Bugün dersimize kaldığımız yer olan Bakara suresinin 253. ayetten devam ediyoruz. Burada Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor.
2 Bakara /253. İşte o rasuller, onlardan kimini, kiminden üstün kılmışızdır. İçlerinde Allah’ın konuştukları vardır. Kimilerini de Allah derece derece yükseltmiştir. Meryem’in oğlu İsa’ya açık belgeler vermişizdir. Onu Ruhul Kudüs ile de desteklemişizdir. Eğer Allah emir verseydi/ şu şöyle olacak diye zorlasaydı/zorlayıcı bir emir verseydi , kendilerine o belge geldikten sonra kimse kimseyle dövüşmezdi. /kimse kimseyi öldürmeye kalkmazdı. Ama ihtilaf ettiler, farklı durumlara geldiler, kimi inandı, kimi de görmezlikten geldi. Allah, emretseydi/zorlayıcı bir emir verseydi, hiç kimse kimseyle savaşamazdı. Ama Allah istediğini yapar.
Burada Rasuller ifadesi geçiyor. Tilkerrusul, Tefsirlerde ve meallerde, bu rasullerin tamamının nebi olduğu iddia ediliyor. Biliyorsunuz bir nebi vardır birde rasul vardır. Nebi : yücelerden haber veren kişidir. Yani Allah’tan vahiy alandır. Onun için bütün nebiler Allah’tan vahiy almıştır. Allah’u Teâlâ bütün nebilere kitap vermiştir. Kendisine kitap verilmemiş bir tek nebi yoktur. Rasul ise: elçi demektir. Allah’ın Rasul’ü: Allah’tan aldığı vahyi, yada Allah’tan alınmış olan vahyi, insanlara ilave ve çıkarma yapmaksızın, açık ve net bir şekilde okuyup anlatan kişidir. Bu konuyu daha önce anlatmıştık ama eski bilgilerimizi hatırlamak için hem yeni aramıza katılan arkadaşlarımız için anlatmış olalım hem de daha önce dersi dinleyenler için de bir tekrar olsun. Lütfen Enam suresini 83. ayetini açalım. 137. sayfada.
Bu Enam 83. ayetten öncesindeki ayetlerde. İbrahim as.’dan bahsediliyor. İbrahim as.’ın ayı, yıldızları, güneşi görüp “Bu benim, bu benim rabbimdir, bu benim rabbimdir” dedikten sonra onların rab olamayacağını anladığı döneminden, yani peygamberlik öncesi döneminden bahsediliyor. Çünkü Allah’ın nebisi olduktan sonra böyle bir şey yapmış olması mümkün değil. İbrahim as.’ın başından geçen o olay, yani gördüğü şeyler, bu “benim rabbim, bu benim rabbim” demesi, her insanın benzerini yaşadığı bir olaydır. Yani şimdi siz çocuklarınıza bakın, hep Allah’la ilgili size sorular sorarlar. Yanlış şeyler de sorarlar. Ters şeyler de sorarlar. Tıpkı İbrahim as’ın yaptığı gibi. “Güneşe benim rabbim, işte anne güneş Allah’tan büyük mü? Demiyorlar mı? İşte “Allah falancadan da büyük mü? İşte bu onun gibi bir şey. İbrahim as.’ın yaşadığı toplumda da insanlar ayın, güneşin, yıldızların Allah’la insanlar arasında rab olduğuna inanıyorlar. O da bakıyor, onlarla ilgili bir karara varıyor. İşte bu konuyla ilgili ayetler bittikten sonra İbrahim as’ın kavmine karşı yaptığı savunma, getirdiği deliller, karşı tarafı tamamen susturuyor. Burada Allah’u Teâlâ diyor ki: İşte bunlar bizim delillerimizdir ki toplumuna kaşrı onu İbrahim’e verdik (6 En’âm /83). Yani Allah’u Teâlâ o sırada İbrahim as’ın hatırına getiriyor. Siz de kendiniz defalarca yaşamışsınızdır. Bir yerde bir tartışma yaparken daha önce hiç aklınıza, hayalinize gelmeyen şeyler gelir, karşı tarafa söylersiniz ve susar. Bu Allah’ın bir yardımı ve ikramıdır. Seçtiğimiz kişilerin derecelerini yükseltiriz. Yani koyduğumuz kurala uyan kişilerin derecelerini yükseltiriz. Rabbin hakimdir; doğru karar verir, alimdir; her şeyi bilir. Yani Allah kişinin değerini yükseltecekse öyle kuralsız falan yükseltmez onu hak ettiği zaman yükseltir. Terfiyi hak eden ancak terfi alır, derece alır. Yoksa hak etmeyene, öyle, Allah havadan hiç kimseye hiç bir şey vermez. Bu peygambermiş, bu değilmiş ayrım yapmaz. Ondan sonra diyor ki Cenabı Hak
) Biz O’na İshak’ı ve Yakub’u hediye ettik, hibe ettik. Yani İshak ve onun oğlu Yakup oldu. Şimdi sayalım hep beraber. İbrahim as ile başladık. İshak, Yakup üç etti değil mi? Her birisini doğruları gösterdik. Daha önce Nuh’a da yol göstermiştik. Nuh ile birlikte dört etti. Nuh as. en yukarıda oluyor. İbrahim’in soyundan Davud ve Süleyman’a da, altı etti. Eyyub, Yusuf, Musa. etti dokuz. Eyyub da İbrahim as’ın soyundan Yusuf as da, Musa as. da İbrahim as’ın soyundan ve Harun on etti. İşte Muhsinlere (içi dışı bir olan samimi olanlara) böyle mükafat veririz. (En’âm 6/84 Yani Cenabı Hak hayırlı evlat veririz demiş oluyor. İbrahim as. kavmine karşı çok ciddi bir mücadele verdi ama Allah da ona böyle ikramlarda bulunuyor.
Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas’ı da dört de bu, kaç etti? On dört tamam. Her birisi de salihlerden,/ iyi kişilerdendir. (En’âm 6/85)
İsmail, Elyesa’, Yunus ve Lût’u da dört de bu etti onsekiz. Her birisini kendi çağdaşlarının üstünde kıldık. (En’âm 6/86) Yani onlardan daha üstün kıldık. Bu “Alem”, kelimesi insan anlamına da geliyor. İnananlar her zaman inanmayanlardan üstündür. Allah’u Teâlâ bizim için de diyorki “Al-i İmran suresi 139. ayette Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanıyorsanız en üstün sizlersiniz.”(Al-i İmran 139) Yani üstün olmak inanmakla oluyor. Bu peygamberler, bu zatların her birisi Cenabı Hakk’a tam inanan kişiler olduğu için çağdaşlarına üstün kılınmış. Allah’u Teâlâ burada on sekiz kişi saydı. En üste Nuh as. en sonda İsa as. Nuh as. ile başladı, İsa as ile bitti. Arada İbrahim as. Yusuf as. Yakup as. Musa as. Harun as. Davut as. hepsi.
Bunların babalarından, babaları, dediğimiz zaman Nuh as.ı düşünün. Nuh as.ın babaları nereye kadar çıkar?. Adem as.a kadar çıkar. Şimdi Adem as.’a kadar çıktı mı? Soylarından/ve evlatları, soyları,dediğiniz zaman mesela İsmail as.’ın adı geçti burada. Onun soyu nereye kadar iniyor? Muhammed sav.’a kadar değil mi? Şimdi Adem as.’dan başlayıp Muhammed as.’a kadar hepsi gelmiş oldu. “Babaları ve soyları” dedi değil mi? Ondan sonra diyor ki: ve kardeşlerinden de. Musa as ile Harun as. kardeş olduğu gibi demek ki, başka kardeşlerden de varmış. Yukarıdan Adem as.’dan Muhammed as.’e kadar onsekiz tanesini ismen saydı, diğerlerini işaret etti. Burada çok dikkat edeceğimiz bir husus gelecek. Onları seçtik ve onları doğru bir yola yönlendirdik. (En’âm 6/87)
(En’âm 6/88) İşte bu, Allah’ın gösterdiği yoldur/yönlendirmesidir ki. Onu, kendi koyduğu kurala göre o yola yönlendir kişileri. Kullarından kim onu, hak ederse onu, oraya koyar. Bu zatlar Adem as.dan Muhammed as. kadar gelen bu nebiler, biraz sonra onların nebiler olduğunu söyleyecek. Bu nebiler eğer şirke düşselerdi, Adem as.dan Muhammed as. kadar gelen hepsi. Eğer bunlar şirke düşselerdi bütün yaptıkları, yok olur giderdi. Demek ki bunlar şirke karşı korunmuş değiller değil mi? En büyük günah da, şirk. En büyük günaha karşı korunmamışlarsa hiçbir günaha karşı korunmamışlardır.
Şimdi Diyor ki Allah’ü Teâlâ: En’âm 6/89. İşte bu kişiler, Adem as.dan Muhammed as. a kadar gelen, burada sayılanların babaları, soyları, kardeşleri, bunlar kendilerine kitap verdiğimiz kişilerdir. Hüküm verdiğimiz kişilerdir. (Hikmet/doğru bilgi: o kitaba göre hükmetme kabiliyeti de verdik.) ve nebilik verdiğimiz kişilerdir. Bunların tamamı kendisine kitap, hikmet ve nebilik verilen insanlardır. Bize öğretilende kaç kitaptan bahsediliyor? Dört kitaptan. Burda kaç kitap sayıldı? Yüz yirmi bin mi, iki yüz yirmi bin mi, kaç tane nebi varsa, hepsine Allah kitap verdiğini, hikmet verdiğini bildiriyor. Ve nebilik verdiğini bildiriyor.
Peki nebilerin sonuncusu kim? Muhammed sav. “Muhammed sizin erkeklerinden birisinin babası değildir, ama Allah’ın Rasulüdür. Ve nebilerin sonuncusudur.” (Ahzâb 33/40) Nebilerin sonuncusu. Nebilik, o zaman bitmiş oluyor değil mi? Muhammed sav. ile nebilik bitmiş. Peki niye rasullerin sonuncusu demedi? Kur’an’ı Kerim’de ‘rasullerin sonuncusu’ diye bir kavram yoktur ama ‘nebilerin sonuncusu’ var. Nebilik Muhammed sav. ile bitmiştir. Ama rasullük devam ediyor. Çünkü kitap alanlar: nebi. O kitapta olanı değiştirmeden insanlara tebliğ edenler: rasul. Olduğu gibi tebliğ edenler: rasul. Rasul kelimesinin Türkçe karşılığı elçidir. Kuran’ı Kerim’de, Nebi kelimesi Allah’ın kitap verdiği, hikmet verdiği kişilerden başka hiç kimse için kullanılmaz. Cenabı Hakk’ın işte bu ayette belirttiği gibi kitap verdiği kişilerin dışında hiç kimse için Nebi kelimesi kullanılmaz Kur’an’ı Kerim’de. Ama rasul kelimesi Rasul kelimesi başka insanlar için de kullanılır. Hatta Müslüman olmasına hiç gerek yok. Müslüman olmayanlar için de Kur’an’ı Kerim’de kullanılır.
Yusuf as. biliyorsunuz, kadınlar onu elde etmek isteyince. -Çünkü hem vezirin hanımı hem de diğer başka hanımlar onu elde etmek istedi.- O zaman Cenabı Hakk’a dua etti. “Ya rabbi bu durumda hapishane benim için çok daha hayırlıdır” diye. “Hiç olmazsa bunların gözünden uzak kalırım.” Ve hapishaneye yattı biliyorsunuz. Bir rüya olayı var. Orada, kendisiyle beraber bulunan iki mahkum gördükleri rüyayı Yusuf as.’a anlattılar. Oda o rüyaları yorumladı. Birisinin öldürüleceğini, diğerinin de efendisine içki sunacağını söyledi ve durum onun dediği gibi oldu. Sonra kıral bir rüya gördü. Yedi tane kuru başak, yedi tane yaş başağı, yedi arık inek, yedi semiz ineği yiyor, diye görünce, kendi çevresinde rüya yorumlayanlara bunu anlattı. Onlar “Bunlar kara kura gibi karmakarışık şeyler bunları bilmeyiz.” deyince, Yusuf as. ile beraber hapiste olan kişinin aklına Yusuf as. geldi. Dedi ki “Ben size bu rüyayı yorumlayacak birisini haber verebilirim.” İşte o zaman melik, o kişiyi Yusuf as.’ın yanına gönderdi. Burada ayette Allah’u Teâlâ o kişiye Rasul diyor bakın. Melik dedi ki “Onu bana getirin” dedi. “O rasul Yusuf as.a gelince”. O melikin gönderdiği elçi. Yusuf as.’a bir elçi gönderiyor, “Gelsin” diyor. Burada rasul diyor, görüyor musun? Errasul. Dedi ki rabbine dön, çünkü o, melikine rab diyordu. Onun sahibi olduğu için. Kendisi köle. O ellerini kesen kadınların derdi neymiş ona sor bakalım. Rabbim onların tuzağını biliyor.” Burada önemli olan Yusuf as.’a gelen kişiye rasul kelimesinin kullanılmasıdır. Ona rasul gelince. (Yusuf 12/50)
Nebi kelimesi Allah’ın kitap indirdiği kişilerin dışında hiçbir kişi için kullanılmaz. Fakat gelenekte bu tam tersine dönmüş. Çok sayıda ayet olmasına rağmen, yani nebilere kitap indirildiğine, hikmet indirildiğine dair ayet çok. Sadece burada hepsini saydığı için bu ayetleri tercih ettim. Yoksa çok sayıda ayet var. Bizim internet sitemizde nebi ve rasulle ilgili yazılar var, sohbetler var onları okuyabilirsiniz. Gelenekte rasul: Allah’ın kendisine kitap indirdiği ve şeriat verdiği kişi olarak, nebi de: bir önceki rasulun kitabını takip eden ve şeriatına uyan kişi olarak anlatılır. Buna göre rasullük de bitiyor, nebilikte bitiyor değil mi? Yani nebi kendisine kitap indirilen olduğuna göre Muhammet sa.’den sonra kitap indirilmesi söz konusu mu? O zaman rasullük de bitiyor nebilik de bitiyor. Peki öyleyse o zaman 14. surenin 4. ayetini ne yapacağız. Rasullük bitmiş. Bakın bizim tefsirlere baktığımız zaman da bunu görürsünüz, kelam kitaplarına baktığımız zaman da, ilmihal kitaplarına baktığımız zaman da bunu görürsünüz. Rasul bu. Kendisine kitap verilen. O kadar çok ayet hiç görülmez.
Mesela bir başka örnek. Açmayalım vakit yetmez ama sadece size söyleyeyim. detaylı bilgi edinmek isteyenler bizim Süleymaniye vakfı sitesinden “nebi ve rasul” yazar araştırılarsa konuyla alakalı geniş bilgileri bulurlar. Bütün kaynaklarını orda görürler. Süleyman as. Belkıs’a elçi gönderiyor. Belkıs da Süleyman as.’a elçi gönderiyor. Belkıs Müslüman değil. Onun gönderdikleri elçilere de Kur’an mürselun diyor. Yani rasuller diyor. Bunun çok sayıda delili var. Şimdi 14. surenin 4. ayetini okuyalım. Rasullük bizim kaynaklarda, -ben onu bizim kelimesini mecazen kullanıyorum. Niye mecazen. O kaynaklar bizim olamaz da onun için.- Şimdi diyorlar ki: “sen çok sert konuşuyorsun.” Onların yaptıklarının yanında bizim bu söylediğimiz. Bundan daha nazikçe olmaz yani. Bu çok nazik bir ifade. Bakın biraz sonra göreceksiniz.
Peki şimdi Rasullük bittiyse insanlara Kur’an’ı kim tebliğ edecek? İşte buradan şunu çok iyi öğrenmemiz gerekiyor. Biten nebiliktir, rasullük değil. Sizden kim Kur’an’ı Kerim’deki hükümleri muhatabın anladığı dille, Arapça değil, Türkle konuşuyorsanız Türkçe anlatmak zorundasınız. Eğer siz Fransızsanız Fransızca anlatacaksınız, İranlıysa farsça anlatacaksınız. Kendi diliyle anlatılması lazım. O zaman her topluma kendi diliyle konuşan rasullerin gitme zorunluluğu ortaya çıkıyor. Allah’u Teâlâ bu konuyla ilgili Al-i İmran suresinin 187. ayetinde bildiriyor.
3 Al-i İmran. /187 Allah, kendilerine kitap verilenlerden söz aldı. Şimdi Allah bize de kitap verdimi? Verdi. Kur’an’ı Kerim değil mi Allah’ın bize verdiği kitap. Onu mutlaka insanlara beyan edeceksiniz. Beyan etmek ne demek? Karşı tarafın anladığı dille mutlaka anlatacaksınız. Tebliğ, tebliğ ne demek? Tam anlayacağı şekilde. Mesela şimdi siz bir amirsiniz, bir memurunuz bir yere tayin edildi. Onun tayin belgesini tebliğ ediyorsunuz değil mi? İçeriğini anlamasa tebliğ olur mu? İçeriğini tam olarak anlayacak. Tam, eksiksiz anlayacak. Onu mutlaka beyan edeceksiniz. Açık açık anlatacaksınız, insanlara. Bu kimden alınmış söz. Hocalardan mı alınıyor. Her Müslüman’a Kur’an indirilmiş değil mi? O zaman her müslümandan alınan söz bu. Mutlaka insanlara beyan edeceksiniz. Ben karşı tarafa ayetin anlamını anlatmakla görevliysem o zaman önce benim öğrenmem lazım değil mi? Öyleyse Kur’an’ın mealini okuyabilir miyiz demenin bir anlamı var mı? Okumak zorundasın. Farz sana farz. Öğreneceksin, bir ayet biliyorsan bir ayet, iki ayet biliyorsan iki ayet, üç ayet biliyorsan üç ayet, onu yeri geldiği zaman anlatacaksın. Gizlemeyeceksiniz. Onlar sırtlarının arkasına attılar. Tabi atarlar. Yani siz rasullüğü bitirdiniz. Daha ne kaldı ki. Rasullük kalmadı. Din bitti. O zaman siz bekleyin yüzyılda bir tane müceddit gelecek. Geliyorlar, mücedditler geliyor. Peki kardeşim hangisi, hangi yeniliği getirmiştir. En büyük yenilikleri kendilerini tanrı makamına koymaktır, başka bir şey yok. Her Müslümana verilen görev bu. Allah’ın ayetini anlatacaksınız. Çünkü Allah’ın ayetini her Müslüman her yerde anlatırsa, bir kere bu tebliğ her tarafa ulaşır. Bir de din istimrarcılarına fırsat kalmaz. Onlar sırtlarının arkasına attılar.
Bakın bu ayetin yüklediği görevi biliyor muydunuz. Her Müslüman’ın, meal bilme mecburiyeti var. Bir Osmanlı devleti, o kadar zaman hükmediyor da bir tane meal yazılmış. Halbuki bu ayeti kerime herkesin Kur’an’ın mealini bilme mecburiyetini ortaya koyuyor. Tabi siz rasullüğü bitirdiniz, nebilik zaten bitti. Son, bir daha nebi yok zaten, Allah’u Teâlâ bitirmiş onu. Tamam ama bu (Kur’an’ı Kerim) kitap var. Bu kitabı Allah koruyor. Bu kitabı gidip insanlara tebliğ etme görevini Allah herkese vermiş. Gidipte iyi bildiğiniz bir ayeti bir yerde okudunuzmu siz rasulsünüz işte. Kendinden hiçbir şey katmayacaksın ama. Katarsan Cenabı Hak çok ağır ceza verir. Çok ağır ceza verir. Ondan sonra diyorki: Onlar sırtlarının arkasına attılar. Onun karşılığında çok az bir bedel aldılar. Bir aferin alıyor, bir şey alıyor, sırtını sıvazlıyor falan filan. Satın aldıkları şey ne kötüdür.
Şimdi tekrar başa dönelim. Niye bu kadar anlattım. Çünkü tilkerrusulü bugün okuduğumuz ders Bakara suresinin 2/253. ayeti. Bu rasuller. Bu rasuller deyince, şimdi rasul kelimesi, rasul bittiği için bizde hemen nebi-rasul akla gelir. Bu ayeti tefsir eden tefsircilere bakıyorsunuz. Hiç Allah’ın kitabını gidip de başka yerde anlatanlar yok. Hep vahiy alan, aldıkları vahyi tebliğ eden kişiler ki, o da Muhammed sav. ile bitmiştir. Diyor ki Allah’u Teâlâ, işte o rasuller. O rasullük çok ciddi bir görevdir. Gidip de Allah’ın ayetlerini insanlara söylemek ne kadar risklidir. Bunu yaşamayan bilmez. Ama Allah için oraya katlandığınızda en şerefli noktaya gelirsiniz. Niye? Dünyayı ahrete tercih etmediğinizi göstereceksiniz. Ahreti tercih ettiğinizi göstereceksiniz. Birini diğerinden üstün kılmışızdır. Bu rasullerden bazılarıyla Allah konuşmuştur. Allah’ın konuştuğu rasuller kim? Nebi rasul. Musa as. değil. Hemen topu taca atıyorlar, Musa as. diyorlar. Nebi olanlar. Bu söylem bütün meallerde, tefsirlerde var. Musa as. ile konuşmadı mı? Tabiî ki konuştu.
Şura suresini açarsanız 42. surenin sonlarına doğru 51.ayet. 487. sayfa. Bakın Allah kimle konuşmuş. Burda diyorki Allah’u Teâlâ. Bakın müteşabih ayet diyoruz ya. Birbirine benzeyen ayetler. Bakın burda ne diyor. Kellemallah var. Arapça bilmenize lüzum yok. Bu ses yeter anlamak için. Burada da kellimullah. Ses benziyor mu? Kellemallah, yukellimullah. Arapça bilmeseniz bile anlarsınız o sesten. İlla vahyen, içine fısıldama meselesi, bu bizim ilham dediğimiz şey, her insana olur. “Perde arkası” dediğimiz rüya, o da her insana olabilir. Musa as. da Cenabı Hak ile perde arkasından konuşmuştur. O şey, ağaçların arkasından. Ama rasul olarak. Yada bir rasul (Cebrail) gönderecek. O rasul Allah’ın belirlediği şeyi Allah’ın izniyle ona vahyedecek. Asıl rasullüğü ilgilendiren konuşma bu üçüncüsü. Allah’ın gönderdiği rasul; Cebrail as. Allah bir rasul gönderiyor, o rasul vahyediyor. Muhammed as. bize vahyediyor mu? Hayır. Biz bu manada bir vahiy alıyor muyuz? Hayır. Bakın ne kadar açık değil mi ayet? Allah rasul gönderiyor Cebrail as.ı. Hem Hakka suresinde hem Tekvir suresinde geçiyor. Cebrail as. diye. Cebrail as. geliyor. .. O Cebrail vahyediyor. … Allah’ın izniyle… emrettiği şeyleri vahyediyor. Bu şekilde vahiy alan rasul var mı artık? Yok. Bu, nebi rasul. Tamam mı? Nebi rasul. İşte …. Dediğiniz zaman iki türlü rasulü bilirseniz Kur’an’ı Kerim’den. Rasullerin bir kısmı nebi-rasuldür, bir kısmı da nebi olmayan rasuldür. Yani kendisine vahiy gelen veya gelmeyen rasul. Vahiy gelmeyen rasul neyi anlatıyor? O vahiy gelen rasule gelen vahiyi anlatıyor. Muhammed sav. nebi rasuldü, artık ondan sonra hiç kimse vahiy alamaz. Kim derse ki bana yazdırıldı, bana bilmem ne oldu, falan filan kesinlikle yalancıdır. Yalancıdır, din istimrarcısıdır. Bitmiştir Muhammed sav. ile birlikte bu iş.
Burda bakın ayetin manası. İşte o rasuller çok değerli kişiler bu rasullerden kimisiyle Allah konuşmuştur. İşte onlar nebi olanlar. Ama nebi olmayan rasuller var. Mesela … Nuh kavmi rasullerini yalanladı. Nebi olan rasul bir tane Nuh as. Diğer rasuller kim? Mesela İncil’de rasullerin işleri diye bir bölüm vardır. Yasin suresinde anlatılan olayı anlatılır. İsa as.den başka o rasul kim? İsa as.’ın tebliğini tebliğ eden kişiler. Kur’an’da ‘Rasulen nebiyyen’ geçer ama ‘nebiyyen rasul’ geçmez. Muhammed sav. hem nebi hem rasuldür. O nebilerin tamamı rasuldür. Mesela İsmail as. bizim geleneğe göre sadece nebidir, rasul değildir. Kur’an’ı Kerim onunla ilgili olarak ne diyor? Bu kitapta İsmail’den de bahset. O verdiği sözde durdu. Babasına dedi ki “benim sabrettiğimi göreceksin” dedi, sabretti. Ve nebi rasuldü. Kitaplarda İsmail as. sadece nebi sayılır. İşte bakın kavramlarla oynamak var ya bunun kadar tehlikeli bir şey yok. Allah’u Teâlâ Yahudileri bundan dolayı sürekli ayıplar. … Sözleri bulunduğu yerden başka tarafa çekerler diye. Bu manada tahrif maalesef çok fazladır.
Şimdi ayeti tekrar okuyayım bakın şu 2/253. ayeti. İşte o rasuller. O zaman siz de kendinizi eğer o görevi yaparsanız bu rasullerin arasında görebileceksiniz değil mi,. Birini diğerine tercih etmişizdir, üstün kılmışızdır. Bir kısmı Allah’ın konuştuğu, İşte o Şura suresinin 51. ayetinde. Rasul gönderiyor ve vahyediyor. O bitti onlar nebi rasul. Ama Allah’ın konuşmadıkları; nebi olmayan rasul. Bunların bir kısmını derece derece yükseltmişizdir. Yaptıkları gayrete göre. Öyle tembellik yok. Muhammed sav.’in nasıl çalıştığını hepimiz biliyoruz. Her okudukça ben şahsen hayranlıktan başka bir şey duymuyorum. Yani ne büyük bir şey, insanlar, hayran kalıyorum. O, çalışmasıyla bulunduğu makamı hak ediyor. Öyle hazır bulma falan gibi bir şey yok. Allah kimseye torpil geçmez. O Allah’ın konuştuğu rasul nebilerden İsa as. Ona apaçık belgeler verdik. Ruhul kudüsle onu destekledik. Şairi Hassan bin Sabit şiir okurken Muhammed sav. “allahümme eyyithu biruhul Kudüs” diye dua etmişti. Yarabbi Ruhul Kudüs’le onu destekle. Yani Ruhul Kudüsle sadece İsa as.’ı desteklemiyor. Seni de destekler. Sen hele bir yerde bir şey yap. Yani bu yola gir. Allah’ın İsa as.’ı desteklediği Kur’an’ı Kerim’de sabit. Ama peygamberimizin o duası da çok önemli. Gene peygamber dedim görüyor musunuz. Yani kullanmamaya ne kadar gayret ediyorum. Nebim diyeceğim, alıştırmak kolay değil. Hakikaten bu alışkanlıkları terk etmek ne kadar zor bir şeymiş. Bazı kimseler sigarayı bırakırlar, tamam, kesin, karar verirler. Hiç farkına varmadan bakmışsın ki yakmış içiyor. Onun gibi bir şey yani. Neden peygamber denmemesi gerektiğini anladık değil mi?. Çünkü nebi ve rasul birbirine karışıyor. Karışınca olmuyor.
Ama Allah emretseydi, rasuller geldikten sonra insanlar birbiriyle savaşmazlardı. Bir toplumda rasul gelirse, yani bir toplumda Allah’ın ayetleri anlatılırsa mutlaka o toplumda ayrılık başlar. Siz kendiniz bunu yaşıyorsunuzdur. Eşinizle, babanızla, arkadaşınızla, kardeşinizle, şimdiye kadar aranızda su sızmayan dostlarınızla düşman kesilirsiniz. Siz yanlış yaptığınız için değil, sistemi bozduğunuz için. Onların hepsi sizin doğru yaptığınızı gayet iyi bilirler. Ama düzen bozuyorsunuz. Oyunu bozuyorsunuz. Tüm mesele o. Onlar o oyunun devam etmesini istiyorlar. Çünkü oradan menfaatleri var. Sizin de haklı olduğunuzu bildikleri için en büyük sıkıntı sizden. Çünkü doğruluk kadar güçlü bir şey yoktur. Ama şunu unutmayalım. Dürüstlük geleceğe yatırımdır. Bu güne değil. Ve en pahalı yatırımdır. Eğer dürüstlük kısa sürede para etseydi yeryüzünde dürüst olmayan bir tek kişi kalmazdı. İnsanlar dürüstlüğü menfaatinden dolayı terk ediyorlar. Menfaatlerinin dürüstlüğe terk ettikleri için terk ediyorlar. İşte ondan dolayı da sizi en baş düşman görürler. O zaman da toplumda bölünme kaçınılmazdır. Şeyde … ile başlayan surede Allah’u Teâlâ şöyle diyor. Ehli kitap; yani kendilerine kitap verilen toplumlarla, ellerinde kitabı olmayan toplumlar: diğer müşrikler. Bunlar çözülecek değillerdi. Onlara o beyine gelinceye kadar. Beyine nedir? Allah tarafından gelen bir elçi. Nebi demiyor, dikkat edin. Çünkü bakın Muhammed sav. tarihte kaldı. Tamam. O öldü. Ama rasullük devam ediyor. Allahtan gelen bir rasul ki Allahtan gelen: “Allah’ın sözleriyle gelen” demektir. Tertemiz sayfalar okur. İçinde sağlam hükümler vardır. işte bir toplumda Kur’an okunmaya başlandığı zaman çözülme kaçınılmazdır. Siz bunu her gün yaşıyorsunuz. Yanlış mı söylüyorum. O zaman demek ki doğru yoldasınız. Allah’u Teâlâ diyor ki: Ben zorlayıcı hüküm koysaydım. Tamam şey olmazdı ama insanları serbest bıraktım. İsteyen menfaatini tercih eder isteyen doğruları tercih eder.
Ama insanlar ihtilaf ettiler. Bir kısmı inandı, bir kısmı da görmezlikten geldi. Bak bu görmezlikten gelmek çok önemlidir. Şimdi siz beş vakit namaz kılan bir kişiye, onun anlayışına ters gelen ayeti gördüğünüz zaman gösterdiğiniz ayeti görüyor mu, görmüyor mu? Gösterebiliyor musunuz? Görmek istemiyor. İşte kafirlik bu. İşte kafirlik bu. Femin hum min kefar. Bir kısmı da onun üstünü örttü. Allah emretseydi yani zorlayıcı bir kural koysaydı birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah istediğini yapar. Allah düzeni böyle kurmuştur. Cenabı Hak kimseyi zorlamaz. İsteyen doğruları seçer, isteyen menfaatini seçer. Böylece bu ayeti şey yaptık. Bakın ne kadar önemliymiş değil mi? Demek ki hepimiz birer rasul olabiliyormuşuz.