Bugün Nisa Suresinin 105. Ayetindeyiz. Ayetin meali şöyle:
Ya Muhammed. Bu kitabı sana indirdik. Bütün gerçekleri içerecek şekilde indirdik. İnsanların arasında Allah’ın gösterdiği ile hükmedesin diye indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma. (Nisa Suresi 105)
Muhammed S.A.V hem rasul hem nebidir. Rasul olarak görevini Maide Suresi 67. Ayette Allah bildiriyor.
Rabbinden sana indirilen neyse onu sen insanlara tebliğ et. (Maide Suresi 67)
Burada herhangi bir hüküm verme yok. Allah şu ayette şöyle diyor.
Mesele bu akşam kurban örneği üzerinde duracağımız için kurban ile ilgili ilk inen ayeti okuyalım. Kevser Suresi Mekke’de inmiştir.
Sana çok şey verdik. Namazı rabbin için kıl. Bir de hayvanı ayakta kes. Senden nefret eden var ya işte geleceği olmayanlar onlardır. ( Kevser Suresi)
Gerçekten Allah Muhammed S.A.V’e hem dünyalık vermiştir hem ahireti vermiştir. Şimdi düşünün Mekke’de babası kendisinden önce ölmüş, annesi küçük yaşta iken ölmüş, dedesinin yanında büyümüş olan bir çocuk Allah’ın kendisine indirdiği kitap sayesinde Mekke’de çok ciddi bir problem kaynağı oluyor. Medine’ye hicret etmek zorunda kalıyor. Kısa sürede Medine’de hakimiyet kuruyor. Vefat ettiği zaman Türkiye’nin dört katı büyüklüğünde bir bölgenin hakimi. Üzerinden asırlar geçmiş, işte biz bugün burada ona inanan insanlar olarak toplanmışız onun getirdiği kitabı anlatıyoruz. Bugün dünyanın her tarafında bu anlatılıyor. Şimdi dünyalık açısından düşünün. Bir kimsenin bundan daha büyük bir nimeti hayal etmesi mümkün mü? Dünyalık istersenin dünyalık…
Ne istersin dünyada, devlet başkanı. İşte olmuş.
Ne istersin dünyada, kahraman. Olmuş. Kimse önünde duramamış, bütün düşmanlar kaçmış.
Zenginlik olmuş. Öldükten sonra şanının yürümesi olmuş.
Verilen çok şey Kuran’dır. Çok şey isteyen varsa Kuran’a talip olmalıdır.
Mekke’de Resullullah’tan nefret edenler ve Medine’de nefret eden birçok kimse ne elde ettiler? Hiçbir şey.
Bu sure Mekke’de indi. Resulullah bu sureyi indiği zaman tebliğ etti. Surede venhar kelimesi geçiyor. Venhar demek, hayvanı ayakta kes demek.
Venhar ne demek diye sordukları zaman, Resulullah bir cevap veremezdi. Onu açıklayacak ayetin inmesini beklemesi lazımdı. Onun için Mekke’de inen bu ayetten sonra Nebimizin kurban kestiğine dair bir rivayet yoktur.
Araf Suresinin 52. Ayeti
Onlara bir kitap getirdik ki onu bir ilimle açıkladık.
Açıklayan kim Allah. Bir ilimle açıklamış. O ilmin adı hikmettir. Muhammed S.A.V o ilmi önce kendi öğrenmiş sonra da ümmetine öğretmiştir. O ilmi kendine öğreten Allah’tır.
Hud Suresinin ilk ayetleri şöyledir:
Bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmıştır. Daha sonra ayrıntılı şekilde açıklanmıştır. Açıklamayı Hakim ve Habir olan Allah yapıyor. Allah’tan başkasına kullak etmeyesiniz diye.
Mesela namaz kıl. Mekkeli müşrikler zaten 5 vakit namazı biliyorlar. Dolayısıyla nasıl kılınacağını sormasına gerek yok. Medine’deki Yahudiler zaten 5 vakit namazı biliyorlar. Çünkü Adem A.S’dan beri bütün nebiler aynı namazı öğretmiştir.
İbrahim A.S Kabe’yi yaptıktan sonra yaptığı dua: Yarabbi benim çoluk çocuğum bu namazı tam kılsınlar diye onları buraya yerleştirdim.( İbrahim Suresi 37)diyor.
Mekkeli müşrikler İbrahim A.S’ın soyundan gelmiştir. Bu ayetten dolayı namaz kılıyor olmaları gerekir. Onun için Allah namazı tarif etmemiştir.
Nahr kelimesi hayvanı yatırmadan ayakta kesmek demektir. Küçük baş hayvanlar genellikle yatırılarak kesilirler. Büyükbaş hayvanlar ayakta kesilirler. Peki hayvanı ayakta kesme kelimesinden bir ibadet anlayabilir misiniz? Kurban anlayabilir misiniz?
Mesele deveyi araplar keserler. Ben ilk defa hacca gittiğim zaman bir deve keselim dedik. Birkaç kişi hayvanı yatıramadık. Bir tane Arabı çağırdık 1 saniye sürmedi kesti. Deve ayaktayken boğazına bıçağı saplıyor.
Venhar kelimesinden kurbanı anlamak mümkün değil. Ama Allah burada bir emir verdiğine göre burada bir şey var ama ne?
Allah önce kısa özlü hüküm bildiriyor sonra ayrıntılı şekilde açıklıyor. Açıklamayı Hakim ve Habir olan Allah yapıyor.
O zaman venhar kelimesini anlamak için Muhammed S.A.V’in açıklamayı beklemesi lazım. Çünkü açıklamayı kendisi yapamaz. Açıklamayı allah yapacak. Allah’tan başkasına kullak etmeyesiniz diye.
Allah’ın kitabını bir başkası açıklarsa muhatap onu Allah’ın emri zanneder. Allah’a uyduğunu düşünerek ona uyar. Belki ona uyan kişi farketmeyebilir. Ama ona bu havayı veren kişi kendisini Allah yerine koymuş, Allah’ın yolundan çıkmış, dinden çıkmış olur.
Sakın hainlerden yana bir tavır takınma.
Alltan alta iş yürütenler Allah’ın kitabını Allah’ın gösterdiği yöntemle değil kendi yöntemleriyle açıklayanlara Allah burada hainler diyor.
Allah, Hud Suresinde:
Ben sizin için Allah tarafından bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Kuran’ı açıklama yetkisi Muhammed S.A.V’e de verilmemiştir.
Muhammed S.A.V söyle demiştir:
Kim Kuran’ı kendi görüşüyle açıklarsa cehennemdeki yerine hazırlansın.
Fatih Orum: Söylediğiniz metin dışında Tirimizi’de, Nesai’de benzer metinler geçiyor.
Mesela Tirmizi’de bir rivayet şöyle:
Kuran hususunda her kim kendi görüşüne göre hüküm verirse cehennemdeki yerine hazırlansın.
Bu rivayet için hasen yeni sahih olduğu söyleniyor.
Yine benzer bir rivayet şöyledir:
Kim kendi görüşüyle Kuran’ı açıklarsa isabet etse bile yanlış yapmıştır.
Abdulaziz Bayındır: Çünkü yetkisini aşmıştır. Allah böyle bir yetkiyi hiç kimseye vermiş değildir. Kendisi bir ilimle açıklamıştır. O ilmin adı da hikmettir. Hem metod olarak hem de çıkan sonuçlar olarak hikmet diye isimlendiriliyor. Bu konuda çok sayıda ayet var.
Resulullah’ın yukarıdaki sözü ile Hud Suresinin başındaki ayetlerin arasında birebir benzerlik vardır.
Kuran’ı açıklamayı Allah yapıyor. Onun dışındaki açıklamaya Allah’tan başkasına kulluk etmek diyor.
İnsanların arasında Allah’ın sana gösterdiği şeyle hüküm vermen için…
(Nisa Suresi 105)
O zamandan beri alltan alta Kuran’ı kendisine uyduranlar varmış demek ki. Allah, Muhammed S.A.V’e sakın Allah’ın ayetlerini kendi kafalarına göre açıklayanları savunma diyor.
Hadisteki “İsabet ederse de yanlış yapmıştır.” Sözü de doğru değil midir?
Çünkü yetkisizce bir davranış içerisine girmiştir. Allah böyle bir yetki vermemiştir.
Peki bugün ne yapılıyor? Kuran’ı Kerim’in ayetinin metnini okuyorsunuz. O senin kendi görüşün diyorlar. Senin yorumun diyor.
Kuran’a uy diyorsun.
Meal dediğiniz kitaplara mı uyacağım diyor.
Bugün Türkiye’de Fetö dolayısıyla paralel din, paralel örgüt deniliyor. Bu paralel din dediğiniz şey asırlardır İslam’ı bitirmiş. Bugün Fetö olur yarın başkası olur.
İnsanlar kendilerini Allah’ın yerine koyduğu sürece bu paralel din bitmez. Çünkü insanlar Allah’ın kitabını kendi kafalarına göre açıklıyorlar.
Bir hoca vardı. Arapçası iyiydi. Birgün El Hidaye’nin ekonomi ile ilgili kısımlarını anlayamamış. Şurayı bana bir oku dedi. Birkaç gün geldi sonra gelmedi.
Sonra şöyle dedi: Ben bu El Hidaye’yi hatasız kitap sanırdım. Sen her cümlesinde yanlışlar buluyorsun. Ben bir daha gelemeyeceğim.
Sonra bir gün bir düğünde aynı masada oturuyoruz.
Hoca: Senin imsak konusundaki görüşün belki doğru olabilir ama diğer görüşlerine katılmadığımı talebelerime anlatıyorum. Dedi.
Ben ilgili ayeti okuyunca o senin görüşün dedi.
Bayındır:Ben sana meal de vermedim sadece ayetin metnini okudum. Ne demek senin görüşün? Sen Arapça bilmeyen bir adam değilsin. Eğer yanlış ayet okuduysam yanlışımı düzelt. De ki sen şu ayeti okudun halbuki şu ayete göre senin görüşün yanlış.
Bu adam geleneksel yapının en iyi hocalarından birisi.
Mekke’de Kevser Suresi iniyor. Sonra Medine’de Hac suresinden bir ayet iniyor. Venhar kelimesinin anlamı, bir hayvanı yatırmadan kesmekti. Bu kelimeden kurban kesme akla gelir ama Kurban kesme emri akla gelmez.
Her ümmet için bir kurban kesme zamanı belirlemişizdir. Allah’ın onlara verdiği enam cinsi hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye.(Hac suresi 34)
Beden bakımından gelişmiş hayvanları sizin için Allah’ın dininin göstergelerinden kıldık. Sizin için onda bir hayır vardır. Sıra sıra dizili iken Allah’ın adını onların üzerine anın. Yanları yere yapıştığı zaman. Siz ondan yiyin ve kanaatkar olanlarayedirin. İhtiyaçlı olana da yedirin. İşte o hayvanları sizin emrinize verdik belki şükredersiniz.(Hac Suresi 36. Ayet)
Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. Samimi davrananları müjdele.(Hac Suresi 37. Ayet)
Enam cinsi hayvanlar şunlardır. Koyun, keçi, sığır ve devenin erkeği ve dişisi.
Bu kurban görevi Adem A.S’dan itibaren bütün ümmetlere verilmiştir. Aynı günlerde ve aynı hayvanlar için.
Sıra sıra diziliyken kesilen hayvanlara nahr denir. Bu ayet venhar kelimesini açıklıyor.
Hangi hayvanlar üzerine besmele çekecekmişiz? Allah’ın adını anacakmışız?
Yaşını tamamlamış koyun, keçi, sığır ve devenin üzerine.
Kevser suresindeki venhar kelimesini açıklayan ayetler Mekke’de inmediği için Muhammed S.A.V, Mekke’de kurban kesmemiştir.
Hac Suresi indikten sonra da kurban kesmediği hiçbir sene yoktur.
Peygamber kendi kafasına göre venhar kelimesine anlam vermemiştir. Ayetin inmesini beklemiştir.
Allah bizim kurban kesmemiz ile ilgili açıklanmamış bir şey bırakmamıştır. Peki bizim, kurbanı hangi tarihte kesmemiz lazım?
Onu da söylemiş.
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun binekler üzerinde sana gelsinler. (Hac Suresi 27)
Kendileri için bir takım menfaatlere şahit olsunlar. Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği enam türü hayvanlar üzerine de Allah’ın adını ansınlar. (Hac Suresi 28)
Bu ayet herkesin haccı biliyor olduğunu gösterir. Bugün hangi kitapta gördünüz ki Adem A.S’dan beri hac yapılıyor? İbrahim A.S. ile başlatılır.
Yahya Şenol:Kurbanın hükmüne dair mezhepler ne demiş ve hangi delillere dayanmış diye baktığımızda bu Hac Suresinin 28,34 ve 36. Ayetlerine maalesef rastlayamıyoruz.
Bu üç ayet de Kurban Bayramı kurbanının hükmüyle alakalı olarak deliler arasında zikredilmiyor.
Bu ayetler, Hac zamanında kesilecek kurbanla alakalı olarak işleniyor. Daha sonra da sadece Hacca gidip umre yapmaksızın sadece Hac yapan bir kişinin kesmesi gereken bir kurban olmadığından da bahsederler.
Hem derler bu kurban, Hac Kurbanıyla alakalı, hem de derler ki sadece Hac yapan kişinin kesmesi gereken bir kurban da yoktur.
Mezhepler bu konuda genel olarak iki farklı görüşe sahip olmuşlar. Başta Ebu Hanife’nin temsil ettiği Hanefilerin çoğunluğu kurbanın vacip olduğunu söylemişlerdir.
Vacip kavramı farzla sünnet arasında ara bir kavramdır ve sadece Hanefi mezhebinde bulunur. Şafi, Maliki ve Hanbeli mezheplerinde vacip, farzla eşdeğerdir.
Hanefilerde vacip kavramı, vitir namazı için, kurban için ve bayram namazları gibi sınırlı sayıda ibadetler için kullanılır. Derler ki, bir şeyin vacip olması şundandır: Hakkında bir ayet vardır. Kesin bir delil vardır. Ama bu ayet neyi göisteriyor? Bunu seçemediğimiz durumlarda biz buna farz diyemeyiz. Farz ile sünnet arasında vacip diyorlar.
Hanefilerin ayetten delil getirdikleri biraz önce okunan Kevser Suresi. Hanefiler şu şekilde meal veriyorlar.
Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
Bu ayetten kurbanın kesilmesi lazım gelir diyorlar. Peki farz gibi kesin bir emir mi? Hayır bilemiyoruz.
Acaba bu emir sadece Resulullah’a mı yoksa bütün Müslümanlara mı? Buna karar veremedikleri için diyorlar ki bundan dolayı farz diyemiyoruz. Bu olsa olsa vacip olur.
Hac Suresinin 28,34 ve 36. Ayetlerine kurban bayramı kurbanında hiçbir şekilde temas edilmiyor.
Hanefilerin, kurbanın vacip olduğuna dair hadislerden delilleri vardır.
Bu hadislerden bir tanesi çok sık zikredilir bizim toplumda, özellikle Hanefilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde. Büyük ihtimaller Cuma günü hutbelerde okunur. Hutbede duymazsanız da bayram günü hutbesine mutlaka bir şekilde sıkıştırırlar.
Derler ki Resulullah buyurmuş ki:
Her kim imkan bulur da kurban kesmezse bizim namazgahımıza yaklaşmasın.
İşte bundan dolayı kurban kesmek vaciptir diyorlar.
Bu hadisi sahih kabul edenler sadece, kurbanın vacip olduğunu söyleyen Hanefilerdir.
Kurbanın Sünnet olduğunu söyleyen şafiler, malikiler ve hanbeliler, Zeydiler ve şia bunun sahih bir hadis olduğunu kabul etmiyorlar. Muhaddisler de zaten bunun sahih olduğunu kabul etmiyorlar.
Diyorlar ki:
Hem teknik manada Resulullah’a nispeti yok
Resululllah’a nispeti olsa bile zayıf bir hadistir. Amel edilmesi çok zayıftır.
Hanefilerin bir diğer delili ise şudur.
Resulullah’a isnat edilen bir hadistir.
Ey insanlar her sene bir ev halkına bir kurban kesmek gerekir.
Hadiste geçen “vecebe” kelimesiniHanefiler daha sonra kendilerinin oluşturduğu vacip kavramıyla ifade ediyorlar.
“Vecebe” vaciptir demek değil, gereklidir anlamına gelir.
Dikkat ederseniz her ferde değil her ev halkına bir tane gereklidir. Kurban ibadeti ferde farz kılınmış bir ibadet değil, topluma farz kılınmış bir ibadettir. Bu toplumun en düşüğü bir ev halkıdır. Bir ailedir. Resulullah’ın ifade ettiği de budur. Her ev halkına bir tane kurban yeterlidir.
Hac suresinin ilgili ayetleri indiğinden itibaren Medine’de hayatının sonuna kadar yaşadığı her sene kurban kesmiş ve bazen bir bazen iki kurban kesmiş. Bir kurbanı ümmetim için, bir kurbanı da kendim ve ailem için kesiyorum demiştir.
Hanefiler diyorlar ki Resulullah kurbanı hiç terk etmemiştir. Medine döneminde hep kesmiştir. Bu da kurbanın vacip olduğunu gösterir.
Halbuki Resulullah’ın hiç terk etmemesi Hac Suresi’nin ilgili ayetlerinden, bunun bir görev olmasından dolayıdır.
Hanefiler dışında kalan sünni mezheplerden Şafi, Maliki, Hanbeliler
Ehli sünnet sayılmayan Zeydiler ve Caferiler’e göre de sünnettir.
Onlar da diyorlar ki :
Ebu Eyyub El Ensari’nin dilinden nakledilen bir rivayet şöyledir:
Biz, Resulullah zamanında bazen imkanımız olurdu kurban keserdik, bazen imkan bulamaz kurban kesmezdik. Ne kesen kesmeyeni ayıplardı, ne de diğeri ona değişik gözle bakardı. Ama öyle gün geldi ki insanlar sırf diğerlerine gösteriş olsun diye bir değil iki tane kurban kesmeye başladılar. Biz de bunlar bunun böyle olmadığını göstermek için zaman zaman kurban kesmiyoruz. Zengin oldukları halde.
Bu rivayet de kurbanın farz olmayışının delili olarak kullanılıyor diğer mezhepler tarafından.
Abdulaziz Bayındır:
Burada dikkat ettiyseniz mezhepler, ayetleri delil almıyorlar. Ayetler Resulullah’ın sözleri arasında ilişki kurmuyorlar.
Bu kadar ayeti görmezlikten gelmek ne demektir.
Resulullah bazen bir tek koyunu kesiyor bazen iki koyun kesiyor. Bu koyunun biri benden ve ailem için, bu koyun da ümmetim için diyor.
Kurban ibadeti ümmete farz kılınan bir ibadettir. Bu yönüyle namaz ve oruç gibi ibadetlerden farklıdır.
Kurban, farz bir ibadettir. Sadece Resulullah’ın kurban kesmiş olması bütün ümmetin üzerinden kurban kesme farziyetini kaldırmış oluyor.
Resulullah S.A.V’in bu ayetlerle uyumlu sahih hadis kitaplarında geçen bazı sözleri vardır.
Fatih Orum: Muhammet A.S medine’de 10 kalıyor ve bu 10 yıl boyunca her kurban bayramında kurban kesiyor.
Bizzat kendi eliyle kestiğine dair vurgular var.
Bir rivayette: iki tane koç kurban etti. Kurbanlarının yan taraflarının üzerine ayaklarıyla basıp bismillah diyerek tekbir aldı ve kurbanını kendi eliyle kesti.
Yine Muhammed A.S.: kurban kesiniz, çünkü o atanız İbrahim’in sünnetidir, diyerek bunun geçmişle olan bağlantısına da vurgu yapmıştır. Burada geçen sünnet farz anlamındadır.
Yine Muhammed A.S. : bu günümüzde ilk yapmaya başlayacağımız iş namaz kılmak, sonra evlerimize dönüp kurbanlarımızı kesmektir. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur.
Abdulaziz Bayındır: Önümüzde Hac var. Hacıların kurban bayramında kestikleri kurban, Kurban Bayramı kurbanı mıdır?
İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe’ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin.
(Hac Suresi 27-28) diyanet meali
Bu işte Kurban Bayramı kurbanıdır. Resulullah S.A.V iki kere Hacca gitmiştir. Birincisinde Hudeybiye’den içeri sokmadılar. Kurbanlarıyla beraber gitmişti. O kurbanlarla ilgili olarak
Bakara Suresi 196. Ayette
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin.
Bu ayette geçen kurban, Kurban Bayramı kurbanıdır.
Resulullah S.A.V, veda haccında da kurban bayramı kurbanı kesmiştir. Veda haccında kestiği kurbanların tamamı kurban bayramı kurbanıdır.
Ama bu fıkıh kitaplarının hiçbirinde yoktur. Sahih hadis kitaplarında var, Kuran’da var.
Ya Muhammed. Bu kitabı sana indirdik. Bütün gerçekleri içerecek şekilde indirdik. İnsanların arasında Allah’ın gösterdiği ile hükmedesin diye indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma. ( Nisa Suresi 105)
Kuran’a uymadığını söyleyen bir tek mezhep yoktur. Lafta herkes Kuran’a uyduğunu söyler. Bugün yeryüzünde en kötü durumda olanlar Müslümanlardır. Allah’ın kitabı ellerinde olduğu halde…
Bunlar, ibadet konularında kıyas olmaz, ayet varsa mutlaka uyulur derler. Ama görmezden gelirler.
Hac Suresi 36. Ayete diyanet vakfı şöyle meal vermiştir.
Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah’ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
Bu meale göre büyükbaş hayvan kesmemiz lazım.Diyanetin hangi ilmahalinde küçükbaş hayvandan kurban olmaz yazıyor? İnsan bir ayete meal verirken azıcık düşünmez mi?
İstanbul Üniversitesinde İsmet Sungur bey vardı. İnsanlar onu dinden uzak gibi görürler ama ben yakından biliyorum. Eskiden ben İstanbul müftülüğündeyken o da İstanbul üniversitesinin medeni hukuk bölümündeydi.
haftada bir kere ziyarete giderdim sohbet ederdik, diğer hocalar falan da gelirdi. Vasiyet etti eğer ben ölürsem cenazemi Abdulaziz Hoca kıldıracak diye. Hayvanları da çok severdi. Cenazesini kıldırmak bize nasip oldu. Biz kıldırdık.
Bir gün dedi ki bu kurbanlar kesilirken nasıl kesilmeliler ki en az acı ile kesilsinler? Ben de keskin bıçakla kesilmesi gerektiğini anlattım. O zaman ayakta kesilmesi gerektiğini bilmiyorum.
Onun kardeşi sinir hastalıklarında uzmanmış. Kardeşine de sormuş. Kardeşi de aynısını demiş.
Bana şöyle dedi, eğer islam dini bir şey demişse o en mükemmelidir.
Ayakta kesilen hayvan, kesildiğini anlamıyor bile.
Elmalı bu ayete biraz yakın anlam vermiş.
Allah’ın dediği şekilde ayetleri tefsir eden var mı? Hiçbir müfessir tefsir etmiyor.
Resulullah şöyle diyor:
Kim Kuran’ı kendi kafasına göre tefsir ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.
Bizim okuduğumuz ayetlerle Resulullah’ın sözleri arasında bir tutarsızlık gördünüz mü? Tamı tamına ayın.
Birisi diyebilir mi ki bu Abdulaziz hocanın veya Fatih hocanın ya da Yahya hocanın kendi görüşüdür? Hayır diyemez.
Biz sadece ilgili ayetleri gösterdik. Bütün problemler iki dakikada çözülüyor. Ama İslam aleminin yeniden yapılanmaya çok büyük ihtiyacı vardır.
Eğer bir Müslümanlığı doğru dürüst ortaya koyarsak bugün dünya İslam’a en fazla muhtaç olduğu dönemi yaşıyor. Onlara bunu tebliğ etmemiz lazım.