İsra ve Mirac

16 Mayıs 2015 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biliyorsunuz dün gece Miraç kandili kutlandı. Recep ayının 27. gecesi olarak. Resulullah’ın miraca çıktığı gece, beş vakit namazın farz kılındığı gece ve mucize olan gece şeklinde çeşitli tanımlamalar yapılır. Biz bugün bu konuyu ele almak istemiyorduk ama Türkiye’de insanlar bir orta noktada kalamıyorlar. Bir zamanlar dine uzak olan insanlar yine dine uzak ama bu defa hurafe tarafına giderek uzak. Ya yolun sağ tarafından uçurumdan aşağı gidiyorlar ya da sol tarafından uçurumdan aşağı gidiyorlar. Ya dini kullanarak dinden uzak kalıyorlar ya da dini kullanmadan dinden uzak kalıyorlar. Dini kullanarak dinden uzak kalmak daha tehlikeli. Maalesef o konuda çok yanlışlar var. O yanlışların üst üste binmesi bizim bu konuyu ele almamıza sebep oldu. Yoksa bu sabaha kadar sitemizden konunun adını ilan da etmemiştik. Ama ilan ettik mirac diye. Çünkü dün okunan hutbe de gerçekten son derece rahatsız ediciydi. Zaten hutbeler ciddi anlamda rahatsız edici hal aldı. İnsanları orada yarım saat oturtuyorlar, yarım saat içerisinde cümleler arasında bazı güzel şeyler de geçiyor fakat öylesine bir gereksiz edebiyat yapılıyor ki o nahoş kelimeler o içi dolu olanları bile insanlar dinlemek istemiyor. Çünkü onların doğurduğu tepki doğruları dinlemeye de engel oluyor. Ve birçoğu mesela geçende “ya bak yine hutbe bitmeden geldik” diye söylüyordu birisi. Çünkü hutbeyi dinlemek istemiyor haklı olarak. Bunlar gerçekten hoş şeyler değil. Bazılarınız tanırsınız Orhan Apaydın vardı. Bir de kardeşi Burhan Apaydın vardı. Orhan Apaydın, 12 Eylül ihtilalinden sonra hapse atılmıştı. Türkiye’de çok etkili çalışmalar yapan bir solcuydu. Burhan Apaydın da Adnan Menderes’in avukatı olduğu için tanınmış bir kişiydi. Orhan Apaydın hapishaneden çıktıktan sonra Burhan Apaydın ile beraber iki kardeş İstanbul Müftülüğü’nde bana geldiler. Tanışmak istemiş Orhan Apaydın. Geldiler. Orada bana şunu söyledi Orhan Apaydın. Dedi ki; “sizin elinizde çok büyük imkanlar var” dedi. Her hafta insanlar camide toplanıyor, siz çıkıyorsunuz mimbere konuşuyorsunuz. Hiç kimse itiraz etmiyor. Dünyada böyle bir imkana sahip olan bir başka insan gurubu yok”. Valla dedi bizim elimizde böyle bir imkan olsaydı şimdiye kadar Türkiye’de çoktan ihtilal yapmıştık” dedi. Solcular olarak yani. Ama siz dedi bunu öylesine zayi ediyorsunuz ki yani ne konuşan konuştuğunu biliyor ne dinleyen dinlediğinin farkında. Yazık değil mi?” dedi, “niye bundan fayda etmiyorsunuz”. “Şu toplumda yapılan birçok şey var” dedi. “Birçok zülümler var”. Solcuları bilirsiniz daha çok haksızlıklara bir tepki olarak ortaya çıkmışlardır. Sosyal düzensizlikleri tenkid etmeye çalışırlar. “Bu kadar insanlar sömürülüyor, o kadar haksızlığa uğruyor, siz neden bu imkanları kullanmıyorsunuz” dedi bana. Bence son derece haklıydı. Sonra 28 Şubat’ta şöyle bir slogan dolaşıyordu 28 Şubat olduğu zaman. Bu dediğim 12 Eylül’den sonraki. 28 Şubat’ta öyle hutbe okuyacaksın ki okuyana zararı, dinleyene faydası olmasın. Yani suç işlemiş olmayacaksın, o da yararlanmamış olacak. Böylece nötr bir şey dolaşacak. Hutbeler öyle bir noktaya geldi ki evet okuyana bir zararı yok ama dinleyene zararı var. Eskiden hiç olmazsa bu kadar uzatmazlardı. Resulullah’ın en uzun hutbesi veda hutbesidir. Bunların en kısa hutbesi kadar ancak vardır yani. Bu niye böyle yapılıyor? Sadece edebiyat, içi boş. İnsanlara bir şeyler vermek lazım. Bu imkanı, bu fırsatı niye kullanmıyoruz? Tabi inşallah ondan da bahsedeceğiz.

Biliyorsunuz Resulullah’ın İsra ve Mirac iki ayrı şekle getirilir. Denir ki İsra Kur’an ile sabittir. İsra olarak Resulullah’ın mescidi haramdan mescidi aksaya gitmesi olarak akaid kitaplarında öyle yazar. Mescidi haram belli, Mekke. Mescidi aksa olarak da hiç kimse itiraz etmeden Kudüs’teki Mescid der. Hadislerde Resulullah’a namaz da kıldırılır. Bindiği hayvanın yularını da oraya bağlar. Kaçmasından korkuyor herhalde. Hem Burak diyor Cebrail(as) getirecek hem de yularıyla orada bağlayacak! Enteresan bir şey. Ondan sonra oradan yedinci kat semaya çıkışına Mirac denir. Denir ki İsra Kur’an ile sabit olduğu için inkar eden kafir olur, mirac hadisle sabittir onun için inkar eden kafir olmaz derler. Çünkü zanni delille sabit olmuştur. Son zamanlarda öne çıkan bir takım görüşler var. Mescidi haramın Kabe ve çevresi olduğunda kimsenin şüphesi yok ama mescidi aksa Mekke’ye çok yakın olan Cirâne’deki Mesciddir şeklinde. Biraz önce Yahya tespit etmiş eski kitaplarda olan görüşlerin ortaya çıkarılıp öne çıkarılması şeklinde de bir yaklaşım var. Onu Süleyman Ateş Hoca, İsrafil Balcı, Mehmet Azimli bu konularda yazmışlar. Bir de dersin başında söylediğim gibi dün akşam inanılmaz hurafelerle dolu anlatımlar olmuş. Bugün birkaç tane tepki bize ulaştı. Zaten o tepkilerin ulaşması bizi bu konuya dalmaya mecbur etti. Başlangıçta kandillerle ilgili bizim kandil uzmanımız Yahya’dan kısa bir değerlendirme alalım ayrıntıya girmeden.

YAHYA ŞENOL: Kandiller malumunuz ülkemizde çok sık bir şekilde kutlanıyor ve 5 tane bunlar. Önemli olanından itibaren sıralayacak olursak birincisi Kadir Gecesi olarak kutlanıyor. En meşhuru. Ramazan’ın 27.gecesi. Kadir gecesine dair biliyorsunuz kuranda müstakil bir sure ve Bakara suresinin 185.ayeti var. Fakat bunun da Ramazan’ın 27.gecesi olduğuna dair çok net bir tarihi yok. Ramazan’ın son on gecesinde bulunduğuna dair kuvvetli rivayetler var. Fakat bizde de bu maalesef bir güne hasredilmiş. O geceyi de değerlendirdiğinizde yaklaşık 83 yıllık bir ibadeti toptan halledebiliyorsunuz. Onun haricinde ikinci olarak Şaban ayının 15.gecesi olan Berat gecesi, berat kandili var. Buna dair de Tirmizi’de bir İbni Mace’de de iki tane rivayet var. Yani yaklaşık üç rivayet bulunuyor bizim Kütübü Sitte olarak bildiğimiz meşhur hadis kitaplarında. Fakat bu muhaddisler, Tirmizi ve İbni Mace kitaplarına bu hadisleri aldıktan sonra hadislerin ne kadar zayıf olduğu yorumunu da eklemişler oraya. O yüzden Maliki fakihlerinden Ebu Bekir İbni Arabi var. Bu tabi Muhiddin İbni Arabi değil tasavvufçu olan. Bu hem fakih yani fıkıh ilmiyle uğraşmış hem hadisçi hem de müfessir yani Ahkâmül Kur’an diye tefsiri var. O diyor ki; “Berat gecesine dair nakledilen hiç bir sahih hadis bulunmamaktadır. Hadis diye dolşan sözlere de kesinlikle itibar edilmemelidir” diye. Zaten Resulullah’ın ya da ashabın o gece mescidlerde toplanıp şu anki gibi o geceyi idrak ettikleri, o geceye özel ibadet ettikleri falan vaaki değil. Bir tane bile öyle rivayet bulunmamakta. Onun dışında kalan mesela Recep ayındayız, Recep ayının ilk cuma gecesi Regaib Kandili kutlandı. Buna dair sahih rivayet, zayıf rivayet bizim kitaplarımızda bulunmuyor. Bir şekilde ortaya çıkmış. Diğerlerinin hepsine mesela miraca Resulullah Miraca çıktı kutlayalım. Şaban ayının15.gecesi az buçuk zayıf rivayet var kutlayalım. Kadir gecesi tamam da Regaib’e dair gerçekten hiç bir şey yok. Uydurdukları da işte Resulullah’ın ana rahmine düştüğü gece. Hiç kimsenin bilemeyeceği, hadi bildiniz bunun neresi kutlanabilir ya? Bir mantığı var mı bunun? Kutlanacak bir gece işte onu da çıkarmışlar. Dün gece kutlanan Mirac kandili Recep ayının 27. gecesi. Ona dair de Resulullah’ın bu geceyi kutladığına dair hiç bir rivayet yok. Zayıf dahi olsa bir tane bile rivayet yok kitaplarda. Son olarak bir de Resulullah’ın doğum günü olarak kutlanılan Mevlid var biliyorsunuz. Peki bunlar tarihi olarak ne zaman ortaya çıkmış. Daha önce defalarca konuştuk ama kısaca onu da arz edelim. Bunlardan en erken kutlama örneğine rastladığımız Mevlid Kandili. Bu da Mısır’da ilk olarak Şii Fâtımi devletinde kutlanmaya başlamış ve tarih olarak da yaklaşık Resulullah’ın vefatından sonra 350 falan geçtikten sonraya tekabül ediyor. Yani Resulullah’ın vefatından sonra 300-350 yıl geçmiş o zamana kadar bilinmeyen bir şey bir anda bilinir oluyor. Bunu da Şii-Fâtımi devletinin kendi liderlerinin doğum günü kutlamalarını sistemleştirmek için geriye dönük bir kaynak arama çabası olarak telakki ediyoruz bunu da. Yani siz bir anda bir uygulama yapıyorsunuz bizim liderlerimizin doğum günü kutlanacak falan. Milletin zihni buna hazır değil. Müslüman bir beyin doğum günü kutlamasını bilmiyor. Ne yapmanız lazım? Bir dayanak oluşturmanız lazım. Geriye dönük olarak Resulullah’ın doğum günü kutlamaları diye ilk olarak hicri 350’li yıllarda Mısır’da Mevlid Kandili uygulaması başlatılıyor ve devlet eliyle bu törenler yapıldığı için halka da kısa sürede yayılıyor. Daha sonra Eyyubiler döneminde bu törenler kaldırılıyor çok fazla hurafe ve bidata bulaşıldığı gerekçesiyle.

Fakat daha sonra yönetimin değişmesi ile ve tasavvufçuların etkisiyle ki isimler veriliyor: Musullu Sufi Ömer Muhammed Bin Mella diye isimler naklediliyor. Bunların etkisiyle yine yöneticileri etkilemeleri ile ve yöneticilerin de onların tarikatlarına, cemaatlerine katılıp onlardan etkilenmesiyle tekrar devlet etkisiyle bunlar yayılıyor İslam dünyasına. Bunun kandil olarak isimlendirilmesi ise bizde Osmanlı döneminde başlıyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu 2. Selim var. O dönemde işte Sarı Selim olarak bilinen 2. Selim döneminde bu geceler minarelerde kandiller yakılarak kutlanmaya başladığı için de tam bizim şu an dilimizde olduğu gibi kandil isimlendirmesi de o zamandan itibaren yerleşiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Floresan demeleri lazım. Artık minarelerde kandil yaka yok.

YAHYA ŞENOL: Mahyalarla falan o gelenek devam ettiriliyor. Olayın kısa tarihçesi bu kadar. Bunların hiç birinin şu anki şekli ile Resulullah döneminde, ashab döneminde, Abbasiler’de kutlandığına dair hiç ama hiç bir tane rivayet yok maalesef.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki şimdi hakkında rivayet olmayan konularda tabi bir yanlış ister istemez birkaç tane yanlışın üst üste binmesi gerekiyor. En baş yanlışı-zaman zaman tekrarlıyoruz onu söyleyeyim-mesela 26. günü 27’ye bağlayan geceye 27.gece denir.

YAHYA ŞENOL: Şu anda biz Recep’in 27. günündeyiz ama gecesi dündü!

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kere bu çok büyük bir yanlış. Bu yanlışın temeline inmeyelüm çünkü konu şey yapar. Sadece bir ayetten hareketle şey yapalım. YASİN, 40.. Ayet: “Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar: güneş aya yetişemez” yani güneşin ay ile birleşmesi söz konusu değildir. Çünkü ayrı ayrı yörüngeleri vardır. Zaten “ve küllün fı felekin yesbehun” da diyor ayrıca C.Hakk. Her birisi ayrı bir yörüngede yüzer de diyor aynı ayette. Ama burada asıl konumuzla ilgili olan kısım şu  “velel leylu sabikun nehar: gece de gündüzü geçemez” diyor. Gece gündüzü geçemez ne demektir? Önce gece sonra gündüz olamaz diyor. Gün ne ile başlar? Gündüzle başlar ve gece ile devam eder. Güneş doğduğu andan itibaren gün başlar. Onun için ayetlerin tamamında günün ilk namazı öğlen namazıdır. İsra suresinin 78 ve Hud suresinin 114. ayetinde. İkinci namazı ikindidir. Üçüncü namazı akşam, dördüncü namazı yatsı, beşinci namazı sabah namazıdır. Ama ne olmuşsa olmuş bir nehari şerri diye bir şey uydurmuşlar şeriata uygun gündüz diye. Ondan sonra günü güneşin batmasıyla başlatmışlar. Batmasından batmasına kadar ve o yerleşmiş. Bugün nasıl işte aslı astarı olmayan kandil geceleri yerleşmişse bu da yerleşmiş. Farz edelim ki mirac gecesi diye bir gece var. Varsa, kutlama da olduğunu farz edelim. Bu günün gecesi olması lazım: 27.günün güneşin batmasından sonra. Mesela Kadir Gecesi diye bir gece var kuranda. Tamam, 27.gece olduğuna dair bir takım rivayetler de var ama çok net bir şey söyleyemiyoruz. Kadir Gecesi’ni İslam aleminde hep 26.gecede kutlarlar 27’de değil. O yanlış öylesine yerleşmiş ki. Halbuki gün güneşin doğmasıyla başlar doğmasıyla biter.

YAHYA ŞENOL: Bir tanesini az buçuk tutturacakmışız, o da bir gün önceye denk gelmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadir Gecesi tutacak gibi oluyor, o da bir gün öncesine alınıyor. O da işin aldatmacası! Dünkü hutbede öne çıkan hususlar nelerdi. Zaman zaman tenkidlerde bulunuyoruz da bu artık çok can sıkıcı noktalara geliyor.

FATİH ORUM: “Kardeşlerim” diye başlıyor hutbe. Şöyle: “İsra ve Mirac, Peygamberimiz’in bir gece mescidi haramdan”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela Resulullah’ın hadislerinde “Kardeşlerim” diye hutbede hitap ettiğini hatırlıyor musunuz? “Eyyuhennas, ibadallah” o kadar. “Ey insanlar, ey Allah’ın kulları”. Kardeşlerim ifadesi gerçekten beni rahatsız ediyor. Tamam, kardeşiz “innemel mu’minune ıhve”. Tamam onda hiç şüphe yok. Fakat hitab olarak alıştığımız bir hitab değil. Elhamdulillah der zaten bi kere. Duaları uzatıyorlar da uzatıyorlar. Yani aslında hutbe duaları Resulullah’tan nasıl gelmişse o şekilde olmalı. Uzatmaya gerek yok. Hutbeyi Resulullah nasıl okumuşsa yani bir ayet okunur, bir Resulullah’ın sözünden bahsedilir. Bir de önemli bir olay anlatılır geçilir.

FATİH ORUM: “İsra ve Mirac, Peygamberimiz’in bir gece mescidi haramdan mescidi aksaya, oradan da yüce mevlanın sonsuz ayet ve kudretini müşahade etmek için yaptığı mucizevi bir yolculuktur”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Mucizevi”. “Mucizevi bir yolculuktur”. Ne demek? Yani Resulullah’ın mucizesidir diyor değil mi? Bu olaya mucize demeyen var mı? Hatırlıyor musunuz, mucize demeyen var mı buna? Halbuki mucize nedir? Mucize, bir nebinin bir resulün kendinin Allah’ın resulü olduğunu ispatlamak için insanlara gösterdiği şeydir. Olağan üstü bir olaydır. Ama onu insanlara göstermek için yapar. Mesela kuranda Üzeyr (as) ile alakalı olarak “ve li nec’aleke âyeten lin nâsi”(BAKARA 259) diyor Allah: “seni insanlara bir mucize yapalım”. Yani 100 yıl öldürüyor, tekrar diriltiyor. Ondan sonra Kudüs’e gidiyor. Kudüs’te kendisi ile beraber gelmiş olan Nehemya’da var. Onunla beraber Kudüs’ü imar ediyorlar. Onu tanıyanlar oluyor ve herkes şaşırıp kalıyor. Kendi oğlu ihtiyar, torunları ihtiyarlamış ama kendisi 40 yaşlarında fakat tanınıyorlar, kendi varlığı mucize oluyor. Bakıyoruz ki İsa(as) için de Allah diyor ki Meryem validemize hitap da; “ve cealehu ayeten linnas: insanlar için ayet” yani babasız dünyaya gelmiş olması bir mucize. Ondan sonra işte Musa(as)’ın değneğini biliyorsunuz. Elini çıkarması, suyu yarması falan. Bunlar, çevresindeki insanların Musa(as)’ın Allah’ın elçisi olduğunu anlaması için Allah’ın ona verdiği bir belge. İsra kelimesi de bir gece yürüyüşü manasına geliyor, bir de yükselme anlamına geliyor. İsra suresinin içerisinde Allah, Muhammed(sav)’e mucize vermediğini çok açık bir şekilde söylüyor.

FATİH ORUM: Zaten mucizedir dedikten sonra nitekim Allah şöyle buyurmuştur diyerek bu ayeti okuyor devamında hutbede. “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece mescidi haramdan, çevresini mübarek kıldığımız mescidi aksaya ulaştıran Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işiten hakkıyla görendir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kendisine gösterecek insanlara değil. “Ayeten linnas”, “leke” değil. İnsanlar için olduğu zaman ona mucize deriz. Ama kendisi için olduğu zaman ona mucize denmez. İsra suresinin 59.ayetinde diyor ki. Mesela burada “li nuriyehu min âyâtinâ”(İSRA 1) diyor; “ayetlerimizden Ona gösterelim”, burada diyor “Ve mâ meneanâ en nursile bil âyâti illâ en kezzebe bihel evvelûn: bizim sana ayetler göndermemizi engelleyen sadece şu olmuştur: öncekiler bu ayetleri yalanladılar”(İSRA 59) diyor. Şimdi buradaki ayetin kuran ayeti olmadığı açık ve net. Çünkü inzal değil irsal: gönderme işi. Diyor ki bak burada örnek de veriyor. “ve âteynâ semûden nâkate mubsıraten: Semud kavmine o dişi deveyi vermiştik” Salih(as)’ın mucizesi olarak. “Mubsıra” ne demek? Gerçeği gösteren bir belge. Yani açık ve net. Birisine belge gösteriyorsun; “kardeşim belgede bu yazılı mı? İşte şahitler, Bunun inkar edilecek nesi var” diye gösterdiğin zaman birisi dese ki “burası karanlık”. “Buranın neresi karanlık? Senin görmediğin ne var işte” dememiz gibi. “Mubsıra”, Salih(as)’ın elçi olduğunu açık ve net olarak gösterecek şekilde ona o deveyi verdik diyor. Bak tek bir mucize verdiği Salih(as)’ı örnek veriyor. “Fe zalemu biha” ama onlar o dişi deveye karşı yanlış işler yaptılar. Onu kestiler biliyorsunuz. Ondan sonra diyor ki; “ve ma nursilu bil ayati illa tahvifa: biz mucizeleri sadece insanları korkutmak için göndeririz”. Şimdi burada çok açık ve net Resulullah’a mucize verilmediği ifade ediliyor. İsra suresinin en başında da “li nuriyehu: kendisine gösterelim diye” diyor “min ayatina: ayetlerimizden kendisine” yani Resulullah’ın kendisine. Dolayısıyla bu bir mucize olmaz. Önce başta yanlış bir başlangıç var.

FATİH ORUM: İşte bu devam ediyor şöyle; “mirac, rahmet peygamberi(sav)’in, Allah’ın sonsuzluğu, yüceliği ve O’nun nihayetsiz kudretine yaptığı en görkemli şahitliktir. Rabbimiz bu şahitlikte gerçek yüceliğin yalnızca kendisine ait olduğunu efendimizin şahsında beşeriyete göstermiştir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne demek bu? Ne anladınız? Gerçekten son derece rahatsız edici bir cümle. Resulullah’ın şahsında beşeriyete gösterilmiş ve bu mucize olmuş değil mi? Aslı astarı olmayan bir şeyi sen nasıl yaparsın? Diyanet İşleri Başkanlığı olarak gerçi yani bu şey değil. Biz yüzde yüz kuranla gerçekleri gösterdiğimiz halde duymuyorlar ama ben şahsen burada Diyanet İşleri Başkanlığı dememem lazım hata ettim. Şöyle bir başlık atmam lazım: bugünkü ders sadece ilgili olmayanlara hitabendir. İlgililere değil. Çünkü biz, ilgililere hiç bir şey duyuramadık bugüne kadar, bu günden sonra da duyurabileceğimizi hiç zannetmiyorum.

FATİH ORUM: “Mirac, bir yönüyle Rabbe vuslat bir yönüyle de Rabbin nehyettiklerini terk ediştir. Biz müminler için müjdedir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu ne demek? Rabbe vuslat ne demek? “Allah’a vuslat” diye bir kavram var mı bizde? Ne demek Rabbe vuslat? Allah’a vâsıl olmak, Allah ile birleşmek ne demek? Allah senin şah damarından daha yakın değil mi sana? Vuslat ne demek ya! Vuslattan sonra ne dedi?

FATİH ORUM: “Biz müminler için müjdedir mirac. Rabbimiz kendisine ortak koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağını bu kutlu gecede müjdelemiştir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Orada bir hadis daha okumuştu dün Süleymaniye’deki hutbede. Burada yok galiba. Bu ümmetin üç tane farkı varmış diğer ümmetlere göre. Var mı orada hadis? Bir büyük günah işlemediği takdirde.. Yok! O cümleyi bir daha okusana. Yanlışları ezberlemek de kolay değil.

FATİH ORUM: Üç tane müjdeyi burada ayrı ayrı açıklıyor zaten. Birincisi müjde: “Rabbimiz, kendisine ortak koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağını bu kutlu gecede müjdelemiştir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yalnız bu ümmete hastır diye hadisin Arapçasında vardı. Sonra Türkçesinde göremedim. Allah, şirk günahı işlemeyenlerin diğer günahlarını bağışlayacağını bu gece müjdelemiş. Nerede var böyle bir şey? Böyle bir şey yok. Peki bu ne demektir? Şirk günahı işlemeyenlerin diğer günahlarını bağışlayacağı sözünden ne anlarsınız? Bu dünyayı mı anlarsınız ahireti mi? O cümleyi bir daha oku. Lütfen dikkatle dinleyin. Bu dünyada bağışlanacağı şeklinde mi anlarsınız, çünkü halka hitap eden bir cümledir. Sıradan bir vatandaş bu cümleden ne anlar?

FATİH ORUM: “Biz müminler için bir müjdedir miraç. Rabbimiz, kendisine ortak koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağını bu kutlu gecede müjdelemiştir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nerede bağışlanacak? Rabbimize şirk koşmadığı takdirde büyük günahlar bağışlanacak. Nerede? Yani istediğin günahı işle. Serbest. Zina et, hırsızlık yap, faizcilik yap, adam öldür, ne yaparsan yap yeter ki şirk koşma. Müjde de var. Hem de bu gece yapmış o müjdeyi nerede yapmışsa! Ya kardeşim o zaman bunun bir başka anlamı da Allah şirk günahını bağışlamaz. Bu dünyada bağışlamaz demektir değil mi? Peki o zaman niye insanlara Allah’ın dinini tebliğ ediyorsunuz ki? Resulullah’a inananların büyük bir çoğunluğu şirkten dönerek müslüman olmadı mı? Müşriklerin önünde tevbe kapısı kapalı olmuş oluyor. Yani bir adam bir kere şirk günahını işledi mi bitti. Çünkü affedilmiyor o. Bu tamamen zaten bunun şeyle hiç bir alakası yok Allah’ın genel kanunudur. İslam ümmeyle de hiç bir alakası yok. “İnnallahe la yağfıru la yuşreke bihi: Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz”,”ve yağfiru ma dune zalik: onun altındakini bağışlar”,”ve men yeş’a: gerekeni yapan kişi için”. Bu tamamen, tevbe etmeden ölen kimse ile alakalıdır. Suçunun cezasını çekip cehennemden çıkar. Bunu da ayrıca bir ders yapalım inşallah.

FATİH ORUM: İkincisi şimdi. “Bizler için hediyedir mirac. Rabbimize en yakın ânımız olan namaz, bu gece 5 vakit farz kılınmıştır”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nereden çıkarıyor bunu?

FATİH ORUM: Müslim, İman 279

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hadisten çıkarıyorlar. Ne yapıyor? Musa(as) ile Allah arasında gidip geliyor. Düşünebiliyor musunuz yedi katlı bir bina. Üst katta Allah’ın makamı var. Musa (as) kaçıncı kattaydı? Yukarı çıkıyor aşağıya iniyor, yukarı çıkıyor aşağı iniyor.

YAHYA ŞENOL: Talebenin biri hocasına demiş ya; “Hocam, din sizi arşı âlâda dolaşırken gördüm”. Demiş; “sizden de hiç bir şey kaçmıyor haa keratalar!”. Bizim vakfın kurucularından bir arkadaşımız, hacca bir gurupla beraber gitti. O zamanlar şirketler götürüyorlardı. Diyor ki i; “bir adam var, hep çevresinde dolaşıyorlar etrafından ayrılmıyorlar. Bu ne dedim?”, “Bu bizim şeyhimiz”.”Neden etrafından ayrılmıyorsunuz?”. “Sürekli arşı âlâya çıkıyor, bize oradan haber getiriyor”. Bu da demiş ki; “ahlaksız yalan söylüyor. Oraya çıksaydı bir gün de ben görürdüm” demiş. “Bana rastlardı bir gün” demiş. Diyor; “ondan sonra baktım ki bana hürmet etmeye başladılar”.

YAHYA ŞENOL: Bu, Buhari-Menakib’da 6.katta.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 50 vakit namaz iniyor.

ENES ALİMOĞLU: Buhari’de geçen iki hadis var. İkisinin başlangıcında bir problem var. Birincisi diyor ki; “Ben hatimdeydim”. Kabe’ye hacca gelenler bilirler.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O yarım ay gibi olan.

ENES ALİMOĞLU: “Oradaydım, Cibril geldi. Altın leğende bir şey getirdi. Göğsümü yardı. Sonra dikti. İyileşti çıkar dedi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani kalbini ameliyat etmiş.

ENES ALİMOĞLU: Bu, Buhari, Menakıb- Babul Mirac’da geçiyor. Başka bir hadis var Buhari’de. Kitabus Salat’ın 1.Babı. Burada diyor ki; “ben evdeydim. Çatıdan bir delik açıldı, Cibril de oradan indi” diyor. O ikisinin bir tanesi hatimde başlıyor, bir tanesi evde başlıyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Neyse. Şimdi o fazlaca mühim değil de namaz meselesi. Orada farz oluyor. Halbuki namaz her zaman vardı. Yani namaz işte BEYYİNE, 1.. Ayet: “Lem yekünillezine keferu min ehlil kitabi velmüşrikine münfekkıyne hatta te’tiye hümülbeyyineh” diye başlayan ayet. Orada kendilerine o açık belgeler gelinceye kadar ister müşriklerin ister ehli kitaptan olsun kafirlerin parçalanması söz konusu değildi. O da nedir? BEYYİNE, 2.. Ayet: “Rasulüm minallahi yetlu suhufem mütahherah ,BEYYİNE, 3.. Ayet: “Fiha kütübün kayyimeh” Allah’tan gelen bir elçiyi tertimiz bir sayfa okur. İçinde Allah’ın sağlam hükümleri vardır. Şimdi orada bütün nebilere neyi emrettiğini Allah söylüyor. BEYYİNE, 5.. Ayet: “Ve ma ümiru illa liya’büdüllahe muhlisıyne lehüd din” bütün nebilere verilen emir, ihlaslı olarak dini Allah’a has kılarak Allah’a kulluk etmeleri, “ve yükıymussalate” “yukimu es salat”: “bu namazı ikame etmeleri”. Aynı namaz. “Ve yü’tüzzekate: zekatı vermeleridir”. Dolayısıyla namaz zaten bugün Yahudilerde de 5 vakit, Zerdüşlerde de 5 vakit, sabiilerde de 5 vakit. Yani nereye giderseniz işte namaz kılan Hristiyan guruplarda da 5 vakit. Bazıları birleştirerek 3 vakitte birleştiriyor ama yine 5 namaz. 3 tane değil. Resulullah’a namazı öğreten Cebrail(as) da namazın vakitlerini gösterdikten sonra diyor ki; “işte bu senden önceki ümmetler için namaz vakitleridir, vakit bunlar arasındadır” diyor. Bu sebeple namazın miraç da farz kılınması, 50 vakitten 5 vakite düşmesi, haşa C. Hakk bilmeyecek de Musa(as) öğretecek!.. Yani bu gerçekten inanılması mümkün olmayan bir saçmalıklar yığını yani.

FATİH ORUM: Üçüncüsüne geldik şimdi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani bir namaz tarihini bilmeyen bir islam alemi ne işe yarar ya rabbi!

FATİH ORUM: “Her gün yatsı vaktinde okuduğumuz “amener resulü” diye başlayan ayetler, bize miracın bir hediyesidir”. Üçüncüsü de bu. Medine’de inen bu sure.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki orada Cebrail(as)’dan mı almış bu ayetleri acaba? Direk Allah’tan. E şimdi Allah ne diyor ayetinde? Şura’da ne diyor? Oku ayeti.

YAHYA ŞENOL: “Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu(ŞURA 51).

ABDULAZİZ BAYINDIR: Üç şekilde diyor Allah bir beşer ile konuşur. Birisi vahiy yani bizim ilham dediğimiz şey her insanda olur bu. Bir perde arkası. Musa(as) ile ağacın arkasından ya da bizlerle rüyalarımızda bir şekilde olabilir. Tamam ama asıl “ev yursile resulen fe yûhiye bi iznihi mâ yeşâu”, bir elçi gönderir, onunla, kendi tercih ettiğine vahyeder. Peki kuran ile ilgili Allah ne diyor? “İnnehu le kavlu resulun kerim”(TEKVİR 19) kuran, değerli bir elçinin yani Cebrail(as)’ın sözüdür. “Li kuvvetin zi inde le arşı mekin”(TEKVİR 20) diye başlıyor Tekvir suresinde. “İzeş şemsu kuvviret” diye başlayan surede, hatta Hakka suresinde de var. “Değerli elçinin sözüdür”. O elçi kim, onun ayrıntısını Hakka suresinde de aynısını söylüyor burada da aynısını söylüyor. “İnnehu li kavlu resulun kerim”,”zi kuvvetin: güçlü bir resul”, elçi. “İnde zil arşı: arşın sahibinin yanında” katında güçlü. Orada güçlü. “Mekin: sağlam bir makama” öyle diyoruz değil mi? Makam sahibi. İtibar sahibi.

ENES ALİMOĞLU: Zaten 4.kat semada kalmış ya. “Ve in tekallemtu teharraktu” demiş. Öyle bir şey var.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Manasını da ver herkes Arapça bilmiyor senin gibi.

ENES ALİMOĞLU: Benden buraya kadar. İlerlersem yanarım. Sen ilerlersin gidersin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Halbuki ayet ona tam ters.

KATILIMCI: Hocam, bu ayet kastediliyor diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Resul ile ilgili olanı mı? İyi ya ben şimdi onu anlatıyorum. Muhammed(sav) olmadığını burada şey yapalım. Diyor ki TEKVİR, 21.. Ayet: “Muta’ın semme emiynin: orada kendisine itaat edilen ve güvenli”. Mesela Cibrili Emin denir biliyorsunuz. Ondan sonra TEKVİR, 22.. Ayet: “Ve ma sahıbukum bimecnunin: sizin arkadaşınız da cinlerin etkisinde değildir”. İşte o, Muhammed(sav). TEKVİR, 23.. Ayet: “Ve lekad reahu: arkadaşınız gördü”. “Hu” kimi? O resulü. Yani Cebrail’i gördü. Nerede gördü?  “Bil’ufukılmubini: açık ufukta”. Şu anda binalar yapıldı, ben ilk hacca gittiğim zaman çok net gözüküyordu. Kabe’nin yanından Cebelinur, Hira dağına doğru baktığınız zaman orayı görebiliyordunuz. Orada Resulullah’ın kaldığı mağaradan baktığınız zaman da Kabeyi görüyordunuz. Orası gerçekten doğu tarafıdır kabenin. Doğu olmasa da ufuk denir doğu olması şart değil ufuk olması için. Ufuk zaten çevreyi saran çizgidir. O açık ufukta O’nu gördü. O resulü gördü. Cebrail’i gördü. TEKVİR, 24.. Ayet: “Ve ma huve ‘alelğaybi bidaniynin: gayb konusunda itham altına alınacak birisi değildir”. Yani aldığı vahiyler konusunda. TEKVİR, 25.. Ayet: “Ve ma huve bikavli şeytanin recimin: bu, taşlanmış şeytanın sözü de değildir”. Şimdi bakın burada asıl mesele, önce tekrar edeyim doğru anlaşılsın. Diyor ki; TEKVİR, 19.. Ayet: “İnnehu lekalu resulin kerimin: Bu kuran değerli bir elçinin sözüdür”. TEKVİR, 20.. Ayet: “Ziy kuvvetin ‘ınde ziyl’arşi mekiynin” güçlü ve arşın sahibi yanında bir mekan sahibi, bir itibarı olandır. TEKVİR, 21.. Ayet: “Muta’ın semme emiynin” Orada, arşta kendisine itaat edilir. Orada itaat edilir. Resulullah yeryüzünde kendisine itaat edilendir değil mi? Orada itaat edilir. Emin, güvenilirdir. TEKVİR, 22.. Ayet: “Ve ma sahıbukum: sizin arkadaşınıza gelince”, “bimecnunin” cinlerin etkisi altına girmiş değildir arkadaşınız. TEKVİR, 23.. Ayet: “Ve lekad reahu: arkadaşınız O’nu gördü”, bu çok açık ve net. Demek ki o resül, Muhammed(sav) değil. Böyle olduğuna göre o zaman ne demek olur? “Amener resulü” kurandan değildir demekle aynıdır buradaki iddia.

FATİH ORUM: Birazcık edebi cümleler bölümü başlıyor. Şöyle; “mirac değerleri bizleri yüce ve anlamlı ufuklar açan kutsal değerlerdir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela?

FATİH ORUM: “Miraç değerleri ile insan esfeli safiline: aşağıların aşağısına savrulmaktan kurtulur”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Miraç değerleri ne ki ondan kurtuluyor?

FATİH ORUM: “Ahseni takvime: en güzel hâle ulaşır. Miraç değerleri, insanı sidrei müntehaya: en üst kemal noktasına çıkarır”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nasıl çıkarıyor? Ne demek sidrei münteha? Bu ne Allah aşkına yaa. Gerçekten insanı fena halde rahatsız ediyor bu cümleler. Bu bir örnek yani. Hutbeler. Malesef yani.

FATİH ORUM: “Bu ulvi değerler bizleri ebediyen huzur içinde kalınacak cennete götürür. Yeter ki bizleri yükseltecek bu değerlere sımsıkı sarılalım ve bunları hayatımıza yansıtmada kararlı olalım”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Neye sarılacaksın neye? O değerler neler?

FATİH ORUM: “Yeter ki Burağımız; imanımız. Refrefimiz; ibadetlerimiz. Salih amellerimiz ve güzel ahlakımız olsun”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi biraz bir şeyler söylüyor. Burak iman, refref ibadetler.

FATİH ORUM: Salih ameller de güzel ahlakımız.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Öyle bir şey yapılıyor ki, söyledikleri güzel şeyler de kaybolup gidiyor.

FATİH ORUM: Böyle olduğu takdirde hayatımızın her ânı bizim için miraç olacaktır. Miraç kandili sebebiyle Rabbimiz’e ve çevremize karşı sorum”…

ABDULAZİZ BAYINDIR: Olmayan bir şeyden neler yapılıyor. Miraç kandili diye bir şey yok.

FATİH ORUM: “Sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlayalım. Unutmayalım ki bugün biz müminlere düşen, miracı Peygamberimiz’in bir hatıratı, bir tarih okumak değildir. Bize düşen; Ebu Bekir efendimiz misali Allah’ın emir ve yasakları karşısında her daim sadakatle, teslimiyetle bir duruş sergilemektir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tamam da Ebu Bekir ne yaptığını kimse biliyor mu ki dinleyicilere sen şey yapıyorsun yani. Resulullah ne demişse doğrudur diyor Ebu Bekir. Resulullah gelmil haber vermiş değil mi? Rivayet o. Millet dalga geçmeye başlamış, O da demiş ki; “O söylemişse doğrudur”. Peki o zaman Ebu Bakir, Resulullah’ın oraya gittiğini görüyor mu? Söylemişse doğrudur diyor. Peki o Mekkeliler görüyor mu? Burada inanılmaz yanlışlar var.

FATİH ORUM: “Bu sadakat ve teslimiyeti gösteremeyenler miracın anlamı, ruhu ve kazanımlarından mahrum kalacaklardır” diyerek bitiriyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Maalesef yanlışı iyilerini iyice bastırmış olan hutbelerden bir örnek. İsra ve Miraç konusuna şey yapalım. Sen buldun mu Mücahid tefsirinde.

ABDURRAHMAN YAZICI: Mücahid’in tefsirini buldum ama o ibare yok. Normalde tefsir de herhalde ondan nakledilen rivayetlerin bir kısmını almışlar tefsire. Kendi yazmadığı için. Tefsirde o ayetin şeyi bile yok.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten Mücahid’in yazdığı tefsir diye bir şey yok. Ondan gelen rivayetlerin toparlanması söz konusu. Sen buldun mu Enes Hoca? “Se servu er rif’atu” diye buldun mu? Mücahid’den diye yazmıyor mu?

ENES ALİMOĞLU: Yok yok. Mücahid’den yok. “Ve kıle es servi er rıf’ati” diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Esra”, yükseltti manasında.

ENES ALİMOĞLU: “servi” olduğu zaman yol yürüdü manasında.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Gece yürüyüşü manasına geliyor. ISRA, 1.. Ayet: “Sübhanellezı esra bi abdihı leylem minel mescidil harami ilel mescidil aksallezı barakna havlehu li nüriyehu min ayatina innehu hüves semıul besır”. Burada diyor ki; “Sübhanellezı esra bi abdihı leylem: kulunu bir gecede” şimdi bu gece yürüyüşü anlamına şey yapalım: “bir gecede yürüttü, mescidi haramdan mescidi aksaya”. El Mescid’ül Haramdan El Mescid’ül Aksaya kadar. El Mescid’ül Haram: zaten onda kimsenin itirazı yok: kabe. Peki el Mescid’ül Aksa neresidir? Genel kanaat şudur: El Mescid’ül Aksa, Kudüs’deki mesciddir. Hatta işte hadis rivayetinde oraya gitti, kapısına Burak’ı bağladı, içeri girdi iki rekat namaz kıldı. Hatta bazıları diğer enbiyaya da namaz kıldırdığını söylüyorlar. Oradaki taşın üzerinden 7 kat semaya yükseldi falan diyorlar. Bununla ilgili de Müslim’de hadis olması lazım. “El Mescid’ül Aksa”: Kudüs de bir mescid Resulullah zamanında var mıydı yok muydu? O konuda kim çalıştı?

VEDAT YILMAZ: Kudüs’teki Mescit biliyorsunuz Süleyman(as) zamanında ilk defa yapılıyor. Allah, o mescidin yapılma emrini milattan 6 asır önce emri ilk defa Davud(as)’a veriyor. Ancak Davud(as), yapılacak araziyi Süleyman(as)’a gösteriyor. Süleyman(as), Davud(as)’dan sonra oraya bir mescit yapıyor. O mescide Beyti Mikdas deniyor. Yani mukaddes mabed deniyor İbraniler tarafından.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biz de Beyti Makdis diyoruz.

VEDAT YILMAZ: Daha sonra Babil kralı tarafından yıkılıyor milattan önce 538 gibi bir zamanda. Babil kralı tarafından yıkıldıktan sonra Nehemya tarafından tekrar inşaa ediliyor. Yani yaklaşık 100 sene sonra inşaa ediliyor. İkinci mescit dönemi deniliyor o döneme. Daha sonra da M.S. İsa(as)’ ın vefatından sonra Roma imparatorluğunun saldırısıyla M.Ö. 70 yılında önce tahrip ediliyor, M.Ö. 132 senesinde tamamen yıkılıyor ve Peygamber efendimizin yaşadığı dönemde de orada herhangi bir mescit kesinlikle bulunmuyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ömer(ra) Kudüs’ü fethettiği zaman Mescidi Aksa diye bugün anlatılan yerde ne vardı?

VEDAT YILMAZ: Allah Resulü’nün yaşadığı dönemde Mescidi Aksa denilen arazi boş bir arazi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çöplüktü. Çöplük haline getirilmiş.

VEDAT YILMAZ: Taş var, hadislerde rivayet edildiği gibi büyük bir taş var. O taşın üzerine mescidin inşaa edilmesi de Abdulmelik Bin Mervan zamanında oluyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hicri 66’dan 72’ye kadar yani Resulullah’ın Medine’ye hicretinden 66 sene sonra orada bir Kubbetus Sahra yani altıgen gözüken yer var ya orası yapılıyor. Ama Ömer(ra) Kudüs’e vardığı zaman namaz kılmak için biliyorsunuz Kıyamet Kilise’sine davet ediyorlar. Hayır diyor, ben orada namaz kılarsan bundan sonra herkes bu tür mabedlere hücum eder ve siz burada ibadet yapamazsınız manasında bir ifade kullanıyor. Çöplük yeri kendisi de çalışıyor temizliyorlar orada namaz kılıyorlar. Daha sonra Ömer(ra)’ın kıldığı yerde küçük bir mescit yapılıyor. Ona Ömer Mescidi diyorlar. Şimdi o mescidi büyütmüşler, olmuş Mescidi Aksa demeye başlamışlar daha sonra yani Kubbetus Sahra’nın dışında. En şey rivayetlerde Medine’ye hicretten 60-70 sene sonra yapıldığı ifade ediliyor. Abdulmelik Bin Mervan.

FATİH ORUM: Tarihçiler onu söylüyor da şimdi bir farklı düşünceye göre de orada kastedilen şeyin yani el mescidül aksanın tıpkı el mescidül haramda olduğu gibi bir cami, bir mescit, bir bina yani temeli, duvarları, şusu, busu olan değil bir açık alan, harem bölgesi olduğunu. Nitekim mescidül haram denilen şey de o dönemde Mekkeliler o bölgenin tamamını ibadetlerin yapıldığı kutsal bölgeyi kastettiği gibi orada da evet doğru, mescid yoktu ama kıble vardı, kutsiyet vardı, alan vardı oraya götürüldü deniliyor. Öte yandan bu rivayetler doğru kabul edilirse bunu temellendirirken de diyorlar ki; “Mekkeli müşrikler Peygamber’in oraya gittiğini duyduklarında niçin inanmadılar? Çünkü Mescidi Aksa denilen yer olduğunu biliyorlardı ve onun uzak bir bölge olduğunu biliyorlardı. Onun için “bu nasıl olur? O, Mescidi Aksa’ya nasıl gitti?” diyerek itiraz ederken esasında kastettikleri bina değil o bölgeye nasıl gitti demiş oluyorlar diye bir görüş var.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu konuyu yüzde yüz anladık hallettik demek biraz zor bir şey. Çünkü sadece Resulullah’a gösterilmiş bir husus. Ondan ne kadar öğrendiysek o kadarına bakacağız. Biz sadece ayetlere bakarak şey yapıyoruz. Bir de biliyorsunuz Cirane mescidi olduğunu söyleyenler var.

YAHYA ŞENOL: Muhammed Hamidullah’ın bu ayet ile ilgili biraz farklı bir görüşü var. Onu da belki burada anlatalım. Muhammed Hamidullah diyor ki bu İsra suresinin 1.ayetindeki  “El Mescidil Aksa” sıfat mensuf “El Mescidil Aksa: en uzak mescid”. Ama diyor konuyu aktaran hadislerde “Mescidil Aksa” şeklinde isim tamlaması olması yani muzaf muzafun leyh olarak geçiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Elif-lam yok.

FATİH ORUM: Daha çok Beytül Makdis ifadesi geçiyor.

YAHYA ŞENOL: O, bu ikisinin farklı olduğunu gösterir. Yani bu “El Mescidül Aksa” daha sonradan inşaa edilmiş olan “Mescidil Aksa” diye hadis rivayetlerine girmiş olabilir. İkincisi ise Kudüs’te bulunan mescid, kuranda o bölge “ednel ard” sizin bulunduğunuz yere en yakın toprak olarak adlandırılıyor diyor. Dolayısıyla “ednel ard” denilen yer de “El Mescidil Aksa” olmaz.. Yani en yakın yerde en uzak mescid bulunmaz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çünkü o zaman Roma’da da vardı.

YAHYA ŞENOL: Yani o şey de tutmuyor. Dolayısıyla diğer rivayetleri de hani Kabe’den direk semaya yolculuğu da esas alıyor Muhammed Hamidullah ve diyor ki; “El Mescidil Aksa, dünya üzerinde bulunan her yere en uzak mevkii olan göklerde olan bir mescid olmalı. “El Mescidil Aksa” en uzak yer, bütün dünya ölçeğinde herkesin gerçekten en uzak diyebileceği bir yerde bulunmalı. Onun göklerdeki beyti mamur olduğunu söylüyor. Fakat hadis rivayetlerinin de çok kuvvetli olduğundan onları da bir köşeye bırakmak istemiyor. Gidişte değil ama dönüşte Kudüs’e uğramıştır diyor Resulullah. Yolculuk Mekke/Kabe’den yani “Minel mescidil harami minel mescidil aksa” yeryüzünden göklere olmuştur yolculuk. Hadis rivayetlerinden de dönüşte oraya uğradığını anlayabiliriz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O bir tarihçi olması itibarıyla da o rivayetleri es geçmek istemiyor. Burada birçok şey düşünülebilir. Mesela bakın burada İsra suresinin ilk sayfasında bu ayetlerden sonra az önce Vedat’ın söylediği mescide atıfta bulunuluyor. ISRA, 4.. Ayet: “Ve kadayna ila benı israiyle fil kitabi le tüfsidünne fil erdı merrateyni” İsrailoğulları’na o kitapla ilgili olarak şu hükmü koyduk, kendi kitaplarında şu hükmü koyduk diyor. Yeryüzünde iki kere fesat çıkaracak, büyüklendikçe büyükleneceksiniz. Birisinin süresi dolduğu zaman kullarımızı gönderdik diyor, güçlü kullarımızı gönderdik. Evlerinizin arasına girdiler. Bu, yerine getirilmiş bir söz oldu diyor. Sonra tekrar size güç ve kuvvet verdik. Mal ve çoluk çocukla sizi güçlendirdik ve sizi askeri yönden daha güçlü hâle, daha çok hâle getirdik. İyi davransaydınız diyor kendiniz için davranmış olacaktınız. Kötü yapınca da kendi aleyhinize yapmış olursunuz. Diğerinin zamanı geldiğinde de diyor sizin yüzünüzü karartsınlar, o mescide daha önce girdikleri gibi girsinler ve yükselen her şeyi tarumar etsinler, yakıp yıksınlar diye. Onların hepsinin üstüne çıksınlar yani bütün tavanların üstüne çıksınlar yani bütün tavanların üstüne çıksınlar yere indirsinler diye tekrar gönderdik diyor ki işte az önce şeyle ilgili olarak bizim kaynaklarda Buhtunnasr diye geçiyor. Yahudi kaynaklarda Nabukadnassar diye geçiyor. Babilli Kralın gelip de orayı yıkması birincisidir. İkincisi de Titus zamanında milattan 70 sene sonra. Oradaki bir takım hediyeleri alıp götürüyor Roma’ya. Bazı kişileri de oraya götürüyor. Mesela Roma’da hâlâ oradaki hediyelerin saklandığı yer duruyor. Ben bizzat gördüm. İçerisine girmedim de burada dediler. Artık var veya yok onu bilmiyorum. Birisi çıkıp diyebilir ki; “bak işte burada da el mescid kelimesi geçti. Yukarıda El Mescidil Aksa diye geçti. Bu aynı mesciddir diye birisi konuşabilir yani. Mümkün. Konuşabilir de burada asıl cevaplandırılması gereken soru şu: Resulullah orada hangi ayeti gördü? Yani “li nuriyehu min ayatina: Ona ayetlerimizden gösterelim diye”. Kuranda bir usul var biliyorsunuz. Bir yerdeki ayet bir başka yerde açıklanıyor. Mesela burada mescidin yıkılmasını gösteren ayetlerden bir tanesi de Bakara 259. O ayrı Kudüs’teki mescid. Şimdi konunuz o değil. İnşallah fırsat olursa o konuda da ayrı ders yaparız. Ama burada o ayetleri gösterme meselesi var. Cirane mescididir diye söyleyenler var. Mesela Süleyman Ateş de öyle diyor. Orada ne diyor?

ENES ALİMOĞLU: Mescid olmasa bile o alan mescid sayılır. ve le ta’lünne ulüvven kebıra

ABDULAZİZ BAYINDIR: Alan mescid sayılır.

ENES ALİMOĞLU: Ama Kur’an’daki mescid geneldir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada Enes Hoca çok güzel bir şey yakaladı.

YAHYA ŞENOL: Beyt kelimesi var ya. Şimdi mesela Kabe yokken bile beyt lafını kullanıyor Allah. “İnde beytikel muharram” diyor ya. “innî eskentu min zurriyyetî bi-vadin ğayri zî zer’in inde beytikel- muharram”(İBRAHİM 37) halbuki daha Kabe yok piyasada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İkiniz de haklısınız da yani Nasreddin Hoca gibi yapmayacağım. Ama Enes Hoca daha haklı değil Enes Hoca haklı. Enes Hoca bu mescidle ilgili sözünde haklı. Siz de genel konulardaki sözlerinizde haklısınız. O dediklerinizin hepsi doğru. Ben de şimdi ilgili ayeti okuyacağım size. Enes Hoca çok güzel bir şey yakalamış burada. Diyor ki bak; ISRA, 7.. Ayet: “ve li yedhulül mescide kema dehaluhü evvele merrativ ve liyütebbiru ma alev tetbırabu kısım yani. O mescidin yapılı olduğu bir şeyden “ve mescidin”, yıkılmasından bahsediyor. Yıkılmış olan mescid zaten sonradan yapılmış olandır.

YAHYA ŞENOL: Yine de bu ayet indiğinde yıkılmıştı zaten. Bu ayet, yıkılmadan önceki zamanını haber veriyor tamam da.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yıkılmıştı. Şunu söylemek için ben ayeti okudum. Birisi şunu söyleyebilir, haklı olabilir bunu söylemesi. Aynı surede, aynı sayfada onu gösteriyor diyebilir. Şunu da diyebilir: Muhammed Hamidullah’a “ednel ard” ifadesi en yakın değil de en çukur bölge de diyebilir. İşte o Lut gölünün olduğu yer denizlerin en aşağı olan yeridir. Öyle bir yapı da ortaya koyabilir.

YAHYA ŞENOL: Rum suresinin ilk ayetlerinde anlatılıyor işte bu. “Gulubetir rum fi ednel ard”.

ENES ALİMOĞLU: Rumların elindeki toprakların Sasaniler’e en yakın yer.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ya da Araplara en yakın. Araplara da en yakın bölgesi o. Rumların ellerinde olan toprakların Araplara en yakın noktası. O zaman Sasaniler’in elindeydi o topraklar. Doğru. Tamam, senin dediğin doğru. Sasaniler’in elindeki toprakların en yakın olan bölgesi oluyor. O doğru ama şimdi yani bu problemi çözmüyor. Biraz sonra şey yapacağız ama Cirane mescidi ile ilgili şeyleri alalım.

YAHYA ŞENOL: Benim elimde Süleyman Ateş Hoca’nın Kuran Ansiklopedisi kitabı var. İsra ve miraç maddesi 10. ciltte. Süleyman Ateş Hoca da yabancı birine, Alfred, nasıl okunuyor bilmiyorum ki adam Fransız mı? Siz daha iyi bilirsiniz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Fransız ise Cilum diye okunur ama bilmiyorum.

YAHYA ŞENOL: Herhalde İngilizce kaleme aldığı makale “Where Mescidi Aksa”. Oradaki makalesinden herhalde alıntı yapmış. O adam da şimdi Enes Hoca’nın önünde bir Ahbaru Mekke var. Bir de Kitabul Mağazi. Kitabul Mağazi Vâkıdi’nin tarih kitabı. Ahbarul Mekke de Ezraki’nin. Bu ikisinde geçen bir ifadeye dayanıyor. Yani esas tarihi kaynak bu ikisi. O Alfred denen adam makale yazmış, Süleyman Ateş Hoca da ondan buraya nakletmiş. Daha sonra İsrafil Hoca, Mehmet Azimli Hoca falan da daha detaylandırmışlar bu meseleyi. Orada şöyle diyor Vâkıdi’de. Şimdi Enes Hoca herhalde onu şey yapar. Mescidi Aksa ibaresi geçiyor. Mescidi Aksa da Mekke’ye-yanlış hatırlamıyorsam-8 kilometrelik mesafede olan Cirane’de bulunan bir mescid ve Resulullah, ihramsız bir şekilde oraya geçmezdi diyor. Ve Mescidi Aksa kelimesini orada kullanıyor. Ezraki’de de aynı ibare var. Orada da diyor ki; “Mücahid ile beraber Cirane’de vadinin arka tarafında ihrama girmiş olan Muhammed Bin Tarık, Hz. Peygamber’in de ihrama girdiğini söylemiş ve demiş ki; ‘ben Cirane’de birlikte ihrama girdiğim Mücahid bana dedi ki; “Mescidi Aksa vadinin öte yakasında Hz. Peygamber’in namaz kıldığı yerdir”. Aksa varsa edna da olmalı otomatikman. Çünkü en uzak ise en yakını nerede bunun? Bu, mescidi edna ise bu yakın mescid ise, Kureyşli bir adamın bir duvar çevirerek yaptığı namazgahtır. Mescidi aksa en uzak mescid, mescidi edna en yakın mescid. O, onun tercümesi. Belki Cilt ve sayfa söylersek iyi bir atıf olmuş olur oraya. Deniyor ki buradan dolayı Resulullah “esra bi abdihi leylen minel mescidik harami” kabeden Resulullah gece yürüyüşü yaptırdı Allah Ona. Yani normal, ayaklarıyla yürüyerek gitti. Uçtu kaçtı falan değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kaç kilometreymiş orası?

YAHYA ŞENOL: 8 yaklaşık olarak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 8 kilometre ne kadar? Gece yürüyeceksin 8 kilometre bir yol. Ve geri geleceksiniz 16 kilometre. Olacak bir şey değil yani. Sabah olmadan da geri gelmiş olacak.

YAHYA ŞENOL: Süleyman Ateş Hoca devam ediyor diyor ki; “Cirane’deki mescide zaman zaman namaz kıldığı yer ise bu mescidi aksa, İsra dediğimiz olay da Hz. Peygamber’in..

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Zaman zaman” ifadesi nerede? Orada “zaman zaman” var mı? Yok.

YAHYA ŞENOL: Var. “Musallen nebi” diyor orada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kere.

YAHYA ŞENOL: Yok yok! Namaz kıldığı yerdi.

ENES ALİMOĞLU:” Resulullah(sav) iza kane bi Cirene”

YAHYA ŞENOL: Cirane’de olduğu zaman namaz kıldığı yer orası.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kaç kere gitmiş ki? Cirane, Mekkeliler’in mikatlarından bir tanesidir Cirane.

YAHYA ŞENOL: Orada namaz kılardı diyor. Her gittiğinde orada kılıyor. Demek ki zaman zaman gitmesi normal. “İsra olayı: Hz. Peygamber’in bir gece içine düşen güçlü bir arzuyla kalkıp Cirane mescidine bedenen gelmesidir. Bu yürüyüşü Allah Onun içine düşürdüğü arzu ile olduğundan, Allah kulunu yürüttü “esra bi abdihi” denmiştir” diyor. “Çünkü Onun sevkiyle olmuştur”. Yani Allah’ın sevki ile. “Nitekim Allah’ın ilhamı ile Bedir Savaşı’na çıkması da “kema ahreceke rabbuke min beytike bil hakk” Enfal suresi 5.ayette “Allah seni evinden çıkarmıştı diyor. “Ahreceke kema rabbuke”. “Esra bi abdihi” de Allah’ın Onun içine düşürdüğü dürtü ile ilham ile çıkıp yürümesidir diyor bu. “Esra bi abdihi leylen minel mescidil harami minel mescidil aksa” da diyor. “Ahrece rabbuke min beytike”bu ibare arasında hiç bir fark yok. Nasıl ikincisi Hz. Peygamber’in Allah’ın vahiy ve ilhamı ile evinden çıkıp Bedir’e gittiğini belirtiyorsa birincisi de Peygamber’in gecenin bir kısmında Allah’ın ilhamı ve dürtüsü ile geceleyin kalkıp mescidi aksaya yürüdüğünü belirtiyor. İkincisinde “kema ahreceke rabbuke”de..

FATİH ORUM: Hangi ayet?

YAHYA ŞENOL: Enfal 5.

FATİH ORUM: O, Bedir savaşıyla ilgili.

YAHYA ŞENOL: Tamam öyle diyor işte. “Ahreceke: Allah çıkardı”. Allah’ın ilhamıyla çıktı anlamında. “Esra bi abdihi” de o diyor. Allah yürüttü.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah, çık diye emir vermedi demek istiyor.

YAHYA ŞENOL: Allah tuttu yürüttü anlamında değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah’ın verdiği ilham ile kendisi kalktı gitti.

YAHYA ŞENOL: İkincisinde nasıl havada uçurma kaçırma yoksa birincisinde de yoktur. Eğer öyle bir şey olsaydı, “subhanellezi esra bi abdihi” yerine “tayara bi abdihi: kulunu uçurdu” ve ya “tayyera bi abduhu” kulunu uçurdu demesi gerekirdi Allah’ın. Siz diyor miraç derseniz buna miraç yukarıya doğru yükselmedir. Halbuki “esra” ayakla gece yürüyüşü yapmak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hangi ayeti görüyor?  Bak “li nuriyehu bi ayatina” diyor. Asıl mesele o. “Li nuriyehu bi ayatina ne demek?

YAHYA ŞENOL: Necm suresindeki ilgili ayetlerle irtibatlandırıyor onu. Sidrei münteha falan. Bu ayetlerde anlatıldığı üzere Hira Dağı yakınındaki “sidretu münteha”da olan olağan üstü olaylara şahit olduğu gibi bir gece..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne mesela?

YAHYA ŞENOL: Yazmamış. “Bir gece Allah’ın yönlendirmesi ile geldiği bu Cirane’deki Mescidi Aksada da olağan üstü olaylara şahit oldu”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne mesela ne?

YAHYA ŞENOL: Ayette açıklanıyor mu ne olduğu?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Güzel de “li nuriyehu”. O olaylar orada varsa..

YAHYA ŞENOL: Bu da aynısını diyor. Ama sidreti münteha dediğimiz yer de yukarıda bir yer değil. Orada bir yerde.

ENES ALİMOĞLU: Bu insanların söylediği mescid olabilir orada. Ama mirac olduğunda mescid var mıydı diye sormak lazım.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Resulullah Mekke’de iken var mıydı?

ENES HOCA; Miraca çıktığı zaman öyle bir mescid var mı?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama bu zaten tarih kitaplarına bakılarak kuran açıklaması yapılamaz. Kuran kendi kendisiyle açıklanır. O tarih kitaplarıyla açıklanamaz.

YAHYA ŞENOL: “Cennetül me’va”ya bahçe, “sidrei münteha”ya son ağaç diyor. Hepsini normal yukarıda falan değil, Mekke ve civarında bir yer olarak anlatıyor. Bir de belki Vedat daha iyi bilir bakmıştır o şeye, mesela Pavlus’un yolculuğundan bahsediyor burada bir kaynak. Aynı diyor miracı anlatıyor. Bizimkiler diyor mutlaka ondan esinlenerek, hatta orada bile Pavlus Kudüs’e götürülüyor melek tarafından. Orada da gök katlarına gidip her katta başka birilerini görüyor. En üst kata gidince havarileri görüyor falan. Aynısını bire bir bizimkiler mirac diye anlatmış olabilirler diyor. Böyle bir esinlenme olabilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Pavlus’tan daha çok Zerdüşler’de var bu.

YAHYA ŞENOL: Pavlus’un Vahyi diye bir yazı var burada. İfade aynı. Burada 3-4 sayfa anlatıyor. İkinci kat göğe çıkınca şöyle oluyor, 5.semaya gittim Ruh bize eşlik ediyordu havarileri gördüm. 6.kat, 7.kat, 8,9,10 hepsini anlatıyor burada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Reşat halifenin de benzer bir şeyi vardı galiba. Hatırlayanınız var mı?

YAHYA ŞENOL: Bir esinlenme olması mümkün yani gerçekten de.

ABDURRAHMAN YAZICI: “Esseriyyu errafiu fi kelamil arab ve mana seriu racilu yesru ey irtifa rafiu”

ABDULAZİZ BAYINDIR: Esra dediği zaman da yüceltti manasında, yükseltti anlamına gelir. “Subhanellezi esra”.

YAHYA ŞENOL: Bir de şey karşı delil olarak sunuluyor. Bu İsra suresinde Resulullah’tan Mekke’li müşriklerin bir anormal davranışlar göstermesini bekledikleri anlatılıyor ya. “Ev tekûne leke cennetun min nahîlin ve inebin fe tufeccirel enhâre hılâlehâ tefcîrâ(İSRA 91). Bir bahçen olsun ortasından ırmaklar aksın, altından bir evin olsun, şunu yap, bunu yap falan diye böyle mucize istiyorlar. Onlardan bir tanesi de “ev terka fissema” hadi diyorlar göğe bir yüksel bakalım bir görelim. Hayır, gözümüzle görsek bile inanmayacağız, çık bize oradan yazılı bir belge getir ancak o zaman sana inanırız diye. İşte bakın siz miracın bu şekilde bedenen yukarı semalara gitme şeklinde bir yolculuk olduğunu söylediğinizde müşriklerin bu iddiasının haklılığını o zaman tespit etmiş olursunuz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Miraca mucize dersen öyle olur. Mucize demessen bir şey olmaz.

YAHYA ŞENOL: Yok. Her neyse. Mucize demesek de “terka fis sema”..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onlar mucize istiyorlar.

YAHYA ŞENOL: Olmayacağını söylüyor yani. “Hel kunte illa beşeren resula” bunlar olmayacak hiçbiri.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Olmayacak meselesi yok orada. Sen böyle yap diyor mucize olarak. Bu onlara getirilen mucize olmamış. Mucize olmamıştır. Mucize değildir mirac.

YAHYA ŞENOL: Onların bile gözünün görmeyeceği şekilde ertesi gün Resulullah haber veriyor diyor ki; “ben dün miraca çıktım”. Gözümle görsem inanmayacağım diyen adama sen bir de hiç görmediği halde “ben çıktım, inanın” der mi adam yani. Böyle bir şey olabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunlar ayetlerde olan şeyler değil. Rivayetlerde olan şeyler. Peki ne diyor Mehmet Azimli?

VEDAT YILMAZ: Mehmet Azimli, Yahya Hoca’nın okuduğu Megazi ve Ezraki’deki bölümleri olduğu gibi vermiş. Verdikten sonra şöyle bir yorum yapmış: “Hz. Peygamber ve Müslümanlar Mekke döneminde yasaklı yıllarda Mekke’de dağ başlarına, vadilere gizlice ibadet etmeye gidiyorlardı. Bazen de uzaklaşıp uzun süre gelmiyorlardı. Bu dönemde değişik yerlerde namaz kılmayı adet haline getirdikleri mescid yerleri olmuştu. İşte bu mescidlerden en uzakta bulunanına en uzak mescid anlamında mescidi aksa denildi. Sahabeler uzaklaşarak namaz kıldıkları bu mescidlerin çoğu hicretten sonra ihtiyaç kalmadığı için terkedildi. Mescidi aksa da bu şekilde terkedilip ancak teberruken ziyaret edildi”. Ve “barekna havlehu” ifadesinin de tüm Mekke’yi ifade ettiğini söylüyor. Ve Mehmet Azimli,

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mekke ile bir alakası yok “barekna havlehu”nun. Çünkü “barekna havlehu” “el mescidil haram” ile ilgili bir sıfat değil. “El mescidil aksa” ile ilgili.

VEDAT YILMAZ: Mehmet Azimli onun tüm Mekke ile ilgili..

ABDULAZİZ BAYINDIR: O mana olmaz. O mana yanlış. “El Mescidil Haram”dan oraya diyor. Dolayısıyla buradan oraya dendiği zaman artık o “barekna havlehu” bura ile ilgili olmaz. Gidilen yer ile alakalı olur.

VEDAT YILMAZ: Mehmet Azimli, isra olayı ile mirac olayının tamamen birbirinden bağımsız iki farklı olay olduğunu söylüyor. Bunu da şöyle ifade ediyor: “İsra olayı aktarılageldiği şeklinde değil Mekke’de olmuştur. Ayette belirtildiği üzere Hz. Peygamber bir gece Mekke’ye 8km uzaktaki mescidi aksa adıyla o günlerde müslümanların namaz kılmak için kullandıkları mescide yürümüştür. İsra olayı bundan ibarettir. Ayette etrafı mübarek olan belde ise Mekke’de gerçekleşen bu olaya temas etmektedir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Etrafı mübarek kelimesi yanlış.

VEDAT YILMAZ: Mirac olayına gelince. Mirac olayı da gerçek bir olaydır. Yalnız bilinegeldiği üzere bedensel bir olay değil Hz. Peygamber’in bir rüyasıdır. Hz. Peygamber rüyasında gördüklerinin sahabeye aktarılması ve birçok ilave abartılarla yeniden bir senaryo ile işin büyütülmesi sonucu konu aslında çok ötelere götürülmüştür. Bu abartılar ise daha çok ehlikitap ile yapılan peygamber yarıştırması sonucu diğer dinlerde anlatılan mirac anlatımlarının transferi ile olmuştur” diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tamam güzel de rüyaya mirac denmez ki. Rüya başkadır mirac başka bir şeydir.

YAHYA ŞENOL: “ve ma cealner ru’yelletı eraynake”(İSRA 50) onu oradan söylüyorlar. Gösterilmiş bir rüyadır bu. İbrahim(as)’ın rüyada İsmail ile ilgili bir takım emirler alması falan bunlar normaldir diyor peygamberler için. Zaten birçok ashabtan bunun rüya olduğunu söyleyenler var ya.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Söyleyebilirler de bu ayet onun delili olmaz.

YAHYA ŞENOL: Mesela Buhari’nin bir rivayetinin sonunda şöyle bitiyormuş rivayet: “Peygamber bir uyandı ki mescidi haramdadır”. Demek ki uykusunda görmüş bunların hepsini diye.

VEDAT YILMAZ: Bir de Mehmet Azimli, Necm Suresine hiç değinmiyor mesela.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi ibarelerine de çok dikkat edin de aynen 59 ve 60 İsra suresinin. “Er ru’ya” da orada. Burada şöyle dikkatle takip edelim. Bizim bildiğimiz rüya mıdır değil midir ona hep birlikte karar verelim. Cemal nerede? Sen de dikkatle dinle Arapçası bakımından. Diyor ki Allah; ISRA, 59.. Ayet: “Ve ma meneana en nürsile bil ayati illa en kezzebe bihel evvelun: ayetler göndermemizi engelleyen şey, öncekilerin onlar karşında yalan söylemeleridir”. Onlar da anlıyor ama yalan söylüyorlar. “Ve ateyna semuden nakate mübsıraten: o deveyi Semud kavmine her şeyi gösterecek şekilde verdik”, “fe zalemu biha: onlar, onun karşısında yanlış yaptılar” kestiler biliyorsunuz. “Ve ma nürsilü bil ayati illa tahvıfa: biz ayetleri sadece insanları korkutmak için göndeririz”. ISRA, 60.. Ayet: “Ve iz kulna leke: sana şöyle dediğimizde”, “inne rabbeke ehata bin nas: rabbin bu insanları çepeçevre kuşatmıştır”. Yani Allah’ın kontrolü dışında bunların yapacağı bir şey yoktur”, her şey kontrol altında ifadesini kullanırız ya, onun gibi. Resulullah, az önce arkadaşların anlattığı, Azimli’nin de anlattığı sıkıntılı haldeyken tabi kendisini çok zor durumda hissedecektir. Şehirden çıkarılmış, zor şartlar altında yaşıyor falan. Allah da diyor ki; “insanlar benim kontrolüm altındadır, sen işine devam et demiş oluyor. Ondan sonra da diyor ki bu rüya, “Ve ma cealner ru’yelletı eraynake: sana gösterdiğimiz o rüya”. Rüya diyelim şu anda tamam mı? Rüya, “illa fitnetel linnasi: sadece insanlar için bir fitne olsun diyedir”. Rüya nasıl fitne olur? Böyle bir şey var mı?

YAHYA ŞENOL: İbrahim(as)’ın gördüğü rüya İsmail için bir fitne olmadı mı? İmtihan yani. Yapacak mı yapmayacak mı acaba?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir dakika. “Fitneten linnas” başka. İsmail(as)’a dedi ki; “unzurna ve tera” bak bakakım senin görüşün ne diye sordu. İsmail(as)’a rüyasını anlattı, Ona da dedi ki bunun cevabını sen şey yap. Şimdi burada İsmail(as), babasını tasdik eden bir insan. Mümin bir insan tamam mı? Şimdi bu da “fitneten linnssi” görev mi yüklüyor o insanlara?

YAHYA ŞENOL: İsra suresinin ilk ayetinin indiğini düşünelim inanmak zorunda değil mi insanlar ona?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Neye inanmak zorunda?

YAHYA ŞENOL: Anlattıklarına. Ben şunu gördüm bunu gördüm falan diye.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kimsenin ben rüyada şunu şunu gördüm dediği kime fitne olur? Yani siz kalkarsınız “ben bu gece rüyamda uçuyordum”. Görmüyor musunuz kendinizi? Ben de falanca zaman kendimi uçarken gördüm dersin ya. Bu gayet normal.

YAHYA ŞENOL: Benim demek istediğim şu: Mescidi Aksayı ister o günkü Mekke müşrikleri Kudüs diye bilsinler, isterse onlar için daha zor olan göklerde bilsinler. 7.kat gökte diyelim. “Esra bi abdihi leylem minel mescidil harami minel mescidil aksa” ayeti gereğince buna inanması beklenir mi insanın?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir dakika! Rüya konusundan bahsediyoruz şu anda. Ben rüyamda şunu şunu gördüm dediğimiz zaman bu insanlar için niye fitne olsun? Bu gayet normal bir şey. Peygamber olsun canım ne fark eder? YUSUF, 4.. Ayet: ” innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın” diyor. Baktım diyor güneş ve ay, 11 tane yıldız bana secde ederken gördüm diyor. Şimdi ya böyle şey olur mu der mi kimse? Rüyada bu tür şeyler olur. Zaten olağan üstü şeyleri herkes görür. Ondan dolayı o rüyada bakın Yakup (as) rüyayı şöyle yorumluyor. Yani oradaki şeylerin her birine sembol anlamı veriyor. 11 tane yıldıza yıldız demiyor. Kendi kardeşleri olarak anlam veriyor. Güneş ve aya babası ve annesi olarak anlam veriyor. Bunun insanlar için fitne olacak bir tarafı yok. “Ben başımın üzerinde bir şey gördüm kuşlar onu yiyordu”. E tamam, gerçekte böyle bir şey olmuyor ama bunlar birer sembol olarak. Resulullah, “mescidi harama girdim tavaf ediyorum”, bunun sembol olmadığını kuran “sadakallahu resulehu ru’ya” diyerek tasdik ediyor. Şimdi böyle bir rüya insanlar için niye fitne sebebi olsun ki. İsmail(as) için fitne sebebi olur. Çünkü şey kesiyorum onu diyor. Fitne dediğim imtihan sebebi olur manasında. “İlla fitneten linnasi” tamam. “Veş şeceratel mel’unete fil kur’an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebıra: bunlar, onların taşkınlıklarından başka bir şeyi arttırmıyor”.

YAHYA ŞENOL: Yani gelip anlattığında ben mescidi aksaya gittim diye, zaten o zamana kadar inanmayan adam diyecek hepten tırlattı bu ya nasıl gitmiş mescidi aksaya.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Rüyamda gördüm diyor. Gittim derse tamam. Gittim derse olur, doğru ama rüyamda gördüm dediği zaman böyle bir şey olmaz gayet normaldir. Bu bir rüya olamaz yani olmaz. İnsanlar için fitne olmaz.

YAHYA ŞENOL: Hani uykuda illaki görülecek bir şey değil de bir şey olarak söylemiş bunu bir vizyon diyor. Uyanıkken de C. Hakk tarafından gösterilmiş olan bazı şeyler de olabilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada “er ru’ya” kelimesi geçiyor.

YAHYA ŞENOL: “Er ru’ya” sana gösterdiğimiz o şeyler anlamında.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sana gösterdiğimiz rüya. Sana gösterdiğimiz rüya değil o zaman. Değil.

YAHYA ŞENOL: Sana gösterdiğimiz şey. Vizyon ama sırf senin gördüğün, başkasının görmediği.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tamam şüphesiz ama sana gösterdiğimiz derken gelelim hemen surenin başına, bak burada diyor ki; “subhanellezi esra bi abdihi: kulunu götüren”. Bakın rüyada vefattan bahsediyor Allah. Rüyada vücut burada kalıyor, ruh çıkıyor. O birleştiği zaman abd haline geliyor. Birleşmeden olmuyor. Çünkü o abd olacak, ibadet edecek vasıfta olacak.

YAHYA ŞENOL: İsrayı öyle anlayan yok ama. İsra normal yürüyüş olarak anladılar ya Cirane’ye, o başka miraç dediğimiz olay başka. “Esra bi abdihi: kulunu yürüttü”. Onda bir problem yok. Uykuda değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi bak güzel de işte bu çok daha büyük bir hata oluyor. Çünkü bu ayetteki sadece rüya kelimesine bakarak buradan miraca intikak edemezsiniz. Çünkü kuranda mutlaka onu açıklayan ikinci bir ayetin olması lazım.

YAHYA ŞENOL: O “lekad raa”(NECM 18) yı gösteriyor Necm’deki. Miracı diyor o ikisi anlatır İsra 1.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Miracı bununla o mu anlatır diyor? Bu rüya mı?

YAHYA ŞENOL: Evet.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Rüyada “NECM, 18.. Ayet: “Le kad raa min ayati rabbihil kubra” denmez ki rüyada. Orada NECM, 17.. Ayet: “Ma zağal besaru ve ma tağa” diyor değil mi? “Ma zağal besaru” göz bir tarafa bakmadı ve aşırıya da kaçmadı. Rüyada böyle bir şey olmaz ki. Mümkün değil.

YAHYA ŞENOL: Makalede var o Vedat, oradan bakabilirsen. Burası özet.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Makalede yazabilir de yani işin gerçeği öyle değil. Onlar ne demiş bizim için fazla önemli değil. Bir tarihçi gözüyle bakmışlardır. Olaya tarihçi gözüyle baktığınız zaman tarihçiler ne yapar: gelen rivayetleri değerlendirirler. Biz tarihçi gözüyle bakamıyoruz. Kuranın gösterdiği gözle bakmak zorundayız. Şimdi burada dedi mi “subhanellezi bi abdihi leylem minel mescidil harami minel mescidil aksellezi barekna havlehu”? El mescidil haramdan el mescidil aksaya bir gecede kulunu “esra”,”serv”den yüceltti diye anlam verirsek. Onun Mücahid’de geçtiğine dair bir ifade var mı orada? Müfredata bir bak bakalım. Benim aklımda öyle kalmış ama yanlış olabilir. Çok yakın bir zamanda bu konuya karar verdiğimiz için kitaplara bakma fırsatı bulamadım. Burada diyor ki; “el mescidil haramdan ek mescidil aksaya” bak “li nuriyehu bi ayatina: ayetlerimizden Ona gösterelim diye”. Rüya göstermek için bir yerden bir yere götürülmesi diye bir olay olmaz. Sen oturduğun yerde de görürsün rüyayı yani. Hatta ben bir kere ramazanda talebelere ders verirken uykusuzluktan ayakta uyudum ve rüya bile gördüm. Allah’tan ki düşmedim yani. Yorgunluktan yani ayakta. Oluyor bu. Bir yere gitmeye lüzum yok rüya görmek için.

YAHYA ŞENOL: Ama onu söyleyen de yok. Onu da söyleyelim. Bir yere götürdü de rüya gösterdi diyen yok. O başka, o başka diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onlar diyebilir ama Kur’an’daki bir bütünlük meselesi var tamam mı? Çünkü Allah ne diyor; “kitabun uhkimet ayatuhu summe fussilet: bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı olarak açıklanmıştır”(HUD 1). Kim? Hakim ve habir olan Allah tarafından açıklamnıştır diyor. Dolayısıyla biz şimdi kuran efendim Vakıdi’nin El Mağazisi tarafından, işte Ezraki’nin şu kitabı tarafından açıklanamaz. Bunlar zaten bir kaç asır sonra yazılmış kitaplardır. Bunların kaynakları da böyle bir kuranla irtibatlandırılabilecek güçte kaynaklar değil. Onlar onu söylediler diye.. haa olmaz değil olabilir. Size bir şüphe verir o şüphenin peşine düşersiniz ıspatlarsınız olur. Onda problem yok. Şimdi burada diyor ki; el mescidil haramdan el mescidil aksaya götürdü, Ona ayetlerimizden gösterelim diye. Bak “nuriye” gösterelim. Kim gösterecek? Allah gösterecek değil mi? “Min ayatina: ayetlerimizden”. Ne diyor burada? “Ve ma ceanel ru’ya” elif-lamlı. O gösterme işini biz sadece şunun için yaptık. “Elleti eraynake” sana gösterdiğimiz o gösterme işini. “İlla fitneten linnasi: insanlara bir fitne/imtihna konusu olsun diye”. Yani bazıları inanır bazıları inanmaz.

YAHYA ŞENOL: Yine aynı kapıya çıkıyoruz. Yani Resulullah’a yaşatılan bir şeyin insanlara fitne olmasının gerekçesi ne? Gerçekten de görmemişler oraya yüksekliğini nasıl fitne olacak?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tabi ki görmemişler.

YAHYA ŞENOL: Nasıl fitne oluyor?

FATİH ORUM: Gördüm diyor.

YAHYA ŞENOL: Gördüm diyor da nasıl inandıracak?

FATİH ORUM: İnanmak zorunda peygamber diyorsa.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İşte fitne burada şu. Senin az önce söylediğin. Ben rüya gördüm böyle oldu dediğin zaman bu hiç kimse için fitne olmaz. Ama dersen ki ben bir gece mescidi haramdan çıktım beni Allah götürdü 7.kat semaya. Ne ise artık. Şuraya götürdü, orada şunu şunu gördüm geldim dendiği zaman işte orada insanlar iki guruba ayrılır. Birisi der ki bu adam iyice kafayı yedi. Öbürü de işte Ebu Bekir gibi o söylüyorsa doğrudur der.

YAHYA ŞENOL: Bunların dediği gibi Cirane ile uyuşturursak olur. Götürdü Allah beni oraya “minel mescidi harami ilel mescidi aksa” ve bana şöyle şöyle şeyleri gösterdi. Hayır yine inanmaz adamlar. Rüya değil. Sana gösterdiğimiz o şeyler.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 8km’lik yer insanları ne kadar ilgilendirecek?

YAHYA ŞENOL: Hayır gördüğü şeyler.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne görmüş?

YAHYA ŞENOL: Ne açıklanıyor ayette ne gördüğüne dair? Bir şey açıklanıyor mu? Bir şey açıklanmıyor ki. Aynı şey işte. Demek ki anlatmış orada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O zaman sen bunu savunmaya devam et Necm suresini okuyalım. Savunmaya devam edeceksin ki gerçek ortaya çıksın. Yoksa çıkmaz. Birisi samimiyetle savunmazsa yani öyle iş olsun diye savunursa gerçekler ortaya çıkmaz.

VEDAT YILMAZ: Hocam bu rüya kelimesiyle alakalı bir şey söyleyeyim ben. Eski Ahit’te bir kelime geçer son nebilik ile alakalı. “Bil hatmi ruy’a ve nubuvve” der mesela. “Rüyayı ve nübüvveti mühürlemek için”. Buradaki rüya kelimesi mesela manası bizim uykuda gördüğümüz rüya manasında değil. Gösterilen şey. Sadece nebilere özel.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Necm suresini okuyalım o konuya devam edelim. NECM, 5.. Ayet: “Allemehu şedidul kuva: ona bu kuranı o güçlü olan öğretti”. O güçlü olan, Tekvir suresinde de belirtiliyor. “İnnehu li kavlu rasulun kerim zi kuvveh” diyor. “Kuvvetli olan”. Burada da “şedidul kuva” diyor. “Zi kuvvet” ile “şedidul kuva” aynı şeyler. NECM, 6.. Ayet: “Zu mirrah” biz, mürüvvet sahibi deriz ya Türkçe’de. Yani itibarlı. Öbürü de ne dedi; “zi kuvvetin indel arşı mekin” dedi. Mekanı var yani. Bir makamı var. Aynı şey burada. “Festeva: doğruldu”. O ilk vahiy gelişi. NECM, 7.. Ayet: “Ve huve bil ufukıl a’la” Muhammed(sav) ufuk-u âlâdaydı. Yani Nur dağındaydı. Zaten Tekvir suresinde de aynısını söylüyor. Aynı ifade değil mi orada da. “Ve lekad reâhu bil ufukıl mubîn”(TEKVİR 23). Âla: en yüksek. Mubin: baktığın zaman görebiliyorsun. O bölgeye baktığın zaman yüksek gerçekten. Kabeden baktığın zaman öyle gözüküyor. NECM, 8.. Ayet: :Summe dena: sonra yaklaştı”. Cebrail(as) yaklaştı.  “Fe tedella: aşağı doğru sarktı”. NECM, 9.. Ayet: “Fe kane kabe kavseyni”. Kavs, yay var ya, ok atıyorlar. Arkasındaki kavs bu. Kavs yani yayın kendisine deniyor. Buradaki esnek olan, kiriş diyoruz biz. Yani yayın iki ucunu birleştiriyor. Oku ona takıyor geri çekiyorsunuz ve birden bire bırakıyor. İşte o kirişe arapların verdiği isim kavs. Şimdi iki tane kavs düşünün birisi Cebrail(as), birisi Resulullah. Birbirlerine iyice yaklaşmışlar. İki tane kavsın tek kabı gibi olmuşlar. Yani dışarıdan baktığın zaman iki tane yayın kirişleri üst üste getiriyorsunuz dışarıdan bakıyorsunuz yay iki tane ama kiriş bir tane gözüküyor. Tamam mı? “Ev edna” ya da daha fazla birbirine sokuldular. Yaklaştı Cebrail(as) Resulullah’a. Bu ilk gelen vahiyden bahsediyor bu. Ondan sonra diyor ki NECM, 10.. Ayet: “Fe evha ila abdihi ma evha: Arkasından Allah’ın kendisine yaptığı vahyi Allah’ın kuluna vahyetti”. NECM, 11.. Ayet: “Ma kezebel fuadu ma raa: onun kalbş gördüğünü yalanlamadı”. Görmüş demek ki Resulullah.

YAHYA ŞENOL: TEKVİR, 23.. Ayet: Ve lekad reahu bil’ufukılmubiyni” dedi ya.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Orada da dedi. Resulullah onu görmüş. NECM, 12.. Ayet: “Efe tumarunehu ala ma yera”. “Tumarunehu” ne demek? Karşı çıkmak, kendini göstermek.

YAHYA ŞENOL: Hangi konuda?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Gördüğü şey.

YAHYA ŞENOL: Neyi gördü?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Cebrail(as)’ı.

YAHYA ŞENOL: “Li nuriyehu min ayatina”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Güzel. Bu yakaladığını devam et. Bakayım hatam varsa ortaya çıkar çok daha iyi olur benim için. Onun gördüğü Cebrail(as) tamam mı?

YAHYA ŞENOL: Hayır diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Atıyorsun melek falan değildir gibi şey yapıyor.

FATİH ORUM: Mecnun diyorlar. Yok hayır onlardan değil Cibril’dir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Cinlerin etkisindesin diyor. Yok diyor Cebrail(as)’dan geliyor cinlerin etkisinden değil. Cinlerin etkisi deyince kahinler şunlar bunlar var o bölgede. Şimdi gelelim ikincisine. NECM, 13.. Ayet: “Ve le kad raahu” Muhammed(sav) Onu gördü. O kim? Cebrail. “Nezleten uhra: bir başka inişinde daha gördü”. Peki nerede gördü? NECM, 14.. Ayet: “Inde sidratil munteha: sidretil muntehanın yanında”. Sidretil münteha nedir? O ayrı bir konu. 7.kat semadaki en son ağaçtır deniyor. Ben şahsen kuran açısından onun öyle olabileceğine dair ayetler gösterebilirim ama şimdi bu ayeti anlayalım. NECM, 15.. Ayet: :Indeha cennetul me’va: o sidretil müntehanın yanında cennetul me’va vardır”. Cennetul me’va neye deniyor kuranda? Evet Abdurahman, cennetul me’va ile ilgili ayetlere bak bakalum cennetul me’va ne? NECM, 16.. Ayet: “İz yağşes sidrate ma yağşa: o gün sidreyi kapsayan şey kapsamıştı”. Bir şey kapsamış tamam mı? Şimdi NECM, 17.. Ayet: “Ma zağal besaru ve ma tağa: gözü bir tarafa kaymadı, bakmaması gerekene de bakmadı”. Cirane mescidinde böyle bir şey olabilir mi? Gözü bir tarafa kaymadı, bakmaması gerekene de bakmadı. Ne demek? Bakmaması gereken bir şey mi var? Gözünün sağa sola kaymaması diye bir şey olur mu?

ABDURRAHMAN YAZICI: Secde suresi 19.ayette geçiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne olarak geçiyor? “Cennetul me’va” da olur “cennâtun me’va” da olur.

ABDURRAHMAN YAZICI: Secde suresi 19.ayet. SECDE, 19.. Ayet: “Emmelleziyne amenu ve amilus salihati fe lehüm cennatül me’va”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sığınıp kalacakları bahçeler vardır onlar için.

ABDURRAHMAN YAZICI: NAZİAT, 39.. Ayet: “Feinnelcahıyme hiyel me’va”. Bir de NAZİAT, 41.. Ayet: “Feinnelcennete hiyel me’va” şeklinde.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O cennet onların me’vası olur. Me’va: Gidip ev haline getireceğiniz. Artık sizin orada yerleştiğiniz yer.

YAHYA ŞENOL: Orada şey diye mana vermiş. “NECM, 13.. Ayet: Ve le kad raahu nezleten uhra: Andolsun Onu bir inişinde daha görmüştü”, “NECM, 14.. Ayet: Inde sidratil munteha: uzak ağacın yanında” ki NECM, 15.. Ayet: Indeha cennetul me’va: onun yanında oturulacak bahçe vardır”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O şekilde anlam verilebilir de akla gelir fakat kuranın kendi bütünlüğü içerisinde bu iş nasıl olacak? Diyor ki burada NECM, 18.. Ayet: “Le kad raa min ayati rabbihil kubra”. Burada min ayati rabbihil kubra dediğiniz zaman artık Cebrail olmaz. Çünkü zaten Cebrail’i gördüğünden bahsetti az önce. NECM, 13.. Ayet: “Ve le kad raahu nezleten uhra”da bir kez daha gördüğü ayrı bir şey. Cebrail’i bir kere daha gördüğü bir yerde Allah’ın ayetlerinden gördü dediğiniz zaman ilk inen şeydeki olay anlaşılmaz orada. İlk vahiy anlaşılmaz. Burada başka şeyler gördü demektir?

YAHYA ŞENOL: Neyi gördü biliyor muyuz?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bizim bilmemiz gerekmiyor. Resulullah’a göstermiş. Hadislerde var işte. O gördükleri ile ilgili bir takım rivayetler var.

YAHYA ŞENOL: Hadislerin başını almıyoruz, sonunu almıyoruz, ortadan bir kelimeyi alıp yapmak olmaz ki.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Alırız çünkü şundan dolayı alırız: ona gösterdi o gördü diyorsa o zaman burada onun bize anlatacakları şeyler var demektir. Gösterdik, gördü. Gösterdik ve gördü diyor. Dolayısıyla bunun Cebrail olma şansı yok yani bu mümkün değil. Çünkü Cebrail’i gösterdiğini açıkça söylüyor. İsra suresinin başında diyor ki; “ayetlerimizden gösterelim”, burada da “gördü” diyor. Nerede gördü? Sidretıl muntehada gördü. Peki “ezra”ya gece yürüttü anlamı verdiğimiz zaman Cirane mescidinde gözün sağa sola kaymasın: orada ne var ki sağa sola kaymasın? Bakmaması gereken şeye bakmasın nasıl bir şey olur?

YAHYA ŞENOL: Bilmiyoruz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hayır. Cirane mescidi bilinen bir yer. Herkesin bildiği bir yer.

YAHYA ŞENOL: Orada yaşanan olayı bilmiyoruz ki. Belki gerçekten bakmaması gereken bir olay olabilir yani.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kere orada 8km’lik bir yere bir gecede gitmiş gelmiş bunu anlatmış.

YAHYA ŞENOL: Göğe çıkıp gelmekten daha mantıklı geliyor akla.

KATILIMCI: 1:46:45 duyulmuyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O değil. İlk vahyi ayrıca anlatıyor. İkincisi de NECM, 13.. Ayet: “Ve le kad raahu nezleten uhra” başka bir yer söylüyor.

KATILIMCI: “Oku yaradan rabbinin adıyla” diyor ya. Ayetler okunuyor. Dolayısıyla kitap yok daha. Orada yine mesela Allah’ın ayetlerini okumaya başladı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Orada okumak, ayetlerin inmesi başka gösterilmesi başka. Bu, gösterilme. Gösterelim diye diyor burada tamam mı?

VEDAT YILMAZ: Diyorlar ki; “burada nezleten uhra” ifadesi geçtiği için burada bir çıkış yok iniş var. Dolayısıyla dünyada gerçekleşmiştir” diyenler de var.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Cebrail başka yerden inmiş olabilir. Onda problem yok. Bak şimdi mesela bazıları diyor ki böyle bir şey olmayabilir, olmaz diyor. Halbuki burada gökler ile ilgili olarak Allah 7 tane kapının olduğundan bahsediyor. “Seb’a teraık”. 7 tane yol var göklere doğru. Bu yollarda mearic yani asansörler. Nuh kavmi ile ilgili olarak C. Hakk diyor ki; NUH, 15.. Ayet: “Elem terev keyfe halekallahu seb’a semavetin tıbakan”. Sizin üstünüzde 7 tane yol yarattık. Sizin üstinüzde. Yani buradan 7 yolla göklere çıkılıyor. Bir de asansörlerden bahsediyor Allah. Nuh kavmine diyor ki; “görmediniz mi?” diyor. Bu ifade başka kavimde geçmiyor.

YAHYA ŞENOL: Lokman suresinin 20.ayeti var. LOKMAN, 20.. Ayet: “E lem terav ennellahe sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdı”. Gözle görmek mi her zaman için yani? Semavatta her şeyin bizim emrimize verildiğini şu âna kadar..

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Ma fis semavati ve ma fil ard” da bizim gördüğümüz, Allah’ın bizim hizmetimize verdiği güneş var, ay var, yıldızlar var. Mesela yıldızlardan yön tayini var.

YAHYA ŞENOL: Gidip görmedik ama yani. Bilmek işte, görmek değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Gitmemize gerek yok ki görüyoruz. Gözümüzle görmüş gibi biliyoruz. Ama öyle demiyor o ayet. Nuh suresindeki ayet öyle demiyor.

YAHYA ŞENOL: “Elem terav” aynı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Elemterav” kelimesiyle bitse şey yapabilirsin onu. “Elemretav keyfe halakallahu: Allah nasıl yaratmış”,”seb’a semavatin: 7 göğü nasıl yaratmış”. “Tıbakan” da “tabaka tabaka nasıl yaratmış görmediniz mi” diyor. Öbürü oradan gelen nimetler. O kolay ama 7 göğü tabaka tabaka diyor. Buradan bakarak onu görme imkanı yok. Nasıl yarattığını görmediniz mi? 7 tane de yol, mirac. Onfan sonra da diyor ki Rahman suresinde   RAHMAN, 33.. Ayet: “Ya ma’şerelcinni vel’insi: ey insan ve cin topluluğu”,”inisteta’tum en tenfusu min aktarissemavati vel’ardı: göklerin ve yerin aktârına/sınırlarını aşacak gücünüz varsa” diyor  “fenfuzu: geçin gidin” , “la tenfizune:geçip gidemezsiniz” “illa bisultanin: bir gücünüz olacak”. O gücü elde ederseniz yapabilirsiniz demektir. Demek ki o güç Nuh kavminde varmış. Bu da bir ilimdir, ilim gücüdür. Çünkü Allah, Adem (as)’a onu öğretmiş. Sonra bir de Tahrim suresinde (TALAK SURESİ OLACAK) bir ayet var. 66. sure. Bütün bunları birleştirdiğimiz zaman işin rengi değişiyor. Yani burada daha araştırma yapanlara belki bir yardımcı olmuş olabilir diye düşünüyorum. Burada diyor ki TALAK, 12.. Ayet: “Allahulleziy haleka seb’a semavatin: Allah 7 göğü yarattı”. “ve minel’ardı mislehunne: yerden de onun misillerini yarattı”. Yanş 7 göğün bir maketini de yerde yarattı. Onun için “aktarıssemavat” de kakmıyor. “Aktarıssemavat” dediği zaman 7 göğün nasıl çeperlerini/sınırlarını aşın diyorsa 7 yerde de aynı şekilde “aktarul ard” demiş oluyor. Orada da aynı onun aşağıya inişi var. Mesela bugün insanlar dünyanın merkezine inemiyorlar. Çünkü o bilgi elde yok. “Minel ardı milihunne” diyor yerden de 7 kat göğün mislini yarattık. 7 kat yere göre düşünürsek biz kaçıncı kattayız şu anda? 7.kattayız. Ne var 7.katta? Bütün bitkiler burada değil mi? E o zaman 7 kat semanın 7.katında da aynı buradaki gibi bitki örtüsü olması gerekmez mi? Mislehunne dediğine göre tıpkı aynısı diyor. O zaman biz bu yollardan çıkma imkanı bulursak yani bir de bu olayın mucize olmaması çok çok önemlidir. Mucize olacak olsa biz bu işi yapamayız derdik. Mucize olmayışı için demek ki biz de eğer o bilgiye sahio olabilsek müminler için çok büyük bir hedeftir yani. Git 7.kat semaya. Peki yanında cennetul me’va var diyor. Kıyamette “yevme natfıs semavat”.”Ve izel cenneti uzlifet” diyor. “O cennet yaklaştırıldığı zaman”. O semaların yedisi de dürülecek. O 7.kat semanın yanında cennetuk me’va var, o, dürüleceklerden değil. 7 tane semayı dürdüğün zaman o cennetin bir tanesi zaten gökler ve yer genişliğinde. O zaman hemen kafasını kaldıran o cenneti görmeyecek mi orada? Bütün bunları birleştirdiğimiz zaman olayın şekli tamamen değişiyor. Ve o miracın bizim açımızdan da bir anlamı ortaya çıkıyor. Daha söylenecek çok söz var ama burada bitirelim. Söz uzanın yer kalanın. Demek ki bu mirac konusu bir: mucize değil. İki: Resulullah’a C. Hakk bazı ayetleri göstermek için şey yapmıştır. Başkası göremez diye bir ifade de yok. Bizim için de çıkabilirseniz çıkın diyor. Onların bilgisine sahip olduğumuz zaman demek ki o bilgiye Nuh kavmi sahipmiş ki o 7 tabakanın nasıl yapıldığını görmüşler. O bilgiye biz de sahip olabiliriz. Sadece göklere değil yerin derinliklerine de inebiliriz. Böylece her şey ortaya çıkar. Çok soru var değil mi? İstersen birkaç tanesini seç.

FATİH ORUM: İsra suresinin hemen devamından itibaren Musa(as)’dan, İsrailoğulları’ndan, Yahudiler’den bahsediliyor olması bu olayın Musa(as) ile yani ilk ayetinde Onunla irtibatlı olup olmadığına dair epeyce soru gelmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten en baştan söyledik. Böyle bir düşünce olabilir mümkündür ama diğer ayetlerle birleştirdiğimiz zaman ona imkan kalmıyor. Yani bütün her şeyi değiştiren kuranın hikmet metodudur. O hikmet metodunu kullandığın zaman olayın rengi değişiyor.

FATİH ORUM: Genelde sorulanlar konuşuldu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Konuşulanlar da soruldu. Sizden soran var mı? Sınıfta mealde de arkadaşlara söyledim. İttifakla kabul ettim! Ben çok demokrat bir adamım, ben ne dersem o olur. Demokrasi o değil mi? Başkan ne derse o olur.

KATILIMCI: Hocam bir ilimle çıkılacak ise bu ilmi insanın kendisi hak etmesi gerekmiyor mu yani?

ABDULAZİZ BAYINDIR: O ilmi bizim bulmamız gerekiyor. Bizim görevimiz o.

KATILIMCI: Ama o dönemde bulunmuş muydu?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Resulullah zamanında yok ama Allah, Adem(as)’a her şeyi eşyayı öğrettiğini bildiriyor ya. Nuh(as) da Adem(as)’a en yakın olan kişidir. Görmediniz mi dedi ya. Demek ki Adem(as)’dan sonra bu bilgi vardı. Onlar yok olduktan sonra bu bilginin de kaybolduğu anlaşılıyor.

KATILIMCI: Bir de Hocam bu İsra olayına, Mirac olayına inanıp inanmamak bizim imanımıza ne katar? Ne zarar verir?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bizim yaptığımız açıklamaların bu şekilde olduğuna inanmanız gerekmez ama ayette olanlara inanmak mecburiyeti vardır. Ben şimdi bu kadar açıklama yaptım, yanlış olabilir. Mesela Yahya itiraz eder gayet normal. Anlamaya çalışıyoruz. Ya burada benim dediğim gibidir demek olmaz. Ne olur? Karşı görüşte olan da kuranın ortaya koyduğu hikmet metoduyla bu işe cevap vermeli. O zaman da hiç kimsenin itiraz edemeyeceği noktalar ortaya çıkar. Ama mesela tamam o tarih kitaplarındaki bilgiler elbette ki insanın zihninde bir şüphe doğurur. Onun arkasına düşmenin hiç bir sakıncası yok ama olay kuranla alakalı olduğu için kuranın ortaya koyduğu metotla anlatmak gerekir. Ayeti ona göre değil de şüpheyle onları ayete göre anlamak lazım.

KATILIMCI: Hocam, sidretil muntehada Resulullah’ın bir şey gördüğünü söylediniz. Orada perdenin kaldırılıp acaba o gördüğü Mevla’yı mı gördü? Neyi gördüğünü ben anlayamadım. Orada bir şey gördü.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ben de anlamadım. Zaten anlattığı zaman anlayacağız. Allah, ben kendimi gösterdim demiyor. Öyle bir olay yok zaten. Ne diyor; “Allah’ın ayetlerinden gördü”. Allah’ın en büyük ayetlerinden gördü diyor. Gördüğü Allah’ın ayetlerinden. O ayetler ne? Onu ancak sahih hadislerden öğrenebiliriz.

KATILIMCI: Hocam bugün anlatmış olduğunuz İsra ve Mirac olayını Peygamberimiz’in ağızından çok sahih hadisler yok galiba bildiğim kadarıyla. Bu eğer bedensel bir şekilde gerçekleştiyse ve Peygamber efendimiz bunu anlatsaydı bu Peygamberimiz’in mucizesi olurdu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hadisler var. Buradaki anlatılanlara uygun hadisler var. Ama biz çok sonra bu işe karar verdiğimiz için üzerinde çalışamadık yani.

KATILIMCI: Eğer bunu bedensel olarak yaşamış olsa bile bunu anlatmasının sebebi kendi mucizesi olarak bilinçlerde kalmaması için. Bir de bir dersinizde anlatmıştınız.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu bir mucize değil zaten.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sizin bir dersinizde şunu söylemiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Peygamberimiz’e peygamberliğinin konusunda aklında hiç bir soru işareti kalmaması için olay gerçekleşti diye anlatmıştınız.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O da olur tabi. O da olur elbette.

KATILIMCI: Peygamberimiz’in aklında hiç bir soru işareti kalmaması için miraca çıkartılarak aklındaki bütün soru işaretleri bitirildiği için Peygamberimiz de bu konuyla ilgili hiç bir şekilde konuşmamıştır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Konuşmamıştır kısmı değil de kendisine bir ayet olması açısından “amener resulü” diyor ya: resul inandı. O yönüyle bir irtibatı var tabi bu işin. Yaptığın işe önce sen inanacaksın. Kalbin tatmin olması. K tamam. O olur ama kimseye anlatmaması değil. Anlatma diye yasak yok ki. Elbette anlatmıştır

KATILIMCI: Bu noktadan hareketle bunun Hz. Musa’nın Allah ile 40 gün Turi Sina’da bir görüşmesi var daha önceden belirlenmiş. Bu 40 gün normalde geriye ayetler getiriyor. Normalde 4 dakika da olabilir. İnsanlar açısından. Ama 40 gün Hz. Musa ile alakalı bir eğitim safhası olması lazım. Burada da bunun Peygamberimiz ile alakalı peygamberlik açısından bir eğitim safhası olduğu söylenebilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Akla gelir tabi. İkisi de birbirini destekliyor.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın