Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdu lillahi rabbil alemin, vel akıbetu lilmuttekın, essalatu vesselamu ala resulune Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün Allah nasip ederse iman, küfür ve şirk konuları üzerinde duracağız. Konumuzun ana başlığı Küfür ve Şirk ya da Kafir ve Müşrik şeklinde özetlenebilir. Maide suresinin 36. Ayetindeyiz. Burada Allahu Teala şöyle diyor. “İnnellezîne keferû lev enne lehum mâ fil ardı cemîav ve mislehû meahû liyeftedû bihî min azâbi yevmil gıyâmeti mâ tugubbile minhum” “yeryüzünün bütün malları kafirlerin olsa bir o kadar daha olsa ahiret gününün azabından kendilerini kurtarmak için fidye verecek olsalar onlardan kabul edilecek değildir”. “ve lehum azâbun elîm” “onlar için acıklı bir azap vardır”. (Maide 36) Mesela dünyada 3-5 kuruş için ahireti terk edebiliyoruz. İnsanlar böyle yapabiliyorlar. Belli bir mevkiye gelebilmek için, makama gelebilmek için, bir ev sahibi, bir araba sahibi, bir takım mal mülk sahibi olabilmek için Allah’ın yasaklarını insanlar erteleyebiliyorlar. Mesela “ya tamam, biliyoruz faiz haram ama işte şu şu işlerimizi bir yapalım ondan sonra vazgeçeriz” diyorlar. Ama Allahu Teala ahirette ne diyor? Farz edin ki bu yeryüzünün tamamı sizin oldu. Bir o kadar daha sizin. Ahiret günündeki azaptan kurtulmak için bunların tamamını verecek olsanız sizden kabul edilmeyecek. Öyleyse dünyayı ahirete tercih etmenin hiçbir mantığı yok. Zaten ömür dediğin kısa bir süre. Sürekli akıp geçiyor. Ne zaman öleceğinde belli değil. Her an ölebilirsin. Öyleyse her an ölüme hazırlıklı olman lazım. “ve lehum azâbun elîm” “işte böyleleri için acıklı bir azap vardır”. (Maide 36) Ondan kurtulmak için gayret göstermemiz lazım.
“Yurîdûne ey yahrucû minen nâri” “isterler ki o ateşten dışarı çıksınlar” “ve mâ hum bihâricîne minhâ” “ama ondan kurtulacak değillerdir” “ve lehum azâbum mugîm” “onlar için kalıcı bir azap vardır”. (Maide 37)
Tamam, ayette kâfirlerden bahsediyor. Kâfir kim? Kâfir kim dediğimiz zaman insanların aklına öyle şeyler gelir ki… İşte Allah’ın varlığını, birliğini kabul etmeyen diye… Böyle bir olay yok. Yani Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmeyen yeryüzünde tek bir insan düşünülemez. Tüm mesele Allah sizin hayatınızda kaçıncı sırada yer alıyor. Eğer yaptığınız her işinizde, her düşüncenizde Allah’ın emir ve yasakları birinci sıradaysa müminsiniz demektir. Birinci sırada ama yapamamışsanız yani kendinizin yaptığınızı yanlış kabul ediyorsanız o zaman günahkârsınız demektir. Fakat az önce faiz örneğinde olduğu gibi kendinizi doğru yapıyor kabul ediyorsanız, “ya kardeşim tamam biliyoruz ama bu devirde başka nasıl ev sahibi olacaksın” dediğiniz zaman kâfir olursunuz. Demek ki Allah’ın emir ve yasaklarını birinci sırada saymıyorsunuz, ikinci sıraya koyuyorsunuz. Kendi düşüncenizi ya da birilerinin düşüncesini onun önüne alıyorsunuz. Öne aldığınız zaman onunla Allah’ın emirlerini örtmüş olur ve kâfir olursunuz. Allah’ı ikinci sıraya koyduğunuz içinde müşrik olursunuz. Dolaysıyla Kuranı Kerime göre her kâfir aynı zamanda müşriktir. Yani örter. Küfür örtmek demektir. Mesela kâfirin çoğulu nedir? Küffardır. Yani kâfirler demektir. Allahu Teala Hadid Suresinde şöyle diyor. “İğlemû ennemel hayâtud dunyâ leıbuv ve lehvuv” “şunu çok iyi bilin ki dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir”. Yani siz kendi kendinize oyalanırsınız, eğlenirsiniz falan… “ve zînetuv ve tefâhurum beynekum” “süs ve birbirinize karşı övünmek” Benim şuyum var, senin neyin var? Onun zaten hiçbir şeyi yok. Böyle bir övünme konusunda, zenginlik konusunda ya da itibar konusunda yarışma ya da bir süs… “ve tekâsurun fil emvâli vel evlâd” “mal ve evlat konusunda çokluk yarışı”. Benim malım daha çok, benim oğlum var, kızım var. Senin neyin var falan gibi… Neye benziyor bu? “kemeseli ğaysin” “bir yağmur misali” İşte bir toprağa tohum atıyorsunuz. “ağcebel kuffâra nebâtuhû” “küffarı onun bitkisi hayran bırakıyor” (Hadid 20) Buradaki küffar kim olur? Çiftçilerdir. Niye küffar deniyor? Çünkü tohumu toprağa koyup üstünü örtüyor. Tohumla sizin aranıza ne girmiş oluyor? Toprak. Araya toprağı koymak… Tabii tohuma şirk koşulmaz da… Tohumun üzerini örttüğü için kâfir oluyor. O zaman Müslüman niye kâfir olur? İmanının üstünü örttüğü için kâfir olur. İmanı olmayan bir kişi kâfir olmaz. Allahu Teala herkese kendi durumuna göre hiçbir eğitim görmemiş olan bir kişiye Cenabı Hak kendi varlığını ve birliğini gösterir. O puta taptığı zaman o puttan hiçbir şey olmayacağını gayet iyi bildiği için rahatlıkla kâfir olur. Ama bazen de insanlar ciddi anlamda aldatılır. Birçok ilim adamı ve din adamı Allah ile kulun arasına sokulur. Sanki Allah onların söylediklerini emrediyor, yasakladıklarını yasaklıyormuş gibi gösterilir. İnsanlar bunu bilmezler. Allah’ın emrine uyuyorum zannederek bir kısım insanların emrine uyarlar. Bunlar affedilebilirler. Ama onları bu hale sokan ilim adamlarının affedilmesi söz konusu değildir. Çünkü onlar kendilerini tanrılaştırmış olurlar. Bu ayette gökten bir yağmur yağıyor. Müthiş bir bitki bitiyor. Son derece hoşlanıyorsunuz. Vay be ne muhteşem çiçekler, otlar, ağaçlar diyorsunuz. “summe yehîcu” “sonra bakıyorsunuz kurumaya başlamışlar”. Mesela bakarsınız sararıyor. Benimde saçlarım simsiyahtı. Ne oldu şimdi? Otların sararması gibi saçlarda beyazlamaya başlıyor. Bizde yavaş yavaş otların kuruması gibi kuruyoruz. Yürürken ayağın aksıyor, secdeden doğrulurken zorlanıyorsun derken tıpkı ota benziyoruz. Bir müddet sonra da bakıyorsunuz ki kırılmış gitmişiz. “summe yekûnu hutâmâ” “sonra da çer çöp haline getiririz”. Bu bahçe neydi ne olmuş dersiniz. İşe insanlarda öyledir. “ve fil âhırati azâbun şedîduv ve mağfiratum minallâhi ve rıdvân” “ahirette kişilerin yaptıklarıyla doğru orantılı bir azapları vardır. Allahu Tealanın mağfireti de, rızası da vardır”. “ve mel hayâtud dunyâ illâ metâul ğurûr” “dünya hayatı insanları aldatan bir yararlanmadan (meta) başka bir şey değildir”. (Hadid 20) Mesela bakarsınız ki ya tamam şunu yapayım da ondan sonra derler. Çünkü herkes doğruları bilir. Ama doğruları yapmak insanların menfaatlerine ters düşer. Ve imtihanda orada olur. Cenabı Hak cümlemizi o imtihanı kazananlardan eylesin.
Küfür örtmek dedik. Mesela burada bir mikrofon var. Bir de bizim Kitap ve Hikmet dergisi var. Ben mikrofonu ağzıma yaklaştırıp konuşabilirim. Dergiyi ağzımla mikrofonun arasına sokuşturduğum zaman mikrofonla ilişkim kesilir mi? Şimdi dergi bana göre mikrofonu örttü mü? Bunun kelime manası nedir? Küfürdür. Peki, mikrofon ikinci sırada kaldı mı? İşte Allah ile arasına herhangi bir şeyi koyan, o şey ister kendi düşüncesi olsun. Mesela “ya tamam ama bu devirde de faizsiz ekonomi mi olur” bu düşünceyi koyarsın. İşte o düşünce Allah’ı ikinci sıraya atmış olur. O zaman müşrik olursun. Onunla Allah’ı örttüğün için kâfir olursun. O zaman her kâfir müşrik oluyor. Her müşrikte kâfir oluyor. “Senulgî fî gulûbillezîne keferur ruğbe” “kâfirlerin kalplerine bir korku atacağız”. (Ali İmran 151) Niye biliyor musunuz? Allah’a karşı suçlu olduklarını hepsi bilir. Allah’a karşı suç işlediğiniz zaman önce vücudunuz isyan eder. Çünkü bu vücut Allah’ın emrine uymak için yaratılmıştır. Ama sizin yanlış kararınız vücudunuzu rahatsız eder. Allah’ın emrine bütün tabiat uyar. Bu tabiatta Allah’ın emrine uymama konumunda olanlar sadece insanlar ve cinlerdir. Uymadığınız zaman fıtrata ters bir şey yapmış olursunuz. Yani tabiatta geçerli kanun ve kurallara ters bir işlem yapmış olursunuz. Dolayısıyla bu sizi korkak yapar. Korkarsınız. Ama Allah’ın emirlerine uyarsanız bütün tabiatla bütünleşmiş olursunuz. Önce vücudunuz olumlu bir tepki verir. Sonra tüm tabiatla uyuşursunuz. “Senulgî fî gulûbillezîne keferur ruğbe” “kâfirlerin kalplerine bir korku salacağız”. Niye? “bimâ eşrakû billâhi” “Allah’a ortak koştukları için”. Yani Allah’ın olması gereken yere başkasını koydukları için. Allah birinci sırada olması gerekirken ya kendi düşüncelerini öne almış oluyorlar ya da bir başkasının düşüncelerini öne almış oluyorlar. O zaman Allah’ı ikinci sıraya atıp müşrik oluyorlar. “mâ lem yunezzil bihî sultânâ” “hâlbuki Allah o konuda bir delil de indirmiş değildir”. (Ali İmran 151) Bir ayet olsa, Allah’ın bir emri olsa tamam. Mesela şöyle diyelim. Adem’e secde etmeyi kim emretti? Allah. Peki, melekler Adem’e secde edince Cenabı Hakkı ikinci sıraya mı koydular? Emri veren o. Emri veren o olduktan sonra problem değil. Ama o yalnız bana ibadet edeceksiniz dedikten sonra tutup da ikinci kez secde etselerdi. O zaman müşrik olurlardı. Bu ayet ne diyor? Her kâfir müşrik, her müşrik de kâfirmiş. Ama bizim gelenekte öyle mi? Bu bir Fatih Hocadan dinleyelim.
Fatih ORUM: Bizim kaynaklara bakıldığında küfrü şöyle tanımlıyorlar. “Din adına tebliğ ettiği konularda peygamberi tasdik etmemek, onaylamamak”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Tebliğ ettiği konularda peygamberi tasdik etmemek” ne demek? Yani Muhammed (a.s) Allah’ın elçisidir, Allah’ın gönderdiği her şeyi tebliğ etmiştir. Bu adamı mümin mi yapıyor?
Fatih ORUM: Müminde tam bu şekilde tanımlanıyor. “İman, din adına tebliğ ettiği konularda peygamberi tasdik etmemek”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Muhammed (s.a.v) görevini tam yapmıştır. Bu kişiyi mümin mi yapıyor? Bu ne biçim bir iman tanımıdır? İman, Allah’ın indirdiği şeylere tümüyle uymaktır. Bakalım Allah ne diyor? Cenabı Hak imanı bize nasıl anlatıyor? Bu taraf Muhammed’in (a.s) Allah adına tebliğ ettiği şeylerde onu tasdik etmemek diyor. Tamam, Allah’ın gönderdiği bütün emirleri tebliğ etmiştir diyen adam mümin mi oluyor? Bakalım oluyor mu? Çok ayet var da sadece örnek olsun diye okuyorum. “Gul âmennâ billâhi” “deki biz Allah’a inandık” “ve mâ unzile aleynâ” “bize indirilene” Nedir o? Kuran. Kuran’a inandık. Yani Kuran’da ne var, ne yok güvendik. Bakın Muhammed (a.s) tebliğ etti değil. Bunu tebliğ edenin kim olduğunu ben bilemeyebilirim. Bir yerde Kuran’ı bulurum, inanır güvenirim. Bakarım sonradan bir ayette Muhammed (a.s) Allah’ın elçisidir yazar. Tamam, o zaman onu da kabul ederim. “ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâga ve yağgûbe” “İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a ve Yakup’a indirilene de inandık”. Biz de İshak’a, Yakup’a bir şey indirildiği hiç düşünülür mü? İbrahim’e hiç olmaz tarih kitaplarından alarak şu kadar suhuf indirilmiştir diye söylerler. “vel esbâtı” “ve onun bütün torunlarına” Onun soyundan gelen bütün nebilere. “ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ” “Musa’ya ve İsa’ya verilenlere” “ven nebiyyûne mir rabbihim” “bütün nebilere rableri tarafından verilenlere inandık, güvendik”. “lâ nuferrigu beyne ehadim minhum” “o nebilerden hiçbirini diğerinden ayırmayız” Bizde öyle mi? Muhammed (a.s) dediğiniz zaman diğer nebilerle aynı mı kabul ediliyor? “ve nahnu lehû muslimûn” “biz ona teslim olmuşuzdur” (Ali İmran 84) Kime? Allah’a. Allah’ın indirdiklerine teslim olduk. İşte iman budur. Yani Allah ne diyorsa o dediğiniz zaman iman etmiş olursunuz. Görüyor musunuz kaynaklardaki iman tarifi bile tarif değil. Fatih o tarifi nereden yaptın?
Fatih ORUM: Ben bu tarifi Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinin Küfür maddesinden yaptım. Devamında şu ifadeler yer alıyor. “İslam âlimleri insanları küfre götürecek fiilleri ve davranışları şöyle sıralamışlardır. Puta tapmak,”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, puta tapan var mı? Yeryüzünde bugün kimin aklına gelir puta tapmak?
Fatih ORUM: “Tapınmak amacıyla güneşe, aya, yıldızlara, ateşe veya herhangi bir şahsa secde etmek,”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bunu dedin mi bugün ki müşrikler biz kimseye secde etmeyiz der.
Fatih ORUM: “Peygamberlerden birini öldürmek,”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O konuda tamam. Bizimkiler hepsini öldürüyorlar. Birisini değil. Çünkü nebilik öldürülmüştür. Bakın burada Allah bütün nebilere kitap verdiğini açıkça söylerken bizim gelenekte nebilere kitap verilmiş midir?
Fatih ORUM: Sadece resullere verilmiştir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bakın Allah bütün nebilere kitap verdim diyor. Gelenekte kaç tane kitap var? Dört. Halbuki Allah’a göre kitap gelmeyen nebi yok. Devam et.
Fatih ORUM: “Tazim ve hürmet kastıyla Haç takınmak,”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hoşuma gitti. Bir tane Haç takayım dediğin zaman…
Fatih ORUM: “Gayrimüslimlerin kendilerine mahsus dini kıyafetlerini giyinmek,”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, bugün camide imamın giydiği kıyafet kimindir? Resulullah zamanında sarık cübbe mi vardır? Namaz kılarken imam farklı bir elbise giyiniyor. Bu nereden? İslam’da böyle bir şey var mı? Ne oldu şimdi?
Fatih ORUM: “ve iman esaslarından birinin inkârını gerektirecek tarzda sihir yapmak, kehanette bulunmak”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada sihirin gerçekliğini kabul ediyor değil mi? Hâlbuki Allah ayette sihirin batıl olduğunu, gerçek bir yönünün olmadığını söylüyor. Evet.
Fatih ORUM: Bu kadar hocam. Bunlar yoksa sorun yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ne oldu? Buraya kadar hiçbir şey yok. Peki, Allah Kuran’da ne diyor? Bak şunlara, şunlara ve nebilere Rableri tarafından verilenlerin hepsine inandım deyin dedi. Ansiklopedide anlatılanlar Kuran’da anlatılanlara uyuyor mu? “Ve mey yebteğı ğayral islâmi dînen feley yugbele minh” “Bu İslam’dan başka bir din arayandan asla kabul edilmez” diyor. (Ali İmran 85) Ne oldu şimdi? Görüyor musunuz iman tanımı yok. Küfür yok. Şirke bir bakalım.
Fatih ORUM: İslam Ansiklopedisinde şirki de şöyle tanımlıyor. “Terim olarak şirk, Allah’ın zatında, sıfatlarında, fiillerinde veya ona ibadet edilmesinde ortağı yahut dengi, benzerinin bulunduğuna inanma demektir”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, ben şimdi size söyleyeceğim. Allahu Tealanın iki türlü sıfatı var değil mi? Birisi zati sıfatları, diğeri subuti sıfatları… Zati sıfatları sadece kendisinde olanlardır. Subuti ne? Hayat, canlı olmasıdır. Biz de canlıyız. Peki, bizde canlıyız demekle müşrik mi olduk? Hayat Allah’ın sıfatıdır. İlim Allah’ın sıfatıdır. Ben biliyorum diyen müşrik mi oluyor? İşitme Allah’ın sıfatıdır. Hiçbir kâfir ben Allah gibi işitiyorum, görüyorum demez. Bu şirk mi yani… Evet.
Fatih ORUM: Şirk çeşitleri olarak da şunları sayıyor. “Vasıtasız şirk”. İlk başta bu var. Bu da “Mecusilerde ve düalist inanç gruplarında görüldüğü gibi iki ilahın varlığını kabul etmektir” şeklinde gerçekleşir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İki ilahı kabul eden bir kişi yeryüzünde yoktur. Bu sadece bizim kitaplarda vardır. Ben Mecusilere Din adamlarının Allah ile sizin aranızdaki görevi nedir diye bir mektup yazmıştım. Sert bir cevap geldi. Allah ile bizim aramızda ne işleri var, biz müşrik miyiz dediler. Allah’ı var ve bir kabul etmeyen hiç kimse yoktur. Onun için Kuranı Kerimde hep Allah’tan başka ilah yoktur denilir. İkinci Allah’tan hiç bahsedilmez. O da Allah ile kulun arasına giren ilahtır. Onun için Araf Suresi 30. Ayette, İnsanları ikiye ayırır. “Ferîgan hedâ ve ferîgan hagga aleyhimud dalâleh” “bir grup yola gelmiş olur. Bir grupta sapıklığı hak etmiş olur”. “innehumut tehazuş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi” “Allah ile kendi aralarına şeytanları kendilerine daha yakın evliya olarak koyarlar”. (Araf 30) Allah ile araya konan bir sürü evliya var. Mesela adama ayet okuyorsun, bak Allah böyle diyor diyorsun. Benim mezhebimin imamı ne demişse ona uyarım diyor. İşte o Allah ile araya koyduğu şeytandır. Ayet okuyorsun, falan hoca ne derse ben onu yaparım diyor. Onu Allah ile arana koymuş olursun. Böyle bir şey yok. Diyebilirsin ki ben bunu böyle biliyordum, bir bakayım hakikaten öyle mi yoksa sende mi yanlışlık var? Araştırırsın tamam. Bunda problem yok. Allah’ın ayetini okuyorsun. O senin yorumun diyor. Ben mi indirdim bu ayeti? Bunu Kuranı Kerime ben mi yazdım? Evet.
Fatih ORUM: “İkincisi Kısmi Şirk. Allah’ın birliğini kabul etmekle birlikte Hıristiyanlıktaki teslis inancı gibi ilahlardan oluşan bir tanrı inancını benimsemektir”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Mesela Hıristiyanlarda kendilerinin müşrik olduğunu kabul etmiyorlar. Yeryüzünde hiç kimse müşrik olduğunu kabul etmez. Bana Vatikan’da Başbakan, “Sen bizi müşrik sayıyorsun. Biz müşrik değiliz” demişti. Niye? Çünkü çok kutsal üçlü birlik dediler mi şirkten kurtulduklarını zannediyorlar. Hâlbuki işte Allah’ı ikinci sıraya koyduğunuz zaman şirk olur diye söylediğinizde net olarak anlaşılıyor. Ben onlara; “Allah’a da papa diyorsunuz, Papanıza da papa diyorsunuz. Allah gökteki babanız, bu da yerdeki babanız. Ya da bütün papazlara niye papaz diyorsunuz? Onlara da kilise babaları diyorsunuz. Allah ile aranıza koyuyorsunuz. Allah’ı geriye atıyorsunuz. İşte oluyorsunuz müşrik” dedim. Aynı şey Müslümanlarda da var. Allah ile araya bir sürü şeyler konuyor. Evet.
Fatih ORUM: “Üçüncüsü Şirki Takrib. Allah’a yakınlık sağlamaları ve onun katında şefaatçi olmaları için putlara ve heykellere tapınmak”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şefaatçi olmaları için tapınma diyor. Şefaatçi saymak değil öyle mi? Onu diyemezler. Çünkü Allahu Teala sizin ahirette hiçbir şefaatçiniz yoktur dediği halde bunlar kıyamet gününde şefaati uzma diye bir şefaat uydurmuşlardır. Mahşer yerinde hiç şefaat olmadığı halde bunlar şefaati uzma diye bir şey uydururlar. Tabii ki öyle diyecekler.
Fatih ORUM: Bunlar sayıldıktan sonra tabii ki doğal olarak ne denilecek? Bizde şirke düşen herhangi birisi yok denecek değil mi? Bu doğal sonucudur. Zaten onu da söylüyorlar. Madde öyle devam ediyor. “İslam tarihinde Müslümanlar arasında apaçık şirke düşen gruplar bulunmamakla birlikte, dolaylı şirk sayılan tevhit inancını zedeleyerek şirke kapı açan telakkilere rastlanmıştır”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Böyle yaparsan zaten hiç kimseye rastlayamazsın. Allahu Teala diyor ki, tekrar okuyorum. Hatta onların mealinden okuyayım. Diyanet mealinden okuyorum. “De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık.” Nebi yerine peygamber diyor. Neyse. “Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız” (Ali İmran 84) Ona derken kime? Allah’a değil mi? Tamam. Diyanet Mealinde 85. Ayete “Ve mey yebteğı ğayral islâmi dînen” “kim İslam’dan başka bir din kabul ederse” diye çevirmiş. “Bu İslam’dan başka” yani şu anlatılandan başka demektir. “feley yugbele minh” “ondan asla kabul edilmeyecektir” diyor. (Ali İmran 85) Yani Allah’ın kitabına tam teslim olacaksın. Allah ne diyorsa o. Peki öyle mi bugün? Allah ne diyorsa o mu? Tarih boyunca öyle mi oldu yani? “ve huve fil âhırati minel hâsirîn” “o ahirette kaybedenlerdendir”. (Ali İmran 85)
Küfür neydi? Örtmek. Aynı zamanda gizlemektir değil mi? Mesela diyelim ki benim cebimde bir kalem var. Fatih benden kalem istiyor. Bende görmesin diye cebime koyuyorum. Yoktur diyorum, görmesin. Gizliyorum değil mi? Allahu Teala ne diyor? Bakın ki böyle bir küfür var mı? “İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ” “Allah’ın indirdiği açık ayetleri ve o ana ayeti gizleyenler” Yani o muhkem, müteşabih ve o küme oluşturan ayetler bunları gizleyenler… “mim bağdi mâ beyyennâhu linnâsi fil kitâbi” “insanlar için şu kitapta onları açık seçik ortaya koyduktan sonra o ayetleri gizleyenler” “ulâike yel’anuhumullâhu” “Allah onları lanetler” (Bakara 159) Allah’ın ilk lanetlediği kim? Şeytan. Mesela Ansiklopediye bakarsak şeytan kâfir olur mu? Şeytan Allah’a iki mi dedi? Ben sana ibadet etmem mi dedi? Beni sen yarattın dedi. Melekleri mi inkâr etti? Ahireti mi inkâr etti? Ne yaptı? Allah’ın emrini yerine getirmedi. Adem’e secde edin dedikten sonra bir eveleme, geveleme yaptı. Allahu Teala niye secde etmedin dediği zaman ya Rabbi ben daha hayırlıyım dedi. Ben seni düşünüyorum, kendimi değil ki… Kibir. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın. Allah’ın emrini kendi yorumlarıyla örttü. Peki, Allah’ın emrini yorumlarıyla örtenler nedir? Bakın burada yıllardır namaz vakitlerini ilgili ayetlerle, hadislerle, canlı yayınlarla bir sürü şeylerle anlattığımız halde diyanet Allah’ın ayetlerini bu konuda açıklayabiliyor mu? Herhangi bir ayetini okuyabiliyor mu? Tutup bir astronomu milletin karşısına çıkarıyor. Astronom’da hiç olmadık şeyleri sanki varmış gibi gösteriyor. Bizde gelişmiş aletler falan var diyorlar. Peki, Resulullah hangi aletle bakıyordu. Her gün üç doğuş, üç batış vardır diyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Mesela bugün Türkiye’de İslam var, Müslümanlar var. Kim demiş var? Hani Allah’ın ayetleri? Lafta var Allah’ın ayetleri, fiilen var mı? Hepsi de gizlenmiyor mu? Sanki Allah’ın faizle ilgili ayetleri Kuranı Kerim’den çıkarılmış gibi değil mi bugün Türkiye’de? Faizin düşürülmesinden bahsediliyor. Faizi düşür. O gün bankalar bayram eder. Çünkü hayali para üretiyorlar. Ne kadar çok düşürürseniz o kadar fazla kredi verilir, o kadar memleketi batırırlar. Allah öyle mi diyor? “vezerû mâ begıye miner ribâ in kuntum mué’minîn” “İnanıyorsanız bütün kalan faizi bırakın” (Bakara 278) diyor. Ne oluyor? Bu dini biz kendimize uyduramayız. Bu dine biz uymak zorundayız. Allah’ın dini kendi kafamıza göre yorumlanamaz. Böyle şey yok. Bu dünyanın meliki, hâkimi Allahu Teala’dır. Sahibi odur. Hepimizin sahibi odur. Burada Allahu Teala ne diyor? “İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ” “indirdiğimiz açıklayıcı ayetleri ve ana ayetleri gizleyenler” Gizleniyor mu ayetler? “mim bağdi mâ beyyennâhu linnâsi fil kitâbi” “insanlar için bu kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler” Ne oluyor? “ulâike yel’anuhumullâhu” “Allah onları lanetler”. Ne demek? Allah dışlar. İblisi kovduğu gibi… İblis kendini kurtarmaya çalıştı. Çeşitli teviller yaptı, yuvarladı. Allahu Teala ne dedi? Çık oradan dedi. Orada senin büyüklenmeye hakkın yok dedi. Ne? Kendi görüşünü Allah’ın emri yerine koyuyorsun. Bugün de kendi görüşlerini, kendi şeylerini Allah’ın emri yerine koymuyorlar mı? Eğer Allahu Teala ahirette Ansiklopediyi yazanları dinleyecekse tamam. “ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâınûn” “Allah onlara lanet eder, lanet edenlerde ederler”. (Bakara 159) Bakın İblis Allah’ın bir tek emrini görmezlikten gelmişti, kovuldu ve lanetlendi. Burada da aynı şeyi söylüyor. İndirdiğimiz ayeti diyor. Bir tane, iki tane fark etmez. Ayrıntı vermeden bir şeyi çok kısaca geçeyim. Ayrıntı verirsek kim olduğunu anlarsınız. Türkiye’nin büyük zenginlerinden bir tanesinin sofrasında yemek yiyoruz. Yanlış bir şeyler oldu. Yemekten sonraki konuşmalar neyse… Orada İstanbul’un önde gelen yedi, sekiz tane hocası var. Oradaki yanlışı görüyorlar ama hiçbirisinin sesi çıkmıyor. Çünkü efendim bu adamın yanında konuşulur mu diye düşünüyorlar. Allah mı daha büyük, başkası mı kardeşim? Ne oluyor ya? Sen sadece Allah’a kul olacaksın. “İllellezîne tâbû ve aslehû ve beyyenû” “tövbe edip, kendini düzelten ve her şeyi açıklayanlar başka” Bugün ben Diyaneti, Din İşleri Yüksek Kurulunu ve Mehmet Görmez’i buradan tövbeye davet ediyorum. Öyle kendi kendilerine tövbeyle kurtulamazlar. Çıkacaklar bakın işte Allah’ın ayeti budur, ey millet biz yanlış yaptık, Allah böyle diyor, Resulullah böyle uygulamıştır, biz yanlış yaptık, ya rabbi bizi affet demeleri lazım ki tövbekâr olsunlar. Yoksa öyle kendi kafalarına göre gidip de gizli gizli tövbe etseler Cenabı Hak kabul etmez. Bak ne diyor? “İllellezîne tâbû” Yani “dönüş yapacaklar”. “ve aslehû” “kendilerini düzeltecekler”. “ve beyyenû” “ve açıklayacaklar”. (Bakara 160) Bu memleketi gırtlağına kadar faize sokan hocalara da aynı şeyi söylüyorum. Onlarda halkın karşısına çıksınlar, açık açık söylesinler. Biz hata ettik, ya Rabbi bizi affet desinler. Ve millete gerçeği açıklasınlar. İşte açıklarlarsa “feulâike etûbu aleyhim” “ben onların tövbelerini kabul ederim” “ve enet tevvâbur rahîm” “ben tövbeleri kabul eden ve merhametliyim”. (Bakara 160) Ama önce çıkacaklar, milletin karşısında açıklayacaklar. Bakın şuanda Yatsı ezanı okunuyor. Nedir bu? Yatsı vaktinin bittiğini ilan ediyorlar. Ya Ramazan geldi mi konuşun diyorlar. Senenin her günü bu yanlışı yapıyorsunuz. İnsan Allah’tan korkmaz mı? Yani sen Diyanet olduğun zaman Cenabı Hak sana ceza vermeyecek mi sanıyorsun? Bizde Katolikler gibi bir dini kurum yok yani. Herkes Allah’ın kuludur. “İnnellezîne keferû” “Allah’ın ayetlerini örtenler” Az önce Allah tohumu gizleyene ne dedi? Sözlük anlamıyla kâfir dedi. Bunlar bilmiyor mu? Bilecek ki gizlesin. Bilmeden gizlenmez ki… Bilmeyen adam neyi gizleyecek? İlgili ayetleri gizliyorsunuz. “İnnellezîne keferû” Gizleyene kâfir diyor. Allah’ın sözü bu. Ansiklopedi de var mı bir ayeti gizleyen, söylemeyen? Öyle bir tanım var mı? Gördün mü? “ve mâ tû ve hum kuffârun” Az önce küffar kelimesi Hadid 20’de “ağcebel kuffâra nebâtuhû” diye geçmişti. Bak burada küffar aynı kelimeyi kullandı. Yani o tohumu örten. Tabi kâfir olmaz. Örtme manasına… Bunlarda ilgili ayeti örtenlerdir. “ulâike aleyhim lağnetullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmeîn” “Allah’ın laneti, meleklerin laneti ve tüm insanlığın laneti onların üzerinedir”. (Bakara 161) “Hâlidine fîhâ” “sürekli o lanet altında kalırlar”. Siz bizi engellediniz. Siz bizim Yatsı namazımızı vaktinde kılmamamıza sebep oldunuz. Siz seher vaktinde bize namaz kıldırdınız. Siz sahur yememiz gereken vakitte bizi oruca başlattınız. “lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn” “azap bunlardan hafifletilmeyecek, yüzlerine de bakılmayacaktır”. (Bakara 162) Sizlere bir iki ayet daha okuyacağım.
“Yevme tebyaddu vucûhuv ve tesveddu vucûh” “o gün bazı yüzler ak, bazı yüzler kara olacaktır”. “feemmellezînesveddet vucûhuhum” “yüzleri kara olanlar” onlara şöyle denecek; “ekefertum bağde îmânikum” “siz inandıktan sonra imanınızı örttünüz öyle mi?” Kâfir oldunuz. İnandıktan sonra inancınızı örttünüz. “fezûgul azâbe bimâ kuntum tekfurûn” “kâfirliğinize karşılık bu azabı tadın”. (Ali İmran 106) Bütün kâfirlere söylenen söz budur.
“İnnellezîne keferû bağde îmânihim” “İnandıktan sonra inançlarını örtenler” Kâfir olanlar. Tamamı değil. Bir tek ayeti örtsen bile yetiyor. İblis de olduğu gibi… “summezdâdû kufral” “sonra kâfirliklerini sürdürüyor ve arttırıyorlar”. Tövbe etmiyorlar. Çünkü ondan iki önceki ayette tövbe ederlerse problem yok diyor. “len tugbele tevbetuhum” “onların tövbeleri kabul edilmeyecek”. (Ali İmran 90) Çünkü onlar ahirette tövbe edeceklerdir. Çünkü öldükten sonra “rabbirciûn” “Rabbim beni geri çeviriniz” diyecek. (Muminun 99) “ve ulâike humud dâllûn” “işte sapıklar onlardır”. (Ali İmran 90) kimmiş sapıklar? İnandıktan sonra kâfir olanlar. İnançlarını örtenler. Sen ne diyordun Aydın Hoca?
Aydın MÜLAYİM: Bakara 174. Ayette de 159. Ayette ki ifadeye benzer bir ifade geçiyor. “İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbi ve yeşterûne bihî semenen galîlen” Sanki faiz sistemine karşılık…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi bu yaptıklarını bedava da yapmıyorlar. Bir şeyler alıyorlar.
Aydın MÜLAYİM: Aynı ifade orada da geçiyor. Bu kez Allah onlarla konuşmayacağını söylüyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbi” “bu kitaptan Allah’ın indirdiği bir şeyi gizleyen” O kadar çok şey gizli ki… Anlata, anlata bitiremiyoruz. “ve yeşterûne bihî semenen galîlen” “onun karşılığında az bir karşılık (semen) alıyorlar”. “ulâike mâ yeé’kulûne fî butûnihim illen nâra” “onlar karınlarına sadece ateş doldururlar”. “ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel gıyâmeti” “kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak”. “ve lâ yuzekkîhim” “onları tezkiye etmeyecek (arındırmayacak)”. “ve lehum azâbun elîm” “onlar için acıklı bir azap vardır”. (Bakara 174)
Tekrar o ilk ayetlere gelelim ve bitirmiş olalım. “İnnellezîne keferû” “örtenler” şimdi anlaşıldı mı? Neyi örten? İsterse bir tek ayet olsun. Allah’ın emirlerinden ya da yasaklarından herhangi birisini örtüyor. İkinci sıraya koyuyor. Efendim ben inanıyorum, benim kalbimi Allah biliyor derler. Kardeşim teslim olacaksın. Araya bir şey sokuşturmayacaksın. “lev enne lehum mâ fil ardı cemîav” Bir hocanın arabasına binmiştim. Maşallah hayırlı olsun dedim. Müslüman zengin olmalıdır dedi. Öyle mi hangi ayette var dedim. “Yeryüzünde bulunan her şey onların olsa” “ve mislehû meahû” “bir o kadar daha olsa” “liyeftedû bihî min azâbi yevmil gıyâmeti” “kıyamet gününün azabına karşılık fidye vermek için elinde olsa” “mâ tugubbile minhum” “onlardan kabul edilmeyecektir”. (Maide 36) Sen bütün dünyayı kazanamazsın. Bütün dünya senin olsa, bir o kadar daha olsa Allah kabul etmeyecek. Daha ne uğraşıyorsun? Allah’ın emirlerine aykırı davranış niye gösteriyorsun? “ve lehum azâbun elîm” “onların haklarına düşen acıklı bir azaptır”. “Yurîdûne ey yahrucû minen nâri” “o ateşten çıkmaya çalışacaklar” “ve mâ hum bihâricîne minhâ” “oradan çıkamayacaklardır” “ve lehum azâbum mugîm” “onlar için kalıcı bir azap vardır”. (Maide 36-37)