Biliyorsunuz geçen hafta Müzzemmil suresini okumuştuk. O sureyi okurken insanların hergün kuran okuması gerektiğini anlamıştık. Bu hafta da kuran okuma ile ilgili ayetleri görelim dedik. Dolayısıyla bu haftaki konumuz Kuranı Okuma. Geleneğimizde kuran okuma sünnet kabul edilir dinlemek de farz. Dinlemenin farzlığı namazda okunurkendir. Yani imam namazda sesli kuran okursa cemaatin onu dinlemesi farzdır,gelenekte bu şekilde yer alır. Fakat kuranı kerime baktığımız zaman kuran okumanın farz derecesinde bir emir olduğunu görüyoruz. Bu sebeple kuran okuma ile ilgili ayetleri şöyle bir gözden geçirdik ve bugünkü sohbeti ona ayırmaya karar verdik.
Bakara suresinin 121. Ayetinde Allah Teala şöyle buyuruyor; “Ellezine ateynahumul kitabe yetluneh hakka tilavetih ulaike yu’minune bihi ve men yekfur bihi ulaike humul hasirun: kendilerine kitap verdiklerimiz onu hakkıyla okurlar işte onlar o kitaba inanırlar”. Demek ki kitabı hakkıyla okumamış olanlar o kitaba inanmazlar. “Ve men yekfur bihi: kim o kitaba karşı kafirlik eder” yani o kitabı görmezlikten gelirse “ulaike humul hasirun: onlar kaybedenlerdir”. Kitabı hakkıyla okumak,tilavet. Onu takip etmek manasına da gelir. Yani kitabı okumak kitaba uymayı da gerektirir. Kitabı kim hakkıyla okursa işte o kitaba onlar inanırlar diyor. Kitaba inanmak demek,kitaba güvenmek demektir. Kuran diye bir kitap var Allah bunu indirmiştir dediğimiz zaman ben müslmanım diyen herkes amenna biz buna inanıyoruz der. Fakat kendi hayatını ilgilendiren ayetleri okuduğunuz zaman dur bir dakika der. Hesabına gelirse kabul eder gelmezse kabul etmez. Çünkü kuranı kerimin tamı tamına farkında değildir. Yani bir şeye inanmak demek o şeye güvenmek demektir. Müslümanların içerisinde kuranı kerime güvenenlerin sayısı oldukça azdır. Yani Allah teala birşey buyuruyorsa başüstüne diyecek noktaya gelmek lazım. Bu noktaya gelmek için de kitaba güvenmek lazım. Güvenmek için de kitabı iyi öğrenmek lazım. Mesela biz ençok şununla karşılaşıyoruz; kuran herşeyi açıklamaz inancı yaygındır. Ama Allah Teala herşeyi açıklasın diye indirdik diyor. İşte kuranı kerimi hakkıyla okuyanlar kuranın ne kadar geniş açıkladığını görür o zaman bunlarada rahatlıkla inanır.
Ali İmran suresinin 164. Ayetinde Allah Teala şöyle buyuruyor; “Le kad mennallahu alel mu’minune iz bease fihim resulen min enfusihim: Allah müminlere gerçekten ikramda bulunmuştur. Çünkü onlara içlerinden bir elçi göndermiştir”. Elçi ne yapar? Kendini gönderenin sözünü bildirir değil mi? O söz nedir? Muhammed(as) Allah’ın elçisi, onun bize bildirdiği söz nedir? Kuranı kerimdir. Peki o sözü almadıysanız elçiliğin ne anlamı olur? Olur mu bir anlamı? Tamam sen elçisin ama,Allah’ın da elçisisin ama o söz kalsın. Geçen de pazar günü hatırladım böyle bir arkadaş ziyarete geldi de, geçen sene bir yere davetliydim. Orada tabi bizi sert bulan insanlar doluydu. Herkes çok sertsin diyor, ben de şöyle bakıyorum bir sertlik göremiyorum yani şuralarda. Ama öyle diyorsanız öyledir diyorum. Ben sert olabilirim de söylenen sözler ne olacak? Orada bize bir takım itirazlar olmuştu,böyle tahsilleri itibariyle,bulundukları görevler itibariyle önemli yerlerde olan bazı hocalar da vardı. Dedim ki şu ayetleri bir okurmusunuz dedim. Hangi mealden okuyalım dediler. Zengin bir evdi,o şeylerde bayağı etkili insanlardı. Dedim hangi mealden olursa olsun siz okuyun dedim. Orada bırakmadılar o ayetlerin okunmasını. Birisi dedi ki ben inancımı bozmak istemem dedi. Ben Hanefi mezhebimden memnunum dedi. Allahallah, kuran senin inancını bozuyorsa bunun manası ne? Demek senin inancın zaten bozukmuş. Ve o arkadaş hatırlattı da bende tabi böyle acı acı hatırladım o günü,bayağı da üzücü bir şekilde hatırladım. Okutturamadık. Ayetlerin mealini okutturamadık orada. Bırakmadılar,müsade etmediler. Onlardan birisi de zengin bir ailenin damadı. Böyle o zenginliğin verdiği şeyle yüksek sesle konuşuyor. Hatta şunu söylemişler onu hiç unutamıyorum herhalde hiç unutamayacağım bu Abdulaziz Hoca’yı biz desteklemiyoruz bunu kim destekliyor,sanki haşa C.Hakk onlara vermiş bu görevi de. Ona zaten canım sıkılmıştı gitmeden önce. Göreceksin en büyük hocaları getirip seni susturacağım dedi. Bende hemen kolundan tuttum kaldırdım,heey beyler hepiniz duyun dedim bu adam beni susturacakmış,büyük hocaları getirecekmiş öyle değil mi? Evet öyle. Bekliyorum dedim, iki sene geçti bekliyoruz daha ne kadar bekleyeceğiz bilmiyorum. İşte şimdi lafla müslümanım demek kolay. Ama Allah’ın kitabını okumaya başladığınız zaman hopur hopur hoplamaya başlıyorlar.
“Le kad menallahu alel mu’minine iz bease fihim rasulen: Allah gerçekten müminlere ikramda bulunmuştur,çünkü içlerinden bir elçi göndermiştir”.”Min enfusihim: kendilerinden”,”yetlu aleyhim ayatihi ve yuzekkihim: onlara Allah’ın ayetlerini okuyor ve onları arındırıyor”,”Ve yuallimuhul kitabe vel hikmeh: bu kitabı ve doğru kararları öğretiyor”.”Ve in kanu min kablu le fi dalalin mubin: bundan önce herne kadar gerçek bir sapıklık içinde olmuş olsalar bile”(ALİ İMRAN 164).
Ve Neml suresi 27. Sure. Oradan 91-92-93. Ayetleti okuyorum. Bunlara da dikkat edin: “İnnema umirtu en a’bude rabbe hazihil belde: ben şu emri aldım; şu beldenin rabbine kul olma emri aldım”. Yani şu Mekke’nin sahibine,Rabbine kul olma emrini aldım, “ellezi harremeha: öyle ki bu Mekke’yi harem kılmıştır” yani kutsal kılmıştır,dokunulmaz kılmıştır. “Ve lehu kullu şey’in: herşey onundur. “Ve umirtu en ekune minel muslimin: müslümanlardan olma emri aldım”(NEML 91). Yani Allah’a teslim olma emri aldım. “Ve en etluvel kuran: ve kur’an okuma emri aldım”. Bak emirler hangileri; Allah’a kul olma, müslman olma, kuran okuma. Demek ki kuran okuma emirlerden bir emir. Yani kuranın kendisinin okunması. “Fe menihteda fe innema yehtedi li nefsihi: kim yola gelirse sadece kendisi için yola gelmiş olur”(NEML 92). Yola geldiysen senin faydana. Bazıları yola gelmiş, adeta size minnet eder. Birisi gelmişti bundan bir kaç sene evvel.
– Hocam.
– Ne var?
– Ben şarkı söylüyordum,türkü söylüyordum tevbekar oldum şimdi o işi bıraktım.
– E iyi yapmışsın.
Gene başladı.
-İyi güzel Allah mubarek etsin
-E ama paraya ihtiyacım var.
-Sen bunu ne için bıraktın? Allah rızası için. Git çalış.
-E ben şimdi gidip türkü söylesem olur mu?
-Ya türkü söyleme başka iş yap.
Onu da bana tehdit olarak kullanıyor,ya para ver yada gidip türkü söyleyeyim. Git söyle. E git söyle. Sen cehenneme gideceksen gidersin kardeşim. Cennete gideceksen gidersin bu hayatı sen kendin tercih edersin. Yani bana tehdit olarak kullanmanın anlamı ne?
Peygamber(sav)’e de gelmişlerdi. “Yemunnune aleyke en eslemu: senin başına kakıyorlar müslüman olmuşlar diye”.”kul la temunnu aleyye islamekum: deki öyle müslümanlığınızı benim başıma kakmayın”,”Belillahu yemunnu aleykum en hedakum lil iman in kuntum sadıkin: başınıza kakacak birisi varsa Allah Teala’dır,bak size ne güzel imanı göstermiş eğer haklıysanız tabi”(HUCURAT 17).
Bakın burada Peygamber efendimiz üç emir aldığından bahsediyor. Allah’a kul olması,müslümanlardan olması ve kuran okuması. Kuran okuma emri, bu çok önemli hepimiz için çok önemli o.
İnsanların içerisindeki küfür ve şirk pisliğini ancak kuranı kerim temizler.Şu mealde bir hadisi şerif var; “şirk gece karanlığında siyah taş üzerinde gezen karınca gibidir,ondan da gizlidir” aman dikkat edin diye. Yani bu günkü anlayışla şöyle diyelim; şirk mikrop gibidir,havada uçuşan mikroplar gibidir farkına varmadan ağızınızdan içeri alabilirsiniz. Tabi çok dikkat ettiğimiz zaman farkına elbette varırız da buna karşı ilacımız ne? Buna karşı tek ilaç Allah’ın kitabıdır. Allah Teala şöyle buyuruyor Beyyine suresinin ilk ayetlerinde 98. Sure ” Lem yekunullezine keferu min ehlil kitabi vel muşrikine munfekkin: ehli kitap ve müşriklerden kafirler çözülecek değillerdi”.”Hatta te’tiye humul beyyineh: kendilerine o beyyine gelinceye kadar”. Yani şirk ve küfür kirini o beyyineden başkası çözmez. Kir çözülmezse temizlenmez,önce kirin çözülmesi parçalanması lazım ki sonradan o bulunduğu sahadan uzaklaşsın. O beyyine nedi? “Rasulun minallah: Allah tatarfından gönderilen bir elçi”. “Yetlu suhufen mutahhara: tertemiz sayfalar okur”(BEYYİNE 2).”Fi ha kitabun kayyimeh: içinde sağlam hükümler vardır”(BEYYİNE 3). Yani Allah’ın kitabının okunması lazım. E şimdi Allah’ın kitabının okunması, sizde okuyabilirsiniz bir başkası da size okuyabilir. İşte peygamberler bunun için gönderilmiştir. Birisi size okuduğu zaman karşılıklı müzakere etme imkanınız ortaya çıkar. Demek ki insanların içerisindeki şirk ve küfür pisliğini ancak kuranı kerim temizleyebilir,başka hiçbir şey değil. Onun için çok güzel sözler söyleyebilirsiniz,çok iyi insanların hayat hikayelerini nakledebilirsiniz, çok dokunaklı şeyler anlatabilirsiniz o kişiyi ağlatabilirsiniz fakat onun içerisindeki şirk ve küfür kirini temizleyemezsiniz. O kişi size müslüman oldum da diyebilir,o heyecanla müslümanlığa da yönelebilir,kendisini de müslüman zannedebilir gerçekten ama şeye benzer; kirli iş yapan,böyle temizliği sevmeyen bazı insanlar vardır çöpleri halının altına,divanın altına,işte şuraya buraya yığar göremezsiniz. Ama nezaman ki halı kaldırılır,divan kaldırılırsa bütün çöpler ortaya çıkar. Dolayısıyla insanların içerisinde ancak kuran ile temizlenecek şeyler vardır. Temizlenmezse sıkıntılı bir anda ilk o ortaya çıkar.
Kuranı kerimi okurken kainat ayetleriyle birlikte okumamız lazım. Bu son derece önemli. Yani biliyorsunuz buna her defasında sizin dikkatinizi çekiyoruz. İslam fıtrattır. Allah Teala “fe akim vecheke lid dini hanife fıtratallah”diyor :”yüznü dosdoğru bu dine çevir Allah’ın fıtratına çevir”(RUM 30). Yani asıl hedef fıtrat.”Elleti fataran nase aleyha: insanları ona göre yaratmıştır”,” la tebdile li halkıllah: Allah’ın yarattığının yerine geçecek hiç bir şey yoktur”.”zaliked dinul kayyımu: sağlam din bu dindir”.”Ve la kinne ekseren nasi ya’lemun: ama insanların çoğu bunu bilmez”(RUM 30). Yani din dediğiniz şey fıtrattır. Kainatta geçerli oluşum gelişim değişim kanun ve kurallarıdır. Bütün kainatta geçen,bütün ilim dallarında geçen kuralların tamamının toplamı dindir. İşte kuranda olan da o dur zaten. Dolayısıyla Allah Teala kuran ayetlerini kainatla birlikte okumamızı bize emrediyor. Hatırlasanıza ilk inen ayetleri. Nedir ilk inen ayetler? “İkra: oku”. Ama nasıl okuyacaksın? “Bismi rabbikellezi halak: yaratan Rabbinin adıyla oku”. Tamam. Ne diyor ondan sonra “Halakal insane min alak” hemen fıtrata dikkati çekiyor bakın. Yaratılışa dikkati çekiyor derhal. Rabbinin adıyla oku diyor ilk zaman,insanı alaktan yaratmıştır diyor. Yani döllenmiş yumurtanın ana rahmine yapışmasıyla yaratmıştır. Hani bugün tüp bebek yapanlar da yumurtayı döllendiriyorlar da, yapışırsa tamam tuttu diyorlar yapışmazsa tutmadı diyorlar. Ne yapıyor Allah? Hemen ilk önce daha ilk inen ayetlerde fıtrata dikkati çekiyor. Kainat ayetlerini okumamızı istiyor Allah Teala. “İkra, ve rabbukel ekrem: oku, rabbin çok iyilik sahibidir”. “Ellezi alleme bil kalem: o kalem ile öğretmiştir”. “Allemel insane ma’lem ya’lem: insana bilmediğini öğretmiştir”. Allah hangi insana öğretti kuranı ketime göre? Adem(as)’a. “Ve alleme ademel esmae kulleha: Ademleri isimlerin bütününü öğretti”(BAKARA 31 diyor. Peki nasıl öğretmiş “alleme bil kalem”. Yazı ne zaman icad edilmiş öyleyse? Bak nelere dikkat çekiyor C.Hakk. İşte sana tarih. İşte sana kainat bilgisi. Tabiat bilgisi, herşey. Kuranı okurken tabiatla beraber okumamız lazım. Kuranı kerimin gösterdiği metodla hareket edecek olsak kurandan fıtrata, fıtrat dediğiniz zaman yani tabiat deyince bizim aklımıza biraz değişik şey geliyor,işte dış dünyada gördüğümüz dağlar,bahçeler, orda bulunan şeyler. Hayır fıtrat dediğimiz zaman tüm kainatın işlemesini sağlayan kanun ve kurallar akıla geliyor. Herşeyi oluşturan geliştiren değiştiren kanun ve kurallar akla gelmesi gerekir. Dolayısıyla ne kadar ilim dalı varsa doğru olması ıspat edilmesi şartıyla hepsi fıtrattır. İşte o zaman onların tamamı kurandan oraya,oradan tekrar kurana. Kurandan fıtrata,fıtrattan kurana,o ikisi arasında gitgel ile düşüneceğiz sonra neticeye varacağız. “Ellezine yezkurunallahe kıyamen ve kuuden ve ala cunubihim ve yetefekkurune fi halkıs semavati vel ard rabbena ma halakte haza batıla subhaneke vekına azaben nar”(ALİ İMRAN 191).Allah’ı zikredenler. Allah’ı zikredenler kelimesinin türkçesi neydi? Kuran okumaktır. Zikir kurandır. Namaz kılma manasına da olur. “Ekımis salate li zikri”(TAHA 14) var ama mesela “inna nahnu nezzelnez zikre ve inna lehu le hafizun: o zikri biz indirdik onu koruyacak olan da biziz”(HİCR 9). “Allah’ı zikreden(Allah’ın kitabını okuyan),ayakta,oturarak ve yanları üstüne”,”Fil halkıs semavati vel ard” hemen fıtrata gidiyor,”göklerin ve yerin yaratılışında düşünüyor” kafayı iyice çalıştırıyor. Bak kurandan fıtrata geldi. “Rabbena ma halakte haza batıla: ya Rabbi sen bunu boşuna yatatmış değilsin”. “Fekına azabennar: bizi o ateşin azabından koru”(ALİ İMRAN 191). Yani kuranı böyle okumamız lazım. Bir böyle okumaya başlasak ya. Bir kere bütün kainata karşı önümüz açılacak ve bizim korkacağımız hiç bir şey olmayacak. Herkesle herşeyle barışık hale geleceğiz, ufkumuz son derece açılacak ve kendimize güvenimiz artacak,inancımıza güvenimiz artacak. Artık bizim bileğimizi kimse bükemeyecek hale geleceğiz.
Buradan geçen hafta okuduğumuz ayetlere intikal edelim. Yani Müzzemmil suresinin baş ayetleriyle son ayetine.
Orada Allah Teala diyor ki: “Ya eyyuhel muzzemmil: ey kendini saklayan kişi”(MÜZZEMMİL 1). “Kumil leyle illa kalila: kalk geceleyin,az bir kısmı hariç”(MÜZZEMMİL 2). Bu surenin 3. sırada indiği rivayet ediliyor, bazı rivayetlerde 4. sırada indiği söyleniyor. Yani ilk inen surelerden. İlk İkra suresinin ilk 5 ayeti. 2. olarak Kalem suresi, 3. olarak bunun indiği rivayet ediliyor. “Ey müzzemmil kendini gizleyen kişi,kalk geceleyin kalk. Az bir kısım hariç”.”Nısfehu evinkus minhu kalila”(MÜZZEMMİL 3). Yani o kalkmadığın sıra gecenin yarısı,ondan daha fazlası yada daha azı olsun. Tabi kalktığı da o miktarda olur. “Ve rettilil kur’ane tertile: ve kuranı yavaş yavaş oku”(MÜDDESSİR 4), özümseyerek oku. Bak buradaki emir de kuran oku, namaz kılmak değil. “İnna se nulki aleyke kavlen sekila: biz sana ağır bir söz yükleyeceğiz”(MÜDDESSİR 5). “İnne naşietel leyli hiye eşeddu vat’en ve akvemu kila: çünkü gece insanda meydana gelen duygular gece neşesi daha dokunaklı olur ve o zaman ki söz daha sağlam yerleşir insanın zihnine”(MÜDDESSİR 6). “inne leke fin nehari sebhan tavila: çünkü gündüz senin yapacağın uzun işler,uzun bir yüzme vardır”(MÜDDESDİR 7). Dolayısıyla gece kalk kuran oku. Hemde öyle kuranı gecenin yarısı üçte biri, üçte ikisi gibi uzunca zamanda oku diye emir veriyor. Sonra Allah Teala bu emirde hafifletme yapıyor,surenin son ayetinde. Diyor ki; “İnne rabbeke ya’leme enneke tekumu edna min suluseyil leyli: senin rabbin bilyor ki sen gecenin üçte ikisine yakkn bir zamanda kalkıyorsun”,”ve nısfehu: yarısında kalkıyorsun”,”ve sulusehu: gecenin üçte birinde kalkıyorsun”,”ve taifetun minellezine meak: seninle birlikte bir gurup mümin de kalkıyor”,”Vallahu yukadfirul leyle ven nehar: gecenin ve gündüzün uzunluğunu ölçüsünü Allah belirler”,”alime en len tuhsuhu: Allah biliyor ki buna gücünüz yetmeyecektir”. Yani gecenin yarısında kalkmaya,üçte ikisinde kalkmaya,üçte birinde kalkmaya her gece ve kuran okumaya gücünüz yetmeyecektir. “Fe tabe aleykum: bu defa sizin tevbenizi kabul etti”. Yani sizden bu yükü kaldırdı. Şimdi o zaman ne anlarız? Enes Hoca? Artık o gece kalkma emri devam ediyor mu? Gecenin yarısında kalk,üçte ikisinde kalk. Şimdi ne diyor? Diyor ki Allah geceyi gündüzü Allah takdir eder,Allah sizi bağışladı kolayınıza geleni okuyun. O zaman günün hangi zamanında okuyacağız kolayımıza geleni? Gece mi okuyacağız? Yahya sana göre? Siz nasıl anladınız?(Salondan verilen cevaplar duyulmuyor 30:25). Günde 24 saat içerisinde. O zaman gece kalkma emrini kaldırdı Allah Teala. Değil mi? Ama ne diyor; “fakreu ma teyessere minel kur’an: kurandan kolayınıza geleni okuyun”. Şimdi gece kalkarken gecenin yarısında kuran okuyacaktınız,üçte birinde okuyacaktınız,üçte ikisinde okuyacaktınız bayağı bir zaman alır,ciddi bir zaman ayırmanız gerekiyor. Şimdi ne diyor? Kolayınıza geleni okuyun. Ama hergün mü okunacak arada sırada mı? Ama hergün okuyacaksın. Bir ayetse bir ayet,iki ayetse iki ayet,neyse. Beş ayetse beş ayet, ama hergün. Demek ki Alla’ın kuran okuma emri varmış değil mi? Bütün ayetler bunları ortaya koyuyor. Sonra devam ediyor; “alime en seyekunu minkum merda: biliyor ki aranızda hasta olanlar olacak”,”ve aharune yadribune fil’ard: bir başkası da yeryüzünde gezip dolaşıyor olacak”,yani yolculuğa çıkacaksınız “yebtegune min fadlillah: Allah’ın lütfundan arayacaksınız” ticari seyahatler yaparsınız başka seyahatler yaparsınız,dinlenmeye gidersiniz hepsi de C.Hakkın ikramıdır,gezi yaparsınız. “Ve aharune yukatilune fi sebilillahi: bir başka gurup da Allah yolunda savaşacak”. Onun için “fakrau ma teyessere minhu: kurandan kolayınıza gelen neyse okuyun”, ama mutlaka okuyun. Okumak tabi anlamak için okumaktır. E ben okuma bilmiyorum diyen birisine okutturur dinler. Yani bana bir anlatsana ne diyor Allah Teala. Ondan sonra diyor ki “ve ekımus salate: ve namaz kılın”. Ve namaz kılın dediğine göre buraya kadar ki emirler namaz ile ilgil mi? İlgisi var mı Enes Hoca? Sen? Namazla ilgisi yok. Kuran okumakla ilgili. Ama gelenekte bütün bunlar işte, gece kalkmak,namaz kılmak,teheccüd namazıyla ilgilendirilir ve asıl emir kaybolur gider.
Çocukluğunuzdan itibaren günde bir ayet okusaydınız. Okula gidiyorsunuz.İlk,okula gitmeden önce bir tane ayet okudunuz, okula gelen talebeler birer ayet okuyarak gelmiş. Okuldaki tartışma konusu ne olurdu? Ayetler olurdu. Hocanıza da sorardınız o da bir tane ayet okuyarak gelmiş olurdu. Anlayamadıkları şey olunca da ne yapacaklardı, gidip bilene soracaklardı. Bu defa bütün bir toplumun hayatı kuran olmayacak mı? Sen bir ayet okumuşsun öbürü bir ayet,öbürü bir ayet aslında o hün belki kuranın tamamı okunmuş olacak sizin bu bölgenizde ve tamamı tartışılıyor anlaşılması için müzakere ediliyor olacak. Ve böyle bir toplumun ne hale geleceğini varın düşünün. Dolayısıyla okumadıklarınızı da duyacaksınız. O zaman ben kuran okumamıştım ben bugün diyen adam da en azından dinleyecek,birisinden duyacak. Şimdi toplum öyle olduğu zaman orda o toplum son derece sağlıklı olur son derece kendisine güvenir son derece ufku açık olur birde kurandan tabiata tabiattan kurana çevresini de o kuranla okumaya başladığı zaman müthiş bir şekilde gelişme olur,ilim olur,teknoloji olur,herşey olur. İşte orda okuduğu zaman birisi diyecek ki ya ben bir ayet okudum bir numaraya yarışmamız gerekiyormuş. Bu defa yarış başlayacak. Bir başkası diyecek ki ben bir ayet okudum hıristiyanıyla da, yahudisiyle de ,herkesle yarışmak lazımmış. Onlarla hangi konuda yarışacağız? Daha iyi ilim elde etme,daha iyi teknoloji. O zaman bu yarışta müslümanları kimsenin geçme imkanı olur mu? “Ve ekımus salate ve atuz zakate: namazı kılın ve zekatı verin”,”ve akridullahe kardan hasene: Allah’a güzel bir ödünç de verin”. Allah’a ödünç vermek nedir? Allah için fedakarlıkta bulunmaktır.Hayır için bir yere para verirsiniz, birisine hayır için destekte bulunursunuz,birisine akıl verirsiniz,birisine nasihat verirsiniz,birisine moral verirsiniz. Bir menfaat beklemeden bunların hepsini yaparsınız. Bütün bunları yaptığınız zaman alacaklı duruma geçersiniz. Kimden? Allah Teala’dan. “Ve ma tukaddimu min fusikum min hayrin teciduhu indallahi huve hayren ve a’zame ecra: kendiniz için yaptığınız herhangi bir hayır olursa onu Allah’ın katında ecri çok yükselmiş bir şekilde bulacaksınız ve daha hayırlı bir şekilde bulacaksınız”(MÜZZEMMİL 20). Allah yolunda yapılan bir harcama bire kaç oluyordu hatırlıyormusunuz? Bire on değil, bire yediyüz. “Mesenullezine yunfikune envalehum fi sebilillahi ke meseli habbetin embetet seb’a senabile: mallarını Allah’ın yolunda harcayanlar”, Allah’ın dini için harcayanlar,kamu için harcayanlar.Bunların yaptıkları bir liralık harcama en az yediyüz lira olarak geri döner. Yani attıkları o tohum yedi tane başak bitirmiş bir buğday gibi olur. “Fi kulli sunbuletin mietu habbeh: her başakta yüz tane olur” dolayısıyla yediyüz, bire yediyüz alır. Burdada da kalmaz “vallahu yudaifu li men yeşau: Allah istediğine bunların katlarını verir”. Yani ondan sonrasının üstü açık, kaça kadar verirse verir. “Vallahu vasiun alim: Allah’ın imkanları geniş ve herşeyi bilir”(BAKARA 261). Sırf ondan karşılık bekleyerek başkasından bekleyerek değil, sırf Allah’tan bekleyerek ver bak neler oluyor. “Vestagfirullah: Allah’tan af dileyin”,”innallahe gafurun rahim: şurası bir gerçek ki Allah gafurdur ve rahimdir”(MÜZZEMMİL 20). Yani Allah’ın bağışlaması çok ikramı boldur.
Şimdi bir ayeti kerime daha size okuyacağım. Ankebut suresinin 45. Ayeti yani 29. Sure bu. Burada da Allah Teala namazla kuran okumayı ayırmış. Yani bizim geleneğimizde kuran okuma namazın içerisine hasredilmiştir. Dolayısıyla daha yeni farkettik, düşünün ki uani yıllarını bu işe vermiş kişiler olarak yeni farkettik. Burada diyor ki Allah Teala “utlu ma uhiye ileyke minel kitabi: sana bu kitaptan sana vahyedilen neyse onu oku”,”ve ekımıs salate: ve namaz kıl”. Oku ve namaz kıl. Namazda oku başka,namazda zaten okuyacaksın. “İnne salate tenha anil fahşa vel munker: şurası gerçek ki namaz insanı çirkinliklerden ve kötülüklerden korur” yani fuhuştan ve çirkin davranışlardan korur.Nehyeder. “Ve le zikrullahi ekber: şurası kesin ki Allah’ın zikri en büyük olanıdır”(ANKEBUT 45), neden daha büyük? Namazdan daha büyüktür. Allah’ın zikri nedir? Kuran. Allah’ın ayetleri. Yani dış dünyadaki ayetleri,kurandaki ayetleri Allah’ın zikridir,onlardan edindiğiniz bilgiler. Zaten siz onlardan kulluğu öğreniyorsunuz da ondan sonra Allah’a kul oluyorsunuz. Namaz kılmanın farziyetini kurandan öğreniyorsunuz. Kurandan öğrenmezseniz zaten namazı bilemezsiniz ki. Onun için esas olan o. Zikir bir bilgiyi kafaya yerleştirmek,tezekkür de onu harekete geçirmek. Zikir aynı zamanda o bilgiyi dile getirmek yada kalbe getirmektir. Kafaya yerleştirilecek ,dile ve kalbe getirilecek en güzel bilgi Allah’ın kitabında olan yada Allah’ın kainatında olan bilgidir. Allah’ın kainatında olan bilgi ile Allah’ın kitabındaki bilgi birebir denk geldiği için de kainatı gözlemleyenler kuranı kerime daha çok bağlanırlar. Onun için Allah Teala diyor ya; “İnne ma yahşallahe ibadihil ulemau: Allah’tan alim kullar gerçek olarak korkar”(FATIR 28). Yani tam olarak Allah’tan korkanlar Allah’ın alim kullarıdır. Çünkü meseleyi anlar ve kavrarlar. “Vallahu ya’lemu ma tasneun: Allah ne yaptığınızı bilir”(ANKEBUT 45).
Kuranı kerimi okurken tedebbür etmek lazım. Tedebbür ne demek? Gerisini düşünmek lazım. Yani sizin zihinsel arka planınızda bir takım bilgiler vardır. Bu bilgileri ya tabiattan edinmişsinizdir ya Allah’ın kitabından edinmişsinizdir. Onlarla ilişkili olarak okumak lazım tedbbür. “E fe la yetedebberunel kuran: kuranı tedebbür etmezler mi?”(MUHAMMED 24). Hayatında hiç kuran okumamış kişi de bunu tedebbür etmesi gerekir. Yani onu da kainattan öğrendiği bilgilerle karşılaşması lazım. Onun için peygamberler “e fe la tezekkerun” der: düşünmezmisiniz. Yani kainattan edindiğiniz bilgilerle benim bu söylediklerimi karşılaştırıp doğruyu yakalamaya niyetiniz yok mu? “E fe la yetedebberunel kuran: bu kuranı tedebbür etmezler mi? Yani şöyle zihinlerinde olan bilgilerle birleştirerek bir düşünmezler mi şöyle, zihinlerinde bir düşünme faaliyeti yapmazlar mı? “Em ala kulubihim akfaluha: yoksa kalpleri üzerinde kilitler mivar”(MUHAMMED 24). “İnnellezinerteddu ala edbarihim min ba’di ma tebeyyene lehumul huddeş şeytanu sevvele lehum ve emla lehum”(MUHAMMED25)gerisin geriye dönenler,”min ba’di ma tebeyyene lehumul huda: gerçek kendileri için bütünüyle ortaya çıktıktan sonra”,”eş şeytanu sevvele lehum: şeytan onları alçaltmış”,”ve emla lehum: onlara umutlar vermiştir”(MUHAMMED 25).Daha çok var yaparsın canım,sen şimdi devam et tevbe edersin ilersinde daha çok var falan diye şey yapar.Muhammed suresinin 24-25.ayetleri 47.sure.
En son olarak şunları okuyayım. Zuhruf suresinde C.Hakk şöyle buyuruyor. 36-37. ayetler, 43 .sure. ” Ve men ya’şu an zikrir rahmani nukayyıd lehu şeytanen fe huve lehu karin”(ZUHRUF 36). Şimdi bir çok kimse derki biz kuranı anlayamayız. Bunu hep duyarsınız değil mi? Yani kuranı kerim kendine biraz karanlın gibi gözükür. “Kim Rahman’ın zikrini böyle karanlık görürse biz onun başına bir şeytan sararız”. Şimdi “kayyada” kelimesi bir yumurtanın kabuğu için kullanılır. “nukayyud lehu şeytanen” şeytan,yumurtanın kabuğu nasıl yumurtayı çepeçevre sararsa şeytanla da onun her tarafını sararız. Senmisin Allah’ın kitabını ben anlamam diyen öylemi? Hadi anlamaz ol bakalım. “Fe huve lehu karin: bu onun için yakın dost olur”. “Ve innehum yesuddunehum anis sebili: şeytanlar bunları yoldan saptırırlar”. Çepeçevre kuşatmışlarya her taraflarını,çünkü Allah Teala diyor önden arkadan sağdan soldan gelirim diye onların durumunu belirtiyor. “İnnehum yesuddunehum anis sebil: bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar”,”yahsehsebune ennehum muhtedun: ama bunlar kendilerini doğru yolda hesap ederler”(ZUHRUF 37). Yoldan çıktıkları halde yolun ortasında hesap ederler kendilerini.
Ve Taha suresinin 20. Surenin 124. Ayeti. “Ve men a’rada an zikri: kim benim zikrimden yüz çevirirse,kitabımdan yüz çevirirse”,”Ve inne lehu maişeten danken: onun için dar bir yaşayış vardır”. İçi daralır gönlü daralır,ufku daralır. “Ve nahşuruhu yevmel kıyameti a’ma: kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz”(TAHA 124). “Kale rabbi lime haşerteni a’ma: der ki ya Rabbi beni niye kör olarak haşrettin?”,”ve kad kuntu basira: halbuki ben dünyadayken gözlerim görüyordu”(TAHA 125). “Kale kezalike etteke ayatuna fe nesiteha: işte böyle dedi C.Hakk,sana ayetlerim geldi sen onu unutmuş gözüktün hiç ilgilenmedin ayetlerimle”,”ve kezalikel yevme tunsa: işte sende bugün unutuldun”(TAHA 126). Bugün de seninle kimse ilgilenmeyecek.
Özet olarak,demek ki başlangıçta verilen gecenin üçte birinde,yarısında yada üçte ikisinde kalkıp kuran okuma emri günün herhangi bir zamanında kolayımıza gelecek şekilde mutlaka kuran okumamız şekline indirilmiş. Kuranı anlayarak mutlaka onuyacağız, okuyamayan da birilerinden dinleyecek. Böylece hayatımızda her gün birtek ayeti kerimeyi okusak yılda 365 ayet eder. Birkaç sene içerisinde zaten tamamını öğreniriz. Bir de herkes okursa insanların günlük hayatına tamamen kuranı kerim hakim olur. Bizim bunları yapmamız lazım. Hergün kuran ayeti okumamız Allah’ın emridir. Müzzemmil suresinin 20. ayeti bunu açıkça ifade etmektedir, diğer ayetlerle birlikte. Böylece dersimizin birinci bölümünü bitirmiş oluyoruz.