Abdülaziz Bayındır:
Bugünkü dersimizde Allah nasip ederse hayvanın kesimi ile ilgili hükümleri görmeye çalışacağız. Biliyorsunuz mezheplerde besmelenin çekilmesi hayvan kesimiyle ilgili bir hüküm olarak ortaya konuyor. Hanefi mezhebine göre bir insan kasten besmeleyi çekmeden bir hayvanı keserse o hayvanın eti yenmez. Yani haram olur diyorlar. Bunun delili de En’Am Suresi’nin 121. Ayeti: “Allah’ın adı anılmamış olanlardan yemeyin. (Enam 6/121)” Burada (..?) Hanefi’nin meali olduğu için Elmalıya bakayım bir de Ömer Nasuhi Bilmen’e bakayım çünkü Arapçayı en iyi kullanan bu iki meal Türkçede.
Elmalılı diyor ki “Üzerlerine Allah ismi alınmamış olanlardan yemeyin çünkü o kati bir fısıktır.” diyor. Çünkü o kati bir fısıktır dediğimiz zaman yani besmele çekmediğiniz zaman yoldan çıkmış oluyorsunuz demek oluyor. Kesinlikle yoldan çıkmış oluyorsun. (Yahya Hoca: Besmele çekmemek değil de yemek fısık oluyor.) Yemek fısık oluyor doğru. Yani ekim yasaklanmış olması. Burada ve innehu ve ennehu şekline getirmiş. Ve ennehu eklehu fıskun demiş. Onu yemek yoldan çıkmaktır. Peki ne biçim bir yoldan çıkma? (Enes Hoca araya giriyor ama anlaşılmıyor) Doğru söylüyorsun. İyi yakaladı. Şimdi Allahın adı anılmamış olanlardan yemeyin, onu yememek herhalde olacak. Onu yememek fısktır. Bunların verdiği manaya göre yememek. Hu zamirini yukarıdaki fiile gönderiyorsa ki öyle yapıyor. Ennehu çünkü öbürlerini yemeyin. Yani onu yememek gerçek bir fısıktır. Mastarın olumlusu var olumsuzu var. Yemeyindir. Onu yememek elbette ki fısıktır denir. Şimdi burada ve ennehu diye mana verdikleri için. Bu ayet çok ilginç bir şeydir. Bu mezhep taassubu insanları ne hale getiriyor onun çok ilginç bir delili bu.
Bundan sonra devam ediyor sonrası da yememek fısıktır… Peki, “şeytanlar elbette ki dostlarına fısıldarlar ki seninle mücadele etsinler.” Kandırmaya çalışırlar. Yememek fısıktır. Edilmemeye çalışır. Yememek fısıktır dediğin zaman yersen fısık olmamış olur. Yedirmemeye çalışır mı diyor acaba. Mana tümüyle bozuluyor. Yedirmemeye çalışırlar. “Eğer yemezseniz müşriksiniz” olur. Birkere bu mantığın tamamen bozuyor buradaki mana. Bir de onların dedikleriyle anlam verelim tamam mı? Yemek fısıktır diye mana veriyorlar. Orada Hanefilerin tefsiri var mı? Bu mezhep taassubu gerçekten insanların gözünü kör ediyor. Mesela Elmalılı bunu görmeyecek biri değil. Arapçayı çok iyi bilen ve kullanan bir insandır. Bir de bakalım Ömer Nasuhi Bilmen nasıl yapmış… “Üzerine Allahütealâ’nın ismi zikredilmemiş olanlardan yemeyin. O bir fısıktır.” Şimdi o bir fısıktır derken zikretmemek fısıklıktır diye anlaşılmaz. Yani dilde o akla gelmez. Bunların kurgularına uymuyor.
Bir de bunların zihinlerindeki mana yemeyin demek istiyorlar bu şekilde bir mana verelim o da uymuyor yani inne eklehu şeklindeki mana da uymuyor. Niye uymuyor bakın. “Yemeyin üzerine Allahın adı anılmamış olan hayvanlardan yemeyin.” Ve innehu o hayvanlardan yemek tersine çevirdiği zaman gerçek bir fısıktır.” Fısk nedir? Yoldan çıkmak değil mi? O parçayı yiyeceksin ve yoldan çıkacaksın. Peki, nasıl bir şey oluyor? Diyor ki “şeytanlar dostlarına fısıldarlar”. Niçin? “Sizinle mücadele etsinler diye fısıldarlar. Eğer şeytanlara itaat ederseniz” yani bunların anlattığına göre yerseniz. Bir parça yedin. Tam bir müşrik olursunuz. (Mehmet hoca: Çok büyük bir şey olur. Bir şey yasaklandıysa yasaklanma olayının. Niye yasaklandı? Çünkü onu yemek. Niye yemiyoruzun illeti değil mi fısk olması. Fısk derken niye yemeyeceğiz niye yemiyorun cevabı olan şey yemek olur yani onu yemek.) Tamam, şu anda o şekilde düşünüyoruz. Yani innehudaki yukarıdaki gitmesi gerekir fıskın. Ama mana olarak senin dediğin gibi düşünmüşler. (Niye yasaklanıyor yasak olduğunun nedeni nedir? Çünkü onu yemek) Yememenin nedeni nedir diyeceksin. Yememenin sebebi nedir? Çünkü yememek fısıktır diyeceksin. (Zaten yasak yememektir. Soru neden yemeyeceğim oluyor? Yediğiniz zaman fısk oluyor) Şimdi Mehmet hocanın düşündüğü gibi öyle düşünmüşler zaten bizim ulema. Yemek fısıktır demişler bizim ulema. Peki, şimdi sana birisi dese ki, şöyle söyleyelim. Hangi Hanefi kitabında var besmele çekilmemiş olan bir hayvanın etinden yiyen kişi müşrik olur? Ona dikkat çekmek istiyoruz çünkü ayetin devamı şöyle demiyor mu? Hangi konuda bu yanlış manaya göre hangi konuda mücadele edecek şeytanlar? Eti yedirmek için mücadele. Onlara itaat ederseniz yani etten yerseniz gerçek bir müşrik olursunuz. Bunu söyleyen Hanefi, Şafi, Maliki var mı Yahya? Mümkün değil. (Yahya hoca: Kesen için söylüyorlar müslüman olmalıdır falan diye.) O tamam oraya geleceğiz. Şu anda olay o değil. Yani bakın ayetin üstüyle altı arasındaki irtibatı tümüyle bozuyor. Ayetin iç ilişkilerini tamamen bozuyorlar. Malikinin, Hanefinin ve Hanbelinin tek delili bu değil mi? (Yahya hoca: Cassasta Keserken terk ederse ne oluru alıyor) Hu zamiri İnnehu fıskiundaki hu zamiri nereye gidiyor? Bak şimdi ama burada çok yanlış bir ifade kullanıyor. Gönderiyor öbür tarafta orada (anlaşılmıyor) gönderiyor. Böyle mi bu iş? Olumsuza gönderiyor, besmeleyi çekmemek öbür taraftan da olumlu anlamda diyor. Her ikisini de idare etmeye çalışmış. Arapça bakımından böyle bir şey doğru mu?
Evet şimdi. Bu üç mezhebin söylediği gibi Arapça bakımından öyle olma ihtimali var mı? Şimdi orda Cassas ve innehuyu besmele çekmemek fısıktır diyor. Ondan sonra yukarıda da efendim yemek diyor. E ikisi de olumsuz. Böyle bir Arapça anlayışı olmaz yanlış. Yani yememek fısıktır diyorsa besmele çekmemek de fısıktır demesi lazım. Yemek fısıktır diyorsa besmele çekmek de fısıktır demesi lazım. Vacip olduğuna inanarak besmele çekmezse günahkâr olur demektir müşrik olur diyebiliyor mu? Ama burada müşrik kelimesi var. Ve de kesin olarak müşrik olursunuz diyor. Besmele çekmemek adamı müşrik yapar diyor mu? Hiçbirisi demiyor ne Hanefisi söylüyor ne Halikisi ne Hanbelisi. Üçü de söylemiyor. Böyle bir iddiada bulunan var mı? Ayetin devamını almıyorlar. (Yahya Hoca: Meyteyi yiyorsunuz kendi kestiğinizi neden yemiyorsunuz diye mücadele edermiş şeytanlar diyor Cassas besmele çekilmeden ölen hayvan meyte ya. Meyte oluyor.) O meytedir diyen kim? Bak şimdi bak Yahya bunu sen yazıyorsun bunu da tespit et. Ayetlerde meyte ayrıca zikrediliyor. (Yahya Hoca: Sadece nuzül sebebine dayanarak söylüyorlar bunu). Nüzul sebebi de kendi uydurdukları nuzül sebebi. Sağlam delil değildir ki nüzul sebepleri. Ravisi bile yoktur mutlaka varsa da çok zayıf bir şeydir. (Yahya Hoca: Zaten bu hem müşriklerle ilgili olduğu söyleniyor hem de Yahudilerle falan alakalı olduğu söyleniyor) Sure Mekke’de inmiştir Medine’de inmemiştir ki tamamının Mekke’den indiği rivayet edilen bir suredir. Bakın her şeyi nasıl karma karışık ediyorlar. (Bir katılımcı başka bir tefsirden örnek veriyor ama anlaşılmıyor) Tamam, Allahtan başkasının adını zikretmek fısıktır şüphesiz ona geleceğiz. Biz burada yanlışı ortaya koyuyoruz doğrusunu söyleyeceğiz.
Şimdi yani bu Cessas’ın söylediği? Gider tutar şey değil. (Yahya Hoca: Burada şey diyor hocam: tefsirden Arapça orijinalinden okumaya başlıyor. ) Hangisi delalet ediyormuş besmele çekilmeyenin meyte olduğuna? (Yahya hoca delil gösterilen rivayetleri Arapça olarak okuyor.) Bir kere Mekkelilerin böyle bir sözü söylemesine ihtimal yok. Kuranı Kerim buna muhaliftir. Mekkeli müşrikler bunu söylemez. Madem bunu delil olarak almışlar cümle cümle bakalım. Cessas tefsiri Enam 121. Ayeti kerimesini tefsir ederken söylüyor değil mi? Şimdi bunu rivayet eden İkrime, İbni Abbas’tan. Herhangi bir yerde İkrime’nin, ibni Abbas’tan rivayetini gördünüz mü orada bir duracaksınız. Çünkü orada bir sıkıntı var demektir. Şimdi gelelim bu Mekkelilerin sözü diye sebebi nuzül diye değil mi? Böyle bir şeyi Mekkelilerin söylemesine ihtimal yok hiç ihtimal yok. Kuranla bunun olmadığını ortaya koyacağız. Cessas diyor ki şimdi şu ayeti kerimeyi ikiye ayırıyor. Şu ayeti kerimenin hükmünü meyte olarak ortaya koyuyor. Diyor ki “Allahın adı anılmamışsa hayvan meyte olur/ölü hayvan olur” diyor. Bu hüküm kabul edilemez bir kere. Niye kabul edilemez? Bakın şimdi hemen sayfayı çevirin Enam 145’i açın. Bunu şunun için söylüyorum kendi yanlış bir hüküm ortaya koyuyor ondan sonra arkasından kabul edilemez (bir delil kullanıyor). Enam 145’te Allahütealâ ne diyor: “De ki bana yapılan vahiyde yiyen kişinin yemesi haram olan bir şey bulamıyorum. Ancak meyte olursa başka.” Bakın meyteyi saydı mı bir. Ondan sonra dedi ki “Akıtılmış kan olursa başka. Domuz eti olursa başka, o pisliktir. Fısk olmak üzere Allahtan başkasına kesilmesi başka. (Enam 6/145)” Şimdi burada meyteyi saydı bir. Akan kanı iki domuz etine saydı üç, Allahtan başkası adına kesileni saydı dört. Şimdi tutup da besmele çekilmeden kesilen hayvan meyte olur demek buranın neresine sığar? Tamamen yanlış bir cümle… Fıkıh kitaplarında yer alıyor. “Adam besmeleyi kasten terk ederse meyte olur.” Olmaz kardeşim nereden çıkarıyorsun bunu. Nerden çıkarıyor işte? Allahütealâ burada saymış olur mu meyte? Öyle bir cümle oraya konamaz yani. Hem de Allahın kelamını tefsir ederken. Onu delil olarak getirdiği rivayete bakalım. İbni Abbas’tan İkrime rivayet ediyor. (Yahya hoca Arapça olarak okuyor) Demişler ki “şeytanlar sizinle mücadele ederler” diyor Enam 121. Ayette. “Şeytanlar kendi dostlarına fısıldarlar sizinle mücadele etsinler diye. Onlara itaat ederseniz siz de müşrik olursunuz. (Enam 6/121)” Şimdi bu ayeti kerimenin sebebi nüzulü olarak İkrime İbni Abbas’tan şunu rivayet etmiş. Demişler ki Mekkeliler “üzerine besmele çekilmiş hayvandan yemeyin diyorlarmış. “Ama besmele çekilmeyenden yiyin diyorlarmış. Şimdi besmele çekilenden yemeyin besmele çekilmeyenden yiyin diyorlarmış. Onun için de Allah da demiş ki “Allahın adını anılmayandan yemeyin.” Tamamen iftira. Besmele çekmeyin diye mücadele ediyorlarmış. Güya bunlar besmeleyi çekmesinler diye Müslümanlarla mücadele ediyorlarmış. Bunun Mekkelilere iftira olduğunu şimdi ayetten göreceğiz. Yani Mekkeli müşrikler böyle bir şeyi asla ve kat’a söylemezler. Niye söylemezler?
Bakın şimdi aynı surenin 138. Ayetine bakalım. “Bu enamdır.” Yani bizim büyük ve küçükbaş hayvan dediğimiz sığır, deve, koyun, keçi bunlardır. “Bunlar yasaklıdır.” Yani herkes bundan yiyemez. “Kendi zanlarına göre bizim belirlediklerimizden başkası yiyemez.” Sanki Allah kural koymuş Mekkeliler öyle diyorlar yani. İşte Allah bunu şunlara yasakladı diyorlarmış. “Bir kısım hayvanlara da diyorlar ki bunlara da binmek haramdır.” Bunların hepsi Kâbe’ye hediye edilen hayvanlar. “Bir kısım hayvanlar da var ki onları keserken besmele çekmiyorlar. (Enam 138)” Bir kısım hayvanları keserken besmele çekmiyorlar. O zaman bir kısmına besmele çekmiyorlarsa bu ne demektir? Diğerlerine çekiyorlar demektir. Yani bu çok net değil mi? Zaten Mekke toplumu bölgesinin en dindar toplumu. Mekkeliler Hz. İbrahim’in (as) soyundan gelen insanlar. Bunlar putlarına taparken diyorlar ki: “Bunlara kulluk ediyoruz bize Allaha yaklaştırsınlar diye. (Zümer 39/3)” Hiç Mekkeli Allahı devre dışı bırakır mı? Besmele çekersen yeme çekmezsen ye. Bunu Mekkeli söylemez. Mekkeli o hayvanlardan o dört grup hayvandan sadece bir grup hayvanı keserken Allahın adını anmıyordu ona da iftira ederek anmıyordu. “Ne diyor Allah böyle emretmiştir” diyorlar. Yine Allaha mal ediyorlar sözü. Yani Allah putlara kesilmesi biz put diyoruz onlar put da demiyorlar orada. Lat, Uzza, Menat bunlar melekler. Allahın kızları, bunları Allahın kızları adına kesiyoruz Allah böyle istemiştir diyorlar. Tıpkı Allahın oğlu adına kesiyoruz… Gerçi Hıristiyanlar kesmiyorlar “İsa kendisini kurban etmiştir artık bizden kurban görevi kalkmıştır” diyerek Allaha onlar da o şekilde iftira ediyorlar. Hani böyle bir şey demediklerini farz edin. İşte İsa Allahın oğludur biz onun adına kesiyoruz demeleri gibi. Niye Allah böyle emretmiştir. Bu Allaha iftira ederek yaptıkları bir şeydir Mekkelilerin. Ama Mekkelilerin bütün hayvanlara değil putlarına kestikleri hayvanlar için yoksa yemek için kestikleri zaman adam besmeleyle kesiyor. Onların dışındakilerin hepsini besmeleyle kesiyorlar. Allah için de kurban ediyorlar tabi.
Kâbe’nin etrafını da tavaf ederken emret “Allah’ım emret senin ortağın yok” diyen bu Mekkeliler. Ondan sonra diyor ki bir tane ortağın var ama o da senin kızın diyor. Herkes kendinin bir tane tanrısı var. Allahın yanında ikincisini kabul etmiyor. Her kabilenin kendine göre. Onun için dişilere taparlar diyor ya ayette. Ve sonra yine bakın Enam Suresi ki Mekke’de inen sure yine. İşte ayetin delaleti ile. 118. Ayetinde Allahütealâ diyor ki “Allahın ayetlerine inanıyorsanız besmele çekilerek kesilen hayvanlardan yiyin. (Enam 6/118)” Çünkü Mekkeliler besmele çekerek hayvan kesiyorlardı zaten. Mekkelilerin besmeleyle kestiklerini yiyin. Şimdi devamı da var. Devamı ayet olmazsa insanlar bunu yanlış anlayabilirler. Devamında şu var diyor ki Allahütealâ: “Size ne oluyor üzerine besmele çekilerek kesilen hayvanlardan niye yemiyorsunuz?” Yani bunlar herhalde Hz. Ebu Bekir bir hayvan kesip de getirse biz yemiyorum demez herhalde değil mi hiç birisi. Yemediklerini bir müşrik getiriyor. Puta kesmiş değil. Niye yemiyorsunuz diyor Allahütealâ. “Allah size neyi haram kıldığını açık açık bildirdi. (Enam 6/119)” Haram olan Allahtan başkası adına kesilendir.
Bir de kesenle ilgili bizimkiler koymuş. Yok, müşrik keserse yenmez ehlikitap keserse yenir. Ya kardeşim ehlikitap müşrik değil mi? Hangi müşrik putuna Allah dedi? Diyorsun ki o keserse yerim öbürü keserse yemem. Delilin ne? Neye dayanıyorsun? Ben hakikaten yani insan deli olacak yahu böyle bir İslam âlimi olur mu ya! İnsanın çok canı sıkılıyor. (Yahya Hoca: Maide 5’ten onu çıkarıyorlar. ) Kardeşim bak ehli kitapla ilgili diyor ki “ehli kitabın taamı” diyor. Taam, yiyecek. Kendileri söylemiş onu. Ama bu ayette açıkça diyor ki size ne oluyor da besmele ile kesilmiş olan hayvanlardan yemiyorsunuz. (Mehmet Hoca: Aslında iki ayeti birleştirirsek müşriklerin taamının yenmesinin daha evla olduğu…) Tabi ben o toplantıda söyledim Uludağ’da geçen hafta yaptığımız toplantıda bizim fıkıhçılara: “Arkadaşlar tarihimizde ehli kitaba hak etmedikleri bir yer verilmiştir. Bu onları şımartmış ve müslüman olmalarına engel olunmuştur.” Hala böyle yapılıyor. Kuranı kerime bakarsanız ehli kitap müşriklerde daha düşük seviyededir. Onu inşallah ayrı bir ders yapacağız Allah kısmet ederse. Kardeşim siz ne hakla bunu söylersiniz. Orada Allahütealâ Maide 5. Ayette[1] “ehlikitabın taamı size helaldir” demiş. “Ama burada ne diyor neden besmeleyle kesilmiş olan hayvanı yemiyorsunuz?” diyor. Allah size neyi haram kıldığını açık açık bildirdi. (Yahya Hoca: Nerede bildirdi dört ayette de yok.) Dört ayetin dördünde de besmele yok. En son inen Maide Suresi’nde biraz sonra okuyacağız besmele şartı yok. Allahtan başkası adına kesilme şartı var. (Yahya Hoca: Mutlaka bir yerde bunun açıklanıyor olması lazım?) İşte açıklıyor bunu Allahüteala 4 tane şeyi haram kılıyor: meyte, kan, domuz eti ve Allahtan başkasının adına kesilen, bunun 5.’si yok. (Yahya Hoca: Mantık olarak diyor ki Hocam müşrik, mutlaka her kestiği hayvanı Allahtan başkası adına keser o yüzden… ) Kardeşim oturup kendi kendine kavram uyduruyorlar. İşte orada Cessas da öyle yazmış. Allah’ın meyte demediğine kendisi meyte demiş. (Yahya Hoca: Onlar her kestiği hayvanın üzerine mutlaka putlarının adını anarlar diyor. ) Mümkün değil. Ama ayet ne diyor? (Yahya Hoca: Oradaki ayette 3-4 grup hayvan sayılıyor, onlar bütün hepsini dâhil ediyorlar) Dört gruba ayırıyorlar hayvanları sadece bir grubu üzerine Allahın adını anmıyorlar. Diğerlerini besmeleyle kesiyor Mekkeli müşrikler. Bunlar İbrahim (as) soyundan gelen insanlar. Hz. İbrahim’in duasını Cenabıhak kabul etmedi mi? O ayette yok mu kabul ettiğine dair?
Şimdi Hz. İbrahim’in Mekke’de yaptığı dualarından bir tanesi de “Ya rabbi beni namazı tam kılan yap soyumdan gelenleri de öyle…(İbrahim 14/40)” Bu damar devam ediyor. Yani siz Mekkeli müşriklerin sapıklığıyla şu andaki bizim bazı Müslümanların sapıklığını karşılaştırın aşağı yukarı aynı çıkar. Yani niye bu aşırılığa ne hakkımız var? Bir tek bakın besmele nerede şart? Hayvan keserken besmele sadece kurbanda şarttır. Onun dışında böyle bir şart yok. Ama gelin görün ki bizim ulemanın tamamı, mezheplerin tamamı o ayetleri kurbanla ilişkilendirmemişlerdir. (Yahya Hoca: Orada besmelenin şart olduğuna dair getirdiği ayetler kurbanla ilgili ayetler. Oradakiler emirdir diyor emir de vücuba delalet eder dolayısıyla…) Bakın şimdi şeyi açın… (Hocam oraya gitmeden, buradaki muharri sizin biraz önce anlattığınız 38 ayetteki onlara ne diye vahyediyorlar birbirlerine? Bu olmal aslındaı.) Yani o olmalı siz de putlara kurban kesin ne olur ki? Yani bizim de onlar gibi Allah’a iftira etmemizi istiyorlar. O zaman da şirk olur. (Yahya Hoca: Kişiyi itaat edilmesi halinde müşrik yapacak bir olay yani bu. Onun üzerinde özellikle durmak lazım. Hangi olay insanı müşrik yapar? Allahtan başkası adına olursa… Bir hayvan Allahtan başkası adına kesilir dediğin an ister kes ister ye öyle bir hayvanı o zaman müşrik olursun. O onayladığın için müşrik oluyorsun.) Çünkü başkasını ilah yapmış oluyorsun. Tabi fısk odur.
Onun için bakın ayeti ikiye bölüyor, bir ayeti ikiye bölüyor. Yani Arapça bakımından kabul edilemez bir mana veriyor üç mezhep de. Ondan sonra tutuyor diyor ki “besmeleyle kesmek şarttır” diyor. Ondan sonra da kurbanla ilgili ayetlerin üzeri çiziliyor. Mezheplerde kurban sünnettir deniyor. Kurban da kayboldu gitti. Bir tek Allahtan ki Hanefiler nasıl demişlerse vaciptir demişler. Ondan değil hadisten hareket etmişler. Birisi ne demişse demiş işte fesallili rabbike venhar da olur demiş. Yahu hakikaten insan çok rahatsız oluyor. (Yahya Hoca: Bir de şafinin görüşü var hocam onu da söyleyelim. Fısk kelimesinin…) Şafinin bu konudaki görüşü doğru… Ama Şafide bir eksik var ki o hiç kabul edilemez. Şu besmelenin orada şart olduğunu vurgulayalım ondan sonra buraya geçelim. Yani besmele şartı sadece kurbanda. (Yahya Hoca: Kurbanı da kabul etmiyor Şafi.) Şafi kabul etmiyor değil ki hepsi aynı o konuda. Hanefiler kurban vacip derken asıl dayandıkları… (Yahya Hoca: Besmele emrini diğerleri farz kabul ediyor. Şafiler oradaki emirlere rağmen farz kabul etmiyor.) Şafiler için kurban kesmek sünnettir. Ellerinde hiçbir delil olmadı halde sünnettir diyorlar.
Neyse kurban bahsini inşallah ayrı bir bahis yaparız. Kurban bayramı kurbanı ile ilgili o kadae çok ayet var ki. Bizimkiler diyor ki hiç ayet yoktur. (Enes Hoca: İnnema harama…) Yani Bakara ve Nahl’dekilee innema diye geçiyor. Enam 145’deki de la o daha güçlü. E iyi ya Maide 53 en son inen ayet. En son inen ayette Allahütealâ… Hurrema demiş bitti zaten. İş bitti diyor orada. Zaten orada en son inen ayet. Şunlar şunlar şunlar haramdır diyor. Orada sadece birkaç tane ölüm şekillerini anlatıyor. Eğer Onu Allahütealâ anlatmasaydı biz düşüp de ölmek üzere olan hayvanı ölü kabul eder yemezdik. Orada da 5’e çıktığı falan yok. Orada da dört. Ve hiç birinde besmeleli kesme şartı yok. Ve hiçbir hadiste besmeleyle kesme şartı yok. (Fatih Hoca: Avla ilgili şeyi delil getiriyorlar hocam.) O da delil değil. Onu inşallah sonra bakarız şu ayeti bir anlayalım.
İftira eden kim? Mekkeli müşrikler. Allaha iftira ederek sadece bir grup hayvanı kesmiyorlardı diyor Mekkeli müşrikler. Kalu diyen Allahütealâ. Kalunun faili kim? Kim dedi falanca dedi. Allah bize hikâye ediyor. Bize naklediyor. Bir anlatım tarzıdır. Allaha iftira ederek sadece bir grup Allahın adını anmamışlar. O zaman diğer gruplara ne yapmışlar? Besmele çekmişler. O da Allahın ayetiyle sabit gene. Sen çekmiş olmalılar diye düşünürsün. Bir başka ayette bulursun.
Şimdi bakın arkadaşlar burada asıl mesele şu. Kuranı Kerim’de hiçbir zaman bir tek ayetle bir hüküm belirlenmez. Bu mümkün değil. Çünkü Allahütealâ ayetleri müteşabih olarak indirmiştir. Yani burada bir ayet varsa onun benzeri ikinci bir ayet vardır. Bunlar bir mesani oluşturduğu yani iki ikişerli sistem iki tane daha ayet vardır. Oradan o ayetten buraya gidersen hükümler ortaya çıkar ve bakarsın ki Peygamberimiz (sav) de zaten hadislerini bu ilişkilere göre söylemiş. Peygamberimiz (sav) Kuran’dan çıkarmış onu yoksa kendine gelen vahiy değil. Vahiyden çıkarmış ama söz kendine gelen vahiy değil. O cümle kendine ait fakat Kuran’dan çıkarılmış hükümdür. O yüzden bize örnek olabiliyor yoksa bize nasıl örnek olacak? Yok, Peygamberimizin her söylediği vahiy! O zaman kardeşim bana vahiy gelmiyor ben onu nasıl örnek alacağım? Her zaman söylüyorum. İmtihana giriyor birisi kulağına soruların cevapları fısıldanıyor. Alıyor 100 puan. E bana diyorlar ki sen de onu örnek al. Ben nasıl örnek alayım. Bana da birisi fısıldasın örnek alayım. Bunu herkes yapar.
Şimdi peygamber (sav) her söylediği vahiy olacak ve bana örnek olacak! Yanıldığını söylediği ayetler var o zaman Cenabıhak. Allah hem yanlış vahiyde bulunacak hem de peygamberi azarlayacak! Rahmetli Timurtaş hoca gibi. Fetva veriyordu ben de oradan görüyorum diyorum ki “yanlış oldu” adamı bir azarlıyordu beni yanılttın diye! Suç onda değil! (Hocam bu 138. Ayet ile ilgili bunu yapanın müşrik olmasını gerektiren bir eylem. Bir insan bir sinek sebebiyle cehenneme gitti diyor. Biri de bir sinek nedeniyle cennete gitti diyor. Oradan geçmesi için puta takdim etmiş olduğu tek bir sinek. Bu mantıklı da yani. Rivayet ne olursa olsun yani bu eylemi yapan cehenneme gidecektir.) Bir puta kurban kesen ya da kesilmesini onaylayan tabii ki müşrik olur yeter yani. (Yahya Hoca: 121’deki fısk kelimesini başka ayette açıklıyor.) Burada imam Şafinin çok güzel bir yorumu var da onun ciddi bir eksiği var onu da burada ortaya koymamız lazım. Ama önce çok dağıldı şunu bir daha tekrarlayım. Dinleyenlerin hepsi iyi Arapça bilen insanlar değil. İster internetten olsun ister buradan. Şimdi burada diyor ki. (Yahya Hoca’ya: ) Ha sen o şeyi bitirmedin İbni Abbas’tan… (Yahya Hoca: O, o kadar ama.) O kadar mı? Yani bir kere onu İbni Abbas nasıl olsa hanedandandır yükle ne yükleyebildiğiniz kadar götürsün. İbni Abbas zaten 10 yaşında müslüman olmuş. Peygamberimiz vefat ederken de 12 yaşında. Bir de 10 yaşına kadar Mekke de yaşamış olan bir insan bu. Hepi topu 2 tane kalmıştır Peygamberimizin yanında. Bu iki sene içerisinde 1600 küsür tane hadisi İbni Abbasa maletmişler. Ne olacak hanedandandır yükle gitsin yükle yükleyebildiğin kadar. En çok iftiraya uğrayan zatlardan birisi de odur. İşte Ömer (ra) da öykedir. Büyük sahabelerin hepsine kendisinin söylemek istediğini onlara söyletiyorlar. Çünkü sen söylesen kimse dinlemez ki. Onları araya sokacaksın ki dinlesin.
Yani bir kere tekrar edelim. Allahütealâ besmele çekilerek kesilmemiş hayvana meyte demiyor. Meyte ölen hayvandır. Bunlar meytedir diyor. Bir kere bu kabul edilemez bir. Bakın “Yemeyin, Allahın adı anılmamış olandan, o elbette ki fısıktır. (Enam 6/121)” Şimdi Cessas diyor ki o zamiri hem (…) gider hem de anlaşılan (…) gider. Şimdi olumsuz. Lem müzkerden adını zikir Allahın adını anmamak fısıktır diyor. Ondan sonra da yememek fısıktır demesi lazım. Madem lem müzkerden çıkan alemu zikir fısıksa la teykurudan çıkan (…) fısık olması lazım. Bu müspet alınır bu menfi alınır. (Onu söylemesi manayı kurtarmak için.) İkisinde de kurtaramıyor ama. Kurtarıyor diyemezsin. Ben yaptım oldu oluyor. Arapça bakımından bu olmaz bir, bunu bir kere tespit etmek lazım. Şimdi onu oraya gönderiyorsan öbürü de menfidir onu da menfisine göndereceksin bunu da menfisine göndereceksin. (Bir anda her ikisine de göndermiyor ki?) İkisine de diyor bir anda. Az önce Yahya onu okudu ya. Bir daha okuyun. (Tamam da o anda her ikisine bir anda döndürüyor.) (Tartışma oluyor tam anlaşılmıyor) Şimdi zamirleri bölme diye bir şey yok orada. Bu zamir ikisine de gider diyor. (Tekine gitse de aynı anlam çıkıyor yani. Anmadan kesilmiş olan hayvanı yemek…) Biz de yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Daha yeni anlaşılmaya başlanmış demektir. (Öyle bir kural yok diyorum yani. Bırakın müspetini menfiyi öyle bir kural yok.) İyi ya kardeşim biz bu yanlışlara dikkat çekiyoruz. Bu adam böyle diyor.
Ben bu kural konulara fazla takılmıyorum. Şundan dolayı takılmıyorum. Bu nahiv kurallarını koyan insanlardır. İndirilmiş bir hüküm değildir. Nahiv kurallarını insanlar koymuştur ama bir mantık olarak da bir fıtrat vardır. Şimdi yukarıda iki tane olumsuz emir var. Yemeyin, besmele çekilmemişse. Birisine besmele çekmemek fısıktır. Öbür tarafında yemeyini yemek fısıktır diyorsun. Yani birisini olumsuzu olumluya çevirerek zamiri gönderiyorsun diğerini olumsuza çevirerek zamiri gönderiyorsun. İkisi de aynı ifade. Vavı hiç dikkate almamış zaten. Zaten burada dikkate alınmamış olan o kadar çok şey var ki. Ben şimdi hepsinden vazgeçtim onların dediklerini kabul ederek Şafi Maliki ve Hanbelî mezhebinin sözlerini doğru kabul ederek şimdi ayet bir mana vermek istiyorum. Mesela Elmalılı’dan. Elmalının verdiği manadan alalım ya da Ömer Nasuhi Bilmen’in verdiği manadan alalım. “Üzerlerine Allahın ismi anılamamış olanlardan yemeyin çünkü o kati bir fısıktır.” Yemeyin derken yemek mi fısıktır. Şimdi bizim zihnimizde oluşan bir mana var. Besmele çekmeden yemek diye bizim zihnimiz o tarafa kayıyor. Ama bunu ilk defa okuyan birisini düşünün. Hiç böyle bir adam niye müslüman olmuş? Her hangi bir bu konuda zihinsel alt yapısı yok. Üzerlerine Allah ismi anılmamış olanlardan yemeyin. Çünkü o kati bir fısıktır. Yemek fısıktır diye anlayalım. Tamam. Çünkü fısık kelimesinin verdiği anlamdan oraya intikal etmek mümkündür. Tamam yemek fısıktır. Şimdi burayı hal yapmış bak. “Bununla beraber” demiş. Halbuki burası iptidai olması lazım. “Şeytanlar kendi yararına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka telkinatta bulunacaklardır. Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriksinizdir.” (Böyle önemli bir olayı Allah bir yerde açıklamış olmalı. Biraz önce açıkladığı…) Hayır, burada bir kere Arapçasını bozmuş Elmalılı. Tamamen bozmuş Arapçasını ve bozuk Arapçayla bir mana vermiş. Şeyatinneyi hal yapmış. Hâlbuki bu iptidai olmak zorunda. Kelime değişmiş olabilir. Inna fiskunu hal yapması lazım onu çünkü demiş. İlave yapmış. Vavı da bölmemiş. Vavı zaten gören yok. Vava zahid denilmiyor. Vava ne diyor orada? Söylemezler genellikle öyle yaparlar. (Başka bir mana çıkıyor hocam orada, yani Şeytan telkinatta bulunmazsa yeme caizdir.) Dediğin doğru hal yaparsa eğer şeytan böyle bir telkinat yoksa yiyebilirsiniz hal yaptığına göre öyle olması lazım.
(Şimdi hepsini doğru kabul ederek başka bir ihtimal de çıkıyor. Allahın adı anılman şeylerden yemeyin. Çünkü bu fısktır diye kabul ediyoruz. Peki, Allahın adı anılmayan şey nedir? Bir ayette onun açıklanması yok mu bunun?) Bir dakika güzel bir şey söyledin. Ma genel değil mi? O zaman Hayrettin çayı doldururken besmele çekmesi gerekmeyecek miydi? (Yahya Hoca: Onu söyleyen çıkmış. Hatta demiş ki besmele çekilmemiş olan her şey haramdır. Ben onu demiyorum. Allahın adı anılmayan şeyden yemeyin. Biz bunu hayvan olarak kabul ediyoruz. Allahın adı anılman adı hayvan hangisi? 138. Ayette üzerine Allahtan başka adı olduğu hayvan olduğu anlaşılıyor mu? Demek ki onu yemeyin deniyor.) O ayetleri gören bir tane tefsire rastladın mı? Şafi onu söylemiyor. Biraz sonra okuyacağız. Şafi neksi o onu söylese Şafi sistemi tamamlar onu birazdan konuşacağız. (Yahya Hoca: Enam 138’den bütün tefsirlerin ittifakıyla diyorlar ki? Hangisidir ? Keserken putların adını ananlar. Bismilla uzza lata kesiyorsa bismillatu diyor o hayvanlardır.) Anladım da benim söylediğim şu. O kısım doğru da ne yapıyorlar biliyor musun? Ayetin üstünü görmüyor altını görmüyor noktasal olarak derinleştiriyorlar işi. Halbuki üstünü altını görsene. Şeyle irtibat kuruyorlar mı? Vemaleküm.. O zaman işte olmuyor.
Bir kere şu Kuranı Kerimde Allahütealâ peygamberimize demiyor mu? “Vahyi tamamlanmadan kuranda aceleyle hüküm verme diyor (Taha 20/114)” Yarabbi bilgimi arttır de. Şimdi bir ayet geldiği zaman bir eksik var o da gelecek ki onunla beraber hüküm veresin. O müteşabihi gelecek o ayetin onun da benzerleri gelecek toplanacak ondan sonra hükmünü vereceksin. Ama bizimkiler bırakın onu Ayetin içerisinde ayetin kendi iç bağlarını bozmuşlar. Arapçasını bozmuşlar. Diğer ayetlerle zaten bağı kimsenin düşündüğü yok. Ondan sonra da hüküm vermişler ve Müslümanları şey yapmışlar. Ayete uymasına rağmen orada söyledikleri bu ayette söylediklerine uymuyor. Orada doğru söylüyorsun diyorsun ki Enam 138’i kastediyorsunuz. Orada doğru söylüyorlar ama buradaki ilişkiyi kurmuyorlar. Ne farkı var ki? Aynı şey. El fiska.. niye ayetler arasında ilişki kurmuyorsun ki? (Enes Hoca bir ayeti örnek getiriyor ama ayeti bulamadım) Bilgiyi ortaya çıkarmak için bir ayeti getiriyor bir daha getiriyor. Peş peşe ayetler getiriyor ki bilgi ortaya çıksın. (Bir katılımcı başka bir ayeti örnek getiriyor ama anlaşılmıyor.) Bak şimdi burada cümlenin yapısı farklı. Tamam senin dediğin doğru. Ama biz o mantığı doğru kabul ettik. Akıl bunu gerektiriyor ama ondan anlaşılır diye konuştuk ya. Ama ondan sonrası gene tutmuyor. Onu doğru kabul etsen bile ayetin devamı tutmuyor. Tutmadığı için Elmalılı devamını hal yapmış. Hal yaptığı zaman büsbütün bozulmuş her şey. Yani ayetin tüm iç ilişkileri tamamen bozulmuş. Niye? Birileri besmeleyi farz kılacak hayvanı keserken onun için. Adamın gönlü olsun diye. Zamanında Hanefiler bir şey demiş ya illa ona delil yetiştirecekler.
Evet şimdi oku bakalım Şafinin ifadelerini, Fahreddin Razi’den enam 138.ayet tefsiri. (Yahya Hoca: Şafi diyor ki, Arapçasını okuyor Hoca çeviriyor: ) Yani dikili taşlar adına yani putlar adına kesilenlerle sınırlıdır diyor. Buna birçok delil vardır. Delillerden bir tanesi tam bir fısıktır ifadesidir. Müslümanlar ittifak etmişlerdir ki besmeleyle kesilmemiş hayvanı yemek fısık değildir. Bunu yiyen adam kâfir olur diye bir görüş yok bir. Esas sağlam olanına ben direk geçeyim. Biz burada lehunneluh fısk diye gördük. Acaba bu fısk nedir diye araştırıyoruz bakıyoruz Allahütealâ bunu bir başka ayette açıklıyor. Orada fısk kelimesini bakıyoruz ki En’am 145’de açıklamış. Allahtan başkası adına kesilenler. O zaman bu ayetteki fısk Allahtan başkası adına kesilenlerdir. O zaman bu ayet Allahtan başkası adına kesilen hayvanlara hastır. Ve ondan sonra farzda tutar. Tabi şimdi onu alan tek yer burası. Diğerleri hepsi aleyhide nokta koyuyor. Le fıski görmüyorlar. Şafi özellikle alıyor. Çünkü o kısım sistemi bozuyor. Nasıl mana verirsen ver sistem bozuluyor. Çünkü Allahın verdiği manayı vermek istemiyorlar. Çünkü o manayı verince mezhep gidiyor. Mezhep gideceğine ayet gitsin daha iyi. Bu biraz ağır gibi geliyor ama bunun yüzlerce örneği var maalesef.
Yazıya geçiren: Efe MISIRLI ([email protected])
[1] Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Kim (İslâmî hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır. (Maide 5/5 – Diyanet Vakfı Meali)