İsra 17/9;
Euzubillahimineşşeytanirracim,
Bismillahirrahmanirrahim,
Elhamdülillâhi Rabbil-‘âlemîn. Vel-‘âkıbetü lil-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Rasûlinâ Muhammedin ve ‘alâ âlihî ve sahbihî ecma’în.
Sübhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakîm
Estaüzübillah
(Kafirun 109/1-6)
Sadakallahülaziym
Bugün dersimiz Kafirun suresidir. O surenin kısa meali şöyle:
De ki ey kâfirler
Kulluk etmem sizin kul olduğunuza
Siz de kulluk etmezsiniz benim kul olduğuma
Kulluk etmem işte sizin kul olduğunuza
Siz de zaten kul olmazsınız benim kul olduğuma
Sizin dininiz size benim dinim bana
Bu ayeti kerime, bu suredeki sizin dininiz size benim dinim bana şeklindeki ifade tefsirlerin hemen tamamına yakınında neshedilmiş kabul edilir, yani yürürlükten kalkmış. Derler ki Seyf ayetiyle bu sure bazıları bu ayet yürürlükten kalkmıştır der, bazıları bu sure yürürlükten kalkmıştır der. Bazıları da der ki sure dünya ahkâmı itibariyle değil de ahiretteki ahkâmı itibariyle yürürlüktedir. Yani ahirette Cenabı Hak bunlara bu soruyu soracak yoksa bu dünyada insanlara sizin dininiz size benim dinim bana denmez. Bunun manası nedir? Din hürriyeti yoktur. Din hürriyeti yok. Öyle deyince Kuranı Kerim’in çok sayıda ayeti yok sayılmış oluyor. 200’ün üzerindeki ayetin neshedildiği kabul ediliyor. Daha önce de burada konu edinmiştik, Tevbe suresi Kuranı Kerim’in 9.suresinin ilk ayetini açın lütfen; Seyf ayeti yani kılıç ayeti dedikleri ayet şudur (Tevbe 9/5);
hayüs vecedtümuhüm “nerede bulursanız/bulduğunuz yerde öldürün”
ve huzuhüm “onları yakalayın”
vahsuruhüm “onları kuşatın”
vak’udu lehüm külle mersad “her gözetleme yerinde onlar için oturun”. Ne demek oluyor? Onlara nefes aldırmayın, değil mi? Onlara aman vermeyin.
fe in tabu ve ekamüs salate “tevbe eder namazı dosdoğru kılarlar”
ve atevüz zekate “ve zekatı verirlerse”
fe hallu sebılehüm “o zaman serbest bırakın”
innellahe ğafurur rahıym “Allah bağışlar ve ikramı boldur”. Şimdi bu ayeti kerimeyi genel almışlar. Bütün müşrikleri nerede bulursanız öldürün. Sonra da Ehli Kitabı bu hükmün dışında bırakmışlar, yani Yahudi ve Hristiyanları bu hükmün dışında bırakmışlar. Çünkü bu yine aynı surenin 29.ayetinde yine şöyle bir hükmü var (Tevbe 9/29);
fe la yakrabül mescidel haram ba’de amihim haza “bu senelerinden sonra Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar”. Bu hicretin 9.yılıdır, 9.yılında onlar da Hacca gelmişlerdi, Ebu Bekir RA ile birlikte, bu seneden sonra artık Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar.
ve in hıftüm ayleten fe sevfe yuğnıkümüllahü min fadlihı in şa’ “gelmezler de bir kıtlık olur diye korkuyorsanız, Allah eğer kararını verirse belirlediği bir zaman içerisinde sizi zengin edecek”. Bunlara ihtiyacınız olmayacak. Çünkü bunlar geldiği zaman ticaret malları da getiriyorlar, alıyorlar satıyorlar, bir sürü alışveriş oluyor.
innellahe alımün hakım “Allah âlim ve hakimdir”.
Şimdi bakın, Ehli Kitapla ilgili olarak cizye verinceye kadar savaşın emri var, müşriklerle ilgili olarak var mı? Var mı öyle bir şey? Yok. Ehli Kitabın kitabında Yahudi’sinde de Hristiyan’ında da Muhammed SAV peygamberliğine inanma mecburiyeti var, bugün bile var. Madem siz bu kitaba inandığınızı söylüyorsunuz, o zaman kitabınıza uyun. Kitaba da uymuyorsunuz o zaman onlar daha suçlu. Fakat müşriklerde böyle bir şey yok. Onun için onlara daha ağır bir uygulama yapılıyor. Müşriklerde böyle bir şey yok, sadece mescidi Haram’a yaklaşmasınlar o kadar. Başka bir şey yok. E şimdi o Tevbe suresinin 5. Ayetini bağlamından kopararak yanlış bir politika oluşturuyorsunuz, o surenin 5.ayeti tekrar oraya dönelim, 1.ayetten bağımsız olur mu? Birinci ayette diyor ki Allahü Teâlâ (Tevbe 9/1);
va’lemu enneküm ğayru ma’cizillahi “bilin ki siz Allah’ı aciz bırakamazsınız”
ve ennellahe muhzil kafirın “ve Allah kafirleri perişan edecektir”
ennallahe berıüm minel müşrikıne ve rasulüh “Allah ve Resulü bu müşriklerden uzaktır”. İlişkisini kesmiştir.
fe in tübtüm fe hüve hayrul leküm “tövbe ederseniz sizin hayrınızadır”
ve in tevelleytüm fa’lemu enneküm ğayru mu’cizillah “ama yüz çevirirseniz bilin ki siz Allah’ı aciz bırakamazsınız”
ve beşşirillezıne keferu bi azabin elım “bu kafirleri acıklı bir azapla müjdele”
sümme lem yenkusuküm şey’ev “antlaşma maddelerinden herhangi bir şeyi yerine getirmezlik etmemişler”
ve lem yüzahiru aleyküm ehaden “size karşı kimseye de destek vermemişlerse, onlara değil bu ilişki kesme ilanı”. Onlar eskisi gibi işlerine devam edebilirler.
fe etimmu ileyhim ahdehüm ila müddetihim “onlarla yaptığınız sözleşmeyi süresine kadar tamamlayın”
innellahe yühıbbül müttekıyn “Allah muttakileri sever”.
(Tevbe 9/5);
faktülül müşrikın hayüs vecedtümuhüm “o müşrikleri nerede bulursanız yerde öldürün”
ve huzuhüm vahsuruhüm vak’udu lehüm külle mersad “onları yakalayın, kuşatın, onlar için her gözetleme yerinde oturun”.
fe in tabu ve ekamüs salate ve atevüz zekate fe hallu sebılehüm “tevbe eder ve namaz kılar ve zekat verirlerse serbest bırakın”
innellahe ğafurur rahıym “Allah Gafur ve Rahim’dir”.
fe ecirhü “ona bu imkanı ver”
hatta yesmea kelamellahi “ver de Allah’ın kelamını işitsin”. Yani o da zorla şey yapacak değil, o da kanaat sahibi olacak, kabul edecek, inkar etmeyecek.
sümme eblığhu me’meneh “sonra onu kendini güvende hissettiği yere kadar ulaştır”
zalik bi ennehüm kavmül la ya’lemun “çünkü onlar bilmeyen bir topluluktur”.
Şimdi burada anlatılan müşriklerle anlaşma yaptığınız ifadesi, Hubeydiye antlaşmasında taraf olan müşriklerdir. Bu müşrikler Peygamber SAV ve Müslümanları Mekke’den göçe zorlamışlardır, hatta Peygamberimiz göç de etmedi, canını zor kurtardı, değil mi? Öldürmeye karar vermişlerdi. Medine’ye vardığı zaman Medine’de onu yok etmek için Bedir savaşını, Uhud savaşını, Hendek savaşını düzenlediler. En sonunda Hudeybiye antlaşmasını bozdular ve bunların hepsi savaş suçlusu, Peygamber SAV Hicretin 8.senesinde Mekke’yi fethetti, Ramazan ayında, 9.sene Zilhiccesine kadar bunlara dokunulmadı. Şimdi Ramazan ayı 10.ay, Zilhicce 12.ay, bir dakika, Ramazan ayı 9.ay doğru, Zilhicce 12.ay, şeye göre, Kameri aylara göre. Şimdi şeyden 3 ay orada var, işte Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, 12 ay da bir yıl aradan geçtiği için etti mi 15 ay? Savaştan sonra 15 ay bunlara hiç dokunulmamış zaten, yani bu savaş suçlularına, ilave bir 4 ay daha veriliyor, ediyor 19 ay. Bunlar savaş suçlusu olmasına rağmen, şimdi bunlarla ilgili tüm gayrimüslimlerle ilgili davranışı Cenabı Hak tabi bir çok ayette olduğu gibi Mümtehine’de çok net olarak ortaya koyuyor, 60.sure 8 ve 9.ayetler. Hatta daha iyi anlamak için Mümtehine’nin 1.ayetini de okuyalım, bu 1.ayette diyor ki Allahü Teala (Mümtehine 60/1);
la tettehızu ‘aduvviy ve ‘aduvvekum evliyae “benim ve sizin düşmanlarınızı dostlar edinmeyin”
tulkune ileyhim bilmeveddeti “onlara sevgi gösterisinde bulunuyorsunuz”
ve kad keferu bima caekum minelhakkı “halbuki onlar size gelen bu gerçeği yalanlamışlardır”. Yalanlamakla kalmamış,
yuhricunerresule ve iyyakum en tu’minu billahi rabbikum “Sırf Rabbiniz Allah’a inandığınız için sizi ülkenizden çıkarıyorlar, sürgün ediyorlar”
in kuntum harectum cihaden fiy sebiyliy “benim yolumda cihada çıktığınız zaman”
vebtiğae merdatiy “rızamı aramaya”
tusirrune ileyhim bilmeveddeti “içten içe onlara sevgi besliyorsunuz”. Bunlar size ne yapmış, siz ne yapıyorsunuz?
ve ene a’lemu bima ahfeytum ve ma a’lentum “gizlediğinizi de açıkladığınızı da biliyorum” . Yani sizi sürgün etmiş bu insanlara karşı sevgi beslemeyin, onları dost bilmeyin, çünkü onlar ellerine fırsat geçtiği zaman size yapacaklarını yaparlar. Şimdi bu ayetten hemen 8. Ayete geçiyoruz. Bak burada yasak koydu ya Allah onları dost edinmeyin diye 8.ayette diyor ki (Mümtehine 60/8-9);
ve lem yuhricukum min diyarikum “ülkenizden çıkarmamış olanlara, onlara karşı bir yasak koymaz”. Hangi yasağı koymaz?
en teberruhum “onlara iyilik yapmanızı yasaklamaz”
ve tuksitu ileyhim “onların payını vermenizi de yasaklamaz”
innallahe yuhıbbulmuksitıyne “Allah muksitleri, herkesin hakkını, payını verenleri sever”.
‘anilleziyne katelukum fiydiyni “inancınızdan dolayı sizinle savaşan, öldürmeye kalkan”. Başka sebepler olabilir, o değil, sırf inancınızdan dolayı, adama bir şey yapmamışsınız, onun için sizi öldürmeye kalkan.
ve ahrecukum min duyarikum “ülkenizden sizi çıkarmış olan”
ve zaheru ‘ala ıhracikum “çıkarılmanıza destek veren”. 3 tane kırmızı çizgi, inancımızdan dolayı bizi öldürmeye kalkan, ülkemizden çıkaran ya da çıkarmaya destek veren. İşte bunlara karşı
en tevellevhum “dost edinmenizi Allah yasaklar”. Hangi inanca sahip olursa olsun. Bunların üçü nedir? Savaş sebebidir. Dünyada hiçbir akıllı böyle insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmaz.
ve men yetevellehum feulaike humuzzalimune. “kim onları dost bilirse yanlış yapmış olurlar” diyor Cenabı Hak. Zalimlik yapmış olurlar. Şimdi temel bu, gelelim tevbe suresindeki o Mekkeli müşriklere. Bunlar bu 3 kırmızı çizgilerden hangisini çiğnemişler? Üçünü de, inandıkları için Müslümanları öldürmeye kalktılar mı? Ülkelerinden çıkardılar mı? Bir kısmı çıkarmaya destek verdi mi? Üstelik bir de Hubeydiye antlaşmasını da bozdular mı? Bakın bütün bunlara rağmen bu antlaşmayı bozmayana gene bir şey yok. Bu antlaşmayı bozmayanlar da bu 3 kırmızı çizgiyi de çiğneyenler ama bozmadıkları zaman gene müsamaha gösteriliyor. E şimdi siz tutun bu özel olayla ilgili hükmü Kuranı Kerimdeki tüm Müslüman gayrimüslim ilişkilerine uygulayın. O özel olayla ilgili hüküm, başka bir yere uygulanma kabiliyetine sahip mi? Çünkü orada çok açık söylüyor Allah değil mi, antlaşma yaptıklarınız yapmadıklarınız diye, öyle değil mi? Açık. Onu siz nasıl her tarafa uygularsınız? Nasıl dersiniz ki, şu Mümtehine suresinin şu ayetleri de mensuhtur. 200’ün üzerinde ayeti yürürlükten kaldırmış görünüyorsunuz, hangi yetkiye dayanarak bunu söylüyorsun? Allah’ın Kuranı Kerim’deki ayetini siz hangi yetkiyle yürürlükten kaldırıyorsunuz? Ondan sonra da Müslümanların diğerleriyle ilişkilerini dostane olmaktan çıkarıyor, düşmanca yapıyorsunuz. E o insan şimdi senin onun yaşama hakkını kabul etmediğini bildiği halde sana nasıl iyi davransın? Senin tebliğini dinler mi? Dini onlara doğru dürüst anlatabilir misiniz? Mümkün mü bu? Ama maalesef böyle açın tefsirleri böyle. İşte diyorlar ki, bu sure mensuhtur. Niye? 6. Leküm diynüküm ve liye din
diye, olmaz. Ya Müslüman olacak ya da öldüreceğiz. Peygamber SAV’ın yaptığı savaşlardan hangisinde insanları Müslüman yapmak için bu savaşı yapmıştır? Böyle bir savaş var mı yok. Savaşla insan Müslüman olur mu? Olursa yaralananlar olur. Bu insan, evet savaş olur, tabii ki adam sana karşı hücum edecekse, sen lütfen neremden vurmak istersin, alnımdan mı yoksa kalbimden mi, ne emredersin diyecek halin yok ya. Tabii ki öyle bir şey olduğu zaman, sen ondan daha fazla bastıracaksın. Peygamber SAV hayatına bakın, kaç tane savaş yapmış ve kaç kişi ölmüş? Hangisi zorunlu değil? Dolayısıyla, öyle bir hale getiriliyor ki Müslümanlık siyasetin emrine veriliyor. O siyasi ilişkilere yetkili nasıl şekil vermek istiyorsa ona göre fetva yetiştiriliyor. Efendim eni boyu kaç cm olsun fetvanın? Hani tıpkı şey gibi adam bir muhasebeci almak istemiş de, yüksekçe bir maaş ilan etmiş, fakat demiş imtihanı ben yapacağım. 2 kapılı bir yerde imtihan yapıyor, 2.kapı arka sokağa açılıyor, teker teker insanları alıyor, soruyor, girenlere 2 kere 2 kaç eder 4, 4 diyeni gönderiyor, sonra da birisi geliyor, 2 kere 2 kaç eder, kaç etmesini istersiniz efendim diyor, hah benim aradığım muhasebeci sensin diyor. Şimdi birçokları da hangi fetvayı isterdiniz efendim der gibi oluyor yani. Olur mu öyle şey? Bu din Allah’ın dini kardeşim, o dini kendimize uyduramayız, kendimiz o dine uymak zorundayız. Bu konuda o kadar çok ayet var ki, şu 10.surenin 40.ayetinden okuyalım, 214.sayfa, bak burada Cenabı Hak diyor ki, 40’da (Yunus 10/40);
Ve minhüm mey yü’minü bihı “İçlerinden bir kısmı ona inanır”
ve minhüm mel la yü’minü “bir kısmı da inanmaz”. İnanma hür iradeyle olursa olur, çünkü eşhedü diyorsun sen, ben şahidim diyorsun. İman kalp ile tasdik değil mi? Hadi adamın kafasına tabancayı dayadın, inandım dedi, kalpten inanmadıysa bu adama ne olur? Münafık olur. Bir adamı münafık yapmak hayır mı? Kendi araştırmasıyla, incelemesiyle inandı mı tamam. Cahit Bey şurada boş yer var. İşte Cenabı Hak böyle diyor, bakın (Yunus 10/40);
ve minhüm mel la yü’minü “bir kısmı da inanmaz”
ve rabbüke a’lemü bil müfsidın “senin Rabbin kimin fesat çıkardığını çok iyi bilir /bozgunculuk yaptığını çok iyi bilir”
fe kul lı amelı ve leküm amelüküm “benim yaptığım bana, sizin yaptığınız size”. Yalan söylüyorsam Cenabı Hak zaten cezasını verecek. E siz yalan söylüyorsanız size verecek. Var mı burada bir yaptırım? Bakın adama hakaret hakkını bile veriyor Kuranı Kerim, yeter ki eyleme geçmesin. Yani inancından dolayı seni öldürmeye kalkmasın, ülkenden sürmesin ya da sürenlere destek vermesin.
entüm berıune mimma a’melü “siz benim yaptıklarımdan uzaksınız”
ve ene berıüm mimma ta’melun “ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım”. Yani orada bir kişilik ortaya koyuyor, dik duruyor. Ben sizin yaptığınıza hoş görüyle bakarım, siz de benim yaptığıma hoşgörüyle bakarsınız değil. Ben sizin yaptığınıza katlanırım, o ayrı bir konu. Katlanmak başka, hoş görmek başka kardeşim hoş görmem kusura bakma ama katlanırım. Çünkü öbüründe bir şey var, bir yalan var. Ben haram saydığım şeyi nasıl hoş görürüm? Bir şirki nasıl hoş görürüm? Ama katlanırım, niye katlanırım, çünkü Cenabı Hak böyle demiş. Yani ben sana dokunmam yap yapacağını.
e fe ente tüsmius summe ve lev kanu la ya’kılun “sen şimdi sadrına laf mı işittireceksin?”. Adam dinlemek istemiyorsa zorla mı dinleteceksin? Hele bir de akıllarını kullanmıyorlarsa kesin olarak ilişkiyi kesmiş adam niye zorlayacaksın ki?
Mutaffifîn 83/30. “Ve iza merru bihim yeteğamezune” ayeti kerimesinde “birbirlerine kaş göz de edebilirler, senin ki geldi bak bak da derler”
(43. devamı) e fe ente tehdil umye “köre sen mi yol göstereceksin?”
ve lev kanu la yübsırun “hele bir de görmek istemezlerse”.
Şimdi bakın o kadar çok ayet var ki bu konuda, yani sadece o değil. Buradan bir ayet daha şey yapalım da hatta evet 66.surenin 9.ayeti. Çok sayıda ayet var bu konuda da, birkaç örnekle anlatalım birinci bölüm bitsin, 562.sayfa, burada Allahü Teala diyor ki (Tahrim 66/9);
cahidilkuffare velmunafikıyne “kafir ve münafıklarla cihat et”. Cihat et ne demek? Kelime-i şehadet. Savaş, başka? Tebliğ etmek, mücadele etmek, ne? Yani onlarla onlara karşı direnç göstereceksin, yani yanlışları söyleyeceksin, doğruları anlatacaksın. Siz kendi hayatınıza bir bakın, dünyanın en zor işi o hikâyedeki muhasebecinin yaptığı, o imtihana giren muhasebecinin yaptığı iştir, 2 kere 2, 4 eder demektir. Doğruları herkes bilir ama herkes söylenmesinden hoşlanmaz. İşte asıl cihat, şartlar ne olursa olsun doğruları söylemeye devam etmektir. Peygamberlerin yaptığı budur. Yani kafirlere de münafıklara da gerçekleri söyle ya Muhammed SAV.
vağluz ‘aleyhim
Ne anlam vermişler bir bakalım; onlara karşı sert davran. Ne yapacaksınız sert davranınca? Hadi oradan gelirsem oraya kulağını çekerim mi diyeceksin? Az önce Peygamberimize Cenabı Hak ne emretti Peygambere?
fe kul lı amelı ve leküm amelüküm “benim amelim bana, sizinki size”. Ben sizinkinden sorumlu değilim, siz benimkinden sorumlu değilsiniz. Cenabı Hak bunun kararını verecektir. Bu kaba davranmak mı? Dik durmak.
vağluz ‘aleyhim “Dik duracaksın onların karşısında”
(Fetih 48/29);
ke zer’ın “bir bitki gibi” ahrace şat’ehu “ortasını çıkarmış”
fe azerahu “onu kuvvetlendirmiş”
festağleza “kalınlaşmış, yani olgunlaşmış”
festeva ala sukıhı “ve sapı üzerinde dik durabiliyor”, yani dikine durabilen bir bitki. yu’cibüz zürraa “ekincileri de hayran bırakıyor”
li yeğıyza bihimül küffar “onlar sebebiyle diğer çiftçiler kıskançlık duysun ya da kafirler bunlardan dolayı kin nefret duysunlar diye”. Yani onlara karşı onlara kaba davranan değil, sarsılma, dik dur, eğilme. Onlara sert de davranmayacaksın, kaba da davranmayacaksın, gerçekleri söyleyeceksin ama geri adım atmayacaksın, mesele budur.
ve me’vahum cehennemu “zaten varacakları yer Cehennem”. Bu dünyada onlarla iyi ilişkilerde bulun ki belki bakarsın ki Müslüman olabilir. Onun için bizim vazifemiz onları kaçırmak değil ki, Peygamber SAV defalarca gitmiştir onların yanına
ve bi’selmasıyr “ne kötü hale gelmektir o”. Son olarak da 116.surenin 125.ayetini okuyalım, 282.sayfa, burada Allahü Teala Peygamberimize şu emri veriyor (Nahl 116/125);
bil hıkmeti “hikmetle”. Hikmet doğru söz demek, doğru hüküm demek. Yani onlara öyle şeyler anlatacaksın ki doğru söylüyor ya desinler. Şimdi o öğrencilerden bir tanesi sordu, dedi ki, yani siz dedi insanlarda ki bu yanlış inançları temizlemek kolay mı? Ne kadar sürede temizlemeyi düşünüyorsunuz? İşte yanlış inançlardan falan bahsettik. Dedim ki çok kolay bir insanın şu suya olan ihtiyacı kadar dine de ihtiyacı vardır. Her insanın vardır. O işte ateistler de kendilerini dindar sayarlar, onlar da kafalarını salladılar. İtiraz da etmediler ama ateistlerle beraber bulunuyorlar ya çok sıklıkla, onlar da kendilerini dindar sayar, dine ihtiyacı olmayan hiç kimse yoktur. Bizim bazı Müslümanları da kandırırlar, ben de dindarım, benim kalbime bak deyince bak o da dindarmış diyor. Tabii ki dindar, mesele dindar olmak değil, Allah’ın dininin dindarı olup olmamaktır. Yoksa herkes kendi kafasına göre dindardır. Biz şimdi dedim şöyle kaynağından çıkmış bak tertemiz, ambalajlanmış, içine hiçbir şey katılmamış suyu kime verirseniz verin, bunun zevkini alıp bir daha içmek ister mi istemez mi? E ister, işte Kuran’da Allah’ın dininin anlatımı da böyledir. Ama kendini içkiye alıştırmış olan, bu kısmını onlara demedim, adam kendini içkiye alıştırmış da demedim, o anda aklıma gelmedi, gelseydi söylerdim, kendini içkiye alıştırmışsa bu suyu istemez içkiyi ister. Ama bu suyun iyi olduğunu da her zaman söyler. İçkiden daha iyi olduğunu da bilir. Söylemezse bile bilir. Bizim vazifemiz de o zaten. İnsanlara hiç bozulmamış olan Bir şey karıştırmadan Allah’ın kelamını anlat o hemen anlar, hiç burada zaman falana gerek yok. Ha bu tarafa yönelir mi yönelmez mi o kendine kalmış bir şey, ama anlar hemen. İşte Cenabı Hak burada Peygamberimize diyor ki, hikmetle, doğruları göstererek, başka?
vel mev’ızatil haseneti “ve güzel öğütle”. Kaba davranan adam bunları yapabilir mi? Dik durmak başka bir şey, kaba davranmak, sert davranmak başka birşeydir. Bakın ayetlere bile nasıl mealler veriliyor, görüyor musunuz?
ve cadilhüm billetı hiye ahsen “onlarla mücadelenin en güzelini yap”. Yani Konuşurken de tatlı konuş. Şeye Cenabı Hak emrediyor ya, Musa AS ve Harun AS’a,
(anlaşılamadı) 53:07 “onlara yumuşak söz söyle”. Peygamberimize de diyor;
(anlaşılamadı) 53:10 “Allah’ın ikramıyla sen onlara yumuşak davrandın” diyor. Sertlikle bir alakası yok bunun.
(Nahl 116/125 devamı);
inne rabbeke hüve a’lemü bi men dalle an sebılihı “çünkü senin Rabbin çok iyi bilir, yoldan kim çıkmış”
ve hüve a’lemü bil mühtedın “ve kim de yola gelmiş”. Rabbin gayet iyi bilir, onun içini sen endişe etme sen sadece vazifeni en güzel şekilde yapmaya çalış. Şimdi bütün bunlardan sonra, tekrar Kafirun suresinin mealini okuyayım, bakın ki hiç bu sure mensuh olabilir mi? Yani yürürlükten kalkmış olabilir mi?
De ki ey kâfirler
Kulluk etmem sizin kul olduğunuza
Siz de kulluk etmezsiniz benim kul olduğuma
Kulluk etmem işte sizin kul olduğunuza
Siz zaten kulluk etmezsiniz benim kul olduğuma
Sizin dininiz size benim dinim bana
İşte inanç hürriyeti bu.
Sadakallahülaziym
Şimdi birkaç dakikalık aradan sonra burada buluşuruz inşallah.