ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
EuzubillahimineşşeytaniracimBismillahirrahmanirrahim ElhamdülillahiRabbül alemin velakibetülilmuttakin ve essalatu ve esselamu ala rasulinemuhammedin ve ala alihi ve essahbihiecmain.
Bu günki dersimiz Leyl suresi, Allah u Teala şöyle buyuruyor;
‘’ Vel leyli izâyagşâ ‘’ (leyl 1)
‘’bürüdüğü zaman geceye yemin olsun’’
‘’Vennehâriizâtecellâ’’(leyl2)
‘’ açıldığı zaman gündüze yemin olsun’’
‘’Ve mâhalâkazzekeravelunsâ’’(leyl3)
‘’ve erkeği ve dişiyi yaratana yemin olsun’’
Geçen haftaki dersimizde de görmüştük, ayetlerde gece ve gündüz ayrı birer varlık olarak anlatılıyor. Yani Şems suresinden hatırlayın;
‘’Vennehâriizâcellâhâ’’(şems3)
Diyor,
‘’gündüze yemin olsun güneşi açığa çıkardığı zaman’’
Şimdi biz bunun tam tersini biliriz değil mi? Yani güneş geldiği zaman gündüz olur. Yoksa gündüz güneşi açığa çıkarmaz. O zaman burada bir şey var. Bu surede de ona benzer ifadeler var.
‘’el leyli izâyagşâ’’(leyl 1)
‘’geceye yemin olsun bürüdüğü zaman’’
Neyi bürüyor? Gece gündüzü mü bürüyor? Bulunduğumuz yerde gündüz var mı ki bürüsün?
KATILIMCI:
Eşyayı değil tüm dünyayı.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Yani bir şeyi bürümek için yani şimdi şu mikrofon, şöyle örtersem burayı bürümüş olurum ama içerisinde mikrofon olur. ‘’vel leyli’’ ‘geceye yemin olsun’, ‘’izayağşa’’ ‘bürüdüğü zaman’. Neyi bürür? Bizi bürür en azından. Sokakları, çevremizi bürüyor. Değil mi? Bulunduğumuz yeri örtüyor.
‘’Vennehâriizâtecellâ’’(leyl2)
‘’ortaya çıktığı zaman gündüze yemin olsun’’
Bak ‘aydınlattığı zaman’ demiyor. Gece bürüyor, gündüz apaçık hale geliyor. Ortalık aydınlanıyor. Gündüz aydınlatmıyor yani. Aydınlığın kendisine gündüz deniyor. O zaman buradan şu anlaşılıyor; demek ki gece ve gündüz diye iki ayrı varlık var. Yani güneşin olmadığı yerde gündüz değil. Şimdi şurası güneş olsun, şu mikrofon, yumruğum da dünya olsun. Kendi etrafında döndüğü zaman , şimdi bu dünyanın güneşe bakan yüzü gündüz değil mi? Arka tarafa bakan yüzü gece. O zaman bunlar gece ve gündüz diye iki ayrı varlık var. Dünyanın güneşe bakan yüzüyle terse bakan yüzü, şimdi dünya döndükçe bulunduğumuz yer ya güneşe bakıyor ya ters tarafa bakıyor. Güneşe bakarsa gündüz tarafına gelmiş oluyor. Ters tarafına bakarsa gece tarafına gelmiş oluyor. Bu ne demek? O gece ve gündüz sürekli var. Ama biz bazen gündüz tarafına uğruyoruz bazen gece tarafına uğruyoruz. Yani şimdi güneş buradan vuruyorsa, bu taraf sürekli gündüz, bu tarafta sürekli gece. Ama döndüğü için dünya bulunduğumuz yer bazen gündüz tarafa geliyor. Bazen gece tarafa geliyor. O zaman gece ve gündüz ayrı varlık olarak sürekli duruyor. Şimdi bunu döndürdüğümüz zaman dünyanın kendi etrafında dönmesinden başka bir şekilde bunu izah edemezsiniz. Bir taraf sürekli gündüz bir taraf sürekli gece. Bizim bulunduğumuz yerde 24 saat ge ile gündüzü gördüğümüze göre öyleyse 24 saat içerisinde dünya kendi etrafında dönmesini tamamlıyor. Ha bunun başka anlamları da olabilir. Benim aklıma gelen bu. Çünkü bazıları işte güneşi bürüyor diyorlar. Gece güneşi bürümüyor. Güneşin önünü örten dünya. Dünyanın bir tarafı gece bir tarafı gündüz. Şimdi çok garip gerçekten, zaman zaman burada söylüyoruz ama bazı kimselerde karşılaştığımız zaman problemin çok daha derin olduğunu görüyoruz. Gerçekten Müslümanlar Kuran ı Kerim’den bilgi elde edilemeyeceği kanaatine kanaatine varmıştır, yani hiçbir ilmi çalışma Kuran ı Kerim kaynaklı olarak yapılamaz. Maalesef genel kanaat böyle. Şimdi bu Gazali’den beri böyle. İnşallah bir gün Gazali’yi konu alan bir ders yaparız burada. Orada çok ciddi bir makas değişimi olmuş. Kuran ı Kerim tamamen bir kenara bırakılmış. Peygamberimiz s.a.v.’in sünneti bir kenara bırakılmış ve islam çok farklı bir sahaya döndürülmüş. Onun için hiçbir ilmi çalışmayı Kuran’dan çıkaramıyoruz. Şimdi bu ayetler dünyanın kendi etrafında döndüğünü net olarak göstermiyor mu? Ya da şunu söyleyelim, şimdiye kadar okuduğumuz ayetlerden bilebildiğimiz bilimsel konularla alakalı hiç farklı bir şey ortaya çıktı mı? Hep te ufuk gösteriyor, ilerisini gösteriyor. Ama Müslümanların gerçekten çok ciddi yapısal bozuklukları var. Yani öyle bir iki nasihatle ortadan kalkacak cinsten değil. Biz bunu sürekli söylüyoruz. Belki bir meseleyi kavrayan birisi ortaya çıkar da bu çalışmayı daha düzgün bir şekilde yaparız. Hakikaten bu sahada yani Kuran ı Kerim’in işte Allah’ın indirdiği kitap, kainatın Allah’ın yarattığı kitap olduğundan ki bunu herkes kabul ediyor, hareketle ilmin kaynağı olduğunu gösteren çalışmaları yaparız inşallah ve o zaman ülkemizi dünyanın ilim merkezi haline getiririz. Artık bu konuda sürekli söylüyorum, yani bu, bu sıkışık halimizle olmaz. inşallah güzel mekanlar ve güzel imkanlarla bu işi başarmak nasip olur.
‘’Ve mâhalâkazzekeravelunsâ’’(leyl3)
‘’erkeği ve dişiyi yaratana da yemin olsun’’
Şimdi dikkat ederseniz aslında her şeyde bir erkeklik, bir dişilik vardır. Bir marangoz bile işte şu erkek şu dişi diye; öyle değil mi Celalet? Öyle yapmıyor musunuz? Mutlaka öyle yapıyorsun yoksa olmuyor. Tutmuyor. İşte elektrikler erkek kablo dişi kablo deniyor değil mi? Her şey çift.
‘erkeği ve dişiyi yaratana da yemin olsun’ yemin olsun ki;
‘’İnnesa’yekum le şettâ’’(leyl4)
‘’sizin çalışmanız elbette farklı farklıdır’’
Herkes farklı bir iş yapar. Herkes aynı şeyi yapmaz. Hatta aynı meslekte olan iki kişi de aynı şeyi yapmaz. Herkesin ilgisi, dikkati farklı tarafadır. Zaten bu farklılıklar gelişmeyi sağlıyor. Her sahada ilerlemeyi sağlıyor.
‘’Fe emmâ men a’tâvettekâ’’(leyl5)
‘’ama kim verir ve kendini korursa’’
‘’Ve saddeka bil husnâ’’(leyl6)
‘’ve en güzeli de tastik ederse’’
‘’Fe senuyessiruhulilyusrâ’’(leyl7)
‘’biz onu en kolaya kolayca ulaştıracağız’’
‘’Ve emmâ men bahılevestagnâ’’(leyl8)
‘’kim de cimrilik yapar kendini ihtiyaçsız görürse’’
Benim ihtiyacım yok, benim tenezzülüm yok diye bir kibirlilik yaparsa.
‘’Ve kezzebe bil husnâ’’(leyl9)
‘’en güzeli karşısında yalan söylerse’’
‘’Fe senuyessiruhulilusrâ’’(leyl10)
‘’onu da alabildiğine (gittikçe) önünü zorlaştıracağız’’
‘’Ve mâyugnîanhumâluhûizâtereddâ’’(leyl11)
‘’o gerilemeye başladığı zaman (cehenneme düştüğü zaman onun malı ona hiçbir fayda sağlamayacaktır’’
‘’İnnealeynâlelhudâ’’(leyl12)
‘’ yol göstermek elbetteki bize düşer’’
Allah u Teala öyle diyor. Çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğunun kararı Allah’a aittir. Dolayısıyla şunu yapın bunu yapmayın demek te Cenab ı Hak’a düşer. Doğruları belirleme yetkisi ondadır.
‘’Ve innelenâlelâhıretevelûlâ’’(leyl13)
‘’Ahiret te bizim bu dünya da bizim’’
‘’Fe enzertukumnârentelezzâ’’(leyl14)
‘’ben sizi uyardım, alevli ateşe karşı uyardım’’
‘’Lâ yaslâhâilleleşkâ’’(leyl15)
‘’oraya en kötü olandan başkası girip yanmayacaktır’’
‘’Ellezîkezzebe ve tevellâ’’(leyl16)
‘’bu öyle bir kimsedir ki yalan söyler ve sırtını çevirir’’
‘’Ve seyucennebuheletkâ’’(leyl17)
‘’en iyi koruyan da oradan uzak kalacaktır’’
‘’Ellezîyu’tîmâlehuyetezekkâ’’(leyl18)
‘’kendini en iyi koruyan da malını verir ve kendini arındırır’’
‘’Ve mâliehadinindehuminni’metintuczâ’’(leyl19)
‘’hiç kimsenin onun yanında karşılığı verilecek bir nimeti de yoktur’’
Yani yaptığı iyiliği yalnız Allah rızası için yapar. Birisinin yaptığı iyiliğe karşı yaptığı iyiliğin dışında , herhangi bir karşılık beklemeden yalnızca Allah rızası için iyilik yapan kimsedir.
‘’ İllebtigâevechirabbihila’lâ’’(leyl20)
‘’bunun bir tek arzusu vardır. İyilik yaptığı zaman en yüce Rabbinin rızasını kazanmak’’
‘’Ve le sevfeyerdâ’’(leyl21)
‘’elbette Allah ondan razı olacakır’’
Şimdi burada en güzel nedir? En kötü nedir? Onunla ilgili ayetler var onları okuyalım. Yunus suresi 26. Ayetten itibaren. Burada Allah u Teala diyor ki;
‘’Lillezîneahsenûlhusnâ ve zîyâdeh’’(yunus26)
‘’iyi davrananları en iyisi bir de ilavesi vardır’’
Yani sen bir iyi davranış ortaya koydun mu Allah rızası için? Bu yaptığının en iyisinin karşılığını alacaksın. Hani bazı şeyler yaparız. Birilerine iyilikler falan yaparız. Birisine iyilik yaparız ki ‘bu tam da yerini bulsu ha! Şahane hiç böylesi rastlamamıştı deriz’. İşte o en iyisinin hepsini sanki o en iyi iyilikle yapmışsın gibi olur. Sevap alırsın ve bir de ilavesi olur. İkramiyeli olur.
‘’ve lâ yerhekuvucûhehumkaterun’’(yunus26)
‘’onların yüzlerinde herhangi bir kararma olmaz’’
‘’ve lâ zilleh’’(yunus26)
Böyle,
‘’zelillik te olmaz’’
Yani böyle bir ‘alçaklık ifadesi de yoktur’
‘’ulâikeashâbulcenneh’’(yunus26)
‘’onlar cennetin ashabıdır’’
‘’hum fîhâhâlidûn’’(yunus26)
‘’sürekli orada kalacaklardır’’
Demek ki iyi şey yaparsanız en iyisiyle karşılaşacaksınız. İyi şey yapanlar büyük günahlardan kaçınan insanlardır. Zina etmezler. İşte zinaya yaklaşmazlar. İçki içmezler. Kumar oynamazlar. Adam öldürmezler. Faizcilikle uğraşmazlar. İşte bu büyük günahlardan kaçınan insanlardır. 53. Sureyi bir açarsanız orada daha net bir şekilde görürsünüz. Hiç olmazsa benim sözüm olmaktan çıkar, Cenab ı Hak’ın sözü olarak okumuş oluruz hepimiz de. 31. Ayet burada diyor ki Allah u Teala;
‘’ Ve lillâhimâfîssemâvâti ve mâfîl ardı’’(necm31)
‘’göklerde ne var yerde ne varsa hepsi Allah’ındır’’
‘’liyecziyellezîneesâûbimâamilû’’(necm31)
‘’Allah bunu şunun için yapmıştır, kötü davrananları yaptıkları kötülüğe karşı cezalandırmak’’
Çünkü bir kötülük yapan ancak bir ceza alır.
‘’ve yeczîyellezîneahsenû bil husnâ’’(necm31)
‘’iyi davrananlar da en iyisiyle karşılık bulsunlar diye’’
Kötülük yaparsan bir kötülük, ama iyi yaparsan en iyi yani bire on ve daha fazlası. Peki bunlar kimdir? Kimlere iyi davranan deniyor?
‘’ Ellezîneyectenibûnekebâirel ismi velfevâhışe’’(necm32)
‘’günahın büyüklerinden ve fuhuş çeşirlerinden kaçanlar (uzak duranlar)dır onlar’’
İster lezbiyenlik olsun, ister homoseksüellik olsun, ister zina olsun bunlardan uzak duran insanlardır.
‘’illâllemem’’(necm32)
‘’diğer küçük günahlar olabilir’’
Yani iyi davranan kişi hiç hatasız kişi değil, büyük günahlardan ve fuhuş çeşitlerinden kaçınan kimselerdir. Bunlardır iyi davrananlar.
‘’innerabbekevâsiulmagfireh’’(necm32)
‘’çünkü Rabbinin mağfireti çok geniştir’’
Yani diğerlerini affeder. Onlar günah değil diye bir şey yok. Onlar da günahtır ama affeder.
‘’huvea’lemubikum’’(necm32)
‘’o sizi çok iyi bilir’’
‘’iz enşeekumminel ardı’’(necm32)
‘’hani sizi topraktan oluşturmuştu’’
‘’ve iz entum e cinnetun fî butûniummehâtikum’’(necm32)
‘’annelerinizin karnında bir cenin iken de biliyordu’’ (Cenab ı Hak)
‘’fe lâ tuzekkûenfusekum’’(necm32)
‘’onun için siz kendinizi temize çıkarmayın’’
Ne mal olduğunuzu Cenab ı Hak gayet iyi biliyor. Hatalarınız varsa Allah’a yönelin ve tevbe edin.
‘’huvea’lemubimenitteka’’(necm32)
‘’kimin kendini koruduğunu Cenab ı Hak daha iyi bilir’’
Zaten cezayı verecek olan da odur. Onun için;
‘’Lillezîneahsenûlhusnâ ve zîyâdeh’’(yunus26)
‘’iyi davrananlara iyisi ve fazlası vardır’’
‘’ve lâ yerhekuvucûhehumkaterunve lâ zilleh’’(yunus26)
‘’onların yüzlerine ne bir alçaklık ne de bir kir bulaşır’’
‘’ulâikeashâbulcenneh’’(yunus26)
‘’onlar cennetliktirler’’
‘’hum fîhâhâlidûn’’(yunus26)
‘’orada sürekli kalacaklardır’’
‘’Vellezînekesebûsseyyiâti’’(yunus27)
‘’ama kötülük yapanlara gelince’’
‘’cezâuseyyietinbimislihâ’’(yunus27)
İyilik yapana daha güzeli ama,
‘’kötülük yapana yaptığının karşılığı verilecektir’’
‘’ve terhekuhumzilleh’’(yunus27)
‘’onların yüzünü alçaklık kapsayacak’’
‘’mâlehumminallâhimin âsim’’(yunus27)
‘’onları kimse Allah’tan kurtaracak değildir’’
‘’ke ennemâugsîyetvucûhuhumkita’anminel leyli muzlimâ’’(yunus27)
‘’yüzleri sanki gecenin bir parçasıyla kapatılmış gibi olacaktır’’
‘’ulâikeashâbun nâr(nâri), hum fîhâhâlidûn’’(yunus27)
‘’onlar da cehennemliktir. Orada sürekli kalacaklardir’’
‘’Ve yevmenahşuruhumcemîan’’(yunus28)
‘’onların hepsini haşredecek’’
‘’summenekûlulillezîneeşrekû’’(yunus28)
‘’sonra müşriklere şöyle diyeceğiz’’
‘’mekânekumentum’’(yunus28)
‘’siz olduğunuz yerde kalın’’
‘’ve şurekâukum’’(yunus28)
‘’ve sizin ortaklarınız’’
‘’fe zeyyelnâbeynehum’’(yunus28)
‘’ve ikisinin arasını ayırmışızdır’’
‘’ve kâleşurekâuhummâ kuntum iyyânâta’budûn’’(yunus28)
‘’onların bu dünyada kulluk ettikleri diyecekler ki, siz bize kulluk etmiyordunuz’’
‘’Fe kefâ billâhi şehîdenbeynenâ ve beynekum’’(yunus29)
‘’bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter’’
‘’in kunnâ an ibâdetikum le gâfilîn’’(yunus29)
‘’biz sizin bize kulluğunuzdan habersizdik, diyeceklerdir’’
Mesela bu gün hıristiyanlar İsa a.s.’a kulluk ediyorlar. İsa a.s.’ın haberi var mı? Ama onlara göre var. Onlara göre İsa sürekli kilisede bulunur. Kiliseyi korur. İşte bütün hıristiyanlarla sürekli ilgilenir. Yardıma ihtiyacı olana yardım eder. Herkesin sözünü duyar. Dinler. Allah’a karşı da insanlara avukatlık eder. Şimdi bir hıristiyan İsa’nın kendisini duymadığına inanır mı? Peki bazı Müslümanla da öyle değil mi? Peygamber s.a.v. öldü deseniz kaç kişi inanır? Allah u Teala diyor. Yok canım diyorlar o olur mu? Allah yolunda öldürülenler ölü olmayacak ta peygamber ölü olacak?
Benim aklım sadece Kuran ı Kerim’e eriyor. Kuran ı Kerim de Allah u Teala diyor ki;
‘’İnnekemeyyitun ve innehummeyyitûn’’(zumer30)
‘’sen öleceksin onlar da ölecekler’’
Diyor,
‘’e fe in mitte fe humulhâlidûn’’(enbiya34)
‘’sen öleceksin de onlar kalacak mı’’
Diyor.
((25. Dakika 50. Saniyede yardımcı hocalardan biri konuşuyor. Anlaşılmadı))
Peygamberimizin kul olduğunu da kabul etmiyorlar. Haşa. Geçende bir öğrenci geldi Mastır hazırlamış Peygamber s.a.v.’inmahsumluğuna dair. Mastır tezi hazırlamış bizim iyi öğrencilerimizden. Talebeliği sırasında benim dersleri dinlerken havale geçirenlerdendi. Gerçi Yahya da gülüyor ama geçirmeyen mi var? Fakat sonradan bizim dediklerimizin doğru olduğunu kendi gözüyle görmeye başlamış. Şimdi diyor ki, ‘yahu hocam işte şaşırtıcı bilgiler var’ diyor. Öyle ilgisiz ayetleri dile getiriyorlar ki peygamber efendimizin mahsumluğuna dair’ hani peygamberin suçsuz ve günahsız olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Bir Ayet i Kerime’nin tefsirini söyledi ben de şaşırdım. Sonra Yahya’ya söyledim o da görmüş. Ben de gördüm dedi bir tefsirde. Ayet i Kerime’de Cenab ı Hak diyor ki;
‘’Kul innemâ ene beşerunmislukum’’(kehf110)
Şimdi bu ayeti nasıl tefsir etmişler;
‘inne’ ‘şurası bir gerçek ki’. Ayırmışlar kelimeleri ‘ma ene beşerunmislikum’, ‘ben sizin gibi bir adam değilim’
YARDIMCI:
Niye? Beşere ne oluyor ki o zaman?
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Canım şimdi o kadar arapça bilmiyorlar. O kadar uyduran onu da uydurur. Arapça tefsirde okudun değil mi?
Bak arapça tefsirde. Arapça olarak bu zaten öyle bir mana vermek mümkün değil ama vermişler. Peygamber efendimize masum diyorlar ki, şimdi kendilerini günahsız olarak anlatıyorlar ya. Peygamber masum olmasa bu defa kim onların masum olduğuna inanacak? Peygamber günahsız olacak ki insanlar bunlara da günahsız desin. E peki o kadar ayet var. Onları ne yapacağız? Onları karıştırma. Onlara da bir kılıf buluyorlar zaten. İşte burada ne diyor? İsa a.s. örneğini şey yaptık. İnsanlar haşa İsa a.s.’ı tanrı yapıyorlar. İsa a.s. bundan hiç haberi olmaz ki, ne diyorlar;
‘’Fe kefâ billâhi şehîdenbeynenâ ve beynekum’’(yunus29)
‘’bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter’’
‘’in kunnâ an ibâdetikum le gâfilîn’’(yunus29)
‘’sizin bize kulluk yaptığınızdan gerçekten habersizdik’’
(biz bilmiyorduk nereden bilelim sizin bize kulluk yaptığınızı)
‘’Hunâliketeblûkullu nefsin mâeslefet’’(yunus30)
‘’işte bu durumda herkesin daha önce yaptıkları ortaya çıkar’’
Yani yok olur gider geriye bıraktıkları çürür gider.
‘’ve ruddûilallâhimevlâhumul hakkı’’(yunus30)
‘’hak olan Mevlalarına (Allah’ın huzuruna) çevrilirler’’
‘’ve dalleanhummâkânûyefterûn’’(yunus30)
‘’uydurdukları (iftira ettikleri) şeyler de kaybolur gider’’
Hem malları gitti, hem itibarı gitti, her şeyleri gitti perişan bir vaziyette. Ölüm her an kapımızı çalacağı için her an başımıza böyle olaylar gelebilir. Çok dikkatli olmamız lazım.
İşte demek ki en iyiyi tasdik eden en iyiyi yapan Allah’ın kitabını tasdik ediyor, Allah’ın kitabına göre davranırsa daha iyisiyle daha iyisiyle Cenab ı Hak ona mükafat verecektir. Ama Allah’ın kitabına aykırı davranırsa ki herkes bu aykırılığın farkında olur. Çünkü herkesin fıtratına ters düşer bu. O da onun cezasını çekecektir. Şimdi burada bir husus var. Geçen hafta da o konuda şey yapmıştık. Eminim meal verirken bir çoğunuzun aklına gelmiştir. Hani burada diyor ki;
‘’Lâ yaslâhâilleleşkâ’’(leyl15)
‘’cehenneme en şaki olandan başkası girmeyecek’’
Yani orada kızarmayacak, en şaki en kötü. Peki bu en şaki kim?
‘’Ellezîkezzebe ve tevellâ’’(leyl16)
‘’yalanlayan ve sırtını dönendir’’
Bunun işleyeceği en büyük günah hangisi? Şirk günahıdır. Affedilmeyecek bir günah. Ve insanların en kolay işledikleri bir günah.
‘’Ve seyucennebuheletkâ’’(leyl17)
‘’en çok kendini koruyan da ondan uzak kalacaktır’’
E peki şimdi aradakiler ne olacak? İki tane en var değil mi? En kötü cehenneme gidecek, en iyi cehennemden uzak kalacak. Aradakiler ne olacak?
KATILIMCI:
Arafat’ta kalacak.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Öyle mi olacak? Aradakiler ne olacaklar? Geçen hafta da Müslümanlar uğrayacak mı uğramayacak mı diye bir arkadaşımız soru sormuştu. Şimdi buradan bakın. En iyiler uzak kalacak en kötüler de orada kalacaklar. Şimdi arkadaşlarımız hata yaparsam söylerler. Bazı kimseler cehennemin hışırtısını bile duymayacaklar. Orada mahşer yerinde amel defterleri kendilerine gösterilecek tabi. Herkese gösterilecek çünkü. Oradan doğru cennete gidip sabah kahvaltısını orada yapacaklar. Niye sabah kahvaltısı diyorum? Çünkü orada da yeme içme ihtiyacı var aynı. Etten kemikten yaratılmış bir insan. Sabah kahvaltısını doğru gidip cennette yapacaklar. Hiç cehennemin hışırtısını bile duymayacaklar. Buldun mu Ayet i Kerime’yi?
‘’Lâ yesme’ûnehasîsehâ, ve hum fî meştehetenfusuhumhâlidûn’’(enbiya102)
Başka ayetlerde de vardı ya enbiya 102 evet. Tamam enbiya 101 den;
‘’İnnellezînesebekatlehumminnelhusnâulâikeanhâmub’adûn’’(enbiya101)
Şimdi size bir soru sorayım bakayım. Önce ayetin mealini vereceğim dikkatle dinleyin arkasından soruyu soracağım. Bakayım kaç kişi doğru cevap verecek? Tatile gireceğimize göre karnelerinizi iyi alın.
‘’İnnellezînesebekatlehumminnelhusnâ’’(enbiya101)
‘’önceden (bu dünyadayken) kendileri için el hüsna hükmü verilmiş olan kişiler ‘’
Yani yaptıkları iyi olarak kabul edilenler.
‘’ulâikeanhâmub’adûn’’(enbiya101)
‘’onlar o cehennemden uzak tutulacaklardır’’
Şimdi soru. Hüsna, yani ‘yaptıkları işler iyidir’ hükmü verilenler kimler?
KATILIMCI1:
Allah’ın razı olduğu kullar.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Yanlış cevap.
KATILIMCI2:
Salih amel işleyenler.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Yanlış cevap.
KATILIMCI 3:
Büyük günah işlemeyenler.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Hah! Tamam. Doğru cevap. Şimdi bakın bu çok önemli gerçekten bunu çok iyi kavrayalım. Necm suresinin 31. Ayetini biraz önce okuduk. İyi davrananlara,
‘’ve yeczîyellezîneahsenû bil husnâ’’(necm31)
‘’iyi davrananların hakkı hüsnadır’’ diyor değil mi? ‘hüsna’ yani en güzeli dedi mi orada Necmsuresin’de. Kimdi bu iyi davrananlar?
‘’Ellezîneyectenibûnekebâirel ismi velfevâhışeillâllemem’’(necm32)
‘’bunlar günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden uzak duranlardır’’
Yani kim ki günahların büyüklerinden uzak kalmış, fuhuştan uzak kalmışsa, fuhuşun her çeşidinden. Çünkü ‘fevahiş’ diyor. Çoğulu. En az üç çeşit fuhuş olmalı ki ‘fevahiş’ olsun. Öyle değil mi? Bu nedir işte bu gün bildiğimiz lezbiyenlik, homoseksüellik var ve zina var. Bir de ondan uzak kalma dediği için onun çevresinden de uzak kalmak gerekiyor. Ona götüren şeylerden.
‘’illâllemem’’(necm32)
‘’bunun dışındakiler olabilir’’
Diyor. Bunlar zaten belli günahlar. Her insan bunların günah olduğunu bilir. Bunlardan uzak kalanlara hangi vasıf veriliyor? Hüsna vasfı veriliyor. Peki diğer yaptıkları günah değil mi? Onlar da günah. O nu da Allah u Teala nisa suresinin 31. Ayetinde ne diyordu?
‘’İn tectenibûkebâiramâtunhevneanhunukeffirankumseyyiâtikum’’(nisa31)
‘’yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak durursanız seyyiatınızı görmeyiz’’
Yani şurada diyelim ki 10 tane yasak ya da 20 tane yasak var Kuran ı Kerim’in koyduğu öyle düşünün rakam olarak. Şunun büyükleri diyelim 7 tane 10 tanesi büyük. ‘ Onlardan uzak kalırsanız, diğeri de günah ama onları görmeyiz’ diyor.
‘’ve nudhılkummudhalenkerîmâ’’(nisa31)
‘’ve sizi çok güzel bir konuma koyarız’’
İşte büyük günahlardan kaçınanlar. Kaçınanların küçük günahları da affedileceğine göre bunların amellerinin tartılmasına ihtiyaç var mı? Günah yok neyi tartacaksın? Şimdi büyük günahlardan uzak kalmış küçükleri de görmem diyor Cenab ı Hak. Terazinin öbür tarafına bir şey yok neyi tartacaksın? Bununla ilgili ayeti hatırladınız mı? Bul bakalım onu.
Bu kafirlerle ilgili. Kafirlerle ilgili bakmaya lüzum yok zaten büsbütün batmış onlar. Bir başka ayet daha vardı. Müminlerle ilgili. Bizim o şeyde vardı. Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’da. Şimdi aklıma gelmiyor. Neyse şimdi zaten hiç gerek yok. Bu okuduğumuz ayet onu söylüyor.
‘’İnnellezînesebekatlehumminnelhusnâ’’(enbiya101)
‘’bizden hüsna hükmü geçmiş olanlar’’
Yani şunun yaptıkları hüsnadır. Yani büyük günahlardan uzak duranlar. Büyük günahları işlemiş ve tövbe etmişse bu da bunlara giriyor mu? Giriyor. Furkan suresinde anlatıyor. Allah günahı affettiği gibi sevaba da çeviriyordu değil mi? Şimdi yani kapı her zaman açık. Her zaman insan en iyi olma imkanına sahip. Her an ne yapmış olursa olsun.
KATILIMCI:
Hocam bir tek burada Allah bize rahmeti için, ‘şeytan sizi Allah’ın affıyla kandırmasın’ yani burada da böyle bir şey var. O zaman burada nasıl düşüneceğiz?
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
‘şeytan sizi Allah’ın affıyla kandırmasın’ diye bir ayet yok. ‘şeytan sizi Allah ile kandırmasın’ şeklinde bir ayet var. O bir soru olarak kalsın bir kenarda. Dersin ikinci bölümünde şey yapalım. Onu bir konu edinelim. Şimdi bunu burada şey yapmayalım. Konu değişir o zaman.
‘’İnnellezînesebekatlehumminnelhusnâulâikeanhâmub’adûn’’(enbiya101)
‘’bizden el hüsna geçmiş olanlar’’
Bakın burada dikkat ediyorsanız falan alim böyle demiştir filan böyle demiştir demiyoruz. Size ayetten gösteriyoruz işte el hüsnahümünü veren necm suresinin 31. Ayeti. Kimler için veriyor? Büyük günahlardan kaçınanlar için. Çok açık ve net değil mi? Ha bunlar cehennemden uzak kalacaklardır. Peki devam ediyor ayet.;
‘’Lâ yesme’ûnehasîsehâ’’(enbiya102)
‘’onun böyle ssss-ssss şeklindeki sesini bile duymayacaklar’’
Yani en küçük bir hışırtı, artık yani hışırtı diyoruz ne diyelim?
KATILIMCI:
Hocam bu sizinki de tesirli oldu.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Bu da tesirli oldu değil mi? İyi peki tamam, onu bile duymayacaklar. Peki;
‘’ve hum fî meştehetenfusuhumhâlidûn’’(enbiya102)
‘’onlar canlarının çektiği şeyler (canlarının çektiği şeyler) içerisinde’’
Hani böyle bir çabucak cennete gidipte nimetlerle karşılaşıyorlar ki Aaa!.. canları ne isterse, ne çekerse onların içerisinde. Ve öyle vücutta bozulma falan da yok. Hep genç, hep dinç, hep sağlıklı. Peki başka ne var? Bu ayetleri iyi kavrayalım arkadaşlar.
‘’Lâ yahzunuhumulfezeulekberu’’(enbiya103)
‘’o en büyük fiza (dehşet sıkıntı var ya, o ahiretin o sıkıntısı var ya) o büyük sıkıntı bunları üzmeyecek’’
Bunlara üzüntü yok. Kim bunlar? Büyük günah işlemeyenler. Bu kadar. Peki başka ne olur?
‘’ve tetelakkâhumulmelâikeh’’(enbiya103)
‘’melekler onları karşılayacaklar’’
‘’hâzâyevmukumullezî kuntum tûadûn’’(enbiya103)
‘’işte bu gün size söz verilen gündür’’
Şimdi tekrar şeye dönüyoruz. Leyl suresine.
‘’Ve seyucennebuheletkâ’’(leyl17)
‘’cehennemden etka olan uzak kalacaktır’’
İşte etka olan kim? Büyük günahlardan kaçınan. Gördünüz mü şimdi? ikisi birbirini tam açıkladı mı?
‘’Lâ yaslâhâilleleşkâ’’(leyl15)
Şimdi bu Ayet i Kerime,
‘’en şaki olandan başkası da orada kalmayacak (cehennemde)’’
O Kehf suresinin ayeti şimdi lazım oldu. Orada da Allah u Teala şöyle söylüyor 103 ten itibaren;
‘’Kul helnunebbiukum bil ahserînea’mâlâ’’(kehf103)
‘’amelleri en çok zarar eden kişileri size bildireyim mi? Öyle söyle onlara’’
‘’Ellezînedallesa’yuhumfîlhayâtiddunyâ ve hum yahsebûneennehumyuhsinûnesun’â’’(kehf104)
‘’onların çalışması dalalette olanlar (yanlış iş yapıyorlar, yani Allah’ın koyduğu prensiplerin dışında çalışıyorlar) ama kendilerini de iyi bir iş yapmış zannediyorlar’’
‘’Ulâikellezînekeferûbiâyâtirabbihim velikâihî’’(kehf105)
‘’çünkü onlar Allah’ın ayetlerini görmüyorlar’’
Efendim şimdi bir ayet okuyorsun ‘yahu kardeşim o, o zamanmış bu, bu zamanmış’ onu oraya pas ediyor bunu buraya pas ediyor. Kendi yaptığının çok iyi olduğunu düşünüyor. Allah ile karşılaşacaklarını da hiç akıllarına getirmek istemiyorlar.
‘’fe habitat a’mâluhum’’(kehf105)
‘’onlar için de kıyamet günü bir tartı koymayız’’
Çünkü zaten durumları belli, neyi tartılacak? Hadi doğru cehenneme. Bak bir gurup doğru cennete, bir gurup doğru cehenneme. Peki bunların içerisinde bir orta gurup yok mu? Yani büyük günah ta işlemiş, büyük günah işlemişse küçük günahlar bağışlanacak mı? Hayır. Şimdi büyük günah işlemişse tövbe etmemişse ölmüşse küçük günahlar da hesaba dahil edilecek. Ve bu tartılacak. Tartısı ağır gelirse o da doğru cennete gidecek. Ama tartısı hafif gelirse cehenneme gidecek. Bunu nereden biliyoruz? Bunu da araf suresinden biliyoruz. Gerçi bir çok surede var da!. Bak burada 8. Ayette ne diyor?
‘’Velveznuyevmeizinilhakk’’(araf8)
‘’Tartı o zaman gerçek tartıdır’’
Hiç kimseye haksızlık yapmaz. Yani amelleri tam tartar.
‘’ fe men sekuletmevâzînuhu fe ulâikehumulmuflihûn’’(araf8)
‘’kimin tartısı ağır gelirse onlar kurtulmuşlardır’’
Az önce söylediğimiz gibi büyük günah işlememiş olanların küçük günahları görülmeyeceği için, bunun zaten günah tarafında bir şey yok. Ama büyük günah işlemişse günah tarafı da var. O tartılacak. Tartısı ağır geldiyse doğru cennete. Kurtulacaklardır.
KATILIMCI:
Bu söylediğiniz tevbe etmişse mi?
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Tevbe etmişse değil. Tevbe etmişse zaten Allah affediyor. Onun günahını da sevaba çeviriyor. Tevbe edende problem yok. Tevbe etmeden ölenlerde bu problem.
KATILIMCI:
Şirkten tevbe eden de aynı mı?
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Şirkten de tevbe edeni affeder. Peygamber efendimizin ashabının hepsi müşrik değilmiydi? Ya da büyük bir bölümü. Tevbeyle affedilmeyecek hiçbir günah yoktur. O şirk günahını affetmezin anlamı müşrik olarak ölürsedir. O zaman müşrik olarak ölen kişinin günahını affetmeyecekse, şirki affetmeyecekse, ‘ şirkin dışındakileri affederim’ dediyse, şimdi ikinci soru dikkatle dinleyin. Bakın. Ne dedi Allah u Teala?
‘’İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrakebihî’’(nisa116)
‘’Allah kendine ortak koşulmasını bağışlamaz’’
Tevbe etmişse bağışlar. Furkan suresinde zaten var o. Hem bağışlar hem de şirkte geçen günahlarını sevaba çevirir.
KATILIMCI:
Kul hakkını ne yapacağız hocam? Kul hakkını.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Bir dakka işi karıştırma dur. O hakkı siz öbürlerinden anlarsınız. Detaylara girmeye lüzum yok. Şimdi Allah u Teala ne diyor? ‘şirki affetmem’ manası nedir? Tevbe etmeden ölmüşse demektir. Eğer tevbeyle de affetmeyecek olsaydı yeryüzünde bir tane Müslüman olmazdı. Öyle değil mi? Zaten tevbe ile affedeceğini de hep söylüyor. O kadar çok ayet var ki bu konuda. Tevbe etmeden adam şirk günahıyla gitmişse af yok. Peki onun altındakilerini? Cenab ı Hak diyor ki ‘koyduğum kurallara göre affederim’. O kuralların bir kısmını biraz sonra okuyacağız. O da kuralsız değil. Şimdi bu ne demek? Şirk günahını işlememişsin ama onun dışında yığınla günahın var. Affedilebilir mi? Edilemez mi? tevbe etmeden ölüşsün, tevbe etsen zaten buradayken affediliyor. Tamam mı? Tabi orada tartıya giriyor. Şimdi gelin bakın burada okuyalım.;
‘’Ve men haffetmevâzînuhu’’(araf9)
‘’kimin de tartısı hafif gelirse’’
‘’fe ulâikellezînehasirûenfusehum’’(araf9)
‘’bunlar kendilerini zarar etmiş olan insanlardır’’
Ne demek manası? Adamın ödeyecek borcu var bütün malını mülkünü ödettiriyorsun, ondan sonra ödeyecek hiçbir şeyi kalmamış, gene borcu var. Gel seni içeri alacağız diyorsun. Ya da adamı alıyorsunuz gel borcuna karşılık şurada çalışacaksın diyorsunuz. Adam kendini zarar ediyor yani hürriyetini kaybediyor. Kendini zarar ediyor. Manası o tamam mı? Çünkü gel bakalım diye onu kendisini alıyorlar içeriye verecek bir şeyi yok ya! Karşılığında. Niye kendini zarar ediyor?
‘’bimâkânûbiâyâtinâyazlimûn’’(araf9)
‘’ayetlerimiz karşısında yanlış iş yaptığı için’’
Bile bile bu suçu işlemiştir. Peki bu adam kendini zarar etmesi için cehenneme gitmesi gerekmiyor mu? İşte gidiyor. Ama şirk günahı yoksa oradan kurtulabilecek değil mi? Ama bir kural ile kurtulacak. İşte şimdi bu ayette en şaki orada kalacak en muttaki oraya hiç uğramayacak. Uğramayacaklar belli oldu kalacak ta belli oldu değil mi aşağı yukarı. Şimdi vakit biraz geçtiği için hem ikinci bölüme fırsat kalsın diye.
Ya ben burada aldığım notlar bile, o kadar çok not almışım ki, biraz az alsaydım. Şey vardı ya. Aslında ben bu arkadaşlara sorsaydım. Şimdi on kere bulmuşlardı. O hani annesine akrabasına bağışlananlar vardı. Ankebut suresindeydi galiba ya!…
YARDIMCI:
Tur suresi
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Kaçıncı ayet?
YARDIMCI:
Yirmibir
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Yirmibirinci ayet. Bak;
‘’Vellezîneâmenû’’(tur21)
‘’inananlar’’
‘’vettebeathumzurriyyetuhumbiîmânin’’(tur21)
‘’bir de zürriyetleri, imanla onların arkalarından gelmişse’’
İmanla ne demektir? Müşrik değil demektir değil mi?
‘’elhaknâbihimzurriyyetehum’’(tur21)
‘’onların zürriyetlerini arkadan onlara katarız’’
Yani siz şimdi diyelim baba olarak, anne olarak cennete gitmişsiniz. Soyunuzdan çocuklar var ama hep büyük günah işlemişler fakat şirke düşmemişler. Onlar da cehenneme gitmişler. Çünkü o gidecek oraya başka çare yok. Mutlaka gidecek. Geçen hafta okumuştuk ayetleri fakat annesi babası cennette olduğu için onlar için bunlar cehennemden çıkarılacaklar. Onun için;
‘’ve yagfirumâdûnezâlikeli men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kaddalledalâlenbaîdâ’’ , bu…
Yani herkesin de bir yakını cennette olacak yani, kesin. En azından hepimiz Adem a.s.’ın çocuklarıyız yani.
KATILIMCI:
Şefaat dediğimiz bu mu?
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Bu şefaat değil. Bu Allah’ın bağışlaması. Ha buna şefaat diyebilir birisi ayrı konu. Şefaati, eşleştirme diye şey yaparsanız uyar. Yani onun yanına koyma manasında olabilir. Yani yeter ki büyük günah işlememiş olsun. Annesinin babasının yanına gelir. Oradan gelir yani onun için gelir oraya. Allah u Teala ondan dolayı alır onu oraya.
‘’ve mâeletnâhumminamelihimminşey’in’’(tur21)
Şimdi onlar buraya geldiler diye bunlar bir şey ödeyecek değil ki cennetlikler. Yani kurtuluş fidyesi falan ödemelerine lüzum yok. Bunların mevkilerinin makamlarının hiçbir eksilmede olmayacak. Gene bulundukları yerdeler. Ama oranın ağası onlar. Öbürleri onların sebeplerine o makama gelmişler. Yani şimdi birisi, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL . O nun oğlu kızı da orada. Ama babalarından dolayı orada değil mi? Yani kendilerinden dolayı değil. O köşte cumhur başkanı olmanın forsuyla cumhurbaşkanı oğlu olmanın forsu aynı olmaz. evet.
KATILIMCI:
Hocam cehennem için de aynı şey geçerli mi?
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Cehennem için aynı şey geçerli olur mu? Yani cehennemlikler de cennetten mi adam alacaklar oraya? Evet neyse saat sekiz’i buldu. Birazcık ara verelim sonra devam ederiz.