Bugün, miras hukukuna giriş yapacağız. Nisa suresinin 7 ve 8. Ayetleri bunun genel prensibini ortaya koyuyor.
Allah, şöyle buyuruyor: ”Erkeklerin; anne, baba ve en yakınların bıraktıklarından bir payları vardır. Kadınların anne, baba ve en yakınların bıraktıklarından bir payları vardır. Bırakılan miras ister az olsun, ister çok olsun, farz bir pay vardır.” ( Nisa suresi 7-8)
Allah, burada çok kesin bir şekilde miras hukukunu özetliyor. Yani hiçbir durumda erkek kadına tercih edilir diye bir ifade yoktur. Miras paylarının ne kadar olacağını Nisa 11 ve 12 ayetlerde, bir de 176. Ayette belirlemiştir. Orada da müthiş bir denge vardır.
Bizim bu ayki kitap ve hikmet dergisinde, kelimelerle yapılan sihir adlı yazıyı okuma fırsatınız olursa Süleyman A.S’ın iktidarına göz diken Yahudiler, Süleyman A.S.’ın oğluna o iktidarı vermemek için Tevrat’ın içerisine, Süleyman A.S.’ın vefatından sonra onun puta taptığına dair ifadeler yerleştirmeyi başarmışlar ve o büyük devleti parçalamışlardır.
Siyasi bir heves uğruna Süleyman A.S’ınkafir olduğuna dair Tevrat’ın içine ifadeler yerleştirmişlerdir.
Yahudiler veya Hristiyanlar aleyhine bir şey olunca çok rahat konuşuruz. Müslümanlar aleyhine olunca, bizimkiler yapmaz deriz.
Miras hukukunu tamamen siyasi emellerle bozmuşlardır. Tamamen siyasi emellerle, İslam miras hukukunda yapılan bu operasyon bugünkü mezheplerin kitaplarında yer alıyor.
Abdurrahman Yazıcı:
Kuranı Kerim’e baktığımız zaman miras hükümlerinin oldukça net olduğunu, İslam hukukunun hiçbir alanında bu kadar bir netlik olmadığını açıkça görebiliyoruz. Sadece talak bahsi belki bunun dışında olabilir. Kuranı Kerim’deki hududullah ifadesinin geçtiği yerlerden birinin de mirasla ilgili olduğunu ilgilidir.
Peygamber efendimizin miras konusunda ayrıntılı bir açıklama yapmadığını, bunu Kuranı Kerim’e bıraktığını görüyoruz. Kendisine sorulan sorulara da, Kuranı Kerim’de bunun cevabı vardır deyip ayrıntılara girmemiştir. Kuran’daki miras hükümleri net ve açıktır. Akrabalık ilişkilerini, Allah hepimizden daha iyi bildiği için bu şekilde net olarak belirlemiştir.
Akrabalar arasından olan kırgınlıkların, küslüklerin temelinde genellikle miras meseleleri oluyor. Miras herkesi ilgilendiren bir meseledir.
Allah’ın, neden Kuran’da bu kadar net ve açık belirttiğini görüyoruz.
Kuran’da, çocuklar, anne, baba, kardeşler ve karı-kocanın miras paylarıyla ilgili bilgiler var. Biz buradan hareketle de torunların mirasçılığını, dedenin, nenenin, kardeşlerin mirasçılığıyla ilgili bilgilere ulaşabiliyoruz.
Fakat bir takım problemlere oluşmuştur. Bu sebeplerden bir tanesi de siyasi amaçlarla miras hukukunu değiştirmektir.
Asabelik diye bir konu var. Mirasla ilgili ayetlere baktığınız zaman böyle bir şey göremiyorsunuz. Hadislere baktığınız zaman akrabalık anlamında bir anlamı var. Sadece fıkıhta daha sonra oluşan anlamının olmadığını görüyoruz.
Mirasçılığın iki sebebi vardır. Akrabalık ve evlilik. Daha sonra asabelikle birlikte sadece erkek yoluyla miras bırakana ulaşma diye bir dönüşüme gittiğini görüyoruz. Asabelik konusu sünni ve şii mezhepler arasındaki en büyük ihtilaflardan birisidir.
İşin içine asabelik girdiği zaman veled kavramının da değiştiğini görüyoruz. Bazı durumlarda kız çocuklar dahil edilirken, bazı durumlarda kız ve erkek çocukların birlikte dahil edildiğini görüyoruz.
Mirasla ilgili bazı terimlerde de değişiklikler olduğunu görüyoruz.
Öncelikle asabeliğin tarihi arka planını görmeye çalışalım.
Peygamberimizin vefatından sonra birtakım siyasi kavgalar başladı. Özellikle Emevilerle birlikte Muaviye’nin iktidarı ele geçirmesiyle saltanat dediğimiz bir sistem başladı. Bu aynı zamanda cahiliyye dönemindeki Ümeyyeoğullarıya, Haşimi oğulları arasındaki ihtilafın devam etmesi şeklinde gelişti. Abdullah bin Zübeyir isyanı, Zeyd bin Ali isyanı var. Arap olanlar, Arap olmayanlar ayrımı var. Emevilerin son zamanından iktidara karşı büyük bir memnuniyetsizlik vardı. Emevilere alternatif bir iktidar arayışı insanlar arasında oluştu. Bu da Emeviler döneminde bir takım siyasi isyanlara bulaşmış olan şiilerin etkili olmasına yol açtı. Özellikle peygamber efendimizin ailesi olan Haşimi oğulları devlete karşı gizli bir ihtilal hareketine giriştiler. Bunun merkezi Horasan’dı.
Peygamberimizin ailesinden birisi adına isim belirtmeden propoganda oluşturuyorlardı.
En sonunda Haşimiler arasında Abbas oğulları iktidara geçmiştir. Abbasiler, Ehli beytle ilgili ayetleri bağlamından kopararak kendilerini ehli beyt saymışlardır. Tamamen hilafetin Abbasilerde olması gerektiğini vurgulamıştır. İnsanları da kendilerine destek vermeye çağırmıştır. Abbasiler, Peygamberin mirasçıları olduklarını iddia etmişlerdir.
Abbasiler tahta geçer geçmez, millete gözdağı vermişlerdir. Bir çokEmevi halifesini mezardan çıkararak yakmıştır. Emevi hanedanını öldürmüşlerdir. Sonra Ali oğullarına karşı bir mücadele başlatıyorlar. İktidarda bunlara yer vermemişlerdir.
Ali oğulları ile Abbas oğulları kendilerinin peygamberin asıl mirasçıları olduğunu iddia ediyorlar. Birbirlerine karşı argümanlar kullanıyorlar.
Abbasi halifesi, eman verdiği kişileri teslim aldıktan sonra öldürüyor. Sözünde durmuyor.
Abbasiler, Ebu Talib’inİslamiyeti kabul etmediğini, Abbas’ın ettiğini söylüyorlar. Hz. Fatıma’nın çocuklarına peygamberin mirasının geçmeyeceğini iddia ediyorlar. İki taraf da kendilerinin peygambere daha yakın olduklarını iddia ediyorlar.
Abbas, peygamberden hem miras alan hem de miras verendir. Abbas oğulları varken Ali oğullarına miras düşmez, demişlerdir.
Abbasiler, iktidardaki meşruiyetlerini, peygamberimizle akrabalıkları üzerine kurmuşlardır. Hilafetin de kendilerinin hakkı olduğunu söylemişlerdir.
Daha sonra, dönemin gazeteci konumundaki şairleri de aynı şekilde hilafetin, Abbasilerin hakkı olduğu konusunda Abbasilere yaranmaya çalışıyorlar.
Bunlara karşı reddiye yazan şairler de vardır.
Aradan yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, Abbas mı yakındı, Ali mi yakındı tartışması devam ediyor.
Abbasilerin ilk döneminden itibaren, araya kadın girerek olan hısımların mirasçılıkları yasaklanıyor. 289 yılına kadar bu yasaklanıyor.
Kuran’da kadın ile erkek arasında mirasçılık yönünden herhangi bir fark yoktur. Sadece oranlarda fark vardır.
Öncelikle veled kelimesinden farklılıklar oluşturulmuştur. Bazı durumlarda kızın çocukları dahil edilirken, bazı durumlarda dahil edilmiyor. Bu bir takım problemlere sebep oluyor. Bazı miras problemlerinde bu durumun etkileri olduğu görülüyor.
Ebu Hanife’nin akrabalık anlayışıyla, daha sonra oluşan Hanefilik arasında da farklılık var.
Mezheplere göre kişinin kızının çocukları olsun, bir de dedesinin amcasının oğlu olsun. Kendisine kızının çocukları mirasçı olamaz. Tamamen amca oğlu alır.
Kuran’da belirtilen miras hükümlerine göre kızın çocuklarının miras almaları gerekir.
Günümüzdeki Sünni ve Şii mezhepler arasındaki farklılığın en büyük sebebi siyasi olmasıdır. Biri asabiliği kabul eder, diğeri etmez.
Abdulaziz BAYINDIR:
Miras konusu çok önemli bir konudur. Anlaşılması da zor olan bir konudur.
Abbasoğulları bir şekilde hakimiyeti ele geçirmişlerdir. İlk Abbasi halifesi başa geçince ben çok kan dökücüyüm demiştir.
Hz. Fatıma, Rasulullahın kızıdır.
Allah, sizi evladınız konusunda erkeğe iki kız payı görevi yükler. Evlat, ikinin üzerinde kız olursa, erkeğin bıraktığının üçte ikisi onundur. Evlat bir tek kız çocuğuysa hakkı yarım. (Nisa Suresi 11. Ayet)
Bu ayete göre Hz. Fatıma, Rasulullahın kızıdır. Abbas amcası oluyor.
Ya Muhammed sana fetva soruyorlar. De ki fetvayı Allah veriyor. Bir kişi ölse, çocuğu yoksa erkek ya da kız kardeşi varsa…
(Nisa Suresi 176. Ayet)
Rasullullahın çocuğu var. Amcaya miras kalmaz. Mirası Fatıma’ya kalır.
Süleyman A.S’ın kurduğu devlete sahip olmaya çalışanlar. Tevrat’ın içerisine Süleyman A.S’ın müşrik olduğuna dair ifadeler koymuşlardır.
Abbasiler,iktidarlarını meşru göstermek için ayetin hükmüne aykırı davranarak, Hz. Fatıma’nın mirasçı olamayacağını söylemişlerdir.
Kuran ve sünnette bulunmayan asabe kelimesini icat etmişlerdir.
Mesela siz babasınız veya annesiniz. Kızınızın çocukları olsa ve kızınız sizden önce ölse. Kızınınız çocukları size mirasçı olamazlar.
Sırf Abbasiler iktidar olsun diye oluşturulan fıkıh kızınızın çocuklarını sizin mirasınızdan mahrum bırakır.
Ebu Hanife’nin kabul etmeyerek canını verdiği bir konuda, Hanefi mezhebi Ebu Hanife’nin aksine fetva vermiştir.
Abbasiler, Ebu Talip’in yönünden de Alioğullarının miras almasını engellemek için dede yetimi diye bir şey çıkarmışlardır. Eğer erkek çocuk babasından önce ölürse. Ölen erkeğin çocukları dedelerinden miras alamaz. Miras yaşayan diğer erkeklere verilir. Bunun sebebi Abbasilerdir.
Bu mezhepler Abbasilerin dizayn ettiği mezheplerdir. Miras hukukunu tarumar etmişlerdir.