Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü

16 Kasım 2015 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bugünkü dersimizde Kur’an’a göre dinden dönmenin hükmünü anlatacağız. Ama biliyorsunuz bu akşam Fransa’da bir olay oldu. 156 kişi öldü. Bu tür olaylar her yerde oluyor. Geçen hafta Lübnan’da oldu. Afganistan’da da olay yaşanmıştı. Fakat tabi medyaya halim olan, daha çok etki eden ülkelerde olunca insanlara daha çabuk ulaşılıyor ve daha fazla etkili oluyor. Ama işin esası şu: bu olayların islam adı altında yapılmış olması son derece üzücü. Bugünkü konumuzla da ilişki kuracak şekilde meseleyi ortaya koymaya çalışıyorum. Biliyorsunuz herkesin kafasını karıştıran bir olay vardır. Bakara suresinin 30.   ayetinde Allah şöyle diyor BAKARA, 30.. Ayet: “Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halıfe: Rabbin meleklere, ben yeryüzünde bir halife oluşturuyorum dediği zaman hemen melekler tepki göstermişlerdi”. Demişlerdi ki; “kalu e tec’alü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima: ya Rabbi sen orada fesad çıkaracak ve kan dökecek birilerini mi yaratıyorsun?”. Bir çok kimse der ki melekler bunu nereden bilyordu? Tabi halife kelimesine yanlış anlam verilmeye başlanmıştır çok sonraları. Çünkü kelime biraz siyasi bir hüvviyet kazanmış. Onun için insanlar onu anlamakta zorluk çekiyor. İzleyicilerimiz arasında arapça bilenler elbette var. Halif kelimesi vardır Arapça’da, fail vezni. Bu, isi fail ve ismi mef’ul yani bir şeyi yapan yada bir şeyin üzerinde uygulandığı kişi anlamında kullanılabilir. Muhalefet anlamına gelir. Muhalefet eden veya kendisine muhalefet edilen kişi. Öyle bir varlık yaratıyorum deyince hani öyle bir varlık ki kadını da erkeği de herkes muhalefet edecek yapıda, birbirini çekemeyecek yapıda yaratılmışlardır. Mesela bakın 2 yaşındaki çocuk, yeni doğmuş kardeşne karşı büyük bir muhalefet eder. Onun ikinci bir kişi olarak oraya gelmiş olması onu rahatsız eder. Yaratılışta olan bir özellik. Melekler bunu nereden biliyorlardı derler. Melekler, hayvanlar arasındaki muhalefeti biliyor zaten. Hayvanlar arasında sadece bir tek liderlik mücadelesi yapılır, muhalefete girenler azdır. Ben hep herkezin bildiği kümesi örnek veriyorum. Bir kümeste iki tane horoz barınmaz ama binlerce tavuk olur. Çünkü muhalefet horozlar arasındadır, tavuklar arasında yoktur. Şöyle bir düşünün ki büyük bir kümesiniz var. Horozlar horozlara, tavuklar tavuklara, tavuklar horozlara muhalif, o kümeste ne olur? İki tane horoz birbirine muhalif olduğu zaman ortalığı birbirine katarlar biliyorsunuz. Mutlaka biri diğerini öldürür yada kümesin dışına atar, ondan sonra rahatlama olur. Ama bütün tavuklar birbirine muhalefet ederse tam bir fesad çıkar değil mi? İşte Allah öyle bir varlık yaratıyor ki hepsi birbirine muhalefet edebilecek vasıfta. Siz kendinize bakın: hepimiz kendimizi öne çıkarma arzusu içinde yaratılmışızdır. Melekler bunu hayvanlar aleminde çok küçük bir şekilde sıkıntılarını görüyorlar ama bütün aynı tür hayvanlar devreye girerlerse. Düşünün ki bir bölgedeki aslanların tamamı birbirine muhalif. Oraya hiç kimse giremez. İnsanlarda bu muhalefet fesada sebep oluyor. Yani senin olmasın benim olsun. Tek tek insanlar bunu başaramayacağını anlayınca, guruplar halinde başar aya çalışıyorlar. Allah, Adem’e tüm eşyanın bilgisini öğretiyor. Eşyanın bilgisi ne demek? Tabiatı öğretiyor. İlk öğrettiği şey tabiattır Adem(as)’a. Tüm eşyanın bilgisidir. Ondan sonra eşyanın bilgisini meleklere soruyor. Haklıysanız bana şunların bilgilerini verin diyor. Adem(as) o bilgileri onlara veriyor. Burada şu ortaya çıkıyor. Haklıysanız meselesi şu: sizin bilmediğiniz taraf var. Evet, insanlar hayvan gibi birbirlerine muhalefet ederletse fesad çıkar. O kesin. Ama tabiattaki o bilgiye göre hareket ederlerse medeniyet kurulur. İlim olur, teknoloji gelişir ve insanlar mutlu bir halde yaşarlar. İlk öğrettiği şey Allah’ın, tabiattaki bilgidir. Allah dinini de ona göre tanımlamıştır. Rum suresi 30.surenin 30.ayetinde diyor ki; “sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın varlıklarda geçerli kanununa çevir”. Varlıklarda geçerli kanınuna. İşte Adem(a)’a onu öğretti. Ona göre hareket edildiği zaman ki diyor: “insanları da ona göre yaratmıştır”. O kanunlar toplum hayatında uygulanırsa insanın fıtratına son derece uygun olan bir şey, herkes kendini geliştirir, herkes bilime, huzura, medeniyete destek verir. Doğru din, Allah’ın tabiatta yarattığı kanunlardır. O kanunların insan hayatıyla ilgili kısmı C.Hakkın dinidir. Dolayısıyla Allah’ın indirdiği kitapla yarattığı kitap olan kainatın işleyişi arasında herhangi bir uyumsuzluk olmaz. İnsanlar Allah’ın kitabına uyarlarsa hiç kimsenin inancına karışmazlar. Yani bir su gibi olurlar. Suyu hayvan da içer bitki de içer, iyi insan da içer kötü insan da içer. Allah’ın dini güzel bir su gibi olur, herkes ondan yararlanır. Ama benim dediğim olsun diye öne çıkan, fesat çıkaran, işte İblis’in yaptığı gibi. İblis Allah’ın emrine uymamıştır. Daha önce mümin, C.Hakka tam olarak itaat ettiğini söyleyen İblis mürted oluyor bugünkü bizim konumuz gereği. Baştan şunu söylüyor; “subhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakim” diyor. Ya Rabbi biz sana boyun eğeriz diyenlerden İblis de. Bizim bir bilgimiz yok, bile sensin doğru karar veren sensin diyor. Daha sonra Adem’in bilgisini kıskandığı için Adem’e secde etmiyor. Secde etmeyerek ilk mürted oluyor yeryüzünde. Yani dinden dönen kişi oluyor. İnancından dönen kişi oluyor ve uzaklaştırılıyor. Yani çok dindar olan İblis, sadece Adem’i kıskandığı için söylediği şey şudur; “ene hayrun minh: ben ondan daha hayırlıyım” dediği için ilk bozgunculuğu çıkarandır. Ondan sonra “ve doğru yolun üstünde oturacağım”. Allah dinden dönen İblis’i kovuyor ama İblis’in kıyamete kadar yaşama hakkını da tanıyor. Hatta insanları saptırma hakkı da veriyor. Burada şu var: insanlar kendilerini öne çıkarmak istedikleei zaman tıpkı İblis gibi dini bozarlar. İblis kendisini kafir saymıyor. Çünkü İblis, Allah’a inandığını söylüyor, ahirete inandığını söylüyor, Allah’tan korktuğunu söylüyor. Kur’an’da öyle ayetler var. Ama insanları saptırmak isteyenler tıpkı İblis gibi doğru yolun üstünde otururlar. Doğru yol ne? Doğru yol Allah’ın doğru dinidir. Doğru yol Allah’ın fıtratıdır. Doğru yok tabiattan elde edilen doğru bilgidir. İnsanlar başkalarını saptırmak istediği zaman yani sömürmek istedikleri zaman, benim dediğim olsun dedikleri zaman kendi aralarında bir gurup oluşturur, kendilerinin dışındakileri dışlarlar ve bunun için önce dini kullanırlar. İblis gibi doğru yolun üstünde oturur. Sağdan girer soldan girer, önden gelir, arkadan gelir yani önce günaha teşvik eder. Bakar ki hiç şeysi yok dindar gözükür. Sonra önder kişi gözükür. Sonra biraz akıllı bir kişi gibi gözükür. Her türlü kılığa girer, insanları saptırmaya çalışır. İşte burada Allah’ın dini fıtrat iken, Allah bütün insanlara kendinizi koruyun emri vermişken, mesela takva-muttali kelimesi çok önemlidir. Muttaki, kendisini koruyan kişi demektir. Yani yaratılışını bozmayan, doğal yapısını bozmayan kişi demektir. Çünkü doğal yapının bozulmasından herkes rahatsız olur. Fesat: kendini bozan, tabiatı bozan kişi için kullanılan bir kelimedir. Fesatçı olmuş olur. İnsanlar; ilahi menfaatler olsun, evrensel menfaatler olsun kişisel menfaatlerimize tercih etmeyiz, doğruların hakim olmasını istiyoruz derler ise bunlar doğru yolda olan kimselerdir ve cennetlik olanlardır. Ama bakıyoruz ki insanların çoğu diyor ki; “evet, doğrular olsun”, kendi doğrularıyla çatışıncaya kadar doğrulardan yana. Ama kendi doğrularıyla çatıştığı andan itibaren benim doğrularım. İşte burada dinler devreye giriyor. Din çünkü insanoğlunun olmazsa olmazı. Siz en inançsız gözüken kişiye bakın. Her yerde anlatırım: ateist olduğunu söyleyen birisi ki ben bir çok kişiyle bu konuda hatıralarım var, saatlerce sürer. Ben Allah’a inanmam dedi. Ben de “senin Allah’a inanmam demene inanmam” dedim. Bütün ateistlere bu soruyu sorarım, hemen arkasından söylerim. Sonra aradan biraz zaman geçti dedim “sen çok dindar bir kişisin değil mi” dedim, “elbette” dedi “ama benim din anlayışım farklı”. Mesele o. Herkeste bir dindarlık şeyi vardır. Anlayış farkı olabilir. Onun için insanların yumuşak karnıdır. Ondan dolayı dini kullanarak kişisel hakimiyetini kurmak isteyenler mutlaka dini bozarlar. İlimi kullanarak hakimiyetlerini kurmak isteyenler mutlaka ilimi bozarlar. Bunlar, tabiatı da bozarlar. İnsan ahlakını da bozarlar, ilişkileri de bozarlar. İşte biz bugün o fesadı yaşıyoruz bütün dünyada. Dolayısıyla bugün şimdi sıradan bakacağız. Bir: yahudiler var. Yahudiler, kendileri dışındaki kişilere yaşama hakkı tanımazlar. Bu dünyada yaşamaya hakkı olan kişiler yahudilerdir. Hıristiyanlar da fiilen öyledir. O konuda Vedat’ın tesbitleri var, şimdi onları dinleyelim.

VEDAT YILMAZ: Önce Yahudilikten bahsedeyim o zaman. Ben daha önce İsrailli bir din adamıyla internet üzerinden konuşmuştum. Ona demiştim ki; “sizi çıkış bölümünüzde 20.bölümün 13.pasajında öldürmeyeceksiniz diye bir hüküm var ama siz öldürüyorsunuz. Neden öldğrüyorsunuz?” deyince “bu hükmün tefsiri Talmut’ta yapılmıştır, doşayısıyla oradaki hüküm yahudilerle ilgilidir, yahudi olmayanlarla ilgili değildir” dedi. Ben, Talmut’tan ilgili bir kaç yeri okuyayım size. Talmud’un Babameziya bàbının 114-b pasajında şöyle söylüyor: “yahudiler insan olarak isimlendirilmiştir. Ancak yahudi olmayanlar insan değildir. Onlar ancak bir canavardır”. Yine “Agah bölümünün 425.pasajında “tevratı yalanlayan birinin öldürülmesi kanundur” diyor. Talmut’un Bammibberraba bölümünün 21-c pasajında şöyle söylüyor: “yahudi olmayan tanrısız bir kimsenin kanını akıtmış her bir yahudi, tanrı için kurban keserken kan akıtmış gibidir”diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani bir insanı öldürüyor, kurban kesmiş sayılıyor. Değerli bir iş yapmış oluyor!

VEDAT YILMAZ: Sahederin bölümünün 57-a pasajında şöyle söylüyor: “eğer bir yahudi, yahudi olmayan bir kimseyi öldürürse ona ceza gerekmez. Bir yahudi, yahudi olmayandan çalarsa onu tutabilir” yani ona sahip olabilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Başkalarının mal sahibi olma hakkı da yok değil mi?

VEDAT YILMAZ: Evet. Buna benzer başja pasajlar da var mesela ırzlarıyla ilgili, onları almadım.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten Hristiyanlar da Tevrat’dan sorumludurlar. Dikkat ederseniz “kitabı mukaddes” kelimesi kullanılır. Kitabı mukaddes demek tevrat ile incilin birlikteliği demektir. Yahudiler sadece tevratı kabul eder, hıristiyanlar tevrat ve incili kabul ederler. Biraz sonra göreceksiniz bunlar tevrata sonradan sokuşturulmuş bilgilerdir. Biraz sonra onu burada anlatacağız. Ama şu andaki yahudilerin inancı.

VEDAT YILMAZ: Hıristiyan kutsal metinlerinde eski ahitte hıristiyan olmayanların öldürülmesine dair bir şey yok.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Eski ahitten de sorumlu onlar.

VEDAT YILMAZ: Eski ahitten de sorumlu ancak onlarda önemli olan şudur Hocam: Papa’nın yani konsil kararlarının ne söylediğidir. Onlara göre vahiy daha kesilmemiştir. Papa her an zaten Tanrı’dan vahiy almaktadır. Yani istediği zaman yeni hükümler ortaya koyabilmektedir. Tarihte de din adına işlenmiş katliamların başında haçlı seferleri gelmektedir. Haçlı seferleri, Allah adına kandırılmış bir gurubun kutsal bir ordu olma iddiasıyla nasıl vahşetlere imza atabileceğinin en büyük örneğidir. Papa 2. Urbanus, Kitap Ve Hikmet dergisinin 11. sayısında ben, “İçimizdeki Şeytan, Haçlı Zihniyeti” diye bir yazı yazmıştım. Orada, haçlı seferlerinde işlenen cinayetleri kaleme aldım. Papa 2.Urbanus, Fransa’nın Clarmont kentinde 1095 senesinde haçlı seferlerini başlatan talimatını verdi. Orada bu savaşın tamamen kutsal bir savaş olduğunu insanlara vaaz etti. Bu kutsal savaşa tüm hırıistiyanları davet etti. Bu savaşa katılanların kutsanacağını, bunların günahlarının bağışlanacağını, bunların cennete gideceğini, aynı zamanda bu savaşa katılanların dünyalık bir şeyler elde edeceğini vaaz etti orada. Bu sefer içerisinde kafir olan yani hıristiyan olmayan, Mesih’i inkar eden herkes kafir ilan edildiği için küçük olsun büyük olsun, yaşlı olsun kadın olsun öldürülmesi caiz görüldü. Ve toplamda 3 milyona yakın insan katledildi. Hatta ve hatta Antakya işgali sırasında Richard ve Pelerin’in yani olaya bizzat şahit olan insanlardan bir tanesinin Antakya Destanı isimli kaleme aldığı yazısında dim adamları tarafından insan etinin yenilmesine bile cevaz verildiği anlatılıyor. Kudüs işgal edildiğinde yüzbinlerce insan Kudüs’te öldürüldü. Yine bunlar tamamen kutsal bir amaç uğruna yapılmış gibi gösterildi din adamları tarafından. Yine olayın şahitlerinden bir tanesi Kudüs’te yaşananları şöyle anlatıyor: “Kudüs’te görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları ki bunlar en merhametlileri kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup düşürdüler. Bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Yolda bunlara takılıp düşmeden yürünmez hale gelmişti. Ama bütün bunlar Süleyman tapınağının arazisinde yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersen ona inanmakta zorlanırsınız. En azından şunu söyleyeyim ki Süleyman tapınağında akan kanların yüksekği adamlarımızın dizlerini aşıyordu”. Tüm bunlar Papa’nın Allah adına konuşma yetkisinde olan bir insan olduğunun düşünülmesiyle gerçekleşmiş olan katliamlardır. Dinin bozulmasıyla insanların vahşi bir varlığa dönüşmesi hiç de zor değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela bu Papa kelimesine de dikkatinizi çekmek isterim. Papa, baba demektir. Hıristiyanlıkta baba nedir? Allah’tır değil mi? Papa da Allah’ın temsilcisidir. O gökyüzündeki babadır, bu yeryüzündeki babadır. İsa da kiliseyi korur, kilisede bulunur. Dolayısıyla, Papa’nın sözleri Allah’ın sözleridir. Kardinaller vardır, onların aldığı kararlar vardır. Ben defalarca söylemişimdir katoliklere onlarla yaptığım toplantılarda. “Siz müşrik olmadığınızı söylüyorsunuz, peki Allah da papa, Papa da papa. O gökteki babanız bu yerdeki babanız. Bu şirk değilse şirk nedir” diye sordum, hiç birisi cevap veremedi. Dolayısıyla işte dini kullanarak insanları bu şekilde öldürmüşlerdir insanları haçlı seferlerinde. Yahudilerin durumunu da görüyorsunuz. Yahudi olmayan birisini öldürmek bir kurban kesmek gibi. Bunlar, Allah’ın kitabına yapılan iftiralardır. Ama malesef işte bugünkü tevratta var. Peki bugün müslümanlar daha iyi durumda mı? Malesef bundan birkaç sene evvel intihar eylemlerine Yusuf El Kardavi fetva verdi. O fetvadan bir kaç gün sonra Mekke’de bir toplantımız vardı. Ona ben bu konuda bir şeyler söyleyeyim dedim, bir türlü aynı masaya gelip karşı karşıya geliyoruz bir türlü konuşamadık. Ama sonradan yazdık burada uzun süre. Sitemizde var. Peki bu Yusuf Kardavi bu fetvasına intihar eylemi demiyor, “istihşat eylemi” diyor. İstihşat ne demek? Şehit olmak niyetiyle kendini öldürmek. Peki bunu neye dayandırıyorsunuz? Fatih Orum’dan onunla ilgili tespitleri dinleyelim.

FATİH ORUM: Sadece Yusuf Kardavi’ye ait bir fetva değil. Dünya Müslüman Alimler Birliği başkanı Yusuf Kardavi’nin yanı sıra Sudan Fıkıh Meclisi, Ezher Üniversitesi Fetva Meclisi, Filistin Alimler Birliği, Pakistan’da Cemaati İslamiye ve bunun dışındaki bir takım küçük guruplar bu konuda oturumlar yapmışlar ve bu oturumlar neticesinde istişadi eylemlerin şer’i olarak caiz olduğu, bizim türkçede canlı bomba, intihar eylemleri dediğimiz olayların esasında intihar kelimesiyle yapılan olumsuz algıyı da bir nevi ortadan kaldırarak bunlar intahar değil, intihar çünkü hiç bir ümidi kalmamış ne yapacağını bilmeyen zavallı insanların yaptığı bir takım fiillerdir. Oysa bunlar ne yaptığını bilen, bir amacı olan bilinçli insanların yapmış olduğu bir takım eylemlerdir diyerek bunlara fetva vermişlerdir. Mesela Yusuf El Kardavi, bunun caiz olduğunun delili olarak Enfal suresi 8.surenin 60.ayetini delil gösterir. 60.ayetin meali şöyle: “siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve atlı birlikler hazırlayın ki Allah’ın düşmanı, kendi düşmanınızı ve ayrıca sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız size tam olarak ödenir, haksızlığa uğratılmazsınız”. Mealini verdiğimiz bu ayetin içerisinde işte o sikah hazırlığı, düşmana karşı güç oluşturun şeklindeki ibareden hareketle insanların canlı bomba şeklinde düşman saflarına saldırmalarının yeni silah ve insan bombası kapsamına gireceğini, dolayısıyla bunun da bir savaş stratejisi olarak caiz olduğunu söylemekte.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah diyor ki; “onlar için gücünüzün yettiği kuvvetleri hazırlayın” diyor. Hazırlayın emrinin muhatabı kim? Müminler değil mi? Hazırlayacak olan ben, hazırlanacak olan kuvvet. İnsanı tutuyor, çağdaş bir silah haline getiriyor. Ayetleri bakın nasıl tahrif ediyorlar görüyormusunuz? Tahrif ne demekti? Anlam kayması yapmaktır. Önce, bu kişilerle ilgili bir kutsallık hâlesi oluşturuşmuş, ondan sonra anlam kaymaları hiç kimsenin farkedemeyecwği noktalara gelmiş. Yusuf El Kardavi, Dünya İslam Alimleri Birliği başkanı. Onunla beraber 1980’li yıllarda, 90’lı yıllarda çok sayıda ilmi toplantıya katılmışımdır. Diğeri: Sudan Fıkıh Meclisi, Afrika. Ondan sonra Ezher Üniversitesi. Filistin Alimler Birliği. Pakistan Cemaati İslamiye. Ne oldu şimdi? Tüm islam alemi ittifak etti değil mi? Nede? Bir insanı silah haline getirme konusunda. Bu insanlara yapabilirsiniz deniyor. Ben burada sürekli söylüyorum. Burada birkaç tane genç bunlara inanmış. Esas bunların arkalarında bunları saptıranlarla uğraşmak lazım. İslam adına ortaya çıkmış. Birisi, Dünya Alimler Birliği Başkanı, birisi Ezher Üniversitesi, birisi Sudan, birisi Pakistan. Bu intihar eylemlerinden sonra İsrail’in Filistinliler’e karşı yaptığı tüm zulümler dünya kamoyunda meşrulaştı. Ve o duvar onun sonucu yapılmıştır ve Filistinliler bugün cehennem azabı çekiyorlar. Ve orada kitaplar yazmışlar. Yanımızda bizim Hablullah sitesinin yani arapça sitemizin yöneticisi olan Cemal Hoca var. Cemal Hoca’nın türkçesi iyi değil kusura bakmayın. Ben tercüme ederim. Diyor ki; “çok sayıda kitap ve makaleler var. Suudi Arabistan’ın Büyük Alimler Meclisi’nin çıkarmış olduğu bir karar varmış. En tepede Kardavi’nin fetvası var” diyor. “Çok sayıda tenkitler yapıldı böyle bir fetva olur mu diye. Yusuf Kardavi demiş ki; bu fetva sadece Filistinliler’e hastır diğerlerine değil”. Ya ne demek? Bu din herkesin dini değil mi? Allah dinini fıtrat diye tanımlıyor. Tabiatta geçerli kanunların insan hayatına C. Hakk tarafından uygulanan şekli. Ne demektir yani, yağmur Filistin’e farklı İstanbul’a farklı mı yağar? Verdiğiniz fetva o kadar evrensel olmalı ki dünyanın her yerinde her inanca mensup olan kişi “hah işte bu”, yani şu suya itiraz etmediği gibi ona da itiraz etmemesi lazım. Diyor ki: “Suudi Arabistanlı bir alim kitap ve sünnet ışığında iştişhad eylemleri”, biz intihar eylemleri diyoruz ki doğru diyoruz. Onlar istişhad, şehitlik arama eylemleri. “Onlarla ilgili kitap yazmış” diyor, “ben onu dikkatle inceledim” diyor “acaba bir tane delil var mı? Hiç bir delil bulamadım” diyor ama kitabın adı ne: Kur’an Ve Sünnet Işığında İstişhad Eylemleri. Sıradan bir vatandaş bunu söyleyecek. Bak görüyorsunuz. Bu ne olmuş oluyor? Evrensel! Cemal Bey söylediğine göre bizden başka da bunların yanlışlığını ortaya koyan kişiler varmış elhamdulillah ne kadar güzel. Sürekli söylüyorum: İşid’e karşı çıkıyorsunuz: kardeşim bu İşid, ben şahsen yakından biliyorum. Bu konuda konuşmak istemiyorum. Avrupa’nın ortaya çıkarmış olduğu bir şeydir. Bir yerden duymuş, okumuş falan değilim yani olayın içerisinde müdahale etmek isteyen bir kişiyim zamanında. Ama arkasından, bakın, bu kadar ulema ve kitaplar. Kur’an’daki müslümanlarla gayrimüslimler ile ikili ilişkileri düzgün yürütmeyi emreden ayetlerin tamamı hiç alakası olmayan ayetle mensuh sayılmış, taa hicre 2. 3. asırdan beri bu böyle devam ediyor. Sizin çok saygı duyduğunuz, biz de saygı duyduk bir zamanlar, muhterem, Yusuf Kardavi de kimmiş diyebileceğimiz o çok çok büyük alimler: bunların kitapları bunlarla dolu. Kısaca Abdurahman Yazıcı’yı dinleyelim. Bir ilave yapacakmış Cemal. Diyor ki; “bir hata yaptım” diyor. Suudi Arabistan Heyeti Kebir Uleması’nın görüşü değil, onların arasında bulunan bir alimin ortaya çıkan bir alimin görüşüdür. Heyeti Kebir Ulema; “bu, intihar eylemidir” diye Suud Müftüsü de bunu söylemiş. Bu kabul edilemez diye karşı çıkmışlar. Şimdi düzeltmiş olduk böylece. Doktor Abdurahman Yazıcı da bizim Fetvalar bölümünün yöneticilerindendir. Kendisi de miras konusunda doktorasını yapmıştır.

ABDURRAHMAN YAZICI: Cemal Hocamızın da bahsettiği gibi hiç şüphesiz bu anlayış, bu muameleler Tevbe suresinin 5.ayetinin gayrımüslimlerle ilişkilerde temele oturtulmasından kaynaklanmaktadır. Baktığımızda belli bir durumla ilgili olan, daha doğrusu barış anlaşmasını bozmuş, müslümanları ülkelerinden çıkarmış, müslümanları ülkelerinden çıkaran düşmanlarına yardım etmiş ve kendilerine bir süre tanınmış müşriklerle ilgili olduğu anlaşılan, ayetin öncesi ve sonrası okunduğunda o anlaşılan bu ayet malesef bağlamından koparılarak yüzlerce ayetin nesh edicisi/nâsihi kabul edilmiştir Tevbe 5.ayet.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ayetin de küçük bir bölümünü alıyorlar. Yani yukarısını almıyorlar, aşağısını almıyorlar. Mesela düşünün ben sizin karşınızdayım, ceketim var. Diyorum ki; “bak ne kadar güzel”. Birisi geliyor, ceketimin kolunu buradan çıkarıp götürüyor diyor ki; “işte bak buna güzel dedi Abdulaziz Hoca”. Tak bakayım koluna bu giyilir mi? Ayeti bağlamından koparıyorlar, arka tarafı yok ön tarafı yok. Ayeti kendi içinde de altı üstü kesik bir biçimde ortaya koyuyorlar, ondan sonra o ayetle her şeyi yapıyorlar.

ABDURRAHMAN YAZICI: Tabi kabul etmeyen Müslim El Isfahani gibi alimler olmakla birlikte büyük ekseriyet tarafından, hatta Zahiri fakihi İbni Hazm tarafından 104 tane gayrımüslimlerle ilişkileri belirleyen ayeti nesh etmiştir 48 surede.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Müslümanların gayrımüslimler ile ilişkilerini düzgün halde yürütmelerini emreden bütün ayetler bu ayetle ortadan kaldırılmıştır. Hatta Nâsih Ve Mensuh isimli eserinde hangi ayetleri nesh ettiğini teker teker de belirtmiş. Bu, bir çok alim tarafından da belirtiliyor. İhtilah da şöyle: bunun sayısında ihtilaf var. Örneğin İbni Arabi. Bu, Maliki fakihi ve müfessir. Yaklaşık olarak 124 ayeti nesh ettiğini söylüyor bu ayetin. Genel olarak baktığımız zaman hangi konulardaki ayetleri nesh ediyor? İlk önce ehli kitap ile ilgili ayetler. Örneğin: ehli kitaba iyi davranma, insanlara iyi konuşma gibi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela diyor Allah ANKEBUT 46: “Velâ tucâdilû ehle-lkitâbi illâ billetî hiye ahsenu: ehli kitapla en güzel yollarla mücadele edin, yanlış davrananlar başka” diyor, bu tür ayetler gidiyor.  İnsanlara güzel davranmayı emreden ayetleri ortadan kaldırmışlar.

ABDURRAHMAN YAZICI: Mesela örnek olarak Bakara 83 mesela: “… Ve kulu lin nasi husne: insanlara iyi güzel konuş”. Toplumsal barışla ilgili ayetler. Örneğin Maide 2’deki: ..”ve le şehrel haram: kabeye girenlere karşı saygısızlık etmeyin”. O kadar çok ki. Bakara 191, Bakara 217. Yine, müşriklerle ilişkileri belirleyen münasebetler. Esirlerle ilgili ayetler. İnanç hürriyeti ile ilgili temel prensipler. “Dinde zorlama yoktur” ayeti: Bakara 256’daki “la ikrahe fid din” ayeti bile nesh edilen ayetler arasında zikrediliyor. Yine, tebliğ ile islama davet ile ilgili ayetler. Peygamberimiz’in görevleri ile ilgili ayetler: “sen onların üzerine zorlayıcı değilsin, sana düşen tebliğdir” gibi ayetlerin tamamı da müfessirlerin ekseriyeti tafafından özellikle Nasuh ve Mensuh isimli eserlerde nesh edilen ayetlerden zikrediliyor. Dediğimiz gibi 100’e yakın hatta ülkemizde kaleme alınan Allah rahmet eylesin Ahmet Davutoğlu isimli balkanlı bir alim. O da, türkçe mealinde okursanız görürsünüz bir çok ayetin sonunda bu nesh edilmiştir Tevbe 5 kılıç ayetiyle nesh edilmiş şeklinde orada görmek mümkün. Malesef günümüzdeki bir çok durum da yaşadığımız bir çok problem de bu yanlış anlaşılmadan kaynaklanmakta.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bundan bir kaç sene evvel, bilmiyorum, ben 1997’de İstanbul Üniversitesi’ne öğretim üyesi oldum. Ondan sonra Avrupa’ya çağrılan arkadaşlarımız gidip gelip diyorlar ki; “bize hep bu ayeti soruyorlar”. Yani “müşrikleri nerede bulursanız öldürün”. Ve cevap veremiyorlarmış. Hatta bir kere isim vermeyeyim bir televizyona çıkmıştım. Meşhur bir hoca, onun karşısında da yine laiklerden meşhur birisi çıkmıştı. Bu ayeti soruyor. Diyor ki; “Kur’an’a bütüncül yaklaşmak lazım”. “Yaklaş” diyor. “Yaklaş, tamam. Ben sana soru soruyorum. Sen, Kur’an uzmanı olarak çıkmışsın buraya. Ben bu konunun uzmanı değilim” diyor. İkisi de prefosör. Sonra ben bu arkadaşları çağırdım dedim; “arkadaşlar bakın, bu ayet o konularla alakalı değil”. Eskiden Amerika’dan yayın yapan bir televizyon vardı adını unuttum, çok eskiden. Ben üniversiteye girneden 80’li yıllarda. Biraz vaktim olurdu, şimdi televizyona bakma vaktim olmuyor da. Akşam biraz izlerdim. Bir keresinde bir yahudi hahamı ile bir hıristiyan papazı, zaten hep evanjelistlerin televizyonuydu mutlaka papaz bulunuyordu. Ramazan’ın son haftası. Papaz soruyor hahama diyor ki; “yarın bu müslümanlar bir hakimiyet kursalar ne yaparlar?”. Haham da diyor ki; “ben dana göstereyim”. Aldı ingilizce bir meal açtı: Tevbe suresi 5.ayet. Haram aylar çıktığı zaman o müşrikleri nerede yakalarsanız öldürün. Bak işte dedi “onlara göre sen de müşriksin ben de müşriğim”. Zannediyor ki ramazan ayı haram aydır, bir hafta var bayrama. “Bir hafta sonra bunlara emredilen: seni de beni de nerede bulurlarsa öldürecekler”. Enteresanlığı görüyor musunuz? Kitaplar öylesine şartlanmış ki. Şöyle bir olay olmuştu, onu da gene söyleyeyim. Meşhurbir hoca bir doktora yaptırmış. Doktora yapan arkadaş şimdi profesör olmuş bir ünivetsitede. Doktora jürisine beni de yazmışlar. Müslüman gayrımüslim ilşkileri üzerine. Ben bir aldım baktım ki sokağa çık al eline kılıcı sor, “sen müşrikmisin”, kellesini uçur. “Bu ne biçim doktora” dedim. “Sonra senin hocan çok meşhur, yarın bir gazetecinin eline geçerse ne olacak?” dedim. “Sen hiç Mumtahinesuresi 8-9.ayetleri okumadın mı. Allah orada diyor ki?”. Az önce Abdurahman Hoca onu okudu. Tabi biraz hızlı geçti. MUMTEHİNE, 8 “..lem yukatilukum fiyddiyni ve lem yuhricukum min diyarikum en teberruhum”. “Din konusunda sizinle savaşmamış olan, sizi ülkenizden çıkarmamış olanlara iyi davranmanızı Allah yasaklamaz”. Allah’ın yasakladığı nedir? İnancınızdan dolayı ülkenizden çıkaran, çıkaranlara destek veren ve inancınızdan dolayı öldürmeye kalkan. İnandığınız için öldürmeye kalkıyor, destek veriyor ve yurdunuzdan çıkarıyor. Size, bunlarla dostane ilişkileri yasaklamıştır o kadar. Peki bu ayet ne ile alakalıdır. Zaten Tevbe suresinin en başında onu söylüyor Allah. Bu ayet Mekkeli müşriklerle ilgilidir. Kur’anda bir ceza prensibi vardır. Bir kişi, yaptığı suçun dengiyle cezalandırılır. Mekkeliler Resulullah’ı Mekke’den çıkarmaya karar verdikleri zaman bir ayet iniyor. “Bunlar seni baskı altına sokuyorlar, nerdeyse seni oradan çıkaracaklar. O takdirde onlar orada uzun süre kalamazlar. Bu, Allah’ın daha önceki nebilere koyduğu bir kanundur, Allah’ın kanununda değişiklik bulamazsın”: İsra suresi 76.ayet. Yani diyor ki bunlar seni buradan çıkarırlarsa onlar da Mekke’den çıkarlar diyor Allah. Mekke’de inen bir ayet. Resulullah Mekke’den çıkarılıyor. Bakara suresi 191.ayetinde Allah diyor ki; “ve ahricuhum mğn haysu ahracukum: bu Mekkeliler size nereden çıkardılarsa siz de onları oradan çıkarın”. Nereden çıkardılar: Mekke’den. Resulullah daha sonra hicretin 6.yılında Hudeybiye’de Mekkeliler ile bir antlaşma yapıyor. 10 yıllığına bir sulh antlaşması. Bunların bir kısmı antlaşmayı bozuyor. Bozdukları için Resulullah Mekke’yi feth ediyor. Ama Mekke’yi feth ettiği zaman antlaşmayı bozmayanlar da var. Tabi Resulullah orada bekliyor. Bunlarla antlaşma yaptık, bozan var bozmayan var: Acaba bunları çıkaracakmıyım çıkarmayacakmıyım? Şüpheye düşüyor. Zaten Allah da “ve la ta’cel bil kur’ani min kablu en yukda ileyke vahyuhu” diye emir vermiş Taha suresinin 116.ayetinde.  Yani ilgili ayetler tamamlanmadan hüküm vermekte acele etme demiş. Sonra Tevbe suresinin ilk ayetleri iniyor. İşte orada, Resulullah ile antlaşmayı bozmayan müşrikler. Orayı okuyunca açıkça görürsünüz zaten. İstersen ilk ayetleri oku mealde. Metinden okumadım çünkü çok zaman alır okursam.

FATİH ORUM: 9.surenin ilk ayetleri. “Bir ultimatom Allah ve Resulünden: muahede ettiğiniz/nlaşma yaptığınız müşriklere”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Anlaşma yaptığınız müşriklere ultimatom diyor yani ilişkiyi kesme bildirisi. Antlaşma yaptığınız: o da Hudeybiye antlaşması. Açıkça söylüyor ayet.

FATİH ORUM: “Bundan böyle yeryüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın. Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah, her halde kafirleri rusva edecek”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Demek ki 4 ay daha hak tanımış. Bunlar, Mekke’nin fethinden 15 ay sonra inen ayetlerdir. Halen Mekke’de antlaşmayı bozan müşrikler var, hiç dokunulmamış. Dikkat edin! Resulullah’ı Mekke’den çıkarmışlar, yapılan antlaşmayı bozmuşlar, 15 ay hiç dokunululmamış bu insanlara. 15 ay sonra geliyor, 4 ay daha süre tanınıyor. Çünkü sizin cezanız var. Siz, Resulullah’ı oradan çıkardınız. Siz de çıkardığınız yerden çıkarılacaksınız. O kadar. Mekke’den çıkarılacaksınız. Gidin Taif’e, gidin Cidde’ye ama Mekke’de duramazsınız.  Çünkü yaptığınız suçun cezasını görmeniz lazım.

FATİH ORUM: “Bir de Allah ve resulünden haccı ekber günü insanlara bir ilan ki Allah müşriklerden beridir, resulü de. Derhal tevbe ederseniz, o hakkınızda hayırdır. Yok eğer aldırmazsanız biliniz ki siz Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Ve Allah’ı, peygamberi tanımayanlara elim bir azabı müjdele. Ancak kesin anlaşmış olduğunuz müşriklerden bilahare size ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye muzaheret etmemiş, arka çıkmamış, desteklememiş bulunanlar müstesna. Bunlara müddetlerine kadar ahitlerini tamamıyla ifa edin, herhalde Allah muttakileri sever”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak, görüyor musunuz? Bunlar müşrik. Antlaşmayı bozan var bozmayan var. Bozanlara 4 ay süre. Bozmayanlar, anlaşma süresi boyunca Mekke’de kalabilirler. Bozanların cezası, çünkü Resulullah’ı Mekke’den çıkarmışlar, bunlar da Mekke’den çıkarılacaklar. Onlara yine 4 ay süre tanınıyor. Diyor ki; “siz eğer inanırsanız, namaz kılar zekat verirseniz gene kalabilirsiniz”. Şimdi 5.ayeti oku.

FATİH ORUM: “O haram olan aylar çıktımı, artık öbür müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Öbür müşrik dediği, antlaşmayı bozanlar. Çünkü bir önceki ayette bozmayanlar hariç dedi.

FATİH ORUM: “Eğer Tevbe ederler ve namaz kılar, zekat verirlerse yollarını açın. Çünkü Allah gafur ve rahimdir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tevbe ederlerse onların da yolunu açacaksınız. Halbuki Mekke’de anlaşmayı bozmayan müşrikler var. Mekke’nin çevresi zaten müşrik dolu. Mesele müşriklerle ilgili değil. Resulullah’ı Mekke’den çıkaranların çıkarılması. Çünkü ayet çok net söylüyor: “ahricuhum min haysu ahracukum” diyor Bakara 191’de. “Onlar sizi nereden çıkardılarsa siz de onları oradan çıkarın”. Bu olayla ilgili ayeti tüm bağlantılarından koparıyorlar,müşrikleri nerede bulursanız öldürün. Ondan sonra da bu, müslümanlar ile gayrımüslimler arasındaki temel olay oluyor. İşte o doktora tezini yapan arkadaşa dedim ki; “ya, senin hocan çok meşhur bir adam. Senin hocan bunu söylemedi mi? bak bu ayetler var, bu ayetleri görmedin mi?”. “Hocam çok aradım: ne bir kitapta gördüm ne de bir başka yerde”. Az önce Abdurahman Yazıcı ne dedi? Ebu Müslim El Isfahani dedi. Ebu Müslim El Isfahani’den bahseden sadece Fahreddin Razi. Bize kadar ulaşmamıştır. Yani demek ki doğruları söyleyenler olmuş ama üstü kapatılmış. Bu ayet: belli ölçüde bir sürü bağlantıları var. Onlarla beraber düşünüldüğü zaman bir tek ayeti nesh edip yürürlükten kaldıracak durumda değil. Ama bu insanlar, dini kendilerine uydurmak istiyorlar. Uydurmak istediği zaman tahrif oluyor. Nisa 46; “..yuharrifûnel kelime an mevâdııhî..” diyor Allah. Sözleri yerlerinden alıp başka tarafa çeviren yani bağlamından kopararak başka anlamda kullanırlar diyor. Malesef, bizim kitaplarda tahrifle doludur. Tefsirler tahrifle doludur. Fıkıh kitapları tahrifle doludur. Kelam kitapları tahrifle doludur. Ondan dolayı bugün, Pakistan Alimler Birliği: Allah’tan ki Türkiye Alimler birliği demedi.. Mısırdakiler, Ezherdekiler, Suudi Arabistan’daki bir çok alim, Filisti’dekiler, Yusud El Karadavi, bütün bunlar bu geçmişten beslendikleri için bu fetvaları rahatlıkla verebiliyorlar ve kendilerini haklı gösterebiliyorlar. Çünkü bugün, Kur’an’sız bir İslam var. Tıpkı yahudilerdeki tevratsız yahudilikama onlar tevratın içine sokuşturmuşlar. Bizim en büyük kârımız: Kur’an’ın içine sokuşturulmamış. Kur’an’da kelime anlamlarının değiştirilmesi var, ondan dolayı yapılan yanlışlar var ama onu tesbit etmek çok kolay. Tevrattaki bozukluklar gibi değil.

Şimdi sonuca gelelim. Bu gece çok üzücü bir olay olmuş: Fransa’da 156 kişi. Geçende de yine aynı üzücü olay Lübnan’da oldu. Türkiye’de de oldu. Pakistan’da sürekli oluyor. Afganistan’da sürekli oluyor. Bu yazıyı kaç sene önce yazmışız tarihi var mı? Sürekli gündeme getiriyoruz. Tevbe suresi 5.ayetiyle ilgili meseleyi sürekli gündeme getiriyoruz. Allah rızası için ya ne oluyor! Gerçekten problem çözme niyetiniz varsa şu uydurulmuş dini bırakalım da indirilmiş dine gelelim. Allah’ın kitabı elimizde hamdolsun. O zaman niye batıya karşı mahçup oluyorsun? Evet,batının karnesi hiç de iyi değildir asla ama biz batının karnesinin kötülüğünden yararlanacak durumda değiliz. Biz bir tabip gibi bütün hastalara şifa götürmek zorundayız. Biz bütün dünyaya nizam getirmek mecburiyetindeyiz. Çünkü kainatı yaratan Allah’ın kitabı elimizde. Ama müslümanların bu kitapla ilişkisi kesilmiş. Yapacağımız şey, bu kitapla ilişkiyi kurmak. Çok kolay, çünkü herkes buna inandığını söylüyor. Onun için çok kolay. Şiisi de inandığını söylüyor sünnisi de inandığını söylüyor. Bu son derece kolay bizim için. Bunu yapmak zorundayız. İnşallah yaparız. Çıkıp da bir takım siyasi beyenatlarla, duygusal beyanatlarla bu problemler çözülmez. Onun için gerçekçi çözümler bulmalıyız. Şimdi esas konumuza geçelim.

Resulullah’a bir hadis iftira edilmiştir. O hadisi inşallah haftaya burada ayrıntılarıyla Cemal Hoca anlatacak. Emeviler döneminde uydurulmuştur. Uydurulmuş hadislerle ilgili geçmişi de var. “Kim dininden dönerse öldürün” demiş Resulullah haşa. Hıristiyan da müslüman olduğu zaman dininden dönmüş oluyor. Müşrik müslüman olduğu zaman dininden ölmüş oluyor. Ne demek ya! Allah, dinde zorlama olmaz diyecek, sen de şey yapacaksın. Kur’an’da dinden dönme ile alakalı çok açık ve net, hiç kimsenin şüphe etmeyeceği şekilde hükümler vardır. Fazlaca vaktimiz kalmadı ama genel bir giriş yapmış olmak için ben şimdi şu ayetleri size okuyayım hızlıca. Ali İmran suresinin 86.ayeti. Hatta 85’den başlayabiliriz. Allah burada diyor ki; ALİ İMRAN, 85.. Ayet: “Ve mey yebteğı ğayral islami dınen fe ley yukbele minh”: kim bu islamdan başka, Allah’ın bu kitapta anlattığı islamdan başka din ararsa ondan asla kabul edilmez. “ve hüve fil ahırati minel hasirın: o, ahirette kaybedenlerden olacaktır”.

ALİ İMRAN, 86.. Ayet: “Keyfe yehdillahü kavmen keferu ba’de ımanihim: inandıktan sonra kafir olan”. Kafir demek örtmek demektir. İnanıyorsun, gerçeği görüyorsun: bakıyorsun burada bir bardak su var, kimse görmesin örtüyorsun. İşte bu küfür demek oluyor. Örttüğünüz zaman su oradan kalkıyor mu? Onun için kafirlerin tamamının içinde o iman vardır. Ondan dolayı size derler ki; “benim içimi Allah biliyor”. Doğru, içinde var ama sen örtüyorsun. İçinde örttüğün için içine de yansımıyor. “Keyfe yehdillahü kavmen keferu ba’de ımanihim: imanlarından sonra kafir olan”  inançlarını örten. Ne oluyor bu? Mürted değil mi? Yani dinden dönen. “ve şehidu enner rasule hakkuv: halbuki bunlar bu resulün hak olduğuna şahitlik yapmışlar”. Yani şahid ne? O kadar kesin şahitler ki onun tebliğini öğrenmişler, yaptıklarını öğrenmişler, gerçekten Allah’ın elçisi. Buna şahit olduktan sonra kafir olmuşlar. “ve caehümül beyyinat: kendilerine çok açık deliller gelmiş”. Herşeyi görmüşler. “vallahü la yehdil kavmez zalimın: Allah, bu yanlış yapanlara hidayet etmez”. Allah, yanlış yapanları yola getirmez. Allah’ın yola getirmesi için doğru yapmanız lazım. Yanlış yapanı Allah yola getirmez.

ALİ İMRAN, 87.. Ayet: “Ülaike cezaühüm enne aleyhim la’netellahi: bunların cezası: bunlara Allah’ın laneti vardır”, “vel melaiketi: meleklerin laneti”, “ven nasi ecmeıyn: tüm insanların laneti vardır”. Peki lanet ne demek? Dinden dönenin cezası lanettir diyor Allah. Allah’ın laneti, meleklerin laneti ve tüm insanların laneti. İlkdinden dönen kim? İblis, değil mi? Allah Onu ne yaptı? Lanetledi. Lanetlemesi ne demek? Allah dedi ki; Hicr 34: Kâle fe uhruc minhâ fe inneke recîmun”: çık oradan dedi. “Sen racimsin” dedi. Racim ne demek? Kovuldun. Peki lanet ne demek? Arapça’da lanet şu: Ragıp El Isfahani’nin Müfredat’ında şöyle diyor: “el lânu ettardu vedibâdu ala sebili sahar” yani kızarak birini kovmak. İblis’in yaptığı şey C.Hakkı gadablandırdı mı? Ondan sonra kovdu git dedi.İşte bu lanet. Peki dedi de nereden git dedi? Bulunduğu yerden. Ondan sonra İblis dedi ki; “ya rabbi, enzırni ila yevme yeb’asun: bunların yeniden dirilecekleri güne kadar bana süre tanı” dedi. “Rabbi”: Allah’a yalvarıyor. Yani beni öldürme dedi. Peki dinden dönen öldürülecek ise böyle bir şey olur mu? Bakın şuna dikkatinizi çekmek istiyorum esas; arapça bilen arkadaşlarımız için söyleyeyim. 87. ayet, mübteda haberden oluşan isim cümlesi. İsim cümlesinin arapçadaki konumu süreklilik ifade eder. Klıcılık ifade eder. Yani demek ki dinden dönenin cezası lanettir. İblis’te de lanetti, şeyde de lanetti. Kur’an’da da lanet, Tevrat’da da lanet, İncil’de de lanet. Mesela Nuh(as)’ı hepiniz hatırlarsınız değil mi? Nuh(as) o kadar uzun süre 950 sene insanları Allah’ın dinine davet etti. Ondan sonra bunlar inanmayınca, sadece inananları bir gemiye bindirdi ayrıldı. Sonra o gemi bir yerde demirledi. Cudi dağında ve insanlar oraya indi. Onun gemisine binenlerin soyundan gelenler Hud(as)’ın ümmeti oldular. Hud(as)’ın ümmeti olduktan sonra da bunlar yoldan çıktılar. Bunların babaları, dedeleri gemiyle gelmiş müminlerin çocukları. Ve o kadar insanın boğulduğunu, öldürüldüğünü de biliyorlar. Başlarında da Hud(as) var ve bunlar mümin insanlar ve Hud(as)’a inanmıyorlar. HUD, 18.. Ayet: “Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziba ülaike yu’radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim e la la’netüllahi alez zalimın”. Diyor ki; “Allah’a yalan iftirasında bulunanlardan daha zalim kim olabilir? Daha büyük yanlışı kim yapmış olabilir. Bunlar rablerine arz edilecekler kıyamette. Şahitleri diyecek ki işte rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır. Allah’ın laneri bu zalimlere olsun”. Yani Hud(as) zamanında da mürted olanların cezası lanet. Şimdi gelelim işin tarihi geçmişi. Çünkü Kur’an, önceki kitapları tasdik eden bir kitap olarak gelmiştir. Ondan dolayı tarihi geçmiş çok önemli. Artık müslümanlar olaylara evrensel bakmak zorundalar. Kur’an ona zorluyor. Mesela müslümanlarda dinden dönen öldürülür. Bu konuda bütün mezhepler ittifak halindedir. Haftaya mezhepleri anlatacağız. Kur’an’da da asla öldürülmez. Nedir: Allah uzaklaştırır. İblis’e Allah, kıyamete kadar yaşama hakkı verdi ve “doğru yolun üstünde otururum” dedi. Otur. “Sağlarından gider, sollarından gider, arkalarından, önlerinden gelir insanları saptırmaya çalışırım”. Çalış. Sapma değil, saptırma hürriyetini de vermiş. İnsanların saptırma hürriyetleri devam edecek. O insanlar yanlışları söyleyecek ki siz tartışanız doğrular ortaya çıksın. Ali İmran suresinin 186.ayeti var. Diyor ki Allah burada; “ALİ İMRAN, 186.. Ayet: Le tüblevünne fı emvaliküm ve enfüsiküm: şu çok kesin: mallarınız ve canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceksiniz”, “ve le tesmeunne minellezıne utül kitabe min kabliküm ve minellezıne eşraku: sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve şirke düşenlerden kesinlikle işiteceksiniz”, ne işiteceksiniz? “ezen kesira: çok eziyet işiteceksiniz” yani canınızı sıkacak, moralinizi bozacak. Efendim Danimarka’da karikatür olmuş! Yapacak tabi kardeşim. Adamın cehenneme gitme hürriyetini sen mi engelleyeceksin? Allah İblis’e doğru yolun üzerinde oturup da insanları saptırma hürriyeti vermiş, adam da tabi karikatür yapacak. Yok efendim Paris’te şu olmuş! Olacak elbette. Adam şöyle makale yazmış! Yazacak. Sen de karşı makalesini yaz. Bu kesinlikle olacak diyor Allah. Peki ne yapalım ya Rabbi?  “ve in tasbiru ve tetteku: sabırlı olur kendinizle ilgili koruma tedbirlerini alırsanız”, “fe inne zalike min azmil ümur: işte bu, kararlılık gerektiren işlerdendir”. Peki yahudilerde durum ne? Yahudilerde de durum aynı. Mesela Kur’an’da bizim çok iyi bildiğimiz bir yahudilerin topluca mürted olma olayı var. Hepiniz de bilirsiniz. Musa(as) 30 günlüğüne ayrıldı, sonra 40 güne çıkarıldı. Biraz gecikme olunca yahudiler buzağıdan put yapıp tapmaya başladılar. Vedat Yılmaz bize dinler tarihi konusunda çalışan arkadaşımız.

VEDAT YILMAZ: Musa(as) 30 günlüğüne dağa çıktığını söylüyor Allah’tan emirleri almak için. Ancak buna 10 gün daha ekleniyor. Fakat bu 10 gün eklemeyi aşağıdaki halkı bilmiyor. Gecikmeler olunca, aşağıda bir put yapılıyor: buzağı heykeli. Bu buzağı heykelinin Harun(as)tarafından yapıldığı tevratta yazılıyor. Musa(as) döndüğünde aşağıya şunları söylüyor. Ben direk ilgili bölümleri okuyacağım. Mısır’dan Çıkış bölümü 32.Bab,19 ila 29.pasajlar arası. “Musa ordugaha yaklaşınca buzağıyı ve oynayan insanları gördü ve çok öfkelendi. Elindeki taş levhaları fırlatıp  dağın eteğinde parçaladı. Yaptıkları buzağıyı alıp yaktı, toz haline gelinceye dek ezdi. Sonra suya serperek İsrailliler’e içirdi. Harun’a; “bu halk sana ne yaptı ki onları bu korkunç günaha sürükledin” dedi. Harun; “öfkelenme efendim” diye karşılık verdi . “Bilirsin, halk kötülüğe meyillidir. Bana, “bize öncülük edecek bir ilah yap. Bizi Mısır’dan çıkaran adama Musa’ya ne oldu bilmiyoruz” dediler. Ben de “kimde altın varsa çıkarsın” dedim. “Altınlarını verdiler. Ateşe atınca bu buzağı ortaya çıktı”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Orada kalalım. Buzağı heykelini kim yapmış oluyor?  Allah’ın nebisi Harun(as)’a yaptırıyorlar değil mi? Biraz sonra göreceğiz, Kur’an’ın tasdik ettiği Tevrat’ın içerisinde Allah’ın nebisi Harun(as)’ın put yapıp insanlara taptırdığını yerleştirmişler. Gördünüz değil mi? Bakın, Kur’an’ın tasdik ettiği Tevrat. Bunu özellikle vurguluyorum. Az önce de ayetlerin bağlamından nasıl kopardıklarını gösterdik. Kur’an’ın tasdik etmediği bir takım hadis kitaplarına sokuşturulan yanlış ifadeleri de bu arada zihninize yerleştirin yavaş yavaş. Kur’an’ın tasdik ettiği Tevrat’ı Kur’an’a göre değerlendirme mecburiyetimiz var. Allah; “ve muheyminel aleyh” diyor. Yani onu koruyan bir kitaptır Kur’an. Tevrat’ın doğru hükümlerini Kur’an korur. Musa(as), Taha suresinin 84. ayetinde Turu Sina’ya çıktığı zaman Allah Ona diyor ki TAHA, 83.. Ayet: Ve am a’celek an kavmike ya musa: Musa, kavminden uzaklaşıp da alel acele gelmene sebep olan nedir?”. Niye buraya bu kadar aceleyle geldin? Demek ki gidişinde biraz aceleci davranmış olacak ki yavaş yavaş gelebilirdin. TAHA, 84.. Ayet: Kale hüm ülai ala eserı: ya Rabbi onlar benim izimdeler”. Hepsi doğru yolda Allah’a şükür. “ve aciltü ileyke rabbi li terda: ben sana biran önce geldim ki senin rızanı elde edeyim”. Benim arkamdaki israiloğullarından şüphem yok. Hepsi benim izimde, benim yolumdalar. Allah diyor ki; TAHA, 85.. Ayet: Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba’dike ve edallehümüs samiriyy:senin arkandan senin kavmini bir ateşe attı”. Fitne: ateş. Onları yakan, onları çok etkiliyen bir imtihana soktu. “Ve Samiri onları saptırdı” diyor. Essamiriy, o Samiri. Senin o tanıdığın Samiri var ya, onları saptırdı. Samiriy kelimesinin sözlük anlamı orada: yöneticilik yapan, halkın işlerini yöneten kişi olarak. Yani vali gibi. Musa(as) geliyor, Samiri’ye diyor ki bu olaylardan önce. Önce Samiri’nin yerine Harun(as)’ koymuşlar. Tevratın çelişkisini size göstereceğim. Çok dikkatle takip edin. Oraya sokuşturulduğunu göreceksiniz gözünüzle. TAHA, 95.. Ayet: Kale fe ma hatbüke ya samiriyy” Allah bize bildiriyor, Musa(as) diyor ki.Samiri’ye; TAHA, 95.. Ayet: Kale fe ma hatbüke ya samiriyy: senin derdin ne? Neden böyle yaptın?”. Bu sözlerle az önce senin okuduğun sözleri karşılaştıralım. Samiri’nin cevabı şöyle: TAHA, 96.. Ayet: “besurtü bi ma lem yebsuru bihi: bu adamların görmediğini ben gördüm”. Yani “senin yolunun beş para etmediğini ben daha önce görmüştüm”. “fe kabadtü kabdatem: bunların içerisinde” “min eserir”. Müteşabih ayetler ayetleri açıklar. Yukarıda ‘eseri’ kelimesi geçti 84.ayetinde. Burada “eserir resul” geçti. Arapçada iltifat diye bir sanat vardır. Türkçe’deki ifade tarzlarına fazla benzemez. Demiş oluyor ki; “senin izini şöyle bi tuttum. Aslında ben meseleyi görmüştüm ama sana gene de inandım”. “Fe kadabtu kabdatem”: “şöyle bir tuttum”, “sarıldım bi ara ama bunun bir şey etmediğini de gördüm” diyor. Ondan sonra “fe nebeztüha: attım”, “ve kezalike sevvelet lı nefsı: canım böyle istedi”. Şimdi bu adam mürted olmuyor mu? “Bir ara sarıldım” diyor. Mürted değil mi? Peki Onun şeye taptırdığı,Harun(as) dışında çok büyük bir bölüm buzağıya tapmışlar. Bunla ilgili çok sayıda ayet var. Hepsi mürted değil mi? Peki bunların başına Musa(as) ne demiş? Mürtedin cezası neydi? Kovulma. “Git, defol gözüm görmesin” deriz ya. Burada bakın Musa(as) ne diyor: TAHA, 97.. Ayet: Kale fezheb: git”. Niye? Çünkü mürted oldu, kovulmayı haketti. Tıpkı İblis gibi. “fe inne leke fil hayati en tekule la misase: bu hayatta senin söyleyeceğin şu: bana dokunmayın”. Şimdi millet gelecek; “niye yaptın bunu kardeşim?”, “yaptıysam yaptım, bana karışmayın”. Kur’an ayetlerini insanlara anlatıyorsunuz, Kur’an ayetlerinden hoşlanmayanlar ne yapıyor? Dönüp gidiyor. İşte bu lanete uğramış kişilerin tavırları. Samiri de öyle yapıyor. “Siz karışmayın kardeşim ne karışıyorsunuz” diye kendisini topluluktan uzaklaştırıyor. Dinden dönenlerin başı Samiri’nin cezası neymiş? Lanetmiş değil mi? Aynı. “ve inne leke mev’ıdel len tuhlefeh: senin için bir mev’id vardır” . “Vaad edilmiş bir durum vardır ki ondan vazgeçilmez”. Nedir o? Az önce Ali İmran’da okuduk. Ali İmran suresinin 87.ayetinde dedi ki Allah; “ulaike cezaihum: mürtedlerin cezası şudur” dedi. “Enne aleyhim lânetallah vel meaike ven nasi ecmain”. “Allah’ın laneti onadır”. Allah nasıl İblis’i kovduysa bu da Allah’ın lanetine uğramıştır. C.Hakk onu rahmetinden uzaklaştırır. İblis’in uzaklaştırılması gibi. Meleklerin de ondan uzaklaşması var. Çünkü melekler, AHZAB, 43.. Ayet: Hüvellezı yüsallı aleyküm ve melaiketühu”, “Allah size destek verir, melekleri de”. Onlara destek vermez. Niye? “ li yuhriceküm minez zulümati ilen nur: karanlıklardan sizi aydınlığa çıkarsın diye”. Onlara destek vermez. Melekler de ilşkiyi keser. Ondan sonra Ali İmran 87: “ven nasi ecmain: tüm insanlık”. Çünkü başkalarının da yoldan çıkmasına sebep oluyor bunlar. Peki bu lanet ne kadar sürer? “Halidine fiha: sürekli”. Aynı şeyi söylüyor burada Musa(as) Samiri’ye. Yani bundan vazgeçilmeyecek. “Bir mev’id var ki bundan vazgeçilmeyecek”. Sen kendin düzelmeden seni kimse düzeltmez demiş oluyor. Bunu nereden çıkardık? Şu ayetten çıkarıyoruz. “Halidine fiha” sürekli bu lanet içinde kalacaklar bunlar. Peki öldürülecekler mi? Öldürülüp öldürülmeyeceklerini şuradan açıkça görün siz. ALİ İMRAN, 88.. Ayet: “Halidıne fıha* la yühaffefü anhümül azabü: bu azab onlardan hafifletilmez”. Dışlanmışlığın piskolojik sıkıntısını içlerinde yaşarlar. “ve la hüm yünzarun: yüzlerine de bakılmaz”. Ee ne olacak şimdi bunlar? Cehenneme mi? Diyor ki; ALİ İMRAN, 89.. Ayet: “İllellezıne tabu mim ba’di zalike; tevbe eden olursa başka”. Öldürülen kişi tevbe eder mi? Haftaya göreceksiniz: adamı öldürmeye karar veriyorlar, hapsediyorlar, ya imana gel yada 3 gün sonra öldüreceğiz. Onda tevbe olur mu? Tevbe demek, kişinin içten vereceği kararla dönüş yapması demektir. Bunu nerede çıkarıyorsunuz? Siz Allah mısınız ki adamların tevbe etmesini istiyorsunuz? Sen adamın tevbe edip etmediğini nereden bileceksin? Diyor ki Allah; İllellezıne tabu mim ba’di zalike ve aslehu” tevbe edip kendini düzeltenler. Sadece tevbe etme değil, durumunu da düzeltecek. “fe innellahe ğafurur rahıym: Allah gafur ve rahimdir”. Dinden dönmüş olabilirsin, kapı açık. Sen kendin yapacaksın. Allah kimseyi zorlamaz. Ondan sonra Musa(as) diyor ki; TAHA, 97.. Ayet: “venzur ila ilahik: bak bakayım tanrına” diyor, “ellezı zalte aleyhi akifale: karşısında saygı duruşunda durduğun tanrına bak”, “le nüharrıkannehu: onu mutlaka yakacağız”, “sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa: sonra onu toz halinde denize atacağız” diyor. Bakın burada Musa’nın Samiri’ye söylediği sözler tevratta kimin için? Tekrar oku orayı.

VEDAT YILMAZ: “Musa Harun’a; “bu halk sana ne yaptı ki onları bu korkunç günaha sürükledin” dedi. Harun; “öfkelenme efendim, bilirsin halk kötülüğe eğimlidir. Bana, bize öncülük edecek bir ilah yap, bizi Mısır’dan çıkaran adama/Musa’ya ne olduğunu bilmiyoruz dediler. Ben de kimde altın varsa çıkarsın dedim. Altınları bana verdiler, ateşe atınca bu buzağı çıktı”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Samiri’nin yerine Harun oluyor. Halbuki Harun(as) hiç öyle bir şey yapmamıştır. Taha suresi 90. ayette Harun halkına diyor ki; TAHA, 90.. Ayet: “Ve le kad kale lehüm harunü min kablu: daha önce Harun onlara diyor ki”, “ya kavmi innema fütintüm bih: siz bununla büyük bir imtihandan geçiriliyorsunuz”. Çünkü o buzağı heykelinin önemi şu: bu, firavunun tanrısıdır. Apis boğası. Bakara suresinde kesilmesi emredilen de odur. Çünkü bunların içlerine öylesine bir işlemiş ki bu, bir tek sığırı kesmeye cesaretleri yok. Tıpkı bugün Hindistan’da bir tane ineği kestiremeyeceğiniz gibi. “ve inne rabbekümür rahmanü: sizin rabbiniz  O rahmandır”, “fettebiuni: bana uyun”, “ve etıy’u emrı: ve emirlerimi dinleyin” diyor. Mücadele ediyor. Allah’ın nebisi olan Harun(as) mücadele ediyor. Ama onlar ne demişler?TAHA, 91.. Ayet: “Kalu len nebreha aleyhi akifıne: biz bunun karşısında saygı duruşuna devam edeceğiz” ,“hatta yarcia ileyna musa: Musa bize gelinceye kadar”. Seni dinlemiyoruz. Musa(as) geldiği zaman Harun(as)’a diyor: TAHA, 92.. Ayet: “Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu: saptıkları zaman niye bunlara engel olmadın?”. Niye bunları engellemedin? TAHA, 93.. Ayet: “Ella tettebian e fe esayte emri”: aynı zamanda yöneticisin, onu da uygulasaydın ya diyor. “E fe aseyte emri: emrime karşı mı çıktın?”. Harun(as) diyor ki; TAHA, 94.. Ayet: “Kale yebneümme: anneminoğlu” diyor. Anneyi anıyor çünkü anne, merhamet timsalidir. “la te’huz bil ıhyeti: sakalımı tutma”, “ve la bi ra’si: başımı tutma”. Demek ki sakalını, başını tutmuş, Musa(as) Onu sallıyor. “innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle: korktum ki israiloğullarını parçaladın dersin”. Müdahale etmek istemedim diyor. “ve lem terkub kavlı: sözümü dinlemedin dersin diye korktum” diyor. Tevratta aynen buna benzer sözler de var. Bir de onu dinleyelim.

VEDAT YILMAZ: “Bundan sonra Musa, halkın başıboş hale geldiğini gördü. Çünkü Harun onları dizginlememiş, düşmanlarına alay konusu olmalarına neden olmuştu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak, Harun dizginlememiş. ‘Dizginlememiş’ kelimesi ile ‘bunları puta taptırmış’ kelimesi aynı yerde olur mu? Bir: putu yaptı taptırdı diyor aynı yerde, bir diyor ki Harun’a: “bu putu niye yaptırdın da taptırdın” diyor, bir de diyor ki; “niye dizginlemedin”. İkisi bir arada olur mu? Bakın işte Samiriy yerine Harun’u koymuşlar. İkinci kısım Kur’an’a uyuyor ama birinci kısım tamamen Samiriy’e uyuyor. Bunlar kendi kitaplarında buzağı heykeline tapanları da Samiriy taraftarları olduğunu da açıkça söylerler. Öyle ifadeler de var değil mi?

VEDAT YILMAZ: Samiri kavmi ile alakalı şöyle bir ifade var Tevrat da. “Krallar atadılar bana sormadan, önderler seçtiler benden habersiz. Altın ve gümüşleriyle yıkıma yol açan putlar yaptılar. Ey Samiriyye! Atın buzağı putunuzu, öfkem alevleniyor size karşı. Hiç mi temiz olamayacaksınız? Çünkü bu, İsrail’in işidir. O buzağıyı bir usta yaptı. Tanrı değildir o. Samiriyye’nin buzağı putu parçalanacak. Çünkü rüzgar eken kasırga biçer”. “Musa(as) buzağıyı alıp yaktı, toz haline gelğnceye dek ezdi. Sonra suya serperek İsrailliler’e içirdi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İsraillilere içirdi kısmı yok. O sonradan ilave edilmiş de şu ayeti okuyayım. Diyor ki; TAHA, 97.. Ayet: Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mev’ıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale: bunun karşısında saygıyla durduğun ilahına bak”, “nüharrıkannehu: onu mutlaka yakacağız” eritiyor. “sümme le nensifennehu: sonra toz haline getireceğiz”, “fil yemmi nesfa: denizin içerisinde paramparça hale getireceğiz” diyor. Yani onu denize atıyor. Burada gene suya attığı kısmı var ama o suyu İsrailoğullarına içirdiği kısmı yok. Onların kendi içerisinde de Harun(as)’ın bunu yapmadığını söylüyorlar aynı zamanda Talmut’da. Onu oraya sokuşturmuşlar ama sonra pişman olmuşlar. Tekrar ediyorum: Allah’ın tasik ettiğini söylediği tevrata sokuşturulan şey. Ama pişman olmuşlar sonradan. O kısmı da bir okusana.

VEDAT YILMAZ: Tora yani Tevrat’ın tefsiri bu Gözlem Yayınları tarafından basılan. Yahudi cemaati tarafından hazırlanmış bir tefsir. Tevratın tefsiriyle ilgilenen alimlerin ekseriyetinin görüşü şöyle. Konuyla alakalı bu tefsiri yapıyorlar: “Harun’un ölümle tehdit edilmiş olsa bile bir put imal etmiş olması, mantığın kabul etmeyeceği bir durumdur. Harun’un öldürülme tehlikesi nedeniyle bu putu yapmış olduğu düşünülemez. Zira yahudiliğin en temel kurallarından birine göre bir yahudi putpetestlik ile ölüm arasında bir seçim yapmak durumunda bırakıldığı takdirde ölümü tercih etmekle yükümlüdür. Tanrı’nın hem de olayın sonrasında Payangadol(baş kahin) olarak en üst düzeye getireceği bir kişinin (yani Harun’un)  tarih boyunca yapabildiği gibi ölümü seçmekten kaçması kesinlikle olası değildir. Dolayısıyla, yaptığı herneyse bu kesinlikle putperestlik olamaz. Ayrıca eğer putperestlik nedeniyle gerçekten suçlu olsaydı Harun, bu günah suçundan idam edilenler arasında en baştaki yerini almalıydı”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Son cümle önemli. Bak, “idam edilenler arasında” diyor. Halbuki Kur’an’da Samiriy’e verilen ceza ne? Lanet. Öldürme değil. Peki putu ilah edinenlere verilen ceza ne? Kur’an’ın bir ayetini ona alet edenler var. Tevrat’ta da bu konuda ifadeler geçiyor. Bakara suresinin 51 ile 52.ayetlerini okuyacağım. Diyor ki; “Musa ile 40 geceliğine anlaşmıştık. Ama arkasından siz, o buzağıyı ilah edindiniz kendinize. Yanlışlar içerisindeydiniz”. Peki ondan sonra? BAKARA, 52.. Ayet: “Sümme afevna anküm mim ba’di zalike: bu buzağıyı ilah edinmenizden sonra sizi affettik”. Kimi affediyor? Mürtedi, değil mi? Çünkü ondan sonra tevbe etme olayları var, şimdi onlara giremeyiz. Çünkü vakit yok. “lealleküm teşkürun”, önemli olan kısım bu: “belki şükrederdiniz” yani belki görevinizi yapardınız diye bu olaydan sonra da sizi affettik diyor. Ama ondan sonra şöyle bir ayet daha var bizde: BAKARA, 54.. Ayet: “Ve iz kale musa li kavmihı: Musa birgün kavmine şöyle demişti: ey kavmim”, “inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle: o putu ilah edinmekle kendinize yanlış yaptınız”, “zalemtum enfusekum: nefsinize karşı yanlış yaptınız”. Nefs yani kendinize karşı. “fe tubu ila bariiküm: sizi farklı yaratana yönelin”, “faktülu enfüseküm: içinizdeki o buzağı sevgisini öldürün”. Bununla ilgili başka ayetler de var, ona geçemeyeceğiz vakitten dolayı. “Faktulu enfusekum”a “kendinizi öldürün” anlamı verilir şeylerde. Bağlantılar düşünülmez. Biraz önceki ayette “belki şükredersiniz diye affettik” diyor. Hemen altındaki ayete o mana verilir mi? Bu manayı Kadı Beydavi tefsirinde “içinizdeki şirki öldürün” diye mana veriyor. Doğru mana veren ulemamız var. “zaliküm hayrul leküm ınde bariiküm fe tabe aleyküm: bu, sizi farklı yaratanın katında daha hayırlı olandır. O da sizin tevbelerinizi kabul etsin. Çünkü O, tevbeleri kabul eden çok merhametli olandır”. Demek ki bunların tevbelerini kabuk edip, arkasından da görevlerini tam yapmaları için kendilerine süre tanıdığına göre öldürme söz konusu değil. Zaten eğer ölüm olsaydı önce Musa(as) Samiriy’i öldürürdü. Yada tevrata göre Harun(as)’ı öldürürdü. Harun’u oradan çekmiş almışlar, Samiriy ile Harun diye değiştirip oraya koymuşlar. Hemen yanında da “dizginlemedin”. Ne demek hem saptırsın hem dizginlemek. İkisi bir arada olur mu? Peki yahudiler ne diyor? Orada 3000 kişi öldürüldü diyorlar değil mi?

VEDAT YILMAZ: “Musa şöyle dedi: “İsrail’in tanrısı Rab diyor ki herkes kılıcını kuşansın, ordugahta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün”. Levililer Musa’nın bu buyruğunu yerine getirdiler. O gün halktan 3 bine yakın adam öldürüldü”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 3000 adam. Tabi bunlar mürted olarak öldürüldü. Değil işte. Kelimelerle oynanıyor. Niye böyle söylüyorlar? Çünkü yahudilere göre mürted öldürülür. Son olarak onu söyle. Haftaya buradan devam edeceğiz.

VEDAT YILMAZ: Bununla ilgili hüküm de Yasanın Tekrarı’nın 17.bâbının 2 ile 7 arasınsaki pasajda geçiyor. “Tanrınız Rabb’ın size vereceği kentlerin birinde aranızdan onun antlaşmasını çiğneyip gözünde kötü olanı yapan erkek yada kadın çıkar ve buyruklarına aykırı olarak gidip başka ilahlara tapar, onların güneşin, ayın yada gök cisimlerinin önünde eğilirse ve bu olay size bildirilirse duyduklarınızı iyice araştırın. Duyduklarınız doğruysa ve bu iğrenç olayın İsrail’de yapıldığı kanıtlanırsa bu kötülüğü yapan erkek ve kadını kentinizin kapısına çıkarın ve taşlayarak öldürün”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İlk taşı da şahitlik yapanlar atıyor değil mi? Yani “dinden döneni öldürün” diyor. Dinden döneni öldürün diyebilmek için şey yapılıyor. Görüyorsunuz: Harun(as)’ı Samiriy yerine koyuyorlar, Harun(as) öldürülmediği için bu defa kendi yaptıklarını kendileri tenkit ediyor. Efendim, “O dinden dönseydi öldürülürdü”. Nereden çıkarıyorsun bunu? Onun yerine 3000 kişiyi öldürdüklerini ilave ediyorlar kendi kitaplarına. Halbuki işte kendi içlerinde çelişki var. Bu çelişkilerden sonra işte “dinden dönen öldürülür”. Bu yanlış inançlar, bulaşıcı hastalık gibidir. O kadar çabuk bulaşır ki. Yahudilerdeki yanlışlıklar bizim müslümanlara öyle bulaşmış ki ilim olarak bizim kitaplarda geçiyor. Ve şii-sünni bütün mezhepler, dinden dönen öldürülür diyorlar ve buna göre öyle bir yapı oluşturmuşlar ki mahkeme kararına da gerek yok. Birisi sorduğu zaman niye öldürdün? “Efendim küfür kelimesini söyledi”. Sıkıştırdığın zaman iki tane de şahidi var. Üç kişi birleşin, istediğiniz kadar adam öldürebilirsiniz. Birisi öldürür, ikisi de şahitlik eder. Bu ne demek ya! Bakın Allah İblis’i öldürmedi, mürted. Hud(as)’ın kavmi Nuh(as)’soyundan gelenlerin çocuklarıydı dinden döndüler, sadece lanet. Nedir lanet? İşte İblis’in kovulması gibi. Musa(as)’ın “uhruc” demesi gibi. Yani uzaklaştırma. O kendisini piskolojik sıkıntı içinde görmeye başlaması ama önünde tevbe imkanı her zaman var. Öldürme söz konusunolursa olmaz. Zaten haftaya bununla ilgili ayetleri okuyacağız. Çok ağır irtidat suçu işleyenler vardır Resulullah’ın hayatında. Biz bunu falan hadis kitabından ya da filan tarih kitabından naklen değil, Kur’an’ın çok açık ifadeleriyle okuyacağız. Çünkü Kur’an, mutlaka her konunun örneğini vermiştir. Gelenekte bunlar kaybolmuştur sahabeden sonra. Örneklendirmediği hiç bir konu yoktur. Dinden dönmeyi de zaten az önce bir örneğini Musa(as)’dan gördük sma Resulullah’ın hayatından da haftaya göreceğiz. Ve mezheplerin nasıl yaptığını şey yaoacağız. Son cümle olarak ben şunları söylemek istiyorum. Bugün, dine aykırı olarak yapılan bir sürü uygulama var. İşte onlardan bir tanesi de bugün Fransa’da meydana gelmiş olan islam adına yapıldığı söylenen, 156 kişinin ölümüne sebep olan olay. Birkaç hafta önce Türkiye’de yapıldı biliyorsunuz. Arkasından Lübnan’da yapıldı. Afganistan’da yapıldı. Pakistan’da sık sık yapılıyor. Ve bunları caiz gören geniş bir ulema kitlesi olduğunu dersimizin başında anlattık. Ve tamamen Kur’an’dan uzak bir din anlayışı, fıtrattan uzak bir din anlayışı yani doğal düzene aykırı bir din anlayışıyla ortaya çıkıp da insanlara sıkıntı vermenin bir anlamı yok. Allah’ın o güzelim üzümlerini şarap yapıp milleti sarhoş etmenin anlamı yok. Kur’an’ın ayetlerini de üzümü şarap yapar gibi ilgili olmayan taraflara çekerek, hiç alakası olmayan şeylerle ilişkilendirerek işte dinden dönen öldürülür deniyor ama haftaya göreceksiniz dinden dönen öldürülür diyenlerin dayandıkları hiç bir ayer yoktur. Ama öyle bir saçma şeyler vardır ki onu haftaya dinlerken güleceksiniz. Ama büyük büyük kitaplarda delil olduğunu göreceksiniz. Bunlara her defasında vurgu yapıyorum. Allah’a hamdolsun ki elimizde Kur’an var. Bu Kur’an’a uyarsak bütün dünyaya nizam götürürüz. Bugünkü internet, bugünkü ulaşım haberleşme muhteşem bir imkan sunuyor. Bunu hep beraber yapmalıyız.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın