A. BAYINDIR: Bugün Nisa suresinin 24.ayetindeyiz. Bu ayet vesilesi ile muta nikahı diye bilinen cinsel birlikteliğin dini hükmü üzerinde duracağız. Önce ayeti okuyalım. Bu ayetin doğru anlaşılması için 23.ayetle birlikte okumamız gerekir. Burada diyor ki Allah; NİSA, 23.. Ayet: Hurrimet aleyküm ümmehatüküm: analarınız size haram kılındı”. Ne demek? Analarınızla evlenmek, nikahlanmak haram kılındı. Zaten bir önceki ayette “ve la tenkihu ma naekaha abaukum” diye nikahtan bahsedildi. “Babalarınızın nikahladığını nikahlamayın”, dolayısıyla burada da “hurrimet aleykum nikahu ummuhatikum” demiş oluyor arap dili yapısı içerisinde. “Annelerinizi nikahlamanız”, “ve benatüküm: ve kızlarınız haram kılındı”yani kızlarınızla nikahlanmanız “ve ehavatüküm: kız kardeşleriniz”, “ve ammatüküm: halalarınız”, “ve halatüküm:teyzeleriniz”, “ve benatül ehı: erkek kardeşlerinşzin kızları”, “ve benatül uhti: kızkardeşlerinşzin kızları”, “ve ümmehatükümüllatı erda’neküm: ve sizi emzirmii olan annelerinizin size haram kılındı” “ve ehavatüküm miner radaati: süt kızkardeşleriniz”. Geçen hafta süt konusuma gireceğiz demiştik unutmuşuz. Aklımızda olsun da o konuyu inceleyelim. “ve ümmehatü nisaiküm: eşlerinizin anaları size haram kılındı”, “ve rabaibükümüllatı fı hucuriküm: bakımınızda olan üvey kızlarınız”, “min nisaikümüllatı dehatüm bihınne: kendileriyle gerdeğe girdiğiniz eşlerinizden olan üvey kızlarınız da haram kılınmıştır”, “fe il lem tekunu dehaltüm bihinne: eğer onlarla gerdeğe girmeden ayrılmışsanız”, “fe la cünaha aleyküm: evlenmenizde bir günah yoktur”, “ve halailü ebnaikümül lezıne min aslabiküm: sizin soyunuzdan gelen oğullarınızın eşleri de size haramdır”, “ve ne tecmeu beynel uhteyni: iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da”, “illa ma kad selef: daha önce olmuş ise” onları boşamanız gerekmez demiş oluyor, “innellahe kane ğafurar rahıyma: Allah gafur ve rahimdir”. Allah bağışlar ve ikramda bulunur.
NİSA, 24.. Ayet: Vel muhsanatü minen nisai: evli kadınlar da size haram kılınmıştır”. Bir erkek ikinci bir kadınla evlenebilir ama bir kadın ikinci bir erkekle evlenemez. Çünkü kadının ve erkeğin yapısı farklı olduğu için başka şekilde olması mümkün değil. “illa ma meleket eymanüküm: ancak hakimiyetiniz altındaki kadınlar hariç”. Hakimiyetiniz altındaki kadınlar yani esir almış olduğunuz kadınlar evli de olsalar o esirlik onların evliliklerinin bitmesi demektir. İddetlerini beklerler, sonra onlarla evlenebilirsiniz. Esir kadınlarla evlenebilirsiniz. Çünkü biliyorsunuz Muhammed suresinin 4.ayetinde Allah esirler için 2 yol açmıştır. “İmma mennen badu ve imma fidaen” esir alındıktan sonra ya karşılıksız serbest bırakılırlar. Esir kadın karşılıksız serbest bırakıldı da evine döndüyse zaten onunla evlenmek söz konusu değil. Ama bir de “imma fidaen” fidye alarak onları serbest bırakırsınız diyor. Bir kadının fidyesini eğer memleketinden göndermiyorlarsa onun esirlikten kurtulmasının en kestirme yolu evlenmesidir. Savaş ortamında eşi kendisini bırakmış sahip olamıyor: böyle bir durumda bu kadın kocasından ayrılmış sayılıyor esir edildiği andan itibaren. O zaman iddetini bekliyor. Eğer yanında bulunduğu kişi ile evleniyorsa evlenmesi ile birlikte hürriyetine kavuşuyor. Bir başkası ile evleniyorsa ondan mihrini alıyor, eksik kalan kısım için de çalışıp kazanabilir yada eşi ile birlikte eksik kalan kısmı ödeyip hürriyetine kavuşma imkanı elde etmiş olabilir. Bütün bunlar yoksa da zekatlardan ve diğer sadakalardan aldığı yardımla da hürriyetine kavuşmuş olabilir. Yani bu evli olarak esir düşmüş kadınlara tanınan bir hak. Çünkü bu kadınlara hiç bir şekilde zorla evlenme diye bir şey yok. Tamamen kendi rızalarıyla arzu ederse evlenir. Hür kadınların evlenmesi ile esir kadınların evlemesi arasında herhangi bir şekil farkı yok. Burada sadece onların savaştan önceki eşleri ile ilgili medeni halleri bu şekilde düzeltilmiş oluyor. . “kitabellahi aleyküm: bunlar Allah’ın size yazdığı şeylerdir”. Allah sizin için böyle yazmıştır. Buraya kadar anlatılan kadınlar size haramdır. “ve ühılle leküm: sizin için helal kılınmıştır”, “ma verae zaliküm: buraya kadar anlatılan kadınların dışındakilerle evlenmeniz size helal kılınmıştır”. Bir şartla: “en tebteğu bi emvaliküm: onları mallarınızla vererek talip olacaksınız”. Karşılıksız değil. Çünkü kadınlar evlenirken mihir alırlar. Sistem ona göre kurulmuştur. Ama “muhsıniyne: namuslu olmanız şartıyla”, “ğayra müsafihıyn: ve zinaya gitmemeniz şartıyla”. Yani namuslu olacaksınız ki bu kadınlarla evlenebilesiniz. Bu, erkeklerle ilgili bir şart. “femestemta’tüm bihı minhünne” nikahlandınız, o kadınlardan yararlandınız “fe atuhünne ücurahünne ferıdah: mehirlerini tam olarak verin”. Biliyorsunuz bir kadınla bir erkek evlenir, hiç gerdeğe girmeden ayrılabilirler. Gerdeğe girmeden ayrılanlar da iki türlü olur. Bir: mihir belirlenmiş olur. Eğer mihir belirlenmiş ise Bakara suresinin 237.miydi? Oraya göre mihir belirlenmişse mihrin yarısını vermek gerekir. Evet 237 imii. Eğer belirlenmiş ise belirlenen mihrin yarısını vermek gerekir. Gerdeğe girmeden ayrılmışsa. Mesela burada “min kabli en temessuhunne” diyor “onlara dokunmadan eğer ayrıldıysanız” diyor. Temessuhunne ile istimta arasında da bir benzerlik var. Yani kadın kendisini kocasına teslim etmiş ama koca ilişkiye girememiş olabilir. Burada da girmiş kabul edilir. Çünkü kadın kendi görevini yapmış. Ondan dolayı burada temessuhunne kelimesi kullanılmış. Onlara dokunmak ifadesi. Eğer mihir belirlenmiş ise gerdeğe girmeden boşama olmuşsa mihirin yarısı. Mihir belirlenmeden nikah kıyılmış, yine gerdeğe girmeden boşanma olmuşsa o zaman da mihir misli yarısı yani o kadının emsalinin yarısı. Çünkü “bil maruf” ifadesi kullanılıyor burada.BAKARA, 236.. Ayet: “…ve mettiuhünn* alel musiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh* metaam bil ma’ruf” yani zengine kendi ölçüsüne göre, fakire kendi ölçüsüne göre marufa göre bir yararlandırma. Demek ki o kadınlarla ilgili oluşmuş olan bir maruf bir doğru bilgi ki evlenen erkeğin maddi durumuna göre mihir belirlenir. Bu ayetlere baktığımız zaman mihri mislin yarısı kadar verilmesi gerektiği anlaşılıyor. Pekü ne zaman mihir tehekküd eder. Yani fıkhi ifadesiyle. Bir insan ne zaman evlendiği eşine mihri tam olarak vermek zorunda kalır? Nisa suresinin 24.ayeti onu anlatıyor. “femestemta’tüm bihı: nikahla yararlandınız mı eşinizle”, “fe atuhünne ücurahünne: kesilmiş mihri onlara verin”. Tabi nasıl kesmişsiniz. Peşin vermek üzere anlaştıysanız peşin verirsiniz. Vadeli olarak anlaştıysanız vadeli verirsiniz. Bir kısmı peşin bir kısmı vadeli ise ona göre verirsiniz. “ferıdah: nasıl kesilmişse”. Mefrud olarak. Ne kadar kararlaştırılmışsa onu tam olarak verirsiniz diyor. Dolayısıyla bir kişinin bir gece bile beraber kalsa eşi ile ertesi gün ayrılma olsa tamamını vermesi gerekir. Bir gece ile bir ömür boyu beraber kalma arasında bir fark yok mihir açısından. “ve la cünaha aleyküm fıma teradaytüm bihı mim ba’dil ferıdah”. Bir mihir belirlediniz, şu kadar mihir ödeyeceğiz dediniz. Erkek baktı ki bana biraz fazla geliyor. Eşine dedi ki bunu biraz aşağıya indirsek. Karşılıklı rıza ile aşağıya indirirsiniz. Yada kadın dedi ki bu bana az oldu biraz arttırırmısın? Karşılıklı rıza ile artırılabilir. Yani o mihiri belirlemiştik, inmez çıkmaz diye bir şey yok. Karşılıklı rıza ile arttırılır yada azaltılabilir. “innellahe kane alımen hakıma: Allah bilir ve doğru karar verir”. Burada tamameb evlilik ile ilgili hükümler geçerlidir. Geçtiğimiz üç haftanın cumartesi derslerini takip etmiş olanlarınız çok iyi bilecektir: sünni ve şii mezheplerde kurana yüzde yüz aykırı olmasına rağmen bunların yüzde yüz ittifakı ile esirlerin öldürülebileceği, köle yada cariye yapılabileceği konusunda ittifak varıdır. Yine kurana yüzde yüz aykırı olmasına rağmen bazı hadisler uydurularak da oluyor ki bunda fazlaca da bi hadis yok. Esir kadınların cinselliğinden yararlanılabileceği konusunda da yüzde yüz ittifak vardır. Bu konular son derece önemli konulardır. Bugün düşünüyorum mesela medyanın bize karşı ortak tavrı bar radyosu ile televizyonu ile gazeteleri ile dergileri ile üniversitesi ile Diyaneti ile herşeyi ile Türkiye’de bize karşı ciddi tavır var. Türkiye dışında da var her tarafta var. Çünkü bizim bu çalışmalarımız hiç kimsenin hesabına gelmiyor. Mesela bu çalışmalar batıda anlatılsa insanların islama katılmaları söz konusu olur. İslam alemi burada anlatılan hükümlere uyacak olsa islam aleminin bu bataklıktan çok kolay bir şekilde çıkıp tüm dünyaya örnek olma noktası söz konusu olur ama mevcut durumdan yararlananlar istemediği için kendi ellerindeki bütün imkanları kapatıyorlar. Eğer öyle bir durum olmasa bizim yaptığımız derslerin her birisi dünya gündemini aylarca meşgul eder. Günlerce değil. Bunlar öyle basit şeyler değil. Son derece ciddi konular. Hakikaten inanılır gibi değil. Geçen derste okuduklarımızı kısaca özetleyelim. Ayette hem Meariz suresinde hem Muminun suresinde ikisi de Mekke’de inmiş surelerdir. Bugünkü dersimizle de çok yakından alakası var. Her ikisinde de “vellezine le furucihum hafizun; onlar ki edep yerlerini örterler/korurlar”, “illa la ezvacihim: sadece eşlerine karşı değil”, “ev ma meleket eymanuhum: yada ellerinin altında olanlara karşı değil”. O yada o diyor ayet. Yanş eşleri veya ellerinin altındaki köle/cariye. Eşleri dediği zaman kadın da erkek de girer. Ellerinin altındaki köle ve cariye dediğimiz zaman kadın ve erkek se girer. Bu ayette ikiside aslında eş. Yani ya o yada o diyor. İkisi de eş de “ev ma meleket eymanihum” demesinin bir sebebi var. Eşlerin değişik özellikleri var. Bir: hür olan eş. İki: esir olan eş. Esir olan eş ile hür olan eş arasında bir fark var. Yani birinci tercih hür birisi ile evlenmektir. Kadın için de erkek için de. Ama ikinci tercih esirle evlenmektir. Esirle evlendiği zaman evlendiği kişinin esir olduğunun belli olması lazım “ev ma meleket eymanikum” ile. Bir de esir olan yani diyelim bir kadının evinde bulunan esirler var. Erkek kadın farketmez. O esirlere karşı örtünmesinde bir şey var. Ailenin çocukları gibi olması gerekiyor. Nur suresinin 31.ayetinde diyor ki Allah; “ev ma meleket eymanuhunne” kadınların hakimiyeti altında olan köle yada cariyeler diyor. Oradaki “ev ma meleket eymanuhunne” ile. Geçen hafta bu kısmı anlatmayı unutmuşuz, onun için bu hafta tamamlayalım. Cumartesi bu kısmı anlatmayı unutmuşuz. Şimdi düşünün bir kadın bir esirle evlenebilir. Erkek nasıl esir bir kadınla evleniyorsa, beğeniyorsa kadın da esir bir erkeği beğenebilir. Yani bj esir dediğiniz belki biraz önce falanca yerin komutanı da olabilir yani. Filanca yerin ağası da olabilir. Çok değerli bir ilim adamı da olabilir. Her şey olabilir. Yani erkek beğeniyor da esir kadını, hür kadın esir erkeği beğenemez mi? Pekala beğenebilir. Beğendiği zaman evlenebilir. Evlenmesini C. Hakk Bakara suresinin 221.ayetinde kabul ediyor. Mesela orada diyor ki; “vel abdun muminun hayrun min muşrikin: mümin bir esir hür müşrikten daha hayırlıdır” diyor. Demek ki bir kadın mümin bir esirle evlenebilecektir. Peki evlendiği “ma meleket eymamikum”dan olan buna karşı giyim kuşamı nasıl olacak? Vücudunun tamamını açabilir. Ama bir de evlenmediği esirler olur evinde. Onunla ilgili olarak da hem Nur suresinin 31.ayetinde hem 58 ve 59.ayetlerinde evdeki esirler evin çocukları gibi kabul ediliyor. Evin kadını giyim kuşam açısından evin çocuklarına karşı nasıl davranıyorsa onlara da öyle davranır. Mesela uyku saatlerinde o esirler kimsenin yanına izin almadan giremezler. Bu da vücudunu onların yanında açamauacağını gösterir kadının. Dolayısıyla bu ikisinin birbirinden ayrılmasına ihtiyaç var. Bu ihtiyaçtan dolayı Allah ya hür eş ki ona ezvac kelimesini kullanıyor, :ev ma meleket eymanuhum” yada o. Ya o yada o. Niye? İkisi birden olmaz. Bir kere bir kadının bir tane karısı olur. O bir tane koca ya hür olur ya köle. Öbürü için problem yok. Erkeğe sıra gelince: bir erkek hür bir kadınla evlenme gücüne sahipse-haftaya o ayeti okuyacağız. Hemen bir sonraki ayet-esir kadınla evlenemez. Hür kadınla evlenmeye gücü yeterse esir bir kadınla evlenemez. Ben esir kadını beğendim evlemek istiyorum? O zaman onu hürriyetine kavuşturursun, hürriyet bedelini mihri sayarsın, tabi o da razı olursa evlenirsin. O kadar. Madem gücün yetiyor, o kadın hem esir olacak hem senin eşin olacak bunu C. Hakk kabul etmiyor. Hürriyetine kavuşturursun, o zaman hürriyet bedeli mihir olur, o senin hür eşin olmuş olur. Gücüm yetmiyor, evlenmek de istiyorum? O zaman tamam, ondaki esirlik devam eder, “ev ma meleket eymanikum” vasfı, evlenirsin. Dolayısıyla bir erkeğin de ya bir hür eşi olur yada esir eşi olur. İkisi birden olamaz. İşte ayette C.Hakk bunu net bir şekilde bize bildiriyor. Çok enteresan bir şey. Geçen haftaki dersi inşallah dinlersiniz, konuyu o tarafa doğru kaydırmayalım. Konu ile alakalı işte Nisa suresinin 3.ayeti, 25.ayeti, Müminun suresinin 6.ayeti, Mearic suresinin ayeti. Bütün bu ayetlerin, Nur suresi 32-33.ayetlerinde de malesef çok ciddi anlam kaydırmaları yaparak 32’de yok da 33 de var. Çok ciddi anlam kaydırmaları yapılarak kurana asla verilmemesi gereken anlamı vermişler. Sünni-şii bütün mezhepler aynı yanlışlarda ittifak etmişler. Geçen de dersten sonra Saim Yeprem Hoca telefonla aradı. O da dersi dinlemiş diyor ki; “biz talebe imtihan ettiğimiz zaman bir kaç tane talebe aynı yanlışı yaparsa bunlar birbirinden kopya çekmiş deriz” dedi. Bu mezhepler birbirinden kopya mı çekmiş! Şimdi tabi bunların kopya çekmeleri mümkün değil. Aynı sınıfta olursa talebeler dersiniz ki birbirinden kopya çekmiş. Bunlar aynı çağda yaşayan insanlar değil, bir. Aynı bölgede yaşayan insanlar değil, iki. Değil mi? Dolayısıyla bunların aynı yanlışta ittifak etmeleri hemen hemen imkansızdır. Öyleyse bunlar belli bir merkezden oluşturulmuştur. İnşallah C. Hakk nasib eder onu da tespit etmek mümkün olur.
Şimdi gelelim bugünkü dersimize. 24.ayete de bu açıdan o kadar yanlış bir mana veriyorlar ki. Bu da konuyla ilgili 6.ayet oluyor. Az önce 5 tanesini saydım. Çünkü en az ikili olması lazım. Burada diyorlar ki hepsinin ittifakla söylediği ve asla mümkün olmayacak bir mana veriyorlar. Ben şimdi size ayeti tekrar okuyayım siz de böyle bir mananın olmasına ihtimal vermezsiniz. Arapça bilmeye gerek yok. Yukarıdan beri işte size şunlarla evlenmek haram kılındı dedikten sonra evli kadınlarla da evlenmeniz haram kılındı ama evli cariyeler hariç. Ne anlarsınız? Evli cariyelerle evlenmeyi başka bir şeyi mi? Evlenmeden başka bir şey anlaşılması imkansız. Şimdi bakın burada ayetler tamamen evlilikten bahsediyor. Evlenilmesi yasak olan kadınları anlatıyor, orada bir istisna veriyor evli esirler hariç diye. O da dediğim gibi, bu kadınların hürriyetine kavuşması için onlara tanınmış bir haktır. Bir de savaşta eşi de ölmüş olabilir. Haber de olmaz nerde olduğu. Yani savaş şartlarını düşünün. O kadar zor şeydir ki Allah muhafaza buyursun. Siz Suriyeliler’i bir düşünürseniz birazcık tahmin edebilirsiniz. Bu, kadınlara tanınmış bir hak. Buraya şu manayı veriyorlar. Mesela Şiiler’den Tabatabi. Çok meşhur bir tefsircidir orada. Burada diyor ki; “vel muhsanati minel nisa: evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılınmıştır”. Tamam. Burada bir problem yok. “İlla ma meleket eymanikum: ancak elinizin altındaki cariyeler evli olsa bile onlarla ilişkiye girebilirsiniz”. Bu şu demektir diyor. Cumartesi günü Yahya hep o ibareleri okuyup bana mana verdiriyordu. Tabatabai diyor ki; “karı-koca esir alınmış olsa eğer canın kadını çekti ise adama dersin ki karını bir haftalığına gönder ona”. İstibradan yani aradan belli bir zaman geçtikten sonra onunla beraber olur, sonra tekrar karısını kocasına gönderir” diyor. Ve bu ayeti delil getiriyor. Yani hakikaten bunları nereden buluyorlar ya! Yani yalan söylemenin de biraz namusu olması lazım. Görüyormusunuz Allah’ın kitabını neye alet ediyorlar. Benzer şey sünnilerde de var. Cumartesi günü sünnilerle ilgili ibareleri okumadık. Bakın evlenme yasakları ile ilgili ayette şimdi siz diyorsunuz ki buraya diyorsunuz şimdi herkese diyorsunuz birer bardak su verin ama arka tarafta oturanlar hariç. Arka tarafta oturanlar hariç dediğiniz zaman-onlara su verin dedik ya-arka tarafta oturanlar su almaya gitsin diyoruz. Herkese birer bardak su verin arka tarafta oturanlar hariç, arka tarafta oturanlar su almaya gitsin. Böyle bir cümle olur mu? Dil olur mu? Bunun daha berbatı bu. İşte şunlarla evlenebilirsiniz şunlar hariç/şunlarla evlenemezsiniz. Asıl yüklem evlenmek. Sen cinsel ilişkiyi nereden çıkardın? Biliyorsunuz diyorlar ki; “aslında islamiyet köleliği kaldırmak istiyordu da işte ne yapsın o dönemde şeyler vardı da”. Haşa C.Hakkı acizlikle suçluyorlar. Bu çok daha çirkin bir şey değil mi? İşte sağolsun Birleşmiş Milletler kaldırdı, biz de rahat ettik, bundan sonra haramdır! Hangi dinin mensubusun sen. Tanrısı Birleşmiş Milletler olan bir din mi? Tutuyorsunuz bu mubarek dini kendi keyfinize uyduruyorsunuz, ondan sonra da işin içinden çıkamayınca başlıyorsunuz başka taraflara. Hakikaten beni asıl şaşırtan şu: bu kadar asır geçti üzerinden, ya bir taneniz düşünmediniz mi Allah aşkına ya! 30 sene arapça okuyorsunuz bilmiyor musunuz bunun nasıl olduğunu? Yada şunu söyleyeyim: bakın biz her derste şii-sünni bütün mezhepleri böyle yere seriyoruz. Bu mezheplerin her birisinin uleması var. Bir tanesi çıksın da bir cevap versim de göreyim. Sadece sağda solda hakaret edip dedikodu yapmakla olmaz bu iş. Çıksın cevap versinler de bir görelim bakalım. Çünkü öyle bir yanlış ki hiç birisi buna cevap vermeye cesaret edemez. Yanlışlığı çok açık. O zaman yapacakları ne? Kafalarına göre yeni usüller icad edecekler. Tarihselcilik, yaşayan sünnet mi diyorlar ne diyorlar. Asiakont’un din tanımını islama yamamaya başlıyorlar. Burada diyor ki Allah; Nisa 24: “..uhille lekum ma verae zalikum en tebtegu bi emvalikum muhsinine gayra musafihin” bu kadınlarla evlenmeniz haram kılınmıştır. Ama mallarınızla onları talep etmeniz şartıyla ama namuslu olacaksınız. Öyle hem gözün başka tarafta olacak hem de bu kadınla evleneceksiniz öyle şey yok. Namuslu olursun, öyle zinaya da gitmezsin. O şartla evlenebilirsin diyor. Şimdi bakın bu konu son derece üzücü. Kuranın ısrarla durduğu namus meselesini ne hale getirmişler onu Yahya’dan dinleyelim.
Y.ŞENOL: Nisa suresinin 24.ayetinde erkeklerle ilgili özellikle bir şart öne sürüldüğünü gördük. O da C. Hakk 22 ve 23.ayetlerde ve 24.ayetin başında kendileri ile nikahlanılması yasak olan kadınları erkek açısından sayıyor. Annelerinizle evlenmeniz haram kılınmıştır. Muhatap erkekler..24.ayetin başında son yasak geliyor. Evli kadınlarla evlenmeniz de size yasak kılınmıştır. Bunun dışında kalan uhille lekum ma verae zalikum” bunun dışında kalan kadınlarla nikahlanmanız helaldir. Ama şart geliyor. Diyor ki; “en tebteğu bi emvalikum: mallarınızla onlara tabip olmanız ve”, “muhsinine ğayra musafihin: iffetli/namuslu olmanız ve zina yapmamanız şartıyla ancak helal o kadınlar”. Bu, “muhsinine ğayra musafihin” kalıbı kuranda 3 ayette daha var. Ve bir de bunu farklı bir şekilde ifade eden bir dördüncü ayet var. Bunları sırasıyla görmeye çalışalım. Hemen bu 42.ayetin altında 25.ayete bakarsak. Haftaya daha detaylı olarak işlenecek bu. Orada da esir kadınlarla nikahlanmanın şartları anlatılıyor. İsterseniz direk mushaflardan takip edelim orayı ki yanlış bir şey olmasın. Orada C.Hakk diyor ki ; “namuslu hür kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyenler, elinizin altında bulunan mümin esir kadınlarla nikahlanabilirler”. Ama iman konusunu burada Allah öne sürdüğü için diyor ki; “fakat imanınızı en iyi Allah bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Onları ailelerinin izni ile nikahlayın. Onlara mihirlerini verin”. Ve burda bu sefer evlenecek olan esir kadın açısından bir şart geliyor. “Muhsanatin ğayra musafihatin ve la muttahizati ahdan” yukarıdaki ile aynı kelimeler bakın. Muhsanat. Bir: bu kadınlar namuslu olacaklar. Ğayramusafihatin: açıktan açığa zina yapmayacaklar. “Ve la muttahizati ahdan: gizliden gizliye dost tutarak da zina yapmayacaklar”. Bu şartlar altında esir kadınlarla da evlenebilirsiniz eğer diğer kadınlarla evlenmee gücünüz yetmiyorsa. Bakın yukarıdaki ayet erkek açısından namusu şart koştu. Aşağıdaki ayet kadın açısından namusu şart koştu. Bir üçüncü ayet var. O da Maide suresinin 5.ayetinde. Orada da C. Hakk daha önce bizden öncekiler kitap verilenlerle ilgili hükümleri açıklarken bu evlilik konusuna da temas etmiş. Buyurmuş ķi orada; “sizden önce kitap verilenlerin yiyecekleri size hela, sizn yiyecekleriniz onlara helal”, “vel muhsanati minel muminati:namuslu mümin kadınlar size helaldir” yani onlarla nikahlanmak. Bakın yine kadın açısından namuslu olmayı şart koştu. “Vel muhsanatu minellezine utul kitabe min kablikum: sizden önce kitap verilen ehli kitaptan olan namuslu kadınlar da size helaldir”. Bakın ehli kitap yani yaygın kannatte bildiğimiz şekliyle yahudi, hıristiyam veya mecusi veya herhangi bir şekilde kendilerine ilahi bir kitap verilmiş olan kavmin kadınları namuslu olmak şartıyla ancak helal kılınmıştır. Allah yine “iza atuhunne ucurehunne: onlara da mehirlerini verceksiniz”, ve burda tekrar hitab erkeklere dönüyor. Sadece onlar mı namuslu olacak? Hayır. “Muhsınine ğayra musafıhin: ama siz de erkekler olarak iffetli namuslu olacaksınız”, “ğayra musafıhin: açıktan açığa zina etmeyeceğiniz gibi”, “ve la muttehızi ahdan: gizliden gizliye de dost tutmayacaksınız”. Bu şartlar altında bu kadınlarla evlenebilirsiniz. Üçüncü ayette hem kadın hem erkek açısından yine namus şartı koşulmuş oldu. Konu ile ilgili 4.ayet, kuranın 24.suresinde Nur suresinde. Nur suresinin 3.ayeti. İlk sayfada. Orada, dedik ya farklı kelime kullanmak şartı ile Allah yine namus şartına vurgu yapacak. Buyurmuş ki burada da C. Hakk; “ezzani la yenkihu illa zaniyeten ev muşrike: zina eden bir erkek” zina ediyorsa erkek bu şart kalkmış durumda . Dolayısıyla bu erkek kiminle evlenebilir? Diyor ki “la yenkihu illa zaniyeten: ancak kendisi gibi zina etmiş bir kadınla evlenebilir”, “ev muşrikaten: yada müşrik bir kadınla evlenebilir”. Erkek zina etmişse. Kadın zina etmişse? “Vez zaniyetu: zina eden eğer kadınsa”, “la yenkiha illa zanin ev muşrik: ancak kendisi gibi zina etmiş bir erkek veya müşrik bir erkek nikahlayabilir”. Yine Allah namuslu olma şartını koşuyor ve ayeti şu şekilde sonlandırıyor: “ve hurrime zalike: işte bunlar haram kılınmıştır”. Kim? “Alel muminin: diğer müminlere haram kılınmıştır” bunlarla nikahlanmak. 4 ayetin dördü de evlenmek için olmazsa olmaz şart olarak iki tarafa da sadece kadın tarafına değil hem kadına hem erkeğe namuslu olmaları, gizliden veya açıktan zina işlememeleri konusunda şart koşulmuş. 4 ayet vardı konu ile ilgili olarak. Bizde zannediyoruz ki durum kuranda konu bu kadar açık ve net iken islam hukukuna bu konu aynen bu açıklık ve berraklıkla yansımış. Ama malesef kitapları açtığımızda böyle bir şeyle karşı karşıya kalamıyoruz. Tefsirler baktığımız zaman anlamlandırma konusunda problem yok. “Muhsanatin ğayra musafihatin”, “muhsinine ğayra musafihin” hepsi namuslu olma, gizliden gizliye dost tutmamak, açıktan açığa zina etmemek şeklinde mana veriyorlar ama Nur suresinin 3.ayetinde mesela “ve hurrime zalike alel muminin: bunlar diğer müminlere haram kılınmış derken anlamı 180 derece tersine çeviriyorlar. Diyorlar ki; “Ve huririme zalike: bu haram kılınmıştır” ne zina haram kılınmıştır. Kime? “Alel muminin: müminlere haram kılınmıştır”. Halbuki zina edenlerle evlilik müminlere haram kılınmıştır.
A. BAYINDIR: Peki müminlere haram kılınmışsa niye diğerlerinde muhsana şartı aranıyor?
Y.ŞENOL: Diğerleri yapabilir.
A. BAYINDIR: O zaman muhsana şartı aramazsın ki.
Y.ŞENOL: Bununla ilgili olarak tefsirlerde mesela Ahkamul Kuran tefsiri var Maliki fakihlerden Ebu Bekir İbnül Arabi’nin tefsiri. Orada diyor ki bu namus şartını evlilikte arayan bir Hasan Basri var. Tabiin ulemasından. Çok sık duyarız Hasan Basri’yi. Hasan Basri, zina eden ve ondan tevbe etmemiş, durumunu düzeltmemiş biri ile zina etmemiş olan müminlerin evlenmesinin haram olduğunu söylüyor diyor.
A. BAYINDIR: Nur suresinin 6.ayetini de söyle otursun. Hasan Basri niye öyle diyor.
Y.ŞENOL: Bitireyim ben aklımdakini de. Bir Hasan Basri diyor ki; zina etmiş ve zina etmekte olan hatta bisiyle diğerleri evlenemez. Ama mezheplere baktığımız zaman yanş Hanefi, Şafi, Maliki, Hambeli sünnilerden ve şiadan da Caferilik veya diğerlerine baktığımız zaman onlar diyorlar ki; zina edip bundan tevbe etmemiş olanlar, durumunu düzeltmemiş olanlar da diğerleriyle evlenebilir. Niye? Çünkü Allah Nur suresinin 32.ayetinde “ve enkihul eyama minkum: içinizden evli olmayanları evlendirin” buyurmuş, evli olmayanlar kapsamıma zina edip duranlar da gireceği için bu ayet önceki bütün hükümleri nesh etmiştir. Evlilikte namus şartı falan yoktur diyorlar. Böyle de ilginç bir şey var. Fakat kendi kitaplarına baktığımızda göremediğimiz ayrıntıları başla kitaplardan yakalama şansımız oluyor. Mesela Nur suresinin 3.ayeti ile alakalı olarak İbni Kesir var biliyorsunuz meşhur müfessirlerden İbni Kesir’in Tefsirul Kuranil Azim diye bir kitabı var. Türkçeye de tercüme edilmiş durumda bu. Orada bu ayeti açıklarken Ahmed Bin Hambel’in hani Hambeli mezhebinin kurucusu kabul edilen A. Bin Hambel’in Hasan Basri ile aynı görüşte olduğunu ifade ediyor. Kendi kitaplarında, Hambeli kitaplarında bu açıklığa rastlayamaya biliyorsunuz. Biz bulamadık. Vardır belki bir yerlerde ama meşhur kitaplarında bu kadar açık ve net bir şekilde ifade edilmiyor. Diyor ki İbni Kesir; “bu ayet (yani Nur suresinin 3.ayeti “ve huriime zalike alel muminin: zina edenler zina etmeyen müminlere haram kılınmıştır” ayetleri) tıpkı biraz önce okuduğumuz Maide suresi 5.ayette yer alan “muhsenati gayrı musafihat” veya Nisa suresi 24 ve 25.ayetlerinde yer alan “muhsinine gayri musafihin” ibareleri ile aynıdır. Dolayısıyla buralarda bir namus şartı koşulmaktadır. Bundan dolayı diyor Ahmed Bin Hambel tevbe etmeden yani hala zina etmekte olan bir insan ile mümin namuslu bir erkeğin nikahlanmasının caiz olmayacağı kanaatinde. Veya ikinci olarak da diyor ki; aynı şekilde zina edip duran ve bundan dolayı tevbe etmemiş bir erkek ile hiç zina etmemiş namuslu iffetli bir müslüman kadın da evlenemez nikahlanamaz. Böyle bir nikah geçersizdir. Ama zina eden hangisi ise tevbe ederse o zaman nikahlanmaları caiz olur. Hasan Basri ile aynı görüşteler.
A. BAYINDIR: Allah’ın açık emri, burada görüş olmaz ki.
Y.ŞENOL: Kendi kitaplarından bu ayrıntıya ulaşamıyoruz. İbni Kesir’i okuduğunuzda aslında öyle görüşte olduklarını görüyoruz. Zaman zaman diyoruz ya biz belki ulaşan bilgilerde bizde hata vardır, kendileri bu görüşte olmaya bilirler. Ona delil olabilecek bir ibare. Kendi kitaplarında yok, başka bir kitapta A.B. Hambel de bu görüştedir diye bir kayıt var enazından. Bir değiştirme olabilir. Hocam’ın biraz önce unutmamamızı ifade ettiği ayet de neden tevbe eder ve durumunu düzeltirlerse onlarla evlenebilir. Nur suresinin 3.ayetinden sonra bir ayet atladıktan sonra C.Hakk müstakil bir ayet getiriyor. Diyor ki: “illellezine tabu mim badi zalike: bu işledikleri günahlardan tevbe edenler” tevbe etmek: yaptığı şeyden vazgeçmek demek. Gerisin geriye dönmek. Eski haline dönmek. Ama bu da yeterli değil “ve aslehu” ve durumlarını da düzeltirlerse eğer “fe innallahe gafurur rahim” o zaman Allah son derece merhametli ve affedicidir. Yani onlarla diğer müminler de evlenebilir. Ama şart, tevbe etmeleri ve durumlarını düzeltmeleri. Bu şartı arayan mezhep imamı olarak tek kayıt A.B.Hambel’de var.
A. BAYINDIR: Ama Hambeliler’de değil.
Y.ŞENOL: Ve tabiinden de Hasan Basri var. Onun haricinde biz ulaşamadık ama inşallah birileri ulaşır da der ki eskilerden şunlar da kuranın bu emrini benimsemiş diye. Biz ulaşamadık. Tek ulaşabildiğimiz Hasan Basri ile A.Bin Hambel, kuranın şart olarak koştuğu namuslu olma hususu.
A. BAYINDIR: 4 ayet de çok açık ve net. Ama mezheplere sıra gelince bakıyorsunuz ki irtibat tamamen kesilmiş. Ve ortaya çok acayip bir durum çıkıyor. Esas sıkı durun daha enteresan şey geldi. Nisa suresi 24.ayetinde bu derece namus şartını koşmuşken bakıyorsunuz ki şu ayeti Caferiler muta nikahına delil getiriyorlar. Muta nikahı ne demek? Nikah değil aslında da ücret karşılığında kadından yararlanma. İster 10 dakikalığına ister 1 saat ister 10 gün anlaşma yapıyorsunuz. Diyorsunuz ki sadece cinselliğinden yararlanıyorsunuz. Karı kocalık falan olmuyor. O evlilik ile doğan herhangi bir hak ve sorumluluk doğmuyor. Bir tek çocuk oluyorsa o çocukla ilgili hakların doğduğunu kabul ediyorlar. Bu ayeti buna nasıl monte etmişler. Bakın şimdi evlenmeden bahseden ayet. Ayette diyor ki; “ve uhille lekum verae zalikum: bunaların dışında kalanlar size helal kılındı”, “en tebtegu bi emvalikum; mallarınızla aramanız”, “muhsinin; namuslu olarak”, “ve gayra musafihin: zinaya düşmeyerek”. Bizim şu anda duyduğumuz zina yapan kadınlar hiç bir zaman bedava beraber olmaz başkalarıyla. Bir sözleşme ile olur. E ne oldu şimdi nikah mı oldu? O zaman zina diye bir şey olmaz. Ne demek yani bu? “Femestemta’tum bihi min hunne” az önce ilgili ayetleri okuduk ya. Kadına mihrini vereceksin, yararlandıysan mihrin tamamını verirsin. Bir ömür boyu birlikte yaşadığın da aynı mihir, bir gece de yaşamışsın ayrılmışsın gene aynı mihir. Bu bir ücret falan değil. Ücret olsa hadi şu kadarını verelim de gerisini alalım diyemezsiniz. Yani öyle bir şey değil. Buna diyor ki; “femestemta’tüm mestemtatum bi neyli bihi hunne fe atuhunne hucurehunne” o ‘bihi’de ‘bi neyli’ diye bir kelime yerleştiriyor öncesine. Öyle bir kelime yok. Kendi kafasından bir kelime koyuyor ayetin içerisine. “Onları elde ederek yararlandınız mı ücretini verin”. Onun dediği gibi olsa bir adam bir kadını yolda yakalayacak, hiç ona sormadan yararlandım al işte ücretini. Ne demek yani? Tevbe estafurullah sanki bunun belli bir ücreti de olacak. Kuran nelere alet ediliyor görüyor musunuz? Ve ondan sonra da şimdi bu şianın bugün çok yaygın olaeak İsni Aşeriye denilen Caferi kolunda var diğerlerin de yok da. Bunlar diyorlar ki efendim diyorlar bu muta nikahı vardır. Bu konuda bi Fatih’i dinleyelim.
F. ORUM: Şiada bu hükmü delillendirirken Nisa suresinin 24.ayetini okuyorlar ancak bu ayete bir ilave yapılıyor. Daha doğrusu bizim literatürümüzde vardır kıraat farklılıkları ayetlerin bazı harekelerinde bazı değişiklikler. Hatta bir de işte bir takım kelimeler eklenerek okunması. Şia burada “femestemta’tum bihi min hunne ila ecelin musemma” ifadesini yani “belli bir süreye kadar”: ayetin metninde esasen bu vardır. İbni Abbas’a nisbet edilen bir kıraate göre yani “belli bir süreye kadar onlardan yararlanmanız durumunda ücretlerini verin” şeklinde. Ayet asıl böyledir deniyor ve Resulullah’ın döneminde bunun böyle olduğu, ondan sonra halife Ebu Bekir döneminde bunun bu şekilde uygulandığı ve Hz.Ömer’in de hilafetinin belli bir döneminde böyle uygulandığı, daha sonra Hz.Ömer’in haddi olmayarak/vazifesi olmayarak, yetkisi olmayarak bunu yasakladığı şia kaynaklarında yer alır. Ve bunun da asla kabul edilemeyeceğini, hatta işte kendi kaynaklarında Hz.Ömer”in iddia edilen bu tasarrufu değerlendirilirken Hz.Ömer’e ağır ithamlarda bulunurlar. Denilir ki; zaten böyle bir şey yaptıysa yetkisini aşmıştır, asla kabul edilemez. Hz. Ömer Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram kılamaz derler. Ayrıca mesela HzAli’ye bir rivayer nisbet edilir şia kaynaklarında. Derler ki güya Hz.Ali şöyle demiş: bu muta nikahını Hz.Ömer’in yasaklaması ile alakalı olarak. Eğer bu yasaklanmamış olsaydı zina suçunu işleyen insan zaten kalmazdı. Bunun yasaklanması zina suçunun işlenmesinin yolunu açmıştır demiş. Yine HzAli’ye nisbet edilen bir başka söz. HzAli demiş ki; “şayet ben Ömer’den daha önce müdahale etmii olsaydım, böyle bir imkan bana verilmiş olsaydı ben bunu asla haram kıldırtmazdım. Böylelikle de dünyada zina eden insanın kalmamasını sağlamış olurdum” şeklinde.
A. BAYINDIR: Burada esas mesele şu: bu sözü kim söylüyor şiiler mi söylüyor? Bu söz, Ömer de Ali de kafirdir demekten başka bir anlam ifade etmez. Bu sözün anlamı budur: Ömer de kafir Ali de kafir. Neden? Çünkü siz diyorsunuz ki; Ebu Bekir zamanında geçerliydi, kendinin ilk 3 yılında geçerliydi, ondan sonra yasakladı haram oldu”. Ömer’in haram koyma yetkisi olduğuna inanıyorsanız bu dinin tanrısı Ömer olur. Allah olmaz. O zaman Ömer kafir olmuş olur. Eğer Ali gerçekten onların dediği gibi ise “ben olsaydım böyle yapmazdım”. Madem Ömer’in yetkisi yoktu kabul etme reddet. Bakın görüyor musunuz? Bir insan yanlış söylüyorsa o yanlışın bütün parçalarını düzeltmek mümkün olmuyor. Öyle açıklar veriyorsunuz ki yanlış yaptığınız zaman. Burada kendi elleri ile Ömer’i batıracağım derken Ali’yi de batırıyorlar.
F. ORUM: Bir de Nisa suresinin 24.ayetinde söz edilen bu ibare ile ilgili olarak şii kaynaklarda diyorlar ki; “burada istimta ifadesi geçmekte. Yani bu, bir kadından yararlanma, onun bedeninden yararlanma anlamını ifade eder. Bu, kuranda bu haliyle sadece bu ayette yer alır. Bu da muta ile ilgili olduğunu bu ayetin olduğunu gösterir. Çünkü bunun normal bir nikah aktinde mutanın dışındaki bir nikah akdinde verilen mihirle alakası yoktur. Çünkü böylesi bir mihir ifadesi kuranın başka ayetlerinde zikredilir. Aynı şeyin tekrar burada farklı bir kalıpla geçmesinin bir anlamı yoktur” derler ve bunu normal mihir ifade eden ayetlerin dışında yeni bir konuda hüküm bildiren müstakil bir ayet olarak görürler.
A. BAYINDIR: Halbuki “ve mettiuhunn” var Bakara 236’da. Yalan söylemek gerçekten çok zor. Bütün ihtimalleri düşüneceksiniz. Hemen ortaya çıkıyor şeyiniz. Bidaetül Müşteit diye bir kitap var. İbni Rüşd tarafından yazılmıştır. Maliki mezhebi kitabıdır ama 4 mezhebin de görüşlerini alır ve delillerini alır değerlendirme yapar. O açıdan kendi sahasında önemli bir kitaptır.
F.ORUM: Bu kitapta diyor ki muta nikahı ile ilgili olarak. Öncelikle şunu kesinlikle kabul ediyor. Yani orjinal metinde var, diyor ki; “bu konuda Resulullah’tan gelen rivayetler arasında ihtilaflar vardır”. Bunu da şunun için söylüyor: evet bunun helal kılındığına dair, helal kılındığına dair daha sonra yasaklanıp yasaklanmadığına dair bu konudaki rivayetler çok fazladır. Ancak tüm bu şeyleri ele alıp en sonunda diyor ki; “bu belli bir dönem yapılmış ve daha sonra Hz.Ömer’in bunu ortadan kaldırması ile artık ilânihaye hükmü haram olarak kayda geçmiştir” diyor. Daha öncesini kabul ediyor ama bu hükmü şey yapanın Ömer olduğunu söylüyor.
A. BAYINDIR: Yani Ömer kaldırmış oluyor. Bu ne biçim bir fıkıhtır Allah aşkına ya. Tekrar başa dönelim. Bu olayın işte savaşlarda ihtiyaç olduğunu söylerler. Efendim Huneyn savaşında olmuş, bilmem Hayber savaşında olmuş, bilmem Mekke fethinde olmuş! Savaşta bu insanların başka işi yok gece gündüz kadını mı düşünüyorlar? Böyle bir şey olur mu ya! Yani yalan söylüyorsun, birazcık şey yapsın. Huneyn savaşında bütün insanlar çoluk çocuk herkes Evtas Vadisi’nde toplanmış eşyaları ile beraber. Siz gideceksiniz elinizi kolunuzu sallayarak. Evlerinde değil hepsi vadide. Vadide gideceksiniz bir kadına verip kocasının yanında geceleyeceksiniz. Ya böyle bir şey olur mu? Afedersiniz o kadının kocası bile o vadide onunla birlikte olmak istese olabilir mi?Kapalı bir yer yok ki açık alan. Ya bu ne biçim mantıktır Allah aşkına. Ve onu da bakın şimdi size her defasında söylüyoru: şii-sünni bütün mezhepler ittifak etmiş. Evet, muta konusunda da şii-sünni bütün mezhepler ittifak etmiştir ama burada sünniler kalenin önüne kadar topu getirmiş, şiaya demişler ki; bizim kaleye bir gol at. O da tamam, atmış. Nasıl atıyor? Tamam bu sünnilerde de vardı Ömer yasakladı. Ömer’in yasağı olmaz. İşte gol bu. “Biz bunu kabul etmiyoruz”. O zaman sen sünni olarak buna karşı çık bakayım çıkabiliyorsan. Peki Allah’ın ayetleri ne güne duruyor? Ya bu ayete bunu siz nasıl yerleştire biliyorsunuz? Burada tamamen nikahtan bahsediyor C.Hakk. Hemen devamı ayetinde diyor ki; NİSA, 25.. Ayet: Ve mel lem yestetı’ minküm tavlen ey yenkihal muhsanatil mü’minati: sizden kimin namuslu mümin kadınları nikahlamaya gücü yetmezse” yukarıda ne dedi; “mallarınızla arayın namuslu olarak”. Ama namuslu hür kadına malın yetmeyebilir. O kadar zenginliğin olmaz. O zaman “fe mim ma meleket eymaüküm min feteyatikümül mü’minat: mümin esir kadınlarla elinizin altında bulunanlarla evlenin”. Ondan sonra “ba’duküm mim ba’d fenkihuhünne bi izni ehlihinne” fenkihunne: nikahlayın diyor. Muta falan yok. Mutada nikah keşimesi falan yok. Sadece cinsellikten yararlanma var ücret karşılığı. Siz getiriyorsunuz bu ayete monte ediyorsunuz. Bu imkan ve ihtimal dışı.Başka bir tahrif olmaz ki. Tahrif, anlam kaydırması ve araya da kelimeler yerleştiriyorsunuz. Türkçede vardır: virgülün yerini değiştirdiğiniz zaman anlam değişir değiş mi? Ne der: “adam ol baban gibi, eşek olma” der. “Baban gibi”nin önüne virgül koyarsan babasının adam olduğunu göstriypr değil mi? Adam ol baban gibi der, virgül babanın önündeyse iyi ama “adam ol” virgülü oraya koyarsa ne olur? Bir vürgül anlamı nasıl değiştiriyor değil mi? Araya kelime sokuşturduğunuz zaman ne olur? Bir de anlamı da sağa sola çektiğiniz zaman ne olur? Allah Mekke’de indirdiği ayette Mekke’de indirmiş. Müslümanlar Mekke’de daha bu hükümlerin hiç birisi yok. Nisa suresi Medine’de şey yapılmıştır. Mekke’de indirdiği ayette ne diyor; “vellezinehum furıcehum hafizun: onlar ki edep yerlerini korurlar”, “illa ala ezvacihim: sadece eşlerine karşı”, “ev ma meleket eymanihum: yada hakimiyetleri altındaki esirlere karşı” yani nikahlandıkları hür yada nikahlandıkları esir. Az önce onunla ilgili diğer ayetleri dw okumuştum. Ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler cumartesi dersini dinleyebilirler. Sadece o ikisine Allah müsade ediyor. İkisi de eş. Onun dışındakilere müsade etmiyor. Nerde kaldı siz cariyenin cinselliğinden yararlanıyorsunuz, nerde kaldı siz muta nikahı diyorsunuz. Ne oluyor ya. Ve tekrar edeyim bakın bunda da şii sünni ittifak etmiş. Size hep bie şey söylüyorım. Bunlar bir tek merkezden oluşturulmuş mezhepler görüntüsündeler. O merkez öyle bir şekilde yapmış ki dışarıdan “din bu ise ben yokum kardeşim” dedirtiyorsunuz. Bugün mesela birisinin araştırmasından bahsediyor İslam Ansiklopedisi. İbrahim Kafi Dönmez yazmış. İran’da yapılan bir araştırmayı yazmış. İranlılar’ın büyük bir çoğunluğu bunu kabul etmiyormuş. Hatta böyle yapanlar da hiç kimseye duyurmadan yapıyorlarmış. İnsanlar kimseye duyurmadan ne iş yaparlar? Zina yaparlar değil mi? Yapanlar da kimseye duyurmadan yaparlar. Çünkü hiçbirisi içselleştiremiyor. Fıtrata ters. Siz tutuyorsunuz şii-sünni bütün mezhepleri mutanın caizliğinde ittifak ettiriyorsunuz. Bir de diyorlarki işte efendim tedrici olarak yasaklamıştır islam. Ne demek tedirci? Haşa Allah’ın gücü yetmiyor mu? İçkiyi örnek verirler. Yani acayip. Her tarafı berbat olan bir şey. Allah sadece eşlerle ilişkiye müsade ediyor. Eşlerle ilişkide de insanın evlenmesinde tabi ki cinsellik önemlidir ama cinsellik hiç bir zaman birinci derecede önemli bir şey değildir. Evlendiğiniz zaman bir yuva kurarsınız. Binlerce nimetlerin içerisinden bir tanesi de cinseşlliktir. Ama siz orada sadece cinsellikle ilgili bir sözleşme yapıyorsunuz. O kadının cinselliğinden yararlandıktan sonra bırakıp gidiyorsunuz. Ne oluyor bu? Ve dine mâl ediyorsunuz. Şii-sünni bütün mezhepler bunun cevazında ittifak ediyor. Sünniler sadece diyor ki; işte efendim Ömer bunu yasakladı. Ömer’in yasakladığı din Allah’ın dini olmaz ki. O zaman şiiler sünnilere de iyi bir gol atmış oluyorlar ve ne oluyor? Batılda ikisi de ittifak etmiş oluyor mu? Hak nerde kaldı. Yahya kaç tane ayet okudu ya. İnsan Allah’tan korkar. Bu kadar açık ayetleri hiç biriniz görmediniz mi ya? Evet sık sık tekrarladığım şeyi tekrar söyleyeceğim. Bakın ben size bir şey söyleyeyim. Allah’ın izli ile bu hareketin karşısında artık geleneksel yapınım ayakta durma şansı sıfır. Bitti. Şu anda dünyada çok büyük bir çıkmaz var. Hem sosyal heö ekonomik hem dini her konuda. Hem bilimsel. Artık batının sonu geldi. Batı bitti. Çünkü batıyı batı yapan,İslam dünyasından aldıkları mallardı. Yıllarca müslümanların birikimini geldi aldılar, kendi marifetleri gibi dünyaya sundular. O konıda da iyi başarılı oldular. Şimdi bu noktada biz doğru dini bugünkü şartlarda hep birlikte islam alemine ve dünyaya anlatırsak, dünyanın problemlerini çözersek-ki Allah’ın izni ile çok rahat çözeriz-Allah’ın dini kısa sürede dünyaya hakim olur. Ama aklınızdan çıkarmayın, bu müslümanların hakimiyeti değil islamın hakimiyeti olur. Çünkü başlangıçta islamın hakimiyeti çok güzel gidiyordu, işi müslümanların hakimiyetine çevirdiler her şey bitti her şey alt üst oldu. İslamın hakimiyeti. Çünkü Allah’ın dini Allah’ın kulu. Yeryüzünde Allah’ın kulu olmayan hiç kimse yok. Allah’ın dinine ihtiyacı olmayan kimse yok. Aklımızı başımıza toplayalım. Kimin elinde bir imkan varsa, benim niyetim Allah nasib ederse C.Hakk’tan niyaz ediyorum lutfeylesin, büyük bir ilmi merkez kurmak. Din ve fıtratı metodolojisi ile çok güzel birleştirmeyi C.Hakk nasib etti. Her türlü bilimsel çalışmanın kuran ışığında araştırıldığı bir merkez oluşturup dünyaya doğruları anlatmak. Buna da en büyük direnci gösterecek olan islam alemidir. Şu anda biz mesela Türkiye’de çok ciddi direnç görüyoruz. Her taraftan her ekipten. Zaten size anlatmaya gerek yok. Ama elbette ki içinizde bunu anlayan. Size teşşür ederim Allah razı olsun maaşlarda artık belli bir rahatlama yaşadık. Ay başında iki ayağımız bir pabuçta olmuyor. Bunun için de Allah razı olsun hepinizden de. Ama artık bundan sonra çok büyük bir aşamaya gelmemiz lazım. İslamın hakimiyeti noktasına geldik çok şükür. Altyapı tamam. Şimdi mesela bugün iyi bir medya kuruluşu yada iyi bir güçlü birisi siyasi olsun başka şekilde olsun şu çalışmaları dünyaya her hafta servis etsin, yeryüzünde burdan başka hiç bir şey konuşulmaz. Tüm gündemi işgal eder. Böylece islamı bütün dünyaya yayarız. Ve çok ciddi çalışmamız lazım. Yahya tabi haklı olarak diyor ki islami finans diye bizim Servet Bayındır’ın kitabı çıktı. Bugün şöyle bir baktım yani gerçekten güzel yazmış. İslami Finans. Bugün adına islami finans denmesine rağmen islamla ilgisi olmayan bir sürü finansal işlemler var. Onları gayet güzel bir şekilde ortaya koymuş. Zaten kendi uzmanlık alanı. Ve Süleymaniye Vakfı da bunu bastırdı. Sizlere de böylece tanıtmış oluyorum.