Vessalatü vesselamü ala resulina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Biliyorsunuz, kurban bayramı geldi bu vesileyle kurbanla ilgili hükümleri bu akşam okumaya gayret göstereceğiz. Kurban konusunda Kur’an-ı Kerim’de çok ayrıntılı bilgi vardır. Allah-u Teâlâ Hac suresininin Kur’an-ı Kerim’in 22. suresidir 34. ayetinde şöyle buyuruyor:
(Hac suresi 22/34. Ayet):
“ Ve li kulli ummetin cealnâ menseken ” “ Her ümmet için bir mensek oluşturduk.”
Mensek demek kurban kesme zamanı, kurban kesme yeri ve kurban anlamına gelir. Diğer ayetlere baktığımız zaman kurban kesme yeri olarak belirlenen bir yer yok. Dolayısıyla kurban kesme zamanı ve kurban. Her ümmet için, bir kurban ve kurban kesme zamanı belirledik demiş oluyor Allah-u Teâlâ burda. Her ümmet için derken Adem aleyhisselamdan Muhammed (s.a.v) kadar bütün Peygamberlerin ümmetleri kastedilir. Neden dolayı böyle bir görev ortaya koyduk:
“ li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm ” “Allah-u Teâlâ’nın kendilerine rızık olarak verdiği enam cinsi hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye.”
Yani belli hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar Bismillah diyerek hayvanları kessinler diye her ümmet için bir kurban görevi ve o kurbanı kesme zamanı belirledik diyor. Neden böyle:
“ fe ilâhukum ilâhun vâhıdun ”. “Çünkü ilahınız tek bir ilahtır.”
Başka ilah olmadığına göre başka emir koyacak, yasak koyacak bir kaynakta yoktur. İlahınız tek bir ilah olduğu için hepiniz aynı kurbanı aynı günlerde kesiyorsunuz demektir. Şimdi onu diğer ayetlerden öğrenicez.
“ fe lehû eslimû ” “ Siz yalnız ona teslim olun.”
Yani Allah’a teslim olun. Allah’a teslim olana da muslim denir. Muslim, biz farsçanın da etkisiyle müslüman kelimesini kullanıyoruz ama aslı muslim dir.
“ve beşşiril muhbitin.” “Sen alçakgönüllülük yapanlara müjde ver.”
Cenabı Hakk’ın onlara ilave ikramları var.
Peki bu alçakgönüllülük yapanlar kim:
(Hac 22/35.ayet) :
“Ellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum” “Allah’ın adı anıldığı zaman içleri titrer kalpleri ürperir”
“vas sâbirîne alâ mâ esâbehum” “ başlarına gelen şeylere sabrederler.”
Çünkü bu dünya imthihan yeridir. Allah-u Teâlâ insanları herşeyle imtihan eder.
“ vel mukîmis salât ” “ve namazı kılan kimselerdir onlar”
“ve mimmâ razaknâhum yunfikûn” “kendilerine rızık olarak verdiklerimizden harcayan kimselerdir.”
(Hac suresi 22/36.ayet)
“Vel budne ” “Budünde yani iri gövdeli enamı da hayvanlarıda”
“ cealnâhâ lekum min şeâirillâh ” “sizin için Allah-u Teâlâ’ya ibadetin simgeleri yaptık.”
“ lekum fîhâ hayrun ” “ bu hayvanlarda sizin için hayır vardır.”
“ fezkurûsmallâhi aleyhâ savâff ” “öyleyse sıra sıra dururken Allah’ın adını onların üzerine sizde anın.”
Yani bütün ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılınmış oluyor.
“ fe izâ vecebet cunûbuhâ ” “yanları yere yapıştığı zaman,”
“ fe kulû minhâ ” “ siz bu etlerden yiyin.”
“ve at’ımûl kânia vel mu’terr” “kanaatkarada yani bana olmasada olur diyenede yedirin ihtiyacını ortaya koyan kişiyede yedirin.”
“kezâlike sahharnâhâ lekum leallekum teşkurûn” “işte o hayvanları sizin emrinize verdik belki teşekkür edersiniz Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilirsiniz.”
Şimdi burda “behimetül enam” kelimesi çok önemli enam cinsi behime. Bunlar neler? Behime demek hayvan demek, enam cinsinden hayvan. Enam cinsinden hayvanların üzerine Allah’ın adını anasınız diye. Enam cinsi hayvanıda Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’in bir başka ayetinde açıklıyor. Enam adını taşıyan surede açıklıyor 145. Sayfayı açarsanız burada 145 değil bende 146. Sayfa he tamam 142.ayetten başlarsak daha uygun olur.
(Enam 6/142.ayet)
“Ve minel en’âmi hamûleten ve ferşâ” “Enam cinsi hayvanlardan da hem yük taşıma hayvanı yaparsınız hem de onlardan elde ettiklerinizi sergi yaparsınız”
“kulû mimmâ rezekakumullâhu” “Allah’ın size verdiği rızıktan yiyin”
“ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân” “Şeytanın adımlarını izlerini takip etmeyin”
“ innehu lekum aduvvun mubîn ” “Çünkü o sizin açık düşmanınızdır.”
Şimdi enam cinsi hayvanın neler olduğunu bundan sonraki ayette Allah açıklıyor.
(Enam 6/143.ayet)
“Semâniyete ezvâc” “Sekiz eş”
“minad da’nisneyni” “koyundan iki” yani erkek ve dişisi
“ve minel ma’zisneyn” keçiden iki erkeği ve dişisi
“kul âz zekereyni harreme emil unseyeyn” “Deki Allah erkeklerimi haram kıldı dişilerimi?”
Yani bu arapların bu konuda birtakım şeyleri vardı. Şunlar bizim, bunlar şeydir, yasaklıdır. Şunları sadece erkekler yer, şunlarıda şunlar yer, diye birtakım sınırlamaları vardır. Allah-u Teâlâ burda öyle diyor. Yani burda erkekler mi Allah tarafından haram kılındı yoksa dişiler mi?
“emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn” “yoksa dişilerin o iki dişinin rahminde bulunanlarmı” Yani şeyin koyunun ve keçinin .
“nebbiûnî bi ilmin in kuntum sâdıkîn” “iddianızda haklıysanız bi bilgiyle bana cevap verin” diye bu mekkelilere yönelik birşeydir. Çünkü bu mekkeliler 138. Ayette bununla alakalı birtakım şeyler söylemişlerdir. İşte bunlar Enam’dır şunlarda tarım ürünleridir, yani ekindir, bunlar yasaktır, onlara bizim dilediğimizden başkası işte bizim belirlediklerimizden başkası yaklaşamaz diye. Kendi arzularına göre bir takım şeyler koymuşlar. İşte şurda birtakım enam vardır binmesi yasaktır demişler, şurda birtakım enam vardır onun üzerine Allah’ın adı anılmaz demişler. Kestirilirken böyle birtakım sınıflamalar yapmışlar. Allah-u Teâlâ bunlar açısından diyorki Allah hangisini haram kılmış?
(Enam 6/143.ayet)
“Ve minel ibilisneyni” “deveden iki” yani erkek ve dişisi
“ve minel bakarisneyn” “ve sığırdan iki” erkeği ve dişisi gene aynı şekilde
“kul âz zekereyni harreme emil unseyeyn” “Deki Allah-u Teâlâ o iki erkeğimi yani öküzü ve devenin erkeğinimi yoksa ineği ve devenin dişisini mi haram kılmış”
“emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn” “yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunanlarımı”
“em kuntum şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ.” “Yoksa Allah bunu söylerken orda mıydınız” elinizde bir delil var mı diyor Allah-u Teâlâ.
“fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben li yudillen nâse bi gayri ilm(ilmin), innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn” “insanları bilgisizce saptırmak için Allah’a yalan iftira edenlerden daha zalim kimdir” ki bu her zaman var. Yani Kur’an-ı Kerim’de olmadığı halde varmış gibi insanlara anlatan bugünde insanlar çok var. Yani mekkeli müşriklere mahsus bi olay değil. Şimdi burada konumuzla asıl ilgili olan Enam denen şeyler koyun, keçii sığıri deve. Bunların erkeği ve dişisi yani Kur’an-ı Kerim hangi hayvanların kurban edileceğini de belirlemiş. “Behimetül Enam” dediği zaman işte bu 8 hayvan anlaşılıyor. Biliyorsunuz, Kur’an-ı Kerim’in bir açıklama usulü vardır. Birbirine benzer ayetlerle, o ayetler açıklanır. Ona müteşabih ayetler denir. O benzeyen ayetler takip edildiği zaman her konuda en ince ayrıntıya ulaşılır. İşte buradada kurbanlık hayvanların hangi hayvanlar olacağını Cenab-ı Hak belirlemiş koyun, keçi, sığır, deve. Şimdi en son okuduğumuz yani Hac suresinin 36. Ayetine bir daha gelelim. Elimdeki mealde 335.sayfada. Orada Allah-u Teâlâ şöyle diyor:
“Vel budne cealnâhâ lekum” “işte bu enam cinsi hayvanlardan budun olanınıda sizin için Allah’a kulluğun simgelerinden yaptık” Budün, beden kelimesi Türkçemizde var biliyorsunuz, beden yani gövde demek. Budün de gövdeli hayvanlar yani bu 8 hayvandan gelişimini tamamlamış olan hayvanlar demek. Bunun arapça karşılığı musindir, musin yani süt dişini atmış hayvan demektir. Süt dişini dökmüş çıkarmış hayvan, süt dişi dökülmüş hayvan, yani yanlış ifade etmiyim süt dişi dökülmüş hayvan, yani artık çocukluktan çıkmış olan hayvan. Peygamberimiz (s.a.v) musin olandan başkası kurban edilemez ancak eğer size zor gelirse koyunun cezaasınıda kurban edebilirsiniz demiştir. Cezaa kelimesi musin, yaşına ulaşmamış olan hayvanlar için kullanılır. Sadece koyunun süt dişini dökmemiş olanı kurban edilebilir, onun dışındaki hayvanların süt dişini dökmemiş olanı kurban edilemez. Süt dişini döktüğü zaman çocuktan kurtulmuş tıpkı insanların buluğa ermesi gibi birşeydir bu.
Bir hayvan süt dişini ne zaman döker? İşte herkes kendi bilgisine ve tecrübesine göre bunu söylüyor. Hanefîler demişki koyun keçi 1 yaşını doldurduğu zaman, sığırlar 2 yaşını doldurduğu zaman, devede 5 yaşını doldurduğu zaman süt dişlerini döker demişler. Yoksa bu yaş konusu peygamberimizin ağzından çıkan bir söz değil ama Peygamberimiz öyle bir söz söylemişki bunu o hayvanlara tatbik ettiğiniz zaman yaş konusu ister istemez belirlenmiş oluyor. Musin diyor yani gelişimini tamamlamış anlamına geliyor. İnsan için musin kelimesi yaşlı kişiler için kullanılır ve hayvan için musin kelimesi süt dişlerini dökmüş hayvanlar için kullanılır. Peygamberimizin o musin kelimesini söylemesinin sebebi bu ayette geçen “el budün” dür. Budün kelimesine sözlükte bakarsanız hayvanlar için musin manasına geldiğini de görürsünüz.
Dolayısıyla burada neyi anlıyoruz? Hani sürekli söylüyoruz ya Kuran-Sünnet bütünlüğü esastır. Peygamberimiz (s.a.v) herhangi bir konuda ne söylerse hangi uygulamayı yaparsa mutlaka o onun Kuran’dan çıkardığı hükümdür mutlaka öyledir. Buradada bir mecburiyet vardır. Çünkü maide suresinin 49 . ayetinde Allah-u Teâlâ diyorki “Ve enıhkum beynehum bimâ enzelallâh” “Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet.” Dolayısıyla Peygamberimiz Kuran’da olandan başka birşey söylemez. İşte bak buradada görüyorsunuz mesela Peygarmberimiz (s.a.v) kurban olarak kestiği hayvanlar bellidir koyun, keçi, sığır, deve başkası değil. Bunlar Kur’an-ı Kerim’in hükmü okuduk ayette az önce bunların yaşıyla ilgilide musin demiş. Musin bu ayette geçen “el budün” kelimesinin arapçada karşılığı. Bakın kurbanlık hayvanların yaşınıda yine Kur’an-ı Kerim’den çıkarmış, bu son derece önemli bir şeydir ama bu konu bilinmediği için mesala şimdi siz kitaplara bakarsanız kitaplarda kurbanla ilgili olarak ayetin olmadığı söylenir.
En fazla söyleyen kevser suresini okur: “Fe salli li rabbike venhar.” “Rabbin için namaz kıl ve hayvanı boğazla” hayvanı göğsünün üzerindeki damarları keskin bir şeyle keserek boğazla , şimdi buradan kurban anlaşılmaz. Zorlamayla kurban diyebilirsiniz. Şimdi bu ayetin açıklamaya ihtiyacı vardır. Onu açıklayan ayetlerde medinede inmiştir. İşte okuduğum hac ayetleridir. Yani Rabbin için kurban kes, namaz kıl ve kurban kes. Bu ne? O namaz; kurban bayramı günü kılınan namazdır, o kurbanda; kurban bayramı günü kesilen kurbandır. Onun açıklamasını hac suresinin ayetleri yapmıştır, bu açıklamalar gelinceye kadar da Peygamberimiz hiç kurban kesmemiştir.
Çünkü Allah-u Teâlâ Taha suresinin 114. Ayetinde diyorki: “Fe teâlallâhul melikul hak(hakku), ve lâ ta’cel bil kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu…” “Sana tamamlanmadan Kuran ile hüküm vermekte acele etme.” Kuran’da ayetler topluluğu anlamına gelir.Dolayısıyla kurbanla ilgili ayetler tamamlanmadan hüküm verme demiş oluyor. İlk ayet “Fe salli li rabbike venhar.” onu açıklayan ayetler gelmeden Peygamberimiz kurban kesmemiş. O ayette demekki medinenin ilk yıllarında gelmişki Abdullah bin Ömerin bildirdiğine göre Peygamberimiz medinede kaldığı 10 yılın tamamında kurban kesmiştir.
Şimdi burda diyorki Allah-u Teâlâ “fezkurûsmallâhi aleyhâ savâff ” sıra sıra dururlarken yani ayakta sıra sıra dururlarken Allah’ın adını onların üzerine anın. Yani ayakta iken kesin demiş oluyor o hayvanları . Sıra sıra dururlarken şimdi herkes kendi kurbanını götürür, kendi evinin kapısında, bahçesinde keserse kurbanlıkların sıra sıra durması mümkün olurmu? Sıra sıra durmaları için bir kurban kesme yerinin olması lazım değil mi .? Abdullah bin ömer diyorki Peygamberimiz (s.a.v) in bir kurban kesme yeri vardı kurbanını hep orada keserdi. İşte bu ayette kurban kesme yerinin olması gerektiğini bize bildirmiş oluyor.
“Sıra sıra duruyorlarken hayvanı kesin” ifadesi de öyle muhteşem bir ifadedir ki, kurban kesmek için mezbahane yapmaya hiç gerek yok. Öyle calaskalarla, hayvanları yatıracaksın, yukarı çekeceksin, hiç lüzum yok. Ayakta iken hayvanın boğazıyla göğüs kemiğinin birleştiği yere sivri ve keskin bir bıçak sapladığınız an ordaki damarlar kesilir, hayvanın beynine kan gitmez, o anda bayılır. Hayvan kesildiğini hiç anlamaz, hiç farkına varmaz, kesildiğinin bir iki saniye içersinde yere yatar, ne çırpınma vardır, ne hayvanı yere yatırmak için uğraşmak vardır. Belki bir adam 100 tane kurbanı o şekilde bir kaç dakika içerisinde kesebilir. Onun için bu ayetin hükmüne çok dikkat edelim yani bu tabi mesleği kasaplık olan insanların yapması gereken birşeydir. Bizde onlardan öğrenirsek biz de yaparız. Burda muhteşem bir kurban kesme metodu veriliyor bize diyorki bakın sıra sıra ayakta dururlarken Allah’ın adını anın demek kesin demektir.
Ondan sonrada diyor ki: “ fe izâ vecebet cunûbuhâ ” “yanları yere yapıştığı zaman” çünkü o hayvan, o damar kesildiği zaman, keskin bir bıçakla damarı keserseniz, yere yatırmak için de uğraşmadığınız içinde, hayvanda herhangi bir stres sözkonusu olmaz, sizde hiçbir sıkıntıya girmezsiniz, o da yere düşer. Az önce söylediğim gibi hayvan kesildiğini farkedemediği için gayet rahat bir şekilde yere düşer. Yere düştükten sonra o kan tamamen boşalır, boşaldımı vücut yere yapışır, artık daha çırpınma falan olmaz. Onun için diyorki burda ayet “ fe izâ vecebet cunûbuhâ ” “yanları yere yapıştığı zaman” yani artık tamamen öldüğü an “ fe kulû minhâ ” “ siz bu etlerden yiyin.”
Kurban kesen kişiler olarak siz yiyin, başka “ve atimu” yedirin “el kania” kanaatkara “ya olmasada olur, yani kurban yesem yemesem fazla birşey farketmez” diyen kişiye yedirin. Ondan sonra “vel mutarra” “ve ihtiyacını ortaya koyan kişiyede yedirin.” Et kaça bölünüyor burda? Üçe değil mi? Bir bölümünü siz, eşe dosta dendiği zaman yani adam yemesede olur, bir bölümüde fukaraya. Şimdi bakın Peygamberimizin “kurban etini üçe bölün” sözünün dayanağı neymiş? Kur’an-ı Kerim değil mi? Her konuda Kuran-Sünnet bütünlüğü yakalamak zorundayız.
O Kuran-Sünnet bütünlüğünü yakalamadığınız zaman konuyu asla anlayamıyorsunuz. Bi anlam veremiyorsunuz. Bakın şimdi islam alemine, Hanefîler vacip diyor ki Ebû Hanife vacip diyor. Onun talebeleri, sünnet diyor, Şâfiîler sünnet diyor, diğer mezhepler sünnet diyor İmam Malikten işte farz olduğuna dair bir rivayet var. Hanefîlerin yaygın olduğu bölgelerde kurban kesme oldukça heyecanlı bir görev olarak duruyor. Çünkü bunların içerisinde kurbanla ilgili ayet olarak sadece ve sadece “Fe salli li rabbike venhar.” ayeti okunur. Bu ayetlerin hiçbirisi okunmaz.
“Fe salli li rabbike venhar.” ayetindende hiçbirşey çıkaramazsınız. Ama bakın görüyorsunuz, bu ayetleri okudumuz zaman neler oluyor? Kurban keseceğiniz hayvanın cinsi, yaşı, kesilme şekli, kesme yeri ne zaman hayvanın soyulacağı, etiyle ilgili yapılacak işlemler, tüm ayrıntılarıyla ortaya konuyor. Bir de kurban görevinin sadece müslümanlara değil, yani sadece muhammet ümmetine değil, bütün ümmetlere farz kılındığını anlıyorsunuz. Peygamberimiz (s.a.v) ondan dolayı medinede bulunduğu on yılın tamamında kurban bayramı kurbanı kesmiştir.
Şimdi biliyorsunuz bir de şu tartışma hep vardır. “Kurban bayramı dolayısıyla ben memlekete gideceğim, kurbanımı orda kesebilirmiyim?” der sorarlar. Cevap: “Sen yolcusun, sana kurban vacip değildir.” ya da “Tatil için işte bir yere gidiyorum, orada kurban kesmek istiyorum” “Sen yolcusun sana kurban vacip değildir.” Peki, delil ne? Peygamberimiz (s.a.v) in yolculukta kurban kestiğine dair sahih hadis rivayetleri vardır. Ama Kuran’sız hadis olunca hadisi ıskalamak çok kolay oluyor. Peki Kur’an-ı Kerim’de yolcuların kurban kesmesi ile ilgili hüküm var mı? Kurban’ın kesme günleri var mı Kur’an-ı Kerim’de? Yani şimdi siz geleneksel olarak diyorsunuz ki kurban bayramında kurban kesiyoruz. Niye? Peygamberimiz o günlerde kesmiş diye. Şimdi yarın biriside kalkar, biliyorsunuz hadislerle ilgili ileri geri konuşmalar var. İşte onla ilgilide başka şeyler söyler. Nitekim ortaya çıkıyor, işte hac ayları, efendim hac belli, hac ayları o zaman bu aylarda haccı dağıtmak lazım falan gibi ileri geri konuşan insanlar oluyor.
Yani Kur’an-ı Kerim’le ilgili olarak Kuran’ın açıklamasını Allah-u Teâlâ yapar. Allah-u Teâlâ Hud suresinin ilk ayetlerinde diyor ki esteuzu billah 11.sure “kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun hakîmin habîr” “bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış” hüküm ifade ediyor. Yani rabbin için namaz kıl, kurban kes, anlaşılıyor anlaşılmayacak bişey yok ama bu ne kurbanıdır, hangi namazdır, açıklamaya ihtiyacı var. “summe fussilet” “sonra ayrıntılı olarak açıklanmıştır”. İşte mekkede inen bu sure medinede inen Hac suresinde ayrıntılı olarak açıklanmış, kimin tarafından? Milletil hakim, habir Allah tarafiından açıklanmıştır. Peygamberimizin sözleri bu açıklamalardan ibarettir. Yani şurada açıklanan ayet, şurada açıklayan ayet, açıklama hangisi? Peygamberimizin sözleridir. Dolayısıyla onun söylediği her söz, Kur’an-ı Kerim’in bir ayet bir hükmünü ifade eder, ama o ayetler bütünlüğü içersindedir. O bütünlüğü kaybettiğiniz an herkes bir parça alır kendi kafasına göre ona mana verir. O zaman o kişi kendisini Allah yerine koyuyor. Hatta bir kelimeyi alıp hüküm veren insanlar çoktur. Çünkü kendi kafasından bir kurgu yapar, o kafaya uygun bir kelime yakalar, o kelimenin anlamı ona uygun değilsede uydurur. Halbuki Allah-u Teâlâ bir ayeti alarak ta hüküm vermeyi kabul etmiyor. Ayetleri birlikte kendisinin açıkladığını söylüyor. Gerekçesinide şöyle anlatıyor. “Ellâ ta’budû illallâh” “Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye böyle yapıyorum” diyor. Peki Peygamberin görevi ne: “innenî lekum minhu nezîrun ve beşîr”
“bende sizin için o Kuran’da olanı müjdeleyen o Kuran’da olanla sizi müjdeleyen ve sizi uyaran bir kişiyim” diyor. Dolayısıyla Peygamberimizin yaptığı her şey Kuran’dandır. Ya ayetin metnidir ya da ilgili ayetlerin birleştirilerek ortaya çıkan açıklamasıdır. O açıklamanın metoduda Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı olarak verilmiştir .
Şimdi bu açıklama Peygamberimizin sahabesinden sonra unutulduğu için müslümanlar böyle Kuran’la sünnet arasındaki ilişkiyi bir türlü kuramamışlardır. Bundan dolayı hala bugün bir sürü sıkıntılar yaşıyoruz. Şimdi yolculuk dedik. Peygamberimiz niye yolculuk sırasında kurban kesmiş ve hangi yolculukta kesmiş ona bakalım bu hac suresinin 28. ayetine bakalım önce şu 34. Ayeti tekrar okuyalım:
“ Ve li kulli ummetin cealnâ menseken ”
“Her ümmet için bir kurban kesme zamanı ve bir kurban belirledik” kurban görevi
“ li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm ” Allah’ın onlara rızık olarak verdiği enam cinsi behime yani koyun keçi sığır ve deve üzerine Allah’ın adını ansınlar diye bütün ümmetler için Adem aleyhisselamdan beri herkes peki hangi zamanda kesiyorlar onuda aynı surenin 28. Ayetinden öğreniyoruz. Diyor ki Allah-u Teâlâ 27 den okuyalım İbrahim aleyhisselamın kabe-i şerifin temellerini yükseltip hac ibadeti yapılacak yerleri cenabı hakdan öğrendikten sonra Allah-u Teâlâ ona demiştirki:
“Ve ezzin fîn nâsi bil hac” “İnsanların içerisinde haccı ilan et” Niye? Herkes zaten haccı biliyor, tıpkı ezan oku demek gibi. Ezan okunduğu zaman bunun manası nedir? Namaz vakti geldi değil mi? Namazı tarif etmeye gerek yok, “ezzin” de o manaya gelir. “İlan et” Ezanla namaz vaktinin geldiğinin ilanı buradada “haccı ilan et” diyor. Haccı tarif et demiyor. Haccı herkes biliyor ama kabenin yeri kaybolduğu için nuh tufanında kimse gelemiyor. İbrahim (a.s) yapıyor, ibadet yerlerini belirliyor ondan sonra “ilan et” diyor Allah-u Teâlâ.
“ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmir” “yürüyerek ve yorgun binekler üzerinde gelirler bitkin binekler üzerinde gelirler.”
“i ye’tîne min kulli feccin amîk” Derin vadilerden geçerek sana gelirler gelsinler yada o mana daha uygun olur.
“Li yeşhedû menâfia lehum” “Gelsinlerde kendi menfaatlerine şahit olsunlar” yani orası ticaret yapılan bir yer panayırlar kuruluyor.
“ve yezkurusmallâhi fî eyyâmin ma’lûmâtin alâ mâ rezakahum min behîmetil en’âm”
“kendilerine rızık olarak verdiği behimetül enam üzerine Allah’ın adını ansınlar” Ne zaman? “fî eyyâmin ma’lûmât” bilinen günlerde, bilinen günlerde, falanca gün demiyor. Şimdi bu ayetle öbür ayet arasındaki benzerliğe lütfen bakalım bak.
“ve yezkurusmallâhi fî eyyâmin ma’lûmâtin alâ mâ rezakahum min behîmetil en’âm” (28.ayet)
“li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm” 34. Ayetde tam bir benzerlik var. Şimdi o şeylerin, o bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar, hacca gelmeden önce bu insanlar zaten kurban kesiyor. Hangi günlerde kesiyor, bilinen günlerde, o günler hacca rastlıyor. Hac günleri, aynı zamanda. O zaman, o kurbanlarını gelsin burda kessinler demiş oluyor Allah-u Teâlâ.
Öyleyse bütün ümmetlerde kurban bayramı aynı günlerde yapılıyor, kurban aynı günlerde kesiliyor. Bakın Kur’an-ı Kerim’de bilinen günler diyerek falanca gün demiyor. İşte Peygamberimizde o bilinen günleri hep kurban kesme günü olarak uygulamıştır. Peygamberimiz (s.a.v) hacca gittiği zamanda bu ayeti kerimeye uygun olarak kurban bayramı kurbanını Mina da kesmiştir. Peki Peygamberimiz hacca gittiği zaman seferi miydi, değil miydi, değil mi? Arafatta namazını 2 rekat kıldı. Minada, Müzdelifede 2 rekat kıldı, Mekkede 2 rekat kıldı kurban bayramı kurbanınıda kesti. Eşleri için bir sığır kesmişti. Ayşe validemize bir et getirildi. İşte bu eti Peygamberimiz gönderdi, ne eti dedi sizin için, bütün eşleri için bir kurban kesti, kurban bayramı kurbanı yani Udhiye kesti diyor ve ordan onu yiyor. O zaman demek ki bakın ayeti kerimin göstermesiyle seferilik kurban kesmeye manimiymiş. Hiç bir engel yok ama işte bu kitap sünnet bütünlüğü ortadan kalkınca malesef herşey dağılıyor.
Peygamberimiz (s.a.v) min seferde kurban kestiğine dair çok hadislerde ayrıca vardır. Yani bu veda haccı dışında. Bakın burdada diyorki:
“fe kulû minhâ ve at’ımul bâisel fakîr.” “Yiyin ondan baisel fakire de yedirin” yani sıkıntı içerisinde olan darlık içerisinde olan ve fakir durumda olan insanlara da yedirin. Bizde tek fark var ve “el kânia vel mu’terr” yani “kanaatkar kişiyede yedirin” yani eşe dosta da yedirme fırsatı bize veriliyor. Ama daha önceki ümmetlerde o yok. Sen yiyeceksin, çok zor durumda olanlara ve fakir durumda olanlara vereceksin, eşe dosta değil öbüründe ama bizde, “el kania” kelimesinden dolayı bir rahatlama meydana getirilmiş oluyor ki buna nesih denir hayırlısıyla nesih.
Demekki kurban bayramı kurbanı Kur’an-ı Kerim’de var. Peygamberimiz (s.a.v) de Kurban Bayramı kurbanını kesmiştir ve farzdır. Ama bunun farzı diğer farzlardan farklıdır. Bakın 34 . ayeti tekrar okuyalım “Ve li kulli ummetin” diyor her ümmet için, “Ve li kulli ummetin” kurbanın dışında bir ibadetle ilgili olarak geçmiyor. Her ümmet için ümmetin her ferdi için değil. Ümmetin her ferdi için olsa bu kadar kurbanı nereden bulacaksın zaten. Her ümmet için ifadesi geçtiğinden dolayı bir keresinde Peygamberimiz (s.a.v) bir koç kurban ediyor, bir tek koç ve orda diyorki işte,
“ inni veccehtu vechiye lillezi fetaras semavati vel erda” yani ben yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a yönelttim benim namazım ibadetim kurbanım yaşamam ve ölmem alemlerin rabbi Allah içindir ben bu şekilde emir aldım ben müslümanlardanım dedikten sonra, diyorki ya Rabbi diyor bu Muhammed için ve Muhammedin ümmeti için diye kesiyor.
[[[ (Yukarıdaki hadisin tam metni: )
**** “Peygamber Efendimiz (sav) kurban kesme gününde boynuzlu, semiz ve burulmuş iki koç kesti. Onları kesmek için yöneldiği zaman “Ben yüzümü gökleri ve yeri yaratana doğru çevirdim, Ben Allah’a şirk koşanlardan değilim; namazım, öteki hak ibadetlerim, sağlığım ve ölümüm bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır. O’nun ortağı yoktur. Ve ben Müslümanlardanım. Ya Rabbi bu kurban sendendir, senin içindir, Muhammed’in ve ümmetinin adına “Bismillahi Allahu Ekber” dedi ve kurbanı kesti.” (et-Tac. m, 207)***]]]
Yani bir tane koçu kendi için ve bütün ümmet için kesiyor. Bir bunu bir de şu ayete bakalım: “li kulli ummetin” “her ümmet için” “cealna menseken” O emir yerine geliyor mu? Her ümmet için kurban görevi yükledik dediği için Allah, zaman oluyor Peygamberimiz bir tek kurbanı kendisi için ve bütün ümmet için kesiyor. Bir keresinde de iki tane koç almış, birisi diyor ki ya Rabbi bu muhammedden ve muhammedin ailesinden. Bunu kabul et diyor. İkincisi de ya Rabbi ümmetimden kurban kesecek durumda olmayanlar için kesiyorum diyor. İki tane şimdi mesala diğer ibadetlerden herhangi, “ben falanca için ibadet yapıyorum” deniyor mu? Bu sadece burada var, kurbanda var.
Zaman oluyor mesala bir rivayette diyor ki: “Haşimoğullarından yıllarca hiç kurban kesen bir tek kişinin olmadığı yıllar geçmiştir” diye rivayet var. Yani maddi imkanları kesmeye müsayit olmadığı zaman kesmiyorlar ama imkan olduğu zaman da Peygamberimiz kendisi için kesiyor, eşleri için ayrı ayrı kesiyor. Şimdi Hanefîlerde biliyorsunuz büyükbaş hayvanlar 7 kişiye kadar kurban edilir. Bu konu Cabir bin Abdullahtan gelen bir rivayete dayanır. Hudeybiye senesinde Peygamberimizin büyük baş hayvanlar için 7 kişiye kadar kurban kestiği rivayet edilir. Dolayısıyla böyle bir şey vardır. Yani Hanefîlerin böyle bir dayanağı vardır.
Böylece dersimizin bu bölümünü bitiriyoruze Allah-u Teâlâ hepimizin kurbanlarını kabul eylesin.
Yazan: Serkan Duman
E mail: [email protected]