Euzu billahi mineşşeytanirracimBismillahirrahmanirrahim
ElhamdülillâhiRabbil-‘âlemîn. Vel-‘âkıbetülil-müttekîn. Vessalâtüvesselâmü ‘alâRasûlinâ Muhammedin ve ‘alââlihî ve sahbihîecma’în.
Bugün ki konumuz Allah Nasip ederse bu Nisa Suresinin 6ncı ayeti vesilesiyle yetimler ve öksüzler olacak ondan sonra da inşallah önümüzdeki haftadan itibaren Miras konularına gireceğiz.
Şimdi bu 6ncı ayette Allah-u Teala şöyle diyor,
“……………………….” “ nikâh çağına yani erginlik çağına varıncaya kadar yetim çocukları denemeden geçirin.”
“…………………………” “ onlarda olgunluk görürseniz akli melekeleri yapmış oldukları işlerdeki tutumları ir olgunluk işareti verirse size hiç beklemeden mallarını kendilerine verin”
“…………………………” “ bunlar büyürler de bu malları kendi ellerine alırlar diye alelacele yemeyin.”
“…………………………” “ içinizde bu mala ihtiyacı olmayan varsa yani yetimlerin o mala ihtiyacı yoksa uzak dursun onlardan yemesin ama “……” ihtiyacı varsa “……….” Marufa göre yesin. Yani ihtiyacı kadar yesin.” Hani bal tutan parmak yalar misali. Aman ha onun tenceresini ayrı şey yapın tabağı ayrı olsun bize karışmasın demeyin tabi ki onun kendi malından sizin mutfağınıza da koyacaksınız aynı tencerede pişireceksiniz aynı kaplara döküp yiyeceksiniz ama eğer onun malına ihtiyacınız yoksa onun payı kadarını koyarsınız, ihtiyacınız var onun durumu iyi sizin durumunuz kötüyse tamam, o zaman da normal karnınızı doyuracak ihtiyacınızı karşılayacak kadar yersiniz.
“…………………………” “ bu yetimlere mallarını verdiğiniz zaman teslim ettiğiniz zaman”
“……………………………” “ bu mal teslimi sırasında onlara karşı şahit getirin.” Yani babası vefat ettiği zaman ya da annesi vefat ettiği zaman şu şu malları bize kalmıştır işte o malları teker teker kendisine teslim ediyoruz diye bir tutanak tutarsınız şahitlik getirirsiniz. Yarın ne olur ne olmaz bir durum olursa onu ispatlamış olursunuz.
“……………………………” “ hesap sormak güzel Allah’a yeter ama o ahirette hesabını sorar bu dünya da da onun cezasını çektirir o ayrı bir şey siz bunu Allah-u Teala bunun hesabını soracak ama siz de bunu kendi aranıza insani ilişkiler içinde ortaya koymanız için gerekeni yapın.”
Şimdi burada yetim kelimesi mesela Türkçemizde yetim vardır. Yetim derken ne anlarız Türkçe de? Anası ölene mi denir babası ölene mi? Babası ölene derler. Birde öksüz kelimesi vardır. Öksüz kim? Annesi ölenler. Onun için yetim ve öksüz çocuklar derler annesi ve babası ölmüş olanlara değil mi? Peki, Arapçada da aslen yetim kelimesi tek kalmış manasına gelir. Tabi anası ölene değil de esasen babası ölene denir. Ama şimdi bu ayeti kerimeye baktığımız zaman bir insan anası öldüğü zaman mirasından pay alabilir mi? Alır mı? Alır tabi. O zaman yetim çocuğun malı anasından kalan mal olabilir o zaman. O zaman o mal üzerinde o malı babası da kontrol ediyor olabilir. Babası da olsa o yetim çocuğun malını reşit olduğu zaman ona vermesi lazım. Çünkü herkesin malı kendisinindir. Kimsenin malının üzerinde kimsenin tasarruf etkisi yoktur. Babadır daha rahat yer daha rahat hareket eder ama yine o mal o çocuğundur. Anası ölmüş babası da ölmüş olabilir iki taraftan da mal kalmış olabilir. O zaman bir başkası bununla ilgili olarak koruma görevini üstlenecektir ve o başkası onun malından ona göre yiyecektir. Yani ihtiyacı varsa ihtiyacı olduğu kadar yiyecek ihtiyacı yoksa yemesin demiyor Allah-u Teâlâ uzak dursun diyor ama yerse de haram demiyor. Ama ne yapacağız bunlara karşı dikkatli olacağız ki o mal yetim malıdır ve yetim olan bakın dedi ki ergenlik çağına girinceye kadar deneyin dedi. Yani nikâh çağı Türkçe karşılığının Türkçemizde erginlik çağı. Erginlik ne demektir? Olgunlaşmış demek değil mi? Vücutça gelişimini tamamlamış. Yani ne diyoruz biz burada buluğ diyoruz değil mi? Buluğ Arapça ama Türkçemizde çok kullanılan bir kelime hatta burada da “……..” hatta beleğü kelimesi belağa ulaşmak manasına geliyor buluğ da bir yere ulaşmak tabi biz buluğ dediğimiz zaman ergenlik çağına ulaşmayı kastediyoruz. Çocuklar ergenlik çağına ulaştıkları ulaşıncaya kadar onu denemden geçirin diyor. Peki, denemeden geçirme yaşı ne zaman? Ergenlikten önce mi sonra mı? Ergenlikten önce. Bak ergenliğe kadar diyor. Ergenlik çağında önce değil mi? Yani Ensar vakfına gidinceye kadar şunları yap deyince Ensar vakfına girince onları yapıyor musun? Bitti. Ergenlik çağına girinceye kadar deneyin diyor. “……………” “orada bir olgunluk görürseniz” nasıl denemeden geçirecekseniz. Malını vereceksiniz. O zaman yapacağını deneme ne ile ilgili olur? Bu malı iyi kullanıp kullanmaması ile olur. Verirsiniz, işte bir şey al sat diyebilirsiniz. Bakalım alım satımı görebiliyor mu hesabını yapabiliyor mu? Ya da başka şeyler yapabilirsiniz işte bununla ihtiyacını karşıla diyebilirsiniz ihtiyacı olanı mı alıyor olmayanı mı alıyor bakarsınız. Lüzumsuz harcamalar mı yapıyor israf mı yapıyor yoksa normal mi yapıyor. Böylece onu parasını malını kullanabilecek bir olgunluğa gelip gelmediği konusunda denemeden geçiriyorsunuz. “……………………….” “ onlardan bir olgunluk hissederseniz” “……….” “yani bir baktınız ki bu tamam yani güzel iyi yapıyor o zaman “………….” “hemen mallarını kendilerine verin”nikah çağına varıncaya kadar bunu böyle yapacaksınız yani erginlik çağına peki, erginlik çağına vardı, baktınız ki mallarını düzgün kullanamıyor israf ediyor saçıp savuruyor. Sen para veriyorsun git kendine bir pantolon al, o da gidiyor sinemaya. Akşamda para bitti niye pantolon almadın ya arkadaşlar gitti falan lokanta da yemek yedik, falan yerde eğlendik işte, ben sana pantolon al diye vermiştim, ya işte öyle yaptık. Demek ki bu malını düzgün harcayamıyor buna malını teslim edilirse saçıp savurulacak değil mi? O zaman ne yapılacak, ona mal teslim edilebilir mi? Bekleyeceksiniz olgunlaşacak malını düzgün kullanacak hale gelecek o zaman malını kendisine teslim edeceksiniz. Şimdi bazı kimseler vardır ki, yetimlerin mallarına el koymak isterler. Babasından mal kalmış mülk kalmış buna el koymak ister. Yani bişeyleri, bak burada diyor ki, “……………………………” “ böyle aşırı harcamalar yaparak yemeyin. Öyle alelacele elinizden çıkacak diye yemeyin, acele ile yemeyin,” “…….” “yani bunların büyüyecek diye malları elimizden alacak diye böyle alelacele tüketmeyin ama sadece normal yani az önce de söyledim bal tutan parmağın yalar hesabı madem buna bakıyorsunuz madem bunun şeyleri ile ilgileniyorsunuz işleri ile o zaman şey yaparsınız normal olarak yiyebilirsiniz ama ihtiyacınız yoksa yememenizi Cenabı Hak tavsiye ediyor.
Şimdi bir de öbür sayfaya geçelim. 9ncu ayete gelelim. Şimdi bundan sonra şeyle ilgili yani ölüp de geriye mirasçı bırakan insanlarla ilgili ayetleri okuyacağız. Şimdi burada diyor ki Allah-u Teâla;
“………………………………..” “ şu insanlar korksunlar, ben ölsem çoluğunuz çocuğunuz var, ben ölsem geriye şu zayıf çocuklar kalsa onlara karşı nasıl davranılmasını istersiniz? O zayıf çocuklarda sizin gibi bir anne babanın çocuğudur. O senin çocuğun olabilirdi geriye kalmış olan çocuk.
“……………………………….” “ arkalarında zayıf bir zürriyet, soy bırakmış olabileceklerini düşünsünler bu insanlar.” Peki, ne yaparlar o zaman?
“………………………..” “onlar hakkında korkarlar” ben ölürsem bunların hali ne olacak demezler mi? Ben ölürsem bu çocukların hali ne olacak, sen ölürsen bu çocukların hali ne olacak diye düşünüyorsun ya işte o yetimlerde senin gibi bir annenin babanın çocuğudur. Sen kendini onun annesini babasının yerine koy. Farz et ki sen ölmüşsün senin çocuğun kalmış ona karşı nasıl davranılmasını istersin. “………..” “ Allah’tan korksunlar.”
“……………………………” “ doğru bir söz söylesinler yetimlerle ilgili” şimdi yetimler zayıf olduğu için biliyorsunuz insanlar hep güçlüden yanadırlar çoğunlukla o zayıf olduğu için ondan yana olmazlar güçlüden yana olurlar. Şimdi inşallah miras konusunda da bu ayeti tekrar okuyacağız burada ne büyük yanlışlar yapıldığını orada inşallah ayrıca göreceğiz o ayrı şimdi o yetimler açısından okuyoruz o ayeti. Ondan sonra da diyor ki,
“……………………………….” “ yetimlerinin malını yanlış yollarla yiyenler, haksızlıkla yiyenler”
“……………………………..” “ bunlar karınlarına sadece bir ateş dolduruyorlar.” Sadece ateş dolduruyorlar.
“……………………………..” “zaten ilerisinde de alevli bir ateşte bunlar kızaracaklardır.” Yani zaten insan kendi ateşini kendi götürüyor ahirete. Biz burada ne yaparsak Allah-u Teala diyor ya “……………………..” “ yapılan bir kötülüğün cezası onun dengi bir kötülüktür “ siz bu dünyada hangi suçu işlerseniz ahirette onun cezasın çekersiniz. İşte yetimlerin mallarını yiyenler sadece karınlarına ateş doldurmuş olurlar. Şimdi bu yetimler az önce söyledik ya hani Kuran’ı Kerim de babası ölüp de şey anası ölüp de anasından mahrum kalanlar için kullanılan bir kelime yok. Dolayısıyla buradaki yetim kelimesi hem babası ölen için kullanılmış oluyor hem annesi ölen için hem de ikisi ölen için kullanılıyor.
Şimdi buradan işin başka bir tarafına geçelim, şimdi ana ölmedi, baba öldü peki bu ana bu çocuğa bakmak zorunda mı?
Ya da daha önemli bir şey söyleyim size, annenin çocuk üzerinde velayet hakkı var mı?
Var mı yok mu? Var diyenler parmak kaldırsın, peki yok diyenler parmak kaldırsın.
Çoğunuz çekimsersiniz J
Neme lazım diyorsunuz. Bir de nemelazım diyenler kaldırsın desek hepiniz kaldıracaksınız. J
Şimdi size bununla ilgili bir iki tane ayet okuyacağım Allah nasip ederse. Bakalım annenin çocuk üzerinde yetkisi var mı yok mu? Mesela bizim İslami gelenekte annenin çocuk üzerinde velayet hakkı ciddi manada kısıtlanmıştır. Onun için mesela evlenmeler de anneye sorulursa iyi olur ama sorulmasa da olur diye kitaplar da yazar. Şimdi bakalım.
Daha önce okuduğum ayetlerden 35nci ayeti açalım. Daha önce okuduğumuz dediğimiz zaman Ali İmran oluyor J Ali İmran 35nci ayet, şimdi şuaradaki olaya dikkat edelim. Kuran’ı Kerim de Allah-u Teala hiçbir şeyi eksik bırakmamış eksik olan biziz yani düşünmeyen üzerinde çalışmayan biziz. Şimdi bakın buraya,
“……………………………………..” “ İmran’ın karısı bir gün şöyle dedi”
“……………………………………..” “ Yarabbi ben karnımdaki (hamile) olduğum taşıdığım çocuğu sana hür birisi olarak adadım.” Şimdi kadının çocuk üzerinde velayeti yoksa bu sözü söyleyebilir mi? neyse bu bir anlayalım kocası ölmüş mü soracağız tabi ayrıca. Şimdi kocası ölmüş olabilir. Bak bizim geleneksel yapı da koca ölmüş olsa da babanın babasına, amcaya erkek akrabaya geçer daima tamam mı? Kocası ölse de bizim geleneksel yapı açısından değişen bir şey yok. Şimdi ne diyor burada “Yarabbi benim hamile olduğum çocuğu senin için adadım” diyor. Yetkisi yoksa Allah böyle bir ayetten bahseder mi? ondan sonra ne diyor,
“………………………………………” “benden kabul et”
“……………………………………” “ işiten sensin, bilende sensin” diyor. Şimdi biraz sonra çocuğun olup olmadığını sen söyleyeceksin ayetten ben söylemeyecem bak dikkatle dinle J
“……………………………” “ o kız çocuğunu doğurduğu zaman”
“……………………………..” “ o kız çocuğu beklemiyordu erkek çocuğu bekliyordu. Yarabbi diyor kız doğurdum”
“…………………………..” “ tabiki elbette Allah ne doğurduğunu çok iyi biliyor” ama o öyle diyor şok olmuş erkek çocuk bekliyormuş.
“……………………………….” “ erkek kadın gibi değildir ki ben bu Allah yolunda adadım. Yani erkek olsa o zaman tamam ama şimdi ne yapacak bu hizmetlerde kız çocuğu diye düşünüyor. Ama sözünden de vaz geçmiyor.
“……………………………………..” “ ona ben Meryem adını verdim”
“………………………………….” “ onu ve soyunu sana sığındırıyorum Yarabbi” yani senin korumana bırakıyorum,
“……………………………..” “ taşlanmış şeytandan senin korumana havale ediyorum, bırakıyorum”
Şimdi bu adadı. Allah ne yaptı;
“…………………………………..” “ Rabbi onu kabul etti.”
“…………………………………” “ güzel bir kabulle kabul etti.” Ney o adadı Allah da kabul etti.
“……………………………….” “ güzel bir bitki gibi onu bitirdi.” Şimdi bu Meryem validemizin yetişmesi çok farklıdır. Meryem validemizin hem erkek hem de kadın hücreleri var onlar kendi içinde döllenmiştir o konuya girmeyelim çünkü çok şey konuşuruz. Ama bir şey yazmıştım onu arkadaşlara vereyim de yayınlasınlar şimdi aklıma geldi. Evet şimdi diyor ki burada,
“……………………………….” Şimdi soru burada, şimdi sana soru burada “ Zekeriya’yı onun kefili yaptı.” Hangi konu da? Büyümesi peki, babası hayatta olsa babaya görev düşer mi? bak cevabını verdin işte. Şimdi buradan şu da anlaşılıyor annesi de olmayabilir şu noktada ama annesi olsa da fark etmez ben sana adadım diyor ya Cenabı Hak da kabul etti. Şimdi annenin çocuk üzerinde velayet hakkı var mıymış? Varmış değil mi? yok değil yani. Ama burada Zekeriya onun kefilini yani onun bakımını üstendiğine göre baba olması lazım. Baba olursa Zekeriya üstlenemez ki. Bu tarihen nedir onu bilmiyorum o benim uzmanlık alanım değil. Tarih açısından nedir onu kendi uzmanları şey yapsınlar. Şimdi Zekeriya (A.S.) onu alıyor diyor ki,
“………………………………” Zekeriya o mihrapta Meryem’in yanına her girdiği zaman” şimdi bu mihrap iç oda demektir. Buraya yazmışlar mı yok. Allah onu Zekeriya’yı ona kefil olarak kılan Cenab-ı Hak’tır. Şimdi Zekeriya mihrap iç oda demek burada onu yazmamışlar ama burada mabet demiş tamam mabedin iç odası. Şimdi mabetler mesela diyelim ki Süleymaniye Camisi var caminin çevresinde bir sürü kalınacak yerler var. Şeyin bulunduğu odaya giriyor. Meryem’in bulunduğu odaya giriyor çünkü Zekeriya onun bakımıyla görevlendirilmiş girdiği zaman, bak şimdi bu ayetten de anlarsınız bu mescidin için olmaz.
“…………..” “ yanında bir yiyecek buluyor” mescidin için bu yiyecek falan pek olacak şeyler değil onlar ayrı bir yerde olur,
“……………………………” “ dedi ki Meryem bu sana nerden”
“………………………….” “ Allah’tan millet getirip veriyor yani Allah gönderiyor.” Şimdi yok efendim derler ki yazın gitmiş kış meyvesi yiyeceği bulmuş kışın gitmiş yaz yiyeceği bulmuş nerden bu geliyor, kim getiriyor. Şimdi birisi gelip ikide bir Fatih’e soruyormuş bu vakfı nasıl ayakta tutuyorsunuz diye değil mi? Sen ne diyorsun?
FATİH: Allah veriyor diyorum.
A.BAYINDIR: hah J işte aynı şey değil mi? ya bu kadar masraf bu kadar şey nasıl oluyor. Cenabı Hak veriyor. Yani şimdi bizim vakfa yazın kış meyvesi kışın yaz meyvesi mi geliyor? Ya bu ne demektir?
“……………………………….” “ Allah-u Teâla tercih ettiğini hesapsızca rızıklandırır” bitti. Yani hesaba gerek yok. Şimdi burada Meryem validemiz annesinden alınıyor, büyük bir ihtimalle büyük bir şeyle annesi de hayatta olmaması gerekiyor ayete baktığımız zaman yoksa annesi ile beraber kalırdı. Mabedin bir odasında ve insanlar buna getirip yardım yapıyorlar ve bu bir kız çocuğu.
Buradan ne anlarsınız?
Şimdi bakıma muhtaç olan çocukları canlandırın zihninizde. Demek ki orada sadece Meryem validemiz değildir başkaları da vardır elbette yani sadece o değildir. Böyle bir şey olması lazım yani bizim biliyorsunuz site de işte camiler külliye halinde olsun onun etrafında her şey bulunsun diye bir takım yazımız var şeyin de. Camiler sosyal hayatın merkezi olmalı ibadethaneler öyledir. Zaten bir yerde Müslümanlar bir yeni bir yerleşim oluşturacakken merkeze bir cami yaparlar sonra onun etrafında halka oluşur genişler. Ama cami merkezdedir. Dolayısıyla sosyal hayatın merkezi orasıdır, fakirler orada beslenir, yetim çocuklar orada beslenir, insanlardan imkânı olanlar oraya yardım getirirler destek verirler işte bu Meryem validemiz de olduğu gibi. Şimdi buradan bakın demek ki şeylerin bakımları ile ilgili görevlendirilecek kişiler gerekiyor “………….” Olayında baba da yoksa Allah-u Teala Meryem için Zekeriya (A.S.) mı kefil olarak yani onun bakımı ile onu görevlendirmiştir. Hatta bu görevlendirme işinde de bir kura çekilmiş. O kura Zekeriya (A.S.) a çıkmıştır. Şöyle sayfayı çevirin. 44ncü ayete diyor ki Allah-u Teâlâ;
“……………………………….” “bu gayb haberlerindedir. Sen bunu başka yerden öğrenemezsin” yani buradan şunu anlarız değil mi? Enes Hoca, gayb haberlerinden dendiğine göre İmran’ın karısının yapmış olduğu şey, çocuğunu şey yapması, mabede adamış olması, Cenabı-ı Hakkın kabul etmesi, Zekeriya’nın kefilliği falan demek bunları bir yerden okuyamayacaksınız demek oluyor yani. Bunlar bir yerden okuyacağınız bilgiler değildir. Diyor ki,
Gaybhaberlerinden olan ne olduğunu burada açıkça ifade ediyor diyor ki,
“……………………………..” “ onlar diyor kim Meryem’e kefil olacak diye kura çektikleri zaman sen orada değildin.” Şimdi bak demek ki siz Meryem Validemizin annesinin durumunu düşünün çocuğunu adanmış getiriyor mabede bırakıyor Zekeriya’ya bırakmıyor. Mabede bırakıyor. Orada birisi onun bakımının üstlenmesi gerekiyor ve kendi aralarında ne yapılıyor. Kura çekiliyor kim buna şey yapıyor demek ki insanlar istekli herkes istiyor ki şey yapsın hayır hasenat yapsın. İnsanların istekli olduğu bir yerde elbette ki ona yiyecekte getirirler giyecekte getiriler değil mi? Yani toplumun gözü önünde dolayısıyla da ona kimse yanlış bir şey de yapamaz herkesin gözü onun üstünde olduğu için. Bak,
“………………………………….” “aralarında tartışırken” gerçi ondan sonra ki kısım var “onların yanında değildin” ondan sonra ki kısmı okumuyoruz. Şimdi buradan;
Şimdi şey konusuna geleni bunu böyle bir ara cümle olarak buraya sokuşturmuş olduk.
Şimdi bu çocuklar üzerinde annenin görevi nedir?
Yani düşünün ki baba ölmüş ve anne hayatta annenin görevi ne değil mi güzel bir soru.
Şimdi cevabı için Bakara Suresinin 233ncü ayetini açıyoruz. Şimdi burada diyor ki Allah-u Teâla;
“………………………………..” “Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler.” İki tam yıl emzirirler. Peki, baba hayatta mı değil henüz burada bir ifade yok. Ama anne böyle emzirir. Bu görev kime aitmiş. Annenin göreviymiş. Efendim anne isterse emzirmez. Hayır, annenin görevi 2 tam yıl emzirmek. Onun görevi bu. Peki bu kimin için,
“………………………………….” “süt emmeyi tamamlamak isteyenler için.” Tam süre iki yıldır. Tabi bu kameri yıl şey değil bu 365 günlük değil 354 günlük yıl. Ondan sonrada diyor ki,
“…………………………………” “ çocuk kendisi için doğmuş olan yani kim olur baba. Babanın üzerinde görevdir. Ne görevi? Annenin görevi emzirmek, babanın görevi ne?
“………………………………” “ o emziren kadınları yedirmek” çünkü bu ayet boşanma ile ilgili ayetlerden sonra geliyor. Erkek karısını boşamış olabilir, boşandıktan sonra da kadının görevi çocuğu emzirmek, erkeğin görevi onların “…………” “marufa göre onların yemesi ve içmesi” birde Talak Suresinin 6ncı ayeti var, 65nci surede orada biraz daha detaylı bir ifade var. Bak diyor ki burada,
“………………………………..” “ Kendi gücünüze göre oturduğunuz yerde onu oturdun”
“………………………………….” “ hayatı onlara dar etmek için yani (boşadıkları kadınlarla ilgili) onlara sıkıntı vermeyin.”
“………………………………….” “ hamileyse bu kadınlar (boşanmış kadınlarla ilgili söylüyor burada)”
“…………………………………” “ doğum yapıncaya kadar onları yedirin içirin”
“………………………………..” “ ondan sonra sizin için çocuk emzirirlerse” şimdi burada şu var iddeti bittikten sonra bu kadın bir başkasıyla evlenebilirler. Asıl görevi evet çocuğunu emzirmektense de yeni kocası emzirmemesini isteyebilir. Onun için kadın zorunlu değil bak “…………..” “sizin için emzirirlerse” sizin için dediği için çocuğa bakma görevi kadında mı erkek demi? Erkek de kadın da değil.
“……………………………….” “onların geçimini sağlayın” diyor yok onu atladım.
“………………………………..” “ emzirirlerse emzirme parasını onlara verin” ayrılma olmuş ya ondan sonra,
“…………………………….” “ çocuğun durumunu aranızda normal bir şekilde, kurallara uygun olarak görüşün. Bu çocuk ne olacak, sütten kesilsin mi kesilmesin mi?
“……………………………” “bir sıkıntıya girdiniz olmuyor çocuğu emzirmesini o zaman bir başkası emzirir.” Sıkıntıya giriyorsanız bir başkası emzirir. Ama yine emzirme masraflarını kim veriyor? Baba veriyor. Ondan sonra burada diyor ki,
“……………………………….” “ imkânı iyi olan kendi imkanına göre bol harcama yapsın”
“……………………………..” “kim de dar gelirli durumdaysa”
“…………………………….” “ Allah’ın ona verdiğinden harcasın” Yani borçlanmasına gerek yok. İmkânları ölçüsünde harcasın. Çünkü
“………………………………” “ Allah hiç kimseyi kendi verdiğinden fazlasıyla sorumlu tutmaz.”
“………………………………” “ bu sıkıntıdan sonra Allah onların önünü açacaktır.”
Şimdi tekrar şeye geliyoruz Bakara 233’e bak burada diyor ki,
“……………………………….” “ boşanmadan sonra koca o emziren kadının giymesini, içmesini temin edecektir.” Öbürü geçinmesi dedi burada biraz daha ayrıntı vermiş. Yani elbise de dâhil sadece karın doyurma değil. Yine burada diyor,
“……………………………” “ hiç kimse kendi gücün fazla bir şeyle sorumlu olmaz adamın imkânları darsa ona göre harcama yapacak. Burada bir şey söylüyor. Onu atlamış oldum,
“……………………………” “ ne anne çocuğu sebebiyle sıkıntıya sokulsun ne baba sıkıntıya sokulsun.” Bazı durumlarda olabilir ki anne ile baba bakamayacak durumla da daolabilir e sıkıntıya sokmayın deniyorsa demek ki bunun işine de başka bir çare de bulmak lazım. Belki bu ayete göre Meryem validemizin durumunda annesi ve babası bakacak imkânlara da sahip olmayabilir bilmiyorum Allah bilir de tabi akla gelir.
“…………………………….” “ baba ölmüşte olabilir” şimdi az önce baba-anneyi boşamış, peki baba ölmüşse bu çocuğun emzirilmesi bakılması ile ilgili masrafları kim karşılayacak? Varise de buna dengi bir görev. O ölenin mirasçısı bu çocuk ile ilgili masrafları yapacak. Yani çocuk bakımsız kalmayacak tamam mı? şimdi bakın şimdi o Meryem validemizin olayına bakın buna bakın bütün ayrıntılar veriliyor. Anne de zorlanıyor mu zorlanmıyor mu bu ayrıntıyı şuradan göreceğiz biraz sonra,
“……………………” “ baba ile anne ya da anne ile mirasçılar karşılıklı görüşmeyle, müşavere ile çocuğu süresinden önce sütten kesmek isterlerse, normal süre iki sene, kadın tek taraflı iradesi ile iki seneden önce çocuğu sütten kesemiyor. Erkek de değil, karşılıklı konuşacaklar anne ile baba, dediler ki tamam karşılıklı müşavere ile dediler ki tamam keselim,
“…………………………” “ ikisine de bir günah yok. Yani iki seneyi tamamlamaları şart değil. Ama karşılıklı anlaşmayla, kadın teklif edebilir peki diyebilir erkek teklif eder kadın peki diyebilir. Peki,
“…………………………..” “çocuğunuzu başkasına emzirmek isterseniz, sütanne tutmak isterseniz?” o ne olacak?
“……………………….” “ Bir günah yok.” Anne hayatta olmasına rağmen sütanası tutmak istiyorsanız bir günah yok diyor. Peki,
“……………………….” “ O sütanneye vereceğiniz ücreti marufa göre teslim ettiğiniz takdirde yok.” Yani onda kandırmaca yok. Onun da hakkını vereceksiniz.
“…………………………” “ Allah’tan korkun, bilin ki Allah sizin neler yapmakta olduğunuzu görüyor.”
Şimdi bütün bunlardan sonra tekrar Nisa Suresinin 6ncı ayetini okuyalım ve hepsini bağlamış olalım. Şimdi burada diyor ki Allah-u Teâla 6ncı ayet,
“…………………………..” “ Nikâh çağına varıncaya kadar yetimleri imtihandan geçirin denemeden geçirin” kız çocuğu da olabilir erkek çocuğu da olabilir farkı yok. Kız çocuğuna da mal verirsiniz bakalım iyi alışveriş yapıyor mu yapmıyor mu?Erkek çocuğuna da verirsiniz mallarını iyi harcıyor mu harcamıyor mu bakarsınız.
“……………………………” “daha çocuk yaşta veriyorsunuz.” Çünkü ten biz çağı denen bir çağ vardır yani çocuklar artık iyiyi kötüyü ayırmaya başlarlar ondan sonra yavaş yavaş denemeden geçirilirler hayatı yavaş yavaş tanımaya başlarlar. Şimdi mesela ben kendi hayatımdan hatırlıyorum. Allah Rahmet eylesin babam daha küçük yaştayken bana size geçenlerde anlatmıştım, yani para verdi alışveriş yaptırdı, alışveriş yaptık, geçende yine söylemiştim bir çift çorap aldım hayatımda en değerli malımdı o kendi paramla aldığım için. Gerçi babam niye aldın demişti ama çünkü o kendisi alıyor ya bizim masraflarımızı kendisi yapıyor. Ama bu ne yapıyor siz mal almayı mal satmayı para kazanmayı zarar etmeyi öğreniyorsunuz yani hayatı yavaş yavaş içinden keşfetmeye başlıyorsunuz. Her yerin imkânlarına göre şeyine göre yani parasını kullanıp kullanmama konusunu çocuktan daha küçükken yetiştiriyorsunuz. Diyor ki burada Allah-u Teala,
“ İşte rüşte erdiği zaman hemen mallarını verin beklemeyin.” Tamam. Ne zaman erginlik çağı? Hemen. Efendim ben 18’i bekleyim. 18’i kim çıkarmış kardeşim? Eğer reşit değilse malını kullanamıyorsa 18 de de veremezsin. Beklersin olgunlaşsın. Burada da malını almak istediği için zorunlu olarak olgunlaşacaktır başka çaresi yok. Çünkü o gözü hep o malda olacak. Yani o malı alma şeyi bu genci de olgunlaşmaya zorlayacaktır. Aksi takdirdekendisine kimse mal vermeyecek mecburen olgunlaşacak.
Evet, şimdi burada böyle öbür ayette de ne dedi Allah-u Teâla;
“ O yetim çocuklara öyle bir yaklaşın ki, farz edin ki ölen sizsiniz sizin çocuğunu hayatta ona nasıl davranılmasını istiyorsanız ona öyle davranın çünkü o da aynen sizin gibi bir anne babanın çocuğudur fark etmez yani. Sen kendi çocuğunu nasıl seviyorsan onun annesi babası hayatta olsaydı o da onu o kadar sevecekti o zaman ona göre davranın çocuklara.
Ondan sonra peki bizi böyle davranacağız da bunların hiç mallarına hiç el sürmeyecek miyiz çok ciddi bir sıkıntı olur değil mi? o zaman da diyor ki Allah-u Teâla,
“…………………………………” “ yani büyürlerdi malların böyle alelacele onların mallarını yemeyin” peki,
“………………………………..” “o mala ihtiyacı yoksa birisinin ondan uzak dursun dokunmasın” bak yemesin demiyor yani dikkatli olsun.
“……………………………..” “ ihtiyacı varsa”
“…………………………..” “ marufa göre yesin” yani normal bir şekilde ihtiyaçları ile sınırlı olarak yesin çünkü niye ona bakıyor zaman harcıyor buna karşılıkta elbette bir yaptığı şeyinde bir karşılığı da var. Maddi imkanı olsa tamam yemeyecek ama imkanı yok. O buna bakma yerine gidip başka bir yerde çalışacak olsa o vaktini başka yerde geçirecek bu defa bu çocuk ne yapacak zarar görecek. Onun için marufa göre oradan yesin diyor.
“…………………………” “ mallarını onlara verdikten sonra “
“………………………..” “şahit getirin” yani ispatlı şahitli bir tutanakla teslim edin ona. Yarın çünkü birisi kalkar der ki o çocuğa çocuk bilmez tabi şurada senindi burada senindi ama vermediler falan filan diyebilirler. Onun için tutanak tutulsun ki yarın herhangi bir kimse bir şey söylemesin.
“………………………….” “ Hesap görmek için Allah-u Teâla yeter”
Evet, biz de böylece bu dersimizin birinci bölümünü bitirmiş olduk.