Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdu lillahi rabbil alemin, vel akıbetu lil muttekın, essalatu vesselamu ala resulüne Muahmmedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün yine unutarak atladığımız birkaç ayet vardı. Allah nasip ederse onları tamamlayacağız. Maide Suresinin 78 ila 81. ayetleri… Oradaki ayetlere baktığımız zaman asıl vurgunun insanların uyarılması ile ilgili olduğunu görüyoruz. Onun için bugün bu konu üzerinde duracağız. Biliyorsunuz Allahu Teala her konuda bize örnekler verir. Burada da geçmiş ümmetler ile ilgili meseleler anlatılıyor. Onun anlatılması tarihi bilgi vermek için değildir. Onlardan ibret almak içindir. Dolayısıyla anlatılan şey bize anlatılıyor.
“Luınellezîne keferû mim benî isrâîle alâ lisâni dâvûde ve îsebni meryem” “İsrail oğullarından kafir olanlar lanetlendiler. İsa’nın diliyle ve Davut’un (a.s) diliyle…” Davut’un ve İsa’nın lisanıyla lanetlendiler. “zâlike bimâ asav ve kânû yağtedûn” “Bu isyankâr olmaları ve sınırları aşmaları karşılığında oldu.” (Maide 78) Yani Davut (a.s) ile İsa (a.s) onları durup dururken lanetlemiş değil. Lanetlenecek noktaya gelmişler. O da onlara sonucu bildirmiş.
“Kânû lâ yetenâhevne am munkerin fealûh” “Çünkü yaptıkları bir kötülükten dolayı birbirlerine engel olmazlar.” Birbirlerini yasaklamazlardı. “lebié’se mâ kânû yef’alûn” “Yapmakta oldukları şey ne kadar kötüdür.” (Maide 79)
“Terâ kesîram minhum yetevellevnellezîne keferû” “Onların çoğusunu görürsün. Kâfirlerle aralarında bir dostluk kuruyorlar.” İçli dışlı olmuşlar. Onları kendilerine veli ediniyorlar, dost ediniyorlar, yakın biliyorlar. “lebié’se mâ gaddemet lehum enfusuhum” “Kendi kendilerine yapmış oldukları şey ne kadar kötüdür.” Yani kendileri için yaptıkları şey ne kadar kötüdür. “en sehıtallâhu aleyhim” “Allahu Tealanın hoşuna gitmeyen bir davranışı yapmış oluyorlar.” “ve fil azâbi hum hâlidûn” “O azapta onlar sürekli kalacaklardır.” (Maide 80)
“Ve lev kânû yué’minûne billâhi ven nebiyyi” “Onlar keşke Allah’a ve o nebiye, kendilerine gelen nebiye inanmış olsalardı.” “ve mâ unzile ileyhi” “Ona indirilmiş olana inansalardı.” “mettehazûhum evliyâe” “O zaman o kâfirleri kendilerinin yakın dostları edinmezlerdi.” “ve lâkinne kesîram minhum fâsigûn” “Ama onların çoğusu yoldan çıkmışlardır.” (Maide 81) Burada önce bir lanet kelimesi geçiyor. Tabi lanet kelimesini biz Türkçe’de farklı kullanırız da… Arapça açısından baktığımız zaman dışlanmadır. Git seninle işim olmaz denir ya… Dışlamadır. Kuranı Kerim’de Allahu Tealanın ilk dışladığı kim? İblis’tir. Niye dışladı? Çünkü Adem’e secde etmedi. Ve kendisini haklı çıkarmaya çalıştı. Kendini büyük gördü ve Allah’ın emirlerine uymamakta direndi. Mesela insanlardan aynı suçu işleyen iki kişi düşünün. Birisi kendisini suçlu görür. Birisi görmez. Mesela şimdi burada çok sayıda iş adamı var. Diyelim ki birisine bir görev veriyorsunuz. “Şu malı 10 liradan aşağı satma” diyorsunuz. Bakıyorsunuz ki 9 liraya satmış. Ben sana 10 liradan aşağı satma demedim mi? Patron 9 lirada kurtarıyor dese ne dersiniz? Burada patron sen misin, ben miyim dersiniz. Kaç liraya kurtardığı seni ne ilgilendiriyor demez misiniz? O zaman onu o görevde tutar mısınız? Dışlarsınız. Niye? Kendini patron yerine koyduğu için… Peki, İblis ne yaptı? Allahu Teala Adem’e secde et dedi. O da etmedi. Sonra sordu. Sana emrettiğim halde secde etmeni engelleyen ne oldu? Ben daha hayırlıyım dedi. Tıpkı “kurtarıyor patron” demek gibi… Ya sana sen mi hayırlısın, o mu hayırlı diye soran mı var. Niye secde etmedin? Emir verdim. Bunu niye yapmadın? Aynen o kendisini patron haline getiren kişiyi nasıl kovarsanız Allahu Teala da bunu oradan ne yaptı? Dışladı. “femâ yekûnu leke en tetekebbera fîhâ fahruc inneke mines sâğırîn” “Çık oradan dışarıya sen kendini küçük düşürenlerdensin” (Araf 13) Dedi. Sen itibarını kaybettin. Benim gözümde senin itibarın kalmadı denir değil mi? Aynen onun gibi… Burada İblis dışlandı. Aynı İblis’İn dışlanmasına dikkat ederseniz… İblis Allah’ı inkar etmedi, ahiret gününü inkar etmedi. Nasıl inkâr etmedi? Ya rabbi bunların yeniden dirilecekleri güne kadar bana süre tanı dedi. Bakın Allah ben sana emrettiğim halde diyor. Allah’ın emrini inkâr etti mi? Emretmedin dedi mi? O zaman Allah’ın emri bir ayet değil mi? Bize gelen ayetleri düşünün. Onu da inkâr etmiyor. Meleklere imana sıra geldi. Kendi de zaten o sırada melekti. Bugün açısından bakarsanız. Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyor mu? İnanıyor. Ahiret gününe inanıyor mu? İnanıyor. Emrin Allah’a ait olduğunu da kabul ediyor. O da kitaba inanmak demektir. Henüz gönderilmiş bir elçi yok. Ama gerek yok işte Allah’ın ayetleri var ya… Bizim geleneksel yapıda buna bakarsanız buna ne derler? Hisham bizim geleneksel yapıda buna kâfir derler mi?
Hisham ALABED: 9:02 sn. anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Dört dörtlük Müslüman derler. Ama Allah lanetledi. Bizde din öyle bir hale getirilmiştir ki İblis’in din anlayışı Müslümanların din anlayışı olmuştur. Yani Allahu Teala bir şey söyleyince, “Tamam ya rabbi ama” diyor. Yani Allah ne diyor’un yanına bir de “ne demek istiyor” diyorlar. Bu İblis’in söylediği sözdür. İşte lanetlenme Cenabı Hakkın emirleri karşısında kendini bir şey zannedip büyük görmek… Çünkü Allahu Teala “ebâ vestekbera ve kâne minel kâfirîn” “direndi.” Emir verdi, emre karşı direndi. “vestekbera” “kendini büyük gördü.” (Araf 13) Mesela burada sen mi patronsun, ben mi patronum dediğiniz zaman o kişi sizi kendi seviyesinde görüyor değil mi? Peki, iblis kendini kimin seviyesinde görüyor? Allah’ın seviyesinde görüyor. Âdem’de (a.s) günah işledi değil mi? Allahu Teala şu ağaca yaklaşma dedi. Ne yaptı o ağaçtan? Yedi. İblis senin düşmanındır dedi. Bunu düşman bil, senin ve eşinin düşmanıdır dedi. İblis, “innî lekumâ leminen nâsıhîn” “ben sizin iyiliğinizi düşünüyorum” (Araf 21) dediği zaman inandılar. Neymiş efendim? Yok, olmayacak saltanat… Allah’ın yasakladığı meyveden yediler mi saltanata ereceklermiş, ölmeyeceklermiş. Allah Allah. Bu ne ya? Bakın bu Âdem (a.s). Öğretmeni Allah olan… 11:12 Bozulma var. Atladı.
Bakara Suresinin 159. Ayetinde diyor. “İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti” “İndirdiğimiz açıklayıcı ayetleri gizleyenler” “vel hudâ” “ve ana ayeti.” (Bakara 159) Bir muhkem bir de müteşabih ayetler var. Muhkem, hüküm ifade eden, açıkça bir konuyu belirten ayetlerdir. Müteşabihte onun benzeri ve açıklayanıdır. Bizim gelenekte müteşabih nedir?
Hisham ALABED: Anlaşılmaz.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Manası anlaşılmaz derler. Peki, Allah kendine mi indirdi? Allah anlaşılır diyor. Bizim kitaplar… Açın bütün kitapları ilim olarak bize bu okutulmuştur. Anlaşılmaz ayet… Ondan sonra… Bunu gizlemişler. Müslümanların çözüm üretmesini ortadan kaldırmışlar. “ulâike yel’anuhumullâhu” “Allah onları lanetler.” (Bakara 159) Bu lanetlenenler kim? Bize sürekli saygı duymamızı emrettikleri kişiler değil mi? Yeni bir din uyduranlar… Bu mezhepler içerisinde bu kapsama girmeyen herhangi birisi yok yani… Şu ana kadar ben girmeyeni görmedim. İnşallah bundan sonra görmek nasip olur. “ve yel’anuhumul lâınûn” “lanet edenler de lanetlerler.” (Bakara 159) Mesela orada İsa (a.s) ve Davut (a.s) dedi. Peki, lanet edenler kim? Allah bunu biraz sonra açıklayacak. “İllellezîne tâbû ve aslehû ve beyyenû” Bunlardan ayetleri gizleyip gerçekleri göstermeyenler… Mesela evvel ki Cumartesi derslerde anlatmıştım. Bugün İslam Aleminde faize fetva verenler… Yani bizzat olayın içerisinde olduğum için… O danışmanların arasında olduğum için… Hemen her konuda çağrıldığım için çok yakından biliyorum. Eskiden çağırıyorlardı. Yeni değil. Son zamanlarda bıraktılar da… 1985’te İstanbul’da yaptığımız toplantıda İslam Aleminin en önde gelen alimi sayılan Mustafa Zerka hiçbir ayete dayanmadan, hiçbir hadise dayanmadan… Ayet, hadisler yok. Bu gizlemek değil mi? Ondan sonra mezhepleri alıyor. Mezheplerin bu konulara yaklaşımı çok kötüdür. Faizciliğin önünü sonuna kadar açmışlar. Ticaretin önünü kapatmışlardır. Ama onu, o da tatmin etmiyor. O daha ilerisini istiyor. Şafii ve Maliki mezheplerinin gasp ile ilgili hükümlerini alıyor ve uyguluyor. Onlar, gaspta da kiraya verilebilen şeylerin gasp edilmesi halinde emsal kira gerekir diyorlar. Mesela adamın birisi sizin arabanızı gasp etti, bir ay kullandı. Sonra arabayı elinden aldınız. Araba kiraya verilebilen değil mi? Evet. Bu arabanın bir aylık kirası ne eder? Onu alırsınız. Eğer zarar da vermişse onu da alırsınız. Ama bunlar tüketilen mallarda bu olmaz diyor. Onu da hiç dikkate almıyor. Tüketilen mallar… Sen birisinden parayı borç aldığın zaman saklamak için mi alırsın, tüketmek için mi? Hemen borcunu ödeyeceksin. Hemen elden çıkaracaksın. O tüketilen maldır. Bunlarda olmaz, o faiz olur diyorlar. Tutup tüketilen mallarla ilgili bu olmaz dediklerini aldatmaca yaparak ayet yok, hadis yok, o mezheplerinde görüşlerini saptırarak faize fetva verdiler. Ve bugün İslam Âleminde uygulanıyor. 1985’te karşı çıkmıştım. 2005’e kadar bunu uygulayamamışlardı. 2005’de bizi dışlayarak yürürlüğe koydular. Peki, bu ne? Bu lanetlik iş değil mi? Allahu Teala İsrail oğullarını bize boşuna mı anlatıyor? Şu ayeti bitireyim de biraz Vedat’tan olayın Tevrat ayağını da dinleyelim inşaallah. “Ama tevbe eder, kendini düzeltir, yanlışını açıklar.” Açıklayacak… “Şurada yanlış yapmıştım. Haberiniz olsun” der. Allah “ben onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olanım” (Bakara 160) diyor. “İnnellezîne keferû” Bakın ayetleri örtenlere Allah burada kâfir dedi. Önce örtmek dedi. Zaten küfür neydi? Örtmek değil mi? “ve mâ tû ve hum kuffârun” “Tevbe etmeden kâfir olarak ölmüşlerse” Şu anda onların çoğu öldü, gitti değil mi? “ulâike aleyhim lağnetullâhi” “Onların üzerinde Allah’ın laneti” Başka? “vel melâiketi” “Meleklerin laneti” “ven nâsi ecmeîn” “Bütün insanlığın laneti.” (Bakara 161) Niye? Sen İslam diye bu saçmalığı gösteriyorsun. Bakın Frankfurt’tan eski bir Alman Bankası İslami Bankacılık yapmaya karar vermiş. Gayrimenkul finansmanı yapıyor. O bankanın genel müdürü, yönetim kurulu başkanı ve finansman müdürü ile görüştüm. Almanya’dan beni aradılar. Biz böyle bir şey yapmak istiyoruz, sen bizim danışmanımız olur musun dediler. Şimdiye kadar kimlerle çalışıyordunuz dedim. İslam Âleminden birkaç kişi saydılar. Ki benim yıllarca beraber olduğum insanlar… Onların olduğu yerde ben olmam dedim. Çünkü onlar zenginlerin gözünün içine bakar. Ne istiyorlarsa emrin olur derler. Biraz zaman geçtikten sonra telefon ettiler. Peki, birkaç gün sonra görüşmemiz mümkün mü dediler. Olur dedim. Biz mi gelelim, siz mi gelirsiniz dediler. Nasıl isterseniz dedim. O zaman biz gelelim dediler. Türkiye’ye geldiler. Topkapı’da bir otelde toplantı yaptık. Yönetim kurulu Başkanının bana söylediği neydi biliyor musunuz? Ben onlara her şeyi şöyle, şöyle yaparsınız diye açıkladım. Tatmin oldular. Tamam, öyle yapalım dediler. Sonra bir de Almanya’da da toplantı yaptık. Tabi sonra devam ettiremediler. Bana, “iki senedir Malezya, Dubai’ye, Bahreyn’e gidiyorum. Şu, şu uzmanlarla toplantılar yaptım. Bana ‘Sizden bir ev almak isteyene vekâlet verin. Gidip evi alsınlar. Ödemeyi bütün o diğer şeyleri, faizli finansmanları nasıl yapıyorsanız aynı şekilde yapın’ diye söylediler” dedi. Peki, resmen vekâlet mi dedim. Yok, laf dedi. Böyle vekillik olur mu? Adama diyecek ki git al. Aldı. Ee… Almış değil aslında… Bir sözleşme yapmış olacak. Peki, bankayı bağlar mı? Resmen bankanın vekili misin? Hayır değilim. Banka ondan sonra ne yapacak? Krediyle alan ne yapıyorsa onu yapacak. Peki, bu ne? Sadece lafla ben seni vekil ettim demiş olacak. Ya böyle bir saçmalık olur mu dedim. O yönetim kurulu başkanı ben zaten bunu kendime anlatamıyorum ki millete anlatayım, onun için sana geldik dedi. Uzun uzun oturup konuştuk. Sonra yapmaktan vazgeçtiler. Çünkü bu defa yönetmelik değişiklikleri, kanuni şeyler gerekiyordu. Onu yapmadılar ama… Bakın siz kendinizi o bankanın yönetim kurulu başkanı, genel müdürü ve finansman müdürünün yerine koyun. Böyle bir dine inanır mısınız? Peki, bu adamların lanetini hak etmiyor mu bu insanlar? Allah bütün insanlığın laneti dedi, değil mi? Doğru dini anlatsan adamlar sevinirler, hoşlanırlar. Mesela burada anlattığımda en küçük itiraz etmemiş, tamam olur demişlerdi. Frankfurt’ta ki toplantıda öyle… Sonra kendi aralarında anlaşamadılar. O ayrı bir konudur. 2008 krizinde Almanlara gidip konuştuğumuz zaman adamlar öyle bir tatmin oldular ki… Yeni dünyanın ekonomik felsefi arka planını birlikte oluşturabilir miyiz diye bana yazı gönderdiler. Öyle dine hangisi inanmaz. Bu dini ne hale getirmişti? Peki, bu ölmüş olsa bile bu insanların lanetini hak etmiyor mu? Peki, işte bunun benzerini Yahudiler yaptı. Nasıl yaptı? Vedat, birazcık anlat bakalım. Sonra esas Hisham’ı dinleyeceğiz.
Vedat YILMAZ: Ayeti kerimede Davut’un (a.s) ve İsa’nın (a.s) dilinden İsrail oğullarının lanetlendiği söyleniyor. Davut (a.s) ve İsa (a.s) Yahudi tarihinde iki önemli figürdür. Davut (a.s) ve ondan sonra hemen akabinde Süleyman (a.s) döneminde parlak bir dönem… Allahu Teala İsrail oğullarına dört bir yandan fetihler veriyor. Dört bir yandan ikramlar geliyor. Zaten o dönemden sonra da İsrail oğulları hep Davut (a.s) döneminde yaşadıkları o ihtişamın hayalini kurmuşlardı. Keşke o döneme tekrar geri dönsek, o zaman ki ihtişamı tekrar yaşasak diye bu hayale kapılmışlardı. O yüzden bir mesih inancı uydurup o mesihinde Davut’un soyundan geleceğini, İsrail Krallığının başına oturacağını, İsrail Kralı olacağını, dünyayı yöneteceğini… İşte bu tarz şeyler uydurmuşlar. Onunda Davut’un soyundan gelmesi oradan kaynaklanıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hala o hayaldeler.
Vedat YILMAZ: Çünkü Davut zirve bir figürdür.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bugün Orta Doğu’yu o hayalleriyle karıştırıyorlar.
Vedat YILMAZ: Ancak o dönemden sonra yani Davut ve Süleyman döneminden sonra İsrail oğulları çok ciddi bir düşüşün içerisine giriyor. Sürekli olarak bir parçalanma içerisine giriyor. Sürekli olarak en başta kendi aralarında parçalanıyorlar. Birbirlerine savaş açıyorlar. Daha sonra Asurlular onlara savaş açıyor. Asurlular onları sürgün ediyor, kılıçtan geçiriyor. Daha sonra Babil krallığı onlara savaş açıyor. Babil imparatorluğu onları yerle bir ediyor. Ne zamana kadar? Milattan Önce 4. Aşıra kadar, Ezra dönemine kadar…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ezra yani Üzeyir (a.s)…
Vedat YILMAZ: Evet. Yani o döneme kadar tabiri caizse İsrail oğulları belini doğrultamıyor. Davut (a.s) ve Süleyman (a.s) döneminden sonra Ezra dönemine kadar Kuran’ında tabiriyle tam bir lanet altında yaşıyorlar. Ezra döneminde bir yükseliş oluyor. İşte Mabed tekrar yapılmış. İşte İsrail oğulları tekrar… İşte o İran imparatoru Kral Koreş’in yardımıyla… Çünkü onlara ciddi bir maddi yardım da yapıyor. Biraz güç kazanmış vs. Ancak bu sefer İsa (a.s) geldiği zaman… Benzer yanlışları bu sefer İsa’da (a.s) tekrarlayınca… Bu sefer İsa’dan (a.s) 30 sene sonra Roma İmparatorunun bir saldırısıyla mabed tekrar yıkılıyor. Kudüs yerle bir ediliyor. Ve İsrail oğulları Filistin’den tamamen sürgüne gidiyorlar. Kudüs’ten tamamen sürgün ediliyor. İsa (a.s) onları bu konuda şöyle uyarıyor. Bunun başına geleceğini onlara söylüyor. Yani siz artık lanetlendiniz. Siz artık burada duramayacaksınız. Bu Beyt yıkılacak diye onlara şöyle söylüyor. Matta’da geçiyor. 23’e 37-39 da… “Ey Yeruşalim” İsrail oğullarına sesleniyor. Bütün alimler vs. herkes orada… “Ey Yeruşalim, peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim… Tavuğun civcivlerini kanatlarının altına topladığı gibi bende birkaç kez senin çocuklarını toplamak istedim. Ama siz istemediniz. Bakın, işte eviniz ıssız bırakılacak. Size şunu söyleyeyim. Rabbi adıyla gelene övgüler olsun diyeceğiniz güne kadar beni bir daha görmeyeceksiniz.” İşte buradaki “eviniz ıssız bırakılacak” dediği şey, ev kelimesi İbranice’de Beyt geçiyor. Beyt kelimesi de orada Beyti Makdis… Beyti Makdis’in yıkılacağı, Kudüs’ün tamamen ıssız, virane hale geleceğini İsa (a.s) onlara söylüyor. Daha önce Babil zamanında, Asur zamanında olduğu gibi… Aynı şeyin başına geleceğini onlara söylüyor. Devamında söylediği “Rabbi adıyla gelene övgüler olsun diyeceğiniz güne kadar beni görmeyeceksiniz” sözü de Muhammed (a.s)… Yani övülen kişi Muhammed (a.s)… Yani Muhammed (a.s) gelene kadar İsrail oğulları “ya İsa’dan da kurtulduk” diye düşünüyorlar. Ta ki ne zaman? Ta ki Kuran tekrar İsa’yı gündeme getirip İsa’nın (a.s) mesajını Yahudilerin yüzüne vuracağı güne kadar Yahudiler İsa’dan kurtulduklarını zannediyorlar. Bu İsa’nın (a.s) lanetiydi.
Ondan önce… Mezmurlarda da lanetler… Zaten Mezmurlar Davut’un kitabı olarak bilinen kitaptır. Benzer şeyler, benzer uyarılar Mezmurlarda da vardı. Örneğin Mezmurlarda 81. Babta şöyle söyleniyor. Mezmurlarda çok fazla uyarılar vardı ama ben özellikle İsrail kelimesinin geçtiği bir babı aldım. “Dinle ey halkım, seni uyarıyorum. Ey İsrail keşke beni dinlesen. Aranızda yabancı bir ilah olmasın. Başka bir ilaha tapmayın. Seni Mısır’dan çıkaran tanrın rabbinin ağzını iyice aç doldurayım. Ama halkım sesimi dinlemedi. İsrail bana boyun eğmek istemedi. Bende onları inatçı yürekleriyle baş başa bıraktım. Bildikleri gibi yaşasınlar diye…” “İnatçı yürekleriyle baş başa bıraktım” sözü… Yani Allahu Teala ben sizi kendi halinize bırakıyorum, ne yapıyorsanız yapın diyor. İşte lanet dediğimiz şey Allahu Tealanın yardımını çekip onları kendi haline bırakmasıdır. Ne yapıyorsanız yapın demesidir. İsrail oğullarının sonraki dönemde zaten Ezra dönemine kadar yaşadıkları lanet aslında bu lanettir. Allahu Tealanın onları tamamen başıboş bırakıp “ne haliniz varsa görün” sözünün sıkıntısını yaşıyorlar. O güne kadar hep…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi burada şey gibi oluyor. Biliyorsunuz Allahu Teala İblis’i dışladığı zaman iblis ne dedi? Bunların yeniden dirileceği güne kadar bana yaşama hakkı ver dedi. Allah da verdi. Ondan sonra bende bunlar için doğru yolun üstünde oturacağım, önlerinden, arkalarından geleceğim çoğunu şükreder bulamayacaksın dedi. Allahu Teala git, ne yapıyorsan yap, sen ve sana uyanları cehennemle cezalandıracağım dedi. Yani dışlanmanın şeyi bu… Yani Allahu Tealanın istemediği bir yolda da bunlar yürüyüp gidiyorlar. Şimdi bazıları Yahudiler zengin, şu, bu falan diyebilir. Ne olacak yani? Birde siz gidip kendileriyle görüşün. Korkudan nasıl tir tir titriyorlar. Çünkü dikkat edin. Bir Filistinli çocuk çıkıyor. Bir çocuk için bir ordu gidiyor. Ne kadar korktuklarını anlayın.
Vedat YILMAZ: Yine Mezmurlarda geçen bir ifade var. Bu da Kuran’da ki bir ifadeye benzeyen pasaj… O da mezmurların 37. Babında geçiyor. “Kötülükten kaç. İyilik yap. Sonsuz aşama kavuşursun. Çünkü Rab doğruyu sever. Sadık kullarını terk etmez. Onlar sonsuza dek korunacak. Kötülerin ise kökü kazınacak. Doğrular ülkeyi miras alacak. Orada sonsuza dek yaşayacak. Doğrunun ağzından hikmet akar. Dilinden adalet damlar. Tanrısının yasası yüreğindedir. Ayakları kaymaz. Kötü doğruya pusu kurar. Onu öldürmeye çalışır. Ama rab onu kötünün eline düşürmez. Yargılanırken mahkûm etmez. Rabbe umut bağla. Onun yolunu tut. Ülkeyi miras almak üzere seni yüceltecektir. Kötülerin kökünün kazındığını göreceksin.” Burada da doğru olanların ülkede barınacaklarını, kötü olanlarında kökünün kazınacağını Allahu Teala Mezmurlarda İsrail oğullarına haber vermiş. Ama İsrail oğullarında doğru ya da kötü fark etmez, İsrail oğullarından gelen bir kişi Allahu Teala sanki onu, sanki o soydan geliyor diye kutsamış gibi kabul edilir. Biz yanlış da yapsak, günah da yapsak İşte biz Allah’ın sevgili kullarıyız, bir Allah’ın çocuklarıyız, Allah bizi cezalandırmaz gibi bir mantık olduğu için bu pasajlar onların bu mantıklarının doğru olmadığını, yanlış olduğunu gösteriyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Senin okuduğun kısımlar Ali İmran Suresi 160. Ayeti hatırlattı. “İy yensurkumullâhu felâ ğâlibe lekum” “Eğer size Allah yardım ederse kimse size galip gelemez.” “ve iy yahzulkum femen zellezî yensurukum mim bağdih” “Ama Allahu Teala sizi perişan ederse size kim yardım edecek?” Mesela Resulullah (s.a.v) zamanında çok kısa süre içerisinde Mekke dize getirildi, Yahudiler Medine’den çıkarıldı, Hayber’e hâkimiyet kuruldu, Roma dışlandı. Böyle bir şeyin olacağı kimsenin aklından geçmezdi. Yani dünyevi hesaplarla yaptığınız zaman bu imkânsız gibidir. Ama Allah yardım etti mi olur. Ondan sonra da Müslümanlar Cenabı Hakkın yardımını almamak için Yahudilerden belki Yahudileri de geçecek tavırlar içerisine girdiler. Bugün Mesela İslam Aleminde son zamanlarda işte az önce faiz meselesini gördük. Allahu Teala okuduğumuz ayetlerde ne diyordu? Yaptıkları yanlışlardan dolayı birbirlerini engellemiyorlar. Cenabı Hakkın huzurunda olmasın diye biz bunu yapıyoruz. Yani ya rabbi biz senin emirlerini anlattık, insanların yanlış yapmamaları için elimizden geleni yaptık demek için yapıyoruz. Bunu yapınca da bu uyarılar basit şeyler değil. Bu uyarıların yapılması bu insanların daha uzun süre yaşamalarının sebebi oluyor. Şimdi bugün adına İslam Alemi dediğimiz şey… Yine ben buradan size defalarca anlatmıştım ama Hisham’a geçiş yapmak için bir daha anlatacağım. Tunus’un Nahda hareketinin Lideri Ğannuşi buraya gelmişti. Yani iktidarydılar. Şu anda gene iktidardalar mı? Takip edemiyorum.
Hisham ALABED: Yani iktidarda ortak…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani oranın siyasi en güçlü hareketinin lideridir. Buraya geldi, biraz konuştuk. Bana Abdülaziz Bey dua et ki Türkiye’de yaşıyorsun dedi. Eğer İslam Aleminde herhangi bir ülkede yaşasaydın Allah rızası için seni çoktan öldürmüşlerdi dedi. Bunun sebebini Hisham’dan dinleyelim. Arapça konuşacak. Çünkü Arap ülkelerinde bu ara böyle sıkıntılar var. Bende onun Arapça konuşmasını ara ara tercüme edeceğim.
Hisham ALABED: 34:12 34:15 sn. arası anlaşılmıyor. “kitâbun enzelnâhu ileyke lituhricen nâse minez zulumâti ilen nûri biizni rabbihim ilâ sırâtıl azîzil hamîd”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allahu Teala İbrahim Suresinin 1. Ayetinde şöyle diyor. “Elif lam ra. Bu bir kitaptır ki onu sana indirdik. Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarasın diye… Yaptığı her şeyi güzel yapan, o güçlü olan Allah’ın yoluna çıkarasın.” (İbrahim 1)
Hisham ALABED: 34:54 35:01 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani bugün İslam Alemine baksak İslam Alemi karanlıkta mı yaşıyor, aydınlıkta mı? Kim diyebilir ki bu İslam Alemi aydınlık içerisindedir, nur içerisindedir.
Hisham ALABED: 35:12 35:19 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani şu anda İslam Aleminin yaşadığı siyasi, iktisadi, sosyal bütün bu durumlara nur dersek o zaman karanlık ne? Karanlık diye bir şey kalmaz.
Hisham ALABED: 35:33 35:43 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İslam Aleminin bu durumda olmasının ana sebebi Allah’ın kitabından tamamen uzaklaşıp farklı bir dinin mensubu haline gelmiş olmalarıdır.
Hisham ALABED: 35:56 36:05 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Az önce okuduğumuz Maide Suresi 78 ve devamı ayetlerinde İsrail oğullarının lanetlendiği ifade edildi. İslam Alemine baktığınız zaman İslam Alemide bu lanetten hiçbir zaman uzak değil.
Hisham ALABED: 36:20 36:29 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İslam Alemine baktığımız zaman hiçbir alimin Allah’ın emrettiği şekilde konuşma şansı yok. Biz burada açık ve net bir şekilde her şeyi söylüyoruz. Aynen Ğannuşi’nin dediği gibi… İslam Alemine gidin, hiçbir alim Allah’ın emrettiğini açık ve net bir şekilde anlatma şansına sahip değildir.
Hisham ALABED: 36:48 36:55 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Çok iyi biliyor ki eğer doğruları anlatırsa ya hapse girecek ya öldürülecek. Bir başka seçenek yok.
Hisham ALABED: 37:02 37:09 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bundan dolayı İslam Aleminde bugün Allah’ın kitabıyla konuşan bir tek kişi bile yoktur. Allah’ın kitabını anlatan tek kişi bile yoktur.
Hisham ALABED: 37:18 37:23 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İki tane örnek vermek istiyorum. Birisi Suudi Arabistan’dan, birisi de Suriye’den…
Hisham ALABED: 37:29 37:38 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Suudi Arabistan’da son ayda yüzlerce meşhur vaizler hapse atıldı.
Hisham ALABED: 37:45 37:52 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani bunlar Allah’ın emrettiği gibi konuştuklarından dolayı hapse atılmadılar. Oradaki yöneticilerin isteklerine tam uymadığı için atıldılar. Yani o kıvamda olmadığı için… Kıvamı noksan olduğu için atıldılar.
Hisham ALABED: 38:11 38:25 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bugün Suudi Arabistan Dış İşleri Bakanlığı bir genelge yayınladı. 100 kişinin adını saydı. Bunların konuşmalarının, videolarının, bunlara ait herhangi bir şeyin yayılması kesinlikle yasaktır dedi. Yani sosyal medyada…
Hisham ALABED: 38:46 38:52 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Onlardan bir tanesi Selman el Aude, Suudi Arabistan’da çok meşhur bir vaizdir.
Hisham ALABED: 39:00 39:13 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Diğerlerinden farklı konuşmuyor ama Twitter’da yöneticilerin istemediği bir tweet attığı için onunla ilgili idam kararı vermişler.
Hisham ALABED: 39:25 39:26 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, Twitter’da ne yazmış?
Hisham ALABED: 39:28 39:32 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Katar ile Suudi Arabistan arasında siyasi ihtilaf var.
Hisham ALABED: 39:38 39:40 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Amerika’da Katar ile Suudi Arabistan’ın arasını düzeltmek için araya giriyor.
Hisham ALABED: 39:45 39:49 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Katar’ın emiri bir gün Suud Kralıyla görüşüyor.
Hisham ALABED: 39:55 39:57 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İdamına karar verdikleri Selam el Aude isimli alim bundan hoşlanıyor. Katar emiri ile Suud Kralı görüşmüşler, ne iyi olmuş diye…
Hisham ALABED: 40:10 40:18 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şunu yazmış. Ya rabbi bunların kalplerini birbirine ısındır. Bu toplumların arasında 40:28 40:29 sn. arası anlaşılmıyor.
Hisham ALABED: 40:30 40:32 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ve onları en güzel şekilde başarıya ulaştır yazmış. Birbirlerine ısınmalarını ve en güzel başarıya ulaşmalarını nasip eyle.
Hisham ALABED: 40:42 40:50 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Suudlar bu yazıyı Suudi Arabistan aleyhinde kabul etmişler. 1 aydır hapse atmışlar. Ve şimdi de idamına karar vermişler.
Hisham ALABED: 40:59 41:04 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: BU yüzlerce örnekten sadece bir tanesidir.
Hisham ALABED: 41:08 41:14 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani twitterda bunu bile yazamayan bir kişi ne yapabilir? Ne anlatabilir? Dini insanlara nasıl izah edebilir?
Hisham ALABED: 41:23 41:28 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hürriyetin olmadığı bir yerde Allah’ın istediğini söylemek mümkün mü?
Hisham ALABED: 41:36 41:43 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi burada asıl konuya geldi. Suudi Arabistan’da şu karar verildi de… Benzeri Suriye’de de var. Onu da anlatacak. Suudlar kendiliklerinden mi verdiler yoksa mezhep dediğimiz, İslam Hukuku dediğimiz fıkhın hükmü müdür?
Hisham ALABED: 42:06 42:16 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bütün ulema ittifak etmiştir ki yöneticilerin hoşuna gitmeyen bir şeyi yazmak caiz değildir.
Hisham ALABED: 42:23 42:29 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Resulullah’a nispet ederek bir takım hadisler uydurmuşlar. Onları delil alıyorlar.
Hisham ALABED: 42:35 42:43 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hadislerden birisi “Sultan Allah’ın yeryüzünde gölgesidir.” Allah’ın gölgesi olur mu?
Seyirci: 42:49 42:50 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi ki Osmanlı’da yok mu? Aynı şey Osmanlı’da da var. Siyasetten bahsetmiyor. Mezheplerden bahsediyor. “ve men…”
Hisham ALABED: 43:02 43:07 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kim yöneticiye iyilik ve ikramda bulunursa Allah da ona ikramda bulunur. Kim ona karşı gelirse Allah da onu alçaltır, lanet eder.
Hisham ALABED: 43:17 43:24 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi bir de Buhari ve Müslim’de geçen bir hadis var. Resulullah demiş ki… Haşa demez asla da… “Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” Resule itaat başka bir şeydir. O resule itaat et demek Allah’ın kitabına itaat demektir ki onunla ilgili burada defalarca ders yapmıştık. Hâlbuki bu defa kişiselleştirmiş oluyor. Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur.
Hisham ALABED: 43:50 43:54 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Benim görevlendirdiğim kişiye itaat eden bana itaat etmiş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur.
Hisham ALABED: 44:00 44:23 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sahih Müslim’de de şu var. Benim sünnetime uymayan imamlar 44:31 sn. arası anlaşılmıyor.
Hisham ALABED: 44:32 44:40 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Benden sonra bir çok imamlar (alimler) gelecek. Benim yolumdan gtmeyecek. Benim tebliğ ettiğim kurallara uymayacaklar.
Hisham ALABED: 44:52 44:55 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ya resulullah bunlarla yüz yüze gelirsek ne yapmamız lazım diye soruyorlar.
Hisham ALABED: 45:00 45:05 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Resulullah, onlara itaat edeceksin, malını da alabilir, kelleni de alabilir demiş. Sana vursa da itaat edeceksin, malını alsa da itaat edeceksin. Bu da Sahihi Müslim’de imiş.
Hisham ALABED: 45:22 45:32 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Beşar Esad 2014 yılında ulemayı topladı. Bu hadisi okuyup hiçbiriniz benim emrime karşı gelemezsiniz dedi. Ne oldu bu? Tanrı oldu değil mi?
Hisham ALABED: 45:44 45:50 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani o insanları öldürebilir ama hiç kimse ona karşı laf söyleyemez. Bakın bunu hadis olarak anlatıyorlar.
Hisham ALABED: 46:00 46:08 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ben şimdi Türkiye’deyim. Eğer Türkiye’de olmasam bu hadisle ilgili konuşmayı asla yapamam diyor.
Hisham ALABED: 46:22 46:30 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi Allah’ın kitabına uymayan bir din Allah’ın dini olamaz. Sadece insanlara sıkıntı veren, insanlara eziyet veren şey olur.
Hisham ALABED: 46:40 46:48 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Eğer din adamları doğru söylemeye yönelmezlerse İslam Aleminin perişanlığı artarak devam edecektir.
Hisham ALABED: 46:57 47:01 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bugün Müslümanlar İslam ülkelerinden kaçıyorlar. Mesela denizde boğulmayı göze alıp Avrupa’ya gidiyorlar. Yani gayri Müslimlere sığınıyorlar.
Hisham ALABED: 47:16 47:18 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Çünkü mevcut din insanların problemini çözmüyor.
Hisham ALABED: 47:22 47:24 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bu Allah’ın dini değil ki… Ama bakın mezheplerdeki din bu… Osmanlı’da da aynıydı. Ömer Nasuhi Bilmen’in Islahatı Fıkhiyye Kamusunu açın. O da aynı… Devlet Başkanı fesat çıkardığı kanaatinde olduğu kişinin öldürülmesine hüküm verebilir diyor. Fesat ne demek? Kendi kafasına göre fesat… Fesadın bir tanımı da yok. Kendisi fesat dediyse fesattır. Hiç fark etmez.
Şimdi böyle bir din var. Aslında bu din anlayışı Batıda da vardı. Ne zamana kadar? Fransız İhtilaline kadar vardı. Fransızlar bununla 400 sene kadar mücadele verdiler. Nihayet Katolik Kilisesini yönetimden uzaklaştırdılar. İşte din ile dünya işlerini birbirinden ayırdıklarını şey yaptıkları bir laiklik sistemi getirdiler. O laiklik daha sonra Türkiye’ye de geldi. Aslında din hürriyeti İslam’da, laiklerin hayal edemeyeceği boyuttadır. Mesela bütün mezhepler şunda ittifak eder. Ne kadar mezhep varsa… “men beddele faktuluhu” “Dinini değiştireni öldürün.” Yani bir kâfir Müslüman olursa öldürmek gerekir değil mi? Çünkü yalan söylemek çok zor olduğu için yapmayı becerememişler. Kuranı Kerim’e bakalım. Ali İmran Suresi 72. Ayette Allah ne diyor? Resulullah hayattayken Medine’de ki Yahudilerin sözlerini bize anlatıyor. Yani Resulullah Medine’de hâkim Yahudiler birbirlerine; “Ve gâlet tâifetum min ehlil kitâbi” “Ehli kitaptan bir grup dedi ki” Yani uzman olan kişilerden, Yahudi Hahamlarından… “âminû billezî unzile alellezîne âmenû vechen nehâri” “Günün başında bu müminlere inene inanın.” İnandıkları zaman Müslümanların nazarında ne olmuş olurlar? Mümin olunur değil mi? Kalbini Allah’tan başkası bilmediği için… “vekfurû âhırahû” “Günün sonunda da kâfir olun.” “leallehum yerciûn” “Belki bunlar dinlerinden dönerler.” (Ali İmran 72) Bakın bir organize hareket… Müslüman oluyor, akşam ben kâfir oldum deyip meydan okuyor. Peki, dinden dönen öldürülecek olsa Kuranı Kerim’de böyle bir ayet olur mu? Burada herhangi bir şüphe var mı? Bir tane Yahudi’nin bundan dolayı öldürüldüğünü hiç duydunuz mu? Öyle bir şey yok. Çünkü Allah “Lâ ikrâhe fid dîni” “dinde baskının hiçbir çeşidi olmaz” (Bakara 256) diyor. Din konusunda kişi alabildiğine hür olmalıdır. Biz zaman zaman bir şey söylüyoruz. Bir insan göğsünü gere gere ben kâfir oldum diyemiyorsa orası İslam ülkesi değildir diyoruz. İşte bu ayet (3/72) onu göstermiyor mu? Ayet açık değil mi? Bizim sözümüz müymüş, Allah’ın sözü müymüş? Nisa Suresinin 59. Ayetinde Allahu Teala “Yâ eyyuhellezîne âmenû etîullâhe ve etîur rasûle” “Müminler Allah’a ve resule itaat edin.” (Nisa 59) Resul bu kitaptır. Arap dilinde resul kelimesinin birinci anlamı kitap olmasına rağmen hiç kimse bunu söylemez. Çünkü saptırmaları gerekiyor. Uydurdukları hadisi Kuran’ın yerine koyacaklar. Az önce Hisham’ın okuduğu uydurma hadisleri… Onun için resul dendiği zaman peygamber derler. Nebi derler. Hâlbuki resul kelimesinin Arap dilinde birinci anlamı bu kitaptır. Ama sözlüklerde kalmış Hiç hayata sokmamışlar. Şimdi zaten biraz sonra burada anlayacaksınız. “ve ulil emri minkum” “içinizden yetkili kişilere de itaat edin” diyor. Allah’a, resulüne yani Allah’ın kitabına… Çünkü Allah’ın kitabı olmadan Allah’a nasıl itaat edeceğini bilemezsin ki… “Allah’a, Allah’ın resulüne yani onun kitabına ve sizden olan yetkililere itaat edin.” Peki, itaat edeceğiz. Her sözüne mi? “fein tenâzağtum fî şey’in” “Herhangi bir konuda yetkili ile nizaya girerseniz.” Niza ne demek? Olmaz, yanlış yapıyorsun… Kiminle? Mesela Suudlu birisi çıkacak Selman’a, çıkacak Kral’a yanlış yapıyorsun, olmaz böyle bir şey diyecek. İmkânsız bu, yapamazsın… Peki, bunu dediği zaman ne yapılacak? “feruddûhu ilallâhi ver rasûli” “Allah’a ve resulüne götürün.” Peki, Allah’ın huzuruna götürebilir misiniz? Resule yani kitaba götüreceksiniz. Bakın kitaba göre problemi çözün diyor. Peki, burada şu kişinin, bu kişinin ya da şu mahkemenin görüşü diyor mu? Çünkü mahkeme dediğiniz zamanda devreye duygusallık girer. Hâkim birilerinden itibar almak ister. Ama ne diyor? Allah’a ve resulüne götürün diyor. Yani Kuran’a bakacaksınız. “in kuntum tué’minûne billâhi vel yevmil âhır” “Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız” Bu kiminle niza ediyor? En tepeyle değil mi? En tepeyle niza ediyor. Bakın şimdi Osmanlı’da durum neydi? Osmanlı’da Hanefi mezhebiyle şey yapıyordu. Hanefi mezhebindeki hüküm bu… Sultan bilmiyor ki… Zannediyor ki böyledir… Ama bir de gelenek var. O geleneği Osmanlı sonuna kadar da yaşatmıştır. Osmanlı’da her vatandaşın Padişah’ı şikâyet etme hakkı vardı. Her vatandaşın her türlü yöneticiyi şikâyet etme hakkı vardı. Ve bu şikâyette Divanı Hümayun’da karara bağlanırdı. Çok sayıda ilim adamının şeyinden geçerdi. Şimdi eğer Osmanlı’da ki ulemada oradaki yöneticiler kadar hassas olsaydı… Ama yönetici bilmez ki… Zannediyor ki din bu… Bilmiyor ki… Nereden bilsin? Allah bana bu yetkiyi vermiştir zannediyor. Çünkü 54:48 54:49 sn. arası anlaşılmıyor. bilmiyor. O olmasaydı belki Osmanlı çoktan batmıştı. “zâlike hayruv ve ahsenu teé’vîlâ” “Hayırlı ve neticesi en güzel olan budur” (Nisa 59) diyor.
Peki, bir başka şey… Onunda son ayetleri… Bu ayet Mekke’den Medine’ye göç etmiş hanımlarla ilgilidir. Mekke’den ailesinden kaçmış. Medine’ye gelmiş. Devlet Başkanı konumunda olan… Ki Hudeybiye’den sonra… Bütün şeylere karşı galip gelmiş. Medine’de kabile olarak Yahudi bırakmamış. Kendini gizleyenler hariç… Ondan sonra Mekkelilere karşı galip gelmiş. Çok ciddi bir otorite oluşturmuş olan Muhammed’e (a.s) geliyorlar. Göç ediyorlar. Mesela şu anda Suriye’den göç edenler ne kadar zayıf durumdalar değil mi? Bir de burada hanım olan kısım… İnsanlardan bazıları özellikle hanımları daha zayıf görmeye çalışırlar. Allah kadını örnek veriyor. Sosyal bakımdan en kötü durumda olan kadını örnek veriyor. Kimin karşısında? Hem devlet başkanı hem de Allah’ın nebisi olan Muhammed (a.s) karşısında… Yani bundan daha ileri bir örnek olabilir mi? “Sana beyat etmek için geldiklerinde” diyor. Yani gelecek vatandaş olmak istiyor. Ben Müslümanım diyerek geliyor. Müslümanım demese uygulanacak şey başka… “Öyleyse Allah’a ortak koşmayacaklar, hırsızlık yapmayacaklar, zina yapmayacaklar, kendi evlatlarını öldürmeyecekler, başkasından kazandıkları bir çocuğu başkasına mal etmeyecekler…” Asıl burası işte “ve lâ yağsîneke fî mağrûfin” “Ya Muhammed marufta sana isyan etmeyecekler.” (Mümtehine 12) Sana isyan… Bakın devlet başkanına isyan etmeyecekler? Hangi konuda? Maruf. Maruf ne demek? Doğruluğu Kuran’da belliyse isyan etmeyecek. Belli değilse ne yapacaklar? Kadın isyan edecek. Yani bugün yeryüzünde bu seviyede bir hürriyeti hangi toplum hayal edebilir? Var mı öyle bir yer? Hayal edemez. Çünkü parlamentolar kanun çıkarma fabrikasıdır. İçinizde avukat varsa çok iyi bilir. İçinizde muhasebeciler varsa çok iyi bilir. İşadamları da çok iyi bilir. Kanunları takip edemezsiniz. Akşam başka kanun, sabah başka kanun… Ama maruf dedi. Bu evrensel… Kişisel değil. Sen devlet başkanı olarak şu kanunu çıkarın deme hakkına sahip değilsin. Dolayısıyla yeryüzündeki hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir hürriyet var. İşte Allah’ın dini bu… Hangi hale getirildiğini de Hisham’dan dinlediniz. Bir kısmını da ben anlattım. O zaman Allah’ın dinini doğru anlattığımız zaman yeryüzünde bu dinin güzelliğini kabul etmeyecek bir tek insan düşünülebilir mi? İşte bizim yapmamız gereken odur. İnanmayabilir. O şundan dolayıdır. Hesabına gelmez Yoksa doğru olduğunu bilir de hesabına gelmez. Allah yardımcımız olsun. Cenabı Hak rızasından ayırmasın.