Biliyorsunuz Bakara Suresi 124 125 inci ayetlerinde bize örnek gösterilen İbrahim aleyhisselâmın nasıl biri imtihan geçirdiğini öğrenmek için bu akşam da O’unla ayetleri okuyacağız. Önce bakara 124 125 kısaca tekrarlayalım. Burada Allahu Teala söyle buyuruyor. “Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun ” “Rab’in İbrahim’i birtakım kelimelerle ağır bir imtihana soktuğu sırada o bunu tastamam yerine getirdi.”, “kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ” Allahü Teâlâ buyurdu ki “seni insanlara önder kılıyorum” “kâle ve min zurriyyetî” “dedi ki benim soyumdan da olsun”. “kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimînallahu teâlâ” “buyurdu ki benim sözüm zalimler için geçerli değildir.” Yani senin soyundan olması önemli değil, doğru olması önemlidir. “Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ” “o beyti yani kabeyi insanların dönüp dolaşıp geleceği yer, yani sevap kazanacakları yer kıldığımız zaman, güven yeri kıldığımız zaman,” “vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ” “bir gün o beyti,sevap kazanma yeri, insanların dönüp dolaşıp gelecekleri yer ve güven yeri kıldık.” İbrahim’in makamını “musalli” edinin. Yani makam kelimesinin daha önce söylemiştik. Bu kelimenin çoğulu yok. hem tekil hem çoğul olarak da kullanılıyor yerine göre. İbrahim’in makamını “musalla edinin” yani dua yeri edinin emri İbrahim aleyhisselâmın “ve erinâ menâsikenâ” “Ya Rabbi Bize İbadet yerlerimizi göster.” Duasıyla kendisine gösterilen İbrahim’in de gidip dua ettiği yerler. Yani arafat, mina, müzdelife, şeytan taşlama, safa, Merve, Kabe’nin etrafında tavaf etmesi. Makam-ı İbrahim orasıdır. Yoksa Kabe’nin yanındaki taş değildir. Yani bugün insanlar Makam-ı İbrahim dedikleri yer değil. Öyle olsa orada namaz kılmak farz olurdu. “ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd” “İbrahim’e ve İsmail’e bir görev yükledik. Beytimi tavaf edenler, orda ibadete kapananlar ruku ve secde edenler için temiz tutun” İşte burdaa birinci âyette belirtilen İbrahim Aleyhisselâm’ın imtihan edildigi kelimelerle ilgili önceki derste ondan önceki derste ayetleri okumuştuk. Bugün de o ayetlerin bir kısmını okuyacağız. Bugün okuyacağımız ayetler Sâffât Sûresi’nin 83.ayet ile başlayacak elimizdeki Kuran-ı Kerim’in 448 inci sayfası. Gerçekten İbrahim Aleyhisselâm bizim için çok önemli bir örnek. Allah bizim onu örnek almamızı emrediyor Mümtehine Suresi nde. Nuh Aleyhisselam ile ilgili ayetler den sonra Allahû Teâlâ şöyle buyuruyor. “Ve inne min şîatihî le ibrâhîm” “Nuh’un taraftarlarından ve Nuh’un soyundandır, elbetteki İbrahim Nuh’un soyundandır.” “İz câe rabbehu bi kalbin selîm” “Rabbine selim bir kalp ile gelmişti, içerisinde herhangi bir şey yok yanlış bişey yok kalbi tertemiz” “İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâzâ ta’budûn” “bir gün babasına ve kavmine şöyle demişti; siz neye kulluk ediyorsunuz? Siz neye tapıyorsunuz? Neye ibadet ediyorsunuz?” “E ifken âliheten dûnallâhi turîdûn” “Allah’tan önce iftira ederek, bir takım ilahlar mi istiyorsunuz? Siz kendi kafamızdan ilahlar uyduruyorsunuz kendi aranızda.” Geçen hafta okumuştuk ayetleri biliyorsunuz İbrahim Aleyhisselam kendi araştırması ile aradaki rab sayılan yıldızların, Ay’ın ve Güneş’in Rap olamayacağını kavmine göstermişti. Ondan sonra da gerçek ortaya çıkınca bu defa şeye devam ediyor, mücadelesine devam ediyor. “Fe mâ zannukum bi rabbil âlemîn” “Tüm varlıkların sahibi konusundaki düşünceniz nedir? Rabbil Alemin kim olduğunu herkes biliyor İbrahim Aleyhisselâm’ın kavmi de biliyordu tüm varlıkların sahibinin Allahu Teala olduğunu. Buradaki bu konuşmanın puthanenin içerisinde olduğu anlaşılıyor ayeti kerimede, zaten tefsirlerde de böyle ifade ediliyor. Yani gidiyor oraya “Siz ne ibadet ediyorsunuz? Rabbil âlemîn ile ilgili düşünceniz nedir? Siz tanrılar mı uyduruyorsun?” sözler söylüyor. Yani gidiyor puthanenin merkezine onlarla mücadele ediyor. Şimdi ayetlerden anlaşılıyor ayetlerden de öyle o gün bayram günleriymiş. Gelmişler tanrıların önüne yemekler koymuşlar yemekler kutsamışlar. “sen de bayram yerine gel” demişler. “Fe nazara nazraten fîn nucûm” “İbrahim Aleyhisselam sırt üstü yatmış yıldızlara bakıyor yıldızlara şöyle bir baktı” çünkü onlar yıldızlara tapıyorlar, geçen haftaki ayetlerden görmüştük. En’am Suresinin ayetlerinde. “Fe kâle innî sakîm” “dedi ki ben hastayım” Şimdi yıldızlara bakıp dedikten sonra “ben hastayım!” Bundan endişe etmeye başladılar. Çünkü bunları yıldızlar onlar için çok önemli “Bu galiba orda bir şeyler gördü” “Fe tevellev anhu mudbirîn” “hemen ondan yüz çevirdiler.” O’nu yalnız bıraktılar. “mudbirîn” “gerisin geriye dönerek ayrıldılar”, puthaneyi boşalttılar İbrahim Aleyhiselam’ı orda yalnız bıraktılar. “Ferâga ilâ âlihetihim” İbrahim Aleyhisselâm “şöyle yavaşça putların yanına gitti.” “fe kâle e lâ te’kulûn” putlarla dalga geçiyor diyor “yemiyor musunuz? Bak önünüze yemekler konulmuş yemiyor musunuz?. “Mâ lekum lâ tentıkûn” “Ne oldu size niye konuş muyorsunuz?” diye “Soruma cevap vermiyor musunuz?. “Ferâga aleyhim darben bil yemîn” “Şöyle onlara onların üzerine yavaşça eğilerek kuvvetli bir darbe indirdi.” Yani onları kırdı. “Fe akbelû ileyhi yeziffûn” “İbrahim Aleyhisselâm’ın başında toplandılar.” “Kâle e ta’budûne mâ tenhıtûn” Detay başka yerlerde de var şimdi o ayetleri de okuyacağız. İbrahim aleyhisselâm dedi ki “siz kendi ellerinizle yoktuklarınıza mı kulluk ediyorsunuz?” “Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn” “Sizi ve şu yarattıklarını yaratan Allahu Teâlâ’dır”. “Kâlûbnû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm” “dediler ki bunun için özel bir bina yapın içinde ateş yakın ve bunu ateşe attın.” “Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn” “O’na bir tuzak kurmak istediler, biz de onları en aşağılar haline getirdik.” “Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî seyehdîn” “Ben Rab’bime doğru gidiyorum bana doğru yolu gösterecektir.” “Rabbi heb lî mines sâlihîn” “Allahu Tealla’dan dan da Rabb’im bana salihlerden bir evlat nasip eyledi. “Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm” “biz de ona yumuşak huylu bir oğlan çocuğunu müjde verdik.” şimdi İbrahim Aleyhisselam’ın imtihanları bitmiyor. “Fe lemmâ belega meahus sa’ye” “O oğlu onla beraber çalışabilecek yaşa gelince” “kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuk” dedi ki “oğlum ben rüyamda seni kestiğimi görüyorum” “fanzur mâzâ terâ” “bir düşün bakalım senin görüşün nedir?” “kâle yâ ebetif’al mâ tû’meru” “dedi ki ; babacım sana emredileni neyse onu yap.” “setecidunî inşâallâhu mines sâbirîn” “Allah’ın izniyle, Allah’ın emriyle verdiği güç ve kuvvet ile beni sabredenlerden bulacaksın” “Fe lemmâ eslemâ” “ikisi de teslim oldu Cenâb-ı hak’ka.” “ve tellehu lil cebîn” “İsmail Aleyhisselâm’ı alnı üzerine yatırdı” “Ve nâdeynâhu en yâ ibrâhîm” “O’na seslendik, ey İbrahim diye” “Kad saddakter ru’yâ” “sen rüyanı tasdik ettin, sen yapacağını yaptın.” “innâ kezâlike neczîl muhsinîn” “işte biz samimi davrananlara böyle mükâfat veririz.” “İnne hâzâ le huvel belâul mubîn” “işte bu açık bir imtihandı” “belâul” bu kelime insan için çok zor olan bir imtihandır. “Ve fedeynâhu bi zibhın azîm” “O’na büyük bir koç kurbanlığı İsmail fidye olarak verdik İsmail ‘in yerine” “Ve tereknâ aleyhi fîl âhirîn” “arkadan gelenlere de aynı görevi yerine bıraktık”. Ondan sonra kurban ibadeti ortaya çıktı. “Selâmun alâ ibrâhîm” “İbrahim’e selam olsun” “Kezâlike neczîl muhsinîn” “İşte samimi olanlara böyle mükâfat veririz.” Demek ki İbrahim Aleyhisselâm’a Cenab-ı Hakk’ın dünyada ve ahrette verdiği mükâfatın hiçbirisi bedava değil. Yani şimdi İbrahim Aleyhisselâm’ı çok met ediyoruz ama hiçbir peygamber, peygamberliği bedava değil. Tabi peygamberlik görevi çalışmakla elde edilebilecek bir görev değildir ama ondan sonra onların geçirdiği imtihan edilebilecek bir imtihan değil. Şimdi siz kendi kendinizi düşünün samimi arkadaşın yanında çoğu zaman doğruları söylemekten çekiniyorsunuz. O çıkıyor devrin kralının karsısında konuşuyor, o gidiyor puthane içerisinde konuşuyor, o gidiyor putları kırabiliyor, hala dik duruyor bütün konuşmalarını yapıyor, sonra ülkesini terk ediyor, ailesini terk ediyor ve Allahü Teâlâ’nın ona verdiği biricik oğlunu Allah için kurban edecek kadar teslimiyet gösteriyor. Eğer insanlar şu anda her tarafta İbrahim Aleyhisselâm’a saygı duyuyorsa bu boşuna bir şey değil. O’nun kendi gayretiyle çalışmasıyla elde ettiği, Cenab-ı hakk’ın ona verdiği büyük bir makam. Bugün işte peygamberimiz(s.a.v) dönemini düşünürsek, Yahudiler “İbrahim bizim atamızdır” diyerek, “İbrahim dinindeniz” hıristiyanlar “yahudileri soy olarak İbrahim’in dininden ama amel olarak İbrahim Aleyhisselâm yolundan giden biziz” diyorlar. Mekkeli müşrikler biz İbrahim’in soyundanız diyerek İbrahim’in yolundan olduklarını söylüyorlardı. Ama Cenabı Hak “herkese İbrahim’in dinine uyun” diye emrediyor ama Yahudilerin de Hıristiyanlarında Mekkeli müşriklerin de o yolda olmadığını bize bildiriyor. Demek ki hiçbir şeyi Cenâb-ı Hak insanlara bedava vermiyor. Eğer dünyada bi şeyler elde etmek istiyorsanız. Bunun bedelini mutlaka ödetiyor. Bunu kafamızda iyice koymamız lazım yani Allah kimseye bedava bir şey vermez. Zaten şöyle buyuruyor “Ve-en leyse lil-insâni illâ mâ se’â” “insanın kendi gayretinden başka yaptığından başkası insanın kendisinin değildir.”
Şimdi Enbiya Suresi’ni açalım. 21.Sure, 51.ayetten itibaren 325.sayfa Burada da İbrahim Aleyhi selamın geçirdiği imtihanlardan bahsediliyor. Yani gene aynı olay değişik şekillerde anlatılıyor. “Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu” “Bundan önce İbrahim’e olgunluğunu vermiştik” Yani ne olmuştu? Geçen afta okumuştuk ayetlerde. İbrahim Aleyhisselam kendi olgun yaşına geldiğinde kendi araştırmasıyla Allahu Teala’nın varlığını ve birliği iyice kavramıştı. Araf Suresi’nin 172 ve 173. Ayetlerinden öğreniyoruz ki bu herkesin başından geçen bir olaydı. Yani herkez Cenab ı Hakk’ın birliği gayet güzel bir şekilde kavrar. Herkes o putların beş para etmediğini gayet iyi bilir. Ama sadece dünyayı ahirete tercih etmesinden dolayı “aman çevrem bozulmasın, aman ilişkilerimiz bozulmasın, aman toplumumuz dağılmasın” diye düşüncelerle yanlışlarım peşinden koşarlar. Bugün de öyle yani birçok tarikat ve cemaat bu yanlışların etrafında kümeleşir. Bunun tek sebebi “Aman! cemaatimiz dağılmasın”. Bakın, İbrahim Aleyhisselam ne yapıyor? Allah’ın emri yerine gelsin diye herşeye tavır koyuyor Allah’ın emirlerinin dışında. Bakım Fatih Hoca diyor ki; “Allah İbrahim Aleyhisselam tek kişi olmasına rağmen ümmet diyor.Tek kişilik ordu ümmet. Nahl Suresi 120. Ayet “İnne ibrâhîme kâne ummeten kâniten lillâhi hanîfâ” “İbrahim Allah’a itaat eden bir ümmet idi.” “Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn” “Bundan önce İbrahim’e olgunluğunu verdik, buluğ çağına gelmeden, buluğ cağının başlangıcı sırasında, Allahü Teâlâ’nın Rabbül Alemin olduğunu başka bir ilahın olamayacağını kendi gözlemleriyle gördü ve kavmine karşı gayet güzel gayet iyi bir şekilde savundu. O’nun durumunu biz biliyorduk” “İz kâle li ebîhi ve kavmihî” “Bir gün kavmine hem babasına hem kavmine” “mâ hâzihit temâsîlulletî entum lehâ âkifûn” “karşısında şöyle dikilip durduğunuz putlar da ne oluyor, heykeller de ne oluyor? heykellerin karşısında neden bu kadar böyle dikilip duruyorsunuz, bu heykellerin karşısında neden dik duruyorsunuz” “Kâlû vecednâ âbâenâ lehâ âbidîn” “ya biz kalktık annemiz babamız bunları ibadet ediyor.” Hiçbir mantıki gerekçeleri yok değil mi? Hiçbir mantıki gerekçeleri yok. “biz kalktık annemiz babamızdan böyle gördük gerekçeleri bu. “Kâle lekad kuntum entum ve âbâukum fî dalâlin mubîn” “valla siz de babalarımız da çok açık bir sapıklık içerisindesiniz” öyle söylüyor İbrahim Aleyhisselam. Şimdi bizi sertlikle suçlayanlara duyrulur. Ben bu kadar açık konuşuyorum sertlikle suçluyorsunuz. Yine yanlış diyeceksiniz. İstediniz kadar yanlışa “Sayın yanlış” diyin yanlış yanlıştır. Şimdi birisi kızını ne diyormuş “Çok iyidir, çok iyidir, ama birazcık hamiledir” Yahu bunun birazcığı olmaz kardeşim, yanlışsa yanlış, doğru ise doğru. “Kâlû e ci’tenâ bil hakkı em ente minel lâıbîn” bakın sözlere bak karşı tarafın ifadesine bakın; diyorlar ki “sen ciddi mi söylüyorsun yoksa bizimle eğleniyor musun?” diyor ki “siz de babalarınız da sapıklık içerisindesiniz.” Dediği zaman cevap bu. Niye doğru mu söylüyorsun diyorlar? Çünkü İbrahim Aleyhisselamın söylediğinin doğru olduğunu biliyorlar. Zaten biliyorlar. Bilmeseler gerekçe göstererek “babamızı kalktık böyle gördük” değmez ki. “Kâle bel rabbukum rabbus semâvâti vel ardıllezî” “hayır sizin rabbiniz göklerin ve yerin rabbidir.” Göklerin ve yerin rabbinin kim olduğunu onlar gayet iyi biliyorlar. Enam Suresi’nde okuduk. Onda hiçbir problem yok. Bütün mesele Allah’la aralarındaki şeydir, çünkü direk Cenab-ı Hakk’ın emrine uymak insanlara arayabilir tanpon bir şey koydukları zaman ordan sıvışabiliyorlar. Kendi arzularına göre birtakım şeyler yeni emir ve yasaklar uydurabiliyorlar. “Kâle bel rabbukum rabbus semâvâti vel ardıllezî fatarahunne” “Sizin rabbiniz göklerin ve yerin rabbi, onları yaratanın rabbi.” Evet göklerin ve yerin yaratılışı konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktur, herkes bilir ki yaratan Allah’tır sahibi Allah’tır. Dolayısıyla İbrahim Aleyhisselam’ın kavmindeki adamlar sormuyorlar, “O da kim?” diye sormuyor. Onlar da biliyor. Bundan dolayı hiçbir peygamber Allah’ın varlığını ispat ile uğraşmamıştır. Şimdi bazıları bir şeyler yapıyoz zannederek ; “Allah için bu kadar delilimiz var, şu kadar delilimiz var” Ya kardeşim sen kendini düşün. Allah’ın varlığı için delile ihtiyacı olan bir tane adam yok yeryüzünde. Asıl problem Allah’la senin arana koyduğun aracılar için bütün hazırlıklarını yapıyorsun. Senin İbrahim Aleyselamın kavminden ne farkın var? “ve ene alâ zâlikum mineş şâhidîn” “Ben size karşı bu konuda şahitlerdenim” “Ben şahitlik ederim ki sizin başka rabbiniz yoktur.Yani ben bunu kesin olarak biliyorum ben söylüyorum.” “Dalga mı geçiyorsun, yoksa gerçek mi söylüyorsun?” bu da diyor ki “ben kesin olarak bu konuda şahitlik ediyor ve size söylüyorum” Allah’a yemin ediyor. “Ve tallâhi le ekîdenne asnâmekum” “sizin putlarınıza bir oyun oynayacağım” diyor. “ba’de en tuvellû mudbirîn” “siz söyle ordan ayrılıp gittikten sonra ben putlarınıza bir oyun oynayacağım” diyor. Ama bunu söylerken bunu açıkça söylemiyor. Kendi içinden söylüyor bunu nerden anlıyoruz? Bunu nerden anlıyoruz ayetin devamından. “Fe cealehum cuzâzen” “Arkasından onları paramparça etti” “illâ kebîren lehum” “Ama büyük putlarını bıraktı.” “leallehum ileyhi yerciûn” “Belki ona müracaat ederler”diye “Ne oldu sayın büyüğümüz” gider ona sorarlardı. “Kâlû men feale hâzâ bi âlihetinâ” “Bunu ilanlarımıza kim yaptı? Dediler” İbrahim Aleyhisselâm açıkça “ben yapacağım” diye onlara söyleselerdi.Ne derlerdi? “İbrahim böyle söylemişti” onun için kendi içinden söylüyor diye mana verdik. “Bunu ilanlarımıza kim yaptı dediler” “innehu le minez zâlimîn” “Bunu yapan yanlış yapmış zalimin tekidir dediler.” “Kâlû semi’nâ feten yezkuruhum” “Ya bunları diline dolayan bir delikanlı duymuştuk bunun gibi” “yukâlu lehû ibrâhîm” “O’na İbrahim deniyor.” “Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi” “O’nu getirin milletin gözlerinin önüne, ortaya getirin herkes O’nu bir görsünler.” “leallehum yeşhedûn” “belki şahitlik ederler, belki bir gören vardır. Birisi görmüştür, bunun bir iş yaptığını” “Kâlû e ente fealte hâzâ bi âlihetinâ yâ ibrahîm” “Dediler ki İbrahim bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?” Şimdi onlara bi oyun kuruyor ya, söylediği “ben hastayım” o oyunun bir parçası.Oyun kurmak demek, bugün bu kelime çok kullanır. Bir senaryo kuruyorsunuz ve o insanlara ders vermeye çalışıyorsunuz. Dolayısıyla “ben hastayım” sözü oyunun bir parçası. büyükleri duruyor ya söyle bakıyorum onlara bakıyor hepsi parçalanmış “Kâle bel fealehu kebîruhum” “belki büyükleri yapmıştır” diyor.” Baksanıza ona bir şey olmamış, bunların hepsini cezalandırmış. “bel fealehu kebîruhum””Şu büyükleri yapmıştır.” diye onu da gösteriyor. “hâzâ fes’elûhum” “O’na sorsanıza tutmuş bana soruyorsunuz.” “in kânû yentıkûn” Yani onlara soruyorsun diyor eğer konuşuyorlarsa. Şimdi “fes’elûhum” akıllı varlıklar için kullanılan bir kelimedir. “yentıkûn” da öyle. Hani siz onlar akıllı diyorsunuz onlardan bişey umuyorsunuz ya, hadi sorun onlara konuşuyorlardı ya cevap versinler, akıllılar ya cevap versinler. Böyle yapınca hepsini kolları yanları düşüyor. Doğru söylüyor İbrahim Aleyhisselam ne yapacağız? Hepsi biliyor doğru söylediğini. “Fe receû ilâ enfusihim” “birbirlerine döndüler” yani ibrahim’i bıraktılar kendi aralarında başladılar konuşmaya. “fe kâlû innekum entumuz zâlimûn” “aslında yanlış yapan biziz. Gelmiş bunların peşine düşüyoruz, bunlarda bir şey yok. Aslında bizim yaptığımız yanlış”. Birbirlerine “siz zalimlersiniz” ifadesi Türkçe de öyle ifade edilmez. Bu kendilerini “yani yanlış yapan biri aslında biziz” diyor “bu çocuk doğru söylüyor” diyorlar. Şimdi gerçeği bilmek ve gerçeği kabul etmek arasında büyük bir fark vardır. Gerçeği herkes bilir de, gerçeği herkes kabul edemez. “Summe nukisû alâ ruûsihim” “sonra kafaları üstüne geri çevirdiler.” Yani tekrar eski hallerine döndüler. İbrahim Aleyhisselam’a dediler ki; “lekad alimte mâ hâulâi yentıkûn” “Sende çok iyi biliyorsun ki bunlar konuşmazlar.” “Kâle e fe ta’budûne min dûnillâhi” “şimdi siz Allah’tan önce. “mâ lâ yenfeukum şey’en ve lâ yadurrukum.” “size hiçbir faydası olmayacak zararı dokunmayacak bir şeyini kulluk ediyorsun” dikkat edin Allah “min dûnillâhi” ifadesi kullanıyor. Şimdi bütün müşriklerin düşüncesi şudur; “Allah yukardan ne kadar uğraşsam ulaşamıyorum. Bir tane çubukla ulaşabilirim. Allah üst, aracı ast ilah oluyor onunla ulaşmaya çalışıyorlar. O’nun aracılığıyla Cenab ı Hakk’la ilişki kurmaya çalışıyorlar. Allah’ın huzurundan size menfaat olmacak şeyleri ilah edinerek O’na kulluk mu ediyorsunuz? “Uffin lekum ve li mâ ta’budûne min dûnillâh”. “Size de, sizin Allahla arasına koyduğunuz kulluk yaptıklarınıza da yuh olsun!” Tiksinerek. “e fe lâ ta’kılûn” “Hiç mi aklınızı kullanmıyorsunuz?” Bak tek başına koskoca devletle mücadele ediyor karşı koyuyor “Hiç mi aklınızı kullanmıyorsunuz?” Şimdi söyleyecek sözleri yok. Sözün bittiği yerde ne olur? şiddet olur, kaba kuvvet olur. “Kâlû harrikûhu” “Dediler ki ‘Bunu yakın kül olsun’ bu. “vansurû âlihetekum” “tanrılarınıza yardım edin. “in kuntum fâılîn” “Yapacaksanız yapacağınız bu, başka çare yok bunu susturamaz kimse cevap vermez buna.” “Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm” “bunlar İbrahim’i ateşe attılar, ateşe emir verdik; Ateş! İbrahim için serin ve selamet ol İbrahim’i yakma.” “Ve erâdû bihî keyden” “Onlar İbrahim’e bir tuzak kurmak istediler” “fe cealnâ humul ahserîn” ve “asıl zarara uğrayanlar onlardi.” Ateş İbrahim’i yakmayınca aslı Rabbin kimler olduğunu ondan öğrenmiş oldular, kendi lafları da bir işe yaramadı. Ama Rabb’i İbrahim’i koruyunca asıl güçlü olanın o olduğunu öğrenmiş oldular. “Ve necceynâhu” “ve İbrahim’i kurtardık.” “ve lûtan ilel ardılletî bâraknâ fîhâ lil âlemîn” “O’nu oradan kurtardık. Çünkü artık orda yaşayamazlardı. Orada yaşama imkanını tamamen kaybetmiştiler. İşte bereket verdiğimiz bütün âlemler için bereketli kıldığımız yerde” Yani Filistin tarafına biliyorsunuz. Sonra Kabe-i Şerif’e geldi. “Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileh” “Az önceki okuduğunuz yerde İsmail Aleyhisselâm’ı Cenâb-ı Hak verdiğini söyledi. Şimdi de İshak’ı Yakub’u buna ilaveten verdiğini söyledi Allahü Teâlâ. Yani İshak Aleyhisselâm ikinci oğlu biliyorsunuz. İsmail Aleyhisselâm Hacar validemizden oğlu, İshak Aleyhisselam Sahra validemizden oğlu. Yakup Aleyhisselam da İshak Aleyhisselam’ın oğlu.Yakup Aleyhisselâm’ın 12 tane oğlu vardı. Birisi Yusuf Aleyhiselam. Ve bunların soyundan gelenlere de israiloğulları deniyor. İsmail Aleyhisselamın soyundan da Peygamberimiz ve Mekkeliler gelmişti. “ve kullen cealnâ sâlihîn” “bu oğullarının hepsini salih kimseler kıldık” “Ve cealnâhum eimmeten” “ve bunları imamlar yaptık hepsini.” Hani İbrahim Aleyhisselâm dua etmişti ya “Rabbim soyumdan da olsun.” Diye. Allahu Teala bu duayı kabul ederek ne yaptı? Önderler yaptı. “yehdûne bi emrinâ” “bizim emrimize uygun olarak yol gösteriyorlar, ya da yola giren kişiler”. “ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti” “onlara hayırlı işler vahyettik” “ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh” “ Namaz kılmayı ve zekatını vermeyi”. İşte bakın şey den itibaren yani İsmail Aleyhisselâm,İshak Aleyhisselâm iyi ne yapıyorlar? Namaz kılıyorlar ve zekat veriyorlar. O zaman öyleyse hristiyanlarda da veya Yahudilerde de bizim kaldığımız namazın olması gerekiyor. Zaten İbrahim Aleyselam’ın Mekke’de yaptığı dualarından birisi de neydi? İbrahim Suresi 40.ayet “Rabbic’alnî mukîmas salâti ve min zurriyyetî” “Ya Rabbi! Beni şu namazı tam kılanlardan eyle, soyundan gelenlerden de öyle olsun” diyor. Mekke’den peygamberimize kadar mutlaka o namaz kılanların olması gerekir Allah bu duayı kabul ettiği için. İşte bu sebepten dolayı yahudilerin de ,hristiyanların da bugün 5 vakit namazdan sorumlu olmaları gerekiyor. Bugün 5 vakit namaz onların bazı grupları kılıyor. Abdesti de alıyorlar bizim gibi. Peygamberimizin hadisi Şeriflerinde de var. Bu konularda bizim dinler tarihinde yeteri kadar bizi bilgilendirmesi gerekiyor. Size daha önce anlatmıştım roma da yapılan toplantıda bir Yahudilik üzerinde uzman olan bir profesör yahudilerin günde 3 vakit bir ibadet yaptığını anlatmıştı. “3 değil bu beştir ama 3 vakit de yapılabilir. onun için öyle olmuş olabilir. Aslında 7 dir. Ama ikisi zorunlu değildir” dedim. Adam hiç sesini çıkarmadı din adamları da vardı. Onlara dedim ki; “Ya! Bu beş vakit ibadet size de farz. Siz niye bu ibadeti yapmıyorsunuz?” dedim. Onların da hiç sesi çıkmadı. Doktora yapan bir kızcağız gezi sırasında bana yaklaştı. “Hocam Papa de sizin dediğiniz gibi ibadeti yapıyor. Bizim Türklerden birisi görmüş demişki ; bu papa gizli din taşıyor. “Günümüzdeki gibi 50 vakitti gitti geldi 5 e indirdi böyle şey olmaz.
Dersimizin sonu olarak geçen haftaki gibi tekrar 60 ıncı sureyi açalım. Muntehine Suresi’nin dördüncü ayetini okuyoruz. 548 inci sayfa. Yani İbrahim Aleyhisselâm’ı mutlaka örnek almak lazım. Her şeyden fedakârlık edebiliriz ama Allah’ın emirlerinden asla. O şekilde dik durabilmek lazım bu şekilde dinimize de sarılmamız lazım. “Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meahu” “Sizin için İbrahim’de de İbrahim le beraber olanlarda güzel bir örnek var.” “iz kâlû li kavmihim innâ bureâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi” “Kavimlerine şöyle demişlerdi; ‘biz sizden uzağız Allah’la aramıza koyduğunuz o tanrılarınızdan da.” “kefernâ bikum” “Biz sizi tanımıyoruz” “ve bedee beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden” “Ebeden aramızda düşmanlık ve kin ve ortaya çıktı” Niye? çünkü beni yakmak için ateşe attınız. Kimse de sahip çıkmadı. Düşmanlık ve kin var artık. Öldürmeye çalışan kişilerle daha dostluk düşünülebilir mi? “hattâ tû’minû billâhi vahdehû” “tek olan Allah’a inanırsanız o başka” O zamana kadar bu düşmanlık devam eder. purtlardan vazgeçerseniz düzelir. “illâ kavle ibrâhîme li ebîhi” “İbrahim’in babası için söyledi şu söz size örnek değildir” “le estagfirenne leke” “Senin için Allah’tan mağfiret dileyeceğim” demişti. “ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn” “Senin için Allah’tan başka yanımda hiçbir şeye gücüm yetmez” “ben dua ediyorum diye Allah’ın kabul edeceği diye bir şey yok zaten Allah da kabul etmedi. “rabbenâ aleyke tevekkelnâ” “Rabbim sana tevekkül ettik” “ve ileyke enebnâ” “Sana yöneldik” “ve ileykel masîr” “ve dönüşte sanadır.” “Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû” “Ya Rabbi bizi kafirler için fitne vesilesi kılma” “vagfir lenâ rabbenâ” “Günahlarımızı ört” “inneke entel azîzul hakîm” “ sen aziz ve hakimsin Ya Rab.” “Lekad kâne lekum fîhim usvetun hasenetun” “sizin için onlarda güzel bir örnek vardır.” “li men kâne yercûllâhe vel yevmel âhire” “içinizden Allah ve ahiret gününü umanlar içindir bu örnek”. Asıl kazanç Allah’ın huzurunda ki kazanç, Ahiret gününde ki kazançtır. Allah İbrahim Aleyhisselâm’ın örnek olması ve beraberindekiler. “vel yevmel âhire ve men yetevelle fe innallâhe huvel ganiyyul hamîd” “Allahü Teâlâ’nın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve Allah ne yaparsa güzelini yapar.” Yani siz böyle yapmakla Cenab-ı Hakk’a ne zarar ne fayda veremezsiniz ama sizin faydanıza olur.
TURGUT ÇETİN