Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Vel akıbetü lil Muttakin. Vessalatu vesselamu ala Rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugünkü dersimizde gece namazını işlemeye çalışacağız. Cenab-ı Hak İsra suresinin 79. Ayetinde Peygamberimize gece namazını farz kılıyor. 17. Sure, 289. Sahife. Önce beş vakit namazla ilgili ayeti kerime var. Estauzubillah.
(17/ isra 78.Ayet)
“Egımis salâte lidulûkuş şemsi ilâ ğasegıl leyl”
“güneşin batıya kaymasından havanın kararmasına kadar namazı tam olarak kıl.”
Bu saate kadar öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazı kılınır. Ve hava karardığı zaman yatsı namazının vakti de biter. Bu konuda eski- yeni bütün ulema ittifak ediyor. Yeni dediğim de çok yeni değil yani, sahabeden sonraki dönemin ulamasını kastediyorum. Ama daha sonra biliyorsunuz, yatsı namazını sabaha kadar uzatma kararı alıyorlar. Nasıl alıyorlarsa alıyorlar ve bugüne kadar devam ediyor.
“Ve gur’ânel fecr,”
“fecir kur’anında da namazı kıl”
Kur’an kelimesinin anlamı yoğunlaşma ve toplanma anlamına geliyor. Fecir tan yeri ağardığı zaman, doğu ufkunda ışık yoğunlaşması sırasında da namazı kıl diyor. İşte o da tan yerinin ağarması diye ifade ediyoruz.
“İnne gur’ânel fecri kâne meşhûdâ.”
“Fecir yerindeki o toplaşma gözle görülür.”
Gözünüzle baktığınız zaman çok net bir şekilde görürsünüz.
Dün Konya’daydık. İşte bu sabah geldik. Sabahleyin imsâk oldu, yani imsâk ezanı okundu. Oradan otele geldik, biz ezan okunduktan sonra otele geldik, sahur yemeğimizi yedik. Otele geldim ki, oteldekiler hep bizim gibi, hocam buyurun falan, baktım onlar da… biz hep böyle yapıyoruz dediler. Neyse sahur yemeğini yedik, ondan sonra, benim uçağım tabi erken, çok erkendi, altıyı çeyrek geçe kalkan uçaktı, havaalanına erkenden gitmemiz gerekiyordu. Yani ezandan yaklaşık bir saat sonra havaalanına giderken baktık ki, tan yeri ağarmış. Yani doğu taraftaki ağartı çok net bir şekilde gözüküyor. Bunu inşallah canlı yayında insanlara göstermek nasip olur. Bugünlerde Konya tarafı oldukça iyi gözüküyor. Bunu insanlara göstermek lazım ki iyice bir kanaat getirsinler.
(17/ isra 79.Ayet)
“Ve minel leyli”
“geceden de”
O gece dediği, yatsı vaktinin bitiminden sabah namazına kadar olan kısım. Sahih hadisler var, yatsıdan sonra sabah namazına kadar vitir namazı kılınır, gece namazı kılınır diye.
“fetehecced bihî”
“o namaz sebebiyle yatağından kalk, uyan”
“nâfileten lek,”
“sana ek görev olmak üzere”
“asâ ey yeb’aseke rabbuke megâmen mahmûdâ”
“umulur ki Rabbin seni güzel bir, övülür bir makama yükseltir.”
Buradaki elif lamlı değil. El makamul Mahmud değil, makamul Mahmuda, yani Medine’de Peygamber SAV’ın iyi bir konuma gelmesinden bahsediyor.
Taha suresinin 130. Ayetinde farz namazlar dışındaki namazların vakitlerinden de bahsediliyor. Taha 20. Sure. 320. Sayfa. Burada Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor.
(20/Taha 130.Ayet)
“Fasbir alâ mâ yekûlûn”
“onlar ne derlerse desinler sen katlan, sabırlı ol.”
Bu herhalde bize verilen bir emir. Herhalde değil mutlaka. Bizim de bugünlerde çok sabırlı olmamız lazım, ya da her gün. Çünkü delilsiz olarak kalkıp ileri geri konuşanlar var.“Ne söylerlerse söylesinler sen katlan.”
“ve sebbıh bihamdi rabbik”
“Rabbinin hamdıyla onu tesbih et”
Yani Cenab-ı Hakkın Hamdi sebebiyle tesbih et. Yani Allah her şeyi güzel yapmıştır, onun her şeyi güzel yapmasına karşılık sen de ona boyun eğ. İbadet et, namaz kıl. Ne zaman? Niye bunu namaz kıl diyoruz da tesbih çek, mesela geleneksel manada tesbih çek, subhanallah de, elhamdulillah de. O subhanallah, elhamdulillah demenin bir zamanı yok. Burada bir zamanla sınırladığı için mecburen namaz oluyor. Diyor ki burada
“gable tulûış şems”
“güneşin doğmasından önce”
“ve gable ğurûbihâ,”
“ve batmasından önce”
Şimdi farz namazlarda Allah-u Teâlâ güneşi sadece öğlenle ilgili olarak zikrediyor, ama bu nafilelerde zikrediyor. Ondan sonra diyor ki “ve min ânâil leyl”
Şimdi güneşin doğmasından önce, hangi vakit? Sabah namazı vakti değil mi? Güneşin doğmasından önce sabah namazı vakti, bir vakit bu. Batmasından önce, hangi vakit oluyor? Öğle, ikindi. İkisi de batmasından önce kılınıyor. Üç. Ondan sonra diyor ki,
“ve min ânâil leyl”
“gecenin anlarında” ki
en az üç eder. Gecenin en az üç anı demektir. O da ne olur? Akşam namazı, yatsı namazı, iki, sabah namazını zaten saydık, bir tane daha lazım, o da az önce okuduğumuz, teheccüd vakti. Kaç etti? Beş mi etti? Yo fazla etti. Ondan sonra
“ve etrâfen nehâr” dedi
“ve gündüzün bölümlerinde”
Ki çoğul bu. Üç. Şimdi beş vakit namaza dört daha ilave etmiş oldu. Dokuz.
Bakın, güneşin doğmasından önce bir. Batmasından önce dedi, iki namaz da orada var, üç. Ondan sonra dedi ki, gecenin anlarında, üç de o, altı. Gündüzün bölümlerinde dedi. Üç de o, dokuz. Dokuz tane nafile namaz vakti olması gerekiyor burada. Şimdi buradan mesela, akşam namazından sonra kılıyoruz. Yatsıdan sonra da kılıyoruz. Yatsıdan önce nafile namaz yoktur. Yani yatsının ilk sünneti diye bir sünnet yoktur. Hanefiler diyorlar ki bu konuda herhangi bir delil yok, delil olmaması müstehap olduğunu gösterir diyorlar. Böylece bir şey ortaya koymuşlar. Delil olmadığını, söylüyorlar. Şimdi bir akşam namazından sonra, iki yatsı namazından sonra, üç gece kılınan namaz, dört sabah namazından önce –yani farzların dışındakileri şey yapıyoruz- beş, kuşluk namazı, altı öğlen namazından önce kılınan, yedi öğlen namazından sonra kılınan, sekiz ikindi namazından önce kılınan, dokuzuncu kalıyor. Dokuzuncuyla ilgili de değişik rivayetler var, peygamberimizin ikindiden sonra nafile kıldığına dair rivayetler var, akşam namazından önce nafile kılındığına dair rivayetler var. İkindiden sonraki rivayetlerde şey yapılıyor. Yani bunu ortaya koyduğumuz zaman, bakıyorsunuz ki Kur’an’ı Kerim’de sadece farz namazların vakti yok, nafilelerin de vakti var.
İşte bu nafile namazlarından bir tanesi de gece kılınan namaz. Peki, bu gece kılınan namaz hangi durumda, hangi şartlarda olacak? Zariyat. 51. Sureyi açalım. 17-18. Ayetleri okuyalım. 520. Sayfa. Cenab-ı Hak burada muttakileri anlatıyor. Diyor ki, Estauzubillah
(51/Zariyat 15. Ayet)
“İnnel muttegîne fî cennâtin ve uyûn.”
“Muttakiler bahçeler içindeler, çeşme başlarındadırlar.
(51/Zariyat 16. Ayet)
“Âhızîne mâ âtâhum rabbuhum”
“Rablerinin kendilerine verdiğini alıyorlar”
Çeşme başlarında ve bahçeler içerisindeler, Rablerinin kendilerine yaptığı ikramları alıyorlar. Şimdi bunların durumları anlatılıyor.
“innehum kânû gable zâlike muhsinîn.”
“Çünkü bunlar bundan önce samimi davranan insanlardı, içleri dışları birdi, özleri sözleri birdi.” “Kânû galîlen minel leyli mâ yehceûn.”
“Gece uyudukları az olurdu.”
Gece az uyurlardı. Yani uyku zamanı ne zaman? Yatsıyla sabah namazı arası değil mi? Onu da az yaparlardı. Ondan sonra,
(51/Zariyat 18. Ayet)
“Ve bil eshâri hum yestağfirûn.”
“Seher vakitlerinde de, sabah namazına yakın vakitlerde de istiğfar ederler, Cenab-ı Hak’tan bağışlanmalarını isterlerdi.”
Sanki günah işlemiş gibi. Yani aslında iyi şeyler yapıyorlar ama, bunlar böyle yaparlardı diyor ayeti kerime, cennetteki durumlarını anlatıyor. Peygamberimiz SAV’de mesela günde on iki rekat nafile namazı kılanlar, Allah-u Teala onlara cennetten bir köşk verir diyor. Gerçi başka bir ayette de buna işaret var. Şimdi yani gece uyumayıp da kalkıp namaz kılmayı teşvik eden ayetler. Bir de 32. Surenin 16. Ayetine bakalım.
Ha evet bak. Enes hoca bir şey söyledi. Diyor ki,
“Ve bil eshâri hum yestağfirûn.”
Sözü kunut duasına işaret olabilir diyor. Bu, gece kılınan namazların en sonuncusu vitir namazıdır. Peygamberimiz SAV onbir rekatı aşmamak suretiyle gece namaz kılardı senenin her gecesi, Aişe Validemizin rivayetine göre. En son kıldığı da vitir namazıydı, vitirde de kunut yapar yani dua eder, o istiğfar o duadır diyor. Ki çok… oldukça mantıklı gerçekten. Doğru olabilir. Evet. Şimdi 32. Surenin 16. Ayetine bakalım. Kaç?
Yahya Şenol: 415.
(32/Secde 15. Ayet)
“İnnemâ yué’minu biâyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ harrû succeden”
“Benim ayetlerime şunlar inanır” diyor.
“Bu ayetler kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapanırlar.”
Bu ne demek secdeye kapanırlar? Hemen alınlarını yere koyar manası, evet o doğru ama, şart değil, yani boyun eğerler, baş üstüne derler, Allah’ın emri, Allah böyle mi buyuruyor? Tamam, derler.
Şimdi biz, gayet iyi biliyorsunuz, bugün bir arkadaşla görüşüyorum, “Sana olan tepkileri biliyor musun?” böyle sert konuşuyor. Bu tepkiler niye, bana mı, ayetlere mi? O zaman iki satırlık bir ilmi cevap verin de bakalım, dedim. Onlan uğraşmayız. Güzel o zaman. Öyleyse konuşmaya da hakkınız yok. Şimdi yani mümin olan bir kişiye bir ayeti kerimeyi hatırlattığın zaman, “Ha tamam” der. “ Tamam. Başüstüne” der. Ama biz bugün insanları Kur’an’a çağıran kişilere, “Kur’an’a uyun” dediğimiz zaman ortalık şey yapıyor, savaş meydanına dönüyor. Hani siz insanları Kur’an’a çağırıyorsunuz? Mangalda kömür bırakmıyorsunuz. Peki, o çağırdığınız Kur’an’a siz uyun dediğimiz zaman, hemen bakıyorsunuz ki her şey… Toz duman oluyor ortalık.
“Ve sebbehû bihamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn.”
“Rablerinin Hamdi sebebiyle tesbihte bulunurlar.”
Yani ne denir? Sebbehu burada, emre uyarlar. Hemen! Niye? Cenab-ı Hak, Allah emrettiyse çok güzel emretmiştir, hamd manası o. Allah böyle istediyse tamam. Evet.
“Ve hum lâ yestekbirûn.”
“Büyüklenmezler”
Bakın o kadar güzel meseleyi anlatıyor ki Allah-u Teala, insanlara Allah’ın ayetini hatırlattığın zaman, yani müminler onlardır, Allah’ın ayetini hatırlattığın zaman hemen, derhal, başüstüne der, o emre uymak için elinden gelen çabayı gösterir. Niye? Çünkü Allah dediyse, tamam en güzeli budur, der. Bihamdi rabbik o demektir yani. Bihamdi rabbihim.
“Ve hum lâ yestekbirûn.”
Hiç de büyüklenmezler. Yani Allah’ın emri karşısında ben de kim oluyorum? Derler. İşte bunlar benim ayetlerime inanırlar, yoksa öyle lafla, milleti öyle hava olsun diye Kur’an’a çağırmakla falan olmaz öyle. Gerçekten buna uyacaksınız.
(32/Secde 16. Ayet)
“Tetecâfâ cunûbuhum anil medâciı”
“Bunların yanları yataklarından uzaklaşır”
Ne demek? Yatar uyurlar, sonra gece kalkarlar. Yatar uyur, sonra kalkarlar.
“yed’ûne rabbehum havfen ve tamean”
“korkuyla ve Allah’ın yardımını umarak Allah’a, Rablerine dua ederler.”
“ve mimmâ razagnâhum yunfigûn.”
“onlara verdiğimiz rızıktan da harcarlar”
Şimdi yani her zaman, sırf Ramazan’a mahsus değil, bu senenin tamamında yapılması gereken şeylerdir.
Son olarak 25. Surenin 64. Ayetine bakalım. Bu da 364. Sayfa. Burada da müminleri, Rahman’ın kullarını anlatırken Cenab-ı Hak diyor ki,
(25/Furkan 64.Ayet)
“Vellezîne yebîtûne lirabbihim succeden ve gıyâmâ. “
“gece evlerinde Rablerine secde eder, kıyamda dururlar” Yani namaz kılarlar.
Şimdi bütün bunları birleştirdiğiniz zaman, demek ki, beş vakit namazın dışında gece kalkıp namaz kılmak, uykuyu terk etmek, teheccüd, Cenab-ı Hakka yönelmek, dua etmek, çünkü gece çok etkili bir zamandır. Bu Cenab-ı Hakkın iyi kullarını tanımlarken bildirdiği şeylerdendir. Bu sebeple Peygamberimiz SAV şöyle buyurmuştur. Beş vakit namazın dışında en faziletli namaz gece kılınan namazdır.
Şimdi buradan bugünlerde tartışılmakta olan teravih namazına geçelim. Bu teravih namazıyla ilgili de, şimdi biz konuştuğumuz zaman ne kadar kitabın ortasından da konuşsan, gerçi bir faydası olmayacağını da biliyorum, yani bazı kimselere, faydası olmayacağını da biliyorum ama olsun biz gene yapacağımızı yapalım. Çünkü insanlara Kur’an’ı Kerim’den okuyorsunuz, kendilerini Kur’an’a uyan kişi olarak ilan eden bu insanlar, Kur’an’a laf söyleyemedikleri için size söylüyorlar. Şimdi hadislerden bahsedeceğiz. Kur’an’ı Kerim’e karşı çıkan hadise niye karşı çıkmasın? Ama onlar bizi ilgilendirmiyor. Şimdi bu Sübülüs selam diye bir hadis şerhi vardır. Bu zat Büluğul Meram adındaki hadis kitabını, hadislerini şerh etmiştir. Yani güvenilir bir hadis kitabıdır. Fıkıhla alakalı hadisleri şerh etmiştir. Bu zatın bugünlerde tartışılan teravihle ilgili hadisleri nasıl değerlendirdiğine bakalım. Bu güvenilir bir âlimdir, yani bu geleneksel çevre de çok güvenir bu zata. Şimdi burada hadisler rivayet etmiş, Peygamberimiz SAV’in Ramazan’da vitir namazını kıldığını, şimdi Ramazan’ın son on gününde Peygamberimiz mescitte itikâf yapıyor. İtikâf yaparken küçük bir çadır kuruyor, o çadırın içinde kalıyor. Ama tabi çadır küçücük bir yer, orası sıcak yer, namaz kılarken çadırın dışına çıkıp kılıyor. Yani her gece zaten âdeti, birazcık uyuyor, uyuduktan sonra kalkıyor, az önce ayetlerde okuduğumuz gibi, kalkıyor ve o teheccüd namazını kılıyor. Mescitte sadece Peygamberimiz yok, başka itikâfta bulunan Müslümanlar da var. Peygamberimizin namaz kıldığını görenler arkasından ona uyarak namaz kılıyorlar. Gerçi karanlık ama fark ediyorlar, hissediyorlar. Bugünkü gibi mescitlerde böyle aydınlanma falan gibi bir şey yok. Bunun vitir namazı olduğuna dair burada rivayetler şey yapmış. Bu kitabın yazarı diyor ki, güçlü olan, o vitir namazıdır, diyor. Diğerleri değildir. O da zaten üç rekâtlık bir namaz biliyorsunuz, adı üzerinde. Sahih-i Müslim’den bizim internet sitesinde yer alan rivayeti buraya almış. Ben burada tekrarlamış olayım. Diyor ki, peygamberimiz SAV insanların Ramazan’da gece kalkıp ibadet yapmalarını ister ve teşvik ederdi. Şimdi senenin her günü gece kalkıp namaz kılmayı Cenab-ı Hak ne kadar önemsiyor. İnsanlar da Ramazan’da biraz daha ibadete kendilerini yaklaştırıyorlar, Peygamberimiz teşvik ediyor Ramazan’da bu ibadetleri. Daha çok kalkıp ibadet yapmalarını. Ama onlara emretmezdi diyor. Zaten ayetlerin hiçbirisi emretmiyor. Şöyle derdi, kim
“Men sâme Ramadâne îmânen ve’htisâben gufira lehu ma tekaddeme min zenbihi” men kame Ramadane imane….. kim Ramazan’da inanarak ve Rabbinden sevap bekleyerek kalkarsa, men kame fi Ramadane demektir yatağından kalkacak ve namaz kılacak, kalkarsa, onun geçmiş günahları affedilir. Bu hadis birçok hadis kitabında var. Diyor ki, Sahih-i Müslim, Peygamber SAV vefat edinceye kadar olay bu kadardı. Yani Ramazan’da insanlar iftar ediyor, yatsı namazlarını camide kılıyor, evlerine gidiyorlar. Evlerinde uyuduktan sonra kalkıp namaz kılıyorlar, herkes kendi evinde, ne kadar yapıyorsa. Burada rekât sayısı falan da yok. Peygamberimiz vefat edinceye kadar bunda herhangi bir değişme olmadı diyor. Hz Ebubekir’in halifeliğinde de olmadı. Hz Ömer’in ilk halifelik döneminde de olmadı. Sonra diyor ki, Hz Ömer yani yatsı namazını kılıyorlar, evine gidiyor, büyük bir ihtimalle yatmış uyumuştur. Sonra çıkıyor, dolaşıyor, dolaşırken mescide varıyor. Bakıyor ki mescitte insanlar öbek öbek namaz kılıyorlar. Birisi kendi başına kılıyor, birkaç kişi onun arkasında kılıyor, böyle kılıyorlar. Sonra diyor ki, bunları bir imamın arkasında toplasak olmaz mı? Ubey bin Ka’b’ı onlara imam yapıyor. Orada onlara namaz kıldırıyor. Hz Ömer diyor ki, bu da iyi bir bid’at oldu diyor. Şimdi bunun bid’at olması insanların gece kalkıp namaz kılmaları değil. Bu zaten Cenab-ı Hakkın istediği, Peygamberimizin emrettiği şeydir. Ya da insanların namaz kılarken, birkaç kişinin bir imamın arkasında kılması değil, onlar ondan önce zaten yapıyorlardı. Yani Hz Ömer bir imam tayin etmeden önce zaten orda bazısı tek başına kılıyor, üç beş kişi bir imamın arkasında, üç beş kişi bir imamın arkasında kılıyor. Bu bid’at dediği hepsine tek bir imam tayin etmesi oluyor. Yani madem kılıyorsunuz, hep beraber kılın şeklinde. Ama kendisi orada o namazı kılmıyor. Şimdi bu Sübülüs selam sahibi Peygamber SAV’in Ramazan’da yirmi rekât namaz kıldırdığına dair İbni Abbas’tan bir rivayet vardır diyor. Yani şu anda Türkiye’de yapılan yirmi rekât artı vitir, ediyor yirmi üç rekât. Ama diyor bu hadisi rivayet eden kişiyle ilgili olarak, Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Nesai ve diğer hadis kitaplarında diyor ki, bu adam zayıf bir kişidir. Şube adındaki âlim de diyor ki, bu adam yalancının tekidir diyor. Yani bu hadis âlimlerinin hiçbirisi kabul etmiyor. İbni Main de güvenilmez bir adamdır diyor. Ve bu hadisi münker hadislerden sayıyor, yani reddedilen hadislerden, yanlış sayılan hadislerden. Ve şunu şey yapıyor, Zerkeşi’nin şöyle bir sözünü naklediyor. Peygamber SAV’in o hani mescitte bir kere de olsa cemaate yirmi rekat namaz kıldırdığına dair yapılan bir iddia sahih değildir. Yani doğru değildir diyor. Doğru olan Peygamberimizin sadece vitir kıldırmış olmasıdır. Yani o da kıldırmıyor, kendi başına kılarken arkadan uyuyorlar. O da işte bir gece mi kıldırdı? İki gece mi? Üç gece mi? O da tartışılıyor. Burada diyor ki, bir geceliğine kıldırmıştır, sonra insanların toplaştığını görünce… fark edememiş tabi yani, kılmış onlar da arkadan uymuşlar, kıldırmamıştır diyor burada. Ama bazı yerlerde iki, bazı yerlerde üç, dördüncüsünü de kıldırmadı diye söyleniyor. Aişe Validemizin sahih kitaplarda geçen bir sözü var. Peygamberimiz SAV ister Ramazan’da ister onun dışında olsun on bir rekattan fazla nafile namaz kılmamıştır. Diyor. Sonra diyor ki, bu kitabın yazarı, işte bütün bunlardan şunu öğrendin diyor. Bugün insanların ittifak ettikleri şekilde, insanların bugün kıldığı şekilde bu üslupla kılınan teravih namazı bid’attır. Diyor. Fearefte min haza kullihi…. İnsanların bugün ittifakla kabul ettiği şekilde, bugün kılınan şekliyle teravih bid’attır diyor. Peki bizim kitaplarda ne yazılı? Sünneti müekkede. Kimin sünneti olarak anlıyorsunuz siz? Peygamberimizin sünneti olarak anlıyorsunuz. Şimdi bazıları da şunu delil getiriyorlar. Peygamberimiz SAV demiştir ki, işte Aleyküm bi sünneti ve sünnetil hulefai’r-raşidine, azzu aleyha bin nevacid Benim sünnetime uyun, benden sonra da hulefayı raşidinin sünnetine uyun. Yani işte Hz Ömer’in sünneti, ona da uymayı Peygamberimiz emretmiştir. Şimdi bu diyor ki, haklı olarak yani Ömer yeni bir ibadet uyduracak hali yok olur mu öyle şey, onların Peygamberimizin uygulamasına uyan davranışlarına uymaktır. Yani doğru bir şey yaparsa ona uyun. Yanlış yaparsa tabii ki karşısına çıkacaksınız. Mesela burada şöyle bir şey daha var. Diyor ki Peygamberimiz o insanlara dedi ki, gidin bu namazı evinizde kılın, dedi. Yani o Peygamberimizin arkasında namaz kılmak için toplaşmışlar ya, diyor ki gidin bu namazı evinizde kılın diyor. Böylece onların namazı camide kılmasını yasakladı diyor. Femena’hum minette cem’ihi mescit. ….
Yani gece namazının mescitte kılınma şartı ortaya çıkar diye korktu diyor. Yani sanki bir hüküm gelebilir, bu gece namazları mescitte kılınacak diye, bir ifade kullanıyor. Onlara gidin evlerinizde kılın diyor ki zaten ayetin tamamını okuduk en başta bütün ayetler evde yatacaksınız, gece kalkacaksınız, kılacaksınız. Peki bugün uygulamada böyle bir şey var mı? Yok. Kaç rekat kılacaksın? Kaç rekat kılarsan. Bugün kendini rahat hissedersin, yirmi kılarsın, öbür gün on kılarsın, ama Peygamberimiz onbir rekatı geçmemiş. Buna yatsının son sünneti de dahil. Bazıları sabah namazının ilk sünnetini de dahil ederler. Şimdi bütün bunlardan sonra gelin şimdi de şeyi okuyalım. Maide suresinin üçüncü ayetini okuyalım. Beşinci sure üçüncü ayet. Şimdi burada bu ayeti kerime şöyle başlıyor. Estauzubillah.
(5/ Maide 3.Ayet)
“Hurrimet aleykumul meyteh”
“ölü hayvan eti size haram kılınmıştır”
“ ved dem”
“ akan kan, yani kan yiyecek olarak haram kılınmıştır”
“ ve lahmul hınzîri”
“ve domuz eti”
“ve mâ uhille liğayrillâhi bihî”
“Allah’tan başkası için sesin yükseltilmesi,
yani Allah’tan başkası adına kurban kesilmesi” işte Lat adına, Uzza adına, Allah’ın adını özellikle zikretmiyor, putları adına kurban kesiyorlardı, o putlar adına kesilen hayvanlar, onlar size haramdır. Şimdi ölü hayvanları sıralıyor Allah-u Teala, diyor ki,
“ vel munhanigatu”
“boğularak öldürülmüş”
“ vel mevgûzeh”
“başına bir şey vurularak öldürülmüş,”
mesela batıda hayvanın başına bir şey vuruyorlar ya, demir çakıyorlar, o şekilde öldürülüyor”
“ vel muteraddiyeh”
“ya da yukarıdan düşerek”
yani bir yerden yuvarlanarak, dağdan kayadan, ölmüş
“ ven netîha”
“ya da bir hayvanın boynuz darbeleriyle ölmüş”
“ve mâ ekeles sebuu”
“ya da yırtıcı bir hayvanın yiyerek öldürdüğü hayvanlar”
şimdi bütün bunlar haram ama,
“ illâ mâ zekkeytum”
“ölmeden keserseniz başka”
mesela o Avrupa’da hayvanın alnına demiri vuruyorlar ama mutlaka ölmeden kesiyorlar, yani o birkaç dakika şeyleri var, ölmeden keserseniz başka. Bakın Kur’an’ı Kerim hiçbir ayrıntıyı bırakmamış.
“ ve mâ zubiha alen nusub”
“Bir de ibadet için dizilmiş taşlar üzerinde kesilen hayvanlar”
çünkü onlar da Allah için değil putlar için kesiliyor.
“ ve en testagsimû bil ezlâm,”
“fal oklarıyla kısmet aramanız,
yani kumar oynamanız da size haram kılınmıştır. Bunlar detayları var. Şimdi bakın en son inen ayet bu. Yahya’nın mastır konusu. En son inen ayet bu. Burada haram olan hayvanları saydı,besmele ile kesmekten bahsetti mi? Yok. Şimdi bizde besmele ile kesilmesi haramdır değil mi? Peki kesen kişinin Müslüman ya da ehli kitap olmasından bahsetti mi? Yok. Sadece domuz eti, kan, ölü hayvan ve Allah’tan başkasının adına kesilen hayvan. Yani bir sürü yeni yasaklar konarak Müslümanlar yaşayamaz hale getiriliyor. Öyle bir din ortaya konmuş ki bugün adeta diğer insanlara deniyor ki, dininizin kıymetini bilin, sakın buraya gelmeyin, yoksa başınız belaya girer. Maalesef öyle. Yani Allah’ın kitabında olan, Rasulullah’ın sünnetinde olanın yanına bir din ortaya konuyor. Ondan sonra diyor ki Allah-u Teala,
“zâlikum fısg,”
“bütün bunlar fasıklıktır,
yoldan çıkmadır, ya da işte Allah’tan başkası adına hayvan kesmek, fal oklarıyla işte bugün piyango dediğimiz usulde paylaşım yapmak, bunlar fısktır
“elyevme yeisellezîne keferû min dînikum”
“Bugün kafirler sizin dininizden ümitlerini kestiler,
yani bunlarla baş olmaz dedi. Biz bunlara karşı asla dayanamayız diye bütün artık ümitleri kayboldu sizin karşınızda duramayacaklardır diyor. Yani dininizin karşısında duramazlar. O zaman duramazlarsa dini değiştirecekler ki durabilsinler.
“felâ tahşevhum vahşevn,”
“O zaman o kafirlerden artık korkmayın, benden korkun”
“elyevme ekmeltu lekum dînekum”
“bugün sizin dininizi kemale erdirdik, olgunlaştırdık”
Bu ayet Peygamber SAV’e inmiştir. Demek ki Peygamberimizin hayatında iken din ne olmuş? Olgunlaşmış. Peki buna ilave ya da çıkarma yapılabilir mi? Bitmiş, tamam.
“ve etmemtu aleykum niğmetî”
“size olan nimetimi tamamladım”
“ve radîtu lekumul islâme dînâ,”
“Size din olarak da İslama razı oldum” diyor.
Yani bu İslam, şu haliyle İslam,bundan sonra ne ilave ne de çıkarma olur. Ben buna razı oldum yani. Şimdi bu İslamda Allah-u Teala orucun mutlaka tutulmasını istiyor. Allah-u Teala namazın mutlaka kılınmasını istiyor. Bir insanın namaz kılmaması diye bir şey olmaz. Ama şimdi az önce gördük, bugünkü haliyle dedi, yani hadisçi kişinin kitabında okuduk, Kur’an’ı Kerim’de okuduk. Bugünkü haliyle kılınan teravih namazları bid’attır dedi. Ama gece kalkıp namaz kılmışsın, istediğiniz kadar kılın. Gece kalkmadan da kılacaksanız kılın, bir sakıncası yok. Ama bu Ramazan’a mahsus böyle bir ibadet dediğiniz zaman olmuyor. Efendim ne mahzuru var? Kılsınlar. Hayır çok büyük mahzuru var. Öyle ufak tefek değil. Şimdi Peygamberimiz SAV ne demiş?
“Men kame Ramadane imane,” kim Ramazan gecesi yatağından kalkar, uyanıyor, ve namaz kılıyor, Allah’tan isteyerek, onun geçmiş günahları affedilir diyor ama bu neye çevriliyor? Bu Ramazan gecesi kim teravih kılarsa’ya çevriliyor. Halbuki burada bahsedilen gece yataktan kalkacaksın, kılacaksın. Peygamberimiz de bu namazı kılmak için camiye gelenleri evlerine gönderiyor. Gidin evlerinizde kılın diyor. Ha bu yirmi rekatlık namaz değil. Gece iki rekat kıl, üç rekat kıl, beş kıl, kaç rekat kılarsan kıl. Şimdi burada insanlar dikkat ederseniz bu yanlışlardan dolayı teravihde camileri dolduruyorlar. Ama farz namazlarda camilerin yanına bile uğramıyorlar. Yani bunlar şunu bilmek zorundalar ki, siz bin tane teravih kılsanız, bir sabah namazı, bir akşam namazı, bir yatsı namazı yerine geçmesine imkan yok. Ama üstelik bunlar öyle değil, bunlar bir yılı teravihle kapatacaklarını düşünüyorlar. Dört asır sonra ortaya çıkan birde şeyler var biliyorsunuz kandil geceleri var, farz namazlara gelmeyenler kandil gecelerini sabahlara kadar sağda solda dolaşarak sanki bir marifetmiş gibi, o cami senin, bu cami benim… bazen sabah namazında Süleymaniye Camiine gidiyorum, bakıyorum ki adamlar ayakta duramıyorlar, oturdukları yerde böyle uyuya kalmışlar. Kardeşim ne işiniz var, gidip evinizde uyusaydınız, gelseydiniz şu sabah namazında camiye. Şimdi her bir yanlış davranış bir çok yanlışın kapısını açıyor. Dolayısıyla bu din Allah’ın dinidir, Peygamber SAV gelmiş bu dini anlatmış, uygulamış, Allah-u Teala’da Maide suresinin 3. Ayetinde ben bu dini olgunlaştırdım demiştir. Artık ona ne ilave yapılabilir, ne çıkarma yapılabilir. Biz bu doğru dini yaşamak zorundayız. Ben size bir şey söyleyeyim. Evet birçok kimse rahatsız oluyor, niye? Dükkanları kapanmasından korkanlar rahatsız oluyor, vatandaşın rahatsız olduğu yok. Birde ondan etkilenen kişiler rahatsız oluyor. Şimdi ben bir şey söylüyorum. Ya bu deveyi güderler, ya bu diyardan giderler. Üçüncü bir seçenekleri yok. Ya Kur’an ve sünnete uyarlar, adam gibi, insanlara doğru dini anlatırlar, ya da nereye gideceklerse gitsinler. Müslümanların önünden çekilsinler. Öyle çıkıp da televizyonlarda, şuralarda, buralarda caka satmasınlar. Adam olsunlar. Ben onlar gibi ağır konuşmuyorum. Bu çok hafif onların konuşmaları karşısında. Evet. Sorular var mı?