Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdulillah, elhamdülillah, elhamdülillah. Nahmeduhu ve nestainuhu ve nestağfiruhu ve etubu ileyh.
Bugün Allah nasip ederse Kuranı Kerimden geçmiş şeriatları anlamaya çalışacağız. Artık sık sık tekrarladığımız bir şey var. Kuranı Kerim Adem’den (a.s) Muhammed’e (a.s) kadar bütün nebilere kitap verildiğini açık ve net bir şekilde çok sayıda ayette anlatıyor. Ama yine çok iyi biliyorsunuz ki Müslümanların Kuran ile ilişkileri Tabiinden sonra tamamen koparıldığı için birçok kavram birbirine karıştırılmış. Dört tane kitap indi diye söylenmiş. Bu konuda çok dersler yaptık. Bütün nebilere kitap indirildiğine göre Burada Allahu Tealanın kuralı nedir? Acaba Adem’e (a.s) emredilen her şey bize de aynı şekilde mi emredildi? Konan yasaklar aynı şekilde mi kondu? Şura Suresinin 13. Ayetinde “Şeraa lekum mined dîni mâ ves sâ bihî nûhav” “Allah Nuh’a yüklediği görevleri bu din içinde şeriat yaptı”. “vellezî evhaynâ ileyke ve mâ ves saynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ” “sana yaptığımız vahiy, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya verdiğimiz görev tamamı” “en egîmud dîne” “bu dini ayakta tutun”. “ve lâ teteferragû fîh” “onda tefrikaya düşmeyin”. (Şura 13) Yani o dinden uzaklaşmayın. Bu dinin adı neydi? İslam. Yani Allah’a teslim olma dini… Allah’a teslim olma, Allah’ın sorgulanmaması demektir. Allahu Teala “Lâ yus’elu ammâ yef’alu ve hum yus’elûn” “Allah kendi yaptığından dolayı sorguya çekilemez ama insanlar sorguya çekilirler”. (Enbiya 23) Mesela Allahu Teala meleklere “uscudu liadem” “Adem’e secde edin” (Bakara 34) dedi. Peki, ondan sonra başkasına secdeye müsaade ediyor mu? Kendinden başkasına secdeye müsaade yok. Orada emri veren Allah olduğu için sorgulanamaz. Orada Adem’e secde etmek Allah’a teslimiyettir. İblis teslim olmadı. Şimdi de Allah’tan başkasına secde etmemek Allah’a teslimiyettir. Allah hangi emri verdiyse biz ona kayıtsız, şartsız uyarız. Ondan dolayı bu dinin adına İslam deniyor. Yani Allah’a kayıtsız, şartsız teslim olma dinidir. Allah sorgulanamaz. Ne diyorsa onu kayıtsız, şartsız yapacaksın.
Allahu Teala Maide Suresinin 48. Ayetinde “Ve enzelnâ ileykel kitâbe” “Ya Muhammed sana bu kitabı indirdik”. Bu kitap Allah’ın son kitabıdır. “musaddigal limâ beyne yedeyhi minel kitâbi” “kendinden önceki bütün kitapları tasdik ediyor”. Yani Adem’den İsa’ya kadar gelen bütün kitapları tasdik ediyor. Yani o kitapların hepsi Allah tarafından nebilere verilmiş, insanlara tebliğ edilmiş kitaplardır. “ve muheyminen aleyhi” “onları güven altına alan birer kitapmış”. Kuranı Kerim onlarla ilgili ne söylemişse olduğu gibi doğrudur. Başkalarının söylediğine fazla kulak asmayın. “fahkum beynehum bimâ enzelallâhu” “öyleyse Ya Muhammed onların arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet”. Allah’ın indirdiği hangisi? Kuranı Kerim. Sadece bundan hükmedecek. Allah nasip ederse haftaya Allah’ın indirdiğiyle hükmetme konusunun nasıl saptırıldığını ve Müslümanların bu konuda nasıl savrulduklarını inşallah insanlara göstermeye çalışacağız. Sizlere anlatmaya çalışacağız. Resulullah onların arasında neye göre hükmedecekmiş? Kuranı Kerime göre… Kuran ile hükmetmesi lazımmış, başka şeyle değil. “ve lâ tettebiğ ehvâehum” “sakın onların arzularına uyma”. “ammâ câeke minel hagg” “sana gelen bu gerçekten uzaklaşarak sakın onların arzularına uyma”. “likullin cealnâ minkum şir’atev ve minhâcâ” “sizden her birisi için bir şeriat ve bir yöntem oluşturduk”. (Maide 48) Şira bir çeşit şeriat demektir. Mesela burada herkes insandır. Herkeste aynı organlar var. Kadın erkek arasında da ortak organları saymakla bitiremezsiniz. Peki, iki insanı birbirinden ayıran nedir? Ortak noktaları mıdır? İkisinin de göz sahibi olması mı? Aralarındaki farklardır. Küçücük farklardır. İşte bu küçücük farklar sebebiyle bakarsınız ki insanlar birbirlerini kıskanıyorlar. Birbirlerini çekemiyorlar. Birbirlerine muhalefet ediyorlar. Küçük farklar var. İşte Allahu Teala şeriatlar arasında da böyle küçük farklar oluşturmuştur. O küçük farklardan dolayı insanlar ne olacak? Niçin oluşturduğunu şimdi görelim. “ve lev şâallâhu lecealekum ummetev vâhıdetev” “eğer Allahu Teala farklı bir tercihte bulunsaydı sizin hepinizi tek bir ümmet yapardı”. Yani Adem’e (a.s) verilen emirler neyse aynen son nebiye kadar devam eder ve kendilerine bu anlatılırdı. Mesela Muhammed (a.s) geldi, görevini yaptı ve gitti. Şuanda biz ne yapıyoruz? O bugün size neyi anlatacaksa onu anlatmaya çalışıyoruz. Farklılıklar olmazdı ama bu farklılıkları niye oluşturdu? “ve lakil liyebluvekum fî mâ âtâkum” “size verdiği şeylerle sizi zor bir imtihandan geçirmek için şeriatlar arasında ufak tefek farklılıklar oluşturdu”. “festebigul hayrat” “o zaman hayırlı işlerde birbirinizle yarışın”. (Maide 48) Mesela insanlara bakın. Az önce insanlar aradaki farktan dolayı birbirlerini çekemezler dedik. Peki, hiç fark olmasa, herkes bir fabrikadan üretilmiş tek tip mal gibi olsa aralarında çekmezlik olur mu? Hiçbir şey olmaz. Ama bu farklılıklar bir imtihan sebebi oluyor. İşte burada da küçük farklılıklar meydana getirdik ki sizi zor bir imtihandan geçirelim diyor. Geçen hafta burada anlatmıştık. Allahu Teala ilk kıble olarak Kabe’yi belirliyor. Davut (a.s) zamanında geçici olarak Beyti Makdis’i kıble yapıyor. Son nebi ile Kabe’nin tekrar kıble olacağını onlara bildiriyor. Onlarda biliyorlar. Fakat çok iyi bildikleri şey ortaya çıkınca kabul etmiyorlar. Yani kıskanıyorlar. Aralarında kıskançlık meydana geliyor. “ilallâhi merciukum cemîan” “hep birlikte varıp huzuruna çıkacağınız Allahu Tealadır”. “feyunebbiukum” “Allah size o zaman haber verecek”. “bimâ kuntum fîhi tahtelifûn” “hangi konularda ihtilafa düştüklerinizi, anlaşamadıklarınızı Cenabı Hak size haber verecektir”. (Maide 48) Bu akşam bu farklılıklarla ilgili birçok örnekler vereceğiz ama en başta insanlarda bir şey var. İblis niye yoldan çıkmıştı, hatırlayın. Ben daha hayırlıyım demişti. Tek şeyi o… “ene hayrun minh” “ben ondan hayırlıyım” (Araf 12) demişti. Çevrenize bakın. Tamam ama biz ne olacağız derler. Ya ben derler. Ben deme kardeşim… Allah’ın koyduğu kurallar de, problem biter. Biz daha güçlüyüz derler. Ama bize falancalar derler. Biz işte şuyuz, buyuz derler. Ya kardeşim sen ne kadar yaşayacaksın? Bu kadar ben diyenlerden kim kaldı şimdiye kadar? Sende yarın, öbürkü gün yok olup gideceksin. Mesela benim sandalyemin altı… Oradaki toprak konuşacak olsa kaç cilt kitap olur? Tarihte geriye doğru gidin, şu sandalyenin işgal ettiği yer için kim bilir kaç kişi kendini öldürmüştür. Mesela şu sokağın öbür ucu Yeniçeri Ocağı’dır. Ondan sonra Şeyhülislamlık olmuş. Orada bir de cellat taşı vardı. Şimdi düşünüyorum orada kaç kişiyi kesmişler, öldürmüşlerdir? Yani bu dünya kimseye kalmıyor. Ama insanlar bunu düşünmüyorlar. Hep ben diyorlar. Ondan dolayı Allahu Teala din konusunda herhangi bir baskıyı kabul etmiyor. Bakara Suresinin 256. Ayetinde “la ikrahe fiddin” “din konusunda baskının hiçbir çeşidi olmaz” (Bakara 256) diyor. Peki, hiçbir çeşidi olmaz da ‘bizim dinimiz önemlidir’ diyenler dinden döneni öldürmüyorlar mı? O da baskı mı sanki, bir kelleni alıyorlar. Allah’ın dediğinin zıddına mezheplerin % 100’ü müttefiktir. Allah ne derse desin. Biz başkayız. “la ikrahe fiddin” “dinde zorlamanın hiçbir çeşidi yok”. Niye? “gad tebeyyener ruşdu minel ğayy” “çünkü tam yol hayal ürünlerinden tamamen ayrılmıştır”. Çünkü Allah’ın dini gerçektir. Öbürleri uydurmadır, hayaldir. Peki, “femey yekfur bittâğûti” “kim tağutu kabul etmezse”. Ben seni tanımıyorum derse… “ve yué’mim billâhi” “Allah’a inanıp güvenirse”. “fegadistemseke bil urvetil vusgâ” “çok sağlam bir kulpa yapışmış olur”. “femen” tek kişiyle ilgili… Çoğul olması gerekmiyor. Bir kişi yeter. Etrafımızda hiç kimse yok derler. Hiç kimse bizi desteklemiyor derler. Sana ne? Allah senin yanında olsun. Karışma. Gerisinin ne manası var? “femey yekfur bittâğûti” “kim tağutu tanımaz”. “ve yué’mim billâhi” “Allah’a inanıp güvenirse”. “fegadistemseke bil urvetil vusgâ” “çok sağlam bir kulpa yapışmış olur”. “lenfisâme lehâ” “onun oradan ayrılması hiç söz konusu değildir”. Dolayısıyla güçlü olmak istiyorsan Allahu Tealanın yoluna yapış. Gerisine karışma. Sen ne yapıyorsun? “vallâhu semîun alîm” “Allahu Teala her şeyi dinler ve her şeyi bilir”. (Bakara 256) Kopmak bilmeyen bir kulpa yapıştın mı, bitti demektir. Hiç korkma. O kulp hiçbir zaman için elinde kalmaz. Ama burada tağutu kabul etmeyen dedi. Tağut kim? Yanımızda Tağut konusunda kitap yazan bir arkadaşımız var. Tağut nedir, söyle bakalım. Aydın MÜLAYİM, Tevhid ve Tağut adında bir kitap yazdı.
Aydın MÜLAYİM: Aslında Kuran’da Din Adamları tezim üzerine başka kitap yazma niyetim yoktu. Ama Süleymaniye Vakfının bir özelliği var. Allah’a hamd olsun öyle şeyler öğreniyorsun ki yani birçok insanın elde etmediği bilgileri burada erişebiliyorsun. Bunu da insanlara anlatma zorunluluğu görüyor. Maalesef bu Tağut ve Tevhid konusunda genelde Müslümanlar yanlış bilgilendiriliyor. Özellikle Hocamız önceki şeriatlardan bahsetti. Şeriatı bile doğru anlamayan, özellikle tağut kavramlarını dile getirenler, şeriat kurmak isteyenler önce tağutun bile ne anlama geldiğinin farkında bile değiller. Aslında kendileri tağut olarak bir tağut devleti kurmaya can atıyorlar. Bugün Yahudilerin Kudüs’ün her ne pahasına ele geçirmek istemelerinin kökünde aslında bu düşünce yatıyor. İnsanların şeriat algısıyla oluşturdukları, kendilerinin Allah adıyla oluşturdukları bir sistemi insanlara zorla dayatmak ve onunla yönetmek istiyorlar. Bugün Müslümanların durumu da maalesef hiç de farklı değil. Yani Allah’ın en büyük lütfuna mazhar olan Müslümanların hakir ve kötü duruma düşmelerinin, kendi topraklarında bile terörist konumunda gösterilmelerinin en büyük sebebi Allah adına paralel din oluşturmaları ve bunun körü körüne taklit ederek savunmalarıdır. Her birinin de kendi tağutunu savunmalarıdır. Nitekim durum böyle olmasaydı Allahu Teala, Allah elçisinin ve sahabe döneminde dünyaya hâkim olurlardı. Maalesef durum ne halde görüyoruz. Tevhid konusunda da öyledir. İnsanlar İslam’ı kabul etmek için diğer dinlerden farksızın bir tören oluşturuyorlar. Törende şehadet getiriyorlar. Çok acınacak bir durumdur. Gerçekten burada sadece özel bir ders yapılması gerekiyor. Kitabın içeriğini size takdim etmek istiyorum. Bu kitapta Tevhid nasıl bir şeydir, Kuran Tevhidi nasıl tanımlıyor, Allah Tağutu nasıl tanımlıyor gibi şeyler var. Zaten Allah Kuranda bunları tanımlıyor. Ama insanların bize sunduğu, İslam Âleminin sunduğu Tevhid ve Tağut kavramı tamamen yanlıştır. Tevhid eksiktir, Tağut tamamen yanlıştır. Bu yüzden bu kitabı yazmaya mecbur kaldık.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O zaman kısaca anlat bakalım. Eksik ne, yanlış ne?
Aydın MÜLAYİM: Mesela en değerli ilmihali elinize alın. Ki her insan ilmihale bakar. Tevhid konusunun iman bölümüne bakar. Kelimeyi tevhid yani La ilahe illallah vardır. Bu “la ilahe” “başka bir ilah yoktur” kısmı atılıyor. İllallah kısmı imandır. İman nedir? Allah’a inanmaktır, meleklere inanmaktır, diğerleri… Yani Allah’ın en çok bizi uzak tutmaya çalıştığı “la ilahe” yani “başka ilahlar yoktur”, “min dunillah” “Allah ile insanlar arasında hiçbir aracı yoktur” gibi konulardan ilmihallerde katiyen bahsedilmez. Ben görmedim.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kuran meallerinde, tefsirlerinde var mı ki orada olsun? Yani kelimelerin anlamları değiştirilmiş.
Aydın MÜLAYİM: Tevhidin bir kısmı anlatılıyor. Önemli bir kısmı tehir ediliyor. Bu yüzden aracılar… Fıkıh mezhepleri olsun, tarikatlar olsun. Yani aracılar, şefaatçiler boldur. Görüyorsunuz. Bu gibi durumlara rastlıyoruz. Adam kelimeyi tevhid getiriyor. Arkasından öyle bir işlemler yapıyor ki, İslam’ın şartları diyerek öyle bir şeylere inandırıyor ki… Adama bakıyorsun kendince tevhide muhalif bir akide oluşturmuş. Yani ehli sünnet 23:00 sn. anlaşılmıyor. aslında bir tağut oluşturmuş oluyorlar. Ben bunu anlatmaya fazla hazırlıklı değildim.
Tağutla ilgili bir şey söyleyeyim. Tağut kavramı tamamen farklıdır. Özellikle gençler kandırılarak, duygusal olarak biraz daha çabuk aldanmaya meyillidirler. Bunlar tağutu sadece siyasete indirgerler. Sanki devletin başında olması gerekir. Devlet idarecileri bu şeriatı kurması gerekir. Ve bununla yönetilmesi gerekir. Sadece siyasete indiriyorlar. Hâlbuki tağut… İblis kendisi de bir tağuttur. İnsanda tağut olabilir. Sadece bir sistem değildir. Bir mezhepte tağut olabilir. Tabi ki bir devlette tağut olabilir. Eğer bir şeyi Allah böyle söylüyor diyerek size bir cezayi müeyyide veya bir hüküm uyguluyorsa Allah’ın kitabında da bu yok ise o zaman bu devlet olsun, insan olsun tağutluk yapmış oluyor. Bu tağut kavramı Kuranı Kerimde sekiz yerde geçer. Sıradan bir kelimeyle veya cümleyle değil. Tağut taşkınlık yapmaktır. Ama her insan günah işler, her insan tağutluk yapabilir. Günahsız insan yoktur. Fakat bir insan Allah böyle söylüyor, Allah böyle emrediyor, mezhebimiz gereğince bu böyledir derse ve Allah adına insanları kandırıyorsa artık sadece günah olmaktan çıkıyor, o insan hem kendini tağut yapmış oluyor. Hem de başkasına tağutluk yaptırmış oluyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O zaman öyle anlaşılıyor ki haftaya bu konuyu biraz daha iyi işleyeceğiz. O zaman iyice biraz çalış da haftaya inşallah…
Aydın MÜLAYİM: Tamam, Hocam…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allahu Teala “sizi imtihandan geçirmek için şeriatlar arasında ufak tefek farklılıklar koydum” dedi. Allah Kuranı Kerimde sizi bir kadın ve bir erkekten yarattım diyor. O ikisinden sizi çoğalttım diyor. Birileri kalkıp yok, Adem ve Havva değil, beşer vardı diyorlar. Allahu Teala zaten Adem’e beşer diyor. Meleklere, bir beşer yaratacağım diyor. Ona ruhumdan üflediğim zaman onun için secdeye kapanın diyor. Sonra Adem’e (a.s) “uskun ente ve zevcukel cennete” “sen ve eşin bu bahçeye gir” (Bakara 35) diyor. Çok sayıda ayette insanlığın bir kadınla ve bir erkekten yaratıldığı, oradan çoğaldığı ifade ediliyor. Kardeşler arasında ensest ilişki mi vardı, diyorlar. Dersin başında da söyledim. Allah’tan başkasına secde mi edilir dersiniz. Allah emrederse edilir. Allah Adem’e secde edin dedi. Melekler ettiler, İblis etmedi. İşte tağut oldu. Allah’a sen beni azdırdın diyerek Allah’ı suçluyor. Allahu Teala Şura Suresinin 13. Ayetinde “Şeraa lekum mined dîni mâ ves sâ bihî nûhav” “Size, Nuh’a emrettiğini bu dinin şeriatı yaptı” diyor. Peki, Nuh’a kadar? Demek ki Nuh’a kadar ki şeriatta bir farklılık vardı. Bunu Allahu Teala açıkça söylüyor. Ama dikkat ediyorsanız bugün bile insanlar bunu kabul edemiyor. Zor bir imtihan… Kabul etmemek için de… İki cumartesi Sünnetullah konusunda ders yaptık. Allahu Tealanın elçi gönderdiği toplumlarda, kitabıyla kurduğu düzene verdiği sünnetullah adını tabiat kanunları şekline çevirerek Allah’ın şeriatında hiçbir değişme olmaz diyorlar. Kardeşim kusura bakmayın, sokaktaki adam söylese anlarım da siz hoca olarak bunu söylüyorsunuz. Bir de Kurana uyan kişiler olarak bunu söylüyorsunuz. Gerçekten son derece yanlıştır. Hata yapabilirsiniz. Fakat hatanız söylendiği zaman eğer söyleyen kişi yanlışsa gelip siz ona yanlışsın deyin, siz onu düzeltin. Ama bunu da söylemeyip de yolunuza devam ediyorsanız o zaman kusura bakmayın. Bir tek suçundan dolayı, Allah’ın emrini eğip bükmesinden dolayı İblis’i kovduysa sizi de kovar. Cenabı Hakkın kimseye torpili yoktur. Bu şeriatlardaki değişiklikleri gösteren ayetler var. Onları da bizim Hisham’dan dinleyelim. Hisham aslen Şam’dandır. Suriye’den geldi. Bizim Fransızca sitenin yöneticisidir. Özelliği şudur. Fransızlar bunun Fransızcasını çok beğeniyorlar. İnşallah ondan çok büyük hizmetler bekliyoruz. Türkçe konuşacak. Bakalım siz Türkçesini beğenecek misiniz?
Hisham ALABED: Arapça’da konuşursam olur mu?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yerine göre… İstersen Arapça konuş. İstersen Türkçe…
Hisham ALABED: 29:40 29:44 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “En başta din ve şeriat arasındaki farkı ortaya koymamız lazım”.
Hisham ALABED: 29:51 30:01 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Din, Allahu Tealanın Adem’den (a.s) Muhammed’e (a.s) kadar bütün nebilerine öğrettiği şeydir”. Yani bu işin inanç kısmı, akideyle ilgili kısımdır.
Hisham ALABED: 30:12 30:24 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Allahu Teala bu kitabın son ayetiyle bugün sizin dininizi tamamladım (Maide 3) diyor”. Yani Adem’den son nebi Muhammed’e (a.s) kadar o dini tamamladım diyor.
Hisham ALABED: “Hazad din ismul İslam”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Bu dinin adı İslam’dır”. Allah’a teslim olma dinidir.
Hisham ALABED: 30:41 30:47 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Allahu Teala, Ali İmran Suresinin 19. Ayetinde Allah katında din İslam’dır diyor”.
Hisham ALABED: 30:56 31:02 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Dolayısıyla Yahudilik, Hıristiyanlık, şu, bu falan diye isim yok. Tek din var, o da İslam’dır”. Zaten Hac Suresinin son ayetinde de “huve semmâkumul muslimîne” “o sizi müslim diye isimlendirdi”. (Hac 78) Müslim, teslim olan demektir. İslam’da teslim olmak demektir. Allah’a teslim olan kişiler olarak adlandırdı.
Hisham ALABED: 31:27 31:30 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Ama şeriat nebiler arasında değişiklikler olabilir”. Yani işin hukuki tarafında bir takım değişiklikler olabilir. Mesela Allah’a inanmak, ahiret gününe inanmak, meleklere inanmak, kitaplara inanmak… Bunlarda değişen bir şey yok. Ama uygulamalarda bazı değişiklikler olabilir.
Hisham ALABED: 31:54 31:58 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Mesela Allahu Teala bir nebisi için helal kıldığını, diğer nebisi için haram kılabilir”.
Hisham ALABED: 32:04 32:09 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Mesela birisinde ağır bir hükümdür, diğerinde hafiftir”. Yani bir hafifleme olabilir.
Hisham ALABED: 32:17 32:27 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Yani bunun sebebi az önce de ayette okuduğumuz gibi Allahu Teala insanları birbirleriyle imtihan etmektir. Yani ben diyerek yoldan mı çıkıyor, Allah ne emrettiyse ona uyarım diyerek doğru yolda mı oluyor?”
Hisham ALABED: 32:39 32:44 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “O ihtilaflar konusunda Kuranı Kerimde bazı örnekler var”.
Hisham ALABED: 32:48 33:00 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Mesela İsa (a.s) geldi”. İsa’da İsrail oğullarındandır. Yani onların bir ferdidir. “Bir takım mucizeler gösteriyor. Ali imran Suresi 50. Ayetinde ‘Ve musaddigal limâ beyne yedeyye minet tevrâti’ ‘önümdeki Tevrat’ı tasdik etmek için geldim’. Başka? ‘ve liuhılle lekum bağdallezî hurrime aleykum’ ‘size haram kılınanların bir kısmını helal kılmak için geldim’…” Buna dikkat edin. Size derken kimler? Yahudilere haram kılınan, önce değil. Zaten Adem’den beri haram kılınanlar devam ediyor. O başka… Ama onlara has olarak haram kılınanların bir kısmını helal kılmak için geldim diyor. Tamamını değil.
Hisham ALABED: 33:52 33:58 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Az önce söylediğim gibi İsa (a.s) Yahudilere haram kılınan bazı şeyleri helal kıldı”. Ki bugün İncil’de de aynen var o…
Hisham ALABED: 34:09 34:20 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Enam Suresi 146. Ayette ‘Ve alellezîne hâdû harramnâ kulle zî zufur, ve minel begari vel ğanemi harramnâ aleyhim şuhûmehumâ illâ mâ hamelet zuhûruhumâ evil hâvâyâ ev mahteleta biazm’ ‘Yahudilere tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunların sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını onlara haram kıldık’. Bunun sebebi neymiş?
Hisham ALABED: “zâlike cezeynâhum bibağyihim” (Enam 146)
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Aşırılıkları karşılığında Allah onlara ceza olarak bunları haram kılmış. Demek ki ondan öncekilere haram değildi. İşte bu Yahudiler için haram kılınanların bir kısmını İsa (a.s) İncil ile helal kılmış oldu. Buna nesih deniyor. Hayırlısıyla nesihtir. İki türlü nesih var. Biri öncekini aynen devam ettirir, bir de daha hayırlısıyla bir değişiklik yapılır.
Hisham ALABED: 35:31 35:43 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Nisa Suresinin 160. Ayetinde aynı konuda Allahu Teala “Yahudilerin yaptıkları yanlışlar sebebiyle birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymalarından dolayı kendilerine yasaklanmış faizi almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık” diyor. Mesela faiz yiyorlar, birbirlerine yanlış şeyler yapıyorlar, bir sürü yanlışlar… Bugün de İslam Alemi faize battığı için, haramlara battığı için bugün dünyanın en kötü halkı durumundadır. Allahu Teala bize de haram kılmıyor ama birçok cezalar veriyor.
Hisham ALABED: 36:25 36:29 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada asıl mesele şudur. Kendilerine helal olanı Allah haram kıldı. Burada şeriatlar arasında farklılık var mı? Peki, iman esaslarında değişiklik var mı? Ama farklılıklar var. Yaptıkları bir takım yanlışlardan dolayı haramlar yapıyor. İsa (a.s) geri onların bir takımını değiştiriyor. Bu çok açık ve nettir. Siz tutup da şeriatı tabiat kanunu gibi yaparsanız… Yok efendim eski dönemlerde yağmur aşağıdan yukarıya yağarmış da şimdi yukarıdan aşağıya yağar diye bir şey olmaz deyip lüzumsuz bir takım görüşler geliştirmeye çalışan insanlar var. Bu kabul edilemez.
Hisham ALABED: 37:12 37:18 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Elimizde Kuranı Kerim var. Allahu Teala Yahudilere haram kılınan şeyleri bize haram kılmıyor.
Hisham ALABED: 37:24 37:26 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bizde helal oldu, onlarda haram…
Hisham ALABED: 37:29 37:45 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Araf Suresinin 157. Ayetinde “Ellezîne yettebiûner rasûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehû mektûben ındehum fit tevrâti vel incîl” “yanlarında ki Tevrat ve İncil’de yazılı bu ümmi resule uyanlar”. “yeé’muruhum bil mağrûfi” “onlara iyiliği emreder”. “ve yenhâhum anil munkeri” “onları kötülüklerden uzaklaştırır”. “ve yuhıllu lehumut tayyibâti” “temiz şeyleri onlara helal kılar”. Yahudilere bütün temiz şeyleri helal… Daha önce ne vardı? Bazı temiz şeyleri Allah haram kılmıştı. Resulullah ne yapmış oldu? Onu kaldırdı. İki şeriat arasında fark var mı? Var. “ve yuharrimu aleyhimul habâise” “pis şeyleri haram kılıyor”. “ve yedau anhum ısrahum vel ağlalelleti kânet aleyhim” “onların sırtlarındaki ısrlarını kaldırdı”. Isr ne demekti? Yeni gelecek nebiye inanma görevidir. Bizden önceki bütün toplumlarda bu görev var. Bugün Yahudilerin akidesini açın. Gelecek nebiye inanmak vardır. Hıristiyanlarda da vardır. Biz de var mı? Çünkü artık son nebi geldi. Bu yükü de kaldırmak için geldi.
Hisham ALABED: 39:06 39:16 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Zaten Allahu Teala Maide Suresinin 15. Ayetinde “Yâ ehlel kitâbi gad câekum rasûlunâ yubeyyinu lekum kesîram mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve yağfû an kesîr” “Ey ehli kitap size elçimiz geldi. Kendi kitabınızda gizlediğiniz birçok şeyi ortaya çıkarıyor”. Bugün Kuranı Kerimde çok sayıda gizlenmiş şey var mı? Yani bütün mezheplerin kabul ettiği ama Kurana aykırı üstü kapatılmış çok şey var mı? Dolu. Mesela çocukların evlendirilmesi… O kadar ayete rağmen bütün mezhepler tarafından kabul edilmiştir. Ben düşünüyorum. Amirlerin canı çocuk istemiş, hocalarda emredersiniz deyip fetvayı vermişler. Bugün Suudi Arabistan’a bakın. Dün kadınların araba sürmeleri yasaktı. Bugün ne hale geldi? Ne oluyor kardeşim? Bu din padişahın emrine göre mi hareket edecek? Öyle şey olur mu? Kim daha güçlü? Allah mı, senin melikin mi? Ona göre melik daha güçlü… Sen bir Allah’ın emrine yapış bakayım. Melik sana bir fiske vurabiliyor mu? İşte böyle olmuş. Kadınların boşama hakkı ellerinden alınmış. Kuranı Kerimin çok açık ayetlerine rağmen kölelik ve cariyelik bütün mezhepler tarafından kabul edilmiş. Cariyelerin cinselliğinden yararlanmayı bir hak saymışlar. Kuranı Kerim buna açıkça zina der. Hepiniz çok iyi bilirsiniz. Daha bundan iki üç sene evveldi. Yezidi hanımlar IŞİD tarafından esir alındı. Pazarda da satılmaya başladı. Bizim hocalar ne yaptı? Avrupa’ya karşı utandılar. Allah’a karşı utanmak diye bir şey yok. Allah’tan utanma diye bir dertleri yok. Avrupa’ya karşı utandılar. Yüz yirmi kadar hoca toplaştı. Ne fetva verdiler? Birleşmiş Milletler yasak kılmış, artık harammış. Sen hangi dinin mensubusun? Maide Suresinin 15. Ayetini bir Müslümanlara uygulayın bakayım. Uyuyor mu, uymuyor mu? Orada ne demişti? “Yâ ehlel kitâbi gad câekum rasûlunâ” “Ey ehli kitap elçimiz size geldi”. “yubeyyinu lekum” “sizin için ortaya çıkarıyor”. “kesîram mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi” “o kitaptan gizlediğiniz birçok şeyi”. (Maide 15) O yüz yirmi kadar İslam alimi Kuranı Kerimde kölelik ve cariyeliğin olmadığını bilseydi, Birleşmiş Milletlere sığınır mıydı? Çünkü gizli. Nasıl gizli? Ayetlerde var. Hepsi ayetleri ezberlemiş ama kimse Kuran’dan haberdar değil ki… Bizi takip eden bir arkadaşımız. Belki de aranızda şuan… Dün bana telefon açtı. “Kızımın Kuran hocası derste ‘Kuranı iyi öğrenin ama sakın meal okumayın, Okursanız sapıtırsınız’ demiş” diyor. Kız da hocam niye okumayalım, demiş. Tercüme olduğu için okumayın, Kuranın aslı değil ki demiş. Peki, hocam ne okuyalım demiş. Hadis kitaplarını okuyun demiş. Peki, onlar tercüme değil mi demiş. Bu defa hoca milletin kafasını karıştırma diye kızmaya başlamış. Ne halde olduklarını görüyor musunuz? Kuranı Kerim onların gizledikleri birçok şeyi ortaya çıkarıyor. Biz gizlemeyiz, onlar gizlerler değil mi? Bizde daha mı az…
Aydın MÜLAYİM: Allah adına gizlediklerini, başka bir Allah adına ceza uyguluyorlar. İşte tağut böyle oluyor. Aslında tağutluk yapıyorlar. Allah adına ceza böyle değil, böyledir diyorlar. Esirleri öldürmeyi onlar söylemiyor mu? Var demiyor mu? Allah adına söylemiyor mu?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Gerçekten şimdi çok güzel söyledin. Esirlerin öldürülmesinin caiz olduğunu söylemeyen yok. Delil ne biliyor musunuz? Savaş sırasında meleklerin gelip de Müslümanlara yardımcı olduğunu gösteren ayeti esirlerin öldürülmesi için delil alıyorlar. Bu ne ya? Siz hangi dinin hocasısınız? Bu dini ortadan kaldırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? Hem de bunu tefsir kitaplarına koyuyorlar. Siz hiç Allah’tan korkmaz mısınız? Ama tabii ki yaparlar. Çünkü kim ki güçlülerin arzu ettiği şekilde fetva veriyorsa kısa sürede onu yukarıya kaldırıp pohpohluyorlar. Aksini söylerseniz bizim bu vakıf gibi yapıyorlar. Size koskoca İstanbul’da sohbet yapacak bir tane salon vermezler. Böyle küçücük bir oda da bu kadar insan sıkışıp ders yapmak zorunda kalır. Buna baktılar mı… İşte bu bizim için büyük bir imtihandır. Allah’ın emri mi, başkalarının emri mi? Tercihinizi yaparsınız. Tercihiniz Allah’ın emri olursa Allah sizin önünüzü açar. İnanılmaz derecede etkili hale getirir. O zaman imamları toplarlar, sakın bunları dinlemeyin derler. Bu ne demektir? Mutlaka dinleyin demektir. Öyle değil mi? Bazen bu yazıyı okumayın derler. Manası ne? Okullarda bunları dinlemeyin diyorlar. Teşekkür ederiz, müthiş bir reklam…
Hisham ALABED: 46:04 46:12 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Artık son şeriat gelmiştir, diyor.
Mesela bende size kısa bir şey anlatayım. Anlatacak çok şey var ama kısa olanını anlatayım. Çünkü dersin sonuna geldik. Bütün şeriatlarda beş vakit namaz var. Abdest alma var. Allahu Teala, Nisa Suresinin 43. Ayetinde “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tagrabus salâte ve entum sukârâ” “Müminler, sarhoşken namaza yaklaşmayın”. “hattâ tağlemû mâ tegûlûne” “ne dediğinizi bilinceye kadar” diyor. Ne demek? Okuduğunuzun manasını anlayacaksınız. Bugün okuduğunun manasını anlayarak hiç namaz kılan birisini biliyor musunuz? Ne dediğinizi bilinceye kadar diyor. Ondan sonra “ve lâ cunuben illâ âbirî sebîlin hattâ tağtesilû” “yolculuk dışında cünüpken de namaz kılmayın, yıkanıncaya kadar”. Çünkü yolculuk da su bulamayabilirsiniz. Onu şimdi anlatacak. Şuraya dikkat edin. “ve in kuntum merdâ” “hasta olursanız”. “ev alâ seferin” “yolculuk halinde olursanız”. “ev câe ehadum minkum minel ğâitı” “ya da biriniz tuvaletten gelirse”. “ev lâmestumun nisâe” “kadınlara birlikte olursanız”. Yani eşlerinizle cinsel ilişkide bulunmuşsanız. “felem tecidû mâen” “suda bulamadıysanız”. “feteyemmemû saîden tayyiben” “toprağın üstüne çıkmış olanla teyemmüm edin”. (Nisa 43) O da said toprakta değil. İnşallah onunla ilgili bir ders yapalım. Hep unutuyorum, aklınızda olsun. Uçakta ben neyle teyemmüm yaparım diyorlar. Koltuğa yapabilirsiniz. İlla toprak olması şart değildir. İnşallah onu da bir ders yapalım. Hep unutuyoruz. Ama temiz olması şartıyladır. Teyemmüm edin. Cünüp olunca teyemmüm gusül yerine geçiyor. Cünüp olursanız yıkanın dedi. Peki, cünüp olursan baştan aşağı yıkanacaksın. Abdestin bozulmuşsa su bulmazsan teyemmüm et. Bulursam ne yapacağım? Bu ayette var mı? Ya rabbi ben suyu buldum, abdestim bozulmuş, ne yapacağım? Mekke’de inen Enam Suresinin 90. Ayetinde “Ulâikellezîne hedallâhu febihudâ humugtedih” bütün nebileri saydıktan sonra “onlar Allah’ın doğru yoluna yönlendirdiği kişilerdir. Onların yoluna uy” diyor. Mekke’de onların yolu kim? Medine’de? Yahudiler ve Hıristiyanlardır. Beş vakit namaz kılıyorlar. Onlar namaz kılarken ne yapıyorlarsa sende onu yap demiş oluyor. Ayrıca hüküm yok. Görüyor musunuz? Ayet onu yap diyor. Resulullah abdest alırken yüzünü yıkıyor, kollarını yıkıyor, başına mesh veriyor ve ayaklarını yıkıyor. Bugün Yahudilerden beş vakit namazını kılanlar aynı şekilde abdest alıyorlar. Ama şuna dikkat edin. Maide Suresi son inen surelerdendir. Son inen ayet Maide 3. Ayettir. Maide Suresinin 6. Ayetinde “Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ gumtum iles salâti” “namaza kalktığınız zaman”. Sabah uykudan namaza kalkmışsınız. “fağsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfigı” “yüzünüzü yıkayın, kollarınızı da dirseklere kadar”. İki tane organı yıkayın. “vemsehû” “mesh edin”. “biruûsikum” “başınızı”. “ve erculekum” ya da “ve erculikum” fark etmez. “ilel kağbeyn” “ayaklarınız da ayak bileğindeki iki kemiğe kadar mesh edin” diyor. Bakın burada değişiklik oldu. Mesh edin dedi. Devamına bakalım ne diyor? Nisa 43’de okuduğumuz ayeti tekrarlıyor. “ve in kuntum cunuben fettahherû” “cünüp olursanız iyice temizlenin”. Yani vücudun her tarafını yıkayın. Ama “ve in kuntum merdâ ev alâ seferin ev câe ehadum minkum minel ğâitı ev lâmestumun nisâe felem tecidû mâen feteyemmemû saîden tayyiben” “hasta olursunuz, yolculuk halinde olursunuz, biriniz tuvaletten gelirsiniz, eşlerinizle ilişkiye girmiş olursunuz ama su bulamazsanız toprağın üstüne çıkmış olan temiz şeylerle teyemmüm edin”. “femsehû bivucûhikum ve eydîkum minh” “yüzünüzü ve ellerinizi onunla mesh edin”. Aynen Nisa Suresi 43. Ayette olduğu gibi… Burada fark nedir? Ayaklara mesh edilmesidir. Bakın burada Allah ne diyor? “mâ yurîdullâhu liyec’ale aleykum min haraciv” “Allah size bir sıkıntı vermek istemez”. “ve lâkiy yurîdu liyutahhirakum” “sizin tertemiz olmanızı ister”. “ve liyutimme niğmetehû aleykum” “size olan nimetini tamamlamak ister”. (Maide 6) Burada tamamlanan nedir? Ayaklara mesh edilmesidir. Peki, Müslümanlar ne hale getirmiştir? Bir kere ayetin manasını bozmuşlar. Meallerde bile öyle… Arapça bakımından ayaklarınızı yıkayın diye anlamaya imkân ve ihtimal yok. Böyle bir şey mümkün değil ama onu zorlamışlar, yapmışlar. Ondan sonra Şii ve Sünni ikiye ayrılıyor. İkisi de ayaklarına mesh verir. Birisi çıplak ayağa verir. Kuranı Kerime uyar. Birisi ayakkabısına verir. Gene Kuranı Kerime uyar. Ayaklarınıza dokunun desem ayakkabılarınızı çıkarır mısınız? Hayır. Ayaklarınızı yıkayın desem çıkarırsınız. Ama ihtilaf meydana getirecekler ya, Aydın’ın dediği gibi tağutluk yapılacak ya Sünniler çıplak ayağa mesh etmeyi kabul etmiyor. Çıplak ayağa mesh ile abdest olmuyorsa onun üzerindeki ayakkabıya mesh ile olur mu? Hiç aklın yok mu senin? Şiilerde mestler üzerine meshi kabul etmiyor. Dikkat ediyor musunuz, Allah kolaylık dedi. Nisa Suresinden buraya kadar ne kolaylık var? Sadece mesh değil mi? Başka yok. Peki, yapılan bu tahriflerle bu ayetin ne anlamı kaldı? Hâlbuki Resulullah çıplak ayağına da mesh vermiş, çoraplı olduğu zamanda mesh verilmesine çıkmamış. Terliklerine bile mesh vermiş. Bunun ne kadar büyük bir kolaylık olduğuna bakın. Bilhassa hanımlar için… Mesela Resulullah sarığın üzerine de mesh vermiş. Hanımların başörtüsünü de çıkarmalarına gerek yok. Abdest almak ne ki artık? İki dakikalık iş… Eğer şeriatlarda fark olmasaydı abdest konusunda bu ayet olur muydu? Sonra bize de nimetimi tamamladım diyor. Artık ondan sonra tamamlanan şeyde çıkarma, ilave olmaz. Peki, böylece dersin bu bölümünü bitirelim. Sonra sorularla devam ederiz.