A. Bayındır: “Fe katilu fi sebilillahillezine yukatilune”(BAKARA 190) adam benimle savaşacak ki savaşayım. Çünkü hiç bir peygamber insanlarla savaşmak için gelmemiştir. İnsanlara tebliğ için gelmiştir. Çünkü “bellig ma unzile ileykel min rabbik ve in lem tefal fema bellagte risaletehu”(MAİDE 67) senin vazifen bu. Ama adam savaşırsa? Buyur gel hangi taraftan kesmek isterdin buradan mı, buradan mı diyecek halin yok herhalde.
Katılımcı: Sağ yamağına vurursa sol yanağını tutuvermek varmış.
A.Bayındır: Ondan sonra da diyor ki “ve la teatedu: aşırıya gitmeyin” diyor. O savaşmıyor. Mesela öbür ayette diyor “fe meni’tedua aleykum” “fa’tedu aleyhi” demiyor ama, orada durmuyor. “Fa’tedu aleyhi bi misli ma’teda aleyk”(BAKARA 194). O size karşı nasıl, ne kadar bir tecavüzde hakkınızı çiğnemişse sizde o kadar yapın. Niye? Çünkü senin hedefin ülke fethetmek olmaması lazım. Senin hedefin insanları öldürmek, insanları müslüman etmek de değil senin hedefin.
Katılımcı: Ganimet de değil
A.Bayındır: Ganimet de değil müslüman etmek de değil. Sadece “fe in akabtum fe’akibu bi misli ma ukibtum bih” birisi size bir ceza verip sıkıntı verirse siz de onun verdiği sıkıntının dengini verin ama “ve le in sabertum le huve hayrun lissabirin: sabrederseniz daha hayırlı olur”(NAHL 126) diyor. Şimdi dolayısıyla yani bizim oluşmuş olan öyles avaşla insanlar müslüman olmaz. Münkün değil. Bizim için esas olan insanlara Allah’ın kelamını tebliğ etmektir. Sadece “fe katilu fi sebilillah ellezine yukatilu”(BAKARA 190). Öyleyse bu ayetleri ona göre anlamamız lazım. “Ve katilu müşrikine kaffeten kema yukatilunekum kaffeh”(TEVBE 36) orada da seninle savaşırsa savaşacaksın. Ama, ama onu söylediğin çok iyi oldu. İkisini birleştirirsek bu ayetlerin müşriklerle savaşacaksın, bunlarla da savaşacaksın. O sosyolojik olarak müşrik gurup olanla savaştığın zaman ona cizye yok. Ama bunlara cizye var. Niye var? AllahTeala zina eden kadınlara yüz değnek vur diyor. Eğer cariye evlendikten sonra zina ederse elli değneğe düşüyor. Ama peygamber eşleri zina ederse ikiyüz değnek oluyor. Niye? Çünkü onlar bir evde oturuyorlar ki o evde sürekli Allah’ın ayeti okunuyor. Öyle bir ayet vardı.Ahzab da mıydı? Gerekçesini de orada belirliyor. Şimdi bu ehli kitap ellerinde kitap var. Bu kitabın içerisinde “fiha hakmullah” diyor, yani orada Allah’ın hükmü var diyor. Siz buna rağmen böyle yapıyorsunuz öyle mi? Siz öyle diğer müşriklerle aynı olmazsınız, siz cizye vereceksiniz.
Katılımcı: Cizyenin zekat olarak
A.Bayındır: Cizyenin zekatla ilgisi yok. O baş vergisi. O kişilerden alınan vergi. Kişi başına alınan vergi. Zenginlikle falan da alakası yok.
Katılımcı: Ehli kitap zekat vermeyeceği için ona karşı denk bir
Yahya: Müşrikler onu da vermiyor
A.Bayındır: Müşriklerden o da yok canım, o başka bir şey. O ayrı birşey. Bu baş vergisi.
Katılmcı: Normal vatandaşın yaptığı suçu devlet adamı yaparsa daha
A.Bayındır: Ahzab 34’de öylemi? O şey ne, o da Ahzab’da idi. Neden onlara “yudaef azabu dıfeyn”(AHZAB 30) deniyor peygamber eşlerine? Çünkü evlerinde sürekli kuran okunuyor.
Yahya: Onun bir üstü “lestunne ke ahadin minen nisai”(AHZAB 33)
A.Bayındır: Şimdi bunlar yoksa müşrik olma bakımından, ondan dolayı bak birleştiriyor AllahTeala. “la yu’mine billahi ve la bil yevmil ahir”(TEVBE 29). Halbuki bunlar, bu ehli kitap diyor ki; biz Allah’a, ahiret gününe inanıyoruz. Kardeşim Allah senin dediğin inancı kabul etmiyor. Mekkeli müşrikler de biz Allah’a ahiret gününe inanıyoruz diyorlardı. “Haulai şufeauna indallah”(YUNUS 18) ahirete inanmayan biri bunu söyler mi? Ama kurtarıcıları var. Bunlarında kurtarıcıları var,İsa bizi kurtaracak diyorlar. İsa bizi kurtaracak diyorlar. Öyle ahiret inancı olur mu? Hesap vermeyeceğin ahiret inancı olur mu? Ben Allah’a inanıyorum diyorsun, Allah’a inanmıyorum diyen yok ki. Mekkeli müşrikler de “ve le in seeltehum men halakas semavati vel ard leyekulunallah”(ZÜMER 38) “haulai şufeauna indallah”(YUNUS 18), “ma na’buduhum illa li yukarribuna ilallahi zulfa”(ZÜMER 3). Sanki konuştuğu zaman asıl maksatları Allah’mış gibi konuşuyorlar ama uygulama ne? Onun için Allah bu inancı kabul etmediği için. “La yu’minune ve la bil yevmil ahir”(TEVBE 29) konusunda ehli kitapla müşrikler ittifak etti mi? Ondan sonra “ve la yuharrimune ma harramallahu ve resuluh”(TEVBE 29) Allah’ın ve resulünün haram kıldığını haram kılmamak, mesela adamlar bizimle mücadele ediyorlar. Niye domuz eti yemiyorsunuz, niye içki içmiyorsunuz diye. Suat Hoca’nın işte İtalya’dan gelmişlerdi içki reklamı için. “Vela yudinune dinel hak”(TEVBE 29) hak dinden saymıyorlar. Hak olduğunu da bilerek saymıyorlar. Peki bunlardan, bak bunu “ba’di” ye tuttuğumuz zaman olay oluyor. O müşrikler içerisinde “minellezine utul kitap”
Katılımcı: Zaten “minellezine utul kitab”ı o yüzden getirmiş. Başta genel anlaşıldığı için, sakın hepsi değil! Bunu istisna ediyor.
Muhammed: Hocam burada “ba’d”
A. Bayındır: “Ba’d”, çünkü o yukardaki vasıflarda hepsi ortak olduklarından dolayı Muhammed. Bir önceki mişrikler de ortak bunlar da ortak. Ama bunlara ayrı bir hüküm verilmiş oluyor.
Muhammed: Bazı ehli kitaplarda cizye
A.Bayındır: Yok yok, bazı ehli kitap değil ya “ba’d” ehli kitap değil. Yukarıdaki hükümden “ba’d”, yoksa ehli kitaptan teb’id değil o. Katilunun şeyi var. Öbürleri de “yukatil” ediyorsun “utul cizyete” yok. “Katilul muşrikine kaffeten kema yukatilunekum kaffeh”(TEVBE 36) diyor. Orada cizye yok tamam mı? Bunlar da müşrik ama bu ehli kitaptan cizye alana kadar savaşıyorsun, cizye vereceksin diyorsun. “Ve hum sagırun”(TEVBE 29).
Muhammed: Bazı ehli kitab anlamı
A. Bayındır: Ya sen öyle birşeyi nereden çıkarıyorsun Muhammed ya. Böyle bir arapça var mı? Ben mi yanlış anlıyorum, böyle bir arapça var mı? Ya bu müşriklerden istisna ediyor. Ehli kitap da müşrik yukarıdakiler de müşrik. “La yu’minune”den istisna ediyor, “minellezine utul kitab”. Tamam mı? Yoksa “utul kitab”ın kendinden vaaz etmiyor.
Katılımcı: Hatta o min sonundaki “hatta cizyete” ile birlikte alndığı zaman daha iyi anlaşılıyor.
A. Bayındır: Cizye verinceye kadar. Onlardan cizye alacaksın, başkasından değil. Ama diğerine şey yapmayacaksın. Aslında burada ehli kitab müşriklerden daha kötü durumda olmuş oluyor. Yani elindeki o nimeti kötü kullandığı için C.Hakk cezayı arttırıyor buna.
Katılımcı: Öbür tarafta Peygamber eşleri?
A.Bayındır: Peygamber eşlerine de cazayı arttırıyor AllahTeala.
AynıKatılımcı: Burada da ehli kitab müşriklerden daha aşağı durumda.
Katılımcı: Hocam bu tevratta ahiret inancı olmadığı söylenir. Bunun içine hepsi giriyor mu?
A. Bayındır: Nasıl hepsi?
Aynı Katılımcı: Tevratta ahiret inancının olmadığı söyleniyor.
A. Bayındır: Hepsi derken neyi kastediyorsun
AynıKatılımcı: Yukarıda şart olarak “yukatilune la yu’minune yevmil ahir” kaydı var. Tevratta da ahiret inancı olmadığı söyleniyor.
A. Bayındır: Tevratta ahiret inancı olmadığı söylenebilir de, kuranı kerim diyor ki, bunlar ne diyorlar; “len temessenen naru illa eyyamen ma’dudat”(BAKARA 80) yahudi ve hıristiyanlar söylüyor. Ahiret inancı olmayan bunu söyler mi?
Aynı Katılmcı: Tevratta olmadığı söyleniyor.
Yahya: Elimizdeki tevratta
A. Bayındır: Elimizdeki tevratta dikkatle bakarsan öyle bir inanç olduğunu anlarsın yani. Açık bir şey Talmutta görürsün.
Katılımcı: Tevratta ahiret inancı var da, fakat bunu yorumlarken İsrail devletinin tekrar kurulması olarak yorumluyor. Sadece bir yorumdur. Ama ahiret inancı yahudilerde vardır.
A. Bayındır: Olmaması mümkün değil. Ama Allah’ın dediği gibi bir inanç değil.
Aynı Katılımcı:Ama yorumlarken öyle yorumluyor. Yahuda devletinin tekrar kurulması olarak.
A. Bayındır: Hıristiyanlar da bu yoruma katılıyor: İsa tekrar gelecek, işte şöyle yapacak böyle yapacak.
Aynı Katılımcı: Ama bu ön yargı olmadan okuduğunuz zaman o anlaşılıyor. Çok tartışılan konulardır bunlar.
Katılımcı: Hocam müşrikler için neden mali bir şey yok. Hıristiyanlar, ehli kitab için var islam ülkesinde mali yaptırım yada vergi gibi bir şey?
A. Bayındır: İşte AllahTeala bunlara tıpkı şey gibi. Peygamber eşlerine nasıl “yudaef azabu dıfeyn”(AHZAB 30) diyorsa burada da ehli kitaba bir ilave ceza veriyor.
Yahya: Normal durumlarda onlara hiç mi katkıda bulunmuyor.
Katılmcı: Devlet Hocam durumu dengelemek için: hani müslümanlardan zekat, ehli kitabtan cizye, müşriklere de benzer bir vergi koyabilir mi?
A. Bayındır: Müşriklerden vergi alınmaz meselesi değil. Bak cizye başka bir şey. Cizye baş vergisi. Kişi başına alınan vergi. Mesela Türkiye’de baş vergisi var mı bugün insanlarda? Hepimiz vergi veriyoruz ama baş vergisi var mı?
Serkan: Hocam islam devleti bütün vatandaşlardan yani müşrik olsun, ehli kitap olsun ona vergi tahsil eder. O siyasi bir olay dinle alakası yok. Ayrıca müslümanların zekat yükümlülüğü var. Ehli kitabın da cizye yükümlülüğü var.
A. Bayındır: Yok, şimdi müslümanların vereceği vergi zekattır. Başka bir vergi belki özel durumlarda falan olabilir ama istisnai olarak
Serkan: Dinin emri olarak değil zaten. Toplumsal bir
A. Bayındır: Hayır, kuranı kerimde eksik bırakılan bir şey olmaz ama burada şu var: yani cizye dediğimiz çok farklı bir vergi. Bunu genel vergi olarak düşünürseniz çok yanlış olur. Cizye baş vergisi, kardeşim sen bunu tek tek vereceksin. Çünkü tek tek verecek ki verdiği zaman da böyle boynunu eydiğini göresin sen
Katılımcı: Şimdi şöyle bir şey oluyor; müslümanlar vergi veriyor, ehli kitap cizye veriyor, müşrikler?
A. Bayındır: O zaman eksik bilgi oluşmuş oluyor. O zaman onu da arıyacağız kuranı kerimin başka yerlerinde.
Serkan: Hocam islam devleti olursa, mesela ben bu devletin içerisinde bir müslüman olarak ticaret yaparken zekatımın haricinde devlet benden sen bu ticareti yaparken bunun vergisini vereceksin diye vergi talep edemez mi? Kuranda sadece müslümanlar zekat verecek diye.
A. Bayındır: Kardeşim sen zekat verdiğin zaman onun zaten hepsini veriyorsun, fazlasıyla veriyorsun. Zaten veriyorsun yani ürettiğin üretimden veriyosun, sattığın zaman veriyorsun onu zaten veriyorsun ama zekatın oranı konusunda bir takım farklılıklar olabilir.
Katılmcı: Bir de bir soru Hocam.
A. Bayındır: Ama şunu da söyleyeyim: ben şahsen kuranı kerimdeki zekat konusu benim zihnimde henüz oluşmuş bir konu değil. İnşallah bizim arkadaşlardan birisi bu konuda doktora yaparsa ben de bunu öğrenmiş olurum. Bizim fıkıh kitaplarındaki zekat ile kuranı kerim arasındaki zekat arasında çok büyük fark var. Onu tespit ettik bir kaç kere. Ama kuranı kerimde zekat sistemi sistem olarak nedir, o konu beni zihnimde oturmuş değil.
Katılımcı: Yahudi hıristiyanlardan alınacak cizye onların genel hepsinden mi yoksa sadece savaş ilan edenler, savaş sonrası savaş suçlusu bırakmadan
A. Bayındır: Yok hepsi, savaş suçlusu meselesi başka. Öyle olsaydı “minellezine zalemu” derdi. Mesela “fe la udvane illa alez zalimin”(BAKARA 190) diyor savaşta.
Aynı Katılmcı: Orada ona girmez mi? “İnintehev” yani cizye almayın.
A. Bayındır: Olur mu? “Hatta yu’tul cizyete”(TEVBE 29) diyor: cizye verecekler. Sadece mükellef olanlar.
Yahya: Şu olabilir: savaş eden ehli kitaptan cizye alınıyor
A. Bayındır: O zaman alınmaz. Onlarla demek ki cizye olmamak şartıyla sözleşme yapabilirsin.
Katılımcı:Bir sosyolojik meselede burada var. İnsanlar mesela Avrupa’da kilise mecburen kilise vergisi alıyor. Adam hususi kiliseden çıkıyor ona vergi vermeyeyim diye. Yani bu da buna benzer bir şeyi teşvik ettirir mi? Yani adam der ki; ben müslüman gözükeyim de şu vergiden kurtulayım.
A. Bayındır: Gözükürse gözükür, yapacağımız bir şey yok.
Aynı Katılımcı: Münafıklığa teşvik eder mi?
Katılmcı: O zaman da zekat verir.
Katılımcı: O zaman en iyi çözüm müslüman da olmayıp savaşmadan kalması.
Katılımcı: Bu sabiilerden alınır mı bu cizye?
A. Bayındır: Ya kardeşim sabiiler, mecusiler de o cizyeye girer. Oradan öyle anlaşılıyor, ayeti kerimeden.
Şimdi buradan mesela yukarıdaki ayettdn ehli kitabın müşrik olduğunu anlamayanlar için AllahTeala diyor ya “ve fezalike sarrafna yezzekkeru”. Çünkü C.Hakk döne döne anlatıyor bunu. Şimdi bak “ve kaletil yahudu üzeyirunibnullahi ve kaletil nasaral mesihubnullah: yahudiler Üzeyir Allah’ın oğlu dediler nasraniler de Mesih Allah’ın oğludur dediler”(TEVBE 30). Şimdi bu yahudiler diyor ki; ya biz nerede Üzeyir’in Allah’ın oğlu olduğunu söyledik diyorlar. Kardeşim bugün kendinize Allah’ın oğlu diyorsunuz yani. Biz Allah’ın oğullarıyız demiyormusunuz yani, nerede dedik diyorsunuz. Kendiniz diyorsunuz “nahnu ebnaullahi ve ehibbauhu: Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz”(MAİDE 18) diyorsun.
Katılmcı: O zaman, sadece Üzeyir demiyoruz demek istiyorlar.
A. Bayındır: “Ve ma umiru illa li ya’budu ilahen vahida: kendilerine verilen emir bir tek ilaha kul olma emirleriydi”(TEVBE 31). İşte Vatikan’da J. Lui Pier Turan diyor ki; müslümanlar bize müşrik diyorlar, bizim neremiz müşrik diyor. Üç tane ilah diyormuşuz diye, onun için müşrik oluyormuşuz diyor. Kardeşim peki o müşriklik değilse müşriklik ne?
Katılımcı: Üç değil de diyor, bir de üçtür diyor.
A. Bayındır: İşte müşrik denmemesi için çok kutsal üçlü birlik falan diyorlar. Mesela hıristiyanlar müşrikliği asla kabul etmek istemiyorlar. Yahudiler de aynı. Mekke müşrikleri de aynı. Onlarda müşrikliği kabul etmiyor. “Vallahi rabbina ma kunna müşrikin: Rabbimiz Allah’a yemin ederiz biz müşrik değiliz” diye belirtiyor işte. “Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerikelek” diyor Mekkeli müşrik. “İlla şerikun huve lek”: senin nir ortağın var ama onun zaten sahibi sensin diyor. Niye? Çünkü senin kızına tapıyorum diyor. Allah’ın kızları diyorlar ya, bunlar da senin oğlun demiş oluyorlar hıristiyanlar. Bu olmaz ki “hu temliku vema melek” dediği zaman kurtulduğunu zannediyor. O ve onun bütün yetkilerine sabip olan sensin dediği zaman kurtulduğunu zannediyor. Çünkü insan fıtratı şirki reddediyor.
Enes Hoca: O zaman bizim tarikatçılar da “el medet” diyor, ondan sonra “bi iznillah”ı katıyor. “Bi iznillah” diyoruz diyor.
A. Bayındır: “Bi iznillah” deyince sanki kurtulmuş oluyor, imdat diyor başkasına. Şimdi diyor ki;”zalike kavluhum bi ehvahihim yuda
Yahya: Hocam aşağıdayız “la ilahe illahu”
A. Bayındır: “Zalike kavluhum bi efvahihim” bunların ağızlarıyla söyledikleri söz delilsiz bir söz. “Yudaiune kavlellezine keferu min kablu:(TEVBE 30) daha önce kafir olanların sözüne benzetiyor. Onlarda zaten mesela Mekkeli müşrik “benatullah” diyor. “Ha ulai benatullah” diyor, Allah’ın kızları diyor o putlarına. Allah yerine “Ellat” diyor Allah’ın müennesi gibi. “El Mennan” yerine “el menat” diyor. “El Aziz” yerine “el uzza” diyor. Eh, işte Allah’ın kızı. Tamam siz onlara benzetiyorsunuz ne farkınız var ki? Onlar size benzeyeceğine siz onlara benziyorsunuz. Aynı ağzı kullanıyorsunuz. “Katelemuhullah: Allah onları yok etsin”. “En na yu’fekun: bu ifke nasıl düşüyorsunuz?”(TEVBE 30). Bu bir yalan ve iftira. Yani nereden bir kendilerine destek buluyorlar da buraya düşürülüyorlar, nasıl oluyor bu. Akıl ve mantık işi değil. Zaten mesela işte bir türlü hıristiyanlar o İsa konsunu anlayamıyorlar.işte burada sorduk Tamki’ye; İsa’ya tanrı diyorsunuz değil mi? Evet tanrıdır! İsa tanrıdır. Peki tanrılığına deliliniz var mı? Yok! Yok dedi açıkça.
Katılımcı: Hissedersin diyor.
A. Bayındır: Onu ancak hissedersin diyor. İnanan hisseder. Peki Allah konusunda deliliniz var mı? Çoook! O zaman peki delilsiz olarak birisine tanrı diyorsunuz Allah’ın huzurunda nasıl savunacaksınız kendinizi? Şimdi aynısını yapıyorlar. Bu yalana nereden düşüyorsunuz? Yalan olduğunu sen de biliyorsun, iftira olduğunu sende biliyorsun. Ondan sonra “ittehazu ahbarahum ve ruhbanehum erbaben min dunillah”(TEVBE 31). Bunlar ahbar yani ulemasını ilim adamlarını ve din adamlarını Allah ile kendi aralarına koydukları rabler edindiler. Bu rab kelimesi çok önemli. Rab dediğin zaman bir şeyin sahibi, senin ihtiyacın olan şeylere sahip olan varlık, ondan isteyebiliyorsun. Bana şunu var, şunu ver, şunu ver. Rab. Rablık vasfı olmayana ilahlık vasfı verilemez ki. İstediklerimi vermeyen bana niye ilah olsun ki. Şimdi onlardan bir şeyler umuyor rablık vasfı veriyorlar.
Serkan: Ben yapamam o yapar.
A. Bayındır: Allah ile kendi aralarına koyuyorlar: “min dunillah” Allah’ın aşağısında kendilerinin üstünde oluyor. “Vel mesihabne Meryem: meryemin oğlu Mesihi’de öyle yaptılar”(TEVBE 31). Onu da Allah ile kendi aralarına koyuyorlar. Mesela hıristiyanlar yapmışlar bir şey: Allah yukarıda, ne kadar sıçrasan duan yetişmez Allah’a, araya kuzuyu koyuyorsun-Mesih kuzu- o kuzu vasıtasıyla yukarıya gitti mi bütün istekler, Allah senden uzak o yakın, istekler onun vasıtasıyla gitti mi kesin kabul edilir haşa.
Katılımcı: Tasavvufta da aynı.
A. Bayındır: Tasavvufta da aynı tabi. Şirk her yerde aynı, sadece bir renk değiştiriyor o kadar. “Ve ma umiru illa li ya’budu ilahen vahide”(TEVBE 31) işte burada ilaha dönüştü. Rablık vasfı olmayana ilahlık vasfını kimse vermez. “Onlar bir tek ilaha kul olmaları konusunda emir almışlardı”. “La ilahe illa hu: ondan başka ilah yoktur”,”subhanehu amma yuşrikun”(TEVBE 31) işte “amma yuşrikun” faili kim? Yahudiler, hıristiyanlar! O zaman bunlar müşrikmiymiş?
Katılımcı: Zaten Allah’ın oğlu dedi mi iş bitti yani.
A. Bayındır. İş bitti. Hayır bizim gelenekte biliyorsunuz, ya yahudi-hıristiyanlara müşrik demiyorlar. Ben işte İstanbul Müftülüğünde görevliyken ehli kitap konusunda bir toplantı vardı Ensar Vakfı’nda. Toplantıya geldim. Orada baktım ehli kitabı müşriklikle uzaktan yakından alakası yok diye anlatıyorlar. Ben de kalktım bir soru sordum. Dedim ki ehli kitap müşrik değil diyorsunuz. Kafirdir ama müşrik değildir. İyi dedim. O zaman ehli kitap cennete gidecek mi dedim. Yok dediler. Olmaz o zaman dedim yanlış. Çünkü AllahTeala diyor ki “innallahe la yağfiru yuşrake bihi ve yagfiru ma dune zalik”(NİSA 116) şimdi o Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz onun dışında olanı bağışlar, o zaman sizin dediğiniz onun dışında olmuyor mu? Hepsi sustu hiç cevap veremediler. Ya bu ne biçim bir mantıktır. İşte AllahTeala ne diyor: “subhanehu amma yuşrikun”. Adamlar müşrik değil mi? İşte C.Hakkın kelamıyla. Ortak koştukları şeyden AllahTeala uzaktır. “Yuridune en yutfiu nuruallahi ve efvahihim: istiyorlar ki ağızlarıyla yaptıkları propagandalarla Allah’ın nurunu söndürsünler”. Hedefleri bu “ve ye’ballahu illa en yutimme nurahu: Allah bunu kabul etmez”. Kendi nurunun tamamlanması dışında bir şey kabul etmez. “Ve lev kerihel kafirun: İsterse şu kafirler hoşlanmasınlar”(TEVBE 32). Şu kafirler derken yukarıdan beri anlatılan bütün yahudisi hıristiyanı müşriki hepsi bir değil mi? “Huvellezi ersele rasulehu bil huda: rasulunu bu hidayet kaynağıyla gönderen O’dur”. “Ve dinil hak: hak din ile gönderen O’dur”. Niye gönderdi? “Li yuzhirahu alad kullihi: din denen her şeyin üzerine çıkarsın diye”. Baskın gelsin diye. Yeryüzünde ne kadar din varsa onun üzerine baskın gelecek. Onlar müslüman olacak değil. Hakimiyet kuracak. “Velev kerihel muşrikun”(TEVBE 33). Şimdi hepsine de müşrik dedi mi? “O müşrikler hoşlanmasa da”. O zaman kafir müşrik aynı manayamıymış? Aynı manaya! Şimdi, kafir nedir? ” Setr”eden, örtendir. Allah ile kendi arasına bir ilah koyuyor onu görüyor Allah’ı görmüyor. O yönüyle kafir oluyor. Allah ile kendi arasına bir başkasını koyduğu için ona benzer yaptığı için de müşrik oluyor. O kadar. Hangi açıdan değerlendirdiğine bağlı.
Serkan: Hocam bir soru sorabilirmiyim?
A.Bayındır. Tabi sorabilirsin, zaten dersin sonuna geldik. Evet
Serkan: Şimdi kurandaki ifadelere baktığımız zaman müminlere Peygamber efendimize, müslüman olarak değerlendirdiğimiz iman edenlerle iman etmeyenler diye ikiye ayrım var. Şimdi iman etmeyenler zaten otomatikman büyük ihtimal şirke düşmüş olurlar. Yani hani direk Allah’a hiç inanmayan yoktur gibi bir şeyimiz var ya bizim.
A. Bayındır: Kuranı kerimin tezi bizim tezimiz değil.
Sekan: O Allah’a inanmayanlar arasında da kuranı kerimin, buna sosyolojik mi diyelim veya özel vasıf olarak mı diyelim bir de ayrıca yahudiler, hıristiyanlar, mecusiler, sabiiler ve ayrıca bir de müşrikler ifadesi var. Mesela Maide suresi 82.ayete baktığımız zaman da “le tecidenne eşedden nasi adavaten lillezine amenul yehude vellezine eşreku” yani yahudiler de tamam zaten şirk koştuklarını delilleriyle biliyoruz.
A. Bayındır: Sosyolojik bir ayrım olmuş oluyor. Toplumda kendilerini yahudi diye adlandıranlar var, hıristiyan diye adlandıranlar var bir de bu guruba girmeyen ve kuranı kerimin kendine müşrik diye isim verdiği bir gurup var.
Serkan: Şimdi bizim geleneğin o ehli kitabı müşriklerden ayırma mantalitesi de herhalde ehli kitabın hem böyle belli bir kitap ve bir miktar da olsa imanları olmasından kaynaklanıyor. Ama sizin dediğiniz gibi mesela şu cizye olayında nasıl peygamber hanımları normal müslüman kadınlara göre bir üst derecede değer atfediliyor, ona göre cezası daha fazla oluyor. Şimdi burada da mesela ehli kitabın kendilerine verilen kitaptan dolayı ve onlardaki bir miktar imandan dolayı bir değer atfediliyor ama onlar yanlış yaptıkları zaman bu sefer Allah’ın kitabıyla Allah’ın resulüyle savaştıkları zaman onlara bir de ekstradan cizye veriliyor.
Bayındır: Onlara diyor ki; “lestum ala şey’in hatta tukimut tevrate vel incile vema unzile ileykum min rabbikum”(MAİDE 68) diyor. Şimdi onlar için bir tevrat ve incil diye söyleyeceğiniz kitaplar var. Ama mesela Mekkeli müşrikler için böyle bir şey denmiyor. “Millete ebikum ibrahim”(HAC 78) diyor. Onlara da niye? babamız İbrahim dedikleri için. Yani kuranı kerim bir ortak zemin arıyor sürekli. “Tealev ila kelimetin sevsin beynena ve beynekum”(ALİ İMRAN 64) çünkü o kişi kendine ait bir şeyi sende gördüğü zaman yaklaşabiliyor. İşte kendine ait olan bir şey de o kitap ortak paydasında toplanabilecek olanlar var. İşte Allah’a inanç ortak paydasında. Mesela diyor ki; “ve ma liye la a’budullezi fatarani ve ileyhi turceun”(YASİN 22)diyor. İfade de hep “amentu bi rabbikum”(YASİN 25) sizinde itiraz edemeyeceğiniz şeye inanıyor. Bak ortak payda aranıyor. Bak size ait olan bir şey. Orada bir bağ kurduruyor kuranı kerim devamlı ve insanları o bağa çağırıyor. Şimdi müşriklerle tek ortak şey rab da, Allah’a hepsi rab diyor yani. O “rabbul erbab” diyor sen “Rabbul alemin” diyorsun. Ondan sonra ehli kitapla da ortak olacağınız bir çok şey var. Bir çok şey var ehli kitapla ortak olacağınız.
Enes Hoca: Gelenekte kafirleri tamamen munkir diye tarif ediyor ya. Bu da çok yanlış.
A. Bayındır: Evet, kafir Allah’a inanmayan diye tarif ediliyor. İşte yanlışın en büyüğü o.
Enes Hoca: Halbuki Bakara’da “ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradallahu”(BAKARA 26) mesela. “Maza eradallahu” diyor kafirler.
A. Bayındır: Evet Oktay Bey ne diyorsun?
Oktay Bey: Biraz yahudileri sanki hıristiyanlardan daha şey tutmak lazım gibi geliyor. Yani o şirk noktasında. Her ne kadar hani tarihte Üzeyir ibnullah diye olmuşsa, fakat şimdi onlar tevhidi inanç esaslarından kabul etmişler on esastan bir tanesi.
A. Bayındır: Farketmez, bizimkiler de tevhidi kabul ettiklerini söylüyorlar ama şirkin içinde bocalıyorlar. “ittehazu ahbarahum ve ruhbanuhum”(TEVBE 31) ayeti kerimesi ile ilgili olaya yaklaşırsak onların da müşrik olduğunu görürüz.
Serkan: Benim sorum yarım kaldı, geçen salı günü de bahsetmiştiniz o müşrik kadınlarla evlenmeyi. O bölüme şimdi değine bilecekmiyiz, başka bir zamana mı aktarırsınız.
A. Bayındır: Şuanda ona giremeyiz. Belki haftaya
Muhammed: Hocam kuranda hiç Allah’a inanmayan insanlarla ilgili bir şey var mı?
A. Bayındır: Hayır öyle bir insan gurubu yok kuranı kerimde.
Yahya: “La yu’minu billah” diye geçiyor işte. “Utulbkitab” için de geçiyor aynı kelime.
A. Bayındır: Yani Allah’ın istediği manada “Ya eyyuhellezine amenu billahi ve resulihi” de var. Allah’ın istediği gibi inanmak. Sizin gibi inanmadıkları takdirde “fe in amenu bismike amentum”.
Muhammed: Bu Darwinizmciler şu andaki onlar Allah’ın olduğunu hiç kabul etmiyorlar.
A. Bayındır: İnanma yalan söylüyorlar. Yalan söylüyor, yalan söyleyen adama karşı yapacak hiç bir şey yok.
Katılmcı: Hocam bütün peygamberlerin kavimlerine şöyle seslendiği görürüz. Mesela “ve ila Medyene ehahum Şuayba kale ya kavmi’budullahe ma lekum min ilahin gayruhu”(ARAF 85)
A. Bayındır: Hiç bir peygamber Allah’ın varlığını ıspatla uğraşmamış. Çünkü buna kimsenin ihtiyacı yok. Şimdi bizim gelenekte dehriler diye bir guruptan bahsederler. Bunlar dehridirler, işte “yehlikuna illa dehru” derler Allah’a inanmazlar. Kim demiş inanmadıklarını? Bak mesela ne diyorlar bunlar; Muminun suresinde diyorlar ki “in hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya”(MU’MİNUN 37). ” Nemutu ve nahya” ne demek? Ölüyor tekrar hayat buluyoruz! Ama “bima nahnu bi mubisin” ne demek “ve ma nahnu bi meb’usin”? Bass ile ihya arasındaki fark nedir? Baas kelimesi şey değil mi bak “huvellezi teteveffakum bil leyli ve ya’lemu ma cerahtum bin nehari summe yeb’asukum fihi li yukda ecelin musemma: Gece sizi vefat ettiren gündüzün de neler kırıp geçirdiğinizi bilen o dur”(ENAM 60). Sizi gündüzün baas ettirir. Gündüzün baas ne demek? Yataktan kalkmak demek! Şu vücutta kalkıyorsunuz.
Katılımcı: Baas: temsilci mahiyetinde bir görev için göndermek anlamına gelir. Hizbun Baas Suriye’de Irak’ta ve Libya’da olan hizbul baas Rusya tarafından kominizm düşüncesini yaymak için gönderilen partiler anlamına gelir. Kominist parti diye çevirilir.
A. Bayındır: Olabilir ama baas yataktan kalkma manasına gelir.
Aynı Katılımcı: Yataktan kalkar ama bir şey için kalkar.
Bayındır: Şimdi bu vücut yeniden yaratılacak demiyor mu bütün peygamberler? İşte baas bu. Yeniden yaratılacaksa eyvah ki eyvah nasıl hesap vereceğiz? Onun için ne yapıyor? Diyor ki; “ve ma yukezzibu bihi illa kulli mu’tedin esim: O ahireti saldırgan ve günahkar dışında hiç kimse yalanlamaz”(MUTAFFİFİN 12). Çünkü nolacak benim bir eksiğim yok ki der. Ama bu insanlar baastan hoşlanmıyorlar. Eyvaah baas olursa yandık. Rahatsız oluyor. “Ve ma nahnu bi meb’usin”. “Nemutu ve nahya ne demek” o zaman?
Katılmcı: Ölürüz diriliriz diyor.
A. Bayındır: Ne demek? Bu hayatı nereden bulacaklar. Şu vücut ölür başka vücutla devam ederiz. Reenkarnasyon. Ondan sonra bakın bunlar Allah’a inanıyorlar. “in huve illa raculuniftera alallahi keziben”. Allah’a yalan iftirasında bulunuyorlar. “Ve ma nahnu lehu mu’minin”(MUMİNUN 38) biz ona inanmayacağız diyorlar. Niye? Baas dediği için! Öldükten sonra dirilme meselesi değil. Yoksa başka bedenlerde devam etmek adamın hesabına geliyor. Ama baas bu vücutta kalktım mı eyvah ki eyvah. Nasıl hesap verecek.
Katılımcı: Aynı vücutla kalkarsa tanınır yani
A. Bayındır: Mesela bir başka ayet daha. İkinci ayet yani bu ayetler tek başına anlam verilmez diye sürekli kuranda şey yapıyoruz ya. Diyor ki “kalu ma hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya”(CASİYE 24). Bu adamlar Allah’ı inkar etmiyorlar, bu adamlar hayat bu dünya hayatı kardeşim başka hayat yok ölürüz yeniden hayat buluruz. Yani ruhumuz bir başka yere göçer. “Ve ma yuhlikuna illed dehr”(CASİYE 24)sadece zamanın geçmesiyle vücudumuz helak oluyor. Sonra tekrar sıfırdan başlıyoruz. Biz ihtiyarlıyorsak bizi zaman ihtiyarlatıyor. Yaşlandığımız için ölüyoruz. “Ve ma lehum bi zalike min ilm”(CASİYE 24) aslında bu konuda herhangi bir bilgileri de yok. Tekrar dünyaya gelmiş kim, böyle bir şey yok. “İnhum illa yezunnun”(CASİYE 24)bunlar sadece tahmin yürütüyorlar. Bak ne diyor; “ve iza tutla aleyhim ayatuna beyyinatin” bunlara ayetlerimiz her şeyi açıklayacak bir şekilde geldiği zaman.”ma kane huccetehum illa en kalu’tu” delilleri sadece şu olur “bi abaina in kuntum sadıkın”(CASİYE 25)babalarımızı getirin, hani? Ölüp de tekrar dirilen kimse mi var? Başka bedende devam ediyor kardeşim işte derler başka yok. Ondan sonra bak “kulillahi yuhyikum” bunlar Allah’a inanmasa “yuhyikum”denir mi bunlara? “Kulillahi yuhyikum: size hayat veren Allah”. “Summe yumitukum: sonra sizi öldürecek”,”summe yecmeukum illa yevmil kıyameti” tam korktukları başlarına geldi. “La raybe fih”(CASİYE 26) o konuda şüphe edilcek taraf yok bir araya getirileceksiniz. Siz görüyorsunuz ot kayboluyor aynı ot bitiyor sen niye olmayacaksın?
Katılmcı: Hocam Yunus 31 ve devamında daha net “deki; gökten ve yerden size rızık veren kimdir. Allahtır diyecekler. On karşı gelmekten sakınmazmısınız de”
A. Bayındır: O ayrı bir konu. Konumuz o değil. Şuanda üzerinde durduğumuz konu o değil.
Katılımcı: Bu dehrilerin felsefelerinin delili başlık okunmuyor, aradan bir parça alınıyor onları veriyor. Dehri Allah’a inanmıyoruz derken yaratıcının olmadığına inanma gibi bir şey değil. Yani sadece insanların evrim geçirdiğine inanıyor, ondan sonra bunların başında olanlar cennete inanıyorlar, ölmeye inanıyorlar, mükafata inanıyorlar. Bunların biri Mao’dur. Mao’nun karısı ölür başka bir kadının da kocası ölüyor. Bu kadına bir şiir yazıyor ve şöyledir 7 mısra ve 7 kelimeyle kurulmuş olan bir şiirdir. Şiirin birinde soruyor; Benim kocam senin karın nereye gitti diye soruyor. Mao’da şöyle cevap veriyor; onlar uça uça arşa gitti diyor. Güller takdim etti diyor, melekler ona niye geldin dedi, vatan için hizmet ettim diye geldik ve cennetine koydu diye Mao cevap verirken böyle cevap veriyor. İkinci bir şiirinde de Tanrı’nın çocuğu olarak isimlenmiş diyor Cengiz Han. İşte hakimiyet sürmüştür diyor. Eğer gerçek bir kahraman görmek istiyorsanız diyor bugün bana bakın diyor. Yani bu kelimelerin şiirlerinin hepsi onların tanrıya inandığını gösteriyor.
A. Bayındır: O mümkün değil, aksi imkansız yani
Aynı Katılımcı: İnanmadığı sadece insanın hayvanlar dünyasından ayrılıp çıktığını evrim geçirdiğini söylüyor o kadar. Bir de Allah yarattıktan sonra arşa çekilmiştir bize müdahale etmez.
A. Bayındır: Bütün mesele o. Peki başka bir şey var mı? Haftaya devam ederiz. Aynı konuya devam ederiz. Bizi izlemeye devam edin.