Bugün yine mirasla ilgili ayetleri okumaya devam edeceğiz. Ama Allah nasip ederse bugün ki ağırlık vasiyet üstünde olacaktır. Geçen hafta biliyorsunuz sorulan sorulardan bir tanesi vasiyetti, Miras ayetleri içinde onu da göreceğiz sürekli vasiyetten veya borçtan sonra ifadesi kullanılır. Bununla maksadın ne olduğunu ilgili ayetler ışığında anlamaya çalışacağız. Tekrar 7nci ayetten başlayalım konu bütünlüğü olması için.
Allah-u Teala şöyle buyuruyor “……………………….” “Erkekler için anne baba ve en yakınlarının geriye bıraktıklarından bir pay vardır.” “………………………..” “ Kadınlarında anne baba ve en yakınlarının geriye bıraktıklarından alacakları bir pay vardır.” Nasibim nafuda farz bir pay yani ölçüsü belirlenmiş bir pay.”…………………….” Miras malı ister az olsun ister çok olsun fark etmez. Az da olsa çokta olsa geriye bıraktığından farz hissesi vardır. Farz demek belli demek mesela namaz farzdır günde kaç kere kılarsınız?5 kere, 4 kere olur mu? Peki 5den fazla farz var mı? Yok. Yani farzın altı üstü bellidir, ne ileriye çekebilirsin ne de geri bırakabilirsiniz neyse o. Onun için farz pay vardır deniyor. Yani miktarları belli birer hisseleri vardır. Miktarları belli bir pay anne babaların geriye bıraktıklarından bir pay bir nasip, geriye bir mal bırakmamışsa alacağınız bir şey yok.Peki geriye borç bırakmışsa! Ondan da bir nasibi olur mu? Olmaz. Dolayısıyla geçen hafta da konuşmuştuk borç miras olarak kalmaz. Yani herkesin borcu kendisinedir. Herkesin sevabı kendisine olduğu gibi herkesin günahı da kendisinedir. “……………………………” “Kimseye kimsenin yükü yüklenmez” Zaten daha sonra okuyacağımız bugün sıra gelmez ama daha sonra okuyacağımız ayetlerde de onu net olarak göreceğiz. Birde biliyorsunuz, Kuran’ı Kerim de bir tek ayete bakılarak hüküm verilmez, en az iki ve ikinin katları olması gerekir. Bir tek ayete baktığınız zaman en basit konularda bile işin içinden çıkamıyorsunuz. Zaten Cenab-ı Hakkın koyduğu kural bir muhkem, en az bir tane mütaşabir konu daha açıklamışsa 2-4-6-8-10 gider. Borçla ilgili de öyle. Burada biz çıkarım yaptık acaba doğru mu diye sorulursa daha sonra gelecek ayetlerde “………………” “o değil” diyor mesela yaptığı vasiyetten veya borçtan artan diye açıkça söylüyor. Demek ki borç miras olarak kalmıyor.
8nci ayetimizde Allahu Teala şöyle buyuruyor “………………………………..” “mirasın paylaştırılması sırasında yakınlar hazır bulunursa. Miras kendisine verilenler ölenin en yakınları yani ölenin en yakınları değil, yaşayanın ölene en yakın olan kişiler geçen hafta onu anlatmıştık size. Yani en yakınını kaybedenler mirastan pay alırlar. Mesela bir kişinin oğlu en yakınıdır, annesi-babası en yakınıdır, kızı en yakınıdır ama kardeşi bunlar varken en yakını olmaz. Ama bunlar yoksa annesi, kardeşi hangi vasıtayla sizinle bitişiyor yani hangi vasıtayla sizinle bitişip sizin kardeşiniz oluyor ya annenizin vasıtası ile kardeşiniz olur yani ananız bir olduğu için ya babanızın vasıtasıyla kardeş olur babanız bir olduğu için birde ananız ve babanız vasıtasıyla olur ona da iki yönlü yakınlık dersiniz. Ama direk bir yakınlık yok. Ama anne baba olmaz kendi evladınızda olmazsa bu defa onlar en yakın konumuna gelmiş olurlar. Burada en yakınlar işte evladınız var evin en yakını, kardeşiniz var yakınınız o zaman en yakınınız sizden mirası aldığı zaman yakınınız ne olur? Alamaz. Yani burada ki “…….” Denen “onlar evladınız var kardeşiniz alamıyor.” İşte anne babanız var dedeniz nineniz alamıyor. Ama siz hayatta yaşarken kardeşinize de yardım ediyordunuz annenize de dedenize de ninenize de yardım ediyordunuz. Şimdi siz öldüğünüz zaman bunların hepsi yardımsız kaldı. Ama mirasçı değiller. Ya ne güzel benim kiramı ödüyordu rahmetli şimdi ne olacak şimdi kiramı kim ödüyecek diyebilir yani. Ama ya da işte abim benim borcumu veriyordu bundan sonra ne olarak diye bilir değil mi? Yani ölenden zarar göre sadece en yakınları değildir. Yani şu bir kişi öldüğü zaman sadece ona en yakınlar en yakın olanlar kendi destekçisini kaybetmiş olmaz. Onun diğer yakınları da mesela bir fakiri besliyordur yetimi besliyordur düşkünlere yardım ediyordur onlarda der ki bak fıkara babası gitti. Ne olacak şimdi der yani. Şimdi bu ayeti kerime diyor ki “ …………………………” “yakında bulunan kişiler miras taksiminde yakınında bulunurlarsa.” Biraz paylaştığı zaman yanında olurlarsa burada hayatta olurlarsa da olur olmasa da olur iki şekilde de anlaşılabilir. “………………” yetimler” bir yetim var bakıyorsunuz mesela olabilir, “……………..” “miskinler” hazır olurlarsa “………………………” “hemen onlara o miras payından bir rızık verin. Mirası paylaştırmadan onlara bir şeyler verin. “…………………..” “ve onlara maruf sözler söyledin” diyin ki bakın şimdi hiç kimse yaşamıyor öldü tamam yaşadığı sırada mal onundu size şöyle şöyle yardımlar yapıyordu artık bundan sonra siz başınızın çaresine bakın. Onu mirasçıları yapar mı yapmaz mı onu bilmeyiz ama Allah böyle emrettiği için size onun mirasından biraz bir şeyler verdik. Zaten bu her zaman olmaz bir kereliğine verdik bitti. Artık bunun gerisi gelmez diye de güzel söz söyleyerek onlarında gönlünü alın çünkü bunlar gerçekten psikolojik sıkıntılar doğuran şeylerdir. “………………….” “ içinizden şunlar korksun, arkanızda zayıf bir nesil bıraktınız küçük çocuklarınız var siz ölmüşsünüz onlar hayatta onlara insanların nasıl davranmasını beklersiniz? Onlarla ilgili endişe duyarsınız korkarsınız Yarabbi benim ölmem umrumda değil ama bu çocuklar ne olacak dersiniz değil mi? Onun için “……….” “Allah’tan korksunlar” “………………….” “doğru bir söz söylesinler”. Şimdi bu yetimler iki şekilde olabilir; birisi mirasçı olan yetimler olur, biri de mirasçı olmayan ama ölen kişinin baktığı yetimler olabilir. Yani ölen kişi öldüğü zaman bunlar sıkıntı içerisine girebilirler. Şimdi o mirasçı olan kısmı değil de ölen kişinin baktığı yetimler açısından düşünecez. Yani şu anda öbürünü daha sonra inşallah o ayeti ayrıca tekrar okuduğumuz zaman onu anlamaya çalışırız.
Birisi vefat etti mirasçıların dışında yakınları, kardeşi evladı var evladı varken kardeşleri var, amcası var, dedesi var, ninesi var, annesi-babası olduğu için onlara bir şey verilmeyecek şimdiye kadar onlara hep yardımcı oluyordu hep destek veriyordu. Bir takım yerlerde yetimler vardı onlarla ilgileniyordu, bir de miskin olan insanlar vardı. Şimdi mesela ben size bir şey söyleyim cevabını sizden bekleyecem: Bir kadın kocası var, kocasının evinde kalıyor kocası onun geçimini sağlıyor yemesini içmesini temin ediyor. Kocası öldüğü zaman kendisini nasıl hisseder?
Korumasız değil mi? Ortada kalmış gibi düşünmez mi? Ama erkekler için bu böyle değildir. Ama bazen erkekler içinde olabilir bu ama istisnaidir bu. Mesela yatalak olmuş, çalışıyormuş çalışamaz hale gelmiş, hasta olmuş eşi tarafından bakılıyor böyle durumlarda olabilir ama kadın yaşadığı sürece kocasının evinde geçimi temin ediliyor ve oradan istifade ediyor. Şimdi siz bu kadınla o şey arasında bir benzetme yapabilir misiniz?
Musa Hızır olayı biliyorsunuz Keyf Suresinde, gemisi olan insanlar var, o gemisi olan insanların gemisi elinden alındığı zaman ne hale geliyorlardı? Ayete göre? Miskin değil mi! Yani fakir değil ama çaresiz işsiz. Çaresiz kalmış ne yapacağını herkes onu iyi biliyor çünkü daha önceki durumu iyiydi. Yeni durumu insanlar kolay kabul edemez. Hani ateş düştüğü yeri yakar değil mi! Öbür tarafı yakmaz ki. Öbür taraftaki insanlar her şey eskisi gibi devam ediyor sanırlar ama gidin o kişinin kendisine bir sorun bakalım durum ne. İşte bu kadın da aynen o elinden gemisi alınan kişi olur mu? O da miskin hale gelir değil mi? Bakın şimdi bu kadınla ilgili Kuran’ı Kerim de özel bir hüküm var. Bakayım bileniniz var mı? Hadi… Fatih not defterini çıkart da yaz. İyi bilenler çıktı şükür. Bakara Suresi 240 mıydı 241 miydi bakayım da, 240 mış. Şimdi bakın burada ne diyor, şimdi lütfen buradaki kelimelere çok dikkat edin, çünkü şimdi size anlatacağım konu bizim mevcut kitapların hiç birisinde bu şekilde yok. Yani Kuran’ı Kerimde olan ama mezheplerde olmayan bir hususu size anlatıyorum. BU ayetle ilgili hükümler Şia da vardır şu anda okuyacağım hükümler ama Ehli Sünnet bu ayetin mensuh olduğunu söyler yani yürürlükten kalktığını söyler fakat Şia’nında diğer ayetle irtibat kurduğuna dair benim herhangi bir bilgim yok. Şimdi burada diyor ki Allahu Teala “ ……………………………” “içinizde vefat edecek olanlar” öleceğinizi anlamışsınız mesela, “……………………….” “geriye eşler bırakıyorsa” geriye eşi kalacak bunlar erkek onların kadın olanına biraz sonra görecez “……………………” “yani onun üzerine görevdir ki eşleri üzerine vasiyette bulunsun” peki nasıl? “…………………….” “bir yıl kadar geçindirilmesini vasiyet etsin” “……..” “evden çıkarılmaksızın” ev onun olmayacak ama evden çıkarılmayacak bir yıl ve bir yıla kadar geçimi sağlanacak. Şimdi eşi ölen kadını neye benzettik ayeti kerimeler içerisinde? Miskine benzettik değil mi? Şimdi bakın tekrar 8nci ayete gelin ikisi arasında bir bağ kuralım hep beraber Nisa 8nci ayet. “………………………………………………..” “Taksim sırasında yakınlar” “……………….” “miskinler olursa” işte bu kadında o miskinlerden oluyor mu? Hepsi bu kadın değil ama bu ondan olur yani ama başka da olabilir o ayrı bir konu. “ …………………….” Bu maldan ona verin değil, bu maldan onu geçindirin, faydalandırın. Şimdi bakın öbür ayette de ne dedi “…………………” “bir yıla kadar geçimini sağlayın” yani al şu mal senin olsun değil. Geçimini sağlıyorsunuz ve bulunduğu evden de çıkarmıyorsunuz. Şimdi tam birbirine uydumu ikisi?
Şimdi şu Bakara 240’ı tamamlayalım, peki biz çıkartmıyacaz bir yıla kadar geçim, ya kadın çıkarsa ne olur? “………………………” “kadınlar çıkarlarsa çıkarlar.” “…………………………” yani bir günah yok. Siz çıkarmayacaksınız ama çıkarsa çıkar onun hürriyetini bağlayamazsınız, ona bir imkan sağlayacaksınız o kadar.”…………………………………” kendi haklarında marufa göre yaptıklarında dolayı size göre bir günah yoktur. Size göre dediği Müslüman topluluğu marufa göre ne Kurana uygun davranış yapıyorsa Kurana uygun davranışı zaten kim yapmazsa ona karşı uygulanacak bir takım kurallar vardır. “……………………..” “Allah güçlüdür ve doğru karar verir.” Şimdi demek ki böyle bir kadının yani eşi öldü kendisi orada ister istemez korumasız kaldı çünkü eşi onun geçimini sağlıyordu, koruyordu, yardımcı oluyordu, destek oluyordu birinin desteğini kaybetti ve ortada yapayalnız kaldı. Yani erkek kadına elbise kadın erkeğe elbise sanki kadın bir anda elbisesiz kaldı gibi bir duygu içerisine girer. İşte diyor ki burada ayeti kerime “onları çıkarmaksızın yani bu da bir yıla kadar geçinin. Peki bu ayet ne diyor? Nisa Suresinin 8nci Ayeti “…………………….” Yani adam öldü karısı var orada olmaya bilir başka yerde de olabilir yine hadaradır. Orada olması gerekmez ki vefat sırasında karısı var, yetimler var, miskinler var çaresiz kalmış sadece karısı olmaya bilir başkası da olabilir yani çaresiz kalmış başka kişilerde olabilir. “……” “onları da bunlardan rızıklandırın.” Bak şu kadar pay verin yok. Rızıklandırın. Bu kimin emri? Allah’ın emri. Şimdi Allah’ın emri birisine bir görev yükleme anlamına gelen kelime Kuranı Kerim de vasiyettir. Az önce vasiyet kelimesini okuduk orada. Evden çıkarılmaksızın geçiminin sağlanması için vasiyette bulunsun yani mirasçılara görev yüklesin demek oluyor. Bir de Allah’ın yüklediği görev var 11nci ayete bakın “………………..” “Allah size görev yükler” diyor. Ondan sonra da “……………………….” Sondan üçüncü satırda 11nci ayetin “………………………..” “kişinin yaptığı vasiyetten sonra” yani bir kişi vasiyet etmiş olabilir derki; karıma şu olsun, şuna şu olsun, ama vasiyete fırsat kalmadan da ölmüş olabilir değil mi? O da olabilir. Vasiyet ettiği zaten belli, vasiyete fırsat kalmadan öldüyse o zamanda yukarıdaki ayet- yok kadına kadın orada o evde durmak zorunda değil ama onun bir yıl çıkarılmaması demek ki bir hak olarak Allah tarafından verilmiş oluyor. Bir yıl çıkarılmaması. Ama bazen olur ki mirasçılar bunu taşıyacak güçte olmayabilirler. Mesela kişinin evi olmaz kiradır, kadının ödeyecek durumu yoktur mirasçılarından ödeyecek durumu yoktur değil mi? Bu da olmaz mı? Adam geriye bir şey bırakmamış biz kendimizi geçindirmekten aciz durumdayız böyle durum olmaz mı? O zaman hemen bir sayfayı çevirin bakın Allah orada ne diyor 12nci ayette “………………………………” diyor ki “ yaptığı vasiyetten ya da borcunun ödenmesinden sonra kimseye zarar vermeyecek şekilde. Yani demek ki mirasçılara da zarar vermeyecek. Yani onları da taşıyamayacakları bir yük altına sokmayacak onlarda belli bir oranlama olacak o da belirlenmemiş siz duruma göre bunu yapacaksınız. Şartlara göre imkanlara göre yapacaksınız çünkü Allah hiç kimseyi “…………………………………” o öyle miydi o şeydeki Talak suresindeki Allah kimseyi verdiği imkanların üstünde bir sorumluluk altına sokmaz. Talak Suresi 7nci ayet.
Şimdi bunları tekrar okuyalım. Burada vasiyet konusu son derece önemli bir konu mesela şeyde vasiyeti okuyacağız ayetlerde. Daha öncede burada sorulan soru üzerine size anlatmaya çalışmıştık. Bakara Suresinin 180nci ayetine vasiyet ayeti derler. O ayeti kerime tabi anlaşılmaz bir hale getirilmiş tabi sonra da mensuhdur denmiş. Dolayısıyla şeyler, peki mensuhtur dendikten sonra da tutmuşlar vasiyet diye bir sistem oluşturmuşlar mesela fıkıh kitaplarında vardır. Mesela şu anlattıklarım yoktur. Bakın Kuranda olan yoktur. Ama Kuran da ve Sünnette olmayan Fıkıh kitaplarında vardır. Yani bu ne biçim bir mezheptir gerçekten yani bakın aklınızı lütfen başınıza toplayın bu dini bu yüklerden kurtarmadıktan sonra yeryüzünde kimse Müslüman olmaz. Yani şimdi bakın bu konu da 3 haftadır miras konusunu anlatıyoruz farkındaysanız miras konusunda fıkıh kitaplarında yer alan tamamen Kuranı Kerim’e ters olan şeyler değil miydi iki hafta anlattık. Bu ne oluyor kardeşim bu hangi dinin fıkhı. Adına İslam Fıkhı deniyor. Hangi İslam kardeşim. Bugün Türkiye’de İslamlaşıyoruz deniyor, Hangi İslam? BU geleneksel İslam’ın olmaması olmasından milyon defa daha iyidir. Hiç olmazsa şey yapmazsın yani Cenabı Hakkı iftira edilmiş olan şeyi din diye algılamazsın. Bir de burada şu şeyi düşünelim, bakın şimdi bir şey söyleyeyim, mesela sana sorayım 2 kere 2 kaç etmez? İki kişi çıktı 5 etmez diyen. Hepinize sorsam ki 2 kere 2 kaç etmez diye hiç birbirinize göstermeden yazın desem aynı rakam da ittifak edebilir misiniz? Ama 2 kere 2 kaç eder desem ittifak eder misiniz? Bakın doğrularda ittifak olur çünkü doğrular bellidir. Ama yanlışlarda ittifak olmaz. Fakat birisi size ben buraya dese ki bak şimdi Abdulaziz Hoca birazdan buraya gelecek 2 kere 2 kaç etmez diye soracak hep beraber 5 yazın. O zaman ittifak olur mu? Olur. Ne olmuş olur birisi tarafından yönlendirilmiş olurusunuz. Eğer yönlendirme olmazsa ittifak olmaz. Şimdi bu mezhepler batılda ittifak etmişler. Hakta ittifak olur onda problem yok. Ama batılda ittifak olmaz. Yani batıl vasfında ittifak olur hepsi yanlıştır diye. Mesela 5 de yanlıştır 7 de yanlıştır 9 da yanlıştır 11 de yanlıştır. Ama aynı yanlışta ittifak olmaz. Biriniz şu yanlışı yaparsınız biriniz bu yanlışı yaparsınız. Peki İslam’ı kötü gösteren konularda Şii, Sunni bütün mezhepler ittifak etmişlerse bu o mezhep imamlarının ittifakı olabilir mi? Değişik çağlarda yaşamış değişik bölgelerde yaşamış birbirlerini görmemiş bu insanların aynı yanlışta ittifakları makul mudur, değildir işte biz burada tenkit ederken ne Ebu Hanife’nin şahsını ne İmam Şafi’nin şahsını ne şu hiç birisini değil bunun arkasında bir el bir siyasi el ki o belli zaten kim olduğu Sensarilerin ve Romalıların ittifakı ile arada Yahudilerinde oynadığı çok ciddi bir oyun var. Biliyorsunuz darülhikmeler oluşturuldu, o darülhikmelerin ayrıntılı çalışmalarına hiç ulaşma imkanı oldu mu bilmiyorum. İnşallah olur. Hep bize iyi şeyler anlatılır. Bakın siyasi tarihler yazılmaz yazdırılır. Yönetici nasıl isterse öyle yazılır. Mesela siz gayet iyi biliyorsunuz burada bedir savaşını defalarca anlattık. Allah-u Teala’nın anlattığı bedir savaşı ile siyer kitapları arasında anlatılan bedir savaşı arasında bağlantı kurabiliyor musunuz? Var mı? Yok. Ya bu ne oluyor? Dolayısıyla bu mezhep imamların adları kullanılarak nasıl İsa (A.S) adı kullanılarak Hristiyanlık kendi keyiflerine uydurulmuşsa nasıl bugün Muhammed (A.S) ın adını kullanarak mesela şimdi kutlu doğum haftası putlu doğum haftasına dönüşüyor. Öyle hakla hayale gelmedik şeyler hurafeler uyduruyorlar ki ya ne oluyor kardeşim ya. Ne oluyor. Bu hafta Diyanet İşleri Başkanlığının hutbesini dinledim ben kendimden utandım. Kendi içerisinde çelişkili, islamafobiya karşı çıkıyor ya kardeşim bu hutbeyi dinleyen aklı başında bir adam seni dikkate alır mı! Ne oluyor böyle! Ya hiç olmazsa bu diyanet işleri başkanlığı hutbeleri doğru dürüst yazsın ya. Bu ne oluyor! Nedir Allah Aşkına! Birbiri ile çelişen cümleler, duygu yüklü şeyler ya duyguya ne gerek var kardeşim ya nedir duygu pompalayıp duruyorsunuz. Şimdi bir tarafından bu siyaset dine karıştığı an o dinin ruhuna Fatiha demek gerekir başka çaresi yok. Olmaz. Çünkü siyaset siyasiler siyaset yönetim demektir. Her şeyini kendi emrine almak ister. Din kimsenin emrine girmez onun emrine girilir. İşte tarihte bu yapılmış. Bugün yapılmaz mı inanın ki hiç umudum yok. Çok açık ve net konuşuyorum. Yani tarihi değiştirecek bu akışı değiştirecek bir emare ben şahsen göremiyorum. Din söz konusu olduğu zaman itaat kime Allah’a başkasına değil o kadar. İşte tarih içerisinde bu mezhep imamlarının adı kullanılmış, bakın bu mezhep imamları yanlış yapma konusunda ittifak etmiş olsalardı bile ittifak edemezler zaten birisi mesela imam malik yaşamış Medine de ebu Hanife yaşamış Mekke de imam şafi yaşamış kısmen Irak da kısmen Mısır da işte ahmet bin anbel başka şehirde yaşamış ve bunların birbirleri ile görüşmüş, ha bir imam şafi sadece imam maliki den ders almış o kadar. Ama bunlar ayrı ayrı yerlerde ilimlerini yaymışlar. Bu insanların 4ü de İslam düşmanlığı konusunda kesin kararlı olsalardı bile öyle farz edin aynı yanlışlarda ittifak etmeleri mümkün olmazdı. O zaman aynı yanlışlarda ittifak ediliyorsa ve bu yanlışlar İslam’ı kötü gösteren yanlışlarsa, insanlara din buysa ben yokum dedirtecek yanlışlarsa o zaman mecburen bu tek elden yürütülmüştür. Bu mezhepten olan hiç birinin bundan haberi bile yoktur. O zaman çok dikkatli olmak zorundayız. Çok ciddi çalışmamız lazım. İnanın her defasında bunun söylüyorum ama herhalde herkes diyor ki tamam işte siz çalışıyorsunuz yeter. Ya tamam güzel elhamdülillah gece gündüz çalışıyoruz ama bu işler hep beraber yapılması gereken işlerdir. Neden hakikaten yani ben anlayamıyorum yani her konuşmamda birkaç adım daha geri gidiyorsunuz neden gidiyorsunuz ona da anlam veremiyorum yani. Yani vakfı biraz daha yalnız bırakmak için elinizden geleni yapıyorsunuz kusura bakmayın 8-10 kişi olmasa dükkanı çoktan kapatmış olacağız. Ya bu oluyor kardeşim ya bakın asırların gidişatını değiştirecek bir hareket başlatmışız burada Allaha çok şükürler olsun. Yani insan buraya destek vermeyip de nereye destek verecek. En sevmediğim kelimeleri söylettiriyorsunuz hayatta hiç sevmediğim kelimelerdir. Ama biz hep beraber bu işi yapalım dedikçe bakıyorum ki millet kaçabilecek kadar şey arıyor. Bu ne oluyor kardeşim ya. Herkes demeli ki ben ne yapabilirim. Bu iş böyle yürür başka şekilde yürümez ki, asırları değiştirecek bir şey bak işte şimdi şey yapalım ayeti kerimeyi okuyoruz bakın vasiyet denen bir olay var. Fıkıh kitaplarındaki vasiyetin ne Kuran’dan ne de Rasulullah’ın hadislerinden ve uygulamasından tek bir delil yoktur. Peki bu ayetlerde anlatılan vasiyette fıkıh kitaplarında yoktur. Çünkü fıkıh kitaplarındaki vasiyet öyle bir ayarlanmış ki o insanların mallarını dini duygularını kullanarak belli yerlere aktarmaya imkan veriyor. Nasıl olsa öldükten sonra verilecek o eh birazda mirasçılarına kızmışsa hepsini de verebilir. Allahtan ki hepsi olmaz demişler 1/3 demişler o da yine iyi yani. 1/3 e dayandırdıkları bir hadis vardır, o hadisin sıhati de ciddi şekilde problemlidir. Zaten onun hiçbir arkası önü yok dayandığı hiç bir şey yok. Ama bu ayetlerde anlatılan vasiyette fıkıhta yok maalesef. İşte bu problemleri çözmezsek eğer biz İslam’ı Cenabı Hakkın bize bildirdiği şekilde bütün dünyaya anlatamayız.
Diyor ki Allah-u Teala, “…………………………….” Eğer taksimat sırasında yakınlığı olanlar, yetimler ve miskinler çaresiz kalmış kişiler hazır olunur bulunursa” “……………………………..” “onlara da mirastan yedirin yararlandırın mirastan ” “……………………………” “ onlara güzel bir söz söyleyin” şimdi bakın burada elimde bir kitap var. Taberi tefsiri. Bu Ebu Cafer Muhammed bin CedidTaberi310 yılında vefat etmiş. Yani Rasulullaha en yakın tefsirlerden bir tanesi. 310 Hicri oluyor. Vefatı. Şimdi bu tefsirde ne söylüyor. Bu ayeti kerimenin tefsirinde şöyle bir şey var tabi bu senedindeki isimleri okumuyorum ama Taberi tefsiri Nisa Suresi 8nci ayeti ile ilgili olarak Kasım Bin Muhammed anlatıyor. Kasım Bin Muhammed Ebu Bekir (R.A.) oğlu. O veda haccına giderken zulhufeyl’i geçtikten sonra doğmuştur yani annesi onu yolda doğurmuştur ondan sonra hacca gitmişlerdir. 3 yaşında falandı galiba Rasulullah vefat ettiği zaman. Öyle oluyor değil mi? Kasım Bin Muhammed anlatıyor diyor ki: “Abdurrahman Bin Abdullah babamın mirasını paylaştırdı.” Şimdi Abdurrahman Bin Abdullah’ın oğlu bunların akrabası falan değil. Ebu Bekir (R.A.) mirasını paylaştıran kişi kim? Mirasçı değil. Bak dikkat ediyor musunuz. Bu size neyi hatırlatıyor?
Miras paylaştırma görevi kimindi?
Müslümanlarındı değil mi?
Bakın görüyor musunuz sahabeye gittiğin zaman rivayet doğruysa Kuran’a yüzde yüz uygun gelir. Yüzde yüz uygun. Diyor ki “Abdurrahman Bin Abdullah babamın mirasını paylaştırdı.” Ayşe de hayattaydı diyor. Ebu Bekir (R.A) kızın ya. O Yakın çevrede diyor yani o evde mirastan yararlandırmadığı hiç kimse kalmadı. Herkese bir şeyler vermiş. Abdullah Bin Abdurrahman ve şu ayeti okudu diyor “……………………………..” işte “ miras paylaşımına yakın olanlar, yetimler, miskinler çaresiz kalmış kişiler de o sırada hazır olurlarsa onları da ondan rızıklandırın” ayetini okudu, “……..” Kasım Bin Muhammed şöyle diyor ki Ebu Bekir’in oğludur az önce söyledim R.A. ‘ın “………………………..” “bunu gittim İbn Abbas’a söyledim dedim ki ya Abdurrahman böyle yaptı Abdullah Bin Abdurrahman böyle yaptı dedim diyor ki bu Medine fukarasındandır bu zat, yedi abadiledir değil mi? Bu bilgiler artık çok eski bende yani çok yıllar önce okuduğum bilgiler olduğu için yedi kişiden bir tanesidir. Bunu diyor İbn Abbas’a söyledim o da Rasulullah’ın amcasının oğlu biliyorsunuz onun adı da Abdullah o yedi taneden bir tanesi de o.”………….” bu muhasebe u demektir Arapça “ne güzel yapmış” dedi çok doğru yapmış dedi “………………………..” “işte vasiyet budur dedi” şimdi hatırlayın bir insan vefat ettiği zaman geriye eşini bırakacaksa onun bir yıl evden çıkarılmadan karının doyurulmasını vasiyet etsin ayetini Bakara 240 daha sonrada ayetlerdeki vasiyetleri okuyacağız “……………………”işte bu ayetlerde geçen vasiyet işte budur. Bak görüyor musunuz tamı tamına Kuran’ı Kerim’ in uygulandığı dönemden gelen rivayet. İşte Vasiyet budur diyor İbn Abbas. Şimdi dolayısıyla şurada Nisa Suresinin 11nci ayetinde mirasın paylaşımı ile ilgili olarak diyor ki “……………………..” “kişinin yaptığı vasiyetten sonra” yani şöyle yaparsınız, baktınız fakir fukara vardır işte kardeşiniz, amcanızın oğlu, dedeniz, nineniz ya da başka yakından uzaktan insanlar vefatınız yaklaştığı zaman onları düşünürsünüz ya bunlar çağırırsınız ya ben şimdi vefat edersem şunları şunlara mahrum bırakmayın bir şeyler verin işte bu bir vasiyettir. Adam bunu söylemeden de ölmüş olabilir tıp ki Bakara 240 da olduğu gibi eşi için vasiyet yapmadan da ölmüş olabilir. O zaman yine bir şeyler vermek gerekiyor. Şimdi “…………………..” yaptığı vasiyetten sonra yaptığı vasiyet bu işte İbn Abbas’ta bunu söylüyor işte bu o kadar. Yoksa adama malın 1/3 nü verin değil. İşte bu şu tarla onun olsun değil, şu bina onun olsun değil. Hayattayken veriyorsan ver. O tür şeylerde canın yanacak ama o ufak tefek yardımlarda da kimsenin canı yanmaz her zaten yapar onu normal her Müslüman yapar.
Şimdi burada böyle geçiyor sonra öbür ayete geçiyoruz karı koca ile ilgili de aynı şey var 12nci ayette. Bir de borçtan sonra diyor, tabi borç mirasa dahil değil. Borç paylaşılmıyor, onun için mesela daha öncede söylemiştim birisinin 10.000TL’lik diyelim mirası var 20.000 TL’lik de borcu var, Eh herkes alacağının yarısını alır o kadar. Yani bu borç mirasçılara kalmaz. Ha mirasçılardan çıkıp birisinde ben öderim diyorsa tamam ödeyecekse öder ona bir manisi yok. Ama görev olarak yüklenmez onlara. Ondan sonrada bu 12nci ayetin sonuna doğru da şöyle diyor az öncede söyledik bu kişinin geriye bıraktıkları bu dediklerimiz yapılırsa mesela ev kiradadır mirasçılar o kirayı ödeyemezler ya da zaten kendileri bakıma muhtaçtır onun için burada diyor ki “…………………..” vasiyeti vasıflandırıyor. Yani kimseye de zarar veren bir vasiyet olmamalı bu insanları da sıkıntıya sokmamalı diyor.
Peki şimdi devam ediyorum şu ayetleri de okuyum da önümüzdeki haftaya kalmasın mirasa tam olarak başlayalım. Allah nasip ederse. Burada diyor ki Allah-u Teala “……………………………..” “arkalarında zayıf bir zürriyet bırakacak olan kişiler onlar hakkında nasıl bir korkuya kapılacaklarsa o yetimlerde onlar gibi anne babanın çocuğudur. Onların kendi çocukları olduklarını düşünerek o şekilde davransınlar.” “………………..” onlarla ilgili, ben ölürsem bu çocukların hali ne olacak diye korkuyorsan düşün ki onun annesi de babası da senin gibi insandır. O zaman sen kendini onların yerine koy onların çocuklarını o şekilde bak ve o şekilde ilgilen. “………” “Allah’tan korksunlar” “…………..” “doğru bir söz söylesinler” “…………………………………………” “bazı insanlar yetimlerini mallarını yer” yani şimdi küçük bir çocuk babasından anasından ya da bir başkasından miras kalmıştır. Birisinin koruması altındadır o malda onun koruması altındadır. O maldan yerse ne olacak? “…………………..” “ zulmen yerse, hakkı olmadan yerse” “………………….” “ bunlar karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar” “……………………” “ yakında alevli bir ateşe de sokulacaklardır.” Şimdi bakın burada diyor ki haksızlıkla eğer yerlerse, demek ki biraz yani yerlerse demiyor haksızlıkla yerlerse demek ki bir hakları da var yani o çocuklara bakıyor, malına bakıyor o zaman belli ölçüde bundan yararlanma hakkı var. O hakta 6ncı ayette Cenabı Hak tarafından belirtiliyor. Bak diyor ki “……………………” “ yetimlerin mallarını öyle saçıp savurarak alelacele yemeyin bunlar büyür malları bizim ellerimizden alır bize bir şey kalmaz diye “……………………..” “eğer kimin o mala ihtiyacı yoksa iffetli davransın o mala hiç dokunmasın yani mümkün olduğu kadar yemesin.” Hiç yemesin demiyor. Mümkün olduğu kadar yemesin diyor. “……………………….” “ ama ihtiyacı varsa, fakirse “ o zaman “………” “marufa göre yesin” yani normal bir şekilde öyle fazlaca aşırı derecede değil normal olarak yesin. Demek ki yiyebiliyormuş. Onun o sınırları aşarsa o zaman karnına ateş doldurmuş olur. “……………………………….” “yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler” “…………………………………” “karınlarına sadece ateş dolduruyorlar” “………………………………….” “zaten yakında da alevli bir ateşe sokulacaktır.”
Peki şimdi namazlarımızı kılalım sonra devam ederiz.