Kur’an’a Göre Gelenek

25 Ağustos 2012 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Elhamdülillahi Rabbilâlemin esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmain

Bu gün ki konumuz “Din ile Gelenek Arasında ki ilişkisi” dir. İki türlü Din vardır. Birisi Allah’ın Dini “İslam” dır. Cenab-ı Hakk Kendi katında Dinin İslam olduğunu bildiriyor. “İnned dıne indellahil islam”(Al-i İmran Suresi 19.Ayet), “Allah nezdinde hak din İslâm’dır” buyuruyor. Birde onun dışındaki dinler. İslam’ın kaynakları belli; Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı Kerimin uygulamasından ibaret olan Peygamberimiz (s.a.v) sünnetidir. Kur’an’ın ifadesi ile “Hikmet” dir.  Allah’ u Teala’nın indirdiği “Kitap” ve “Hikmet” tir. Böyle olunca kuralları kesin olarak belli, Doğruları belli, Yanlışları belli olan bir sistem var ortada.

Bir de İkinci bir din anlayışı var. O iknci Din anlayışında da “Gelenek” söz konusudur. Yani, İslam’ın dışına çıktığınız zaman Din, Gelenekten ibaret oluyor. Bu gün insanların “İlahi Din” dediği “Yahudilik ve Hristiyanlık” dinleridir. Kendine “İlahi” demeyen her hangi bir Din yok. Yani Kur’an-ı Kerim de Yahudilerden ve Hristiyanlardan bahsedildiği için bazı Müslümanlar onları “İlahi Dinler” diye ayırıyor. Halbuki “İlahi Din” dediğiniz zaman herkes kendi Dinini Cenab-ı Hakk’a dayandırıyor. Mekkeli Müşriklerde öyleydiler. Mekkeli Müşrikler İbrahim (a.s) Dinine mensup olduklarını söylüyorlardı, Kur’an-ı Kerimde ise onlara “Babanız İbrahim’in dinine uyun”(Hac Suresi 78.Ayet) deniyor, Demek ki bir takım yanlışlar yapmışlardı. “Gelenek” gerçekten dinlerde son derece etkindir.

İslam’ a Baktığımız zaman da iki türlü Müslümanlıkla karşı karşıyayız. Birisi; “Kur’an ve Sünnet” çerçevesi içerisinde olan Müslümanlık ki onu pek göremiyoruz. Onu ortaya çıkarmak için gayret gösteriyoruz. İkincisi de “Gelenekselleşmiş İslamiyet” tir. Buna Hristiyanlar güzel bir örnek olabilir. Mesela bu gün Hristiyanlarla konuştuğumuz zaman “Tevrat ve İncil sizin için ne ifade ediyor?” diye sorunca; “Onlar bizim kaynağımız değil, Bizim kaynağımız Konsüllerdir. Konsüller de alınan kararlardır” diyorlar. Biliyorsunuz Konsüller de alınan kararlarla İsa (a.s)’mı “Tanrı” yaptılar, Hz Meryem Anamızı “Tanrının Anası” olarak ilan ettiler, Cebrail (a.s)’mı bir başka “Tanrı” yaptılar. “Üçlü Tanrı” inancına sahip oldular. “Şirk” onlarda en büyük günah olduğu için bu defa “Çok Kutsal Üçlü Birlik” diyerek kendilerini şirkten kurtarmaya çalıştılar. “Üçlü Birlik” diyorlar ama orada da işin içerisinden çıkamıyorlar. Böyle-böyle Akıl dışı bir yola girilmiş olunuyor. O zaman da diyorlar ki; “Bu Akıl ile anlaşılmaz, Sizin inancınızı biz koruruz. Siz bize inanın bize güvenin.” diyorlar.

Mesela “Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri” diye bir kitap var.  Hristiyanların Resmi kitabıdır. “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” Üçlemesini anlattıktan sonra şöyle diyor; “Havariler zamanın da İsa gerçek anlamda insan sayılırdı. Onun “Allah’ın Oğlu olduğu iddiasını önce Paulus ortaya attı.” Çok ilginçtir; Biliyorsunuz 12 Havari vardır. Onlardan bir tanesi İsa (a.s) benzetilerek öldürülendir. İsa (a.s)’ı “Allah’ın Oğlu” olarak tanıtmaya başlayan Paulus, İsa (a.s) hayatta iken onun baş düşmanıydı. Daha sonrasında 12 havariye dahil edilmiştir. Paulus hayatta iken İsa (a.s)’ı hiç görmemiş birisidir. Bugün Paulus’u kutsamayan bir Hristiyan Cemaatini ben şahsen bilmiyorum. “Baş Düşman” olan bir kişi “Baş Tacı” edilmiştir. “Gelenek” Dini ne hale getiriyor görüyorsunuz. Kitabın devamında; “Onun “Allah’ın Oğlu” iddiasını önce Paulus ortaya attı. Bu iddiayı doğru sayan karar 3.Yüzyıldan sonra Antakya’da alındı” Üç Asır sonra! Bu “Üç Asır” meselesi de bizim açımızdan çok önemlidir. Biz de de Üçüncü Asırdan itibaren çok ciddi bir bozulma ile yüz yüze geldiğini görüyoruz. Sanki bir “Tabii Kural” gibi gözüküyor.

(00:06:50.saniyeden 00:07:04.saiyeye kadar Enes hocamız söze girerek arapça bir hadis okudu Abdul aziz hocamızda Türkçesini söyledi; “EN HAYIRLI ASIR BENİM ASRIMDIR. SONRA ONLARI TAKİP EDEN……….”  Gördüğünüz gibi hadisin devamı anlaşılamdı. Lütfen eklenmesi gerekiyorsa kontrol ediniz ve  ekleyiniz.. Ben Hocamızın sözlernin başladığı yerden devam ediyorum.)

Burada üçüncü Asırdan sonra diyor ki; “Üçüncü Yüzyıldan sonra Antakya da bu kararı aldık” diyor.  Toplaşıp karar almışlar. Bu “Konsül Kararı” neye benziyor? Bizimkilerin “İcma” dedikleri olaya benziyor. Fakat bir fark var;  Konsül Kararında toplantıya kimin katıldığı, Toplantının nerede yapıldığı, Hangi kararlar alındığı ve Ne zaman yapıldığı bellidir. Ama bizde “Bu konuda İcma var” deniliyor, Bu İcma’ya katılanlar kim? Yok. Bu İcma nerede yapıldı? Yok. Hangi Tarihte yapıldı? Yok. Sonra da tutup “İcma var” diyor. Yani öyle Acayip İcmalar var ki; Sadece Adamın kendisinde olan bir özelliği ile adam İcma yapıyor. Burada önceden anlatmıştık; Mesela  Hanefi Mezhebinde “Safa” ile “Merve” arasında “Sa’y” etme meselesi var. Bakara Suresinin 158.Ayetinde; “  Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın nişanelerindendir. Kim Kabe’yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis(günah) yoktur” buyuruluyor. Diyorlar ki; “Biz bu Ayete bakarsak Sa’yın Mubah olması gerekir. Sa’y etmesen de olur. Edersen Günah yoktur, Sevap vardır diyemeyiz. En fazla Mubahtır” diyorlar. Bunu Hanefilerin en güvenilir kitabı “Mebsut” ta söylüyorlar. Peygamberimizden de şöyle bir Hadis rivayet edilmiştir; “Allah size Sa’yı Farz kıldı. Sa’y ediniz” (Ahmed, VI,420) (Lütfen hadis kaynağını kontrol edini<)  buyuruyor. Allah nerede Farz kıldı? Kur’an’ın “Mübah” kıldığı bir şeyi Sünnet nasıl “Farz” sayar? Arada bir çekişme var. O zaman da diyorlar ki; “Bize göre “Vacip” tir” diyorlar. Yani Ayeti almıyor, Hadisi almıyor. Neye dayanarak Vacip? “İcma da var, İcmaya göre Vaciptir” diyor. Peki sizin o “Vacip” dediğinizi söyleyen bir Allh’ın kulu var mı? Çünkü siz o Vacibi Farz ile Sünnet arasına bir kavram olarak değerlendiriyorsunuz. Sizin dışınızda ki herkes onu “Farz” olarak anlıyor. Sizin “Vacip” kavramınızı kabul eden bir Allh’ın kulu var mı? “Yok” diyor. Peki bu nasıl oluyor? Sadece size ait bir kavram üzerinde İcma olur mu? “İcma-i Ümmet” falan demeye başlıyor. Bu bir İbadet, Sonra da derler ki; “ İbadet konuları Kitapla ve Sünnet ile belirlenir” derler. Hani? Ne Kitap belirledi, Ne sünnet belirledi, Ne oluyor? İşte Geleneklerin oluşması böyle oluyor.

Bakın bu adamlar(Hristiyanlar) diyorlar ki; “ 325 yılında toplanmış olan ‘Ekümenik Konsül’ü İsa’nın yaratılmış olmadığını, Babadan doğduğuna, Onunla aynı özden olduğuna karar vermiştir” diyorlar. Bize de veriliyor; “Hakikat-ı Muhammediye” derler. Adeta “Benim Babam senin Babanı döver” de olduğu gibi. “Siz İsa’ya dersiniz de biz Muhammed’e diyemez miyiz?” gibi. Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nde  “Hakikat-ı Muhammediye” bölümüne bakarsanız diyor ki; “Bir Hakikatin iki yüzü gibidir” diyor. Mesela bir metal paranın “Bir tarafı Muhammed ise diğer tarafı Allah tır. Aynı hakikatin iki tarafıdır. Bir açıdan bakarsın Muhammed, Bir açıdan bakarsın Allah. Sonuçta aynı şeydir” diyor. Dolayısıyla bakıyorsunuz bozulmalar hep aynıdır.

Daha sonra şöyle demişler; “ 431 yılında üçüncü Ekümenik Konsülü şu kararı aldı; İsa kendi kişiliğini Akıllı Ruh ile canlandırılmış bir bedenle birleştirerek insan olmuştur” diyor. Yani İsa kendi kendini insan etmiş. “Meryem Ana gerçekten Tanrının Anasıdır. O da  Tanrıyı doğurur. 451 yılında toplanan dördüncü Ekümenik konsülü onun gerçek tanrı olduğunu şöyle ilan etti;” Bakın İsa’yı Tanrı yapan kim? Kendileri değil mi? Ve bunu itiraf ediyorlar. Yani bu Din indiği zaman İsa (a.s) gerçek manada Allah’ın Kulu ve Resulüdür. Bunu da söylüyorlar ama 450 yıl sonra ne karar almışlar görüyorsunuz; “Rabbimiz Mesih İsa” Bakın artık “Rabbimiz” diyorlar. Peygamberimize de aynı kelime kullanılıyor mu? “Seyyüdül Kainat” diyorlar. Ne demek “Seyyüdül Kainat”? Kainatın Efendisi kimdir? “Allah’ u Teala” Değil mi?    “Seyyidül Evveline vel Ahirin” deniliyor; “Eskilerin ve yenilerin Efendisi” Kim?   Ne biçim bir Din anlayışıdır! Hayırlı bir şeymiş gibi bakıyorsunuz ki Minarelerden bile bağırıyorlar. Ve enteresan; Bunu yapanlar suçlu olmuyor da İhbar edenler suçlu oluyor. “Rabbimiz Mesih İsa’nın Mükemmel Tanrılığa ve Mükemmel insanlığa sahip” Bakın “Mükemmel Tanrılık, Mükemmel insanlık”, Yani “Yüzde yüz Tanrı, Yüzde Yüz insan” Nasıl oluyor bu? Din ne olmuş oluyor burada?  “Akıl dışılık” oluyor. Dini böyle “Akıl dışılık” olarak tanımladığınız zaman Din ile Akıl arasında bir bağlantı kalmıyor. Şimdi mesela Batıda insanlar “Ateist” oluyor. Yani bu inancı kabul etmedikleri için insanlara “Ateist” deniyor. Bu inancı kim kabul eder ki? Bugün bir çok kimse Müslümanlığı ret ediyor. Yani bu anlatılan Müslümanlığı aklı başında insanlar kabul etmez ki. Müslümanlık asıl mecrasından dışarı çıkarılmış. “Rabbimiz Mesih İsa’nın Mükemmel Tanrılığa ve Mükemmel insanlığa sahip, Gerçek Tanrı, Gerçek insan olduğunu, Akıllı bir Ruhtan ve bedenden oluştuğunu, Tanrılık açısından “Baba” ile “İnsanlık” açısından da bizimle aynı özden olduğunu, Günah dışında hepimize her şeyle benzer olduğunu” “Günah” kelimesi neyi hatırlatıyor size? Peygamberimize verilen “İsmet” sıfatını hatırlatıyor. Bu “İsmet” sıfatının bir kaynağı var mı? Yok. Ama veriliyor işte. Tekrar edeyim “Benim Babam senin Babanı döver” meselesi bu. “Senin peygamberin ne ki?   Aklıma şu geldi, Hiç unutamam; Erzurum da bir çocuk diğerine soruyor “Ola Müslüman mısan?” diyor, O da cevap olarak ıslık çalar bir şekilde ve elini sallayarak “Ohooo  hem de dik alası” diyor. “Elhamdülillah” diyeceğine öyle cevap veriyor. Bunlarda aynı o çocuklara benziyor. “Tanrılık açısından yüzyıllar öncesinden Babadan doğduğunu, İnsanlık açısından bizim Bakire Meryem’den doğduğunu oy birliği ile kabul ettiğimizi resmen beyan ederiz” “Biz kabul ettik” diyor,  “Biz kabul ettik oldu” oh ne güzel. İşte şimdi İslam’ın dışına geldiğiniz zaman Din tamamen Gelenekten ibarettir. Yani şu an da siz Hristiyanlara deseniz ki; “Madem Konsüller de bu kararı vermişsiniz, Dinin aslında bu yok” deseniz her hangi birinin kabul edeceğini göremezseniz. Belki eden gruplar olabilir ama Ana yapı kabul etmiyor. Allah’ u Teala da onlara Maide Suresi 68.Ayette ne diyor; “Deki; Ey Ehli Kitap hiçbir temeliniz olmaz” diyor. Bakın bu okuduklarımız Katolik Kilisesini resmi yayınından alınan bir bölüm idi, Temellerinin olmadığını kendileri de açıkça söylemişlerdi. Yani Tevrat’a ve İncil’e dayanmadıklarını açıkça söylediler. “450 yılında bu kararı aldık” diyorlar. Ve şu anda yapıda o’dur. “Hiçbir temeliniz olmaz” Bu Ayet indiğinde de o kararı çoktan almışlardı. Bu Ayetler 632.yılına kadar inen Ayetlerdendir. Yani 7.Asrın başları. “Ey Ehli Kitap; Tevrat’ı ve İncil’i ayakta tutmazsanız, Uygulamazsanız hiçbir temeliniz olmaz. Ve Rabbinizden size indirilmiş olan bu Kur’an’ı” Onu söylemesinin sebebi Tevrat ve İncil onların bu Kur’an’a uymasını emrediyor, Ondan dolayı bunu söylüyor. Peki bizim için bu Ayetin manası ne olur?  “Ey Müslümanlar Kur’an’ı uygulamazsanız hiçbir temeliniz olmaz” olur. “Şurası kesin ki  sana indirilen şey onlardan çoğunun taşkınlığını ve Kafirliğini artıracaktır. O Kafirler topluluğuna üzülme” buyuruyor.

Evet şimdi bu bir vakadır.  Bu gün Avrupa’ya Amerika’ya “Doktora yapsın, Mastır yapsın” diye elemanlar gönderiliyor. İslam Ülkeleri de gönderiyor, Türkiye de gönderiyor. O insanlar da “Din” Gelenekten ibarettir. Yani Dinin değişmez metinleri yoktur. Dolayısıyla bildiğiniz gibi Papalık Konseyi toplanır bir karar alır, Artık Dinin yeni hükmü o’dur. Toplanır bir başka karar alır onu değiştirebilir. Durum böyle olunca oralar da yetişip gelmiş olanlar şunu söylüyorlar; “Kardeşim, Din Gelenektir. Kitap ve Sünnet o Asırlardaymış şu anda olmaz. Şu an günümüzde Din olarak ne varsa Din budur. Başka Din araştırmayın ” diyorlar. Yani Batılılarında gayretleri ile İslam Ülkelerine yepyeni bir Din sağlamlaştırılmaya çalışılıyor. Bu yeni Dine karşıda mücadele eden fazla kimse görünmüyor. Mesela bir bakıyorsunuz “Selefi” bir akım var bugün, Suudi Arabistan’dan destekleniyor, Onlar “Kitap” ve “Sünnet” kelimelerini kullanıyorlar ama o kelimeler sadece bir saygı için kullanılmış kelimeler oluyor, İçeriğine girdiğiniz zaman “Falan Alim, Filan Alim, Eski Ulema” demeye başlıyorlar. E ne oldu? “Gelenek” oldu. “Falan Mezhep, Filan Mezhep” Şu, Bu. “Ya Kardeşim gelin Allah’ın Kitabına Resulün Sünnetine” dediğiniz zaman bakıyorsunuz ki çok ciddi bir tepki var. Mesela ben bu tepkiyi en net şekilde geçtiğimiz Ramazan da hissettim, Birkaç kişiye de söyledim. İnsanları açık ve net olarak Kur’an’ı Kerime çağıran şu küçücük kurumumuzu tek başına bıraktılar. Aslında yeri küçük olsa da etkisinin çok büyük olduğuna ben şahsen inanıyorum, Çokta güçlü bir kurum olduğuna inanıyorum çünkü sağlam, Bir direk çok küçük bir alan işgal eder ama koskoca bir Bina aslında o direktir. Kurumumuz karşısında tek vücut haline geldiler. Bazılarının gönüller bizden yana olduğu halde pasif bir şekilde kendilerini bizim tarafımızda gösteremediler ama büyük bir bölüm karşımıza dikildi. Peki biz Vakfımıza bu insanları neden çağırıyoruz?   Geçen sene Fatih Hocamızda vardı, Erzurum da bir toplantıda “Kutuplarda Namaz” konusunu anlattım, Dinlediler. En sonunda arkadaşlardan birisi; “Abdülaziz Hoca sen bizim eve gel” dedi. “Hayırdır, Sizin evinizde ne var? Ben sizi Kur’an ve Sünnete çağırıyorum. Sizin eviniz yıkılmış zaten, Altında kalmışsınız” dedim. Bir de orada az önce okuduğum Maide Suresi 68.Ayeti okudum  ve dedim ki “Allah’ u Teala Yahudi ve Hristiyanlara diyor ki; “Tevratı ve İncili uygulamz iseniz hiçbir temeliniz olmaz” diyor. Peki yeni bir Peygamber gelse ne diyecek? “Ey Müslümanlar Kur’an’ı uygulamaz iseniz hiçbir temeliniz olmaz” demeyecek mi? “ Oradan bir tanesi kalkıp; “Demeyecek” dedi. Bu derece yani. Bu insanlar çıkıp Müslümanlara Dinini anlatıyorlar.

Peki, İşin bir başka tarafı; “Gelenek” her zaman kötü mü olur? Belki biz şu an kötü tarafından anlatmaya başladık ta “Gelenek” her zaman kötü mü olur? İbrahim (a.s)’ın Dini bizim örneğimiz. Mekkeliler; “Biz İbrahim’in dinindeniz”(KAYNAK YAZINIZ) diyorlar. Cenab-ı Hakk; “Peki İbrahim’in Dininden iseniz şunları-şunları yapın” diyor. Mesela “İbrahim Müşrik değildi”(Al-i İmran Suresi 95.Ayet) diyor. İbrahim (a.s) Kabe’yi Bina etti ve “Ya Rabbi şu insanlar namaz kılsınlar diye bu binayı yaptım” (Lütfen ayetin kaynağını yazınız hocamız söylemedi..ben bulamadım) dedi. O zaman demek ki Mekke de Beş Vakit Namaz kılanların, Oruç tutanların olması gerekiyor. Bakara Suresinin 170.Ayetinde; “Onlara; Allah ne indirmiş ise ona uyun dendiği zaman şöyle cevap verirler; Hayır, Biz Babalarımızdan ne görmüş isek onu yaparız. Ya Onların Babaları bir şeyi düşünememiş, Ya da bir konuda doğruyu bulamamışlarsa ne olacak” Yani bir soru soruyor; “Ya öyleyse” diyor. Ne demek bu? Babalarınızı bulduğunuz şey yanlış demiyor; “Ya yanlışsa?” diyor. O zaman ne yapmak lazım? Gözden geçirmek lazım. Mekke toplumuna bakarsanız; O toplumun uygulamasının büyük bir bölümü Kur’an’ı Kerim ile hâlâ devam ettiriliyor. Zaten o bölgenin en dindar grubu Mekkeliler idi. Safa, Merve, Umre, Hac ibadetleri öteden beridir yapılıyordu. Bizde iyi bir ibadet tarihi yok. Yani sağlam delilere göre bir ibadet tarihi yazılsa yüzde yüz eminim ki Mekkeliler Beş Vakit Namazı bizim kıldığımız gibi kılıyorlardı. Kılmak zorundalar. Çünkü İbrahim (a.s) Kabe’yi yaptırdığı zaman hangi Ayeti okumuştu? İbrahim (a.s) Hacer Validemizi, İsmail (a.s) getirip oraya yerleştiriyor ve diyor ki; “Ya Rabbi bitkisi olmayan bir vadiye(Mekkeye) senin o dokunulmaz olan Beytinin yanına ben soyumdan yerleştirdim. Ya Rabbi Namazı dost doğru kılsınlar diye böyle yaptık”( İbrahim Suresi 37.Ayet).  “li yükıymus salah” Arapça kalıp olarak bakın. ”Es Salah”; “Bu Namaz”  Aynı Namaz. Allah’ u Teala İbrahim (a.s)’ın duasını da kabul etmiş onu da biliyoruz. Öyleyse onun soyundan gelenlerin bu Namazı kılıyor olmaları gerekir. Bize de verilen emir  “ekımıs salah” tır, Bütün Peygamberlere verilen emir o’dur. Beyyine Suresini açarsanız, Allah’ u Teala diyor ki;   “Ehli Kitap ve Müşriklerden Kafir olanlar çözülecek değillerdir o Beyyine onlara gelinceye kadar. Bu Allah tarafından gelen bir Resul ki kendilerine tertemiz sayfalar okur. Onda Sağlam hükümler vardır. Kendilerine Kitap verilenler o Beyyine gelince kadar parçalanmadılar. Onlara sadece şu emredilmişti; Samimi olarak, Dini ona has kılarak Allah’ a kul olmaları ve bu Namazı tam kılmaları”(1-5. Ayetler) Şimdi burada “Bu Namazı tam kılmaları” demek; “Beş Vakit Namazı Vaktinde kılmaları” demektir. Cebrail (a.s) Peygamber (s.a.v)’e Kabe’nin yanında iki gün üst üste Namaz kıldırıyor, Öğlen Namazından başlıyor İkindi, Akşam, Yatsı, Sabah namazı şeklinde. Birinci gün Vaktin başında kıldırıyor, İkinci gün Vaktin sonunda kıldırıyor. Ondan sonra da diyor ki; “Ya Muhammed bu Senin ve Senden önceki peygamberlerin Namaz vaktidir” diyor. Namaz bu vakitlerin arasındadır. Demek ki bu Namazların kendisi de Vakitleri de aynıdır. Aynı olduğu için Kur’an-ı Kerim de o Namazı tarife gerek yok. Çünkü Yahudi’si de aynı Namazı kılıyor, Hristiyan’ı da aynı Namazı kılıyor, Mekkeliler de aynı Namazı kılıyor. Çünkü Hepsi İbrahim (a.s)’ın soyundandır.

(31:50.saniyeden 32:42.saniyeye kadar birden fazla konuşma geçmeye başlıyor. Ve kimi yeri anlaşılıyor kimi yeri anlaşılmıyor. Yazmadan bu aralığı geçiyorum..)

O peygamberlerden sonra bir nesil geldi ki Namazı Zayi ettiler”(Meryem Suresi 59.Ayet) “Namazı kılmadılar” değil, Namazı kılıyorlar ama gereken şekilde değil. Mesela bu gün Gecenin ortasında Ramazan boyunca Sabah Namazı kılınıyor. Peki Ramazan Bayramı günü ne oldu da Namaz vakti bir anda değişti? Neden bir saat sonra Ezan okundu? Bu ne?

Neyse Ayetleri okumaya devam edelim. “…ve bu Zekatı vermek”(Beyyine Suresi 5.Ayet).

(Ekranda görünmeyen biri soru soruyor ekranda görünmüyor BİR MÜZAKERECİ yazıyorum)

Bir Müzakereci: Hz İbrahim için olamaz mı?

Hoca: Hz İbrahim değil bütün Peygamberlere bu şekilde. Bak Beyyine Suresi bütün Peygamberleri anlatıyor, Diyor ki; “ Allah’a kul olmalarından başka kendilerine bir emir verilmiş değildi, Samimi ve Dini yalnızca Allah’a has kılarak” (Beyyine Suresi 5.Ayet). “Yükıymussalate” “Bu namazı tam kılmalı” (Beyyine Suresi 5.Ayet) Bakın “ikametüssalah” ( ikametüssalah kelimesinin yazılışını kontrol ediniz.. hocamızın söylediği gibi yazamamış olabilirim.34:00.saniye)  bizde de aynı kelimeler kullanılır, İbrahim (a.s)’da da öyle diğer bütün Peygamberlerde de aynı kelimeler kullanılır. Aynı Namazı aynı şekillerde kılın diyor. “Zekatı vermeleri, Sağlam Din budur” (Beyyine Suresi 5.Ayet). Size daha net bir örnek vereyim akılda kalmış olsun;…… ( Hocamız tam örnek verecekti Yahya Hoca mikrofonsuz söze girdi Hocamızın cevabından devam ediyorum.34:27 ile 34:45 arası)

Ara Not: Hocamızın yarım kalan sözü (Örnek vereceği cümlesi) yaklaşık 1,5 sayfa sonra aşağıda tamamlanacak. Örneği orada verecek. Ben sizin anlamanız için oraya yaklaşık 30 tane ünlem işareti koyacağım. İsterseniz buradaki cümleyi yok sayıp örnek daha ilkkez veriliyormuş gibi işlem yapıp burayı oraya kaydırınz)

Hoca: Ve Aynısı, Aynı Namaz, Aynı Zekattır. Mesela deniyor ki; “Zekat oranları neden Kur’an da yok?” Gerek yok ki. Bakın “Gelenek yanlıştır” demiyoruz, “Yanlış olabilir” diyoruz. Gözden geçirilmeli.

(Fatih hocamız mikrofonsuz söze giriyor. Anlaşılanı aktarıyorum.. siz yine de vereceğim saniye aralığını gözden geçirin. 35:00 dan 06.saniyeye kadar.)

Doç. Dr. Fatih ORUM: Hocam Serahsi bir sözünde diyor ki; “ İlk ‘Es Salat’  ifadesi Kur’an-ı Kerim de Peygambere vahiy edildiğinde,   Yani ‘Es Salat” kelimesinin geçtiği ilk Ayet indiğinde Araplar bu kelimenin ne anlama geldiği hakkında en ufak bir bilgiye sahip değillerdi.” Serahsi bunu “El Usul” kitabının “Mücmen Lafız” bölümünde anlatıyor ( El usul ve Mücmen kelimelerini kontrol ediniz  35.25.SANİYE..bu paragragfın sonunda da bu kelimeyi mor işaretledim onuda düzeltin) “Hiçbir anlam ifade etmiyordu çünkü bu kelime için sadece ‘Putlara dua etme” anlamı ifade ediyordu. Bu gün bizim bildiğimiz Rükûlu, Secdeli, Kıyamlı, Kıraatli Namazı bilmiyorlardı. İşte bu mücmen ifadeyi ( MÜCMEN kelimesinin yazılışını kontrol ediniz35:48.saniye. hemen bir cümle altta mor ile işaretledim onuda düzeltin)  Peygamberimiz; “Gelin ben size Namaz kılmayı göstereceğim” diyerek öğretti ve Mücmen ifade Peygamberin beyanıyla müfesser hale  (Müfesser kelimesini lütfen kontrol ediniz35:56)  geldi” diyor.  “Mücmen Lafız” bölümünde bunu aynen bu şekilde anlatıyor.

Hoca: Şimdi tabi ………….. (Hocamız tam söze başlamıştı ki ekranda görünmeyen biri mikrofonsuz konuşmaya başladı hiç anlaşılmıyor. Ben hocamızın o kişiye verdiği cevaptan devam edeceğim.ister o şahısın sorduğu soruyu kafadan atıp uydurun. İster hiç sorulmamış bir soruymuş gibi az sonra aşağıda yazacağım cevabı uygun bir cümle haline sokun yada hocamızın cevabını da silip yok sayın. 36:04.saniyeden 10.saniyeye kadar.. Bu sorulan sorunun cevabını aşağıda parantez içerisine alıyorum ona göre değerlendirin)

Hoca: (Yok. O  “Sünnet” kavramı da bizde bozulmuş bir kavramlardandır maalesef. Yani Sünnet “Kanun” anlamına “Farz” anlamına gelir, Sonradan değişmiş.)   Sistem öylesine çökertilmiş ki. İlk İnen Ayet hangisiydi Fatih Hoca?

Doç. Dr. Fatih ORUM: Hocam İlk bu kavramla karşılaştıklarında bizim şu an bildiğimiz “Namaz” ı bilmiyorlarmış.

Hoca: Eğer bilmiyorlar ise böyle bir Ayet inemez. Neden inemez? Çünkü Allah’ u Teala ne diyor; “Her Elçiyi kendi kavminin dili ile göndermişiz ki onlara açık açık anlatsın” (İbrahim Suresi 4.Ayet). Dolayısıyla onların bu kelimeyi biliyor olmaları gerekiyor.

(Salona biri geldi hocamız ona oturacağı yeri işaret ediyor onu yazmıyorum.. BU BİR ESPİRİDİR BU NOTU YOK SAYIN J)

Yahya ŞENOL: Hocam bilmedikleri bir kelime olduğunu kabul etsek sormaları gerek miyor mu “Bu ne anlam ifade ediyor” diye? Varsayalım Bilmiyorlar, Sormaları gerekir.

(30 saniye oldu hala hocamız oturacak olan şahısla ilgileniyor BU BİR ESPİRİDİR BU NOTU YOK SAYIN J)

Hoca: Yahya Hocanın dediği doğru bir yerde, Yani Çok enteresan bir şey, Araplar sormuyor; “Bu ne?  Ne demek” diye sormuyor. Ya da Fatih Hocanın dediğini Serahsi’nin mantığı ile değerlendirelim; Eğer onlarda ki “Salat” Putlarına ibadet etmek ise o günü bayram ilan ederler; “Bak Senin Tanrında bunu emrediyor” demezler mi? Ben size bir başka örnek vereyim !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! olay biraz daha netleşmiş olsun. Yani işin bu tarafıyla fazla fikir geliştirilmiyor. Ama tabi şu cümleyi tekrar etmemizde fayda var; “İslami İlimler” diye bize anlatılanlar maalesef gelenekselleşmiş olan bilgilerdir. Bu gün İlahiyat Fakültelerinde, İmam Hatip Okullarında okutulanların İslamiliği çok ciddi anlamda tartışılması gerekiyor. “Usulü Fıkıh” dediğinizin Fıkıhla bir alakası, “Usulü Tefsir” dediğinizin Tefsirle alakası ciddi mana da kesilmiştir. Oradan bi şey çıkarmak hemen hemen imkansızdır.

(Fatih hocamız söze girdi ama giriş yaparken ne dediği anlaşılmadı. O yüzden anlaşılmayan yere noktalama koyarak devam edeceğim tamamlayınız 39:22.saniyeden 56.saniyeye kadar lütfen parentez içine aldığım yeri takip ediniz ve hem mor işaretlediğim hemde diğer hataları düzeltiniz)

(Doç. Dr. Fatih ORUM: Ama Hocam bunlar yazılı, “Usul” Kitaplarında var bunlar. ………………….. söylüyor Serahsi, “Riba” yı da diyor ki; “Mücmen Lafız iken Peygamberimiz müşkül hale getirdi. Kısmen açıkladı. Müfesser hale daha sonra bunun illetini tespit eden müçtehitten bunu müfesser hala getirdi” diye bunu orada söylüyor. Hatta Hz Ömer’ e atıfta bulunuyorlar.

Hoca: Bunu söylemesi “Akıl Durması” gibi bir durum. Çok-çok kötü bir şey, Onların Müfesserlikleri de iyice işi bitirmiş olduklarını gösteriyor. )

(Birden fazla kişi mikrofonsuz bir şekilde konuşmaya başlıyor. Kısmen anlaşılıyor ama bütün bir cümle oluşmayacağı için hiç yazmama hakkımı kullanıyorum. Hocamızın bu konuşanlara verdiği cevaptan devam ediyorum. Cevaba göre soru tasarlayıp ekleyiniz veya saniye aralığını dinleyiniz 39:56.saniyeden 40:28.saniye arası..bu notu silip bu araya ekleme yaparsınız …)

Hoca: Aynı ama sonradan bunlar değiştirdiler. Müslümanlara benzememek için böyle yaptılar. Yedi Vakit Namaz bizde de var. Yedi Vakit Hristiyanlarda da var. “Teheccüd” Namazı ile “Kuşluk” Namazını katınca yedi vakit oluyor. Ama o iki vakit Farz değil. Yani onları yapmaları gerekmiyor. Size anlatmışımdır; Roma da bir toplantıda Yahudilik uzmanı birisi konuşma yapıyordu. Yahudilerin günde üç vakit ibadet yaptıklarını anlattı. Bende “Neden Üç vakit diyorsun? Beş vakit değil mi?” dedim. Ama üç vakitte birleştirile bilinir, Öğle ile İkindinin, Yatsı ile Akşamın birleştirilmesi gibi.

(Hocamız devam edecektiki biri uzaklardan mikrofonsuz konuştu ve KONU DEĞİŞTİ.. lütfen kontrol ediniz.41:27.saniyeden 42:08.saniyeye kadar Ben hocamızın devam ettiği yerden yazıyorum)

ARA NOT: Hocamızın Romalı şahsa sorduğu soru yukarıda yarım kaldı ama aşağıda hocamız bu diologu tekrar anlatmaya devam edecek.. ben oraya yaklaşık 30 tane  MOR ÜNLEM işareti koyacağım siz isterseniz bu diologu yukarıdan silip o ünlem işareti koyduğum yere GÜZEL BİR CÜMLE kurarak ekleyiniz)

Hoca: Değiştirmiş oluyorlar. Geçen Beyoğlu Belediyesi’nin vermiş olduğu İftar da  Süryanilerin İstanbul da ki temsilcisi ( Hocamız aslında TEMSİLCİSİ demedi. METROPOLİK gibi tam hatırlayamadığını söylediği bir unvanı hiç söylememeyi tercih ederek İSTANBULDAKİ ŞEYİ dedi. ben ŞEYİ yerine TEMSİLCİSİ yazdım bilmem ne kadar uygun oldu kontrol ediniz 42:22saniye) orada konuştu. O yaptığı konuşmayı internette de bulabilirsiniz. “Biz Yedi vakit Namaz kılıyoruz. İki vakit zorunlu değil ama Beş vakit zorunlu” dedi. Bunlar “Teheccüd” Namazı ile “Kuşluk” Namazıdır.  Roma da ki !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! Yahudilik uzmanına “Niye öyle söylüyorsun? Beş Vakit değil mi? Hem Beş Vakitte değil Yedi vakittir ama ikisi zorunlu değildir. Bunları neden anlatmıyorsun?” dedim. Adam hiç ağzını bile açmadı. Ondan  Katolik Kilisesinden gelen zata döndüm; “Siz niye kılmıyorsunuz bu namazı? Siz de de var” dedim Bir tek Süryanileri görüyoruz. Ama siz Kiliseye gidin, O Kilise de yaptıkları ibadet şekillerine dikkatle bakın, Aslında Namazın değişmiş şeklidir. Diz kırmaları, Başlarını sıraların üzerine koymaları falan Namazın değiştirilmiş şeklidir. Aynı Namaz var. Biliyorsunuz Yahudiler başlangıçta Beş Vakit Namaz kılan kişilerdi. Kıbleleri Kudüs’e doğru olduğu için Müslümanlarla her hangi bir problemi yoktu. Aynı yöne yöneliyorlardı. Nasıl Kıble değişti işte o zaman problemler meydana geldi. O zamanlar Namaz aynı Namaz, Kıble aynı Kıble idi. Hz Muhammed (s.a.v) ‘in Allah’ın Peygamberi olduğundan zaten bir şüpheleri yoktu. Beş Vakit Namazlarını Mescide gidip rahatlıkla kılabiliyorlardı. Ama nasıl ki Kıble çevrildi bu defa kılmaları imkansızlaştı. O zaman da bunu anlatan Ayeti biliyorsunuz, Bakara Suresinin 142.Ayetinde; “ Şu İnsanlardan Sefil olanlar şöyle diyeceklerdir”Sefil olanlar” ne demek?   “Beyinsiz olanlar” demektir. Ya Sen bunun Allah’ın Peygamberi olduğunu bilmiyor musun? Niye sen kendini bu hale düşürüyorsun?  Aslında akıllılarda işlerine gelmediği için aklını kullanmayan insanlardır. Bu Sefiller şöyle diyecektir diyor; “    Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir?” Yani “ Ya bırakın Allah Aşkına ne güzel bu tarafa yöneliyorduk, Niye bu tarafa Kıbleyi değiştirdiler?” demek istiyorlar. Çünkü Sistemleri bozuldu. “De ki; Doğuda Allah’ındır. Batı da Allah’ındır. Allah gereken çalışmayı yapanı, Gayret göstereni doğru yola yöneltir”(Bakara Suresi 142.Ayet) buyuruyor. Bir sonraki Ayette de diyor ki;  “Sizi merkezde bir ümmet yaptık ki İnsanlara örnek olasınız, Bu Peygamber de size örnek olsun” (Bakara Suresi 143.Ayet) Bizim herkese örnek olmamız lazımdır. “Senin şu ana kadar döndüğün Kıble varya hani (Kudüs’e doğru Namaz kılman var ya hani) sadece şundan dolayıdır; Bu Peygambere uyan ile gerisi geriye döneni ortaya çıkaralım diyedir”(Bakara Suresi 143.Ayet). Orada ki Müslümanların hiçbir problemi yok. Peygamberleri ile beraber bu tarafa da dönse o tarafa da dönse fark etmiyor. Ama problem Yahudilerdedir. Orada Peygambere uyuyorlarmış gibi gözüküyorlar. Nasıl Kıble değişti Foyaları meydana çıktı. “Recim” konusunda da Peygamberimiz onların dediklerini yapsa idi uyacaklardı.     

Yahya ŞENOL: Enfal Suresinin 35.Ayeti var; “Ve ma kane salatühüm ındel beyti illa mükaev ve tasdiyeh”, Acaba onlar “Salat” ı biliyorlar mıydı? İçeriğini mi değiştirmişlerdi? diye sormuşlar.

Hoca: “Salatühüm ındel beyti” başka bir şey ama iyi ki sormuşlar. Aslında benim aklımdan geçti de bu “Salat” kelimesi tek başına kullanıldığı zaman “Dua” manasına gelir. Mesela “esselatu vesselamu aleyke yaya resulallah” diyoruz, “Selam Sana Olsun” anlamında. “Sallu aleyhi” deniyor “Ona Salat ettim” anlamına geliyor. “Salat” kelimesi tek başına kullanıldığı zaman ki anlamıyla “igametüs selah” (Mor renk yazdığım kelimeyi kontrol ediniz) dediğimiz zaman “Elif”, “Lam” lı Salat’ın ikamesiyle birlikte olduğu zaman durum farklı oluyor. Bunların Kabe etrafında Tavaf ederken yapacakları dua Cenab-ı Hakka kulluğu ifade etmesi gerekirken el çırpma, Islık çalma şekline çevrilmiş. Onu söylüyor. Yoksa Namaz meselesi değil.  …………………….. (48:15.saniyeden 32.saniyeye kadar hocamızın dediklerini yazmayı başaramadım lütfen buraya ekleyiniz)  Çocuk, Daha küçücük bir çocuk Annesinin memesini özlediği zaman içten içe nasıl ağlarsa dua eden de öyle yapmalı  “Tadarrut(Tadarrut kelimesinin yazılışını kontrol ediniz 48:41) o anlama geliyor yani, Sistem böyle.

Şimdi Bakara Suresinin 183. Ayetini açalım. Bakın burada Oruçtan bahsediliyor. Diyor ki Allah’ u Teala burada; “Size bu Oruç Farz kılındı, Sizden öncekilere farz kılındığı gibi. Belki kendinizi korursunuz.” Peki burada bir tanımlama var mı?   “Oruca şu saatte başlayın, Şunu yemeğin, Şunu içmeyin, Şunu yapmayın” gibi bir şey var mı? Bir açıklama yok. Niye? Önünüzde örneğiniz var bakın yapın. Yahudi nasıl tutuyorsa öyle tutun, Mekkeli nasıl tutuyorsa öyle tutun. Niye Mekkeli diyorum? Evet biliyorum bu konuda bir kaynak yok ama inşallah ortaya çıkar bir gün, Eminim çıkması lazım, Kur’an-ı Kerim bizim açımızdan aynı zaman da “Tarih” tir. Mekkelilerinde aynı Orucu tutuyor olması gerekiyor. Medineliler döneminde de olsa “kema kütibe alellezıne min kabliküm”(Bakara Suresi 183.Ayet) dediği zaman İbrahim (a.s) da bu işin içine giriyor. Neden Mekke dedim şundan dolayı; Şura Suresinin 13.Ayetin de; “Nuh’a neyi emrettiyse sizin için o dini şeriatı yaptı. Ya Muhammed sana yaptığımız vahiyi(Verdiğimiz emirleri) İbrahim’e verdiğimiz” Mekkeliler” İbrahim’in dinindeyiz” dediklerinden dolayı bunu söylüyor. İbrahim (a.s)’ın soyundan olduklarını zaten Kur’an’ı Kerim tasdik ediyor. Ayetin devamında;  “Musa’ya” İşte Yahudi, “İsa’ya” İşte Hristiyan. Dolayısıyla hepsi aynı olması gerekiyor. Medineli Yahudi de varsa, Mekkeli Müşrikte de olması gerekiyor. Medineli Yahudi ile Mekkeli arasında pek fark yok. Birisi bir başka açıdan müşrik, Birisi bir başka açıdan müşrik. Çünkü  Allah’ a tam teslim olamıyorlar. Şura Suresi 13.Ayetin devamında “Bu dini ayakta tutun. Bu dinde ayrılığa düşmeyin. Bu müşriklere senin çağırdığın şey ağır geldi.” Demek ki onlar kendi kafalarına göre bu ibadetlere yeni bir şekil vermişler. “Allah gereken gayreti göstereni kendisine alır, Kendine yöneleni kendi yoluna yönlendirir” (Şura Suresi 13.Ayet).

Şimdi Bakara Suresinin 183.Ayetini açalım; “Müminler size Oruç Farz kılındı. Sizden öncekilere kılındığı gibi. Belki kendinizi korursunuz” Hafızanızı bir yoklayınız; Peygamber Efendimiz (s.a.v) neden Ramazanda “Hira” dağına gidiyordu da başka bir ayda gitmiyordu? Hatırladığım kadarıyla Ramazan ayında Abdülmuttalip te gidiyordu. Niye Ramazan? O Kültürde olmasa Peygamberimiz gider mi? İhtikaf ( 54:20..saniyede geçen İHTİKAF kelimesinin yazılışını kontrol ediniz) da var, Ramazan Orucu da var demek ki. Ben esasen şunun üzerinde düşünmenizi istiyorum; Bakın burada diyor ki; “Sizden öncekilere Farz kılındığı gibi size de Farz kılındı” (Bakara Suresi 183.Ayet). Bir de Bakara 187. Ayeti açalım; “Oruçlu bulunduğunuz gecelerde eşlerinizle birlikte olmak size helal kılınmıştır” diyor. Ne demek bu? Demek ki önceden yoktu. Bakın “Orucu şöyle tutun, Böyle tutun” demiyor. O zaten biliniyormuş. O zaman “Öncekilere nasıl Farz kılındıysa size de öyle Farz kılındı” dediği zaman tarife ihtiyaç yok.  Demiş oluyor ki Cenab-ı Hakk; “ Şu anda sizin önünüzde Oruç tutanlar var ya onu aynen devam ettirin” demek istiyor. Geleneğin tuttuğu orucun Sahih olduğunu tasdikliyor, Onaylıyor. Gelenek mutlaka yanlıştır diye bir olay yok. Doğru olabilir ama yanlışta olabileceği için sürekli kontrolden geçmeli. “Sizden öncekilere Farz kılındığı gibi size de Farz kılındı” dediği zaman “Oruca şu saatte başlayın” demiyor, “Oruçlu şunları yesin şunları yemesin” demiyor, “Eşinizle ilişkiye girebilirsiniz, Giremezsiniz” demiyor, Ne zaman ayrıntılı açıklamayı yapıyor? Müslümanlara kolaylık geldikten sonra açıklamalar yapılıyor. “Oruçlu bulunduğunuz gecelerde eşlerinizle birlikte olmak size helal kılınmıştır” Diğerlerine Helal değildi. Bu gün Hristiyanlara ve Yahudilere bakın Orucu 50 günlük Perhize evirerek Hayvansal ürünleri yemiyorlar. Aslında bunu da pek yapan yok.  “Oruçlu bulunduğunuz gecelerde eşlerinizle birlikte olmak size helal kılınmıştır” Peki ne zaman? Daha öncesinde Güneş Battıktan sonra Hava kararıncaya kadar yemeğe ve içmeye müsaade vardı, Ondan sonra yoktu. Gece dediğiniz zaman insanların zihninde gece; Güneşin Batmasından Doğmasına kadardır. Bir sürü ortaya çıkacak. O sorular ortaya çıkmadan bunun cevabını vermesi gerekiyor değil mi? O yüzden Ayeti Kerim’e ayrıntılı bilgi veriyor. Çünkü yeni bir sistem kuruluyor. Yeni sistem kurulmadan önce “Öncekiler gibi” dedi ve bitti. Ama artık yeni bir sistem kuruluyor Bakara 187.Ayet te; “Sizin için Helal kılındı” dedikten sonra anlatacak ve gerekçesini de söyleyecek “Allah’ u Teala biliyor ki siz kendinizi kötü duruma düşürecek, Kendi kendinize ihanet olacak işler yaptınız, Yapıyorsunuz. Allah size merhamet etti” Bu Ayet bir müddet öncekiler gibi Müslümanların Oruç tuttuğunu kesin olarak gösteriyor. Hiç tanımlama yapılmadan. Dolayısıyla buradan hareketle şunu düşünmeliyiz; Cenab-ı Hakk Namazı kılın dediği zaman niye tarif etmemiş? Gerek yok çünkü Oruçta da  bir değişiklik getirdiği zaman tarif ediyor. O zaman kadar bir tarif yapmıyor ki.  Ama yine de Kur’an-ı Kerim’in içerisin de Namazın Rukunlarını ifade eden şeyler buna rağmen var. Rukusu, Secdesi, Kıraati ve diğer her şeyle ilgili var ama Orucu tarif ettiği gibi tarif etmiyor.

Yeme, İçme ve Güneşin doğuşuna kadar değil, “Fecir Vakti” ne kadar uzatıyor. Güneşin Batışından doğuşuna kadar gecedir ama Gecenin sonuna kadar değil, Fecre kadar müsaade ediyor. Yani “İkinci Fecr” e kadar, “Fecr-i Sadık” a kadar.    “Birinci Fecir” var “Seher vakti”, Seher vakti Sahur vaktidir. Yani İşe erken gidenlerin kalkıp kahvaltı yaptıkları vakittir. Birde arkasından aydınlığın sokaklara kadar geldiği, Ufku görmeyen insanların bile sokağa bakıp “Tan yeri ağarmış” diye bileceği kadar bir aydınlık olduğu zamana kadar “yiyin” diyor.    Ayetin devamında da; “Orucu Geceye kadar tamamlayın”(Bakara Suresi 187.Ayet) diyor.  Gecenin son bölümünde Oruca başlıyorsunuz ertesi geceye kadar. Gece güneşin batmasıyla başladığı için Güneş batıncaya kadar demektir. İnsanın aklına şu soru da gelebilir;” Ya Rabbi Yemeyi ve içmeyi Fecre kadar uzattın ama acaba cinsel ilişki de o zamana kadar mı?” diye akla gelebilir. Hemen Ayetin devamında “Mescitler de ibadete çekildiğiniz zaman ilişkiye girmeyin” deyince bu defa onu da üstü kapalı olarak Helal kılmış oluyor. Şimdi burada esas size söylemek istediğim şudur; “Öncekiler gibi Oruç tutun” (Bakara Suresi 183.Ayet) dediği zaman hiçbir tarif yapmıyor. Ama orada Ramazan ayından bahsediyor. Belki Ramazan ayında bir takım kaymalar olmuştur. Belki değil kesin kaymalar olduğunu da   “Nesi” (NESİ kelimesinin yazılışını kontrol ediniz01:03:44.saniye)   uygulaması ile aylara ilaveler yaparak ayların yerlerini kaydırıyorlar. Bu gün Yahudiler de de o var. Onlarda da “Kameri Ay” esası vardır, Onlarda her sene ilave yaparak Kameri ayı “Güneş” aylarına yani “Miladi” aylara uyduruyorlar. O sistemde tabii olarak Ramazan ayının yerini değiştirmiş oluyor.  “(Haram ayları) ertelemek, sadece kâfirlikte ileri gitmektir” (Tevbe Suresi 37.Ayet), Yani Allah’ u Teala “İbadetin Vaktini değiştirmek Küfürdür” diyor. “Kim o Ay yaşarsa o Ay’ı Oruçlu geçirsin”(Bakara Suresi 185.Ayet) (Ayetin KAYNAĞINI yanlış yazmış olabilirim.hocamız aslında arapça okudu ve direk anlamını söyledi ..ben araştırmalarım sonucu Bakara 185.ayeti buldum ve yazdım..siz de bir kontrol ediniz 01:04:43.saniye) Dolayısıyla o tarihi kaymalardan meydana gelecek olan sorularında cevabı baştan verilmiş oluyor. Baştan vermesi de şunu gösteriyor; Orucun şekli ile ilgili tarifler yapıyor ama zamanında bir takım sıkıntılar olabildiği için “Ramazan Ayı” diye bunu açıkça ifade ediyor.

Mesela Hac için; “Falan ayda Hac yapın” demiyor.  “Bilinen aylarda Hac yapın”(Bakara Suresi 197.Ayet) diyor. Olayı tam kavrayamayan insanlar diyorlar ki; “Hac üç ayda yapılır”, Öyle değil Kardeşim! ……………………………..  (01:06:05. Saniyeden 01:06:13.saniyeye kadar hocamız “EŞURUN MALUMAT DİYOR AMA  DİANUNMALUMATA DA GELİYOR” diye bi cümle kurdu ama morla işarettlediğim o kelimelerin yazılışından hiç emin olmadığımdan yazmadım lütfen doğrusunu o noktalama bıraktığım yere yazınız) Yani Bilinen aylardan bilinen günlere geliyor ama “Şu gün” demiyor.

Bakara Suresi 197.Ayet te; “Bu Hac bilinen aylardadır. O aylarda kim Hac ibadetine başlarsa, İhramlı iken, Hac esnasında cinsel içerikli konuşma ve cinsellik yok, Bir biri ile tartışma yok, Fasıklık yok.”  Tam burada   Hac Suresini açalım ve bir karşılaştırma yapalım. Mesela İbrahim (a.s) Kabe’yi yapan kişi değil,   Kabe’nin temellerini yükselten kişidir. Yani bir bina yıkılmıştır, Etrafını kazar temelini bulur ve onu yükseltirsiniz.  O bina sizden önce vardır ki temelleri vardır. O yüzden Allah’ u Teala İbrahim (a.s) için ne diyor; “ İbrahim o beytin temellerini yükselttiği zaman” (Bakara Suresi 127.Ayet), “O Beyti yaptığı zaman” değil.   Biz bir “Nuh Tufanı” diye bir Tufan olduğunu Kur’an-ı Kerim’den  biliyoruz, Demek ki Nuh tufanında Kabe-i Şerif yıkılmış. Çünkü orası ilk yapılan binadır, Allah’ u Teala Al-i İmran 96.Ayette; “İnsanlar için konan ilk Beyt, Elbette ki Mekke de olandır.” Yani bir Kamu binası, Şahsa ait özel bir bina değil. “Bekke” diyor bu ayette bu kelime çok önemli Tevrat ta bu şekilde geçiyor o yüzden “Bekke” diyor.             Bu ayetten önce de zaten Yahudilerden bahsediyor Ayetlerde. Bereketli ve tüm aleme doğru yolu gösteren Kıbledir”(Al-i İmran Suresi 96.Ayet) Çünkü Kabe, Kara parçalarının tam orta noktasını oluşturuyor. “Orada açık açık işaretler vardır, Göstergeler vardır, İbrahim’in ibadet ederken durduğu yerler vardır. Oraya giren güven içinde olur. Oraya bir yol bulanlar için O Beyti Hac etmeleri Allah’ın insanlar üzerinde ki hakkıdır”(Al-i İmran Suresi 97. Ayet) Yani “Oraya gidebilen orayı Hac etsin, Ziyaret etsin” diyor.   Allah’ u Teala Hac Suresinin 27.Ayetinde İbrahim (a.s)’a “İnsanlar içerisinde Haccı ilan et” diyor. “Eliflamlı Hac” tıpkı az önceki “Es salah” ta ki gibi. Bakın “Tarif et” demiyor. Ne diyecek? “Kabe yapıldı, Hacca gelin. Şimdiye kadar Hac edeceğiniz yer yoktu şimdi var” diyecek. Ve çevresinde ki ibadet yerleri de belli. Hani İbrahim (a.s) “Ya Rabbi ibadet yapacağımız yerleri göster”( Bakara Suresi 128.Ayet) diyor, “Onlar zaten var kaybolmuş, Oraları bize göster” demek istiyor. Aksi taktirde bize “icealmena menasik”  (Mor yazdığım arapça kelimelrin yazılısını kontrol ediniz 01:11:43) derdi “erina” demezdi İbrahim (a.s).  Yani “Ya Rabbi bize ibadet yerlerini göster” yerine “Ya Rabbi bize ibadet yapacağımız yerler oluştur” derdi. Ama öyle demiyor “Göster” diyor. Çünkü Adem(a.s) dan beri olan ama bir ara kaybolmuş olan Hac yerleridir. Allah’ u Teala Arafat’tır, Müzdelife’dir, Mina’dır hepsini gösteriyor. Ondan sonra “İbrahim nerelerde durmuşsa sizde orayı dua yerleri edinin” (Hocamız bu ayeti ezberden okudu o yüzden ayet bilgisi vermedi bende bulamadım lütfen kontrol edip ekleyiniz 01: 12: 08) diye bize emrediyor.. Bu Ayette ki “Makam” Çoğul anlamdadır.

Evet, Az önce ki Ayete dönelim “İnsanlar arasında Haccı ilan et”( Hac Suresi 27.Ayet) ettik. “Yürüyerek ve yorgun binekler üzerinde sana bütün derin vadilerden akar gelirler” O zaman Dünyanın her tarafından gelecekler “Merkez” oluyor. “Sen sadece Haccı ilan ediyorsun, Görevin bu” diyor, Detay verilmiyor, “Öncekilere Farz kılındığı gibi Size de Farz kılndı” (Bakara Suresi 183.Ayet) gibi bir şey oluyor, Demek ki herkes bunu biliyor. Hac Suresinin 28.Ayetinde; “Kendileri için burada bir takım menfaatlara şahit olsunlar” Çünkü Hac üç ay. Dünya yaratıldığı günden itibaren o üç ay “Haram Ay” dır. Yani herkesin dokunulmaz olduğu aydır. O Aylardan birisi Zilkade, Birisi Zilhicce, Birisi Muharrem’dir. “Zilhicce” kelimesinin anlamı “İçinde Haccı bulunduran ay” demektir, Bakın Zilkade, Zilhicce, Muharrem; Hac işleri Zilhiccenin tam ortasında yapılır. Dokuzunda Arafat’a çıkılır, Onunda Mina’ya inilir, On bir-On iki-On üçün de Şeytan taşlamalar yapılır, On dördünden itibaren de insanlar Mekke’den ayrılmaya başlar. Yani Ay’ın yarısı orada geçer. Gelirken güven içinde geliyorlar Zilkade Ayı ve Zilhiccenin bir bölüm, Giderken de güven içinde memleketlerine gidiyorlar. Allah, Geliş-Gidiş güvenini de sağlamış. Dünyayı kurduğu günden itibaren bu kuralı koymuş. Bu da “Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır”( Tevbe Suresi 36.Ayet) Ayeti ile ifade ediliyor.  Diyor ki; “Gelsinler kendileri için menfaatlara şahit olsunlar”(Hac Suresi 28.Ayet), O üç Ay “Haram Ay” olduğu için Dünyanın her tarafından oraya  mal/ürün getiriliyor. Aslında Hac ayları büyük bir Ticaretin olduğu aylardır. “Getirsinler mallarını satsınlar buradan mal alsınlar” oluyor. Şimdi bizde “Efendim, Hacca mı gidiyorsun? Ticarete i gidiyorsun?” diyorlar, İkisine de  gidiyorum Kardeşim. Allah Ayette önce “Menfaat” demiş. Ayetin devamında; “Bilinen günlerde de Allah’ın adını ansınlar” diyor. Günü söylemiyor,  Herkes biliyor. Bir tarif yok herkesin bildiği bir gün. “Allah’ın rızık olarak kendilerine verdiyi Behımetil enam üzerine”(Hac Suresi 28.Ayet) Yani “En’am Cinsi Hayvan üzerine” diyor. “En’am cinsi Hayvan” Koyun, Keçi, Sığır, Devedir. “….Belli günlerde Allah’ın adını ansınlar”   Hangi günler bunlar? Kurban Bayramının Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü günleridir. Biz ne yapıyoruz o günlerde? Kurban kesiyoruz. O günler Adem(a.s) dan beridir Kurban günleridir ve aynı hayvanlar kesilir. Bu ne demek? “Bu Hacca gelenler memleketlerinde kestikleri Kurbanları gelsinler burada kessinler” demektir. Bu da zaten Kurban kesilmesi vardı oluyor. Demek  ki Hac günleri, Kurban günleri ta baştan beridir aynıydı. Aynı olduğu için söylemiyor; “Bilinen günler” diyor. “Onu yiyin yoksul ve fakiri de doyurun. Sonra tefeslerini yerine getirsinler”(Hac Suresi 28/29.Ayetler) Siz önümüzde ki meallere bakmayın, “Tefes”; Peygamberimizin Hadisinde belirttiği gibi Arafat ta vakfe yapmak ve müzdelife de vakfe yapmaktır. Peygamberimiz; “Arafat Vakfesi ile Müzdelife Vakfesini yerine getirsinler”(El-Hac 22/29) (Lütfen kaynağı kontrol ediniz) buyuruyor. “Hacca niyet ederek üstlendikleri görevleri yerine getirsinler” (Hac Suresi 29.Ayet). Çünkü Hacca niyet eden kişi için cinsel ilişki ve cinsel içerikli söz yok,  Fasıklık yok ve Mücadele yok. Bunları üstlenerek adam zaten Hacca gitmiş. “Bunların hepsini yerine getirdikten sonra   Beytil Atiyk’ i ziyaret etsinler”( Hac Suresi 29.Ayet) Yani ………………. İş bitmiş olacak. (Noktalama koyduğum yerde hocamızın dediği anlaşılmıyor.01:18:00.saniye 04.saniyeye kadar). Burada da gördüğünüz gibi Kur’an-ı Kerim hem Kurban için hem Hac için geleneğe atıfta bulunuyor. Bu ne demektir Bu Gelenek doğrudur devam ediyordur. Ama yanlış olduğu zaman yanlışı değiştiriyor. “Recm” meselesinde olduğu gibi; Yahudiler “Recm”i değiştirmişler, Allah’ u Teala diyor ki; “Gelmiş seni Hakim yapıyorlar, Yanlarında Tevrat olduğu halde ve sana inanmadıkları halde neden seni Hakim yapıyorlar?” ( Hocamızı ezberden okudu ve ayet bilgisi vermedi lütfen ekleyiniz 01:18:40.saniyeden 52.saniyeye kadar)  O zaman Peygamberimiz Tevrat’a bakıyor ve bunların dedikleri gibi olmadığını görüyor ve Tevrat ta ki hükmü uyguluyor. Şimdi sonuca gelelim ve Gelenek ile ilgili diğer ayetleri de okuyalım. Ama önce Bakara Suresi 170.Ayeti bir okuyalım; “ Onlara dense ki; Allah ne indirdi ise ona uyun. Derler ki; Hayır, Biz Babalarımızı nasıl bulduysak ona uyarız. Babamızdan ne görmüş isek onu yaparız. Ya Babaları her hangi bir şeyi düşünememiş, Ya da doğruyu bulmamışlarsa ne olacak?” Bakın burada Kur’an ile Geleneği karşılaştırıyor; “Allah’ın indirdiğine uyun, Ya da Babalara” diyor. Demek ki Babalarından gelen Dini Gelenek Allah’ın Kitabına uygun olabilir. Çünkü Nuh
(a.s)’a emredilen bize de emredilmiş. O zaman burada istenen “Gözden geçirin bakalım” dır. Ya yanlışsa? “Hayır, Bizim Babalarımız yanlış yapmaz, Bizim Büyüklerimiz yanlış yapmaz” diyorlar ama işte en büyük yanlış aslında böyle düşünmektir. Maide 104.Ayette;  “Allah’ın indirdiğine, Bu Resule gelin dendiği zaman; Biz Babalarımızdan ne bulmuş isek o bize yeter, Bizim ihtiyacımız yok dediler. Ya Babaları bir şey bilmiyor ve doğruyu bulamamışlar ise ne olacak”    Belki Babaları kötü niyetli değillerdir ama bilmedikleri için yapmamışlardır. “Olur ya, Ya bilmiyorlarsa ne olacak” diyor. Çok iyi niyetli ve gerçekten çok değerli biri olabilir ama bilememiştir. Mesela şahsen bizim en büyük karşılaştığımız soru ne? “Şimdiye kadar hiç kimse bilemedi de siz mi bildiniz?” sorusudur. Peki biz bunu bildiysek bu suç mu kardeşim? Öyle demeyin de deyin ki; “Sizin deliliniz nedir?” diye sorun.

Musa (a.s)’a “Öncekiler ne dediler?” diye soruyorlar. Ta Ha Suresinin 52.Ayetinde; “  Onların ne durumda olduğu Rabbim katındadır ve kitapta yazılıdır. Rabbim ne yanılır ne de unutur” Dolayısıyla bizde şu anda “Mevlana şöyle demiştir” diye kitaplarda vardır. Bakıyorsunuz ki o Önsöz’ü yazan kişi Müslüman olamaz. Ama bakalım o kişi Mevlana mı? Sonra biri yazıp ta bunu Mevlana yazdı diyebilir mi? Pekala da diyebilir. Eğer biz Kur’an-ı Kerim’den İsa (a.s)’ın büyük bir Peygamber olduğunu öğrenmeseydik bu gün “İsa” diye duyduğumuzda “Kendi Tanrı olarak tanıtan bir kişi” diyecektik. Mesela “Buda” için öyle söylüyorlar. “Ebu Hanife şöyle demiştir” deniyor. Ama Ebu Hanife’nin kendi yazdığı bir Kitap yoktur. Onun adına bir sürü Kitaplar yazılmış olabilir. Dolayısıyla “Efendim, Bunların Hepsi Sapık mı?” Kardeşim şu Kitaplarda Ebu Hanife, İmam Şafii falanı filanı kastediyor. Ama gerçek olanı Bizim bilme şansımız yok. O zaman onların bilgisi Cenab-ı Hakk katındadır. Allah’ u Teala asla yanılmaz ve unutmaz da. Biz aklamıyoruz da,  Onların bilgisi Allah katındadır. Allah’ u Teala ne unutur nede yanılır. Ne hak etmişlerse onu verecektir. Onları yargılamak bize ait değil ki. Adam çok kötü de olabilir, Ömrünün sonunda tövbe edip dürüst bir Müslüman olarak ta gitmiş olabilir, Bizim bilebileceğimiz bir şey değil. Kimseyi yargılamak bizimle alakalı değil, Biz sadece bir cümle ile alakalı Kur’an-ı Kerim’in hükmünü söyleyebiliriz inşallah. Burada Firavun diyor ki; Sizin benden başka İlahınız yoktur”( Kasas Suresi 38.Ayet) diyor. Aslında “İlah” ne demektir biliyor musunuz? “İlah”; “Kayıtsız şartsız boyun eğilen kişi” demektir. “Benden başka kimsenin emrine uyamazsınız, Kanunu Ben koyarım, Hükümleri Ben belirlerim ”, “Benden başka İlahınız yoktur” un  manası budur. Diyor ki; “Haman, Benim için çamur üzerine ateş yakta bir Kule yap, Ben bu Musa’nın İlahına bir ulaşayım bakayım. Ben bunun yalan söylediğini düşünüyorum”  ( Kasas Suresi 38.Ayet) “Musa her şeyi açıklayan Ayetlerimizle geldiği zaman mesele tümüyle ortaya çıkıyor. Diyorlar ki; Bu sadece Sihirdir” ( Kasas Suresi 36.Ayet) diyorlar. Bize ne diyorlar? “Ben bir falancaya filancaya bir sorayım, Bir dakika” diyorlar. “Anlayamadın mı?” diyoruz “Yok ben bir sorayım, Sormam lazım” diyor. Çok açık Ayet söylüyorsun hâlâ “Sormam lazım” diyor. Geçenlerde birisi ile konuşuyoruz; “Ya, Sahur yemeği çok erken, Akşamla Sahur arasında pek zaman farkı yok acıkmıyoruz” dedi. Ben de ona “Sen Sahuru ne zaman yapıyorsun? Diyanetin ilan ettiği vakitte mi?” dedim, “Evet” dedi. Halbuki Adam Hoca! Dedim ki “Allah’ın emrini yerine getirip bir baksaydın çıkıp ta Ufka, O saatte Sahur yenir mi diye” dediğim de; “Ben çocukluğumda baktım” dedi. Umurun da bile değil yani. Ne biçim bir mantıktır, Ne biçim bir kafadır, Bunlar kimin kulu? Bunlar kendilerini Müslüman zannediyorlar. “Önceki Babalarımızdan biz bunu duymamıştık, Bir şey olsaydı biz bunu duyardık, Bu Kitaplarda yazılırdı” diyorlar. Geçenlerde Vakıfta Odaya birisi geldi. “Hocam 17-18 senelik bir dostum var, Aynı zamanda iş ortağım, Bir türlü ikna edemiyorum, Dolayısıyla Ulemanın bir sözünü istiyor” dedi Ben de “Ayetler var” dedim. “Dinlemiyor” dedi, “Dinlemiyorsa yapacağın bir şey yok kardeşim” dedim. “Aramın da bozulmasını istemiyorum” dedi, “Bozulsun, Ne yapalım” dedim. Ayeti okuyorsun dinlemiyormuş “Bana Falanca filanca Ulemanın sözünü getir” diyormuş. Aynı şey işte, Cenab-ı Hakk’ın sözü Adamı kesmiyor Haşa! “Biz Babalarımızdan bunu duymadık” diyorlar.
Demek ki bu yeni bir şey değil eskiden beridir böyle imiş.

Doç. Dr. Fatih ORUM: “Niyet Okuma” var ya Hocam; ……………………………….  (01:30:00.saniyeden 10.saniyeye kadar Fatih hocamız bir ayet okuyor ama ayet bilgisi vermemekle birlikte uzaktan mikrofonsuz söze girdi. O yüzden noktalama koyduğum yere ayeti ekleyiniz..az aşağıda MU’MİNUN SURESİ 23/24.AYETLER diyecek fatih hocamız o ayetler olabilir)

ARA NOT: Fatih hocamız 01:30:00.saniyeden 01:31:02.saniyeye kadar aşağıda parantez içerisine aldığım konuşmayı yapacak. Fakat ben Fatih hocamızın dediklerinden düzgün bir anlatım oluşturamadım kanaatindeyim. Lütfen verdiğim video saniye aralığını videodan takip ederek kontrol ediniz gerekli düzeltmeleri yapınız

( Bir de “Niyet Okurlar” yani Kötü niyet. Hani diyorlar ya ; “Ramazanda da bu tür şeyler gelenek haline geldi. Ramazan da bu tür şeyler meşru olsun diye söylerler, Yaparlar” gibisinden “Niyet Okuma” nın ön plana çıkma kaygısıyla yapıldığını söylüyorlar. Demek ki bu söylem de aslında insanlık tarihi kadar eski bir söylem. Burada da diyorlar ki “Peygamberler için söylüyorlar” diyorlar. “Bunun Niyeti başka, Sizin üzerinizde hakimiyet kurmak istiyor, Başınıza reis olmak istiyor” diyorlar.) Bu Mü’minun Suresi 23. 24. Ayetler.

Hoca: Neyse, İnsanların elinde bir güç kuvvet kalmadığı zaman sağa sola sataşmış oluyorlar. Ramazan Ayında mesela bir Televizyon kanalı Beni bir Canlı Haber Programı için çağırmıştı. Hazırlandık gideceğiz, Telefon geldi; “İptal edildi” dendi. “Ben bunu zaten bekliyordum” dedim. Şimdi İptal ediyorlar Mustafa ÇAĞRICI’ yı çağırıyorlar. Ankara’dan da Sacit ÖZDEMİR Telefonla katılıyor. Oradan Mustafa ÇAĞIRICI diyor ki; “Abdülaziz Bey Benim eski arkadaşımdır. Onun Ramazanlarda nükseden bir alışkanlığı vardır. Öyle çıkar konuşur” diyor. “Abdülaziz varsa Ben gelmem” diyor. Bizim gitmemizi engelliyorlar. Ondan sonrada Canlı yayında Tv ekranlarından bize hakaretler savuruyorlar. Daha sonrasında Haber Türk ekranlarında daha ağır ifadelerle aynı şeyi yaptığını duydum. Değişen bir şey yok hâlâ eskiden nasılsa aynı. Size cevap veremeyince böyle yapıyorlar. Biliyorsunuz “Ceviz Kabuğu” programına çıktık gelmediler. Konya da Konyalılar ile birlikte Rasata çıktık gelmediler. Peki tamam gelirsin gelmezsin, O senin bileceğin bir şey, Bir şey demiyorum. Tamam da çıkıp ta öyle hakaret etmenin anlamı var mı? Dalga geçmenin bir anlamı var mı? Burada ciddi ciddi meseleler anlatılıyor, Ayetlerle ispatlanıyor, Gözlemlerle ispatlanıyor, Sizin söylediklerinizin Bilimle, Kur’an’la, Sünnetle, Gerçeklerle en küçük bir ilgisi yok bu ispatlanıyor, Ondan sonra çıkıp konuşuyorsunuz. Sonra da diyor ki; “Çok kesin konuşulmamalı, Abdülaziz BAYINDIR çok kesin konuşuyor” diyor. Elbette kesin konuşurum; Yani şimdi siz 4+4=8 olduğunu biliyorsunuz; “Sekizde edebilir başka şeyde edebilir” diyebilir misiniz? Olay kesinse kesin söylenir. Allah’ın Ayetleri gözlemlerle ortaya konmuşsa tabi ki kesin söyleyeceksiniz.

Doç. Dr. Fatih ORUM: Enbiya Suresinin 4.Ayetinde İbrahim (a.s) için “Bunlar kapılı kapılar ardında konuşulmalı, Köşeli konuşulmamalı” için “…………………”(01:34:06.saniyede fatih hocamız bir kuran ayetini sadece arapça olarak okudu lütfen buraya ekleyiniz) dedirtiyorlar adama.

Hoca: İbrahim (a.s) diyor “Sizde Babalarınızda apaçık bir sapıklıktasınız”(Enbiye Suresi 54.Ayet) diyor. Sizde biliyorsunuz bizim de bu konularda bir ıkınmamız, Sıkılmamız yok. Açık ve Net bir şekilde söyleriz. Doğruya doğru, Yanlışa yanlış. Çünkü biz burada bir Siyasi Parti değiliz, Oy peşinde değiliz, İnsanların parasını alma niyetimiz de yok. “Dışarıya çıktığımız zaman Elimizi öpsünler” diye bir derdimizde yok.  Tek derdimiz var;  Yarın Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıktığımız zaman hesabı rahat vermek, O kadar. Ama Allah’a Hamd olsun, Bu gün gerçekten bu doğrular hem Türkiye de Hem de dışarıda çok ciddi manada karşılığını bulmaya başladı. Sizler de Gecenin bu saatinde salonu doldurdunuz, Allah Razı Olsun. Herkeste Bilinçli, Şuurlu bir şekilde bu işe yöneldi. Soruları alalım artık.

Yahya ŞENOL: “Geleneğe uymak konusunda Allah’ u Teala; “Dikkatli olun, Dikkat edin” buyuruyor. Hem Dini açıdan hem de teknoloji açısından bu insanı kör bırakmıyor mu?” demişler. Yani Değişimi engelleyen bir Ayet var mı? Yoksa daha da bir teşvik mi var acaba diyorlar.

Hoca: Nasıl bir soru bu ya! Böyle bir soru olmaz da ne demek istediğini anlatayım; Okula neden gideriz? Şu ana kadar olanı öğrenmek için yani Geleneği öğrenmek için gideriz. O Geleneği öğrendikten sonra üzerine biz de bir iki şey koyarız ve gelişme o şekilde olur. İşte Kur’an-ı Kerim’in bize söylediği şu; “O Kitaplarda okuduklarınıza “Doğru” diye yapışmayın onları da kontrolden geçirin” diyor. Dolayısıyla sizin şu ana kadar “Doğru Bilgi” olarak o Büyüklerinizden, Eski Ulemadan gelen ister Dini ister diğer türlü bilgilere ait olsun, Onları kontrolden geçirirsiniz, Doğru da olabilir, Yanlışta olabilir, Teslim olmayın ama onları da ret etmeyin. Bakın Kur’an da ret etmiyor. Sadece “Ya yanlışsa” diyor. Gözden geçirirken onu daha iyi anlamış olursunuz, Daha iyi kavrarsınız, Hatalarını da görürsünüz ya da Geleceğe ışık tutar. Ve orada ciddi bir ilerleme sağlarsınız, Bu da “Körleşme” değil tam bir “Uyanma” ve ileriye doğru kendine güvenerek “Yürüme” prensibi vardır.

Yahya ŞENOL: “Oruç gecelerin de eşlerde ilişki bu ümmet içinde ilk başlarda Haram olup daha sonra yaşanan olumsuzluklardan dolayı Allah’ın bu hükmünü unuttuk ta nesih mi olmuş” diye sormuşlar.

Hoca: Unutma diye bir olay yok, Nesih var. Bakara 183. Ayette 187.Ayetin Şahitliği ile demek ki; Hava kararıncaya kadar yeme, İçme vardı, Karı Koca ilişkisi yasaktı. Burada bir kolaylaştırma var. “Nesih” ile ilgili Kur’an-ı Kerim’in prensibi neydi? Bakara Suresini 106.Ayetin de; “Her hangi bir Ayeti Nesh edersek ya da onu unutturursak ya onun aynısını getiririz ya da ondan daha hayırlısını getiririz” Şimdi Bakara Suresinin 183.Ayeti önceki peygamberler de olan Oruç ile ilgili hükmü Nesh etmiştir.  Nasıl Nesh etmiş? Misli ile, Aynısıyla nesh etmiş. Aynen şu kitabın sağ yaprağında ki yazıyı sol tarafına aynen geçirmek gibi. “Nesih” zaten “Kopya” anlamındadır. Benzerini bir tarafa geçirmektir. Önceki Peygamberde olanı aynen almış Kur’an-ı Kerim’e koymuş; “Sizden öncekilere nasıl farz kılındıysa size de öyle farz kılındı” (Bakara Suresi 183.Ayet) İşte bu bir Nesih. Bu misli ile Nesih, Aynısı ile Nesih. Bakara Suresi 187.Ayette de bu hükümler de bir rahatlatma bir kolaylaştırma var. O da ne ile Nesih oluyor? Hayırlısı ile Nesih oluyor.  Yani onlarda Hava kararıncaya kadar yeme, İçme varken Tan yeri ağarıncaya kadar yemeye içmeye müsaade ediliyor, Onlar da Karı-Koca ilişkisi yasakken burada serbest bırakılıyor. Dolayısıyla bir rahatlık getiren, İnsanlar için daha iyi olan bir nesih olmuş oluyor, Hayırlısıyla Nesih oluyor.

Yahya ŞENOL: “Kur’an’a göre bu gün ki İncil İsa (a.s)’a indirilen İncil midir?” demişler

Hoca: Bu gün ki İnci İsa(A.s)’a indirilen İncil değildir. Niye değil? Maide Suresinin 47.Ayetin de; “İncil Ehli hüküm versin, Onun içinde Allah’ın indirdiği ile hüküm versin” diyor. Çünkü İncil’in için de Paulus’ un Mektubu, Petrus’ un Mektubu, Şunun bunun Mektubu belli yani insanlar tarafından yazıldığı, “Allah’ın onda indirdikleri ile hükmetsinler” diyor. Çünkü hepsi Allah’ın indirdikleri değildir. Ayetin devamında da “Kim Allah’ın İndirdiği ile hükmetmezse onlar Fasıklardır” diyor.

Yahya ŞENOL: “Siz doğruları söylerken yanınızda söylemleri ile insanları yanlış yönlendirenleri de yanınızda bulundurmanız tepki oluşturuyor. Bunun Farkında mısınız?” demişler. Yani Onlar gibi kişilerle doğruları kabul ettirmenin zorluğunu farkında mısınız? diyorlar. Bazı Hocalarla aynı ekran da olmayı kastediyorlar.

Hoca: Yani şimdi Peygamberimiz (s.a.v) İslam ile mücadele eden Yahudilerle, “Abdullah Bin Übey Bin Selûl’le, Ebu Cehille hiç aynı kareye gelmedi mi? Tabi ki bir arada olacağız. Öyle şey olur mu? Mesele şu; Bize söyleyecek söz bulamayınca nasıl olsa başkaları birine söylüyor, Onunla kendilerini rahatlatmaya çalışıyorlar. Yani insanlar eğer bahane ararsa bahaneyi çok rahat bir şekilde bulur. Bizim bir arkadaşımızın hiç unutmadığım bir olayı vardı; İmam Hatip 2.Sınıfında talebeyiz, Beden Eğitimi dersi için Okulun Bahçesine çıktık. Öğretmen dedi ki; “İçinizden Hasta olanlar ayrılsın”, Şu an TRT’ de önemli bir görev de olan bir arkadaşım var, Çok zeki bir arkadaşımdır hemen ayrıldı. Öğretmen baktı ona; “Gel bakayım buraya” dedi.  “Senin Ne Rahatsızlığın var” diye sordu. “Hocam Nefesim Ağirir” dedi. ( AĞİRİR kelimesi Erzurum şivesinde söylendiğinden kasıtlı olarak yanlış yazılmıştır. Bilginize) “Geç bakayım şu tarafa, Öyle şey mi olur” dedi Öğretmen. Şimdi, Hiçbir şey bulamasa muhakkak bir şey bulacak. Ne yapalım yani? Allah’ u Teala’ nn  bize söylediği şu; “İnsanların size karşı bir delili olmasın senin yaptığın şey, Onların içerisinde zalim takımı vardır ki hak Hukuk tanımaz. Sen ne yaparsan yap onları susturamazsın. Onlardan korkma Benden kork” (Ben bu ayeti bulamıyorum. Hocamız ezberden okuyor ona bir sorunuz ve kaynağı buraya yazınız) buyuruyor. Bizde bu yoldayız. Bir de Bu gün Dört dörtlük Müslüman olan bir kişinin yoldan çıkmayacağını kimse garanti edemez. Yüzde Yüz yoldan çıkmış birinin de yola gelmeyeceğini kimse garanti edemez. Biz de o zaman Niyet okumuş oluyoruz. Bizim insanları kendimizden uzaklaştırmaya hakkımız yok. Biz her zaman doğruları anlatırız. Yani sizin elinizde bir su var, O su ile tarlayı sulayacaksınız. Çok kötü dediğin tarladan belki de çok iyi bir mahsul elde edile bilinir.

Yahya ŞENOL: “Hacda Oruç gibi her yıl On bir gününe mi geliyor?” demişler?

Hoca: Aynıdır tabi. Sistem aynı sistemdir. Yani tüm tarih Kur’an-ı Kerim’e göre Kameri aya göredir. Güneşe göre değildir.

Yahya ŞENOL: “Onları alnında ki Secde izlenirden tanırsın”(Fetih Suresi 29.Ayet) Bu Ayeti nasıl anlamalıyız? Bizler de birbirimizi alnımıza bakarak anlayabilir miyiz?” demişler.

Hoca: Bazıları ne yapıyorlarsa Alınlarında nasırlaşma var. Araplarda çok vardır. Ne yapıyorlarsa artık, Her halde sürtüyorlar. Çok Secdeden değildir. Biz de Allah’a şükür çok secde ediyoruz ama alnımızda öyle bir nasırlaşma falan yok. O bir aşırılık maalesef. “Siz baktığınız zaman içinize bir mesaj verir, Yüzüne bakınca size bir mesaj verir” şeklinde anlamalıyız. “İnanlar ve iyi iş yapanlar için Allah bir sevgi halk eder”.(Mor işaretlediğim cümle ayet mi? Hadis mi? Bilemediğim için lütfen hocamıza sorup kaynak ekleyiniz) Bakın öyle bir Müslüman bir kişi ile Abdestli Namazlı biriyle iki dakika konuşursunuz, Sanki Kırk yıllık dostmuş gibi olursunuz. Öyle olmuyor mu?

Yahya Şenol: “Peygamberimizin yanlış hükümlerde bulunduğu zamanlarda olmuş ve bunlar Kur’an tarafından düzeltilmiştir. Şimdi şöyle bir olay meydana geliyor; Ben Allah’ın düzeltmediği gün ki Hadisi baz alırsam Kur’an’a göre yanılmış oluyorum. Peki o zaman bizim de Peygamberimizin tüm cümlelerini alıp Kur’an’a vurmamız gerekmiyor mu?” demişler.

Hoca: Peygamberimizin cümlelerini Kur’an’a vuracağız meselesi çok önemli de;   Öyle her Baba Yiğidin kârı değil bu. Bu çok ciddi bir ekip çalışmasını gerektirir. Hiçbir Ferdin başara bileceği bir iş değil. Peygamberimiz (s.av)’ın söylediği sözler onun Kur’an-ı Kerim’den çıkardığı hükümlerdir. O Hükümleri çıkarabilmek için ilgili Ayetlerin tamamı nı birlikte görmek lazım, Bir ekip halinde değerlendirmek lazım. Aksi taktir de siz onu Kur’an’a aykırı görürsünüz. Tıpkı Şu bilgisayar Mause’sinin tabiata aykırı görülmesi gibi. Tabiatın hiçbir yerinde Mause yok. “O zaman bu Mause dünyaya ait değil” dersiniz “Herhalde bir gün Gökten düşmüştür” dersiniz. O zaman da Dünyayı Tepsi gibi kabul eder bir ucuna gider atarsın aşağı nereye giderse gitsin. Bu buna benzer. Peygamberimiz (s.a.v)’in tabi ki Hadisleri onun Kur’an’dan çıkardığı hükümlerdir. Yanlışlıklar da olabilir ama bunu ortaya koymak kolay bir iş değil. Mesela Fatih Hoca bir çalışma yaptı ama tek başına yapmadı. Bu çalışmanın yürütücüsü oldu, Burada ki arkadaşlarımızın hepsi katıldı bu çalışmaya……………(01:48:28.saniyeden 36.saniyeye kadar hocamız bu çalışmanın başlığını söylüyor ama kafasını mikrofondan uzaklaştırdığından duyulmadı lütfen noktalama yerine  ekleyizniz)   konusu ile ilgili bir çalışmaydı. Bizim İnternet sitemizde bu çalışmayı bulabilirsiniz. Peygamberimizin onunla ilgili sözlerinin ilgili Ayetler olmadan önceki sözleri olduğunu ortaya koydu. Bizim de “Recim” ile ilgili yaptığımız çalışma var. Daha önceki uygulamalar olduğunu ortaya koyduk. Ama insanlar eğer dini kendilerine uydurmak isterlerse buna engel olmak mümkün değil, Pekala yapabilirler. Onlara da bir şey diyemiyoruz, “Herkesin Cehenneme gitme hürriyeti var” diyoruz. Giden gider ama Biz gelmiyoruz, Kusura bakmayın Size güle güle dememiz lazım.

Yahya ŞENOL: “Namaz vakitlerini gösteren programı ne zaman yayınlayacaksınız?” demişler

Hoca: Zaten şu anda yayınlanıyor, İnternette var. http://www.Suleymaniyevakfi.org sitesine girin, “Süleymaniye Takvimi” var, Onu tıklayın bulunduğunuz İl’in değil, İlçenin değil, Mahallenizin Namaz vaktini göreceksiniz. Kendiliğinden karşınıza çıkacak.

Yahya ŞENOL: “Müslümanların kestiği Kurban ile İsa (a.s)’ın İnsanların günahları için Kurban oluşuyla ilgili bir bağlantı var mı?” demişler

Hoca: “İsa (a.s) İnsanların günahları için Kurban olmuş” diye bir olay yok. Onu Hristiyanlar söylüyor. Hristiyanlar öyle diyerek kendilerini Kurban ibadetinden muaf tutuyorlar. Yahudilerde şunu söylüyor; “Efendim, Biz Kurban’ı Beyti Makdis te kesiyorduk. Beyti Maktis şu an yıkılmış, Biz de o yüzden Kurban kesmiyoruz” diyorlar. Dolayısıyla Kurban’ı Müslümanlar kesiyor, Başka kim kesiyor hatırlamıyorum. Ama Bir Müslümanlar kesiyor. Müslümanlarda da maalesef Kur’an-Sünnet bütünlüğü kaybolduğu için Şafiiler kolay kolay kesmezler mesela, Çok azdır. Hanefi bölgelerinde kesiliyor. Halbuki ne Hanefilerin dediği gibi ne Vaciptir, Ne de Şafiilerin dediği gibi Sünnettir. Kurban Farzdır. Bununla ilgili ayrıntılı bilgi bizim sitelerimizde vardır. Atzu eden oradan Sohbet Video olarak dinleyebilir.

Yahya ŞENOL: “Prof. Mehmet ÇELİK Vakıfta verdiği bir seminerde Hz Meryem’in sonradan evlendiğini ve çocuklarının olduğunu, En büyük çocuğunun adının da “Yakup” olduğunu söyledi ve bunu için İncil’den delil getirdi. Acaba bu konu hakkında başka bir kaynakta her hangi bir delil mevcut mu?” diye sormuşlar

Hoca: Ben bu konuyu bilmiyorum ama  içinizde bilen varsa söylesin. Benim bildiğim bir konu değil bu. Mehmet ÇELİK’ e sormak lazım.

Yahya ŞENOL: “Rad Suresi 15.Ayette ; Göklerde  ve yerde kim varsa ister istemez kendileri ve gölgeleri Allah’a boyun eğerler” Buyuruluyor. Bu Ayete göre Kafirler de Allah’a secde etmiş oluyorlar mı? “ diye sormuşlar.

Hoca: Kafirler tabi ki Allah’a secde ediyor. İki türlü kulluk var Cenab-ı Hakk’a, Birincisi Zorunlu Kulluk, İkincisi Gönüllü Kulluktur. “Zorunlu Kulluk” demek; Allah’ın koyduğu kurallara uygun davranmak demektir. Akşam yatacaksınız, Sabah kalkacaksınız, Yemek yiyeceksiniz, Su içeceksiniz, İçten Cenab-ı Hakka yalvarma yakarma herkeste vardır. Herkes kendini dindar sayıyor, Bazıları dine uyuyor, Bazıları da dini kendine uyduruyor. Ama Zorunlu Kulluk her insan da var. Allah’ın koyduğu kurallara uymazsa hiç kimse yaşayamaz. Bir de “Gönüllü Kulluk” var; Kafirler onu yapmıyorlar. Bu kadar.

Yahya ŞENOL: “Geçen sene ki Hac döneminde bir konu geçmişti; Kurban kesilene kadar Hac da Tıraş olma, Tırnak kesme yasak denilmişti. Bu kural Hac da olmayanlar için de geçerli mi? “ diye sormuşlar

Hoca: Doğru. Herkes için geçerli. Zaten o konuda bir Hadis var. Bakara Suresinin 196.Ayeti de onu işaret ediyor. Eğer önceden Kurban’ı aldıysak, Zilhicceden itibaren Kurbanı aldıysak, Yani Kurban Bayramına aşağı-yukarı 9 gün kaladan itibaren bu yasaklar başlıyor. Ama önceden değil de o gün aldıysanız problem yok. Bu da bizim İnternet Sitemizde Sohbet Videolarında var.

Yahya ŞENOL: “Bu Sohbetiniz de Mevlana’nın Kitabının başında; “Bu Allah’ın Kitabıdır” dediğinizi dinledim. Ama o Kitapta; “Bu Mesnevi Kitabıdır” diyor. Bu konuyu biraz açarsanız sevinirim” demişler

Hoca:  Getirin bakalım içeriden bana o Kitabın “1.Ciltini”veya “2.Ciltini” getirin. Bu arada başka sorusu olan varsa alalım.

Yahya ŞENOL: “Mezhepleri nasıl anlamalıyız? Neden ihtilaflar var?” demişler

Hoca:  O ihtilaflar hemen-hemen her dersimizde anlattığımız durumlardır. Yani konu “Kur’an-Sünnet Bütünlüğü” içerisinde ele alınmıyor ki. Evet, Kitap geldi. Diyor ki; “Bu Mesnevi Kitabıdır. O, Ulaşma ve kesin bilme sırlarını açıklamada dinin asıllarının-asıllarının asıllarıdır” diyor. “Ulaşma ve kesin bilme sırlarını”, “Ulaşma” Kime ulaşıyorsun? “Kesin bilme” ne demek? Ve “Sır” ne? Bunları bilme konusunda diyor; “sırlarını açıklamada” Sırları açıklıyor, “dinin asıllarının-asıllarının asıllarıdır” diyor, Yani “Dinin Temellerinin-Temellerinin Temelleri.” Bu Dinin Temelleri nelerdir? Yani Neye dayanır bu Din? Kur’an ve Sünnete dayanır. Dinin Temelleri Kur’an ve Sünnet ise Temellerinin Temelleri ne olur? O da “Levh-i Mahfuz” olur. Peki Levh-i Mahfuz’un Temeli ne olur? “Allah” olur. Eğer bu Kitapta “Mesnevi Kitabıdır” deyip bitirmiş olsa hiç problem yok. Bakın “Ulaşma ve kesin bilme sırlarını açıklamada dinin asıllarının-asıllarının asıllarıdır” aslında “Allah’ın Sözüdür” demek istiyor. Peki acaba Biz mi yanlış anlıyoruz? Devamında “Allah’ın En Büyük Fıkhıdır” diyor. “Fıkıh” demek “Anlayış” demektir. Yani “Allah’ın en büyük kavrayışı ve anlayışıdır” demek istiyor. Siz “ Bu Mesnevi Allah’ın En Büyük Kavrayışı ve Anlayışıdır” dediğiniz zaman ne oluyor bu kitap? Kur’an’dan daha yukarı bir kitap oluyor. “Sır” diyor ya; Kur’an da Sünnette olmayan şeyler bu Kitapta var diyor. Devamında “Allah’ın en aydınlık yoludur ve Allah’ın en açık delilidir” Ne oldu şimdi? Devam edip gidiyor.

Peki Hepinize Çok Teşekkür Ediyorum.

……………………….konu sonu………………………………….

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın