Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Yahya Hoca hayvansal gıdalar konusunda doktorasını yaptı. Burada İsa As’ın Yahudilere getirdiği kolaylıklar var. Yani işte, size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için geldim diyor. Şimdi o kendisinin çalışma yaptığı konularda onunla ilgili bize biraz bilgi versin. Evet Yahya şimdi seni dinliyoruz.
Dr. Yahya Şenol: Bismillahirrahmanirrahim. Ali İmran suresinin bu okunan ilgili ayetinde İsa As’a helal ve haram kılma fiili isnat ediliyor. Kısaca ona bir deyinmekte fayda var. İsa As Allah’ın rasulü ve sık sık biz derslerde hep şu vurguyu yapıyoruz ki, rasul dediğimiz kişi Allah’ın kendisine verdiği emri insanlara olduğu gibi tebliğ eden kişi demektir. Yani bu mesajın içine hiçbir şey eklememiş, hiçbir şey de çıkarmamış kişiye rasul denir. İsa As’a burada helal ve haram fiillerinin nispet edilmesi onun Allah’tan bağımsız (haşa) yani müstakil bir şekilde helal ve haram kılma yetkisi olduğunu göstermiyor. Allah ona git şunların helal olduğunu onlara söyle buyurduğu için o geliyor insanlara diyor ki, ben Allah’ın rasulü olarak size haram kılınmış olan bazı şeyleri helal kılmaya geldim. Dolayısıyla burada bir şeyi helal veya haram kılan o rasulün, peygamberin, İsa As’ın kendisi değil, onu gönderen Cenab-ı Hakk. Önce bu vurguyu bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor.
Peki, burada İsa As bazı şeyleri helal kıldığını, bazı şeyleri helal kılmak için geldiğini beyan ediyor. “bağdallezî hurrime aleykum” Şimdi, bazı şeylerin helal kılınması vurgusu da çok önemli, eğer burada bazı kelimesi kullanılmamış olsaydı, size haram kılınan her şeyi helal kılmaya geldim gibi bir sonuç çıkabilirdi. Yani İsa As’dan önce gelmiş olan bütün peygamberler İsrailoğullarına neyi haram kıldıysa, İsa As gelmiş, o ana kadar bütün haramları helale çevirmiş olacaktı. Halbuki böyle bir olay yok. Niye? Çünkü Cenab-ı Hakk’ın helal ve haramla ilgili prensipleri evrenseldir. Adem As’dan son peygamber, bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa SAV’e kadar dinlerde hep aynı haramlar var olagelmiş. Yani ne kadar geriye giderseniz gidin, Nuh As da ne haramsa bizde bugün aynı şeyler haram. Bizde bugün neler haramsa, İbrahim As zamanında, Musa As zamanında da aynı şeyler haram. Bir değişiklik yok.
Fakat Yahudilerle ilgili olarak bir farklılık söz konusu. Cenab-ı Hakk, Nisa suresinin 160-161. Ayetlerinde şöyle buyuruyor. Estauzubillah “Febizulmin minellezîne hâdû harramnâ aleyhim tayyibâtin uhıllet lehum” “Zalimlik yapmalarından dolayı, daha önce onlara helal kılınan temiz şeyleri de onlara haram kıldık” Daha önce temiz olduğu için helal olan bazı yiyecekler, Yahudilere zalimlik yapmalarından dolayı ceza olarak haram kılınmış. Devamında, iki üç suçları daha zikrediliyor “ve bisaddihim an sebîlillâhi kesîrâ” “İnsanları Allah yolundan çokça saptırmalarından dolayı” “Ve ahzihimur ribâ ve gad nuhû anhu” “Yasaklanmalarına rağmen insanlardan faiz almaları sebebiyle” “ve eklihim emvâlen nâsi bil bâtıl” “Ve insanların mallarını batıl yolla yemeleri sebebiyle, biz onlara normalde helal olan temiz yiyecekleri dahi haram kıldık” buyuruyor Allah.
Peki bunlar ne? Bunlar hangi ayette açıklanıyor? Bunlar da En’am suresinin, 6. Surenin 146. Ayetinde açıklanıyor. Bu 146. Ayetin hemen öncesinde, bizim peygamberimize hitaben Allah bize, bu ümmete, neleri haram kıldığını açıklıyor. Buyuruyor ki, “Gul” “Ey Muhammed de ki onlara” “lâ ecidu fî mâ ûhıye ileyye muharramen alâ tâımin yat’amuhû” “yiyen bir kimseye yemesi haram bir şey bulamıyorum bana yapılan bu vahiyde” “illâ” “ancak şu şeyler müstesna” “en yekûne meyteten” “Bir yiyecek ki, kesilmeden kendiliğinden ölmüş olan bir hayvan, leş” Meyte bunun Arapçası, Kur’an diliyle. Eğer böyle bir şeyse o haramdır. “ev demen mesfûhan” “veyahutta akıtılmış olan kan” “ev lahme hınzîrin” “veyahut ta domuz eti” Ki, “feinnehû ricsun” “Bu bir rics’dir, pisliktir” Hem maddi hem manevi anlamda. Ve dördüncü olarak da, “ev fisgan uhille liğayrillâhi bihi” “fasıklık yapılmak suretiyle, yani yapıldığında kişiyi dinden çıkaracak bir eylemle bir hayvanı Allah’tan başkasının adına kesmişseniz” Yani bir hayvan Allah’tan başkasının adı anılarak kesilmişse o da haramdır. “Bu dört şeyin haramlığını buluyorum de” diyor onlara. Bu ayetten sonra 146. Ayette de buyuruyor ki Allah “Ve alellezîne hâdû harramnâ kulle zî zufur” “Biz daha önce Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları da haram kılmıştık” buyuruyor. Kulle zî zufur ifadesi, tüm tırnaklı hayvanlar.
Tefsirlerde bu ibare çokça tartışılmış, acaba ne kastediliyor diye. Bir sonraki cümleden aslında bir açık kapı var bunun anlaşılmasına dair, çünkü Cenab-ı Hakk devamında, “ve minel begari vel ğanemi” diye sığır ve koyun cinsini ayırıyor. Yani, “Sığır ve koyun cinsi hariç parmağı bulunan bütün hayvanları onlara haram kıldık diyor Allah” Aklınıza ne gelirse. Yani, koyun ve sığır cinsi hayvan ve bir de parmağı olamayacak olan balıklar var. Bunun haricinde aklınıza gelen bütün hayvanlar ceza olarak Yahudilere haram kılınmış Allah tarafından. Artı, bu sığır ve koyunla alakalı da bir kısıtlama sözkonusu, “ve minel begari vel ğanemi harramnâ aleyhim şuhûmehumâ” “Sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık” diyor Allah onlara. Sadece etlerini yiyebileceklerdi. Tabi orada ufak bir iki istisna var, kemiklere yapışanlar olursa, bağırsak cidarına yapışmış olanlar varsa ve sırt bölgesindekiler hariç diyor. Yani iç yağları onlara haram kılınmış. Niye böyle? “zâlike cezeynâhum bibağyihim” buyuruyor Allah. “İşte taşkınlık yapmalarından dolayı bir ceza olarak onlara bunu yaptık” Onlar biraz önce Nisa suresinde zikredilen dört yanlışı işlediklerinden dolayı, Allah da onlara normalde helal olması gereken hayvanları haram kıldı.
Balıklarla ilgili de, biliyorsunuz cumartesi yasağı vardı bunlarda, Allah onlara cumartesi günleri balık avlamayı da yasaklamıştı. Ve imtihan etmek için de onlara haftanın diğer günleri hiçbir şekilde o derelerden göllerden, artık nereden balık tutuyorlarsa balıklar oraya uğramıyor, ama yasak olan cumartesi günü ortalık balıkla kaynıyor, görüyorlar. Ve en sonunda zaten dayanamayıp o yasağı da çiğniyorlar. Böylesine ağır yasaklar var.
Bunun üstüne, bir de bu Yahudi hahamlarının, yani din adamlarının, onlara hayatı daha da zindan edici bir takım yasakları var. Şimdi, normalde Tevrat ilk geldiğinde Musa As domuz etini, Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı, kanı ve kendiliğinden ölmüş olan hayvanı zaten haram kılmıştı. İşledikleri suçlar yüzünden diğer hayvanlar da haram kılındı, onun haricinde onlar da, mesela kan ve içyağının yanı sıra Tevrat’ta Yahudilere hayvanların bacak ve but kısımlarında yer alan siyatik sinirlerinin de yenmesi yasaklanmış ve bunlar da bunu temizleyemeyeceklerini gördüklerinden, hayvanların but kısımlarını ve bonfile denilen kısmı hiçbir şekilde bugün Yahudiler tüketemiyorlar. Artı, Tevrat’ta üç kez bir yasak tekrarlanıyor. Oğlağı anasının sütünde pişirmeyeceksin diye, buradan yola çıkarak onlarda aynı anda etli ve sütlü bir yiyecek tüketilemez. Yani pratik bir örnek de verelim, bir dönerle bir ayran bir Yahudiye göre aynı anda caiz değildir. Böylesine bir bela (!) altında idiler.
İşte Cenab-ı Hakk İsa As’ı gönderdiğinde onlara İncil’le, ilk olarak dedi ki, “ve musaddigan lima beyne yedeyye minet Tevrat” “Ben Tevrat’ı tasdik edici bir rasul olarak geldim” Yani esas amacım Tevrat’ı yürürlükten kaldırmak değil. Aynı ibareyi biz zaten bugün şu an elimizde bulunan Matta İncili’nde de birebir görüyoruz. Orada Hz İsa’ya aynen şu cümle isnat ediliyor, diyor ki, ben kutsal yasayı, yani Tevrat’ı ve peygamberlerin sözlerini yıkmaya değil tamamlamaya geldim. Bakın, “musaddigan lima beyne yedeyye” Kur’an ayetiyle İncil’deki bu pasajı eşleştirdiğimiz zaman birebir uyuyor. Fakat “ve liuhılle lekum bağdallezî hurrime aleykum” “İşte size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmaya geldim” O bazı şeyler, işte müfessirler diyorlar ki, işledikleri suçlar yüzünden normalde helal olan ama sadece onlara haram kılınan temiz yiyeceklerdi. İsa As geldi, olayı tekrar aslına çevirdi. Yani daha önceki peygamberlerde ve Musa As’ın ilk zamanlarında size ne haram kılınmışsa sadece onlar haram, onun dışındaki diğer temiz yiyecekler helaldir.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: İncil’deki o şeyi de okusana.
Dr. Yahya Şenol: Bugün tabi elimizdeki İncil’de bu şeylerin yansıması nasıl, unuttum onları da aktarayım. Elçilerin işleri diye bir kitabı var İncilin bir bölümü, orada iki yerde şöyle bir olay naklediliyor. Petrus, Pavlus, Barnaba ve Yakup -dört isim zikrediliyor ki, bunlar Hıristiyanların en çok saydığı ve belki bugünkü Hıristiyanlığın mimarı olan kişiler, Havarilerden de herhalde sayılıyorlar bunlar.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Orada Pavlus’u çıkarsan Yasin suresindeki “Vadrib lehum meselen ashâbel garyeh” de anlatılan rasuller.
Dr. Yahya Şenol: Pavlus çünkü bunlardan daha sonra.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Pavlus sonra, o sırada Pavlus olmaz, evet.
Dr. Yahya Şenol: Bunlar toplanıyorlar, Antakya’da, Suriye’de ve Kilikya’da Hıristiyanlığı yeni kabul edenlere bir mektup yazıyorlar Hıristiyanlığı tanıtmak amacıyla. Ve o mektupta yiyeceklerle ilgili şöyle bir ibare var. Diyorlar ki, kutsal ruh ve bizler gerekli olan şu kuralların dışında size herhangi bir şey yüklememeyi uygun gördük. Nedir onlar? Putlara sunulan kurbanların etinden, bakın putlara sunulan kurbanların etleri nedir? Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar, iki, kandan, üç, boğularak öldürülen hayvanların etinden ve cinsel ahlaksızlıktan sakınmalısınız. Bunlardan kaçınırsanız iyi edersiniz. Sonra mektup bitiyor.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Burada bir domuz konusu var.
Dr. Yahya Şenol: Evet, üçü tutuyor, domuz eti eksik.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Yani o En’am suresi 145. Ayette geçenlerin üçü var, ama bir tanesi yok. Dördüncüsü eksik.
Dr. Yahya Şenol: Bu diyorlar ne oldu peki, kim buharlaştırdı bunu? Araştırmacılar daha çok bu Pavlus’un üzerinde duruyorlar ki, biraz önce kullandığım kelime aslında Pavlus için geçerliydi. Yani bugünkü Hıristiyanlığın mimarı olan kişi, Hz İsa’dan daha çok bunun şeyleri etkindir bugünkü Hıristiyanlıkta. Bunun İncil’de kendisine ait mektupları, nutukları falan var. Onlardan bir tanesi şöyle, diyor ki, Tanrı’nın yarattığı her şey iyidir. Ve şükranla kabul olunursa hiçbir şey reddedilmemelidir. Dolayısıyla haram, yasak ne varsa hepsini kaldırıp atabiliyorsunuz.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Zaten birçok haramı da işlediğini itiraf ediyor kendisi.
Dr. Yahya Şenol: Korintlilere gönderdiği mektupta da aynen şu ibareye yer vermiş Pavlus, diyor ki, “kasaplar çarşısında satılan her çeşit eti vicdan sorunu yapmadan sorgusuz sualsiz yiyin.”
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Evet, yani domuzu helal kılan aslında Pavlus.
Dr. Yahya Şenol: O ön plana çıkıyor.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Şimdi şey yaparsanız, Tevrat’ta domuz haram. Değil mi onu da tesbit etmiştin.
Dr. Yahya Şenol: Evet.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Zaten bugün dikkat ederseniz Yahudiler kesinlikle domuz yemezler. Kur’an’ı Kerim’de de haram, zaten o ibareye baktığınız zaman, Antakya’ya gönderilen mektuba, En’am 145’in aynısı, ama işte bir tek domuzu çıkarmışlar oradan.
Şimdi burada çok ilginç olan şu. Hıristiyanlığı bozan Pavlus’un mektupları bizzat İncil’in içinde yer alıyor. Buraya kadar nasıl girmiş bu? Oradan biz ibret alalım, yani öncekilerin gittikleri yoldan herhalde arkasından gelenler de gitmiştir. Allah-u Teala Kur’an’ı Kerim’i korudu, Kur’an’ı Kerim’in içerisinde böyle bir şey yok. Ama Kur’an’ı Kerim’in kelimeleriyle oynanarak istenen hedefe ulaşmıştır ve bugün kelimelerle oynama işi devam ediyor. Yani o kadar çok din adına hareket edip de bu kelimeleri kullanarak… Mesela işte salat kelimesini kullanıyor bazı kimseler, namazı kaldırıyorlar. Başka kelimeleri kullanıyorlar, birtakım şeyler yapıyorlar. Yani bu devam edecek, bu Yahudilerin yapmış oldukları bir uygulamadır. Pavlus’da zaten azılı bir Hıristiyan düşmanı olan Yahudi’dir. Fakat sonra Yahudilik düşmanlığıyla bu bir şey olmadığını anlayınca işte, ben İsa’yı gördüm, Şam yolunda gördüm, beni rasul yaptı, git babam oğul ve kutsal ruh adına insanları vaftiz et dedi şeklinde şeyleri var. Yani bunlardan çok ibret almamız lazım. Evet sağol teşekkür ederiz.