Elhamdüllilahi Rabbil alemin, esselatü vesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve eshabihi ecmain.
Subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm.
Evet bugün görüşeceğimiz konuyu sen Fatih, ana konumuz şeydi, vahyin metluv, gayrimetluv oluşu konusu. Peygamberimiz Kur’an dışında da Peygamberliği ile, risaleti ile ilgili, vahiy almış mı almamış mı?
–Fatih Orum: Bu konu ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor, bunlardan bir tanesi de Fetih Suresinin on beşinci ayeti.
–Yahya Şenol : Ondan önce 14 vardı ya oruçla ilgili o kaldı geçen hafta,
–Fatih Orum: Onu şöyle yaptık, nesih konusu ile ilgili kabul edip onu geçtik,
–Yahya Şenol : Geçen hafta mı
–Fatih Orum :Daha önce ki derslerde hocam, onun altını ben yazacağım, nesihle alakalıdır bu konu diye, bununla ilgili çünkü Kıble meselesinde de benzer bir konu işlendi ya,
–Yahya Şenol : Yani önceki şeratlarla amil edildiği için
–Fatih Orum : Evet Kıble ile bağlantılı olarak onun altını dolduracağız. Bu Fetih suresinin on beşinci ayetinde işte rivayet edildiğine göre münafıklar Hayber’e katılmak istiyorlar, bu isteklerini Peygamberimize iletiyorlar, fakat bu istekleri geri çevriliyor, ayette işte, bu söz konusu ayette kezâlikum kâlallâhu min kabl ifadesi yani onların sizinle Hayber’e gelemeyecekleri daha önce söylenmişti, söylendi ifadesinden hareketle bunun nerede geçtiği, Kur’an’da bunun bulunmadığı, dolayısıyla Peygamberimize bunun gayri metluv vahiyle onların sizinle Hayber’e gelmeyeceği iddiası var
–Abdulaziz Bayındır : Se yekûlul muhallefûne o ayeti kerime de değil mi on beşinci ayette
–Fatih Orum : Evet, evet o,kezâlikum kâlallâhu min kabl ifadesi, bu daha önce söylenen şey nerede
–Yahya Şenol : Yani onlar katılmayacak, yasak diye
–Fatih Orum : Katılmayacak, bu size daha önce söylendi. Allah söyledi bunu, bu konu ile alakalı ben daha öncesinde birazcık şey yapmıştım,
–Abdulaziz Bayındır : Çalıştın
–Fatih Orum : Çalışmıştım, mesela bu Tevbe Suresi seksen üçüncü ayeti şey yapıyorlar, belki uygun olabilir deniliyor, Muhammed Essed galiba yanlış hatırlamıyorsam. O da Enfal Suresinin birinci ayetiyle de bunun irtibatı olabilir diyor, Enfal Suresi birinci ayeti tam ben irtibat kuramadım ama belki burada beraber düşünürsek, ama Tevbe Suresi seksen üçüncü ayet bayağı uygun gibi
–Abdulaziz Bayındır : Evet, o benim de az önce aklıma geldi, şimdi hatta buradan olayı sanki ilk defa dinleyen kişiler için biraz netleştirebilirsek iyi olur. Şimdi bu Fetih Suresi’nin meselesini biliyoruz, Peygamberimiz SAS rüya görüyor ki bu şeyde var, Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakk diye surenin yirmi yedinci ayetinde var, görülüyor ki Mescid-i Haram’a saçını traş etmiş olarak girmiş.
Şimdi Mescid-i Haram’a saçını traş etmiş olarak girenler hac yapmış olan insanlardır, başkası bu şekilde girmez, çünkü umre için gittiğiniz zaman ihramlı olarak ilk yaptığınız şey Kabe’yi tavaf etmektir, sonra Safa ile Merve arasında Say edersiniz sonra saçınızı traş edersiniz, halbuki hac için ihrama girmişseniz Arafat’ta vakfeden sonra Müzdelife’ye inersiniz, şeytan taşlarsınız ve dolayısıyla saçı traş edersiniz, saçı traş edip de ihramdan çıktıktan sonra şey yaparsınız, Kabe’ye iner tavaf edersiniz, onun için burada, estainuzubillah, Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakk diye Cenab-ı Hakkın sonradan indirdiği ayet, o zaman görmüş olduğu rüyayı Cenab-ı Hak tasdik etmiş oluyor, o rüyanın da nasıl olduğunu ayetten öğrenmiş oluyoruz, le tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu aminin Cenab-ı Hak emir verdiği gün güvenli bir şekilde oraya gireceksiniz.
Şimdi ben bu arada da sizinle bir şey paylaşayım, bu şae fiiline, bir takım manaları verdik, yani yanlış olduğunu kavradık da herkesin hemen kavrayacağı şekilde doğrusunu ortaya koyamadık, yani yanlışı ortaya koydukta, doğruyu ortaya koyamadık, dün bizim bu “Doğru Bildiğimiz Yanlışlar” üçüncü baskısı dolayısıyla bu yazıyı bir daha gözden geçirdim, şimdi şu aklıma geldi, o anlamı biz şey yapalım, belki bunu biraz daha basitleştirebiliriz ama şu anda o şekilde bir şey aklıma geldi, inşaallahu ne demek Allah şey ettiği, şey ederse değil mi tam Türkçeye şey yaparsak le tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu Allah şey ederse mutlaka Mescidi Haram’a gireceksiniz. Allah’ın şey yapması nedir, estaunuzubillah izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn Allah kün emrini verirse demektir
–Yahya Şenol : Allah ol derse
–Abdulaziz Bayındır: Hah, tabi tabi zaten kün Türkçeye çevirdiğin zaman “ol” Mescidi Harama gireceksiniz, güven içerisinde, Allah ol derse, yani girin derse, tabii o kün’ün bu kün şeydir nakıs fiil olan kün değil bu, bu tam fiil olan kün
–Katılımcı : (07:12 ses çok az anlaşılmıyor)
–Abdulaziz Bayındır : Hasala, yahi uhsl yani oluşması tamam dolayısıyla o kün’ün faili var, mef’ulu var, yani müptedası haberi yokta, ismi haberi yokta faili mefulu olan bir kün, dolayısıyla Allah-u Teala girin diye emir verdiği gün, gireceksiniz. Şimdi bu şekilde olayı şey yaparsak yani, hem bu şae fiilinin manasını, Kur’an-ı Kerimdeki Cenab-ı Hakkın bildirdiği şekilde vermiş oluruz, çünkü Allah bir şeyi murat ettiği zaman, ol der sonra oluverir, o zaman inşae Allah ol demişse, çünkü Cenabı Hakk ol dedikten sonra o işin artık, olmaması diye bir şey söz konusu olmadığından dolayı şae fiil geçen her yerde netice kesin olarak alınır, ama erade fiilinin geçen yerlerde netice kesin olarak alınmaz, Şimdi bunu bir kere bunu parantez içinde düşünmeniz için söylüyorum, bana bu biraz daha şey geldi.
–Yahya Şenol :Şey yapmaktan daha kolay
–Abdulaziz Bayındır : Biraz daha kolay geldi, yani aslında biz gene eski anlamları vereceğiz de, gidiş yolumuz açısından biraz daha rahatlatıcı geldi, tamam şimdi ona göre Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakk, le tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu yani Allah-u Teala sizin girmenizle ilgili emri verirse gireceksiniz, demek ki henüz zamanı gelmedi, nasıl gireceksiniz âminîn güven içinde, muhallikîne ruûsekum ve mukassırîne, saçlarınızı kestirerek, ya kısaltarak ya da dipten kestirerek gireceksiniz, bu hac ibadeti demektir.
Peygamber SAS’de Hicretin altıncı yılında hac mevsiminde yola çıkıyor, yani Zilhiccede çıkıyor, gerçi bizim tefsirde, benim İslam Tarihinde okuduğum, Umre için gidiyor şeklinde, ama ayetlerde ve yapılan ibadetlerde hac için gittiği anlaşılıyor, mesela bu ayet hiçbir zaman umre için uygun olmaz, Mescidi Harama umre için giden kişi tıraş olarak girmez.
O zaman gidiyor Peygamber efendimiz ve çevreye haber salıyor, çevre köylere haber salıyor, diyor ki mümkün olduğu kadar daha çok kişiyle şeye gidelim, Mekke’ye gidelim, gitmeden önce Mekke’de çok büyük bir kıtlık var, beş yüz altın gönderiyor, oradaki fakir fukaraya dağıttırıyor, Ebu Sufyan’ın elinde deriler var satamadığı deriler, o derileri yüksek bir fiyata satın alıyor, yani oraya büyük bir psikolojik savaş yapmış oluyor ve Hicretin beşinci yılında şeyden Hendek’ten Mekke’liler eli boş geri döndükleri için çevreden de insanlar bir sürü taahhütleri olmuş, onlarda büyük bir moral bozukluğu ile geri dönmüşler.
Mekke’de müthiş bir kıtlık var, aynı zamanda o sene kimse hacca da gelmiyor, e Müslümanların büyük bir kafile ile hacca geldiğini duyan Mekke’nin bütün esnafı seviniyor tabii, herkes seviniyor, hem de önceden de bir sürü maddi destek göndermiş oluyor, böylece büyük bir psikolojik savaşla şey yapıyor hatta o sırada Mekke’ye buğday gönderen bir bölge var şeyde doğu tarafında şeyin
–Katılımcı : Beni Karsan mıydı
–Abdulaziz Bayındır : Değil değil neyse şu anda, meşhur bir yer de şu an aklıma gelmedi, şimdi onun başkanı da Müslüman olmuş, Mekke’ye buğday vermiyor, buğday vermeyince Mekke’de açlık başlamış, Peygamber efendimize müracaat etmiş, Peygamberimiz ver diye emir vermiş, buğday vermemiş, psikolojik şartları tamamen oluşturduktan sonra mümkün olan en büyük kafile ile hacca gitmeye çalışıyor, fakat münafıklar,
–Katılımcı : Yemame
–Abdulaziz Bayındır : Hah Yemame bölgesi, Yemmame tamam, meşhur bir bölge diyorum ya, başkanın adı ne o zaman, neyse, artık bir emmameden başladı, Yemame bölgesi doğru, şimdi Peygamberimiz SAS hac için gidelim derken tabii etrafta şeyler, bir tarafta münafıklar, bir taraftan da yeni Müslüman olmuş çevre kabileler Arap denen o kabilelerdeki insanlar diyor ki, ya bu adam deli diyor bu gidip kendi eliyle kendi kellesini ona teslim etmek istiyor, bazıları diyor bunların ölmüş olduklarını görür gibiyim diyor falan yani, daha yeni onlar Mekke’ye hücum etmişler, ve bunlar gitmiş şimdi kendi elleriyle kendilerini teslim edecekler, şimdi onun için bu yukarıda ki ayetlerde onun şeyi var diyor ki Allah-u Teala Estainuzubillah Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi Arap ve çevredeki köylüler onlar, Medine’nin çevre köylerinde yaşayan yeni Müslüman olmuş kimseler diyecekler ki, hani gelmemişler ya Peygamberimizle beraber, şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ,
–Yahya Şenol : Bu hac için mi
–Abdulaziz Bayındır : Hac için hac için gitmiyorlar diyecekler ki ya Muhammed işte iş güç çoluk çocuk, ya gelemedik kusura bakma, böyle diyecekler, kusura bakma festagfirlena bizim kusurumuza bakma, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, ama içlerindeki başka bir şey, ağızdan söyledikleri farklı, içlerinde ki farklı kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev erâde bikum nef’â, Allah size zarar ya da bir menfaat vermek isterse sizden kimin buna bir gücü yetebilir, Allah menfaat verecekse verir, zarar verecekse verir, buna karşılık kimin bir gücü vardır, bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîr, Allah-u Teala yaptıklarınızdan habersiz değildir, asıl içlerinde ki şu bel zannentum en len yenkaliber resûlu vel mû’minûne ilâ ehlîhim ebeden söyleyemediğiniz bu, bunlar gidecek, orada hepsi öldürülecek, hiç kimse bir daha geri dönmeyecek, e zuyyine zâlike fî kulûbikum, iyi de olacak diyorsunuz, işinize de geliyor, hoşunuza da gidiyor, bu fesatta kalkacak diye düşünüyorlardı bel zanentum zannes sev’, çok kötü bir kanaate vardınız ve kuntum kavmen bûrâ siz böyle aşırı giden bir topluluk oldunuz, helak etmeyi hak eden bir topluluk oldunuz
Ve men lem yû’min billâhi ve resûlihî sizden kim Allah ve Resulu’ne inanmazsa fe innâ a’tednâ lil kâfirîne saîrâ biz kafirler için acıklı bir azap hazırladık. Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard, yagfiru li men yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, ve kânallahu gafûrur rahîm şimdi kafirler için bir azap hazırladık ifadesi neyi gösteriyor, bunların münafık olduğunu göstermiyor mu, içinizde gizlediğiniz başka, dışınız başka, işte önce buradan bu adamların münafık olduğunu tespit ettikten sonra şeye gidersek Tevbe seksenüçüncü ayete gidersek o zaman olayda irtibatlar tam kurulmuş olur, hatta seksenüçten önce de mesela seksenbirinci ayet Ferihal muhallefûne bi mak’adihim hılâfe resûlillâhi
–Katılımcı : Tebük Seferi
–Abdulaziz Bayındır : Bu Tebük Seferi, daha sonraki bir olay Ferihal muhallefûne bi mak’adihim hılâfe resûlillâhi
–Yahya Şenol : Daha sonra
–Abdulaziz Bayındır : Tebük şeyden sonra Mekke’nin fethinden sonra, iki sene sonra bu olaydan
–Katılımcı : Dokuz
–Yahya Şenol :Dokuzda mı, bir sene sonra
–Katılımcı: Enfal suresi ile ilişkilendirmek
–Fatih Orum : İlk ayeti diyorlar ama bu
–Katılımcı : 16:35 (Ses çok az anlaşılmıyor) derken orada başka bir ayet var yani orda, başka bir ayet var yani,bu ayetler bence münafıkların payı olmadığını beyan ediyor, dolayısıyla 16: 55
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi bak burada önce buradaki genel prensibi görelim, ondan sonra oraya gitmek gerekecek zaten, ben şimdi çok hızlı bir şekilde geçeyim de burada diyor ki, evet zaman olarak bu daha sonraki bir olay, tabi bu zaman olarak daha sonraki bir olay, tabii sonraki olay, tabii 2 sene sonraki olay, e şimdi Mekke’nin fethi biliyorsunuz, Ramazan da, arkasında Hunin var, Eltas var sonra Peygamber SAS Mekke’ye dönünceya kadar zaten hac mevsimi geliyor, arkasından Muharrem, şeyin ilk zamanlarında gidiyorlar yani o dokuzuncu yılın başlarında gidiyorlar şeye, dolayısıyla Mekke fethinin hemen arkasından gidiliyor şey değil yani.
Şimdi Fel yadhakû kalîlen vel yebkû kesîrâ, cezâen bi mâ kânû yeksibûn kazançlarının karşılığı olarak az gülsünler, çok ağlasınlar diyor Allah-u Teala, Fe in receakallâhu ilâ tâifetin minhum feste’zenûke lil hurûci fe kul len tahrucû maiye ebeden ve len tukâtilû maiye aduvven, mesela Allah-u Teala bir taifeye seni çevirdiği zaman seninle birlikte çıkma izni isteyecekler, onlara de ki hiçbir zaman benimle beraber çıkmayacaksınız, ve benimle hiçbir zaman savaşa girmeyeceksiniz, yani bu münafıkları Peygamber efendimiz yanında götürmeyeceğini, Cenab-ı Hak açıkça bildiriyor innekum radîtum bil kuûdi evvele merrah, başlangıçta oturmaya siz razı oldunuz, şimdi başlangıçta oturmaya siz razı olduğunuz genel prensibi burada da geçerli onlarda da gitmediler ya, siz Mekke’ye gitmediniz nasılsa şey çok kolay bir lokma, bir kere Peygamberimiz SAS burada müthiş bir dış politika başarısı gösteriyor, biliyorsunuz Hendek Savaşında Mekke’liler ile Hayber’liler işbirliği yapmışlardı, onların işbirlikleri devam ediyor, Peygamberimiz Mekke’ye gitmekle Mekke ile ilişkileri şey yapmakla o Hudeybiye’deki o on yıllık sulh antlaşmasını imzalamakla Mekke’nin şeyle ilişkisini kesmişti, Hayber’le ilişkisini kesmişti.
Dolayısıyla Peygamberimiz Hayber’e giderken arkada taraftan Medine’ye Mekke’nin baskısı ihtimali ortadan kalkmıştı şimdi bu Medinelilerde bunu görünce Hayber kolay lokma, hem de çok zengin, ipek yolunun üzerinde, yani çok ciddi bir ticaret merkezi Hayber, şimdi dolayısıyla orada, burada büyük ganimetler bunların ağızlarını sulandırıyor, bir kere Mekke’nin korkusunun kesildiğini de öğrendiler, onun için siz önce başlangıçta oturmaya razı oldunuz ya diyor, prensip olarak öyle, her ne kadar sonradan inmiş olsa bile, de ki benimle hiçbir zaman çıkmayacaksınız ve benimle hiçbir düşmanla savaşmayacaksınız, diyor. Evet, şimdi bundan sonra, şeye bak. Bu ayetti değil mi esas senin şey yaptığım
–Fatih Orum : Evet bu ayetti ama burada o öncesi sonrası olayı biraz karıştırdı şimdi işi, yani bu hakikaten yukarıdakilerle ilintiliyse ve hemen devamında indiyse, öncelik sorunu problemi var
–Abdulaziz Bayındır : Tamam şimdi Enfal de ne diyor
–Fatih Orum : İlk ayet
–Abdulaziz Bayındır : Yes’elûneke anil enfâl, sana şeylerden soruyorlar nefillerden, yani ganimetlerden soruyorlar, kulil enfâlu lillâhi ver resûl, ganimet Allah ve Resulu’ne aittir, fettekullâhe ve aslihû zâte beynikum, Allah’tan korkun ve aranızı düzeltin ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum mu’minîn, inanıyorsanız Allah ve Resulu’ne boyun eğin. İnnemâl mu’minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn, bu şey nerede münafıklarla ilgili
–Yahya Şenol : Nasıl bir bağlantı kurmuş yani Allah
–Katılımcı: Ganimetlerin müminlere ait olduğunu söyledik ya
–Abdulaziz Bayındır : Öbürleri de zahiren mümin gözüküyor
–Katılımcı :Münafıklar ganimetten pay almak istiyor
–Abdulaziz Bayındır : Öbürleri de zahiren mümin gözüküyor
–Yahya Şenol : Bir de şey var ben onu anlamadım, kezâlikum kâlallâhu min kabl, Allah daha önce size demişti, neyi demişti
–Fatih Orum : Çıkmayacaklarını, Müslümalarla sefere çıkmayacaksınız, siz oturacaksınız.
–Yahya Şenol : O mu yani denen
–Fatih Orum : Hah o, onlar biz niye gelmiyoruz diyorlar, o da sizin daha önce gelmeyeceğiniz belirtildi deniliyor, şimdi orada yurîdûne en yubeddilû kelâmallâh ifadesi var ya, orası sanki bir anahtar, orada düğümleniyor, yani Allah’ın hangi emrini değiştirmek istiyorlar, gelmekle
–Abdulaziz Bayındır : Bak burada bu surenin tamamının birlikte indiğine dair elimizde bir şey
–Fatih Orum :Yok, yok
–Abdulaziz Bayındır: Şu şeye bakarsan arka sayfayı çevir, Fetih Suresinin on sekizinci ayeti Lekad radiyallâhu anil mu’minîne iz yubâyiûneke tahteş şecera, o ağacın altında seninle beyat ettikleri zaman o müminlerden razı olmuştu, beyat eden müminler, Medine’de kalanlar değil tamam mı, fe alime mâ fî kulûbihim fe enzeles sekînete aleyhim ve esâbehum fethan karîbâ, Allah kalplerinde ne olduğunu bildi, ondan sonra onlara sekineyi indirdi ve onları yakın bir fetihle mükafatlandırdı, mükafatlandıracaktır yani, yakın fetih işte şeyin fethi, Hayber’in fethi, yani bu henüz olmamış bir şeyden bahsediyor burası tamam mı, başka megânime kesîreten te’huzûnehâ, ve alacakları çok sayıda ganimetle de Allah onları mükafatlandıracaktır ve kânallâhu azîzen hakîmâ, şimdi Allah güçlüdür ve doğru karar verir.
Vaadekumullâhu Ve megânime kesîreten ye’huzûnehâ, Allah alacağınız çok ganimetler vaat etmiştir, yani sadece o Hayber değil, arkasından çok ganimetler ama, fe accele lekum hâzihî, sizin için bunu acele etti, lekum kim, ağacın altında beyat yapanlar, başkası değil, gelmeyenler değil, ve keffe eydiyen nâsi ankum, bu insanların elini sizden kesti yani Mekke’lileri sizden engelledi, ve li tekûne âyeten lil mu’minîne, ve bütün müminlere bir belge olsun diye, ve yehdiyekum sırâtan mustekîmâ, ve sizleri doğru bir yola yönlendirsin diye, ondan sonra Ve uhrâ, diyor başka ganimetlerde var, lem takdirû aleyhâ, henüz onları siz, onlara hakimiyet kurmadınız denebilir, henüz onları aklınızdan bile geçirmiyorsunuz, yani aklınızda bile yok böyle bir, şimdi Hayber’i düşünüyorsunuz ama onu hiç aklınızdan bile geçmiyor, hayal bile edemiyorsunuz kad ehâtallâhu bihâ, Allah-u Teala onların hepsini bihate etmiş, kuşatmıştır, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîr, Allah her şeye bir ölçü koyar. Ve lev kâtelekumullezîne keferû le vellevûl edbâre summe lâ yecidûne velîyyen ve lâ nasîrâ, tamam anlaşıldı yani burası
–Yahya Şenol : Onaltıncı ayet bir bakalım mı, hocam, onbeşin devamı var ya, çıkmaları yasaklanıyor mu yasaklanmıyor mu setud’avne ilâ kavmin, diyor çağrılacaksınız
–Abdulaziz Bayındır : O başka, bak tamam o zaman ona bakacaksak, şu yukarıyı bir daha düşünelim bak, bu mukallefler diyecek geri kalanlar, bunlara bir kere verilmiyor
–Yahya Şenol : Ne verilmiyor
–Abdulaziz Bayındır : Bunlara Hayber’e gitme izni verilmiyor, Hayber yok bunlara tamam mı
–Katılımcı : Hayber’e gitme izni mi ganimeti paylaşmayı mı
–Abdulaziz Bayındır : Haybere götürülmüyor bunlar
–Yahya Şenol : 25:35 arapça anlayamadım
–Abdulaziz Bayındır : Yani Hayber hazır bir ganimet artık, savaş bile değil, gidiyor, gidip alıp geleceksin, niye çünkü senin karşında direnecek güç yok
–Katılımcı : Ama o dörtlü savaş olduğunda şey var mesela, birinci ikinci gün
–Abdulaziz Bayındır : Savaş var da
–Yahya Şenol : Yok mu gerçekten münafıklar orda
–Abdulaziz Bayındır : Ciddi bir şey yok, yani ciddi bir direniş yok
–Katılımcı : Bir kale var
–Abdulaziz Bayındır : Kaleleri yavaşça alıyor Peygamberimiz, çoğusunu şeyle alıyor Hayber’in sulhla alıyor.
–Katılımcı : Bence bir defa ilk kale düştükten sonra diğerleri korkarak şey yapıyor
–Abdulaziz Bayındır : Sulhla alıyor yani sulhla alıyor, yani hepsi korkuyor
–Katılımcı : Birinci defadaki kale biraz zor
–Abdulaziz Bayındır : E o önemli değil, üç gün bir şey değil ki
–Katılımcı: Orda bir savaş olduğu
–Abdulaziz Bayındır : Üç gün bir şey değil, problem değil
–Katılımcı: Hayber’e gitmeleri olsaydı esas olan ganimet değil mi
–Abdulaziz Bayındır : Hayber’e giden kişi ganimetlerden alır
–Katılımcı: Esas olan ganimettir yani, onların gitme amaçlarıydı
–Abdulaziz Bayındır : Tabii gitme amaçları ganimet, hiç şüphesiz
–Katılımcı :Ölme ihtimali yok
–Abdulaziz Bayındır : Ölme ihtimalleri yok, mesela o Hayber savaşında şehit olan var mı
–Katılımcı: Müslümlardan mı, biri evet birkaç kişi şehit düşer, bu şey şehit düşüyor, taş atıyorlar üstüne, meydan muhaberesinde hatırlamıyorum ama onun o şekilde öldürüldüğünü
–Abdulaziz Bayındır : Yani ciddi bir olay yok, belki bir-iki kişi neyse, ama Hayber’in çok büyük bir bölümü sulhla teslim oluyor, Peygamber Efendimiz SAS’e. O ganimetleri almak için gidiyorsunuz, yani zafer kesin
–Katılımcı : Esas olan ganimet
–Abdulaziz Bayındır : Hah esas olan o
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi bunlar diyorlar ki biz de size uyalım (27:54arapça anlayamadım) bizde sizin arkanızdan gelelim, bırakın, yok. Şimdi ondan sonraki ayete ondan sonra geçebiliriz. Ne diyor Allah Kul lil muhallefîne, minel a’râbi, şu geri kalan Mekke’ye gelmeyen o çevre köydeki insanlara de ki, bir fırsat veriyor, setud’avne ilâ kavmin ulî be’sin şedîd siz güçlü bir kavime çağırılacaksınız, bu şey, Tebük, yani şey, Roma, Bizans
–Yahya Şenol : Ama arada Mekke’nin fethi daha önce değil mi
–Abdulaziz Bayındır : Orada bir şey yok Mekke zaten hazır almaya gidiyorlar, Mekke’de ganimet falan filan yok dikkat ederseniz, orada bir şey yok setud’avne ilâ kavmin ulî be’sin şedîdin, zaten Mekke’lileri burada hallettikleri ayetlerden anlaşılıyor o az önce okuduk ayetleri yani, ve keffe eydiyen nâsi ankum, ile bu değil zaten o Tevbe suresindeki ayetlerin hepsi de bu Tebük’le ilgili olarak inmiştir, az önceki okuduğumuz ayetlerde, bu geriye kalan Araplara söyle ki yakında güçlü bir kavme çağrılacaksınız, onlarla savaşacaksınız, ya da teslim olacaklar, gittiler savaşmadılar, teslim oldu oradaki şeyler, mesela o Tebük’e gittiler şey gelemedi, Bizanslılar, korktular, bunlar da o bölgede bir on beş gün kadar kaldılar o bölgeyi hakimiyetleri altına aldı, geri döndüler, yani tukâtilûnehum onlarla savaşacaksınız ya da teslim olacaklar
–Yahya Şenol : Teslim mi olmuş oluyorlar onlar gelmeden, sanki Mekke daha uygun gibi geliyor, hem çarpışma oluyor, hem teslim oluyorlar, ikisi var Mekke’de, çok ufak tefekte olsa bir çarpışma, genel olarak teslim alınıyor. Tamam yani çok ufak bir çatışma gidip alıyorlar Mekke’yi
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi bak bu Mekke’yle bir alakası yok, bak şimdi sen dinle buradan, Mekke değil bu olay farklı bu olay, Mekke’yi kefeyy diyenler sanki bitirmiş o işi olayı
–Katılımcı: Zaten savaş çıkmazsa bu dediğiniz ya da Tebuk diyenler, sıcaktır korkmayın diye müminlere gönderen tekrar yani arkada kalanlar için
–Abdulaziz Bayındır : Bunlar tekrar arkada kaldılar, ayetin devamı var
–Katılımcı : Şayet Mekke olursa hangi savaştan geri kalmış oluyorlar, mukallifun oldukalarına göre,
–Abdulaziz Bayındır : Bunlar onu söylemiyor, Mekke’ye ilk gidişten bahsetmiyor
–Yahya Şenol : Onu demiyorum ikinci
–Abdulaziz Bayındır : Fetih için gidişten bahsediyor
–Yahya Şenol : İlk hani şey için, hac için
–Abdulaziz Bayındır : Ama Mekke uygun değil, bak şimdi ayeti okuyunca, diyor ki zaten öbür ayetlerle şey yaptığınız zaman diyor ki,
–Katılımcı: Mekke’ye kesin gireceğini ifade etmiyor mu, (31:15 ses çok az anlaşılmıyor) Mekke kastettiği olmamalı
–Abdulaziz Bayındır : Mekke değil evet, Kul lil muhallefîne minel a’râbi, zaten Mekke’yle on yıllık sulh antlaşması imzalanmış, Mekke akla gelmez ki burada. Kul lil muhallefîne minel a’râbi şimdi bu ayeti bitirelim bak göreceksin Kul lil muhallefîne minel a’râbi setud’avne ilâ kavmin ulî be’sin şedîd,kuli be’sin şedid diye vasıflandırılamaz Mekke, gitmiş adamları susturmuşsunuz, zaten gelmişler bütün Yahudileri dökmüşler, Mekke’deki Beni Kurezay’la ittifak etmişler, Katafan’lılarla ittifak etmişler bir sürü çevre kabilelerle gelmişler hiçbir şey başaramamışlar, ve gerisin geriye dönmüşler kuli be’sin şedid denmez ki bu insanlara
–Katılımcı: Savaş olmayacağına işaret veriyor (32:13 ses çok az/ ve arapça anlayamadım) ayetinde savaş olursa orda o şey olacaktır
–Abdulaziz Bayındır : Ondan sonra diyor ki tukâtilûnehum ev yuslimûn onlarla savaşırsınız teslim olurlar, gittiler Tebük’e şey ordusu gelmedi Bizans ordusu gelmedi ve o bölgeleri hakimiyetleri altına alıp döndüler geriye, Akabe’yi o şeyleri hep aldılar fe in tutîû yû’tikumullâhu ecren hasenâ sana itaat ederlerse, çağıracaksın gelirlerse Allah size güzel bir mükafaat verir, oradan alırsınız alacağınız ganimetleri, oradan da çünkü bayağı ganimetle döndüler Müslümanlar, ve in tetevellev kemâ tevelleytum min kablu bundan önce yüz çevirdiğiniz gibi çevirirseniz, ki çevirdiler az önce okuduğumuz Tevbe suresi ayetinde de o var aynı adamlar çevirdiler, yuazzibkum azâben elîm Allah size acıklı bir azap verir
–Fatih Orum : O halde
–Yahya Şenol : Mute savaşı ne zaman oluyor, Mekke’nin fethinden önce mi sonra mı, burada bir sekizinci bilgisi var ama
–Katılımcı: Bu olaydan sonra
–Abdulaziz Bayındır : O olaydan sonra ne oluyor dedin
–Katılımcı: 33:40 anlaşılmıyor)
–Fatih Orum : O zaman on beşinci ayet, Fetih Suresindeki on beşinci ayetin de daha önce size söylenen çıkmayacağınız ifadesi o zaman genel bir kaide olmamalı sadece bu sefer ile ilgili olmalı, çünkü bir sonrakinde tekrar izin verilecek çıkacaksınız deniyor, dolayısıyla genel, Enfal Suresinde ki sanki genel bir ifade gibi, yani her zaman genel geçer bir şey gibi, sanki bu savaşta çıkmamaları istisnai, sadece bu savaşa ait bir özellik gibi, öyle değil mi Mehmet Hoca
–Mehmet Bey : Evet doğru
–Fatih Orum : Çünkü hemen ardından tekrar izin verilecek yani
–Yahya Şenol : Ya da bir sonra bir şans daha verilecek, bak niye biliyor musun,
–Mehmet Bey: O yüzden diyorum ya
–Yahya Şenol :Bak niye biliyor musun bu eğer Mute savaşı olursa sonra Tebük’te len tahrucû maiye ebeden, şans kapanıyor onlar için
–Mehmet Bey : O yüzden diyorum ya on beşinci ayette esas olan ganimet, çıkmak değil, tabii ganimet almak için gidiyor ama orada esas olan ganimet Allah-u Teala’da ganimette münafıkların payı olmadığını başta Enfal Suresi zikrettiği için bu bağlamda düşünsek daha iyi olacağını düşünüyorum bu yüzden on beşinci ayet, Hayber’deki ganimet değil bir kere, ne kadar Hayber’e gitmek olsa bile asıl amaç ganimet almaktır
–Fatih Orum: Şimdi bu Fetih Suresinde şey var ya Tevbe suresinde evvele merrah ifadesi
–Mehmet Bey: yurîdûne en yubeddilû kelâmallâh ya da Allah-u Teala’nın ganimetin müminlere ait olduğu hükmünü değiştirmeye çalışıyorlar,
–Fatih Orum : Ama sonraki ayetinde bu hüküm yine değişmiş olmuyor mu
–Abdulaziz Bayındır : Yalnız orda senin sözlerin şey duyuyor mu, İbrahim duyuyor mu hah tamam elinde var tamam
–Mehmet Bey : İbrahim çözdü hocam, İbrahim’in elinden bir şey kaçmaz
–Fatih Orum: Fetih on altıda bu sizin dediğiniz genel kaide tekrar çiğnenmiş olmuyor mu, o zaman çıkabiliyorlar.
–Mehmet Bey: On beşinci ayet genel kaideden Hayber’deki ganimet değil
–Abdulaziz Bayındır : Enfal Suresinin baş tarafında ki ayeti kerimeye göre bu insan zahiren Müslüman, Cenab-ı Hak bu insanların zahiren Müslümanlığını gene de kabul etmiş oluyor ve onun için diyor ki siz çağırılacaksınız diyor, siz çağırılacaksınız, eğer gelmezseniz diyor, eğer itaat ederseniz Allah size büyük bir mükafat verecektir, yüz çevirirseniz acıklı bir azap ile azaplandırılacaksınız, zaten onlar büyük bir sıkıntılar içerisine girdiklerini de biz biliyoruz.
Şimdi burada kezâlikum kâlallâhu min kabl’u henüz çözmüş değiliz Se yekûlul muhallefûne izentalaktum ilâ megânime li te’huzûhâ zerûnâ nettebi’kum, yurîdûne en yubeddilû kelâmallâh kul len tettebiûne siz bize tabi olamayacaksınız
–Katılımcı : Razi demiş ki Keremallahu (36:52 arapça anlayamadım) ayeti kerime ve gadiballâhu aleyhim Allah-u Teala münafıklara bu ayeti indirdikten sonra Allah’ın razı olacağının içersine giremez kimse, Allah’ın hükmünü değiştiriyor, on altıncı ayette hükmünü vermiş bu hükmü değiştirmek istiyor bunlar, Allah bunu önce demişti diyor, altıncı ayeti işaret ediyor.
–Fatih Orum: Ben şöyle anlıyorum. Bu adamlar bir yerde hata yaptılar bu hatadan dolayı Tebük’te cezalandırılıyorlar ama bu ila nihaye bir ceza olamaz, bu adamlar münafıkta olsa belki düzelecekler, Müslüman olacaklar, fetihlere katılacaklar, ganimetten pay alacaklar
–Yahya Şenol : Hayber’e sanki gitmeleri
–Fatih Orum : Hah, yani bu devamındaki ayette
–Abdulaziz Bayındır : Bir dakika ben bunu cevabını buldum arkadaşlar, bir dakika, gereği düşünüldü, ayağa kalkın kararı vereyim, şimdi bu hemen yukarısında var, ben daha önce bunu sana söylemiştim ama bir türlü aşırı meşguliyetten aklıma gelmedi, yani var demiştim, falan ayette dememiştim de, bu surenin içinde var demiştim değil mi
–Fatih Orum : veya Kur’an da da var demiş olabilirsiniz
–Abdulaziz Bayındır : Kur’anda var o genel hüküm, o problem değil, onu herkes söyler, şimdi bak bu az önce okuduğumuz ayetler var ya Mekke’ye gelmeyen kişiler ile ilgili, Bel zanentum en len yenkaliber resûlu vel mû’minûne ilâ ehlîhim ebede siz şu kanaate varmışsınız ki Peygamber de, müminlerde ailelerine geri dönmeyecek, onlar orada öldürülecekler, hepsinin hatta kılıçtan geçirildiklerini görür gibiyim diyenler var orada, ve zuyyine zâlike fî kulûbikum, bu içinize de bayağı da hoşunuza gidiyordu yani içiniz rahatlatıyordu, ondan sonra ve zanentum zannes sev’i kötü bir kanaate kapıldınız ve kuntum kavmen bûrâ ve helak olmayı hak eden bir kavim oldunuz, ondan sonra burada Ve men lem yû’min billâhi ve resûlihî kim Allah ve Resulu’ne inanmazsa fe innâ a’tednâ lil kâfirîne saîrâ biz bu kafirler için bir sıkıntı hazırlamışızdır. Sair şimdi bak burada bunlar Allah ve Resulu’ne inanmadıkları yukarıdan belli, onlar için bir sair, sair ne
–Mehmet Bey : Sıkıntı, zorluk
–Abdulaziz Bayındır : İşte bu zorluk işte aşağıda, bu Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard,
–Yahya Şenol: Her tarafta, başka bir yer var mı
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi sair cehennem ateşide şüphesiz öyle de, şimdi bu cehennem ateşinin öyle azabe cehennem demedi burada değil mi
–Mehmet Bey : Cehennem ateşi değil de, cehennemde insanların çekeceği sıkıntı, çünkü el usr zorluk manasına, cehennemde insanların çekeceği sıkıntı
–Abdulaziz Bayındır : Ve asira değil de saira gerçi bunlar biri diğerinin yerine kullanılır.
–Yahya Şenol : Atedene lil kafirine salase var mesela, onların cehennem demesine gerek yok ki cehennemde ki şeyi açıklıyan
–Abdulaziz Bayındır : Güzel de bak (40:41 essaaru Arapça anlayamadım)
–Yahya Şenol : 40:54 arapça anlayamadım
–Abdulaziz Bayındır : Bak mesela es siar şey yapıyor sia’r fiyat manasına geliyor e’siar mesela piyasada fiyatlar arttı, o fiyatlar insanların elini yaktığı için, canını da yaktığı için si’ır ifadesi kullanılıyor, şimdi azaben saira, şimdi bir azap ki, burada şu konu da çok önemli bir konu, bu şeydeki NUN Suresi’ndeki bir azap kelimesi var ya Kalem Suresinde bu, hani bahçe sahipleri var, onlar fakir fukaraya bir şey vermemek için sabahleyin erkenden mahsullerini toplamaya gidiyorlar, gidip bakıyorlar ki mahsul yanmış, ondan sonra, mahsulu yanmış olarak görüyorlar ve orda yanıldık falan diyorlar, şu bu falan. En sonunda Allah-u Teala bu insanlar için ne diyor kezalikel azab, işte azap bu, azap bu, yani bu insanlar, mahsulu yetiştirmişler her şey tamam, bitti, elimi uzatıyorum almak için, mahrum kalıyorum.
Şimdi buradaki insanlarda düşünüyorlar, ulan iyi bak hepsi gitti başımızdan defoldu, hepsi de ölecek, biz de rahatlayacağız diyor tam rahatlıyacağız, bunlar geri dönüyor, geri dönmekle kalmıyor bir de Hayber’e gidiyorlar, yani bu şeyin Ashabül Cennet’in çektiği azaptan daha fazla bir azap çekiyor bunlar, onun için sa’ir oluyor, eyvah yandık ki ne yandık diyor, adamlar tekrar geldiler , üstelik Mekke’yle on yıllık sulh antlaşması yapmışlar, hadi şimdi Hayber’e gittiler bizi de yanlarına almadılar görüyor musun,
–Katılımcı: Hasetliğin verdiği acı çok acıdır gerçekten, kendini öldürmeye ve karşındakini öldürmeye neden olur bu yüzden (44:10 arapça anlayamadım)diyor ya
–Abdulaziz Bayındır : Onun için burada fe innâ a’tednâ lil kâfirîne saîrâ orada bak sair, siar, es’ar o kelimelerle birlikte düşündüğümüz zaman, öbür taraftaki azap kelimesiyle düşündüğümüz zaman, bir de bu adamların ortamını düşünürseniz, bunu böyle anlamak gerekir.
–Fatih Orum : Bu ayet sanki meselenin itikati yönünü şey gibi yani, Allah’a ve Resulu’ne inanmayanların sonu Cehennem gibi yani
–Katılımcı: Sonra eğer bunu Cehennem azabı gibi dediğimizde onbeşinci ayette gene münafıklar diyemeyiz hocam
–Abdulaziz Bayındır : Bak şimdi bu münafıklar için Se yekûlul muhallefûne bu ikisini bir düşünürsen ona bir mani yok, zaten cehennem azabının azabı cehennem diye Cenab-ı Hak bildiriyor, azabessair diye bildiriyor birçok ayeti kerimelerde, öbür tarafta da vel kezalikel azab, vel azabül ahreti ekbar diyor
–Katılımcı: (45:18 arapça)
–Abdulaziz Bayındır : Azabül ekbar
–Katılımcı: Yahudileri Haybe’re getirmişler, nüfus artmış, yirmi bine ulaşmış Hayber’de silahlı kuvvetler, Müslümanlar ise bin beş yüz
–Fatih Orum: Yirmi bin tane insan, silahlı asker çok hayali bir şey yani o dönemde
–Katılımcı : Bazısı diyor on bin kişi, böyle bir ordunun İslam karşısında tutunamaması gerçekten şaşırtıcı
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi onlar öyle diyor tarihçiler ama bu ayeti kerimeler ne diyor, yani orada çok hazır bir şey olarak gözüküyor, bunların kendi içlerinde bir ittifak yoksa, mesela Yahudilere bakın ayeti kerimelerde hep böyle bildirilir. Medine de dört tane Yahudi kabilesi var, Müslümanlar Beni Kaynuka’yı dışarı çıkardıkları zaman öbürleri neredeyse zil takıp oynayacaklardı, eğer bunların arasında bir ittifak olsaydı hiçbir kabileyi çıkaramazdı Peygamber efendimiz, onun için kulubihim şetta yani bunlar hep biri diğerini yük görüyor. Bir hatırlayın şeyde bunların birkaç sene evvel Rusya’daki Yahudiler İsrail’e gelmek istediler, büyük bir tepki ile karşılandılar, ondan sonra Afrika’daki Yahudiler gelmek istedi çok büyük tepki ile karşılandılar, öyle o kadar kolay değil onların kendi içlerinde bir sürü ihtilafları şeyleri var, sürtüşmeleri var.
–Katılımcı: Bir de eğer yirmi bin kişi olsaydı bin beş yüz kişilik Müslümanlara karşı içerdeki münafıklar kesinlikle istemezlerdi
–Abdulaziz Bayındır : İstemezlerdi evet o kadarda kolay bir hedef olarak gösterilmezlerdi
–Katılımcı: Diğer seferler çıkmayanlar hiç düşünürler mi
–Abdulaziz Bayındır : Dolayısıyla bu tür tarihi rivayetlerin hepsinin gözden geçirilmesi gerekiyor, o kadar ciddi bir olay değil yani. Belki şu olabilir o küçük küçük kabileler, kaleler var ya onların her birini ayrı ayrı düşündüğün zaman çok küçük güçler olabilir, bilmiyorum tabii tarihi tarafını da yani şu azaben ve a’tedna lil kafirin saira ondan sonra devam eden şeyler, biz bu bir alışkanlığımız var hep azapla ilgili kelimeleri hep ahrete gönderiyoruz, zaten ahretteki ceza açık yani, bunun burada da tekrarlanmasına gerek yok Cenab-ı Hakkın, burada işte Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard, yagfiru li men yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, ve kânallahu gafûrur rahîmâ. İşte göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’ındır, mağfiret emrini verdi mi mağfiret eder, azap emrini verdiğinde azap eder, işte burada da veriyor işte
–Katılımcı: Hocam biraz önce Mehmet Hoca’nın dediği gibi, yani hasat zamanı gelmiş olan bir tarlanın, bir mahsulun yok olup gitmesi, adam için dünyada ki sıkıntıların en büyüklerinden bir tanesi
–Abdulaziz Bayındır : Yalnız burada Fatih’in hakkı var, onu da şey yapmamak lazım, bu kul len tettebiûnâ’dan sonraki kezâlikum kâlallâhu min kabl siz bize tabi olamayacaksınız diye Cenab-ı Hak size böyle bir şey yapmıştır. Tabi olamayacaksınız diye bir ifade bir yerde olması gerekiyor, size tabi olamayacaklar arkanızdan gelemeyecekler diye bir ifade var. kul len tettebiûnâ kezâlikum o ifadeyi gösteriyor
–Fatih Orum : Sanki tam da böyle bir şey, tam böyle bir ifade yani
–Abdulaziz Bayındır : Böyle bir ifade olması gerekiyor
–Katılımcı : Len tehrucu
–Fatih Orum: Onu da işte zaman bakımından sorun var, Tebük’le ilgili olduğunu söylüyorlar ya, Tebük 630
–Katılımcı: Açıkladığınız ayetten o çıkmıyor mu
–Katılımcı: (49:27 arapça anlayamadım) bunu işaret etmesi lazım
–Fatih Orum: Ama işte zaman bakımından oluyor
–Abdulaziz Bayındır : Bu surelerin hepsi, ayetlerin hep bir anda inmediğini biz biliyoruz, ben bu konularda şunu tercih ediyorum şahsen, bu ayetlerin eğer nüzul sırasının bilinmesi önemli olsaydı Cenab-ı Hak bize mutlaka bildirirdi. O zaman bizim açımızdan biz şu anda bakarken o ayet buraya uyuyorsa onun önceden inmiş olduğunu kabul edeceğiz. Başka çaremiz yok, çünkü şu ayet falan zamanda inmiştir şeklindeki rivayetlerin hiçbirisi yani çok azı hariç büyük bir bölümü zayıftır, dikkate alınmayacak kadar zayıf rivayetlerdir.
–Katılımcı : Dolayısıyla hocam Tövbe Suresinde geçen ayetlerin Tebük’le ilgili olduğu çok açık
–Katılımcı: Bir de Tebük sıralamasına baktığımızda ayetlerden olsun o diğer tarihi ya da farklı kaynaklardan olsun, birinin diğerinden önce olduğu barizdir yani, bazıları çok bariz bazıları da şeydir
–Abdulaziz Bayındır : O şekilde olanlar hariç tabii, o kendi Kur’an’ı Kerim’in gösterdiği şeyler var
–Katılımcı: Uhud’ta da bir kısım Yahudiler (50:52 ses çok yavaş anlaşılmıyor) ayrılıyorlar ya hani yedi yüz kişi çıkıyor, Uhud’ta değil mi, Uhud’ta çıkarken geri dönüyorlar ya
–Katılımcı: 51:32 dediği gibi Hayber savaşına beraber gitseydi, Hayber savaşının ganimetlerini Allah-u Teala o ağaç altında Peygambere biat eden müminler 51:40 arapça anlayamadım başında Radiyallahu var razı olanlardan oluyor bunlar, ama bu Fetih suresinin altıncı ayeti gadiballâhu aleyhim dediğine göre yani siz katılamazsınız demek oradan çıkmıyor mu
–Abdulaziz Bayındır : Hangi ayet
–Katılımcı: Şimdi kul len tettebiûnâ kezâlikum kâlallâhu min kabl diyor ya, şimdi bu savaşa bunlar katılsaydı, Hayber’e gitseydi, ganimetleri alsaydı, Allah-u Teala’nın razı olduğu kimselerin içine girecekti o zaman gadiballâhu aleyhim Allah’ın kelamını değiştirmek istemiş oluyordu
–Abdulaziz Bayındır : Hangi ayet, ha şu altıncı ayet, ha ha doğru doğru burada bir şeyler var estainüzubillah Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne li yezdâdû îmânen mea îmânihim,
–Katılımcı : Ayetlerin aynısı
–Abdulaziz Bayındır : fethan karîbâ daha sonra onu okuduk, doğru aynı şey tamam, bak burada tamam tamam Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne, o şeyde Hudeybiye’de müminlerin içine bir huzur indirmiş Cenab-ı Hak, bir rahatlama indirmiş, imanları ile birlikte, göklerin ve yerin cünudu Allah’a aittir, Allah-u Teala alim ve hakimdir. Niye Allah-u Teala böyle yapmıştır Li yudhilel mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru mümin erkek ve kadınlar için içinden ırmaklar akan bahçelere soksun diye hâlidîne fîhâ ve yukeffire anhum seyyiâtihim, ve günahlarını örtsün diye ve kâne zâlike indallâhi fevzen azîmâ, tabi büyük bir kurtuluştur Allah katında. Cenab-ı Hak bize de nasip etsin. Bir o. Orada bir sükunet veriyor ve geriye dönüyorlar, ne zaman münafikin ve münafikat azab gördü, bunlar geri döndükleri zaman, işte az önce o okuduğumuz ayetlerden dolayı Ve yuazzibel munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâtiz zânnîne billâhi zannes sev
–Katılımcı : zannes var ya orada
–Abdulaziz Bayındır :Zanin zannes aynı şey, bu geride kalanlara azap vermesi için, azap verecek işte azaben saira da bu azabı gösteriyor lil kâfirîne saîrâ var ya, o da bu az önce okuduğumuz şey, aleyhim dâiretus sev’, kötülük onlara dönecektir, bu bekledikleri kötü duruma kendileri düşecektir, tamam mı ve gadiballâhu aleyhim Allah bunlara gazap etmiş öbürlerinden razı olmuş
–Katılımcı : Eğer ganimeti almaya gitseydi Radiyallahu anhu girecekti onlar
–Abdulaziz Bayındır : ve leanehum Allah onlara lanet etti, yani dışladı ve eadde lehum cehennem, onlara Cehennemi hazırladı
–Katılımcı: Müminlere o ganimeti almaya gidin demek,
–Abdulaziz Bayındır : Hayatta cehennem olabilir onlar için aynı zamanda ve sâet masîrâ gerçi bildiğimiz cehennem bu, ne kötü hale gelmektir o
–Yahya Şenol : Olayı Gadibeyi radiya çevirdi, değiştirilebilir hüküm bu olur bence, gadiye nin kapsamına bunlarda girer bence gadibe
–Katılımcı: Değiştirmek istiyor onu
–Abdulaziz Bayındır : Burda esas şu var bak, burada Enes hocanın şey yaptığı ayetlerin sonunda İnnâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiren ve nezîrâ. Seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik diyor Cenab-ı Hak Peygamberimize Li tu’minû billâhi ve resûlillah Allah ve Resulu’ne inanasınız ve tuazzirûhu ona destek veresiniz ve tuvakkırûhu ona saygı duyasınız, ve tusebbihûhu bukreten ve asîlâ ve Cenab-ı Hakkı sabah akşam tesbih edesiniz, Allah’a boyun eğesiniz. İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh, gene o ağacın altında beyat edenler, sana beyat edenler Allah’la beyat etmiş oluyorlar, çünkü zaten Allah için orada Allah’ın Resulu’ne verilen söz Allah’a verilen söz .
Yedullâhi fevka eydîhim, Allah’ın desteği onlarla birliktedir fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih, kim geri dönerse kendi aleyhine döner ki buradan mesela dönenlerden bir tanesi Abdullah bin Ubeybin saru’dur. O da o şeyde var Hudeybiye’deki musalahada o da var, ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe, ama Cenab-ı Hakk’ın kendisine yüklediği görevi tam yerine getirirse fe se yu’tîhi ecren azîmâ ona büyük bir ecir verecektir. Şimdi ona büyük bir ecir verecektir, işte şeye geliyor, buraya izentalaktum ilâ megânime yani ecri kebir meganim olmaz mı
–Katılımcı: 57:15arapça
–Abdulaziz Bayındır: Fetan gariba var ecr-i kebir ve ecr-i azim
–Katılımcı:57:24arapça
–Abdulaziz Bayındır : Tabi o ganimetler şunlar bunlar dolayısıyla, Cenab-ı Hak bu mükafatları bu insanlara vereceğini burada bahsettiğine göre, ganimetleri Cenab-ı Hak bunlara Se yekûlul muhallefûne izentalaktum ilâ megânime li te’huzûhâ şimdi şöyle söyleyelim, bak, diyelim ki bu ayeti kerimeleri şöyle bir senaryolarımızı yapalım. Mekke’ye gidildi, şu cemaatle birlikte gittik Mekke’ye, orda en sıkıntılı zamanda Peygamber Efendimize destek verdik, beyat ettik, ne demektir beyat etmek, biz Allah yolunda yani sen Allah’ın Resulu’sun seninle birlikte burada canımız vermeye hazırız demektir ki o insanlar savaşa da gitmemişlerdi, ibadete gitmişlerdi ama zor zamanda Peygambere bağlılıklarını gösterdiler mi, bu kadar bağlılık gösterdikleri için de Cenab-ı Hak bunlardan razı olduğunu bildirdi mi, razı olduğunu bildirdiği için de bende size mükafat vereceğim dedi, değil mi, burada ayette söylüyor, size mükafat vereceğim dedi ve bu mükafatı size vereceğim, şimdi bu insanlara bu mükafatın verileceğini duyunca Medine’dekiler bir Mekke’dekiler sağ salim geri döndüler, sağ salim geri dönmekle kalmadılar bir de Mekke’lilerle on yıllık saldırmazlık antlaşması yapmışlar, yani bu akıl alacak bir şey değil, e bir de Allah-u Teala bunlara ganimet de vaat etmiş, eyvah ki eyvah başladılar bunlar tutuşmaya, biz de gelelim, e ne olmuş oluyor. Cenab-ı Hak bunlara vaad etti size vaad etmedi ki
–Katılımcı : Koşuya katılmadan ödül almaya çalışıyorlar
–Abdulaziz Bayındır : Koşuya katılmadan ödül almak doğru, yani sıkıntıya girmeden, o zaman siz bizimle gelemiyeceksiniz, kezâlikum kâlallâhu min kabl’ e uyuyor mu bu, yani Cenab-ı Hak bu ganimeti şu insanlara vereceğini daha önce söyledi, işte onun için burada diyor ki yukarıda şey, fe seyyiatin ecrin azima dedi ya burada da gene sin’le başlıyor, ikiside sin se yekulu, el muallifune, muhallefler kendileri geriye durmuş olan insanlar diyecek ki izentalaktum ilâ megânime Allah’ın vaat ettiği ganimetleri almaya, mükafatları almaya gittiğiniz zaman zerûnâ nettebi’kum, biz de gelelim, bırakın yurîdûne en yubeddilû kelâmallâh ne diyor Allah, bu ecri onlara verecek, o şeyi, orada beyat edenlere verecek, bunlar Allah’ın o sözünü değiştirmeye çalışıyorlar, bize de versin, kul len tettebiûnâ yok siz bize uymayacaksınız çünkü bu bunların hakkıdır. kezâlikum kâlallâhu min kabl Allah daha önce bunu böyle söylemiştir, yani bu Allah
–Katılımcı: Önceden vaat edilmiş
–Abdulaziz Bayındır: Vaadedilmişti diyor ya, fe se yu’tîhi ecren azîmâ demişti ya onuncu ayette
–Katılımcı :01:01:00arapça onların içinde olan kimseyi göstermiyor mu, beyat
–Abdulaziz Bayındır Onlar mukallef değil, mukallef başka bir grup, o Mekkelilerden de eğer dönen olursa kendi aleyhine döner
–Katılımcı: Beyat ettikten sonra mesela ra demiş Allah razı olmuş kıyamete kadar diye bir şey yok, yani o beyatten sonra bozabilir, bozduğu zaman aleyhine olur
–Abdulaziz Bayındır : Aleyhine olur efendim orada Şecereyi Rıdvanda Peygambere beyat etmiştir diye, kıyamete kadar öyle olacak değil ki, her an dönebilir, şimdi şimdi sen şöyle diyorsun, diyorsun ki fe se yu’tîhi ecren azîmâ ifadesi burada ki anlaşmayı bozmayanlarla ilgili, tamam güzel anlaşmayı Peygamber efendimize beyat etmiş ve beyatı bozmamışsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir, tamam Ashab Abdullah bin ubeybin saru’dur beyatı bozmuş, hemen mi bozmuş daha sonra mı bozmuş ne yapmış onu biz bilmiyoruz, ben sadece yani oradaki beyatı bozan insanların, buradaki mükafatı hak etmediğini söyledim, bir de şimdi Enes Hocanın dediği gibi, bizde hep şu vardır, falanca cennetle müjdelenmiş, e ne demek artık Peygamber efendimiz bunu böyle söylemişte bu kesin cennete gidecek, değil kardeşim, o andaki yaptığı iş cenneti gerektiren bir iştir, biraz sonra cehennemi gerektiren bir şeyde yapabilir, bu ayet aslında onu göstermiş oluyor, o anda Allah-u Teala bunlardan razı, ama bundan sonra da bu insanların devam etmesi lazım, Peygamber Efendimiz SAS’e Cenab-ı Hak diyor ya hani 01:02:53arapça vela biküm diyor,
–Katılımcı : İn edri
–Abdulaziz Bayındır : 01:03:03Ve la edri ma yukelüfu vela biküm diyor, yani Allah’ın Rasulu olmasına rağmen kendisine ne yapılacağını, bize de ne yapılacağını, gelecekle ilgili bir şey bilmiyor bunlar sadece
–Yahya Şenol : Bedir’le alakalı Peygamberimiz bazı Sahabilerden bahsederken diyor ya “Onlar Bedr’e katılmış istediğini yapsın onlar” bayağı da sahih şeyler var onlar ki diyor Bedir’e katıldılar ne yapsa serbest onlara
–Abdulaziz Bayındır : Ve ma edri la değil de ma evet
–Katılımcı : Hatta şeyde şöyle demiyor mu belki Allah rahmet nazarıyla onlara baktı
–Abdulaziz Bayındır : Ma tu adune o da var evet, şimdi Cenab-ı Hak bir garanti vermiyor, şimdi ama burada o senin dediğin şey, diyelim ki işte bin beş yüz kişi mi katıldı şeye, bin beş yüz diyelim yuvarlak hesap, bin dört yüz elli falan deniyor, o Hudeybiye’deki antlaşmaya, bu bin beş yüz bir olamayacak demektir. O şeye gidenler, ganimeti almaya gidenler, bin beş yüz bir olmayacak ama bin dört yüz olabilir bin dört yüz elli olabilir, bin üç yüz olabilir, şimdi ama bu mukallefler onlar değil, mukallefler Se yekûlul muhallefûne minel a’râbi bunlar hiç gelmeyenler, işte Mekke’ye hiç gelmeyenler diyorlar ki, biz de gelelim, çünkü Allah-u Teala Mekke’ye gelenlerden razı olduğunu, onlara mükafat vereceğini zaten bu ayette bildiriyor, o daha sonra okuduğumuz ayetlerde de bildiriyor, o ayetler önce inmiş bu da sonra inmiş olabilir, biz gayet iyi biliyoruz ki tevatür derecesinde ayetlerden birisi yazılış itibari ile sonradır ama indiriliş itibariyle önce olabilir.
Şimdi bütün bunlar, bütün bunlar şeye gidenlere o beyat edenlere Cenab-ı Hakkın verdiği bir sözü anlatıyor ve onlara bir mükafat vereceğini de anlatıyor, e bunlarda çevrelerinin durumlarını gayet iyi bilen insanlar, e bizde bu işin içerisine katılalım bak ve zerûnâ nettebi’kum siz bırakın da bırakın kelimesi nedir, demek ki bir engel var, bir engel var, e şimdi savaşa gidiliyorsa hadi sizde gelin denir değil mi, ganimet alınmaya gidiliyor, Allah bir mükafat verecek, kusura bakmayın siz gelemezsiniz, onun için yurîdûne en yubeddilû kelâmallâh ifadesi şey yapılıyor. Şimdi burada bir cevap oldu mu.
–Fatih Orum: Yani şu açıdan bence iyi, tabi şeyler olabilir belki itirazlar da. Hani sadece bu olaya mahsus olması, sonraki ayetlerde onu destekliyor
–Abdulaziz Bayındır : Bu olaya mahsusu olduğu belli zaten, ondan sonra ki ayette tekrar çağrılacaksınız diyor, bu Mekke’ye gidenlere verilen özel bir mükafat, onun için özel kişilerle ilgili ifade derune nettebikum diyen kişilerde belli yani şu insanlar
–Katılımcı: El mukalliflerde belli
–Abdulaziz Bayındır: Muhallifin kim olduğu da belli, alınacak ganimetle ilgili detay veriliyor arka sayfada
–Mehmet Bey : Medine’de tedbir amaçlı olarak bırakılmış olan diyelim ki silahlı kişiler
–Abdulaziz Bayındır : Onlar başka, onlar mukallef değil ki, onlar görevlendirilmiş insanlar
–Fatih Orum : Bu muhallifler şeyler, şegaletnâ emvâlunâ iyenler,
–Yahya Şenol : Mazeret ileri sürenler
–Abdulaziz Bayındır : Gereksiz yere orada duranlar bunlar onlar, şimdi o zaman şöyle özetleyelim
–Yahya Şenol : O duranlar peki, Peygamberimizin bıraktıkları,gitti mi Hayber’e acaba tahteşşecaril kapsama onlarda girer
–Abdulaziz Bayındır : Tabi onları bilmiyoruz, herhalde onlar bu cezayı hak eden insanlardan değillerdir. Mesela onlar Medine’de kalmasaydı bunlar da Mekke’ye gidemezlerdi, onlar birbirine bağlantılı şeyler, Hayber’e gidenler, işte Mekke’ye gidenler daha fazlası değil, tamam yani şimdi burada tekrar şöyle bir özetleyelim. Baştan dağıttık ama sonra toparlandı gibi gözüküyor, elhamdülillah Peygamberimiz SAS şeyin hemen arkasından Hendek’in hemen arkasından, hicretin beşinci yılında Hendek savaşı oluyor, altıncı yılında hac mevsiminde mümkün olduğu kadar daha çok kişiyle hacca gitmek için bütün çevre kabilelere Müslümanların çevre kabilelerine haberler salıyor, ama onlardan önemli bir bölümü katılmıyor, bin beş yüz kadar yaklaşık kişiyle, Hudeybiye’ye gidiyor, o Hudeybiye de Mekke’liler bunları hareme sokmuyorlar orada olanlar oluyor, sonra antlaşma yaparak geri dönüyorlar, ama gitmeyen insanlar bu insanların orada öleceğini ve tekrar geri gelmeyeceğini düşünerek mutlu oluyorlar.
Allah-u Teala’da o ağacın altında Peygamber Efendimize beyat eden insanlardan razı olduğunu onlara mükafat vereceğini bildiriyor ayetlerde e şimdi bunlarda bakıyorlar ki Allah Allah biz bu ölecek dediğimiz insanlar büyük bir zaferle geri döndüler, bir kere gerçekten Mekkeyle antlaşma yapmış olmak o günün Arabistanında en büyük başarıdır, Mekke büyük bir manevi merkez, e şimdi Mekke’yle Hayber’inde arasını kesmiş, bu defa Hayber’i de korumasız bırakmış, çünkü şimdi aklıma geldi, Hayber’le Mekke’lilerin antlaşması var Muhammed bize hücum ederse siz arkadan Medine’yi işgal edeceksiniz.
Mekke’liler diyor ki bize hücum ederse bu defa siz işgal edeceksiniz diyor Hayber’lilere Peygamberimiz de zamanı öyle bir seçiyor ki bunlar daha yeni harpten gitmiş tekrar geri dönmeleri zor orada tabii ki Medine’de de bir koruma kuvveti bırakıyor, Hayber’inde ilişkisini Mekke’yle kesiyor, hayberi korumasız bırakıyor ve Allah-u Tealada size yakın bir mükafat vereceğim diye bir haybere gidiyorlar, yakın mükafaat Hayber’den başka da yok zaten orada bir yer, bakarsanız, tek şehir onlar, bunlarda gelmek istiyorlar Allah-u Teala sadece bunu Şecereyi Rıdvan da beyat edenlere tahsis ettiği için siz Allah’ın kelamını değiştirmek istiyorsunuz deniyor ve böylece bu kezâlikum kâlallâhu min kabl, kezalikum, bunu işte size Allah daha önce demişti, nedir, yani sadece bunlara tahsis edeceğim dediğine göre geri kalanlara yok demektir, böylece problem çözülmüş oluyor değil mi
–Katılımcı: Daha birkaç yıl önce hocam göğüs göğse çarpışmış olan iki ordu Peygamberimiz silahsız olarak gitmesi bir tedbirsizlik örneği değil mi
–Abdulaziz Bayındır : Nereye silahsız gitmiş
–Katılımcı : Hudeybiye’ye
–Abdulaziz Bayındır : Tedbirsizlik değil çünkü haram ayı
–Katılımcı : Harem ayı olsa dahi yani
–Abdulaziz Bayındır : Tedbirsiz gitmemiş ki Peygamberimiz SAS o Mekke’de Mekke’de müthiş bir şey oluşturmuş Peygamberimiz, yani kendi lehine müthiş bir kamuoyu oluşturmuş Mekke’de
–Katılımcı: silahsız değil yalın kılıç taşımaları normaldir
–Abdulaziz Bayındır : Yalın kılıç taşıyorlar, silahsızlık dediğimiz bu
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi bak ayeti kerimede müslümanların güçlü olduğunu biz ayetlerden öğreniyoruz, diyor ki siz eğer (01:11:35 arapça)velevle ricalum… orada Mekke’de Müslüman olmuş bir sürü insan var siz Mekke’ye girseydiniz onları öldürecektiniz ve ayıp olacaktı sizin için bilmediğinizden dolayı, dolayısıyla Müslümanlar zaten 01:12:00 arapça Allah onlara zafer verdiği halde engellemiş Cenab-ı Hak, yani Müslümanlar onların durumunu gayet iyi biliyorlar, Mekke bitmiş mahvolmuş vaziyette, ama ne yapıyor Cenab-ı Hak orada bir sulh antlaşmasıyla Mekke’nin tamamının Müslüman olması ve çevresinin ve peygamber efendimizin artık başka tarafa yönelmesine fırsat vermiş oluyor, Mekke zaten onun eline geçmiş, psikolojik olarak elde etmiş Mekke’yi zaten
–Katılımcı: artı bir de ekonomik olarak da çökmüş Mekke
–Abdulaziz Bayındır : Ekonomik olarak çökmüş, askeri güç olarak çökmüş, moral olarak çökmüş, içten fethedilmiş vaziyette, dolayısıyla Peygamber efendimiz hiçbir zaman tedbirsiz gitmiyor, gereken bütün şartları ortaya koyduktan sonra gitmiş. Ve aslında silahsız olarak gitmiş olması da ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor
–Katılımcı: Tedbirsiz kelimesini kullanmamız, o cevabı almak için yani,
–Abdulaziz Bayındır Yani o kadar güçlü ki, benim buraya silahla girmeme gerek yok demiş oluyor
–Katılımcı: savaş teknikleri açısından baktığımız zaman gerçekten..
–Abdulaziz Bayındır : Tabii dolayısıyla bu şey yani, burada herhangi bir problem yok, var mı şimdi bu soru cevaplandı mı sizce, evet
Ben burada şeyi de çıkardım amma şu anda vakit yeter mi bu ipek ve altınla alakalı ayetleri
–Katılımcı: Hocam oraya geçmeden önce şimdi tarihselciler açısından bu ayetlere baktığımız zaman tamamen tarihsel bir vak’a üzerinde
–Abdulaziz Bayındır : Aklımdan geçti böyle bir soru soracaksınız diye zaten
–Katılımcı: Yani günümüze nasıl taşıyacaksınız
–Abdulaziz Bayındır : Ya bunların günümüze taşınması gayet rahattır yani bu bir model oluşturmuş oluyor
–Katılımcı : Örnek var ya, örnek
–Abdulaziz Bayındır : Tabi örnek. Peygamberimiz SAS tarihi bir şahsiyettir ama, kıyamete kadar bize model şahsiyettir değil mi, e bunlarda birer model oluşturmuş oluyor, ve burada bakın bu ilişkiler ağında dış ilişkiler var, bir ülkeyi içten fethetmek var, orada her ne kadar bak Peygamberimiz SAS Mekke’den dönerken sanki kaybetmiş gibi dönüyor gösteriliyor da aslında Mekke’yi o gidişinde feth ettiği için Cenab-ı Hak ayete nasıl başlıyor İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ diye başlıyor ayeti kerimeye, dolayısıyla asıl fethi o zaman yapmış, biz burada neler öğrenmiş oluyoruz
–Katılımcı: Münafıklarla ilişkileri
–Abdulaziz Bayındır : Münafıklarla ilişkiler yani beyler asıl fetih askeri fetih değildir demiş o ayeti kerimede gönülleri fethetmektir, öbüründe de bak işte münafıklarla ilişkiler konusunda o gönülsüz olanların gücünü siz güç saymayın demiş oluyor bize. Esas güç, gönüllü olanların gücüdür, yani bize burada sayısız şey veriyor Allah-u Teala, örnek veriyor zaten demiyor mu 01:15:17arapça estaunüzübillah ve lekad sarrafna fiyha kuranil min külli efem her konunun örneğini değiştire değiştire vermişizdir, insanlar zaten o modeli gördüğü zaman olayı çok güzel kavrayabiliyor, her ne kadar şeyde tarihseldir bakarsanız. Musa AS’la Firavun’un mücadelesi ama zamanımızla ilgili o kadar muhteşem şeyleri var ki, hangi tarafında bakarsanız bakın, o tarihsel modelleri hep günümüze uyarlayarak, onun için Kur’an’ı Kerim’de tarihçilerin çok önemsedikleri şu tarihte olmuştur ifadesi yok, şu şu insanlar arasında olmuştur yok, işte şu bölgede falan çok nadiren var, ama esas bize lazım olan tarafıyla anlatılıyor olay, hiçbir tarihçinin ilgilenmediği bir takım detaylar veriliyor, niye çünkü o Cenab-ı Hakkın bize anlattığı şekil farklı bir şekil,
–Katılımcı: Hikmet
–Abdulaziz Bayındır : Hikmet doğrudan doğruya bizim neticeye ulaşabileceğimiz örnek alabileceğimiz, hayatımıza tatbik edeceğimiz tarafı şekilde yani olayın evrensel tarafını bize bildiriyor, yerel tarafını bildirmiyor, ama yerel unsurları gene de ihmal etmiyor, bilmem anlatabildim mi, evet burada şey var bak bu dört tane ayet var şeyle ilgili ipek ve altınla alakalı, vaktimiz varsa okuyalım
–Katılımcı: Biraz var
–Abdulaziz Bayındır : Biraz var şimdi önce o şeyi hatırlayalım.Peygamber Efendimiz SAS ipek ve altınla ilgili olan hadisi şerifini, o hadis nerede geçiyor onu Buhari de olması lazım değil mi, bir eline altını, bir eline ipeği alıyor diyor ki bunlar ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helal kılınmıştır. Şimdi burada şu söyleniyor, deniyor ki Peygamberimizin yani iki ayrı şey söylenebilir burada bir-Peygamberimizin haram kılma yetkisi yoktur, doğru, gerçekten yoktur, çünkü haram kılma yetkisi olsaydı Allah-u Teala Ya eyyühennebiyü met harimu maallahu lek demezdi, ey peygamber niye Allah’ın sana helal kıldığı şeyi sen haram kılıyorsun, yetkisi varsa kılardı, zaten haram kılmak ne demektir, helali yasaklamak demektir, başka bir şey değil, o zaman bu hadisle ilgili iki şey kalıyor ya Peygamberimiz haram kılmıştır dersiniz ki o ayet uymuyor ama bizim genel anlayışta Peygamberin haram kılma yetkisi vardır, bütün mezhepler bunu kabul ederler orada da sığındıkları esas şey vahiy gayri metluvdur.
Peygamber efendimize ikinci vahiy olarak gelmiştir şimdi bir bu, bir de zamanımızda şeyler var işte bazı kimseler diyorlar ki canım Kur’an’ı kerimde altının ve ipeğin erkeklere haram olduğuna dair bir ayet yok helaldir diyorlar. Şimdi burada sık sık da gündeme getiriyoruz, Şu Kur’an’ı Kerimde yoktur diyebilmek çok ciddi bir çalışmayı gerektirir, yani şu bilgisayar tabiatta yoktur demekle eşittir ve gerçekten şu bilgisayar, şu masa şu lambalar, şu elbise şu ayakkabı Kur’an da gerçekten yok, ama biz bunların bir kısmının tabiattan üretildiğini biliyoruz ama bilgisayarı, telefonu herkes bilmez yani, onun için yoktur demek çok büyük bir bilgiyi gerektiriyor, öyle kolay değil, yani ondan dolayı mesela benim sözlerim Kur’an’ı Kerimle karşılaştırın eğer uyarsa kabul edin, uymazsa kabul etmeyin şeklinde rivayet edilen hadisi bazıları bu zındıkların uydurmasıdır diyor.
Şimdi o kendi açısından doğru, çünkü bizim ulema biliyorsunuz ferdi çalışmayla hareket ediyor, ayetler arsı ilişki diye bir kavram yok o zaman ilişki çıkarmaları mümkün olmuyor, ama o hadis sahih olmasa, belki senet bakımından sahih olmayabilir ama mana bakımından son derece doğrudur, ki ben seneti nasıldır onu bilmiyorum,
–Katılımcı: Mevzuu
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi senedine mevzu diyenler onların birçokları da duygusal davranırlar yani o şey açısından, şimdi biz uzun sözün kısası altın ve ipekle ilgili ayeti kerimeler bir bakalım, şimdi bak burada dört tane ayet var
–Katılımcı : Okuyayım mı hocam hadisi şerifi
–Abdulaziz Bayındır : Hadisi şerifi oku
–Katılımcı: (01:20:57 arapça)
–Abdulaziz Bayındır : Tırmizi ve İbni Meace’de var Beyatide (01:21:23 ses bozuk) tamam, şimdi burada Peygamberimiz SAS bir elinde altın, bir elinde ipek çıkıyor diyor ki bunlar ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helal kılınmıştır diyor, pek, bunu Peygamber efendimiz nereden çıkarmıştır.Şimdi bu Zuhruf Suresinin onsekizinci ayetine bir bakalım, hatta ondan önce onaltıdan E mittehaze mimmâ yahluku benâtin ve asfâkum bil benîn. Allah-u Teala yarattıklarından kendisine kızlar edinmişte, erkekleri size mi tahsis etmiştir, yani Allah’ın oğlu olmayacak sadece kızı olacak, sizin oğlunuzda olacak kızınız da olacak öyle mi.
Ve izâ buşşire ehaduhum bi mâ darabe lir rahmâni meselen, Allah için örnek verdi yani bunlar Allah’ın kızlarıdır diye, mesela taptıkları şeyler var, putlar var, Lat Menat Uzza, onlarla kendileri müjdelendikleri zaman zalle vechuhu musvedden ve huve kezîm, yüzü kapkara olur ve o şeyini yutmaya çalışır, neyini, kızgınlığını ve utancını neyse artık ne derseniz, yutkunuyor yani, bizde nedir, kendi kendini yiyor, kendi kendini yemeye başlar böyle, E ve men yuneşşeu fîl hılye, süsler içerisinde büyütülen ve huve fîl hısâmi gayru mubîn, hısamda, tartışmada, musahamada ortaya çıkamayan birini mi Cenab-ı Hakka şey yapıyorsunuz, ondan sonra Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsen, hemen burada biraz daha açıklık getiriyor, bu seninle de alakalı, not al bunu da melekleri ki onlar Rahmanın kullarıdır dişi yaptılar e şehidû halkahum, yaratılışında oradamıydılar, ebesi onlar mıydı ki dişi diye söylüyorlar setuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn, bunların şahitlikleri yazılacak ve onlara sorulacaktır bunlar.
Şimdi burada asıl konu şu. Kadınlarla ilgili bir örnek verdi Cenab-ı Hak bunlar süsler içerisinde büyütülürler, ve muhasamada ortaya çıkamaz, yani tartışmalarda da ortaya çıkamaz, dövüş kavgada da, geri planda kalır, şimdi dövüşte kavgada ortaya çıkamayan, süsler içerisinde büyütüleni Cenab-ı Hakka şey yapıyorsunuz. O zaman şimdi süsler kısmını alalım, eğer erkeklerle kadınlar aynı giysi ve takıları takarlarsa o zaman kadınlar için süsler içinde büyütülürler ifadesini kullanmak doğru mu
–Katılımcı: o zaman bu erkeklerde de muhaccat olması lazım, ortaya çıkmaması lazım
–Abdulaziz Bayındır: Erkeklerinde ortaya çıkmaması, süste, püste, şimdi bak mesela bu kadınlara benzeyen erkekler, Peygamberimiz SAS onları ayıplamıştır, bugün bile, ne diyorlar bunlara, homoseksüel mi diyorlar, değil değil, travesti, travesti diyorlar. Şimdi mesela bunlar kadınlar gibi süslenip püslendiği için insanların büyük bir bölümü bunlardan nefret ediyor, rahatsız oluyor, yani erkek erkek gibi olması lazım, kadın kadın gibi olması lazım, şimdi bu ayeti kerimede, bir süs içerisinde büyütülüyor bir süsü olması lazım ki kadına mahsus olması lazım, öyle değil mi anlaşılmıyor mu burada, şimdi ondan sonra şu ayete bakalım HAC SURESİ 22 sure 23üncü ayet İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilus sâlihâti, Allah inanları ve iyi iş yapanları sokacaktır, cennâtin tecrî min tahtihel enhâr, içinden ırmaklar akan bahçelere yuhallevne fîhâ, orada süslenecek, şimdi yuhallevne orada süslenecekler, burada değil evet min esâvira min zehebin altın bileziklerle ve lu’luen, inci ile, ve libâsuhum fîhâ harîr orada elbiseleri şeydir, ipektir. Şimdi burada altın ve ipek, lu’luen de var, şimdi bunların üçü cennet süsü gibi gözüküyor, yani, süslenecekler, bak burada değil orada süslenecekler diyor, burada kadın erkek ayrımı yok bak, kadın da süslenecek, erkekte süslenecek demek orada, peki şimdi, kırküçüncü surenin bu defa otuz üçüncü ayetine bakıyoruz Ve lev lâ en yekûnen nâsu ummeten vâhıdeten eğer insanların tek bir ümmet olması söz konusu olmasaydı, le cealnâ limen yekfuru bir rahmâni li buyûtihim sukufen min fıdda, Rahmanı inkar edenlerin evlerinin tavanlarını gümüşten yapardık diyor ve meârice aleyhâ yazherûn çıkacakları asansörler yapardık yani, ya da merdivenler yapa, şimdi buradan mesela az önce rahmana veled itikaz edenler kafirler, bak burada fıdda’ yı o hulıyden saymıyor Cenab-ı Hak, kadınlara mahsusu bir süsten saymıyor tavana bile konuyor tamam mı, o zaman dolayısıyla neden gümüş değil de sadece altını almış Peygamber efendimiz, hem cennetteki süs sadece altın, inci ve şey ipek üç tane, burada şey devre dışı çıktımı, gümüş devre dışı kaldı, ondan sonra şey yapalım, Fatır Suresi, otuz beşinci sure on ikinci ayet bakalım
–Katılımcı:
–Abdulaziz Bayındır : Nerede, nerede var
–Katılımcı: O otuzüç, otuzdört, otuzbeşincide de altın
–Abdulaziz Bayındır: hı hı tamam Ve li buyûtihim ebvâben ve sururen aleyhâ yettekiûn devam edelim onu doğru, belki burada bir hata etmiş olabiliriz, evleri için kapılar, ve divanlar, üzerine yaslanacakları şey olur, Ve zuhrufen, ve altınlar olurdu, ve in kullu zâlike lemmâ metâul hayâtid dunyâ, vel âhiretu inde rabbike lil muttekîn şimdi burada zuhruf kelimesi süsler, zuhruf illa altın olması gerekmiyor, zuhruf süs demek yani,
–Katılımcı: Zuhruf nakış demek, ebru sanatı gibi sanat yani
–Abdulaziz Bayındır : Süs süs yani, yoksa zuhruf, mesela zuhruf el kavli var sözün süslüsü
–Katılımcı : (01:30:51 Arapça) manasına da gelebilir mi,
–Abdulaziz Bayındır : Ondan bahsetmiyor burada
–Katılımcı: Altın, ziynet diye çevirmişler,
–Abdulaziz Bayındır : Süs, Zuhruf tamamen süs, yani süslemeler yapılıyor ya binalara, kapılara pencerelere, altın manasına değil, bu ne dedik burada otuz beşinci sure, on ikinci ayet, bak şimdi burada bir tek şey kaldı lu’lu kaldı altının şeyi gümüşü devre dışı çıkardık ve kadat zuhruf süs yani bildiğimiz süs altın falan değil yani Ve mâ yestevîl bahrân, iki deniz bir olmaz, hâzâ azbun furâtun sâigun şerâbuhu, şu tatlıdır, içtiğin zaman boğazından aşağı rahat gider, bol bir sudur, ondan sonra susuzluğu keser, ve hâzâ milhun ucâcun, şu da tuzludur, acıdır, içemezsin, mesela deniz suyundan içemezsin, ve min kullin te’kulûne lahmen tariyyen ikisinden de tertemiz et çıkarırsınız, ve testahricûne hilyeten telbesûnehâ, ve giydiğiniz süsler çıkarırsınız, şimdi lu’lu nerenin süsüdür, denizden çıkarılan süstür değil mi, telbesûnehâ dediğine göre sadece kadınlar demiyor işte burada
–Katılımcı : Sadece kadınlar denmiyor
–Abdulaziz Bayındır : Nerede diyor
–Yahya Şenol : Öbür tarafta nasıl çıkıyor sadece kadınlar burada da adam diyor ya kadınların giydiği kastedilmiştir, giyilen
–Abdulaziz Bayındır : O zaman güzel o zaman deriz ki o eti de sadece kadınlar yiyecek
–Yahya Şenol : Yok yani genel olarak
–Abdulaziz Bayındır : Denizden çıkan
–Yahya Şenol : Ama hadiste yasak olduğu için sadece kadınlar giyer, hadisten dolayı
–Abdulaziz Bayındır : Tam anlamadım senin ne demek istediğini
–Yahya Şenol : Hadis olmasa bu dört ayetin hiçbirinden kadın erkek ayrımı çıkmaz yani, benim kanaatime göre, hadis var diye biz hep kadınlara, yoksa kadın da erkek de hepside eşit, ama hadisi kriete alırsak bun adam daraltır, bu kadınların giyeceği erkeklerin değil
–Katılımcı: Ama meleklerin yarattığı
–Abdulaziz Bayındır : Neyse, sizde böyle mi anladınız,
–Yahya Şenol : Bence hadis olmasa kesinlikle erkeklere haram anlaşılmaz
–Katılımcı: anlatabilirsiniz
–Abdulaziz Bayındır : Ney
–Katılımcı: 01:34:00arapça var ya yani hadisleri yok gibi farz edipte genel inanışla
–Yahya Şenol Çıkmaz yani genelde kadınlar süs içinde büyür, erkekler hısamda ön plana çıkar doğru, ama ikisine de bir diğeri yasak değildir, kadında hısamda mübin olabilir
–Fatih Orum : Ayrıca bu hac
–Yahya Şenol : Cennette olacak olması mesela
–Fatih Orum Hah onu söyleyecektim yirmiüçüncüdeki ayet
–Yahya Şenol : mesela Cennette erkek bilezik mi giyecek yani mesela
–Fatih Orum : Bir şeyin cennette verildiği anlamı dünyada verilmeyeceği anlamı gelmiyor
–Yahya Şenol : Eğer hadisten çıkarsa doğru bunların hepsini buna yorabiliriz yani, deriz ki hadisten dolayı bu sırf kadınlardır, bu sırf erkeleredir, birde Buhari ve Müslim hadisi de değil
–Katılımcı: Şöyle de bir hadis görmüştüm, Peygamberimiz SAS altından bir yüzük alıyor daha sonra, herkes onun gibi yüzükler takmaya başlıyor, daha sonra bu yüzüğü atıyor, nasıl yasakladıysa aynı şekilde takmıştır da. Sadece herkes altın yüzük taktı diye o yüzüğü atıyor ve normal gümüşten bir yüzük ediniyor
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi altın yüzüğü, sahabenin taktığına dair rivayetler var altın yüzük, mesela şeye bakarsak, Tahabinin Müşkili Asar orada epeyce yani altın yüzük takan sahabilerin isimlerini sayıyor, bayağı bir rivayetler veriyor, peki sende böyle mi anlıyorsun
–Katılımcı : genelleme çıkaramadım 01:35:45 anlaşılmıyor erkek kadın değilse bu ayet mi
–Abdulaziz Bayındır : Evet peki sen
–Fatih Orum : Ben bu şeyi, Yahya’nın biraz önce söylediği bir şeyin cennette veriliyor olması dünyada verilmeyecek anlamına gelir mi, tam tersine müteşabihleri verildiydi dünyada deniyor
–Abdulaziz Bayındır : Bak orada müteşabih verildi meselesi hilyeyle alakalı değil
–Fatih Orum Hayır başka bir anlamda söylüyorum orada da verilebilir
–Abdulaziz Bayındır : Ruzuku minha gerçi gerçi o ruzuku kelimesi şey içinde kullanılır o
–Fatih Orum : Onlarda rızıktır süsler
–Abdulaziz Bayındır : Giyim kuşam içinde kullanılır, çünkü yani ilme de rızık deniyor, her şeyde ama orada ne diyor kullema ruzukumu min femeretin diye beyan ediyor, kullema ruzukum femeretin o yiyecek olarak onu ayırıyor yani
–Katılımcı: Yiyecek olduğu anlaşılıyor
–Abdulaziz Bayındır : O yiyecek olarak onu ayırıyor yani
–Fatih Orum : Mutlaka öyledir de yani
–Yahya Şenol : Orada yenecek diye dünyada yenmeyecek
–Fatih Orum: Anlamı çıkmaz
–Abdulaziz Bayındır : Tamam anlaşıldı, şimdi o zaman tekrar edelim, şimdi bu tür şeyler çok iyi oluyor, meseleyi tek taraflı düşünmeyi engellemiş oluyor, daha da pekişmesine sebep oluyor, bir hata varsa onunda düzelmesine vesile oluyor, şimdi bak tekrar şey yapalım, diyor ki estaunuzubillah E ve men yuneşşeu fîl hılyeti hilye de büyütülmüş, ve huve fîl hısâmi gayru mubîn hısamda gayri mübin, şimdi kadınların hısamda gayri mübin olduğu açık.
Hilyede büyütülme meselesine gelince de örfen ve şeyde de hep tavsiye de ederler, mesela kız çocuğuna erkek elbisesi, erkek çocuğuna kız elbisesi giydirmeyin deniyor, bunlar onların fıtratlarını kötü şekilde etkiliyor deniyor, onun için gerçektende yapı itibariyle, mesela ben kendimden biliyorum şeye çıkıyorum, televizyona çıkıyorum geliyorum, bakıyorum ki hanımlar benim orada söylediklerimle değil diyorlar ki senin kravatınla gömleğin uymamış diyorlar, çorabının rengi niye öyleydi diyor. Allah Allah yahu benim yani bin tane program izlesem aklımdan hayalimden geçmez bu, ama kadınların yapısı böyle, ve kadınlar, biz o bir kat elbiseyi yüz yere giyeriz, ama kadın, ben oraya bir kere bu elbiseyle gitmiştim bir daha gitmem diyor, yani şimdi yapı böyle,
–Yahya Şenol : Fıtrat bu
–Abdulaziz Bayındır : Fıtrat bu
–Yahya Şenol : Ama aksi haram mı, erkekte her gittiği yere farklı elbiseyle gidemez mi
–Fatih Orum : Gider
–Katılımcı : Kadın olmasa iktisat çöker yani
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi bak onun için burada diyor ki E ve men yuneşşeu fîl hılyeti, yuneşşeu yetiştiriliyor, bu kadının kendi isteği, yuneşşeu faili kadın değil onun, bu başkası yetiştiriyor onu, yani zaten o kendisi istemese bile toplum onun öyle olmasını istiyor, hatırlayın, Peygamberimiz SAS’e bir kadın bir mektup uzatıyor, Peygamberimiz diyor ki bu el kadın eli mi erkek eli mi, diyorlar ki kadın eli, kadın eli ise hani bunun boyası diyor
–Katılımcı: Elde olması gerekiyor
–Abdulaziz Bayındır : yuneşşeu fîl hılye yani onun için
–Katılımcı : 01:39:40 arapça anlaşılmıyor Hilyeten genel olduğu için telbesune
–Abdulaziz Bayındır : telbesûnehâ kadın olsa orda yelbesnehad olur
–Katılımcı:01:40:01
–Abdulaziz Bayındır : Bak telbesune cem müzekkesir salimdir eğer onun içerisine erkek girmese o da telbesne olur, onun içine erkek girmezse telbesne olur, telbesune olmaz
–Katılımcı: 01:40:26 duyulmuyor/müzekker salim…
–Abdulaziz Bayındır : Müzekker salim muhatap olduğu için bir kere ilk muhatap erkeklerdir orada, ama kadınlarda o işin tahtına girer, ama sadece kadınlar muhatap olsaydı telbesneha olurdu
–Katılımcı: Hocam ben burayı dinledim de aklıma sürekli hani asilzadeler aklıma geliyor, nedir işte her şey boldur, sarayda yetişiyor, süslü, püslü elbiseler giyiyor, (01:40:54 arapça) ila birebir o kadının yapısı fıtratı süse meraklı olması altını sevmesi birebir benim aklıma o geliyor
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi o asilzadeler şu bu falan onlarında içerisine girersen, o asilzadeliği devam ettirmek içinde çok ciddi bir eğitim almaları gerekiyor, şey eğitimi yani kılıç kullanmadır, savaştır, şudur budur, öyle o kadar kolay değil dikkat ederseniz savaşlarda komutan olarak başa geçer, herkesten daha iyi kılıç kullanırlar onlar,
–Katılımcı: Ama aynı zamanda süse de meraklı vardır
–Abdulaziz Bayındır : Evet süse merakları vardır ama süs içerisinde büyütülmüş olanlar gibi değildir onlar yani
–Katılımcı: 01:01:41 Şunu destekleyen şey 01:41:45arapça ve hüve fil hısami gayri mübin –Katılımcı: başkasının meleklerin ines olduğunu iddia eden ayetler var başkasının
–Abdulaziz Bayındır : Önü ve arkası bunun mühennes olduğunu açıkça gösteriyor
–Katılımcı: 01:42:07arapça
–Abdulaziz Bayındır : menin lafsına giriyor
–Katılımcı : Kehf suresi 31 ayetinde daha geniş anlatıyor bu durumları
–Yahya Şenol : Ama ben hala ilk dediğim şeydeyim yani hep hadis ekseninde gitmek zorundayız böyle anlamak için, hadis olmasa hiç kimse haramları şuradan bir çıkaralım diye düşünülmez
–Abdulaziz Bayındır : Şüphesiz o dediğin doğru.
–Yahya Şenol : Hadiste öyle bir şey değil yani ne Buhari’de geçiyor ne Müslim’de geçiyor, önce ona bakalım mı senet açısından falan sağlam mı, değil mi belki buna hiç gerek bile kalmaz
–Abdulaziz Bayındır : Neyse şimdi, Hangi ayet
–Katılımcı: Normal şey ayrımını nasıl yapacağız
–Abdulaziz Bayındır : KEHF 18/31 Ulâike lehum cennâtu adnin tecrî min tahtihimul enharu yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve yelbesûne siyâben hudren min sundusin ve istebrek muttekiîne fîhâ alel erâik, ni’mes sevâb, ve hasunet murtefekâ şimdi mesela işte cennette, bunlar cennette şeyler, kadın erkek ayrımı olmaksızın, bak burada da yelbesune yine şey cem müzekker salim sigasıyla tabi tabi atlas dediğimiz
–Yahya Şenol : Yasak olmadığını gösteriyor işte cennette olması
–Katılımcı: Sadece altın yasağı var, o hani mesela yuhallifune harir var lu’lue var, harir yasaktır, zahipte yasaktır, ama lu’lue kimse yasak olduğunu söylemiyor
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi ayete okuduk ya az önce kadın içinde erkek içinde lu’lue yasak olmadığı buradan anlaşılıyor bu ayetten telbesuneha diyor ya ve testahricûne hilyeten telbesûnehâ tabi hilye diyor
–Yahya Şenol : Erkek için olursa o da hilye içinde yetişmiş olur ve helal olmuş olur
–Abdulaziz Bayındır : Bak şimdi, bak Kur’an’ı Kerim bunu kabul ediyor ve testahricûne hilyeten telbesûnehâ o denizden çıkan süsleri erkeklerin giyeceğini zaten kabul ediyor ayeti kerime
–Fatih Orum : İstisnadır diyorsunuz, diğerlerinde
–Abdulaziz Bayındır : Tabi, onun için cennette lu’lue dedi, altın dedi, gümüş dedi bir de harir dedi, gümüş demedi, gümüş zaten dünyada tavan süslemelerinde bile kullanılabilecek bollukta demek ki
–Fatih Orum: İşte bolluk illeti olur mu, bolluğu altından daha az şeyler var yani, bolluk olarak
–Abdulaziz Bayındır : Bolluk manasına bolluğu illet göstermiyoruz, tavan süslemesi dediği için yani onu şey yapıyoruz, yoksa birileri tüm evini de altından yapabilir, çok zengin bir adam olur, o mesele değil yani bizim için o bir delil olmaz, şimdi o lu’lue dediğimiz şeyi erkeklerinde giyebileceğini Fatır Suresinin on ikinci ayeti bildirdi bize tamam mı, peki şimdi E ve men yuneşşeu fîl hılye burada bir haramlık nasıl çıkar, sizin şeyiniz o ve gerçekten çıkarmak o kadar kolay bir şey değil
–Yahya Şenol : Fıtraten doğrudur tabii ki
–Abdulaziz Bayındır : Ama şimdi kadınların, mesela Peygamber SAS burada ki bu şeyi çok güzel bir tesbit olmuş oluyor, yani erkeklerin o süsler içerisinde büyütülmemesi, kadınların o süsler içinde büyütülmesi konusunda bu bir fıtrat tesbiti olmuş oluyor
–Fatih Orum : Hocam burada fıtratı üzerine koyacaksak, dünyadan ahrete geçişte fıtrat diye bir şey yok, erkekler
–Abdulaziz Bayındır : Ahirette şey problemi kalmıyor,şimdi
–Yahya Şenol : kadın ve erkeklere helal ve haram noktasında farkları
–Abdulaziz Bayındır : Ahirette bizim yepyeni bir yapıya büründürüleceğimiz Vakıa Suresinde bildiriliyor, o yepyeni bir yapı, bu dünyadaki yapı farklı ahiretteki yapı farklı
–Katılımcı: Duygu olarak da farklı
–Abdulaziz Bayındır : Farklı yani o ahrete uygun bir yapı ki o yapının nasıl olduğunun dünyada örneği olmadığı için Allah-u Teala orada anlatmıyor onu anlayamayacağımız için anlatmıyor, ama mesela işte şeyin dünyada örneği var altının, ipeğin, incinin örnekleri var onları söylüyor, yiyeceklerin örnekleri var, onları söylüyor, şimdi burada siz orada haramlık kelimesindeki çekincenize bir şey demiyorum da
–Yahya Şenol: Tavsiye edilmez falan diyebilir miyiz
–Abdulaziz Bayındır : O haramlık kelimesi ayrı, ama burada şimdi bu ayeti kerimeler şunu çok net olarak gösteriyor ki, bu dünyada kadınlara tahsis edilen iki temel süs var, birisi ipektir birisi altındır. Ama cennette bunlar erkekler içinde söz konusudur, denizden çıkarılmış olan süslere sıra gelince onları erkekte kadında takabilir, ama mesela bizim toplumumuzda bir erkeğin boynuna inci takarak dolaştığını görürseniz, son derece çirkin karşılanır, ama bu belki başka bir toplulukta bu normal olabilir
–Katılımcı: Normal
–Abdulaziz Bayındır : Altın küpe mi
–Abdulaziz Bayındır : O küpeyi de yavuz sultan selimin de
–Yahya Şenol : Şah İsmail
–Abdulaziz Bayındır : Şah İsmail olduğunu şimdi söylüyorlar, bize şimdiye kadar hep Yavuz Sultan Selim diye anlattılar
–Katılımcı : Yavuzun taktığı kesin mi hocam
–Abdulaziz Bayındır : Hatırlıyorsun değil mi
–Fatih Orum : Beyazıt’ta görmüştüm
–Katılımcı : İnci şeklinde kolye takan erkeklerde türedi yani
–Fatih Orum : Türedi derken
–Abdulaziz Bayındır : İnci kolye mi takıyorlar
–Katılımcı : ona benzer yani, bağırlarını falan açıyorlar şöyle, popüler bir şey ulaştı, bağırlaını açıyorlar böyle, inci şeklinde tesbihi andırıyor ama metal şey, parlak taşların olduğu belli yani
–Yahya Şenol : bir erkek altın bir künye altın bir kolye taktığı mı birazcık şey karşılanıyor ama ipek bir fular veya kıravat taktığı zaman kadınlaşmış erkek falan değil çok da güzel gözüküyor, ipek tamamen kadına özel bir şey değil
–Katılımcı: Bir de hocam bu nasıl oluyor, bu haram oluyorsa, bu elbiselerde %50 %50 olmaz, 49/ 50 oldu mu oluyor, mesela bu dişleri kaplamada altın kullanabilirsin, tamam bu zaruret bakımından kullanabilir ama dişinde ne zarureti nasıl olabilir ki
–Abdulaziz Bayındır : Diştede zaruret var, öbür maddeler koku yapıyor, altın koku yapmıyor
–Katılımcı: Zaruretten değil dişi kaplamada yapılabilir
–Abdulaziz Bayındır : İyi ya işte orada, bazı insanlar belki dişlerini süs olarak gözüksün diye altın kaplatabilirler
–Katılımcı: Azerbeycan’da hocam çok yaygın bir şey, bütün öğrencilerin baştan başa altın
–Katılımcı: Hepsi öyle yani,
–Abdulaziz Bayındır : Yani süs olsun diye yapıyorlar değil mi
–Katılımcı: Gözü altında kalmış yemek yiyememiş.
–Abdulaziz Bayındır : Şimdi bu altın burun meselesi var, biliyorsunuz. Peygamberimiz SAS adam gelip bir burun yaptır diyor, gümüşten yaptırıyor koku yapıyor sonra altından yaptırması için izin istiyor, şimdi bunlar birer ihtiyaç, onda problem yok yani şey olabilir, bu o sizin dediğiniz Azerbaycan’da süs olarak demek ki şey yapılmış, bak mesela sana ne kadar çirkin gelmiş, yemek yiyememişsin, ama tabi o şey yapılıyor,
Bu ne soru mu geldi, şimdi burada mesela deniyor ipekle ilgili olarak, el genişliğinde olursa buna cevaz verilmiştir deniyor, ondan dolayı kravat fetvası falan çıkıyor, bu şeyin iki tarafında atkısı olursa şöyle olur, ipek kısım içte kalırsa dokumada caizdir, dışta kalması caiz değildir deniyor, ondan sonra ipeği kılıç kesmiyormuş, ondan dolayı savaş sırasında daha heybetli gözükmesi için,
–Fatih Orum : Yok ok battığında o okun çıkartılması çok kolay oluyormuş ipekli şey varsa üstünde
–Abdulaziz Bayındır : Bir de kılıçta kesmiyormuş, onun içinde giyebilir diyenler var
–Katılımcı: Tabi bir de soğuk olursa erkeklerin erkekliğini yok ediyormuş, kadın ipek
–Abdulaziz Bayındır : Öyle diyorlar evet onu da söylüyorlar, tabii onlar ne ölçüde doğru onları bilmiyoruz, o ayrı bir konu da yalnız işte bu ayeti kerimelerde şeyin
–Yahya Şenol : En azından tavsiye edilir bir şey olmadığı
–Katılımcı: Hz Hüseyin’in ipek giydiği çok rivayet edilir
–Abdulaziz Bayındır : Bilmiyorum, onu bilemiyorum, Evet şimdi sorulan soruya ben bu ayeti kerimeleri bulabilmiştim şimdiye kadar, onun üzerinde biraz daha şey yapabilirsiniz, düşünebilirsiniz, Zeki Güveyler internet üzerinden sormuş.”Fatih Altaylının Teke Tek programında Bayraktar hoca konuşmasında, namaz kılarken Türkçe okuyup namaz kılabilirsiniz, diyor nazma kılarken Türkçe okuyarak kılabilir miyiz.” Onun videosu iki tane değil mi, nerede hangi isimle eklendi
–Yahya Şenol : Son eklenen görüntü
–Abdulaziz Bayındır : En son eklenen görüntülü fetvalar, adı ne,
–Yahya Şenol : Fatihasız namaz olur mu, namaz Türkçe kılınabilir mi falan gibi
–Abdulaziz Bayındır : O zaman internette en son eklenen görüntülü fetvalarda Fatihasız namaz olur mu ve namazda Türkçe okunsa olur mu onun cevabı orada varmış, bu arkadaşımız oradan dinlesin, çünkü onu anlatmak epeyce bir zaman sürer, vakitte geçmiş oldu, tamam peki. Evet yani şimdi bu gerçekten bu ayeti kerimelerden, şu haramdır diye çıkarmak o kadar kolay değil ama, kadına mahsus bir giysi olduğu anlaşılıyor yani, anlaşılıyor, evet.
–Katılımcı: Helal olmasına rağmen kadına da bir sınırlama getirilebilir mi yani israf ya da ne bileyim.
–Abdulaziz Bayındır : İsraf başka bir konu. İsraf zaten herkes için haramdır
–Katılımcı: Şu şekilde israf bir tarafa atacak değil ama yani, her tarafına bir şeyler takmış, kola boyuna her yani
–Katılımcı: Düğünlerde kaldıramıyor diyor ki
–Katılımcı: Ağaların öyle, fakirlerin hiç değil
–Katılımcı: Ya zaten ziynetin belli bir ölçüsü var, o ölçü aşıldı mı artık
–Yahya Şenol : Şu sorulabilir hocam, hani uzak doğu şeyleri var kadınların şuralarında da süsleri oluyor, Hintlilerde mesela, e şimdi buruna takmalar çıktı, yok şuraya takmalar çıktı, pearcing mi diyorlar, kültüründe normal gözükene helal bizim gibi sonradan böyle görenlere haram mı diyeceğiz yoksa, helal mi haramsa herkese haram mı, helalse herkese helal mi, nasıl belirleyeceğiz, mesela üç tane küpe takıyorlar buraya
–Abdulaziz Bayındır : Onlara haram diyemeyiz o adamlar onu süs sayıyorlarsa da süstür yani, ama mesela Irak’a giderdim eskiden, o kadınların buralarında bakarsın, dövmeler var böyle gök renginde, bana o kadar rahatsız edici geldi ki yani
–Yahya Şenol : O tip kültürlerde gayet normal
–Katılımcı: (01:55:54 ses az geliyor anlaşılmıyor) erkeklere kimse altın vermiyor, kadınlara altın verileceğinden bahsediliyor
–Abdulaziz Bayındır : (01:56:00arapça) Tabi yani kadınlara bu tip şeylerin has olduğu zaten bütün toplumlarda bilinir ve gidin şeyde bir kuyumcuya, erkeklerle ilgili takı ararsanız, bir yüzük bulursun başka, en fazla kolye belki bulursunuz, ama onun dışında sayısız derece de kadınlar içindir, yani fıtrat bu
–Yahya Şenol : Hocam giyim mağazasında bile öyle ya, bir gidiyorsunuz on reyonu varsa sekiz tanesi kadın ve çocuğa, iki tanesi erkekler köşede varsa böyle, kadınlarda her elbisenin on beş yirmi rengi var erkeğinde bir tane siyah bir tane beyaz,
–Katılımcı: Kadın tüketici olmaktan çıksa ekonomi çöker
–Abdulaziz Bayındır : Şu anda ayakta mı duruyor
–Katılımcı: Yunanistan’a göre iyiyiz hocam
–Abdulaziz Bayındır : Çök diyeceksin, haftaya ders yok evet, istersen sen bunu toparla, iki hafta sonra bunun bir genel değerlendirmesini yapmış olalım. Aslında bu konuda konu çok bir tane üç tane beş tane değil ama şeyi, şunu gördük şu ana kadar olanlar içerisinde Kur’an’ı Kerime göre çözemediğimiz bir şey kalmadı.