Eûzü Billahi Mine’ş-şeytani’r-racimBismillahirrahmanirrahim
ElhamdulillahiRabbilalemin, vassalatuvesselamu ala resûlinâ Muhammedin ve ala alihi ve ashabiecmain
Bugün Tahrîm Sûresinden okuyacağız,Kuranı Kerim’in atmış altıncı suresi; ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’, ‘’ Yâeyyuhennebiyyu / Ey peygamber’’, ‘’lime tuharrimumâehallallâhulek / Allah’ın sana helal kıldığı şeyi sen niye haram ediyorsun?’’, ‘’tebtegîmerdâteezvâcik/…’’ … (Tahrîm Sûresi 66/1)
A.Bayındır: Ses gelmiyor mu?
Salondan: Geliyor
A.Bayndır: Eee! Tamam
Salondan: Az geliyor
A.Bayındır: O zaman şeyde bir problem var öyleyse. Evet, şimdi nasıl?
Salondan: Daha iyi
A.Bayındır: Tamam.
Ey peygamber Allah’ın sana helal kıldığı şeyi eşlerinin rızasını arayarak neden haram ediyorsun? Peygamber SAV me Mısır’dan bir cariye hediye edilmişti. Peygamberimiz, Hz Ömer’in kızı Safiye’nin evinde onun yokluğunda cariye ile birlikte olmuş; Safiye bundan çok rahatsız olmuştu. O da bu cariyeyi kendine haram ettim demişti. Onun üzerine inen ayet; Ey peygamber Allah’ın sana helal kıldığı şeyi neden kendine haram ediyorsun, eşlerinin rızasını gözeterek diyor.
Şimdi peygamberlerin haram kılma yetkisi var mı yok mu? Hep tartışılır biliyorsunuz. Bunları tartışanlar birçok ayeti kerimeyi yanlış anlama durumunda olurlar. Burada iki husus var; Birisi peygamber bir şeyi kendine haram eder mi etmez mi yani bir peygamber haram koyar mı koymaz mı meselesi, ikinci husus da kölelik ve cariyelik meselesi. Gerçi kölelik cariyelik konusu ayetlerde geçmiyor ama haniMâriye vasıtasıyla o Mısır’dan hediye edilen cariyenin adı Mâriye idi, ondan bahsettiğimize göre kölelik ve cariyelikten de birkaç kelime etmek gerekir. Şimdi buradan anlaşılıyor ki peygamberimizin bir şeyi haram kılma yetkisi yok. Helali ve haramı belirleyen Allah Teala dır, peygamberin yaptığı da onları açıklamaktır. Şimdi Kuran-ı Kerim’de bir nebi bir de resul kelimeleri vardır. Nebi bizim peygamber dediğimiz kişilerdir, onun için bütün peygamberler nebidir. Peygamberlerin şahsına verilen isim nebilik yani şahsına verilen vasıf nebiliktir. Görevleri gereği kendilerine verilen isim de resuldür. Bütün resuller nebidir. Yok! Bütün nebiler resuldür, ters söyledim. Bütün nebiler resuldür. Allah’ın bütün nebileri resuldür, Allah’ın resulüdür aynı zamanda. Yani bizim peygamber olarak bildiğimiz zatların tamamı hem nebidir hem resuldür. Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed SAV için Allah Teala,‘’ve hâtemennebiyyin/ Nebilerin sonuncusu’’ (Ahzab 33/40)diyor. Ama resul kelimesi daha genel bir kelimedir yani elçi demektir. Peygamberler Allah’ın elçisidir, bu elçilik devam eder. İnsanlar da ya peygamberlerin elçisi olarak yada bir başka kişinin elçisi olarak vazife yaparlar. Mesela Yasin Suresinde ‘’Vadrıblehum meselen ashâbelkaryeh/ Onlara örnek olarak o şehir halkını göster’’(Yasin 36/13) diyor. Oraya iki tane elçi göndermiştik üçüncüsüyle de kuvvetlendirmiştik deniyor ki, bunlar peygamber değil peygamberin gönderdiği elçilerdir. Kuranı Kerim’de bu manada çok kelime geçer ama bunların hiç birisine nebi denmez. Nebi dendiği zaman Muhammed AS da diğer peygamberlere de nebi kelimesi ile hitap edildiği zaman bu onun şahsını ilgilendiren bir konudur. Tabi onun şahsında diğer Müslümanlar için de örnek olabilir. Şahsını ilgilendiren bir konudur.
‘’Yâeyyuhennebiyyu/ Ey nebi’’, ‘’lime tuharrimumâehallallâhulek/ Allah’ın sana helal kıldığı şeyi sen nasıl haram kılarsın’’ Niçin haram kılarsın. Muhammed AS, resul sıfatıyla bir şeyi haram kılsaydı o haram olurdu. Resul ne demek? Elçi demek değil mi. Elçi, kendisini elçi olarak gönderenin söylediğini söyler farklı bir şey söylemez. Ama o elçi insan da olduğu için insan olarak konuşunca nebi konuşuyordur, elçi olarak konuşunca resul konuşuyordur. Dolayısıyla resul sıfatıyla haram kılama yetkisi vardır çünkü kendi haram kılmıyorki, onu elçi olarak gönderen haram kılıyor, kendisi onu açıklıyor sadece. O açıdan Araf Suresinin yüz elli dokuz galiba o ayeti bir açalım. Yüz elli yedi imiş. Şimdi bakın ‘’Ellezîneyettebiûnerresûlennebiyyel/ Onlar resul nebiye uyuyorlar’’(A’raf 7/157) çünkü nebi olmayan resul de var dedik ya yani birisi bugün her hangi bir kimse Allah’ın peygamberinin getirdiği Kuranı olduğu gibi anlar kavrar insanlara anlatırsa o zaman Allah’ın resulünün resulü olmuş olur. Yani peygamberimiz olsaydı neyi yapacaksa o görevi yapmış olur ama nebi olmaz yani Allah’tan vahiy alan Allah’ın elçiliği görevi ile görevlendirilmiş olan bir kişi değildir. ‘’Ellezîneyettebiûnerresûlennebiyyelummiyye/ Ümmi peygambere uyanlar, ümmi resul nebiye uyanlar’’, ‘’Ellezîyecidûnehumektûbenindehumfîttevrâti/ Onu kendi yanlarında bulunan Tevrat’ta yazılı bulacaklar’’,‘’velincîli/ ve incilde’’, ‘’ye’muruhum bil ma’rûfi/ O onlara marufu emreder’’ resul çünkü maruf yani iyiyi güzeli Allah’tan alır bildirir. Ümmi olduğu için bir yerde eğitim görmüş öğrenmiş falan değil ama Allah Teala ona meseleyi bildiriyor ve o da anlatıyor. Yani elçi olarak Allah’tan aldığını insanlara ulaştırıyor. ‘’ve yenhâhumanilmunkeri/ onları kötülüklerden engeller’’ yani yasaklar. ‘’ve yuhıllulehumuttayyibâti/ onlara temiz şeyleri helal kılar’’ Resul sıfatıyla temiz şeyler helaldir dediği zaman bu söz kimin sözü olur? Onu resul olarak gönderenin sözü olur. ‘’ve yuharrimualeyhimulhabâise/ pis şeyleri de onlara haram kılar’’ Şimdi bakın bu ayetin başında ‘’Er resule en nebiyye’’ kelimesi geçiyor resul olarak helal kıldığı şeyler aslında Allah’ın helal kıldıklarıdır. Çünkü Allah resuller için şöyle diyor;‘’Mâalerresûliillelbelâg/ Elçilere tebliğden başka bir görev düşmez’’ (Maide 5/99). Elçi görevi olarak bir şey söylüyorsa o Allah’tan aldığını tebliğ ediyordur. Ama nebi olarak bir insan olarak konuşuyordur nebi. Resul olarak haram kılar ifadesi var; ‘’yuharrimu’’ nun faili. Ama nebi olarak niye haram kıldın diye uyarılıyor değil mi. Çünkü nebi olarak hareket ettiği zaman kendiliğinden hareket eder resul olarak hareket ettiği zaman sadece AllahTealanın sözünü insanlara iletir. Er resule en nebiyye ise zaten gene aynı şeydir, resul demektir. Allah’tan aldığını insanlara anlatıyor. Şimdi bu açıdan dördüncüsü anlaşılabildi mi yani bu biraz çok… Bu resul ve nebi kelimeleriyle ilgili çalışmayı Mehmet (SOYADI ANLAŞILMIYOR) hoca yaptı Allah razı olsun bizi de bilgilendirmiş oldu ona teşekkür ediyoruz bu vesile ile sağ olsun. Fakat tam oturdu en azında benim kafamda oturdu bilmiyorum burada hocalara soralım sizlerin zihinlerinde de oturdu mu?
Salondan: Evet…
A.Bayındır: Yani tamı tamına oturuyor değil mi?
Salondan: Hocam! Her resul nebidir aynı zamanda öyleyse
A.Bayındır: Hayır! Her resul nebi değildir. Sen resul olabilirsin ama nebi olamazsın. Her nebi resuldür. Resul elçidir.
Salondan: ANLAŞILMJYOR ( dakika 13:35 – 13:45)
A.Bayındır: Nebi yüksek bir yerden haber veren kişi demektir. O, Allah’tan haber veriyor, her haberciye nebi denmez.
Şimdi, yani imam diyoruz bir insana; O, camide namaz kıldırırken de imam kıldırmadığı zaman da imam değil mi? Namaz kıldırırken yaptığı görev de imamlık görevi. İşte şimdi nebi Allah’tan bir söz anlattığı zaman da nebi, anlatmadığı zaman da nebi ama Allah’tan bir söz anlattığı zaman hem nebi hem resul oluyor. Resul sıfatıyla Allah’tan aldığını insanlara bildirince o söz onun sözü olmuyor, Allah’ın sözü oluyor ama nebi sıfatıyla hareket edince yani sadece nebi kelimesi geçiyorsa Kuran-ı Kerim’de orada resul olmayabilir. Yani peygamber bir insan olarak mesela;‘’Yâeyyuhennebiyyu kul li ezvâcike/ Ey Peygamber eşlerine şöyle söyle’’ (Ahzap 33/28)
Slaondan: Sadece onu bağlayan bir ANLAŞILMIYOR (dakika 14:55 – 15:00 arası)
A.Bayındır: Sadece onu bağlamayabilir, bizi de bağlayabilir ama mesele eş kelimesi ile birlikte söylüyor; Nebinin eşi olur resulün eşi olmaz. Yani insan olarak nebinin bir eşi olur, evli olur.‘’Yâeyyuhennebiyyuizâtallaktumunnisâe’’ (Talak 65/1) İşte karılarınızı boşadığınız zaman… Nebi olarak boşar yani eğer bir nebi karısını boşayacaksa o nebi olarak yani bir insan olarak boşar. Allah’ın elçisi olarak boşamaz çünkü Allah’ın elçilik görevinde Allah’tan emri alıp insanlara ulaştırmak var. Anlatabildim mi? Biraz ince gibi gözüküyor ama anladıktan sonrası çok kolay oluyor çok güzel oluyor.
Salondan: Hocam bize şöyle öğrettiler; Kitap verilenlere resul….
A.Bayındır: Neyse size nasıl öğrettiklerini sonra konuşursunuz önemli değil, şimdi burada nasıl olduğu önemli.
Şimdi, dolayısıyla işte peygamberin haram kılma yetkisi var mı yok mu? Nebi olarak yok resul olarak var. Çünkü resul olarak onun yaptığı kendinin değil ki onun resul olarak gönderenin yaptığıdır.
Salondan; Hocam haram kılmıyor ki, haramı bildiriyor.
A.Bayındır: Ha! Haramı bildiriyor haram kılmıyor onun için mesela şu Araf suresindeki o ‘’yuharrimu’’ da Allah’ın haram kıldığını bize bildiriyor.‘’yuhıllu’’ de de helal kıldığını bize bildiriyor. Burada çünkü resul sıfatıyla elçi sıfatıyla kendini elçi gönderenin bildirdiğini bize bildiriyor. Ama nebi sıfatıyla konuştuğu zaman bu defa kendiyle alakalı yani Muhammed AS peygamber olmasaydı da evli olduğu hanım hoşlanmadığı için cariyesini kendisine haram kılabilirdi değil mi? Öyle değil mi… Ha! Ama o resul olmasaydı Kuran-ı Kerimdeki ayetlerden hiç haberi olmazdı ve bize de bir şey anlatamazdı. Şimdi o açıdan ben tefsirlerin tamamında zannediyordum bugün Mehmet hoca bazı tefsirlerde farklı olarak görmüş şimdi okuyacağım ayetle ilgili olarak, benim gördüğüm tefsirlerde farklı bir şey yoktu. Dördüncü cüzün baş tarafını açabilirsek bakayım kaçıncı sayfa.
A.Bayındır: Atmış üçüncü sayfa mı? Atmış üçüncü sayfaymış.
Şimdi burada bir ayet var ‘’Kulluttaâmikânehillen li benî isrâile illâ mâharrameisrâîlualânefsihîminkabli en tunezzelettevrât’’ şimdi az önce bize nebiyi şöyle öğrettiler, resulü böyle öğrettiler diyordunuz ya o kavram kargaşası sebebiyle bu ayet de anlaşılamaya ayetler arasına girmiştir. Resulün haram kılma yetkisi var çünkü kendiliğinden konuşmaz;Kendi sözünü anlatırsa zaten ona resul denmez ki, değil mi? Gönderenin sözünü anlattığı zaman resul denir, o zaman o haram kılmıyor Allah’ın kıldığı haramı bize açıklamış oluyor ama önemli değil kelimenin fail o geçiyor olabilir cümlede. Ama nebi olarak haram kılamaz. Şimdi bu kavram kargaşasından dolayı şu ayet de anlaşılamamıştır. ‘’Kulluttaâmikânehillen li benî isrâile illâ mâharrameisrâîlualânefsihîminkabli en tunezzelettevrât / bütün yiyecekler İsrailoğullarına helaldir, İsrail’in Tevrat’ın inmesinden önce kendisine haram kıldığı hariç’’ (Ali-İmran 3/93) İsrail dediğimiz kim oluyordu? Yakup AS. Yani Yakup AS, kendisine haram kıldığı ne oluyor? İsrailoğullarına da haram oluyor, değil mi? Verilen mana öyle. Önünüzdeki meallerden bir okuyun, bakın ben bendeki mealden okuyorum, MEAL;‘’Tevrat indirilmeden evvel İsrail’in nefsine haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi İsrailoğullarına helal idi.’’ Bu bir hüküm cümlesi değil mi? Tevrat inmeden önce İsrail’in yani Yakup AS mın kendisine haram kıldığı dışındaki bütün yiyecekler İsrailoğullarına helaldi. O zaman ne anlaşılır buradan? Yakup AS haram koyduğu için haram olmuş oluyor değil mi? Allah değil. Ve kendisi için haram kılmış, bütün cemaatine haram olmuş. Şimdi ayetin devamında da ne diyor, MEAL; ‘’Peki haydi Tevrat’ı getirinde onu güzelce okuyun eğer doğru iseniz’’ Ne oldu şimdi? Eğer doğru iseniz ne demek? Şimdi tefsir kitaplarında bu ayetle ilgili olarak deniyor ki, Yakup AS hastalandı; en çok sevdiği deve eti ile deve sütü idi, iyileşirsem onları kendime haram kıldım dedi sonra da İsrailoğulları bunları yememeye başladılar. Peki deliliniz ne? Bu ayet delil olmaz. İşte nebi ve resul kelimeleri karıştırıldığı için bu ayet de anlaşılamamıştır. Şimdi bakın meali tekrar okuyorum bakayım sizden gelecek tabi tepkileri bekliyorum çok tabi olarak. Şimdi ilim adamlarından beklemeyin çünkü onların zihinlerişartlanmışıdır ben okurken bile kafalarından başka şeyler düşünür beni duymazlar. Yani, çünkü o cevabı zihinlerindetasarlarlar ama siz şöyle şartlanmamış olarak lütfen dinleyin. MEAL; ‘’Tevrat indirilmeden evvel İsraillin kendine haram kıldığı hariç bütün yiyecekler İsrail oğullarına helaldi, peki getirin bakalım Tevrat’ı okuyun eğer haklıysanız.’’
Salondan; Yanlışı ispatlama olayı mı var?
A.Bayındır; Yanlışı ispatlama olayı var, evet başka?
Salondan; Aksini iddia ediyorsanız… Tevrat’tan bir açıklama istiyor
A.Bayındır; Aksini derken ne? ‘’Eğer doğruyu söylüyorsanız getirin Tevrat’ı okuyun bakalım.’’
Salondan(Mehmet Bey); Yakup’tan sonra dediğine göre Tevrat’ta yer almaması lazım
A.Bayındır; Tamam, şimdi Mehmet Beyin işgalini bir giderelim. Mehmet bey diyor ki; ‘’Tevrat, Yakup ASdan sonra indiğine göre Tevrat’ta olmaması gerekir’’ E, olabilir Kuran-ı Kerim ondan sonra inmiş ama onlarla ilgili bir çok hükümler ifade ediyor değil mi, içinde taşıyor İsrail oğullarından bahsediyor bu.
Salondan; Yakup AS kendisine bir şey yasaklamış ama bu yasaklar Tevrat’ta yer almamış…
A.Bayındır; Evet
Salondan(Aynı kişi); Diye anlıyorum ben
A.Bayındır; Diye anlıyorsun.
Yani epey yaklaşıyorsunuz da tam böyle taşı gediğine koyacak cevabı arıyorum. Aslında Mehmet beyin dediği de yanlış değil senin dediğin de yanlış değil de. Bak bir daha şey yapayım, bak bir daha; Benim ifade tarzımdan da bir şeyler çıkarın yani ben birazcık… Şimdi bak,MEAL; ‘’Tevrat indirilmeden evvel İsrail’in nefsine haram kıldığından başka yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helaldi. Peki getirin Tevrat’ı da okuyun bakalım eğer söylediğiniz doğruysa.’’
Salondan; Hocam, hem Tevrat indirilmeden önce diyor hem Tevrat’ı getirin diyor yani burada bir anlam kargaşası var.
A.Bayındır; Tevrat indirilmeden önce haram olan şey Tevrat’a yazılmış olabilir, İsrailoğullarına haram kılındıysa Tevrat’a yazılmış olabilir önemli değil. Neyse epeyce yaklaştınız bari ben sizi fazla yormayım zaten yarım saat beni beklediniz.
A.Bayındır; Söyle bakalım…
Salondan(Mansur Bey); ANLAŞILMIYOR…. Dakika 25:00-25:20 arası
A.Bayındır; Mansur yakaladı tamam. Tamam! Başkalarının cümlesi ise başına hangi fiili koymak lazım Mansur?
Salondan(Mansur Bey): ANLAŞILMIYOR
A.Bayındır; ‘’kâlû’’NOT: fiilin yazılışını yanlış yazmışolabilirim kontrol ediniz. Ha,aferin çok güzel! Aferin demem; benim talebem olduğu için diyorum. Şimdi buranın başında ‘’kâlû’’ fiili mansuptur yani yazılmamış ama yazılmış gibi kabul edeceksiniz. Bazen dedi, dedim kelimeleri tekrarlanmaz biliyorsunuz. İsrailoğulları dediler ki bütün yiyecekler bize helaldi sadece İsrail’in kendisine haram kıldığı hariç o da Tevrat indirilmeden önce öyle olmuştu Tevrat’ta bize yasaklanmış hiçbir şey yok. Önceden İsrail yani Yakup AS yasaklamıştı o yasak devam ediyor onun için bütün yiyecekler bize helaldir bize haram olan yiyecek yoktur diye iddia ediyorlar.Yani Allah bize bir şeyi haram kılmaz çünkü biz Allah’ın oğullarıyız sevgilileriyiz falan… Böyle bir iddiada bulunuyor İsrail oğulları, Allah Teala da diyor ki öyleyse getirin Tevrat’ı Allah’ın size başka yasaklamadıkları var mı haklıysanız. Şimdi Tevrat’ı alıyorsunuz bakıyorsunuz ki bir sürü yiyecek İsrailoğullarına hara kılınmış. Okudunuz mu? Tevrat’ta göreniniz vardır. O kadar çok haram kılınan yiyecekler var ki onlardan haber veren Kuran ayetleri de var. O zaman buradan şuraya geliyoruz. İsrail yani Yakup AS kendisine bir şeyi haram kılacak ve o haramlık da Allah tarafından tasdik edilecek İsrailoğullarına geçecek böyle bir şey olmaz, böyle bir şey olmaz. Haram kılacaksa Allah kılar helal kılacaksa Allah kılar. Ha! Bunu açıklama görevini Yakup AS da verebilir Musa AS daverebilir istediği resulüne verir o ayrı bir konu. Anlatabildim mi yani bu resul ve nebi farklarının anlaşılamamasından dolayı… Resul Allah’ın haram kıldığını açıklar ama nebi kendiyle alakalı ailesi ile alakalı insani ilişkileriyle alakalı konularda daha çok zikredildiği için nebi sıfatıyla helal yada haram kılmaz ama resul sıfatıyla haram kılar, helal kılar çünkü o kendinin kıldığı helal haram değildir, Allah’ın kıldığı helal yada haramın tebliğinden ibarettir başka bir şey değil.
Salondan; ANLAŞILMIYOR dakika 28:20-28:30
A.Bayındır; Elbettetabi, Allah Teâlâ’nın haram kıldığını hiç kimse helal kılamaz zaten burada Allah peygambere açıkça diyor ki;‘’Allah’ın sana helal kıldığı şeyi neden haram kılıyorsun eşlerinin rızasını arayarak’’ yaptığı bu işin yanlış olduğunu ‘’vallâhugafûrun rahîm’’(Tahrim 66/1) den de anlıyoruz / ‘’Allah bağışlar ve merhamet eder.’’ Demek ki bu bir suç peygamber için, değil mi? İşte resulün o haramdır dediği şey, mesela şu haramdır bu haramdır diyorsa; o, bu pistir şu pistir şeklinde bir açıklama şeklinde anlaşılır başka şekilde değil bu bir açıklamadır. Yoksa hüküm koyma şeklinde değildir çünkü resullere düşen sadece tebliğdir başka bir şey değil.
Şimdi ikinci hususu da şey yapalım yani cariyelik kölelik meselesi. Muhammed Suresini kırk yedinci sure miydi, evet kırk yedinci sure, beş yüz sekizinci sayfa. Burada dördüncü ayette Allah Teala şöyle diyor;‘’Fe izâlekîtumullezînekeferû fe darberrikâb/ kafirler ile karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun’’ yani savaşta. ‘’hattâizâeshantumûhum/ onlara baskın geldiğinizde esir alırsanız’’,‘’fe şuddûlvesâk/ esirleri sıkı bağlayın’’ çünkü kaçarlar düşmanı güçlendirirler tekrar size hücum ederler. ‘’fe immâmennenba’du ve immâfidâen’’esirleri aldınız bundan sonra yapılacak olan ne? Ya karşılıksız yada karşılıklı olarak serbest bırakırsınız. Köleliğin kaynağı olarak bizim bildiğimiz neydi, savaş değil mi? Yani bizim fıkıh kitaplarında öyle geçer;İslamdan önce köleliğin birçok kaynağı vardı, İslam bunu teke indirdi sadece savaşı köleliğin kaynağı yaptı diye. O konu ile ilgili ayet de budur başka ayet yok. Ne diyor? Savaş bittikten sonra yapılacak olan ne? ‘’fe immâmennenba’du/ bundan sonra ya karşılıksız olarak serbest bırakırsınız’’, ‘’elfidâen/yada fidye alarak serbest bırakırsınız.’’ Köleleştirirsiniz var mı? Yok.
Peygamberimiz SAV Bedir esirlerinden hangisini köleleştirmişti? Hiç birini. Bir kısmını karşılıklı bir kısmını karşılıksız ne yaptı? Serbest bıraktı, hep öyle yapmıştır. Peki bir de şu var. Yirmi üçüncü sureyi açalım siz bunları hep Kuran-ı Kerimde göreceksiniz o bakımdan şey yapıyorum, tam kavrayabilmek için. Üç yüz kırık üçüncü sayfa… ‘’Kadeflehalmu’minun / müminler umduklarına kavuşmuşlardır’’(Mu’minun 23/1) yada kavuşacaklar kesin olarak. ‘’Ellezîne hum fî salâtihimhâşiûn/ bunlar namazlarında huşu içerisinde olur’’ sağa sola sallanmaz bakar ile namazlarını kılarlar.’’(Mu’minun 23/2) ‘’Vellezîne hum anillagvimu’ridûn/boş şeylerden kaçınırlar’’(Mu’minun 23/3) ‘’Vellezîne hum lizzekâtifâilûn/ zekatlarını verirler’’(Mu’minun 23/4) Zekat için çalışırlar diye birisi mana veriyor bu oldukça bana güzel geldi yani ‘’ve âtûzekâte’’ var o başka burada ‘’lizzekâtifâilûn/ zekat için çalışır’’ yani çalışıp kazanayım ben de zekat vereyim. ‘’Vellezîne hum li furûcihimhâfizûn/ ve namuzlarını korurlar.’’(Mu’minun 23/5) ‘’İllâ alâezvâcihim ev mâmeleketeymânuhum/ eşleri yada sahip oldukları cariyeler hariç’’(Mu’minun 23/6) şimdi sahip oldukları cariyeler demek ki onlar ile ilişki de bulunmaları haram değil.‘’fe innehumgayrumelûmîn / bundan dolayı ayıplanmazlar’’(Mu’minun 23/6) diyor. Peki nasıl oluyor? Şimdi köleliğin kaynağını kurutmuş İslamiyet değil mi? Ama kölelik ile ilgili hükümler var burada, Kuran-ı Kerim’de çok var. Kölelik ile ilgili birçok hüküm var; onların azat edilmesiyle alakalı daha başka onlarla ilgili ilişkileri anlatan hükümler var,evlendirilmelerini emreden hükümler var. Şimdi buradan ne anlarız? Şimdi siz kendinizi peygamberimizin Mekke’sinde yada Medine’sinde kabul edin. Her tarafta köleler var, cariyeler var. Evet, sen köle edinmemişsin ama köleler var öteden beri. Sen topluma yeni köleler katmıyorsun ama mevcut köleleri de azat etmen gerekmiyor. Şimdi şöyle düşünün; o köle dediğiniz, cariye değiniz insanlar ailelerinden kopmuşlar, ülkelerinden kopmuşlar tamamen vatansız hale gelmişler onlara birisinin sahip olması gerekiyor ortada kalmazlar. Bunlarla ilgili peygamber SAVmin yaptığı düzenlemeler var; ‘’Yediğinizden yedirin giydiğinizden giydirin onlara ağır yükler yüklemeyin onlar sizin kardeşlerinizdir.’’ Hatta en son nasihatlarından birisi ölümünden önce; ‘’Aman ha köleler konusunda dikkat edin’’ diye. Yani hayatın bir realitesi onu mümkün olduğu kadar konumunu düzeltmiş, hukukunu koymuş. Ama bu köleleri azat edin diye… Ha! Azat edilmelerinin hürriyetlerine kavuşmalarının da sistemini koymuş. Fakat azat edin diye bir emir vermemiş zaten buna güç de yetmez. Bütün dünyada her tarafta köleler var siz bir azat etmeye başlayın baş edemezsiniz çünkü azat ettiğiniz köleyle de ilişkileriniz devam ediyor. Bir insan bir köleyi azat etti mi ister kadın ister erkek olsun o kelemin koruyucu olmak zorunda yani azat edildikten sonra bile çünkü o kölenin orda bir ailesi yok dolayısıyla o kölenin orada bir ailesi konumunda. Bir yerde bir şey yapsa suç işlese tazminat gerektiren bir suç işlese onun tazminatını gelir onu azat edenden isterler. Yani kurtulamıyorsunuz. O zaman, öyleyse bunlara bir statü getirmek lazım İslamiyet köleliğin kaynağını kurutmuş yada şöyle söyleyelim kendisi topluma yeni köleler katmıyor mevcut köleleri de ıslah ederek azaltıyor. İşte peygamber SAV me Mısır’dan gönderilen cariye Marie, adı Marie. Peygamberimizin onu azat etmesi gerekmiyor, kendisi hediye olarak gönderilmiş ondan da bir oğlu olmuş. Allah da helal kılmış, İbrahim adında oğlu olmuş. İşte Allah’ın kendisine helal kıldığı bu cariyeyi haram kıldığı için Allah Teala peygamber efendimizi uyarıyor; senin böyle bir yetkin yoktur demiş oluyor. Çünkü ancak Allah’ın verdiği bir hükmü insanlara tebliğ edebilirsin. İnşallah anlatabilmişimdir.
Neyse bir namaz kılalım saat sekişiz on geçiyor.
Salondan; Hocam, devam edelim
A.Bayındır; Yok vakit bir hayli geçiyor namaz kılalım ondan sonra…