyor; “Kale Rasulullah(sav) la tubris fahizeke ela tanzır ila fehızi hayyın ve la meyyit(Bu hadis duyulduğu gibi yazıldı 39:34): Yani o diz kapağından yukarısı “fahiz” dediğimiz o. Baldır, uyruk. “Uyruğunu açma canlı olsun, ölü olsun hiç kimsenin uyruğuna da bakma” diyor. İşte “furucihim hafizun’a” birebir uyuyor değil mi?
Katılımcı: Diz kapağının şüpheli olduğu..
Hoca: Olabileceği de anlaşılıyor. Yani diz kapağının
Katılımcı: Baldır kesin
Hoca: Ama diz kapağı min ila’dan, yani birisi o açılabilir der birisi açılmaz der. İşte bu hadisleri gördüğün zaman diyorsun ki işte hikmet bu işte peygamber bu. Meseleyi gayet doğru anlamış. O zaman yanlış rivayetleri de ayıklama imkanın oluyor ayetlerle karşılaştırdığın zaman.
Evet, Ahmet anlaşıldı mı?
Katılımcı 1 : Hocam burada bir şey demiş; zevceleri, cariyeleri gibi kendilerine helal olan kimselerden başkasına göstermesinler.
Hoca: Ya şey değil, Ömer Nasuhi Hoca geleneği anlatıyor. O değil esas cilbaba verdiği manaya bak.
Katılımcı: Ona bakmak istemediği için buna bakıyor.
Katılımcı 1: Çarşaflarını başlarının üzerine örtsünler demiş hocam.
Hoca: Tamam, o cilbabı açıkladığı yer var. Çarşaf kelimesine ne mana verildiği çok önemli. Dört köşeli bir bez parçası. Bugün İranlı kadınlar işte o bizim yatak üzerine örttüğümüz çarşafın benzeri çarşafı başlarından aşağı, zaten bu İran’dan gelme bir kelimedir. Türkçe değildir ki bu.
Katılımcı: Bizim orada da çarşaf var
Hoca: Bizim oradaki çarşaf geleneksel. İstanbul’dan gelen çarşaf o.
Aynı katılımcı: Yok, dört köşe yatak çarşafı gibi
Hoca: Bizde ona ihram derler, çarşaf demezler bizde ona ihram derler.
Katılmcı: Bu vakitlerin haricinde uygunsuz olmayıp, sade bu üç vakitte çıkartabiliyormuyuz
Hoca: Tabi o da anlaşılır. Ama banyoya istediğin dakikada girersin, kapıyı kapatırsın. Evde eşin varsa başka kimse yoksa problem değil. Mesela taksiciler gibi gece çalışanlar için bu zaman değişiyor.
Hoca: Olabilir, zaten meselenin açık olduğu üç vakittir diyor genel. İstisnai olarak sen başka vakitlerde yatıyor da olabilirsin. Ona bir mani yok ki.
Katılımcı: Yada öğleden sonra yarmıyor da olabilir
Hoca: Yatmıyor da olabilirsin . Ondan sonra bir de şu var bak; Muhammed B. Caşh. Bunu da Buhari rivayet etmiş. Peygamber(sav) Muammer’in yanına uğramış iki uyruğu açıkmış. Demiş ki Ya Muammer! (42:48) “Fakti fahizeyke fe innel fahizeyke avreh: uyruklarını kapat onlar avrettir” demiş. Tamam. Yani hadis olduğu ortada. Hadis yani. Peygamber sözü. Net olarak anlıyorsunuz. Ama meela işte bu ayetler arası,öyle diyorlar ama gözümle görmedim ama duydum, burada varsa bakarız. Bu Süleyman Ateş hoca aile fertlerinin birbirlerinin her tarafına bakabileceğini çıkarmış o ayetten. “Ve la yubdine zinetehunne” den. İşte bizde böyle bir ayetler aradı ilişki diye bir mantık yok. Ayetleri birlikte değerlendirme diye bir mantık yok bizde. Öyle olmayınca her şey birbirine karışıyor. İşte hadisi esas alıyor, birisi sünneti badiyetun aleyhun kitap diyor, birisi kitap ile sünneti birbirinden ayırıyor, ne bileyim bir acayip şeyler. Çelişkiler yumağı. Çık çıkabilirsen işin içinden.
Katılımcı: Fıtratın hiç kabul etmeyeceği şeyler
Hoca: Fıtrat zaten bizde hiç yoktur yani değerlendirmeye hiç alınmaz fıtrat. Bizim gelenekte hiç değerlendirmeye alınmaz. Şimdi bu şeye baktın mı?
Katılmcı: Cilabıb kadınların örtündükleri çarşaflar, feraceler, elbiselerin üzerinden giydikleri şeyler yani karlar demektir. Cilbabdır.
Hoca: Büyükce başörtü ifadesi geçmiyor mu? Orada bir yerde geçiyor olacak ama.
Katılmcı: Üzerine feraceleri sıkı örtsünler. Başörtülerini vücutlarına yaklaştırsınlar
Hoca: Baş örtülerini. Baş örtüsü olarak da geçiyor. O manayı da veriyor orada. Tamam. Cilbaba baş örtüsü manasını da veriyor.
Katılımcı: Sizin yazınız vardı herhalde örtünme ile ilgili
Hoca: Eskidir. Bunları öğrenmeden önce yazdıklarımdan, fıkıh kitaplarında geçenlerdir orada yazdıklarımız, tamammı.
Aynı katılımcı: Yine orada başörtü kelimesini nakletmişsiniz.
Hoca: Baş örtüsü, evet. Tamam doğrudur.
Şu ayeti bir daha okuyalım. Ahzab 59.
“Ya eyyuhen nebiyyu: ey peygamber”
“Kul li ezvacik: eşlerine söyle”.
“Ve benatik: kızlarına”
“Ve nisail mu’minin: ve müminlerin kadınlarına söyle”.
Buna ister istemez cariyeler girer.
“Yudinine aleyhinne min celabibihinne”. Bak “nisail mu’minin” dediğiniz zamam mümin olmayan cariyeler bile girer buna. Sen bizim evin kadınısın der. Evin kadınıdın der yani “nisaihinne” varya.
Katılmcı: Cariye sadece efendisine karşı örtmeyecek, onun dışındakilere karşı normal müslüman kadın gibi, fark yok.
Hoca: Efendisine karşı, bravo bak orada çok güzel şey yaptın. Sadece efendisine karşı o Nur suresi 58’deki ifadeler var, diğerlerine karşı değil. Diğerlerine karşı diğer kadınlar ne ise o da aynıdır. Zaten Hz.Ömer’e bir takım iftiralar yapıyorlar ya, Hz.Ömer’in bunun tam zıddına Hz.Ömer’den gelen çok sahih rivayetler var. Bir cariyenin fazlaca süslendiğini görünce milleti yoldan çıkaracaksın diyor. Üstü başı kapalı olduğu halde. Yani Hz.Ömer’e iftira ettikleri çok zayıf, hatta rivayet bile denmeyecek şey üzerine hükümler bina etmişler ama Hz.Ömer’e ait olan çok sahih rivayetler görmezlikten gelinmiş. Cariyelerle ilgili olarak.
Katılmcı: Hocam burada müminler geçmeyip de nisail müminin geçmesi,
Hoca: Çok önemli, evet.
Aynı katılımcı: Hıristiyan olan
Hoca: Hıristiyan da olabilir müminlerin kadınıdır.
Aynı katılımcı: Cariye hıristiyan, müslüman olabilir.
Hoca: Evdeki hizmet yapan kadınlardır.
Aynı katılımcı: Şöyle bir soru sorulabilir yani: bu kadın madem müslüman değildir, islam dini müslümanlaradır. Benimsemeyen, bu dini bilmeyen birine nasıl dersin
Hoca: Sen bizim evimizin kadınısın. Sen dışarı çıktığın zaman bizi temsil ediyorsun
Aynı Katılmcı: Mahalle baskısı dedikleri olaya dönüşmüyor mu?
Hoca: Ama bak işte bu sorunun cevabı bu ayette var. Diyor ki Allah; söyle onlara diyor, zaten o imanla ilgili şeyleri söyledi yukarıda. Başka ayetlerde.
Söyle onlara cilbablarından bir kısmını kendilerine iyice yaklaştırsınlar, iyice sıkı vursunlar. Bu onların tanınmalarına daha yakındır diyor. Ve eziyet edilmemelerine daha yakındır. E şimdi senin evinde oturan kadın dışarıya çıkacak, ondan sonra bir sürü şikayetle gelecek. Falan adam bana laf attı, filan adam şunu yaptı. Diyeceksin; kardeşim tamam. Sen dışarıya çıktığın zaman senin görünen kısmın imanın değil ki senin vücudun. Korusaydın. Değil mi? Beni niye sıkıntıya sokuyorsun.
Katılımcı: Ama şimdi örtündükleri için eziyet çekiyorlar.
Hoca: Örtündükleri için bu manada bir eziyet yok. O imanla mücadele manası, o sevap kazandıran bir eziyet. O çok güzel bir şey, cihat yapmış oluyorlar. Geçende birisi diyor; bir de takke farz olsaydı ne olacaktı? Doğru söylüyor yani. Cihat yapıyor kadınlar.
Katılmcı: Ama o zaman belki kadın ile erkek birlikte mücadele ederdik ve kazanırdık.
Hoca: Evet doğru.
Ondan sonra da bak ayet nasıl bitiyor;
“Ve kanallahu gafuren rahima” diye bitiyor.
Katılımcı: Hocam o “zalike edna” ya nasıl mana vereceğiz?
Hoca: Edna: daha yakındır. Edna mudaftır tamam mı? En en yu’refne, ismi tafdil ya muzaf olur ya “mim” ile olur. Muzaf değil mi “edna en yu’refna?
Katılımcı: Bende onu diyorum yani
Hoca: Şüphesiz tabi ya. Edna marifetihinne. Yani mastarı yerine göre ister meçhul manada ister malum mana verirsin. Sıfatı müşebbehe olabilir mi diyor Ahmet. Olur mu? Şimdi şu var yani sıfatı müşebbehe, afedersin bu efalu tafdil ya mudafla kullanılır ya mim ile kullanılır yada elif- lam ile kullanılır. Burda muzafla kullanılmış.
Enes Hoca: Ezka lekum, edka lekum olunca
Hoca: Orada muzaf değil, orada başka bir şey. Bu üç kullanımın da dışı oluyor.
Katılımcı: Ondan başka size layık değil anlamına gelir. Bunların bilinmesinin en yakın yolu.
Hoca: Bir de şu bizim sarf ve nahiv de öğrendiğimiz kaideler ekseriyeti gösterir. Bütünü göstermez. Onun için o kaideler de fazla bağlanmamak gerekiyor. Ama gerçekten yol da göstericidir. Yani aksine bir sebep yoksa da o kaidelerden ayrılmamak gerekir. Yoksa böyle mudaf olmasına rağmen sıfatı müşebbehe manası verebileceğimiz yerler olabilir. Tamam.
Peki şimdi burada sorulan sorulara cevap verelim. O namazda öryünmeyi ayrı bir ders olarak yapalım. Çünkü şu anda vakit bitti zaten çoktan.
Fatma Akçan Almanya’dan soruyor. Diyor ki baş örtünün örtülüş şekli var mı?
Baş örtünün örtülüş şekli var işte: yakaları kapatacak şekilde örtülecek, ayette okuduk zaten.
Çarşaf ve peçe giymek,
Katılımcı: O sıkma baş var, arkadan şey yapıyor modasına göre. Arkasını uzatma var falan onu soruyor.
Hoca: Yakaları kapattı mı tamam. Yakaları kapatacak. Yakalar açık kalmayacak.
Fatih Orum: Başı örttüğü şeyle kapatmak zorunda
Hoca: Başı örttüğü şeyle kapatacak yakaları. Başını örtyüğü şeyle yakalarını kapatacak, evet.
Bir de çarşaf ve peçe şartının olmadığını zaten ders içerisinde ortaya, çarşafın da ne olduğunu az önce konuştuk. Peçenin de şart olmadığını ders içerisinde konuştuk.
Dışarı çıkarken mutlaka pardesü giymek şart mı? Şart değil. O da ortaya çıktı zaten. Yani evin içindeki örtü, evin dışındaki örtü, evden dışarı çıkarken. Evin içerisinde kadın biraz rahattır. Mesela bizim köylerde her evin kapısının arkasında bir örtü asılı durur. Kadın evin içerisinde başı açık olur, boynu açık olur, kolları açık olur hiç şey değil, rahat. Çünkü kendi evinde. Dışarıya çıkacak oldumu hemen onu başına alır örter içeri girerken tekrar aynı yere asar.
Katılımcı: Hocam “car” diyorlar.
Hoca: Sadece “car” mı diyorlar.
Aynı katılmcı: Sadece “car” diyorlar.
Katılımcı: Yerleri süpürür böyle
Hoca: Süpürmez süpürmez beline kadar gelir ancak, daha fazla değildir. Baş örtüsüdür aslında o. Cilbab o işte. Cilbab o.Yani şimdi başını o kadın göğüslerini örtecek bir baş örtüsü örttüğü zaman, işte cilbabı da örtmüş oluyor. Tamam mı?
Ondan sonra. Bayanların pantolon giymesi yanlışmı? Pantolon! Mesela bayan şalvar giyebilir mi diye sormazlar pantolon giyebilir mi diye sorarlar. Şalvar da, silvan iki bacağı olan, hatta seravil derler araplar. Müfredini de kullanmazlar. İki bacağı olan bir elbise demektir, iki bacağa da giyilen. Hatta Peygamber efendimizin silvan kullanan kadınlara da rahimallahul muservikati diye dua ettiği de vardır. Sivan giyen kadınlara Allah ikramda bulunsun diye duası vardır. Şimdi nedir bu silvardır bu, şalvar. Bizim şalvar geniştir. Bacağı şey yapmaz. Dışarı çıkarken pantalon giyecekse, pantolon geniş olursa yani pantalonla şalvarın farkı kumaş farkı bizim geleneğimizde. Başka bir fark yok. Birisi şu kumaştan yapılır, birisi bu kumaştan yapılır.
Katılımcı: Etek tipi pantolon yapıyorlar
Hoca: Tabi iki paçalı. O aslında daha çok koruyor onları. Daha çok koruyor, daha çok fonksiyonel. O zaman yani geniş rahat bir pantolon giymede sakınca yok.
Pantolon giyen erkeğe benzerse Allah’ın laneti üzerine olur şeklinde söylemler doğru mu?
Şimdi bu giyim kuşamda mesele değil. Yani erkeğe benzeyen kadınlar, kadına benzeyen erkekler meselesi farklı bir mesele. Bem mesela hacca ilk gittiğim günleri hatırlıyorum. Karşıdan, bakıyorum bir gurup kadın geliyor. Yanıma geliyor hepsi erkek çıkıyor. Hatta bir keresinde önümde, ekose etekli bir adam tavaf ediyor. Ben onu adam değil kadın olduğunu zannettim. Baktım ayakları çıplak, AllahAllah dedim. Yani kollar açık, ayaklar açık öyle tavaf ediyor falan. Bir de baktım ki sakallı erkek. Şimdi burada şu elbise kafın elbisesidir, şu elbise erkek elbisesidir, mesela bakarsınız badı kimseler tek bir elbisesi olduğu için karısının elbisesini giyip dışarı çıkmıştır. Olmuştur bu tip şeyler. Yani benzeme bu değil, benzeme başka bir şey. Zaten pantolon da olsa bugün, erkek pantolonuyla kadın pantolonu da farklıdır.
Bayanlar ve erkeklerin aynı odada oturup sohbet etmeleti günah mı?
O da başbaşa olmaları Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır. Baş başa olmadıkları takdirde. İki kişi başbaşa olanın üçüncüsü şeytan olur diyor Peygamber(sav). “Ve la takrabu zina”. Zinaya götüren sebepler ortaya çıkar. Şeytan devreye girer. AllahTeala zina etmeyin demiyor zinaya yaklaşmayın diyor. Yani zinayı hissettirecek ortamlarda bulunmayın diyor. Ona dikkat etmek lazım. Böylece dersi bitirelim. Haftaya ders yok. Ondan sonraki hafta inşallah. Namazda örtünme.