(Abdülaziz Bayındır) Bugün Kuran ı Kerim in 53 üncü suresine geldik. Necm Suresindeyiz, her surenin başında yaptığımız gibi kısaca Besmele nin anlamını verelim. Elimizdeki Meallerde Rahman ve Rahim olan Allah ın adıyla diye anlam veriliyor, Bazı yerlerde esirgeyen ve bağışlayan Allah ın adıyla, şeklinde anlam veriliyor. Biz de iyiliği sonsuz ikramı bol Allah ın adıyla diye anlam veriyoruz. Çünkü “Rahman” kelimesi de “Rahim” Kelimesi de aynı kökten gelen kelimelerdir. Merhamet kökünden gelen kelimelerdir. Merhamet Allah u Teâlâ için düşünüldüğü zaman onun ikramı olur. Çünkü siz acıdığınız bir kişiye elinizde imkân var ise iyilikte bulunursunuz. Allah ın elinde de bütün imkanları olduğu için Allah ın acıması iyilik ve ikramda bulunması demektir. Rahman kelimesinin anlamı: Çok kapsamlıdır ve insanlar için kullanılmaz, yani Rahman kelimesi yalnız Allah u Teala için kullanılır. Ama Rahim kelimesi insanlar için de kullanılabilir. Bu sebeple Rahman a “iyiliği sonsuz” diye anlam verdik. İyiliği sonsuz özelliği insanlarda yoktur. Siz ne kadar çok iyilik sahibi olursanız olun yapacağınız iyilik sınırlıdır, gücünüzle sınırlıdır, iyiliği sonsuz olan yalnız Allah u Teala dır; onun için Rahman kelimesine o anlamı verdik. Rahim kelimesine de “İkramı bol” anlamı verdik; bir insan için ikramı bol denebilir mi? Denir, tamam Rahim kelimesine öyle bir anlam vermek lazım ki insanlar için de uygun olsun, sonuç olarak; “İyiliği sonsuz ikramı bol Allah ın adı ile” şeklinde bir anlam vermiş olduk. Bize göre bu anlam tamı tamına oturmuştur, onu tekrarladığım zaman da içime bir huzur ve rahatlık geliyor. Zihnim tamamen rahatlıyor besmelenin anlamını kavradığım kanaatine varıyorum. ,
İyiliği sonsuz ikramı bol Allah ın adı ile;
Necm 53/01 “Yıldıza And olsun.”, Necm yıldız anlamına geliyor, Heva kelimesi; havalanmak anlamına da geliyor batmak manasına da geliyor. Elinizdeki meallerde farklı olabilir. Birisi doğduğu zaman diye mana veriyor olabilir. Birisi de battığı zaman. Doğduğu zaman diye veren var mı? Yükseldiği zaman yıldıza diye Ömer Nasuhi Bilmen mi? Tamam. Her ikisi de doğrudur. Bazı kelimeler böyle zıt anlamlı olabiliyor kullanıldığı yere göre anlamı değişiyor.
Necm 53/02 “Sizin arkadaşınız yoldan çıkmadı, aşırılığa da gitmedi” azıp sapıtmadı ne yoldan çıktı, ne de aşırılık yapıyor. Şımarıklık ta yapmıyor. Bu ayetlerin ilk defa indiği toplum Mekke toplumu çünkü bu sure Mekke de inmiş, sizin arkadaşınız dendiği zaman neyi anlar Mekkeliler? Muhammet SAV i anlarlar değil mi. Çünkü o zamana kadar onunla beraber oturuyorlar konuşuyorlar, kendisine değer veriyorlar çünkü güvenilir bir insan iyi bir dost. Bu güvenilir insan iyi dost bir gün kalkıp diyor ki “Ben Allah ın peygamberiyim.” Güzel de bu nereden çıktı? İyi dedik diye de bu kadar ileri gitmen gerekmez? Siz de olsanız şaşırırsınız değil mi? Artık çok ileri gidiyorsun dersin. Ya da dersiniz keçileri kaçırdı…
İşte Allah u Teala diyor ki “Sizin arkadaşınız yoldan çıkmadı” yani keçileri kaçırmadı… “Aşırılığa da gitmedi şımarmadı da” insanlar güven duyuyorlar bu güveni kötüye kullanması da söz konusu değil. Geliyor diyor ki ben Allah ın Elçisiyim diyor. Hani falanca kişinin elçisiyim dese kolay ama Allah ın elçisiyim dediğin zaman onu kabul edince bu defa onun ağzından çıkan sözlerin Allah ın elçilik gereği ona vermiş olduğu emirler olduğunu kabul edeceksiniz ve ona uyacaksınız. Basit bir olay değil.
Necm 53/3-4 “O kendi arzusundan konuşmaz. O nun konuştuğu kendisine yapılan bir Vahiy den ibaretttir” Kendi içerisine kendi kalbine bir bilgi doğuyor Allah tarafından o gelirse söylüyor bunu şimdi Mekke liler Muhammed SAV in hangi tür konuşmalarına şaşırmış olabilirler?
Allah’tandır dediği konuşmalarına şaşırmış olurlar. Yoksa o güne kadar yapageldiği konuşmalardan dolayı şaşkınlık duymazlar gayet normal değil mi? Dolayısıyla Peygamberimizin; bu Allah’tandır dediği yani ben Allah’ın elçisiyim Allah sizden şunu istiyor, şöyle emrediyor dediği kısımlardır insanları şaşırtan.
Yoksa onun dışındaki kısımlarda herhangi bir kimseyi rahatsız etmez. Zaten bir görevdir bu ona onun için Muhammet SAV Allah’ın elçisi. Elçi ne demek? Birinin sözünü diğerine ulaştıran kişi; Allah’ın sözünü insanlara ulaştırdığı için Allah’ın insanlara gönderdiği elçi. Allah sana bana elçi göndermiş. Şimdi siz değer vermediğiniz bir kişiye elçi gönderir misiniz? Mesela bir delikanlı bir kızı çok beğenir onunla evlenmek ister ve elçi gönderir onun ailesine değil mi? Değer verdiği için. Değer verilmeyen kişilere elçi gönderilmez. Allah bize elçi gönderdiğine göre, demek ki Allah insanlara çok değer veriyor. Çünkü Allah bana gönderiyor elçiyi hepimiz için aynı şey söz konusudur. Önce bana çünkü onun emirlerini onun sözlerini Dünya da hiç kimse yerine getirmez ise ben getirmeliyim. Eğer Allah’ın elçisi ise Dolayısıyla kendi kafasından bir şeyler uydurmadığından da emin olmalıyım. Ondan dolayı da bir mucize isteniyor göster deniyor. Sen Allah’ın elçisi isen göster bakalım belgeni kardeşim… Allah ın seni elçi yaptığını ispatla; denir o da belgesini gösterir bu belge taklit edilemeyecek türden insanların yapamayacağı türden olduğu için adına mucize deniyor.
Bu peygambere yapılan Vahiy dir. Bu ayeti kerimeyi hani sık sık biz burada bir şeyden devamlı şikayet ediyoruz. Diyoruz ki bizim ulema ulemanın tamamı demeyelim ama elimizdeki kitaplarla ulaşanların birçoğu, çünkü çoğunun kitapları bize ulaşmış değil çoğu da belki kitapları kütüphanelerde kayboluyor, ayetleri bağlantılardan kopararak değerlendiriyorlar bağlantılarından kopardınız mı anlam bozuluyor Kimin cümlesini bağlantısından kopararak değerlendirirseniz başka tarafa çekmiş oluyorsunuz. “O Peygamber kendi arzusu ile konuşmaz. O nun ağzından çıkanlar sadece kendisine yapılan Vahiy dir.” Ayetini bağlantılarından kopararak; Peygamberin bütün sözleri Allah tan vahiy dir diyenler var. Peygamberden bize intikal eden sözler de ikiye ayrılıyor; birisi Allah’ın indirdiği kitap olmak üzere, Kuran ı Kerim diğeri de hadisler. Dolayısıyla o ikisi de vahiy dir, deniyor.
Mesela; şurada ben size iki tane örnek vereceğim, hatta üç tane vereceğim:
>Endülüs te yetişmiş Ali ibn i Hazm diye meşhur bir tane alim var. Bu zat Zahiri ulemasından zahiri mezhebi diye bir mezhep vardır; Hanifi, Şafi, Maliki, Hambeli, Zahiri. Zahiri mezhebi de mesela Ömer Nasuhi Bilmen tarafından kendi kitabına konmuş, Islahat-ı Fıkhiye Kamusu nda sekiz ciltlik; Zahiri Mezhebi nin görüşlerine hep yer vermiştir. Bu Islahat ı Fıkhiye Kamusu; Osmanlıların son zamanlarında Mecelle nin değiştirilmesi ve geliştirilmesi için kurulmuş olan komisyonun çalışmasıdır. Bu komisyonda Ömer Nasuhi Bilmen de vardı o çalışmaları toparlamış ve çok güzel bir kitap haline getirmiştir. O kitap kanun olmak üzere hazırlanmıştır Mecelle Tadil Komisyonu her sahada İslam hukukuna uygun kanunlar yapmak üzere devlet tarafından kurulmuştur, o sebeple o kitapta her şey her konu madde madde konulmuştur. O çalışmalar sırasında Zahiri mezhebi de hak mezhepler arasında kabul edilmiştir.
Zahiri Mezhebinin iddiası şu: Ben kitaba ve sünnete uyarım diyor. Kuran da ne var Hadis te ne varsa ben ona göre hareket ederim diyor. Bakın şöyle elinizde dolaştırın madde madde göreceksiniz her konu.
Hak mezhep dört tür bizim burada bilinenler dörttür. Sonra hak kelimesini de biz uydurmuşuz; Hak mı Batıl mı Onu Allah bilir. Bizim buralarda Mezhep diye bilinenler o bizim coğrafya da. Yoksa Mezhebin sayısı yüzlerce ya da yüzleri geçer. Ama Müslümanlar arasında genel kabul görmüş olanlar dört tanedir. Sunni Müslümanlar arasında tabii. Şia arasında başka mezhepler var mesela Caferi mezhebi var.
Şimdi Zahiri mezhebinin iddası diyor ki: Ben kıyas ı kabul etmem. Şurada Allah ın bir emri var ise varsa vardır yoksa yoktur ben kendi kafamdan bir kıyaslama ile onun kapsamını genişletmem diyor. Nas’ların zahirine uyarım üzerinde fazla çalışmam. Böyle dediğiniz zaman kendi kendinize diyorsunuz ki; ne kadar güzel. Mesela ben talebeliğim sırasında Zahiri Mezhebini çok seviyordum. Diyordum ki ne kadar iyi kitaptan sünnet ten bahsediyoryoruma da fazla gitmiyor çok iyi diye okuyordum. Sonra baktım bir şeyler yanlış gidiyor, sonra da usulüne baktım İbn i Hazm ın El-İhkam fî Usuli‘l-Ahkam diye bir metodolojisi (eseri) vardır. Araştırmada uyguladığı metodu anlatan bir kitabı vardır; burada şöyle bir ifadesi var oradan bir bölüm aldım size okuyacağım. Diyor ki Az önce okuduğumuz ayeti yazıyor: Necm suresinin 3 ve 4 üncü ayetlerini yazıyor. “Açıkça ortaya çıkıyor ki Vahiy iki türlüdür. Birisi Peygamberimizin ve bütün Müslümanların uymak zorunda olduğu; peygamberimiz tarafından yazdırılmış” çünkü her inen ayeti yazdırıyordu peygamberimiz “ibareleri insanı aciz bırakan yani insanın kuramayacağı cümle yapısı halinde olan Kuran ı Kerim dir” diyor.
Vahiy in ikinci türü “Peygamberimizden rivayet edilmiş bir araya toplanmış fakat söz yapısı şekli insanların söyleyebileceği sözler.” İnsanlar bir araya gelse Kuran ı Kerim in bir benzerini yapamazlar ama Hadis in benzerini yapabilirler onu söylüyor burada. Namazda da okunmaz ama insanlar okurlar ağızdan ağza naklederler “Peygamber SAV den gelen haber dir ve Allah tarafından yapılan bir açıklamadır. Allah ın muradını bize bildirmektedir.” Murad ne demek? Maksat yani Allah bir ayet indirmiş bu ayetten maksadını Peygamberimiz bize bildiriyor. Şimdi siz Ayete mi uyarsınız maksada mı uyarsınız? Diyorsunuz ki bu ayetten Allah ın neyi kast ettiğini bize Peygamberimiz bildiriyor diyorsunuz. Hangisine uyarsınız ondan sonra? Burada diyor ki; hadis Allah u Teala nın indirdiği ayetten maksadının ne olduğunu bize açıklar, o zaman maksat derken hadis e uyarsınız değil mi?
İşte böyle söylüyor diyor ki: “Allah Kuran a itaati Farz kıldığı gibi hadis e itaati de farz kılmıştır Kuran ile Sünnet arasında fark yoktur diyor.” Bunu dediğiniz zaman ikisini aynı seviyeye getirmiş oluyorsunuz değil mi? Sünnet Kuran daki maksadı açıklar dediğiniz zaman ne oluyor? Sünnet bir adım öne çıkmış oluyor. O zaman çelişkili ifade de bu zat ın bütün çalışmaları öyle. Bütün çalışmaları öyle şimdi Yahya benim master öğrencim aynı zamanda Talak ile ilgili olarak İbn i Hazm ın görüşlerini getirdi bu haftaki derste öyle bir ödev vermiştim şimdi diyor ki; sen kanaatını burada da söyle:
(Yahya Şenol) “Ayetleri verdikten sonra birkaç tane hadis rivayeti getiriyor, hadisler böyle olduktan sonra durum böyledir.” Ayetle ilgili hükmü belirtiyor önce
(Abdülaziz Bayındır) Ayeti okuyor diyor ki “bir kimse karısını adetli iken boşaması ya da kadın temizlenmiş kadın ile cinsel ilişkiye girmiş ise o ilişkiye girdiği temizlik döneminde boşaması haramdır ve geçersizdir” ayetten bunu çıkarıyor ondan sonra hadis e geçiyor hadis ile ilgili olarak ne diyor? Sünnettir diyor geçerlidir diyor. Birkaç tane hadis var bunun haram olduğunu bildiren böyle bir talak ın geçersiz olduğunu bildiren birkaç hadis var onları kenara bırakıyor bir tane hadisten yorum yaparak diyor ki bir insan karısını adetli iken bir talak ile boşarsa geçersizdir. İki talakla boşarsa geçersizdir üç talakla boşarsa geçerlidir diyor? Öylesine çelişkili fetvalar ortaya koyuyor ki az önce dediğiniz çelişki bütün fıkhına yansıyor.
Kendi mezhebine de çok güzel bir isim vermiş Zahiri mezhebi, “biz Nas’ların zahirine göre hareket ederiz” diyor ama işin aslını kavramadığınız zaman sıkıntıya giriyorsunuz. Sonra çok ta güzel bir slogan birkaç tane ayet i kerime yi slogan olarak kullanıyor; zaten ayetleri çok az kullanıyor fıkhında birkaç slogan ayet kullanıyor mesela bir yerde işin içinden çıkamıyor çünkü konuları esas Kuran ı Kerim açıklar; hadis in açıkladığı konular azdır. Bir yer açıklamasız kalınca hemen bir ayete yapışıyor diyor ki;
Meryem 19/64“…Allah unutmuş değildir.” O zaman burayı geçin diyor. Kardeşim Allah unutmuş değil şüphesiz ama Allah Kuran da bunu açıklamış niye o ayetleri koymuyorsun buraya? Başka hangi ayeti alıyor? İşte az önce söylediğim gibi bir sürü çelişkiler ortaya çıkıyor ayetten hareket etmediği için. O çelişkilerden kurtulmak için hemen bir ayet getiriyor diyor ki :
“…Allah a soru soramazsınız” kardeşim diyor bu böyledir. Yahu Allah bunu böyle demedi hadisi ayet ışığında değerlendir böyle hiçbir çelişki ortaya çıkmaz. Hadisi ayetin önüne geçiriyorsun problemi çözemiyorsun ondan sonra da diyorsun ki Allah sorumlu olmaz insanlar sorumlu olur.. Böyle bir iki slogan cümle ile ayetleri sık sık tekrarlar durur hemen her sayfa da tekrarlar. Bu Zahiri mezhebinin çok meşhur bir Fakihi dir bu böyle diyor.
>Burada bir başka şey daha göstereyim size. “İslam Düşünce Rehberi” diye tercüme edildi bir arkadaşımız tercüme etti Profesör Mehmet Erdoğan diye bu Şah Ebidullah ed Dehlevi nin Hüccetullah-il Baliğa kitabının tercümesi. Ebidullah ed Dehlevi; ed Dihlevi burada demek ki doğrusu öyle D/1704 yılında Hindistan da Muzafferenger şehrinde doğmuş. Bu zat çok etkili olmuş orada birtakım yenileşme hareketleri yapmış İslam aleminde önde gelen birkaç kıpırdama dan birisini de bu yapmıştır. Kendi kendime düşünüyordum bu zat neden başarılı olamamış diye; O taraflardan gelen insanlara bakıyorsunuz ki Hadise aşırı derecede önem veriyorlar hadis çalışmaları o taraflarda çok kuvvetlidir, ama bir başarı yok. Bakın Hindistan da Pakistan da bir başarı yok bir devlet kuramadılar doğru dürüst, bir şeye imza atamadılar niye başaramadılar? İşte bakın burada ne diyor: Bir kere kitabın adı Hüccetullah il Baliğa
Anlamı ne? “Allah ın en kuvvetli her şeyi alt eden delili” bir insan kendi kitabına böyle bir isim verebilir mi, biraz alçak gönüllü olmalı yani bu ne oluyor kardeşim.
Kitabına başlamış Bismillahirrahmanirrahim Allah a hamd Peygambere Salat u Selam dan sonra Kuran dan hiçbir bahis yok; tek kelime ile Kuran dan söz etmiyor hadis ile ilgili ne diyor bakın “Hadis Yakini ilimlerin esasıdır” Yakini İlim ne demek? Kesin Bilgi.
Kesin bilgi ifade eden ilimlerin temelidir Hadis diyor, öbüründen farklı bir şey mi? Öbürü Kuran dedi ama orayı bir geçti. Aynı…
“Bütün yakini ilimlerin esası ve başı dini bilgilerin dayanağı ve temeli hadis ilmidir..” Hadis nedir? “Peygamberlerin en üstünü olan efendimizden…” Peygamberlerin en üstününü nereden çıkarıyorsun? Bakara 2/285 “…Peygamberlerden hiç birini diğerinden ayırmayız…”ayetini okuyoruz değil mi? Peygamberlerden birini diğerinden ayırmayın diye her yatsı namazından sonra okuyoruz.
“Onlar ve bütün ashabına salat ve selam olsun peygamberimizden gelen sözler fiil ve davranışlardır. Bunlar karanlıkları aydınlatan ışıklar, hidayete götüren yolun işaretleridir her tarafı aydınlatan dolunay mesafesindedir kim onlara boyun eğer ve itaat şuuruna varırsa doğruyu bulur, hidayete kavuşur ve muradına erer. Kim de yüz çevirir de sırt dönerse azar ve aşağılanır, eline zarar ve ziyandan başka bir şey geçmez. O yüce Peygamber SAV yerine göre yasaklamış emretmiş korkutmuş müjdelemiş temsiller getirmiş öğüt vermiş hatırlatmıştır bu haliyle sünnet en az Kuran kadar önemlidir… ” en çok ne kadar ya? Peki bunu böyle öğrenen insan için kuran ın değeri ne olur? Orada okuyup yetişmiş üniversiteleri var bunların… Orada yetişmiş bir Alimin bir sözü var ne diyordu; “Kuran helal haram hüküm koymaz Kuran ı için rahat etsin diye okursun, hoşlanırsın güzel şeyler olur o kadar” Kuran ı Kerim e böyle bakılıyor görüyor musunuz? Mesela o kitabı bir gazete verdi ne kadar propagandaları oldu doğrusu bunu okumak istiyordum aldım baktım evet dedim tamam.(Konuşmalar)
İşte Ehli Hadis bunlar, Kuran ı Kerim bir hükmü yok (Haşa) çalışmıyorlar ki bir şey olsun. Bu çok tabiidir bir yerde Kuran ı Kerim i reddeden bir hareket var ise orada hadisi reddeden ikinci bir hareket çıkar önemli olan orta yol dur.
>Bir de bizim İlahiyat fakültelerinde okunan bir kitap burada bizim fakültede okunuyor İslam Hukuk İlminin esasları: Usul ü Fıkıh yani birçok kimse de Usul ü Fıkıh öğrenmek ister ki oradan hemen bilgilere ulaşsın zannediyorlar ki. … Usül temeller demek Usül ü Fıkıh ta Fıkıh ın temelleri; ha ben şöyle fıkıh ın temellerini bir öğreneyim de bu işi dipten çözeyim der. Allah a şükür biz üniversitede iyi fıkıh okumuştuk o zaman hocalarımızdan Allah Razı Olsun. Okuduğumuz konuların her birisini kaynaklarına inerek okumuştuk..Ben O zaman Usül u Fıkıh ın Fıkhi bir şey olmadığını kavramıştım o gün bu gün hiç ilgi göstermem bu ilim dalına. Burada yazılanlar fıkıh ta yok. Bu hayal ürünü bir ilim. Gerçekleri göstermiyor. Mesela bu diyor ki (LKonuşmalar) onu okutma bunu okutma ne okutacaksın? Şimdi bunlar konuşmalar tabii her tarafta dinleniyor bayağı da etkili oluyor. Birçok kimse bize sinirleniyor bağırıyor arkamızdan konuşuyor yavaş yavaş bunlar oluşacak.
Deniyor ki burada mesela okuyayım ben size “Bir hükmü öğrenmek isteyen kimse için Kitap ilk delil, başvurulacak ilk kaynaktır.” Mezhepler önce Kuran ı Kerim e bakarlar. “Eğer karşılaşılan mesele nin hükmü burada bulunmuyorsa başka delile yönelmez, burada çözümü bulmadığı taktirde sünnet den araştırır” şimdi bu o ikisinden çok daha iyi ama burada başka bir şey var Allah u Teala en son indirdiği ayette ne diyor?
Maide 5/3 “…Bu gün ben sizin dininizi tamamladım olgunlaştırdım, ” o zaman Kuran i Kerim de yoksa dediğiniz zaman bu ayet i kerime ye ters düşer
Enam 6/38 “…Bu kitapta hiçbir eksik bırakmadık” diyor Cenabı hak. Bir taraftan yoksa dediğiniz zaman yok demektir demek olmayabiliyormuş. “Burada çözüm bulamadığı taktirde sünnetten araştırır” o zaman sünnet ikinci delil oluyor…
Orada yoksa orada yani Kuran’ı da kapsayan bir delil oluyor Kuranı dıştan kaplıyor… Kuran’dan daha kapsamlı olmuş oluyor… Kuran’ın boş bıraktığı sahayı dolduruyor aynı zamanda.
Peygamberimiz veda Hutbesinde diyor ki; “…sizin içinize bir şey bıraktım eğer ona sarılırsanız asla sapıtmazsınız.” Peygamberimizin söylediği bu Allahın kitabıdır. Ama hepinizin zihninde olan ne? Sünnet.. değil işte o yok veda hutbesinde o yok. Peygamberimiz veda hutbesinde “…ben size yalnız Allah ın kitabını bırakıyorum.” Diyor. Sünnet ifadesi sadece İmam malik in El Muvatta’sında var ve Muvatta nın kaynaksız olarak rivayet ettiği hadistir. Senet zinciri olmadan rivayet ettiği hadistir. Bana ulaştı kimin ulaştırdığı belli değil…
Bu tür hadislere göre amel edilmez. Ondan sonra ne diyor? “Mesele ile ilgili sünnet hükmü de bulunmaz ise icmaya gidilir..” demek ki sünnetin de eksik bıraktığı yerler var icma ne? Ulemanın ittifakı şimdi Enes hoca bir şey söyledi çok dikkatimizi çekti; “Şimdi Hıristiyanlara bakıyoruz Hatay da toplaşmışlar kendi aralarında bir icma yapmışlar İsa nın Allah ın oğlu olduğuna karar vermişler ondan sonra İznik’te toplaşmışlar İsa’nın da Tanrı olduğuna karar vermişler. Kadıköy de toplaşmışlar İsa Yüzde yüz insan yüzde yüz Allah tır, Meryem de Tanrı’nın annesidir demişler.”
Şimdi bunların tarihleri toplantı yerleri belli, peki bizimkiler bu icma toplantılarını nerede yaptılar diye soruyor Enes hoca? Böyle bir şey bileniniz var mı? Nerede yaptılar bu toplantıları. O zaman demek ki bir eksik kalıyor bir şeyler yani Kuran’ın da dolduramadığı, sünnetin de dolduramadığı, bir saha var “…Ben bugün sizin dininizi olgunlaştırdım” hikaye olarak kalıyor. O sahayı da icma dolduruyor. İcmayı yapanlar kim? Ulema. Efendim bir asırdır yaşamış bütün Ulemanın ittifakı nasıl sağlayacaksın? Böyle bir şey mümkün mü?
Bazıları mümkün değildir derler de kitapları bir şeyin içinden çıkamadı mı bu konuda icma vardır der hemen. O da yetmiyor İcma da da yoksa kıyas a başvurulur. Yani boşluğu o fakih doldurur. Dolayısıyla bu anlayış bizi bu noktalara kadar getirmiştir. Görüyorsunuz ki hemen her dersimizde ortaya çıkıyor Kuran ı Kerim bir kenara 40:35bırakılmış, Peygamber SAV uygulamaları bir kenara bırakılmış ve din diye çok farklı bir şey ortaya konmuş. Allah u Teala Peygamberimize diyor ki:
Enam 6/106 “Rabbinden sana Vahy edilen ne ise sen ona uy, ” Peygamberimiz neye uyar Kuran I Kerim e uyar. Öyleyse Peygamberimizin sözleri Kuran ı Kerim in yanında ikinci kaynak olmaz. Kuran ın uygulaması olur, nasıl olur? Çünkü Allah u Teala diyor ki:
Ahzab 33/21 “Allah ın Elçisinde sizin için çok güzel bir örnek vardır,” peki biz bu örnekliği nereden öğreneceğiz? 21 inci asırda yaşayan bizler ya da Peygamberimizden 15 asır sonra yaşamış olan bizler; nereden kavrayabiliriz? Sahih hadislerden kavrarız ama peygamberimiz Kuran a uymak zorunda olduğu için peygamberimizden hadis diye gelen bütün söz fiil ve takrirlerin tamamını Kuran ı Kerim ışığında değerlendiririz ki herhangi birinin oyununa gelmeyelim.
Bizler çok iyi biliyoruz ki; İsa AS hayatta iken hayatta olan Paulus İsa AS ın vefatının hemen ardından ortaya çıkmış çok usta manevralarla kendisini İsa AS ın elçisi olarak kabul ettirmiş bu günkü Hıristiyanlığın tüm temellerini atmış kendi sözlerini bugünkü İncil in bir parçası haline getirmiştir. O zaman havariler hayatta olmasına rağmen niye? Çünkü Allah İncil i korumayı üstlenmemiştir. Dolayısıyla oraya sokuşturmuş, eğer Cenabı Hak Kuran ı Kerim i korumayı üstlenmeseydi bu gün Kuran ı Kerim de de böyle birçok Paulus ların görüşü olurdu.
Peki Allah hadisleri korumayı üstlenmiş mi? Öyleyse bizdeki Paulus’lar sözlerini Kuran a sokamazlar ama hadislere sokarlar. Fakat hadis te bizim için çok önemli, niye çünkü Allah diyor ki: “Allah’ın elçisinde sizin için çok güzel örnekler vardır”. Bu örneklerden de yararlanmalıyız. Ama o Paulus ların da tuzağına düşmemeliyiz. O zaman çok dikkatli olmamız lazım Kuran ı Kerim i öncelikle öne alırız, önce Kuran ı Kerim i kavrar sonra Kuran ile birlikte ayrı değil kesinlikle sünnet i kuran ile birlikte değerlendiririz. Sünnet asla ikinci kaynak olamaz, sünnet Kuran a tabidir. Tabi olan ile ayrıca hüküm verilemez. Bu genel bir kaidedir. 44:04
(Soru izleyici) bir hadis hatırlıyorum da Peygamberimiz diyor ki “Öyle bir zaman gelecek ki öyle insanlar çıkacak size Kuran yeter Kuran da ne buluyorsanız onu alın ne yasaklıyorsa ondan sakının diyecekler o zaman ehil merkep etinin haram olduğunu Kuran dan bulsunlar”
(Cevap)(Abdülaziz Bayındır) Peygamberimiz öyle şey söylemez, bu tip şeyleri çok rahat uydururlar, ben ona dikkat çekiyorum size: Peygamberimiz istediğiniz her şeyi Kuran ı Kerim de bulursunuz diye bir çok hadisi şerifinde bildiriyor. Kuran ı Kerim de diyor ki:
İsra 17/9 “..Bu Kuran sizi en sağlam yola ulaştırır, ”
Ama bu hadis i şerif bu bahsettiğiniz söz bir kenara az önce Fatih in: “Hindistan da Kuran ı alıp ta Sünnet i reddeden bir cemaat oluştu” dedi ya; o tip yerlerde de tepki olarak çıktığınız zaman; sünneti reddettiniz mi karşınızda bir örnek kalmaz. Halbuki Kuran ı kerim in şimdi okuduğumuz ayet var pek çok ayet var peygamber efendimizi bizim için önemli kılıyor. Kuran ı Kerim i kendi arzularınıza rahatlıkla uydurabilirsiniz. İnsan Kuran ı Kerim e uymak isterse işte az önce okuduğum ayette Kuran Muhammed SAV in biz örnek olduğunu bildiriyor. Onu önemsememiz gerektiğini hadislerini, ondan gelen bilgileri önemsememiz gerektiğini söylüyor. Ama biz Kuran ı kendimize uydurmak istersek bunun da yolu vardır. Hiçbir mani yok çünkü Allah u Teala “Bu Kuran kişiyi en doğru yola iletir” buyuruyor ama bir başka ayette de şöyle diyor;
İsra 17/82 “…Zalimlerin de yalnızca zararını arttırır.” Kuran a karşı yanlış yapanların da yalnızca zararını arttırır. O zaman herkes kendi kararını vermelidir. Ben Kuran a uyacak mıyım yoksa kuran ı kendime mi uyduracağım? Kuran a uyarsanız ona göre hareket edersiniz. 47:16
Tekrar başa dönüyorum bu kadar girişten sonra epeyce uzun bir giriş yapmış olduk. Bakın dersin başında dedim ki; Ayetleri bağlantılarından kopararak alıyorlar. Şimdi İbn i Hazım bir ayet daha okusaydı; az önce görüşünü okuduğum zahiri mezhebinin büyük alimlerinden Endülüs lüdür. Bu günkü ispanya eskiden Endülüs olarak Müslümanların elindeydi,
Necm 53/5 “Onu çok güçlü olan Ona öğretmiştir.” Neyi? Onun söylediğini… Çok güçlü olan,
Necm 53/6 “İtibarlı, kişilikli güçlü, doğruldu en yüksek ufukta iken.” Bu Cebrail A.S dır Allah için böyle şeyler söylenmez değil mi? Allah a mekan isnat edilmez,
Necm 53/7-8 “Sonra yaklaştı ve aşağıya doğru sarktı” çünkü Peygamber efendimizin Hira mağarasında oraya sarktı,
Necm 53/9 “İki yayın kabı gibi oldu” kap neye diyorlar? O yayın yuvarlak kısmı var bir de ikisini birbirine birleştiren oku gerdiren ip mi derler ne derlerse artık; işte o kısma kap deniyor iki tane okun kaplarını birbirine birleştirin bir de uzaktan bakın iki kişi baş başa vermiş gibi gözükür. Tam böyle birbirine bitişik oluyor o kısımları o yuvarlak kısım da kavisli dir uzaktan baktığın zaman oturan bir adam gibi gözükür iki kabı birbirine birleştirdiniz mi birbirine iyice sokulmuş fısıldayan iki kişi gibi olur. “…daha da yaklaştı Allah ın kuluna işte O zaman Vahy etti” o zaman bu vahiy aşağısını da okuduğunuz zaman peygamberin ağzından çıkan her söz değil. Cebrail A.S. ın getirdiği söz Vahiy dir.
Necm 53/10 “ O Allah ın kuluna Allah ın Ona vahyettiğini vahyetti”
Necm 53/11 “ O kalp gördüğünü yalanlamadı” Peygamberimiz de bunu iyice kavradı,
Necm 53/12 “ Şimdi siz O nun gördüğü şey konusunda tartışmaya mı giriyorsunuz?” Bu olay böyledir diye Allah u Teala anlatıyor. İlk vahiy in gelişini anlatıyor.
Kuran ı Kerim in bu özelliğini sık sık dile getiriyoruz biliyorsunuz; neydi? Kitap; müteşabih birbirine benzer ikişerli ayetler olarak inmiştir. O zaman bu ayetlerin benzerleri olması lazım bir başka yerde o benzerleri ile karşılaştırdığınız zaman emin oluyorsunuz bu verdiğiniz mananın doğru olduğuna. Bir takım ilave açıklamalar oluyor ise onu da yakalıyorsunuz.
Tekvir suresini açarsanız orada görürüz bunun benzerlerini; 81 inci sure bende 585 inci sayfa.
Tekvir 81/19-21 “Bu Kuran değerli bir elçinin sözüdür; güçlü, arşın sahibi yanında sağlam bir yer sahibi” öbür tarafa bakın benzer anlamlar. O zaman bu değerli elçi kim oluyor? Cebrail A.S. … Cebrail A.S. da Allah u Teala ile Peygamberimiz arasında elçi. Allah ın sözünü Peygamberimize iletiyor Bu Kuran i Kerim O’nun sözü çünkü onun ağzından çıkıyor Peygamberimize ama elçilik görevi yaptığı için kendi sözü değil Allah’ın sözü Allah ın ona verdiği Vahiy. “Orada kendisine boyun eğilen güvenilir bir elçi” Cebrail A.S. ı anlatıyor. Yine o yukarıdaki Necm suresindeki vasıfların biraz daha açılımı daha da genişletmiş oluyor o özellikleri.
Tekvir 81/22- “Sizin arkadaşınız Cinlerin etkisine girmiş değildir.” Bunun benzeri de Necm suresinde var, sahip kelimesi aynı görüyor musunuz? Müteşabih benzer ayetler; “Sizin arkadaşınız; cinlerin etkisine girmiş değildir” orada “sapıtmamış aşırıya da gitmemiştir” diyor burada.
Tekvir 81/23 “(Muhammed SAV) Onu apaçık bir ufukta gördü.” Burada ne diyor? Necm “O yüksek bir ufukta yüksek ve açık” Peki şimdi artık herhangi bir kimsenin şüphesi kaldı mı buradaki şeyin vahyedilen şeyin Kuran Ayetleri olduğu konusunda. Son derece net değil mi? 55:37
Bu Hadis i Kudsi sahası da çok problemli bir sahadır o konuda çalışma yapan insanlar; Hadis i Kudsi diye bildirilen hadislerin çok problemli olduğunu söylüyorlar. O hususta çalışma yapanlar öyle diyor. Zaten birçok sıkıntının kaynağı da odur.
(Soru İzleyici) Kurtarmak için şöyle söylüyorlar “Amel edilen şeyler……..ANLAŞILMADI
(Abdülaziz Bayındır) Çok problemli bir sahadır; sen şimdi yetişiyorsun o konuyla ilgili çalışmalara bir bak görürsün. Sizin zamanınızda bana böyle şeyler söyleyenler olsaydı şimdiye kadar kafama bir sürü lüzumsuz şeyleri doldurduk şimdi dolduracak yer kalmadı onları boşaltmak ta kolay olmuyor yani bir bilgisayarın hafızası değil. Onun için siz de daha yeni yetişiyorsunuz bu konulara dikkat edin o konuda çalışmaları okuyun.
Peygamber SAV onun söylediği hikmetli sözlerdir. Hikmet ne demektir? Hikmet doğru konuşmak demektir. Doğru ifade edebilmek demektir. Allah u Teala diyor ki:
Bakara 2/269 “Allah isteyene ya da istediğine (dilediğine) hikmeti verir, ” iki şekilde de mana verilebilir. İnsanlar içerisinde de doğru konuşan kişiler vardır eğer günaha gitmezseniz, kendinizi zayi etmezseniz, doğru düşünmek için gayret gösterirseniz Allah size bu imkanı verir. Peygamberler de Hikmetli konuşur sözlerinin çoğu doğrudur ama yanılırlar da. Yanıldığına dair pek çok Ayet i Kerimeler var. Mesela; 57:44
Hakka 69/44-46 “Eğer bize bazı sözler uyduracak olsaydı; onu sıkı bir şekilde yakalar O nun şah damarını koparırdık.” Diyor. Eğer bu zatların dediği gibi ağzından çıkan her şey Vahiy ise bir şey uydurabilir miydi? O zaman robot olurdu değil mi? İnsan olmazdı ki.
Birçokları o şekilde takdim ediyorlar Peygamber Efendimizi. Peygamberimiz; mesela esir alıyor Bedir savaşında, Cenab ı Hak bundan dolayı Peygamberimizi azarlıyor. Abese suresi var; tavrından dolayı azarlıyor. Her şey vahiy olacak olsa, bunlar olur muydu? İnsan olmazdı tabii. Eşlerinin Zeynep i kıskanıyorlar Peygamberimiz Zeynep in yanına gittiği zaman: Zeynep çalışıyor deri işlemesi yapıyor götürüp satıyor para kazanıyor, bal alıyor Peygamberimiz geldiği zaman bal şerbeti alıp içiriyor öbürleri bir iş yapmıyorlar bir ikramda bulunamayıp kıskanıyorlar. Safiye ile Ayşe validemiz vardı kıskanıyorlar ve ne yapalım? Diyorlar ki: Anlaşıyorlar ikisi de (Peygamber) yanımıza geldiği zaman megafir (Kötü kokulu bir ot) kokuyor; diyelim. Peygamberimiz de “Ben böyle bir şey yemedim” diyor “Belki bal yemiştim o otlardan almış olabilir balını” diyor. “Bir daha bal yemeyeceğim” diyor. Cenabı Hak hemen ne diyor?
Tahrim 66/01 “Ey Peygamber; Allah ın sana helal kıldığını sen nasıl haram edersin kendine?” Şimdi bu zatların dediği gibi olsa böyle bir olay olur mu? Zaten bize Peygamber insanüstü gösterildiği için örneklik vasfı kaybettirilmiştir. Örnek olması için benimle aynı seviyede olması lazım. Ama siz çok yükseklere çıkartırsanız ben nere o nerede dersiniz. Örnek olarak almazsınız. Kuranı Kerim de her yerde söylüyor da;1:00:40
Fussilet 41/6 “De ki: Ben de tıpkı sizin gibi bir insanım…”
Bir senesi İstanbul müftülüğünde bana görev verdiler, bu kutlu doğum haftası dolayısıyla bir çok yerde gittim konuşma yaptım. Daha çok genelde din görevlileri dinliyordu vatandaş gelmediği için onları mecbur ediyorlardı salon boş kalmasın diye. Şu ayeti nerede okusam birkaç kişi “rap” diye ayağı kalkıyordu. “De ki: Ben de tıpkı sizin gibi bir insanım…” manasını verene kadar problem yok, manasını verince bakıyorsun birkaç kişi Olur mu öyle şey diyorlar?
Okuduğum ayet kardeşim: Bana itiraz etmeyin itirazınız Cenab ı Hakka ise ben karışmam. Bu Ayet, ondan sonra da: “Evet O beşer ama öyle bildiğiniz beşerlerden değil…” Muhammed beşerdir ama öyle bizim bildiğimiz beşerlerden değil. Yakut da taştır o da taş bu da taş, sen öbür taşların yanında yakut gibidir. Böyle yaparak bize örnekliği ortadan kaldırdılar. “Efendim sen peygamberimizi çok küçümsüyorsun…” Yahu ben bir şey yapmıyorum ki Allah ın Ayetini okuyorum. Allahın ayetini okumak Peygamberi küçültmekse ben karışmam o işe Cenabı Hak kın sözü o Allah ne demişse odur. “De ki: Ben de tıpkı sizin gibi bir insanım…” Bu ayet “Bana Vahiy ediliyor” O zaman ne olmuş oluyor Allah ın elçisi olmuş oluyor.. Allahın elçiliğinden daha yüce bir görev olur mu? Allah bir insanı seçmiş benim elçimdir diye bize göndermiş. Bizim için Onun elçiliği çok önemlidir, Söylediği sözler çok önemlidir. O da bu Kuran ı Kerim de olandır. Bir de örnekliği önemlidir, o da bize gelen sahih rivayetlerdir.
(Soru Dinleyici ) Taşların arasındaki yakut olması gerçek değil midir? Herhangi bir insan ne kadar çalışırsa çalışsın Peygamber olamaz…
(Abdülaziz Bayındır) Gene iyi anlaşılmadı bir daha söyleyeyim o zaman: Taşların arasında yakut olma olayı Peygamberi farklılaştırmak için söylenmiş bir sözdür. Siz diyebilir misiniz ki yakut için; bu da sadece bir taştır başka bir şey değil. Diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Ama Allah diyor ki: “De ki: Ben sadece bir beşerim tıpkı sizin gibi…” Bu yakut da taştır tıpkı şu taş gibi diyebiliyor musun? Hayır, O zaman dikkatli düşün.
Onun için hepimizin belli bir şartlanmışlığı var biz farkına varmadan çocukluğumuzdan beri o şartlanmış lığın etkisi altında kalıyoruz. Ayetin anlamı bu “Tıpkı sizin gibi bir insan” “Bana vahiy ediliyor ki ilahınız tek bir ilahtır.” İşte bizden farkı O nun elçiliğidir. Onu farklılaştıran da odur biz zaten onun elçiliğine inanmak zorundayız. “Ben Şahitlik ederim ki: Muhammed Allah ın Kulu ve Elçisidir” kulluk konusunda hepimizle aynı. Ama elçilik konusunda farklıdır, bizi ilgilendiren kısım da odur.
O zaman yapılacak şey şu; Peygamber SAV den gelen rivayetler konusunda çok ihtiyatlı olmalıyız çünkü Allah u Teala Onu korumamıştır, bir de İcma denen bir olay var az önce onunla ilgili de en başladık bugünkü dersimiz farklı olsun yeni bir konuya geçmeyelim. Az önce okudum ya; önce Kuran a bakarız diyorlar, Kuran da bir hüküm varsa var, yoksa Sünnet e bakarız, sanki bunların her birisinin sahası ayrıymış gibi; Sünnette de yoksa İcma ya bakarz. İcma nın delili ne? İcma diye bir delil ortaya koyuyorsunuz, yani alimler toplaşıyor şeriat koyuyor demektir değil mi bunun manası. Helal Haram koyuyorlar demektir değil mi? Bak az önce Allah u Teala okuduğum ayette Peygambere ne dedi? “Allah ın sana helal kıldığı şeyi niye haram kılıyorsun?” Farz et ki bütün Ulema bir araya getirilebildi, öyle kabul et bir konu için bir araya geldiğini düşünün. Meseleyi tartıştılar, o konuda Kuran ı Kerim de hüküm yok sünnet de hüküm yok diyorlar ki tamam bu böyle olsun. Peki bu böyle olsun sözleri Helal Haram doğurur derseniz dört delil deniyor, bunlarla helal haram konuyor. Mesela şimdi Hanefi Mezhebinde zekat verilecek yerler, 7 sınıftır. Kuran ı kerim de sekiz sınıftır.
Büyük İslam ilmihali buralarda varsa? Bir getirin… Zekatın sarf yerlerini anlatıyor burada “zekatın masrafı yani verileceği kimseler: Müslüman fakirler, miskinler, borçlular, yolcular, zekat memurları, mücahitler, alimler bunlardan ibaret olmak üzere yedi kısımdır diyor. Kuran ı Kerim de sekiz sınıf sayıyor…01:09:45
Ayet i Kerime de sekiz sınıf yazıyor, Tevbe suresinin altmışıncı ayetini açarsanız; bu günkü dersimiz bir Usül ü Fıkıh dersi olmuş olsun usul ü fıkıh ta böyle halka anlatılır mıymış anlatılmaz mıymış onu da görmüş oluruz. Eğer bir şeyi vatandaşa anlatamıyorsanız orada biraz durmak lazım.
Tevbe 9/60 “Sadakalar (zekatlar) fakirler içindir,” bunu dedi ama Müslüman kelimesini kattı yanına ayette bu kelime yok. “ …miskinler” tabi nedir bu ayrı bunların manalarını şu anda anlatacak değiliz. “…Zekat toplama memurları” onların maaşları olarak da zekat verilir. “…Kalpleri islama ısındırılanlar,” bunu dedi. Bu burada yok hani önce Kuran a bakıyordunuz ne oldu? “…Köleler hakkında” köle yerine ………… kelimesini kullanmış, yani köle efendisiyle bir sözleşme yapıyor sana şu kadar mal getirirsem beni azad eder misin diye ondan sonra veririz diyor. Halbuki ayette bu yok. Ondan sonra “… Borçlular, Allah yolunda (mücahitler)” Allah yolundayı sadece savaş ile sınırlıyor burada mücahitler diyor.
Yolcular diyerek açıklamış burada yedi sınıftır diyor halbu ki ayette sekiz sınıf. Bu sekizinci sınıfa ne oldu? Diyor ki Diri Celili İslam: Bilahare kuvvet bularak tarafı ilahiden izad edildiğinden yani Müslümanlar güçlendi. Kalpleri ısındırılanlara iyilik yapmaya ihtiyaç kalmamış. Halbuki daha çok ihtiyaç var bir toprak fethettiniz de adamlar hemen Müslüman mı oluyor? O insanlara iyilik ve ikram da bulunun ki Müslümanlığın tadını alsınlar da Müslümanlığı kabul etsinler. Biz çok güçlüyüz erkekseniz sesinizi çıkarın Müslüman olunacak Ol! Böyle bir şey yok. Eğer bunlar böyle davranmasalardı bugün Amerika Irak ta at oynatabilir miydi? Siz Mezopotamya nın arazilerini işgal eden insanlarla hiç ilgilenmeyin onları sadece vergi mükellefi olarak görün onları da Müslüman olmuş diye görün kendi hayalinizde. Misyonerler veriyorlar.
Ondan sonra: “İhtiyaç kalmadığı için Hz. Sıddık ın zaman ı Hilafetinden itibaren bunlara zekat verilmez olmuştur.” Yani Hz. Sıddık dediği Ebubekir RA onun halifeliği zamanından itibaren Hz Ömer kaldırdı diye geçiyor kaynaklarda. “Bu hususta İcma vardır.” Bak icma ne yaptı şimdi Ayet i yürürlükten kaldırdı.
Burada icma vardır diyor, herhangi bir Şafii mezhebi kitabını açın, orada Kalpleri ısındırılacak olanlar da Zekat verilecek olanların arasında; hani ittifak etmişti alimler? Hani icma bütün Alimlerin ittifakıydı? Bunun delili ne biliyor musunuz? Kitap ve Sünnet te yoksa İcma deniyor bak az önce öyle okuduk kitap ve sünnette yoksa… Yok mu Mellefe i Gurup? Hani olan konuda icma olmuyordu ya? Peygamberimizin sünneti de var kitapta da var sünnette de var. İcma Ayet i nesh etmiş oluyor haşa.. İcma nın delili ne biliyor musunuz? Nisa suresinin… 4 üncü sure, Nisa 115 inci ayetini açın bir zahmet. Şimdi bakın delil ne?
Nisa 4/115 “Kim Peygamberden ayrı düşerse, gerçek kendisi için apaçık ortaya çıktıktan sonra …” çünkü insanlara da bunu apaçık göstermek görevi var. Biz ne diyoruz görsün bana ne, hayır senin vazifen yapacaksın. “…Müminlerin yolundan başka bir yola girerse, onu döndüğü tarafa döndürürüz ve Cehenneme sokarız, ne kötü bir sonuçtur o”
Bu ayetin İcma delili neresi? Başını sonunu keserek cümlenin ortasını delil almışlar; siz bir insanın cümlesini dahi bozarsanız Cenab ı Hakkın Ayeti olsun ne olursa olsun cümleyi tam almazsanız Ayeti tam almazsanız istediğiniz delili çıkarabilirsiniz ondan, bağlantıları kopardıktan sonra. Ve İcma bunu delil alıyor bununla Ayetin hükmünü ortadan kaldırıyorsunuz.
Sonra ne diyorlar icma ile ilgili olarak? Peygamberimiz demiş ki “Ümmetim dalalet üzere birleşmez.” Enes hoca araştırma yaptı böyle bir hadis var mı? Yok.
Ama kitaplarda var diye geçiyor uydurmalarda vardır tabi ama ben sahihlerden bahsediyorum. Ayet i Kerimede şey var 25 inci surenin 28 inci ayetini açın. Hatta 27 den başlayalım.
Furkan 25/27 “O gün zalim tırnaklarını yiyecek,” ne zaman insan tırnaklarını yemeye başlar? Çaresiz kaldığı zaman “…Ah keşke ben peygamberle birlikte bir yol tutsaydım da gitseydim diyecek”
Furkan 25/28 “Ah yazık oldu bana keşke falancayı dost edinmeseydim. (diyecek)”
Furkan 25/29 “Beni Kuran dan uzaklaştırdı, Kuran bana geldikten sonra. Şeytan insanı böyle yapayalnız bırakır.” Bunlar öyle diyecekler. Peygamber SAV de şöyle diyecektir Ahrette,
Furkan 25/30 “Ya Rabbi; benim kavmim Kuran ı kendilerinden uzak tuttular.” Benim kavmim dediği zaman ilk önce akla ne gelir? İçinde bulunduğu Arap toplumu gelir işte Sahabeler dir ilk akla gelen. Sonra hepimiz de gireriz işin içine ama ilk akla gelen onlardır. Şimdi hadisten okuyayım ben size böyle bir hadis yok mu? Sahih i Buhari den okuyacağım bir tane. Bir gün Peygamber SAV kalkmış bir konuşma yapmış, şöyle demiş: “Ey insanlar siz çıplak ve sünnetsiz olarak Allah ın sizi ilk yarattığı gibi haşr olunacaksınız.” Bu dünyaya ilk geldiğimizde sünnetsiz geliyoruz ya; yeniden dirilme de böyle, çıplak ve sünnetsiz olarak bir arada toplanacaksınız. Biz burada ne görürsek öyle söyleriz görmediğimizi söylersek biz de öbürlerinin durumuna düşmüş oluruz.
“…Mahlukattan ilk elbise giydirilen kişi İbrahim AS olacaktır, sonra ümmetimden insanlar getirilecek bana bir kısmı sol tarafa bir kısmı sağ tarafa gelecek, diyeceğim ki Ya Rabbi bunlar benim ashabım (sol tarafa gelenlere; bunlar niye sol tarafa geldi?). (Ona) Denecek ki sen bilmiyorsun senden sonra neler uydurdular neler? Ve ben de Salih kul İsa A.S. ın söylediğini söyleyeceğim Ya Rabbi içlerindeyken onların ne yaptıklarını görüyordum beni vefat ettirdiğin zaman onları görüp gözetleyen sadece sen oldun, sen her şeyi görüp gözetirsin. Onlara azap verirsen onlar senin kullarındır, ama affedersen sen Aziz ve Hakimsin (güçlüsün ve doğru karar verirsin hak etmişlerse affedersin)”
Kaç tane sahih hadis geliyor, gerisin geri döndürülenler; “….Sen onların yanından ayrıldıktan sonra eski inançlarına döndüler”. Birbirlerini nasıl öldürdüklerini de biliyoruz. Hepsi var burada.. Kelime açık sahabe diyor, onlardan da iyisi olur kötüsü olur, doğru olur yoldan çıkmış olur. Tabi İsa A.S. ın da vefat ettiği ayet i kerime de açıkça belli. Dolayısıyla, işte görüyorsunuz arkadaşlar icma diye bir delil ortaya koyuyorsunuz delili yok. Bu delilsiz şeyle ayeti nesih ediyorsunuz…
Ömer Nasuhi Bilmen İn Büyük İslam İlmihali gerçekten sahasında en iyi kitaptır. Arapçada da bu seviyede bir kitap ben şahsen görmedim. Çok güzel yazılmış bir kitaptır, kaynaklar da gayet iyi bir şekilde taranmıştır. Şu; gene Ömer Nasuhi Bilmen tarafından hazırlanmış Islahat-ı Fıkhiyye Kâmûsu (Hukuk u İslamiye Kamusu); Osmanlıların son zamanlarında Mecelle Tahrir Komisyonu tarafından hazırlanmış çok güzel bir kitaptır. 01:26:48 Bu kitabın değerinde Arapça da bir kitap yok, fıkıh kitabı olarak yok. Her iki kitabın da tek kusuru dili dir, eğer Türkçe olmasa bu sahada çalışan herkesin mutlaka başucu kitabı olmaya layık bir kitaptır. Ama işin bir başka tarafına olaya Kuran tarafından bakarsanız görüntü farklı, bu taraftan bakarsanız görüntü farklıdır. Biz nereden bakmak zorundayız? Tekrar başa dönelim demek ki Peygamberimizin ağzından çıkan her söz Vahiy değilmiş. Allah sadece Kuran ı Kerim i korumuştur, sünneti korumamıştır.
Sünnet bizim için çok önemlidir, ama sünnete kötü insanların müdahalesi olmuştur. Onların oyununa gelmemek için çok dikkatli olmamız lazım sünnet Kuran a tabidir, asla Kuran dan ayrı olamaz. Kuran önde O hemen onun arkasında olmak zorundadır. Kuranda yoksa sünnet e bakarız diye bir şey asla kabul edilemez.
Biz kendi aramızda yaptığımız çalışmalarımızda bu vakıfta bu arkadaşlarımızla, konu ile ilgili ayetleri tespit ediyoruz, ilgili hadisleri de tespit ediyoruz sonra bakıyoruz ki biz o Ayetler üzerinde inceden inceye düşünsek o hadisleri o ayetlerde buluyoruz. Ama herkes inceden inceye düşünmediği için, O Ayetlerde zaten var olan o açıklamaları Peygamberimiz yapmış. Böylece ayetleri doğru anlamamıza sebep oluyor. Bunu yakaladığınız zaman hiç kimse sizi uydurma bir hadis ile de yolunuzdan çeviremiyor.
Bedir Savaşı meselesinde olduğu gibi: Peygamber SAV Bedir Savaşında askeri bir yere yerleştiriyor, Habbap bin Münzir R.A. geliyor Peygamberimize diyor ki: Ya Resul Allah askeri buraya yerleştirdin; bu Allah ın emri mi? Yoksa senin kendi görüşün mü? Peygamberimiz: “Benim görüşüm” diyor. O zaman yanlış ya Resul Allah diyor. Çünkü Allah ın emri ise tamam.
Askeri şuraya yerleştir, şuralara kuyu aç, kuyuları sularla dolduralım, o kuyuları kapatalım düşman susuz kalsın. Bir strateji; Peygamberimiz diyor ki: “İşte tedbir budur”
Yine Peygamber efendimizin bir Hadis i Şerif i daha var: “Ben de tıpkı sizin gibi bir insanım, bana geliyorsunuz aranızdaki anlaşmazlıkları çözmem için. Olabilir ki sizden biriniz davasını çok güzel anlatır, öbürü kendisini savunmasını beceremez. Bana davasını çok iyi anlatan kişi haksız olduğu halde ben onu haklı görebilirim, ama sizden birinize hakkınız olmayan bir karar vermişsem bilsin ki ateşten bir parça vermişimdir ister tutsun ister bıraksın” Hani Vahiy olsa böyle söyler mi?
Fıkıh kitaplarında da bazılarında öyle hepsinde değil: Hakim in hükmü mutlaka doğruyu yakalamıştır şeklinde görüşler var. Ben onu her defasında yapıyorum şundan dolayı bunu sizler görün, bu problemler; birçokları diyebilir ki bu halka inecek bir problem değil ulema arasında tartışılmalı der değil mi? Hayır.
Halka inmezse hiçbir problem çözülemez. Çünkü onlar kendi aralarında mesela burada Yahya Master öğrencim Servet Doktorasını yapmış yanımda, üniversitelerde hocalara karşı hiçbir şey söylenemez çünkü onların yükselmesi bizim elimizde o zaman doğruları bize söyleyebilirler mi? Savunabilirler mi? Jüri de birkaç kişiden oluşuyor her birinin kafası farklı, ortada şaşırıp kalıyorlar. Ama sizin böyle bir endişeniz yok ne doktoram jüriden döner, ne doçentlik kabul edilmez var, ne profesörlük reddedilir diye endişeniz var umurunuzda değil ulu orta konuşurum dersiniz. İşte problemler ancak böyle çözülür.
BİTTİ