“Euzubillahimineşşeytanirraciym, Bismillahirrahmanirrahiym. Elhamdülillahi rabbil alemin. Essalatü vesselamu ala rasulüna Muhammedin ve ala alihi vessahbihi ecmain.”
Şimdi biz, Ramazan-ı Şerif’in son on günündeyiz. Kur’an-ı Kerim Ramazanda indi. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: “Şehruramazan ellezi ünzile fihil Kur’an. (Ramazan ayı, içinde Kur’an indirilmiş olan aydır.)” (Bakara 2/185) Demek ki Kur’an Ramazanda indirilmiş, bu kesin. Peki Ramazanda ne zaman indirilmiş? Gece mi, gündüz mü? Onu da Duhan suresinde görüyoruz. 497. sayfa surenin ilk tarafı:
“Ha mim vel kitabil mübin, Açık kitaba ya da herşeyi açıklayan kitaba yemin olsun. İnna enzelna hu fi leyletin mübarakeh. Onu bereketli bir gecede indirdik.” Şimdi bereketli bir gece “İnna kunna munzirin (biz uyarıda bulunmaktayız).”(Duhan 44/1-3) Şimdi bu bereketli gece ne zamanmış onu da Kadir süresinde görüyoruz. Bu akşam, Alak suresini okumadık. İnşaallah daha sonra okuruz.
Kadir suresinde Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: “İnna enzelna hu fi leyletil kadr.” Şimdi Duhan süresinde dedi ki, onu bereketli bir gecede indirdik. Burada da diyor ki, onu Kadir gecesinde indirdik. Şimdi Kadir ne? Kadr, kadr ne demek? Kadr, ölçü demek, standart demek, “İnna kulle şeyin halakna hu bi kader. Biz her şeyi bir ölçü ile yaratmışızdır.”(Kamer 54/49) diyor cenabı hak. O zaman Kadr gecesi bu ölçülerin belirlendiği gece olabilir. Takdir gecesi olabilir. Burada anlatıyor Allahu Teala.
“Vema edrake ma leyletül kadr. Kadir gecesinin ne olduğunu sana kim bildirdi, nereden bileceksin ki.”
“Leyletül kadri hayrun min el fişehr. Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır, bin aydan hayırlı bir gecedir.” Demek son derece önemli şeyler oluyor. Onun için Duhan suresinde de “fi leyletin mübarekeh” bereketli bir gecede diyor. İşte bundan da daha büyük bereket olmaz. Bir gece ki bin aydan hayırlı.
“Tenezzelül melaikeh. Melekler iner.” Melekler iner, “verruhu. Ruh ta iner.” Şimdi burada ruh Cebrail Aleyhisselam diye anlatılıyor. Cebrail Aleyhisselam için Cenabı Hak Ruhul Emin, güvenilir ruh diyor, Ruhul Kuds de diyor. Ama Er Ruh dediğimiz zaman Er Ruhul Emin değil, sadece Ruhul Emin, değil mi Yahya?
Yahya ŞENOL: Anlaşılmıyor.
Ruhul Emin yani elif lamlı değil.
Yahya ŞENOL: Elif lam’lı.
Er Ruhul Emin mi? Er Ruhul Emin, ama Er Ruhul Kuds elif lamsız.
Evet kutsal ruh şimdi Cebrail Aleyhisselam olabilir tabii.. Olmasında bir mani yok da, melekler üzerine o atfedilmiş olur önemine binaen, dikkat çekmek için yani, o gece melekler iner Cebrail de iner. Zaten Kadir gecesi Cebrail Aleyhisselam inmiş, Peygamber (s.a.v.)’e ilk ayetleri -geçen hafta okuduğumuz İkra suresinin, Alak suresinin ilk ayetlerini- indirmiştir. Ama buradan ruh derken İlliyyundaki ruhları anlamak da mümkündür. Çünkü bu tür ifadeler de kullanılıyor kitaplarda, o da mümkün. Çünkü iyi insanların ruhu bir yerde, kötü insanların ruhu da bir başka yerde korunur. Ama indikleri zaman tabii ki cesetlerine falan girecek değiller, o da akla gelir.
“Tenezzelül melaiketü verruhu fiha bi izni rabbihim” tabii izinli olarak inerler. Kendiliklerinden bir şey yapmaz, Rablerinin verdiği emir gereği hepsi iner. Verdiği izin gereği iner.
“Min kulli emrin selam. Her işten dolayı bir güvenlik ve esenlik vardır o gecede. Hiye, o gece, hatta metlail fecr. Tan yeri ağarana kadar sürer.” Yani çok önemli bir gece.
Şimdi bu gecede ibadet yapmak şöyle sevaptır, şöyle yaparsan şu olur şeklindeki sözlerin bir kaynağı yok. Bu gece çok önemli bir gece de; bu gecede ibadet şöyle önemli, şöyle güzel, şöyle şey şeklindeki kısım yok. Peygamber (s.a.v.)’e Aişe validemiz, Kadir gecesine rastladığımı anlarsam ne yapayım diye sorduğu zaman demiş ki: şöyle dua edersin, “Allahumme inneke afuvvun kerim. Tuhubbül affe fağfuanni. Yarabbi sen çok affedicisin ikramın boldur. Affı seversin beni de affeyle.” Peygamberimiz (s.a.v.) Ramazanı Şerifin son on günü itikafa girerdi. Mescidde ibadetle meşgul olur, evine gitmez, dışarıya da çıkmazdı. Onun için itikaf, sünneti müekkededir. Dünyanın her tarafında bunu yapan müslümanlar var. Ama Kadir gecesine mahsus bir ibadet Peygamberimizden bize intikal etmiş değil. Yani biz ibadetlerimizi zaten her zaman yapmak durumundayız. Şimdi bizde bazı yanlışlıklar yapılıyor. İnsanlara yalan yanlış din anlatılıyor. İşte falanca gecede şunu yaparsan şu olur, filanca gecede bunu yaparsan bu olur, diye insanlar dini, belli gecelere, belli günlere hasrediyorlar. O günlerde işi yaptın mı diğerlerini kurtarmış oluyor. Halbuki siz bin tane Kadir gecesini ihya etseniz, bir vakit namazı kazaya bırakmakla uğradığınız zararı gideremezsiniz. Evet onlar çok önemli, çok güzel ama peki sizin yaptığınız diğer ibadetler önemsiz mi? Tamam o gece çok güzel, tamam işte Allahu Teala anlatıyor, çok değerli bir gece. Elbette ama o geceye mahsus bir ibadet, o geceye mahsus bir takım şekiller şimdi insanlara anlatılıyor. Bu gece bir rekat namaz kılarsan seksen yıl namaz kılmış gibi olursun, iyi diyor zaten benim seksen yıl ömrüm var bu gece bir beş vakit namaz kıldım mı bitti.
Katılımcı : 320 sene alacaklı mı oluyor.
Epeyce… Daha erken ölürse alacaklı da oluyor. Şimdi Allah rahmet etsin, vefat etti, bizim yani büyükçe bir firmanın sahiplerinden, geldi bana dedi ki: Hocam dedi, seksenli yıllarda hacca gitmiş, hacda neyse işte benim yaptığım bir şeyden hoşlanmış, burada geldi tanıştık. Orada karşılaşmışız, ben hatırlamıyorum. Hocam dedi, benim Cenabı Hak’tan şu kadar alacağım var dedi. Hayırdır dedim ne oldu? Ee dedi, şimdi Haremi Şerifte bir rekat namaz, işte yüzbin rekat namaz yerini tutarmış, ben de şu kadar namaz kıldım. Dedim, sen nereden çıkarıyorsun? Peygamber (s.a.v.) camide farzın dışında namaz kılıyor muydu? Faziletliyse, kılacağın farz namazıdır faziletli olan ve öyle sadece bir vakit namazın yerine geçer, ikinci bir vaktin yerine geçmez. Çok sevap alabilirsin o ayrı bir konu, Cenabı Hak’kın vereceği sevaba kimsenin engel olacağı yok. Ama yine bir vakit namaz kılmış olursun. Nafile namazları camide kılmak zaten diye bir şey yok. Sen git nafile kıl, yok kaza kıldım, kaza namazı diye bir şey mi var ki kaza kılıyorsun. Yani şimdi gerçekten, bazı şeyler üzerinde artık durmak lazım. Şimdi bir indirilmiş din var, bu Kur’an’ı Kerim’de olan ve Peygamber (s.a.v.)’in uyguladığı dindir. Bir de oluşturulmuş din var, asırlar içerisinde oluşturulmuş. İnsanların keyfine göre oluşturulmuş bir din var. İndirilmiş dinde bu tür şeyler yok. Bu gecelerin kutlanması olayı, ne zaman başlamıştı Yahya, bu konuda çalışmıştın?
Yahya ŞENOL: Dörtyüz yıl sonra.
Hah.. Peygamberimizden tam dörtyüz yıl sonra başlıyor, kandil geceleri olayı. Şimdi kolaycılık tabii.. Şunu da unutmayalım; sizin en inançsız arkadaşlarınız varsa, ona “kafir” deyin, ne kadar rahatsız olduğunu göreceksiniz. Kafir sözünden rahatsız olmayacak hiç kimse yoktur. Çünkü herkes kendinin dindar olmasını ister. Afedersiniz, her türlü haltı işleyecek ama yine de ona dindar diyeceksiniz. Eee.. kendisini de tatmin etmesi lazım. O zaman belli gecelerde -nasıl olsa onları pohpohlayan hocalar da var- ne anlatacak? Yalan çok iyi müşteri buluyor, gerçekten çok iyi müşteri buluyor. Doğruları söylersen müşterisi yok. Ama hiçbir işe de yaramıyor o başka. Şimdi yalan söylediğiniz zaman cemaatiniz dolar, dolar taşar. Ama hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz. Ahirette Cenabı Hak’ka nasıl hesap vereceksin? İşte burada her şeyin doğrusunu ve gerçeğini söylemek lazım.
Bir gün müftülükte bir hanım telefon açtı; Hocam Kadir günü ne zaman diye sordu? Kardeşim Kadir günü yok dedim, Kadir gecesi var. Olsun hocam sen gene söyle, Allah yav, olmayan şeyin nesini söyleyeceğim ben. İyi peki ne zaman oruç tutacağız dedi? Kardeşim onu Ramazanın tamamında tutacaksın. Yok bizim çocuklar oruç tutmak istiyor da gençler, hangi gün tutsunlar? Şimdi yanlış şeyi görüyor musunuz? Şimdi o çocuğa diyor ki sen bu gün bir gün tut, ömür boyu tutmuş gibi olursun, boş ver fazla uğraşmana gerek yok. Ee.. pekiyi bunu nereden şey yapıyorsunuz? Sanki bu din insanların babasının malıdır, istedikleri gibi harcıyorlar. Kardeşim bu din Allah’ın dinidir. İstediğini alırsın, istediğini almazsın serbestsin, inanıyorsan böyle, inanmıyorsan sen bilirsin.
İlk defa başörtüsü konusu televizyonda tartışılıyordu, taa bundan yıllarca önce, seksenli yılların başı; Şimdi yanımda hepinizin tanıyacağı birisi var, o başörtüsünün olmadığını savunuyor, bir iki bir şey söyledi orada canlı yayında. Ben dedim, tabii istediğini söyleyebilirsin dedim, senin cehenneme gitme hürriyetin var dedim. Olur mu öyle şey dedi, olur mu öyle şey! Açık oturum bitene kadar ağzını açmadı. Şimdi hem her şeyi yapacaklar hem cennete gidecekler. Ee.. güzel gidin de, cennete sokacak ben olsam hay hay buyur derim, sana göz yumarım da, Cenabı Hak’kın kuralları var. Dolayısıyla şimdi tamam Kadir gecesi var, güzel, pekiyi Kadir gecesinde ne yapalım? Her gece ne yapıyorsanız onu yapacaksınız kardeşim. Her gece akşam namazını kılıyorsunuz, her gece yatsı namazını kılıyorsunuz, her gece sabah namazını kılıyorsunuz. İlave olarak her gece teheccüd kılarsanız -febiha niğmet- ne kadar güzel olur. Eh, pekiyi hissettim Ayşe validemize Peygamber Efendimizin öğrettiği dua yılın her günü yapılabilecek bir duadır. “Yarabbi sen affedicisin, ikramın bol, affı seversin, beni de affeyle,” bu her zaman söylememiz gereken bir duadır.
Evet şimdi bu akşam böyle Kadir suresinde..
Yahya ŞENOL: Anlaşılmıyor.
Konuyla ilgili soru mu gelmiş hemen anında? Harun hoca sormuş. Kadir gecesinin gizli olmasının sebebi nedir?
Pek de gizli değil işte ayeti kerimede Allahu Teala söylüyor. Şimdi… Ramazanda indirdik diyor, bereketli bir gecede, Kadir gecesinde indirdik. Yani aslında bu gecede şunu yapın, bunu yapın, ne Allahu Teala diyor ne Peygamberimiz diyor. Sen öyle bir hadise rastladın mı, bu gecede şunu yapın diye?
Yahya ŞENOL: Sadece bu dua var.
Yani ne Allahu Teala Kadir gecesinde şunu yapın diye bir emir veriyor, ne de Peygamberimiz veriyor. Ne de Peygamberimizin özel bir davranışı var. O Ramazanın son on günü itikaf, zaten o ayrı bir şey. Demek ki bu gecenin bilinmesi bizimle fazla alakalı değil. Bu gece çok önemli ama bizimle fazla alakalı bir tarafı yok. Yani bizi, çünkü bizi doğrudan ilgilendiren bir şey olsaydı, mutlaka Cenabı Hak onu söylerdi.
Şimdi bu ikinci soru, Kur’an bir gecede nasıl indi? Bildiğimiz yirmi üç yıla yayılmasıdır.
Şimdi tabii “İnna enzelnahu fi leyletil kadr”, “İnna enzelnahu fi leyletin mübarekeh” burada enzelnahu dan maksat onu indirmeye başladık şeklindedir. Bazıları Kur’an’ın tamamı olarak anlar. Şabanın onbeşinci gecesinde, berat gecesinde işte levhi mahfuzdan dünya semasına, levhi mahfuzdan dünya semasına indiğini söylerler. O konudaki rivayetler de son derece zayıftır. Esas uygun olan, yani çünkü orada nasıl in enzelnahu diyorsa burada da in enzelnahu diyor. Kadir suresinde de, orada fi leyletin mübarekeh, burada fi leyletil kadr diyor. Onu Kadir gecesinde, bereketli bir gecede indirdik. Dolayısıyla her ikisi aynı olaydır. Yani Şabanın onbeşinci gecesi ayrı bir indirme, Kadir gecesinde ayrı bir indirme söz konusu değil, çünkü ifadeler aynı ifadeler. Öyleyse buradan anlayacağımız Kur’an’ı Kerim’in son şeye kadar, parça parça indiğini Kur’an’ı Kerim’den öğrendiğimize göre, demek ki burada hakiki manayı kastetmek mümkün değil. Öyleyse o manaya uygun başka bir mana o gece Kur’an’ı Kerim inmeye başlanmış.
Kadir gecesi Kur’an’ın indiği geceyse bu geceyi Muhammed (s.a.v.)’in bilmeme ihtimali var mı? O geceyi bilmeme ihtimali, tabii ki biliyor. Kur’an’ı zaten biz de biliyoruz. Ramazanın kaçıncı gecesi? Onu bilmeme ihtimali vardır. Şimdi bu gün takvime bakmamış olsanız, bu gün Ramazanın kaçıncı günü diye sorsam bilir misiniz? Her gün takvime bakıyorsunuz da efendim işte bir sürü şeylerimiz var takvimi gösteren saatlerimiz var, telefonlarımız var, radyolar var, televizyonlar var, şunlar var, bunlar var. Bunlardan duyduğumuz halde bile, yav bugün ayın kaçıydı diye birbirimize sormuyor muyuz? Dolayısıyla Peygamber (s.a.v.), O kendisine Kur’an’ı Kerim indiği zaman kaçıncı gece olduğunu bilmemesi gayet normaldir. Zaten itikaf için Hira dağına çekilmiş, günlerini orada geçiriyor. Yani günleri, bir de Kameri aylar gökteki hilale göre belirlenir. Hilale baktığınız zaman üç aşağı beş yukarı belirlersiniz, bir iki gün yanılmayla bu gece falan gecedir dersiniz. Ama takvime bakmak gibi bire bir söyleyemezsiniz. Tabii ki bilebilir Peygamber (s.a.v.), ama bilmeyebilir de.
Miladi yıl 365 gün, Hicri yıl 356 gün. Ramazan her yıl on gün geriye gidiyor. Kadir gecesinin tam gününü nasıl hesaplayacağız?
Şimdi siz Kadir gecesini Miladi güne göre düşünüyorsunuz da onun için nasıl hesaplayacağız diye soruyorsunuz. Acaba bu anlamda, senin her günü Kadir gecesi gibi kabul edilip yaşamalıyız. Şimdi yaşayacaksın da nasıl yaşayacaksın, Allah Şöyle yap dememiş, Peygamber dememiş yani. Sen her gün müslüman olacaksın. Yoksa kati belli tarih olarak Kadir gecesi yılın hangi gündür? Kadir gecesi işte Ramazanı Şerifte bir gecedir.
Şimdi, bir kere yıl 365 gün değil 356 gündür. Yani Allahu Teala yeryüzünü yaratırken ona göre yaratmıştır. Şimdi 191. sayfayı açarsanız elinizdeki Kur’an’ı Kerimlerin, 193. Burada Allahu Teala diyor ki:
Katılımcı: Kaçıncı ayet hocam?
“İnne iddeteş şuhuri indallahişna aşera şehra. Allah katında ayların sayısı onikidir. Fi kitabillahi. Allah’ın kitabında bu böyledir.” Ne zaman böyle? “Yevme halagas semavati vel arz. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri bu böyledir.” Buna göre düzenini kurmuş. Peki bu hangi ay? “Minha erbeatün hurum. Bundan dört tanesi haram aydır.” (Tevbe 9/36) Haram aylar hangisi? Ramazan haram ay mı? Değil. Şaban da değil, ondan önce Recep var. Bir de Zilkade, Zilhicce, Muharrem. Üç tane haram ay var. Peki bunlar miladi takvime göre mi, hicri takvime göre mi?
Katılımcı: Hicri takvime göre.
Demek ki miladi takvimde haram ay kavramı var mı? Öyleyse, Allah gökleri ve yeri yarattığı günden beri aylar, miladi takvime göre miymiş, hicri takvime göre miymiş? Kameri takvime göre yani. Pekiyi, Şemsi, Kameri diyeceğim de millet öyle telaffuz etmediği için öyle diyorum. Şimdi dolayısıyla, bu soru aslında iyi bir soru ama çünkü herkesin zihnini karıştıran bir olay. Fakat gereksiz, yani yapılan yorum yanlış. Demek ki Kadir gecesi Ramazan’da kardeşim. Biz alışmışız şeye göre, miladi takvime göre, şemsi takvime göre.
Şimdi ve devam ediyor, “Zaliked dinul kayyim. Sağlam din budur.” yani sağlam hesap budur ya da Allah’ın koyduğu düzen budur. Düzeni buna göre kurmuştur. “Fela tazlimu fi hinne enfüseküm. O haram aylarında kendinize haksızlık etmeyin. Ve gatilül müşrikine kaffeten kema yügatilunekum kaffete. Müşriklerle siz topyekün savaşın, nitekim onlar da sizinle topyekün savaşıyor. Veğlemu ennallahe meal müttagin.” Şimdi bunun devamında olacak da burada Haram ayları ile ilgili birkaç kelime daha söyleyeyim.
Bu haram ayları öyle bir şey dir ki; O gün yani o haram aylarda insanların dokunulmazlıkları biraz daha önem kazanır. Mesela; araplar babasının katilini görse sesini çıkarmaz. Ama o haram ayları Cenabı Hak neden koymuş? Haram aylar bak Zilkade, Zilhicce, Muharrem. Bu aylarda ne oluyor?
Katılımcı: Hac!
Hac ibadeti var o ayların ortasında, Zilkade, Zilhicce, Zilhiccenin ortasında Hac ayı var ve arkasından Muharrem var. Şimdi, hacda Allahu Teala İbrahim (a.s.) a emir verdiği zaman, “Ve ezzin finnasi bil hacci ye’tüke ricalen ve ala kulli zamirin ye’tine min kulli feccin amik. İnsanların içerisinde haccı ilan et.” Ben hafız olmadığım için şüpheli okuyorum, şimdi yanlış okumayayım diye. “Şimdi yürüyerek ve yorgun binekler üzerinde derin vadilerden geçerek sana gelsinler.” Devamı?..
Yahya:Liyeşhedu mena fialehum.
Hah. “Liyeşhedu mena fialehum. Taa uzak yerlerden gelsinler.” Niye geliyorlar biliyor musun? “Liyeşhedü mena fialehum. Menfaatlerine şahit olsunlar. (Hac 22/27-28) Bu menfaat hangi menfaat, ne aklınıza gelir?
Katılımcılar:Anlaşılmıyor.
Dünya mı ahiret mi?
Katılımcılar:Anlaşılmıyor.
Önce dünyevi menfaat, ticaret, alışveriş. Çünkü devamı “Ve yezkurus mellahi fi eyyamin mağlumat. Bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar.” İbadet üç dört gün sürüyor orada, daha fazla sürmüyor. O zamana kadar menfaat. Ne demek? Oraya kadar gelecekler, dünyanın her yerinden mallarını getirip orada satacaklar. Üç ay son derece güvenli, dünya savaşla çalkalansa bile o üç ay güvenli ay olacak bütün dünyada, her taraftan insanlar mallarını getirip satacak. O bütün mevsimleri dolaştığı için de dünyada malını oraya getirip satmayacak kimse de kalmayacak. Dünyanın en büyük pazarı kurulacak. Zaten öyle de olmuştur. İbrahim (a.s.)’dan ta şeye kadar, harici isyanlarına kadar dünyanın en büyük pazarları orada kurulmuştur, zaten pazarcılık da dünyaya oradan yayılmıştır. Şu İstanbul’un pazarlarına bakın, arapların hakimiyetindedir hala! Hala öyledir. Bütün dünyaya fuarcılık oradan yayılmıştır. O kaldırılmış, bu çok büyük bir eksikliktir İslam alemi için. Mekke’den taa Cidde’ye kadar, bak öyle bir mekan ki orası; zaten kara parçalarının tam orta noktası. Yapılan çalışmalar onu göstermiş. Hem hava ulaşımı açısından hem kara ulaşımı açısından hem deniz ulaşımı açısından son derece elverişli. Hem de mekan fuara çok elverişli. Mekke’den Cidde’ye kadar koskoca saha, istediğiniz kadar fuar kurun. Dünyanın her tarafından insanlar mallarını getirsin, güvenle satsınlar. İşte Allahu Teala’nın onun için bu üç ayı haram. Pekiyi ondan sonra bir ay? Ondan sonra da aradan bir süre geçtikten sonra kalan malları tekrar satmak için de bir aylık Recep ayında bir şey, bir haram ay daha var. Çok sayıda panayır kuruluyordu şeyde, Kabe-yi Şerifin çevresinde ve Peygamber (s.a.v.) o panayırların hiç birini kaçırmıyor, gidiyordu oralarda Kur’an’ı Kerim okuyup insanlara Allah’ın dinini anlatıyordu. Onun için mesela, şeyler araplar bu panayırı belli bir mevsime getirmek için aylara ilave yapıyorlardı. Şimdi senede on gün onbir gün fark ediyor ya! Üç senede bir ay ilave ediyorlardı seneye, böylece tekrar mevsimi değiştirmiyorlardı.
Katılımcı:Şimdi Ramazan için teklif var.
Ramazan için teklif var evet! Buna nesi denir, buna nesi denir. Allahu Teala diyor ki ayette:
“İnnemen nesiu ziyadetün fil kufr. Bu nesi uygulaması kafirlikte yapılan bir ilavedir.” Allah bunu kabul etmiyor. Bakın yani Güneş takvimine uydurmak için yapılan bu uygulamaya kafirlik uygulaması diyor.
“Yuzallu bihillezine keferu. Allah o kafirleri bununla saptırır. Yuhillunehu amen ve yuharrimunehu amen. Çünkü bununla Allah’ın haram aylarını kaydırıyorlar bazen haramı helal, helali haram haline getiriyorlar. Liyu vadiu iddete ma harramallah. Allah’ın haram kıldığı dokunulmaz kıldığı zamanları çiğnesinler diye. Fe yühillu ma harramallah. Allah’ın haram kıldığını helal yapsınlar diye. Zuyyine lehum süu a’malihim. Yaptıkları kötü şey onlara güzel gösterildi. Vallahu la yehdil gavmel kafirin. Allah kafirleri yola getirmez, kafirler topluluğunu yola getirmez.” (Tevbe 9/37) Şimdi neticede ne oldu? Demek ki esas takvim ne imiş? Kameri Takvimmiş öbürü değil. O zaman biz her şeyi ona göre düşünmek durumundayız.