Bugünkü konumuz nikahın denetlenmesi. Biliyorsunuz dünyanın hemen her yerinde kızla oğlan evlenmeye karar verdikten sonra iki kişinin yanında biz evlendik deyince insanlar onları evli saymazlar. Her yerde bunun bir merasimi vardır. Bir şekli, şemaili vardır. Mesela bugün Türkiye’de istedikleri kadar biz evlendik desinler evlenme dairesine başvurup da yürürlükte bulunan yasalara uygun bir şekilde işlem yaptırmadıktan sonra insanlar evli sayılmazlar. Hıristiyan bölgelerinde de mutlaka kiliseni onayı gerekir. İslamiyet’te ne şartı var? Kuran ve sünnete baktığımız zaman öyle insanlar evlendim demekle ya da iki kişinin yanında biz karı-koca olduk, sen beni eş olarak kabul ettin mi ettim. Ben de eş olarak kabul ettim demekle evlilik olmuyor.
Evlenme konusunda ve evlendirme konusunda birtakım emirler alıyoruz. Mesela Allahu Teala bize bir emir veriyor. Nur Suresinin32. Ayeti ki nikah törenlerinde okunur bu ayet (Arapçası) ‘İçinizden eyim olanları nikahlayın.’ Eyyim, eşi olmayan erkek veya kadın anlamına gelir. ister bekar olsun ister dul olsun. Tabi bazen dul anlamında kullanıldığı da oluyor ama kelimenin asıl anlamı ister bekar ister dul olsun evli olmayan kişiler demektir. Evli olmayanları evlendirin. Şimdi bu evlendirin emri evlenecek olan kişilere verilen bir emir değil. Evlenin demiyor. Evlendirin diyor. O zaman evlendirmek Allahu Tealanın Müslümanlara vermiş olduğu bir emirdir. Bu görevi yerine getireceksiniz diyor. Evlendirin diyor. Kimi evlendireceksiniz? Evli olmayanları. İster bekar ister dul olsun. Dolayısıyla bu iş onlara bırakılacak bir iş değil. Her Müslüman’ın evlendirme görevi vardır. (Arapçası) ‘Köle ve cariyelerinizden de uygun durumda olanları evlendirin.’ Şimdi bu bugünkü manada kölelik ve cariyelik değil tabi. Kuran’ı Kerim kölelik ve cariyeliği çoktan kaldırmıştır. Ama insanlar bu kelimelerle o kişileri ifade ettikleri için bu kelimeler kullanılıyor. Yani esir olan kadın ve erkekleri de evlendirin. Kuran’ı Kerim’e göre esir olsun olmasın bir kimsenin nikahsız olarak bir başkasından cinsel yönden yararlanması zina sayılır. Dolayısıyla esirlerle de ancak evlenme yoluyla yararlanılabilir. İster erkek olsun ister kadın olsun esirdirler. Onlarla ancak evlenme yoluyla onlardan yararlanma olabilir. Burada birkaç kere anlattık. Maalesef ilgili ayetlerin tamamının anlamı başka taraflara kaydırılarak esir cariyelerin odalık olarak kullanılmasında bütün mezheplerin ittifakı vardır. Bütün tefsirler de ittifak etmiştir. Fakat hepsi de yaptığı hatanın farkındalar. Onu okuduğunuz zaman o hatayı onlar fark ettiklerini gösteriyorlar. Çünkü yanlış, insanların içine sinmez.
(Arapçası) ‘Eğer bu evlendireceğiniz kişiler fakir iseler’ ondan da endişe etmeyin. ‘Allah kendi ikramıyla onların ihtiyacını karşılar. Allah imkanları geniş olandır ve bilir. Evlenme imkanı bulamayanlar’ yani şöyledir evleneceği birisini bulamamıştır, kız olsun erkek olsun. Yahut da bulmuştur evlenememiştir. O zaman bunlar da iffetli davransınlar. Yani kendi namuslarını korusunlar. ‘Allah kendi ikramıyla onların ihtiyacını karşılayıncaya kadar… Elinizin altındaki esirlerden sizinle sözleşme yapmak isteyenler onlarla sözleşme yapın kendilerinde bir hayır görüyorsanız’. Yani bir şey yapabileceklerine inanıyorsanız. Biliyorsunuz Peygamberimiz (sav) Bedir esirlerinin bir kısmıyla böyle bir sözleşme yapmıştır. O sözleşme şu kadar çocuğa okuma yama öğretirseniz serbest kalırsınız şeklinde bir sözleşmeydi. Esirlerin iki şekilde muamele etmeleri söz konusu. Ya karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakılacaklar. Karşılıksız serbest bıraktıklarında zaten problem yok. Hemen giderler kendi ülkelerine. Ama karşılığını, fidyesini istiyorsanız, onu ödeyecek gücü de yoksa bunun bir yolu çalışarak ödemesidir. Eğer bayansa evlenmek suretiyle de ödeyebilir fidyesini. Alacağı mehir onun için fidye bedeli olabilir. Kendi elinde bulunduran kişiyle evlenirse mutlaka hürriyetine kavuşturulması zorunluluğu vardır. Bir başkasıyla evlenirse o zaman aldığı mehir onun fidye bedelinin bir kısmı olur. Kalan kısmı için de çalışabilir işte Allahu Teala diyor ki sözleşme yapmak isteyenlerle de sözleşme yapın. Peki sözleşme yaptıysak ne olacak? Yani bunlarla sözleşme yaptınız bana şu kadar para getirirsen yani fidyeni sen kendin çalışıp ödersen o zaman hürriyetine kavuşursun diye bir sözleşme yapabilirsiniz. Bu durumda da diyor ki, (Arapçası) ‘Size verdiği Allah’ın malından onlara da verin.’ Bak size verdiği Allah’ın malından… Sizin elinizde bulunan mallar sizin zannediyorsunuz ya aslında sizin değil. Allah’ın malıdır. Sizin kullanımınıza vermiştir. Ondan o sözleşme yaptığınız esirlere de verin. Yani zekat olarak başka ikramlar olarak verirsiniz. Hem evlendiriyorsunuz hem çalışmasına imkan veriyorsunuz hem de mal veriyorsunuz. Ondan sonra bir şey daha söylüyor Allahu Teala burada. (Arapçası) Şimdi baştan bir evlendirme emri verdi ya ‘Evlendirin’ diyor. Evlendirmede genellikle kızlara baskı yapılır. Şimdi onun ayrıntılarına biraz sonra geçeceğiz. Kızlara baskı yapılır. İstemedikleri halde başkalarıyla evlendirilir. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinde bakire kızları babaları istedikleri kişiyle evlendirir ya da şöyle söyleyelim babaları evlendirirken bakire kızlara sorması gerekmez. Ben bunu uygun gördüm der, nikahını kıyar. Ondan sonra da ona itiraz etme hakkı yoktur. İşte bazı durumlarda itiraz hakkı vardır ki onlar son derece sınırlı şeylerdir. İşte hastalıklı olması, sosyal durumunun kötü olması bu Şafii mezhebinde var ama Hanefi mezhebinde öyle değil. Bak şurada Maliki mezhebinde öyle değil. Sen şuradan Malikilerin şeyi var ya cüzzamlı olsa falan diye bi.. onu bir bul da okuyalım. Ben de şurayı devam ettireyim. Diyor ki bu ayet (Arapçası) ‘kızlarınıza baskı yapmayın. Yani kızlarınız zorlamayın. Neye? İsyana zorlamayın.’ Yani istemedikleri kişilerle evlendirirseniz ‘Kızlarınızı isyana zorlamayın kendilerini korumak isterlerse.’ Yani namuslu kalacak öyle sağa sola da gitmiyor. Arında namusunda Türkiye’deki ifadesiyle. Kız arında namusundaysa onları isyana zorlamayın. (Arapçası) ‘Dünya hayatının malını elde etmek için zorlamayın. Yani işte git bir boğaz eksilsin derler. İşte bak zengin adam, itibarlı adam, git seni evlendirdik ya da bazı yerlerde başlık parası almak söz konusudur. İşte onu evlendirecek ki eline biraz para geçsin. Bu şekilde kızlarınızı isyana zorlamayın. (Arapçası) ‘Kim onları isyana zorlarsa’ zorla evlendirmiş, kız da utanmış gitmiş. Bu nikah da şer’an geçerli bir nikah değil. Biraz sonra okuyacağız ilgili ayet ve hadisleri. Zorla, yani kızın onayı alınmadan yapılan nikah dinen nikah değil. O zaman bu kız orada zina mı ediyor. Normalde öyle tabi.. Çünkü kendinin eşi olmayan birisine eş olarak verilmiş. Kendi onayı yok. Diyor ki burada Allahu Teala (Arapçası) ‘bunların zorlanmasından sonra Allah gafur ve rahimdir.’ Yani Cenabı Hak onları affeder. Yani o kızları affeder. Annesi basını değil de onları affeder. Şimdi mesela ben buradan size bir şey okuyayım. Mesela bu kızı Maliki mezhebinden birisinin evlendirdiğini düşünün. Diyor ki Maliki mezhebine göre baba bakire kızını zorla evlendirebilir. Koca ister kör, evlendirdiği kişi kör, ister şimdiki veya gelecekteki durumuna bakılınca kızdan kötü olsun. Kızdan kötü… Kör ve kızdan kötü… İster çirkin bulunsun. İsterse kızın mehri bir kantar altın iken o bir çeyrek dinarla evlendirmiş olsun. Yani kıza aslında normalde bir kantar altın verirler ama babası buna bakmamış bir çeyrek dinarla evlendirmiş. Yani mehir konusunda da kızın yetkisi yok. Hiç önemli değildir diyor. Kız 60 veya daha yukarı yaşta ve evlenmesi velisi tarafından engellenmiş de olabilir. Yani kız evlenmek istedikçe veli yok diyor. Bakire ya.. Çünkü veli evet demedikten sonra mümkün değil. Yeter ki koca… Bakın koca ile ilgili şartlar ne? Diyor ki yeter ki koca yumurtaları ve erkeklik organı kesilmiş olmasın. Tek şart bu. Böyle bir durumda ancak itiraz hakkı var kızın. Bir profesör kızı tutup falan dağdaki cüzamlı bir adama verebilir. Hiç itiraz hakkı olmadan tıpış tıpış gidecek orada ona karılık yapacak. Diyor ki işte sahih görüşe göre bu durumda baba kızını zorlayamaz. Yani demek ki yine zorlayabilir görüşü var da Maliki mezhebinde, yani affedersiniz erkeklik organı kesilmiş, yumurtaları çıkarılmış bile olsa babası evlendirdi mi evlenir. Ama sahih görüşe göre bu durumda zorlayamaz diyor. Deli, evleneceği adam deli, alaca hastalığına tutulmuş, cüzamlı, erkeklik organı sertleşmeyen, hadım veya güçsüz olan erkek için de zorlama yapamaz diye bir ifade kullanmış. Az önceki sözümü değiştiriyorum. Demek ki cüzamlıya zorlama yapamıyormuş. Şimdi siz böyle bir ortamdaki kızı düşünün. Sevdiği bir erkek var. Kendisi itibarlı bir konumda, alacağı kişi de itibarlı bir konumda. Ama itibarsız bir insana, çok düşük bir parayla bununla evlense rahat bir hayat yaşayacak, zengin ama öbürü fakir. Son derece cimri. Babası ona verdi mi kız tıpış tıpış ona gitmek zorunda. İsterse ona aşık olmuş olsun. Peki bu durumda bu kızı isyana zorlamak değil midir? İşte Allahu Teala diyor ki: (Arapçası) ‘Kızlarınızı isyana zorlamayın. Namuslu kalmak istiyorlarsa.’ Hani böyle dini bakımdan ve sosyal bakımdan itibarı bozucu davranışlar yapmıyor da namusunda arında ise zorlama. Yoksa zorlarsın. İlla evlen dersin yani. Baskı yaparsın evlenmesi için. Ama şununla evlen de diyemezsin yine. Fakat vakıa bu. Yani bugün İslam aleminde Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhepleri. Yani bu ehl-i sünnet bölümünü kast ediyorum. Bu üç mezhebe göre kız bakireyse babası ona hiç sormadan evlendirir. Kızın başka hiçbir seçeneği yoktur. Doğru kocasının evine gidecek. Gitmezse kocası sayılır o onun. Gitmediği takdirde o adamın karısı sayıldığı için suç işlemiş olur. Bir başkasıyla evlenme şansı yoktur. İşte Güneydoğu’daki intiharların atındaki temel sebeplerden bir tanesi budur. İşte burada Allahu Teala diyor ki: (Arapçası) ‘Kızlarınızı’ ki bu feteyat genç kız demektir. Burada bakireler. Mesela bakire olmayanları böyle zorlayamazlar bu üç mezhepte de. Allah kulunu biliyor. Kızlarınızı zorlamayın, isyana zorlamayın. Bu bir isyana zorlamadır değil mi İsmail. ‘Eğer namuslu kalmak istiyorlarsa. Siz bir dünyalık, mutlaka bir menfaat, kendi menfaatini düşünüyor veli, kızının değil. Peki zorla yapılıyor. Şer’an da bu nikah geçerli değil. Peki bu kız günahkar mı? (Arapçası) ‘Kim onları buna zorlarsa bunların zorlanmasından sonra Allah gafur ve rahimdir.’ Yani Allah bu kızları sorumlu tutmaz.
Mesela hiç unutmadığım bir olay vardır. Bir kadın telefon etti, kendisi gelmeye cesaret edememiş ben İstanbul Müftlüğünde çalışırken. Hocam dedi bir delikanlıyla ben birbirimize delice aşıktık köydeyken bizim aşkımız komşu köylere de yayılmıştı dedi. Herkes biliyordu. Bu delikanlı askere gitti. O sırada babam tuttu beni istemediğim birisiyle zorla evlendirdi. O evlendiğim kişi de benim bu delikanlıya aşık olduğumu biliyordu. 18 senelik evliyim dedi. O delikanlı bunun evlendiğini duyunca bir daha köye gelmemiş, hiç haber eser yok. Nerede, yaşadı mı öldü mü, ne yaptı kimsenin haberi yok. Bir daha haberdar olamamışlar. Dedi ki 18 senedir evliyim. 4 tane çocuğum var. Eşim de bu durumu bildiği için bana hiçbir şekilde baskı yapmıyor. Benimle hep iyi geçinmeye çalışıyor. Ben de her gece teeccüd namazına kalkıyorum, namaz kılıyorum. Cenabı Hakka yalvarıyorum. Ya Rabbi bana biraz bu adamın sevgisini ver. Bir türlü sevemiyorum. Öbürünü de bir türlü aklımdan çıkaramıyorum. 18 sene geçmesine rağmen. Hocam ben günahkar mıyım diyor. Sorduğu soru bu. Ben günah mı işliyorum diyor. Yani bu adamı hiç sevemedim diyor. Ne kadar istiyorsam sevemedim diyor. Şimdi bu ayete göre nedir o, günah işliyor mu? Hayır… peki her defasından gerçekten üzülerek bunları söylemek zorundayız. Bu İslam değil bir kere biraz sonra göstereceğiz. Bu kesinlikle, bu üç mezhebin söylediğinin İslam’la uzaktan yakından alakası yok. Ne Kuran’la alakası var, ne sünnetle alakası var, ne fıtratla… Herhangi bir şeyle alakası yok. Herhangi bir delilleri yok bu üç mezhep bu kızlara böyle baskı yaparken. Hiçbir delilleri yok. Bu ayrı. Oraya geçmeden önce şu ayetin mealini lütfen hepiniz elinizdeki şeyden okuyun bir bakalım. Yahya sen okusana o ayetin mealini. O son kısmını
Yahya Şenol: ‘Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.’
Abdülaziz Bayındır: Evet bakın. Dünya hayatının geçici menfaatini elde edeceksiniz diye. Feteyat cariyeye dönüştü. Genç kızlara cariye dendi. Denebilir. Normaldir. O ifade kullanılabilir. Ama evlenmede cariyeler için olmazsa olmaz şart hem bekarlar için hem cariyeler için namuslu olmaktır. Namuslu olmak olmazsa olmaz şarttır. Nisa suresinin 25. ayetinde ne diyor (Arapçası) ‘Namuslu mümin kadınlarla nikahlanma imkanı bulamayanlar mümin cariyelerinizden, elinizin altında bulunan’ onun için ma meleketü imanikum den sonra feteyat geliyor. Burada öyle bir şey yok. Burada ma melekete imaniküm yok bu şeyde. Ma melekete imaniküm den sonra gelen feteyat cariyedir. Yoksa böyle tek başına feteyat cariye manasına olmaz. ‘Onlarla, o cariyelerinizle evlenin.’ Ondan sonra ne diyor. Bakın şuraya lütfen çok dikkat edin. (Arapçası) ‘Onlarla nikahlanın ailelerinin izniyle.’ Aile baskı yapıyor mu? İzin vermek baskı yapmak demek midir? İzin baskı mıdır? Evlenmeye kararı cariye vermiştir. Ben bununla evlenmek istiyorum, müsaade eder misin diye başvurmuştur değil mi? bugün de resmi makamlara başvurularak yapılan şeye hala izinname derler bazı yerlerde değil mi? yani evlenme onayı aranıyor. Bak Allah ne diyor? Cariyeleri bile ailelerinin izniyle, karar kimin burada? Ailenin mi cariyenin mi? evlenme konusunda. Cariyenin değil mi? (Arapçası) Aile sadece onaylıyor bunu o kadar. Ondan sonra (Arapçası) ‘Ve bu cariyelerin kendisine verin mehirlerini.’ Ailelerine değil, cariyelerin kendisine. Ama gelenekte cariyelere hiçbir şey verilmez. Efendisine gider. Çünkü sistem öylesine bozulmuş ki. Öylesine bozulmuş ki inanılır gibi değil. Ondan sonra peki bu cariyeler nasıl olacak? Muhsanat. Kendilerini korumuş olacaklar. Bak Muhsin demiyor burada. Erkekler için Muhsin kelimesi kullanılır. Muhsin demek ism-i fail, kendisini koruyan demektir. Muhsanat kendisini korumadan öteye korunmuş, başkası koruyor. Onu en çok koruyacak olan ailesi değil midir? Ailesi, bakımına verilen kişiler. Onlar tarafından korunmuş, muhsanat. Korunmuş olanlar. Toplum da koruyacak, evlendikten sonra eşi de koruyacak. Çünkü kadınlar tek başlarına kendilerini koruyamazlar. Tüm toplumun koruması içerisindedirler. Allah onlara o kadar fiziki güç vermemiş, erkekler gibi değiller. Toplumun da koruması… Onun için onlara muhsana kelimesi kullanılıyor. Şimdi hem onu korumakla görevli olan bir aileye diyecek ki Allah ‘Dünya malının parasını elde edeceksin diye baskı yapmayın.’ Şimdi tekrar oku Yahya.
Yahya Şenol: Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.’
Abdülaziz Bayındır: Peki namuslu kalmak istemiyorsa? Ne demektir bu? ‘Namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.’ Namuslu kalmak istemiyorsa ne olur? Zorla fuhuş yaptırır, para kazanırsınız değil mi? Değil mi? Peki ne oldu oradaki muhsanat. (Arapçası) diyor ki Allah ‘Namuslu olsunlar, açık ya da gizli zinaya gitmesinler’ diyor. Ne oldu bu? Allahu Teala zina için, bak bu sure Nur suresi, surenin başında zinadan açık ve net bir şekilde bahsediliyor. Şimdi niye burada biga desin? Beği kelimesi var aynı kökten. (Arapçası) Bak fahşa ayrı, fahşa işte fuhuş. Münker ayrı, beği ayrı. Demek ki buradaki beği fuhuştan ayrı bir şey. Evet, kötü kadın manasına gelir biğa. Kötü kadın etmeyin dersiniz bunu Türkçede ama kötü kadın Türkçemizde de zina eden kadına da kötü kadın denir, problem çıkaran kadına da kötü kadın denir. Bağlamına göre anlam verilir. Evet bu biğa kelimesi bağlamına göre zina eden manasına gelebilir. Mesela Meryem validemizle ilgili olarak ne demişti. ‘Ben zina etmiş değilim.’ Niye? Oradaki bağlam bekar olan bir kız hamile… Değil mi? o bağlamdan bunu anlarsın. Ben kötü bir kadın değilim dediği zaman yani Türkçe açısından da bekar bir kız hamile olarak gelmiş. Ben kötü kadın değilim dediği zaman neyi kast ettiği açıktır değil mi? ama böyle bir şey olmadığı zaman ben kötü kadın değilim dediği zamanki durum başkadır. Yani kelimeler bağlamından koparılırsa çok kötü olur. Yani şimdi siz birisine aslanım diyorsunuz. Ne yapmış oluyorsunuz? Ona iltifat etmiş oluyorsunuz. Ama o kelimeyi bağlamından kopararak sen bana canavar dedin dese yanlış söylemiş olur mu? Aslan canavardır zaten. Ben canavar mıyım diyebilir? Yani kelimeyi bağlamından kopardınız mı her şey alt üst olur. Şimdi burada bak diyor ki ‘Dünya hayatının geçici menfaatini elde edeceksiniz diye namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.’ Yaşar Nuri’nin meali vardı getirir misin Hakan içeride. ‘Namuslu kalmak isteyen cariyeleriniz fuhşa zorlamayın.’ Demek ki namuslu kalmak istemiyorsa zorla fuhuş yaptırıp para kazanılabilecek değil mi? o çıkar, öyle. Ondan sonra diyorlar ki bundan mefhum muhalif olmasın. Kardeşim sen istediğin kadar olasın de. İnsan zihni orayı kabul eder. Engel olamazsın. Sana kimse sormaz bu konuda. Diyor ki ‘Kim onları zor altında bırakırsa bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.’ Yani bu kadınlara diyeceksiniz ki bu adam zorluyor, o zaman siz işinize devam edeceksiniz, hem siz zina etmeye devam edin. Allah sizi affedecektir. Diyeceksiniz öyle mi? öyle mi olacak? Peki niye bu manaya. Çünkü siz bu ayete doğru mana verirseniz o zaman sistem çöker. Yani o zaman bu sistem çöker. Yaşar Nuri nasıl mana vermiş. Bir oku bakalım onu. O zaman sistem çöker. O zaman, bak mesela Hanefi mezhebinde de var bu. Sırf Şafii’de değil. Hanefi mezhebinde kararı kız verir ama alnına tabancayı dayarsın evet de. O da evet dedi mi nikahta, bitti. Bu adam onun karısıdır. Dolayısıyla bakın bu ayeti kerimeyi doğru anlayacak olsak 4 mezhebin sistemi çöküyor mu? Kendi sistemleri çökmesin diye ayeti çökertmişler. Ayeti pisliğe delil getirmişler. Yani problem çok büyük. Öyle ufak tefek değil. Onun için Allah razı olsun bak buraya uzaktan yakından gelmiş arkadaşlarımız var. Allah razı olsun geldiniz. Bu çok büyük bir problemdir. Biz sırtımızda bu kamburla Cenabı Hakkın huzuruna bir kere çıkamayız. Bu mümkün değil. Biz bu kamburla çıkıp da dışarıdan kimseye gel Müslüman ol deme cesaretini de gösteremeyiz. Öyle bir yüzümüz olmaz. Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Bazıları tutuyor geçmişi tanrılaştırıyor. Mesela bir hocaya bir soru soruluyor. Hocam bu konuda dinin hükmü nedir? Allah ne demiştir diye bakmıyor. Resullullah ne demiştir diye bakmıyor. Hanefi şöyle demiştir, Şafii… Ya bu nereden çıktı kardeşim? Önce Allah ne demiş Resullullah ne demiş diye bak sonra bunlardan da yararlanabilirsin. İyi görüşleri varsa. Evet oku bakayım.
Yahya Şenol: ‘Hizmetinizdeki genç kızları iffetli kalmak isteyip dururlarken iğreti dünya hayatının basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa Allah fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir.’
Abdülaziz Bayındır: Hizmetinizdeki genç kızlar. Ne anlarsınız bugün? Sekreterler değil mi? fuhşa zorlamayın. E kendi istiyor. O zaman problem yok. Değil mi? bakın rezilliği görüyor musunuz nasıl böyle artıyor. Katmerli bir şekilde gidiyor. Ve bu Kuran’ı Kerim neye delil getiriliyor? Ahlaksızlığa değil mi? Halbuki Allahu Teala hiçbir yerde zina etmeyin demiyor. Zinaya yaklaşmayın diyor. Zinaya yaklaşmayın. Uzak durun diyor. Araya mesafe koyun diyor. Şimdi böyle bir kitaba siz bunu şey yapacaksınız. Tabi tekrar ediyorum ayete doğru anlam verirseniz sistem çöker. Çünkü Hanefiler kadının başına tabanca dayayıp ona evet dedirttiğiniz zaman nikahı geçerli sayıyorlar. Erkeğin başına tabanca dayayıp karını boşayacaksın dediği zaman boşadım dediğinde geçerli sayıyorlar. Evet Şafii, Maliki ve Hanbeli’de bu yok. Ama onlar da evlendirme yetkisini velilere veriyorlar. Veli evet demezse evlenme mümkün olmuyor. Eğer evlendirilecek kişi bakireyse veli de babaysa ona sormadan evlendiriyor ve evlilik geçerli. Ama dulsa o kız, kadın kendini parçalasa veli evlendirmedikten sonra evlenmesi mümkün değil. Onun için de bu mezheplerin bulunduğu bölgelerde başlık parasına engel olma imkanı yok. Çünkü bu kadınlardan kendi nefsini evlendirme yetkisini almışlar, velilerine vermişler.
Şimdi ilgili ayetlere bakalım önce. Allahu Teala burada bize evlendirme emri veriyor değil mi? yani bütün Müslümanları evlendirme emri veriyor. Onun için ben araya girmem, çöpçatanlık yapmam falan filan değil. Bu Allah’ın emri, yapabileceğiniz bir şey varsa bunu asla ihmal etmeden yapmamız gerekir. Bu bir görevdir. Peki bir de şu şu kişilere kız vermeyin var. Burada evlendirme var. Bakara 222’yi açalım lütfen. 221. Diyor ki (Arapçası) ‘Müşrik kadınları nikahınıza almayın inanıncaya kadar.’ Nikahınıza almayın diyor. Bu evleneler için veriliyor. Evlendirenler için değil. Almayın. Peki müşrik kadınlarla evlenmek haram mı? Ehl-i kitap müşriktir değil mi Kuran’ı Kerim’in şehadetiyle? Ehl-i kitap müşriktir. Peki Allahu Teala (Arapçası) diyor Maide 5.ayette. ‘Kendilerine kitap verilmiş olanların namusluları size helaldir diyor. O zaman bu ayet.. Ve hatta şeyde evlenilmesi haram olan kadınları sayıyor Nisa suresi 23 ve24.ayetlerde hiç din şartından bahsetmeden (Arapçası) ‘Bunun dışındakiler size helal kılınmıştır’ diyor. Nisa 23 ve 24’te hiç din şartı aramaksızın bunun dışındakiler helal kılınmış dediği zaman kafir olsun olmasın, mümin olsun olmasın helal demektir değil mi? peki burada ne diyor? Diyor ki (Arapçası) orada haram kılmadı ama ‘müşrik kadınları nikahınıza almayın’ diyor. Şimdi acaba Kuran’ı Kerim içerisinde bir çelişki mi var? (Arapçası) İmana gelinceye kadar nikahınıza almayın. Diyor ki (Arapçası) ‘Şurası bir gerçek ki mümin bir cariye yani esir kadın müşrik hür kadından hayırlıdır.’ Diyor. Peki şu şundan hayırlıdır dediğimiz zaman öbürü şerlidir diye bir şey anlaşılır mı? bu bundan iyidir dediğimiz zaman öbürü kötüdür diye mi anlaşılır? Ne anlaşılır? Hayırda ikisi de eşit ama bu daha iyi. Yani aynı noktada eşit olan iki şey arasında bir tercih yaparken daha iyidir ifadesi alınır. Şimdi Allahu Teala bakın burada ne yapmış oluyor? Bu ayette Allah müşrik kadınlarla evlenmeyi haram kılmış oluyor mu? Müşrik kadınları nikahınıza almayın. Mümin bir cariye hür müşrik bir kadından hayırlıdır diyor. Peki müşrik kadın şerlidir mi demiş oluyor Allah burada? Ha, bu daha iyidir diyor. Yani öbürü de, o zaman öbürü haram değil. Haram değil. Öbürü haram olmadığı için müşrik olan ehl-i kitapla evlenmeniz haram değildir diye ayrıca söylüyor. Zaten Nisa suresinden de bütün müşrik kadınlarla evlenmenin helal olduğu anlaşılıyor. Nitekim Peygamberimizin (sav) ashabından müşrik kadınlarla evli onlalar vardı. Taa Mekke’nin fethi sırasında da vardı. Hiçbir zaman Peygamberimiz (sav) karı-koca arasındaki din farkından dolayı herhangi birini diğerinden ayırmış değildir. Böyle bir şey asla olmamıştır. Ama mezhepler bu konuda da ittifak halindedirler. Ehl-i kitaptan kız alınır, kız verilmez. Ehl-i kitabın dışındakilerle evlenilmez. Ehl-i kitap öbürlerinden daha ağır bir suç içerisinde. Mekkeli müşrikler hiçbir zaman putlarına Allah demiyorlar ama ehl-i kitap İsa’ya Allah diyor. (Arapçası) diyen onlar değil mi? ‘Allah Meryem oğlu Mesih’tir.’ Mekkeliler hiçbir zaman bunu söylemezler. Bunların şirki daha ağır bir şirkken nasıl oluyor? Yani mantık duruyor orada. Ondan sonra diyor ki Allahu Teala (Arapçası) ‘Müşriklere kız vermeyin.’ Bak az önce evlendirin dedi. O Nur Suresi 32. Ayette. Burada da diyor ki ‘Müşriklere kız vermeyin.’ Peki ben kızımı müşrikle ya da bir Müslüman kadını müşrikle evlendirirsek haram mı işlemiş oluruz ya Rabbi diye sorarsan, çünkü sen hara m kadınları sayarken bunu saymadın. Böyle bir şarttan bahsetmedin. Burada diyor ki (Arapçası) ‘Şurası kesin ki mümin bir köle bir hür müşrikten daha hayırlıdır. İsterse sizin çok hoşunuza gitmiş olsun, hayran bırakmış olsun.’ O zaman daha hayırlıdır ifadesi onun haram olmadığını da gösteriyor. Nitekim Peygamberimizin (sav) kızı Zeynep bir müşrik olan Ebul Asr’la evliydi. Ebul Asr hicretin 7. Yılına kadar Mekke’de yaşadı. 7.yılında Müslüman olup Mekke’ye gelince hiç nikaha gerek kalmadan eşinin yanına gitti ve Mekke’de de kocası kafir olduğu halde mümin olan çok sayıda kadın vardı. Bu Kuran’ı Kerim’de de var hadisi şeriflerde de var. Ayrıca Allahu Teala Tahrim Suresinin sonunda Asiye ile firavunu, firavunun karısı ile firavunu, Nuh (as) ile karısını, Lut (As)’la karısını bizlere örnek veriyor. Eğer bizde böyle bir şey haram olsa örnek olur mu? O zaman ortada şöyle çok ciddi bir problem var. Bugün bütün dünyada insanlar Müslüman oluyor. Fıkıh kitaplarına bakarsak bir kadın Müslüman olduysa, mesela diyelim Avrupa’da, kocasıyla nikahı ne olur? Anında düşer değil mi? Artık ondan sonra onunla birlikte yaşayamaz. E ne yapacak bu kadın? Evi terk edecek. Nereye gidecek? Ya niye terk etsin? Hiç Peygamberimizin böyle bir şey yaptığına dair bir bilgi var mı ya da Kuran’ı Kerim’de buna bir işaret var mı? İşte bu ayetleri bağlamlarından kopararak, ayete farklı ir mana vererek bu hükümler çıkarılmıştır maalesef. Dolayısıyla kadının erkeğin Müslüman olmasının önünde büyük bir engel oluşturuyor. Erkek Müslüman oluyor, karından ayrılacaksın deniyor. Karın ne? Karım işte ateist diyor mesela. ‘Zina ediyorsunuz, derhal bırakın.’ Niye bıraksın ya? Ne demektir? O kadına da erkeğe de sakın Müslüman olma yoksa huzurun kaçar demektir. Halbuki insanı huzurlu kılmak içindir Müslümanlık. Türkiye’de de öyle. Mesela bana çok başvuran olmuştur. Mesela kadın diyor ki kocam inançsız birisi. Fakat bana çok saygılıdır. Namazıma, şeyime, hatta beni hacca da gönderdi. Ben ne yapayım? Biz müftülükteyken derhal ayrıl diyorduk. Şimdi artık demiyoruz Allah’a şükür. Çünkü niye? Okuduğumuz kitapların hepsi öyle yazıyordu o zaman. O zaman Kuran okunacak diye bilmiyorduk ki sonra Allah nasip etti de öğrendik.
Soru: (Baş kısmını anlayamadım) …Önce imtihan edin ondan sonra eğer gerçekten müminlerse onlarla evlenebilirsiniz. Kocalarına da mehirlerini verebilirsiniz. Bu konuyla bir alakası olabilir mi?
Cevap: Şimdi esas o ayeti delil getirmeye çalışıyorlar. (Arapçası) kısmı var orada. Mümtahine suresinin 10.ayeti bu. 60. Sure değil mi? 60. Sure evet. Şimdi oradaki olay şu: Mekke’de, yani Fetih suresindeki ilgili ayete baktığınız zaman Peygamberimiz Mekke’i Mükereme’ye kadar geldi. Mekke’ye girmesine Cenabı Hak müsaade etmedi. Diyor ki (Arapçası) ‘Mekke’de sizin bilmediğiniz mümin kadınlar ve mümin erkekler olmasaydı’ Yani kadınlar var kocaları müşrik, erkekler var karıları müşrik. Siz bunları bilmiyorsunuz. Böyle bir durum olmasaydı (Arapçası) ‘Mekke’ye girip onları çiğnerdiniz, bilgisizlikten dolayı da size utanç gelirdi.’ Yani bak Müslüman kardeşini öldürdü diye. Öyle bir durum olmasaydı ben sizin Mekke’ye girmenizi engellemezdim diyor Allahu Teala. Şimdi o Mekke’de bulunan mümin kadınlardan birçoğu ayrılmadı Mekke’den. Bununla ilgili şeyler var. Mesela Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği zaman Saffan bin Ümeyye’nin karısı mümin Saffan bin Ümeyye kafirdi. Peygamberimiz bunları kesinlikle ayırmadı. Şimdi buradan göç edip geliyor kadın. Kadının boşanma hakkı var biliyorsunuz. Bizim gelenekte kadının boşanma hakkı da elinden alındığı için bu ayetleri anlama imkansızlaşıyor. Kadın kocasından ayrılır. Sadece çirkin görüyorum demesi yeter. Beğenmedim demesi yeter. Hoşlanmıyorum demesi yeter. İspatlamasına gerek yok. Araya aracılar girerler, şey yaparlar, bakarlar hakikaten bu kadın istemiyor evlenmek, ayrılabilir. Oradan gelen kadınlar da kocalarının inancından dolayı kaçıp geldiklerini söylüyorlar. Kocalarımız kafir onun için biz geldik. Peki kocanız kafir de siz mümin misiniz? Mekke’dekilerim kafir olduğunu ispata gerek yok. Ama gelenler mümin mi ona bakmak gerekir. Onun için Allahu Teala ayette ne diyordu? (Arapçası) ‘Mümin kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları imtihandan geçirin. Mesela erkekler gelemiyordu. Çünkü anlaşma yapılmıştı Hudeybiye’de. Gelirlerse onları imtihandan geçirin. Ne demek? Ben müminim kocam kafir diye kocandan ayrılmak istiyorsun. Bakalım iddian doğru mu? (Arapçası) ‘Onların mümin olduklarını anlarsanız o kafir kocalarına geri çevirmeyin artık.’ Çünkü onlar gelmişler. Ondan sonra neydi? (Arapçası) Bu gelenler onlara helal değil artık. Çünkü iddiaları haklı çıktı. Kocasından ayrılmak istiyor. O iftida denen olay gerçekleşti. Peki bundan sonra ne vermek gerekir karşı tarafa? Çünkü iftidada kadın kocasından ayrılmaya karar verirse kocasından aldığını vermesi lazım. Çünkü (Arapçası) Bakara 229. ‘Sizin karılarınızdan hiçbir şey almanız helal olmaz. Ama karı-koca Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından korkarlarsa başka. Siz de korkarsanız..’ bak burada Allah ‘gel bakalım, bu kadın ben bu adamla birlikte yaşayamayacağım diyor. Bir de siz bakın bakalım’ diyor Allah bu ayette. Haa, gerçekten bu kadın mümin. Doğrudur. O zaman (Arapçası) ‘Kadının fidye vermesinde ikisine de günah yoktur.’ Şimdi kadın ne fidyesi verecek? Kadın kocasından aldığını ona verip kendisini kurtaracak. Şimdi burada, bu kadın gelmiş buraya. Ben mümin kocam kafir diye iddia etmiş. Şimdi bakalım bu kadın gerçekten müminse tamam bu iddiasından haklıdır. Onu bir kontrol ediyor. Mümin, tamam. Öyleyse bu kadının kocasından ayrılma talebi yerindedir. O zaman yerindedir denildiği andan itibaren iftida olayı gerçekleşmiş olur. Kadın kocasından ayrılmış sayılır. Ayrıldığı andan itibaren (Arapçası) ‘Artık bunlar onlara helal değil, onlar bunlara helal değil. O zamana kadar helaldi. Peki ne yapmak gerekir? Artık o iftida gerçekleşsin diye kocasından aldığını iade etmesi lazım. E peki kaçıp gelen kadının yanında para mı olacak ki iade etsin. Ancak canını kurtarmış. Onun için ne diyor orada. (Arapçası) Mekke’deki kocalarının bunlara yaptıkları harcamayı onlara siz verim Müslümanlar olarak. Çünkü kadının parası olmaz. Biz göndeririz. Para da gittiği zaman Mekke’deki kocası da bilir ki tamam artık aramızda bir nikah kalmadı. Bu şunu da şey yapıyor demek ki Mekke döneminde de böyle bir boşama türünün olması lazım. Yani kadının kocasından bu şekilde ayrılıyor olması lazım ki Mekkeli de bundan haa, diyecek tamam diyecek. Onun devamında öyle. Dolayısıyla bu bir kadının kocasından ayrılma hakkını kullanmasıdır. Ama maalesef mezhepler bu hakkı kadının elinden tamamen aldıkları için Hul dedikleri Kuran’da ve sünnette olmayan uydurma bir kelimeyi kullandıkları için bu ayetleri anlama imkanı ortadan kalkmıştır maalesef.
Şimdi evet, demek ki bir de şuna kız verin buna kız vermeyin diye emirler var. Peki evlendirme nasıl olacak? Şimdi bütün mezheplerin delil aldığı bir ayet var. Onu okuyalım, Bakara 232. Şimdi burada diyor ki ayeti kerimede (Arapçası) ‘Kadınları boşadınız, sürelerinin sonuna ulaştılar.’ Yani artık iddetleri bitti. Başkalarıyla evlenecek noktaya geldiler. ‘O kadınlara baskı yapmayın eşleriyle nikahlanmaları konusunda.’ Eğer bu kadının eşi varsa eşiyle nikahlanması diye bir şey söz konusu olur mu? Olur mu? Olmaz. O zaman o eş adayı demektir. Mecazen eştir. Evlenmek isteyen kişiyle, kendini boşayan koca da olabilir bir başkası da olabilir. Evlenmelerine engel olmayın. Hangi şartla? (Arapçası) ‘Aralarında marufa göre anlaşmışlarsa.’ Maruf da hem gelenekte olan hem Kuran ve sünnette olan akıl ve mantık gereği yani fıtratta olan, doğruluğunda ittifak edilen şey demektir. Ona göre anlaşmışlarsa engel olmayın. O zaman bu kız evleneceğiyle anlaşma hakkına sahip miymiş? Anlaşmışlarsa diyor. Demek ki sana anlaşmış olarak geliyorlar. Değil mi? sana anlaşmış olarak geliyorlar ki engel olma diyor. (Arapçası) ‘Engel olmayın’ diyor. O zaman engel olmama emri kime verilir? Yani şu sokaktan geçen adama deseniz ki ‘ya beyefendi lütfen, şu kızla şu oğlan evlenecek engel olmayın’. Ne der size? ‘Banane’ der. ‘bunu bana niye söylüyorsun?’ o zaman engel olma emri kime verilir? Yetkisi olana verilir değil mi? Bak senin burada yetkin var engel olma. Demek ki eğer marufa uygun değilse anlaşmaları o zaman engel olma hakkı var mı? Mefi muhalif bak işe yarıyormuş işte. Marufa uygun değilse engel olabilirsin. Marufa uygun değilse engel olma diyor Allahu Teala. O zaman maruf objektif kural. O zaman kişisel değil. O zaman bu nedir? Evlenmenin denetlenmesidir ve kız tarafı denetlenir, erkek tarafı değil. Çünkü kızların korunması gerekiyor. Onlara muhsana deniyor. Öbürlerine Muhsin deniyor. Yani kızlar korumak gerekir. Korurken de yani bir civcivi eline alır koruyacağım der o kadar sıkar ki bakarsın ki civciv boğulmuş. Öyle de değil yani. Korumanın da objektif kuralları var. Bak maruf diyor. Maruf kelimesi evrensel bir kelimedir. Yani doğruluğunda Müslüman’ın da kafirin de ittifak ettiği kurallardır bunlar. Onun için Allahu Teala hep marufu emretmeyi münkeri yasaklamayı bize emreder. Şimdi diyor ki ‘Engel olmayın.’ Burada ‘en yenkihne’ nikahlanmaları. Nikah fiilinin faili kadın burada. Nikahlanmaları konusunda engel çıkarmayın diyor. Peki nikah fiilinin faili kadınsa… Şimdi, engel olmayın diyor. Eğer anlaşmışlarsa engel olmayın. Neye? Nikahlanmalarına. Öyleyse nikahlanma kimin fiili? Evlenme başka evlendirme başka değil mi? evlenmelerine engel olmayın. Evlenme kimin fiili? Evlenen tarafların yani burada kadının fiili. Öyleyse evlenmede asıl karar verecek olan kimmiş? Kadınmış. Sadece anlaşması uygun değilse engel olursun. Bugün mesela bir kızla bir erkek evlenme dairesine başvursa eğer yasalara uygun değilse bu başvuru evlenme dairesi ne yapar onu? Reddeder. İşte maruf burada onu ifade ediyor. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin tespit ettiğini siz dinen maruf sayarsınız, saymazsınız o ayrı bir konu. Ama olayın anlaşılması açısından tamam marufa uygunsa engel olamayacaksın. O zaman objektif kurallarla kadınla erkek evlenecekler. Peygamberimiz (sav) bu ayetle bire bir örtüşen bir söz söylemiş. Demiş ki (Arapçası) ‘Hangi kadın velisinin izni olmadan’ bu veli baba olması gerekmiyor. Zaten biraz sonra anlayacaksınız. ‘Hangi kadın velisinin izni olmadan nikahlanırsa’ yine nikahlanma fiilini yapan kadın. Nekehat, buna vurgu yapmamın sebebi şu çünkü diğer üç mezhep bakire de olsa dul da olsa kadın nikah fiilinin faili olamaz diyorlar. Ama ayette de hadiste de kadın nikah fiilinin failidir. (Arapçası) ‘velisinin izni olmadan hangi kadın nikahlanırsa onun nikahı geçersizdir, geçersizdir, geçersizdir. Bunu şöyle anlayalım. Bugün Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyorsunuz. Evlenme dairesine gitti biz evlendik dediniz. Resmi makamlar sizi evli sayarlar mı? onun için sizin evlenmeniz batıldır demiş olurlar değil mi? batıl değil mi? batıl denmez mi bugünkü hukukta? Batıl. İşte bak aynı şey. Evrensel kurallar. Ondan sonra diyor ki Peygamberimiz (Arapçası) Yani kız birisiyle evlenmek istiyor. Babası diyor ki yok kızım falancayla evlen. Anlaşamıyorlar. Ya da kızın evlenmek istediği kişiye baba vermek istemiyor. Ya da amcası ya da abisi işte neyse. Diyor ki (Arapçası) Ne demek? Artık bu velilik hakkını kaybetmiş. Anlaşamadılarsa bunu geç. Kime gideceksin? Yetkili makama. Yani babaya mahkum değil kız. Amcaya da mahkum değil. Gidersin yetkili makama artık senin velin odur diyor. Şimdi bakın herhangi bir baskı var mı burada? Yok. Ama burada ne yazıyor? Mesela şimdi üç mezhep. Şimdi burada şuradan okuyayım ben size. Diyor ki bu kitap İbn-i Kudame’nin el-Muni’si. Yani çok güvenilir bir kitaptır. Ahmed bin Hanbel yani Hanbeli mezhebine göre yazılmıştır. Ama özelliği dört mezhebin görüşünü de anlatır. Dört mezhebin görüşünü de anlatır İbn-i Kudame 682 hicri yılında vefat etmiş. Şu anda biz 1432’deyiz. 33’e girdik. Şimdi 1432 sayın. 750 sene önce ölmüş bir zat bu. Yaşamış değil ve bu çok güvenilir bir kitaptır. Şimdi burada diyor ki Şuradan okuyayım ben size. (Arapçası) ‘Nikah velisiz olmaz.’ Velisiz olmaz. Yani denetimsiz olmaz demektir. Onu zaten ayetten de hadisten de anladık değil mi? denetimsiz yok. Yani bugün de öyle. Söyledik yani işte biz evlendik demekle bu iş olmuyor. (Arapçası) ‘Bir kadın kendisini evlendirme yetkisine sahip değildir. Başkasını da evlendiremez. Velisinden başkasını vekil de edemez.’ Şimdi velisi evlenmek dedi tamam ama veli var. Öyleyse veli onaylasın ben de evleneyim. Yok. Sen kendin evlenemezsin diyor. ‘Kadın kendisini evlendiremez. Başkasını evlendiremez.’ Mesela kadın evlendirme memuru olamaz. ‘Velisinden başkasını vekil de edemez.’ Gitti işte devlet memuruna vekalet verdi. Yok olmaz. Olmaz. İlla veli olacak. Velisinden başka hiç kimseyi kendisini evlendirmesi için vekil edemez.
Soru: İmam veli değil mi?
Cevap: İmam veli değil. İmam evlendirme memuru gibi bir şey. (Arapçası) ‘Kadın bunu yaparsa nikah sahih olmaz.’ Yani nikahı batıl olur. Yani kadın nikahın tarafı oldu evet dedi. Veli de onayladı. Bu nikah geçersizdir. Onun için Hanefiler bu şekilde nikah kıydıkları için, gerçi Hanefiler veli onayını aramazlar da ama veli onayını hoş görürler, iyi olur derler. Şimdi Hanefi mezhebine göre kız evet der. Veli de onaylar. Şafii, Maliki, Hanbeli mezhebine göre bu nikah batıldır. Ani yok hükmündedir. Sahih değildir. Bak (Arapçası) ‘Bu görüş rivayet edilmiştir Hz. Ömer’den, Ali’den , İbn-i Mesud’dan , İbn-i Abbas ve Ebu Hureyre’den ve Ayşe’den (Allah hepsinden razı olsun), bu görüşe varmıştır Said bin Müseyyeb, Hasan-ı Basri, Ömer ben Abdülaziz de bu görüştedir diyor. (…) İsimleri sayılan bu kişiler Şafii İshak Ebu Beyt, İbn-i Sirin’den, Kasim bin Muhammed’den ve Hasan bin Salih’ten de rivayet edilmiştir. Hanefilerden Ebu Yusuf’ta bu görüşü rivayet etmiş. Yok bu cümle başı. (Arapçası) ‘Velisinin izni olmadan evlenemez demiş bunlar. Bunlar bizim dediğimiz şekilde söylemişler. Yani şu ayetlerin söylediği gibi. Kadın velisinin onayı olmadan nikahı kıyamaz. Yani nikahı kendisi kıyar ama velisinin sadece onaylaması gerekir. Velisinin onayı sonradan da olabilir demiş bunlar. Burada imam Malik’ten bahsettim mi ben? Dikkatimden mi kaçtı? Ama İmam Malik’in bu görüşte olduğunu zaten kendi kitabından biraz sonra okuyacağız. El Muvatta’dan biraz sonra okuyacağız. Sonra olabilir diyor yani bunlar anlaşmışlardır, sonradan velilerine giderler. Veli tamam dediği zaman baştan söylemiş gibi olur.
(Arapçası) Ebu Hanife şöyle söylemiştir: Ebu Hanife demiş ki ‘Kadın kendisini nikahlayabilir, başkasını nikahlayabilir, nikahta başkasını da vekil yapabilir’ demiş. Niye? (Arapçası) Ben bunu okumayım da Hanefilerin görüşleri şöyle: (Arapçası) Şu ayeti delil almıştır. ‘Onlara eşlerini nikahlamaları konusunda baskı yapmayın.’ Şimdi ayet diyor ki aralarında marufa göre anlaştıkları takdirde, yani bir şart koşuyor. Aralarında marufa göre anlaştıkları takdirde eşleriyle nikahlanmalarına engel koymayın diyor. Şu şartla yani. Mesela üniversiteye girmenin şartı üniversite imtihanını kazanmaktır diyorsunuz. İmtihanı kazanmışsa eğer YÖK bir genelge yayınlıyor. İmtihanı kazanmış olanların kayıtlarını yapın diyor. Ne demek? Engel olmayın demektir değil mi? aksini yapmayın demektir. Şimdi ayette diyor ki marufa göre anlaşmışlarsa engel olmayın. Peki Hanefiler ne diyor? Şimdi bu da Hanefi mezhebinin en güvenilir kaynaklarından birisidir El Mebsud. İmam Serahsi, bakayım vefatını burada yazmışımdır. Şimdi aklımda kalmamış. 472 miydi? Öyle olması lazım yani şeyden daha evvel yaşamış. İbn Kudame’den daha evvel yaşamış olan bir zattır. Şimdi burada diyor ki Hanefi mezhebinde veli şartı yoktur. Gerçi az önce Ebu Yusuf’un tam Kuran’ı Kerim’ e uygun görüşü ifade edildi. Ama Hanefilerde o görüş İmam Muhammed’in görüşü olarak kabul edilir. İmam Muhammed’in görüşü tamı tamına Kuran’ı Kerim’ uygun bir görüştür. Fakat daha sonra o görüşten vazgeçtiği de rivayet edilir. Şimdi şuradaki delillere bir bakar mısınız? Hanefi mezhebi diyor ki ‘Kadın velisiz evlenebilir’ diyor. Yani buluğa ermiş olan bir kız iki tane şahidin yanında istediği kişiyle evlenir. Yani buna ne baba karışabilir ne ana ne de bir başkası. Bu ne oldu? Denetimsiz oldu değil mi? halbuki Peygamberimiz: (Arapçası)
Yahya Şenol: 483’te vefat etmiş.
Abdülaziz Bayındır: 483’te vefat etmiş.
Yahya Şenol: 1090 yani miladi olarak.
Abdülaziz Bayındır: Yani ne kadar oluyor? Nerdeyse 1000 seneye yakın bir zaman geçmiş aradan bu kitabı yazanla. Mesela Hanefilerin İbn’i Abidin diye çok meşhur olan bir fetva kitapları vardır. Orada şu var. Bir erkek bir kıza karıcığım diye hitap etse o da efendim dese, bakire bir kız orada millet de bunu duysa nikah kıyılmıştır. Onun için tiyatrolarda falan hep sıkıntı olur. Acaba nikahlı olduk mu olmadık mı diye falan sorarlar. Peki bunu söylerken Hanefiler Peygamberimizin hadislerinden hiçbirisini almamışlardır. Az önce okuduğum hadis işte. (Arapçası) Velisiz nikah yoktur. Hangi kadın velisinin izni olmadan nikahlanırsa nikahı batıldır, batıldır ve ayet. Peki ayetleri almazlık edemezler değil mi? ayetleri nasıl almışlar? Bakara 234.ayeti açalım lütfen. O ayetten bir delil almışlar. 234’te Allahu Teala şöyle diyor (Arapçası) ‘Sizden vefat eden geriye eşler bırakanlar kendi başlarına 4 ay 10 gün beklerler’ yani kocası ölmüş kadınlar 4 ay 10 gün beklerler. 4 ay 10 günden sonra artık evlenebilirler. (Arapçası) ‘Sürelerinin sonuna ulaştılar mı’ Yani 4 ay 10 güne ulaştılar mı süre bitti mi kendileri hakkında marufa uygun olarak yaptıkları şeylerde size günah yoktur. Ne demek marufa uygun? Ne yapacak? Evlenme manisi bittikten sonra evlenebilir demektir değil mi? evlenmesi marufa uygunsa yani yürürlükte şer’i esaslara uygunsa engel olma. Size bir günah yoktur diyor. Size bir günah yoktur. Yani evlenebilir. Marufa uygunsa. Bak maruf çok önemli. Şart bu. Peki bunu nasıl almış bu kitap? Diyor ki delil olarak (Arapçası) orada bitiriyor. Bak bil maruf kelimesi yok. Ayetin başı yok, sonu yok ortasından da maruf kelimesini almadan bunu kendilerine delil almışlar. Çünkü marufa göre anlaşmışlarsa derseniz veliyi şart koşmanız gerekir. Değil mi? ama unlar veliyi şart koşmadıkları için ayetteki maruf kelimesini buraya almamışlar. O zaman bunlar bu ayeti delil almış olurlar mı? Yani şimdi üniversiteye kaydolmanın şartı üniversite imtihanını kazanmaktır. Bu şartı kaldırdınız. Hayatta şehir görmemiş 90 yaşındaki biri ben de üniversiteye kaydolacağım diye gelse olamazsın denebilir mi? Diyebilir misiniz? Şartları kaldırdınız. Bak Allah marufa göre anlaşmışlarsa diyor. Maruf yok şimdi. Hanefiler güya ayetten delil almışlar ve işte en güvenilir kitapları bu. Hadislerin hiçbirisini almadılar. İlgili hadislerin hiçbiri yok. Ayeti de marufu keserek almışlar. Ayetten delil getirmişler mi? Peki bir de öbür ayet var. Bir ayeti daha delil almışlar. Bakara 230. (Arapçası) ‘Bir başka eşle evleninceye kadar’ diye. O da şu. (Arapçası) ‘Eşi kadını üçüncü kez boşarsa artık bundan sonra bu eşe helal olmaz başka bir eşle evleninceye kadar.’ Bu evlenmeden bahsetmiyor ki. Bu boşanan kadının birinci kocasına tekrar dönmesinin şartını anlatıyor. Yoksa evlenmenin nasıl olacağını anlatmıyor bu. Peki ondan sonra bir de Bakara 232’yi delil almışlar. Onu nasıl almışlar? O da (Arapçası) Şimdi bakar mısınız lütfen? Bakara 232 de Allah ne dedi? (Arapçası) ‘Onlara engel olmayın eşleriyle nikahlanmalarında’ (Arapçası) ‘Aralarında marufa göre anlaşmışlarsa’ şartı kaldırmış Hanefiler. ‘Aralarında marufa göre anlaşmışlarsa’ kısmını almamışlar. Çünkü marufa göre anlaştın mı anlaşmadın mı diye bir denetim mekanizması gerektiriyor ayetin bu bölümü değil mi? E denetimsiz yapmış nikahı. Geçerlidir demiş. Ayetin bu kısmını alması mümkün değil. E şartı almadığın zaman ayetin zaten hiçbir anlamı kalmaz. Hiçbir anlamı kalmaz ama yetmiyor. Çünkü ayet (Arapçası) ‘Engel olmayın’ diyor. Engel olmayın emri kime verilir? Engel olma yetkisi olana verilir. Engel olma yetkisinde hiç kimseyi kabul etmiyorsanız siz. O kısmı da almamışlar ayetten. (Arapçası) de almamışlar. Nereyi almışlar sadece. (Arapçası) almışlar. İki kelime. Ayete mi dayanmışlar? Delil mi almışlar ayetten? Bu Kuran’ı Kerim’le oynamaktır. Bu Kuran’ı kendine alet etmektir. Kendi pis görüşlerine alet etmektir bu. Başka hiçbir anlamı yoktur. Arkasından ortaya çıkan nedir? Kızların kaçırılması. Adam kaçırıyor kızı. Nasıl olsa bir gün evet diyecek. Tabanca dayadığında da evet dese geçerli, başka şekilde de. Nasıl olsa ailenin denetimi yok, hiç kimsenin denetimi yok. Bir gün evet dedi mi tamam nikah kıyıldı. Ne güzel! Gizli nikahların kapısı açılıyor. Adamın birisi İzmit’ten bana telefon açıyor. Hocam, şimdi bir adamın arabasındayım. Sekreterini almış, yanına iki tane de işçisini almış. Bu sekreterle bana nikah kıyacaksın diyor. İşçilerine de demiş ki bak kimseye söylerseniz sizin işinize son veririm. Baskı yapıyor ve nikah kıyıyor. Hanefi’ye göre bu nikah geçerli. Peki Kuran’ı Kerim’ e göre geçerli mi? batıl bu. Bu bir zina. Ama Allah daha önce okuduğum Nur suresinin 33. Ayetinde kadınların böyle baskılara maruz kalacağını bildiği için onları günahkar saymıyor. Onları bu duruma zorlayanları günahkar sayıyor. Ama siz mezhep olarak, ben mezhebim diyorsunuz. Bunun kapısını açmışsınız. Siz bunu yasallaştırmışsınız. Allah’ın haram kıldığını helal saymışsınız. Öyle değil mi burada?
Peki Hanefi böyle. Peki diğer üç mezhep iyi mi? bu El Mebsud. Ne Kuran’a uydu ne sünnete uydu bakın dikkat ediyor musunuz? Millet gelmiş biz hücum ediyor. Bize niye hücum ediyorsunuz kardeşim. Şimdi burada bu üç mezhep diyor ki bizim delilimiz şudur diyor. (Arapçası) ‘Velisiz nikah olmaz.’ Peki şu işte. 338. Sayfasından okuyorum İbn-i Kudame’nin. Ondan sonra Peygamberimiz demiştir ki (Arapçası) ‘Hangi kadın kendini velisinin izni olmadan nikahlarsa nikahı batıldır. Peki veli olmadan nikah olmaz. Yani denetimsiz nikah olmaz. Doğru söz değil mi? peki, velisinin izni olmadan evlenen kadının nikahı batıldır doğru söz. Ama bu söz bu üç mezhebe delil olur mu? Nekehat fiilinin faili kadın. Delil olarak getirdikleri hadiste fiilin faili kadın. Bu işi yapan kadın. Sen diyorsun ki kadın nikahın ne tarafı olur ne şahit olur ne kimseye vekil veriri. Ancak velisi evlendirir. Neye dayanıyorsun?
Peki bunlar ayeti kerimeyi nasıl anlamışlar? Bunlar da o ayetlerin hiçbirisini delil olarak alamıyorlar. Bu üç mezhep de. Bak burada da (Arapçası) ayeti kerimesini mecburen önlerine çıkarmış Hanefiler ya, Hanefiler önlerine çıkarmasa yine görecekleri yok. Hani şartı kaldırmışlar. Gerçi Hanefiler (Arapçası) demiyorlar. Yani engel olmayın kısmını almıyorlar. Ama bunlar buraya yazmışlar. Sanki onu Hanefiler söylüyormuş gibi. Burada diyor ki (Arapçası) ‘Onlara engel olmayın’ Engel olmayın. Kadının nikah kıymaya yetkisi olmasa engel olmayın denir mi? yetkisiz bir kişiye engel olmayın denir mi? şu kişiye engel olmayın, şu işi yapmasına dendiği zaman demek ki onu yapabilecek yetkisi var ki engel olmayın emri veriliyor. Değil mi? o yapabilecek güçte ki engel olmayın deniliyor. Mesela ‘Ya şuna engel olmayın uçmasın’ desem kuş gibi. Millet güler değil mi? o uçamaz ki neyine engel olacağım yani. İsterse uçsun dersiniz. Demek ki yapabileceği bir iş için engel olmayın emri veriliyor. Yapabileceği iş nedir kadının? (Arapçası) zaten orada söylüyor. Nikah fiilinin yine faili kadın Bakara 232’de. Eşleriyle evlenmelerinde, eş adaylarıyla nikahlanmalarında engel olmayın diyor. Peki engel olmayın kadının yetkisini ifade ettiği için Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebi ne demiş burada? (Arapçası) ‘Adl’ engel olmamak demek yani baskı kullanmak demek yani. Baskı yapmayın. Diyor ki baskı yapmak demek evlenmekten kaçınmanın yasaklanması demektir. Yani Allah diyor k, onları evlendirmekten uzak durmayın. Kendinizi kenara çekmeyin. Ya kendini kenara çekme emri değil. Engel olmayın diyor burada. Engel olmayına bu mana verilmesi mümkün değil. Engel olmayın müteatti fiildir. Yani yapamazsın. Öbürü lazım fiildir. Ya beni bu işe karıştırmayın. Bu mana nasıl verilir bu ayeti kerimeye. Peki bu manayı verdikleri zaman da bu üç mezhep, bakın şartı kaldırdılar. Üç mezhebin işine yaramadı. Fiilin anlamını değiştirdiler. Yine yaramadı. Çünkü ‘en yehkihne’ var. Nikahın faili kadın burada. Burada ne diyor? Diyor ki (Arapçası) ‘Allah’ diyor ‘nikah fiilini kadına izafe etti.’ Yani nikah fiilinin faili kadın oldu burada. ‘En yehkihne’de. Çünkü nikahın mahallidir kadın. Yani mecaz orada. Nikahın mahalli ne demek? Yani tıpkı alım satım gibi. (Kitabı göstererek) Bu satılın mahallidir, mal. Peki bu alıcı satıcı olabilir mi bu mal? Ben şimdi Yahya’ya satacağım. Yahya alıcı olacak ben satıcı olacağım. Bu da satışın mahalli. Diyor ki kadın nikahın konusudur. Öyleyse bir alıcısı bir satıcısı olması lazım. Yani kadın evet falan diyemez diyor bak. Şimdi gördünüz mü diğer ayetlerin hiçbirisini almadı. Aldığı hadis de asla kendisine delil olacak bir hadis değil. Tam aleyhine olacak bir hadis. Ayetin şartını kaldırdı, olmadı. Kelimenin anlamını değiştirdi, olmadı. Bu defa esas nikah manasına da mecaz dedi ve mahallidir dedi. Mahallidir dedikten sonra da kadını neye benzetiyorlar biliyor musunuz? Köleye benzetiyorlar. Çünkü köle satılıyor ya. Alıp satıyorlar ya. Diyor ki onun bir satıcısı vardır diyor. Aynen bu kelimeyi söylerler. Burada o İbn-i Teymiye’nin bir ifadesi vardır. 250’de mi? bak mesela ‘Muhala’ diye bir şey yapmışlar ya. Yani kadının boşama hakkını kaldırdıktan sonra onun yerine uydurma bir sistem koymuşlar. Onu savunurken İbn-i Teymiyye şunu söylüyor. Muhala kadının kendini kocasından kurtarmasıdır. Tıpkı esirin kendisini esaretten kurtarmasına benzer. Çünkü evliliği esiri satmaya benzetiyorlar. Bu üç talaktan sayılmaz. 4 mezhebin imamlarına ve cumhura göre esir için fidye vermekte olduğu gibi bu işlemi kadının dışında bir başkası yapabilir. Yani aynen bir esir satın alır gibi adam gidecek kadının kocasına, kadının hiç haberi yok, kocasına para verecek. Karını hul et diyecek o da hul edecek. Dört mezhebin dördüne göre de bu caiz olacak. Kadın mesela akşam evliliğin sene-i devriyesi için yemekler hazırlayacak, kocasının da borcu olacak birisine, adam gelecek diyecek ki ‘ya o borcunu ver’ ‘yok’ ‘o zaman karını hul et’ diyecek. Adam başka çare yok. Tamam hul ettim diyecek. Kadın akşam sene-i devriyesi için yemeklerde kocasını beklerken bakacak koca yok. Mevlüt okutacak değil mi ölümüne. Ve bu dört mezhebe göre de caiz. Şimdi bu hangi dinin fıkhıdır söyler misiniz bana? Bu hangi dinin fıkhı? Bunların dördünün de Kuran’la sünnetle yani şu konularla sınırlı olarak söylemiş olayım, diyorlar ki niye herkes şöyle söylüyor. Ya dedikleri doğru da külliyen reddediyor onu kabul edemiyoruz diyorlarmış. Tamam külliyen değil. Şu konuştuğum konularla ilgili olarak, evlendirmenin denetlenmesiyle ilgili olarak bu dört mezhebin dördü de ne herhangi bir ayete, ne herhangi bir hadise ne mantığa ne akla ne fıtrata hiçbir şeye dayanmaz. Ama asırlardır bu İslam şeraiti diye İslam’da uygulanıyor. Bugün de uygulanıyor. Şeriat diye uyguluyorlar.
Peki burada bırakıyoruz.