A.BAYINDIR: Bugün Nisa suresinin 25.ayetini okuyacağız. Bu ayetin yarısını geçen hafta okumuştuk. Kalan yarısı ile ilgili hükümleri bugün okumaya çalışacağız. Konumuzun ana başlığı: Recm Cezası Konusunda Şii-Sünni ittifakı. Son zamanlarda hemen her dersimizde bu ittifaktan bahsediyoruz biliyorsunuz. İslamı kötü gösterecek şeylerde tam bir ittifak olduğunu görüyoruz. Bj bizim önümüzdeki en büyük problemdir. Çünkü bugün dünyada islam dediğiniz zaman ikiye ayrılıyor. Ya şii müslümanlığı ya sünni müslümanlığı. Kuran öğreniminden başlamak sureti ile en üst seviyeye çıkıncaya kadar insanlar bu sınırların dışına taşmıyorlar. Allah’ın kitabı, Resulullah’ım söz ve uygulamaları bunların gerisinde kalıyor. Yani esas olan şii ve sünni mezhepler oluyor. Dışarıya baktığınız zaman islam bu. C.Hakka sonsuz şükürler olsun bugün artık bunları bütünüyle ortaya çıkarmak nasip oldu. Tabi benim şahsen sevincim fazla şu açıdan: çocukluğumdan itibaren her namazda şu duayı yapardım; “Ya Rabbi, bu dine yapılabilecek en büyük hizmeti bana nasip et”. Çok şükür elhamdulillah C.Hakk nasip etti hamdolsun. Şimdi bu insanların islam diye tanıdığı şeyin şiisi ile sünnisi ile aslında islam olmadığını göstermek benim hiç bir zaman hayal edemeyeceğim bir noktaydı. İşid denen bir olgunun yıllardır varlığı ve son zamanlarda da artık giderek büyük bir problem olarak gözükmüş olması da bu açıdam çok önemli. Çünkü bu geleneksel islamı onlar uygulamaya koyduğu zaman bütüm dünyanın tepkisi oluşuyor. Aslında o tepki fıtratın tepkisi. Yani mesela bir bardak suyun içerisine bazı kötü maddeler katın, bir adama verin içsin. Adam müslüman da olsa gayrı müslim de olsa dünyanın neresinden yaşayan birisi de olsa ona tepki gösterir “bu içilir mi” der hemen geri verir. “İçilmez ya tadı çok kötü der değil mi? İşte siz, islamı saflığından koparır, içerisine bir takım yabancı maddeler karıştırırsanız bunu hiç kimsenin fıtratı kabul etmez. Şimdi bu anda onu yaşıyoruz. Yeryüzündeki müslümanlar da son bir iki asırdır işte batı ağırlıklı bir hayat yaşıyorlar. Sadece iman konunda müslümanlık inanması gereken şeyler, ibadetler ama onun dışındaki sosyal hayat, hukuki ilişkiler dediğiniz zaman tamamen batı kafası ile hareket ediyorlar. Batı kafasının faydası şu: batılılar, Fransız ihtilalinden sonra fıtratlarına dönmeye başladılar. Fıtratlarına dönünce bir takım yanlışları görmeye başladılar. İşte bizimkiler de o vesile ile fıtratlarına döndüler. Şimdi bu geleneksel islama ciddi anlamda bir tepki var dünyanın her tarafında. Türkiye’de de var. Bu tepkiyi anlamak gerekiyor ve fıtrata uygun olan yani Allah’ın kitabına uygun olan islamı bu vesile ile doğru anlatmak icabediyor.
25.ayetin başından alıyoruz. C. Hakk orada şöyle buyuruyor: NİSA, 25.. Ayet: Ve mel lem yestetı’ minküm tavlen ey yenkihal muhsanatil mü’minati: içimizden kim namuslu mümin kadınları nikahlama konusunda yeterli güce sahip değilse/eli geniş değilse”, “fe mim ma meleket eymaüküm min feteyatikümül mü’minat: hakimiyetinizin altındaki mümin kızlarınızdan nikahlasın”. Hakimiyet altındaki mümin kızlar esir kızlar demektir. Onları nikahlasın. “vellahü a’lemü bi ımaniküm ba’duküm mim ba’d “fenkihuhünne bi izni ehlihinne: onları ailelerinin izni ile nikahlayın”. Esir kızların nikahlanmasını da geçen hafta uzun uzun anlatmıştık. Hür kızların nikahlanmasından farklı değildir. Ve yine uzun uzun anlatmıştık: bunlar esirler, bunların odalık olarak kullanılması, cinselliklerinden yararlanma diye bir şey asla yoktur. Bu sonradan yine şii-sünni mezhepler tarafından yüzde yüz ittifakla gösterilem bir şey. Yani asla islam olmayan ama islam gibi gösterilen bir uygulamadır. Dolayısıyla siz bugün islam aleminin hangi üniversitesine gitseniz hangi kütüphanesinin kitaplarını karıştırsanız hangi seviyedeki hocasına sorsanız vereceği cevap: evet islamda cariyelik vardır, cariyelerin cinselliğinden yararlanma hakkı onun yanında bulunan kişidir derler. Tam bir ittifakla söylerler bunu. Bu aslında islam alemine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü Allah’ın dini unutulmuş, yerine tepyeni bir din yani indirilen din bırakılmoş uydurulan din her tarafa hakim olmuş. Bugün Türkiye’de de öyle. Hatta Türkiye’de son zamanlarda nerdeyse Türkiye hurafe cumhuriyetine dönüşüyor. Devletin televizyonlarını açıyorsunuz, gırtlağına kadar hurafe. Yok efendim ayıya binmiş elinde yılanla geliyor birisi, öbürü de ona karşı gösteriş yapıyor; oturduğu duvarı yürütüyor. Bu ne Allah aşkına? Bu ne? Ve devletin televizyonunda bunu yapıyorlar. Doğruları söyleyenlerin konuşacağı duyulmuşsa onu kesinlikle engelliyorlar. Türkiye hurafe cumhuriyetine dönüştü malesef. Yanlış din öğreniminden vazgeçtik, bir de üzerine hurafeler hiç görülmesidiği oranda arttı. Allah diyor ki burada: içinizden namuslu mümin hür kadınlarla nikahlanmaya güç yetiremeyenler hakimiyetiniz/elinizin altındaki mümin cariyelerle nikhlansınlar yani esir kadınlarla nikahlansınlar.fenkihuhünne bi izni ehlihinne: onları ailelerinin izni ile nikahlayın”“ve atuhünne ücurahünne bil ma’rufi: onların mihirlerini kendilerine maruf ölçülerle verin”. Yani o günkü onların fidyeleri ile orantılı bir şekilde. Çünkü fidyelerini verecek gücü olsa zaten alır, hürriyetine kavuşturur. Maruf ölçülerde dediği zaman fidyesinden küçük bir miktar olması gerekir. Ve mihri kadının kendisine verin diyor. Biliyorsunuz geçen hafta Abdurahman okumuştu şurdan. Ahkamul Kuran. Ahkamul Kuran ne demek? Kuranın hükümleri demek değil mi? Cessas, Hanefi mezhebinin en tepedeki alimlerinden bir tanesidir. O bu ayetin tefsirinde şöyle diyordu hatırlarsanız: “ayetin açık anlamı, mihirlerim o esi kadınların kendisine verilmesinin vacip olduğu şeklindedir”. Yani onu esir kadınların kendisine verilmesi şarttır. “Ama efendilerine vermek vaciptir”. Allah bilmiyor bu işi demek istiyor yani. İşi tam tersine çeviriyor. Niye vacipmiş? Gerekçesi çok çirkin tabi geçen hafta okumuştuk. O cariyenin cinselliğinden yararlanma hakkı kendininmiş, bu hakkı karşı tarafa sattığı için. Bakın evliliğin tek şeyi cinsellikten yararlanma. Evliliğin bir anlamı yok. Ev kuracak, bir aile kuracak, eşi olacak falan bunların hepsi yok. Neymiş ? Bir kadın satmak gibi. Efendim bunu karşı tarafa sattığı için bunun bedeli de kendi hakkıdır diyor. Allah bunu bilmiyor haşa. Ve bunu Ahkamul Kuran denen şeyde. Bu sadece ona mahsus değil ki. Şii-sünni tüm mezheplerin sözü bu. Ama buradan Abdurahman metni okumuştu onu hatırşatmak istedim size. “muhsanatin”: bunlar namuslu olacaklar, muhsana olacaklar. “ğayra müsafihatin: açıkça zinaya gitmeyecekler”. Muhsana: kendilerini koruyacaklar. Cinselliklerini, vücutlarını, kendilerini tamamen korumuş olacaklar evlenmek için. Yani zina etmemiş olacaklar. Zaten açıkşamasını yapıyor: gizli açık yani ne dostları olacak ne açıkça zina edecekler ki evlensinler. Budün esas üzerinde duracağımız konu şu: “fe iza uhsınne: esir kadınlar muhsana oldukları zaman”. Önce zaten muhsanaydılar tekrar muhsana olmaları ne demek olur? Evlendikleri zaman. Size daha önce anlatmıştım. ‘Hısn’ arapçada ‘kale’ye denir. Muhsan: kale içinde korunan demektir. Onu yapana muhsana denir. Kadın bir kendisini korur. İki: toplum onu korumak zorundadır, Allah görev vermiştir. C. Hakk onu korur koyduğu hükümlerle. Bu: namuslu, gizli açık zinaya yaklaşmayan kadının tarifidir. Evlendiği zaman bir de kocası onu koruma göreviyle görevlidir. Dolayısıyla evli olana da muhsana denir. Çünkü 24.ayette Allah öyle söylüyor. Evli kadınlarla evlenmeniz haramdır derken muhsana kelimesini kullanmış Allah. Burada da 25.ayetteki muhsana kelimesi, bekar ama namuslu kadın manasında kullanılmış. Aynı şart esir kadınlar için de koşulmuş. Ondan sonra “fe iza muhsinne: muhsana haline gelirlerse” evlendilerse, kocalarının korumasına girdikleri zaman “fe in eteyne bi fahışetin: eğer bir fuhuş yaparlarsa” muhsana olduktan sonra “fe aleyhinne nısfü ma alel muhsanati minel azab: diğer muhsanalarıa verilen azabın yarısı gerekir”. Diğer muhsanalar kim? Evli kadınlar. Kendileri evli kadın haline gelirse diğer evli kadınlara verilen azabın yarısı gerekir. “El azab” kelimesi geçiyor burada. Elif-lamlı. İngilizce bilenler, “the” vardır. Fransızcada “lö, la” vardır. Tanımlama için. İşte arapçada da “el” takısı vardır. Yani “el azab” dendiği zaman “bilinen azab”. O azab ne ile ilgili bir azab olur? Zina ile. Konu zina olduğu için. Değil mi? Bunlar evlendikleri zaman evli kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Peki bunlar evlenmeden zina ederlerse ne olacak? Bu ayette zaten evlenmeden zina ederse onunla evlenilmeyecek ki. Değil mi? Zaten namuslu olma şartı ile evleniliyor. Zaten o sorunun bir anlamı yok. Hemen öyle bir şey yaparak kıvırmaya çalışıyor bazıları. Zaten yukarıda namuslu olmak şartıyla, gizli açık zina etmeme şartıyla evlenilir dedi. Öyle ise zaten evlenmeden önce zina etmiş ise evlenemeyecektir. Şimdi burada diyor ki Allah; “fe iza uhsinne: eğer bu kadınlar evlenirlerse”. Çünkü taliplileri var. “fe in eteyne fahişetin: bir fuhuş ile gelirlerse”, “fe aleyhinne nısfü ma alel muhsanati minel azab: diğer kadınlara verilen o azabın yarısı gerekir”. Gelenekte zina eden evli kadınlara verilen azab nedir? Ölüm. Yarısı nasıl olur? Komaya mı sokulur? Ölümün yarısı olur mu? Olmaz değil mi? Peki o zaman o azabın yarısı diyorsa demek ki o azab ikiye bölünebilecek tipten olmalı. Değil mi? İkiye bölünecek tipten olmalı o azab. Hemen bir sayfa geri çevirin, 15.ayette Nisa suresinin şöyle bir şey var: “Vellatı ye’tınel fahışete min nisaiküm; kadınlarınızdan fuhuş işlemiş olarak gelenler”, “festeşhidu aleyhinne erbeatem minküm: onlara karşı 4 şahit getirin”. Bakın burada da kadını ciddi anlamda koruma var. Çünkü 4 tane görgü şahidi kolay kolay tespit edilecek bir iş değildir. Mesela 4 şahit erkekler için yok kadınlar için var. Muhsana kelimesi dedik ya iyice kale gibi korunuyorlar. Ondan sonra “fe in şehidu: onlar şahitlik ederlerse”, “fe emsikuhünne fil büyuti: onları evlerde tutun” ev hapsinde tutun. Ne zamana kadar? “hatta yeteveffahünnel mevtü; ölüm gelip onların hayatlarını sonlandırıncaya kadar”. Ölene kadar ev hapsinde. “ev yec’alellahü lehünne sebıla: yada Allah onlara bir yol açıncaya kadar”. Bundan ne anlarsınız? Yani yeni bir hüküm gelecek demektir değil mi? Allah bir yol açacak. NİSA, 16.. Ayet: Vellezani ye’tiyaniha minküm”. Peki bu kadın. Erkek ne olacak? Kadına 4 şahit. Erkekte onu söylemiyor. “Bunu yapan çiftler” çünkü bir kadın bir de erkek var. “fe azuhüma: ikisine de eziyet edin”. Yani hadi ev hapsini aldık, bir şey demeyecek miyiz? Canını sıkıcı konuşmalar yapacaksın orda. Peki erkek? Erkeği ev hapsine almak yok. Dolaşsın. Erkeğe de şehrin tamamı hapishane haline gelir. Çünkü herkes diyecek ki; “Allah emretmiş; şuna iki laf söyleyeyim”. “fe in taba ve asleha: tevbe eder durumlarını düzeltirlerse”, “fe a’ridu anhüma: onlara artık bir şey söylemeyin”. “Bir evin içerisinde artık bir şey söylemeyelim. Zaten iyice akıllandı, hatasını anladı” bir süre sonra ondan vazgeçersiniz. Kime anlatacak adam “vallahi de tevbe etim billahi de tevbe ettim dese: karşıdaki yapacağı şeyi yapar yani. Tüm şehir adam için hapisaneden beter olur. Ondan sonra “innellahe kane tevvaber rahıyma: Allah tevbeleri kabul eden ve ikramda bulunandı”. Bu ayetin zina konusunda indirilen ilk ayet olduğu hususunda şii-sünni bütün kaynakların ittifakı var. Hepsi de bunu kabul ediyor. Diyorlar ki; “zina ile ilgili indirilen ilk ayet budur”. Kuranda nesih denen bir olay var. Nesh denir. Mesela bizim türkçede istinsah kelimesi kullanılır. Yeni nesil onu fazla bilmez ama istinsah: nusha çıkarma yani bir şeyin kopyasını çıkarma anlamında kullanılır. Şu yazıyı buraya koyarsınız, buradan bu tarafa temize geçme de denir ona. İşte bir ödev yaparsınız, ödevi temize geçersiniz, temize geçerken bazı yerleri daha düzgün hale getirirsiniz bazı yerlerini çıkarırsınız değil mi? Kuranda da bu tür neshin olduğunu C. Hakk bize bildiriyor. Bakara suresinin 106.ayetinde Allah diyor ki; BAKARA, 106.. Ayet: Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne’ti bi hayrim minha ev misliha: herhangi bir ayeti nesh eder yada unutturursak”. Unutturma nasıl olur? Bakım ilk nebiden son nebiye kadar kitap aynı kitaptır. Peki Resulullah tevratı okuyarak mı bu kurana ulaştı? Yok. Allah Cebrail’i gönderdi. Cebrail getirdiği ayetlerin çoğunu önceki kitapların aynısı olarak getirdi. Onun için kuran önceki kitapları onaylayan, tasdik eden bir kitaptır. Mesela hac bütün nebilerde vardır, namaz vardır, zekat vardır, oruç vardır, evlenme, boşanma yani ne isterseniz. Çok az hükümler değişmiştir. Tevratı açarsanız-bizim Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’da o var-tevratta recm cezası vardır. İncilde recm cezasına atfeden ibareler vardır. Yani zina eden kadın erkeğin taşlanarak öldürülmési vardır. İlk Resulullah’a zina etmiş iki tane yahudi getiriliyor biri erkek biri kadın. Şimdi onlar kendi kitaplarından biliyorlar ki son nebiye gelecek hükümlerde bir hafifleme olacak. Diyorlar ki ; “gidelim oraya, gerken cezayı versin. Yarın Allah’ın huzurunda deriz ki ya Rabbi senin bir nebine gittik, onun verdiği hükme razı olduk”. Geliyorlar Resulullah’a. O konuda herhangi bir ayet inmemiş. Mekke’de inmiş olan Enam suresinde Allah diyor ki ENAM, 90.. Ayet: Ülaikellezıne hedellahü fe bi hüdahümuktedih” bütün nebileri saydıktam sonra “onlar Allah’ın yıl gösterdiği kişiler idi sen de onların yoluna uy” diyor. Sen de onların yoluna uy dediğne göre kendisine herhangi bir hüküm gelmemiş ise yapacağı şey nedir? Gidecek soracak. Resulullah da gidiyor Beyti Midras’a. Betamidraş diyorlar onlar galiba bugün. Aynı kelimeler yani Beyti Midras, tevrat eğitiminin yapıldığı yer Medine’de. Gidiyor diyor ki; “Musa’ya tevratı indiren Allah için bana söyleyin. Zina eden kişilerin cezası nedir?”. Diyorlar ki; “eşeğe ters bindiririz, yüzlerini karartır şehri dolaştırırız. Abdullah Bin Selam Resulullah’ın yanında. Diyor ki; “ya Resulallah, öyle değil”. Orada Resulullah yemin verdirince genç bir haham diyor ki; “eğer bu yemini verdirmeseydin söylemezdim”. Açıyor tevratı işte recm cezası uygulanır diye. Peki niye siz uygulamadınız? Diyorlar ki işte recm cezasını eğer itibarlı kişilerden birisi zina ederse ona uygulanmadı, halktan edenlere uygulandı. Halk da isyan etti. Bu defa yüzünü karartıp eşeğe ters bindirme konusunda anlaştık hep onu uyguluyoruz. Resulullah; “ye Rabbi bunlar senin hükmünü öldürdüler, ben bunu ihya edeceğim. İki tane yahudiye recm cezasını uyguluyor. Ne zamana kadar? Bu ayetler inene kadar. Nesh ile ilgili ayette diyor ki Allah; BAKARA, 106.. Ayet: Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne’ti bi hayrim minha ev misliha: herhangi bir ayeti nesh edersek yada unutturursak”. Nedir mesela bugün tevratta incilde olmayan çok şey vardır çıkarmışlardır. Mesela müslümamlardan saklarlar çok şey vardır. Namaz ile ilgili ayet bulamazsınız, orucu bulamazsınız. İşaretler bulursunuz ama net bir şekilde tarif bulamazsınız. Hac ile ilgili mesela kabeye gidip hac etme yahudilerin de hıristiyanların da hac için kabeye gitmeleri gerekir. Kudüs falan değil. Bulamazsınız bugünkü kitaplarında. Onlar hep unutturulmuştur. Diyor ki Allah;bir şeyi nesh eder”. Yani ne olur? O kitaptakini aynen buraya nakledersek. Yada unutturmuşsak ne yaparız? “Ne’tibi hayrun minha: ya daha hayırlı bir hüküm getiririz” insanları daha çok rahat ettiren “ev misliha: yada mislini getiririz”. Yani kurandaki ayetlerin bir kısmı bundan önceki ilahi kitaplarda bulunanların aynısıdır ki çok büyük bir bölümü öyledir. Bir kısmı da hafifletilmiştir. Peki recm cezasından sonra bu ayetler inince Nisa suresinin 15 ve 16.ayetleri inince burada aynısı mı var hafifletme mi var? Hayırlısı var. Noldu? Recm cezası müebbet hapse çevrildi değil mi? Ölüm cezasının ikinci alt basamağı nedir? Müebbettir. Gördünüz mü? Biraz daha hayırlı oldu mu? Ama şey için öyle oldu. Öbürü için tüm şehir hapisane gibi oldu yani. Peki :Allah bir yol açıncaya kadar” dediğine göre bir yol açılması için hükmün daha ağır olması mı gerekir hafif olması mı gerekir? Hafif olacak ki yol açılmış olsun. Birisi gelse “müjde müjde yol açıldı!”, “ne oldu?”, “öldürüleceksin”. Olur mu böyle bir şey yani dalga mı geçiyorsun der benimle. Bu ayetten sonra Nur suresinin 2.ayeti iniyor. 24.sure.NUR, 2.. Ayet: “Ezzaniyetü” önce “zina eden kadın”. Nisa suresinin 15.ayetinde önce kadın mı vardı erkek mi? Kadın. “Vellati ye’tinel fahişeten nisaikum: fuhuş işleyen kadın” dedi değil mi? Burada da kadınla başlıyor. Zina eden kadın. Çünkü öbür tarafta “ev yec’alellahü lehünne sebıla: kadınlar için bir yol açıncaya kadar”(NİSA 15) dedi. Kadınlar için dediği için kadınlarla ilgili bir şey baklememiz lazım. Nisa suresinin 15.ayetinde “ev yec’alellahü lehünne”, lehunne demek kadınlar için demek. “Allah kadınlar için bir yol açıncaya kadar dedi. Çünkü ev hapsinde olanlar onlar. Ve müebbet hapis. Ölünceye kadar yada Allah bir yol açıncaya kadar. Onun için ilk önce ne dedi Allah; “ezzaniyetu: zina eden o kişi” elif-lamlı bu. Arapça bakımından dikkat edin. Zina eden o kadın hangisi olur kuran açısından? İngilizce bilenler the’yı düşünsün, fransızca bilenler lö, la’yı düşünsün. Ne olur: o. Yani kuranda belirtilmiş olan. Değil mi? Belirtilmiş olması lazım. O zina eden kadın. Çünkü hüküm onun için bekleniyor değil mi? Hemen onun yanına diyor ki; “vez zanı: zina eden erkek”. Erkeği de yanına katıyor. “feclidu külle vahıdim minhüma miete celde: her birine 100 kırbaç vurun”. Celde kelimesi cild kelimesinden alınıyor. Cild: deri. Hayvan derisinden yapılan kırbaç. Kırbaçla vurduğunuz zaman acıtır ama odun gibi kalıcı hasar yapmaz. Acı verir. Çünkü insanlar zinayı zevk alsınlar diye yaparlar. Onlar da zevkini acıya çevirerek cezalandırmış olur Allah. 100 kırbaç vurun diyor ikisine de. Şimdi müebbet hapiste olan birisine gelip de dese ki; “müjde müjde!”, “ne oldu?”, “100 kırbaç cezası ile kurtulacaksın”. Sevinir mi sevinez mi? 100 kırbaç en fazla 1 saat sürer. “Allaha şükür dışarı çıkacağım”. Peki sokakta dolaşırken herkes ona gelip de laf söyleyen bir adama 100 kırbaç ile kurtulacaksın dese ne olur? O da sevinir. Gördünüz mü nesih ne oldu? Hayırlısıyla oldu. Tamam mı? Ondan sonra “ve la te’huzküm bi hima ra’fetün fı dınillahi: Allah’ın dini konusunda onlara acımayın yani Allah’ın verdiği bu ceza konusunda onlara acımayın. Acımanız tutmasın. “in küntüm tü’minune billahi vel yevmil ahır: Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız böyle yaparsınız”, “velyeşhed azabehüma taifetüm minel mü’minın: bunların azablarına” bak ‘azab’ kelimesine dikkat edin “azabuhuma: kadının, erkeğin azabı”. Azab kelimesini unutmayın tamam mı? Bu azab ne azabı? 100 kırbaç cezası. Azab kelimesi, kişinin tadını kaçıran, rahatsız eden şey demektir. Azb: tad demektir. Azab da onun zıddı oluyor. Bu evli mi bekar mı? Az önceki ayette evli bekar ayrımı varmıydı? Burda var mı? Burda da yok. Bakın şimdi Nur suresinin 6.ayeti. Diyor ki burada; NUR, 6.. Ayet: Vellezıne yermune ezvacehüm: eşlerine zina suçu atan”. Eşine diyor ki “eşim zina etti”. “ve lem yekül lehüm şühedaü: kendilerinden başka da şahit yok”. Gören yok yani. Başka olsa 4 tane şahit gerekir. Yoksa Zina iftira suçu ile suçlanır. Yoksa adamın kendi eşi. Buna özel bir yargılama uaulü var. “fe şehadetü ehadihim erbeu şehadatim billahi innehu le mines sadikıyn” birisi 4 kere şehadet edecek. Erkek; “vallahi ben doğru söyledim” diyecek “bu kadın zina etti”. NUR, 7.. Ayet: Vel hamisetü enne la’netellahi aleyhi in kane minel kazibın”: beşincisinde diyecek ki ben yalan söylüyorsam Allah’ın laneti benim üzerime olsun diyecek. Çünkü kendisinden başka şahit yok. Peki bu adam yapacağını yaptı. Peki kadına savunma hakkı verilmeyecek mi? Eşit.NUR, 8.. Ayet: Ve yedraü anhel azabe: kadından o azabı giderir”. “El azab”. O azab hangisi? Bu kadın evli mi bekar mı? Çünkü eşi diyor ki bu zina etti. Kadın evli. Peki p “el azab” nerdeki azab? Nisa 2.ayetteki azab. O ikisinin azabını o azab. Görüyor musunuz bakın. Başka yok zaten. Evli değil mi bunlar? Tamam. O zaman evlinim cezası neymiş? O azabmış. Aynısı. Ondan sonra o da ayene eşi gibi 4 kere diyor ki eşim yalan söylüyor. Beşincisinde diyor ki doğru söylüyorsa Allah’ın gazabı üzerime olsun diyor ve kurtuluyor cezadan. Şimdi “el azab”. Bir de 33.surede var.AHZAB, 30.. Ayet: Ya nisaen nebiyyi: ey nebinin eşleri”, “mey ye’ti minkünne bi fahışetim mübeyyine”. Nisa suresimin 15.ayetine gelin. “Vellati ye’tinel fahişeten: fuhuş yapan”- “bi fahişetim mubeyyine” bu da 4 tane şahit getirin diyor. Mubeyyine de 4 şahit bilen fuhuş demek. Arapçada beyyineli denir. Ispatlı bir fuhuş yaparsa sizden biriniz diyor Allah nebinin eşlerine. “yudaaf lehel azabü d’feyn” gene el azab. Hangisi? 100 kırbaç. İkiye katlanır diyor. Kaç olması gerekir? 200. Ölüm olsa ikiye katlanır mı? Öldüreceksin, diriltip tekrar mı öldüreceksin? Bakın görüyor musunuz öyle açıklıyor ki Allah hiç kimsenin şüphe etmesine imkan vermiyor.
Gelelim bugünkü okuduğumuz derse. NİSA, 25.. Ayet: “fe iza uhsınne” zaten çok açık. “Evlenirlerse”. Evleniyorlar. Evlendikleri zaman eğer bir fuhuş yaparlarsa. Çünkü evlenmeden önce fuhuş yaparlarsa zaten evlenemeyecekler değil mi? Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa “fe aleyhinne: bunlara gerekir”, “nısfü ma alel muhsanati minel azab: diğer evli kadınlara verilen el azab” o azab gene. Bak o azab. Dikkat ediyor musunuz? Nedir o azab; 100 kırbaç. 100 kırbacın yarısı ne eder?50. Peki bunların herhangi birisinde recm var mı? Olmayacağı çok açık değil mi? O azab yarısı gerekir. Ve evli. Diğer evli kadınlara verilen cezanın yarısı gerekir diyor Allah. Şimdi sıkı durun bakın neler duyacaksınız neler. İmam Şafi’nin El Risale diye ilk yazılmış usulü fıkıh yani fıkıh metodolojisi kitabı olarak kabul edilir bu. Ben talebeliğimdeyken bunu okumuştum. Çok arı duru temiz bir dili vardır. Mesela ben bir türlü anlam verememiştiö bir bölümüne. Eski kitap ya. Çok eski. Anlamadığım tek kelime yok ama ne dediğini anlamıyorum. Arapçası açık. Kelimeler açık. Erzurum’daki bütün hocalara gösterdim hiç kimse anlamadı. Haklılar. Sonra kitabın kendi içerisindeki bütünlükte baktım ki işte kıyasta illeti kendi döneminde başka bir kelime ile ifade etmiş, o zaman anlaşıldı. O zamanlar bizde bu kitaplar ulaşılmaz yani bu kitapları kimse eline bile alamıyordu bırakın okumayı da. Çok yüksek bir olaydı bunlar. İmam Şafi burada ne diyor biliyor musunuz? Nesih konusunda ne diyor? Burada ibareleri falam hepsi var. Arzu edenlere gösteririz bu kitaptan da vakit fazla harcamasın diye zaten Abdurahman da tespit etmiş onları. Bende de var ben de buraya kaydettim. İmam Şafi diyor ki; “nesihde kuran kuranı nesh eder, sünnet sünneti nesh eder diyor. İmam Şafi sünnet diye bir kavram ortaya atmıştır. Sünnet: yol demektir , kanun demektir. O yol ve kanun Resulullah’ın söz ve uygulamalarına sünnet demiştir. Halbuki böyle bir kavram kuranda yok. Resulullah’ın sözlerinde de yok bu manada. Önce bi kelime değiştiriliyor. Sünnet kelimesi kuranda değişmez kanun olarak kullanılıyor. Allah’ın elçi gönderdiği toplumlarda uyguladığı sosyal kanun olarak anlatılıyor. Ondan sonra nesih konusunu anlatıyor. Diyor ki; “kuran sünneti neshetmez”.
A.YAZICI: İsterseniz ben ibareyi okuyayım. Diyor ki nesih konusunu ele alırken “ve enne sünneti la nensihatu alel kitab”.
A.BAYINDIR; Ben biraz özet aldım. Çünkü uzundur. Fazla vaktimiz yok. Ben özetini bi okuyayım. Abdurahman’ın aldığı şey de bizim burada o kadar vaktimiz yok. Ondan dolayı bir özet çıkardım. Buradan size okuyayım özetini. Diyor ki; “sünnet kuranı nesh edemez, kuran kuranı sünnet sünneti nesheder” diyor. “Kuran sünneti neshedemez” diyor. Yani Resulullah bir uygulama yapmış ise kuran ayeti onu yürürlükten kaldıramaz diyor. Bu ne demek? Haşa ikinci bir tanrı mı var? Sünnet de kuranı nesh edemez diyor. Peki. Kuran kuranı, sünnet sünneti nesh edemez. Diyor ki; “sünnet kuranı nesh eder dersek, o zaman recm cezasını ne yapacağız” diyor. “Resulullah recm uygulamış, kuranda recm yok, o zaman recm cezasınım kalkması lazım” diyor. Bunu açıkça söylüyor burada. Bunu söyleyen sadece o değil. Şiiler-süniler, tamamı söylüyor ama onlar nesih konusundan girmiyor başka bir açıdan giriyorlar. Fakat öyle diyor ama yine İmam Şafi-orayı da bulmuşsundur mutlaka-bir hadis naklediyor. Resulullah demiş ki; “benden alın, benden alın! Allah onlar için bir yol açtı. Bekar ile bekar zina ederse 100 kamçı ve 1 yıl sürgün. Dul, dul ile zina ederse 100 kamçı ve recm gerekir”. Bak hem 100 kamçı hem 1 yıl sürgün, hem 100 kamçı hem recm. Öldüreceksin daha niye dövüyorsun? Diyor ki; “bu hadis öyle bir hadis ki”. Cessas’da da aynı Hanefi mezhebinin, burada da aynı. “Bu öyle bir hadis ki hem inmiş ayeti nesh ediyor hem inecek ayeti nesh ediyor”. Cüneyt Arkın gibi birisine kafa birisine tekma birisine yumruk hepsi haşat. Öndeki bir kafa arkasına tekme, hepsi haşat oluyor. Ya hani hadis ayeti nesh etmezdi ne oldu? Bir hadis ile 3 tane ayeti nesh ettiriyor İmam Şafi. Ayet hadisin hükmünü yürürlükten kaldıramıyor ama hadis kaldırıyor ayetin hükmünü yürürlükten. Onunla iktifa etmiyor. Bak şurada okuduk ya. İstersen oranın ibarsini oku. Gerçekten ben orayı ilk okuduğum zaman şok olmuştum. O kadar çok sağa sola baktım ki acaba burada baskı hatası mı var ne var, şuna bir bakayım, buna bir bakayım. İmam Şafi’nin Ahkamul Kuran’ı var. Kuran Hükümleri yani. O kitapta da yazıyor. Bir türlü anlam verememiştim kendi kendime. Sözlüklere baktım ben bu kelimeleri bilmiyormuyum acaba diye. “Fe iza uhsinne”ye diyor ki “fe iza esnemne”. Yani “fe iza uhsinne: evlendikleri zaman”ı “müslüman oldukları zaman” diyor. Allah rızası için bakın: dünyanın en geri zekalı adamı bu yanlışı anlar mı anlamaz mı? Dikkat edin ayeti okuyacağım. Buldun mu? İbaresini oku.
A.YAZICI: Ahkamul Kuran, İmam Şafi’nin. Risale’de de aynı ibareyi buldum. Nisa 25’i verdikten sonra diyor; “fe iza uhsinne fe iza esnemne la iza nukihne” şeklinde bir açıklama.
A.BAYINDIR: “La iza nukihne” diyerek de hatasını katmerli hâle getirmiş. Yani “evlendikleri zaman” değil “müslüman oldukları zaman”mış! Peki ayet ondan mı bahsediyor? Şu mealden okuyayım. Ben bilmiyorum hiç meal ne diyor. Bakalım ne diyor. “Evlendikten sonra bir fuhuş işlerlerse” bak doğru mana vermiş “fe iza uhsinne”. Doğru mana vermiş. Şuradaki mealden okuyayım bakın. Ben meal verdiğim zaman birisi der ki; “Abdulaziz Hoca kendine göre meal verdi diyebilir değil mi? Bak diyor ki; “içinizden her kim hür olan mümin kadınları nikah edecek genişliğe güç yetiremiyorsa ona da ellerinizin altındaki mümin cariyrlerinizden vardır. Allah kadrinizi imanınızı da bilir. Müminler hep birbirinizdensiniz. Onun için fuhuşda bulunmayarak gizli dost da edinmeyerek namuslu yaşadıkları halde onları sahiplerinin izni ile nikah edin”. Kimi? Mümin cariyeleri dedi değil mi? Mümin cariyeleri dedi. Bunlar zaten nedir? Mümin. Müslüman zaten değil mi? Peki “fe iza uhsinne: evlendikleri zaman” demiş oluyor. Ona “müslüman oldukları zaman” denir mi? Zaten mümin bunlar. Böyle bir mana verilir mi? Bu manayı nereden çıkarıyorsunuz Allaj aşkına? Bütün alem aptal nasıl olsa. Nasıl olsa bunlara müthiş bir hayali yetki verilmiş, bunlar büyük ulema, asla hata etmezler,ağızlarından doğru sözden başka bir şey çıkmaz! Millet de olmuş böyle mankafa. Herkes şartlandırılıyor. Bu medreseler, bugünkü okullar insanların düşünmelerini engellemek için adeta sürekli baskı altında bulunduruldukları yerler haline gelmiştir. “Fe iza uhsinne”. Az önce işte muhsana kelimesi geçiyor? Arapça çok iyi bilen bilir ki ismi mef’ul fiilin meçhulünden alınır. “Fe iza uhsinne asbahta muhsanatin”. Yani “evlendikleri zaman” dan başka bie anlam imkan ve ihtimal dışında. Ama “evlendikleri zaman” anlamına gelmez “müslüman oldukları zaman”. Zaten bunlar müslüman? Niye? Evlenirlerse diğer evli kadınlara verilen cezanın yarısı diyecek, recm gidecek elden. Rec cezası elden gidecek nasıl olur! Görüyor musunuz bakın. Bir tane hadis getiriyorlar, o hadisle recmin yanına bir de 100 kırbacı katıyorlar. Ondan sonra “bu, evliler için” diyor. Evliler için diyor Allah? Hem bu var hem de Nur suresindeki eşine zina iftira eden şey var, nebinin eşleri var. Daha ne istiyorsun? Daha ne olsun yani. Peki Hanefiler daha mı şey. Onlar da “fe iza uhsinne” ye “fe iza esnemna” manası verilmiş. “Müslüman oldukları vakit”. Aynı anlam verilmiş. Cessas’da da var o. Orada da buldun değil mi? Yani çok enteresan gerçekten. İnanmak mümkün değil ya. İnsan şok üstüne şok yaşıyor. Bu ne biçim islam alemidir. Hanefiler de aynı şeyi yapıyorlar Cessas, Ahkamul Kuran’da. Orada çok enteresan şeyler de var. Cessas’ds diyor ki; “benden alın benden alın” dedi Resulullah. Ee? Bu hadis diyor hani o hapis emreden ayetten sonra indi öbür hükümden önce indi. Ee tamam! Peki o arada inen hadis nasıl oluyor da en son inen ayeti nesh ediyor? En son ayetin şeylerle ilgili hükmü ortadan kaldırıyor. Kendisinden sonra inen ayeti nasıl nesh ediyor? Hani sizin koyduğunuz prensipler? Ne oldu? Bir hadise iki tane ayeti nesh ettiriyorsunuz. İmam Şafi üç taneyi nesh ettiriyor, bunlar iki taneyi nesh ettiriyor. Yürürlükten kaldırtıyor.
A.YAZICI; Evliler için nesh ediyor, bekarlar için kalıyor.
A.BAYINDIR: Evliler için olan kısmını nesh ediyor, bekarlar devam ediyor. Bekarlar yine 100 kırbaç. Ama orada şunu söylüyor Cessas; “bu hadiste 100 kırbai ve sürgün cezası. Sürgün cezası kurana ilave olur kuranda yok” diyor. “Bir hadisler kurana ilave yapılamaz”. Sen ne yaptın? Madem yapılamazdı ne konuşuyorsun şu ana kadar? Var mı kuranda recm ki sen onu ilave ediyorsun onunla? Ondan sonra diyor ki; “recmin yanına 100 kırbaç ilave edilemez. Bu da olmaz” diyor. Hadisin de bir parçasını aldın bir parçasını almadın. Bir de kendi kendini çürüttün burada. Görüyormusunuz kuranın açık hükmüne karşı. Peki şia ne yapıyor? Şia da diyor ki; Ömer(ra)’ın söylediği iddia edilen bir söz vardır. Efendim demiş ki “recm ayeti vardı biz onu uyguladık. Eğer insanlar Ömer kurana bir ilave yaptı demelerinden korkmasaydım kurana koyardım”. Bir müslüman bunu söyler mi? Madem kuranın bir ayeti ise koydur. Değilse bu sözün manası ne? Bakın bu büyük zatlara öyle iftiralar atıyorlar ki. Ve şimdi Ömer dendiği zaman küplere binen şia bunu delil alıyor ama Ömer’den bahsetmeksizin. Diyor ki işte Allah’ın kelamı diyor ona. Değil mi? Orada ibare var. Oku o kısmı. Allah’ın sözü diyerek ayet diye anlatıyor onu. Tabatabai vardır onların meşhur müfessiri. Oradan aldık. Kuleyni diye meşhur fakihleri vardır. El Kafi diye kitabı var. Orada şöyle diyor; “fil kurani errecmu el kuran: recim kurandadır” diyor. Kuranda recm vardır diyor. Peki neymiş? “Ve kallullahi azze ve celle: Allah’ın şu sözü”, “iza zeneşşeyhu be şeyhatu: bir ihtiyar kadın ile ihtiyar erkek zina ederse”. Gençler ederse ne olacak? Yalan söylemek o kadar zordur ki binlerce cümlelerle araya şey yapacaksınız. “Eşşeyhu veşşeyhatu: yaşlı kadınla yaşlı erkek zina yaparsa”, “fercumuhum elbettete: elbette onları recmedin”. “Elbette” nerden çıktı? Allah’ın ayetlerinde böyle bir kelime var mı? Demek ki şüphesi olan söyler bunu. Niye? “Fe innehuma kadaya şehvete: çünkü şehvetlerini gidermişler”. Şehveti gidermek şey yapsa bütün evliler yapıyor bunu. Bu ne demek? Böyle bir gerekçe mi olur? “Fe innehuma kadaya şehvete: şehvetlerimi giderdiler çünkü onlar”. Böyle saçmalık olur mu? Diyorlar ki; “bu ayet, manası yürürlükte lafzen mensuhtur”. Yani sözleri yürürlükte değil ama anlamı geçerlidir”. Peki bu sadece şiaya mı mahsus? Ehli sünnet de aynı. Yanlışda ittifak konusunda aralarındaki ittifakı kimse bozamaz. İslamı çirkin gösterecek her konuda tam bir ittifakları var. Aynı şeyi Ömer Nasuhi Bilmen’den okuyacağız.
VEDAT: Hukuki İslamiye ve İslahatı Fıkhiyye Kamusu. Ömer Nasuhi Bilmen’in kitabı.
A.BAYINDIR: Biliyorsunuz Ö.N. Bilmen’i almamızın sebebi: hakikaten sünni fıkıhta en güvenilir kitaptır. Çok büyük bir ekibin uzun sürede hazırlamış olduğu bir kitaptır.
VEDAT: “Hükmü baki kalıp yanlız tilaveti nesh edilen ayetler Hz.Ömer’den rivayet edildiğine nazaran “veşşeyhu veşşeyhatu iza zeneya fercumuhuma nekane minallah”.
A.BAYINDIR: Ayet diyor ona hem de.
VEDAT: Buna ayet diyor. Bu ayetin metni yok olmuş.
A.BAYINDIR: Diyor ki; “yaşlı bir kadın ile yaşlı bir erkek zina ederse”. Ayetlere dikkat ederseniz yaştan bahsetmiyor. Zina eden kadın ve zina eden erkek. Efendim bu hürmüymüş, esirmiymiş, yaşlımıymış,gençmiymiş yok. Bu Allah’ın kelamı böyle gayet basit. Bu diyor ki;veşşeyhu veşşeyhatu iza zeneya” neymiş: metni mensuh, metni yürürlükten kalkmış ama anlamı devam ediyormuş! Böyle bir şey olur mu? Bu nasıl Allah’ın kitabı olur ki. Olmayan bir ayet orada, bu ayeti uygulayacaksın. Nasıl uyguluyoruz böyle şey mi olur? Olan ayetleri bırakacaksın. Zina konusunda herhangi bir kimsenin şüphe edebileceği bir taraf var mıydı ceza ile ilgili ister bekar ister evli olsun? Açık ayetleri bırakacaksınız, olmayan bir şeye bu ayet vardır diyeceksiniz. Vardı ise niye yazdırmadı Ömer? Yok efendim Allah’ın kitabına ilave etti diye korktum! Demek ki bu ayet değil ki ilaveden korkuyorsun. Ayetse niye yazdırmıyorsun. ÖmerRa’ın böyle bir şey yapması mümkün değil ama yaptırırlar. Açın mesela tevratı DavudAs’a ne iftiralar vardır orada. Ona nebi demezler kral derler. SüleymanAs’a ne iftiralar vardır. Ama bizimkiler; “bizde olmaz”. Ya nasıl olmaz kardeşim işte bu. Allah’a şükür ki kuran sapasağlam elimize geldi de bu yanlışları rahat bir şekilde gösterdi.
VEDAT: “İhtiyar erkek ve kadın zinada bulunursa ikisini de Hakk Teala’dan azab olarak recmediniz”.
A.BAYINDIR: Gençlere neden uyguluyorlar madem yaşlı kadın ve erkeğe? Gençlere niye uyguluyorlar?
VEDAT: “Hadisi şerifi bir ayeti celile iken badehu hükmü idga edilip tilaveti nesih olunmuştur. Bunların haklarında ise recm hükmü bakidir”.
A.BAYINDIR: Recm hükmü baki imiş! Gençlere de uyguluyorlar?
VEDAT: Bir de Hocam bunun hikmetini açıklamış. “Yanlız, tilavetin mensuhiyetindeki hikmet ümmeti merhumenin emri ilahiyeye ne derecede intisal gösterdiğini ishardan vesaireden ibarettir”.
A.BAYINDIR: Bu ümmet Allah’ın emrine ne derece uyuyormuş! Uyuyor mu Allah aşkına söyleyin bakalım bu ümmet Allah’ın emrine uyuyor mu? Allah’ın zina ile ilgili açıklamadığı bir taraf mı var? Olmayan bir şeye ayet diyeceksiniz metni orada yok, bakalım nasıl uyuyor. Ya böyle şey olur mu?
VEDAT: Hocam devamı daha fena. “Çünkü tilavet olunan bir nas bulunmadığı halde onun mücerret rivayet edilen hükmüne intisal edilmesi ümmeti merhumenin hakka ibadet ve taat hususundaki mükemmeliyetini yüksek diyanetini ibraz eder”.
A.BAYINDIR; Ne kadar mükemmeller değil mi? Allah’ın açık ayetlerini bırakıyorlar bir kenara. Zaten anlamı tamamen zıt, uydurma olduğu çok kesin. Şimdi sen ona uyunca ümmeti merhume oluyorsun. E peki beyler işte kitaplar bunlar: şii-sünni. E peki bu insanlar niye İşid bir kadını recmettiği zaman ortalığı yıkıyorlar? O zaman dürüst olun biraz. Ya bu saçmalıklardan vazgeçin gelin kurana ve Resulullah’ın sahih uygulamalarına yada gidin onların arkalarına onları destekleyin. Oradaki o gençlerin çoğu bunun Allah’ın hükmü olduğunu zannediyor. Zaten bizim kitapları okuyan herkes öyle zanneder. Zanneder ki bu Allah’ın hükmüdür. Çünkü şii kitaplarını aç bunu yazıyor. Sünni kitaplarını aç bunu yazıyor. Allah’ım kitabına muhalefette tam bir ittifak oluşmuş. Bu nasıl Allah’ın dini oluyor böylece? Gördünüz mü şimdi şii-sünni ittifakını şey konusunda? Asıl problem budur. Bunları çözmedikçe C. Hakkın bize yardım etmesi asla imkansızdır. Yapmaz. Biz bu ateşin içerisinde yanmaya devam ederiz. Aklımızı başımıza alalım. Burada kişisel bir şey yok. Biz asla insanları kendimize çağırmıyoruz. Allah’ın kitabına çağırıyoruz. Burda Abdulaziz Bayındır’ı çıkardınız, anlatılanlardan değişen bir şey var mı? İlave var mı? Bunlar hepsi Allah’ın kitabında olanlar değil mi? Ne oluyor yani bazı insanlar şey yapıyor bunu: bir hamaset meselesi yapıyor, kişisel hakimiyetin unsuru gibi gösteriyor. Kardeşim bu Allah’ın ayeti. Ya uyarsın ya uymazsın. Uymazsan cezasını dünyada da görürsün ahirette de görürsün.
Şimdi özetleyeyim. Dikkat edin kuranda zina edenlerle ilgili ceza belli: 100 kırbaç. Ispatı için de şartlar var. Ve bu çok açık ve net Nur suresi 6. ve devamı ayetlerde. Evli kadın için ‘el azab’ geçiyor. Yani 100 kırbacı gösteriyor. Ahzab suresinin 30.ayetinde nebinin eşleri ile ilgili olarak “o azab ikiye katlanır” diyor. Demek ki ikiye katlanabilecek bir şey olması lazım. Nebinin eşleri evli değil mi? Nisa suresinin 25.ayetinde esir kadınların evlendikten sonra zina etmeleri halinde onlara verilecek ceza, diğer evli kadınlara verilenin yarısıdır diyor. O zaman eğer recm olsa recmin ikiye katlanöa şansı var mı? Yada yarıya şey yapması? Zaten “el azab”ın gideceği hiç bir yer kalmaz orada “o azab” diye. Ve enteresan: aynı kelimeleri alıyorlar “veşşeyhu veşşeyhatu iza zeneya fercumuhuma nekane cezaen minallah” diyorlar. Yani yaşlı kadın ile yaşlı erkek zina ederse. Madem bunu alıyorsanız yaşlılara uygulayın, niye gençlere uyguluyorsunuz? Evli olduğuna dair hiç bir şey de yok. Evli olduğunu nereden çıkarıyorsun? Onu da şeyden çıkarıyorlar: Ubade İbni Saad’ın hadisinden. Dul,dulla. Dul dulla diyorsunuz o zaman evli evli ile demiyorsun ki. Bunu nerden çıkarıyorsun? Ondan sonra bir sürü şeyler var. Mesela buradan AliRA’a nispet edilen bir rivayet vardır şiilerde ki diğer anlattıkları ile tamamen çelişiyor. Bizim bu arkadaşlar gayet iyi bilirler. Benden ders alanların çoğu da bilir mesela bir arapça ibare okuduğum zaman bir yanlış varsa derim ki biraz sabredin, az sonra kendi yanlışlarını kendisi söyleyecek. Çünkü yalan öyle bir şeydir ki sürdürülemez. O yalanın devam etmesi için 8-10 tane yalanı peş peşe. Biraz sonra unutacaksın ne söylediğini, bu defa araya doğrular girecek bu defa bütün yalanların kaybolup gidecek. Ama bunlar bugün bütün dünyada islamın görünen yüzü bu değil mi? Recm değil mi islamım görünen yüzü? Geçenlerde de size anlatmıştım; bir de şey yapıyorlar: kadınların korunmuşluğunu erkeklere getiriyorlar. Bu defa kadınları korumasız bırakarak onları tam bir ateşin içine atıyorlar. Tekrar hatırlatmak içn söylüyorum. Daha önce derse katılmayanlar için ilk olabilir. Bundan bir kaç sene evveldi. Bizim Fatih Orum daha doktorasını bitirmemişti doktora yapıyordu. Üsküdar’da Sabahattin Zaim Kültür Merkezi var Çamlıca’nın orda. Orada bir toplantı yapıldı. İstihsan toplantısı. İstihsan dediğin zaman yani kitap ile sünnetle halledilemeyen problemleri, böyle, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için yani kitaptan sünnetten uzaklaşarak bir çözüm arama gibi bir şey oluyor. Kaçamak gibi bir şey. Gittik oraya. Getirmişlerdi yanlış hatırlamıyorsaö 17 tane problem getirmişler 17si de bunun gibi. Onlardan bir tanesi de şuydu: benim fakülteden de hocam olan Prof.Hamza Aktan, o zaman Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı idi. Ali Bardakoğlu da Diyanet İşleri Başkanı idi. Dedi ki; “Pakistan’da şeriat uygulanıyor”. İnsanın kulağına çok hoş geliyor: İslam Şeriatı. Zannediyorsunuz ki islam şeriatı. Adam gidiyormuş kadına tecavüz ediyormuş. 3 tane şahit olabilir farketmez 4 tane şahit yok. Kadın da gidiyor şikayet ediyor. Şikayet edince mahkeme diyor ki 4 tane şahit getir. Kendisine tecavüz edilen kadın olabilir mi? O anda zaten kadın çıldırır, ne yapacağını şaşırır yani sağına soluna bakamaz ki. Dört şahit getir diyormuş, getiremeyince de 80 kırbaç vuruyormuş bu adama iftirada bulundun diye. Şu şii-sünni mezheplerin hangisine bakarsanız bakın bu ceza verilmesi lazım. Orada çıktım ben dedim ki; “bunu nereden çıkarıyorsunuz, böyle bir problem yok ki”. “Var”. Dedim; “tamam mezheplerde var ama islamda yok” dedim. Onların hepsi beni çok iyi tanıdıkları için.. Dedim ki; “Allah ‘Vellezıne yermunel muhsanati sümme lem ye’tu bi erbeati şühedae” diyor Nur suresi 4.ayette. Zina suçu atan ve 4 şahit getirmeyen namuslu kadınlar. Bu şahitlik namuslu kadınlarla ilgili erkeklerle ilgili değil ki. Ben tecavüze uğradım diyen bir kadından şahit istenir mi? Onun yargılanma usulü farklıdır” dedim. Onu deyince hemen problem bitti. Diğerine geçildi, hepsi aynı. Tamamı aynı. Kuransız bir müslümanlık var. Resulullah’ım uygulamasından uzak bir müslümanlık var ortada. Tabi bitmek tükenmek bilmez problemler. O kadının yerinde kendini düşünse, o kadının bu dine güveni olur mu? O kadını zorla dinden uzaklaştırmıyorlar mı? Böyle şey mi olur? Son derece kötü bir şey ya. Ya düşünebiliyor musunuz bu kadar önemli bir meselede Allah’ın ayetleri meseleyi çok açık ve net olarak meseleyi ortaya koyduğu halde ne yapıyorlar burada? Ayetleri hiç görmüyor, “eşşeyhı veşşeyhatu” yani yaşlı kadın ve yaşlı erkek diyor ve sonra diyor ki bu ümmetin kurana uymada ne kadar titizlik gösterdiğimim delilidir. Adamın gözü yaşarıyor ya ne kadar titizmişler kurana uyma konusunda! Her şey altüst olmuş. Bakın nesih denen olay: fıkıh kitaplarındaki nesih, Allah’ın anlattığı şekildeki nesihle uzaktan yakından alakalı değildir. Çünkü sistemin tamamını bozmak gerekiyor. Her tarafı bozmazsan bir yol açamıyorsun. Bu ne biçim bir şeydir. Onun için hepimize düşen görev, islamı bu saflığı ile bütün dünyaya anlatalım. Evet dükkanları kapananlar gösteri yürüyüşleri yapacaklar, bağıracak çağıracaklar. Onları da normal karşılamak lazım. Çünlü evleri yıkılıyor dükkanları yıkılıyor. Artık kimse onlara hocam mocam demiyecek. Eski saygınlıkları kalmayacak. Yalan mı? Onlar da bağırsın çağırsın canım. Rahatsız olmaya lüzum yok. Biz yolumuza devam edelim.