ABDULAZİZ BAYINDIR: Değerli izleyiciler, son haftalarda biliyorsunuz Türkiye’de mezheblere karşı yeni bir söylem ortaya kondu. Sayın Cumhurbaşkanı söylediği sözün arkasında durdu. Birkaç toplantıda da tekrar etti. Şiilik var sünnilik var bir de kuranın bize söylediği, Allah’ın bize vermiş olduğu isim olarak müslümanlık var. Burada çok ciddi tepkiler de ortaya çıktı mezheplere karşı söylem konusunda. Bu tepkilere hem gelenekçilerden hem de yenilikçilerden ortaya çıkıyor. Son zamanlarda İslam ile ilgili toplantılar yapılıyor. Ortada Kur’an’sız bir müslümanlık var. Bunu biliyorsunuz biz yıllardır dile getirmeye çalışıyoruz Kur’an’sız müslümanlığı. Ve bu Kur’an’sız müslümanlıkta şiilerin ve sünnilerin söylemlerinin aynı olduğunu, sadece bir ambalaj farkı olduğunu da her defasında ortaya koyuyoruz. Bugün de konumuz kölelik ve cariyelik mezheblerin dayatması mı yoksa kuranın hükmü mü? Bizi sürekli takip edenler diyecekler ki; “ya bu kölelik cariyeliği de çok işlediniz” falan. Tabi takip edenler için çok olabilir de bir de yeni duyanlar var ve bunlara karşı tepki koyanlar var. Bugün olayı biraz daha farklı bir açıdan ele alacağız. Çok açık ve net ayetler ortaya koyacağız. Sonuna kadar eğer izlemeniz mümkün olursa eğer çok iyi olur. Bugünkü dersimizde sizlere bir takım böyle 12’den vuran olayı kökten bitiren ayetler okuyacağız. Ve ekranda da yansıtacağız. Ardından da “Hocalara Sorun’ diye bir şey koyacağız. Dolayısıyla burada maksat öncelikle hocalar o ayetleri görsün ve düşünsünler. Çünkü biz de yıllarca fetvada görevli olmamıza rağmen, yıllarca insanların sorularıyla yüz yüze olmamıza rağmen kölelik ve cariyeliğin İslamda olmadığını daha yakın zamanda fark edebildik. Öyle bir ortamda yetiştiriliyorsunuz ki görmeniz mümkün değil ve bir takım şeylerde şartlandırılıyorsunuz. Dolayısıyla burada haksızlık etmemek lazım. Yani hocaların büyük bir bölümünün bulunduğu noktada biz de vardık bundan bir müddet önce. Ulaştığımız ayetleri onların da düşünmesi için onlara ulaştırılması lazım. Ulaştırmanın da en kolay yolu: vatandaşların araya girmesidir. Bu Allah’ın dini herkesin dinidir. Allah sadece Türkiye’de olanları ya da İslam ülkelerinde olanları yaratmadı. Dünyadaki bütün insanları O yarattı. Allah sadece bize şah damarımızdan yakın değil. Dünyada nerde insan varsa hepsine şah damarından daha yakın. Allah sadece bizi ayet olarak yaratmadı. Bütün insanları kendi ayeti olarak yarattı. Bir de son zamanlarda biliyorsunuz bütün dünyada İslama karşı büyük bir tepki ortaya çıktı. Bu tepkinin ortaya çıkmasının sebebi de mezheblere dayalı İslam anlayışıdır. Bu mezheplere dayalı İslam anlayışının artık terk edilebilmesi için de çok güzel çalışmalar yapmak lazım. Bu ortamda eğer Allah’ın doğru dinini insanlara anlatabilirsek ister Türkiye’de olsun ister yurt dışında olsun ister dünyanın neresinde olursa olsun o dini gören kişiler “hah işte din bu olur” derler ve sarılırlar. Bu İslam konusuna asla siyasi olarak bakmamak lazım. Coğrafi olarak da bakmamak lazım. Az önce de söylemeye çalıştığım gibi Allah herkesin yaratıcısıdır, her insanın ilahıdır. Allah’ın kitabı da insanın ihtiyacı olan kitaptır. Bu coğrafyada insanlar Allah’ın kitabına karşı bir tavır koymuş, Allah’ın kitabı ile aralarını açmış, o kitaptan uzak bir din anlayışı içerisinde olmuşlarsa diğer coğrafyalardaki insanların bundan bir suçu yok. O insanlara kitap tüm sadeliği ile anlatılması lazım. Bunu anlatırken bu coğrafyada yaşayıp da gerçekten doğru dini arayan kişilerle böylece doğru dine ulaşmış olacaklar. Tabi sorudan da izleyiciler anlayacaktır: kölelik ve cariyelik aslında mezheplerin dayatmasıdır. Ama kuranın hükmü değildir. Yani kuranda hiç bir zaman kölelik ve cariyeliğe cevaz veren bir ifade yoktur. Ama şu vardır; insanlar genellikle böyle hesaplarına gelen bir ayetin içerisinde iki tane kelimeyi çeker alırlar, o kelimeyi de kendi arzularına göre kullanırlar. Ondan sonra orada kölelik ve cariyeliği o ayetlere söylettikleri gibi işte önümüzdeki hafta inşallah şey yapacağız çocukların evlendirilmesini de söylerler. Söyletirler. Bugün insanları bu dinden uzaklaştıran her türlü söylemi böyle bir kaç tane kelime seçerek kurana söyletebilirler. Yalnız burada şöyle bir şey var, enteresan bir şey var: o kadar her konuda yanlışlar olmasına rağmen ilgili kitaplara baktık, mezheplerin kitaplarına baktık hiç birisi köleleştirmeyi yani esirleri köleleştirmeyi kurana söyletememişler. Yani böyle bir kelime de bulamamışlar. Mesela önümüzdeki hafta göreceğiz: çocukların evlendirilmesi için iki tane kelime bulmuş anlamını değiştirmişler ve ona dayanmışlar. Onun asla olmayacağını söyleyen dünya kadar ayeti de görmezden gelmişler. Burada da kölelikle cariyelikle ilgili ayetler görmezlikten gelinmiş. Doğru ama köleleştirmeyi meşru kılacak bir şey yok da yani kendi kafalarında meşru kılacak ya da herhangi bir kelimeye söyletebilecek bir imkan da bulamamışlar. Yok. Hiç bir şey yok. Ne Resulullah’ın uygulamasında var ne kuranda var hiç bir şeyde yok. Neden böyle dedim? Hemen ben size bakın burada kuran meali. Diyanet İşleri Başkanlığı meali. İşte görüyorsunuz. Kuranın, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmış meali. Bu mealden sizde kendi elinizdeki meallerden açın lütfen. Geçen hafta söylemiştim; elinizde kuran meali bulundurun diye. Açın lütfen 47.sureyi açalım kuranın. Onun 4.ayetini bu mealden okuyacağım. İşte bazıları sosyal medyada görüyorum; “kendi kafasına göre meal veriyor” falan gibi. Çünkü cevap veremeyince tek şey kalıyor o da iftira. Ona da imkanları olmasın diye. Burada diyor ki; “savaşta inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun”. Savaş sırasında zaten sen vurmazsan o vuracak. Bugün Suriye’de olanı görüyoruz. “Nihayet onları çökertip etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın. Sağ kalanlarını esir alın. Artık bundan sonra esirleri ya karşılıksız yada fidye karşılığı salıverin”. “Salıverin” nedir? Emir değil mi? Bakın esirleri ne yapacaksınız? İki şeyden birisi; ya karşılıksız yani hiç bir şey almadan hadi gidin kardeşim evinize yada karşılıklı fidye alırım diyeceksiniz. Mesela Resulullah, Bedir savaşındaki esirleri böyle yapmıştı. Bir kısım esirlerden fidye almıştı bir kısmını da karşılıksız serbest bırakmıştı. Çünkü bu ayet, bu sure Bedir savaşından önce inmiş olan bir suredir. Hatta bazıları surenin Mekke’de indiğini söyler. Hatta çoğunluk Mekke’de indiğini bazıları da Medine’de indiğini söyler. Ki ikisi de mantığa çok uygun düşüyor. Bedir savaşı, müslümanların yaptığı ilk savaştır. Şimdi burada bunu slogan olarak görün. Esirler karşılıklı yada karşılıksız serbest bırakılacaksa köleleşme diye bir şey mümkün değil. Mekke’den Medine’ye hicret sırasında mı ondan sonra mı şunu da çok iyi biliyoruz; müslümanların siyasi varlık göstermeleri ancak Medine’de olmuştur. Peki ondan sonra ikinci husus: kölelik cariyeliği öylesine kanıksamışlardır ki bizimkiler, aksini düşünemez olmuşlardır. Onun için kurandaki erkek ve kadın esir anlamına gelen “abd” ve “eme” kelimelerini “köle ve cariye” diye tercüme etmişler. Etsinler, ona da hiç müdahale etmeyeceğim. Şimdi bakın ki lütfen kendi elinizdeki kuranlarınızda açın bakın ki bunlar var mı? Nur suresinin 32.ayeti bir başlangıç olarak. Birkaç kere daha tekrarlayacağız bu ayetleri zihinlere iyice yerleşsin diye. Nur suresini biliyorsunuz. Kuranın 24.suresi. Burada Allah bakın şöyle diyor. Yine Diyanet’in mealinden okuyacağım. Kendi müdahalemiz hiç yok. En sade bir akılla bakın. “Sizden bekar olanları kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin”. Demek ki hadi kölelil ve cariyenin varlığını kabul edelim. Evlendirin diyor. “Eğer bunlar yoksul iseler”. Bak az önceki ayette kölelik cariyelik yok. Orada karşılıklı-karşılıksız serbest bırakma. Karşılıksız serbest bırakmada evlendirme diye bir şey söz konusu olmaz. Fidye alacaksan o zaman fidye alıncaya kadar kalması lazım. O zaman ancak evlendirebilirsin ki bu da esirlerle ilgili olur. Başka şeyle ilgili olmaz. “Eğer bunlar yoksul iseler Allah onları lutfu ile zenginleştirir. Allah lutfu geniş olandır hakkıyla bilendir”. Peki evlenmeye güçleri yetmeyenler! Bakın yukarıda hür ve esirler şey yaptı. Evlenmeye gücü yetmeyenler de hürler ve esirlerdir. Başka bir şey olmaz. Başka şekilde anlama imkanı yok. “Allah kendilerini lutfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar”. İffetlerini korusunlar ne demek? Yani bir başkasıyla ilişkiye girebilirler mi bu dönemde? Evleninceye kadar iffetlerini korusunlar. Bu iffetlerini koruma işi diyelim ki yanında cariyeyi barındıran erkekleri de ilgilendiriyor mu? Çünkü evlenme dışında bir imkan vermiyor bu. Ondan sonra yanında ya da esirler ailelere teslim edilir. Bir ailenin içerisinde bulunan cariyenin evlenme imkanı bulamadığı takdirde yapması gereken şey değil mi iffetini korumak? Ayet açıkça böyle iken yani hür olanlara da esir olanlara da evlilik dışı ilişkiye imkan vermiyorsa kuran çok açık ifadesi ile o zaman cariyelerin cinselliğinden yararlanma diye bir şeyin olmayacağı da açıktır. Ama durum böyle olmakla birlikte bugün gelenekte yani aksi kabul edilmez. İsterseniz hiç ben konuşmayayım Yahya’dan dinleyelim onu.
YAHYA ŞENOL: Takibinin kolay olması açısından biz zaman zaman biz derslerde kaynak olarak İslam Ansiklopedisi’ni gösteriyoruz. İslam Ansiklopedisi 44 cilt olup Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanmıştır. Burada konuştuğumuz konularda zaman zaman buraya atıfta bulunuyoruz. Niye? Hem matbu olarak çok rahat bir şekilde ulaşılabiliyor bu kaynağa hem de internet ortamında paylaşıma açılmış durumda. Herhangi bir arama moturuna ‘Diyanet İslam Ansiklopedisi’ yazarsanız bulabilirsiniz. Veya direkt olarak adresini islamansiklopedisi.info yazarsanız bu ansiklopedi kaynak olarak önünüze çıkıyor. Orada madde bölümüne de köle yazdığımızda biraz sonra bizim buradan aktaracaklarımıza çok rahat ulaşılabiliyor. Herkes bu anlattıklarımızın kaynağını gözleri ile görebilir. Burada 26.cildinde ansiklopedinin köle maddesi var ve köle maddesini de biri şu anda hayatta olan biri de geçtiğimiz yıllarda vefat eden iki ilim adamı kaleme almış. Birisi Muhammed Hamidullah. Duymuşsunuzdur. Hem İslam tarihi hem de İslam hukuku çalışmaları ile oldukça meşhur olan bir zattır. Vefat etti. Bir de Mehmet Akif Aydın. Kendisi İslam hukukçusu ve bir dönem İsam’ın başkanlığını da yürütmüştü.
ABDULAZİZ BAYINDIR: YÖK üyeliği de yaptı.
YAHYA ŞENOL: Onların köle maddesinin ‘İslam Döneminde Kölelik’ bölümünden şimdi ben size birkaç pasaj aktaracağım. Orada ki biraz sonra zannedersem arkadaşlarımız da aynı şeyi söyleyecekler. İlk giriş cümlesi şudur. Der ki; “İslamiyet köleliği eski medeniyetlerde ve çağdaşı olan güçlü devletlerde yerleşmiş ve tabii kabul edilmiş konumda bulduğundan onu tek taraflı ve kesin bir kararla kaldırma yoluna gitmeyip zaman içerisinde ortadan kalkmasına imkan verecek bir zemin oluşturma yolunu seçmiştir”. Yani İslamiyet köleliğe geldiği dönem hazır bulmuş ama bunu kaldırma yönüne bir hüküm koymamıştır. İslamiyet köleliği kaldırmamıştır kısacası.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Aslında bu savunma piskolojisi biliyor musun Yahya. Avrupa’da kölelik resmen kalktı. Gerçi ben Avrupa’da köleliğin kalktığına asla inanmıyorum. Dünyada köleliğin kalktığına inanmıyorum. Kölelerin yükünden kurtuldular. Adamlarda kölelik olduğu zaman sürekli karnını doyurması lazım. İşçilik diye bir şey icat ettiler. Lazım olduğu zaman veriyorsun karnını doyuracak kadar bir şey, işin bittiği zaman ister öl ister şey yapma beni ilgilendirmez. Yani kölelik aslında kalkmış değildir.
YAHYA ŞENOL: Sizin dediğiniz gibi savunma piskolojisi olarak “biz bulmadık ki köleliği. Evet bizde de var” bunu kabul ediyorlar ama biz hazır bulduk bunu biz çıkarmadık.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada hiç düşünmeden mesela ben Muhammed Hamidullah’ı çok iyi tanırım. Dersime girmiştir. Epey bir zaman onunla birlikte olmuşuzdur. Çok temiz çok gayretli bir insan. Hakikaten son derece fedakar bir insan. Ama o piskoloji bazı şeyleri düşünmeyi engelliyor. Mehmet Akif Aydın da arkadaşımdır. O da çok temiz bir insandır. Bu insanların herhangi bir şet değil ama biz de öyleydik. Konuşmanın başında söyledim. O piskoloji içerisinde batıya karşı bir savunma mekanizması oluşturuluyor. Çünkü İslam alemi çok ciddi manada bir sıkıntıya girdi hala devam ediyor. Efendim işte ne yapsın hazır buldu. Ama bu C. Hakk için söylenecek bir söz değil.
YAHYA ŞENOL: İslamiyet geldiğinde faiz de vardı o toplumda zina da vardı kumar da vardı hırsızlık da vardı, İslam bunları hazır buldu yasakladı. Şimdi onlar bugün hala devam ediyor ama İslam’ın yasaklamasına rağmen. Madem bugün bunlar hala toplumda fiilen uygulanıyor, o zaman İslam bunları kaldırmadı da kaldırma yoluna gitti mi diyeceğiz yani. İslamiyetin kaldırmasına rağmen devam etti. O zaman demeleri lazımdı ki; “İslamiyet o toplumda hazır bulduğu köleliği kaldırdı ama buna rağmen müslüman toplumlarda kölelik uygulanmaya devam etti”. Böyle denilebilirdi yani bu maddede. Ama dendi ki; İslamiyet kaldırmadı.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir de şu var bak. Kuran ne diyor? Diyor ki Maide suresinin 3.ayeti; “el yevme ekmeltu lekum dinekum: bugün sizin dininizi tamamladım” diyor. Buna göre din tamamlanmamış oluyor değil mi? Eksil bırakıyor. Peki kim tamamlıyor? Biraz sonra göreceğiz. İstersen bir cümle olarak bir slogan gibi: bu zatlar köleliğin kaynağı olarak neyi gösteriyor?
YAHYA ŞENOL: Burada ona özel bir başlık da var. Mesela 239.sayfasında ‘Köleliğin Kaynağı’ başlığı var. Orada der ki; “İslam hukukunda esas itibarıyla köleliğin tek kaynağı savaştır’. Kölelik artık müsellem bir kabul. Kölelik var, İslam’da da var. İslam bunu devam ettirmiş en azından kaldırmamış. Kaynağı da diyor savaş. “Savaş esirlerinin kaderi İslam devletinin alacağı karar bağlıdır. Bunlar, karşılıksız olarak veya fidye mukabilinde salıverilebilirler. (Delil: 47/Muhammes suresinin 4.ayeti)”. Bizim konuştuğumuz ayet.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Emir bu. İki şeyden birisini yaparsınız. Üçüncü tercih yok. Peki kaldırmamış mı? Bunlar bu ayeti görmüşler. Kaldırmamış mı? Ya karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakın. Bunu da oraya koymuşlar.
YAHYA ŞENOL: Ayeti de koymuş parantez içinde. “Ya böyle yapılır bu ayet gereği ya da düşman elinde bulunan müslüman esirlerle değiştirilir yahut köle statüsüne geçirilirler”. Bunun kaynağı yok mesela. ‘Karşılıksız olarak veya karşılıklı fidye olarak serbest bırakılırların delili Muhammed suresi 4.ayet ama esir takasında kullanılırlar veya köle statüsüne geçirilenlerin kaynağı yok.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten köle statüsünün hiç bir yerden anlamını bozabilecekleri bir kelime de bulamamışlar. O tamamen konuyor. Ondan dolayı bakın buradan çok açık ve net olarak söylüyoruz; şii-sünni tüm mezheplerde bu istisnasız kabul edilmiştir. Ve tamamında delil yoktur. Yani bu kölelik cariyelik tamamen mezheplerin dayatmasıdır. Kurana rağmen ortaya konmuştur. Ama bakalım İslam Ansiklopedisi ne diyor.
YAHYA ŞENOL: Yani bu savunma ve delil getirme çok ilginç gerçekten. Sosyal vakıadan hareketle. Yoksa dinin temel metinlerinden hareketle bir şey söylenmiyor. Ansiklopedinin maddesini okuduğunuzda mutlaka siz de kendiniz göreceksiniz. Diyor ki burada; niye köleliği İslam kaldırmadı? Kaldırmasına rağmen bunlar kaldırmadı diyor. Niye? Bunu temellendirirken şu argümanları kullanıyorlar. Diyorlar ki; “köleliği tek taraflı bir kararla kaldırmanın o dönemde müslüman toplumun aleyhine bir durum ortaya çıkaracağı açıktır”. İslam kaldırsaydı köleliği, bu aleyhine olacaktı. Bu yüzden kaldırmadı. Niye aleyhine olur? “Zira gayrımüslim devletler köleliği uygulayıp ele geçirdikleri müslüman esirleri devamlı köleleştirirken İslam devletinin elindeki esirleri serbest bırakması onun zayıflaması neticesini doğuracaktır”. Haşa bunu Allah ön görmemiş mi önceden. Muhammed suresi 4.ayetini indirip “ya fidye alın bırakım ya da fidye almadan bırakın” derken, ama dikkat edin sizi zayıflatabilir falan diyebilirdi Allah.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah orada gerkçesini “hatta tedeal harbu evzareha” yani öyle yapın ki o savaş ağırlıklarını bıraksın. Ne demek? Yani siz esirleri karşılıksız ya da karşılıklı serbest bıraktığınız zamn ki zaten insan suresinde de “ve yu’timune taame ala hubbuhi miskinen ve yetimen ve esira” diyor Allah kuranın 76.suresinde. Kendi ihtiyacına rağmen, kendi arzusuna rağmen yetime, çaresize ve esire yiyecek verir karnını doyururlar. Müslümanlar da Bedir esirlerini götürürken kendilerinin yemediği şeyleri onlara yedirmişler daha iyisini yani. Mesela buğday ekmeğini onlara yediriyorlar hurmayı kendileri yiyor. Ve onlar bakıyor “Allah Allah ya biz bu adamları öldürmeye geldik bu adamların bize tavırlarına bakın”. Bir kısmını karşılıksız bir kısmını karşılıklı serbest bırakınca tabi ki bu piskolojik olarak Mekke’yi etkiliyor. Çevreyi de etkiliyor. Savaş sırasında öldürdün tamam seni öldürmeye gelmiş ona hiç kimse bir şey demez. Bugün de demez dün de demez. Ama savaştan sonra düşman senin eline geçmiş ve ona insanca davranıyorsun. Onun gönlünü feth ediyorsun. Ondan dolayı zaten İslam kısa sürede yayılmıştır. Onun için diyor ki Allah; “karşı taraf artık sana karşı savaşma arzusu duymasın, onu piskolojik olarak ortadan kaldır”. Ama bunlar da tam tersi.
YAHYA ŞENOL: “Müslümanlar zayıflar”. İşte diyor “İslamiyet bu sebeplerle köleliği ortadan kaldırmamış. Ancak getirmiş olduğu tedbirlerle kaynaklarını en aza indirme, mevcut köleleri tedrici suretle azaştma,köle oldukları süre içinde insanca muamele edilmesini sağlama ve sonunda onları hür olarak yeniden insanlığa kazandırma yolunda başarılı adımlar atmıştır”. Bundan dolayı kaldırmamış. Bir de ilginç bir gerekçe daha var. İkinci madde olarak da şunu söylüyor. Bu okuduğum 3 idi. 2’de diyor ki; o dönem için köleliği kaldırmayışının İslamın bir faydasından bahsediyor. Çok ilginç. Köleliği niye kaldırmadı İslam: “çünkü ele geçirilecek savaş esirlerinden köle olarak faydalanılacağını bilmek” şimdi biz o dönemde yaşadığımızı düşünelim, müslüman mücahitleriz, karşımızda düşman askeri var, biliyoruz ki biz bu karşıdaki düşmanı yere serersek onlar bizim kölemiz olacak. Diyor ki o zaman; “bu şekilde savaş esirlerinden köle olarak faydalanılacağını bilmek savaş esnasında gereksiz kan dökme işini belirli ölçüde önlemekte ve ayrıca bu durum savaşın sona ermesinden sonraki esir katliamlarına da mani olmaktadır”. Esir aldığın kişileri öldürmezsin köle olarak kullanacağını bilsen. Niye?
ABDULAZİZ BAYINDIR: Esirlerin öldürülmesi de asla mümkün değildir. Yani bu da hiç bir şekilde imkansızdır. Resulullah’ın yaptığı herhangi bir uygulama yoktur. İki tane iftira vardır bu konuda. Birisi Beni Kureyza esirleri ile ilgili bir de Bedir esirleri ile ilgili. Bunalar tamamen iftiradır. Bunlarla ilgili sitemizde gerekli çalışmalar vardır.
YAHYA ŞENOL: Şu son cümle çok ilginç. “Çünkü galip askerin bu sırada esir öldürmesi hissesine düşecek ganimet payını azaltmaktan başka bir sonuç doğurmaz. Bu yüzden İslam köleliği kaldırmamıştır”. Adam bilse ki bunu köle olarak kullanamayacak, ne işime yarayacak öldüreyim gitsin der. Ama madem ki biliyor bu kölem olacak; alırım, satarım, işimde kullanırım, cariye ise başka şekilde ondan yararlanma sureti falan var. Bu yüzden diyor İslam kaldırmadı. Bir menfaat sağlanıyordu.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Görüyor musunuz din siyasete nasıl alet ediliyor. Din yok. Ayet olarak söylediği şey: “karşılıklı ya da karşılıksız serbest”. Ama onun dışında hiç bir delil getiremiyor ansiklopedi. İslam ansiklopedisi delil getiremiyor.
YAHYA ŞENOL: Birisi, “İslam köle ile ilgili ne diyor” diye merak edince bakacağı kaynak bu.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Ve gerekçeye bakın. Halbuki dinde esas olan ahireti dünyaya tercihtir. Bu ne yapıyor? Dünyayı ahirete tercihe dönüştürüyor. Terse çeviriyor dini. İslam, İslam olmaktan çıkarılıyor ve tam bir siyasi yapıya dönüştürüyor. Savaşacak ve savaşa gerekçe arıyor. Halbuki esas olan savaş değil.
YAHYA ŞENOL: Kitaba uymak değil de kitabına uydurmak meselesi.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada kitabına da uyduramıyor. O da yok. Çünkü esirlerin öldürülmesine dair hiç bir delil yok. Ama maalesef biz daha önce burada şey yapmıştık. Bedir savaşında Allah’ın meleklere verdiği emirde Enfal 12.ayette “gidin bunların boyunlarına vurum parmak uçlarına vurun” ifadesini o “boyunlarını vurun” melekler ile ilgili o kısım alınıyor, esirlerin öldürülmesine delil. Mesela İmam Maturidi’nin Et Tevilat’ında bu vardır. İmam Maturidi! Sıradan bir insan değil dikkat edin. Mezhepler dedik ya bu da mezhep. Bu, inanç ile ilgili mezhebin başı. Yine Hanefi mezhebinde, diğer mezheplerde orada iki kelime bulmuşlar “fadribu fevkal anak: boyunlarını vurun”. Kimin? Melekler ile ilgili. Melekler 3 bin tane idi, Bedir’e gelen Mekkeliler de 1000 tane idi. Meleklerin öldürdüğü bir tane kişi var mı? Öyle olsaydı bir tane Mekkeli kalmazdı orada. O sadece onların piskolojisini bozmaktır. Siz tutun oradan o iki kelimeyi alın, esirlerin öldürülmesi için kullanın. Ama esirleri köleleştirmek için böyle bir kelime de bulamamışlar ne kuranda ne Resulullah’ın uygulamasında. Ama ne yapıyorlar? İslam kaldırmamış diyorlar. Hadi buyurun tekrar soruyorum değerli izleyiciler. Bakın mezheplerin dayatmasını görüyor musunuz? Ve gerekçesi de menfaat. Allah’ın emirleri değil. Allah’ın emri bir kenarda. Tamamen menfaat. Onun için dindar olan insanlar Allah’ın dininin olduğu yerde menfaati asla düşünmemeleri gerekir.
YAHYA ŞENOL: Muhammed suresi 4.ayette belirtilen hükümlerin pek de uygulanabilir olmadığını kabul ediyorlar. Bunu görüyoruz yani. Diyor ki mesela burada birinci maddede.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Menfaatlerine ters düşüyor çünkü.
YAHYA ŞENOL: Esir aldığınızda ilk yol o esirin öldürülmesi. Bu diyor her devirde çok sık başvurulmuş ama vicdanları daima tahatsız ettiği için diyor galiplere intikam hislerinin tatmininden başka bir fayda sağlamamış adam öldürmek. Esirleri öldürmek. İkinci yol ne idi? Savaş esirelerinin bir kurtuluş akçesi vererek hani 4.ayetinde Muhammed suresinin Allah’ın fidye vererek onları karşılıksız bırakırsınız dediği yol. Diyor ki bu da..
ABDULAZİZ BAYINDIR: Halbuki Allah’ın birinci sıraya aldığı karşılıksızdır. Fidye vererek değil. İlk sıra karşılıksız.
YAHYA ŞENOL: Fakat malubun kurtuluş akçesi veremediği veyahut mubadele edecek esire sahip olamadığı veya galibin malub tarafı askeri bakımdan kuvvetlendirmesi sonucunu doğuracağı ve böyle bir yola yanaşmadığı durumlarda bu çözüm şekli tıkanmıştır hep. Uygulanamamış. Karşılıksız olarak serbest bırakılması: bu son derece insani bir hareket olmakla birlikte geçmiş dönemlerde çok az uygulanmıştır diyor.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah’ın ilk emri ama. İşte ivec bu. Ayeti öyle bir hale getiriyorsunuz ki bunu bu hale getirebilmek için alim olmak lazım. Yani şimdi şurada bizim Süleymaniye Vakfı’nın lambalarının yanmaması, yayının yapılmaması için bir tedbir alalım dendiği zaman bu konuda en uzman kişi ancak bu işi yapabilir. Öyle yapacaksınız ki çok uzman insanlar olmadıkça anlayamasınlar. İşte burada da öyle yapılıyor.
YAHYA ŞENOL: Okuyorsunuz Hocam maddeyi, C. Hakkın seçenek olarak koyduğu o iki şeyi bir bir tıkadı. Dolayısıyla mantık o kadar güzel örülmüş ki. Diyor ki en son; “esirleri öldüreceksin ama bu en fazla ruhunu tatmin edebilirsin öldürünce ama menfaat sağlamaz. Fidye karşılığı serbest bıraksan, bu karşı tarafı güçlendirmek olabilir, belki alacak para bulamayabilirsin. Karşılıksız serbest bırakmak: o zaten çok az uygulanmış bugüne kadar. Pek mantıklı bir yol değil. Geriye iki yol kalıyor. Esirleri tasviye etmek için savaş esirlerinin karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılması mümkün olmadığı zaman geriye iki yoldan biri kalır. Öldürülmek veya köle olarak yaşamak. Buna göre kölelik ölümün alternatifi olarak ortaya çıkar”. Böyle bir mantıki zemine oturtuyor yani. Öldürmek mi köle olarak kullanmak mı? O zaman diyor köle olarak kullan daha iyi. Böyle bir zemine oturtuluyor.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Sen burada işaretlemişsin altını: Hukuki İslamiye Islahatı Fıkhiyye Kamusu, Ömer Nasuhi Bilmen’in. Sahasında İslam aleminde en iyi eserdir bu gerçekten. Çünkü çok büyük bir ekinin Osmanlı son döneminde hazırladığı ve yeni Türkiye Cumhuriyeti kanunu olsun diye hazırlanmış bir çalışmadır. İlk basımını İstanbul Üniversitesi yapmıştır. Orada Sıddık Sami Onar, Hıfsı Velled Dedeoğlu’nun takdim yazıları vardır. Sen az önce dedin ilk tercih. Ölümü nasıl bahsetti orada?
YAHYA ŞENOL: İlk yapılacak olan uygulamada öldürmektir esirleri ama bu diyor vicdanları rahatsız eder. Bir de sadece öldüren kişiye tatmin sağlar başka bir faydası yok.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama bak burada ne diyor köle ya da cariye yapmak konusunda; “Arap esirlerinin erkekleri müstesnadır” diyor. “Onların köle ya da cariye yapılması caiz değildir. Müslüman olmakla ölüm arasında birisini tercih ederler”. Peki Resulullah’ın aldığı esirler neydi? Bizanslı mıydı? Rum mu idi? Fransız mı idi? Neydi o esirler? Bedir esirlerinin hiç birisi Arap değildi, değil mi! Mekke’den de gelmemişler. Gökten inmiş olabilirler! Melekleri almış olabilirler! Değerli izleyiciler, bunu yapan kişilere şu dalga geçme işi çok az. Bunlar ahirette çok ağır bir cezaya çarptırılacaktır. Öyle basit değil. Allah’ın bu mubarek dinini kendi keyiflerine uygulasınlar. Mezheplerin dayatmasını görüyorsunuz? Ve ittifakla. Şii-sünni ayrımı olmaksızın. İşte İslam Ansiklopedisi. Biraz sonra daha da şeyini göreceksiniz. Diyor ki; “Arap esirler ya müslüman olacak ya öldürülecek”. Peki böyle bir tek uygulama gösterebilir misiniz? Yok. Ya bu ne oluyor Allah aşkına! Hani ayetleri alıp da yanlış şey yapma da değil. “Ben böyle dedim böyle!”. Onun için şimdi ben şahsen bu siyasi iradeden, sayın cumhurbaşkanından bunun arkasında sağlam durmasını bekliyorum. Çünkü İslam aleminim en büyük problemi budur. Yıllardır söylüyoruz biliyorsunuz. Bizim derslere katılanlar hemem her derste bunu yaparız. Allah’a çok şükür çok ciddi de etkisi ortaya çıkıyor her tarafta. Ama insanlar gücr daha çok değer veriyorlar. İlimdense güç daha çok değerli oluyor. İnşallah hayra vesile olur.
YAHYA ŞENOL: Şimdi bu şeyi anlatıyor. İslam döneminde kölelik, hukuki bakımdan köle, köleliğin kaynağı, işte hukuki statüsü falan. Bir de kölenin hak ve görevleri diye bir başlığı var. Bu da özellikle kadın köle yani cariyelerle ilgili bir görevden bahsediyor. Diyor ki 241.sayfsında; “efendinin cariyesini istifraş etmesi yani odalık olarak kullanması, nikahsız olarak ondan yararlanması efendinin hakkı, kölenin de vazifesi olarak kabul edilmiştir”.
ABDULAZİZ BAYINDIR; “Kabul edilmiştir”. Çünkü hiç bir ayet yoktur hiç bir Resulullah döneminde uygulama yoktur. Bir tane vardır Resulullah’a hediye edilen Mariye, onunla ilgili Ahzab suresi 50.ayette özel bir ayet vardır. Gerçi o ayete yanlış anlamlar vermişlerdir. Ben şahsen o ayete doğru anlam veren şu âna kadar hiç hatırlamıyorum. Sen o konuda yazmış mıydın? Yazacaksın.. Daha yazmadın.
YAHYA ŞENOL: Hocam şu şeyi çok ilginç. Yani bu cümleyi söyledikten sonra diyor ki; “evet bu, efendi açısından bir hak cariye açısından bir görev ama” bundan sonra söylediği cümle gerçekten çok rahatsız ediyor. Diyor ki; “bunu yasaklayan bir anlayışın” ki kim yasaklamış biraz sonra anlatacağız. Ayet yasaklamıştır onlarla nikahsız ilişkiyi. “Bunu yasaklayan bir anlayışın köleliğin kabul edilip uygulandığı bir sistemde çözüm üretmediği ve fiilen geçerliliğe sahip olmadığı dikkate alınmalıdır”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: O zaman şu ayeti okumamız lazım Yahya.
YAHYA ŞENOL: Fiilen geçersiz yani bu. Allah indirmiş ama haşa boş.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Değerli izleyiciler bu gerçekten çok ağır bir şey. Yani ortada İslam diye bir şey yok. Ama uydurulmuş din gerçekten. Ya da dayatılmış din. Belki o biraz daha şey olabilir. Çünkü biraz menfaat ağırlıklı bir şeydir. İbrahim suresi kuranın 14.suresi. Bende 254.sayfada. Diyanet İ. Başkanlığı’nın meali. Burada kafirliğin nasıl oluştuğunu Allah anlatıyor. Hatta ben şuradan mealden okuyayım. İnşallah doğru meal vermişlerdir. “Elif-lam-ra. Bu kuran, rablerinin izni ile insanları karanlıklardan aydınlığa mutlak güç sahibi ve övgüye layık göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli Azabtan dolayı vay kafirlerin haline”. Şimdi o kafirleri Allah nasıl tanımlıyor bakın 3.ayette. Diyor ki; “dünya hayatını ahirete tercih edenler”. Bak dikkat ediyor musunuz bütün menfaatleri işte cariyelerin cinselliğinden yararlanma, esir edip esirlikten yararlanma, öldürme hep dünyevi gerekçeler ortaya koydular hiç bir ayet yok. Çözüm değil, geçerli değil diyor. Geçerliliğe sahip değildir diyor. “Dünya hayatını ahirete tercih edenler Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var”. Şimdi eğri ve çelişkili oluyor mu: Allah bir taraftan karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakım diyecek, Nur suresinin 32.ve33.ayetlerinde ister esir ister hür olsun evlilik dışı ilişkiyi kesinlikle kabuş etmeyecek, ondan sonra ve bunlar “çelişkili göstermek isteyenler var ya işte bunlar sapıklık içindedir”. Şimdi ben burada mesela Diyanet İ. Başkanlığına sesleniyorum. Burada muhatap Diyanet İşleri Başkanlığı değil. Burada gördüğünüz gibi tüm İslam alemi. Diyanet İ. Başkanlığı dememin sebebi şu; evvelki hafta mezheplerle ilgili bir hutbe okudular. Demek ki orada da bu konuda bir hareket başlamıştır, o açıdan. O arkadaşları suçlamak için demiyorum. Ama bu harekette yerlerini tam almaları için söylüyorum. Bakın burada bir meal! Bu mealden kuran çelişkili gösteriliyor mu kölelik ve cariyelik konusunda? Bak ne dedi burada; “çelişkili göstermek isteyenler var ki işte onlar derin bir sapıklık içindedir” diyor. Bak kafirleri anlatıyor, “ulaike fi dalalin baid: derin bir sapıklık içerisindedirler” diyor. Şimdi kölelik ve cariyelik konusunda kuranı çelişkili gösteriyor mu? Bunu Diyanet göstermiyor bütün mezhepler öyle. Ben bunu sadece örnek olarak veriyorum. Onlar mezheplere karşı tavır alma hutbesini okuduklarına göre ilk önce şu mealleri düzeltmekle başlasınlar işe. Şimdi bakım şey yapalım. 24.surenin 32 ve 33.ayetlerini sen oku, ben de aynu mealden Nisa suresinin 3.ayetini okuyayım. Değerli izleyicilerimiz siz de açın. Nur suresi 32-33 ve 34.sure 3.ayet Nisa suresi
YAHYA ŞENOL: Önce ben okuyorum Nur suresi 24.sure 32-33.ayetler mealen. “Sizden bekar olanları kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler Allah onları lutfu ile zenginleştirir. Allah lutfu geniş olandır hakkıyla bilendir. Evlenmeye güçleri yetmeyenler de Allah kendilerini lutfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne yapacakmış? Evlenmeye gücü yetmeyen ister esir olsun ister hür olsun evlenmeye gücü yetmiyorsa iffetini korusun. Bakın evlenme de iki şekilde olur. Ya esirle evlenilir ya hürle evlenilir. Esirle evlenmek biraz daha kolaydır. Çünkü az bir mihire razı olur. O çünkü sığınacak kapı arıyor. Ama hürle evlenmek biraz zordur. Onun için bakım onu destekleyen bir ifadeyi önce okuyayım ben Nisa suresi 25.ayet. Bu mealden okuyorum. Ben meale hiç müdahale etmeyeceğim. “Sizden kimin hür mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mümin genç kızlardan cariyelerinizden alsın”. Yani hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen cariyelerden alsın diyor. Ondan sonra diyor ki; “Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyleyse iffetli yaşamaları, zina etmemeleri, gizli dost tutmamaları halinde” evlenmeden önceki özellikleri bunlar. İffetli olacaklar, zina etmemiş olacaklar, evlilik dışı ilişkiye girmemiş olacaklar ve gizli dost tutmamış olacak. Ondan sonra diyor ki bakın; “gizli dost tutmamaları halinde sahiplerinin izni ile onlarla evlenin”. Evlenin diyor değil mi?
YAHYA ŞENOL: Orjinali de “fenkihuhunne: onlarla nikahlanın”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi bakın. Kuranı çelişkili gösteriyorlar mı? Ekranınızda meali görüyorsunuz. Yahya Hoca da okudu. Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığı mealinden okudu. Nisa 3.ayete verdiği meale bakın. Aynı meal. Diyor ki; “eğer velisi olduğunuz yetim kızlar ile evlenip onlar hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız onları değil size helal olan başka kadınlardan ikişer üçer dörder olmak üzere nikahlayın. Eğer o kadınlar arasında da(bundan sonrasına dikkat edin)adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz cariye ile yetinin”. Alın-yetinin! Ne demek yetinin? Onu zaten odalık kullanıyorsun, devam et. Peki az önce ne oldu? Allah 25’de nikah dedi. Nur 32’de nikahsız ilişkiye asla imkan vermedi. Hem köle hem cariyelerle ilgili aynı meal. Peki şimdi kuran çelişkili gösterilmiş değil mi burada? Onun için lütfen gidin hocalarınıza sorun ki ben yerli yabancı ayrımı yapmıyorum. Tüm dünyada, Araplara sorun gidin deyin ki; “şu Nisa 3.ayete böyle bir mana nasıl? Böyle bir Arapça var mı? Yetinin kelimesinin karşılığı hangi cümle? Nerden çıkarıyorsunuz? Böyle bir Arapça var mı?” diye sorun bakalım. Böyle bir şey var mı? Bakın ayete yanlış anlam verilerek. Halbuki ayetin anlamı şu: “ya bir tane hür kadınla evlenin yada esirle evlenin” diyor. Zaten 25.ayette onu açıkça söyledi değil mi Nisa suresi 25.ayette? Peki siz tutuyorsunuz buraya “yetinin” diye ayette olmayan bir kelimeyi hatta metine koyuyorsunuz. Parantez içerisinde de değil. Ama bu sadece Diyanet’e mahsus değil tekrar edeyim. İşte mezheblerin dayatması mı yoksa kuranın hükmü mü? Görüyor musunuz bakın indirilmiş din. Bize karşı biliyorsunuz çok büyük bir tepki var. Öteden beri var. Yeni değil. Ama Allah’a hamdolsun bu tepkinin hiç bir anlamı yok çünkü gençler ve aklını kullanan herkes artık bunu anlamaya başladı çok şükürler olsun. Evet bak gördünüz mü çelişkili göstermeye çalışırlar diye burada ayete meal verdi ve kendisi kuranı çelişkili. Bu değil ki hepsi öyle. Yani gitsinler hangi tefsire bakalarsa baksınlar. Hangi meale. Son zamanlarda yapılan son birkaç sene içerisinde yapılan meallerde bazı düzgün ifadelere rastlanıyor ama eskiye dönsün baksınlar bakalım kuran çelişkili gösteriliyor mu gösterilmiyor mu? Bir tarafta “yasak” diyecek, öbür tarafta “yetinin” diyecek!
YAHYA ŞENOL: Ben uzatmadan bitireyim. Diyor ki; “bunu yasaklayan bir anlayışın köleliğin kabul edilip uygulandığı bir sistemde çözüm üretmediği ve fiilen geçerliliğe sahip olmadığı dikkate alınmalıdır. Evli veya özellikle bekar bir kimse tarafından satın alınan” bu da ilginç! Alınıp satıldıkları için. “Satın alınan ve onunla aynı evde yaşamasına izin verilen cariyenin efendisinin cinsi isteklerine karşı direnebileceğini ve bu hususta konulacak bir yasağın hukuk sistemi tarafından etkili bir tarzda kontrol edilebileceğini düşünmek fazla gerçekçi değil”. Çok ütopik de olmayın diyor yani! Böyle şeyler zaten olmazdı. İslamiyet geldi bunu uygun gördü, sadece belli şartlara bağladı falan!
ABDULAZİZ BAYINDIR: Sanki kuran böyle bir şey emretmiş gibi. Tekrar ediyorum; mezheplerin dayatmasını görüyor musunuz? Bu bizim geleneksel yapı. Bir de bugün tarihselciler var. Geçen hafta biliyorsunuz Ankara İlahiyat Fakültesi hocalarından İlhami Güler’in şeyi vardı. İstersen sen onu özetlersen.
ERDEM UYGAN: O videoda İlhami Hoca, bu ayetlerin değiştirilmesi gerekir diye söze başladıktan sonra çocukların evlendirilmesi, kölelik-cariyelik gibi şeylerin kuranda olduğunu, tabi tarihselciler bunun dışındaki pek çok şeyin zamanla ortaya koyacağımız şeylerin kuranda olduğunu iddia ediyorlar.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Var mıymış değerli izleyiciler Kur’an’da? Bunu anlamak için hoca olmaya lüzum yok ki.
ERDEM UYGAN: Aslında Yahya Hocamız’ın okuduğu gelenektekiler evet bu sistemin kölelik cariyelik sisteminin varlığı ile ilgili kabulleri bakımından hiç bir farkları yok. Bunlar vardı, tarihselcilerin gelenekçilerden hiç bir farkı yok. Aradaki tek fark şu: onlar bunu meşrulaştırmak için bir takım bahaneler, sebepler ortaya sürmüşler. Savaşta bu gerekliydi, böyle yapmak lazımdır falan diye. Bunlar onu kabul etmedikleri için bunlar tarihseldir o güne hitab eder, vardır evet doğrudur ama o günde kalmışlardır bugüne gelmezler. Hatta biz bugün köleliği mi ihdas edeceğiz o ayetlerin hükmü bu güne gelsin diyerek, bir tarihselciliğe meşru bir zemin hazırladıkları görüşündeler. Mesela bakınız Mehmet Azimli Hoca, Cahiliyeyi Farklı Okumak adlı kitabında şöyle diyor: “kuran ve Hz. Peygamber’in uygulamaları bütün insanların Allah’ın neznizde eşit olduğu yönünde olsa da toplumsal gerçekliklerden kolayca vazgeçilememiş ve dönemsel ihtiyaçlara göre hükümler konulmuştur. Nitekim kurandaki kölelik ile ilgili emirler ve Hz. Peygamber’in kölelik ile ilgili sözleri esasen İslam’ın köleliği kabullendiği anlamında değil, dönemsel problemleri geçiş sürecinde giderme anlamında anlaşılır”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Herhangi bir sözünden bahsediyor mu orada? Öyle bir sözü yok çünkü Resulullah’ın.
ERDEM UYGAN: Şimdiye kadar yok. “İstenilen ideal topluma henüz ulaşılamadığı dönemde bölgesel hukukun verileri kullanılarak çözümler üretilmeye çalışılmıştır. Çünkü o süreçte İslam istese ve emretse de bütün dünyada yoğun olarak uygulanan kölelik sistemini kaldıramazdı. Realiteden hareketle en azından ileride kaldırılması yönünde emirler ve işaretler verilerek köleliğin o süreçte en iyi ve en insani hükümlerle uygulanmasına çalışılmıştır”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: İşaretler neymiş acaba?
ERDEM UYGAN: İşte herhalde bu!
YAHYA ŞENOL: Bir şeyin yasaklanmasıyla onun gerçekten bütün dünyadan kalkması aynı şey değil ki.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Şu anda mezheplerin yapısı. Kendi mealleri ne diyor; “en derin sapıklık” diyor değil mi?
ERDEM UYGAN: Örnek olarak da şöyle diyor; “nitekim 1863’de ABD başkanı Abraham Lincoln şöyle bir özgürleştirme bildirgesi yayınlasa da toplum ve alt yapı hazır olmayınca özgürleşen köleler aç kalarak sıkıntıya düşmüşler ve köleliğe geri dönmek zorunda kalmışlardı”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Modern toplum dediği batılı toplum değil mi? Yani İslamla övünmeye gerek yok ki. Ama şu var: bazıları işte “sırtımızda yük olarak bulduk ne yapalım kurtulamıyoruz”. Geçende bir toplantıdaydım. Bir toplantıya çağırıldım. Gittim orada konuştum. Orada şey yapıyorlar. Efendim batılılar Fransız ihtilali ile kiliseden kurtuldular ama biz kurtulamadık diyorlar. Kurtulmana gerek yok ki. Sen o sözünle bitmişsin zaten. Sen müslüman sayılmazsın ki! Sen kendine bin defa müslüman de. Kurtulmuşsun sen, git ne yapıyorsan yap. Yani bu gerçekten aklın bittiği yerdir. Bir ilahiyat fakültesi hocası, tefsir hocası meali olan Mustafa Öztürk’ün yaptıklarını Fatih Hoca’dan dinleyelim.
ZEKİ BAYRAKTAR: Hocam isterseniz bu kısmı bitireyim. “Müslümanların yumuşak karnı denilen bazı konular vardır. Bu konular üstü örtülüp kaçılmaya unutturulmaya çalışılır. Bunlardan biri de kölelik konusudur”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Varmış da müslümanların yumuşak karnıymış!
ZEKİ BAYRAKTAR: Sanki müslümanlar köleliği icad etmişler ve emretmişler gibi bu konu sürekli sorgulanır. Esasen buna gerek yoktur. Hz. Peygamber döneminde kölelik ve cariyelik konusunda o günkü şartlar içinde yapılabileceklerin en iyisi yapılmıştır. Ancak toplumsal şartlar gereği kaldırılamamıştır”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani İslam Allah’ın dini değil de bir siyasi oluşum. Zaten burada da hep öyle anlatırlar.
ERDEM UYGAN: “Yapılabilenin dışında bir alternatif de yoktur. O günkü koşullarda hapsedemeyeceğiniz bu savaş esirleri ya topluca katledilecek ya da her eve dağıtılıp sahiplerinin yediğinden yedirilerek birlikte yaşam içine katılacaktır. En iyi formül budur ve alternatifi de yoktur. Ancak bu kölelik sistemi bütün dünya ile hareket edilerek kaldırılabilirdi ki bu şu anda kağıt üzerinde gerçekleşmiş denilebilir”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kaldıranlar kimdi? Müslümanlar mı kaldırdı?
YAHYA ŞENOL: Bizim ısrarla o ikisi arasında bir fark gözetiyoruz ya; esir ve köle. Onu belki uza kavuşturmak gerekir. “Yutimune taami hubbihi miskine ve yetima ve esira” dedi ya Allah. Esirlik ne kölelik ne? Bu farkı bir cümle ile ortaya koyalım isterseniz.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Zaten bu Arapçada köle kelimesi rık ile, köle yapmaya da istirkak ile ifade ediliyor. İstirkak kelimesi kuranda hiç yoktur. Resulullah’ın hadislerinde de ben hiç duymadım şu ana kadar. “Abd” kelimesi ve “eme” kelimesi var. Bunlar esir olan kadın ve erkek anlamında kullanılan iki kelimedir. Mesela şeyde “ma meleket eymanukum” ifadesi kullanılır. “Meleket” kelimesi “meliklik” anlamında. Ne demek? “Yönetim, üst yönetimdir”. “Eyman” da güç ve kuvvet anlamına geliyor. O insanlar esirler kendi istekleri ile bizim yönetimimiz altına girenler değil. Bizim gücümüzle gelmişlerdir. Zaten ayette de diyor ki; “bağı sıkı tutun” diyor. Niye bağı sıkı tutun? Esirin bağını sıkı tutmazsan kaçıp gider. Yani kendi isteği ile senin yönetimin altına girmiş değil. Sen güçlü bir şekilde yönetimin altına almışsın. Onun isteğine bakmıyorsun. Ondan sonra onun için “meleket eymanukum” meselesi var.
YAHYA ŞENOL: Esir köle midir yani?
ABDULAZİZ BAYINDIR: Dolayısıyla esir köle değildir. Kölelik başka bir şeydir. Kuranda müslümanlarda hiç bir zaman böyle bir şey söz konusu değil. Kuranda söz konusu değil. Resulullah’ın hayatında söz konusu değil. Ondan sonra uygulanmış, uydurulmuş. Zaten işte bugünkü sohbetin ana isminin Mezheplerin Dayatması olmasının sebebi de bu. Bizde şey yapılır: Yahudiler ve Hristiyanlarla ilgili istediğiniz tenkidi yapın herkes büyük bir zevkle dinler ama “bizde olmaz”. Oluyor muymuş olmuyor muymuş?
YAHYA ŞENOL: Esirlik geçici yani ya fidyesi ödeninceye kadar en fazla bu esirliği sürebilir bir kişinin ya da her an karşılıksız zaten bırakılabiliyor. Köle dediğiniz insan alınıyor, satılıyor, azad edilmediği sürece ömür boyu hatta onun çocuğu da köle olarak dünyaya geliyor. İslamiyet’in bunu kabul etmesi asla mümkün değil.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Esirlerden fidye almak istiyorsunuz, olur. Onun için de zekatın 8 sınıfından birisi esirleri hürriyetine kavuşturmak için kullanılır. Yani siz en fazla zekat mevsimine kadar esir kalırsınız. Ve o arada da aile içerisinde yaşadığınız için çok ciddi bir müslüman sevgisiyle dolu olarak memleketinize dönersiniz. Olay bu.
ERDEM UYGAN: Mustafa Öztürk Hoca’nın da az evvel siz de dediniz ya kölelik bitmemiştir gibi.. Oraya da gönderme yapan kısa bir ifadesi var onu okuyayım sonra Fatih Hocam’a vereceğim. “Burada şunu da sormak gerekir sırf kuranda zikri geçtiği için haram aylar, zıhar, kölelik ve cariyelik ile ilgili uygulamalara mutlaka bir karşılık bulmak ve bütün bu konularla ilgili ayetleri günümüze uyarlamak için söz gelişi köleler kelimesini hizmetçiler şeklinde karşılamak veya köle-efendi işçisinden bahseden ayetleri işçi-işveren münasebetleri ile irtibatlandırmak gibi işgüzarlıklar yapmak zorunda mıyız? Allah’ın bizden istediği şey zıhar, liyan, iddet, kölelik, cariyelik gibi konulardan bahseden ayetleri çağdaş durum vacehesinde mutlaka bir durum karşılık bulmak mıdır? Ve yahut Roger Garodi’nin ifadesi ile köleliğin hüküm sürdüğü bir toplum içinde efendinin hak ve görevlerini açıklayan metinlerin lafzi uygulaması için ne yapmalı? Bunu mümkün kılmak için köleliği geri mi getirmeliyiz? Sonra, efendinin kölesini, savaş esirlerini, cariyesi olmaya zorlamasını kabul mu etmeliyiz?” diye burada parantez içinde 33.surenin 52.ayeti ile 4.surenin 32.ayetini göstermiş. “Allah’a hoş görünmek için yol bu mu? Yoksa peygamberin en yamanlarıyla mücadele ettiği ama kendi zamanında hepsini ortadan kaldırmadığı İslam öncesi adetleri yaşatmak mı?”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunlara göre İslam diye bir din yok. İşte o çağdaşlık dedikleri şey esas, o zaten referans alınması gereken şey. İslam Ansiklopedisi’nde de öyle değil mi? Ama isterseniz önce Fatih’i bir dinleyelim ondan sonra.
FATİH ORUM: Aslında şimdi Hocam bütün bu anlatılanlardan sonra İşid dediğimiz adamların yaptığı şeylerin hepsi kurana, sünnete, icmaya uygun ama Birleşmiş Milletler’in kararına uygun olmadığı için karşı çıkılıyor değil mi? Geleneksel yapı esasında İşid’e karşı çıkarken “tamam bu adamlar kurana, sünnete, icmaya uyuyorlar ama uymamaları gerekir çünkü şu an uymaları gereken şey Birleşmiş Milletler’in bu konudaki kararıdır” diyorlar esasında.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne zaman kaldırıldığını söylüyordu İslam Ansiklopedisi?
YAHYA ŞENOL: İslam Ansiklopedisi’nde deniyor ki; “köleliğin yasaklanmaya başlaması 18.yy’ın sonlarına doğru ilk oldu. Özellikle Fransa’da 1789 devriminde, İngiltere’de 1807 yılında ve en son Avrupa’da 1950 yılında imzalanmış bir insan hakları sözleşmesi var. Ondan itibaren artık tamamen kaldırıldı. Osmanlı Devleti’nde de ilk teşebbüs 1847’de İstanbul’da köle pazarı” muhtemelen Kadınlar Pazarı diye meşhur olan yer. Oranın kapatılmasıyla. 1847 yılına kadar pazarları var İstanbul’da.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Gidiyorlar bir koyun alır gibi çok afedersiniz eteğini kaldırıp bakıyor.
YAHYA ŞENOL: Bir 1890’da da Brüksel sözleşmesi imzalanmış. Osmanlı imzalamış bunu. Orada da zenci esirlerin ticareti yasaklanmış. Sadece zenci esirler. Beyaz özellikle Kafkasya bölgesinden yapılmakta olan beyaz köle ticaretinin yasaklanması 2.meşrutiyetden sonra 1909 yılına kadar devam etmiş. O tarihten sonra ancak yasaklanabilmiş.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Yasaklama batının arzusu ile olmuş. Bir de istersen İşid’e karşı şey yapan. Fatih çok güzel bir şey hatırlatmış oldu. O iyi oldu.
YAHYA ŞENOL: Farklı ülkelerden 126 İslam alimi açık mektup yayınlamışlardı İşid’e karşı. Biz de Ekim-Aralık 2015 Kitap Ve Hikmet dergimizi İşid’i kapak konusu yaparak hazırlamıştık. Orada hem bu ders boyunca anlattığımız ve dersin sonuna kadar anlatmaya devam edeceğimiz bütün hususları derli toplu bir şekilde orada bulabilirsiniz. Kaldı ki bu yazı savaş esirleri ve cariyelik diye bizim süleymaniyevakfi.org sitemizde de var. İnternete yazıldığında bu yazıya rahatlıkla ulaşılabilir. Orada 126 İslam aliminin şu ifadeleri taşıyan mektubunu alıntıladık. İşid’e işittiriyorlar! Diyorlar ki ey İşid! “Müslümanlar hatta bütün dünya 100 yılı aşkın bir süreden beri köleliği yasaklama ve suç sayma konusunda icma etmiştir. Bu, İslam tarihinde büyük öneme sahip bir iştir. İcma ile ortadan kaldırılmasından sonra köle edinmek haramdır”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak şimdi siz İşid’de olsanız, bu insanlar İşid’de bulunanları daha fazla mücadeleye mecbur bırakıyorlar.
YAHYA ŞENOL: 1300 yıldır uygulandığını söyledikleri bir şey son 100 yılda kaldırılmış, İşid’e diyorlar ki; “sen de artık bu hüküme uy”. Adam uyar mı ya!
ABDULAZİZ BAYIDIR: Bunlar esrilik, kölelik-cariyelik hatta onların öldürülmesinin artık ittifak edilen, asla tartışılması gerekmeyen bir husus olduğunu söylediler işte gördünüz İslam Ansiklopedisi. Bütün mezhepler böyle şii-sünni ayrımı olmaksızın. Tam ittifak etmişler. Öyle bir hava oluşturmuşlar ki okuyan kişi sanki bu kuranın hükmüymüş gibi şey yaparlar. Bir ayeti açıklarken kendi kafalarındaki cümleyi de oraya sokuştururlar. Ondan sonra peki siz İşid olsanız bu insanlara ne dersiniz? “Bunlar kafir, önce bunları öldürmemiz lazım” dersiniz değil mi? Çünkü bunlar kurana karşı, bunlar sünnete karşı, bunlar icmaya karşı, bunlar mezheplere de karşı. Bunların dini demek ki Avrupa dini. Avrupalılar yasaklayınca bunlar da haram diyor. Avrupa’nın yasakladığına haram diyen bir kişi müslüman olamaz. O zaman ilk önce savaşmamız gereken bunlardır der ve kendilerini daha da güçlü bir şekilde savaşmak zorunda hissederler. Şimdi görüyor musunuz bakın hiç bir işe yaramıyor bunlar. Karşı çıkarken de usulünü adabını bilmedikleri için kurşunu kafalarına sıkıyorlar farkında değiller. 126 tane İslam alimi adıyla ki neyse artık onu konuşmayalım. Kendilerine İslam alimi diyen 126 kişi. Türkiye’den de var. Bağdadi’ye İşid liderine mektup gönderiyor böyle. Bunu görenler der ki; “tamam bak ne kadar haklıymışız” der değil mi?
FATİH ORUM: Burada söylenilen şey şu Hocam. Bizzat kendileri yazmışlar bu tarihselciler. Diyorlar ki; “kuranı lafza indirgiyorsun ve Allah böyle buyurdu diyerek esasında yanlış bir yola giriyorsun. Bu insanlara da bunu söylemiş oluyorlar aslında. Diyorlar ki; “siz kuranın kelimelerine, ayetlerine, şunlara bunlara takılarak bir iş yapıyorsunuz oysa yapılması gereken bu değil?”. Peki ne yapılması gereken? Mesela Hocam dersin başından itibaren Nisa suresinin 25.ayetine atıfta bulundunuz sürekli. Bakınız mesela Mustafa Öztürk Hoca kendi sitesinde Mustafa Öztürk Arşivi diye daha önce Abdulaziz Hoca’nın bu konu ile ilgili bir dersine cevap verirken şu ifadeyi kullanıyor. Aynı mesele. Cariyeler köleler ile alakalı konu. Diyor ki; “evvela kuranda birçok tarihsel içerikli ayet bulunduğunu savunan biri olarak Nisa suresinin 25.ayetinin de mana ve muhteva açısından nüzül tarihi ile ilgili olduğunu ve bu günün dünyasına dair hiç bir şey söylemediğini belirtmeliyim”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah Allah! Bunlar kuranı bitirmiş oluyorlar. Bakın bu söz kurana göre bir insanı kafir yapar. Bu söz kafir yapar. Allah’ın bütün emirleri evrenseldir. Çünkü herhangi bir ayeti gizler üzerini örterseniz kafir olursunuz. Bakara suresinin 159.ayetini okuduğunuz zaman bunu görürsünüz. Daha çok sayıda ayetler var.
FATİH ORUM; Bunu söyledikten sonra diyor ki; “Abdulaziz Bayındır, 25.ayete şu meali vermiş” diyor ve “yönetiminiz altında olan mümin kızlarınızı nikahlayabilirler”. “Yönetiminiz altındaki mümin kızlar” ifadesi. Diyor ki; “bu ifade bir kere doğru bir ifade değil. Peki ne olmalı? Asıl ifade; eliniz altındaki mümim cariyelerle olmalı”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne olacak? Nikahlayacaksın yine cariye de olsa.
FATİH ORUM: Biraz önce Yahya Hoca belirtti. Adamların kafasında bir köle mefhumu var. Bu köle daha önce zaten vardı. Mesela burada diyor ki; “Bilal Habeşi’yi inkar mı ediyorsunuz siz” diyor “böyle bir vakıa var”diyor. Zeyd’i inkar mı ediyorsunuz diyor.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Mekke’de olan olaylar. İkisi de azad edilmiştir.
FATİH ORUM: Ondan sonra diyor ki; “ayette “ma meleket aymanukum fetiyatikum müminat”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Mekke’de bunlar müslümanların köle olduğu söyleniyor ama müslümanların hakim olduğu dönemle ilgili değil ki. Müslümanlar Mekke’de iken Mekke’de şirk düzeninin sonucu bu. Biz kuranın ortaya koyduğu yeni sistemden bahsediyoruz.
FATİH ORUM: Zaten işte bütün mesele bu. Siz biraz önce dediniz ya kurana yaklaşım tarzı yanlış olunca asla halledilemiyor, İşid’e karşı çıkmanın bir anlamı da olmuyor, pratik bir sonucu da olmuyor. Adam burada ayetlere şu gözle bakıyor: fıkhın bir geleneği var, tarihin bir tecrübesi var, ben bu gözle bakmak zorundayım diyor. Onun için mesela buradaki şeyi anlayamamış. Hatta diyor ki; “esir kızlar ifadesi ne demektir?” diyor. Esir mümin kızlar ifadesinin bir anlamı var mı diyor? Allah öyle diyor burada açık ve net. Bana demiyor Allah’a söylüyor orada.
FATİH ORUM: Diyor ki; “fıkıh geleneğine göre müslüman birisi köleleştirilemez. O gözle bakıyor. Aynen şu ifadeyi kullanıyor.
YAHYA ŞENOL: Alınmış bir köle daha sonra müslüman olamaz mı?
FATİH ORUM; Bunu düşünemiyor.
YAHYA ŞENOL: Gayrımüslim iken alınmış sonra müslümanlığı tercih etmiş. Ne olacak?
ABDULAZİZ BAYINDIR: Müslüman olarak zaten esir olamaz da müslümanla böyle bir savaş yapamazsınız. Diyanet’in mealinde ne diyor 25.ayetinde: “mümin genç kızlarınız” diyor. Kendi mealinde nasıl diyor? Bir bak.
ERDEM UYGAN: “İffetli ve namuslu olmaları, zina etmemeleri, gizli dost tutmamaları şartıyla ve aynı zamanda efendilerinin iznini alarak o cariyelerle evlenin. Örfe uygun olarak mihirlerini de verin” diyor. “İçinizden hür mümin kadınlarla evlenmeye maddi gücü yetmeyenler elinizin altındaki mümin cariyelerle evlenin”.
ABDULAZİZ BAYINDIR; O meali vermişsin daha niye bana.. Onu ben mi yazdım kuranın içine?
FATİH ORUM: Öte taraftan yine mesela derste Muhammed suresinin 4.ayetine atıfta bulunduk. Hocam dedi ki; “Muhammed suresinin 4.ayeti Bedir Savaşı’ndan önce inmelidir”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten tarihi şeyler de onu gösteriyor. Madem bunlar tarihselci, onu bilmek zorunda.
FATİH ORUM; Oysa böyle değil diyor ve şu ifadeleri kullanıyor Muhammed suresinin 4.ayeti ile ilgili: “esirlerin karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakılmasını istemiştir diyorsunuz ya Hocam siz 4.ayetle ilgili alakalı. Size atıfta bulunarak Bayındır böyle söylüyor diyor. “Lakin bu ayet köleliğin ilgasından falan söz etmemekte. Aksine savaş neticesinde derdest edilip esir alınmış müşriklerin karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakılmasından söz etmektedir. Esirler konusunda müslümanlara iki seçenek sunulması Hz. Peygamber’in Bedir Savaşı’nda esirleri karşılıksız serbest bırakmasından dolayı ilahi hitaba muhatab olması, dolayısıyla bu sefer de çekingen davranması, bunun üzerine de Hz. Peygamber ve müslüman toplumun Enfal 67.ayetteki “hatta yuzhane fil ard” şeklindeki belirtilen güç kuvvet ve sağlam iktidar şartının artık teşekkül etmesi sebebi ile esirleri dilerseniz karşılıksız olarak serbest bırakabilirsiniz buyrulmuş olması ile ilgilidir”. Yani diyor ki; Bedir Savaşı’nda Resulullah bir hata yaptı..
ABDULAZİZ BAYINDIR: Hayır. Hata yaptı dediği: esirleri karşılıksız serbest bıraktığı için. Bir mealine bakar mısın Enfal 67.ayete. Burada dediği gibi anlam vermesi imkansız. Veremez öyle bir mana. Bakalım. Kendiliğinden ilave etmişse ayrı.
FATİH ORUM: Bir peygamberin savaşta kafirlere karşı ezici bir üstünlük sağlamadıkça esir alması ve esirleri fidye karşılığı serbest bırakması söz konusu olamaz”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu, Allah’a yapılan iftira değil mi? Allah Yahudiler ile ilgili şöyle böyle yaparlar diyor ama onlar kelimeleri sağa sola çekerler ama bu, ayetin içine cümle sokuşturmuş. Bakın Diyanet’in mealinde ne diyor? Meali ben vermeyeceğim dikkat edin. “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip” meal yanlış, o ayrı bir konu. Çünkü yeryüzü diyor. Halbuki savaş meydanı demek zorundadır o. Çünkü mezheplerin dayatmasını din olarak şey yapmak için gereken tedbirler hem sözlüklerde alınmıştır hem tefsirlerde alınmıştır hem meallerde alınmıştır. Ama neyse ben hiç dokunmadan okuyacağım tekrar. “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelme dedikçe hiç bir peygambere esir almak yakışmaz”. Esir almak yakışmaz diyor. Esiri fidye karşılığı serbest bırakmak ne arıyor burada? Evet izleyiciler lütfen gidin sorun bakalım bu ayette esirleri fidye karşılığı serbest bırakmadan bahsetme imkanı var mı? Niye fidye almışmış diye sormuş!
FATİH ORUM; Şu ifadeyi kullanmışsınız: “esirlere dayanıklı mal diyen kuran değil fıkıh geleneğidir” demişsiniz. Bunun üzerine diyor ki; “köleyi mütekavvim mal sayan fıkıh geleneğinin dayandığı temeller Roma hukuku falan değil kuran, sünnet, icmadır”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kurandan hangi ayet varmış?
FATİH ORUM: “Diğer bir değişle fakihler kölelik hukukunu kendi kafalarından icad etmiş değildir. Bilal Habeşi’nin köle olduğu, Hz. Peygamber’in azad etme konusunda nakdi yardım konusu uydurulmuş tarih de değildir” diyor.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Tama Bilal Habeşi Mekke’de idi. Bu ayetler Medine’de indi bu ayetler. Kaldı ki Mekke’de zaten müslümanların hiç bir hakimiyeti yoktu. Orada tamamen hakimiyet altındaydılar. Savaş yapmaları söz konusu değildi ki esir alsınlar da onu şöyle ya da böyle yapsınlar. Ama ilk savaştan önce inen ayet: karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakın diyor. Ama ne zaman? Düşmanı etkisiz hale getirdiğiniz zaman. Bedir’de düşmanı etkisiz hale getirmeden esir aldıkları için Allah Resulullah’ı ağır bir dille eleştiriyor. Düşmanı etkisiz hale getirin ondan sona esir alın diyor. Allah’ın bu emri tutulmadığı için C. Hakk ağır bir şekilde şey yapıyor. Ama bizim gelenek kendilerini kutsamak için önce Allah’ın nebisini kutsarlar, “o asla böyle hata yapar mı?” Allah haşa hata yapmış böyle bir ayet indirmekle! Onun için o ayete, ne yapalım da değişik anlamlar verelim diye böyle şaşırıp kalırlar.
FATİH ORUM: Genel itibarıyla bu. Okuduğumuz Muhammed suresinin 4.ve Nisa suresinin 25.ayetine verilen meal bu.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Esas biz mezhepler üzerinde duruyoruz. Gördünüz yani gayet açık ve net. Muhammed suresi 4.ayet esirlere iki muamele dışında herhangi bir şeye müsade etmiyor. Karşılıklı yada karşılıksız serbest bırakma ama gördünüz ki Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi önemli çünkü geçmişi çok güzel özetleyen bir çalışmadır. Ve yazarları da iki değerli ilim adamı. Muhammed Hamidullah ve Mehmet Akif Aydın. Bunlar da çok ciddi çalışan insanlardır. Yani öyle basit insanlar değil. Geçmişi özetlediler. İslamda, tartışmasız doğru olarak kabul ettiler: kölelik ve cariyelik var. Ama köleleştirme ile ilgili bir delil gösteremediler, esirlerin karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakılması ile ilgili tek bir ayeti yazdılar. Onun dışında başka bir deliş var mı? Hiç bir delil yok. Halbuki bütün sistemlerini onun üzerine kurmak zorunda oldukları halde kuramadılar. Niye? Çünkü bizde ezbercilik var. Gerçekten insanlar sıkıntıya giriyorlar. Şöyle kısa bir hatıramı söyleyeyim: Ali Rıza Demircan Hoca bundan birkaç sene evvel buraya geldi, Muminun suresinin 6.ayetinde “la ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum: eşleri veya emirleri altında olan kadınlar” diye tercüme ediliyor. “Ya onun cinselliğinden yararlanırsın ya da bunun”. O zaman henüz bu konuları biz bilmiyoruz. Gelmiş arkadaşlarımıza söylemiş, bana arkadaşlar söylediler “böyle diyor”. Ben de kendi kendime dedim; “saçmalamış Ali Rıza Hoca”. Çünkü biz de bu şekilde yetişmiştik yani. Sonra ayet üzerinde düşündüm Ali Rıza Hoca doğru bulmuş. Ondan sonra ilgili ayetlerin üzerinde durduk. İlk kibriti Ali Rıza Hoca çaktı. Buradan onun hakkını teslim etmek lazım. Sonra çalıştık. Sonra ilk kitabını da yayınladı Cariyelik Ve Sömürülen Cinselliği diye. Hala yayında. Ama ondan sonra araştırdıkça araştırdıkça baktık ki aman ya Rabbim ya bu ne ayetlerde ne hadislerde ne Resulullah’ın uygulamasında işte bir tane var özel bir ayetle Mariye olayı. O kadar. O da özel bir ayet var onunla ilgili. Ahzab 50.ayet. Bu mezheplere karşı son zamanlarda ortaya çıkan tavır. Ben şunu söyleyeyim; ne öyle paralel yapı ne şu ne bu.. Onlarla yapılacak hiç bir mücadele bunlar kadar zor olmaz. Çünkü mezhepler dediğiniz zaman mezhepleri siz bu hocaların elinden alın, geçen hafta söylediğim gibi çırılçıplak kalır kaçacak delik ararlar. Ondan dolayı artık vatandaşlarımıza şunu söyleyeyim: biz de öyleydik. Buraya ayetler koyacağız biraz sonra tekrar, hocalara sorun. Niye? Hocalara sorduğun zaman tıpkı Ali Rıza Hoca bana geldiği zaman nasıl düşünmek zorunda kaldıysam onlar da düşünmek zorunda kalacak. Ancak kuran ile nu geleneksel yapıyı yıkabiliriz. Ve ancak kuranla ortaya çıkabiliriz ve Allah’ın indirdiği kitabı Allah’ın yarattığı insanlara götürerek bu hizmetimizi yaparız. Mezhepler konusunda biliyorsunuz bu hafta çok ciddi tepkiler ortaya çıktı.
ERDEM UYGAN: O tepkilerden bir tanesi de Hocam İsmail Ağa cemaatinin sahibi olduğu Vahdet Gazetesi’nde Prof. Dr. Cevat Akşit ile yapılan bir röportajda Cevat Akşit’in verdiği tepki. ‘Asıl Hedef Müslümanlık’ başlığı taşıyor. Şöyle demişler: “Vahdet’e konulan Akşit Hoca mezhep olmazsa olmaz. Kendi kanaatimize göre mezhep yok dersek din yıkılır, namaz, oruç, zekat, hac kalmaz. Bu tartışmalar tamamen müslümanlığı yıkmaya ve ortalığı karıştırmaya yöneliktir. Mezhebe girmeye mecburuz dedi”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: “Müslümanlığı yıkmaya yönelik” görüyor musunuz? En çok tartışılan kölelik-cariyelik konusunun müslümanlıkla uzaktan yakından alakası var mı? Mezheplerin dayatması değil mi? Bunu kaldırdığınız zaman ne ortadan kalkar? Uydurulmuş din kalkar değil mi? Ama o ne diyor? Din yıkılır diyor değil mi? Tabi uydurulmuş din yıkılır çok doğru.
ERDEM UYGAN: Şöyle diyor; “en büyük tehlike İran. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran’da ortaya çıkmasaydı eğer İranlılar gibi olacaktık. Birkaç kez gittim İran’a. İslam devleti falan hikaye. Ahlaksızlık diz boyu. Rüşvetsiz iş yok. Zina almış başını gidiyor. Bir tane ehli sünnet adamının kabir taşı yok. Çok büyük bir sünni düşmanlığı var”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Kabir taşı neymiş yani! Kabir taşı ehli sünnette haramdır. İttifakla haramdır kabir taşı ehli sünnette. Hani sen mezhepçiydin?
ERDEM UYGAN: “Mezhebe mecburuz bu Allah’ın emridir” demiş.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Mezheb Allah’ın emridir diyor. Mezhep Allah’ın emri olur mu? ÂLİ İMRAN 103: “Va’tesimû bihabli(A)llâhi cemî’an velâ teferrakû: Allah’ın ipine sımsıkı sarılın(kurana)ondan uzak kalmayın” diyor. Peki delil aldığı ne?
ERDEM UYGAN: “Mezhep mecburiyeti var çünkü Allah’ın emri böyle. Allah şöyle buyuruyor: bilmediğiniz zaman ehli zikir alimlere sorun” Allah’ın emri bu” demiş.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Ehli zikir alimlere sorun! Bakın bunu da Diyanet Vakfı’nın mealinden okuyalım. Ehli zikir ne demek biliyor musunuz? Burada diyor ki 16/Nahl suresi 43.ayet: “senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber olarak gönderdik”. Bundan öncekiler erkekti diyor. Kadınları göndermedik. Çünkü kadınların mezaketine uygun değil bu sert çıkışlar. “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun”. Bak bu Resulullah’a hitab ediyor. “Senden önce” diyor. Resulullah’tan önce. Biz Tevratı bilen incili bilenlere sorun ki onlarda kadın elçi varmıymış. Dip not: Ayetin son cümlesi “bilmiyorsanız kitap ehline sorun şeklinde de tercüme edilebilir”. Öyledir zaten. Öyle denmesi lazım. Siz bunu tutup da “bilmiyorsanız kitab ehline sorun” doğru tercüme odur gerçekten. O zaman biz gidip de yahudi-hıristiyanlara mı soracağız? Hani mezhep? Ama tekrar ediyorum bizlere de öyle öğrettiler.
ERDEM UYGAN: “Mecburuz biz mezhebe girmeye. Mezheb yok dersek kendi kanaatimize göre din yıkılır, namaz kalmaz, oruç kalmaz. Hadisleri reddedenler de var. Hadisleri de reddederseniz din kalmaz. Allah namaz kıkın diyor kuranda, nasıl kılacağımızı tarif ediyor mu? Hadisi reddederseniz namaz kalkar, zakatın detayı var mı? O da yok. Hadisleri inkar edersek yok dersek namaz da zekat da hac da kalkar”.
ABDULAZİZ BAYINDIR; Tabi bu kafa, kurandaki çok açık ayetlerden haberi olmayan ki bu kafa derken biz de o kafadaydık. Mustafa Cevat Akşit ile de çok iyi tanışırım. Benim hocamın talebelerindendir. Kayınpederimin talebelerindendir. Çok eskiden tanışırız. Ondan sonra, beraber bir çok yerde bulunduk. İnsan olarak beğendiğim, çok saygı değer bir yapısı da vardır. Öyle kötü niyetli de bir insan değildir. Yani Muhammed Hamidullah için söylediğim gibi. Fakat bu geleneksel yapı bizi ne hale getirmiş. Efendim namaz yok oruç yok falan.. Namaz kuranda nasılmış, işte Yahya ile Enes Hoca’nın yazdığı kitaptan açıp okusunlar. Efendim kurban var mı? Allah Allah! Allah “ben hiç bir şey eksik bırakmadım” diyecek ama kuranda sadece biz müslümanlar yok. İşte gördünüz çok açık ve n
ERDEM UYGAN: “Bu çıkan dedikodular tamamen müslümanlığı yıkmaya ve ortalığı karıştırmaya yöneliktir”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Evet yıkmaya yönelik ama neyi? Uydurulan dini yıkmaya yönelik indirilen değil.
ERDEM UYGAN: “Bu arkadaşlar haindir demiyorum, fikir beyan ediyorlar ama kazın ayağı Türkiye’de değil”. ‘Öyle değil’ olacak herhalde. “Hadis olmasa nasıl anlayacaksın kuranı. Kuşa döndürecekler İslamı. Bu da batı oyunu”.
ABDULAZİZ BAYINDIR: Valla ne güzel “batı oyunu!”. Herkes batıya şey yapıyor da dedim ya bizimkiler şey yapamaz haşa bizde olur mu? Herkesin sapıtma hakkı var ama bizim yok. Ekrana Hocalara Sorun çıkacak, ERDEM UYGAN de onu okuyacak.
ERDEM UYGAN: Önce ilk VTR mizi alalım. Nur suresi 32-33.ayetini buradan seslendirelim mealini:
“İçinizden evli olmayanlar ile erkek ve kadın esirlerinizden uygun durumda olanları evlendirin. Yoksul iseler Allah kendi ikramı ile onların ihtiyacını giderir. İmkanları geniş olan ve her şeyi bilen Allah’tır. Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah tarafından ihtiyaçları karşılanıncaya kadar namuslarını korusunlar. Hakimiyetiniz altındaki esirlerden sözleşme yapmak isteyen olur da kendilerine bir fayda sağlayacağını anlarsanız sözleşme yapın ve Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Evlenmek isteyen kızlarınıza dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için baskı yapıp onları isyana zorlamayın. Onlara kim baskı yaparsa bilsin ki baskı altında kalmalarından yani istemedikleri şeyi yapmak zorunda kalmalarından sonra Allah onları bağışlar ikram eder” Nur suresi 32-33.ayetler. Bu ayetlere göre hocalara şunları sorması gerekiyor izleyicilerimizin:
1-Nur suresinin 33.ayetine göre evlenme imkanı bulamayan hür bir insan Allah kendisine imkan verene kadar iffetini koruma emri almaktadır. O halde bir kişi nasıl olur da cariyelerin cinselliğinden faydalanabilir?
2-Nur suresi 32.ayette evli olmayanlar ile erkek ve kadın esirlerin evlendirilmesi emri varken, 33.ayette de evlenemeyenlerin namuslarını korumaları emrediliyorken esir veya hür herhangi bir kişinin evlilik dışı ilişkiye girmesi düşünülebilir mi?
İsterseniz bir de Muhammed suresinin 4.ayetini görelim.
“Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerine vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın. Allah’ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması birinizi diğerinizle denemek içindir. Allah kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz” Muhammed suresi 4.ayet. Şimdi bu ayet ile ilgili hocalara sorulması gerekeni de görelim.
Soru: Muhammed suresinin 4.ayetine göre esirlere sadece şu iki muameleden yapılabilir:
1-Karşılıksız olarak serbest bırakma.
2-Fidye alarak serbest bırakma.
Bu ikisinden başka seçenek bulunmadığı halde savaş esirlerinin köleleştirilmesi hatta öldürülmesi nasıl mümkün olabilir?
ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki çok güzel oldu gerçekten. Bu soruları da Erdem bey, hazırladı sağ olsun. Ama bundan sonra bu tür soruları sürekli inşallah soracağız. Hem hocaları bu konuda çalışmaya zorlamak için hem de halkı aydınlatmak için. Ben burada müslüman-gayrımüslim ayrımı yapmadan bütün insanlığa bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu kitap sizi yaratan Allah’ın kitabıdır. Allah’ın kitabı mı değil mi okuduğunuz zaman siz zaten anlarsınız. Çünkü siz Allah’ın yarattığı ayetsiniz bu indirdiği ayet. Size tam uymuyorsa Allah’ın kitabı değildir. O kanaate kendiniz varırsınız. Ama gördüğünüz gibi bu kitapla ilgili çok yanlışlar yapılmıştır.
1-Bütün Tükiye’deki ve yurt dışındaki bütün radyo ve TV kuruluşları bizim bu çalışmalarımızı yayınlayabilirler. Onların hepsine bu konuda yetki veriyoruz. İsteyen herkes istediği dile doğru çeviri yapmak şartı ile çevirip yayınlayabilir. Hiç kimseden herhangi bir talebimiz olmayacaktır. Bu şekilde bütün insanlığa onları yaratan Allah’ın nasıl bir din istediğini gösterelim. Bir de müslümanların bu mübarek dini insanlara nasıl gösterdiklerimi şey yapalım. Yani mezheplerin dayattığının Allah’ın dini olmadığını görsünler. Ve bu soruları da lütfen bütün dillere çevirerek sorun ki işte Mustafa Cevat Akşit gibi Mehmet Akif Aydın gibi Muhammed Hamidullah Allah rahmet eylesin onun gibi hakikaten kötü niyeti olmayan, bizim de bir zamanlar yaşadığımız durumda olan hocalarımız da olayı ayetler ışığında tekrar düşünme ve resimleri görme fırsatı yakalamış olsunlar. Mesela bugün İşid’de savaşanlar var. Eğer geleneksel yapıyla ki herkes şiisi sünnisi ayırım yapmaksızın herkes bunu kabul ediyor. Köleliği, cariyeliği, cariyelerin cinselliğinden yararlanılmasını. Siz bu kabulü tutar da batılıların yasaklaması ile haram sayarsanız o İşid’de bulunanları daha çok teşfik edersiniz. Kendi içinizde yaşayan gençleri de oraya gitmeye zorlarsınız. Onun için bunları kim zorluyor kim yapıyor demeyin. Sebebi sizsiniz! Ama eğer bu kuran ayetlerini bütün dillere tercüme ederek gönderirseniz o İşid’deki gençler de öğrenir, “aaa! Benim dinim bunu mu emrediyormuş” hemen gider kendi hocalarına sorar, lütfen bunu anlatırmısınız der, o hocalar da uyanır. Ve böylece inşallah müslümanları bu büyük bataklıktan hep birlikte çıkarma fırsatı olur.