Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği)

22 Mayıs 2010 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR;

Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Essalatu vesselamu ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain. Şimdi; 1,2,3 Haziran günleri, yapacağımız, Hukukçular Koordinasyon Toplantısı’na hazırlık olarak geçen hafta işte Fatih’i dinledik, evvelki hafta. Bu hafta orada, tebliğ sunacak arkadaşlarımızdan Abdurrahman YAZICI’yı dinleyeceğiz. Bunun tebliğ konusuda Asabe Siyaset İlişkisi. Mirasta Asabe Siyaset ilişkisidir. Tabi bunu duyan insanlar ilk önce kelimeden hemen birşey anlayamayabilirler ama tabi bu bir iddia ile ortaya çıkmış oluyor, bu iddiasını inşallah ispatlayacak. Dolayısıyla siyasetin dine nasıl mudahale ettiği, o siyasetin müdahale ettiği şekliyle bugün yaşanan ve milyarlarca insanın hakkının çiğnenmesine sebep olan o sistemin tüm mezhepler tarafından nasıl sanki İslam’ın emriymiş gibi kabul edildiği ve aksinin de düşünülemediği şeklinde bir iddia ile ortaya çıkıyor şimdi onu dinleyeceğiz, sen şimdi formatıyla ilgili;

Dr. Abdurrahman Yazıcı;

Formatıyla ilgili hocam öncelikle yirmi dakikada yaklaşık olarak sunayım, daha sonra müzakere, tenkitler, sorular şeklinde

Prof.Dr.Abdulaziz BAYINDIR; bu toplantıda, şuan için

Dr. Abdurrahman Yazıcı; evet şuan için, çünkü daha önce yaptığımız toplantılar gibi olursa hem konu biraz karışık olduğundan, hem anlaşılması hemde anlatması da zor olur.

Prof.Dr.Abdulaziz BAYINDIR; Sen diyorsun konuyu başından sonuna kadar anlatayım

Dr. Abdurrahman Yazıcı; Yani bütünlük içinde anlatayım. Sorular olursa, soruları herkes not alabilir veya tenkitler eleştiriler, bu şekilde.

Prof.Dr.Abdulaziz BAYINDIR; tamam yirmi dakika susuyoruz, tamam. Bismillah

Dr. Abdurrahman Yazıcı; Bismillahirrahmanirrahim. Hocamında belirttiği gibi tebliğmin, daha doğrusu sunumumun başlığı Asabe Siyaset İlişkisi ve Kızın Çocuklarının Mirasçılığı hakkında olacak ve bunun diğer miras hükümlerine yansımaları ile ilgili olacak. Öncelikle Asabeliğin ne olduğunu belirtmek için bir kaç örneği burada vermemiz çok uygun olabilir. Asabe; ıstılahlaşmış anlamıyla; miras bırakanla arasına kadın girmemiş mirasçılar anlamındadır. Örneğin; mesela firun mirasçılara baktığımız zaman örneğin kızın çocukları burada asabe olamazlar çünkü araya kız girmiştir. Mesela kızın çocukları da asabe olamazlar çünkü araya kız girmiştir yani oğul tarafından devam eden, oğulun, oğulun, oğulu şeklinde, yine yan dal hali mirasçılara baktığımız zaman, örneğin anne bir kardeşdeşlerin çocukları mirasçı olamazlar. Daha doğrusu asabe olamazlar diyelim. Çünkü anne bir kardeş girmiştir. Örneğin buna bir kardeşin çocukları, kız çocuğu da mirasçı olamaz çünkü bu durumda tabi hisse sahibi olmadığı şeyini çıkarabiliriz. Bunu usül mirasçılar şeklinde, usül mirasçılara veya daha sonra örneğin amca ile halanın mirasçılarına veya teyzenin dayının mirasçılarına şey yapabiliriz, tabi bunları daha sonra açıklayacağız.

Sunum başlığında da belirttiğimiz gibi Sünni mezheplerdeki bu uygulama ile Abbasi Dönemi’nin ilk dönemindeki siyasi olaylar arasında yakın bir ilişki olduğunu söylememiz açıkça mümkündür diyebiliriz. Burada bu bağlamda tebliğimiz genel olarak iki bölümden oluşacaktır, ilk bölümde Asabe siyaset ilişkisi ele alınacaktır, ikinci bölümde ise kızın çocuğu mirasçılığı örneği verilecek, Asabe siyaset ilişkisi ilk önce ilk Abbasi Halifesi Es-Seffah ve Es-Seffah’ın amcası Davud bin Ali’nin hutbeleriyle yine ikinci Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur ve kendisine isyan eden Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’nin mektupları çerçevesinde ele alacağız.

Prof.Dr.Abdulaziz BAYINDIR; Biraz kelimeleri yavaş yavaş telavfuz et, aralarında reklam al kelimelerin arasına.

Dr. Abdurrahman YAZICI; İlk Abbasi Halifesi Es-Seffah’ın hutbesine baktığımız zaman, hutbesinde bizi Resulullah’a akrabalık ve yakınlıkla şereflendirdiği, bizleri O’nun babalarından ve O’nun soyundan, O’nun seceresinden türettiği, onu bizlerden kıldığı Resulullah’a akrabalığı bize mahsus kıldığı diyerek içerisinde ehlibeyt geçen ve ehlibeyte uzaktan yakından işaret eden hertürlü birçok ayeti kerimeyi delil getirerek kendilerinin ehlibeyt olduklarını ve bu bağlamda kendisinin ehlibeyt oldukları için, halkında kendilerine itaat etmesini aynı zamanda dini bir vecibe olduğunu belirttiğini görmekteyiz. Kendisinden sonra hemen mimbere çıkan Davud bin Ali’nin hutbesinde de Peygamberimiz Muhammed’den kalan mirasımızı bize ulaştıran Allah’a hamdolsun hatta Peygamberimizin Ehli Beytindeki asıl yerine dönmüştür, sizin için Allah’ın zimmeti Resulullah’ın zimmeti ve Abbas’ın zimmeti vardır. İçinizden Ben-i Haşim’den bir halife çıkardı O’nunla yüzlerinizi ağarttı, geçirdiğiniz hilafet İsa bin Meryem’e kadar bizden çıkacak değildir şeklinde hilafetin Abbasilere ait olduğu ve bu Abbasilere ait olmasının Peygamberimizin amcası Abbas yoluyla gerçekleştiği ve Abbas’ın bu anlamda Peygamberimiz vefat ettikten sonra tek mirasçısı olduğu ve daha doğrusu kızının çocuklarının ve diğer akrabalarının yani Fatıma ve Ali’nin evladının mirasçı olamayacağı kendinin tek mirasçı olduğu anlayışında oldukları ve hilafeti de kendilerine bir hak, kendilerini Ehl-i Beyt kabul ettikleri için bir hak ve aynı zamanda bir mirasçılık şeklinde devam ettiği sonucuna ulaşıyoruz tabi burada hutbeler oldukça uzun, bazı yerlerden alıntı yaptım.

Burada tabi tarihin arka planına da değinecek olursak Emevilerin yıkılma süreci yaklaşık olarak Hicri 106 yılında başladığını görmekteyiz daha doğrusu otuz kırk yıllık bir propoganda sürecinden sonra Emevilerin yıkıldığını görmekteyiz. Bu Emeviler yıkılana kadar Ben-i Haşim’in arasında herhangi bir ayırılığın olmadığı yani Abbasiler ve Aleviler şeklinde bir ayırımın olmadığını açıkça söyleyebiliriz. Bunu gerek propoganda sürecinde, propogandanın errızabin ali Muhammed şeklinde yani başarıldıktan sonra Hz. Muhammed’in ailesinden birisi adına yani birisine biat edileceği şekilde yapılması ve gerek daha ileri iletişimi sağlayan Ebu Seleme el-Hallal’a, Vezir-i Ali Muhammed veya Vezir-i Emin’i Muhammed şeklinde lakap takılması ve bundan daha önce Hicri 120 yıllarında Abbasoğulları ile bu Ali Fatima arasında (anlaşılmıyor 08:04) yapılmış olan toplantının yapılmış olması ve burada daha sonra Ebu Cafer Mansuri zamanında isyan eden en-Nefsuz-Zekiyye’nin lider olarak seçildiği ile ilgili rivayetlerde bu arada en azından halk kitleler arasında bir ayırımın olmadığını ve bu ayırımın Abbasilerle birlikte başladığını açıkça söyleyebiliriz daha doğrusu Abbasilerin halife ilan edilmeleri ile başladığını söyleyebiliriz. Tabi Abbasiler hilafete geldikten sonra Ali Fatıma evladına görev vermekle kalmamışlar aynı zamanda bir sindirme hareketi de başladığını söyleyebiliriz, özellikle Hasan evladinden birçok kimseyi hapse attıklarını, Hüseyin evladinden o zaman Hüseyinilerin lideri olan Ebu Cafer es-Sadık hapse atılmamıştı çünkü siyasetten oldukça uzak bir şekilde yaşamaktaydı. Ama daha sonra isyandan sonra tutuklanmış, mallarına elkoyulmuştur buna rağmen. Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’nin Hasanoğullarından biraz önce belirttiğimiz gibi Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’nin yaklaşık hicri 145 yılında Medine’de isyan ettiği ve bununla kardeşi İbrahim’inde Basra’da isyan ettiğini ve o zamanın alimlerinden bir çoğunun hatta İmam’ı Azam Ebu Hanife İmam’ı Malik gibi bir çoğunun destek verdiğini görmekteyiz, bu arada isyan eden Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’yle zamanın halifesi Ebu Cafer Mansur ile aralarında çeşitli mektuplaşmaların olduğunu görmekteyiz, bu mektuplarda karşılıklı iddialarını ve kimin hilafete layık olduğu şeklinde iddiaları dile getirdiklerini ve bu iddialarında özellikle Hz. Peygambere akrabalık ve hilafete mirasçılık noktasında yoğunlaştığını görmekteyiz. İlk mektuba bakacak olursak özet olarak bazı noktalarına bakacak olursak Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye, Ben-i Haşim arasında Peygamberimize bizden yakın başka kimse yoktur diyor. Yani Hasanoğullarından gelen kendilerinin Peygamberimize en yakın oldukları bu sebeple hilafete mirasçı olacaklarını söylüyor. İkinci olarak biz Resulullah’ın annesinin çocuklarıyız diyor. Bu annesinin çocuklarıyız derken Hz. Amine’nin değil yani Abdullah’ın annesi, Peygamberimizin babası Abdullah’ın annesinin çocuklarıyız diyor. Şeklede bakacak olursak, bunların babaanneleri Abdullah’ın annesi Fatıma bint Amr’la Ebu Talip’in annesi Fatıma bint Amr, yani aynı kişi daha doğrusu öz kardeşler, Peygamberimizin diğer amcaları Abbas ve Hamza başka anneden, bunun anlamı da biz daha yakınız şeklinde ileri sürüyor. Tabi buna Ebu Cafer Mansur mektubunda çeşitli şekillerde eleştiriler getiriyor ve onların mirasçı olamayacaklarını vesair.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; şimdi bu Abdullah’ın annesiyle…

Dr. Abdurrahman YAZICI; Abdullah’ın annesi Fatıma bint Amr’la, Ebu Talip’in annesi Fatıma bint Amr yani aynı kişi orada birleşiyorlar. Yani öz, aynı anneden geliyorlar. Anne-baba bir kardeşler, diğer mesela Abbas’ın annesi farklı, Hamza’nın annesi farklı.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Ebu Talip’in eşi Fatıma ile….

Dr. Abdurrahman YAZICI; Ebu Talip’in annesi hocam.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; o alttaki Ali kim?

Dr. Abdurrahman YAZICI; Ali, ebu Talip’in, Ali bin EbuTalip. Yani Fatıma’nın evladı biz Hz. Peygamberin babasının annesiyle aynı anneden geliyoruz diyorlar, bu iddia böyle.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Yukarıda Ebu Talip var Ebu Talip’in oğlu Ali var,

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet çünkü Ebu Talip ile Abdullah kardeş.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Ebu Talip ile Abdullah kardeşte o alttaki Fatıma kim oluyor?

Dr. Abdurrahman YAZICI; Fatıma Peygamberimizin kızı. Orada evleniyorlar hocam Ali ile Fatıma,

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ha yukarıdaki Fatıma’yı kastediyorsun. Anladım anladım tamam.

Dr. Abdurrahman YAZICI; Yukarıdaki Fatıma’yı. Burada birkaç tane Fatıma var birincisi Peygamberiminiz kızı Fatıma, ikincisi Fatıma bint. Amr Abdullah ile Ebu Talip’in bir de bundan sonra gelecek üçüncü bir Fatıma’da var.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; şimdi çok hızlı anlatma da, yavaş yavaş anlat ki muhataplar anlasın.

Dr. Abdurrahman YAZICI; Üçüncü bir Fatıma’da var buda birazdan gelecek. İkinci olarak Peygamberimizin kızından geldiklerini söylüyorlar. Yani mektupta birkaç yerde Peygamberimize baba olarak hitap ediyorlar Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye, yani annemiz Fatıma aynı zamanda Peygamberimizde baba yerinde şeklinde bunu birçok yerde tekrarlıyor. Yine Haşim Ali’yi iki defa dünyaya getirdi şeklinde yine bir iddia sürüyor. Buna baktığımız zaman burada Haşim Ali’yi iki defa dünyaya getirdi derken, Ebu Talip’in Fatıma bint Esed’le evlendiğini görüyoruz. Fatıma bint Esed’de Haşim’in oğlunun kızı, yani amca kızları gibi bir durum ortaya çıkıyor. Ve buradan da aynı zamanda Peygamberimize akraba olduklarını yani Ali’nin iki yönden de Haşim’e akraba olduğunu bu sebeple Peygamberimize daha yakın olduğunu söylüyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Demekki bütünüyle miras üzerine vurgu yapıyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; Evet vurgu yapıyor. Bu şekilde Peygamberimiz de beni iki defa dünyaya getirdi diyerek Hz. Hasan ve Hüseyin üzerinden kendi iki yönden akraba olmasını da dile getiriyor. Mesela bunu hala günümüzdede duyabiliriz, hem seyit hem şerifiz gibi şeyler de söylerler. Mansur’unda buna cevap olarak bir mektup kaleme aldığını bu mektubunda yine aynı şekilde, akrabalık üzerinden kendilerinin daha yakın olduğunu ve söylerken birtaraftan da en-Nefsuz-Zekiyye’yi eleştirdiğini görmekteyiz. Tabi en-Nefsuz-Zekiyye’nin ilk mektubunda neden bu şekilde deliller ileri sürdüğünü, çünkü Mansur’un ilk mektubunda böyle birşey yok, ancak en-Nefsuz-Zekiyye bu şekilde iddialar ileri sürüyor, cevaplar veriyor. Bunu şuradan daha öncede geçen hutbelerde görüldüğü gibi o zaman halk arasında, bu konuda Abbasilerin propogandası büyük bir şekilde başlamış ve zaten yaklaşık on yılda Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye firari bir vaziyette bu şekilde mektuplara cevap verdiğini anlıyoruz. Mansur’da cevabi mektubunda; Hz. Peygamberin amcayı baba gibi kıldığını, Allah’ın amcayı baba gibi kıldığını ve kadınların hiçbir zaman Asabe gibi amca olan Asabe gibi ve veliler gibi olamayacağını söylediğini görüyoruz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ilgili ayetlerden delil getiriyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet, daha sonra Fatıma’dan söylediklerine gelince diyor yani Peygamberimizin, Abdullah’ın annesi olan Fatıma’dan Allah onun çocuklarından hiçbirisine İslam’ı nasip etmemiştir. Yani “Abdullah’ta müslüman değildir, Ebu Talip’te müslüman değildir sen bunlarla nasıl delil getirebilirsin” şeklinde cevap verdiğini görüyoruz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; o zaman demekki, Müslüman mirasçı olmaz meselesi o zaman çıkmış. Kafir müslümana mirasçı olmaz meselesi.

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani oysa ki bizim babamız Abbas müslümandı, diğer anneden gelen Hamza müslümandı, şeklinde. İkisiyle peygamber arasında yakınlık zimmet ve miras tanımadı diyor Ebu Cafer Mansur. Ebu Talip, müslüman olmadığı ile ilişkili “İnneke lâ tehdî men ahbebte”(Kasas 56) “sen istediğini hidayete erdiremezsin” ayetini indirdiğini Allah’u tealanın. Yine en-Nefsuz-Zekiyye’nin bize Peygamberimizi baba olarak nitelendirmesi ve kendilerini de peygamberin çocukları olarak nitelendirmesi iddiasına karşı ayeti kerimede geçen “Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum”(Ahzap 40) “Muhammed içinizden herhangi birinizin babası değildir” i delil getirdiğini görüyoruz. Yine burada Ali Fatıma oğullarının Peygamberimizin çocukları olmasıyla ilgili olarak, siz kızın çocuklarınısınız, yani akrabasınız ancak kızın çocuklarısınız. Ancak ona Resulullah’ın mirası caiz olmadığı gibi velayete de mirasçı olamaz. Anneniz için hilafet caiz değildir, miras nasıl caiz olabilir şeklinde iddia ileri sürdüğünü görüyoruz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; burada delil olarak ortaya birşey koyuyorlar mı?

Dr. Abdurrahman YAZICI; burada delil olarak hiçbirşey ortaya koymuyorlar. Daha sonra Peygamberimizin babaannesi tarafından akraba olmaları ile ilgili olarak da şöyle bir cümle kullandıklarını görüyoruz; “müslümanlar arasında ihtilafların kalktığı ile ilgili çatınca miras hukukunda anne tarafından dede ile dayı ve teyzeye varis olunamayacağı kesinlik kazandı” şeklinde bir cümle görüyoruz. Yani burada baktığımız zaman, araya miras bıraklarla arasına kadın girenlerin mirasçı olamayacağı iddiasını tamamen Ebu Cafer Mansur’un burada ileri sürdüğünü görmekteyiz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ondan önce ileri süren kimse var mı?

Dr. Abdurrahman YAZICI; ondan önce ileri süren ben rastlayamadım. Örneğin şeyi sürüyorlar, Zeyd Bin Sabit’i, sahabeden Zeyd Bin Sabit’in bu şekilde yaptığını Zevil Erham’a vermediğini ama burada Zeyd bin Sabit’in asabeye verdiğine ilişkin bir rivayet yok. Ayrıca Zeyd bin Sabit’ten başka bir rivayet var, kim erkeklere veriyor kadınları mirasçı bırakıyorsa bu cahiliye adetini yapıyor şeklinde. Ve buradan da Zeyd bin Sabit’in ne Asabeye ne Zevil Erham’a verdiğini anlıyoruz diyebiliriz. Beytül mala verdiğini. Ama işte bu daha sonra Şafiilere asabe yapıyordu, Zeyd bin Sabit asabeye miras veriyordu ancak Zevil Erham’a vermiyordu şeklinde geçmiştir diyebiliriz. Bu mektuplar oldukça geniş, işte Abbasilerin özellikle kendilerinin hiç bir zaman Abbas’a, Cafer’e öncelikli olamayacaklarını bu işi  hacılara su verme işini zemzem işini İslam’dan önce ve İslam’dan sonra kendilerinin yaptığını, işte Peygamberimizin Fatıma esnasında Abbasilerin Peygamberimize en yakın erkek kişi olduğunu, Hz. Ali’nin olmadığını dolayısıyla, ve onun mirasçısının Peygamberin mirasının amcalık yoluyla gerçekleştiğini, Abbas’ın Peygamberimizin hem mirasçısı hem de miras bırakanı olduğu soy bakımından sizden daha üstün olduğumuz halde Peygambere mirasçı olduğumuz, sizin yapmadıklarınızı elde ettiğiniz halde bize karşı kendinizi nasıl üstün görürsünüz şeklinde iddiaları ile mektuba son verdiği daha sonra tabi Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye ile kardeşi İbrahim yakalanıyor tabi büyük bir katliam, neyse burası konumuzla ilgili olmadığı için

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; niye konumuzla gayet ilgili, yani suçsuz yere bir insanı öldürebilen kişi herşeyi yapar.

Dr. Abdurrahman YAZICI; Evet. İşte hatta o zamanki destek verenlerden bir çoğu büyük eziyetler görüyor, bir kısmı kaçıyor, bir kısmı.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; neye destek veren?

Dr. Abdurrahman YAZICI; Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’ye.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama burası konumuzla çok ilgili, sen bunun üzerinde dur. Çok ilgili çünkü baskı ile iş bu noktalara kadar geliyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; hatta Enes bin Malik’in bu arada Basra’da halkın kararsız kalması sonucunda biz en-Nefsuz-Zekiyye’ye biat edelim mi etmeyelim mi şeklinde kararsız kalması sonucunda, Enes bin Malik’e geldikleri, Malik bin Enes’e geldikleri ve İmam Malik’in de, daha doğrusu halk şöyle diyor biz daha önce, yani şuandaki halifeye biat ettik, bu anlamda yeni bir biatımız geçerli olur mu olmaz mı şeklinde kararsız kaldıkları, İmam Malik’inde ikrah altında biat geçersizdir veya ikrah altında nikah geçersizdir şeklindeki hadis rivayet ettiği daha doğrusu ikrah altında nikah. Şuanda Buhari’de de bulunuyor bildiğim kadarıyla bu hadis. Ve bunun üzerine daha süre isyan bastırıldıktan sonra, imam Malik’in büyük eziyetler gördüğü rivayetleri var. Yine Ebu Hanife’nin en-Nefsuz-Zekiyye’ye destek olarak işte bunun aynı zamanda bir ibadet olduğu, kendisinde emanetler olmasa kendisinin de bizzat eline kılıç alıp bunu mücadele edeceği, savaşacağı şeklinde bir çok rivayetin olduğunu görmekteyiz. Abbasilerin bu iddialarını daha doğrusu, Peygamberiminiz mirasının Abbas yoluyla ve daha doğrusu Abbas’ın en yakın akraba olduğu düşüncesini hilafetlerinin de meşruiyetinin sağlama açısından önemli olduğu için birçok açıdan bir propoganda sürecine başladıklarını görmekteyiz. Daha sonra değineceğimiz Şii’lere gelmeden önce bir çok rivayette döneme ilişkin, bir çok tarih kitabında özellikle hadis kitaplarında fiten bölümlerinde, özellikle fedail bölümlerinde, Abbasilerle ilgili çok çeşitli rivayetler olduğunu görmekteyiz. Örneğin; Abbasileri öven destekleyen birçok rivayetin olduğunu görmekteyiz. Örneğin;

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; fiten dediğimiz biraz daha şey zayıf hadislerin bulunduğu.

Dr. Abdurrahman YAZICI; örneğin; Peygamberimizin Abbas bin Muttalip babam, amcam ve mirasçım dediği şeklindeki rivayetler, işte kişinin amcası baba gibidir çünkü bu aynı zamanda bu evladı Fatıma’nın da iddialarını çürütüyor. Çünkü onlar baba diyorlar Peygamberimize, bunlarında baba demesi lazım ki onlardan daha güçlü olacak. İşte Peygamberimizin bir rivayette Hz. Abbas’a dönüp hilafet sizindir, Hz.Ali’ye dönüp size hiçbirşey yoktur şeklindeki bir rivayet. Yine nübüvvette sultanlık sizdedir, sizinle son bulacaktır, hilafet sizinle son bulacaktır şeklindeki rivayetler ve hatta birçok halifeye ismiyle işaret eden, hatta halifenin örneğin Es-Seffah’ın tahta çıkacağı zamana hicri yılla, yani o zaman Peygamberimiz zamanında hicri yıl yoktu daha doğrusu. Hicri yılla işaret eden, yaklaşık olarak rivayetler olduğu, mehdiye işaret eden bir çok rivayetin olduğunu görmekteyiz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; bunlar hangi kitaplarda var?

Dr. Abdurrahman YAZICI; bunlar Müslim de dahil, Ahmet Bin Hanbel de dahil birçoğunda rastlamaktayız bunlara. İkinci olarak bu propoganda sürecinin aynı zamanda şairler eliyle de devam ettiğini görmekteyiz. Şairler çünkü o zamanın ençok, iletişimde, daha doğrusu halkın dilinde, halk arasında iletişimin şairlerle sağlandığı. Yani bir fikrin kabul edilmesinde çok büyük rol oynayan kişiler olan şairlerle bu durumun propogandanın devam ettirildiğini görmekteyiz. Yine Mervan bin Ebi Hafsa  isminde bir şairin bir şiir yazarak o zamana kadar Abbasi halifelerine verilen en büyük ödülü aldığını yüzbin dinar şeklinde, miktarında ödül aldığı söyleniyor. Mesela şiire baktığımız zaman “ya ibni ellezi veresel Nebiyya Muhammeda” “dunelegarimzevilerham “ya ibni ellezi veresel Nebiyya” ey Peygambere mirasçı olan kişi derken mehdiyi yani Abbasileri, “dunelegarimzevilerham ” yani zevilerhamın mirasçı olmaksızın yani Abbasilerin bu ilk döneminde aynı zamanda İslami İlimlerin oluştuğu, tasnif ettiği dinin yapıldığı daha doğrusu birçok istilahın oluştuğunu düşündüğümüz zaman “zevilerham asabe” gibi kelimelerin de bu dönemde istilahlaştığını düşündüğümüz zaman bu şiirlerin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. El vahyu beyne benil benati ve beyneküm, yani kızın çocukları ile sizin aranızdadır vahy. Gatal hisame fenatehine hisam, yani burada el vahy derken başka bir ayette şeyi delil getiriyor; Allah’ın kitabında rahim birbirine, akrabalar birbirine daha yakındır ayetini delil getirdiğini görüyoruz, başka bir şiirinden dolayı.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ayetlerle hiç alakalı olmayan.

Dr. Abdurrahman YAZICI; hiç alakalı olmayan, ama bu ayet hocam aynı zamanda ilk dönemlerde asabeye delil olarak da getiriliyor bu ayet. Yani rahim sahipleri birbirine daha yakındır.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; asabe değil o şeye delil olarak, normal akraba. Zevilerham değil o.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet normal bir ayet ama zevilerham değil evet, ama burada tam asabe akrabalara delil olarak getirildiğini görüyoruz. Malinnisai maruricail farigetül neziretbizalike suretilenam, yani suretil enam a baktığımız zaman bunu araştırmacılar o sizi yeryüzünde halifeler yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılandır ayetini kastedtiği söyleniyor. Yani ikinci yine Mervan’ın başka bir şiirine baktığımız zaman da yine amca varken kızın kızları nasıl mirasçı olabilir şeklinde, onların hissesini kitap ortadan kaldırmıştır şeklinde bir şiir görüyoruz. Bunu da aynı zamanda bu Abbasileri destekleyen şairleri olduğu gibi bunların aleyhinde de şiir söyleyen, daha doğrusu örneğin; Caferi bin Affan isimli bir şair Mervan’ın bu şekildeki şiirini duyunca, lanet okuyarak sen nasıl böyle dersin, dediğini ve aşağıdaki şiiri okuduğunu görüyoruz;

Limelayekunü inne zakeli kanulibeni benati benastülamam, ilbintinasrun kamilün min malihi velamru metruküm bi gayrissiham, yani işte amca varken kız nasıl mirasçı olmasın, kızın hissesi nassla sabittir amcaya birşey yoktur, şeklinde şiirle cevap verdiğini görüyoruz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; çok önemli şiir bu şiir çok önemli.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet, yani, işte daha sonra Ebat bin Abdul Hamid isminde bir şairinde Harun Reşid’e yakın olmak istediğini söylüyor, mesela bu Elegani gibi ilk dönem ikinci üçüncü yüzyıl yazılmış şiir kitaplarında daha doğrusu geçen şeyler mesela ihtülferid şeklinde, orada Harun Reşid’e yakın olmak istediğini Mervam bin Hafsa gibi çok büyük yani halifeye yakın olmak istediğini belirttiğinde sende onun gibi şiirler söyle deniyor o da bu şiiri söylüyor mesela, bu da çok enteresan; eammuResulullahı akrabun zülfeten ileyhi, emibnulammi firütbetin neseb, yani burada Peygamberimizin amcası Abbas’mı daha yakındır, Ali mi daha yakındır. Burada da özellikle şuanda hala günümüzde bir çok problemin doğmasına sebep olan elakrabu-felakrab prensibinin de bu zamanda en azından geliştiği oluşturulduğu şeklinde bizi düşündürtüyor enazından. Yani burada daha doğrusu Ebu Talip öldüğü için Abbas, Hz. Ali’den daha yakın ve tek mirasçısı, Hz. Ali daha uzakta yani burada doğal olarak daha sonra şuandaki miras meselelerinde de kişinin miras bırakana ulaştığı kanal değil mirasçılara arasındaki en yakınlık öne çıkmaya başlamış diyebiliriz. Örneğin başka bir

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; konu çok güzel de çok hızlı şeyyapıyorsun, anlaşılmadan gidiyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; konu çok hocam, o kadar yirmi sayfayı…

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; örnekleri biraz uzatırsın, sana biraz daha uzun süre veririz, rahat rahat anlatırsın. Üzerinde biraz fazla dur, muhatap tam anlasın. Sen zaten anlamışsın ama zannediyorsunki herkes anlamış.

Dr. Abdurrahman YAZICI; örneğin; Mervan bin Ebü’l Cinüp isminde bir şairin de kasidesinde bir bölüme bakacak olursak, yercükturase benül benati ve ma lehüm fiha galame, yani kızın çocukları da oğulları da mirastan birşey umuyorlar ama onlara birşey yoktur şeklinde tamamen Abbasi dönemi şiirlerine baktığımızda şiirlerin bir çoğunun mirasla ilgili olduğunu görüyoruz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; onlar kendilerini tatmin edemiyorlar, bu desteklerle.

Dr. Abdurrahman YAZICI; hatta bir şair bu Eban bin Abdulhamit olması lazım, şeyi söylüyor, Muhammed bin Salih isminde başka bir şair kendisinin de halifeye yakın olmak istediğini söyleyince, gelip ona diyorlarki “sende şeyyap, Ali oğullarının Fatma oğullarının mirastan hisseleri olmadığını ve hilafete mirasçı olamayacaklarını söyle, hakkın Abbasilere ait olduğunu söyle, sende yakın ol”. Bu diyor ki “ben bunu helal görmüyorum”. Diyorlar ki “dünya işleri helal olmayan işler üzerinden yürütülür” şeklindeki cümleler bizzat bu Egani’de ve bu İhtülferid isimli eserlerde bizzat geçiyor. Bu da bunun üzerine bunu söylüyor; yani bunların şairlerin bir kısmı buna inanarak söylemedikleri söylemedikleri ortada daha doğrusu. Çünkü bir kısmı daha sonra Alevi iddiasıyla öldürülüyor veya hapse atılıyor bir kısmı. Vebnellezi havelturasi Muhammedin dunelegaribe binassi bil vahir, netakal kitabi leküm bizakenusaddikal ve mevdatbihi süneninebihi tahiri şeklinde yani bir çok şiiri görüyoruz, dahanüverisnasiyebennebiyyi-biz peygamberin elbileselerine mirasçı olduk. Yine ibn Mutez’in ikinci beyite bakacak olursak, lekümrahimun ya beni binti-ey Peygamberin kızının çocukları, yani rahim yoluyla akrabasınız, velakinbenülammi fakat amcanın çocukları evlabiha yani sizden daha yakın şeklinde Abbasilerin bu elitliğin delillerinin meşrutiyeti için kullandıklaru bu Peygambere yakınlık meselesi şairler vasıtasıyla propogandasını yaptığı açıkça dönemin şairlerden ben burada bir kaç örneği aldım, bunu yaklaşık otuz kırk şaire çıkartmak mümkün. Tamamen ve bu şairlerin, yani bunlarda ilk dönem, sadece Abbasinin ilk dönemi ile sınırlı yaklaşık ikiyüz üçyüz yıllık dönemini kapsayacak şekilde, ve bunun böyle olması da kısa bir süre değil uzun bir süre içerisinde bu propogandanın ve Abbasi döneminin baskısının olduğunu açıkça gösteriyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; buna karşı çıkanlardan hiç öldürülmüş olan var mı?

Dr. Abdurrahman YAZICI; tabiki, yani zaten, Şii diye bir insanın rivayet kabul edilmiyor, evlenilmiyor, birçok şey, tamamen ayrım başlıyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; zındıklık da bu şekilde mi çıkmıştır?

Dr. Abdurrahman YAZICI; zındıklık, tam bunu söyleyemeyiz ama.

Dinleyici sorusu; bu şairler halk arasında sevilen, tutulan şairler mi?

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani büyük şairler, hatip şairler daha doğrusu, edip şairler. Bu şekilde örnek olarak kızın çocuklarının mirasçılığına bakacak olursak, bilindiği gibi sünni fıkıh mezheplerinde, Abdullah hocanında dediği gibi, kızın çocukları mirasçı olamıyorlar veya Asabe, örneğin; Şafii mezhebinde ve Maliki mezhebinde yani şuandaki oluşmuş mezhepte mirasçı olamıyorlar hiç bir şekilde, ancak Hanefi mezhebinde ve Hanbeli mezhebinde ise; en uzak Asabe akraba olmadığı durumda ancak mirasçı olabiliyor, onlardan sonra şeklinde mirasçı olabiliyorlar. Bu anlamda kızın çocuklarının durumu ile ilgili bir kaç noktanın olduğunu görmekteyiz, öncelikle bunlar ashabulferaidden sayılmıyorlar yani ayetikerimede geçen “yusikullahi evladukum” deki velet, yani Allah sizin çocuklarınız hakkında bu şekilde mirasta, hisselerinde bulunmuştur şeklinde ayeti kerimedeki velet tabirini kabul etmiyorlar, bu nedenle ashabulferaidden sayılmıyorlar. İkincisi Asabelikde şartlarından biri olan “miras bırakanla arasına kadın girmemiş olma” şartından dolayı da aralarına kadın girdiği için zevilerhamdan kabul ediliyorlar.

Örneğin mirasla ilgili; Nisa Suresinin 11. Ayeti “Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(nef’en), farîdaten minallâh(minallâhi). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen).” “Allah evlatlarınızla ilgili olarak erkeğe iki kadın hissesi vermes”ni emreden ayetinde geçen velet kelimesinin hakiki anlamda kişinin çocuklarını, “Ey ademoğulları” ayeti ile de mecazen oğulun çocuklarını kapsadığı kabul ediliyor. Örneğin; Es-Serahsi bununla ilgili olarak; bunun kapsamına kız çocukları dahil olmaz çünkü onlar başka bir kavmin, toplumun çocuklarıdır şeklinde olayı burada akrabalıktan mezhebe kaydırıyorlar daha doğrusu. Yani burada aynı zamanda başka bir etkinin de olduğunu görüyoruz. Örneğin bu asabelik sadece mirasçıların hisselerini eklemiyor aynı zamanda mirasçılık sebebi de etkiliyor hocam, örneğin mirasçılık sebebi akrabalıktır derler ilkönce ama daha sonra bunun en büyük mirasçılık sebebi Asabeliktir şeklinde bir origorik kayma gittiğini görüyoruz. Bu örneğin tüm mezheplerde kızın çocukları velet olarak kabul edilmediği için ashabulferaiz olamıyorlar ve aynı zamanda, tüm sünni fıkıh mezheplerinin daha doğrusu, aynı zamanda miras bırakanla aralarına kadın girdiği için kızın çocukları olduğu için bu sebeple zevilerhamdan kabul ediliyorlar. Bununla ilgili yine ilk dönem Şii fakihlerde, yani Şiiler bunu tam aksi, böyle olmasıyla doğal olarak bir siyasi etkinin olduunu gösteriyor bu meselede. Örneğin; ilk Şii fakihlerden Küreybin bu konuda şöyle eleştiride bulunuyor mesela, diyor ki siz kızın çocuklarına sadece mirasçılıkta velet saymamak konusunda ittifak ettiniz, örneğin Allah’u tealanın “size Annelerinizle, kızlarınızla evlenmek haram kılındı” buyuruğuyla kişinin kızının oğluyla evlenmesini haram sayıyorsunuz veya oğlunun kızının kızıyla evlenmesini caiz görmüyorsunuz ama mirasçılığa gelince velet sayıyorsunuz.

Örneğin Nisa Suresinin 22. Ayetinde “Ve lâ tenkihû mâ nekaha âbâukum minen nisâi, illâ mâ kad selef(selefe). İnnehu kâne fâhışeten ve maktâ(maktan). Ve sâe sebîlâ(sebîlen).” “geçmişte olanlar hariç artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin” ayetiyle kişinin kızının oğlu adamın boşadığı kadınla evlenememektedir. Bu adam burada kızının oğlunun babası sayılıyor da mirasta neden sayılmıyor. Örneğin kızının oğlunun evlendiği bir kadınla evlenmek kişiye haramdır. Eğer bir kişiye annesinin babası veya kızının oğlu şahit gelirse bu şahitlik caiz değildir gibi hükümler veriyorsunuz, ancak mirasa geldiğinde ise anneleri Hz. Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i iptal etmeye çalışan selefleri gibi kızın çocuğu velet olarak ve kişi de kızın çocuğunun babası olarak sayılmıyor. Küleyni söylüyor. Bu ilk dönem hicri üçüncü yüzyılda yaşamış bir fakih. Şeklinde cevap veriyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Küleyni’ye o zaman Alevi demişler.

Dr. Abdurrahman YAZICI; tabi Küleyni zaten Şii (ses alınamıyor dk.36:10) evet öyle demişler hocam. Örneğin

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; önce siyaseten alalım ondan sonra.

Dr. Abdurrahman YAZICI; bunun miras hukukuna nasıl yansıdığını da bir çok konuda söyleyebilmek ile birlikte bu aynı zamanda temel olarak mirastaki velet, daha doğrusu miras ayetlerindeki velet ifadelerinin de değiştirildiğini, etkilediğini açıkça söyleyebiliriz. Örneğin kız çocuğun anne baba ile birlikteki mirasçılığına baktığımız zaman ayet-i kerimede ölenin çocuğu varsa geriye bıraktığı maldan ana babasına altıda bir vardır derken burada baba ile mirasçı olduğunda kız çocuk velet olarak kabul edilmiyor, anne ile mirasçı olduğunda buraya kız dahildir şeklinde. Örneğin Cessas; ölenin çocuğu velet varsa geriye bıraktığı maldan anababasından herbirine altıda bir hisse vardır ayetindeki veletle ilgili olarak üzerinde ittifak edildiği gibi buradaki velet erkek çocuktur, şeklinde diyor. El-Feraride mesela;

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama niye fıkıhtada öyle değilki

Dr. Abdurrahman YAZICI; öyle hocam feraizde böyle.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; olurmu, ölen adamın birtek kızı varsa, babası önce altıda bir alır, annesi de altıda bir alır, sonra kalanını alır.

Dr. Abdurrahman YAZICI; neyse. Ferari burada diyor ki hocam, eğer burada kız çocukları velet olarak kabul edilseydi kız bir bölü ikiden fazla alacaktı. O sadece göstermelik

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; tabiki fazla alacaktı bir bölü ikiden. Onun hakkını babaya veriyorlar.

Dr. Abdurrahman YAZICI; mesela bu oradaki işte farz hisse olarak baba alır daha sonra kalanını alır, bu tamamen olayın göstermelik şekli.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ayetler tamamen tahrif ediliyor mana olarak.

Dr. Abdurrahman YAZICI; örneğin; diğer aynı olayın kız çocuğun baba bir kardeşlerle ve anne bir kardeşlerle birlikteki durumunda da görüyoruz. Örneğin, kız çocukla baba bir kardeş birlikte bulunduğu zaman burada ayeti kerimede “eğer kardeşi ölür ve veledi bulunmazsa erkek kardeşi ona mirasçı olur” şeklinde, buradaki kardeşin velet bulunmadığında mirasçı olacağı belirtilmesine rağmen mesela El-Cücani “buradaki velet ittifakla oğuldur çünkü erkek kardeş kız çocukla birlikte mirasçı olabilir” diyor. Yani burada kız çocukla erkek kardeş bulunduğunda kız çocuk velet olarak sayılmıyor, erkek çocuk velet olarak sayılıyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yani lugatıda bitirmişler. Va-validin ve ma veled mesela.

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani örneğin; ancak anne ve kardeşlere mirasçı olduklarında daha doğrusu bitane kız çocuk bulunursa anne ve kardeşlere mirasçı olamıyor. Şeklinde bir çelikşi ile girildiğini görüyoruz. Yani burada Asabeyle kız çocuklar bulunduğunda velet bulunduğunda yalnızca erkek çocukların dahil olduğunu ancak asabe olmayan, örneğin anne ile anne veya anne bir kardeşler gibi veya karıkoca olduğunda burada velet olarak kabul edildiğini görmekteyiz. Bunun aynı zamanda oğulun kızlarına, kızın mirasçılıklarına da yansıdığını söyleyebiliriz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; peki o bint için evladuhum diyorlar mı hepsi bunların? Annenin kızına evladuhum diyorlarmı?

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; nasıl ki annenin kızı olduğu zaman velet oluyor da başka zaman olmuyor?

Dr. Abdurrahman YAZICI; Kur’an’ı Kerim’deki bu şeyden sonra söyleyeceğim gibi, birkaç yerden sonra, Kur’an’ı Kerim’de bu asabeliğin elakrabu-felakrab şeklinde en yakın erkeğin mirasçı olacağı ne de asabeliğin miras bırakanla arasına kadın girmemiş olma şartının olduğu Kur’an’da göremiyoruz. Örneğin Kur’an’ı Kerim’de anne bir kardeşler de mirasçı olabiliyor. Anne bir kardeşler anne yoluyla miras bırakana ulaşılıyor yani arada kadın var. Bu durumda, yani miras bırakanla arasına kadın girmeme şartının Kur’an’ı Kerim’de tamamen ters uygulama olduğunu, yine en yakın erkeğin mirasçı olacağı prensibinin de yani önce bünüvvet, ubuvvet, uhuvvet, umumet şeklinde giden, işte önce çocuklar, babalar, bunun da Kur’an’ı Kerim’de olmadığını görüyoruz. Örneğin, ayetlerde çocuklarla babalara aynı anda mirasçı yapılması anne ve baba olmadığı zaman dede ile ninenin çocuklarla birlikte mirasçı olabilmesi bu da elakrabu-felakrab prensibinin tamamen ayetlerle, yani Kur’an’ı Kerim’deki miras hükümleriyle alakasının olmadığını açıkça gösteriyor. Yine bu asabelik neticesinde örneğin oğlu kızının mirasçılıkları ile ilgili de bir çok problemin olduğunu görüyoruz.

Örnek olarak verecek olursak, miras bırakanın iki tane kız çocuğu ve oğlu kızı bulunmuş olsa bu durumda iki kız çocuk iki bölü üç hisseyi alacaklar ve burada kızın çocuğu velet olarak kabul edilmesine rağmen, yani teoride velet olarak kabul edilmesine rağmen mirasçı olamayacak ve en uzak akraba asabe amcasının oğlu veya kardeşinin kardeşinin oğlu veya babasının dedesinin oğlu mirasçı olabilecek.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ayete göre asla mirasçı olamayacağı açık olmasına rağmen.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet. Yani burada oğlu kızı mesela mirasçı olamıyor. Miras bırakanın iki kız çocuğu ile birlikte bulunduğu zaman, yine oğlu kızı bir tane kız çocuğu, bir tane oğulun kızı ve birde kardeş veya uzak akraba bulunduğu zaman erkek asabe akraba bulunduğu zaman yine oğulun kızının mirasçı olduğunu, yalnızca bir bölü altıya mirasçı olduğunu, daha uzakta bulunan kardeş ister kız olsun ister erkek olsun yani bir bölü üç oranında hisseye mirasçı olabiliyor. Bu anlamda bu asabelik sistemi miras hukukuna göre bir çok açıdan özellikle mirasçılık sebepleri açısından olduğu gibi ashabülferaiz sayılan mirasçıların isimlerini de etkilediği gibi ve diğer mirasçıların da eğer mirasçı olacaklarsa örneğin asabe ile zevilerham arasındaki bir ayrımın da buradan kaynaklandığını tamamen söyleyebiliriz. Yani örneğin amca mirasçı olurken, hala mirasçı olamamakta veya dayıyla teyze mirasçı olamamakta veya Hanefi ve Hanbeli mezhebine göre ise en uzak asabeden sonra mirasçı olmakta bu konuda örneğin İmam Şafii’nin de Hanefi’lere bir takım eleştiriler getirdiğini göroyurz bu konuda “siz madem akrabalık yolu ile mirasçılığı kabul ediyorsunuz peki neden uzaktaki, örneğin mevlenataka yani kişiyi azad eden, köleyi azad eden mevlenataka denir mirasta. Yani bu da asabeyi nesebiye sayılır. Asabeyi sebebiye sayılır daha doğrusu. Hanefilere göre bu zevilerham denilen yani miras bırakanla arasına kadın girmiş olan mirasçılar yalnızca asabe hısımlar bulunmadığı durumda mirasçı olurlar. Örneğin İmam Şafii’de eğer siz bunu kabul ediyorsanız böyle neden daha yakın olanı mirasçı etmiyorsunuz da uzak olanı mirasçı ediyorsunuz şeklinde eleştiriler getirdiğini görüyoruz, ancak İmamı Şafii’nin de Şafiilerinde daha doğrusu zevilerhamla asabe aynı akrabalık seviyesinde bulunmasına rağmen asabe hısımları mirasçı etdikleri, zevilerhamı mirasçı etmedikleri şeklinde tamamen delilsiz bir uygulamada bulunduklarını görüyoruz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; bitti mi?

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet söyleyeceklerim bu kadar.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; şimdi, teşekkür ederiz çok iyi çalışmışsın gerçekten, yalnız burada eksik olan şu, bakalım ne kadar sürdü, tam otuzsekiz dakika sürdü. Evet yirmi dakikayı geçti otuzsekiz dakika sürdü. Sen şimdi bunların bazı bölümlerini azalt tamam mı, şiirlerin altına da Türkçesini yaz, Arapçasını okuma ihtiyacında olma, ilgili kısımların altını ilgili kısımları bolt hale getir, bir de bir cümlelik iki cümlelik konu üzerinde esas vurgu yap yavaş yavaş konuş yani muhatap ne dediğini tam olarak anlasın. İşte o siyasetteki vurgular, zaten şiirlerdeki vurgular, ayetlerdeki vurgular ve karşı gelenlere yapılan o baskılar, onlarda çok önemli. Onların öldürülmeleri şunlar bunlar. Şeyi de biliyoruz, divanuzzeradika halife Mehdi zamanında kurulmuş ve insanlar sırf onlara karşı geldiği için öldürülmüş. Zındık denerek öldürülmüş, buda bi vakıa. Halife Mehdi üçüncü halife değil mi?

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; şimdi bu şeyleri çok güzel hazırlamışsın ama burada birde sunum meseleside çok önemli. Ben burada bazı şeyleri sana söyleyim. Mesela Kur’an’ı Kerim’de bir Ali İmran var, İsa Aleyhisselam Meryem’in oğlu ama İmran’ın ailesi olmuş oluyor değil mi? Peki bu Ali İmran ile ilgili velet kelimesi kullanılıyor mu? Ali İmran’da mesela şeyle ilgili bu İsa Aleyhisselamın gerçi ona hiç ihtiyaç yok şeyde annenin çocukları ile ilgili çok açık var yani.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; vevalidi ve maveled’de çok açık. Ondan sonra o şeyle ilgili, süt emmeyle ilgili ayetikerimelerde çok açık. Evet velvalidatüvegıyleevladühünne derken kızlarında onların evladı olduğu çok açık, kızlarında evladı olduğu son derece açık. Şimdi zaten siyaset karıştığı zaman herşey oluyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; zaten mesela Kur’an’ı Kerimdeki miras hükümlerine bakıldığı zaman mirasçılık açısından yani baba tarafından akrabalarda iki birli veya karıkocanın yarım, tam hisse almaları dışında yani mirasçılık açısından herhangi bir farklılığı olmadığı işte erkeklerin mirasçı olacakları kadınların mirasçı olamayacakları açık ve net.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; zaten şimdi birde burada istersen onada bilmiyorum ama çok fazla gelir, soru geldiği zaman ona vurgu belki yapabilirsin. Şuanda söylediğini şimdi sen burada, bak bu hataya bende düşüyorum, senin muhatabın, muhatapların bu konuda iyi bildiğini düşünerek konuşuyorsun. Konuşmalarda muhatab bu konuda hiçbirşey bilmiyormuş diye düşüneceksin. Zaten miras konularında da insanlar büyük bir bölümü böyledir, bilenler de bu konularda tamamen bilgisiz. Onun için sen burada asla muhataplarım bilgili şeyyapma, düşüneceksinki burada hiçkimse birşey bilmiyor. Ona göre konuşacaksın tamam mı? Birde yavaş yavaş konuş araya reklam al yani, iki kelimenin arasına bir reklam al. Yani Kur’an’da böyle diye önce meseleyi bir ortaya koy. Önce Kur’an’da meseleyi bir ortaya koy ondan sonra sapmaları anlat ki insanlar bir doğruyu görsün. Önce muhataplar bir doğruyu görsün, o konuda hiç bilgisi olmayanlar bile “vay be” desinler.

Dinleyici sorusu: Birde hilafetler biz farklıyız, sadece soy bakımından onu mu delil getirirler yoksa biz İslam dünyasına hizmet ederiz diye bir delil mi?

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; vurgu yapmışlar birkere, mesela orada şu aklıma geldi ne diyor Allah’u Teala “mimma terekel validani vel akrabun” peygamberlik terkedilecek bir iş değil ki insanlar onlara mirasçı olsun.

Başka katılımcı: onu da söylemiyorlar mı, işte biz geriye bıraktıklarımız mirasçı değildir. Miras olacak şeyleri miras dışı bırakıyorlar. Manevi diyebileceğimiz hiç başkalarına geçmeyecek başka bir şeyi..

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Aslında miras olmayacak şeyi miras yapıyorlar.

Başka katılımcı: hatırlayabildiğim kadarıyla şu ayette de geçiyor; Hz. İsa geçtiğinde sürekli vurgu annesine yapıyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama Ali imran oluyor.

Başka katılımcı: o şeyden de anlıyoruz ki,

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Ali İmran Suresinin 33. Ayeti “İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemîn” mesela Ale İbrahim dediğiniz zaman oğullar geliyor, ama ale imran dediğiniz zaman kızın çocuğu geliyor.

Dinleyici: Meryem Aleyhisselamın gelmesi hisse denemiyor yani

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; hisse denemiyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; Şiilerde mesela bunu delil getiriyor hocam.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; bunu delil getiriyorlar değil mi, güzel. Peki şimdi birde bak az önce söyledin ama, tekrar, mesela anne bir kız kardeş anne baba bir erkek kardeş ile birlikte mirasçı oluyo kelalede.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; buna hiç kimse itiraz etmiyor. Ama böyle bir olayda baba bir kardeşi miras dışı bırakıyorlar. Bir acayip birşey yani.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet. Yani burada asabelikle ilgili problemlerden birkaçını verdik yoksa burada onlarca yirmilerce problem var.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; çok acayip şeyler var. Mesela şimdi ehlibeyte itaat niye dini vecibeymiş?

Dr. Abdurrahman YAZICI; çünkü hocam burada mesela o kadar ayetleri söylüyorki hocam, “ey Peygamberin ev halkı şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister”(Ahzap 33), Sizden yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem (Şura 23), yakın akrabalarını uyar, biliniz ki ganimet olarak aldığınız şeylerin beşte biri Allah’ın, Resul’ün, O’nun akrabalarının ve yetimlerindir. (Enfal 41)

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; tamam da itaat geçiyor, itaat peygambere

Dr. Abdurrahman YAZICI; şöyle söylüyor hocam, biz bu ayetleri delil getirerek bizi Allah sizin aranızda yüksek bir konuma koydu bu sebeple. (dinleyicisesi alınmıyor dakika 51:33) Zaten hiç alakası yok bu ayetin Abbasilerle. Mesela ilk halife şunu söylüyor; bu ayetleri okuduktan sonra “Şanı yüce Allah bizim üstünlüğümüz insanlara bildirdi, onlara hakkımızı vermeyi ve bizi sevmeyi farz kıldı”

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; tevbe estağfirullah.

Başka katılımcı; Abbasi soyundan geldiğini söyleyip herşeyi bertaraf ederek

Başka katılımcı; bu delil getirdikleri ayet Ahzap 33 müydü?

Dr. Abdurrahman YAZICI; Ahzap 33 evet. Yani alakası yok onlarla tabiki halkı şeyyapıyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ya zaten ayetleri niye böyle noktasal alıyorlar, tam ayet alsa kimse ona inanmayacak.

Dr. Abdurrahman YAZICI; şimdi ilk Abbasi Devleti ilk olarak bir Şii karakterli devlet olarak ortaya çıkıyor, çünkü Ali Fatıma evladı ve Abbasiler biraz önce belirttiğimiz gibi Abbasiler kurulana kadar aralarında en azından halk arasında, bunları destekleyenlerin arasında bir ihtilaf yok. Örneğin mesela ilk Davut bin Ali, Es-Seffah’dan sonra hutbeye çıkan o hilafetini Kufe meclisinde, hilafetini ilan ettiği ve biat aldığı mescidde hutbeye çıkan Davut bin Ali şöyle ifade kullanıyor; “Es-Seffah’ı işaret ederek, üzerinde bulunduğumuz şu mimbere müminlerin emiri Ali bin ebi Talip ve eliyle Seffah’ı işaret ederek, emiril müminin Abdullah bin Muhammed haricinde halife çıkmadı” yani bu ikinci halifedir diyerek, yani bu arada tabiki şiileri küstürmemeyi, muhalif diyerek yeni kurulduğu için birçok yerde halife savaşları devam ediyor, bir çok şey devam ediyor henüz, muhalif olarak onları almamak için burada Şiilere yakın davranıyorlar ilk başta. Ama daha sonra en-Nefsuz-Zekiyye isyanıyla tabi beş on yıl sonra

Başka konuşmacı; isyanın nedeni de anladığım kadarıyla bir propogandalı faaliyetlerle, yani Peygamberimiz tarafından Hz. Ali’nin torunlarından biri başa gelecek diye çalışmalar yapılıyor. Daha sonra bunlar darbenin içinde ikinci bir darbe yapıyor ve muhaliflerini öldürdüler ya da o halife olabilecek adamları öldürdüler kendileri geçtiler, Abbasiler o şekilde başa geldiler.

Dr. Abdurrahman YAZICI; bu arada şöyle söyleyebiliriz Ebu Selim El Hallal bu veziriali Muhammed denen kişiyi bu Horasanlıların şeylerinin başarılı olması neticesinde Horasanlılar Küfe’ye geliyorlar. Bu Abbasilerde geliyor Abbasi Ali ama bu veziriali Muhammed denilen bu Ebu Selim el Hallal bu hilafeti Hasan ve Hüseyin oğullarından birilerine vermek istiyor. Örneğin Ebu Cafer es Sadık’a gidiyor; hilafeti vermek istiyor, ben diyor uğraşmam yani sen fitnesin fitne çıkarmaya çalışıyorsun şeklinde bu şekil ifadeler kullanarak benimle bir alakan yok bu süreci benimle mi yaptın da benim yanıma geliyorsun şeklinde, hilafeti üç kişiye götürüyor Ebu Selim el Hallal üç evladı Fatıma dediğimiz kişi de kabul etmiyor, daha sonra Ebu Selim el Hallal, Ebu Cafer el Mansur tarafından öldürülüyor. Ebu Müslim gibi.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Ebu Müslim’in öldürülmesinden sonra en büyük düşmanlık başlıyor dimi heralde Şii’ye. Mantıken şöyle olması lazım.

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani bu şöyle hocam örneğin; Es-Seffah başa geçince kendisinin muhalifleri olduğunu biliyor bunların. Burada yani örneğin Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye ile bunun kardeşi İbrahim kayboluyorlar. Yaklaşık on yıl firari olarak yaşıyorlar ve bunların her gidişinde Abbas, Es-Seffah ve Ebu Cafer el Mansur Medine’ye her gidişinde bunların babası büyük o zamanın alimi Abdullah bin Hasan olması lazım ona çok büyük ödüller ve hediyeler veriyorlar, yani oğlunun yerini söyle her gitmelerinde, daha sonra bunları hapsediyorlar, yani daha doğrusu bunların ortaya çıkması için hapsediyorlar. Bu yüzden en-Nefsuz-Zekiyye’nin hareketi biraz tam olgunlaşmadan başlıyor daha doğrusu isyanı. Örneğin araştırmacılar tarafından hocam şey gösteriliyor; Ebu Cafer Mansur ve Es-Seffah’ın Abdullah bin Hasan’a yaptıkları bu atiye diyelim yardımlar işte verdiği hediyeler alimlerle Abbasi arasındaki çok büyük ilişkiyi, ilişkinin çok güzel olduğu anlamında yorumlanıyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yorumlanıyor, halbuki hiç alakası yok.

Dr. Abdurrahman YAZICI; hiç alakası yok örneğin.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; mesela şimdi Ebu Cafer Mansur’un İmam Malik’le arasının çok iyi olduğunu iddia edenler var. Ama iş gerçekte öyle gözükmüyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet kesinlikle öyle değil hocam.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yani çok iyi olduğunu söylüyor bilmemne yapıyor, falan hep o İmam Malik’in, Ebu Cafer Mansur için efendim şeye Peygamberin kabrine dönerek dua edebilirsin namaz kılabilirsin gibi bir takım fetvalar verdiği iddiaları var. Demekki bu heralde İmam Malik’i halkın gözünde bitirmek için oluşturulmuş propogandalar çünkü İmam Malik zaten bunlara karşı çıkan karşı çıktığı için de, sen geçen gün söylüyordun, İspanya’daki şeyler tarafından Endülüs Emevileri tarafından mezhep kabul edilen bişey ama biz tam tersini biliyoruz e şimdi şeyi de tesbit edebildin mi, Ebu Hanife’de karşı çıkanlardan ama Ebu Hanife bugün asabeye fetva veren birisi olarak kabul ediliyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; çünkü, bunu şöyle söyleyebiliriz, örneğin Ebu Hanife vefat ettikten sonra öğrencisi Ebu Yusuf “Kâd-ül-kudâd” oluyor. Yani dönüşüm o kadar hızlı ki hocam oradaki geçiş. Bu anlamda şeydeki Malikilerde de, İmam Malik’den sonra gelenlerle İmam Malik arasında fark olduğu gibi yani Ebu Hanife’yle öğrencileri arasında da bu anlamda büyük farklılıklar var. Örneğin “Kâd-ül-kudâd” olayı yani biraz önce belirttiğimiz şiirlerin yazıldığı kişi olan Mehdi’nin en büyük danışmanı

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; fetva vermesi mümkün değil.

Dr. Abdurrahman YAZICI; kesinlikle mümkün değil.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; birde şu çok ağır bir ifade ya “Allah’ın zimmeti, Peygamberin zimmeti ve Abbas’ın zimmeti sizin üzerinizde” bu nedemek? Bu tam bir şirk değil mi ya?

(Diğer konuşmacı sorusu anlaşılmıyor dakika 57:55)

Dr. Abdurrahman YAZICI; şimdi Peygamberimize en yakın kişi peygamberimiz vefat ettikten sonra yakınlık ölçüsünden baktığımız zaman Peygamberimiz burada tartışma noktası Peygamberimizin rivayet ettiği an. Yani mesela bir kişi öldüğü zaman mesela günümüzde dede yetimi meselesi vardır, dede yetimi meselesinde en yakın amca miras bırakanın kardeşi, miras bırakanın kardeşi hayatta kalan kardeşi mirasçı olabilirken, daha önce ölmüş kardeşlerin çocukları mirasçı olamıyorlar. Çünkü kardeş en yakındır şeklinde, burada da aynı iddia.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama şimdi zaten ayetlerin metinlerinede de çok aykırı bir husus var burada bir çok kelimeleri değiştirerek, birçok ayeti hiç dikkate almayarak yapılmış birşey bu. Kelaleyle bozmuşlar mecburen. Dolayısıyla kelale de bakıyorsunuz ki anneye de veriyorlar, annenin çocuklarına da veriyorlar, bu defa miraslıdan hak sahibi olan ana baba bir kardeşten alamıyor.

Dinleyici soruyor; bu yakınlık şeyi Abdurrahman hocamın dediği gibi, hısımın .. şeklinde değilde, bu akrabalık neseb şeklinde olması daha şey mi sizce “la tedruna eyyuhum akrabul leküm lefuan?

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; o hiç, o tamamen, hiç onun üzerinde duran var mı? Abaukum ve ebnakum. la tedruna eyyuhum akrabul leküm lefuan.

Dinleyici; yani oyüzden amcam olduğu için kızına gidemem şeklinde..

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; mesela bakın Nisa suresinin 11. Ayetinde “Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(nef’en), farîdaten minallâh(minallâhi). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ” Babanın miras payı evlat varsa altıda bir, fakat ne yapılıyor? altıda bir olmuyor kızı varsa altıda bir artı asabe dedikleri şekilde kızın artan payı dönüyor, olur mu kardeşim diyor ki Allah’u Teala evladı varsa altıda bir, sen daha tutupda artan kısmı ona nasıl verebiliyorsun. Daha yakınlıksa siz bilemezsiniz ben bilirim diyerek kıza daha fazla vermiş, kız yarısını alıyor. Baba altıda birini alıyorsa artanını kız alacak baba niye alsınki?

Dr. Abdurrahman YAZICI; hocam burada birde şey ortaya çıkıyor, mesela örneğin mirasçılar arasında ashabulferaiz ayrımı, asabe ayrımı, yani okadar bir çelişki var ki örneğin yani ayetlerde geçmeyen, niye mesela ashabul feraiz sayılırken ayetlerde açık açık belirtilmişki bunlar ashabulferaiz sayılmıyor asabe sayılıyor. Örneğin bu aynı zamanda ashabulferaiz sayılan mirasçıların hisselerinin dondurulmasına sebep oluyor. Örneğin annenin mirasçılığı bir bölü üç ile bir bölü altı şeklinde. Nineye gidince mesele ninenin mirasçılığı sadece bir bölü altı olur. Peki anne olmadığı zaman annenin yerine niye geçmiyor nine şeklinde burada annelik yoluyla gider şeklinde.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama dede babanın babası geçiyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; o geçiyor orada geçiyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; e olmuyor işte o zaman.

Dinleyici soruyor; merak ettiğim için soruyorum şimdi, ashabulferaiz zevilerham veya asabe diye böyle bir sınırlandırma miras ayetlerine göre ne kadar doğruluk derecesi var

Dr. Abdurrahman YAZICI; miras ayetlerine göre mirasçılar var yani doğru olduğunu düşünmüyorum.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; mümkün değil, onu o şekilde ayırım imkansız.

Dinleyici ; şimdi orada genel olarak Allah’u teala tavsiyelerde bulunduğu için hepsi asgari faraizde olması gerekiyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; şöyle birşey var;

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; faraizde olur başka birşey de olur adına ne dersen de. Aslında faraiz kelimesin kullanmaya da gerek yok orada. Miras hakkı vardır o kadar.

Dinleyici; ama birine zevilerham diğerine asabe diyip birine faraiz diyip sınıflandırıp, onu belli bir amaçla yapıyorlar. Ondan sonra sana okadar bana bu kadar, bana bir sana iki

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; evet malesef.

Dr. Abdurrahman YAZICI; bir de şu var hocam, Kur’an’da geçen miras hükümlerinde yani yaklaşık mirasçıların çoğu kadın veya en azından yarısı kadın olmasına rağmen mesela asabede bir tane kadın yok. Gerçek asabe, asabe mirasçılıkta bir tane kadın yok.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; kaldı ki asabe kelimesinin sözlük anlamında hadislerde geçen anlamı, Kur’anı Kerimde geçen anlamıyla, fıkıhta geçen anlamı arasında hiçbir bağlantı yoktur. Peygamber efendimiz asabe kelimesini mirasçı manasında kullanıyor. Kadın olsun erkek olsun.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet böyle bir çok hadis var.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; özellikle kadını asabe olarak tavsif ettiği hadisler var. Sahih hadisler var, işte asabetummuhu diye mesela.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet böyle bir çok hadis var.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Kur’an’ı azimüşşanda asabe kişinin, asabe dönüyor ya, yani kişinin etrafını saran birlikte olduğu, beraberlik oluşturdukları birşey, oluşum, burada erkekde olur kadında. Burada ayırım olmaz. Ama sözlük manasına da aykırı, Kur’an’daki manasınada aykırı, sünnete de aykırı, ozaman tek uygun tarafı ne oldu? mesela işte buna vurgu yaparsan başlangıçta.

Dr. Abdurrahman YAZICI; hatta şey hocam burada mesela bazı geçen şeylerde, mesela El Mehdi’yle bazı halk arasında geçen diyaloglarda örneğin kadının biri gelerek, ey Peygamberin asabesi şeklinde hitaf ediyor. Yani burada asabeliğin tamamen istilahlaştığı yeni bir anlam kazandığı bu rivayetlerde de örneğin şiilerde

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; onun için sen şöyle birşey yap ozaman, başlangıçta asabe kelimesinin lugati manasını anlat, Peygamber efendimizin hadislerde geçen şeyini ayetlerde kısaca yani üç dört sayfada, bi önce muhatap bunu bir anlasın ondan sonraki değişikliği anlat.

Dr. Abdurrahman YAZICI; şimdi şuda var hocam örneğin; lugat kitapları Abbasiler döneminde yazıldığı için, yani asabe kelimesi hadislerde geçen şeyden farklı olarak kullanılıyor. Yani hadislerde mesela tüm mirasçılara, yani kız kardeşe, anneyede asabe denilmekle birlikte, lugatta yalnızca baba tarafından akrabalar şeklinde geçiyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yok o şey oluyor, bak lugatta öbüründe yazıyor sonra ıslahlaşmış şeklini yazıyor. İkisini birden görebiliyorsunuz zaten. Dolayısıyla hangisinin siyasetle ilgili hangisinin şeyyaptığı belli.

Dinleyici, şu manada gelirken eskiden asabe zevilerham ya da miras sahipleri aynı manada gelirken daha sonra bu şekilde terim olarak kullanılmıştır şeklinde daha kolay anlaşılır.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yani muhatabının bu konuyu hiç bilmediğini düşüneceksin Abdurrahman. Sen muhatap senin kadar biliyor diye düşünüyorsun. E sen yıllarını verdin bu konuya. Muhatap hiç bilmiyor olarak düşüneceksin ve bu konu şu anda anlattığın konu İslam alemi için yepyeni bir konu. Bu mevcut kitapların hiç birisinde yok. Karşında seni dinleyenler bu kitapları okumuşlar. O zaman çok iyi bilseler bile yine bu konunun cahililer. Onun için sen karşı tarafı, tekrar ediyorum, hiçbirşey bilmiyor kabul et.

Dinleyici, bu konunun sapması zaten Abbasiler döneminde, Abbasilerin işte biz Resulullah’ın daha yakın şeyinden öbür tarafta ana ba bir, Abdullah, öbürlerinin de biz oğullar tarafından geliyoruz diyipde asıl sapma buradan meydana geliyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani yukarıdanda anne tarafından mirasçılığın gidemeyeceği, ama burada mesela şöyle bir çelişki çıkıyor hocam, örneğin annenin annesi yine mirasçı olabilirken buda asabeliği kabul edenler arasında bir çelişki, araya kadın girmiş annenin annesi, örneğin anne bir kardeşler girmiş, bunu ashabulferaizden kabul ediyorsun diğer tarafta araya kadın girmiş diye bazılarını mirasçı etmiyorsun mesela. Burada oraya başka açıklamalar geliyor işte anne, yok umumet yoluyla annelik yoluyla mirasçı olur, işte nine annelik yoluyla mirasçı olur şeklinde ve diğerleri asabelik yoluyla şeklinde.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; mesela Sad Bin Ebi Vakkas var, hatırladığım kadarıyla Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesselem veda haccında hastalanınca onu ziyarete gidiyor. Diyor ki benim diyor mirasçı olarak tek kızım var diyor. Malım da çok diyor. Peygamber efendimiz orada diyebilirdiki Sad sen yanlış biliyorsun, sadece kızın olurmu bak başka amcaoğulların var onlarada verilir. Şimdi çok ilginç, mesela ayeti kerimede ne diyor Allah’u teala; (Nisa 176 Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)) bir kişi ölür, çocuğu veledi olmaz kardeşi olursa” nasıl oluyorda orada “uhd” oluyor da kız velet olmuyor. Kızın velet olmaması zaten Kur’an açısından da lugat açısından da imkansız.

Dr. Abdurrahman YAZICI; o şey diyorlar hocam işte lugaten velet olmasına rağmen şer’en mirasta değil.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Kur’anı Kerimde de velet, hadisi şeriflerte de velet, ama bunlar şer’en dedikleri kendi oluşturduklarına göre olmuş oluyor. (01:07 anlaşılamadı dinleyici) Açıkça söylüyor velet olduğunu tabi.

Dr. Abdurrahman YAZICI; orada giriyor

Dinleyici; birde şu var, şimdi orada Abbasiler ve Şiiler diyelim, yani son şekli o değil mi, Abbasiler ve Şiiler arasında bu konuda ikisinin Nass’a bağlılık derecesi, şimdi tamam Abbasilerde yanlış olduğunu anladık, yani Abbasilerin yöntemi yanlışda Şiilerde Nass’a birebir uygun gibi birşey çıkıyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; yok burada öyle birşey, Şiilerinki sonuç olarak uygun olmakla birlikte en azından oradaki hilafete hak sahipliği konusundaki iddialarının uygunluğu

Dinleyici; Yani bunun için değil sırf red için söyledikleri birtakım şeyler de var değil mi? Nass’a uygun olduğu için değil de Abbasilere laf yetiştirmek için söyledikleri şeyler

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani doğal olarak Abbasiler akrabalık üzerinden bir hilafet iddiasında bulundukları için bunlar da cevap olarak biz daha yakınız şeklinde, biz olacağız. Ama mesela şimdi bizim fıkıh kitaplarında;

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; onlar ister istemez o doğruyu yakalamak zorundalar. (01:08 anlaşılamadı dinleyici)

Dr. Abdurrahman YAZICI; yani burada daha doğrusu yapılması gereken şu, yani Kur’an’ı Kerim elimizde, miras hükümleri elimizde, o dönemle ilgili rivayetlere bakarken bu siyasi mesele göz önüne bakarak alınmalı. Mesele yani bu daha doğrusu.

Dinleyici; peki Emeviler’deki paylaşımlar nasıl olmuş oluyor, miras paylaşımları? Yani sadece Abbasi’deki asabe kavramına mı bütün olumsuzlukları itelememiz gerekiyor. Sanki orada Abbasilere kadar eğer Nass’lara göre bu miras paylaşımları yapılsaydı şimdi dersdede gördük hocam, bitek asabe değil baya bir problemler çıkıyor yani, gerçi temel şeyler çıkıyor da, eğer sadece bu Abbasilerde asabe mantığı çok önemli ama ondan önce de birşeyler olmuş.

Dr. Abdurrahman YAZICI; şöyle birşey var zaten örneğin Hz.Ömer zamanından gelen şey meselesi, bu müşerrekek meselesi ve bazı

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yine üstü kapalı geçme anlat ne olduğunu.

Dr. Abdurrahman YAZICI; örneğin; mesela anne baba bir kardeş varken ve anne bir kardeş varken ve anne varken burada baba bir kardeşin mirasçı olamayacağı ve anne baba bir kardeşlerin aynı hisseyi alacağı şeklindeki veya örneğin meseleyihümariye diyebileceğimiz mesele ve Hz.Ömer’in

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yani bak şimdi şunu anlayalımda arkadaşlar tam anlasınlar. Yani sen hızlı söylüyorsun zannediyorsun ki herkesin zihninde var. Bak şimdi ne yapıyor diyor ki, ayetikerimeye baktığınız zaman baba varken babanın çocukları mirastan pay alamıyor, bu konuda kimsenin itirazı yok. Anne varken de annenin çocuklarının mirastan pay alamaması gerekir. İşte bu sistemi bozdukları için bu asabelikte, şimdi tutarlar mesela bir kadın ölüyor, çocuğu yok ayete göre malının yarısı kocasına kalır. Mesela yüz lira varsa elli lirayı kocası aldı mı? aldı. Peki bu kadının annesi varsa, mesela şimdi yüz lira demeyelim de yüzyirmi lira diyelim hesap düzgün tutsun, yüzyirmi lirası var altmış lirasını kocası aldı geriye kaldı altmış lira. Annesi de diyor, annesi hayatta ya zaten ayete göre mirasın altıda birini alacak, yirmi lira kalacak mı altmış liradan yirmi lira geriye kırk lira kaldı mı, peki bu ölenin iki tane de anne bir kız kardeşi olsa mesela, anne ile beraber ona da miras veriyorlar, o da üçte biri alır diyorlar, yüzyirmi liranın üçte biri kaç liradır, kırk, kalan kırk lirayıda annenin iki kızı alıyor. Kırk lirasını annenin iki kızı aldı, yirmi lirasını anne aldı, altmış lirasını koca aldı geriye ne kaldı? Altmış lira kocanın yüzyirmi liradan, yirmi lira da anneye etti seksen, kırk lirada annenin çocuklarına verdiniz yüzyirmi, geriye sıfır kaldı. Kaldıki bu adam bu kadının ana baba bir kardeşleri var, şimdi asabeden dolayı o da gerisini alır diyorlar. Gerisine birşey yok. Şimdi bu insanlar gelip diyorki, eğer annenin çocuğu olmaktan dolayı miras payı veriyorsanız bizde o annenin çocuklarıyız diyorlar. Yok siz asabesiniz diyorlar. Bunu Hz. Ömer’e mal ediyorlar, ben bunun Hz. Ömer’in bunu kabul edeceğine ihtimal vermiyorum. Bunlar sonradan kendilerine delil oluşturmak için uydurdukları şeylerdir. Hz. Ömer bu kadar akılsız bir insan değildir. Bu olmaz yani, Hz. Ömer’e birçok konuda iftira ediliyor, bu da bir iftiradır, bu olmaz yani.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet, ama şey Fatih hocanın söylediği gibi hocam asabeliğin yalnızca, Abbasiler döneminde ortaya çıktığı ondan önce asabelik diye birşeyin olmadığını söylemek elbetteki zor. Ama şunu açıkça söyleyebiliriz, Abbasiler o zamana kadar, bu kabileler arasında yaşayan islamiyetten önceki cahiliye döneminde, birtakım, bazı kabileler arasında olan asabeliği islamişlediği bir kisveye büründüğünü söyleyebiliriz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama bak şimdi biraz önce senin anlattığını bu ters düşüyor. Niye biliyor musun? Şimdi sen az önce anlatırken dedinki, başlangıçta dedin, Abbasinin çocuklarıyla Hz.Ali’nin çocukları arasında hiç bir problem yoktu. Ama ne zamanki ortaya devlet çıkıyor, devlete sahiplenme çıkıyor, asabe o zaman çıktı demedin mi?

Dr. Abdurrahman YAZICI; asabe, bunu kullandılar, bunu kurguladılar hocam geliştirdiler.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; e ozamana kadar bunlar diyorlarmıydı ki, yok efendim biz Abbas’ın çocuklarıyız siz Ali’nin çocuklarısınız, siz değil biz daha çok yakınız diye bir problem varmıydı o zaman.

Dr. Abdurrahman YAZICI; yok

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yoksa işte o zaman Emeviler dönemi bu işte. Böyle birşey demekki Emeviler döneminde yok.

Dinleyici; şu şekilde ifade etmenin daha uygun olduğunu düşünüyorum hocam, Emeviler, daha önceki dönemlerde yani Abbasilerden önceki dönemlerde, asabe meselesi sadece miras konusunda olarak bir tartışma mevcut iken, Abbasiler dönemine gelince bunu siyasi alana taşımışlar ve siyasi alanda da miras alanındaki gibi aynısı geçerli diye siyasete mirasçı olmak istemişler.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR;  siyasete mi mirasçı olmak istemişler. Bu defa diğer mirası da bozmuşlar burada.

Dr. Abdurrahman YAZICI; evet o şekilde evet.

Dinleyici; dolayısıyla öteki sistemi bozmuşlar.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yani ama burada Emeviler dönemindeki asabe kelimesi sadece mirasçı anlamında olmalı, yoksa sonradan oluşmuş bir terim değil, o terim ikiyüz yıllık bir süre içerisinde değişir, ikiyüz mü üçyüz mü;

Dr. Abdurrahman YAZICI; ikiyüz üçyüz yaklaşık hocam.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; iki üç asırda ancak yerleştirilebilmiş, kim bilir yüzlerce adam öldürülmüştür onun için o arada.

Dinleyici; hatta Emeviler döneminde bu sistemin temeli atılmış fakat Emeviler’in böyle bir nesep yönden hilafet talep etme şansı olmadığı için.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; hangi sistemin temeli atılmış?

Dinleyici; asabelik sisteminin.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yok canım Emevilerin buna ihtiyacı yokki.

Dinleyici, yok o yüzden diyorum yani, böyle bir siyasi alana taşıma ihtiyacı olmadığı için,

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; fıkhi alanda olmasına gerek yok, çünkü tüm sistemi bozuyor çünkü tüm sistemi bozuyor o fıkhi alanda. Ama asabenin yeni bir kavramla, bir kere Allah’u Teala mirasta mimmaterake diyor değil mi, Peygamber öldüğü zaman geriye birşey mi bıraktı ki bunlar mirasçı olacaklar ona, mal mı, interakehayran diyor bu mal mı bu? ondan sonra mimbağdivasiyevyusivihaudeyn diyor, o zaman bir borç, şeyde halifeliğin bir kısmını şuna olan borcumu ödedim diye borçtan ayrılacak tarafı mı var, dolayısıyla burada mirasçı olunamayacak birşeyi miras haline getiriyorlar.

Dinleyici, Emevi döneminde getirildi değil mi ben onu demek istiyorum.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Emevi döneminde olmaz bu.

Dinleyici; Fatih beyin sorusu bu,

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Fatih bey oldu mu diye soruyor, bende ona yorum yapıyorum. Emevi döneminde olmaz, çünkü Emevilerin Peygamber efendimizle uzaktan yakından bir mirasçılık ilişkisi yok. Abbasinin çocukları varken Ali’nin çocukları varken onların miras talep etmeleri sadece gülünç olur.

Dinleyici, miras değil diğer fertler arasında diyor.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Diğer fertler arasında olamaz, çünkü bu zaten sistemi tümüyle bozuyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI; ben var gibi,

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; niye, işte var gibi diyorsun ama olamaz niye olamaz diyorum, bak işte bunu oturtabilmek için ikiüçyüz sene o olamaz, olsaydı o şiirlere hiç ihtiyaç olmazdı, olsaydı o senin dediğin devleti paylaşma sırasına gelmeden  bu olurdu, çünkü bu bir itibar paylaşmasıdır.

Dr. Abdurrahman YAZICI; çünkü birde şu var hocam, asabe ile ilgili delil alınan tek rivayet ki bu başka şekillerde de, böyle de anlaşılmaz asabeye delil olarak da, Hz.Abbas’tan Peygamberimizin amcası İbn. Abbas’tan, İbn Abbas’tan daha doğrusu, Taus’tan, Taus bin Kevser’den ve oğlu Abdullah bin Taus’tan gelen bir rivayet bu, Abbasilerin ilk döneminde çoğalıyor bu rivayet, Abdullah bin Taus aynı zamanda Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’nin de hadis hocası olduğu söyleniyor hocam, bu rivayeti şeyede,

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ne diyor o rivayette?

Dr. Abdurrahman YAZICI; el hugul feraize bi ehliha, femabakiye felev la raculinzeker, hisse sahiplerine hisselerini veriniz, geriye kalan en yakın erkeğindir.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; tabi bu hadis buhari dahil

Dr. Abdurrahman YAZICI; Buhari dahil bir çok hadis kitabında ve sünende delil olarak getiriliyor. Ancak bu hadise baktığımız zaman gerek İbn Abbas’ın mirasla ilgili uygulamaları yani bize rivayet edilen şuandaki uygulamalarının bu hadisle örtüşmediği, bu hadisin Kur’anı Kerimle de örtüşmediği, eğer asabeyide delil olarak alırlarsa

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; bu hadis Kur’an la örtüşüyor

Dr. Abdurrahman YAZICI; asabeye delil olmak açısından.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; asabeye delil olmaz ama şöyle düşün bak Kur’an’ı Kerim’de Nisa Suresi 11.Ayet(Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(nef’en), farîdaten minallâh(minallâhi). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ) Nisa suresi 12.Ayet(Ve lekum nısfu mâ terake ezvâcukum in lem yekun lehunne veled(veledun), fe in kâne lehunne veledun fe lekumur rubuu mimmâ terakne min ba’di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyn(deynin). Ve lehunner rubuu mimmâ teraktum in lem yekun lekum veled(veledun), fe in kâne lekum veledun fe lehunnes sumunu mimmâ teraktum min ba’di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn(deynin). Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâs sudus(sudusu), fe in kânû eksera min zâlike fe hum şurakâu fîs sulusi min ba’di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin gayra mudârr(mudârrin), vasıyyeten minallâh(minallâhi). Vallâhu alîmun halîm), 11. Ayet evladın ve babaların mirasını 12. ayet karı kocanın birde anne vefat etmişse annenin çocuklarının mirasını, Nisa suresi 176.(Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)) baba yoksa, ölenin mirasçısı da yoksa, babanın çocuklarına mirasını düzenliyor. E şimdi adam ölmüş babasının çocuğu yok. Annesi babası yok, annesinin çocuğu da yok, ananın babanın tek evladı olarak büyüdüğünü düşünün annesi ölmüş babası ölmüş, bu da çocuksuz vefat etmiş, kardeş yok, kardeşi yok, dede yok nine yok, peki bunun mirası kime verilecek, yani Kur’an’ı Kerim’de Allah’u Tealanın mirasçı diye saydıklarından hiç birisi yoksa o zaman bu hadisi şerifi, eğer hadisse öğle gözüküyor, bana göre bu doğru bir hadistir, feraizi ehline verin, o ehlin ne zaman bitiyor, Nisa 176 daki mirasçılarda o Kur’an’ı Kerim’de belirtildiği şekilde bitti, hiç birisi yok, Kuran’da belirtilen. Kime vereceğim?

Dinleyici; oradan gelenlere.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ama oradaki fema bakiye kelimesi uymuyor. Oradaki bakiye kelimesi uymuyor. Felevla raculin zeker olur. Ama Felevlaraculinzeker kelimesi de hiç böyle arapçada bir ifade olur mu? Yani hakikaten bu yanlış olduğu açık ortada ama yani öyle anlaşılabilir. Olur mu raculinzekerin olur mu, orada raculin zeker diye bir ifade olmaz arapçada. (01:20 dinleyici sesi alınmıyor)

Dr. Abdurrahman YAZICI; aynı zamanda şunu da söyleyebiliriz hocam, bu Abbasilerin propoganda sürecinin yani bu iddialarını propoganda sürecinde başladığını söyleyebiliriz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; e bak başladıysa, bak bu kelimeyi kullanıyorsan, Fatih’in sorusuyla da birleştirirsin, ondan önce bunun olmaması gerekiyor. Ama bu şekilde bir asabeliğin olmaması gerekiyor, başladığına göre. O zamana kadar oluşmuş olmalı bu iş.

Dinleyici; eğer varsa miras alanında var, siyasi alanda yok.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; öyle dersin.

Dr. Abdurrahman YAZICI; çünkü şöyle, Muhammed en-Nefsuz-Zekiyye’nin babası Abdullah bin Hasan’ın işte biz peygamberin çocuklarıyız şeklinde, hilafet bizimdir şeklinde rivayeti var. Yani Abbasilerin bu propogandalarının hicri yüz yılında veya yaklaşık olarak başladığını söylersek, en azından ortalarında yüzyirmilerde vesair bu gizli çekişmenin Abbasilerle evladı Ali Fatıma arasında başladığını söyleyebiliriz.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; kardeşim sen fıtratla hareket etsen, dünyanın herhangi bir yerinde, hiç bu konularla alakası olmayan, Müslüman da olmayan bir insana sor, burada bir adam ölmüş, kızı ve kızının çocukları var, öbür tarafta amcası ve amcasının çocukları var, bunların hangisi ona daha yakındır? diye sorsan ne der? Kızının çocukları, e kızının çocuklarına, mesela kızı da ölmüş oluyor, ayette Allah’u teala ne diyor, diyor ki estauzubillah  Nisa suresinin 9. Ayetinde “Velyahşellezîne lev terakû min halfihim zurriyeten dıâfen hâfû aleyhim, felyettekûllâhe velyekûlû kavlen sedîdâ” şimdi mesela sen kız babasısın, hayırlısıyla kızlarını evlendirdin, Allah göstermesin kızın senden önce öldü, çoluğu çocuğuda var, şimdi senin için onun çocukları senin için en büyük, üzerinde titradiğin kişiler olmaz mı? Ben ayete göre konuşuyorum, sisteme göre konuşmuyorum, şimdi sen mesela farzetki birtek kızın var öyle düşün yani ve kızın öldü, kızının çocukları var, şimdi diyor ki Allah; “Velyahşellezîne lev terakû min halfihim zurriyeten dıâfen” arkalarından zayıf çocuklar bırakacak kimseler korksun, bende ölürsem bu çocuklara kim bakar dersiniz değil mi, demez misin, ben ne yapayim dersin, ondan sonra hâfû aleyhim bunlarla ilgili olarak, korkuya kapılırlar bunlar ne olacak diye, felyettekûllâhe Allah’tan korksun  velyekûlû kavlen sedîdâ onlar için doğru bir söz söylesin. Doğru söz söylesin, bak burada söz yanlış oluyor. Yani işte buda, şuandaki gördüğünüz yetimlerde, aynen senin gibi bir babanın çocuğudur ya da torunudur bunun babası hasbelkader sen olmamışsında ölen bir kişi, sende olabilirdin, enazından sen kendini onun yerine koy ona göre konuş. E şimdi siz burada adam ölecek, burada bu adam da ölecek, kızının mirasçılarının çocukları, adamın bütün mirası hayatta hiç görmediği mesela Peygamber efendimiz ile ilgili söylenenden düşünün, Abbas nedir Peygamber efendimizin babasının dedesinin çocuğudur. Babasının değil, dedesinin çocuğu.

Dinleyici; neredeyse ayrı bir sülale olacak.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; Abbasinin çocukları ne, dedesinin çocuklarının çocuğu, Peygamberimizin dedesinin çocuğunun çocuğu, belki hiç görmemiş olacak dedesinin çocuğunun çocuğunu, göçlerde şurada burada, dedesinin oğlunun oğlunun oğlu, o gelecek bütün mirası alacak, adamın üzerinde titrediği ya da adam hayatta olsa ya da kabirden bir pencere olsa da baksa, benim bu torunlarım aç kaldı, ya hiç görmediğim adam geldi bütün mirası aldı gitti. Ya böyle şey olur mu, fıtrat mı bu? Bu fıtrat mı şimdi? İşte kavlisedid ayetlerde belirtilendir. Peki kavlisedid mi bakalım; şimdi bunlar nediyorlar az önce Abdurrahman, diyor ki bunlar bunun evladı değildir, sen şimdi kızının çocuklarına benim evladım değildir mi diyorsun kızın öldükten sonra?

Dinleyici; o kavlisedid değil. Yani benim evladım değil desem o kavlisedid değil.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; evladımdır dersen, evladımdır dediğin andan itibaren miras o adama gitmiyor işte. Bu senin evladındır dediğimiz zaman senin mirasın onlara kalıyor, öbürlerine kalmıyor. Şimdi ayeti kerimeye göre senin kızının çocukları senin evladın.

Dinleyici; yani kavlen sedid, yani siz kusura bakmayın işte böyle bir özürüme ait bir söz olarak düşünüyorum.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; e ama kardeşim bak tekrar edelim, yapılan işlem o değil mi benim kızımın çocukları mirastan pay alamayacak, niye bunlar benim evladım değildir dedirtiyorlar önce, yeryüzünde bunlar benim evladım değildir diyen bir insan çıkar mı? O benim evladım değil de peki dedemin torununun torunu mu benim evladım?

Dr. Abdurrahman YAZICI; nesep üzerinden çelişir hocam.

Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR; benim gece gündüz istikbalini düşünerek üzerine titrediğim çocuklar benim evladım olmayacak, o tamamen mahrum kalacak ve Allah’ta diyecekki cellecelaluhu diyecek ki, estauzubillah; “İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun)”(Nisa 176) birisi ölür de veledi yoksa, evladı yoksa o zaman ancak kardeşlerinin mirası olur. Yani senin şeyin olduğu zaman, kızının kızı, oğlu neyse senin evladın olduğu için o zaman senin kardeşine de oradan mal düşmeyecek. Şimdi bütün mezhepler burada ittifak etmişlerdir. Burada söylüyoruz ya, bunun yanlış olduğu açık değil mi? Baştan diyor ki bu senin evladın değil diyor ve sözlükte evet diyor. E kardeşim sözlükte öyle diyorsan Allahu teala Kuranı kerimde demiyormu estauzubillah; “Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum” (ibrahim 4) her Peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik, bu kavminin dilinde bu arapçada işte evlat kızının kızı da evlattır. Madem bak İmran’ın kızı olan, Meryem’in oğluna Ali İmran demiyor mu? Ya da sen tutuyorsun annenin çocuğu olursa miras veriyorsun da; ki o ana bir kardeşler uzaktadır, herkes uzak kabul eder yakın kabul edemezsin, ama benim çocuğumun çocuğuna miras veremiycem, böyle şey olur mu? Kavli sedid mi o?

Dinleyici; biraz soru niteliğinde olsun da; şimdi biz sizinle yaptığımız derslerede miras konusunda yapılan şu ana kadar genel feraiz sisteminin yanlışlığını birkere Kur’andaki ayetler arasındaki bağlantının kurulamadığından ortaya çıkar, bunun sonucunda karı kocanın paylarının

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; demek kurulamadığı değil de bozulduğundan diyelim, bozmuşlar bağları siyaseten bozmuşlar.

Dinleyici; bozmuşlar mı veya en başından Kur’an olduda biz mi şeyyapmadık, bu birtek asabe meselesine gitmiyor yani mesela vasiyet meselesi var, problem olarak ele aldık karı kocanın paylarının meselesi var problem olarak ele aldık, bunlara bağlı olarak avliye meselesini ele aldık, ondan sonra kelale meselesindeki Nisa 12 ile Nisa 176 nın birlikte okunamadığından dolayı, anne ile birlikte anne bir kardeşlere anne ile aynı anda verildiğini ele aldık e sonra asabeden dolayı bakiyeye kalanların en yakın akrabaya gitceklerken burada zürriyet dediğimiz evlatlara yani kız da olsa kızın çocukları da olsa bunlara verilemediğininin hepsinde problemler çok. Yani aslında ben mesela okuduğum miras ile alakalı eski sistemi şöyle kenara koyduk, kardeşim sen yanlış yapmışsın biz neredeyse yeni bir sistem oluşturduk yani ayetlere bakarak. Dolayısıyla bunu eğer, şu anladığım derste niye bunu soruyorum? Eğer sadece bu miras sisteminde oluşan problemi Abbasilerdeki asabeye dayandırırsak, bunda birileri muhakkak itiraz edeceklerdir, Abbasilerin asabeye dayandırdığı miras temelinde problem olması veya kendilerinin siyasi çıkarlarını yine o asabeye bağlayarak birşeyler ortaya koyması doğru önemli birşey ama bunun muhakkak öncesinde bir problemler olması lazım diye düşünüyorum. Yani sahabe zamanında naslardan hareketle mesela kelale konusuna tam net birşeyler vermiş mi bu konuda çok bu konuda elimizde rivayet yok.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; yok, var var, bak sahabe kelaleyi çok güzel tarif etmiş, Peygamberimiz gayet düzgün bir şekilde tarif etmiş, ama sonradan bunlar bozulmuş, bak sistemi bir kere bozdunmu, herhangi birşeyi bir kere biryerinden bir boz, o bozukluk orada kalmaz, yani sen şimdi elmanın bir tarafını kabuğunu bıçakla soy küçücük bölümünü ortaya koy, bozulma orada kalmaz ki her tarafa yayılır. Dolayısıyla asabe ile başlayan bozulma ister istemez her tarafa yayılmış.

Dr. Abdurrahman YAZICI; sadece mirası da etkilememiş hocam.

Dinleyici; diğer her konuda tartışma varken, bu hukuki konuların her birinde karşıt görüşler varken, mezhepler arasında, bu konuda eğer birileri birşey dediyse bile Nass’a uygun olarak mesela İmamı Azam belkide nassa uygun birşeyler söyledi ama sonradan bu gelen işte, siz dediniz ya Ebu Yusuf farklı artık hilafetin durumuna göre, yani değiştirme olsa bile muhakkak, hayır ya siz böyle yaptınız ama bak şu üstadda bunu söylüyordu diye birşey gelmesi lazım. Biz yani mirasla alakalı kaynaklara baktığımızda veya genel rivayetlere baktığımız zaman bu naslara dayanan tam böyle net, şu kadar doğru söylemiş denilen yani ben göremedim şimdiye kadar veya varsa da çok az yani.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; ya kardeşim bak şuanda işte bu toplantı için Hamdi’de bir çalışma yaptı Hamdi’nin tesbit ettiği şeye göre şuanda kütüphanemizde bulunan en eski kitabın yazım tarihi altıncı asrın sonları, hicri altıncı asırın sonları, en eski, bunlarda el yazması kitaplardır. Şimdi burada altı asırlık kitap yok elimizde kardeşim. Bundan önce o tebliğ okunacak Allah nasip ederse, şimdi altı asırlık kitap yok elimizde. İşte dün bende açılış konuşması için birşey yaptım. Safa ve Merve arasındaki say ile ilgili olarak arada sırada örnek veriyor ya kitap sünnet bütünlüğü açısından, Şafi, Maliki ve Hanbeli mezhepleri Peygamberimizin hadisine dayanmışlar. Allah size sayyı farz kıldı say edin, İmam Şafi diyor ki bu hadis olmasaydı Safa ile Merve arasında say etmek nafile bir ibadet olurdu. Bunu söylüyor. E hani siz kitabı öne alıyorduk, önce kitap sonra sünnet diyordunuz ne oldu kitapı bıraktınız. Şimdi hanefi mezhebi de diyor ki Safa ile Merve arasında say etmek vaciptir, eğer say etmezsen yerine bir kurban keseceksin diyor. Şimdi peki neye dayanıyorsun. Mevsuf da diyor ki biz diyor hadise de dayanmadık ayete de dayanmadık. Neye dayandınız, bu konuda oluşmuş icmaya dayandık. Peki icma dediğin ne? Nevevi hem el mecmunda hem müslim şerhinde sahabeden ve tabiinden yane felacunahealeyhim ayetine dayanarak Safa ile Merve arasında say etmeyi mübah görenler ve tatavvu bile saymayanlar var, mubahtır diyor yaparsan yaparsın yapmazsan yapmazsın diyen kişiler ver, ondan sonra hükümdür diyenler ver, ama senin gibi  vaciptir diyen birtek Abdullah İbn Mesud söyleniyor, Abdullah İbn Mesud’da başka birşeye dayanmış. Sen birtek kişinin görüşüne icma diyorsun, onun adından da bahsedemiyorsun çünkü bahsetsen o icma olmaz. Hayaline göre bir icma oluşturuyorsun o kitabı bırakmışsın sünneti bırakmışsın olmayan bir icma ile fetva veriyorsun ve ibadet konusunda. Peki ondan sonra da tutuyorsun diyorsun ki say etmezse kurban kessin. Peki bu kurbanın hiçbirşeysi yok, orada kurban kesmekle ilgili ne ayet var ne hadis var ne icma var ne şu var ne bu var, peki bunu nereden çıkartıyorsun. Din uydurmak değil mi bu? Ama bakıyorsunki dördü de bu din uydurma konusunda tesadüfen diğerleri hadise uydukları için doğruyu söylemişler, yoksa, ama kitapla sünnet ilişkisinde tamamen bozmuşlar. Halbuki hadislere baksalar, etimmuya işaret eden hadisler var çok açık, Peygamberimiz diyor ki; kim say yapmazsa haccı da tamam olmaz ümresi de tamam olmaz diyor eksik kalır diyor. Ayşe validemiz aynı şeyi söylüyor. Peki sahabe hep aynı şeyi uygulamış. Ya kardeşim Allah rızası için ya siz, ya bu insanlar aynen şimdi Abdurrahman’ın anlattığı gibi, yani bir yerde bir din oluşturulmuş beyler bu konuda fetvamız budur, gerekçeleri nasıl oluşturuyorsunuz oluşturun gözümüz sizi görmesin denmiş, bu böyledir, mırın kırın etmeyin bu böyle, delil ne delil buluyorsanız bulun denmiş,  yalan ile ittifak edilmiş bir çok konuda, oku oynat okadar. Şimdi ya böyle denmiş ki, büyük ihtimalle böyle gözüküyor. Bu böyle, asabe konusunda böyle olduğu açık, miras konusunda öyle olduğu açık. Ama şeyde mesela şey konusunda, dört mezhebin dördünde de nikah olsun talak olsun bu konunun ne Kuranla ne sünnetle ne fıtratla hiçbir alakası yok ama dört mezhebin dördü de bunu böyle kabul ediyor. Şimdi bu tip olaylar çok fazla var işte bizim işlerimizde. E ne yapacağız, az önce şeyden başladık, ilk kitap altıncı asırdaysa İmam Muhammed’in şeyi Es-siyeri Kebir’i, Es-siyeri Kebir uluslararası ilişkilerden bahseden, yani devletlikler hukukundan bahseden bir kitaptır. Peki diğer kitapları nerede bunların? Ona yedinci asırdan itibaren bakıyorsunuz, peki bu kitapları işte Abdurrahman’ın söylediği gibi, efendim İbn Abbas’ın görüşü dediğimiz işte o mirastan en son elimizde olan kitaptır böyle geçiyor. Hz. Ömer böyle demiştir de ordan geçiyor. Yani bütün bu anlatılanlar orada geçiyor. Bunlar Abbasilere nasıl malolur, o dönem Abbasiler kardeşim. Abbasiler devam ediyor o dönemde. Bakın Abbasiler döneminde adam çıkmış işte şey, yine bir şey oluşturmuşlar hüccetülislam diye İmam Gazali oluşturmuşlar, adam diyor ki, Peygamberler diyor melek vasıtasıyla alır bilgisini biz de oradan alırız diyor kaynaktan. Bukadar hala herkes bunu büyük alim olarak kabul ediyor. Aynı şeyi şey yapmış, e şimdi şeyler böyle Mevlananın haktan alıp halka veriyor, direk kaynaktan alıp halka veriyor herkes bunu yutuyor. Geçende diyor ki, abdestsiz çıkmaz diyor semaya, yani haşa abdestsiz zina yapmak demek gibi birşey bu yani. Küleyni. Ya Şii alimleri, adamı Şii alim yapmışlar. Yoksa Şii alimi yok yani.

Dr. Abdurrahman YAZICI; ve geri dönük birşey de başlıyor hocam daha sonralar.

Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR; şuanda o eski yaşayan ulemaya atfedilen kitaplar var. Küleyni yazmıştır, İmam Muhammed yazmıştır, Ebu Hanife yazmıştır falan diyerek kitaplar var ama benim söylediğim kütüphanelerde mevcut kitapların en eski istinsah tarihi, yazılma yani bi nüshadan diğer nüshaya aktarıyorlar ya, en eski istinsah tarihli tek bir kitap var, o da şey İmam Muhammed’in Es-siyeri Kebiri o kadar. E peki diğerleri İmam Muhammed’in kitabıdır deniyor.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın