Abdulaziz Bayındır: Bugünkü konumuz kadınların cemaate katılımı. Erkeklerin safları ile kadınların safları arasındaki sıralama. Erkeklerin safları arasında kadınların namaz kılmaları halinde olacak şeyler. Bir de kadınların imamlık yapıp yapamayacakları. Bununla ilgili bilgileri gözden geçirmeye çalışacağız Allah nasib ederse. Burada tabi daha çok Resulullah(sav)’in uygulaması ve o uygulamaya ulemanın nasıl bir anlam verdiği. O uygulamanın hangi yönünü kendi mezheplerine aldığı konuları üzerinde durulacaktır. Geçen haftaki dersimizi hatırlarsanız, İbrahim(as)’ın kabenin bulunduğu yere getirip de çoluk çocuğunu yerleştirmiş olması yani işte İsmail(as) ve Hacer validemizi getiriyor. Henüz bina haline gelmiş, yıkılmış kabenin temellerinin olduğu yere koyuyor. Orada diyordu ki; “rabbena inni eskentu min zurriyeti bi vadin gayri zi zer’in inde beytikel muharremi”. Ya Rabbi ben, soyumdan olan birini işte İsmail(as). Bitkisiz bir vadiye yerleştirdim. Tabi annesi ile beraber yerleştiriyor. Annesi soyundan olmadığı için öyle söylüyor. “İnde beytikel muharremi: senin muharrem beytin yanında”(İBRAHİM 37). Muharrem demek, haram demektir. Haram ne? Mesela şimdi şu suyu aldım içiyorum. Bu suyun yerine burada bir içki olsaydı, ben içki olduğunu anlamasaydım. Mesela diyelim ki rakı koyuyorlar görüntüsü aynen su. İçmek için elime alsam, siz de bilseniz ne yaparsınız? Hocam! Aman aman dokunma dersiniz. İşte muharrem demek, haram demek, dokunulmaz demektir. Dokunulmazlık iki şeyden dolayı olur. Bir, Allah yasakladığı için olur. İki, koruma altına aldığı için olur. Mesela insanlarda bir can dokunulmazlığı vardır. Allah koruma altına aldığı için. Haram şeyler de Allah yasakladığı için. Onun için ikisine de haram denir. Birisi mesela içmesi haramdır, öbürü de dokunması haramdır. İşte senin haram beytine, mescidi haram dememiz o. Orada insanlar bir çok yanlış şeyleri yapamazlar. Başka yerlerde de yapamazlar ama orada hiç yapamazlar. Senin muharrem beytinin yanında bıraktım diyor. Peki niye bıraktım? “Rabbena li yukimus salat”, bunlar orada namazı kılsınlar diye. Namaz başka yerde de kılınır, illa orada kılınacak değil ki. Dünyanın her yerinde kılınacak ve her vakit kılınacak. Şimdi burada bu namazı kılacak olanlar sadece erkekler mi? Elbetteki değil. Ve bu biliyorsunuz yeryüzünün ilk mabedi. Geçen hafta da konuşmuştuk. Ali İmran 96 “inne evvele vudia lin nas: insanlar için konmuş ilk beyt”,”lellezi bi bekkete mubareken ve huden lil alemin”,elbetteki Bekke’de olandır yani Mekke’de olandır, bereketli olan ve tüm aleme yön gösteren. Şimdi “lin nas” diyor Allah orada. İnsanlar derken, kadınlar insan sayılmıyor mu? O zaman demek ki burada da kadın erkek ayrımı yok. E şimdi biz kabeye hacca gidiyoruz. Diyor ki; “ve ezzin fin nasi bil hacci ye’tuke ricalen ve ala kulli damirin ye’tine min kulli feccin amık”(HAC 27). İbrahim(as)’a kabenin yapılmasından sonra verilen emir. Diyor ki; insanlar içerisinde haccı ilan et. Sana yürüyerek ve yorgun binekler üzerinde derin vadilerden geçerek gelirler. E şimdi bunlar, oraya gelecekler. Mesela yine Ali İmran 96’da(Hoca Ali İmran 96 diyor fakat doğrusu 97 olacak) diyor ki; “ve lillahi alen nasi hiccul beyti menistetaa ileyhi sebila: Allah’ın insanlar üzerinde hakkıdır bu beyti gelip ziyaret etmeleri”. E şimdi orayı ziyaret için gelmek. Hem de nerelerden geliyor. Taa uzak yerlerden. İşte bugün Türkiye’den kalkıp gidiyor insanlar. Medine’den gidiyordu, artık Hindistan’dan mutlaka geliyorlardır o zaman. Çünkü “min kulli feccin amık” dendiği zaman, burayı kabe sayarsanız İbrahim(as) sadece bir yönden gelmişti. Burada ilan yaptığı zaman her taraftan gelecekler denince 360 derecelik bir açının içerisinde yer alan bütün yollardan oraya gelecekler demektir. Demek ki dünyanın her yeri bu işin içerisine girer kabe merkez olduğu için. Ümmül Kurra olduğu için, şehirlerin anası olduğu için. E bunda kadın da gelecek, erkek de gelecek. Taa uzqk yerlerden kalkıp geliyor ise el mescidil haram deniyor. Mescid işte. İbrahim(as)’a verilen bir görev var değil mi? Orada diyor ki; “tahhira beytiye lit taifine vel akifine ver rukkais sucud” diyor Bakara suresi 125.ayetinde. Kabei şerif nedir diyor. Bak diyor ki; “Ve iz cealna beyte mesabeten lin nasi ve emna”, o beyti insanlar için sevap kazanma yeri yada dönüş dolaşıp gelme yeri yani insanların gelip de buluşmak istedikleri yer yaptık. Bir de güvenlik yeri yaptık. Oraya geliyor isen güvende olacaksın ki gelesin. Güvenlik olmasa gelemezsin hiç bir yere. Ondan sonra diyor ki, tamam beyt böyle. “vettehızu min makamı ibrahime musalla: İbrahim’in ibadet için durduğu yerlerde siz dua yeri-ibadet yeri yapın” diyor. İşte o kabenin çevresindeki Arafat, Mina, Müzdelife, oraların hepsi giriyor. Şimdi burada da insanlar dediğimiz zaman kadın-erkek ayrımı olmaz. Gene İbrahim(as) için Hac suresi 26.ayette “ibrahime memanel beyt: beytin bulunduğu yeri İbrahim için bir kalma yeri yaptık”. Yani ev dediğiniz, dönüp, dolaşıp, gelip, kalacağı bir yer yaptık. “En la tuşrik bi şey’en: bana bir şeyi ortak koşma”. Bakın İbrahim’e söylenen söz; bana ortak koşma. Şimdi malesef insanlar kendilerini ilahlaştırmak için Allah’ın resullerini ilahlaştırıyorlar. Hatta ilahlığı bırak, Allah’ın başına amir yapıyorlar. İnsanın kanı donuyor yaptıkları yanlışlıktan dolayı. Öyle yapıyorlar ki kendilerinin de emir verdiğini göstersinler. Ondan sonra da ayetleri kendi keyiflerine uydurarak din adına insanları sömürüyorlar. Bugün onun en çirkin örneklerinden birini yaşıyoruz biliyorsunuz.
Allah, İbrahim(as)’a diyor ki; Allah’a ortak koşma. İbrahim’e ne diyor? Ortak koşma! Ortak koşmak en büyük günah değil mi? Şimdi AllahTeala elçilerini korumuş ise onlarda ismet sıfatı var ise böyle bir emir olur mu? Gereksiz bir şey olur. Yani ortak koşma. Ne diyecek ki? Ya Rabbi sen beni zaten korumuşsun. Böyle bir emir mi olur yani. Hayır, böyle şey olur mu yani? Sen beni zaten korumuşsun, ortak koşma ne demek? Sen onu başkasına söyle. Ondan sonra “ve tahhir beytiye: ve evimi temizle”. Bana hiçbir şeyi ortak koşma diyor, ve evimi temizle. Mesela “en la tuşrik bi şey’en” şey yapılmaz ama “tahhir beyti” alınır yani. Evimi temizle. Kim için? “Lit tavifine: tavaf edenler için”. Tamam, güzel. “Ve el kaimine: orada ikamet edenler için”,”vee rukkeis sucud”. İtikaf için duranlar var mesela, günlerini orada geçiriyor. Rüku ve secde edenler için. Peki şimdi burada kadın erkek ayrımı olur mu? Olması mümkün değil yani. Biliyorsunuz bizim fıkıh kitaplarında şu var. Evet, kadınların camiye gelmeleri caizdir ama evleri daha hayırlıdır deniyor. Peki daha hayırlı ne demek? Mesela kadınların yapısında bir nezaket, naziklik vardır. Böyle istenmedikleri yerde pek gözükmek onlara çok ağır gelir. Yapı olarak çok ağır gelir. Ev daha hayırlı dediğin zaman hassas olan bir çok kadının önünü kesmiş oluyorsun. Yanlışmı? Hassas olan bir çok kadının önünü kesmiş oluyorsun. Peki bu daha hayırlıdır hükmünü veren kim? C. Hakk diyor ki Bakara 114’de; “ve men azlemu mimmen menea mesacidallahi en yuzkere fihesmuhu”: Allah’ın mescidlerinin içerisinde Allah’ın adının anılmasını yasaklayandan yani kitabının öğrenilmesini yasaklayandan daha zalim kimdir? O zaman şimdi demek ki Allah’ın mescidlerinde asıl yapılması gereken şey, Allah’ın kitabının öğrenimidir. Yani insanlar bunu öğrenmelidir. Orası bir okul olacak ise herkes gidecek demektir. “Ve sea fi harabiha: harabi için gayret göstein”. Mescidin harabı ne demek? Binayı ayakta tut ne olacak? Yani şimdi Süleymaniye camisinde namaz kılmayı yasakla, burayı dünyanın en büyük müzesi yap. Bu tahrip değildir de nedir yani. Çünkü gayesine uygun şey yapılmıyor. “Ulaike ma kane lehum en yedhuluha illa haifin: bunların oraya korka korka girmekten başka hakları yoktur”. “Le hum fid dunya hızyun ve lehum fil ahireti azabun azim: dünyada rezillik onların hakkı, ahirette de büyük bir azap vardır onlara”. Şimdi bütün bu ayetleri okuduğumuz zaman hatta mesela bir ayet daha son olarak okuyalım da. Mesela itikaf ile ilgili ayet. Bakara 187. “Ve la tubaşiruhunne entum akifune fil mesacid: mescidlerde itikafta bulunduğunuz sürede itikafta bulunurken eşleriniz ile ilişkiye girmeyin”. Akıla ne gelir burada? Kişi eşi ile beraber itikafta bulunuyor. Resulullah(sav) bunu yapıyordu. Eşi ile beraber itikafta bulunuyordu. Şimdi bütün bunları birleştirdiğiniz zaman Resulullah(sav) biraz sonra okuyacağımız hadisi devreye giriyor. Allah’ın kadın kullarını imaallah deniyor. Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescidlerinden engellemeyin. İşte şimdi böyle genel bir girişten sonra anlamaya çalışacağız. Şimdi Enes Hoca o ilgili hadisleri okuyacak.
Enes Alimoğlu: Ayette “mimmen menea” diye okudunuz, hadis de “la tenneu” diyor.
Abdulaziz Bayındır: Evet aynı kelimeyi kullanıyor Resulullah hadisinde. “Yasaklayandan daha zalim kimdir”e, “yasaklamayın” sözü ile resulullah şey yapıyor. Bunu tekrar söyleyelim. İçinizde çoğunuz biliyorsunuz ama buraya sürekli yeni katılan arkadaşlarımız var, onlar bizim metodumuzu bilmiyorlar. Bizim metodumuz kelimesi de hoşuma gitmiyor. Kuranı kerimin koyduğu metod. Biz kurana inandığımız için bizim metodumuz dediğimiz zaman doğru olur. Ama bizim metod dediğimizde zannediyorlar ki onu biz koymuşuz falan. Bizim öyle bir şeye yetkimiz olamaz yani. AllahTeala’ın kuranda koyduğu yönteme göre Resulullah(sav) mutlaka kuran ile hükmeder. Yani söylediği bütün söz, fiil ve davranışları mutlaka kuranın hükmüdür. Çünkü C. Hakk Maide 49’da diyor ki; “ve inihkum beynehum bima enzelallah: aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet”,”ve la tettebi ahvaehum: onların arzularına uyma”,”vahzerhum en yeftinuke an ba’dı ma enzelallahu ileyk: Allah’ın sana indirdiği her hangi bir şeyden seni sıkıntıya sokarak uzaklaştırabilirler”. Dolayısıyla Resulullah’ın söylediği her söz mutlaka kuranın hükmüdür. Ondan dolayı işte Enes Hoca ona dikkati çekmiş oldu. “Ve men azlemu mimmen menea mesacidallah”(BAKARA 114),” la temneu imraeallahi mesacidallah” diyor. Allah’ın kadın kullarını mescidlerden engellemeyin evet.
Enes Alimoğlu: “An ibni ömere kale kanet imraetin ömere teşedu salate subhi vel işai vel cemaati fil mescid”.
Abdulaziz Bayındır: Abdullah İbni Ömer, yani Ömer(ra)’ın oğlu Abdullah diyor ki; Ömer’in bir eşi vardı diyor babası için. Sabah namazında ve yatsı namazında camiye gelirdi diyor. Cemaate gelirdi.
Enes Alimoğlu: “Fe kıle le ha li mi tahrucine ve kad talimine an ömer yetlahu zalik ve yegaru”.
Abdulaziz Bayındır: Ona denmiş ki; sen niye geliyorsun namazlara? Gayet iyi biliyorsun ki Ömer böyle şeylerden hoşlanmaz.
Enes Alimoğlu: “Kalet ömer yenanuhu ve yenhani”
Abdulaziz Bayındır: Demiş ki; nasıl beni yasaklayabilir böyle bir şeyden.
Enes Alimoğlu: O zaman niye yasaklamıyor, diyor.
Abdulaziz Bayındır: Devamı gelecek diye bekliyorum. Geliyor mu “illa” sı?
Enes Alimoğlu: Geliyor, geliyor.
Abdulaziz Bayındır: İllasını bekliyorum.
Enes Alimoğlu: “Yennahu en yenhani kalet ve ma yennahu kale resulullah la tennau mesacidallah”.
Abdulaziz Bayındır: “Kale” mi? “Kalet” mi?
Enes Alimoğlu: Ravi söylüyor “kale”. “Kalet ve ma yennahu ve yenhani”.
Abdulaziz Bayındır: Ben onu, sanki “illa” diye gelecek şeklinde bekledim de. O kadın diyor ki; madem hoşlanmıyor, gitme desin. E böyle bir şey diyemez ki. Allah’ın Resulü demiş ki; Allah’ın kadın kullarını mescidlerden engellemeyin demiş. Zaten kuranı kerim de onu söylüyor. Yani Allah’ın mescidlerinden engelleyenden daha zalim kimdir diyor yani. “Ve men azlemu mimmen menea mesacidallahi en yuzkere fihesmuhı ve sea fi harabiha”(BAKARA 114) diyor değil mi? Allah’ın mescidlerinde Allah’ın adının anılmasını yasaklayandan ve onun harab olması için gayret gösterenden daha zalim kimdir diyor.
Enes Alimoğlu: Ondan kendisi hoşlanmıyor, kıskançlık yapıyor ama hadis olduğu için ayetin manası mahiyetinde yasaklamıyor.
Abdulaziz Bayındır: Evet, zaten mesela Ömer’in canı istemeyebilir eşinin gitmesini ama emir kulusun. Elbette ki Allah’ın emrini kendi arzusuna tercih efip etmemek ile sorumlusun. Şimdi sen dedin de aklıma geldi. İşte şu salonda oturuyoruz, bir adam tevbekar olmuş. Kendisi de Aleviler’denmiş. Buraya geldi. Bana soruyor, böyle ömrü içki ile geçmiş tabi. Yüzüne baktığın zaman da içki içen adamların hani bir derilerinde kan, şuraları üzerinde şeyler olur ya. Kılcal damarlardan kırmızılıklar falan belli olur yani yüzünde. Şimdi orada dedi ki; Hocam dedi, şöyle arada sırada bir iki duble atmak olabilir mi dedi yalvarırcasına. Yalvarırcasına söyledi. Ona dedim ki; kardşim, Allah haram kılmış. Allah madem haram kılmış içmeyeceğim dedi. Şimdi adamın canı gidiyor. Müthiş bir alışkanlık var ama madm Allah haram kılmış. İşte Ömer(ra) da. Evet zaten imtihan bu. Bizim arzularımızı Allah’ın arzuları karşısında ortada kaldırmak, ikinci plana itmektir.
Enes Alimoğlu: “Abdullah İbni Ömer kal semitu Resulullah(sav) yekul nisae kumul mesacid izetesennekum mani”
Abdulaziz Bayındır: Abdullah İbi Ömer gene Ömer(ra)’ın oğlu demiş ki; Resulullah(sav)’den şunu işittim; kadınlar sizden camiye gitmek için izin isterlerse engel olmayın. Eşleriniz böyle bir talepte bulunur ise engel olmayın. Aslında talepte bulunmasına da gerek yok ama yani talepte de bulunabilir.
Enes Alimoğlu: “Fe kale Bilal İbni Abdillah, vallahi le ennauhunne”.
Abdulaziz Bayındır: Abdullah’ın oğlu Bilal. Artık hangi Abdullah ise? Kendisi. Onun oğlu diyor. Demek Bilal diye oğlu var Abdullah’ın. Diyor ki; vallahi engelleriz diyor. Yemin ediyor.
Enes Alimoğlu: Fe ekmele aleyhi Abdullah fe sebbehu sebben seyyien ve seyyietu sebbehu mislehu kad”
Abdulaziz Bayındır: Abdullah oğluna bir dönmüş, Ona bir sövmüş. Ben Onun böyle sinirlendiğini, böyle sövdüğünü hiç duymadım diyor rivayet eden kişi.
Enes Alimoğlu: “Fe kale uhmiru ve kane Resulullah ve tekulu vallahi delennahunne”.
Abdulaziz Bayındır: Ben sana Resulullah’ın sözünü söylüyorum, sen bana diyorsun ki; vallahi yasaklarız. Bu ne biçim bir şey diyor. Abdullah İbni Ömer, sonradan gelen ulemadan habersizmiş demek ki!
Enes Alimoğlu: “An Ebu Hureyre Resulullah(sav) kale la tenneu imrae mesacidallah ve lakinne yahrucne ve tefilatun”.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Hureyre’den gelen rivayet. Nerede geçiyor bu?
Enes Alimoğlu: Ebu Davud’da.
Abdulaziz Bayındır: Süneni Ebu Davud’da geçiyor. Resulullah(sav) demiş ki; kafınları, Allah’ın mescidlerinden engellemeyin ama onlar vücutlarının pis kokularıyla gelsinler. Bak gördün mi? Nasıl hemen anında tepki gösteriyor.
Enes Alimoğlu: Bu hadis “ve lakinne yahrucne tefilatun” Mutaka El Hadis vardır sonunda. diye bir site var. Hadisleri çok araştırıyor. Bir şey buldum. Diyor ki; bu hadisin ravileri içerisinde Muhammed İbni Emr diye bir kişi var. Bu “illa en Ebi Selemete” diyor. Ebu Seleme’den yaptığı rivayetlerde sahih hadis değil.
Abdulaziz Bayındır: Yani güvenilmez demiş.
Enes Alimoğlu: Bu hadis de Ebu Seleme’den yaptığı rivayetlerden biridir.
Abdulaziz Bayındır: Zaten bu ifade kuranı kerime aykırıdır. Zaten insanın fıtratına aykırıdır. Zaten normal olarak kadınlar evin içerisinde de vücutları kokmasını beklemeden banyolarını yapar, temizlenirler. Hafif bir ter olduğu zaman falan. Yani Allah onlara böyle bir fıtrat vermiş. Eee? Mescide giderken vücutlarınızın pis kokusuyla gideceksiniz. Bu olacak bir şey değil yani. Bu fıtrata aykırı bir şey. Zaten ayete de aykırı. “Huzu zinetekum inde kulli mescid”(ARAF 31) diyor AllahTeala. “Her secde yerinde zinetinizi takınınız”. Vücut pis kokolu ise elbiseye de o koku siner. Orada zinet söz konusu olmaz. Sonra Resulullah(sav), insanları rahatsız edecek durumda olan kişilerin mescide gelmesini de yasaklamış. Bir taraftan öyle olacak, camiye gireceksiniz pis kokular. Ne var? Kadınlar mı var? Iııh! Öyle diyeceksiniz. Bu da dindarlık olacak değil mi?
Enes Alimoğlu: Ama bu hadisi senet açısından böyle söylüyor. Muhammed İbni Emr denen kimse Ebu Seleme’den rivayet ettiği zaman “fihi ma kal” diyor. Ama mana açısından diyor ki; Peygamber(as) başka bir hadisinde demiş; “eyyuma imraatin esabet buhuren fe la teşel manial işai ahire” demiş. Herhangi bir kadın koku sürmüş ise yatsı namazına gelmesin anlamında bir hadis var. Ondan sonra başka bir hadis var. Peygamber(as)’a sormuşlar; “menil hacci” demiş, “eşşeisu tefilu” diye cevap vermiş. “Et tefil” burada gayri muaddare. Yani koku sürmemiş olan.
Abdulaziz Bayındır: Hacılar ile ilgili olan bir hadis var. Bu herkesi ilgilendiriyor. İhrama girdiğiniz zaman ama ihrama girmeden önce koku sürünüyorsunuz. Resulullah(sav)’in süründüğü koku, ihrama girdikten sonra da saçından damlıyordu diye rivayetler var. Ama ihram sırasında şey yapılmaz. Saçı sakalı dağınık ve vücudu kokan kişidir haccı yapan. Zaten o özel bir durum. O buna kıyaslanamaz. O farklı. Kadın erkek ayrımı yok orada yani.
Enes Alimoğlu: Başka bir hadis var. Yine İbni Ömer’den.
Abdulaziz Bayındır: Mesela koku şey yapmaz ama hacıların banyo yapmasını yasaklayan hiç bir hüküm de yok. İstedikleri kadar banyo yapabilirler. Koku sürünmek başka vücudunun pis kokusuyla gitmiş olmak başka. Çünkü tefil, vücudun pis kokusu demektir.
Enes Alimoğlu: Şimdi bu “la tennau imraallah mesacidallah”, Allah’ın kadın kullarını mescidlerden engellemeyin yada “la tennau nisaekum mesacid” şeklinde var.
Abdulaziz Bayındır: Eşlerinizi mescidlerden.
Enes Alimoğlu: Ama sonundaki bu ilave, mesela vel yahruc velakin li yahrucne tefilatun” veya başka bir şekilde “ve buyutuhunne hayrunlehunne”.
Abdulaziz Bayındır: Başka rivayetler de var. Evlerinde namaz kılmak daha hayırlıdır şeklinde.
Enes Alimoğlu: “Ve vuyutuhunne hayrun lehunne” yi bu şey yapmış yani zayıf olduğunu, sahih olmadığını, ilave olduğunu söyleyen çok var.
Abdulaziz Bayındır: Tabi yani hem evleri daha hayırlıdır sözü sonradan ilave edilmiş oluyor hem vücutlarının pis kokusuyla gelsinler kısmı da sahih değil yani sonradan ilave edilmiş olduğu anlaşılıyor.
Enes Alimoğlu: Mesela bu hadiste İbni Ömer’den Nafi, Salim, Mücahit rivayet etmiş. Her üçünün rivayetinde bu “buyutuhunne hayrun lehunne” ifadesi yok.
Abdulaziz Bayındır: Tabi yani o altın silsile mi diyordu. Yani o sağlam rivayet zincirinde ne evler daha hayırlıdır diye bir ifade var ne pis kokularıyla gelsinler diye rivayet var. Zaten kuran sünnet bütünlüğü içerisine aldığınız zaman bu ikisinin de olması mümkün değil.
Abdurahman Yazıcı: Bu rivayeti Abdullah B. Ömer’den başka iki tane daha sahabe naklediyor. Hz.Aişe, Ebu Hureyre ve Zeyd B. Halid. Bunların rivayetlerinde de bu ifade yok.
Abdulaziz Bayındır: Az önce Ebu Hureyre’den idi o tefilat.
Abdurahman Yazıcı: “Buyutuhunne hayrun lehunne” ifadesi.
Abdulaziz Bayındır: Evleri daha hayırlıdır ifadesi yok. Abdullah B. Ömer’den nakledilen de dört tanesinden birinde var.
Enes Alimoğlu: Dört tanesinden birinde “buyutuhunne hayrun lehunne” olan da Habib İbni Ebi Sabit diye bir ravi var. Bu adamın kesiru tedlis diye namı meşhurdur.
Abdulaziz Bayındır: Karartma yapıyor. Tam türkçede nasıl deriz ki. En uygunu karartmadır yani. İşi başka tarafa çekmek için bir takım oyunlar yapıyor.
Enes Alimoğlu: “La temneu imrae mesacidallah bölmü” en sağlam. Kütübü Sitte’nin hemen hemen tamamında var. Başka hadis kitaplarında da var ama bu sonundaki ilaveler konusunda problem var.
Abdulaziz Bayındır: Tamam. Yani demek ki en sağlam olanı şu. Zaten ayette bunu çok açık söylüyor. Allah’ın mescidlerinde Allah’ın adının anılmasını engelleyenden daha zalim kim olabilir. Ki orada tabiki kadın erkek ayrımı olmaz. Resulullah(sav) de kendi mescidine sürekli hanımların gelmesine imkan vermiştir. Hep gelmişlerdir, hiç kimseyi engellememiştir. Kendi eşleri de bunu yapmıştır. O zaman, diyor ki sahih olan güvenilir rivayetlerin tamanında Resulullah(sav)’in, Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescidlerinden engellemeyin sözü var. Diğerleri ilaveler. Onların sahih olmadığı işte delil karartması şeklinde yada bir takım güvenilmez insanların ilavesi şeklinde olduğuna dair yorumlar var. Şimdi o zaman cemaat ile namaz konusunda şey yapalım. Mesela Şafiler ne diyor kadınların cemaate katılması konusunda? Yahya’yı dinliyoruz.
Yahya Şenol: Şafi mezhebinde kadınların cemaate katılmaları yaşlı ve genç ayrımına göre değişiyor. Fakat genel kural olarak diyorlar ki; kadınların her halukarda evde namazlarını kılmaları daha faziletli. Delil olarak da biraz önce zikredilen ve ilave ifade taşıyan hadisi delil getiriyorlar. Yani Allah’ın kadın kullarını mescidlerden engellemeyin ama evleri onlar için daha hayırlıdır. Bu sonradan eklenmiş olan ifadeyi bunlar sahih olarak kabul ediyorlar ve bundan dolayı kadınların evde namazlarını kılmalarının daha faziletli olduğunu söylüyorlar. Daha sonra da diyorlar ki; peki cemaate gelirse ne olur? İşte burada yaşlı ve genç ayırımı var. Diyor ki; genç kızlar ve genç kadınlar ve bir de yaşı ilerlemiş ama hala albenisi olan, alımlı olan yaşlı kadınların cemaate katılmaları mekruhtur. Niye? Çünkü (çok açık bir ifade var burada) fitneye sebebiyet verebilirler. Bundan korkulacağı için genç kadınlatın, genç kızların ve yaşlı olmasına rağmen bakımlı veya albenisi olan kadınların cemaate katılmaları mekruh.
Abdulaziz Bayındır: Defile yapacaklar herhalde.
Yahya Şenol: Şafi mezhebinde hüküm bu: Mekruh. Sadece yaşlı olursa ve hiç bir artık albenisi kalmadıysa o kadınlar gidebilirler. Onlar engellenmez mescidden.
Abdulaziz Bayındır: Evet, müthiş bir şey. Hanefiler ne diyor?
Fatih Orum: Kadınların cemaate katılmaları mekruhtur. Delili, biraz önceki rivayet.
Abdulaziz Bayındır: Şafiler ile aynı.
Fatih Orum: Yanlız bu rivayeti “li kavli Aleyhisselati vesselam buyutuhnne hayrun lehunne” diye veriyor hem Hidaye, hem İhtiyar. Yani doğrudan Resulullah çünkü böyle söylemiş diyerek bu ibarenin sadece işte müdrec olan bu kısmını söylüyor.
Abdulaziz Bayındır: Bak şimdi, hayırlıyı mekruha dönüştürüyor. Daha hayırlının arkası mubah olur ama mekruh diyor.
Fatih Orum: Bu, birincisi İkincisi de, bu defa bu hadisi tahlil ediyor. Bu hadisteki illet/sebep, biraz önce Yahya Hoca’nın da söylediği şey: fitne. Yanlız, bir ayırım yapıyor. Gençler ve yaşlı bayanlar arasında. Yaşlı bayanlar sabah, akşam ve yatsı namazına gidebilirler. Öğle ve ikindi namazına yine gidemezler. Niçin öyle? Çünkü kötü adamlar, kötü kişiler, sabab, akşam, yatsı vaktinde uyurlar. Ortalıkta görünmezler, bu kadınları rahatsız etmezler. Bunlar daha çok öğlenleyin piyasaya çıkarlar diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: O zaman akşamcılar yokmuş demek ki. Akşamcılar yokmuş.
Yahya Şenol: Orada, fakat günümüzde diye bir ibare yok mu?
Fatih Orum: Var var. Günümüzde artık hiç bir vakitte çıkamazlar diyor. Sonrakilerin görüşü böyle. Artık sabah, akşam, yatsı da da gidemezler diyor.
Enes Alimoğlu: Sadece camiye mi yoksa sokaklara çıksa da..
Fatih Orum: Yok. Burada sadece “hudurul cemeaat” ifadesi var.
Abdulaziz Bayındır: Yoksa çarşı pazara gitmelerinde bir şey yok değil mi? Yani şimdi seyiri görüyorsunuz. Peki Hambeliler ne diyor?
Abdurahman Yazıcı: Hambeli mezhebinde normalde mubah. Yani kadınların camide namaz kılması. Çünkü diyorlar Hz. Aişe daha doğrusu Peygamberimiz ile kadınlar namaz kılarlardı. Hz. Aişe’den de bu konuda rivayet var. “Kane nisau yusalline ma Resulullah” şeklinde devam eden.
Abdulaziz Bayındır: Resulullah zamanında kadınlar beş vakitte de mescidde namaz kılıyorlardı.
Abdurahman Yazıcı: Böyle dedikten sonra hemen, işte hanımlardan albenisi olanlar diyelim, gitmesi mekruh olduğu ifadeler var.
Abdulaziz Bayındır: O da mekruh yani.
Abdurahman Yazıcı: Ama normalde mubah deyip böyle bir şeye gidiyorlar. Buna delil olarak da Ebu Davud’da nakledilen o ilgili bölümü “la temneu imraallah mesacidallah vel yahruc temilat” veya..
Abdulaziz Bayındır: Allah’ın kadın kullarını mescidlerden engellemeyin ama vücutlatının pis kokularıyla gelsinler.
Abdurahman Yazıcı: “Ve buyutuhunne hayrun lehunne” şeklinde.
Abdulaziz Bayındır: O zaman da kadınlara gelmeyin demekten çok daha ağır bir ifadedir.
Abdurahman Yazıcı: Normalde mübah ama bazı hanımlara mekruh diye anlaşılıyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani şimdi bazı hocalar var bir konuşuyor ki ağızından bal damlıyor ama dedikten sonra her şey bitiyor. Malikiler ne diyor?
Mehmet Ruzi: Malikiler’de Hocam, Malik kendisi söylüyor. “La temneu nisau el huruce ilel mesacid”,hanımların camiye gitmesi engellenemez. Farz namazlara çıkabileceği gibi yağmur duası ve bayram namazlarına da gidebilir diyor. Hatta Malik’in kendisi diyor. “La tetıkul merretu fi mescidil cemeati”, itikaf yaparken bile cemaat gelen camide yapması gerekir. “Ve la yucbihu” ravi söylüyor. İmam Malik’in hanımlarının evinde itikaf yapmadı hoşuna gitmez diyor. İtikaf yaparken evinde değil, camide itikaf yapması gerekir. Bunların delili, biraz önce okunan ilavesiz hadisler ve Peygamber(sav) döneminde de hanımlar ile erkekler bir arada itikafta bulunduğu rivayetler.
Abdulaziz Bayındır: Mezheplerden ayeti delil getiren var mı?
Mehmet Ruzi: Ayet bulamadım. İbni Abdilberr’in kitabından şey yaptım daha çok.
Abdulaziz Bayındır: Demek ki o zaman ayet yokmuş, daha sonra ortaya çıkmış! Bakalım Şia ne demiş? Şia’nın tavrı ne?
Bayan: Şialar’da öyle bir problem yok. Mekruh değil hatta menduptur diyorlar. Ayrım olmuyor cuma namazında diyorlar. Başka yönden de “buyutuhunne hayrun lehunne” var aslında da şey yapıyorlar. Diyorlar bazı fukaha şöyle dediler ama delili ne? Diyorlar ki; bir gün Peygamberimiz mescidde, camide namaz kılarken üç ve dördüncü rekatta hızlı okudu. Namaz bittikten sonra neden böyle yaptınız deyince, duymadınız mı orada bebek ağlıyordu diye cevap veriyor. Ondan yola çıkarak diyorlar ki; bebeğin var ise evinde kılsa daha iyi. Yani hem bizi alıkoyuyorsun hem de çocuğa eziyet oluyor. Öyle bir yorum yapıyorlar. Başka yönden yok.
Abdulaziz Bayındır: Peki onlar ayet delil alıyorlar mı?
Bayan: Sadece cumada. O da namaz cemaat olduğu için öyle oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Yok yok, ayeti delil alıyorlar mı? Aldıkları ayet delili var mı onların?
Bayan: Ayet yok böyle.
Abdulaziz Bayındır: Ayet yok. Evet yani demek ki olsa dükkan senin, ayet yok yani. Ayet kalmadığı için hadisleri delim almış ama gene iyi. Bak Şia, kadınları teşfik ediyorlarmış camiye gelmeye namaz kılmak için. Evet öyle bir rivayet de var yani. Çocuk ağladığı için Resulullah’ın namazı..
Enes Alimoğlu: Ben namaza başlarken uzun kılmayı düşünüyorum ama çocukların ağlamasını duyduğum zaman kısa kesiyorum diye bir hadis var.
Abdulaziz Bayındır: Yani işte küçük çocuğu olan işte emdirme durumunda çocuğu olan hanımların gelmemesi daha iyidir falan şeklinde bir yorum yapmışlar. O, akla gelebilecek bir şey. Fakat şey olarak onlar da engellenemez. Camiye gelmek istiyorlar ise gelir. Bir de burada şu aklıma geldi. Biz bunu hiç yapmayız mesela. Resulullah(sav)’in veda haccında Medine’den çıktılar. Medine’den çıktıktan sonra orada bir şey vardır, Abar-ı Ali derler. İhrama girilen bir yer vardır. Zülhuleyfe de derler. Abar-ı Ali de derler. İhrama girilen yer var. Oraya geldiklerinde Ebu Bekir(ra)’ın eşi orada doğum yaptı ve oğlu Muhammed dünyaya geldi. Daha yeni doğum yapmış olan hanım gitti haccını umresini yaptı, geriye döndü geldi. Bizde böyle bir hanımı götürmezler. Bu hanım, yeni doğum yapmış. Bu hanım Mescidi Haram’a gitti elbette değil mi? Daha yeni doğum yapmış yani. Oradan 8-10 gün ancak Mekke’ye gidilir. 10 günlük bir çocuğu var Mekke’ye gittiği zaman. Orada bütün vazifelerini yaptı ve geri döndü. Dolayısıyla yani Resulullah(sav)’in yaptığı şey “ve men azlemu mimmen menea mesacidallahi en yuzkere fihesmuhu”(BAKARA 114). Allah’ın mescidlerinde Allah’ın adının anılmasını yasaklayandan daha zalim kimdir ayeti var iken Resulullah’ın o hanıma karşı çıkması akıl ve izan katı değildir. Yani olacak şey değildir. Resulullah’ın hadislerini de gördünüz. Allah’ın kadın kullarını, Allah’ın mescidlerinden engellemeyin hadisi şerifi ki bu ayetteki hükümdür. Ama şimdi tutuyor mezhepler ayeti bırakıyorlar, hadisin sahih olanını da bırakıyorlar, sonradan ilave edilmiş olanı esas alıyor. Onun üzerine de kendileri de bir takım ilavelerde bulunuyor. Mesela gelirler ise efendim vücutlarının kiri ile gelsinler kısmını almıyorlar. Çünkü öyle de desen gelir. Gelmemesi lazım! O kısmı, hiç birisi esas hükme almıyor. Ondan sonra peki? Evleri daha hayırlıdır sözüne dayanılarak li o da sonradan ilave edilmiş bir söz. Daha hayırlı ise daha hayırlının zıddı nedir? O da hayırlıdır. Peki hayırlı olana nasıl mekruh diyorsun? Ondan sonra da kadınlar arasında ayırım yapıyorsun. Diyorsun ki; yaşlı ise gelsin değil ise gelmesin. Bu şunu aklıma getirdi de. Bizim hocalardan bir tanesi işte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Haseki Eğitim Merkezi var. Eğitim merkezinde dersler arapça okunur. Hala öyle mi bilmiyorum. Türkçe değil. Dili arapça, ders dili arapça. 70’li yıllarda idi. Ders veren hocalardan birisine dedim ki. İstanbul Müftülüğündeydim. Ya Hocam, niye dersleri arapça anlatıyorsunuz? Talebeler anlıyor mu dersleri? E öğrensinler dedi. E peki öğrensinler ama bir kere bunlar bir dersi anlayacaklar bir de size soru soracaklar. Size soruyu soramazlar dedim yani bir şey öğrenemezler. Hadi sadece arap dilini öğretiyoruz derseniz anlarım ama siz orada arap dilini öğretiyoruz demiyorsunuz. Diyorsunuz ki; fıkıh öğretiyorum, tefsir öğretiyorum, kelam öğretiyorum diyorsunuz. Bu talebeler size soru soramazlar dedim. Talebenin her şeyi sormaması lazım dedi. O zqman öyle ise çok güzel bir metod, devam edin dedim. Sizin niyetiniz talebe yetiştirmek değil, dostlar alış verişte görsün. Bunlar çok kötü şeyler. Mesela ben, ilim dilinin yabancı dil olmasını asla kabul edemem. Türkiye’de tutuyor, ingilizce bilmem ne. İngilizce ilahiyat! Ne anlar kardeşim. Ne demek ingilizce ilahiyat Allah’ını seversen. Dil öğreneceksen git nerede öğreniyorsan öğren. Bu ne mantıktır. Ondan sonra yok efendim ingilizce iktisat. Bırakın Allah’ını seversen ya. Mesleyi bir öğren, ondan sonra şey yapalım. Dolayısıyla aynı mantık: kadınlar her şeyi bilmemesi lazım. Niye? Geleceksiniz evde, tabi ne diyor? Allah’ın adı zikredilecek yani kuran okunması lazım mescidde. İnsanlar kuran öğrenmesi lazım mescidde. Gelip öğrendiği zaman kadın orada haklarını öğrenecek, evde kocasına karşı çıkacak. Kocası da kendisine kayıtsız şartsız itaat eden bir eş arıyor. Fitne bu tabi. Tabi tabi esas fitne bu. Fitne içeride olacak.
Enes Alimoğlu: Yolda doğum yapan kadın dediniz de. Şimdi bayram namazlarına tüm kadınlar hatta..
Abdulaziz Bayındır: Yaşlıları bile.
Enes Alimoğlu: Gelsin, zikir, tesbih ve tekbire katılsın. Namazdan uzak dursun demiş. Bu bayram namazı kılınan yerin mescidden farkı var.
Abdulaziz Bayındır: Mescid işte. Allah’a secde edilen yer işte.
Enes Alimoğlu: Oraya çağırıyor, buraya sokmuyor.
Abdulaziz Bayındır: Resulullah’tan öyle bir şey yok ki. Görüyormusunuz yani en basit bir şeyde bile, ibadetlerin bile ne hale geldiğini? Ve AllahTeala’nın bakın yani biz şu anda bu sıkıntıda olmamızın şeyi işte bak, şu ayete bakın. Allah’ın mescidlerinde Allah’ın adının anılmasını engelleyenden daha zalim kimdir. Onların harab olması için gayret gösteriyor. Yani şimdi siz düşünün. Hanım mescide geldiği zaman ne yapacak? Küçük çocuğunu da getirecek, bütün çocukları gelecek. Ya efndim çocuk gürültü yspıyor. Yapsın. Gürültü yapmak sadece senin hakkın mı? Oynasın, zıplasın, ne yaparsa yapsın. Ama bütün aile gelecek. Mesela ben bir kere Mekke’de bir ramazan bayram namazına tesadüf etmiştim. Gittim ki inanılmaz bir kalabalık var. Ve kadın, erkek, çocuklar, en küçüğünden en büyüğüne kadar tümüyle oraya gelmişler. O manzarayı görmek zaten bayram için yetiyor. Bayramın zevki orada yaşanıyor. Peki bunların bir de camiye geldiklerini düşünürseniz çok muhteşem bir şey olur. Ve o camilerin de birer kuran öğrenme merkezi haline geldiğini düşünün. Ama malesef şimdi arkadaşlarımız söylüyorlar; hocalar bizi gördümü diyorlar, Mustafa Bey diyor ki; böyle yapıyor hocalsr bizi gördükleri zaman. Kaşınmaya başlıyorlar şimdi hangi ayeti okuyacak bana diye. Dolayısıyla herkes gelsin Allah’ın kitabını öğrensinler. Çünkü mescidler öyle yerler ki kimse izin almadan girebiliyor. Dün Süleymaniye Camisi’nde öğrencileri getirmişler öğretmenleri. İlk okul öğrencileri. İçeri sokmadılar öğrencileri. Ama öğretmeni hata yaptı. Oradaki bekçiye soruyor; getirebilirmiyim? O da diyor; getiremezsin, namazdan sonra dedi. Farkına varıncaya kadar da adam da gitti geriye. Yoksa getir diyecektim, gitti. Bu ne demek ya! Camiye girmek için izin mi alınır? O bekçinin görevi milleti camiye sokmamak mı? Sonra turistlerin camiye sokulmaması ne demek? Şu saatte girilmez! Allah Allah ya! Girsin kardeşim. Belki o anda adamın hidayetine vesile olacaksın. Ne demek yani Allah’ın mescidini Allah’ın kullarından kim engelleyebilir. İşte bugün ne hale geldiğimizi görüyorsunuz. İkinci bölüm neydi?
Enes Alimoğlu: İkinci bölüm saflar.
Abdulaziz Bayındır: Evet, hepimiz birden safız zaten de. Saf kadınlar ve saf erkekleri ayıracağız. Namazdaki saflar.
Enes Alimoğlu: Kadınların safları.
Abdulaziz Bayındır: Kadınların safları. Tamam. Erkeklerin saflarını gerçi onu da sen bu vesile ile okuyacaksın.
Enes Alimoğlu: “An Ebu Hureyre(ra) kal, kale Resulullah(sav) hayru saffu rical evveluha ve şerruha ahiruha ahrece suffu nisa ahiruhu ve şerruhu evveluhu”.
Abdulaziz Bayındır: “Ebu Hureyre’den gelen rivayette Resulullah(sav) demiş ki; erkeklerin en hayırlı saffı en önde olandır. Kadınların en hayır saffı da en arkada olanıdır”. Bu arada şunu da bilin ki Resulullah(sav)’in mescidinde kadınlar ve erkekler arasında hiç bir perde, engel, hiç bir şey yoktu yani. Kadınlar arka tarafta, erkekler ön tarafta duruyordu. Müslim’de geçiyor.
Enes Alimoğlu: Sahih.
Yahya Şenol: Şerh.
Abdulaziz Bayındır: Bir takım hadisler okuyacak da onu oraya saklıyor.
Enes Alimoğlu: ” Kal Enes(ra) Resulullah(sav) fi beyti muslimeyni fe kumtu ve yetimu halfehu ve ummu suleymin halfe”.
Abdulaziz Bayındır: Kimdi rivayet eden?
Enes Alimoğlu: Enes(ra).
Abdulaziz Bayındır: Enes Bin Malik diyor ki; Ümmü Süleym’in evinde Resulullah bize namaz kıldırdı. Resulullah önde, ben ve yetim onun arkasında. Yani iki erkek Resulullah’ın arkasında. İki erkek çocuk oluyor. Daha büyük değil o. Onun arkasında da Ümmü Süleym. Yani Önde Resulullah duruyor. Arkasında iki tane çocuk, onun arkasında da Ümmü Süleym. Safları anlatmak için namazını kıldı diyor.
Enes Alimoğlu: “Ve ruviye aleyhisselati vesselam kale hayru sufufi rical el mukaddeme şerrul el muahhar ve hayru sufful nisai muahhar ve şerru el mukadde ya maşerel nisa iza secedel ricalu fe ruzne emsalekum”
Abdulaziz Bayındır: Devamı da vardı onun.
Enes Alimoğlu: “Ve la tereinne rical min dehri huzur”
Abdulaziz Bayındır: Gene az önceki hadisin değişik kelimelerle ifadesi. Diyor ki; erkeklerin saflarının en hayırlısı en önde olanı, kadınların ki de arkada olanı. Bu şerlisi dedi değil mi? En şerlisi de en arkada olanı..
Enes Alimoğlu: Yok..
Abdulaziz Bayındır: Şerlisi dedi. Az önce hayırlısıydı bu şerlisi dedi galiba. Hayır ve şer ikisi de geçti. Erkeklerin en hayırlı safları en önde olandır, en şerlisi en arkada olan. Kadınların da en şerli safı önde önde olan, en hayırlı safı arkada olandır. Ondan sonra da demiş ki; ey kadınlar yani arkada namaz kılıp birinci safta olan kadınlar için. Erkekler secdeye vardıkları zaman gözlerine sahip çıkın diyor. Onların vücutlarının darlığından dolayı avretleri gözükebilir. Çünkü o zaman zengin değiller, elbiseleri yeterli değil. Tabi arada perde olmadığını da açıkça gösteriyor bu. İşte o şerli denmesinin de sebebini ortaya koymuş oluyor. Yani orada hemen önlerinde erkekler. Şimdi burada erkekler için fitne olmuyor, kadınlar için fitne oluyor. Onların arkasında kadınlar, onların edep yerlerini falan ona bakmayın diyor Resulullah(sav). Ama gelmeyin demiyor camiye. Camiye gelmeyin demiyor. Bu çok önemli. Camiye gelmeyin demiyor. Bakmayın diyor.
Yahya Şenol: Birilerinin ön safta durması mecburi yani. Kadınlar arkada duracak ama birileri mecburen önde duracak. Niye şerli olsun? İlla yani önde birilerinin ters bir görüntüsü ile karşılaşacak diye bu kadının ne suçu olabilir ki? Veya erkekler arkada kaldılar diye ne kabahatleri olacak?
Abdulaziz Bayındır: Erkenden çıksın gitsin, niye geç kalmış kardeşim!
Yahya Şenol: Acayip. Niyet mi şey yapılıyor burada. Şu niyetle olursa şerli olabilir denilebilir belki.
Abdulaziz Bayındır: Gerçekten senin dediğin şeyler doğru yani bunlar. Önceden gittiyse, ben şöyle arka safa oturayım dedi. Ondan sonra gelen de onun arkasına oturur. Artık duvarı itecekler geriye doğru. Öne geçmemek için. Tabi bu olacak şey değil yani. Peki erkeklerin öyle bir şansı yok. Tabi belki şu manada olabilir; aman dikkatli olun anlamında olabilir. Başka değil. Hadisin ikinci bölümü anlamında olabilir. Ama yani şimdi hayırlı şerli meselesi de yasaklamaması çok önemli. Bu dikkat edin demek, demektir.
Enes Alimoğlu: (55:12-55:15 anlaşılmadı) diye bir hadis var.
Abdulaziz Bayındır: Eğer birinci safta namaz kılmanın sevap olacağını bilselerdi. “Habven” ne demek? Emekleyerek gelirlerdi. Evet.
Enes Alimoğlu: Kadınların, kadınlar arasında cemaat olması.
Abdulaziz Bayındır: Mezheplerin farklı bir görüşü var mu bu konuda?
Yahya Şenol: Şu belki hani Hanefiler’de bir fark olacak ya. Onun fark olmayan tarafını biz söyleyelim, farklı tarafını Hanefiler’den dinleyelim. Şafi mezhebinde sünnet olan, erkeklerin önde, kadınların arkada olması. Ama diyor buna dikkat edilmezse? Diyelim ki kadın gitti erkeklerin arasında namaz kıldı. Veya erkeklerin önünde namaz kıldı, erkeklerin namazı bozulmaz. Kadının da namazı olur, ikisinin de namazı olur.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bir de bakın bu Şafiler, kadının derisinin erkeğin derisine dokunması halinde erkeğin abdestinin bozulacağını söyleyen kişilerdir. Gerçi ikisinin de abdesti bozuluyor ya.
Abdurrahman Yazıcı: Hambeli mezhebinde de erkeklerle aynı safta bulunursa kadın namazı bozulmaz. İster namqz kılıyor olsun ister kılıyor olmasın kadının durumu. Çünkü diyorlar Hz.Aişe’den bir rivayet vardır. Hz.Aişe uyuyordu ve Peygamberimiz de namaz kılıyordu. Ancak diyorlar bu men edilen bir durumdur. Fakat bu şekilde durmasının men edilmesi namazının bozulacağı anlamına gelmez diyor.
Abdulaziz Bayındır: En sona Hanefi bırakalım burada. Son sözü Hanefi söylesin.
Mehmet Ruzi: Maliki mezhebinde hocam müstehaptır. Erkeklerin, sonra çocukların, sonra da kadınların saf alması.
Abdulaziz Bayındır: Yani teşfik edilir manasına geliyor. Az önceki şer kelimesi yok.
Mehmet Ruzi: Peygamber(sav)’den rivayet edilmiş. “Kale Nebiyyu(sav), ve saffu recule, summe subyane” şeklinde.
Abdulaziz Bayındır: Resulullah önce erkekleri, sonra çocukları saflara koyardı. Erkek çocukları yani.
Mehmet Ruzi: Fakat bunun aksi olursa kimsenin namazı bozulmaz, durabilir.
Abdulaziz Bayındır: Yani kadın ön safta, erkek arka safta olsa namaz bozulmaz. Mesela mescidi haram da bu oluyor. Mecburen oluyor.
Mehmet Ruzi: Mekruh bile değil.
Abdulaziz Bayındır: Kimsenin namazı bozulmaz diyor. Yanlız bu tür konularda benim hep Maliki mezhebi dikkatimi çekiyor. Çünkü Maliki mezhebi Medine’nin uygulamasını nakletmesi bakımından son derece önemli. Bak o şer kelimesini kullanmadı, farkettin mi? Şer kelimesini kullanmadı. Az önce senin itiraz ettiğin şer kelimesini kullanmadı.
Mehmet Ruzi: Muvatta’da olan hadisleri İmam Malik delil almıyor kendisi rivayet etmesine rağmen. Bir takım hadisleri mudavenede delil olarak kullanıyor.
Abdulaziz Bayındır: Orada olması başka, delil alması başka. Şia ne yapıyor kadınlar ile erkekler arasındaki sıralamada?
Bayan: Şialar daha uygun erlekler önde durursa diyor. Ama namaz bozulmaz.
Abdulaziz Bayındır: Yani kadınlar önde durursa namaz bozulmaz. Sadece diyorlar fasıla yani mesafesi bir vecepten az olmama şartı var.
Abdulaziz Bayındır: Sıyam derler sıyam.
Bayan: En azından bu kadar olmalı.
Abdulaziz Bayındır: Ne oluyor?
Bayan: Fasıla, erkek ile kadın arasında.
Abdulaziz Bayındır: Dokunmaması için birbirlerine arada 1 sıyam kadar boşluk olsun. Peki olmazsa ne olur? Kadın önde olursa, kadın saflar arasında olursa ne olur?
Bayan: Bozulmaz. Muhtelat namazdan sayılmaz. Uygun. Böyle böyle yapın diye şey yapıyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Yani mendup oluyor ama arada olursa namaz bozulmaz diyor. Sizinkiler de mezhep mi kardeşim! Şimdi Hanefi mezhebini bir dinleyin de görürsünüz.
Fatih Orum: Bunlar bir takım uydurma laflar! Hepsini unutun bunların. Hanefi mezhebine göre bir kadın ile bir erkek yanyana namaz kılarsa erkeğin namazı bozulur.
Abdulaziz Bayındır: Ama tabi bir şart var orada. Aynı imama uymaları lazım.
Fatih Orum: Cemaatle namaz kıldıklarında.
Abdulaziz Bayındır: Cemaat ile olacak. Yani iki ayrı imama uyarlar ise bir şey olmaz. Yada ikisi ayrı ayrı kendi başına namaz kılıyorsa yine bozculmaz.
Fatih Orum: Beraberce kılınan namazda yanyana kılındığında yanındaki erkeğin bozulur. Burada şimdi bir şey diyorlar. Hanefiler diyor ki; aslında böylesi bir durumda kadının namazı bozulmuyorsa erkeğin namazının da bozulmaması gerekir. Kıyasen böyle. Yani kıyasen, kural gereği esasen kadınınki bozulmuyorsa erkeğinki de bozulmaz. Peki niçin erkeğinki bozulur diyoruz? Diyor ki; erkeğin bozulmasının özel bir sebebi var. İşte buna istihsan diyorlar. Bu istihsanın gerekçesi olarak da biraz önceki rivayet. “Ahhiruhunne” ifadesi. Yani erkeklere burada bir emir vemiş Allah, onları arkaya çekin, arkada dursun. Bu emri yerine getirmedikleri için bu emre karşı geldikleri için ceza olarak erkeğin namazı bozulur. Erkek yapması gereken bir şeyi yapmadığı için diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi burada bir sorgulama yapalım. Evet en mezhep bizim mezhep diyeceksin ama! Şimdi gerçekten bunlar çok üzücü şeyler ama hepimizin haberi olması gerekiyor. Erkekler kendilerine verilen emri yerine getirmediler diyor. Neymiş? “Ahhiruhunne min haysu ahharahunnallah” diye bir hadis varmış. Allah onları geri bıraktı (kadınları) siz de geri bırakın. Peki bu emir kime veriliyor? Erkeklere. Kardeşim, “ahhiru” bir emir ise gerçi “hunne” ama kadın erkeğe eşit verilir bir kere, bir. Bu emir nerede? Kadınları geriye bırakın diye hangi emir var? O emri yerine getirmediğin için namazın bozulacağını nereden çıkarıyorsun? Kaldı ki böyle bir hadis yok. Resulullah böyle bir şey söylememiş. Kuranı kerimde de yok. İbni Mesud’un sözü. Yani böyle saçma sapan bir şeyle, namazla alakası olmayan. Orda ne diyorlar? Diyorlar ki; işte Allah mirasta kadınları geri bırakmıştır. Sen miras mı paylaştırıyorsun? Nereden çıkarıyorsun bunu? Ve ibadet. Bunlar diyorlar ki; ibadet konularında içtihad olmaz. Resulullah’tan nasıl duyulmuş ise öyle. Hani nereden duydun? Şimdi ayrıntılarını dinleyelim, bakın neler ortaya çıkıyor.
Katılımcı: Hocam, kabede de kadınları arkaya alıyorlar.
Abdulaziz Bayındır: O ayrı. O başka. Daha iyisi ayrı. Ama namazı bozulur ifadesi. Onun üzrinde duruyoruz. Daha iyisi: onu herkes söyledi. Bak mezheplerin tamamı dedi ki; tamam. O zaten çok tabi bir şeydir. Yani kadının da daha huzurlu ibadet yapması, erke,in de daha huzurlu ibadet yapması açısından. Çünkü C. Hakkı zikir ile meşgulken seni meşgul edecek başka bir şey olmamalı. O güzel bir şey.
Fatih Orum: İşte bunun bir takım bazı detaylarından bahsedilyor. Yani bu saf düzeni ile ilgili şöyle olursa şöyle olur gibi. Mesela erkeğin önünde ise kadın,erkeğin ki bozulur. Yanında ise yine erkeğin ki bozulur. Safta, kadının sağında solunda erkek var. Bunun ki bozulur ve kadının arkasında da eğer bir erkek varsa bununki de bozulur. Çünkü bunların üçü de emre itaatsizlik yapmışlar. Yani bu, bunu geriye çekmedi. Bu da bunu geriye çekmedi. Dolayısıyla bunların ki olmaz. Sadece ortadaki kadının namazı..
Abdulaziz Bayındır: Kadının namazına bir şey olmuyor.
Enes Alimoğlu: Bunun arkasında birisi olsa?
Fatih Orum: Herhangi bir sıkıntı yok. Sadece üç kişinin namazı bozulur.
Abdulaziz Bayındır: Burada bir şey yok. Bak şimdi mesela değiştirelim. Bu erkek olsun. Bu böyle baş örtülü olsun. Şimdi bu kadın. Bunun arkasında namaz kılıyor mu? Niye bunun burada namaz kılmasına engel olmadınız? Seninki de yok, seninki de yok, seninki de yok. Şimdi bunlar tek başlarına namaz kılıyor olsalar. Yani biraz karikatürize edeyim. Erkek burada namaz kılıyor, karşısında da bir kadın striptiz yapsa afedersiniz. Namazı bozulmaz hanefi mezhebine göre.
Fatih Orum: Namaz kılarsa bozulur.
Abdulaziz Bayındır: Ama burada kadın edebiyle namazını kılıyor. Yok efendim, niye bunu geri atmadın diye bunun da namazı bozuluyor, bunun da bozuluyor, bunun da bozuluyor. Delil? Uydurma bir şey. Resulullah böyle demiştir diyor. Resulullah öyle bir şey söylediği yok. Resulullah namazı bozulur demiştir demiyorlar. Allah onları geriye bıraktığı gibi siz de onları geriye bırakın. Resulullah’ın böyle bir sözü yok. Sonra böyle bir sözü olsa bile bu sözün olduğunu kabul edin. Bu sözün namaz ile ne alakası var? Namazın bozulması ile ne alakası var?
Fatih Orum: Mantık bu. Bir safın tamamında kadınlar olsa ve kapatmış olsalar safı o şekilde. Bu defa arkasındaki bütün erkeklerin namazı bozulmuş olur.
Abdulaziz Bayındır: Mesela mescidi haramda kabede tavaf edilirken ezan okunuyor. Hanımların dışarıya çıkması imkansız. Fiilen mümkün değil. Orada olduğu zaman Hanefiler’e göre diyecekler ki; siz namaz kılmayın. Onlar namaz kılmaz ise arkadaki erkeklerin namazı tamam. Namaz kılmasalar da orada türkülü şarkılı danslı bir gösteri yapsalar namaza bir şey olmaz. Ama onlar da orada namaz kılacak olurlarsa, üç tane kadın kılıyorsa namazı yan yana, bu üç kadının sağında, solunda ve arkasındaki üçer kişinin en son safa kadar bütün üçer kişinin namazı bozulur. Mesela diyelim ki işte..efendim? Domino etkisi yapıyormuş! Bir dini konuda hakikaten iş ne hale gelmiş görüyormusunuz.
Mehmet Ruzi: Cuma namazına katılmış ise ne olacak?
Abdulaziz Bayındır: Farketmez. Çıkaracaklar. Şimdi buradan diyor ki. Bazen kilometrelerce uzuyor mescidi haramda. Farzedin ki arkasında 100 saf var. Hiç birisinin önde ne var haberi yok ama namazı olmaz. Namazı bozulur diyor. Bir odumu geçmiyor, üç oldumu geçiyor. Niyesi yok canım, birin de niyesi yok ki. Sistem böyle. İşine gelirse. Ben dedim oldu. Yani bakın ibadet konusu ya bu! Ne yapıyorsunuz, Allah aşkına. Bu ne yani?
Katılımcı: 01:08:02 – 01:08:04 arası duyulmuyor.
Abdulaziz Bayındır: Şafi, Maliki, Hambeli. Hanefi’nin dışında bak işte Şia’da aynı. Kardeşim, ben Hanefiyim diye bir şey olamaz. Biz hepimiz müslmanız. Mezhepleri şöyle düşüneceksiniz. Benim suya ihtiyacım var. Şimdi burada Hisar marka suyu içiyorum. Ben şimdi Hisar marka suyu içtim diye bunun abonesi mi oldum? Yarın da bir başka marka içerim. Mezhep budur yani. Bu gün gittim şu dükkandan mal aldım, sürekli o dükkandan mı alış veriş yapacağım? Biz aslında falanca dükkanın müşterisiyiz ama niyet ettik bundan sonra falanca yerden. Bu ne demek niyet? Şafiyi taklid etmeye niyet edecekmiş! Böyle bir saçmalık olmaz. Bu nereden çıkmış? Bir zamanlar tartışılıyordu, terfik caizmidir değilmidir? Böyle bir soru olur mu bir İslam ülkesinde? Yani bir müslümanın başka bir mezhebi taklidi caiz mi? Ne demek başka mezhep? Doğru ise doğru görüşü her zaman taklid ederiz. Yanlış ise yanlış hiç bir zaman taklid edilmez. Bu insanlar yanlış fetva vermişler diye abone mi oldu diğer müslümanlar bunlara? Bu ne mantıktır? Doğru olmak da taklit değildir ki doğruya uymaktır o kadar. Taklid ne demek ya? Biz kayıtsız şartsız sadece Allah’ın emrine uyarız. Muhammed ?(sav) resul olması gereği C. Hakkın ayetini tebliğ etmiş ise onda asla düşünmeden. Ama bir yorum yapmış ise onu sorgulama hakkımız var. Tamam mı? Peki şimdi geçelim üçüncü bölüme.
Şimdi ilahiyat fakülteleri kız talebeyle doldu. Biraz sonra imamlık isterlerse. Önce kendi aralarında bir imamlık yapsınlar da sonra bakarız.
Enes Alimoğlu: Kendi aralarında cemaat yapılmasının meşru olduğuna dair bazı hadisler var. Bazı eserler de var sahabe hanımlarının yaptığı konusunda. Hepsini okuyacağım. Birincisi Ummu Varaka hadisi, meşhur. “Enne Resulallahi(as) kale zirruha fi beytiha ve ceale leha müezzinen yuezzinuha ve emera ente ummu ehle dariha”. Ebu Davud, Ahmed, Hakim, Beyhaki, İbni Huzeyme’de geçiyor.
Abdulaziz Bayındır: Ummu varaka ile ilgili yazı var değil mi burada? Fetvamız olacak. Şimdi Ummu Varaka adında bir kadın sahabe. Resulullah(sav) ona bir erkeği müezzin olarak tayin etmiş. Kendi bulınduğu darın, “dar” kelimesinin tabi anlamı çok farklıdır. Mesela “dare kavmin mu’minin” vardır. Yani hem büyük bir yerleşim bölgesi anlamına gelir “dar”, hem ev manasına da gelir.
Enes Alimoğlu: Türkçe “diyar” anlamında değil mi?
Abdulaziz Bayındır: Çoğulu diyar, evet. Türkçede diyar kelimesi de kullanılır ama. Evet, hangi diyardansın derler. Aslında hangi dardansın yerine hangi diyardansın denir türkçede. Bir ev anlamına da gelir, köy anlamına da gelir, şehir anlamına da gelir. “Kendi darının ehline”. O kendi darında bulunanlara imamlık yapmasına izin ver ve bir de müezzin tayin etti diye hadis var. Bu hadis değil mi? Neredydi bu hadis?
Enes Alimoğlu: Ebu Davud’da, Müslim, Ahmed’de, Beyhaki’de, Mustedrek’te var.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Davud, Ahmed Bin Hambel’in Müsned’inde ve Beyhaki’de. Başka?
Yahya Şenol: Bunun delil getiriş yeri çok önemli ama değil mi? Bu hadisi neye delil getirdiler?
Enes Alimoğlu: Kadının, kadına imamlık yapabileceğinin meşru olduğunu şey yapıyor.
İkincisi eser var. “İnne Aişete manet tu ezzinu ve tukimu ve teumun nisae ve tekumu esetehunne” diye bir eser var.
Abdulaziz Bayındır: Aişe validemiz de ne yapardı dedin?
Enes Alimoğlu: “Kanet tu ezzinu ve tukimu”.
Abdulaziz Bayındır: Ezan okuyor, insanları namaza çağırıyor. İkamet getiriyor ve imamlık yapıyor. Burada şimdi belki bizim Türkiye’de bulunanlar için önemli husus şudur: yani bizde bir imam ve müezzin olması gerekir. İkameti bir başkasının alması icab eder. Balbuki Araplarda bakarsınız ki imamlığa geçerken adam, bir taraftan da ikamette bulunur. Yani imamın aynı zamanda ikamette bulunmasına mani herhangi bir husus yok.
Enes Alimoğlu: Selamdan sonra müezzinin yspacağı bir şey yok ya.
Abdulaziz Bayındır: Selam verdiğiniz zaman zaten. Müezzin demek, ezan okuyan. Yani insanlara duyuran anlamına geliyor, duyuran. Dışarıda ezan okunduğu zaman dışarıdaki insanlara deniyor ki ; bak namaz kılacağız, gelin. Camiye giriyorsunuz. İşte camide tahiyyatı mesciddir, şu dur, bu dur. O ikinci ezan olur bizim ikame dediğimiz. İmam namaza başlıyor, haberiniz olsun. Bir tarafta uyuklayan varsa gelsin denmiş oluyor yani orada. Bir haber verme işidir. İmam selam verdiği andan itibaren artık müezzinlik diye bir şey kalmaz. Ama Osmanlı sultanları, size daha önce söylediğimi hatırlıyorum, kadı sicillerinde yani mahkeme kayıtlarında çok sayıda emirleri var. Yani milletin camiden çıkmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmışlar. Aman sizi sokaklarda görmeyelim de efendim imamlar namazın farzından sonra işte şunları, şunları, şunları okusunlar. Şu, şu, şu duaları yapsınlar falan. Önce şunu yapsınlar. Millet camiden çıkmasın da. Öyle. Şey var ya, şu okullar olmasa milli eğitim bakanlığı çok kolay ya demiş bir bakan. Evet yani imam selam verdiği an müezzinlik diye bir şey yoktur. Ben bunu göstermek için camiden devamlı çıkatım. Müezzini hiç beklemem.
Enes Alimoğlu: “Vettekumu setehunne” diyor, imam olduğunda.
Abdulaziz Bayındır: Bu hadiste mi geçiyor?
Enes Alimoğlu: Uygulamada var.
Abdulaziz Bayındır: Uygulamada geçiyor. Hadiste bu yok. Yani imam önde olur tabi uygulamada. Kadın imamlık yaptığı zaman şimdi şöyle: kadın kadına imamlık yaptığı zaman şöyle düşünün. Şu ortadaki imam. Ortada bulunur demek, şu ortadaki diyorum ya. Arada bulunur, erkekler gibi öne geçmez diyor. Bu Resulullah’ın hadisinde değil, uygulamada böyle. Aişe validemiz böyle yaparmış.
Enes Alimoğlu: Bir de Ummu Seleme(ra)’ın yaptığı bir hadis var. Ummul Hasen diye bir bayan söylüyor. “Enmetna Ummu Seleme fi salatil asri kamet beynenani”.
Abdulaziz Bayındır: Ümmü Hasen diye bir hanım demiş ki; Ümmü Seleme bize ikindi namazını kıldırdı ve aramızda durdu. Yani imam olarak öne geçmedi. Aynı safta durduk, bize ikindi namazını kıldırdı demiş.
Enes Alimoğlu: Bir de İbni Abbas’ın sözü var. “Teummun meretin nisa ve tekumu fi vasatihinne”.
Abdulaziz Bayındır: İbni Abbas da demiş. Kadın, kadıklara imamlık yapar ve ortada bulunur demiş.
Enes Alimoğlu: Bu kadar kadının kadına imamlık yapması.
Abdulaziz Bayındır: Kadının kadına imamlık yapmasında bir engel yok. Hadisleri şey yapıyoruz, mezheplere geçeceğiz. Mezheplerin farklı görüşleri olur. İmamlık yapan kadının burada önemli olan husus şu: erkekler gibi ön tarafa mesela erkek imam ise arkasında cemaat bir saf olur, bu öne geçer. Arkasından saflar olur. Ama Resulullah’ın sözünde değil ama uygulamada kadın imamlık yaparken öne geçmiyor, arada bulunuyormuş. Şimdi mezheplere bakalım.
Yahya Şenol: Değiştirdik sıralamayı.
Abdulaziz Bayındır: En büyük mezhebi sona bırakıyoruz.
Yahya Şenol: Şafi mezhebinde cemaat ile kılınması sünnet olan bütün namazlarda kadınların kendi arasında cemaat yapması sünnettir. Fakat erkeklerde bu daha kuvvetli bir sünnet. Sünneti müekkede dediğimiz şekilde bir sünnet. Ama kadınların kendi aralarında cemaat yapmaları mustehap seviyesinde. Yani sünnetin bir alt derecesinde. Bu konuda, namazın farz olması veya sünnet olması, nafile olması arasında bir fark yok. Herhangi bir namaz düşünün, o namazın cemaatle kılınması sünnet, işte o namazı kadınlar birlikte kendi aralarında cemaat yaparak kılarlarsa bu onlar için müstehap olur. Buna dair delil getirdikleri hadis, biraz önce Enes Hoca’nın okuduğu Ummu Varaka hadisi. Diyor ki; imamlık yapacağı zaman kadın, kadınlara aralarında durur önlerinde durmaz. Önlerinde durursa mekruh olur ama yinede namazları geçerli olur. Yani namazı, uygulamaya aykırı olduğu için bu mekruh olur.
Abdulaziz Bayındır: Önde durması uygulamaya aykırı yoksa hadise aykırı değil. Mekruhluk da aslında Resulullah’ın bir yasağı falan yok. Yani imam ise imamın yeri öndedir ama uygulamaya aykıtılığından dolayı mekruh oluyor demişler. Evet bakalım Hambeliler.
Abdurahman Yazıcı: Kim kadınların arkasında veya uymuş ise müşkilin arkasında namaz kılar ise onu iade etmesi gerekir. Genel mezhebin görüşü böyle. Erkeğin daha doğrusu. Kadın kadına olursa bunda mezhebin genel görüşünde bir sakınca yok.
Abdulaziz Bayındır: Erkek kadının arkasında namaz kılamaz imam olarak.
Abdurahman Yazıcı: Evet. Ama bazı nafile namazlarda Ummu Varaka’nın kıldırdığı gibi. Bunu iki türlü anlıyor Hambeliler. Bir kısmı diyor ki; Ummu Varaka erkeklere kıldırdı kendi evindeki. Bir kısmı da diyor ki; sadece evindeki kadınlara kıldırdı. O yüzden bazı alimler şey demişler: caizdir. Teravih gibi bazı namazlarda erkeklerin de kadına uyması caizdir ama genel görüş kılamayacağı yönünde. Kadınlar kendi aralarında olabillir.
Abdulaziz Bayındır: Sünnet mi yoksa mubah mı?
Abdurahman Yazıcı: Mubah.
Abdulaziz Bayındır: Ama Şafiler sünnet diyor.
Abdurahman Yazıcı: Teşvik edilen bir şey değil gibi gözüküyor.
Abdulaziz Bayındır: Mustehap. Daha sevaptır deniyor. Peki Malikiler ne yapıyorlar?
Mehmet Ruzi: Maliki mezhebinde kadınların erkeklere imam olamayacağı konusunda mezhep fakihi ittifak etmiştir. Ama kendi aralarında birbirine imam olma konusunda ikiye ayrılmışlardır. Birileri demiş; kadın, nasıl erkeğe imam olamıyor ise kendi arlarında da kadına imam olamaz kesinlikle.
Abdulaziz Bayındır: Kıyas yapmışlar yani.
Mehmet Ruzi: Kıyas yapmışlar. Bazıları da olabilir bu caizdir, sakıncası yoktur. Diğer mezhepler gibi işte önünde durmasını şey görürler. Ortada durması. Ortada dur diyor “vasata”.
Abdulaziz Bayındır: Yani imamlık yapmasını esasen uygun görmüyorlar. Yaparsa da öne geçmez, sar arasında bulunurm
Mehmet Ruzi: Bazı fakihler de bunun caiz olduğunu, sakıncası olmadığını söylüyor. Ama kadınların erkeklere imam olamayacağı konusunda Varaka, önce zikredilen olayın erkeklerin katılmış olduğu olayda Peygamber(sav) döneminde ama bir zaruret olarak açıklıyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani Ummu Varaka olayını kabul ediyorlar.
Mehmet Ruzi: Kabul ediyorlar. Zarurettir, erkeğe imam olamaz diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Zaruret demesi yani kimse kuran okumasını bilmiyordu, sadece o biliyordu ki öyle bir rivayet de olacak. Onun için orada imamlık yapmıştı deniyor.
Mehmet Ruzi: Normal şartlarda kadınlar erkeklere imam olamaz.
Abdulaziz Bayındır: Şia ne yapıyor?
Bayan: Şia’da bu konuda iki görüş var. Mutekaddimin, muteahhirin. Yani kadim olan ulemalar, cedid olan ulemalar. İki guruh da caiz diyor. Orada bir problem yok. Onların sadece ihtilafları bu cemaat namazında farz olan namaz mı yoksa nafile namaz mı? Şöyle bir şey de var. Cemaat ile nafile namazların okuma genelde Şiiler’de bidat hesaplanıyor, haram hesaplanıyor. Sadece namaz istiska yani yağmur. O namaz cemaat ile kılınır. Burada bir şey yok diyorlar. Şimdi namazı cemaatte kadınlar için bir kadın imamet yapabilir diyorlar kadim ulemalar. Ama ekseri fukaha diyorlar ki; burada fark etmez. Farz namaz da olsa nafile namaz da olsa istiska olsun kadın için kadın imamet yapabilir diyor.
Abdulaziz Bayındır: İmam olabilir diyorlar yani.
Bayan: İmam olabilir diyor ama başka yönden saflar ike ilgili diyor ki; öne çıkmasın diyor. Safların arasında olsun diyor. Vasat. Başka yönden de bir hadiste nasıl bunun sesi ne kadar olabilir bu kadın namaz kıldırdığında diye sorduğunda, İmam Caferi Sadık şöyle diyor; “kale kadrema tusme” yani başkaları duyduğu kadar şey yapsın. Ondan yola çıkarsak, vasat dediği zaman bu ilk safın ortasında değil de beriki bu saflar arasında da anlaşılabilir burada vasatın manası hangi anlamda geliyordu. Ama erkekler için mesela bu cemaat erkekler olsa cemaat kadın olabilir mi sorusu: ekseri fukaha olabilmez diyor ama bazı modern olan ulemalar diyor ki olabilir. Ve onların getirdiği deliller. Onu sonradan konuşacağız değil mi?
Abdulaziz Bayındır: Evet şimdi şöyle bir özetleyeyim. Sonya Hanım’ın söylediklerini. Diyor ki; Şia’da nafile namazlar cemaat ile kılınmaz, haramdır. Sadece yağmur duası için kılınan namaz cemaat ile olabilir. Cemaat ile kılınan namazlarda kadın kadına imamlık yapar ama Caferi Sadık demiş ki; arada durmalı. Zaten Caferi Sadık, Ebu Hanife’nin hocalarındandır biliyorsunuz. Caferi mezhebi ile Hanefi mezhebi arasında çok büyük benzerlikler vardır. O, arada bulunur diyor. Sonya Hanım da diyor ki; peki sesi ne kadar olacak? Ne kadar yükseltebilir? Cemaatin duyabileceği kadar yükseltebilir. Şimdi gerekçe bu olduğuna göre ortası demek ön safın ortası değil de safların ortası da olabilir şeklinde bir yorum aktarmş oldu. Evet peki, şimdi sıra geldi Hanefi mezhebine.
Fatih Orum: Kadınların kendi başlarına cemaat yapmaları mekruh ifadesi ile şey yapılıyor. Mekruhtur bu. Ancak yine de namaz kılacaklarsa kılarlar, bu geçerlidir. İmam ortalarında olur. Yani ön tarafa çıkmaz. Mekruh olması da şöyle delillendiriliyor: çünkü kadınların cemaatle namaz kılmaları durumunda bir takım sakıncalar kaçınılmazdır. Nedir bu sakıncalar? Birincisi: cemaatle namaz kılmak için ezan ve kamet gerekir. Oysa kadınların ezan ve kamet okumaları mekruhtur. Dolayısıyla mekruh bir şeyi yapmış olurlar ve bu mendubun terki anlamına gelir.
Abdulaziz Bayındır: Buna bir delilleri var mı? Ezan ve kamet mekruhtur diye. Mekruhtur der ama bir delil hatırlamıyorum. Az önce siz, Aişe validemizin ezan okuduğunu da kamet getirdiğini de söylediniz.
Fatih Orum: Öte taraftan, cemaatle namaz kılınacağı zaman imamın öne geçmesi gerekir. Bu vaciptir. Oysa kadın imam öne geçmez, aynı safta kılarlar. Bu da vacibin terki anlamına gelir. Dolayısıyla kadınlar cemaatle kendi aralarında namaz kıldıklarında bir takım sakıncalar kaçınılmaz olduğu için bu mekruhtur. Aişe validemizin kadınlara imamlık yaptığına dair rivayetle ilgili de mezhep içerisinde bir yorum yapılmakta. Onun İslam’ın ilk dönemlerindeki bir uygulama olduğu, daha sonra bu uygulamanın nesh edildiği söylenir.
Abdulaziz Bayındır: Ya bu mezhep, Aişe validemizin 6 yaşında nikahlandığını, Medine’de evlendiğini söylemiyor mu? Yoksa Ümmü Varaka mı? Yani ilk dönemleri ne zaman bu ilk dönem? Kaç yaşında? Evlendiriyorlar 6 yaşında, ondan sonra İslam’ın ilk dönemleri. Yanlış şeyler nasıl böyle çok çok ortaya çıkıyor görüyorsunuz. Asıl dayanakları şu: imam dediğin önde olur, bu arada bulunur. Kardeşim sen diyorsun arada bulunur. İmamlık yapacaksan arada dur diyen sensin. Arkadan niye mekruh diyorsun? Bunu Resulullah mı böyle demiş? Yada bir ayette mi var? Arada durur diyorsun. Peki delil aldığın Aişe hadisinde de o var. Ummu Seleme rivayetinde de aynı şey var. Arada duruyorsa, usul bu ise bunu mekruhluğu için niye delil getiriyorsun? Hem diyorsun ki imamlık yapacaksa arada durur, hem de diyorsun durması mekruhtur. O zaman arada durur deme. Akıl alır gibi değil ama Hanefilerden Kemal İbni Hümam şey yapıyor. Bizim Abdurahman’ın hemşehrisi. Sivaslı. Fethul Kadir’de diyor ki; “vel hakku en yuttebea” diyor. Yani gerçeğe uymak lazım diyor. Hanefilerin bu görüşünü haklı çıkaracak hiç bir şey yoktur diyor. Yani kadın kadına imamlık yapabilir. Herhangi bir sakınca yoktur. Kamet getiremez, ezan okuyamaz: bunun da hiç bir delilini ben şu ana kadar görmedim ama aksi delilini Enes Hoca okudu. İmam namaz kıldıracak ise seslü-sessizi yok onun. Yani kıraati sesli okuyacak tabiki gece namazlarında. Onu mahzurlu görmiyor Hanefiler. Peki şimdi neredeyiz?
Enes Alimoğlu: Kadının erkeklere imam olması.
Abdulaziz Bayındır: Kadın, erkeğe imamlık yapabilir mi? Şimdi asıl konu o.
Enes Alimoğlu: İbni Mace’de geçen bir hadis var. “La taummenne imrastun racilen” diye. Yasaklama şeklindeki hadis bu.
Abdulaziz Bayındır: İbni Mace’de Resulullah şöyle demiş diye bir rivayet var. “Sakın ha bir kadın erkeğe imamlık yapmasın”. Peki o hadis ile ilgili bir değerlendirme var mı? Bakamadınız. Senedindeki bir ravi zayıfmış. Abdullah El Adevi zayıfmış. Yani o hadisi bize nakledenlerden bir tanesi fazla güvenilir bir adam değilmiş.
Enes Alimoğlu: Bu konuda daha çok yorum var. Mesela diyor ki; kadınların en şerli safı öndeki ise imam olarak öne geçemez diye.
Abdulaziz Bayındır: Az önce kadın saflarının en şerlisi önd olan, en hayırlısı arkada olandır. Erkeklerin saflarının en hayırlısı öndeki olandır , en şerlisi arkada olandır. Eğer böyle ise o zaman kadının öne geçmesi şerli olur. Tamam, güzel de namaz olur mu olmaz mı? Soru o.
Enes Alimoğlu: Bu şekilde mesela Enes İbni Malik’ten gelen (1:32:33 arapça metin anlaşılmadı).
Abdulaziz Bayındır: Enes Bin Malik, Resulullah(sav) bize namaz kıldırdı, kendisi önde, ben ve bir çocuk onun arkasında, bizim arkamızda da Ummu Süleym vardı şeklindeki rivayeti de delil alarak bunun da gerçi orada Resulullah var yani. Yani bu sıralamayı delil alarak imam önde olur, en arkada olmaz. Dolayısıyla kadın erkeğe imamlık yapamaz demiş oluyor.
Enes Alimoğlu: Başka bir delil de şu: Peygamber(as) demiş. Buhari-Müslim’de geçiyor. Muttefakun aleyh. “Men iza rabehu şey’un fis salatihi fel yusebbih fe innehu iza sebbeha uhdu fiteyhi ileyhi ve innema tesbiku nisa” diyor.
Abdulaziz Bayındır: Sizden biriniz namazda şüphe ederse. İmammıydı o, neydi?
Enes Alimoğlu: “Fel yusebbih”, herhangi biri. Cemaatten biri şüphe ederse imamı uyarmak için tesbih etsin.
Abdulaziz Bayındır: O imamı göremedim de onun için sana sordum. İmam ile ilgisi ne bu rivayetin?
Enes Alimoğlu: Arkada cemaat var. Yani imamın bir yanlış yaptığı şüphesi.
Abdulaziz Bayındır: Orada imam geçmedi de ondan dolayı sana sordum. Senin okuduğun ibarede imam kelimesi yok.
Enes Alimoğlu: İmamı uyarmak için tesbih eder erkekler. Kadınlar da evde ses çıkarır.
Fatih Orum: Başka türlü de olabilir. Namaz kılan birisi çocuğu yada dışarıdan gelen birisini de uyarmak isteyebilir yani tesbihatla.
Enes Alimoğlu: Kadınların ses çıkarması yasak olsa imam olduğu zaman sesli kıraat yapması gerekiyor.
Abdulaziz Bayındır: Şu olabilir yani. “İza rabehu..
Enes Alimoğlu: “şey’un fis salatihi fel yusabbih”.
Abdulaziz Bayındır: “Fis salatihi”. O “hu” zamiri nereye gidiyor?
Enes Alimoğlu: “Men rabehu şey’un”.
Abdulaziz Bayındır: Kendi namazı ile alakalı bu. “Kim kıldığı namazda kendisini herhangi bir şey şüphelendirirse tesbih etsin”. Nasıl oluyor bu? Namaz kılarken bir şeyden şüphelendin, subhanallah. Belki şu olabilir. Yani dışarıdan birisi gelmiş sana bir şey sormuş olabilir. Mesela hanım odada namaz kılıyor, bey de bana şu şemsiyeyi verirmisin diyor. O da Allahu ekber yerine (hoca bir yere vuruyor, ses çıkarmak için) olabilir yani. Yada erkek ise sesini yükselterek ben namaz kılıyorum demiş olabilir. Ama orada imam yok.
Enes Alimoğlu: Kadınlar imam olmazsa ses çıkarması doğru değil diyor.
Abdulaziz Bayındır: Hadisin imam ile alakası yok. Tamam iyi de yani. Başka hangi hadisler var?
Yahya Şenol: Erkekler için tesbih, kadınlar için tasvih.
Abdulaziz Bayındır: Ama bu hadiste yok. Bu kadar mı? İbni Mace’de geçen hadis, bir kadın erkeklere sakın ha imamlık yapmasın. “La temneu menne” olduğu için. Ama işte Yahya şey yaptı, Abdullah El Adevi diye ravilerden birisi zayıfmış yani fazla güvenilir birisi değilmiş. Bu hadis ile diğer hadisi kitapların almamış olması da tabi oldukça önemli gözüküyor. Peki mezhepler bu konuda ne diyor?
Yahya Şenol: Şafi mezhebine göre bir kadının erkeğe imamlık yapması kesinlikle caiz değil. Ve fukahanın zaten çoğunluğu da diyor bu görüşte. Delil olarak biraz önce Hanefiler’in delil aldığı hadisi “ahhiruhunne min haysu ahharahunallah”ı birinci sırada delil olarak alıyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Peki ona kaynak olarak ne göstermiş.
Yahya Şenol: Kaynak olarak Abdurrezzak’ın Musannef’i. Dip notunda diyor ki; rivayetindeki raviler sahih. Fakat İbni Hacer demiş ki; bu Resulullah’ın bir sözü olarak ben bunu tespit edemedim. Merfu değil sahabeye kadar çıkabilmiş ancak bu rivayet. Abdullah İbni Mesud’a ait olduğu belli. Diyor ki; eğer biz kadını imam olarak öne geçirirsek bu hadisin hilafına davranmış olacağımız için olmaz.
Abdulaziz Bayındır: Ama böyle bir hadis yok yani. Olmayan hadisşn hilafına nasıl davranıyorsun?
Yahya Şenol: İkincisi de bu “la te ummu imraatun raculen” hadisi. Yani hiç bir kadın erkeklere imamlık yapmasın. Bundan dolayı diyorlar ki..
Abdulaziz Bayındır: “La te ummu” mu “la te ummenne” mi?
Yahya Şenol: Bunların kendi aldığı “la te ummu”. Kadınlar, erkeklere imamlık yapmasın.
Abdulaziz Bayındır: O zaman iki ayrı ibare ile rivayet edilmiş olması lazım İbni Mace’de.
Yahya Şenol: İbni Mace ve Beyhaki’de varmış.
Abdulaziz Bayındır: Beyhaki’yi almıştır. Sen İbni Mace’yi aldın.
Yahya Şenol: O yüzden diyorlar, hiç şekilde caiz değil. Kadınlar erleklere imamlık yapamaz. Olursa eğer, bir şekilde bilemedi imamın kim olduğunu, sesini duyamadı falan. Öğrenirse ki kadın namazı kıldırmış, iade gerekir. Erkeğin namazı geçerli olmaz.
Abdulaziz Bayındır: İade gerekiri nereden hükme varıyor yani.
Yahya Şenol: Caiz olmadığında yola çıkarak.
Abdulaziz Bayındır: Neyse, öyle demiş artık ne yapalım. Haber kutsal, yorum serbest.
Abdurahman Yazıcı: Hambeli mezhebinde de aynı şekilde. Yani erkek, kadınların arkasında namaz kılamaz. Mezhebin genel görüşü bu şekilde. Ve iade eder. Delil de biraz önceki İbni Mace’de geçen rivayet.
Abdulaziz Bayındır: “La te ummu” mu? “La te ummenne” mi?
Abdurahman Yazıcı: “La te umme” diye geçiyor. Şafilerle aynı şeyi almışlar. Fark şu: “la te ummenne” olursa, sakın ha yapmasın. “La te umme” olursa, imamlık yapamaz anlamına geliyor.
Abdurahman Yazıcı: Bazı Hambeliler Ummu Varaka rivayetinden hareketle olabileceğini söylemişler.
Abdulaziz Bayındır: Zaruret halinde.
Abdurahman Yazıcı: Zaruret gibi tam ifade yok ama öyle ifadeler de var.
Abdulaziz Bayındır: Ummu Varaka, Resulullah(sav)..
Abdurahman Yazıcı: İçinde erkeklerin de olacağından hareketle. Yani Ummu Varaka’nın darında erkeklerin de olmuş olacağından hareketle.
Abdulaziz Bayındır: Zaten akıla erkeklerin olacağı geliyor. Çünkü bir erkeği Resulullah orada müezzin olarak tayin ediyor. Sen müezzinlik yap diyor. Müezzin ne yapar? Milleti namaza çağırır değil mi? Orada ezan okuyacak, hayyales salah demiyecek mesela. Namaza gelin demiyecek. Böyle bir ezan olmaz. İşte demek ki bu hadise dayanarak imamlık yapabileceğini söyleyen Hambeliler varmış. Evet.
Mehmet Ruzi: Maliki mezhebi İstiskar adlı kitapta ecmal ulema yani Maliki mezhebi fakihlerini kastediyor, “enner ricale la yevmuhun istila la yevmuhumun nisa” kadınlar erkeklere imam olamaz diyor. Gerekçesi de biraz önce zikrettiğimiz hadistir. 4 çeşit gerekçe beyan ediyor.
Abdulaziz Bayındır: İbni Mace hadisi mi?
Mehmet Ruzi: O hadisler de var tabi.
Abdulaziz Bayındır: Başka hangi hadis.
Mehmet Ruzi: Özel bir durum olduğundan bahseder.
Abdulaziz Bayındır: Ummu Varaka meselesi. Neden özel? Gerekçesi var mı?
Mehmet Ruzi: Gerekçesi yok.
Enes Alimoğlu: Malikilerin bir kitabı var. İbni Kasım’ın. Burada diyor ki.
Abdulaziz Bayındır: İbni Kasım’ın müdevvene üzerine.
Enes Alimoğlu: Malikiler’in bir sözünü naklediyor. Diyor ki.
Abdulaziz Bayındır: Müdvvene değil neydi? El Haraşi’nin nesiydi?
Enes Alimoğlu: İmamlık da erkek olmak şart diyor. Ondan sonra bu Ummu Varaka hadisi öne çıkıyor. Diyor ki; bu hadis zayıftır. Dört ihtimal var diyor. Birincisi; zayıftır. İkincisi; eğer sahih olsa bile sadece kadınlara imamlık yapmış kabul ederiz. Üçüncüsü; bu eğer sahih olsa bile Ummu Varaka’ya mahsus olan bir olaydır, başkasına izin verilemez. Dördüncüsü de bu zaruret halinde böyledir diyor. Zaruret nedir diye şey yapıyor, yani mesela bir toplaşan cemaat içerisinde Fatiha’yı okuyamayacak kadar insanlar ise bir bayan okuyabilir ise o imamlık yapar diyor. Zaruret bu diyor.
Abdulaziz Bayındır: Hiç bir şey bilmiyorlar ise sadece bir kadın biliyor ise o zaruret olduğu için bir tek kişi bildiği için o imamlık yapar diyorlar. Peki Şia?
Sonya Cihangir: Genelde erkek için kadın imamet yapamaz diyorlar ama yapabilir dedikleri de var. Onların da delilleri şu: birinci, muhalif olanlar, yapamaz diyenler için. Diyorlar ki; evvelen risaletil mubahe var yani… siz anlatın.
Abdulaziz Bayındır: Mübah olması esastır bir şeyin. Yani haramlığı için bir delil aranır. Burada kadının imam olabileceği için değil olamayacağı için delil aranır.
Sonya Cihangir: İkinci olarak getirdiği hadis var. Yani kadın erkek için imam olamaz hadisi. Mursel hadis. Buna ekleyerek ayette kuranda bir delil olarak..
Abdulaziz Bayındır: Mürsel dediği Resulullah’a kadar ulaşmıyor, arada bir kesinti var. Doğrudan Resulullah’tan gelen bir rivayet değil, Resulullah’tan olduğu söyleniyor ama arada raviler arasında kesinti var.
Sonya Cihangir: Fukaha diyorlar ki; tamam bu mürsel ise başka bir hadis var. Kadınlar velayet yapamazlar. Yani yöneticilik yapamazlar hadisini delil olarak alabiliriz ve kadın erkekler için imamet yapamaz diye getiriyorlar. Ve buna red olarak ötekiler diyorlar ki; Belkıs, kuranda geçen Süleyman(as) ile olayı olan Belkıs hükümet yapıyordu. Çok güzel hükümet yapıyordu. Yöneticilik. Kurana bu hadis aykırı olduğu için yalan hadis, uydurma hadis sayılır diyorlar. Üçüncü olarak diyorlar ki meşhur fukaha..
Abdulaziz Bayındır: Şimdi burada şöyle bir hadis rivayet ediliyor. Hatta Buhari’de idi değil mi? “Ve la yefluha kavmun vele emrehum imraaten”, başlarına bir kafını yönetici olarak geçiren bir topluluk istediği seviyeye ulaşamaz. Şimdi bu da İran şahının ölüp, kızının yerine geçtiği şeklindeki rivayetler üzerine Resulullah tarafından söylendiği ifade edilen bir söz. Buna karşılık, işte Sonya Hanım getirilen delil olarak diyor ki; kuranı kerimde Neml suresinde bir Belkıs olayı var. Belkıs’ın yönetimi ile ilgili ayetlerden hiç bir tanesi onu aşağılayıcı, hafife alıcı yada bir yönetici olarak tenkid edici bir ifade taşımıyor. Aksine, iyi ve akıllı bir yönetici olduğunu gösteren ayetler var. Dolayısıyla böyle bir ayetler var ise o zaman bu hadis sahih olamaz demişler, bu uydurma hadistir demişler.
Sonya Cihangir: Üçüncü olarak diyorlar ki Meşhur fukaha yani fakihler arasında çok meşhur olduğu için bu görüş. Hadislerdeki zarfı senedi cobran ediyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani hadisler meşhur hadislerdir, senedin zayıf olması fazla önemli değil. Bu herkesi kabul ettiği bir hadis olduğuna göre o, onu ortadan kaldırır demişler.
Sonya Cihangir: Onu kabul etmeyerek diyorlar ki; biz geleneksel şeyleri hucciyet yerine alamayız diye cevap veyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Bu karşıdakiler diyorlar ki; insanlar kabul etti diye biz hadisin senedindeki eksikliği yok sayamayız diyorlar.
Sonya Cihangir: Birisi de delil getiriyorlar mesela saflarda kadınların önde durmaları uygun değil. Bunu delil alarak, eğer öyle ise kadın erkekler için imam olamaz diyorlar. Ama ötekiler onu reddederek diyorlar ki; adama cevazı delil olamaz. Neden? Çünkü kadın imametlik yapar ise o hadisler sahihti. Diyorlar ki; safın önüne geçmeden yapabilir. Öyle bir hadis olarak getiremezsiniz, delil olarak o hadisi getiremezsiniz bu uygulama diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Evet, orada da yani hadisler var. Az önce işte Enes Hoca’nın okuduğu. Onu alıyorlar. İşte kadın arka saflarda yer alır, bundan dolayı imamlık yapamaz diyorsanız bu da delil olmaz. Arka safta durarak imamlık yapar, ön safa geçmesine gerek yok diye cevap veriyorlarmış.
Sonya Cihangir: Sonra bu kadınlar için cemaata imam olabilir hadislerinden yola çıkarak onlar delil getiriyorlar. Diyorlar ki; demek ki kadınlar sadece kadınlar için imam olabilir dediklerine cevaben ötekiler diyor ki; hayır, fıkıhta genel böyld bir kanun var, yasa var. Diyorlar ki; “ıspatı şey leyse bi mana nefyi mada”. Yani bir şeyin ıspat ederseniz onun eksi olamaz diye anlama gelmez.
Abdulaziz Bayındır: Yani kadın kadına imamlık yapıyor şeklindeki rivayetler, kadın erkeğe yapamaz şeklinde yorumlanamaz demişler.
Sonya Cihangir: Dolayısıyla kesin delil olmadığından bazıları bu şeye cevaz veriyorlar. Ama ahlaken ve örfen mekruh diyebiliriz ama delil olarak namaz kılamaz diyemeyiz.
Abdulaziz Bayındır: Biz buna mekruh diyebiliriz demişler o Şia uleması. Yani kadın erkeğe imamlık yaparsa hoş olmaz diyebiliriz ama namazı olmaz diyemeyiz çünkü elimizde sağlam deliller yok şeklinde bir yorum yapmışlar. Evet şimdi Hanefi mezhebi.
Fatih Orum: Hanefi mezhebinde biraz önceki delil “ahhiruhunne min haysu ahharahunallah” tan harekatle,
Abdulaziz Bayındır: Şafiler de onu almıştı.
Fatih Orum: Kadın erkeklere imamlık yapamaz.
Abdulaziz Bayındır: Zaten mümkün değil yani. Aynı imama uyamadıklarına göre aynı saflarda, imamlık yapmasının imkansızlığı ortada. Namazda “ellezinehum fi salatihim haşiun” ayeti var. Namazlarında huşu içerisinde olurlar. Yani namazda kişiyi meşgul edecek şeyler olmamalı. Tabii olarak bir erkek bir kadına ilgi duymuyor ise zaten bu işin tabiatı değildir. Namaz sırasında o ilgi kişiyi namazdan uzaklaştırabilir. Allah da huşu ile namaz kılınmasını bize öneriyor. Yani iyi müminleri meth ederken “gadflehal mu’minun” yani müminler umduklarına kavuşurlar derken orada sayıyor. “Ellezinehum fi salatihim haşiun” diyor. Bunlar namazlarında huşu ederler. Peki huşu ederlerden sonrasına bir bakalım. “Ellezinehum muridun”. Onlar boş sözlerden kaçınan kimselerdir. “Vellezinehum zekati failun: zekat vermek için çalışan insanlardır”. Zekatlarını verirler değil. Zekat vermek farzdır zaten. “Ve..furucihim hafizun: diz kapakları ile göbekleri arasını kimseye açmazlar”,”illa ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe min: eşleri yada hakimiyetleri altında bulunan esirler hariç, onlara karşı ayıplanmazlar”, “fe..adun”, şimdi “ve rake zalike” hepsine de gidebilir. Bunun dışında bir yolun peşinde koşanlar, sınırları aşmış olurlar. Yani namazı kılarken huşudan uzaklaştırıcı bir ortam olursa sınırları aşmış olurlar. Dolayısıyla burada namazın caiz olmadığı şeklindeki sözdense böyle bir namazın mekruh olduğu şeklinde, yanlış olduğu şeklindeki söz daha müdellel gözüküyor. Yani kurana baktığımız zaman. Zaten Resulullah(sav)’in de kuranda olmayan bir hükmü veremeyeceğini de düşündüğümüz zaman, bu Şia’nın ulemasının yapmış olduğu yorum daha uygun gözüküyor. Peki şimdi suallere geçelim.
Yahya Şenol: Hz. Aişe rivayeti anlaşılmamış. Diyor; Hz.Aişe, ezan okuyup kamet getirirken sadece kadınlara mı namaz kıldırıyordu yoksa erkeklere de mi? Sadce kadınlara.
Abdulaziz Bayındır: Evet.
Yahya Şenol: Cemaat ile namaz kılmaya geç kalmış birisi, cemaate ulaştığında en arkada kadınlarla beraber mi kılmak zorunda namazı?
Abdulaziz Bayındır: Bu da enteresan bir soru yani. Fakat biziç uygulamada kadınlar erkeklerin geçişine engel olmazlar yani orada. Ama diğer mezheplere baktığımız zaman olabilir. Mesela haremde namaz kılarken bu sıkıntılar oluyor yani. Bakıyorsunuz önünüzde koskoca bir kadın cemaati var. Orada hadi kendime boş bir yer bulayım diyene kadar zaten imam namazı bitirir. Hanefi mezhebinin dışındakiler bu namazın bozulmayacağını söylediklerine göre orada da kılabilir.
Yahya Şenol: Kadınlar kendi aralarında cemaatle namaz kıldıklarında kamet getirecekler mi?
Abdulaziz Bayındır: Kamet getirmeye bir mani yok. Şimdi kamet getirmek ne demektir? Cemaatle namazın başladığını gösteren bir ifadedir bu. Ama sadece Hanefiler kadı kamet getirmez diyorlar. Onun da bir delilini ben şahsen bilmiyorum. Diğer mezheplerde var mı? Diğer mezheplerde bilmiyorum kadın kamet getirirmi. Yok diyorlar değil mi kadınlar için?
Yahya Şenol: Eğer mescidlerden kadınlar engelleniyorsa ezan niçin okunuyor? Sadece erkekler gelsin denilseydi.
Abdulaziz Bayındır: Tabi şimdi ezan okunduğu zaman duyan herkesi camiye davet ediyorsun. Zaten o kısımda bilgili ayet ve hadisleri okuduk. Yani kadınların mescide gitmesini engelleyen hiç bir husus yok. Engellemeyi Allah yasaklıyor, Resulullah(sav) de yasaklıyor.
Yahya Şenol: Hz. Ebu Bekir’in eşinin doğum yaptığını ve daha sonra kabede bütün görevlerini yaptığını belirttiniz. Peki kadınlar için lohusalık durumu yok mu burada?
Abdulaziz Bayındır: Kadınları lohusalık durumu tabiki var. Burada şöyle bir şey vardır mesela mezheplerde. Aslında vardır demiyelim de yoktur. Şimdi mesela adetli kadın kabeyi tavaf edemez der Hanefiler. Peki ederse? Ederse tavafı geçersizdir demez. Tavafı geçerlidir der. Edemez diyorsun? Şimdi tavafı namaza benzetirler. Tavfın abdstli olması gerekir derler. Adetli kadın abdestli olamayacağı için tavaf edemez. Peki tavaf ettiği zaman ne olur? Tavaf ettiği zaman eğer bu tavaf farz tavaf ise bir bedene keser derler. Yani bir deve keser. Güzel de deliliniz ne? En küçük delilleri yoktur. Öyle bir şey yok. Tavaf edemezde delilleri Aişe validemizdir. İşte sen bütün vazifelerini yap, sadece kabeyi tavaf edemezsin şeklinde bir rivayet var. Ama Aişe validemiz orada yüzbinin üzerinde insan vardı, adet olan bir tek Aişe miydi orada? Eğer herkes için söz konusu olsaydı Resulullah yüksek sesle ila ederdi Safa ile Merve arasında say etmekte olduğu gibi. Haberiniz olsun, adetli kadın kabeyi tavaf edemez. Yada en azından Ebu Bekir’in eşine derdi ki; bak sen yeni doğum yaptın, doğum kanamaların devam ettiği sürece bunu yapamazsın derdi. Böyle bir şey de yok. Mezhepler, mesela abdestsiz namaz kılan bir kişi bir deve değil deve sürülerini kurban etse namazı olur mu? Olmaz. E o zaman peki hem diyorsunuz ki; tavafı geçersiz ama bir deve keserse olur. Nereden çıkardın bunu? Eğer farz değil ise bir dem yani koyun keserse olur diyor yada iade ederse zaten bu da gerekmez diyor. Dolayısıyla bunların sağlam delilleri yok. Benim aklıma gelen şu: Aişe validemizin belki kanaması biraz fazla olabilir, orayı kirletme söz konusu olabilir o girdiği herde. Ondan dolayı Resulullah(sav) özel olarak ona böyle bir yasak koymuş olabilir.
Katılımcı: 01:57:10 duyulmuyor.
Abdulaziz Bayındır: Namaz sonrası kılınan namaz başka bir şey. Yani esas olan tavaf ile ilgilidir. Dolayısıyla tavaf geçersiz diyen bir mezhep ben şahsen şu ana kadar görmedim.
Yahya Şenol: Ahzab 53.ayette, Peygamber işlerinden bir şey isterken perde arkasından isteyin deniyor. Peki neden namaz kılarken arada perde olmaksızın namaz kılmışlar o dönemde.
Abdulaziz Bayındır: E şimdi bu hanımlar evinde. Ev, bir hanımın elbisesi gibidir. Yani evin içerisinde istediği kıyafetle dolaşır.
Enes Alimoğlu: Kamusal alan değil.
Abdulaziz Bayındır: Kamusal alan değil tabi, doğru söylüyorsun. Herkesin girebileceği bir yer değildir ki. Yani bir şey istediğiniz zaman elbette ki biraz dışarıdan. Bırakın şimdi Peygamber eşlerini siz gidip de bir yerden, neydi o ayet? Herkese açık olan bir yer değil. Burada diyor zaten bak. Ayetin başında. “Ya eyyuhellezine amenu la tedhulu buyuten nebiyyi: o nebinin evlerine girmeyin diyor. “İlla en yu’zene lekum: size izin verilmedikten sonra girmeyin”. Peki “ila taamin” yani bir şey yemek için izin verilirse girebilirsiniz ama “gayra nazırıne inahu” kabına da bakmayın diyor. Ondan sonra “ve lakin iza daıtum fedhulu: davet edildiğiniz zaman girin”,”fe iza taimtum fenteşiru: yemeğinizi yedinizmi kalkın gidin”. Ondan sonra “ve la muste’nisıne li hadis” sadece bir-iki sohbet edelim Resulullah ile, yapmayın. Çünkü meşgul ettiğiniz zaman olmaz yani. Onun bir sürü işi var, gücü var. “İnne zalikum kane yu’zın nebiyye”, böyle yapmanız yani yemek biter bitmez çıkmayıp da sohbete dalmanız Resul’ü üzüyor. “Fe yestahyi minkum”, sizden utanıyor, bir şey de diyemiyor. “Vallahu la yestahyi minel hakk: Allah gerçekleri söylemekten çekinmez”,”ve iza seeltumuhnne metaan: Resulullah’ın eşlerinden bir şey isterseniz”, işte onlar evlerindeler tabi. “Fes’eluhunne min verai hicab: perde arkasından isteyin”.”Zalikum atharu li kulubikum ve kulubihinne: sizn ve onların kalpleri için daha nezih olandır”(AHZAB 53).
Yahya Şenol: Son soru konu ile alakalı değil ama risaletin ilk yıllarında Resulullah’ın ilk önce iki rekat olarak ve sadece öğlen namazını kıldığından bahsedilir. Biraz açıklarmısınız?
Abdulaziz Bayındır: Kim bahsediyor? Ya son zamanlarda yani iki gurup insan var. Bir gurup var ki böyle üç-beş kelime öğreniyor, kendilerini alim kabul edip ortalığa çıkıp hoplayıo zıplıyorlar. Bir gurup da var ki özellikle müslümanların inancını bozmak için uğraşıyorlar. Ya bunu kim çıkarmış? Risaletin ilk yıllarında. Bizim en son çıkan Kitap Ve Hikmet yani namaza tahsis ettiğimiz dergiyi görürseniz orada çok net olarak ortaya çıkar ki bu beş vakit bütün nebilerin kıldığı ve o beş vakit Mekke’deki müşriklein de kılmak zorunda olduğu namazdır.
Abdullah Bayındır: Bir yarışma yapıyorlar Peygamber’in hayatı ile alakalı. O yarışmanın kaynak kitaplarında ilk yıllarda bir sabah bir akşam iki vakitte ikişer rekatlık namaz kılardı diye yüzbinlerce kişiye okutuyorlar şu anda.
Abdulaziz Bayındır: Hangi kitap o?
Abdullah Bayındır: Üç tane kaynak kitap var. Bir Sonsuz Nur..
Abdulaziz Bayındır: Bir kere o Sonsuz Nur var ya, o Sonsuz Nur’u çöpe atmak bile çöpe hakarettir. Bak açık söylüyorum. Sonsuz Nur denen o kitabı çöpe atmak, çöpe hakarettir. Çok açık söylüyorum yani. Tekrar etti. Sonduz Zur, doğru. Yalan şeyi.
Abdullah Bayındır: Yine aynı cemaatin ortak kitabı, Efendimiz diye Reşit Haylamaz’ın. Bir de çocuklara okuttukları Efendilerin Efendisi Hz. Muhammed.
Abdulaziz Bayındır: Bak şimdi, Resulullah’ı tanrılaştırıyor bu cemaat. Tanrılaştırıyor, ondan doğan yere kendileri oturuyor. Bir müddet sonra kendilerini de Resulullah’ın üstüne çıkarıyorlar. Çünkü geliyor şeylerini teftiş ediyor falan. Sanki müfettiş teftişleri gibi. Eğer şey temizse arkadan Said Nursi de geliyor. Büyük komutan ya. Ama üst komutan hiç bir zaman gelmiyor. Bir kere bunlara karşı siyasi mücadele değil ilmi mücadele gerekir. Yıllardır bu mücadeleyi veriyoruz da yıllardır da ısrarla bizi şey yapmaya çalışıyorlar, böyle yanlızlaştırıp etkisizleştirmeye çalışıyorlar ve bugün de devam ediyor malesef.
Böyle bir şey yok. İlk zamanda da beş vakit namaz vardı. İbrahim(as), işte okumuştuk İbrahim suresinin 37. ayetinde. Ona namazı tam kılsınlar diye çocukları buraya getirdim diyor. İbrahim(as)’ın o duasını C. Hak kabul ettiğini de bildiriyor. Dolayısıyla zürriyeti içerisinde Resulullah(sav) de var. Bütün Mekkeliler var, hepsi var. Dolayısıyla bunların orada namaz kılmıyor olmaları mümkün değil. Kaldı ki orası dünyanın en önemli ticaret merkezidir. O zaman en önemli, Harici isyanlarına kadar dünyanın en önemli ticaret merkeziydi orası. Gene önemli ama şu anda eskisi kadar önemli değil malesef. Dünyanı en önemli ticaret merkezi. Orada Yahudisi de geliyor, Hıristitanı da geliyor, Budisti de geliyor, herkes geliyor. Mekkeliler, Yahudi’nin, Hıristiyan’ın beş vakit namaz kıldığını görüyorlardı. Bugün de Yahudiler’i beş vakit namazı var, bu gün de Hıristiyanlar’ın beş vakit namazı var. Avrupa’da oturanlar şu çanların hangi saatlerde çaldıklarına bir dikkat etsinler bakalım. Dolayısıyla böyle bir baştan iki rekattı, bilmem sonradan şu oldu..
Fatih Orum: 50 diyorlar. 50 rekattan indirdiler.
Enes Alimoğlu: Kadınların kendi aralarında cemaat olabilmesinin doğru olduğunu söyledik ya. Şimdi bu sabah, akşam ve yatsı namazları kıraatı konusunda sesli kılmaları lazım. Ayette hiç fark yok arasında.
Abdulaziz Bayındır: Tabi tabi. İmamlık yaparlarsa, kadının imamlığı ile erkeğin imamlığı arasında bir fark yok kıraat bakımından. Peki hepinize çok teşekkür ediyoruz.