Nisa Suresi’nin 136. Ayetinde AllahuTeala bize imanın şartlarını bildiriyor.
Ey inanıp güvenenler! Allah’a, Elçisine, o Elçi’ye indirdiği Kitaba ve daha önce indirdiği Kitaplara inanıp güvenin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü görmezlik eder de kâfir olursa işte o, gerçekten iyice sapıtmış demektir.(Nisa 4/136)
Burada 5 tane iman esası sayıldı. Allah’ı inkar etmek demek yok saymak demek değildir. Çünkü Hiç kimse Allah’ı yok saymaz. İmanın karşıtı küfürdür.
İman, inanmak ve güvenmek demektir.
Allah’a güvenmek, Allah ne diyorsa o…
Melekler konusunda da Allah’ın Kuran’da koyduğu bir takım şeyler var. Melekleri elçiler yapması, her insanın yanında melek görevlendirmesi gibi.
Melekler vasıtasıyla elçilerine vahiy gönderdiği, meleklerin yeryüzündeki bir çok şeyde görevlendirildiği Allah tarafından bildirilmiştir.
Bunlar da bizim hayatımızda çok büyük bir öneme sahiptir.
İmanın şartları ilgili bir diğer ayet şudur:
İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebîlere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır. Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir. Namazı tam kılar ve zekâtı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler. Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah’tan çekinerek korunanlar da bunlardır. (Bakara 2/177)
Bu ayete göre imanın şartı 5’tir.
Çocukluktan itibaren bize imanın şartlarının 6 olduğunu anlatırlar.
Kader ölçü demektir. Allah, her şeyin ölçüsünü koyar.
Hanefiler, akaitte Maturidi mezhebine inanırlar.
Büyük İslam İlmihalinin yazarı Ömer Nasuhi Bilmen de itikatta Maturidi Mezhebinden olduğunu söylüyor.
Büyük İslam İlmihalinde kaderin tanımı şöyledir:
“Binaenaleyh herhangi bir şeyin muayyen bir vecihle vücuda gelmesini Cenabı Hakk’ın ezelde dilemiş olmasına kader denir. Ve Hak Teala’nın böylece dilemiş olduğu her hangi bir şeyi zamanı gelince meydana getirmesine kaza denir.”(Sayfa 30)
Bu inanca göre
Şu anda ben size konuşuyorum, siz de beni dinliyorsunuz, Vedat da okuyor. Bunlar ne zaman belirlenmiş? Ezelde.Meydana getiren kim? Allah. Dileyen kim? Allah
Peki sorumlu olan kim? İnsan. Peki insan nasıl sorumlu oluyor? ….
Onun için diyorlar ki kader konusunda soru sormak yasaktır. Çünkü cevabı yok.
Çünkü olmayan şeyin sorusu da cevabı da olmaz. Kuran’da kadere iman yoktur.
İmam Maturidi’nin, Kitabı Tevhid diye bir kitabı var. O kitabın 488-489. Sayfalarında şöyle bir ifade var.
“Kaderin iki yönü vardır. Biri bir şeyi hayır-şer, güzel-çirkin, hikmet-sebihlik şeklinde oluşturmanın ölçüsüdür.
İkincisi de her şeyin ölçüsünü zamana ve mekana göre hak ve batıl diye oluşturarak. Sevabını ve cezasını açıklamaktır.”
Kader ölçü demektir. İmam Maturidi de öyle söylüyor.
Delil olarak da:
Biz, yarattığımız her şeyi bir ölçüye göre yaratırız. (Kamer 54/50)
Ayetini söylüyor. Ayetteki ölçü- kaderdir.
Bunun mantığa aykırı bir tarafa yoktur.
Allah her şeyin ölçüsünü koydu. Mesele domuz için dedi ki pisliktir. Peki domuz etini yemeye ne dedi? Haram dedi. Bu da kaderdir.
Adam abdest aldı. Bütün abdest organlarını yıkadı. O arada bir idrar yaptı. o adam abdestim bozulmadı dese Allah bunu kabul eder mi? Etmez. O zaman bu adamın sözü batıl olur.
İmam Maturidi delil olarak diyor ki:
Allah’ın elçisine Cebrail A.S geldi. İmanla ilgili soru sordu. İşte o sırada Allah’ın elçisi şöyle demiştir: Her şeyin hayrını da şerrini de belirleme işi Allah’a aittir.
İmam Maturidi’nin kendi kitabında olan budur. Bunun yanlış bir tarafı yoktur. Tamamen Kuran’a uyuyor. Kuralları elbette ki Allah koyar. Başkası koyamaz.
Ama Maturidi mezhebinin kader anlayışı böyle değildir. Yani bize böyle anlatılmıyor.
Ömer Nasuhi Bilmen, geleneği çok güzel özetler, kendinden hiçbir şey katmaz. Kalemi çok güçlüdür. Burada yazdıkları ehli sünnet akaidinin bir bölümüdür.
Ama biz imam Maturidi’nin kendi eserine baktık. Maturidi mezhebi neye dönüşmüş görüyor musunuz?
Kuran’da olmayan bir iman çeşidi ortaya konuluyor. Onun için bize amentü diye bunu ezberletmişlerdi.
Amentü, bunu kolay ezberlemek için oluşturulan bir metindir.
“Ve bil kaderi hayrihi ve şerrihiminallahiteala”bu ifade şu anlama gelir. Hayırlı ölçüyü de şerli ölçüyü de Allah koyar.
Büyük İslam İlmihalinde kaderin tanımı şöyledir:
“Binaenaleyh herhangi bir şeyin muayyen bir vecihle vücuda gelmesini Cenabı Hakk’ın ezelde dilemiş olmasına kader denir. Ve Hak Teala’nın böylece dilemiş olduğu her hangi bir şeyi zamanı gelince meydana getirmesine kaza denir.”(Sayfa 30)
Mesela falanca bir günde bir insanın doğmasını Allah ezelde belirlemiş diyorlar.
Bunu nerden uyduruyorsun, bir delilin var mı?
AllahuTeala, Ali İmran Suresi’nin 6. Ayetinde:
Sizi, analarınızın rahminde, tercihine göre biçimlendiren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur.
Yani ana rahminde döllenme olur, döllenmenin ardından Allah, bizim şeklimizi belirler.
Allah ezelde yaratıyorsa, bizim sevabımızdan veya günahımızdan söz edilebilir mi? Yani değiştirme imkanımız olabilir mi?
Ama Abese Suresi’nde,
Kahrolası o adam; ne kadar da nankördür!
Allah onu hangi şeyden yarattı?
Döllenmiş yumurtadan değil mi? Yarattı ve sonra ölçüsünü belirledi.Sonra yolunu kolaylaştırdı. (Abese 80/17-20)
İnsan Suresinde ise,
İnsan ile ilgili ilk bilgi oluşuncaya kadar çok zaman geçmiş olur, değil mi?Biz insanı, çok bileşenli döllenmiş yumurtadan yarattık. Yıpratıcı bir imtihandan geçireceğimiz için onu dinleyen ve gören bir varlık haline getirdik.Ona doğru yolu gösterdik; ister görevini yapar, isterse o yolu görmezlikten gelir (kâfir olur). (İnsan 76/1-3)
Döllenmiş yumurta olana kadar hakkında bilgi olmayan insan hakkında bilgi olmadığı söyleniyor. Eğer bir bilgi olsa o bilgi Allah’ta olur. Bu ayete göre ezelde herhangi bir bilgi yoktur.
İçinizden evli olmayanlar ile erkek ve kadın esirlerinizden uygun durumda olanları evlendirin. Yoksul iseler Allah, kendi ikramıyla onların ihtiyacını giderir. Allah’ın imkânları geniştir, bilir.(Nur 24/32)
Allah ezelden kararlaştırsa yukarıdaki evlendirin emrini vermez. Önceden belirlese kimin kiminle evleneceği bellidir. İsteseniz de istemeseniz de değiştiremezsiniz.
Hiçbir şekilde iler tutar tarafı olmayan kader inancı Müslümanlar için imanın şartı oluyor.
Yukarıdaki ayetlere göre kişinin irada hürriyetinin olması gerekir. Ama gelenekteki kader inancına göre bu sözün bir anlamı olmaz.
İnsanlar kendi kafalarına göre bir Allah tanımlaması yapıyorlar, ondan sonra yeni bir din oluşturuyorlar. Sonra da korku pompalıyorlar. Bir sürü uydurma hadis üretiyorlar.
Cennete veya cehenneme gideceği ana karnındayken belli oluyormuş. Bu da Allah’a güven olmaz anlamından başka anlama gelmez.
Ondan sonra insanlar başkalarından medet umuyorlar.
Din uyduruyorlar. Ondan sonra Allah’a güven olmaz diyerek kendileri Allah’ın yerine koyuyorlar. İnsanları Allah yolundan saptırıyorlar fakat kendilerini herkesten daha dindar sanıyorlar.
Allah, bir insanın ezelde kafir olmasını diler mi?
Allah, açıkça anlatmak; sizi, sizden öncekilerin doğru yollarına yönlendirmek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah bilir, doğru kararlar verir.(Nisa 4/26)
Bu ayete göre ezelden dilemek diye bir şey olmaz.
İman esaslarından hepsi problemlidir. Hiçbirisi Allah’ın Kuran’da belirttiği gibi değildir.
Şirk, Allah’ın en büyük yasağıdır. Ama tefsir uleması, kelam uleması şirki öyle tanımlamıştır ki yeryüzünde kendisini müşrik kabul edecek bir kişi bile çıkmaz.
Şirki ortadan kaldırmışlardır. Sadece putun karşısından secde edenler müşrik sayılıyorlar.
Allah’ın iradesi ezeli değildir. Bu durumda Allah’ın iradesine muhalif irade olabilir.
Dinde zorlama olamaz; doğrular ile yanlış kurgular iyice ayrılmıştır. Kim taşkınlık edenleri tanımaz da Allah’a güvenirse, kopması imkânsız en sağlam kulpa yapışmış olur. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.(Bakara 2/256 )
Milletin içinden çıkamadığı bir soru var. Allah, nasıl olur da benim yapacağım bir şeyi bilmez?
Biz, Allah’ı herhangi bir şeye benzetemeyiz. Zihinsel arka planımızda Allah’ı benzeteceğimiz hiçbir şey yoktur.
O, gökleri ve yeri bölünme ile yaratandır. Size kendi türünüzden eşler var etmiş, en’amı da eşler halinde yaratmıştır. Sizi bu ortamda büyütüyor. O’na herhangi bir açıdan benzeyen bir şey yoktur. O dinler ve izler(görür).(Şura 42/11)
Allah kendini nasıl tanıtmışsa, biz de öyle öğreneceğiz. Allah’ın kendini tanıttığı kadar öğreniriz.
Allah, bir insanın kiminle evleneceğiniönceden bilse, evlilikle ilgili koyduğu emir ve yasakların bir anlamı olmaz.
İnsanlar dini kendilerine uydurma konusunda son derece başarılıdırlar. Çünkü cehenneme gitme hürriyetlerini kullanıyorlar. Bunların en başında da Cübbeli Ahmet geliyor. Herhalde cehenneme ondan önce gidecek çok az insan geliyor.
Yoksa Allah, içinizden mücadele (cihad) edenleri bilmeden ve sabredenleri de bilmeden cennete gireceğinizi mi hesap etmiştiniz?(Al-i İmran 3/142)
Cübbeli, bu ayeti gördü hemen üstünü örttü. Konuyu değiştirdi. Meal vermedi.
Bu adamlar mikrop gibidirler çevreye hastalık yayarlar. Gayb konusunda yanlış söyleyenler bu adamlardır.
Hac’da iken büyük bir tüccarın eşi, şeyhinin gaybı bildiğini söylemiş. Bu bayan Mahmut Efendi’nin müridesi.
Bunu Mahmut Efendiye söyledim. Şöyle dedi: Allah bildirirse bilmez mi?
Allah, gaybı bildirmeyeceğini söylüyor. Ama bu adam kabul etmiyor. Kendi kafalarına göre yeni bir akide uyduruyorlar. Ayetleri görmezden geliyorlar.
Onların Ruhul Furkan diye bir tefsirleri vardı. İç şirk doluydu. Onlara bu tefsiri yakın, yaktığınızı da ilan edin dedim. Ondan sonra da tövbe edin. Belki Allah sizi affeder.
Şurası bir gerçek ki içinizden mücadele (cihad) edenleri ve sabırlı davrananları öğreninceye; haberlerinizi ortaya çıkarıncaya kadar sizi zorlu bir imtihandan geçireceğiz.(Muhammed 47/31)
Allah, imtihanın sonucunu önceden biliyorsa böyle bir ayet olmaz. Sonucu önceden biliniyorsa o imtihan olmaz.
İmtihan bilgi imtihanı değildir. İmtihan sabır ve cihat imtihanıdır.
Biz, yarattığımız her şeyi bir ölçüye göre yaratırız. (Kamer 54/49)
Sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan, Allah’tır. (Saffat 37/96)
Tercihi biz yaparız, yaratacak olan Allah’tır. Tercihi Allah yapsaydı, imtihan olmazdı.
“Allah ve Resulü bir işi kesinleştirince artık inanmış bir erkeğin ve kadının, kendi işlerinde seçme hakkı kalmaz. Kim, Allah’a ve Resulüne başkaldırırsa apaçık bir şekilde sapmış olur. (Ahzab 33/36)
Allah’ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: “Eşini bırakma, Allah’tan kork” diyordun ama aslında insanlardan çekinerek Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyordun. Oysa Allah’tan çekinmen daha doğru olur. Zeyd eşiyle ilişiğini kesince onu seninle evlendirdik ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiğinde onlarla evlenmek müminlerin üstünde bir sıkıntı oluşturmasın. Allah’ın buyruğu yerine gelir. (Ahzab 33/37)
Allah’ın, Nebîsi için farz kıldıklarında sıkıntı doğuracak bir şey yoktur. Bu, Allah’ın bundan öncekilere de uyguladığı yasasıdır. Allah’ın emri ölçülü biçilidir.(Ahzab 33/38)
Allah’ın ölçüsü tam olarak belirlenmiş şekildedir.Evlatlıkların eşiyle evlenme konusunda ölçü yukarıdaki gibidir.
Yapacakları tek şey, cehennemde inim inim inlemektir. Orada kimseyi dinleyemeyeceklerdir. (Enbiya 21/100)
Güzel davrananlar, kusurları hariç, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden kaçınanlardır. Sahibinin bağışlaması boldur. Topraktan sizi oluştururken de analarınızın karnında birer cenin iken de sizi en iyi bilen O’dur. Kendinizi iyi göstermeye kalkmayın. Doğal yapısını kimin koruduğunu en iyi O bilir. (Necm 53/32)